Ey insanlar, çekinin Rabbiniz-den, şüphe yok ki kıyâmetin sarsıntısı, pek büyük birşeydir.
Onu gördüğünüz gün, bütün emzikli kadınlar; çocuklarını bile unutup bırakır, her gebe kadın, çocuğunu düşürür ve insanları sarhoş görürsün, fakat sarhoş değildir onlar, ancak Allah´ın azâbı pek çetindir.
İnsanlardan öylesi de var ki bilgisi olmadığı halde Allah hakkında münâkaşaya girişir ve her azgın Şeytanın peşine düşer.
Ezelden takdîr edilmiştir, kim, onu sever, kim ona uyarsa şüphe yok ki o, azdırır onu ve alev-alev yanan ateşin azâbına sürükler.
Ey insanlar, ölümden sonra dirilme hakkında şüphedeyseniz bilin ki hiç şüphe yok, sizi topraktan yarattık biz, sonra bir katre sudan, sonra donmuş bir parça kandan, sonra yaratılışı tamamlanmış, tamamlanmamış bir et parçasından size apaçık gösterelim kudretimizi diye. Ve sizi, dilediğimiz muayyen bir zamanadek rahîmlerde kararlaştırırız, sonra çocuk olarak çıkarırız sizi, sonra da ergenlik çağına getiririz ve sizden ölen olur, gene sizden, bilgisinden sonra hiçbir şey bilmez bir hale gelen ve ömrün en aşağılık devresine sürüklenen olur. Ve yeryüzünü kupkuru görürsün, fakat ona yağmur yağdırdığımız zaman harekete gelir, kabarır ve çeşitli, çifter-çifter güzelim nebatlar bitirir.
Bu da, şüphe yok ki Allah´ın gerçek oluşundandır ve şüphe yok ki o, ölüyü de diriltir ve şüphe yok ki onun, her şeye gücü yeter.
Ve gerçekten de kıyâmet gelmededir, şüphe yok onda ve gerçekten de Allah, kabirlerdekileri diriltecektir.
Ve insanlardan, bilgisi ve aydınlatıcı bir kitabı olmadığı halde Allah hakkında münâkaşaya girişen var.
Halkı Allah yolundan saptırmak için kendi kendine ululanır durur. Ona, dünyada aşağılık bir durum var ve kıyâmet günü de yakıp kavurucu azâbı tattırırız ona.
Bu da senin, kendi ellerinle kendine hazırladığın şeydir ve şüphe yok ki Allah, alabildiğine zulmetmez kullarına.
Ve insanlardan, Allah´a kalbiyle değil de diliyle kulluk eden de var; ona bir hayır isâbet ederse kalbi yatışır o hayır yüzünden, fakat bir sınamaya uğrarsa yüzü dönüverir; dünyâda da ziyan eder, âhirette de; işte budur apaçık ziyan.
Allah´ı bırakır da kendisine ne bir zarar verebilen, ne bir fayda verebilen şeyi çağırır. Budur işte doğruluktan tamâmıyla uzak bir sapıklık.
Zararı, faydasından daha yakın olanı çağırır; fakat ne de kötü yardımcıdır o, ne de kötü arkadaş.
Şüphe yok ki Allah, inanan ve iyi işlerde bulunanları, kıyılarından ırmaklar akan cennetlere sokar; şüphe yok ki Allah, dilediğini yapar.
Allah, peygambere dünyâda da, âhirette de yardım etmeyecek sanan bilsin ki yardım edecektir, isterse tavana bir ip takıp assın kendini de ölsün ve baksın da görsün, bu yaptığı düzen, kızdığı şeyi ortadan kaldırır mı?
İşte biz, apaçık âyetleri böyle indirdik ona ve şüphe yok ki Allah, dilediğini doğru yola sevk eder.
Şüphe yok ki inananlar ve Yahûdi olanlar, Sabiîler, Nasrânîler ve Mecusîlerle bir de şirk koşan kişiler; şüphe yok ki Allah, kıyâmet gününde onların aralarını ayırır; şüphe yok ki Allah, her şeye tanıktır.
Görmez misin, Allah, şüphe yok, öyle bir mâbut ki ona secde eder ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde ve güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaç, hayvanlar ve insanların çoğu ve çoğu da azâbı hak etmiştir ve Allah, kimi hor kılarsa onu kutluluğa ulaştırıp ona lütuf ve ihsânda bulunan hiçbir kimse bulunamaz; şüphe yok ki Allah, dilediğini yapar.
Şu iki zümre, Rablerinin dini hakkında birbirleriyle çekişen iki düşmandır; kâfir olanlara ateşten libaslar biçilmiştir, tepelerine de kaynar su dökülecek.
Ve bu sûretle karınlarında ne varsa o da eritilecek, derileri de.
Onlara demirden çomaklar da var.
Ne zaman elemlerinden, oradan çıkmak isteseler gene oraya gönderilirler de tadın yakıp kavuran azâbı denir.
Şüphe yok ki Allah, inanan ve iyi işlerde bulunanları, kıyılarından ırmaklar akan cennetlere koyar, orada altın bilezikler ve inciler takınıp bezenirler ve orada, elbiseleri de ipektir.
Ve onlar, sözün en temizini söylemeye irşât edilmişlerdir ve onlar hamde lâyık Tanrının yoluna irşâd edilmişlerdir.
Kâfir olanlar ve halkı Allah´ın yolundan çıkaranlar ve insanlar için ibâdet yeri olarak halkettiğimiz ve orada yurt tutanla orayı ziyâret için gelen hakkında aynı hükümleri yürüttüğümüz Mescid-i Harâm´dan men edenlerse. Ve kim orada nehy edilmiş birşeyi zulmederek yapmak isterse ona elemli azâbı tattırırız.
An o zamanı ki hani biz İbrâhim´e, bana hiçbir şeyi şerik tutma ve tavâf edenlere, namaz kılanlara, rükû edenlere, secde kılanlara tertemiz tut evimi diye Beyt´in yerini göstermiştik.
Ve insanları hacca davet et, uzak-uzak, bütün yerlerden yaya olarak, yahut hayvana binerek gelsinler sana.
Gelsinler de kendilerine âit olan menfaâtleri elde etsinler ve kendilerine rızık olarak verilen dört ayaklı hayvanları, muayyen günlerde Allah´ın adını anarak kessinler. Yiyin artık onlardan ve yok-yoksul fakiri de doyurun.
Sonra ihramdayken yapılmayan şeyleri yapıp temizlensinler, adaklarını yerine getirsinler ve tavâf etsinler Beyt-al-atıyk´ı.
İşte budur hac ve Allah´ın, hürmeti emrettiği şeylere tâzîm eden kişiye bu hareketi, Rabbi katında hayırlıdır ve size, okunan şeyler müstesna, öküz, inek, koyun, deve helâl edilmiştir, artık çekinin putlara tapma pisliğinden ve çekinin yalan sözden.
Allah´ı bir tanıyıp ona şirk koşmaksızın ve kim, Allah´a şirk koşarsa sanki havadan düşmüştür de kuş kapmıştır onu, yahut da rüzgâr almış, pek uzak bir yere sürüp atmıştır onu.
İşte böyledir bu ve kim Allah dininin hükümlerini ulularsa şüphe yok ki bu hareket, yüreklerdeki çekinme duygusundandır.
Kurbanlık hayvanlarda, muayyen bir zamanadek faydalar var size, sonra varıp gidecekleri yer, Beyt-al-Atıyk´tir.
Her ümmete kurban kesmeyi meşrû kıldık davarlardan onlara rızık olarak verdiklerimizi keserlerken Allah´ın adını anmaları şartıyla ve bilin ki mâbûdunuz, bir mâbuttur artık ona teslîm olun ve müjdele itâat edip alçak gönüllü olanları.
Öyle kişilerdir onlar ki Allah anılınca yürekleri oynar korkudan ve uğradıkları müsîbetlere katlanırlar, namaz kılmaya devâm ederler ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerin bir kısmını harcarlar yoksullara.
Büyük develeri de Allah´ın size meşrû kıldığı kurbanlık hayvanlar olarak yarattık, onlarda hayır ve menfaat var size. Artık onlar, ayaktayken onları boğazlayın ve Allah´ın adını anın, yanüstü düştükleri zaman da hem siz yiyin ondan, hem de yoksulluğunu bildirip isteyen ve gizleyip istemeyen yoksulları doyurun; siz şükredesiniz diye böylece onları da râm ettik size.
Onların ne etleri Allah´a ulaşır, ne kanları, fakat sizin çekinmenizdir ki ona ulaşır. Sizi doğru yola sevkettiğin-den dolayı Allah´ı büyük bilmeniz için onları da râm etti size ve müjdele iyilik edenleri.
Şüphe yok ki Allah, inananlardan müşriklerin şerrini defedecek; şüphe yok ki Allah, hâinlikte ileri giden nankörlerin hiçbirini sevmez.
Kendileriyle savaşa girişilenlere, zulme uğradıklarından dolayı savaşmaya izin verildi ve şüphe yok Allah´ın, onlara yardım etmeye gücü yeter elbette.
O kişilerdir onlar ki ancak Rabbimiz Allah´tır dediklerinden dolayı haksız olarak yurtlarından çıkarıldılar ve eğer Allah, insanların bir kısmını bir kısmıyle defetmeseydi, içlerinde Allah adının çok anıldığı manastırlar da yıkılırdı, havralar da, kiliseler de, mescitler de ve Allah, kendisine yardım edene mutlaka yardım eder; şüphe yok ki Allah, kuvvetlidir, üstündür.
O kişilerdir onlar ki onları yeryüzünde yerleştirdik mi namaz kılarlar, zekât verirler, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar ve bütün işlerin sonucu, Allah´a varır.
Seni yalanlarlarsa onlardan önce gelip geçen Nûh, Âd ve Semûd kavimleri de yalanlamışlardı.
Ve İbrâhim kavmi de, Lût kavmi de.
Ve Medyen ehli de yalanlamıştı ve Mûsâ da yalanlanmıştı da onların azâbını geciktirdim, bir mühlet verdim onlara da sonra helâk ediverdim onları; nasılmış beni inkâr etmek, nasıl da devletlerini felâkete çevirmişim.
Nice şehirler var ki halkı zâlim olduğundan helâk ettik onları ve o şehirlerin tavanları, duvarlarına çökmüş, yerle bir olmuş, ıpıssız kalmış ve nice kuyular kuruttuk, nice yüce köşkler yıktık.
Akıl ve tedbîre sâhip olacak akıl, duyup anlayacak kulak elde etmek için hiç de mi yeryüzünde gezip dolaşmazlar? Gerçekten de gözler kör olmaz ama gönüllerdeki can gözleri körleşir.
Azâbın, çabucak gelip çatmasını isterler senden ve Allah, vaadinden caymaz kesin olarak ve Rabbinin katında bir gün, sizin sayıp durduğunuz bin yıl gibidir.
Ve nice şehir var ki halkı zâlim olduğundan mühlet verdik onlara da sonra helâk ediverdim ve dönüp gelecekleri yer de benim tapımdır.
De ki: Ey insanlar, ben ancak size, apaçık bir korkutucuyum.
İnanan ve iyi işlerde bulunanlaradır yarlıganmak ve güzel bir rızık.
Delillerimize karşı gelmeye uğraşanlara gelince: Onlar, alev-alev yanan cehennemin ehlidir.
Ve senden önce, şeriât sâhibi veya başkasının şeriâtine uymuş hiçbir peygamber göndermedik ki o, bir şey dilediği zaman Şeytan, onun dileğine bir fitne katmaya uğraşmasın. Fakat Allah, Şeytan´ın katmak istediği şeyi bozar, sonra da âyetlerini sağlamlaştırır ve Allah, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Bu da, Şeytan´ın katmak istediği şeyi, gönüllerinde hastalık olanlarla yürekleri katı bulunanlara bir sınama yapmak içindir ve şüphe yok ki zâlimler, gerçekten pek uzak bir ayrılık içindedir.
Bir de bu sûretle kendilerine bilgi verilenler, bilirler ki Kur’ân, Rabbinden gelen bir gerçektir ve artık inanırlar ona, gönülleri, onunla tevâzuya erişir ve şüphe yok ki Allah, inananları elbette doğru yola sevk eder.
Kâfir olanlarsa, kıyâmet gelip çatmadıkça, yahut o kısır gün, onlara gelmedikçe onun hakkında şüphe etmekten kurtulamazlar.
O gün, saltanat ve tasarruf, Allah´ındır, aralarını hükmeder o, inanıp iyi işlerde bulunanlar, nîmetlerle dolu cennetlerdedir.
Kâfir olup delillerimizi yalanlayanlarsa, onlar içindir horlayan, aşağılatan azâp.
Allah yolunda yurtlarından göçenleri, sonra öldürülenleri, yahut ölenleri Allah, mutlaka güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır ve şüphe yok ki Allah, elbette rızık verenlerin en hayırlısıdır.
Mutlaka onları, hoşnut olacakları bir yere ithal edecektir ve şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir ve azâp etmede acele etmez.
Böyledir bu ve kim bir cezâya uğrar da cezâ edeni ona benzer bir sûrette cezâlandırırsa, sonra da gene aleyhine taşkınlıkta bulunulursa Allah yardım eder ona; şüphe yok ki Allah, suçları bağışlar, örter.
Böyledir bu, çünkü Allah, geceyi kısaltır, gecenin bir kısmını gündüz yapar, gündüzü kısaltır, bir kısmını gece yapar ve şüphe yok ki Allah, her şeyi duyar, görür.
Böyledir bu, çünkü Allah, gerçektir ve şüphe yok ki ondan başka neyi çağırırlarsa boştur, aslı yoktur ve şüphe yok ki Allah, pek yücedir, pek büyük.
Görmez misin, şüphe yok ki Allah, gökten yağmur yağdırır da yeryüzü yemyeşil olur; şüphe yok ki Allah, lütuf ve ihsân sâhibidir, her şeyden haberdardır.
Onundur ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde ve şüphe yok ki Allah, müstağnîdir her şeyden ve odur hamde lâyık.
Görmez misin, şüphe yok ki Allah, râm etmiştir size yeryüzünde ne varsa ve emriyle denizde akıp giden gemiyi ve izni olmadıkça gökyüzünü yeryüzüne yıkmaz da tutar; şüphe yok ki Allah, insanları pek esirger ve rahîmdir.
Öyle bir mâbuttur ki sizi diriltti, sonra öldürür, sonra gene diriltir, fakat şüphe yok ki insan, pek nankördür.
Ve her ümmete bir din verdik, o dine göre ibâdette bulunurlar, artık seninle her hususta çekişmeye kalkışmasınlar ve Rabbinin yoluna çağır, şüphe yok ki sen, doğru yolu bulmuşsun.
Seninle mücâdele ederlerse artık Allah de, ne yaptığınızı bilir.
Allah, kıyâmet günü, ne hususta aykırılığa düştüyseniz, aranızda hükmeder sizin.
Bilmez misin ki Allah, gerçekten de bilir ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde; şüphe yok ki bu, bir kitapta tespît edilmiştir; şüphe yok ki bu, Allah´a pek kolaydır.
Ve bu hususta kendilerinin bir delilleri olmadığı ve bir bilgiye sâhip bulunmadıkları halde Allah´ı bırakırlar da başka şeylere kulluk ederler ve zâlimlere hiçbir yardımcı yoktur.
Onlara apaçık âyetlerimizi okudun mu yüzlerinde inkâr alâmetleri belirir, görüp tanırsın sen de; neredeyse âyetlerimizi onlara okuyanlara saldırıverecekler. De ki: Bundan daha şer, daha da beter bir şey haber vereyim mi size: Ateş. Allah, kâfir olanlara vaadetmiştir onu ve orası, dönüp gidilecek ne de kötü yer.
Ey insanlar, bir örnek getirilmede, dinleyin onu: Allah´ı bırakıp da taptığınız putlar yok mu, onlar, bir sineği bile yaratamazlar kesin olarak, hattâ hepsi bir araya gelse bile ve sinek, onlardan bir şey kapıp gitse onu da tekrar geri alamazlar ondan; isteyen de âcizdir, istenen de.
Onlar, Allah´ın büyüklüğünü hakkıyla bilemediler; şüphe yok ki Allah, kuvvet sâhibidir, üstündür.
Allah, meleklerden ve insanlardan peygamberler seçmiştir; şüphe yok ki Allah, duyar, görür.
Bilir ne varsa önlerinde ve ne varsa artlarında ve bütün işler, dönüp Allah´a varır.
Ey inananlar, rükû edin, secde edin, kulluk edin Rabbinize ve hayır işleyin de kurtulun, erin muradınıza.
Ve Allah için hakkıyla savaşın. O seçti sizi ve dinde bir güçlük vermedi size; babanız İbrâhim´in dini. O mâbuttur daha önce ve bu Kur´ân´da size Müslüman adını takan, Peygamber, size tanık olsun, siz de insanlara tanıklık edin diye. Artık namaz kılın, zekât verin ve sarılın Allah´a, odur dostunuz; ne de güzel dosttur, ne de güzel yardımcı.
Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir!
Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiği çocuğu unutur, her gebe kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allah´ın azabı çok dehşetlidir!
İnsanlardan, bilgisi olmaksızın Allah hakkında tartışmaya giren ve her inatçı şeytana uyan birtakım kimseler vardır.
Onun (şeytan) hakkında şöyle yazılmıştır: Kim onu yoldaş edinirse bilsin ki (şeytan) kendisini saptıracak ve alevli ateşin azabına sürükleyecektir.
Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan), sonra uzuvları (önce) belirsiz, (sonra) belirlenmiş canlı et parçasından (uzuvları zamanla oluşan ceninden) yarattık ki size (kudretimizi) gösterelim. Ve dilediğimizi, belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız. Sonra güçlü çağınıza ulaşmanız için (sizi büyütürüz). İçinizden kimi vefat eder; yine içinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına kadar götürülür; ta ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin. Sen, yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten (veya çiftten) iç açıcı bitkiler verir.
Çünkü Allah hakkın ta kendisidir; O, ölüleri diriltir; yine O, her şeye hakkıyla kadirdir.
Kıyamet vakti de gelecektir; bunda şüphe yoktur. Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır.
İnsanlardan bazısı, bir bilgisi, bir rehberi ve (vahye dayanan) aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın, Allah hakkında tartışır.
Allah yolundan saptırmak için yanını eğip bükerek (kibir ve azamet içinde) Allah hakkında tartışmaya kalkar. Onun için dünyada bir rezillik vardır; kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı tattıracağız.
İşte bu, önceden yapıp ettiklerin yüzündendir (denilir). Elbette Allah kullarına haksızlık edici değildir.
İnsanlardan kimi Allah´a yalnız bir yönden kulluk eder. Şöyle ki: Kendisine bir iyilik dokunursa buna pek memnun olur, bir de musibete uğrarsa çehresi değişir (dinden yüz çevirir). O, dünyasını da, ahiretini de kaybetmiştir. İşte bu, apaçık ziyanın ta kendisidir.
O, Allah´ı bırakıp, kendisine ne faydası, ne de zararı dokunacak olan şeylere yalvarır. Bu, (haktan) büsbütün uzak olan sapıklığın ta kendisidir.
O, zararı faydasından daha (akla) yakın olan bir varlığa yalvarır. O (yalvardığı), ne kötü bir yardımcı, ne kötü bir dosttur!
Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunan kimseleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder. Şüphesiz Allah dilediği şeyi yapar.
Her kim, Allah´ın, dünya ve ahirette ona (Resûlüne) asla yardım etmeyeceğini zannetmekte ise, (Allah ona yardım ettiğine göre) artık o kimse tavana bir ip atsın; (boğazına geçirsin); sonra da (ayağını yerden) kessin! Şimdi bu kimse baksın! Acaba, hilesi (bu yaptığı), öfke duyduğu şeyi (Allah´ın Peygamber´e yardımını) gerçekten engelleyecek mi?
İşte böylece biz o Kur´an´ı açık seçik âyetler halinde indirdik. Gerçek şu ki Allah dilediği kimseyi doğru yola sevkeder.
Mümin olanlar, yahudi olanlar, sâbiîler, hıristiyanlar, mecûsîler ve müşrik olanlara gelince, muhakkak ki Allah, bunlar arasında kıyamet gününde (ayrı ayrı) hükmünü verir. Çünkü Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
Görmez misin ki, göklerde olanlar ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah´a secde ediyor; birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah kimi hor ve hakir kılarsa, artık onu değerli kılacak bir kimse yoktur. Şüphesiz Allah dilediğini yapar.
Şu iki gurup, Rableri hakkında çekişen iki hasımdır: İmdi, inkâr edenler için ateşten bir elbise biçilmiştir. Onların başlarının üstünden kaynar su dökülecektir!
Bununla, karınlarının içindeki (organlar) ve derileri eritilecektir!
Bir de onlar için demir kamçılar vardır!
Izdıraptan dolayı oradan her çıkmak istediklerinde, oraya geri döndürülürler ve: "Tadın bu yakıcı azabı!" (denilir).
Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunanları, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder. Bunlar orada altın bileziklerle ve incilerle bezenirler. Orada giyecekleri ise ipektir.
Ve onlar, sözün en güzeline yöneltilmişler, övgüye lâyık olan Allah´ın yoluna iletilmişlerdir.
İnkâr edenler, Allah´ın yolundan ve -yerli, taşralı- bütün insanlara eşit (kıble veya mâbed) kıldığımız Mescid-i Harâm´dan (insanları) alıkoymaya kalkanlar (şunu bilmeliler ki) kim orada (böyle) zulüm ile haktan sapmak isterse ona acı azaptan tattırırız.
Bir zamanlar İbrahim´e Beytullah´ın yerini hazırlamış ve (ona şöyle demiştik): Bana hiçbir şeyi eş tutma; tavaf edenler, ayakta ibadet edenler, rükû ve secdeye varanlar için evimi temiz tut.
İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen argın develer üzerinde sana gelsinler.
Ta ki kendilerine ait bir takım yararları yakînen görmeleri, Allah´ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günler de Allah´ın ismini ansınlar. Artık ondan hem kendiniz yeyin, hem de yoksula, fakire yedirin.
Sonra kirlerini gidersinler; adaklarını yerine getirsinler ve o Eski Ev´i (Kâbe´yi) tavaf etsinler.
Durum böyle. Her kim, Allah´ın emir ve yasaklarına saygı gösterirse, bu, Rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır. (Haram olduğu) size okunanların dışında kalan hayvanlar size helâl kılındı. O halde, pislikten, putlardan sakının; yalan sözden sakının.
Kendisine ortak koşmaksızın Allah´ın hanifleri (O´nun birliğini tanıyan müminler olun). Kim Allah´a ortak koşarsa sanki o, gökten düşüp parçalanmış da kendisini kuşlar kapmış, yahut rüzgâr onu uzak bir yere sürüklemiş (bir nesne) gibidir.
Durum öyledir. Her kim Allah´ın hükümlerine saygı gösterirse, şüphesiz bu, kalplerin takvâsındandır.
Onlarda (kurbanlık hayvanlarda veya hac fiillerinde) sizin için belli bir süreye kadar birtakım yararlar vardır. Sonra bunların varacakları (biteceği) yer, Eski Ev´e (Kâbe´ye) kadardır.
Biz, her ümmete -(Kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah´ın adını ansınlar diye- kurban kesmeyi gerekli kıldık. İmdi, İlâhınız, bir tek İlah´tır. Öyle ise, O´na teslim olun. (Ey Muhammed!) O ihlâslı ve mütevazi insanları müjdele!
Onlar öyle kimseler ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer; başlarına gelene sabrederler, namaz kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah için) harcarlar.
Biz, büyükbaş hayvanları da sizin için Allah´ın (dininin) işaretlerinden (kurban) kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Şu halde onlar, ayakları üzerine dururken üzerlerine Allah´ın ismini anınız (ve kurban ediniz). Yan üstü yere düştüklerinde ise, artık (canı çıktığında) onlardan hem kendiniz yeyin, hem de ihtiyacını gizleyen gizlemeyen fakirlere yedirin. İşte bu hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik.
Onların ne etleri ne de kanları Allah´a ulaşır; fakat O´na sadece sizin takvânız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah´ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele!
Allah, iman edenleri korur. Şu da muhakkak ki Allah, hain ve nankör olan herkesi sevgisinden mahrum eder.
Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir.
Onlar, başka değil, sırf "Rabbimiz Allah´tır" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah´ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.
Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah´a varır.
(Resûlüm!) Eğer onlar (inkârcılar) seni yalanlıyorlarsa, (şunu bil ki) onlardan önce Nuh´un kavmi, Ad, Semûd (kavimleri de kendi peygamberlerini) yalanladılar
İbrahim´in kavmi de, Lût´un kavmi de (peygamberlerini) yalanladılar.
(Şuayb´ın kavmi olan) Medyen halkı da (Şûayb´ı) yalanladılar. Musa da yalanlanmıştı. İşte ben o kâfirlere süre tanıdım, sonra onları yakaladım. Nasıl oldu benim onları reddim (cezalandırmam)!
Nitekim, birçok memleket vardı ki, o memleket (halkı) zulmetmekte iken, biz onları helâk ettik. Şimdi o ülkelerde duvarlar, (çökmüş) tavanların üzerine yıkılmıştır. Nice kullanılmaz hale gelmiş kuyular ve (ıssız kalmış) ulu saraylar vardır.
(Sana karşı çıkanlar) hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Zira dolaşsalardı elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur.
(Resûlüm!) Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vâdinden asla dönmez. Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.
Nice ülkeler var ki, zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonunda onları yakaladım. Dönüş yalnız banadır.
De ki: Ey insanlar! Ben ancak sizin için apaçık bir uyarıcıyım.
İman edip sâlih ameller işleyen kimseler için mağfiret ve bol rızık vardır.
Ayetlerimiz hakkında (onları tesirsiz kılmak için) birbirlerini geri bırakırcasına yarışanlara gelince, işte bunlar, cehennemliklerdir.
(Ey Muhammed!) Biz, senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, o, bir temennide bulunduğunda, şeytan onun dileğine ille de (beşerî arzular) katmaya kalkışmasın. Ne var ki Allah, şeytanın katacağı şeyi iptal eder. Sonra Allah, kendi âyetlerini (lafız ve mana bakımından) sağlam olarak yerleştirir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
(Allah, şeytanın böyle yapmasına müsaade eder ki) kalplerinde hastalık olanlar ve kalpleri katılaşanlar için, şeytanın kattığı şeyi bir deneme (vesilesi) yapsın. Zalimler, gerçekten (haktan) oldukça uzak bir ayrılık içindedirler.
Bir de, kendilerine ilim verilenler, onun (Kur´an´ın) hakikaten Rabbin tarafından gelmiş bir gerçek olduğunu bilsinler de ona inansınlar, bu sayede kalpleri huzur ve tatmine kavuşsun. Şüphesiz ki Allah, iman edenleri, kesinlikle dosdoğru bir yola yöneltir.
İnkâr edenler, kendilerine o saat ansızın gelinceye, yahut da (kendileri için hayır yönünden) kısır bir günün azabı gelinceye kadar onun (Kur´an) hakkında hep şüphe içindedirler.
O gün, mülk Allah´ındır. İnsanlar arasında hüküm verir. (Bu hüküm gereği) iman edip iyi davranışlarda bulunanlar Naîm cennetlerinin içindedirler.
İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen yahut ölenleri hiç şüphesiz Allah güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, evet O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
Allah onları, herhalde memnun kalacakları bir girilecek yere sokacaktır. Allah, kesinlikle tam bir bilgi sahibidir, halîmdir.
İşte böyle. Her kim, kendisine verilen eziyetin dengi ile karşılık verir de, bundan sonra kendisine yine bir tecavüz ve zulüm vaki olursa, emin olmalıdır ki, Allah ona mutlaka yardım edecektir. Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret edicidir.
Böylece (Allah, haksızlığa uğrayana yardım edecektir ve buna kadirdir). Çünkü Allah, geceyi gündüze katar, gündüzü geceye katar. Şu da muhakkak ki Allah, hakkıyla işiten ve görendir.
Böyledir. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. O´nun dışındaki taptıkları ise bâtılın ta kendisidir. Gerçek şu ki Allah, evet O, uludur, büyüktür.
Görmedin mi, Allah, gökten yağmur indirdi de bu sayede yeryüzü yeşeriyor. Gerçekten Allah çok lütufkârdır, (her şeyden) haberdardır.
Göklerde ve yerde ne varsa O´nundur. Hakikaten Allah, yalnız O zengindir, övgüye değerdir.
Görmedin mi, Allah, yerdeki eşyayı ve emri uyarınca denizde yüzen gemileri sizin hizmetinize verdi. Göğü de, kendi izni olmadıkça yer üzerine düşmekten korur. Çünkü Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir.
O, (önce) size hayat veren, sonra sizi öldürecek, sonra yine diriltecek olandır. Gerçekten insan, çok nankördür.
Biz, her ümmete, uygulamakta oldukları bir ibadet tarzı gösterdik. Öyle ise onlar (ehl-i kitap) bu işte seninle çekişmesinler. Sen, Rabbine davet et. Zira sen, hakikaten dosdoğru bir yoldasın.
Eğer seninle münakaşa ve mücâdeleye girişirlerse: "Allah yaptığınızı çok iyi bilmektedir" de.
Allah kıyamet gününde, ihtilâf etmekte olduğunuz konulara dair aranızda hüküm verecektir.
Bilmez misin ki, Allah, yerde ve gökte ne varsa bilir? Bu, bir kitapta (levh-i mahfuzda) mevcuttur. Bu (eşya ve olayların bilgisine sahip olmak), Allah için çok kolaydır.
Onlar, Allah´ı bırakıp, Allah´ın kendisine hiçbir delil indirmediği, kendilerinin dahi hakkında bilgi sahibi olmadıkları şeylere tapıyorlar. Zalimlerin hiç yardımcısı yoktur.
Âyetlerimiz açık açık kendilerine okunduğunda, kâfirlerin suratlarında hoşnutsuzluk sezersin. Onlar, kendilerine âyetlerimizi okuyanların neredeyse üzerlerine saldırırlar. De ki: Size bundan (bu öfke ve huzursuzluğunuzdan) daha kötüsünü bildireyim mi? Cehennem! Allah, onu kâfirlere (ceza olarak) bildirdi. O, ne kötü sondur!
Ey insanlar! (Size) bir misal verildi; şimdi onu dinleyin: Allah´ı bırakıp da yalvardıklarınız (taptıklarınız) bunun için bir araya gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan geri de alamazlar. İsteyen de âciz, kendinden istenen de!
Onlar, (Bu âciz putları Allah´a ortak koşmak suretiyle) Allah´ın kadrini hakkıyla bilemediler. Hiç şüphesiz Allah, çok kuvvetlidir, çok üstündür.
Allah meleklerden de elçiler seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah işitendir, görendir.
Onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Bütün işler Allah´a döndürülür.
Ey iman edenler! Rükû edin; secdeye kapanın; Rabbinize ibadet edin; hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.
Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrahim´in dininde (de böyleydi). Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur´an´da) size "müslümanlar" adını verdi. Öyle ise namazı kılın; zekâtı verin ve Allah´a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlânızdır. Ne güzel mevlâdır, ne güzel yardımcıdır!
Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının, çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir.
Onu gördüğünüz gün, her emzikli kendi emzirdiğini unutup geçecek ve her gebe kendi yükünü düşürecektir. İnsanları da sarhoş olmuş görürsün, oysa onlar sarhoş değillerdir. Ancak Allah´ın azabı pek şiddetlidir.
İnsanlardan kimi, Allah hakkında bilgisi olmaksızın tartışır durur ve her azgın-kaypak şeytanın peşine düşer.
Ona yazılmıştır: "Kim onu veli edinirse, şüphesiz o (şeytan) onu şaşırtıp-saptırır ve onu çılgın ateşin azabına yöneltir."
Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak´tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir.
İşte böyle; şüphesiz Allah, hakkın Kendisi´dir ve şüphesiz ölüleri diriltir ve gerçekten herşeye güç yetirendir.
Gerçek şu ki, kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir.
İnsanlardan kimi, hiçbir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışır-durur.
Allah´ın yolundan saptırmak amacıyla ´gururla salınıp-kasılarak´ (bunu yapar); dünyada onun için aşağılanma vardır, kıyamet günü de yakıcı azabı ona taddıracağız.
(Ey insan) Bu, senin ellerinin önden takdim ettikleridir. Şüphesiz Allah, kullar için zulmedici değildir.
İnsanlardan kimi, Allah´a bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir. O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır.
Allah´tan başka, kendisine ne zararı dokunan, ne yararı olan şeylere yakarır. İşte bu, en uzak bir sapıklıktır.
(Ya da) Zararı, yararından daha yakın olana tapar; ne kötü yardımcı ve ne kötü yoldaştır.
Şüphesiz Allah, iman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Gerçekten Allah, her istediğini yapar.
Kim, Allah´ın ona, dünyada ve ahirette kesin olarak yardım etmeyeceğini sanıyorsa, göğe bir araç uzatsın sonra kesiversin de bir bakıversin, kurduğu düzen, onun öfkesini giderebilecek mi?
İşte Biz onu (Kur´an´ı) apaçık ayetler olarak indirdik; şüphesiz Allah, dilediğini hidayete yöneltir.
Gerçekten iman edenler, Yahudiler, yıldıza tapanlar (Sabii) Hıristiyanlar, ateşe tapanlar (Mecusi) ve şirk koşanlar; şüphesiz Allah, kıyamet günü aralarını ayıracaktır. Doğrusu Allah, herşeyin üzerinde şahid olandır.
Görmedin mi ki, gerçekten, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah´a secde etmektedirler. Birçoğu üzerine azap hak olmuştur. Allah kimi aşağılık kılarsa, artık onun için bir yüceltici yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar.
İşte bunlar çekişen iki gruptur, Rableri konusunda çekiştiler. İşte o inkar edenler, onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de kaynar su dökülür.
Bununla karınları içinde olanlar ve derileri eritilmiş olur.
Onlar için demirden kamçılar vardır.
Ne zaman ordan, sarsıcı-üzüntüden çıkmak isterlerse, oraya geri çevrilirler ve (onlara:) "Yakıcı azabı tadın" (denir).
Hiç şüphesiz Allah, iman edenleri ve salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere sokar, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler; ordaki elbiseleri ipek(ten)tir.
Onlar, sözün en güzeline iletilmişlerdir ve övülen doğru yola iletilmişlerdir.
Gerçek şu ki, inkar edip Allah yolundan ve yerlilerle dışarıdan gelenler için eşit olarak (haram ve kıble) kıldığımız Mescid-i Haram´dan alıkoyanlara, orada zulmederek adaletten ayrılanlara acı bir azap taddırırız.
Hani Biz İbrahim´e Evin (Kabe´nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (şöyle emretmiştik:) "Bana hiçbir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut."
"İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya, gerekse uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler."
Kendileri için birtakım yararlara şahid olsunlar ve kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (kurban adarken) Allah´ın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu da doyurun.
Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler. Beyt-i Atik´i tavaf etsinler.
İşte böyle; kim Allah´ın haram kıldıklarını (gözetip hükümlerini) yüceltirse, Rabbinin Katında kendisi için hayırlıdır. Size (haklarında yasaklar) okunanlar dışındaki hayvanlar helal kılındı. Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının, yalan söz söylemekten de kaçının.
Allah´ı birleyen (Hanif)ler olarak, O´na (hiçbir) ortak koşmaksızın. Kim Allah´a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir.
İşte böyle; kim Allah´ın şiarlarını yüceltirse, şüphesiz bu, kalplerin takvasındandır.
Onlarda sizin için adı konulmuş bir süreye kadar yararlar vardır. Sonra onların yerleri Beyt-i Atik´tir.
Biz her ümmet için bir "Mensek" kıldık, O´nun kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine Allah´ın adını ansınlar diye. İşte sizin İlahınız bir tek İlah´tır, artık yalnızca O´na teslim olun. Sen alçak gönüllü olanlara müjde ver.
Onlar ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir; kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir.
İri cüsseli develeri size Allah´ın işaretlerinden kıldık, sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar bir dizi halinde (veya saf tutmuşcasına ayakta durup) boğazlanırken Allah´ın adını anın; yanları üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin, kanaatkara ve isteyene yedirin. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz.
Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah´a ulaşmaz, ancak O´na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O´nun size hidayet vermesine karşılık Allah´ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver.
Şüphesiz Allah, (müşriklerin saldırı ve sinsi tuzaklarını) iman edenlerden uzaklaştırmaktadır. Gerçekten Allah, hain ve nankör olan kimseyi sevmez.
Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılana (mü´minlere, savaşma) izni verildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım etmeye güç yetirendir.
Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah´tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah´ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah´ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, Aziz olandır.
Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, ma´rufu emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah´a aittir.
Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan önce Nuh, Ad, Semud kavmi de yalanlamıştı.
İbrahim´in kavmi ve Lut´un kavmi de:
Medyen halkı da (peygamberlerini yalanlamıştı). Musa da yalanlanmıştı. Böylelikle Ben, o inkar edenlere bir süre tanıdım, sonra onları yakalayıverdim. Nasılmış Benim (herşeyi alt üst edip kökten değiştiren) inkılabım (veya inkarım).
(Halkı) Zulmediyorken yıkıma uğrattığımız nice ülkeler vardır ki, şimdi onların altları üstlerine gelmiş ıpıssız durmakta, kullanılamaz durumdaki kuyuları (terk edilmiş bulunmakta), yüksek sarayları (çın çın ötmektedir).
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü doğrusu, gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir.
Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah, va´dine kesin olarak muhalefet etmez. Gerçekten, senin Rabbinin Katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.
Nice ülkeler vardır ki, (halkı) zulmediyorken Ben ona bir süre tanıdım, sonra yakalayıverdim; dönüş yalnızca Banadır.
De ki: "Ey insanlar, gerçekten ben sizin için yalnızca bir uyarıcıyım."
Buna göre, iman edip salih amellerde bulunanlar, onlar için bir bağışlanma (mağfiret) ve üstün bir rızık vardır.
Ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalar harcayanlar, alevli ateşin halkıdır.
Biz senden önce hiçbir Resul ve Nebi göndermiş olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dilediğine (bir kuşku veya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Allah, şeytanın katıp-bırakmalarını giderir, sonra Kendi ayetlerini sağlamlaştırıp-pekiştirir. Allah, gerçekten bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Şeytanın (bu tür) katıp bırakmaları, kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri (her türlü) duyarlılıktan yoksun bulunanlara (Allah´ın) bir deneme kılması içindir. Şüphesiz zalimler, (gerçeğin kendisinden) uzak bir ayrılık içindedirler.
(Bir de) Kendilerine ilim verilenlerin, bunun (Kur´an´ın) hiç tartışmasız Rablerinden olan bir gerçek olduğunu bilmeleri için; böylelikle ona iman etsinler ve kalpleri ona tatmin bulmuş olarak bağlansın. Şüphesiz Allah, iman edenleri dosdoğru yola yöneltir.
İnkar edenler ise, kıyamet-saati onlara apansız gelinceye veya kesintiye uğramış (akim, verimsiz) bir günün azabı onlara yetişinceye kadar ondan (Kur´an´dan) yana şüphe içinde sür-git kalacaklardır.
Mülk, o gün yalnızca Allah´ındır. O, aralarında hükmedecektir. Artık iman edip salih amellerde bulunanlar; nimetlerle donatılmış cennetler içindedirler.
İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar; artık onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.
Allah yolunda hicret edip öldürülen veya ölenlere gelince muhakkak Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
Onları, kendisinden gerçekten hoşnut kalacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Allah, bilendir, halimdir.
İşte böyle; her kim kendisine yapılan haksızlığın benzeriyle karşılık verir, sonra aleyhine ´azgınlık ve saldırıda´ bulunulursa, Allah, mutlaka ona yardım eder. Şüphesiz Allah, affedicidir, bağışlayıcıdır.
İşte böyle; çünkü Allah, geceyi gündüze bağlayıp katar ve gündüzü geceye bağlayıp-katar. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.
İşte böyle; çünkü Allah, hakkın ta Kendisi´dir. O´nun dışında, onların taptıkları ise, şüphesiz batılın ta kendisidir. Gerçekten Allah, Yücedir, büyüktür.
Görmedin mi, Allah, gökten su indirdi, böylece yeryüzü yemyeşil donatıldı. Şüphesiz Allah, lütfedicidir, herşeyden haberdardır.
Göklerde ve yerde her ne varsa O´nundur. Şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan (Gani)dır, övülmeye layık olandır.
Görmedin mi, Allah, yerdekileri ve denizde onun emriyle akıp giden gemileri, sizin yararınıza verdi. Ve izni olmadıkça, göğü yerin üstüne düşmekten alıkoyar. Şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir.
Sizi diri tutan, sonra öldürecek, sonra da diriltecek olan O´dur. Gerçekten insan pek nankördür.
Biz her ümmete bir ibadet tarzı (Mensek) kıldık, onlar bu tarz üzere ibadet etmektedirler. Öyleyse, (din) iş(in)de seninle çekişmesinler. Sen, Rabbine çağır. Şüphesiz sen dosdoğru bir hidayet üzerindesin.
Eğer seninle mücadeleye girişirlerse, de ki: "Allah, yapmakta olduklarınızı daha iyi bilir."
"Allah, kıyamet günü, kendisinde ihtilafa düştüğünüz şey hakkında aranızda hükmedecektir."
Allah´ın, gökte ve yerde olanların hepsini bilmekte olduğunu bilmiyor musun? Gerçekten bunlar bir kitaptadır. Hiç şüphesiz bunlar(ı bilmek), Allah için pek kolaydır.
Onlar, Allah´ı bırakıp da (Allah´ın) kendisine bir delil indirmediği ve haklarında (hiçbir) bilgileri olmayan şeylere tapıyorlar. Zulmedenler için hiçbir yardımcı yoktur.
Onlara karşı apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, sen o inkar edenlerin yüzlerindeki ´red ve inkarı´ tanıyabilirsin. Neredeyse, kendilerine karşı ayetlerimizi okuyanın üzerine çullanıverecekler. De ki: "Size, bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş... Allah, onu inkar edenlere va´detmiş bulunmaktadır; ne kötü bir duraktır."
Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah´ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için biraraya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de.
Allah, meleklerden elçiler seçer ve insanlardan da. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.
O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. Bütün işler Allah´a döndürülür.
Ey iman edenler, rüku edin, secdeye varın, Rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin, umulur ki kurtuluş bulursunuz.
Allah adına gerektiği gibi mücadele edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim´in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur´an´da) da sizi "Müslümanlar" olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah´a sarılın, sizin Mevlanız O´dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı.
Ey insanlar! Rabbinizden korkun (azabından sakınınız da O’na ibadet edin). Şüphe yok ki, o kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir, korkunçtur.
Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirdiğinden geçer ve her yüklü kadın çocuğunu doğurur. İnsanları da hep sarhoş görürsün. Halbuki sarhoş değillerdir. Fakat Allah’ın azabı çok şiddetlidir.
İnsanlardan kimi de vardır, Allah’ın dini hakkında bir bilgisi olmadığı halde, mücadele eder de, her inatçı şeytana tâbi olur.
O şeytan ki, aleyhine şöyle hüküm vermiştir: Kim onu dost edinirse, muhakkak o kimseyi sapıtır ve cehennem azabına götürür.
Ey insanlar! Eğer öldükten sonra dirilme işinde şüphede iseniz (ilk yaratılışınızı düşünün), muhakkak ki biz, sizi (Âdem’den, Âdem’i de) topraktan yarattık; sonra bir nutfeden (meniden), sonra pıhtılaşmış bir kandan, sonra yaratılışı tam ve yaratılışı noksan bir et parçasından ki, size kudret ve hikmetimizi beyan edelim. Hem sizi dilediğimiz belirli bir vakte kadar rahimlerde durduruyoruz da, sizi bir bebek olarak çıkarıyoruz. Sonra sizi, kemal ve kuvvet çağınıza erişmeniz için bırakırız. Bununla beraber, içinizden kimi öldürülüyor, kimi de önceki bilgisinden sonra, hiç bir şey bilmemek üzere, kuvvetten düşürülüp kocalma haline çevriliyor. Bir de arzı görürsün, ölmüş (kurumuş); fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten nebatlar bitirir.
İşte bunlar (insanın muhtelif tavırlarla yaratılışı ve ölü arzın ihya edilişi) ispat ediyor ki, hakikaten Allah vardır. O, ölüleri diriltiyor ve gerçekten O, her şeye kadirdir.
(Bir de beyan edilen yukardaki delillerle bilesiniz ki), kıyamet muhakkak gelecektir, bunda hiç şüphe yoktur; ve Allah bütün kabirlerde olan kimseleri diriltecektir.
İnsanların kimi de vardır ki, ne bir bilgiye ne bir delile, ne de aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah’ın dini hakkında mücadele eder.
Allah yolundan şaşırtmak için (azamet ve kibirle) boynunu bükerek de bunu yapar. Dünyada ona bir rüsvaylık vardır. Kıyamet günü ise, ona cehennem azabını taddıracağız.
(Kıyamet gününde ona şöyle denecektir): Bu perişanlık ve azab, iki elinin kazandığı günahlar sebebiyledir. Muhakkak ki Allah, kullara zulümkar değildir (günahları olmadan onları cezalandırmaz).
İnsanlardan kimi de Allah’a dinin bir ucundan ibadet eder; eğer kendisine bir hayır isabet ederse ona razı olur, kararlaşır ve eğer bir bela isabet ederse, yüzü üstü döner (dinden çıkar). Dünya ve ahireti perişan olur. İşte bu aldanış, apaçık ziyandır.
Allah’ı bırakır da kendine ne zarar, ne fayda vermiyecek olan şeylere ibadet eder, yalvarır. İşte, hidayetten uzak olan sapıklık budur.
(Hak dinden çıkan) o insan, zararı faydasından daha yakın olana tapar. Taptığı şey ne fena dost, ne de kötü arkadaş!...
Şüphe yok ki Allah, iman edip salih amel işliyenleri, (ağaç ve evleri) altından ırmaklar akan cennetlere koyacak. Muhakkak ki Allah, dilediğini yapar.
Kim ki, Allah, Peygambere dünyada ve ahirette asla yardım etmez zannediyorsa, hemen yukarıya (evinin tavanına) bir ip uzatsın, sonra intihar etsin (boğulsun) de baksın, yaptığı bu iş, kendini öfkelendirmekte olan Allah’ın (Peygamberine) yardımını giderecek mi? (Çatlasa, patlasa, yine de Allah, Peygamberine, hem dünyada hem ahirette zafer verecektir.)
İşte biz Kur’ân’ı apaçık âyetler halinde indirdik. Şüphe yok ki, Allah, dilediğine hidayet eder.
O iman edenler, o yahudiler, o yıldızlara tapanlar, o hristiyanlar, o ateşe tapanlar, o Allah’a ortak koşanlar (var ya), muhakkak ki Allah, kıyamet günü, aralarında hükmünü verecek, hak ve bâtılı ayıracaktır. Çünkü Allah, her şeye şahid bulunuyor.
Görmedin mi, göklerde ve yerde olan her şey; güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan çok kimseler hep Allah’a secde (*) ediyor (O’nun kudretine boyun eğiyor). Bir çoğunun (küffarın) da üzerine azap hak olmuştur. Kimi de Allah hor bırakırsa, artık ona saadet verecek yoktur. Elbette Allah dilediğini yapar.
Şu iki sınıf (müminlerle kâfirler), Rablerinin dini hakkında birbirleriyle davaya kalkışan iki hasımdır. İşte o kâfir olanlar için ateşten çamaşırlar biçilmiştir, başlarının üstünden kaynar su dökülür.
Bu kaynar su ile karınlarında olan şeyler ve derileri eritilir.
Onlar için, bir de demirden kamçılar var.
Her ne zaman ateşten, onun ızdırabından çıkmak isterlerse, yine içine döndürülürler: ve onlara: “- Haydi tadın yangın azabını.” denir.
Şüphesiz Allah, iman edip salih âmeller işleyenleri, (ağaçları) altından ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altından bilezikler ve incilerle süslenecekler. Elbiseleri de orada ipektir. (*) Dikkat!...Secde ayetidir.
O iman edenler, sözün en güzeline (tevhid kelimesine) hidayet edilmişler ve hak yoluna (islâm dinine) iletilmişlerdir.
Amma o küfre varıp da Allah yolundan ve Mescid-i Haram’dan -ki biz onu, mukîm ve misafire müsavi olmak üzere bütün insanlar için (kıble ve ibadethane) yapmışızdır - alıkoymakta olanlar elbette azab göreceklerdir. Her kim, Mescid-i Haram’da hakdan meylederek zulüm yaparsa, ona acıklı bir azab taddırırız.
(Ey Rasûlüm), hatırla o zamanı ki, biz Kâbe’nin yerini İbrahîm’e beyan etmiş ve ona: “-Bana hiç bir şeyi ortak koşma. Beyt’imi de tavaf edenler için, orada oturanlar, rükû ve secdeye varanlar için iyice temizle.” diye vahy etmiştik.
Bütün insanlara haccı ilân et; gerek yaya olarak, gerek her uzak yoldan binek üzerinde senin huzuruna gelsinler.
Tâ ki kendilerine ait menfaatlere şahid olsunlar ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği dört ayaklı hayvanlar (kurbanlıklar) üzerine belirli günlerde (kurban kesme günlerinde) Allah’ın adını ansınlar. İşte bu kurbanlıklardan yeyin ve muztar fakiri doyurun.
Sonra kirlerini (saç ve tırnaklarını) atsınlar, adaklarını yerine getirsinler ve o kadîm olan Beyt’i = Kâbe’yi tavaf etsinler.
İşte bu işleri yapsınlar. Kim, Allah’ın korunmasını emrettiği şeylere hürmet ederse, bu Rabbi katında kendisi için mutlak hayırdır. Size (Mâide sûresinde beyan edilib) okunanlar müstesna olmak üzere, bütün davarlar size helâl kılındı. O halde pis putlardan kaçının, yalan sözden sakının.
Allah için halis müslümanlar, O’na ortak koşmıyanlar olun. Her kim Allah’a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgâr onu uzak bir yere düşürüyor.
Bu uzaklaşma Allah’a eş koşanlar içindir. Fakat kim Allah’ın dinini (veya hac farzlarını) büyük tanırsa, şüphe yok ki, bu, kalblerin takvasındandır.
Sizin için davarlarda muayyen bir vakte kadar (kurban zamanına kadar yün ve sütlerinden) bir takım menfaatler vardır. Sonra da varacakları kesim yeri, Beyti-i Atîk’de (Harem’de) son bulur.
Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği dört ayaklı davarlar üzerine ancak Allah’ın adını ansınlar diye, biz bir ibadet ve kurban yeri yaptık. İşte sizin İlâhınız tek bir İlâh’dır. O halde yalnız O’na ibadet edin (ve teslim olun). Ey Resûlüm, itaatkâr ve mütevazi olanları cennetle müjdele...
Bunlar, o kimselerdir ki, Allah anılınca kableri titrer, kendilerine isabet eden musibetlere karşı da sabırlıdırlar, namaza devamlıdırlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan bir kısmını (hayır için) harcarlar.
Biz, kurbanlık deve ve sığırları da, Allah’ın size verdiği dinin alâmetlerinden kıldık. Sizin için bu kurbanlıklarda (dinî ve dünyevî) hayır vardır. O halde develeri, ön ayaklarından biri bağlı olarak ayakta boğazlarken, üzerlerine Allah’ın ismini anın (besmele getirin). Yere düşüb canları çıktığı zaman da, onlardan yeyin; kanaatkâra da verin, dilenene de verin. İşte böylece, şükredesiniz diye, o kurbanlıkları (maddi ve manevî faydalar bakımından) sizin emrinize bağlı kıldık.
Elbette kurbanların ne etleri, ne kanları Allah’a erişmez. (Allah katında makbul olmaz). Fakat Allah’a sizden ancak takva (hâlis ve kâmil ibadetler) ulaşır. İşte kurbanlıkları böyle sizin emrinize bağladı ki size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı, tekbir getirerek yüceltesiniz. Ey Rasûlüm, ihlâsla güzel iş yapanlara (cenneti) müjdele...
Muhakkak ki Allah, müşriklerin saldırılarını müminlerden savacaktır. Çünkü Allah her hâini ve nankörü sevmez.
Kendilerine savaş açılan müminlere, (kâfirlere karşı savaş için) izin verildi. Çünkü onlar zulmedildiler. Şüphe yok ki Allah, müminlere zafer vermeğe kadirdir.
Müminler o mazlûmlardır ki: “- Rabbimiz Allah’dır” demelerinden başka bir sebep olmaksızın yurdlarından (Mekke’den) haksız yere çıkarıldılar. Eğer, Allah insanların bir kısmını (müşrikleri) bir kısmı ile (müminlerle) defetmeseydi, içlerinde Allah’ın ismi çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler elbette yıkılırdı. Muhakkak ki Allah, dinine yardım edene yardım edecek, zafer verecektir. Şüphe yok ki Allah, çok kuvvetlidir, her şeye galibdir.
Onlar, o müminlerdir ki, eğer kendilerini yeryüzünde iktidar mevkiine getirirsek namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emrederler ve fenalıktan da alıkoyarlar. Bütün işlerin sonu (kıyamette) Allah’a dönecektir.
(Ey Rasûlüm), eğer seni (müşrikler) tekzib ediyorlarsa, bil ki, onlardan önce Nûh’un, Âd’ın ve Semûd’un kavimleri de (kendi peygamberlerini) tekzib ettiler;
İbrâhîm’in kavmi de, Lût’un kavmi de tekzib ettiler.
(Şuayb’ın kavmi olan) Ashab-ı Medyen de (Şuayb’ı) tekzib etti. Mûsa da (firavun tarafından) tekzib olundu. Ben de o kâfirlere bir mühlet verdim. Sonra da kendilerini azabla yakalayıverdim. Bak ki, beni inkâr nasıl olmuştur?
Nice memleketler vardı ki, zulüm yapıyorlarken biz onları helâk ettik de damları çökmüş, duvarları üzerlerine yıkılmıştır (ıssız harabeye dönmüştür). Nice kuyularla yüksek saraylar (sahibsiz) bomboş bırakılmıştır.
Mekke kâfirleri, hiç de yeryüzünde dolaşmadılar mı ki, bu sebeple düşünecek kalblere, işitecek kulaklara sahip olsalar. Gerçek şudur ki, gözler (görmemek suretiyle) kör olmaz, fakat asıl sinelerin içindeki kalbler (ibret gözleri) kör olur.
(Ey Rasûlüm) bir de senden acele azab istiyorlar. Elbette Allah vadinden caymaz (muhakkak o kâfirlere takdir edilen azab, vaktinde gelecektir). Bununla beraber Rabbinin katında bir gün, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir.
Zulmedib dururlarken kendilerine mühlet verdiğim nice memleket halkı vardı ki, ben onları azabımla yakalayıvermiştim. Sonunda muhakkak dönüş banadır.
(Ey Rasûlüm) de ki: “- Ey insanlar! Ben size ancak açık anlatan bir korkutucuyum, (iman etmiyeceklere Allah’ın azabını açıkça haber veriyorum).
Fakat iman edib salih amel işleyenler var ya, bunlar için hem bir mağfiret, hem de (cennette) tükenmez bir rızık vardır.
Ayetlerimiz (Kur’an’ı-mız) hakkında fesad için koşuşanlar ise, işte onlar Cehennemliktirler.
(Ey Rasûlüm), biz senden evvel hiç bir Rasûl ve hiç bir Peygamber göndermedik ki, o bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun arzusuna şübheler karıştırmasın. (Ancak Allah peygamberleri vahy sureti ile korur). Bunun üzerine Allah, şeytanın bıraktığı şüphe ve fitneyi giderir. Sonra da Allah, ayetlerini tesbit eder, kuvvetleştirir Allah, Alîm’dir= her şeyi bilir, Hakîm’dir= hikmet sahibidir.
(Allah’ın şeytana imkân verib de sonra fitnesini gidermesi) şeytanın ilka eylediğini, kalblerinde bir maraz (nifak) olanlarla kalbleri katı bulunanlara bir mihnet ve azab vesilesi yapmak içindir. Gerçekten o münafıklarla müşrikler, hakdan çok uzak bir ayrılık içindedirler.
Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar, Kur’an’ın muhakkak Rabbinden gelen bir gerçek olduğunu bilsinler ve ona iman etsinler de kalbleri ona saygı duysun. Çünkü Allah, iman edenleri, doğru bir yola (islâm dinine) iletir.
Peygamberi ve Kur’an’ı inkâr edenler de, kendilerine ansızın kıyamet gelinceye, veya (nesilleri kesen bir harbteki) verimsiz günün azabı çatıncaya kadar Kur’an hususunda bir şübhe içinde kalır giderler.
O kıyamet günü, hüküm ve saltanat yalnız Allah’ındır; O, müminlerle kâfirler arasında hükmünü verir. Artık iman edip salih amel işleyenler, Na’îm cennetlerindedirler.
Küfre varıp da âyetlerimizi inkâr edenler, işte bunlara horluk içinde bırakılacakları bir azab vardır.
Allah yolunda hicret edip de, sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, elbette Allah onları güzel bir rızıkla (cennetde) rızıklandıracaktır. Çünkü Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
Allah onları, hoşnud olacakları bir yere (cennete) elbette koyacaktır. Çünkü Allah Alîm’dir= iyiliklerini bilir, Halîm’dir= canilerin cezasını geciktirir.
Sana anlattığımız Allah’ın hükmü işte böyledir. Müminlerden kim, kendisine yapılan cezaya aynı ile mukabele eder de, sonra yine aleyhine tecavüz edilirse, muhakkak ki Allah ona yardım eder. Gerçekten Allah ziyade afv edicidir, çok bağışlayıcıdır.
Mazluma Allah’ın yardım edişi şundan: Çünkü Allah (dilediğine kadirdir) geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Gerçekten Allah, Semi’dir= her şeyi işitir, Basîr’dir= her şeyi görür.
Bu kâmil kudret şundandır: Çünkü Allah, varlığı kendinden olan Hak’dır. Müşriklerin Allah’ı bırakıb da tapındıkları putlar ise, hep bâtıldır. Şüphesiz Allah her şeyden yücedir, her şeyden büyüktür.
Görmedin mi, Allah gökten bir yağmur indirmekle yeryüzü yemyeşil oluveriyor? Gerçekten Allah çok lütûfkârdır, her şeyden haberdardır.
Göklerde ve yerde ne varsa hep Allah’ındır. Doğrusu Allah, Ganî= (hiç bir şeye muhtaç olmıyan) hamd’e lâyık bulunandır.
Görmedin mi ki, Allah, bütün yerdekileri ve emriyle denizde akıb giden gemileri hep sizin hizmetinize bağlı kıldı. Semayi, yeryüzüne düşmekten koruyan O’dur; ancak kıyamette izniyle düşecektir. Doğrusu Allah insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
Önce sizi dirilten, sonra öldürecek olan, sonra da (kabirden) diriltecek olan yine O’dur. Doğrusu insan (Allah’ın sayısız nimetlerine karşı) çok nankördür.
Biz her ümmet için bir şeriat tayin ettik ki, onlar bununla amel ederler. Bunun için (ey Rasûlüm) din işinde sana asla muhalefet etmesinler. Sen, insanları, Rabbine ibadet etmeye davet et. Çünkü sen, gerçekten hidayete götüren doğru bir yol üzerindesin.
Böyle iken eğer seninle din işinde mücadele ederlerse, de ki: “- Allah yaptıklarınızı pek âlâ bilir.”
(Ey müminlerle kâfirler), muhalefet edip durduğunuz şeyler hakkında kıyamet günü Allah aranızda hükmünü verecektir.
Bilmez misin ki Allah, gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir. Muhakkak bunlar bir kitabdadır (Levh-i Mahfuz’dadır). Doğrusu bunları bilmek, Allah’a göre pek kolaydır.
O Mekke kâfirleri, Allah’ı bırakıb da kendisine bir delil indirilmiyen ve hakkında kendileri için bir bilgi bulunmıyan şeye (putlara) ibadet ediyorlar. O zalimler için, (azabdan alıkoyacak) hiç bir yardımcı yoktur.
Kendilerine karşı ayetlerimiz apaçık olarak okunduğu zaman da, o kâfirlerin yüzlerinde inkâr hallerini görür tanırsın. Nerde ise, karşılarında ayetlerimizi okuyanlara saldırıverecek gibi olurlar. (Ey Rasûlüm, o kâfirlere) de ki: “- Şimdi size bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? : O, ateş’dir. Allah bunu kâfir olanlara vaad buyurdu. O ne kötü bir karargâhdır!...
Ey insanlar! (putlara tapma halini beyan hususunda şöyle) bir misal getirilmiştir, şimdi ona iyi kulak verin: Sizin Allah’dan başka taptıklarınız (putlar), bir sinek bile yaratamazlar, velev ki hepsi bunun için toplansalar... Eğer sinek, o putlardan (üzerlerine sürülen bal gibi şeylerden) bir şey kaparsa, putlar onu sinekten kurtaramazlar. (Kapılan şeyi geri almak isteyecek olan) put da zayıf ve aciz, matlup olan sinek de aciz!...
Allah’ın azametini gereği gibi takdir edib bilemediler. Muhakkak ki Allah çok kuvvetlidir, her şeye üstündür.
Allah, hem meleklerden, hem de, insanlardan peygamberler seçer. Gerçekten Allah her şeyi işitir = Semî’dir, her şeyi görür= Basîr’dir.
Allah onların ne yaptıklarını ve ne yapacaklarını bilir. Bütün işler (netice itibariyle ahirette) Allah’a döndürülür.
Ey iman edenler; Namazlarınızda rükû ve secde edin. Rabbinize ibadet edin ve hayır yapın ki, kurtulabilesiniz.
Allah uğrunda gerektiği gibi cihad ediniz. Allah dinini muzaffer kılmak için (ey Peygamber ümmeti) sizi seçti. Din işinde üzerinize bir güçlük de yüklemedi; babanız İbrahîm’in dininde olduğu gibi. Bundan evvelki kitablarda ve bu Kur’an’da size müslüman ismini Allah taktı, ki Peygamber, size karşı (tebliğ vazifesini yaptığına) şahid olsun, siz de bütün insanlara karşı (Peygamberler için) şahidler olasınız. Artık gereği üzre namazı kılın, zekâtı verin ve Allah’ın dinine sarılın ki, mevlânız O’dur. O ne güzel mevlâdır (dosttur), ne güzel yardımcıdır!...
Ey insanlar! Rabbinizden sakinin; dogrusu kiyamet gununun sarsintisi buyuk seydir.
Kiyameti goren her emzikli kadin emzirdigini unutur, her hamile kadin cocugunu dusurur. insanlar sarhos gibi gorursun oysa sarhos degildirler, fakat bu sadece Allah´in azabinin cetin olmasindandir.
Allah hakkinda bilmeden tasiyan ve her azili seytana uyan insanlar vardir.
Onun hakkinda soyle yazilmistir: O kendisini dost edinen kimseyi saptirir ve alevli azaba goturur.
Ey insanlar! Oldukten sonra tekrar dirilmekten suphede iseniz bilin ki, ne oldugunuzu size aciklamak icin, Biz sizi topraktan sonra nutfeden, sonra pihtilasmis kandan, sonra da yapisi belli belirsiz bir cignem etten yaratmisizdir. Diledigimizi belli bir sureye kadar rahimlerde tutariz; sonra sizi cocuk olarak cikartiriz, bylece yetisip erginlik cagina varirsiniz. Kiminiz ldurulur, kiminiz de mrunun en fena zamanina ulastirilir ki, bilirken birsey bilmez olur. Yeryuzunu grursun ki kupkurudur; fakat Biz ona su indirdigimiz zaman harekete gecer, kabarir, her guzel bitkiden cift cift yetistirir.
(8-9) Bilmeden, dogruya goturen bir rehberi olmadan, aydinlatici bir kitabi da bulunmadan Allah yolundan saptirmak icin buyukluk taslayarak Allah hakkinda tartisan insan vardir. Dunyada rezillik onadir; ona kiyamet gunu yakici azabi tattiririz.
(8-9) Bilmeden, dogruya goturen bir rehberi olmadan, aydinlatici bir kitabi da bulunmadan Allah yolundan saptirmak icin buyukluk taslayarak Allah hakkinda tartisan insan vardir. Dunyada rezillik onadir; ona kiyamet gunu yakici azabi tattiririz.
Ona: «Bunlar senin yaptiklarindan oturudur» denir, yoksa Allah, kullarina karsi hic de zalim degildir.*
insanlar icinde Allah´a, bir yar kenarindaymis gibi kulluk eden vardir. Ona bir iyilik gelirse yatisir, basina bir bela gelirse yuz ustu doner. Dunyayi da ahireti de kaybeder. iste apacik kayip budur.
Allah´i birakip, kendisine fayda da zarar da veremeyen seylere yalvarir. iste derin sapiklik budur.
Kendisine zarari faydasindan daha yakin olana yalvarir. Yalvardigi sey ne kotu yardimci ve ne kotu yoldastir!
N/A
Allah´in peygamber´e dunyada ve ahirette yardim etmeyecegini sanan kimse, yukari bagladigi bir ipe kendini asip, bogsun; bir dusunsun bakalim, bu hilesi kendisini ofkelendiren seye engel olabilir mi?
iste boylece Kuran´i apacik ayetler olarak indirdik. Allah, suphesiz, diledigini dogru yola eristirir.
Dogrusu, inananlar ve yahudiler, sabiiler, hiristiyanlar, mecusiler, pota tapanlar arasinda, kiyamet gunu Allah kesin hukum verecektir. Dogrusu Allah herseye sahiddir.
SÙ Goklerde ve yerde olanlarin, gunes, ay, yildizlar, daglar, agaclar, hayvanlarin ve insanlarin bircogunun Allah´a secde ettiklerini gormuyor musun? insanlarin bircogu da azabi hak etmistir. Allah´in alcalttigi kimseyi yukseltebilecek yoktur. Dogrusu Allah ne dilerse yapar.
(19-21) iste Rableri hakkinda tartismaya giren iki taraf: O´nu inkar edenlere, atesten elbiseler kesilmistir, baslarina da kaynar su dokulur de bununla karinlarindakiler ve deriler eritilir. Demir topuzlar da onlar icindir.
(19-21) iste Rableri hakkinda tartismaya giren iki taraf: O´nu inkar edenlere, atesten elbiseler kesilmistir, baslarina da kaynar su dokulur de bununla karinlarindakiler ve deriler eritilir. Demir topuzlar da onlar icindir.
(19-21) iste Rableri hakkinda tartismaya giren iki taraf: O´nu inkar edenlere, atesten elbiseler kesilmistir, baslarina da kaynar su dokulur de bununla karinlarindakiler ve deriler eritilir. Demir topuzlar da onlar icindir.
Orada, ugradiklari gamdan ne zaman cikmak isteseler her defasinda oraya geri cerilirler: «Yakici azabi tadin» denir. *
Dogrusu Allah, inanip yararli is isleyenleri, iclerinden irmaklar akan cennetlere koyar. Orada altin bilezikler ve inciler takinirlar. Oradaki elbiseleri de ipektendir.
Bu kimseler, sozun guzelini isitecek duruma ulastirilmislar, ovulmege layik olan Allah´in yoluna eristirilmislerdir.
Dogrusu inkar edenleri, Allah´in yolundan, yerli ve yolcu butun insanlar icin esit kilinan Mescidi Haram´dan alikoyanlari ve orada zulm ile yanlis yola saptirmak isteyeni, can yakici bir azaba ugratiriz. *
«ana hicbir seyi ortak kosma; tavaf edenler, orada kiyama duranlar, ruku edenler ve secdeye varanlar icin Evimi temiz tut» diye Ibrahim´i Kabe´nin yerine yerlestirmistik.
insanlari hacca cagir; yuruyerek veya binekler ustunde uzak yollardan sana gelsinler.
Taki kendi menfaatlerine sahid olsunlar; Allah´in onlara rizik olarak verdigi hayvanlari belli gunlerde kurban ederken O´nun adini ansinlar. Siz de bunlardan yiyin, caresiz kalmis yoksulu da doyurun.
Sonra kirlerini giderip temizlensinler. Adaklarini yerine getirsinler. Kabe´yi tavaf etsinler.
iste boyle. Kim Allah´in yasaklarina saygi gosterirse, bu Rabbinin katinda kendi iyiligindendir. (Haram oldugu) size okunanlar disinda kalan hayvanlar, size helal kilindi. O halde pis putlardan sakinin; yalan sozden kacinin.
Allah´a ortak kosmaksizin O´na yonelerek pis putlardan kacinin, yalan sozden cekinin. Allah´a ortak kosan kimse, gokten dusup de kuslarin kaptigi veya ruzgarin bir ucuruma attigi seye benzer.
Bu nisanelerde sizin icin belli bir sureye kadar faydalar vardir. Sonra bunlar Beyti Atik´de, Kabe´de son bulurlar. *
(34-35) Her ummet icin, Allah´in kendilerine rizk olarak verdigi kurbanlik hayvanlarin uzerlerine O´nun adini anarak kurban kesmeyi mesru kildik. Sizin Tanriniz tek bir Tanri´dir, O´na teslim olun. Allah anildigi zaman kalbleri titreyen, baslarina gelene sabreden, namaz kilan, kendilerine verdigimiz riziktan sarfeden ve Allah´a gnul vermis olan kimselere mujde et.
(34-35) Her ummet icin, Allah´in kendilerine rizk olarak verdigi kurbanlik hayvanlarin uzerlerine O´nun adini anarak kurban kesmeyi mesru kildik. Sizin Tanriniz tek bir Tanri´dir, O´na teslim olun. Allah anildigi zaman kalbleri titreyen, baslarina gelene sabreden, namaz kilan, kendilerine verdigimiz riziktan sarfeden ve Allah´a gnul vermis olan kimselere mujde et.
iste kurbanlik deve ve sigirlari Allah´in size olan nisanelerinden kildik. Onlarda sizin icin hayir vardir. Bagli halde keserken uzerlerine Allah´in adini anin. Yan ustu dusup olunce onlardan yiyin, isteyene de istemeyene de verin. sukeredersiniz diye onlari bylece sizin buyrugunuza verdik.
Bu hayvanlarin ne etleri ve ne de kanlari Allah´a ulasacaktir. Allah´a ulasacak olan ancak sizin O´nun icin yaptiginiz gosteristen uzak amel ve ibadettir. Size dogru yolu gosterdiginden, Allah´i yuceltmeniz icin onlari boylece sizin buyrugunuza vermistir. iyilik yapanlara mujde et.
Allah suphesiz inananlari savunur, cunku hainleri ve nankorleri hic sevmez. *
Haksizliga ugratilarak kendilerine savas acilan kimselerin karsi koyup savasmasina izin verilmistir. Allah onlara yardim etmege elbette Kadir´dir.
Onlar haksiz yere ve «Rabbimiz Allah´tir dediler diye yurtlarindan cikarilmislardir. Allah insanlarin bir kismini digeriyle savmasaydi, manastirlar, kiliseler, havralar ve icinde Allah´in adi cok anilan camiler yikilip giderdi. And olsun ki, Allah´a yardim edenlere O da yardim eder. Dogrusu Allah kuvvetlidir, gucludur.
Onlari biz yeryuzune yerlestirirsek namaz kilarlar, zekat verirler, uygun olani emrederler, fenaligi yasak ederler. islerin sonucu Allah´a aittir.
(42-44) Seni yalanci sayiyorlarsa bil ki, onlardan once Nuh milleti, Ad, Semud, Ibrahim milleti, Lut milleti ve Medyen halki da peygamberlerini yalanci saymis ve Musa da yalanlanmisti. Ama Ben, kafirlere once mehil verdim, sonra da onlari yakalayiverdim. beni tanimamak nasilmis grsunler.
(42-44) Seni yalanci sayiyorlarsa bil ki, onlardan once Nuh milleti, Ad, Semud, Ibrahim milleti, Lut milleti ve Medyen halki da peygamberlerini yalanci saymis ve Musa da yalanlanmisti. Ama Ben, kafirlere once mehil verdim, sonra da onlari yakalayiverdim. beni tanimamak nasilmis grsunler.
(42-44) Seni yalanci sayiyorlarsa bil ki, onlardan once Nuh milleti, Ad, Semud, Ibrahim milleti, Lut milleti ve Medyen halki da peygamberlerini yalanci saymis ve Musa da yalanlanmisti. Ama Ben, kafirlere once mehil verdim, sonra da onlari yakalayiverdim. beni tanimamak nasilmis grsunler.
Nice kasabalarin halkini haksizlik yaparken yok ettik. Artik catilari cokmus, kuyulari metruk, saraylari bombos kalmistir.
Yeryuzunde dolasmiyorlar mi ki, orada olanlari akledecek kalbleri, isitecek kulaklari olsun. Ama yalniz gozler kor olmaz, fakat goguslerde olan kalbler de korlesir.
Senden, baslarina acele azap getirmeni isitiyorlar. Allah sozunden asla caymayacaktir. Rabbinin katinda bir gun, saydiklarinizdan bin yil gibidir.
Nice kasabalara, haksiz olduklari halde, mehil vermistim; sonunda onlari yakalayiverdim. Donus ancak Bana´dir. *
«Ey insanlar! Ben sizin icin ancak apacik bir uyariciyim» de.
Comertce verilmis rizik ve magfiret, inanan ve yararli is isleyenleredir.
Ayetlerimizi tartisarak bozmaga ugrasanlar, iste onlar cehennemliklerdir.
Senden once gonderdigimiz hicbir elci ve peygamber yoktur ki, birseyi arzuladigi zaman, seytan onun arzusuna vesvese karistirmamis olsun.
Allah seytanin karistirdigini, kalblerinde hastalik bulunan ve kalbleri kaskati olan kimseleri sinamayi vesile kilar. Zalimler suphesiz derin bir ayrilik icindedirler.
Bu, kendilerine ilim verilenlerin Kuran´in, senin Rabbin´den bir gercek oldugunu bilip de ona inanmalari ve gonullerini baglamalari icindir. Allah inananlari suphesiz dogru yola eristirir.
inkar edenler, ceza saati kendilerine ansizin gelene veya gecesi olmayan gunun azabi catana kadar Kuran´dan suphe etmekte devam ederler.
iste o gun hukumranlik Allah´indir. O aralarinda hukmeder. inanip yararli is isleyenler nimet cennetlerindedirler.
inkar edenler, ayetlerimizi yalan sayan kimseler, iste onlar icin hakir dusuren azap vardir. *
Allah yolunda hicret edenlere, sonra oldurulen veya olenlere Allah, elbette onlara guzel bir rizik verecektir. Rizik verenlerin en hayirlisi yalniz Allah´tir.
And olsun ki, onlari hosnut olacaklari bir yere koyar. suphesiz Allah bilendir, Halim´dir.
Bu boyledir; kim kendisine verilen kadar ceza verirse ve kendisine yine de saldirilirsa, Allah ona, and olsun ki yardim edecektir. Allah suphesiz, affeder ve bagislar.
Boyledir; Allah geceyi gunduze katar, gunduzu de geceye katar ve Allah suphesiz isitir ve gorur.
Keza Hak yalniz Allah´tir; O´nu birakip taptiklari sadece batildir. Dogrusu Allah yucedir buyuktur.
Allah´in gokten indirdigi su ile yerin yemyesil oldugunu gormez misin? Dogrusu Allah Latif´dir, haberdardir.
Goklerde olanlar, yerde olanlar O´nundur. Dogrusu Allah mustagnidir, ovulmege layik olandir. *
Allah´in yerde olanlari ve emriyle denizlerde yuruyen gemileri buyrugunuz altina vermis oldugunu; buyrugu olmaksizin yere dusmemesi icin gogu O´nun tuttugunu gormez misin? Dogrusu Allah insanlara karsi sefkatli ve merhametli olandir.
Sizi dirilten, sonra oldurecek sonra yine diriltecek olan O´dur. insan gercekten pek nankordur.
(67-69) Her ummete, yerine getirmeleri gerekli ibadetler koyduk. Oyleyse, bu konuda seninle cekismelerine firsat verme; Rabbine davet et, sen suphesiz dogru yol uzerindesin. Seninle tartisirlarsa: «Allah yaptiginizi cok iyi bilir; ayriliga dustugunuz seyler hakkinda, kiyamet gunu aranizda Allah hukmedecektir» de.
(67-69) Her ummete, yerine getirmeleri gerekli ibadetler koyduk. Oyleyse, bu konuda seninle cekismelerine firsat verme; Rabbine davet et, sen suphesiz dogru yol uzerindesin. Seninle tartisirlarsa: «Allah yaptiginizi cok iyi bilir; ayriliga dustugunuz seyler hakkinda, kiyamet gunu aranizda Allah hukmedecektir» de.
(67-69) Her ummete, yerine getirmeleri gerekli ibadetler koyduk. Oyleyse, bu konuda seninle cekismelerine firsat verme; Rabbine davet et, sen suphesiz dogru yol uzerindesin. Seninle tartisirlarsa: «Allah yaptiginizi cok iyi bilir; ayriliga dustugunuz seyler hakkinda, kiyamet gunu aranizda Allah hukmedecektir» de.
Gokte ve yerde olani Allah´in bildigini bilmez misin? Bunlar hic suphesiz Kitap´dadir ve suphesiz bunlar Allah´a kolaydir.
Onlar Allah´i birakip da O´nun, haklarinda hicbir delil indirmedigi, kendilerinde de bir bilgi olmayan seylere taparlar. Zulmedenlerin yardimcisi olmaz.
Onlara ayetlerimiz apacik olarak okundugu zaman, inkar edenlerin yuzlerinden inkarlarini anlarsin. Nerdeyse, kendilerine ayetlerimizi okuyanlara saldiracaklar. De ki: «Size bundan daha fenasini haber vereyim mi? Allah´in inkarcilara vadettigi ates! Ne ktu bir dnustur!..*
Ey insanlar! Bir misal verilmektedir, simdi onu dinleyin: Sizlerin Allah´i birakip taptiklariniz bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamiyacaklardir. Sinek onlardan bir sey kapsa, onu kurtaramazlar; isteyen de, istenen de aciz!
Allah´i geregi gibi degerlendiremediler. Dogrusu Allah kuvvetlidir, gucludur.
Allah meleklerden ve insanlardan peygamberler secer. Dogrusu Allah isitir ve gorur.
O, gecmislerini geleceklerini bilir. Butun isler Allah´a doner.
Ey inananlar! Ruku edin, secdeye varin, Rabbiniz´e kulluk edin, iyilik yapin ki saadete erisesiniz.
Allah ugrunda geregi gibi cihat edin. O, sizi secmis, babaniz Ibrahim´in yolu olan dinde sizin icin bir zorluk kilmamistir. Daha once ve Kuran´da, peygamberin size sahit olmasi, sizin de insanlara sahit olmaniz icin size musluman adini veren O´dur. Artik, namaz kilin, zekat verin, Allah´a sarilin. O sizin sahibinizdir. Ne guzel sahip ve ne guzel yardimcidir!*
Ey insanlar! Rabbınızın (değişmiyen kanunlarına, hayatınızı düzene sokan sünnetine uyun), O´nu dinlemezlikten sakının. Şüphesiz ki Kıyamet sarsıntısı büyük bir olaydır.
O günü bir görseniz, emzikli olan her kadın emzirdiğini bırakıp gecer ve her gebe kadın taşıdığını düşürür. İnsanları (o gün) sarhoş (gibi) görürsün, halbuki sarhoş değildirler; ama (ne var ki) Allah´ın azabı oldukça şiddetlidir.
İnsanlardan öylesi de var ki,bilgisi olmaksızın Allah hakkında tartışıp durur ve hayırdan sıyrılmış, fesada hazır her azılı şeytana uyar.
Onun hakkında şöyle yazılmıştır : Kim onu dost ve yardımcı edinirse, mutlaka o, onu doğru yoldan saptırır ve onu o çılgın alevli (Cehennem) azabına iletir.
Ey insanlar! Öldükten sonra dirilip kalkmaktan şüphede iseniz, gerçek odur ki, biz sizi topraktan yarattık, sonra nutfe (sperma) dan, sonra pıhtılaşmış kan parçasından, sonra yaratış biçimi belirli belirsiz bir çiğnem etten yarattık ki, size (kudretimizin yüceliğini, sanatımızın eşsizliğini) açıkça gösterelim. Dilediğimizi belli bir süreye kadar ana rahminde bekletiriz, sonra da sizi bir bebek olarak çıkarırız; sonra güçlenip kendinizi tanıyarak iyiyi kötüden ayırd edecek duruma getiririz. Sizden kimine ölüm gelip çatar, kiminiz de ömrün en rezil noktasına itilir de bildikten sonra bir şey bilmez duruma gelir, (yaşlılıktan bunayıp kalır). Yeryüzünü kupkuru ölgün görürsün. Üzerine su indirdiğimiz zaman harekete geçer de kabarır ve her gönül çekici güzel bitkilerden çift çift yetiştirir.
Bu böyledir; çünkü Allah Hakk´tır; şüphesiz ki O, ölüleri diriltir; O´nun gücü mutlaka her şeye yeter.
Kıyamet kesinlikle gelecektir ; onda hiç şüphe yoktur ve şüpheniz olmasın ki Allah kabirlerde olanları diriltip kaldıracaktır.
(8-9) İnsanlardan öylesi de var ki, hiçbir bilgisi, doğruyu gösterici belgesi ve (yolunu) aydınlatıcı kitabı olmaksızın Allah yolundan saptırmak için burun büküp büyüklük taslayarak Allah hakkında tartışıp durur. Dünya´da rüsvaylık onadır. Kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı tattıracağız.
(8-9) İnsanlardan öylesi de var ki, hiçbir bilgisi, doğruyu gösterici belgesi ve (yolunu) aydınlatıcı kitabı olmaksızın Allah yolundan saptırmak için burun büküp büyüklük taslayarak Allah hakkında tartışıp durur. Dünya´da rüsvaylık onadır. Kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı tattıracağız.
Bu, senin iki elin kazanıp önden gönderdiği şeyin karşılığıdır ve Allah kullarına zulmedici değildir.
İnsanlardan kimi de Allah´a kıyıdan (şüphe üzere) ibâdet eder; kendisine bir iyilik erişirse, onunla gönlü yatışır; bir sıkıntı, dert ve belâ dokunursa, yüzüstü döner de hem Dünya´da, hem Âhiret´te zarara uğramış olur. Bu da çok açık bir ziyandır.
Allah´tan başka kendisine ne zarar verecek, ne de yarar sağlayacak şeylere (taparcasına) yalvarıp yakarır ki bu da uzak bir sapıklığın kendisidir.
Zararı yararından daha yakın olana tapar; taptığı şey ne kötü dost ve yardımcı ve ne fena yandaştır!
Şüphesiz ki Allah, imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanları, altlarından ırmaklar akan Cennet´lere yerleştirir. Allah şüphesiz ki dilediğini yapar.
Kim Dünya´da da, Âhiret´te de Allah´ın o peygambere asla yardım etmiyeceğini sanıyorsa, hemen bir ip göğe (tavana) uzatsın, sonra da (nefesini) kessin de bir baksın, kin ve öfkesini giderebilecek mi ?
İşte böylece biz o (kitabı) çok açık âyetler halinde indirdik. Ve şüphe yok ki, Allah dilediği kimseyi doğru yola iletir.
Dosdoğru imân edenler, Yahudîler, Sâbiîler, Hıristiyanlar, Mecûsîler ve Allah´a ortak koşan (putperestler) var ya Allah şüphesiz ki Kıyamet günü bunların arasında (haklıyı, haksızı) ayırıp hükmedecektir. Çünkü gerçekten Allah her şeye şâhiddir.
Görmez misin ki, göklerde olanlar, yerde olanlar, Güneş, Ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan bir çoğu Allah´a secde ederler. (İnsanlardan) çoğunun da üzerine azâb hak olmuştur. Allah kimi değersiz kılıp aşağılarsa, onu, saygı gösterip ağırlayan bulunmaz. Şüphesiz ki Allah dilediğini yapar.
İşte birbirine hasım iki grup, Rabları hakkında çekişip tartışırlar. (O´nu) inkâr edenlere ateşten elbiseler biçilmiştir. Başları üzerine de kaynar su dökülür.
Bununla, karınlarında olan şeyler ve derileri eritilir.
Ve onlara (vurulacak) demirden gürzler de vardır.
Ne kadar bir üzüntü ve elemden dolayı ateşten çıkmak isteseler; oraya geri çevrilirler ve «yakıcı azabı tadın !» denilir.
Şüphesiz ki Allah, imân edip iyi yararlı amellerde bulunanları, altlarından ırmaklar akıp duran Cennet´lere yerleştirir; orada altından (yapılmış) bileziklerle, incilerle süslenecekler ; oradaki elbiseleri ise İpektir.
Bunlar sözün güzeline, nezihine eriştirilmişlerdir; her an her türlü güzel övgüye lâyık (olan Allah)ın yoluna iletilmişlerdir.
O inkâr edenlere, Allah yolundan ve içinde yerlisi ve misafiri eşit tutulan Mescid-i Haram´dan alıkoyanlara; içinde haksızlık yaparak dinsizliğe yeltenen kimselere elbette elem verici azâbdan tattıracağız.
Hani bir vakit Beytü´l-Haram´ın yerini İbrahim´e hatırlattık da ona, «bana hiç bir şeyi ortak koşma, evimi tavaf edenlere, (onda) ayakta duranlara, rükû´ ve secde edenlere tertemiz tut» demiştik.
İnsanlar arasında Hacc´ı ilân et de yaya olarak, arık binekler üzerinde her uzak vadiden, yoldan sana gelsinler.
Tâ ki kendileri lehine bir takım menfaatlere şâhid ve hazır olsunlar. Allah´ın onlara rızık olarak sunduğu eti yenen hayvanlara (kurban etmelerine) karşılık belli günlerde Allah´ın ismini ansınlar. Siz de onların etinden yeyin ve sıkıntıya uğramış fakirlere yedirin.
Sonra da (saçlarını, tırnaklarını kesip üst-başlarındaki) kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve (yeryüzünde Allah´a ibâdet için) ilk kurulan Beyt´i tavaf etsinler.
İşte (Hacc ibâdeti) budur. Kim Allah´ın yasakladığı hususlara, yapılmasını emrettiği şeylere saygılı olur da gereğini yerine getirirse, bu onun için Rabbinin yanında daha hayırlıdır. Size (yenilmesi haram olduğu Mâide Sûresi´nde) okunarak bildirilen şeyler müstesna olmak üzere davarlar helâl kılınmıştır. O halde Allah´a (Onun hak dinine) yönelerek O´na ortak koşmaksızın murdar putlardan uzaklaşın; yalan sözden kaçının.
Kim Allah´a ortak koşarsa, sanki o gökten düşüp de kuş onu tutup kapıyor veya rüzgâr onu ücra bir yere sürükleyip atıyor (gibi kendini boşlukta hisseder).
(Gerçek) budur. Kim Allah´ın ibâdet için koyduğu alâmet ve ölçülere uyup saygı gösterirse, şüphesiz ki bu kalblerin takvası (Allah´tan korkup saygısızlıktan sakınması)dır.
Sizin için onlarda belli bir süreye kadar bir takım yararlar vardır. Sonra da (boğazlanıp dağıtılacakları) yerleri Beytü´l-Atîk´dir.
Her ümmete nüsük (ibâdet) mâhiyetinde kurban kesmeyi meşru´ kıldık; tâ ki Allah´ın kendilerine rızık olarak sunduğu davarların üzerine Allah´ın ismini anıp (öylece boğazlasınlar). Tanrı´nız bir tek Tanrı´dır. Artık O´na (müslimler olarak) teslîm olun.. Tevazu, gönül yatışkanlığı ve ürpertisi içinde Allah´a yönelenleri müjdele !
Onlar ki, Allah anıldığı zaman kalbleri korku ve saygıdan titrer; kendilerine dokunan şeye (sıkıntı ve üzüntüye) karşı sabrederler; namazı vaktinde kılarlar ve kendilerine sunduğumuz rızıktan (Allah için) harcarlar.
Kurbanlık develeri de sizin için Allah´a ibâdet nişanelerinden kıldık. Sizin için onda hayır vardır. O halde bir dizi halinde (ayakta) boğazlanırken üzerlerine Allah´ın ismini anın ; yanüstü yere yıkılınca da onlardan yeyin ve hem kanaat edip istemiyene, hem de isteyen fakire yedirin. İşte böylece biz, onları size boyun eğdirdik, ola ki şükredersiniz.
Boğazlanan kurbanlık hayvanların ne eti, ne de kanı elbette Allah´a ulaşmaz; ama Allah´a ulaşacak olan, sizin takvânızdır. Böylece Allah size doğru yolu, ibâdet ölçüsünü gösterdiğinden O´na TEKBÎR getirip ululamanız için bu hayvanları sizin buyruğunuza baş eğdirdi; sen iyiliği huy edinenleri müjdele!
Şüphesiz ki Allah, imân edenlerden (azgın müşriklerin gaile ve saldırısını) savar; şüphesiz ki Allah hainliği sanat edinip nankörlüğü benimseyen hiç kimseyi sevmez.
Kendileriyle savaş açılıp da zulme uğrayanlara, savaşmaları için İzin verilmiştir. Şüphesiz ki Allah´ın onlara yardımda bulunmaya kudreti yeter.
Onlar ki haksız yere ve sadece «Allah Rabbimizdir» dedikleri için yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah, insanların bir kısmının (şerrini) diğer bir kısmıyla savmamış olsaydı, elbette manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah ismi çokça anılan mescidler yıkılıp yok olurdu. Ve elbette Allah kendi (dinine) yardım edenlere yardım edecektir. Şüphesiz ki Allah çok güçlü, çok üstündür.
O mü´minler ki, kendilerini yeryüzünde yerleştirip iktidar sahibi kılarsak, namazı kılarlar, zekâtı verirler ; iyilikle emredip kötülükten men´ederler. İşlerin sonucu ise Allah´a aittir.
(42-43-44) Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan önce Nûh kavmi, Âd ve Semûd kavmi, İbrâhim kavmi, Lût kavmi, Medyen halkı da yalanlamıştı ; Musâ da yalanlanmıştı. Kâfirlere mühlet verdim. Sonra da onları yakalayıverdim. (Bir görsünler) benim durumu-düzeni değiştirip alt-üst etmemi !
(42-43-44) Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan önce Nûh kavmi, Âd ve Semûd kavmi, İbrâhim kavmi, Lût kavmi, Medyen halkı da yalanlamıştı ; Musâ da yalanlanmıştı. Kâfirlere mühlet verdim. Sonra da onları yakalayıverdim. (Bir görsünler) benim durumu-düzeni değiştirip alt-üst etmemi !
(42-43-44) Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan önce Nûh kavmi, Âd ve Semûd kavmi, İbrâhim kavmi, Lût kavmi, Medyen halkı da yalanlamıştı ; Musâ da yalanlanmıştı. Kâfirlere mühlet verdim. Sonra da onları yakalayıverdim. (Bir görsünler) benim durumu-düzeni değiştirip alt-üst etmemi !
Birçok kasaba halkını zulüm edip dururlarken yakalayıp yok ettik. Damları çökmüş, kuyuları kendi haline terkedilmiş ve (ıssız kalmış) yüksekçe sarayları..
Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, o sebeple akledip anlayacak kalbleri, işitecek kulakları olsun. Doğrusu (yalnız) gözler kör olmaz; göğüslerde olan kalbler de kör olur.
(O sapık inkarcılar) senden acele azâbın gelmesini istiyorlar. And olsun ki Allah verdiği sözden caymaz. Şüphesiz ki Rabbın yanında bir gün, sizin sayıp hesapladığınız bin yıl gibidir.
Nice kasabalar zâlim oldukları halde onlara mühlet vermişizdir; sonra (sırası ve vakti gelince) onları yakalayıverdim. Dönüş ise ancak banadır.
De ki: Ey insanlar! Şüpheniz olmasın ki ben ancak sizin için açık bir uyarıcıyım.
Artık imân edip güzel yararlı amellerde bulunanlar için bir bağışlanma, iyi ve temiz bir rızık vardır.
(Karşısındakiler!) acze düşürmek için âyetlerimiz hakkında (kötü niyetle) koşup duranlara gelince, işte onlardır Cehennem yaranları!.
Senden önce ne kadar bir Resul ve bir Nebî gönderdikse, o bir arzu ve temennide bulunduğunda şeytan mutlaka onun temennisine bir vesvese atmış (arzusunu karıştırmış) tır. Ama Allah, şeytanın attığı vesveseyi giderip te´sirsiz bırakır; sonra da kendi âyetlerini (onun kalbinde) sağlam biçimde tesbit eder. Allah bilir ve hikmet sahibidir.
Bu da, şeytanın attığı vesveseyi, kalblerinde hastalık bulunanlara ve kalbleri katılaşanlara bir imtihan kılması içindir. Şüphesiz ki zâlimler uzak bir ayrılık içindedirler
Ve bir de kendilerine ilim verilenlerin, onun (Kur´ân´ın) senin Rabbından hakk olarak (indirildiğini) bilmeleri ve böylece ona inanıp kalbleri de ona saygı duyarak bağlanması içindir. Hem şüphesiz ki Allah, imân edenleri doğru yola iletendir.
O küfredenler ise, kendilerine Kıyâmet´in kopuş saati ansızın gelip çatınca veya kısır bir günün azabı gelip dokununcaya kadar Kur´ân hakkında devamlı bir şüphe içinde bocalayıp kalırlar.
Mülk o gün Allah´ındır. Onlar arasında hükmeder. İmân edip iyi yararlı amellerde bulunanlar Naîm Cennet´lerindedirler.
İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlar ise, işte onlar için alçaltıcı, aşağılayıcı, horlayıcı azâb vardır.
Onlar ki Allah yolunda hicret ettiler, sonra da (yine Allah yolunda) öldürüldüler veya ecelleriyle öldüler, elbette Allah onları güzel bir rızık (ebedî saadetin nimeti) ile rızıklandıracaktır. Şüphesiz ki Allah rızıklandıranların mutlaka en hayırlısıdır.
And olsun ki, onları hoşnut olacakları bir yere sokacaktır ve şüphesiz ki Allah yegâne bilendir, Halîm´dir ( = kullarına karşı çok şefkatli, merhametli ve sabırlıdır).
(Allah´ın sünneti) budur. Kim kendisine yapılan haksız saldırıya karşı misliyle karşılık verdikten sonra yine tecâvüze uğrarsa, Allah gerçekten ona yardım eder. Şüphesiz ki, Allah çok affeden, çok bağışlayandır.
Bu böyledir. Allah geceyi gündüze sokar, gündüzü de geceye sokar ve mutlaka Allah işitendir, görendir.
(Gerçek) budur. Çünkü Allah, O´dur Hakk; Ondan başka taptıkları ise bâtıldır ve doğusu Allah çok yücedir, çok büyüktür.
Görmedin mi ki, Allah gökten bir su indirdi de yeryüzü yemyeşil oluverdi. Şüphesiz ki Allah çok lütuf sahibidir ve her şeyden haberlidir.
Göklerde ne varsa, yerde ne varsa hepsi O´nundur. Ve doğrusu Allah çok zengindir (kimselere muhtaç değildir), çok övülmeye lâyıktır.
Allah´ın yerde olanları ve O´nun buyruğuyla denizde yol alıp giden gemiyi sizin emrinize verdiğini görmedin mi ? Yerin üstüne (büyükçe gök taşlarının) düşmemesi için göğü (ondaki cisimleri) tutar; ancak O´nun izniyle düşebilir. Şüphesiz ki Allah insanlara karşı çok şefkatli, esirgeyici ve çok merhametlidir.
O´dur ki sizi dirilten; sonra sizi öldürecek, sonra yine diriltecek de O´dur. Doğrusu insan çok nankördür.
Her ümmete (kendi çağlarında) ayrı bir ibâdet yolu sunduk ki onlar o yolda ibâdet ederler. O halde bu konuda seninle tartışmasınlar. Sen Rabbına davet etmeye bak. Şüphesiz ki sen dosdoğru yolda bulunuyorsundur.
Bununla beraber seninle mücâdele ederlerse, de ki: Allah sizin neler yaptığınızı bilir.
Allah Kıyamet günü görüş ayrılığına düştüğünüz şeyler hakkında aranızda hükmedecektir.
Bilmez misin ki, Allah mutlaka gökte ve yerde olanları bilir. Şüphesiz ki bunların (hepsi) kitapta (yazılı)dır. Ve bunlar elbette Allah´a pek kolaydır.
Allah´tan başka, hakkında Allah´ın hiçbir delil ve belge indirmediği ve o hususta (kendilerinin de) hiçbir bilgileri olmadığı şeylere tapıyorlar. Zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur.
Âyetlerimiz onlara karşı açık seçik okunduğu zaman o kâfirlerin yüzünde inkâr ve hoşnudsuzluk (belirtisini) anlarsın. Neredeyse kendilerine âyetlerimizi okuyanlara saldıracaklar. De ki: Bundan daha kötüsünü size haber vereyim mi ? Allah´ın inkarcılara va´dettiği (Cehennem) ateşi... O ne kötü gidilecek yerdir!
Ey insanlar! Bir misâl verildi, ona şimdi iyice kulak verin: Şüphesiz ki Allah´tan başka taptıklarınız bir sinek bile yaratamazlar hepsi bunun için biraraya gelse bile (yine de bunu meydana getiremezler). Sinek onlardan bir şey koparıp alsa, onu ondan kurtaramazlar. İsteyen de âciz, istenen de âciz..
Allah´ın kadru kıymetini gereği gibi anlayıp takdîr edemediler. Şüphesiz ki Allah çok güçlü, çok üstündür.
Allah, hem meleklerden, hem insanlardan elçiler beğenip seçer. Doğrusu Allah işitendir, görendir.
Onların önünde ve ardında olan her şeyi bilir. İşler ancak Allah´a döndürülür.
Ey imân edenler! Rükû´ edin, secde edin; Rabbınıza (kulluk ölçüleri içinde) ibâdet edin ve hayır işleyin ki korktuğunuzdan kurtulup umduğunuza kavuşasınız.
Allah (yolunda O´nun) için nasıl gerekiyorsa öylece cihâd edin. Sizi (insanlar arasından bu emânete lâyık görüp) seçen O´dur. Dinde size hiçbir zorluk meydana getirmedi; babanız İbrahim´in (temelde İslâm´a benzeyen Hanîf) dinine uyun ! (Kur´ân´ın inmesinden) önce de, bunda da size Müslüman adını veren odur. Tâ ki Peygamber (Muhammed) size şâhid ola ve siz de insanlara şâhid olasınız. Artık namaz kılmaya devam edin, zekâtı verin; Allah´a sımsıkı bağlanıp güvenin ; o sizin yegâne sahibiniz ve dostunuzdur; ne güzel Mevlâdır ve ne güzel yardımcıdır O!.
Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir.
Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş görürsün; hâlbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki Allah’ın azabı çok şiddetlidir.
İnsanlardan kimi vardır ki, hiçbir bilgisi olmadığı hâlde, Allah hakkında tartışmaya girer ve her azgın şeytanın ardına düşer.
Şeytan hakkında, “Her kim onu dost edinirse, mutlaka o kimseyi saptırır ve onu cehennem azabına sürükler” diye yazılmıştır.
Ey insanlar! Ölümden sonra diriliş konusunda herhangi bir şüphe içindeyseniz (düşünün ki) hiç şüphesiz biz sizi topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra bir “alaka”dan , sonra da yaratılışı belli belirsiz bir “mudga”dan yarattık ki size (kudretimizi) apaçık anlatalım. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durduruyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyor, sonra da (akıl, temyiz ve kuvvette) tam gücünüze ulaşmanız için (sizi kemale erdiriyoruz.) İçinizden ölenler olur. Yine içinizden bir kısmı da ömrün en düşkün çağına ulaştırılır ki, bilirken hiçbir şey bilmez hâle gelsin. Yeryüzünü de ölü, kupkuru görürsün. Biz, onun üzerine yağmur indirdiğimiz zaman kıpırdar, kabarır ve her türden iç açıcı çift çift bitkiler bitirir.
Bu böyle. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. Şüphesiz O, ölüleri diriltir ve O, her şeye hakkıyla kadirdir.
Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onda hiçbir şüphe yoktur ve şüphesiz Allah, kabirlerdeki kimseleri diriltecektir.
(8-9) İnsanlardan öylesi de vardır ki, bir ilmi, bir yol göstericisi, aydınlatıcı bir kitabı olmadığı hâlde kibirlenerek insanları Allah’ın yolundan saptırmak için, Allah hakkında tartışmaya kalkar. Ona dünyada bir rezillik vardır. Ona kıyamet gününde de yangın azabını tattıracağız.
(8-9) İnsanlardan öylesi de vardır ki, bir ilmi, bir yol göstericisi, aydınlatıcı bir kitabı olmadığı hâlde kibirlenerek insanları Allah’ın yolundan saptırmak için, Allah hakkında tartışmaya kalkar. Ona dünyada bir rezillik vardır. Ona kıyamet gününde de yangın azabını tattıracağız.
(Ona), “İşte bu kendi ellerinin önceden işledikleri yüzündendir. Allah, kesinlikle kullara zulmedici değildir” (denir.)
İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’a kıyıdan kenardan kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa, gönlü onunla hoş olur. Şâyet başına bir kötülük gelirse, gerisingeri (küfre) dönüverir. O dünyayı da kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir.
O, Allah’ı bırakır da kendine ne zarar, ne de fayda veren şeylere tapar. Bu da derin sapıklığın ta kendisidir.
Zararı faydasından daha yakın olana tapar. O (taptığı) ne kötü yardımcı, ne fena yoldaştır!
Muhakkak ki Allah, iman edip salih ameller işleyenleri içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar.
Her kim ona (Muhammed’e) Allah’ın dünyada ve ahirette asla yardım etmeyeceğini zannediyorsa hemen tavana bir ip çeksin, sonra kendini assın da bir baksın; başvurduğu (bu yöntem), öfkelendiği şeyi giderecek mi?
Böylece biz Kur’an’ı apaçık âyetler hâlinde indirdik. Şüphesiz Allah, dilediğini doğru yola iletir.
Şüphesiz, iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler, Hıristiyanlar, Mecûsiler ve Allah’a ortak koşanlar var ya; Allah, kıyamet günü onların aralarında mutlaka hüküm verecektir. Çünkü Allah, her şeye şahittir.
Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah’a secde etmektedir. Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah, kimi alçaltırsa ona saygınlık kazandıracak hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar.
İşte iki hasım taraf ki, Rableri hakkında tartışmaya girmişlerdir. Bunlardan inkâr edenler için ateşten giysiler biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülür.
Onunla, karınlarının içindekiler ve derileri eritilir.
Onlar için bir de demirden topuzlar vardır.
Her ne zaman cehennemden, o ızdıraptan çıkmak isteseler, oraya geri döndürülürler ve onlara, “Tadın yangın azabını” denilir.
Şüphesiz Allah, iman edip salih ameller işleyenleri içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altından bileziklerle, incilerle süsleneceklerdir. Oradaki giysileri ise ipektir.
Onlar hem sözün hoş olanına ulaştırılmışlar, hem de övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna iletilmişlerdir.
İnkâr edenler ile Allah’ın yolundan ve içinde, yerli, misafir bütün insanları eşit kıldığımız Mescid-i Haram’dan alıkoyanlar (azabı hak etmişlerdir.) Kim de orada zulmederek haktan sapmak isterse, biz ona elem dolu bir azaptan tattıracağız.
Hani biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye belirlemiştik.
İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.
Gelsinler ki, kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.
Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik’i (Kâbe’yi) tavaf etsinler.
Bu böyle. Kim Allah’ın hükümlerine saygı gösterirse, bu, Rabbi katında kendisi için bir hayırdır. Haramlığı size okunanların (bildirilenlerin) dışında bütün hayvanlar size helâl kılındı. Artık putlara tapma pisliğinden kaçının, yalan sözden kaçının.
Allah’a yönelen, O’na ortak koşmayan kimseler (olun). Kim Allah’a ortak koşarsa, sanki gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgâr onu uzak bir yere sürüklüyor gibidir.
Bu böyle. Her kim de Allah’ın nişanelerini (kurbanlıklarını) yüceltirse, şüphesiz ki bu kalplerin takvasından (Allah’a karşı gelmekten sakınmasından)dır.
Sizin için onlarda belli bir zamana kadar birtakım yararlar vardır. Sonra da kurbanlık olarak varacakları yer Beyt-i Atik (Kâbe)’dir.
Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. Şu hâlde yalnız O’na teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele!
Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir.
Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.
Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele.
Şüphesiz, Allah inananları savunur. Doğrusu Allah hiçbir haini, nankörü sevmez.
Kendilerine savaş açılan müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad için izin verildi. Şüphe yok ki Allah’ın onlara yardım etmeğe gücü yeter.
Onlar, haksız yere, sırf, “Rabbimiz Allah’tır” demelerinden dolayı yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah’ın adı çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler muhakkak yerle bir edilirdi. Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
Onlar öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin âkıbeti Allah’a aittir.
Ey Muhammed! Eğer seni yalanlarlarsa bil ki, onlardan önce Nûh, Âd ve Semûd kavimleri de (peygamberlerini) yalanlamışlardı.
(43-44) İbrahim’in kavmi ile Lût’un kavmi ve Medyen halkı da (yalanlamışlardı). Mûsâ da yalanlandı ve nihayet o inkârcılara mühlet verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Beni inkâr etmek nasılmış, (gördüler).
(43-44) İbrahim’in kavmi ile Lût’un kavmi ve Medyen halkı da (yalanlamışlardı). Mûsâ da yalanlandı ve nihayet o inkârcılara mühlet verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Beni inkâr etmek nasılmış, (gördüler).
Halkı zulmetmekteyken helâk ettiğimiz, böylece duvarları, çökmüş çatılarının üzerine yıkılmış nice memleketler, nice kullanılmaz kuyular, nice muhteşem saraylar vardır!
Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur.
Bir de senden acele azap istiyorlar. Hâlbuki Allah asla va’dinden caymaz. Şüphesiz Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir.
Zalim oldukları hâlde, mühlet verdiğim, sonra da kendilerini azabımla yakaladığım nice memleket halkları vardır. Dönüş yalnız banadır.
De ki: “Ey insanlar! Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım.”
Artık iman edip salih ameller işleyenler var ya, işte onlar için bir bağışlama güzel bir nimet (cennet) vardır.
Âyetlerimizi geçersiz kılmak için çaba gösterenler var ya, işte onlar cehennemliklerdir.
Senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. Ama Allah, şeytanın vesvesesini giderir. Sonra Allah, âyetlerini sağlamlaştırır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Allah, şeytanın verdiği bu vesveseyi, kalplerinde hastalık bulunanlar ile kalpleri katı olanlara bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar. Hiç şüphesiz ki o zalimler, derin bir ayrılık içindedirler.
Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar onun, Rabbinden gelen hak olduğunu bilsinler, böylece ona iman etsinler ve sonuçta da kalpleri ona saygı duysun diye Allah böyle yapar. Hiç şüphe yok ki Allah, iman edenleri doğru yola iletir.
İnkâr edenler, kendilerine kıyamet ansızın gelinceye, yahut da onlara kısır bir günün azabı gelip çatıncaya dek o Kur’an’dan bir şüphe içinde kalırlar.
İşte o gün mülk (hükümranlık) Allah’ındır. O, insanların arasında hükmünü verir. Artık iman edip salih ameller işlemiş olanlar Naîm Cennetleri’ndedirler.
İnkâr edip âyetlerimizi yalanlamış olanlara gelince, onlar için de alçaltıcı bir azap vardır.
Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, Allah onlara muhakkak güzel bir rızık verecektir. Şüphe yok ki Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
Elbette onları hoşnut olacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).
Bu böyle. Bir de kim kendisine verilen eziyetin dengiyle karşılık verir de sonra yine kendisine zulmedilirse, elbette Allah ona yardım eder. Hiç şüphesiz ki Allah çok affedendir, çok bağışlayandır.
Bu böyle. Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Şüphesiz ki Allah hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.
Bu böyle. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. O’nu bırakıp da taptıkları ise batılın ta kendisidir. Şüphesiz ki Allah yücedir, büyüktür.
Allah’ın gökten yağmur indirdiği, böylece yeryüzünün yemyeşil olduğunu görmedin mi? Şüphesiz Allah, çok lütufkârdır, hakkıyla haberdardır.
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. Şüphesiz ki Allah elbette zengindir, elbette övgüye lâyıktır.
Görmüyor musun ki, Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir. İzni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü O tutuyor. Şüphesiz ki Allah, insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir.
O, size hayat veren, sonra sizi öldürecek, daha sonra da diriltecek olandır. Şüphesiz, insan çok nankördür.
Biz her ümmet için uygulayacağı bir ibadet yolu verdik. O hâlde, din işinde seninle asla çekişmesinler. Sen Rabbine davet et. Çünkü sen hiç şüphesiz hakka götüren dosdoğru bir yol üzerindesin.
Eğer seninle mücadele ederlerse, de ki: “Allah, yapmakta olduğunuzu daha iyi bilmektedir.”
Hakkında ayrılığa düşüp durduğunuz şeyler konusunda, kıyamet günü Allah aranızda hüküm verecektir.
Bilmez misin ki, kuşkusuz Allah gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir. Kuşkusuz bunların hepsi bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da)dır. Şüphesiz bu, Allah’a göre çok kolaydır.
Onlar, Allah’ı bırakıp, hakkında Allah’ın hiçbir delil indirmediği, kendilerinin de hakkında hiçbir bilgilerinin bulunmadığı şeylere kulluk ederler. Zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur.
Kendilerine âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman, o kâfirlerin yüz ifadelerinden inkârlarını anlarsın. Neredeyse, kendilerine âyetlerimizi okuyanlara hışımla saldıracaklar. De ki: “Şimdi size bu durumdan daha beterini haber vereyim mi: Ateş.. Allah, onu kâfirlere vaad etti. Ne kötü varış yeridir orası!”
Ey insanlar! Size bir örnek verildi. Şimdi ona iyi kulak verin. Sizin Allah’tan başka taptıklarınız bir sinek dahi yaratamazlar, hepsi bunun için toplansalar bile. Eğer sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan kurtaramazlar. İsteyen de âciz, istenen de.
Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
Allah, meleklerden de resûller seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
Onların önlerindekini de (yaptıklarını da), arkalarındakini de (yapacaklarını da) bilir. Bütün işler hep Allah’a döndürülür.
Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.
Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!
Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir!
Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiği çocuğu unutur, her gebe kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allah´ın azabı çok dehşetlidir!
İnsanlardan, bilgisi olmaksızın Allah hakkında tartışmaya giren ve her inatçı şeytana uyan birtakım kimseler vardır.
Onun (şeytan) hakkında şöyle yazılmıştır: Kim onu yoldaş edinirse bilsin ki (şeytan) kendisini saptıracak ve alevli ateşin azabına sürükleyecektir.
Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan), sonra uzuvları (önce) belirsiz, (sonra) belirlenmiş canlı et parçasından (uzuvları zamanla oluşan ceninden) yarattık ki size (kudretimizi) gösterelim. Ve dilediğimizi, belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız. Sonra güçlü çağınıza ulaşmanız için (sizi büyütürüz). İçinizden kimi vefat eder; yine içinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına kadar götürülür; ta ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin. Sen, yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten (veya çiftten) iç açıcı bitkiler verir.
Çünkü Allah hakkın ta kendisidir; O, ölüleri diriltir; yine O, her şeye hakkıyla kadirdir.
Kıyamet vakti de gelecektir; bunda şüphe yoktur. Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır.
(8-9) İnsanlardan bazısı, bir bilgisi, bir rehberi ve (vahye dayanan) aydınlatıcı bir kitabı olmadığı halde, sırf Allah yolundan saptırmak için yanını eğip bükerek (kibir ve azamet içinde) Allah hakkında tartışmaya kalkar. Onun için dünyada bir rezillik vardır; kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı tattıracağız.
(8-9) İnsanlardan bazısı, bir bilgisi, bir rehberi ve (vahye dayanan) aydınlatıcı bir kitabı olmadığı halde, sırf Allah yolundan saptırmak için yanını eğip bükerek (kibir ve azamet içinde) Allah hakkında tartışmaya kalkar. Onun için dünyada bir rezillik vardır; kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı tattıracağız.
İşte bu, önceden yapıp ettiklerin yüzündendir (denilir). Elbette Allah kullarına haksızlık edici değildir.
İnsanlardan kimi Allah´a yalnız bir yönden kulluk eder. Şöyle ki: Kendisine bir iyilik dokunursa buna pek memnun olur, bir de musibete uğrarsa çehresi değişir (dinden yüz çevirir). O, dünyasını da, ahiretini de kaybetmiştir. İşte bu, apaçık ziyanın ta kendisidir.
O, Allah´ı bırakıp, kendisine ne faydası, ne de zararı dokunacak olan şeylere yalvarır. Bu, (haktan) büsbütün uzak olan sapıklığın ta kendisidir.
O, zararı faydasından daha (akla) yakın olan bir varlığa yalvarır. O (yalvardığı), ne kötü bir yardımcı, ne kötü bir dosttur!
Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunan kimseleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder. Şüphesiz Allah dilediği şeyi yapar.
Her kim, Allah´ın, dünya ve ahirette ona (Resûlüne) asla yardım etmeyeceğini zannetmekte ise, (Allah ona yardım ettiğine göre) artık o kimse tavana bir ip atsın; (boğazına geçirsin); sonra da (ayağını yerden) kessin! Şimdi bu kimse baksın! Acaba, hilesi (bu yaptığı), öfke duyduğu şeyi (Allah´ın Peygamber´e yardımını) gerçekten engelleyecek mi?
İşte böylece biz o Kur´an´ı açık seçik âyetler halinde indirdik. Gerçek şu ki Allah dilediği kimseyi doğru yola sevkeder.
Mümin olanlar, yahudi olanlar, sâbiîler, hıristiyanlar, mecûsîler ve müşrik olanlara gelince, muhakkak ki Allah, bunlar arasında kıyamet gününde (ayrı ayrı) hükmünü verir. Çünkü Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
Görmez misin ki, göklerde olanlar ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah´a secde ediyor; birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah kimi hor ve hakir kılarsa, artık onu değerli kılacak bir kimse yoktur. Şüphesiz Allah dilediğini yapar.
Şu iki gurup, Rableri hakkında çekişen iki hasımdır: İmdi, inkâr edenler için ateşten bir elbise biçilmiştir. Onların başlarının üstünden kaynar su dökülecektir!
Bununla, karınlarının içindeki (organlar) ve derileri eritilecektir!
Bir de onlar için demir kamçılar vardır!
Izdıraptan dolayı oradan her çıkmak istediklerinde, oraya geri döndürülürler ve: «Tadın bu yakıcı azabı!» (denilir).
Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunanları, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder. Bunlar orada altın bileziklerle ve incilerle bezenirler. Orada giyecekleri ise ipektir.
Ve onlar, sözün en güzeline yöneltilmişler, övgüye lâyık olan Allah´ın yoluna iletilmişlerdir.
İnkâr edenler, Allah´ın yolundan ve -yerli, taşralı- bütün insanlara eşit (kıble veya mâbed) kıldığımız Mescid-i Harâm´dan (insanları) alıkoymaya kalkanlar (şunu bilmeliler ki) kim orada (böyle) zulüm ile haktan sapmak isterse ona acı azaptan tattırırız.
Bir zamanlar İbrahim´e Beytullah´ın yerini hazırlamış ve (ona şöyle demiştik): Bana hiçbir şeyi eş tutma; tavaf edenler, ayakta ibadet edenler, rükû ve secdeye varanlar için evimi temiz tut.
(27-28) İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argın develer üzerinde, kendilerine ait bir takım yararları yakînen görmeleri, Allah´ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günlerde Allah´ın ismini anmaları (kurban kesmeleri için) sana (Kâbe´ye) gelsinler. Artık ondan hem kendiniz yeyin, hem de yoksula, fakire yedirin.
(27-28) İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argın develer üzerinde, kendilerine ait bir takım yararları yakînen görmeleri, Allah´ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günlerde Allah´ın ismini anmaları (kurban kesmeleri için) sana (Kâbe´ye) gelsinler. Artık ondan hem kendiniz yeyin, hem de yoksula, fakire yedirin.
Sonra kirlerini gidersinler; adaklarını yerine getirsinler ve o Eski Ev´i (Kâbe´yi) tavaf etsinler.
Durum böyle. Her kim, Allah´ın emir ve yasaklarına saygı gösterirse, bu, Rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır. (Haram olduğu) size okunanların dışında kalan hayvanlar size helâl kılındı. O halde, pislikten, putlardan sakının; yalan sözden sakının.
Kendisine ortak koşmaksızın Allah´ın hanifleri (O´nun birliğini tanıyan müminler olun). Kim Allah´a ortak koşarsa sanki o, gökten düşüp parçalanmış da kendisini kuşlar kapmış, yahut rüzgâr onu uzak bir yere sürüklemiş (bir nesne) gibidir.
Durum öyledir. Her kim Allah´ın hükümlerine saygı gösterirse, şüphesiz bu, kalplerin takvâsındandır.
Onlarda (kurbanlık hayvanlarda veya hac fiillerinde) sizin için belli bir süreye kadar birtakım yararlar vardır. Sonra bunların varacakları (biteceği) yer, Eski Ev´e (Kâbe´ye) kadardır.
Biz, her ümmete -(Kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah´ın adını ansınlar diye- kurban kesmeyi gerekli kıldık. İmdi, İlâhınız, bir tek İlâh´tır. Öyle ise, O´na teslim olun. (Ey Muhammed!) O ihlâslı ve mütevazi insanları müjdele!
Onlar öyle kimseler ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer; başlarına gelene sabrederler, namaz kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah için) harcarlar.
Biz, büyük baş hayvanları da sizin için Allah´ın (dininin) işaretlerinden (kurban) kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Şu halde onlar, ayakları üzerine dururken üzerlerine Allah´ın ismini anınız (ve kurban ediniz). Yan üstü yere düştüklerinde ise, artık (canı çıktığında) onlardan hem kendiniz yeyin, hem de ihtiyacını gizleyen-gizlemeyen fakirlere yedirin. İşte bu hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik.
Onların ne etleri ne de kanları Allah´a ulaşır; fakat O´na sadece sizin takvânız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah´ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele!
Allah, iman edenleri korur. Şu da muhakkak ki Allah, hain ve nankör olan herkesi sevgisinden mahrum eder.
Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir.
Onlar, başka değil, sırf «Rabbimiz Allah´tır» dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah´ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.
Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah´a varır.
(42-44) (Resûlüm!) Eğer onlar (inkârcılar) seni yalanlıyorlarsa, (şunu bil ki) onlardan önce Nuh´un kavmi, Âd, Semûd, İbrahim´in kavmi, Lût´un kavmi ve Medyen halkı da (peygamberlerini) yalanladılar. Musa da yalanlanmıştı. İşte ben o kâfirlere süre tanıdım, sonra onları yakaladım. Nasıl oldu benim onları reddim (cezalandırmam)!
(42-44) (Resûlüm!) Eğer onlar (inkârcılar) seni yalanlıyorlarsa, (şunu bil ki) onlardan önce Nuh´un kavmi, Âd, Semûd, İbrahim´in kavmi, Lût´un kavmi ve Medyen halkı da (peygamberlerini) yalanladılar. Musa da yalanlanmıştı. İşte ben o kâfirlere süre tanıdım, sonra onları yakaladım. Nasıl oldu benim onları reddim (cezalandırmam)!
(42-44) (Resûlüm!) Eğer onlar (inkârcılar) seni yalanlıyorlarsa, (şunu bil ki) onlardan önce Nuh´un kavmi, Âd, Semûd, İbrahim´in kavmi, Lût´un kavmi ve Medyen halkı da (peygamberlerini) yalanladılar. Musa da yalanlanmıştı. İşte ben o kâfirlere süre tanıdım, sonra onları yakaladım. Nasıl oldu benim onları reddim (cezalandırmam)!
Nitekim, birçok memleket vardı ki, o memleket (halkı) zulmetmekte iken, biz onları helâk ettik. Şimdi o ülkelerde duvarlar, (çökmüş) tavanların üzerine yıkılmıştır. Nice kullanılmaz hale gelmiş kuyular ve (ıssız kalmış) ulu saraylar vardır.
(Seni yalanlayanlar) hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Zira dolaşsalardı elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur.
(Resûlüm!) Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vâdinden asla dönmez. Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.
Nice ülkeler var ki, zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonunda onları yakaladım. Dönüş yalnız banadır.
De ki: Ey insanlar! Ben ancak sizin için apaçık bir uyarıcıyım.
İman edip sâlih ameller işleyen kimseler için mağfiret ve bol rızık vardır.
Âyetlerimiz hakkında (onları tesirsiz kılmak için) birbirlerini geri bırakırcasına yarışanlara gelince, işte bunlar, cehennemliklerdir.
(Ey Muhammed!) Biz, senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, o, bir temennide bulunduğunda, şeytan onun dileğine ille de (beşerî arzular) katmaya kalkışmasın. Ne var ki Allah, şeytanın katacağı şeyi iptal eder. Sonra Allah, kendi âyetlerini (lafız ve mana bakımından) sağlam olarak yerleştirir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
(Allah, şeytanın böyle yapmasına müsaade eder ki) kalplerinde hastalık olanlar ve kalpleri katılaşanlar için, şeytanın kattığı şeyi bir deneme (vesilesi) yapsın. Zalimler, gerçekten (haktan) oldukça uzak bir ayrılık içindedirler.
Bir de, kendilerine ilim verilenler, onun (Kur´an´ın) hakikaten Rabbin tarafından gelmiş bir gerçek olduğunu bilsinler de ona inansınlar, bu sayede kalpleri huzur ve tatmine kavuşsun. Şüphesiz ki Allah, iman edenleri, kesinlikle dosdoğru bir yola yöneltir.
İnkâr edenler, kendilerine o saat ansızın gelinceye, yahut da (kendileri için hayır yönünden) kısır bir günün azabı gelinceye kadar onun (Kur´an) hakkında hep şüphe içindedirler.
O gün, mülk Allah´ındır. İnsanlar arasında hüküm verir. (Bu hüküm gereği) iman edip iyi davranışlarda bulunanlar Naîm cennetlerinin içindedirler.
İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen yahut ölenleri hiç şüphesiz Allah güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, evet O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
Allah onları, herhalde memnun kalacakları bir girilecek yere sokacaktır. Allah, kesinlikle tam bir bilgi sahibidir, halîmdir.
İşte böyle. Her kim, kendisine verilen eziyetin dengi ile karşılık verir de, bundan sonra kendisine yine bir tecavüz ve zulüm vaki olursa, emin olmalıdır ki, Allah ona mutlaka yardım edecektir. Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret edicidir.
Böylece (Allah, haksızlığa uğrayana yardım edecektir ve buna kadirdir). Çünkü Allah, geceyi gündüze katar, gündüzü geceye katar. Şu da muhakkak ki Allah, hakkıyla işiten ve görendir.
Böyledir. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. O´nun dışındaki taptıkları ise bâtılın ta kendisidir. Gerçek şu ki Allah, evet O, uludur, büyüktür.
Görmedin mi, Allah, gökten yağmur indirdi de bu sayede yeryüzü yeşeriyor. Gerçekten Allah çok lütufkârdır, (her şeyden) haberdardır.
Göklerde ve yerde ne varsa O´nundur. Hakikaten Allah, yalnız O zengindir, övgüye değerdir.
Görmedin mi, Allah, yerdeki eşyayı ve emri uyarınca denizde yüzen gemileri sizin hizmetinize verdi. Göğü de, kendi izni olmadıkça yer üzerine düşmekten korur. Çünkü Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir.
O, (önce) size hayat veren, sonra sizi öldürecek, sonra yine diriltecek olandır. Gerçekten insan, çok nankördür.
Biz, her ümmete, uygulamakta oldukları bir ibadet tarzı gösterdik. Öyle ise onlar (ehl-i kitap) bu işte seninle çekişmesinler. Sen, Rabbine davet et. Zira sen, hakikaten dosdoğru bir yoldasın.
Eğer seninle münakaşa ve mücâdeleye girişirlerse: «Allah yaptığınızı çok iyi bilmektedir» de.
Allah kıyamet gününde, ihtilâf etmekte olduğunuz konulara dair aranızda hüküm verecektir.
Bilmez misin ki, Allah, yerde ve gökte ne varsa bilir? Bu, bir kitapta (levh-i mahfuzda) mevcuttur. Bu (eşya ve olayların bilgisine sahip olmak), Allah için çok kolaydır.
Onlar, Allah´ı bırakıp, Allah´ın kendisine hiçbir delil indirmediği, kendilerinin dahi hakkında bilgi sahibi olmadıkları şeylere tapıyorlar. Zalimlerin hiç yardımcısı yoktur.
Âyetlerimiz açık açık kendilerine okunduğunda, kâfirlerin suratlarında hoşnutsuzluk sezersin. Onlar, kendilerine âyetlerimizi okuyanların neredeyse üzerlerine saldırırlar. De ki: Size bundan (bu öfke ve huzursuzluğunuzdan) daha kötüsünü bildireyim mi? Cehennem! Allah, onu kâfirlere (ceza olarak) bildirdi. O, ne kötü sondur!
Ey insanlar! (Size) bir misal verildi; şimdi onu dinleyin: Allah´ı bırakıp da yalvardıklarınız (taptıklarınız) bunun için bir araya gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan geri de alamazlar. İsteyen de âciz, kendinden istenen de!
Onlar, (Bu âciz putları Allah´a ortak koşmak suretiyle) Allah´ın kadrini hakkıyla bilemediler. Hiç şüphesiz Allah, çok kuvvetlidir, çok üstündür.
Allah meleklerden de elçiler seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah işitendir, görendir.
Onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Bütün işler Allah´a döndürülür.
Ey iman edenler! Rükû edin; secdeye kapanın; Rabbinize ibadet edin; hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.
Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrahim´in dininde (de böyleydi). Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur´an´da) size «müslümanlar» adını verdi. Öyle ise namazı kılın; zekâtı verin ve Allah´a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlânızdır. Ne güzel mevlâdır, ne güzel yardımcıdır!
Ey insanlar, Rabbinize korunun (sığının); çünkü kıyamet gününün sarsıntısı çok büyük bir şeydir.
Onu göreceğiniz gün, her emzikli (kadın) emzirdiğinden geçer ve her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları hep sarhoş görürsün, halbuki sarhoş değillerdir. Fakat Allah´ın azabı şiddetlidir.
İnsanlardan kimileri de Allah hakkında bilgisizce tartışır da her kaypak şeytanın ardına düşer
ki, onun üzerine şöyle yazılmıştır: Kim buna dost olursa, muhakkak onu saptırır ve doğruca cehennem azabına götürür.
Ey insanlar, eğer öldükten sonra dirilmekten şüphede iseniz, şu muhakkak ki, Biz sizi topraktan, sonra nutfe (sperma) den, sonra alaka (yapışkan bir madde)dan, sonra da uzuvları görünen ya da görünmeyen bir et parçasından yaratmaktayız ki, size (ne olduğunuzu) anlatalım. Dilediğimizi de belli bir süreye kadar rahimlerde durdururuz. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarırız, sonra da olgunluk çağına gelmeniz için geliştiririz. Bununla beraber, içinizden kiminizin canı alınıyor, kiminiz de biraz bilgiden sonra birşey bilmemek üzere, ömrünün en kötü devresine getiriliyor. Yeryüzünü de sönmüş kül halinde görürsün; ama üzerine su indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır ve her dilber çiftten bitkiler bitirir.
İşte bunlar, Allah´ın şüphesiz hak, muhakkak ölüleri diriltiyor ve gerçekten herşeye gücü yetiyor olmasındandır.
Ve gerçek şu ki o kıyamet gelecektir, onda hiç şüphe yoktur. Ve gerçekten Allah kabirlerde olan kimseleri diriltip kaldıracaktır.
İnsanlardan kimi de vardır ki, ne bir bilgiye, ne bir yol göstericiye, ne de aydınlatıcı bir Kitab´a dayanmaksızın Allah hakkında tartışır.
Yanını bükerek (büyüklük taslayarak) Allah yolundan saptırmak için ki, dünyada ona bir rüsvaylık vardır; kıyamet günü de kendisine o yangın azabını tattıracağız.
Bu ellerinle yaptığın işlerden dolayıdır diye, yoksa Allah kullarına zulmeden değildir.
İnsanlardan kimi de Allah´a kıyıdan kıyıya ibadet eder, eğer kendisine bir iyilik dokunursa ona yatışır ve eğer bir bela gelirse yüzüstü dönüverir; dünyayı da ahireti de kaybetmiş olur, işte açık hüsran budur.
Allah´ı bırakır da kendine ne zarar, ne menfaat vermeyecek şeytana yalvarır; işte en uzak sapıklık budur.
Herhalde o, zararı yararından daha yakın olana yalvarıyor; o ne kötü koruyucu, o ne kötü yardak (yoldaş)!
Şüphe yok ki Allah, iman edip iyi işler yapanları altından ırmaklar akan cennetlere koyacak; şüphesiz Allah dilediğini yapar.
Her kim, Allah´ın ona dünyada ve ahirette asla yardım etmiyeceğini sanıyorsa, hemen yukarıya bir ip uzatsın, sonra (kendini boğup) nefesini kessin de bir baksın, (baş vurduğu) hilesi öfkesini giderecek mi?
Ve işte Biz onu (Kur´an´ı) böyle apaçık ayetler olarak indirdik. Çünkü Allah istediğine hidayet eder.
İman edenler, yahudi olanlar, sabiiler (yıldıza tapanlar), hıristiyanlar, mecusiler (ateşe tapanlar) ve müşriklere gelince, muhakkak Allah kıyamet günü bunların arasını şüphesiz ayıracaktır; çünkü Allah herşeye şahittir.
Görmedin mi göklerdeki kimseler, yerdeki kimseler güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, bütün hayvanlar ve insanlardan birçoğu hep Allah´a secde ediyorlar. Bir çoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah her kimi de hakir ve zelil ederse artık ona ikram edecek yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar.
Şu ikisi Rableri hakkında tartışmaya girmiş iki hasımdır. Bu yüzden küfredenler için ateşten çamaşırlar biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar su dökülür.
Bununla karınlarındaki ve derileri eritilir.
Bir de bunlara demirden kamçılar vardır.
Izdıraptan dolayı her ne zaman ateşten, onun gamından çıkmak isterlerse, yine içine geri döndürülürler, Haydi tadın yangın azabını!
Şüphesiz Allah, iman edip iyi iyi işler yapanları, altından ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altın bilezikler ve incilerle süslenecekler; elbiseleri de orada ipektir.
Her sözün hoşuna eriştirilmişler, hem de çok hamdedilen Allah´ın yoluna iletilmişlerdir.
Ancak o inkar edenler Allah´ın yolundan, yerli ve yabancının eşit hakka sahip olduğu bütün insanlar için yapılan Mescid-i Haram´dan alıkoyanlara ve orada zulüm ve dinsizlik ile yalnış bir yola saptırmak isteyene, ona muhakkak gayet acı bir azap tattırırız.
Bir zamanlar Kabe´nin yerini İbrahim´e şu şekilde hazırlamıştık: «Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, (kıyama) duranlar, rüku ve secdeye varanlar için Evim´i tertemiz et!
Bütün insanlar içinde haccı ilan et ki, gerek yaya olarak ve gerek uzak yoldan gelen incelmiş develer üzerinde sana gelsinler.
Kendilerine ait bir takım menfaatlara şahit olsunlar; Allah´ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları kurban ederken Allah´ın adını ansınlar; siz de onlardan yiyin, yoksulu ve fakiri doyurun.
Sonra kirlerini atsınlar, adaklarını yerine getirsinler ve o Beyt-i Atik´i (Ka´be´yi) tavaf etsinler.
Emir budur! Kim de Allah´ın hürmet edilmesini istediği şeylere saygı gösterirse bu, kendisi için Rabbi katında şüphesiz hayırlıdır. Size (Kur´an´da) okunup bildirilenlerin dışındaki bütün hayvanların etinden yemek helal kılınmıştır. O halde o putlardan, o pislikten kaçının; ve yalan sözden de kaçının.
Allah için, O´na ortak koşmaksızın birliğini tanıyan kimseler olun. Her kim Allah´a ortak koşarsa, sanki gökten düşüp de kendisini kuşlar kapışmış veya rüzgar kendisini ücra bir yere sürüklemiş atmış olur.
Bu böyledir; her kim Allah´ın kurbanlıklarına saygı duyarsa şüphesiz o kalplerin takvasındandır.
Sizin için o (kurbanlık hayvan)larda belli bir süreye kadar bir takım faydalar vardır; sonra da varacakları yer Beyt-i Atik (Ka´be)´dir.
Her ümmet için Allah´ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerine (Allah´ın) adını ansınlar diye bir mabed yapmışızdır. Hepinizin tanrısı bir tek tanrıdır; onun için yalnız O´na teslim olan müslümanlar olun. İtaat eden alçak gönüllü kimseleri müjdele!
Ki Allah anıldığı zaman, kalpleri oynar; kendilerine gelen musibete sabreder; namazı devamlı kılar ve kendilerine verdiğimiz şeylerden başkalarına dağıtırlar.
O gövdeli hayvanlar var ya, Biz onları da Allah için kesilen kurbanlıklar arasında kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır; bu yüzden ön ayaklarının biri bağlı olarak bir dizi halinde dururlarken üzerlerine Allah´ın adını anın (öyle boğazlayın). Yanları yere yaslandığı vakit de onlardan yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. O böylece onları sizin emrinize verdi ki, şükredesiniz.
Elbette onların ne etleri, ne de kanları Allah´a ulaşmaz. Ancak O´na sizin takvanız ulaşacaktır. Böylece onları sizin emrinize verdik ki, size yolunu gösterdiğinden dolayı, Allah´ı tekbir ile yüceltesiniz. Görevlerini iyi yapan iyilik sevenleri müjdele!
Biliniz ki, Allah, iman edenleri koruyacaktır; çünkü Allah, hain ve nankör olanları sevmez.
Kendilerine savaş açılan kimselere (savaş) izni verildi; çünkü onlar zulme uğradılar. Şüphesiz Allah onları zafere ulaştırmaya gerçekten kadirdir.
Onlar: «Rabbimiz Allah´tır.» demelerinden başka hiçbir haklı gerekçe olmaksızın yurtlarından çıkarıldılar. Allah, insanların bir kısmını bir kısmı ile defetmeseydi, şüphesiz manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah´ın adı çok anılan mescitler yıkılıp giderdi. Elbette Allah kendi (dini)ne yardım edene yardım edecektir. Şüphesiz Allah çok güçlü, çok izzetlidir.
Onlara ki, kendilerini yeryüzünde iktidar mevkiine getirdiğimiz takdirde, namazı kılarlar, zekatı verirler, iyilikle emir, kötülükten nehyederler. Bütün işlerin sonu sadece Allah´a aittir.
Eğer seni yalanlıyorlarsa bil ki, onlardan önce Nuh´un kavmi de yalanladı; Ad ve Semud (kavimleri) de;
İbrahim´in kavmi de Lüt´un kavmi de;
Medyen halkı da. Musa da yalanlandı. Ben de o kafirlere bir süre verdim, sonradan kendilerini tuttum alıverdim. O vakit cezalandırışım nasıl oldu (bir görseydin).
Evet nice memleketler vardır ki, Biz onları zulum yaparlarken helak ettik; şimdi damlarının üzerine çökmüş, ıp ıssız yıkıntı halindedir; ve nice kullanılmaz hale gelmiş kuyular ve (bomboş kalmış) muhteşem köşkler vardır.
Ya o yerde niye bir dolaşmadılar ki, kendileri için akıllanmalarına sebep olacak kalpleri ve işitmelerine sebep olacak kulakları olsun;çünkü gerçek şudur ki, gözler körelmez, ancak sinelerdeki kalpler körelir.
Bir de senden acele azap istiyorlar. Elbette Allah sözünden caymaz. Bununla beraber Rabbinin katında bir gün, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir.
Zulmedip dururlarken kendilerine mühlet verdiğim nice memleket (halkı) vardı ki, Ben onu tutmuş alıvermişimdir. Bütün dönüş (ler) sonunda Banadır.
De ki: «Ey insanlar, ben size sadece açıkça anlatan bir uyarıcıyım!»
Şimdi iman edip iyi iyi işler işleyenler için hem bir mağfiret, hem de bol nimet vardır.
Ayetlerimizin başarısız kalması için koşuşanlar ise, işte onlar cehennemliktirler.
Biz senden önce bir resul ve bir nebi göndermedik ki, o bir şey yapmak arzu ettiğinde, şeytan onun arzularına şüpheler karıştırmasın. Bunun üzerine Allah şeytanın karıştırdığı şüpheyi derhal giderir. Sonra da Allah, ayetlerini güçlendirir. Allah, bilendir, hikmet sahibidir.
Bunu, şeytanın karıştıracağı şüpheyi kalplerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimselere bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar. Çünkü zalimler haktan uzak bir ayrılık içindedirler.
Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar, Kur´an´ın şüphesiz Rabbından gelen bir gerçek olduğunu bilsinler ve ona iman etsinler de kalpleri O´na saygı duysun. Çünkü Allah iman edenleri doğru bir caddeye çıkarır.
İnkar edenler de kendilerine kıyamet ansızın gelinceye veya her kurtulma gayretinin sonuçsuz kalacağı bir günün azabı gelinceye kadar Kur´an´dan şüphe etmekte devam edip giderler.
Mülk o gün tek olan Allah´ındır; aralarında hükmünü verir. Artık iman edip iyi işler yapmış olanlar Naim cennetlerindedir.
İnkar edip ayetlerimize yalan diyenlere gelince, işte bunlara hakir düşüren bir azap vardır.
Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince elbette Allah onları kesinlikle güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Çünkü Allah elbette rızık verenlerin en hayırlısıdır.
O kesinlikle onları hoşnut olacakları bir yere koyacaktır. Çünkü Allah herşeyi çok iyi bilir ve çok şefkatlidir.
Bu böyledir! Kim kendisine yapılan saldırıya karşı aynı ile karşılık verir de sonra yine üzerine saldırılırsa, elbette Allah ona yardım eder; Çünkü Allah çok affedici, çok bağışlayıcıdır.
Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Ve Allah herşeyi işiten ve herşeyi görendir.
Çünkü Allah, ancak hakkın ta kendisidir. Müşriklerin O´ndan başka taptıkları ise hep batıldır. Ve tek yüksek yüce ve tek büyük ancak Allah´tır.
Görmüyor musun ki Allah´ın gökten indirdiği su ile yeryüzü yemyeşil oluveriyor? Gerçekten Allah lütuf sahibidir, herşeyden haberdardır.
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O´nundur. Gerçekten Allah, övülmeye layık ve hiçbir şeye muhtaç olmayan ancak O´dur.
Görmedin mi ki, Allah bütün yerdekileri sizin hizmetinize sundu. Ve emriyle denizde seyredip giden gemileri de. Göğü de izni olmaksızın yere düşmekten o tutuyor. Gerçekten Allah insanlara çok şefkatli, çok merhametlidir.
Size hayat veren O´dur sonra sizi öldürür sonra sizi yine diriltir. Gerçekten insan çok nankördür.
Biz her ümmet için bir ibadet yolu yapmışızdır ki, onlar onun abidleridir. Şu halde bu işte seninle asla tartışmaya girmesinler; ve sen Rabbine davet et; çünkü sen muhakkak doğru olana götüren, doğru bir yoldasın.
Eğer seninle tartışırlarsa de ki: «Yaptıklarınızı Allah pekala biliyor.»
Muhalefet edip durduğunuz şeyler hakkında kıyamet günü Allah aranızda hükmünü verecektir.
Bilmez misin ki, Allah gökte ve yerde ne varsa bilir; Muhakkak ki bunlar o bir Kitap (Levh-i Mahfuz)´ tadır. Muhakkak o Allah´a göre kolaydır.
Onlar Allah´ı, bırakıp, hakkında Allah´ın hiç bir delil indirmediği, kendilerinin de hakkında bir bilgileri bulunmayan şeylere tapıyorlar; zalimlere ise hiçbir yardımcı yoktur.
Kendilerine karşı ayetlerimiz birer delil olarak okunduğu zaman, o kafirlerin yüzlerinden inkarlarını anlarsın; hemen hemen karşılarında ayetlerimizi okuyanlara karşı saldırıverecek gibi olurlar. De ki: «Şimdi size ondan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş! Allah onu inkar edenlere va´detti. O ne kötü akibettir!»
Ey insanlar bir misal verildi, şimdi ona iyi kulak verin! Haberiniz olsun ki sizin Allah´tan başka taptıklarınız bir sinek yaratamazlar, hepsi onun için bir araya gelseler bile; şayet sinek onlardan birşey kaparsa onu ondan kurtaramazlar; isteyen de güçsüz, istenen de!
Allah´ın yüceliğini gereği gibi takdir edemediler; Gerçekten Allah çok güçlü, çok üstündür.
Allah hem meleklerden peygamberler süzer, hem de insanlardan. Şüphesiz Allah herşeyi işiten, herşeyi görendir.
Hepsinin önlerindekini ve arkalarındakini bilir; ve bütün işler hep Allah´a döndürülür.
Ey iman edenler, rüku edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin; hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.
Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin! Sizi O seçti, üzerinize dinde hiçbir zorluk da yükletmedi. Haydi babanız İbrahim´in milletine! Bundan önce ve bunda (Kur´an´da) size müslüman adını o Allah verdi ki peygamber size şahid olsun, siz de bütün insanlara şahidler olasınız. Şu halde namazı kılın, zekatı verin ve Allah´a sıkı tutunun ki, sahibiniz O´dur. Artık O ne güzel bir sahip, ne güzel bir yardımcıdır.
Ey İnsanlar! Rabbinizden sakının; şüphesiz o kıyamet gününün sarsıntısı çok büyük bir şeydir.
Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirdiğinden geçer. Ve her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları hep sarhoş görürsün, halbuki sarhoş değillerdir. Fakat Allah´ın azabı çok şiddetlidir.
İnsanlardan bazıları Allah hakkında bir bilgisi olmadığı halde tartışır da her azılı şeytanın ardına düşer.
(O şeytan ki) hakkında şöyle hüküm verilmiştir: Şüphesiz kim onu dost edinirse, o muhakkak onu saptırır ve doğruca cehennem azabına götürür.
Ey insanlar! Eğer öldükten sonra dirilmekten şüphede iseniz, (bilin ki) ne olduğunuzu size açıklamak için şüphesiz biz sizi topraktan, sonra nutfeden (spermadan) sonra bir alekadan (embriodan) sonra yapısı belli belirsiz bir et parçasından yaratmışızdır. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkartırız, sonra sizi, olgunluk çağına erişmeniz için bırakırız. Bununla beraber kiminiz öldürülür, kiminiz de önceki bilgisinden sonra, hiçbir şey bilmemek üzere, ömrünün en fena zamanına ulaştırılır. Bir de yeryüzünü görürsün ki kupkurudur; fakat biz onun üzerine su indirdiğimiz zaman, harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten bitkiler bitirir.
İşte bunlar gösteriyor ki, Allah şüphesiz haktır. Şüphesiz ölüleri o diriltir ve o her şeye kadirdir.
Kıyamet ise şüphesiz gelecek ve muhakkak ki Allah bütün kabirlerde olan kimseleri tekrar diriltecektir.
İnsanlardan kimi de vardır ki ne bir bilgiye, ne bir delile, ne de aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında tartışır.
Allah yolundan şaşırtmak (saptırmak) için büyüklük taslayarak (tartışır). Dünyada ona bir rezillik vardır. Kıyamet gününde ise ona cehennem azabını tattıracağız
Ona «Bunlar, senin ellerinle kazandığın günahlar sebebiyledir» denir. Şüphesiz Allah kullarına zulmeden değildir.
İnsanlardan kimi de Allah´a bir yar kenarındaymış gibi ibadet eder, eğer kendisine bir iyilik gelirse ona gönlü yatışır ve eğer başına bir bela gelirse yüzüstü dönüverir. Dünyayı da ahireti de kaybeder. İşte apaçık kayıp budur.
Allah´ı bırakır da kendine ne zarar, ne menfaat veremeyecek şeylere yalvarır. İşte derin sapıklık budur.
Herhalde o, zararı faydasından daha yakın olana yalvarıyor. Yalvardığı şey ne kötü yardımcı ve ne kötü yoldaştır.
Şüphe yok ki Allah, iman edip salih amelleri işleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere koyacak. Şüphesiz Allah dilediğini yapar.
Allah´ın ona (peygambere) dünyada ve ahirette yardım etmeyeceğini sanan kimse hemen yukarıya bir ip uzatsın, sonra (kendini intihar edip) boğsun da baksın bu hilesi kendisini öfkelendiren şeyi giderecek mi?
İşte biz onu (Kur´ân´ı) böylece, apaçık âyetler olarak indirdik. Şüphesiz Allah dilediğini doğru yola eriştirir.
Şüphesiz o iman edenler, yahudi olanlar, sabiîler (yıldıza tapanlar), hıristiyanlar, ateşe tapanlar ve (Allah´a) eş koşanlar (yok mu?) Allah, kıyamet günü bunların arasını şüphesiz ayıracaktır. Çünkü Allah her şeyi hakkıyla görüp bilendir.
Görmedin mi, göklerdeki kimseler, yerdeki kimseler, güneş, ay ve yıldızlar, dağlar, ağaçlar, bütün hayvanlar ve insanlardan birçoğu hep Allah´a secde ediyor. Birçoğunun üzerine de azab hak olmuştur. Allah kimi hor ve hakir kılarsa artık ona ikram edecek yoktur. Şüphesiz Allah dilediği şeyi yapar.
Şu ikisi Rableri hakkında tartışmaya girmiş iki hasımdır. O´nu inkar edenler için ateşten elbiseleri biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar su dökülür.
Bununla karınlarındaki ve derileri eritilir.
Bir de bunlara demirden kamçılar vardır.
Uğradıkları gamdan (dolayı) oradan ne zaman çıkmak isteseler, her defasında oraya geri çevrilirler: «Yakıcı azabı tadın» denir.
Şüphesiz Allah iman edip yararlı iş işleyenleri, altından ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altın bilezikler ve inciler takınacaklar. Oradaki elbiseleri de ipektendir.
Hem sözün güzelini işitecek duruma ulaştırılmışlar, hem de övülmeye layık (olan Allah´ın) yoluna eriştirilmişlerdir.
Şüphesiz inkâr edenlere, Allah´ın yolundan, yerli ve yolcu bütün insanlar için eşit kılınan Mescid-i Haram´dan alıkoyanlara ve orada zulümle yanlış yola saptırmak isteyene can yakıcı bir azab tattırırız.
Bir zamanlar Kâbe´nin yerini İbrahim´e şu şekilde hazırlamıştık: Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada (kıyama) duranlar, ruku edenler ve secdeye varanlar için evimi tertemiz et.
İnsanları hacca çağır; yürüyerek veya incelmiş binekler üstünde (uzak yollardan) her derin vadiyi aşarak sana gelsinler.
Ta ki kendilerine ait birtakım menfaatlere şahid olsunlar; Allah´ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları belli günlerde kurban ederken O´nun adını ansınlar. Siz de onlardan yiyin, yoksulu, fakiri de doyurun.
Sonra kirlerini giderip temizlensinler. Adaklarını yerine getirsinler. Kâbeyi tavaf etsinler.
Emir budur, Allah´ın yasaklarına kim saygı gösterirse, bu, kendisi için Rabbinin katında şüphesiz hayırdır. Size bildirilegelenden başka bütün hayvanlar helal kılınmıştır. O halde o pis putlardan kaçının ve yalan sözden sakının.
Allah için, O´na eş koşmayan, O´nun birliğine inanmış kimseler olun. Allah´a ortak koşan kimse, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgarın bir uçuruma sürüklediği şeye benzer.
Bu böyledir; kim Allah´ın nişanelerine, kurbanlıklarına saygı gösterirse, şüphesiz o kalblerin takvasındandır.
Sizin için onlarda belli bir süreye kadar bir takım faydalar vardır. Sonra bunlar Beyt-i atik (kâbe)de son bulurlar.
Her ümmet için Allah´ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerine O´nun adını ansınlar diye bir mabed yapmışızdır. Hepinizin ilâhı bir tek ilâhtır. Onun için yalnız O´na teslim olan müslümanlar olun. (Ey Muhammed!) Allah´a itaat eden alçak gönüllüleri müjdele.
Ki Allah anıldığı vakit onların kalpleri titrer. Onlar başlarına gelene sabreden, namaz kılan kimselerdir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.
Kurbanlık deve ve sığırları Allah´ın size olan nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Ön ayaklarının biri bağlı halde keserken üzerlerine Allah´ın adını anın. Yanları yere yaslandığı vakit de onlardan yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin buyruğunuza verdik ki, şükredesiniz.
Elbette onların etleri ve kanları Allah´a ulaşmayacaktır. Ancak O´na sizin takvanız erecektir. Onları bu şekilde sizin buyruğunuza verdi ki, size yolunu gösterdiğinden dolayı, Allah´ı tekbir ile yüceltesiniz. (Ey Muhammed!) Vazifelerini güzelce yapan iyilik sevenleri müjdele.
Şüphesiz Allah inananları savunur. Çünkü Allah hâin ve nankörlerin hiçbirini sevmez.
Kendilerine savaş açılan kimselere (kâfirlere karşı koymak için) izin verildi. Çünkü onlar zulme uğradılar. Şüphesiz Allah onları zafere ulaştırmaya kadirdir.
Onlar «Rabbimiz Allah´tır» demelerinden başka bir sebep olmaksızın haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah insanların bir kısmını bir kısmı ile defetmeseydi manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah´ın adı çok anılan mescidler elbette yıkılırdı. Şüphesiz Allah kendi (dini)ne yardım edene yardım edecektir. Şüphesiz Allah çok güçlüdür, çok izzetlidir (her şeye galiptir).
Onlar (o müminlerdir) ki, eğer kendilerini yeryüzünde iktidar mevkiine getirirsek namazı kılarlar, zekatı verirler, iyiliği emrederler ve fenalığı yasak ederler. Bütün işlerin sonu sırf Allah´a âittir.
(Ey Muhammed!) Eğer seni (müşrikler) yalanlıyorlarsa bil ki onlardan önce Nûh kavmi, Âd ve Semûd (kavimleri de kendi peygamberlerini) yalancı saydılar.
İbrahim´in kavmi de, Lût´un kavmi de (peygamberlerini) yalancı saydılar.
(Şuayb´ın kavmi olan) Medyen halkı da (Şûayb´ı) yalanladı. Musa da (Firavun tarafından) yalanlandı. Ben de o kâfirlere bir süre verdim. Sonra da onları yakalayıverdim. Beni tanımamak nasılmış görsünler.
Nice memleketler vardı ki, zulüm yaparlarken biz onları yok ettik. Artık damları çökmüş, duvarları üzerine yıkılmıştır. (Geride) Nice terkedilmiş kuyularla bomboş kalmış yüksek saraylar (bırakılmıştır.)
Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki olanları akledecek kalbleri, işitecek kulakları olsun. Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerin içindeki kalpler kör olur.
Bir de senden acele azab istiyorlar. Elbette Allah sözünden caymaz. Bununla beraber Rabbinin katında birgün, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir.
Zulmedip dururlarken kendilerine mühlet verdiğim nice memleket halkı vardı ki, sonunda onları yakalayıvermiştim. Dönüş ancak banadır.
(Habîbim!) De ki: «Ey insanlar! Ben size ancak apaçık anlatan bir uyarıcıyım.»
İşte iman edip salih amel işleyenler için hem bir mağfiret, hem de (cennette) tükenmez bir rızık vardır.
Âyetlerimizi tartışarak bozmaya uğraşanlara gelince, işte onlar cehennemliktirler.
(Ey Muhammed!) Biz senden önce hiçbir elçi ve hiçbir peygamber göndermedik ki o bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun arzusuna şüpheler karıştırmasın. Bunun üzerine Allah şeytanın karıştırdığı şüpheyi giderir. Sonra da Allah, âyetlerini tahkim eder (güçlendirir). Allah Alîm´dir (herşeyi bilir), Hakîmdir (Hikmet sahibidir)
Allah, şeytanın karıştırdığını, kalblerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseleri sınamaya vesile kılar. Zalimler şüphesiz (haktan uzak) derin bir ayrılık içindedirler.
Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar, Kur´ân´ın şüphesiz Rabbinden gelen bir gerçek olduğunu bilsinler ve ona iman etsinler de kalpleri ona saygı duysun. Çünkü Allah, iman edenleri doğru yola eriştirir.
İnkâr edenler de, kendilerine ansızın kıyamet gelinceye veya akîm (kısır) bir günün azabı gelinceye kadar, Kur´ân´dan şüphe etmekte devam edip giderler.
O gün hükümranlık yalnız Allah´ındır, O aralarında hükmünü verir. Artık iman edip yararlı iş işleyenler nimet cennetlerindedirler.
İnkâr edip âyetlerimizi yalan sayanlar ise, işte bunlar için hakîr düşüren bir azab vardır.
Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, elbette Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Çünkü Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.
Allah onları hoşnud olacakları bir yere (cennete) elbette koyacaktır. Şüphesiz Allah Alîmdir (herşeyi bilir) Halîmdir (kullarına yumuşak davranır).
Bu böyledir, kim kendisine yapılan cezaya aynı ile karşılık verir de, sonra yine kendisine zulüm yapılırsa, muhakkak ki, Allah ona yardım eder. Allah şüphesiz çok af edicidir, çok bağışlayıcıdır.
Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Şüphesiz Allah, Semîdir (herşeyi işitir) Basîrdir (herşeyi görür).
(Bu sonsuz güç şundandır) Çünkü Allah, varlığı kendinden olan Hak´tır. Müşriklerin O´nu bırakıp da tapındıkları putlar ise hep bâtıldır. Şüphesiz Allah, yücedir, büyüktür.
Görmedin mi Allah´ın gökten indirdiği su ile yeryüzü (nasıl) yemyeşil oluyor? Gerçekten Allah çok lütufkârdır, her şeyden haberdardır.
Göklerde ve yerde ne varsa hep O´nundur. Doğrusu Allah müstağnîdir, övülmeğe layıktır.
Görmedin mi ki, Allah bütün yerdekileri ve emriyle denizlerde akıp giden gemileri hep sizin buyruğunuz altına verdi. Göğü de izni olmaksızın yere düşmekten o (koruyup havada) tutuyor. Şüphesiz Allah insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
Size (ilk defa) hayat veren, sonra öldürecek olan, sonra da yeniden diriltecek olan O´dur. İnsan gerçekten pek nankördür.
Biz her ümmet için bir şeriat tayin ettik ki, onlar onunla amel ederler. Bunun için (ey Muhammed!) bu konuda seninle hiçbir zaman çekişmesinler. (İnsanları) Rabbine (ibadet etmeye) çağır. Şüphesiz sen gerçekten hidayete götüren doğru bir yol üzerindesin.
Eğer seninle tartışırlarsa, de ki: «Allah yaptıklarınızı çok iyi bilir.»
Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında kıyamet günü Allah aranızda hükmünü verecektir.
Bilmez misin ki, Allah, gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir. Şüphesiz bunlar bir kitabtadır. Hiç şüphe yok ki bunlar Allah´a pek kolaydır.
Onlar Allah´ı bırakıp da O´nun, haklarında hiçbir delil indirmediği ve kendilerinde de bir bilgi bulunmayan şeylere taparlar. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.
Âyetlerimiz kendilerine apaçık olarak okunduğu zaman, o kâfirlerin yüzlerinden inkârlarını anlarsın. Neredeyse, kendilerine âyetlerimizi okuyanlara saldıracaklar. De ki: «Şimdi size ondan daha kötü olanını haber vereyim mi? O, ateştir. Allah bunu kâfir olanlara vaad buyurdu. O ne kötü bir dönüş yeridir.»
Ey insanlar! Bir misal verilmektedir, şimdi ona iyi kulak verin: Sizin Allah´ı bırakıp taptıklarınız bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamayacaklardır. Sinek onlardan bir şey kapsa onu kurtaramazlar. İsteyen de, istenen de âcizdir.
Allah´ın büyüklüğünü gereği gibi değerlendirip bilemediler. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, her şeye üstündür.
Allah hem meleklerden, hem de insanlardan elçiler seçer. Şüphesiz Allah her şeyi işitir, her şeyi görür.
O geçmişlerini ve geleceklerini bilir. Bütün işler Allah´a döndürülür.
Ey iman edenler! Rükû edin, secdeye varın, Rabbinize kulluk edin, iyilik yapın ki kurtulabilesiniz.
Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin. Sizi o seçmiş, babanız İbrahim´in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kur´ân´da, Peygamberin size şahid olması, sizin de insanlara şahid olmanız için, size müslüman adını veren O´dur. Artık namaz kılın, zekat verin, Allah´a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!
Ey insanlar Rabb´inizden korkunuz. Çünkü kıyamet anının sarsıntısı müthiş bir olaydır.
O sarsıntı ile karşılaştığınız gün bütün çocuk emziren kadınlar memedeki çocuklarını bir yana bırakıverirler, bütün hamile kadınlar çocuklarını düşürürler, insanları sarhoş gibi görürsün, oysa sarhoş değildirler. Ama Allah´ın azabı ağırdır.
Kimi insanlar doğru bir bilgiye dayanmaksızın Allah hakkında tartışırlar ve her şarlatan şeytana uyarlar.
Bu şeytana ilişkin kesinleşmiş hükme göre kim onun peşinden giderse kendisini doğru yoldan saptırarak alevli ateşin azabına sürükler.
Ey insanlar, şayet öldükten sonra tekrar dirilmek konusunda şüphede iseniz, bilin ki ne olduğunuzu size açıklamak için biz sizi topraktan, sonra insan suyundan, sonra pıhtılaşmış bir kandan, sonra yaratılışı belli belirsiz bir çiğnem etten yaratmışızdır. İstediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi çocuk olarak çıkarırız. Böylece yetişip erginlik çağına gelirsiniz. Kiminiz öldürülür, kiminiz de ömrünün en fena zamanına ulaştırılır ki bildiği halde bir şey bilmez olur. Yeryüzünü kupkuru olarak görürsünüz ama biz ona su indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır ve her çeşit güzel bitkiden çift çift yetiştirir.
Bunlar gösteriyor ki, Allah gerçektir, O ölüleri diriltir, gücü her şeye yeter.
Ve kıyamet anı kesinlikle gelecektir, bunda kuşku yoktur, Allah mezarlardaki ölüleri diriltecektir.
İnsanlar arasında öylesi var ki, doğru bir bilgiye dayanmaksızın, yol göstereni ve aydınlatıcı bir kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışmaya girişir.
Bu tartışma sırasında küstahça gerdan kırar. Amaç, başkalarını Allah yolundan saptırmaktır. Böylesini dünyada rezil edeceğimiz gibi kıyamet günü de ona kavurucu azabı tattırırız.
O gün ona «Bu ceza, vaktiyle kendi ellerinle işlediğin günahların karşılığıdır; Allah kullarına asla haksızlık etmez» denecektir.
İnsanlar arasında öylesi de var ki, sınırlı ve somut bir amaç uğruna Allah´a kulluk eder. Eğer işleri iyi giderse hoşnut olur. Fakat eğer sınav amaçlı bir sıkıntı ile karşılaşırsa yüzgeri eder, sırt çevirir. Böylesi hem dünyayı hem de ahireti kaybeder ki, işte apaçık hüsran budur.
Allah´ı bir yana bırakarak kendisine ne zarar ve ne de fayda dokunduramayan sözde ilahlara yalvarır. İşte koyu sapıklık budur.
O, zararı faydasından daha yakında olana yalvarır. Böylesi ne fena bir destekçi ve kötü bir yandaştır.
Allah, iman edip iyi ameller işleyenleri altlarından çeşitli ırmaklar akan cennetlere yerleştirir. Hiç kuşkusuz Allah istediğini yapar.
Kim dünyada ve ahirette Allah´ın kendisine yardım etmeyeceği vehmine (sanısına) kapılırsa evinin tavanına bağlayacağı bir ipi boğazına geçirdikten sonra onu kessin ve arkasından baksın bakalım, bu girişimi umutsuzluktan kaynaklanan öfkesini giderebiliyor mu?
Biz Kur´anı işte böyle açık ayetler halinde indirdik. Hiç kuşkusuz Allah istediği kimseyi doğru yola iletir.
Mü´minler, yahudiler, sabiiler, hristiyanlar, ateşe tapanlar ve Allah´a ortak koşanlar var ya, Allah kıyamet günü bunlar hakkındaki ayırd edici hükmünü verecektir. Hiç kuşkusuz Allah her şeyin tanığıdır.
Göklerdeki ve yerdeki tüm varlıkların, güneşin, ayın, yıldızların, dağların, ağaçların, hayvanların ve çok sayıda insanın Allah´a secde ettiklerini, O´nun buyruğuna boyun eğdiklerini görmüyor musun? Birçok sayıdaki insan da azaba çarpılmayı haketmiştir. Allah´ın alçalttığı kimseye hiç kimse onur kazandıramaz. Hiç şüphesiz Allah dilediğini yapar.
Karşımızda Allah konusunda çatışan, iki çelişik inançlı insan kesimi, iki karşıt grup var. Bunlardan biri olan kâfirler için ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarından aşağıya kaynar sular dökülür.
Bu kaynar sular karın boşluklarındaki organlarını ve derilerini eritir.
Ayrıca onlar için demirden kamçılar hazırlanmıştır.
Onlar çektikleri acının baskısı altında cehennemden her çıkmak istediklerinde «kavurucu azabı tadınız» diye paylanarak oraya geri püskürtülürler.
Buna karşılık Allah, iman edip iyi ameller işleyenleri, altlarından çeşitli ırmaklar akan cennetlere yerleştirir. Orada altın bilezikler ve inciler takınırlar. Giydikleri elbiseler ipekten olur.
Onlar güzel söze yöneltilmişler ve övgüye lâyık yola iletilmişlerdir.
Kâfirlere, insanları, Allah´ın yolundan ve gerek Mekke yerlilerinin gerekse dışardan gelen herkesin ziyaretine eşitçe açtığımız Mescid-i Haram´a (Kâ´be´ye) girmekten alıkoyanlara gelince kim orada zalimce bir tutum takınarak Allah´ın emirlerini çiğnerse kendisine acıklı bir azap tattırırız.
Hani İbrahim´e Beytullah´ın yerini gösterdik ve kendisine şöyle dedik; «Bana hiçbir şeyi ortak koşma ve bu evimi tavaf edenler, ayakta dikilenler, rükua ve secdeye varanlar için temiz tut.»
İnsanlara haccı ilân et. Gerek yaya olarak ve gerekse uzak yolları aşarak yorgun develer üzerinde sana gelsinler.
Gelsinler de çeşitli yararlarını gözleri ile görsünler ve Allah´ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları belirli günlerde kurban ederken O´nun adını ansınlar. Bu hayvanların etinden hem kendiniz yiyiniz, hem de sıkıntı içinde bulunan yoksullara yediriniz.
Sonra kirlerini giderip temizlensinler, adaklarını yerine getirsinler ve bu tarihi evi (Kâ´be´yi) tavaf etsinler.
İşte böyle. Kim Allah´ın yasaklarına saygı gösterirse bu tutum Rabb´inin katında kendisi için hayırlıdır. Tek tek sayılarak yasaklananlar dışındaki bütün hayvanlar size helâl kılındı. Artık o pis putlardan ve yalan sözden kaçınınız.
Allah´ın birliğini onaylayan kimseler olunuz, O´na ortak koşmayınız. Kim Allah´a ortak koşarsa sanki gökten yere düşmüş de kuşlara yem olmuş ya da rüzgâr tarafından sürüklenerek ıssız bir köşeye atılmış gibi olur.
Bu böyledir. Kim Allah´ın emrettiği ibadet biçimlerine saygı gösterirse hiç kuşkusuz bu saygı kalplerdeki takvadan kaynaklanır.
Kurbanlık hayvanlar belirli bir süreye kadar size yararlı olur, sonra varacakları yer o tarihi evdir. (Beytullah´tır.)
Biz her ümmete kurban kesmeyi, ibadet olarak emrettik. Amaç, Allah´ın insanlara rızık olarak sunduğu hayvanları keserken O´nun adını anmaktır. İlahınız tek ilahtır, yalnız O´na boyun eğiniz. Ey Muhammed, alçak gönüllü saygılıları müjdele.
Onlar ki, yanlarında Allah´ın adı anıldığında kalpleri ürperir, başlarına gelen belalara karşı sabrederler, namaz kılar ve kendilerine verdiğimiz rızıkların bir bölümünü Allah yolunda harcarlar.
Büyükbaş hayvan kurban etmeyi de Allah´ın size emrettiği ibadet biçimlerinden saydık. Onlar size çeşitli yararlar sağlarlar. Ön ayaklarını bağlayarak onları boğazlarken Allah´ın adını anınız. Yan üstü düşüp öldüklerinde, etlerinden hem kendiniz yiyiniz, hem de isteyene ve istemeyene yediriniz. Şükredesiniz diye o hayvanları böylece yararınıza sunduk.
Bu hayvanların ne etleri ve ne de kanları Allah´a ulaşacaktır. Allah´a ulaşacak olan şey, sadece gönlünüzdeki Allah saygısıdır, takvadır. Bu şekilde onları yararınıza sunduk ki, sizi doğru yola ilettiği gerekçesi ile Allah´ın yüceliğini dile getiresiniz. Ey Muhammed, iyi ameller işleyenleri müjdele.
Hiç kuşkusuz Allah mü´minleri destekler, savunur; yine hiç şüphesiz Allah hiçbir emanetine hıyanet edeni ve nankörü sevmez.
Saldırıya uğrayan mü´minlere savaşma izni verilmiştir. Çünkü onlar zulme uğramışlardır. Hiç kuşkusuz Allah´ın onlara yardım etmeye gücü yeter.
Onlar sırf «Rabb´imiz Allah´dır» dediler diye haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah bir kısım insanları diğer bir bölümü aracılığı ile savmasaydı nice manastır, havra ve içlerinde Allah´ın adı, çokça anılan cami yıkılıp giderdi. Kim Allah´a yardım ederse bilsin ki Allah da mutlaka kendisine yardım edecektir. Hiç şüphesiz Allah güçlü ve üstün iradelidir.
Onlar ki, eğer biz kendilerini yeryüzünde egemen kılarsak namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emrederek kötülükten sakındırırlar. Her şeyin akıbeti Allah´a aittir.
Ey Muhammed, eğer müşrikler seni yalanlıyorlarsa bil ki, Nuh´un soydaşları, Adoğulları ve Semudoğulları da peygamberlerini yalanlamışlardı.
İbrahim´in soydaşları, Lût´un soydaşları da öyle.
Medyenliler de öyle. Musa´yı da yalanlamışlardı. Ben bütün bu kâfirlere önce mühlet tanıdım, sonra yakalarına yapıştım. Onlara indirdiğim darbe nasıldı?
Halkı zalim olan nice kenti yok ettik. Yapılarının duvarları, yere inen tavan yıkıntılarının üzerine çökmüştür. Nice su kuyularını kullanan kalmamış, nice korunaklı köşkleri ıssız kalmıştır.
Müşrikler yeryüzünü gezmiyorlar mı ki, bu sayede kalpleri gördüklerinden ibret alabilsin ve kulakları söylenenleri işitebilecek bir duyarlık kazansın. Çünkü kör olan onların gözleri değildir, fakat göğüs boşluklarındaki kalpleri kördür, duyarsızdır.
Onlar senden azabımın bir an önce gerçekleşmesini istiyorlar. Oysa Allah sözünden caymaz ve Rabb´inin katındaki bir gün, sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir.
Halkı zalim olan nice kente önce mühlet tanıdım, sonra yakasına yapıştım. Sonunda bana dönülecektir.
De ki; «Ey insanlar, ben sizin için sadece açık sözlü bir uyarıcıyım.»
İman edip iyi ameller işleyenler için bağışlanma ve onurlu rızık vardır.
Ayetlerimizi gözden düşürüp etkisiz bırakmak için birbirleri ile kıyasıya yarışanlar ise cehennemliktirler.
Senden önce gönderdiğimiz bütün resuller ve nebiler bir şey dilediklerinde şeytan bu dileklerini mutlaka birtakım beşeri arzular karıştırdı. Fakat Allah, şeytanın körüklediği bu arzuları her defasında gidererek arkasından ayetlerini pekiştirdi. Allah her şeyi bilir ve her yaptığı yerindedir.
Amaç şeytanın körüklediği bu arzular vesilesi ile kalpleri hasta olanları ve katı yüreklileri sınavdan geçirmektir. Hiç kuşkusuz zalimler gerçeğe son derece uzak düşen bir ayrılığa saplanmışlardır.
Diğer bir amaç, kendilerine bilgi verilenlerin, Kur´anın Rabb´inin gönderdiği bir gerçek olduğunu anlayarak ona inanmaları, ona karşı yürekten saygı duymalarıdır. Hiç kuşkusuz Allah, mü´minleri doğru yola iletir.
Kâfirler ise ansızın kıyamet günü ile karşı karşıya kalıncaya ya da «ertesi olmayan» o son günün azabına uğrayıncaya kadar Kur´an hakkında sürekli kuşku beslerler.
O gün kesin egemenlik Allah´ın tekelindedir. Onlar hakkında hükmünü verir. İman edip iyi ameller işleyenler nimet cennetlerine girerler.
Kâfir olup ayetlerimizi yalanlayanları ise onur kırıcı bir azap bekliyor.
Allah yolunda yurtlarından göçettikten sonra öldürülenlere ya da ölenlere gelince Allah onlara rızıkların en güzelini sunacaktır. Hiç kuşkusuz Allah rızık sunanların en hayırlısıdır.
O, onları kesinlikle hoşnut olacakları bir yere yerleştirecektir. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi bilir ve yumuşak tutumludur.
Bu böyledir. Kim kendine haksızlık yapanlara gördüğü haksızlık kadar karşılık verdikten sonra saldırıya uğrarsa, Allah kendisine kesinlikle yardım eder. Hiç şüphesiz Allah bağışlayıcıdır, affedicidir.
Bu böyledir. Allah geceyi gündüze dönüştürür, gündüzü de geceye dönüştürür. Hiç şüphesiz Allah her şeyi işitir ve her şeyi görür.
Bu böyledir. Allah gerçektir ve onların Allah dışındaki imdada çağırdıkları düzmece ilahlar asılsızdır. Allah yüce ve uludur.
Allah´ın gökten su indirdiğini ve bu sayede yeryüzünün yemyeşil olduğunu görmüyor musun? Hiç kuşkusuz Allah latiftir ve her şeyden haberdardır.
Göklerde ve yerde bulunan tüm varlıklar O´nundur. Hiç kuşkusuz Allah zengindir ve övgüye layıktır..
Görmüyor musun ki, Allah yeryüzündeki tüm varlıkları ve emri uyarınca denizde yüzen gemileri yararınıza sundu. O yeryüzüne düşmesin diye göğü askıda tutuyor. O ancak O´nun izni ile yere düşer. Hiç şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir.
Sizi yaratan, sonra öldüren ve sonra tekrar diriltecek olan O´dur. Hiç kuşkusuz insan pek nankördür.
Biz her ümmet için uygulayacakları ayrı ibadet biçimleri belirledik. O halde müşrikler bu konuda seninle kesinlikle tartışmamalıdırlar. Sen insanları Rabb´ine çağır. Hiç kuşkusuz sen doğru yoldasın.
Eğer onlar seninle tartışmaya girerlerse de ki; «Allah, yaptıklarınızı çok iyi bilir.»
Allah, kıyamet günü görüş ayrılığına düştüğünüz konulara ilişkin hükmünü verecektir.
Allah´ın gökte ve yerde bulunan her şeyi bildiğini bilmiyor musun? Bunların hepsi (O´nun katındaki) bir kitapta kayıtlıdır. Bu, Allah için kolay bir iştir.
Müşrikler, Allah´ı bir yana bırakarak haklarında hiçbir destekleyici delil indirilmemiş ve mahiyetlerine ilişkin hiçbir şey bilmedikleri sözde ilahlara tapıyorlar. Zalimler hiçbir destekçi bulamazlar.
Kâfirlere açık anlamlı ayetlerimiz okunduğunda içlerinde kabaran öfkeyi ve nefreti yüzlerinden okuyabilirsin. Neredeyse ayetlerimizi okuyanların üzerlerine çullanacak gibi olurlar. Onlara de ki; «Size bu öfkenizden daha kötüsünü haber vereyim mi?: Cehennem ateşi! Allah onu kâfirler için hazırladığını bildirmiştir. Ne kötü bir akıbettir o!»
Ey insanlar, size bir örnek verildi, şimdi onu dinleyiniz: Allah´ı bir yana bırakarak yalvardığınız sözde ilahlar var ya, onların hepsi biraraya gelseler bir sinek bile yaratamazlar. Buna karşılık eğer sinek onların vücudundan son derece küçük bir parça kapıp götürse onu, onun ağzından geri alamazlar. Demek ki kovalayan da aciz, kovalanan da!
Onlar Allah´ın ululuğunu gerektiği gibi kavrayamamışlardır. Hiç kuşkusuz Allah güçlüdür ve üstün iradelidir.
Allah, meleklerden de elçiler seçer, insanlardan da. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi işitir, her şeyi görür.
O, onların önlerindekileri (geleceklerini) de bilir, arkada bıraktıklarını (geçmişlerini) de. Olup biten her şeyin son mercii O´dur.
Ey insanlar, ruküa varınız, secde ediniz, Rabb´inize kulluk ediniz ve iyi işler yapınız ki, kurtuluşa ve mutlu sona eresiniz.
Allah´ın rızası uğrunda gerektiği gibi cihad ediniz. O sizi bu görevi yapmak üzere seçti. Din konusunda size hiçbir zorluk yüklemedi. Atanız İbrahim´in dinidir bu. Allah sizi gerek daha önceki kutsal kitaplarda gerekse elinizdeki Kur´anda «müslüman» olarak adlandırdı. Amaç, Peygamberin size tanık ve canlı örnek olması, sizin de diğer insanlara tanık ve canlı örnek olmanızdır. Öyleyse namazı kılınız, zekâtı veriniz ve Allah´a sımsıkı bağlanınız. Sizin efendiniz, koruyucunuz O´dur. O ne güzel efendi ve ne güzel destekleyicidir!
Ey insanlar, rabbinizden korkup sakının, çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir.
Onu gördüğünüz gün, her emzikli kendi emzirdiğini unutup geçecek ve her gebe kendi yükünü düşürecektir. İnsanları da sarhoş olmuş görürsün, oysa onlar sarhoş değillerdir. Ancak Tanrı´nın azabı pek şiddetlidir.
İnsanlardan kimi, Tanrı hakkında bilgisi olmaksızın tartışır durur ve her azgın kaypak şeytanının peşine düşer.
Ona yazılmıştır: "Kim onu veli edinirse, şüphesiz o (şeytan) onu şaşırtıp saptırır ve onu çılgın ateşin azabına yöneltir."
Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alaktan, sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkca göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir ecele kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiç bir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir.
İşte böyle; şüphesiz Tanrı, hakkın kendisidir ve şüphesiz ölüleri diriltir ve gerçekten her şeye güç yetirendir.
Gerçek şu ki, kıyamet saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur. Gerçekten Tanrı kabirlerde olanları diriltecektir.
İnsanlardan kimi, hiç bir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı kitabı olmaksızın Tanrı hakkında tartışır durur.
Tanrı´nın yolundan saptırmak amacıyla ´gururla salınıp kasılarak´ (bunu yapar); dünyada onun için aşağılanma vardır, kıyamet günü de yakıcı azabı ona tattıracağız.
(Ey insan) Bu, senin ellerinin önden takdim ettikleridir. Şüphesiz Tanrı, kullar için zulmedici değildir.
İnsanlardan kimi, Tanrı´ya bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir (kalebe). O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır.
Tanrı´dan başka, kendisine ne zararı dokunan, ne yararı olan şeylere yakarır. İşte bu, en uzak bir sapıklıktır.
(Ya da) Zararı, yararından daha yakın olana tapar; ne kötü yardımcı ve ne kötü yoldaştır.
Şüphesiz Tanrı, inanıp salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Gerçekten Tanrı her istediğini yapar.
Kim, Tanrı´nın ona, dünyada ve ahirette kesin olarak yardım etmeyeceğini sanıyorsa, göğe bir araç uzatsın sonra kesiversin de bir bakıversin, kurduğu düzen, onun öfkesini giderebilecek mi?
İşte biz onu (Kuran´ı) apaçık ayetler olarak indirdik; şüphesiz Tanrı, dilediğini hidayete yöneltir.
Gerçekten inananlar, Yahudiler, Sabiiler, Hristiyanlar, Mecusiler ve şirk koşanlar; şüphesiz Tanrı, kıyamet günü aralarını ayıracaktır. Doğrusu Tanrı her şeyin üzerinde şahid olandır.
Görmedin mi ki, gerçekten göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Tanrı´ya secde etmektedirler. Birçoğu üzerine azab hak olmuştur. Tanrı kimi aşağılık kılarsa, artık onun için bir yüceltici yoktur. Şüphesiz Tanrı dilediğini yapar.
İşte bunlar çekişen iki gruptur, rableri konusunda çekiştiler. İşte o küfredenler, onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de kaynar su dökülür.
Bununla karınları içinde olanlar ve derileri eritilmiş olur.
Onlar için demirden kamçılar vardır.
Ne zaman oradan, sarsıcı üzüntüden çıkmak isterlerse, oraya geri çevrilirler ve (onlara:) "Yakıcı azabı tadın" (denir).
Hiç kuşkusuz Tanrı, inananları ve salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere sokar, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler; oradaki elbiseleri ipek(ten)dir.
Onlar sözün en güzeline iletilmişlerdir ve övülen doğru yola iletilmişlerdir.
Gerçek şu ki, küfredip Tanrı yolundan ve yerlilerle dışarıdan gelenler için eşit olarak (haram ve kıble) kıldığımız Mescid-i Haram´dan alıkoyanlara, orada zulmederek adaletten ayrılanlara acı bir azab tattırırız.
Hani biz İbrahim´e Evin (Kabe´nin) yerini belirtip hazrladığımız zaman (şöyle emretmiştik:) "Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut."
"İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya, gerekse uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler."
Kendileri için bir takım yararlara şahid olsunlar ve kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (kurban adarken) Tanrı´nın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu da doyurun.
Sonra kirlerini gidersinler ve adaklarını yerine getirsinler. Beyt-i Atik´i tavaf etsinler.
İşte böyle; kim Tanrı´nın haram kıldıklarını (gözetip hükümlerini) yüceltirse Rabbinin katında kendisi için hayırlıdır. Size (haklarında yasaklar) okunanlar dışındaki hayvanlar helal kılındı. Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının; yalan söz söylemekten de kaçının.
Hanifler olarak O´na (hiç bir) ortak koşmaksızın. Kim Tanrı´ya ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir.
İşte böyle; kim Tanrı´nın şiarlarını yüceltirse, şüphesiz bu, kalplerin takvasındandır.
Onlarda sizin için adı konulmuş bir ecele kadar yararlar vardır. Sonra onların yerleri Beyt-i Atik´tir.
Biz her ümmet için bir ´mensek´ kıldık, O´nun kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine Tanrı´nın adını ansınlar diye. İşte sizin tanrınız bir tek tanrıdır; artık yalnızca O´na teslim olun. Sen alçak gönüllü olanlara müjde ver.
Onlar ki, Tanrı anıldığı zaman kalpleri ürperir; kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir.
İri cüsseli develeri size Tanrı´nın işaretlerinden kıldık, sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar bir dizi halinde (veya saf tutmuşcasına ayakta durup) boğazlanırken Tanrı´nın adını anın; yanları üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin, kanaatkara ve isteyene yedirin. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz.
Onların etleri ve kanları kesin olarak Tanrı´ya ulaşmaz, ancak O´na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O´nun size hidayet vermesine karşılık Tanrı´yı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver.
Şüphesiz Tanrı, (müşriklerin saldırı ve sinsi tuzaklarını) inananlardan uzaklaştırmaktadır. Gerçekten Tanrı hain ve (pek) kafir olan kimseyi sevmez.
Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılana (müminlere, savaşma) izni verildi. Şüphesiz Tanrı, onlara yardım etmeye güç yetirendir.
Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Tanrı´dır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Tanrı´nın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Tanrı´ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Tanrı kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Tanrı, güçlü olandır, aziz olandır.
Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, marufu buyururlar, münkerden sakındırırlar. Bütün buyrukların sonu Tanrı´yadır / Tanrı´ya aittir.
Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan önce Nuh, Ad, Semud kavmi de yalanlamıştı.
İbrahim´in kavmi ve Lut´un kavmi de.
Medyen halkı da (peygamberlerini yalanlamıştı). Musa da yalanlanmıştı. Böylelikle ben, o kafirlere bir süre tanıdım sonra onları yakalayıverdim. Nasılmış benim inkarım?
(Halkı) Zulmediyorken yıkıma uğrattığımız nice ülkeler vardır ki, şimdi onların altları üstlerine gelmiş ıpıssız durmakta, kullanılamaz durumdaki kuyuları (terkedilmiş bulunmakta), yüksek sarayları (çın çın ötmektedir).
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü doğrusu, gözler kör olmaz ancak sinelerdeki kalpler körelir.
Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar. Tanrı vaadine kesin olarak muhalefet etmez. Gerçekten, senin rabbinin katında bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.
Nice ülkeler vardır ki, (halkı) zulmediyorken ben ona bir süre tanıdım, sonra yakalayıverdim; dönüş yalnızca banadır.
De ki: "Ey insanlar, gerçekten ben sizin için yalnızca bir uyarıcıyım."
Buna göre, inanıp salih amellerde bulunanlar, onlar için bir bağışlanma (mağrifet) ve üstün bir rızık vardır.
Ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalar harcayanlar, alevli ateşin halkıdır.
Biz senden önce hiç bir resul ve nebi göndermiş olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dilediğine (bir kuşku vaya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Tanrı, şeytanın katıp bırakmalarını giderir, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırıp pekiştirir. Tanrı, gerçekten bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.
Şeytanın (bu tür) katıp bırakmaları, kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri (her türlü) duyarlılıktan yoksun bulunanlara (Tanrı´nın) bir deneme kılması içindir. Şüphesiz zalimler, (gerçeğin kendisinden) uzak bir ayrılık içindedirler.
(Bir de) Kendilerine ilim verilenlerin, bunun (Kuran´ın) hiç tartışmasız rablerinden olan bir gerçek olduğunu bilmeleri için; böylelikle ona, inansınlar ve kalpleri ona tatmin bulmuş olarak bağlansın. Şüphesiz Tanrı inananları dosdoğru yola yöneltir.
Küfredenler ise, kıyamet saati onlara apansız gelinceye veya kesintiye uğramış (akim, verimsiz) bir günün azabı onlara yetişinceye kadar ondan (Kuran´dan) yana şüphe içinde sürgit kalacaklardır.
Mülk, o gün yalnızca Tanrı´nındır. O, aralarında hükmedecektir. Artık inanıp salih amellerde bulunanlar; nimetlerle donatılmış cennetler içindedirler.
Küfredip ayetlerimizi yalanlayanlar; artık onlar için aşağılatıcı bir azab vardır.
Tanrı yolunda hicret edip öldürülen veya ölenlere gelince muhakkak Tanrı, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Tanrı, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
Onları, kendisinden gerçekten hoşnut kalacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Tanrı, bilendir, halimdir.
İşte böyle; her kim kendisine yapılan haksızlığın benzeriyle karşılık verir, sonra aleyhine ´azgınlık ve saldırıda´ bulunulursa, Tanrı, mutlaka ona yardım eder. Şüphesiz Tanrı, affedicidir, bağışlayıcıdır.
İşte böyle; çünkü Tanrı geceyi gündüze bağlayıp katar ve gündüzü geceye bağlayıp katar. Şüphesiz Tanrı, işitendir, görendir.
İşte böyle; çünkü Tanrı, hakkın ta kendisidir. O´nun dışında, onların taptıkları ise, şüphesiz batılın ta kendisidir. Gerçekten Tanrı, yücedir, büyüktür.
Görmedin mi, Tanrı, gökten su indirdi, böylece yeryüzü yemyeşil donatıldı. Şüphesiz Tanrı, lütfedicidir, her şeyden haberdardır.
Göklerde ve yerde her ne varsa O´nundur. Şüphesiz Tanrı, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan (Gani)dır, övülmeye layık olandır.
Görmedin mi, Tanrı, yerdekileri ve denizde onun buyruğuyla akıp giden gemileri sizin yararınıza / kullanımınıza verdi. Ve izni olmadıkça, göğü yerin üstüne düşmekten alıkoyar. Şüphesiz Tanrı, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir.
Sizi diri tutan, sonra öldürecek, sonra da diriltecek olan O´dur. Gerçekten insan (pek) kafirdir.
Biz her ümmete bir ´ibadet tarzı´ (mensek) kıldık, onlar bu tarz üzere ibadet etmektedirler. Öyleyse, buyrukta seninle çekişmesinler. Sen rabbine çağır. Şüphesiz sen dosdoğru bir hidayet üzerindesin.
Eğer seninle mücadeleye girişirlerse de ki: "Tanrı yapmakta olduklarınızı daha iyi bilir."
"Tanrı, kıyamet günü, kendisinde ihtilafa düştüğünüz şey hakkında aranızda hükmedecektir."
Tanrı´nın, gökte ve yerde olanların hepsini bilmekte olduğunu bilmiyor musun? Gerçekten bunlar bir kitaptadır. Hiç şüphesiz bunlar(ı bilmek), Tanrı için pek kolaydır.
Onlar, Tanrı´yı bırakıp da (Tanrı´nın) kendisine bir delil indirmediği ve haklarında (hiç bir) bilgileri olmayan şeylere tapıyorlar. Zulmedenler için hiç bir yardımcı yoktur.
Onlara karşı apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, sen o küfredenlerin yüzlerindeki inkarı tanıyabilirsin. Neredeyse, kendilerine karşı ayetlerimizi okuyanın üzerine çullanıverecekler. De ki: "Size, bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş... Tanrı, onu küfredenlere vaadetmiş bulunmaktadır; ne kötü bir duraktır."
Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Tanrı´nın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için bir araya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de.
Onlar, Tanrı´nın gerçek gücünü ölçemediler / değerlendiremediler veya onlar Tanrı´nın gücünü gerçekten / gerektiği gibi değerlendiremediler. De ki: Kuşkusuz Tanrı güç sahibidir, azizdir.
Tanrı, meleklerden elçiler seçer ve insanlardan da. Şüphesiz Tanrı işitendir, görendir.
O önlerindekini ve arkalarındakini bilir ve (bütün) buyruklar Tanrı´ya döndürülür.
Ey inananlar, rüku edin, secdeye varın, rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin, umulur ki kurtuluş bulursunuz.
Tanrı adına gerektiği gibi cihad edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim´in dini(nde olduğu gibi). O (Tanrı ) bundan daha önce de, bunda (Kuran´da) da sizi "müslümanlar" olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Tanrı´ya sarılın; sizin Mevlanız O´dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı!
Ey insanlar, Rabbiniz (in azabın) dan sakının. Çünkü o saatin zelzelesi büyük bir şeydir.
Onu göreceğiniz gün emzikli her (kadın kendi başının derdiyle) emzirdiğini unutup geçer, yüklü her (gebe kadın) yükünü (çocuğunu) düşürür. İnsanları serhoş (olmuş gibi) görürsün. Halbuki onlar serhoş değildirler. Fakat Allahın azâbı pek çetindir.
İnsanlardan kimi Allah (ın dîni) hakkında bir bilgisi olmaksızın münâkaşa eder durur ve (bu hususda) her azgın şeytanın ardına düşer.
(Öyle şeytan ki) aleyhinde şu (ilâhî) hüküm yazılmışdır: «Kim bunu dost edinirse şübhesiz bu, onu sapdırır, onun o alevli ateşin (cehennemin) azabına götürür».
Ey insanlar, eğer siz öldükden sonra dirilmek hususunda herhangi bir şübhe içinde iseniz şu muhakkakdır ki biz sizi (n aslınızı) toprakdan, sonra (onun zürriyetini) insan suyundan, sonra pıhtılaşmış bir kandan, daha sonra da hilkati belli belirsiz bir çiğnem etden yaratdık (ve bunları) size (kemâl-i kudretimizi) apaçık gösterelim diye (yapdık). Sizi dileyeceğimiz muayyen bir vaktâ kadar rahmlerde durduruyoruz, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz, daha sonra da kuvvetinize (yiğitlik çağına) ermeniz için (büyütüyoruz). Kiminiz öldürülüyor, kiminiz de (evvelki) bilgi (sin) den sonra (artık) hiç bir şey bilmemek üzere ömrün en fena (devresine) doğru gerisin geri itiliyor. Sen yer (yüzünü) kupkuru ve ölü görürsün. Fakat biz onun üstüne suyu (yağmuru) indirdiğimiz zaman o harekete gelir, kabarır, her güzel çiftden nice nebat bitirir.
Bunun sebebi şudur: Çünkü Allah Hakkın ta kendisidir. Hakıykat, ölüleri O diriltiyor. O, şübhesiz her şey´e hakkıyle kaadirdir.
Ve çünkü o saat elbette gelecekdir. Onda hiç bir şübhe yokdur. Muhakkak Allah kabirlerde olan kimseleri de diriltib kaldıracakdır.
(8-9) İnsanlar içinde öyle kişi vardır ki ne bir bilgisi, ne istidlal edeceği bir senedi, ne de aydınlatıcı bir kitabı olmaksızın, (sırf insanları) Allah yolundan sapdırmak için, (kibir ve azametle) yanını eğib bükerek Allah hakkında kavga eder durur. Dünyâda rüsvaylık onundur. Biz ona kıyamet gününde de yangın (cehennem) azabını tatdıracağız.
(8-9) İnsanlar içinde öyle kişi vardır ki ne bir bilgisi, ne istidlal edeceği bir senedi, ne de aydınlatıcı bir kitabı olmaksızın, (sırf insanları) Allah yolundan sapdırmak için, (kibir ve azametle) yanını eğib bükerek Allah hakkında kavga eder durur. Dünyâda rüsvaylık onundur. Biz ona kıyamet gününde de yangın (cehennem) azabını tatdıracağız.
Bunun sebebi iki elinin öne sürdüğü şeylerdir ve çünkü Allah, şübhesiz, kulları hakkında zulümkâr değildir.
İnsanlardan kimi de Allaha, (dîninin) yalınız bir taraf (ın)-dan (tutub), ibâdet eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa ona yapışır. Eğer bir fitne isaabet ederse yüzü üstü döner. Dünyâda da, âhiretde de hüsrana uğramışdır o. Bu ise apaçık ziyanın ta kendisidir.
O, Allahı bırakır da kendisine ne zarar, ne fâide vermeyecek olan şeylere tapar. Bu ise (Hakdan) en uzak sapıklığın ta kendisidir.
(Evet) o, zararı fâidesinden daha yakın olana tapar. (Tapdığı o nesne) ne kötü yardımcı, ne fena yoldaşdır!
Şübhesiz ki Allah, îman eden ve güzel güzel amel (ve hareketlerde bulunan kimseleri altından ırmaklar akıp duran cennetlere sokar. Hakıykat, Allah ne dilerse yapar.
Kim dünyâda da, âhiretde de ona (o peygambere) Allahın asla yardım etmeyeceğini sanıyorsa (evinin) tavan (ın) a bir ip uzatsın, sonra kendini (yerden) kes (ib boğ) sun da bir baksın, (bu) hıylesi onun öfkelenmekde olduğu şey´i behemehal giderecek mi?!
İşte biz onu (Kur´ânı) böyle açık açık âyetler haalinde indirdik. Şübhesiz ki Allah (ancak) kimi dilerse ona hidâyet eder.
O îman edenler, o Yahudiler, o Sabaiîler, o Nasraanîler, o Mecûsîler, o (Allaha) eş koşanlar (yok mu?) Allah kıyamet günü (bütün) bunların aralarını mutlakaa ayıracakdır. Çünkü Allah her şey´i hakkıyle görüb bilendir.
Görmedin mi, göklerde olan herkes (herşey) ve yerde bulunan herkes (herşey), güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların bir çoğu hakıykaten Allaha secde ediyor. Bir çoğunun üzerine de azâb hak olmuşdur. Allah kimi (bedbahtlıkla) hor kılarsa onu seâdete kavuşduracak (hiç bir kuvvet) yokdur. Şübhesiz ki Allah ne dilerse (onu) yapar.
Bu iki (sınıf, ya´nî îman edenlerle etmeyenler) Rableri (nin dîni) hakkında birbiriyle da´valaşan hasım iki (zümre) dir. İşte o küfredenler (yok mu?) onlar için ateşden elbiseler biçilmişdir. Başkalarının üzerine de kaynar su dökülecekdir onların.
Bununla karınlarının içinde ne varsa hepsi de derileri eritilecekdir.
Onlar için demirden kamçılar da var.
Ne zaman oradan, (çektiği) ıztırabdan (dolayı) çıkmak isterlerse yine içerisine iade olunurlar (ve kendilerine): «Tadın (bu) yangın azabını» (denilir).
Şübhesiz ki Allah îman edib de güzel güzel amel (ve hareketlerde bulunanları altından ırmaklar akıb duran cennetlere sokacak. Orada bunlar altundan bileziklerle, incilerle bezenecekler. Orada giyecekleri de ipekdir.
Onlar sözün en güzeline irşâd edilmişler, kendisine çok hamdedilen (Allah) ın doğru yoluna iletilmişlerdir.
Hakıykat, o küfredenler, o Allahın yolundan ve kendisi (ni ziyaret) de yerli, müsâfir insanları müsâvî kıldığımız Mescid-i haramdan alıkoymakda olanları... Kim orada zulm ile ilhaada yeltenirse biz ona pek acıklı bir azâb tatdırırız.
Hatırla o zamanı ki biz Beytin yerini İbrâhîme: «Bana hiç bir şey´i eş tutma, Beytini tavaaf edenler, kıyam edenler, rükû´ ve sücûd edenler için iyice temizle» diye merci´ yapmışdık.
«İnsanlar içinde haccı i´lân et. Gerek yaya, gerek her uzak yoldan gelecek arık develerin üstünde (süvârî) olarak sana gelsinler».
«Tâki kendilerine âid menfeatlere şâhid (ve haazır) olsunlar. Allahın rızk olarak kendilerine verdiği dört ayaklı davarlar (kurbanlıklar) üzerine ma´lûm olan günlerde Allahın adını ansınlar. İşte bunlardan yeyin, yoksulu, fakîri de doyurun».
«Sonra kirlerini gidersinler. Adaklarını yerine getirsinler ve o Beyt-i atıykı tavaaf etsinler».
İşte (emir) budur. Kim Allahın hürmet (edilmesini emreylediği şey) lere ta´zıymde bulunursa bu, Rabbi indinde kendisi için (mahz-ı) hayırdır. Karşınızda okunagelenler müstesna olmak üzere davarlar sizin için halâl kılındı. O halde murdardan, putlardan kaçının, yalan sözden çekinin.
Allahın muvahhidleri, Ona eş tutmayanlar olarak (kaçının, çekinin). Kim Allaha eş koşarsa o, yüksekden düşüb de (parçalanmış ve) kendisini kuş kapmış, yahud rüzgâr onu uzak bir yere atmış (nesne) gibidir.
Bu, budur, kim Allahın şeaairini büyük tanırsa şübhesiz ki bu, kalblerin takvaasındandır.
Onlardan muayyen bir zamana kadar sizin için menfeatler vardır. Sonra varacakları (kurban edilecekleri) yer Beyt-i atıyka müntehidir.
Biz her ümmet için kurban kesmeyi meşru´ kıldık, kendilerini rızıklandırdığı dört ayaklı davarlar üzerine (yalınız) Allahın adını ansınlar diye. İşte sizin Tanrınız bir tek Tanrıdır. O halde Ona teslîm olun. (Habibim) sen mutıy´ ve mütevazı´ olanları müjdele.
(Öyle mutıy´ ve mütevâzi´ olanlar ki) Allah anılınca onların kalbleri kork (u ile oyn) ar. Onları kendilerine isaabet eden (mihnetlere, zorluklara) sabredenlerdir. Namazı dosdoğru kılanlardır. Kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden (Allah için) harcarlar.
Biz, kurbanlık develeri de sizin için Allahın şeaairinden kıldık. Onlarda size hayır vardır. O halde onlar ayakda dur (ub boğazlanır) larken üzerlerine Allahın ismini anın. Yanları üstü düş (üb öl) dükleri vakit da ondan hem kendiniz yeyin, hem ihtiyâcını gizleyen ve gizlemeyib dilenen fakîr (ler) e yedirin. Onları, şükredesiniz diye, böylece size müsahhar kıldık.
Onların ne etleri, ne kanları hiç bir zaman Allaha (yükselib) erişmez. Fakat sizden Ona (yalınız) takvaa ulaşır. Size olan hidâyetine karşı Allâhı büyük tanımanız içindir ki O, bunları böylece size raam etmişdir. (Habîbim) iyi hareket edenleri müjdele.
Şübhesiz ki Allah (müşriklerin ezasını) îman edenlerden defedecekdir. Çünkü Allah hıyânetkâr ve nankör olan herkesi sevmez.
Kendileriyle mukaatele edilen (ya´nî düşmanların hücumuna uğrayan mü´min) lere, uğradıkları o zulümden dolayı, (bilmukaabele harbe) izin verildi. Şübhesiz ki Allah onlara yardım etmiye elbette kemâliyle kaadirdir.
Onlar (o müminlerdir ki) haksız yere ve ancak «Rabbimiz Allahdır» diyorlar diye yurdlarından çıkarılmışlardır. Allah ba´zı insanları (n şerrini diğer) ba´zısı ile def etmeseydi içlerinde Allahın adı çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler muhakkak yıkılıb giderdi. (Dînine) yardım edenlere elbet Allah da yardım eder. Şübhesiz ki Allah kavidir, yegâne gaalibdir.
Onlar, (o müminlerdir ki) eğer kendilerine yer (yüzün) de bir iktidar mevkii verirsek dosdoğru namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emr ederler, kötülükden vaz geçirmiye çalışırlar. (Bütün) umurun aakıbeti (nihayet) Allaha (râci´) dir.
(42-43-44) Eğer (kâfirler) seni tekzîb ediyorlarsa onlardan evvel Nuuh kavmi, Aad, Semuud (kavmleri), İbrâhîm kavmi, Lût kavmi ve Medyen Yârânı da (peygamberlerini) tekzîb etmişlerdir. Muusâ dahi tekzîb edilmiştir. Nihayet ben o kâfirlere (ukuubet hususunda) bir mühlet verdim de sonra onları yakaladım. (Bak) benim inkârım (inkılâbım) nasıl imiş!
(42-43-44) Eğer (kâfirler) seni tekzîb ediyorlarsa onlardan evvel Nuuh kavmi, Aad, Semuud (kavmleri), İbrâhîm kavmi, Lût kavmi ve Medyen Yârânı da (peygamberlerini) tekzîb etmişlerdir. Muusâ dahi tekzîb edilmiştir. Nihayet ben o kâfirlere (ukuubet hususunda) bir mühlet verdim de sonra onları yakaladım. (Bak) benim inkârım (inkılâbım) nasıl imiş!
(42-43-44) Eğer (kâfirler) seni tekzîb ediyorlarsa onlardan evvel Nuuh kavmi, Aad, Semuud (kavmleri), İbrâhîm kavmi, Lût kavmi ve Medyen Yârânı da (peygamberlerini) tekzîb etmişlerdir. Muusâ dahi tekzîb edilmiştir. Nihayet ben o kâfirlere (ukuubet hususunda) bir mühlet verdim de sonra onları yakaladım. (Bak) benim inkârım (inkılâbım) nasıl imiş!
(Evet) nice memleket (ler vardı) ki (halkı) zulümde devam edib dururlarken biz onları (mahv-ü) helak etdik. Şimdi dıvarlar tavanlarının üstüne çökmüş (ıpıssız kalmış) dır (o yerler). Ve (biz nice) kuyu (lar) ı muattal, (nice) yüksek saray (ları bomboş bırakdık).
(Hiç de) yer (yüzün) de gezib dolaşmadılar mı ki (bari) bu sebeble düşünecek kalblere, bu suretle işidecek kulaklara mâlik olsunlar). Fakat hakıykat şudur ki (yalınız maaddî) gözler kör olmaz, fakat (asıl) sinelerin içindeki kalbler kör olur.
Senden (başlarına çatacak) azâbı (n) çabucak gelmesini isterler. Allah, tehdidinden asla caymaz. Hakıykat, Rabbinin indinde bir gün sizin sayacaklarınızdan bin yıl gibidir.
(Halkı sizin gibi) zulümde devam edib dururken kendisine mühlet verdiğim nice memleket vardır ki ben onları nihayet (azabımla) yakalayıverdim. Dönüş ancak banadır.
De ki: «Ey insanlar, ben size ancak (gelecek) tehlikeleri apaçık anlatanım».
İşte hem îman edenler, hem güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlar: Mağfiret ve bitmez tükenmez rızık onlarındır.
Âyetlerimiz (in, akıllarınca, red ve ibtaali) hususunda birbirini âciz bırakacak bir halde (fesâd yarışına) koşanlar (a gelince:) onlar da çok alevli ateşin (cehennemin) yaranıdırlar.
Biz, senden evvel hiçbir resul, hiç bir nebî göndermedik ki o, (bir şey) arzu etdiği zaman şeytan onun dileği hakkında ille (bir fitne meydana) atmış olmasın. Nihayet Allah, şeytanın ilkaa edeceği (o fitneyi) giderir, ibtaal eder. Yine Allah âyetlerini sabit (ve mahfuz) kılar. Allah (her şey´i) hakkıyle bilendir, tam hüküm ve hikmet saahibidir.
(Allahın buna müsâade buyurması) şeytanın (meydana) atacağı (fitneyi) kalblerinde bir maraz bulunanlara, yürekleri katı olanlara bir imtihan (vesilesi) yapmak içindir. Hiç şüphe yok ki o zaalimler (hakdan) uzak bir ayrılık (ve muhaalefet) içindedirler.
Bir de bu, kendilerine ilim verilenlerin onun (Kur´ânın) muhakkak Rabbinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilib de ona (tam) îman etmeleri ve kalblerinden tam bir itmi´nan haasıl olması içindir. Şübhesiz ki Allah, (o suretle) îman edenleri doğru bir yola iletir.
Küf (ü inkâr) edenler ise kendilerine o saat ansızın gelinceye, yahud kısır bir günün azâbı çatıncaya kadar ondan (Kur´andan) yana mütemâdi bir şek içinde kalırlar.
O gün mülk (-ü saltanat yalınız) Allahındır. (Mü´minlerle kâfirlerin) aralarında O hükmeder. Artık îman edenler, güzel güzel de amel (ve hareket) lerde bulunanlar Naıym cennetlerinin içindedir.
Kâfir olub da bizim âyetlerimizi yalan sayanlar, işte onlar, onlar için de hor (ve zelîl) edici bir azâb vardır.
Allah yolunda hicret edib de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlar (a gelince:) Allah onları muhakkak güzel bir rızık ile rızıklandıracakdır. Çünkü rızık verenlerin en hayırlısı muhakkak ki Allahdır, bizzat kendisidir.
O, her halde bunları hoşnud olacakları bir yere sokacakdır. Muhakkak ki Allah onlar (ın niyyetlerini) hakkıyle bilendir, (ıkaab hususundaki) hılmi cidden gaalibdir.
Bu, böyledir. (Mü´minlerden) kim (müşrikler tarafından) kendisine edilen ukuubete (cezâye) tıbkısıyle mukaabele eder de sonra yine aleyhine zulüm ve tecâvüz olunursa Allah her halde ona yardım eder. Hiç şübhesiz Allah çok afvedici, çok yarlığayıcıdır.
Bu, böyledir. Çünkü Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Hakıykat, Allah (her şey´i) kemâliyle işidendir, hakkıyle görendir.
Bu, böyledir. Zîrâ Allah Hakkın ta kendisidir. Onların kendisini bırakıb da tapdıkları (putlar) da hakıykaten baatılın ta kendisidir. Şübhesiz ki Allah, O, (her şeyden) yücedir, çok büyükdür.
Görmedin mi, Allah gökden su (yağmur) indirdi de (o sayede) yer (yüzü) yemyeşil olmakdadır. Şübhe yok ki Allah çok lûtufkârdır, (her şey´e) hakkıyle âgâhdır.
Göklerde ne var, yerde ne varsa Onundur. Hakıykat, Allah zâti i´tibariyle her şeyden) müstağnidir. (Sıfatları, fiilleri ile de) bihakkın hamde ancak kendisi lâyıkdır.
Görmedin mi, Allah yerde ne varsa onları ve emriyle denizde akıb gitmekde olan gemileri size râm etmişdir. Semâyi, izni olmadıkça, yerin üzerine düşmekden O tutuyor. Şübhe yok ki Allah insanları pek çok esirgeyicidir, çok merhametlidir.
O, (önce) size hayaat veren, sonra sizi öldürecek, daha sonra da sizi yine diriltecek olandır. Hakıykat, (şu) insan çok nankördür!
Biz her ümmete bir ibâdet yolu (şerîat) gösterdik ki onlar bunun aamilleridir. O halde emirde seninle asla münazaa etmesinler. Sen (insanları sâdece) Rabbine da´vet et. Çünkü sen, şübhesiz dosdoğru bir hidâyetin tâ üzerindesin.
Eğer seninle (dîn mes´elelerinde) mücâdele ederlerse de ki: «Allah, ne yapar olduğunuzu çok iyi bilendir».
Hakkında ihtilâf edegeldiğiniz şeylere âid hükmünü aranızda Allah kıyamet günü verecekdir.
Bilmedin mi ki Allah gökde ve yerde ne varsa (hepsini) bilir. Bu (zikr olunanların hepsi) muhakkak bir kitabdadır. Hakıykat, bu (nları bilmek) Allaha göre pek kolaydır.
Onlar Allâhı bırakıb da (Allahın), kendisine hiçbir hüccet indirmediği, kendilerinin dahi (Tanrı olduklarına dâir) bir bilgileri bulunmadığı şeylere (putlara) taparlar. O zaalimlerin (azâb-ı ilâhîyi men´ edici) hiç bir yardımcısı yokdur.
Karşılarında açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman o kâfirlerin suratlarında inkâr (görüb) tanırsın. Kendilerine âyetlerimizi okuyanlara nerdeyse saldırıverecek olurlar! De ki: «Şimdi bundan daha çok kötü (bir şey) i haber vereyim mi? Ateşdir! Allah bunu o küfür (ve inkâr) edenlere va´d etmişdir. O, ne kötü bir merci´dir!
Ey insanlar, size (şöyle) bir misâl getirildi. Şimdi onu dinleyin: Sizin Allâhı bırakıb da tapdığınız (putlar) hakıykaten bir sinek bile yaratamazlar, hepsi bunun için bir yere toplanmış olsalar dahi. Eğer sinek onlardan bir şey kapsa bunu ondan geri de alamazlar! İsteyen de aaciz, istenen de!..
Onlar Allahın kadrini hakkıyle ölçemediler. Şübhe yok ki Allah yegâne kuvvet saahibidir, mutlak gaalibdir.
Allah hem meleklerden, hem insanlardan peygamberler seçer. Şübhesiz Allah (her şey´i) hakkıyle işiden, kemâliyle görendir.
Onların Önlerindekini de, arkalarındakileri de bilir O. (Bütün) işler ancak Allaha döndürülür.
Ey îman edenler, rükû´ edin, sücûd edin. (Diğer suretlerle de) Rabbinize ibâdet edin, hayır işleyin. Tâki umduğunuza nail olasınız.
Allah uğrunda (nasıl savaşmak lazımsa öylece) hakkıyle cihâd edin. Sizi O seçdi. Dîn (işlerin) de üzerinize hiçbir güdük de yüklemedi, (tıbkı) babanız İbrâhîmin (tevhıyd) dîn (inde olduğu) gibi. Size daha evvel (gönderdiği kitablarda) da, bu (Kur´anda) da müslüman adını — peygamber sizin üzerinize şâhid olsun, siz de (bütün) insanların üzerine şâhidler olasınız diye — (Allah) vermişdir. Artık dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin, Allaha sarılın. O, sizin mevlânızdır. İşte ne güzel mevlâ O, ne güzel yardımcı O!
Ey insanlar; Rabbınızdan sakının. Doğrusu kıyamet saatının sarsıntısı büyük bir şeydir.
Onu göreceğiniz gün; her emzikli emzirdiğini unutur, her yüklü yükünü düşürür. İnsanları sarhoş gibi görürsün. Oysa sarhoş değildirler, ama Allah´ın azabı pek çetindir.
İnsanlardan kimi; Allah hakkında bilmeden tartışır ve azgın şeytanın ardına düşer.
Onun aleyhinde şu hüküm yazılmıştır: O, kendisini dost edinen kimseyi saptırır ve alevli ateşin azabına götürür.
Ey insanlar; eğer dirilişten yana bir şüphede iseniz; gerçek şu ki: Size açıkça gösterelim diye Biz sizi; topraktan, sonra nutfeden, sonra pıhtılaşmış bir kandan, sonra da yaratılışı belli belirsiz bir çiğnem etten yarat tık. İstediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarırız. Böylece yetişip erginlik çağına gelirsiniz. Kiminiz öldürülür, kiminiz de bilirken hiç bir şey bilmez olsun diye ömrünün en fena zamanına geri itilir. Yeryüzünü kupkuru olarak görürsün. Ama Biz, ona su indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır ve her çeşit güzel bitkiden çift çift yetiştirir.
İşte böyle. Muhakkak ki Allah hakkın kendisidir. Doğrusu ölüleri O, diriltir. Ve O; her şeye Kadir´dir.
Kıyamet saatı mutlaka gelecektir, onda hiç şüphe yoktur. Ve Allah; kabirlerde olanları diriltecektir.
İnsanlardan öyleleri vardır ki; bilmeden, doğruya götüren bir rehberi olmadan, aydınlatıcı bir kitabı bulunmadan Allah hakkında tartışmaya girer.
Allah yolundan saptırmak için, kibirlenerek, yanını eğip büker. Dünyada rüsvaylık onadır. Ve kıyamet günü ona yakıcı azabı tattırırız.
Ona: Bunlar senin yaptıklarından ötürüdür, denir. Yoksa Allah kullarına asla zulmedici değildir.
İnsanlardan öyleleri de vardır ki; Allah´a bir yar kenarındaymış gibi kulluk eder. Ona bir iyilik gelirse yatışır. Başına bir bela gelirse; yüz üstü döner. Dünyayı da ahireti de kaybetmiştir. İşte apaçık kayıp budur.
O, Allah´ı bırakıp da kendisine fayda ve zarar veremeyecek şeylere tapınır. İşte en derin sapıklık budur.
Kendisine zararı faydasından daha yakın olana tapınır. Tapındığı şey ne kötü yardımcıdır, ne kötü yoldaştır.
Muhakkak ki Allah; iman edenleri ve salih ameller işleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Doğrusu Allah; istediğini yapar.
Kim, dünyada ve ahirette Allah´ın ona yardım etmeyeceğini sanıyorsa; bir sebeple göğe tırmansın sonra kessin de bir düşünsün bakalım; bu hilesi kendisini öfkelendiren şeye engel olabilir mi?
İşte böylece ona apaçık ayetler olarak indirdik. Muhakkak ki Allah; dilediğini hidayete eriştirendir.
Muhakkak ki Allah; iman edenler, yahudiler, sabiiler, hıristiyanlar, mecusiler ve puta tapanlar arasında kıyamet günü kesin hükmünü verecektir. Doğrusu Allah; her şeye şahiddir.
Göklerde ve yerde olanların; güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ile insanların bir çoğunun Allah´a secde ettiklerini görmüyor musun? İnsanların bir çoğu da azabı hak etmiştir. Ve Allah kimi alçaltırsa; ona ikram edecek kimse yoktur. Şüphesiz ki Allah; dilediğini yapar.
Bunlar iki düşmandır ki, Rabbları hakkında çekişmişlerdir. Küfredenler için, ateşten elbiseler kesilmiştir. Başları üstünden de kaynar su dökülecektir.
Bununla karınlarındakiler ve derileri eritilir.
Demir kamçılar da onlar içindir.
Ne zaman oradan ve oradaki ıztırabdan çıkıp kurtulmak isteseler; her defasında oraya geri çevrilirler. Yakıcı azabı tadın, denir.
Muhakkak ki Allah; iman edip salih ameller işleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Orada altun bilezikler ve inciler takınırlar. Ve oradaki elbiseleri ipektendir.
Onlar sözün en güzeline alıştırılmışlar ve övülmeye layık olan Allah´ın doğru yoluna iletilmişlerdir.
Muhakkak ki o küfredenlere, Allah´ın yolundan ve (yerli, yolcu bütün insanları eşit kıldığımız) Mescid-i Haram´dan alıkoyanlara ve orada zulm ile ilhada yeltenenlere; elim bir azabtan tattırırız.
Hani İbrahim´e: Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyama duranlar, rüku edenler ve secdeye varanlar için evimi temiz tut, diye Kabe´ nin yerini hazırlamıştık.
İnsanlar için haccı ilan et. Gerek yaya, gerek arık binekler üzerinde uzak vadiden ve yollardan sana gelsinler.
Ta ki kendileri için faydalara şahid olsunlar ve Allah´ın onlara rızık olarak verdiği hayvanları belli günlerde kurban ederken O´nun adını ansınlar. Siz de bunlardan yeyin. Çaresiz kalmış yoksulu da doyurun.
Bilahare kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt el Atik´i tavaf etsinler.
İşte böyle. Kim Allah´ın haram kıldıklarına saygı gösterirse; Rabbı katında bu, onun hayrınadır. Size okunanlardan başka büyük hayvanlar helal kılınmıştır. O halde murdardan, putlardan kaçının ve yalan sözlerden çekinin.
Allah´a şirk koşmaksızın, hanifler olarak. Kim Allah´a şirk koşarsa; gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgarın uçuruma attığı bir şeye benzer.
Bu böyledir. Kim, Allah´ın nişanelerine saygı gösterirse; şüphesiz ki bu kalblerin takvasındandır.
Onlarda belli bir süreye kadar sizin için faydalar vardır. Sonra varacakları yer, Beyt el Atik ile son bulur.
Biz; her ümmet için kurban kesmeyi meşru kıldık ki Allah´ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanların üzerine O´nun adını ansınlar. Sizin tanrınız, bir tek tanrıdır. O´na teslim olun. Sen mütevazı olanları müjdele.
Onlar ki; Allah anıldığı zaman kalbleri titrer. Başlarına gelenlere sabr eder, namaz kılar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.
Biz, kurbanlık develeri de sizin için Allah´ın nişanelerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Ön ayakları bağlı halde keserken üzerlerine Allah´ın adını anın. Kesilince onlardan yeyin. İsteyene de, istemeyene de verin. Şükredersiniz diye, onları böylece sizin emrinize müsahhar kıldık.
Onların ne etleri, ne de kanları Allah´a ulaşır. Sizden O´na sadece takva ulaşır. Sizi hidayete erdirdiği için Allah´ı tekbir edesiniz diye O, bunları size müsahhar kılmıştır.
Muhakkak ki Allah; iman edenleri savunur. Muhakkak ki Allah; hainleri ve nankörleri sevmez.
Zulmedildikleri için savaşanlara izin verildi. Allah, onlara yardım etmeye elbette Kadir´dir.
Onlar ki; haksız yere ve sadece: Rabbımız Allah´tır dedikleri için yurtlarından çıkarılmışlardır. Şüphesiz ki Allah; insanların bir kısmını diğerleriyle bertaraf etmeseydi; manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah´ın adı çok anılan mescidler yıkılır giderdi. Allah; kendisine yardım edenlere elbette yardım eder. Şüphesiz ki Allah; Kavi´dir, Aziz´dir.
Onlar ki; eğer kendilerini yeryüzüne yerleştirirsek; namaz kılarlar, zekat verirler, ma´rufu emreder, münkerden nehyederler. Bütün işlerin akıbeti Allah´adır.
Eğer seni yalanlıyorlarsa; doğrusu onlardan önce Nuh kavmi, Ad ve Semud da yalanlamıştır.
İbrahim´in kavmi, Lut´un kavmi de.
Medyen halkı da. Musa da yalanlanmıştır. Ama Ben; kafirlere mühlet verdim, sonra da onları yakaladım. Benim inkarım nasılmış?
Nice kasabaları zulüm ederken helak ettik. Şimdi onların altları üstlerine gelmiş ıpıssız durmaktadır, kuyuları körelmiş, sarayları yıkılmıştır.
Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki; orada olanları akledecek kalbleri, işitecek kulakları olsun. Ne var ki yalnız gözler kör olmaz, göğüslerde olan kalbler de körelir.
Senden çabucak azabı getirmeni istiyorlar. Allah, asla vaadinden caymaz. Doğrusu Rabbının katında bir gün; saydıklarınızdan bin yıl gibidir.
Nice kasabalar var ki; zalim oldukları halde onlara mühlet vermiştim. Sonunda onları yakalayıverdim. Dönüş yalnız Banadır.
De ki: Ey insanlar; ben sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım.
İman edip salih amel işleyenler için mağfiret ve cömertçe verilmiş rızık vardır.
Senden önce gönderdiğimiz hiç bir Rasul ve hiç bir Nebi yoktur ki; bir şeyi arzuladığı zaman şeytan onun arzusuna vesvese karıştırmamış olsun. Allah; şeytanın karıştırdığını giderir. Sonra Allah; kendi ayetlerini yerleştirir. Ve Allah; Alim´dir, Hakim´dir.
Şeytanın karıştırdığı, kalblerinde hastalık bulunan ve kalbleri kaskatı olan kimseleri sınamay vesile kılmak içindir. Zalimler, şüpjesiz derin bir ayrılık içindedirler.
Bir de bu, kendilerine ilim verilenlerin onun, Rabbından gelme bir gerçek olduğunu bilip inanmaları ve gönüllerini ona bağlamaları içindir. Muhakkak ki Allah; iman edenleri dosdoğru yola iletir.
Küfredenler; kendilerine o saat ansızın gelinceye veya gecesi olmayan günün azabı çatana kadar ondan yana devamlı bir şüphe içinde kalırlar.
O gün; mülk Allah´ındır. Onların arasında hükmeder. İman edip salih ameller işleyenler; Naim cennetlerindedirler.
Küfredip ayetlerimizi yalan sayanlar ise; işte onlar için horlayıcı bir azab vardır.
Onlar ki; Allah yolunda hicret edip de sonra ölür veya öldürülürler; Allah onlara elbette güzel bir rızık verecektir. Şüphesiz ki Allah; rızık verenlerin en hayırlısıdır.
Andolsun ki; onları hoşnud olacakları bir yere koyacaktır. Muhakkak ki Allah; Alim´dir, Halim´dir.
İşte böyle. Kim, kendisine yapılan haksızlığa benzeriyle mukabele eder de sonra yine kendisine saldırılırsa; andolsun ki Allah; ona yardım edecektir. Şüphesiz ki Allah; Afüvv´dür, Gafur´dur.
İşte böyle. Allah; geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar. Muhakkak ki Allah; Semi´dir, Basir´dir.
İşte böyle. Çünkü Allah; hakkın ta kendisidir. O´nu bırakıp da taptıkları şeyler de doğrudan doğruya batıldır. Muhakkak ki Allah; Aliyy´dir, Kebir´dir.
Görmedin mi; Allah, gökten su indirdi de böylece yeryüzü yemyeşil olmaktadır. Ve gerçekten Allah; Latif´dir, Hamid´dir.
Göklerde ve yerde olanlar O´nundur. Muhakkak ki O; Gani´dir, Hamid´dir.
Görmedin mi; Allah, yerde olanları ve emriyle denizde akıp giden gemileri buyruğunuz altına vermiştir. İzni olmadıkça, göğü yerin üstüne düşmemesi için O tutar. Doğrusu Allah; insanlara karşı Rauf´dur, Rahim´dir.
O´dur; sizi dirilten, sonra öldürecek, sonra yine diriltecek olan. Gerçekten insan; çok nankördür.
Her ümmete; yerine getirmeleri gerekli ibadetler koyduk. Öyle ise işte seninle çekişmesinler, Rabbına davet et. Şüphesiz ki sen; dosdoğru bir hidayet üzeresin.
Seninle tartışırlarsa de ki: Allah, yapmakta olduğunuzu en iyi bilendir.
İhtilafa düştüğünüz şeylerde Allah; kıyamet günü aranızda hükmedecektir.
Bilmez misin ki Allah; gökte ve yerde olanı bilir. Hiç şüphesiz bunlar, bir Kitab´dadır. Doğrusu bunlar, Allah için pek kolaydır.
Onlar; Allah´ı bırakır da Allah´ın haklarında hiç bir delil indirmediği ve kendilerinde de bilgi bulunmayan şeylere taparlar. Zalimlerin hiç bir yardımcısı yoktur.
Onlara, apaçık ayetlerimiz okunduğu zaman; o küfredenlerin yüzlerinden inkarı anlarsın. Neredeyse, kendilerine ayetlerimizi okuyanlara saldıracaklar. De ki: Size bundan daha kötüsünü haber vereyim mi? Ateş. Allah, onu küfredenlere vaad etmiştir. Ne kötü dönüş.
Ey insanlar, bir misal verildi, şimdi onu dinleyin: Şüphesiz ki Allah´ı bırakıp da taptıklarınız bir araya gelseler; bir sinek bile yaratamazlar Ama sinek, onlardan bir şey kapsa bunu da ondan kurtaramazlar. İsteyen de, istenen de aciz.
Onlar Allah´ı gereği gibi takdir edemediler. Muhakkak ki Allah; Kavi´dir, Aziz´dir.
Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. Bütün işler Allah´a döndürülür.
Ey iman edenler; rüku edin, secdeye varın, Rabbınıza kulluk edin ve iyilik yapın ki kurtuluşa eresiniz.
Ve Allah için hakkıyla cihad edin. O, sizi seçmiş ve babanız İbrahim´in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamaıştır. Daha önce peygamberlerin size şahid olması, sizin de insanlara şahidler olmanız için size müslüman adını veren O´dur. Şu halde namaz kılın, zekat verin ve Allah´a sarılın. O´dur sizin Mevlanız. Ne güzel Mevla, ne güzel yardımcı.
Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun. O saatin (kıyâmetin) zelzelesi (şiddetli sarsıntısı), muhakkak ki çok büyük bir şeydir.
Onu (kıyâmeti) gördüğünüz gün, emziren kadınların hepsi, emzirdiğini unutup bırakır (ilgilenmez). Yük (bebek) taşıyan kadınların hepsi, taşıdığı yükü (bebeğini) düşürür. Ve insanları, sarhoş olmadıkları halde sarhoş görürsün. Ve lâkin Allah´ın azabı (çok) şiddetlidir.
Ve insanlardan öyle kimseler vardır ki; ilmi olmaksızın, Allah hakkında mücâdele eder ve bütün azgın şeytanlara tâbî olur(lar).
Onun (şeytanın) üzerine yazıldı ki; kim, ona (şeytana) dönerse, o taktirde onu mutlaka dalâlete düşürür ve onu cehennem azabına götürür.
Ey insanlar! Eğer beas edilmekten (tekrar diriltilmekten) şüphe içinde iseniz... Oysa muhakkak ki Biz sizi, size beyan edelim (açıklayalım) diye (önce) topraktan (inorganik ve organik maddelerden), sonra bir nutfeden (bir damladan), sonra bir alakadan (rahim duvarına bir noktadan bağlı duran embriyodan), sonra şekillendirilmiş ve şekillendirilmemiş (bir çiğnemlik et görünümünde) mudgadan yarattık. Ve (sizi), dilediğimiz süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi, ergenlik çağına ulaşmak üzere bebek olarak çıkarırız. Ve sizden bir kısmınız vefat ettirilir. Ve sizden bir kısmınız, sonradan ilimden bir şey bilemez hale gelsin diye ömrünün ihtiyarlık çağına döndürülür. Ve arzı (yeryüzünü) kurumuş görürsün. Fakat ona su indirdiğimiz zaman hareketlenir ve kabarır ve bütün güzel çiftlerden bitkiler yetiştirir.
Muhakkak ki Allah, işte O, Hakk´tır. Ve muhakkak ki O, ölüleri diriltir ve muhakkak ki O, herşeye kaadirdir.
Ve onda (vuku bulacağında) şüphe olmayan o saat (kıyâmet) mutlaka gelecektir. Ve muhakkak ki Allah, kabirlerde olan kimseleri beas edecektir (diriltecektir).
Ve insanlardan (öyle) kimseler vardır ki; bir ilme, bir hidayetçiye ve nurlu (aydınlatıcı) bir kitaba sahip olmaksızın Allah hakkında mücâdele eder.
Allah´ın yolundan saptırmak için onu (Allah´ın dînindeki esasları) eğip büker (değiştirir). Onun için dünyada rezillik vardır. Ve ona kıyâmet günü yakıcı bir azap tattıracağız.
İşte bu, senin ellerinle takdim edilen şeyler (yaptığın zulümler) sebebiyledir. Ve muhakkak ki Allah, abidler (Allah´a kul olanlar) için zulmedici değildir.
İnsanlardan (öyle) kimseler vardır ki, Allah´a az (gönülsüz) ibadet eder. Ona bir hayır isabet etse onunla tatmin olur. Ve bir fitne isabet etse yüz geri döner. (Onlar), dünyada ve ahirette hüsrandadır. İşte o, apaçık hüsrandır.
Kendilerine zarar ve fayda vermeyen, Allah´tan başka şeylere dua ederler. İşte bu, uzak bir dalâlettir.
Gerçekten, zararı yararından daha yakın (daha fazla) olana dua ederler. (Onların taptıkları şeyler), ne kötü dost (yardımcı) ve ne kötü arkadaştır.
Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (ölmeden önce Allah´a ulaşmayı dileyenleri) ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanları, altından nehirler akan cennete dahil edecektir. Muhakkak ki Allah, dilediğini yapar.
Kim Allah´ın, ona dünyada ve ahirette asla yardım etmeyeceğini zannediyorsa, o zaman semaya (gökyüzüne) bir sebep uzatsın. Sonra da onu (o sebebi, irtibatı) kessin. O taktirde baksın, O´nun hilesi, onun öfkelendiği şeyi (başına gelen musîbeti) giderir mi?
Ve işte böylece Biz, onu apaçık âyetler (halinde) indirdik. Ve muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi hidayete erdirir (Kendisine ulaştırır).
Gerçekten âmenû olan (Allah´a ulaşmayı dileyen) kimseler ile haduların (yahudilerin), sabiinlerin (yıldızlara tapanların), hristiyanların, mecusilerin (ateşe tapanların) ve şirk koşanların (putlara tapanların); (onların) arasını Allah, kıyâmet günü mutlaka (cennet ve cehennem ehli olarak) ayıracaktır. Muhakkak ki Allah, herşeye şahittir.
Göklerde ve yeryüzünde olan kimseler, Güneş, Ay ve yıldızlar, dağlar, ağaçlar ve (yürüyen) hayvanlar ve insanlardan çoğu; görmüyor musun (görmedin mi) ki Allah´a secde ediyorlar. (İnsanların) çoğunun üzerine azap hak oldu ve Allah, kimi zayıf düşürürse (alçaltırsa) artık ona ikram eden yoktur. Muhakkak ki Allah, dilediğini yapar.
Bu ikisi (mü´minler ve kâfirler), Rab´leri hakkında mücâdele eden iki hasımdır. O inkâr edenler ki onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir. Onların başlarının üzerinden kaynar su dökülecek.
Onunla, onların karınlarındakiler (iç organları) ve ciltleri (derileri) eritilecek.
Ve onlar için demirden kamçılar vardır.
Izdıraptan dolayı oradan her çıkmak istediklerinde, oraya (geri) iade edilirler. Ve (kendilerine): “Yakıcı azabı tadın!” (denir).
Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (Allah´a ulaşmayı dileyenleri) ve salih amel işleyenleri (nefs tezkiyesi yapanları) altından nehirler akan cennetlere dahil eder. (Onlar), orada altın bileziklerle ve incilerle süslenirler. Orada onların libası (elbiseleri) ipektendir.
(Onlar), sözün güzeline (Allahû Tealâ´ya ulaşmayı dilemeye) yöneltildiler ve Sıratı Hamîd´e (İslâm´ın 7 safhasından birincisinin yoluna) hidayet olundular (ulaştırıldılar).
Muhakkak ki kâfir olanlara ve Allah´ın yolundan alıkoyanlara ve yerlilere de dışarıdan gelenlere de eşit kıldığımız Mescid-i Haram´dan men edenlere ve orada zulüm ile (Hakk yolundan) saptırmak isteyen kimselere elîm azaptan tattıracağız.
Hz. İbrâhîm´e Beyt´in mekânını (Kâbe´nin yerini) indirdiğimiz (gösterdiğimiz) zaman: “Bana hiçbir şeyi ortak koşma! Ve Beytim´i (Evim´i) tavaf edenler, kaim olanlar (ayakta duranlar), rükû edenler ve secde edenler için temiz tut.” (dedik).
Ve insanların arasında haccı ilân et ki, yaya olarak ve develer üzerinde uzak dağ yollarının hepsinden sana gelsinler.
Kendilerinin menfaatlerine (faydalandıkları şeylere) şahit olsunlar. Ve onları, rızıklandırdığı hayvanların üzerine belli günlerde Allah´ın İsmi´ni ansınlar (kurban kessinler). Böylece ondan yeyiniz ve muhtaç fakir(ler)i doyurunuz!
Sonra kirlerini gidersinler (ihrama girsinler). Ve nezirlerini (adaklarını) ifa etsinler (yerine getirsinler). Ve Beyt-i Atik´i (ilk ev Kâbe´yi) tavaf etsinler.
İşte böyle, kim Allah´ın haramlarına (yasaklarına) hürmet ederse, o zaman bu, Rabbinin katında kendisi için hayırlıdır. Ve size okunanlar (yasak olduğu bildirilen hayvanlar) hariç, hayvanlar size helâl kılındı. Artık putların pisliğinden ve yalan sözden içtinap edin (kaçının).
Hanifler (tek Allah´a teslim olan kullar), onunla (putlarla), O´na şirk koşmayanlardır. Ve kim Allah´a şirk koşarsa o taktirde sanki o, gökyüzünden düşmüş de böylece onu, kuş kapmış gibi veya rüzgâr, onu uzak bir mekâna (yere) atmış gibidir.
Ve işte kim, Allah´ın şiarlarına (emirlerine, farzlarına) hürmetle uyarsa bunun sebebi muhakkak ki onların kalplerinin takva sahibi olmasındandır.
Onda, sizin için belli bir süreye (kesilme zamanına) kadar menfaatler (sütünde, yününde faydalar) vardır. Sonra onun yeri, Beyt-i Atik (Kâbe)´dir.
Ve Biz, bütün ümmetler için (kurban konusunda aynı) usulleri tayin ettik ki onlara, (Allah´ın) rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine Allah´ın İsmi´ni zikretsinler (Allah´ın İsmi ile kurbanları kessinler). O halde, sizin İlâhınız Tek Bir İlâh´tır. Öyleyse O´na teslim olun! Ve muhbitleri müjdele.
Onlar, Allah´ı zikrettikleri zaman kalpleri titreyenlerdir (Allah´tan gelen bir cereyanla kalpleri ve vücutları sarsılanlardır). Onlara isabet edenlere (musîbetlere) sabredenlerdir ve salâtı (namazı) ikame edenlerdir. Ve onlar, onları rızıklandırdığımız şeylerden infâk ederler.
Bedeneleri (deve ve sığır cinsi hayvanları), sizin için Allah´ın şiarlarından (emirlerinden, farzlarından) kıldık. Onda (onların kurban edilmesinde) sizin için hayır vardır. Onların (kurbanlarının) üzerine saf dururken (ayaktayken tekbir getirin), (kurban kesilirken) Allah´ın İsmi´ni zikredin (besmele ile kesin). Yanları üzerine düşünce (kesilince), artık ondan yeyin ve isteyeni de istemeyeni de doyurun. İşte böylece onu, size musahhar kıldık (boyun eğdirdik). Umulur ki, böylece siz şükredersiniz.
Onun (kurbanların), etleri ve kanları asla Allah´a ulaşmaz. Fakat sizden O´na, takva (Allah´a teslim olma) ulaşır. İşte böylece size, onu musahhar kıldı. Sizi hidayete erdirdiği şey üzerine (hidayete erdirmesi sebebiyle) Allah´ı tekbir etmeniz için. Ve muhsinleri (Allah´a fizik vücutlarını teslim edenleri) müjdele!
Muhakkak ki Allah, âmenû olanlardan (Allah´a ulaşmayı dileyenlerden) (belâları) defeder (uzaklaştırır). Muhakkak ki Allah, hain ve kâfirlerin hiçbirini sevmez.
Zulme uğramaları sebebiyle savaşanlara (savaşmaları için) izin verildi. Ve şüphesiz Allah, onlara yardıma muhakkak ki kaadirdir.
Onlar, sadece “Rabbimiz Allah´tır” dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Ve eğer, Allah´ın insanları birbiriyle defetmesi olmasaydı, (rahiplerin) mabetleri, (hristiyanların) kiliseleri, (yahudilerin) havraları ve içinde Allah´ın isminin çok zikredildiği (müslümanların) mescidleri mutlaka harap olup yıkılırdı. O´na (Allah´a) yardım edene, Allah mutlaka yardım eder. Muhakkak ki Allah, elbette Kaviyy´dir (kuvvetli, güçlü) Azîz´dir (yüce).
Yeryüzünde onlara imkânlar verseydik, namazı ikame ederler (kılarlar), zekâtı verirler, maruf ile emrederler ve münkerden nehyederlerdi (yasaklarlardı). Bütün işlerin akıbeti (sonucu), Allah´a aittir (hüküm ve takdir Allah´ındır).
Ve eğer seni yalanlıyorlarsa (bil ki), onlardan önce Nuh kavmi, Adn kavmi ve Semud kavmi de (peygamberlerini) yalanlamışlardı.
Ve İbrâhîm (A.S)´ın kavmi de ve Lut (A.S)´ın kavmi de (yalanlamıştı).
Ve Medyen halkı da (yalanladı) ve Musa (A.S) da yalanlandı. Fakat kâfirlere, mühlet (zaman) verdim. Sonra (da) onları aldım. O zaman benim cezalandırmam nasıl oldu?
Böylece (halkı) zalim olan nice ülkeler gibi onu da helâk ettik. Artık o (ülke), çatıları yıkılmış, kuyuları ve yüksek sarayları terkedilmiş (bir halde)dir.
Onlar, yeryüzünde dolaşmadılar mı ki onların, onunla akıl ettikleri kalpleri ve onunla işittikleri kulakları olsun. Fakat baş gözleri kör olmaz. Lâkin sinelerdeki kalpler kör olur.
Ve azabı senden acele istiyorlar. Ve Allah, asla vaadinden dönmez. Ve Rabbinin katındaki bir gün, sizin saydığınız bin sene gibidir.
(Halkı) zalim olan nice ülkeler gibi, ona mühlet verdim. Sonra onu aldım (yakaladım). Ve dönüş, Banadır.
De ki: “Ey insanlar, sizin için ben sadece bir nezirim (uyarıcıyım)!”
Âmenû olanlar (Allah´a ulaşmayı dileyenler) ve amilüssalihat (nefsi tezkiye eden ameller) yapanlar; onlar için mağfiret (günahların sevaba çevrilmesi) ve kerim bir rızık vardır.
Ve âyetlerimiz hakkında onları aciz bırakma gayretinde olanlar, işte onlar, ashabı cehîm (cehennem ehli)dir.
Senden önce gönderdiğimiz (hiç)bir resûl ve nebî yoktur ki; (bir şey) temenni ettiği (dilediği) zaman şeytan, onun temenni ettiği şeye, (yalan) ilka etmemiş (ulaştırmamış) olsun. Fakat Allah, şeytanın ilka ettiği şeyi nesheder (kaldırır, yok eder). Sonra Allah, âyetlerini muhkem kılar (sağlamlaştırır). Ve Allah, Alîm´dir, Hakîm´dir (ilim ve hikmet sahibidir).
Kalplerinde maraz (hastalık) olan ve kalpleri kasiyet bağlamış (kararmış ve sertleşmiş) olanlara, şeytanın ilka ettiği (ulaştırdığı) şeyi fitne (imtihan) kılmak içindir. Ve muhakkak ki zalimler, elbette uzak bir ayrılık içindedirler (Sıratı Mustakîm´den uzaklaşmışlardır, ayrılmışlardır).
Ve kendilerine ilim verilenlerin, onun (irşad makamının, Velî Resûl´ün, Nebî Resûl´ün) söylediklerinin Rabbinden bir hak olduğunu bilmeleri, O´na îmân etmeleri, onların kalplerinin O´nu (Allah´ı) idrak etmesi (kalplerinden ekinnetin alınıp yerine ihbat sistemi konarak kalplerin mutmain olması) içindir. Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (Allah´a ulaşmayı dileyenleri) mutlaka Sıratı Mustakîm´e hidayet edendir.
Ve o saat (kıyâmet saati), ansızın onlara gelinceye veya akîm (hedefine ulaşılamamış) günün (ölüm gününün) azabı onlara gelinceye kadar, kâfirlerin ondan şüphesi zail olmaz (yok olmaz).
Mülk, izin günü Allah´ındır. Onların arasında hüküm verecektir. Böylece âmenû olanlar (Allah´a ulaşmayı dileyenler) ve salih (nefsi tezkiye edici) amel (salâh makamına ulaştıracak amel) yapanlar, naim cennetlerindedirler.
Ve âyetlerimizi inkâr edenler ve yalanlayanlar, işte onlar; onlar için alçaltıcı azap vardır.
Ve Allah yolunda hicret edip sonra da öldürülen veya ölen kimseleri Allah, mutlaka güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Ve muhakkak ki Allah, rızık verenlerin mutlaka en hayırlısıdır.
(Allah), onları mutlaka razı olacakları bir yere dahil edecektir. Ve şüphesiz ki Allah, mutlaka en iyi bilendir, Halim´dir.
Ve işte böyle, kim maruz kaldığı şey kadarı ile ikab eder (karşılık, ceza verir), sonra da ona azgınlık yapılırsa (haklarına tecavüz edilirse) Allah ona mutlaka yardım eder. Muhakkak ki Allah, af ve mağfiret edicidir (günahları sevaba çevirendir).
İşte böyle, çünkü geceyi gündüzün içine ve gündüzü gecenin içine sokar (katar). Ve muhakkak ki Allah, en iyi işiten, en iyi görendir.
İşte böyle, çünkü O, “Hakk”tır. Ve Muhakkak ki O´ndan (Allah´tan) başka dua ettiğiniz (taptığınız) şeyler, onlar bâtıldır. Muhakkak ki Allah, O, Âli (yüce)´dir, Kebir´dir (büyüktür).
Allah´ın semadan su indirdiğini ve böylece yeryüzünün yeşerdiğini görmedin mi? Muhakkak ki Allah, Lâtif´tir (lütûf sahibidir), Habîr´dir (herşeyden haberdardır).
Semalarda ve yeryüzünde olan herşey, O´nundur. Muhakkak ki Allah, O, mutlaka Ganî´dir (mustağni, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır), Hamîd (hamdedilen)´dir.
Allah´ın yeryüzündeki herşeyi size musahhar (emrinize amade) kıldığını görmedin mi? Ve gemiler, denizde onun emri ile akıp gider. Ve Allah´ın izni olmadıkça semanın, arz üzerine (yeryüzüne) düşmesini önler (semayı arzın üzerine düşmemesi için tutar). Muhakkak ki Allah, insanlara Rauf´tur, Rahîm´dir.
Ve size hayat veren, sonra sizi öldürecek olan, sonra da sizi diriltecek olan, O´dur. Muhakkak ki insan, gerçekten nankördür.
Ve Biz, bütün ümmetler için mensek (tek bir şeriat) tayin ettik. Onlar, onunla (o şeriatle) amel ederler (etsinler). Öyleyse emrim konusunda seninle niza etmesinler (çekişmesinler). Sen, Rabbine davet et. Muhakkak ki sen, mutlaka mustakîm (Allah´a doğru istikametlenmiş) olan hidayet üzeresin.
Ve eğer seninle mücâdele ederlerse o taktirde (onlara): “Allah yaptıklarınızı çok iyi bilir.” de.
Allah, kıyâmet günü, hakkında ihtilâf etmiş olduğunuz şeyler konusunda sizin aranızda hükmedecek.
Allah´ın semalarda ve arzda olan şeyleri mutlaka bildiğini bilmiyor musun? Muhakkak ki bunlar, Kitap´tadır. Muhakkak ki bunlar, Allah için kolaydır.
Ve (onlar), kendilerine bir sultan (delil, yaptırım gücü) indirilmeyen Allah´tan başka şeylere tapıyorlar. Ve onların, ona (taptıkları şeylere) ait ilimleri yoktur. Ve zalimler için yardımcı da yoktur.
Onlara açıklanmış âyetlerimiz okunduğu zaman münkeri (inkârı, reddi), inkâr edenlerin yüzlerinden tanırsın (farkedersin). Neredeyse, âyetlerimizi onlara okuyanlara saldıracaklar. De ki: “Size bundan daha şerrlisini haber vereyim mi?” Allah´ın kâfirlere vaadettiği o (şey), ateştir. Ne kötü masir (gidilecek yer)dir.
Ey insanlar! (Size), bir örnek verildi. Öyleyse onu dinleyin. Muhakkak ki Allah´tan başka taptıklarınız, bir sinek dahi yaratamazlar, onun için (onu yaratmak için) biraraya gelip toplansalar bile. Ve eğer sinek, onlardan bir şey kapıp kaçsa, onu ondan (sinekten) alamazlar. Talip (isteyen) de talep edilen (istenen) de aciz.
Allah´ın kadrini de (kudretini de) hakkıyla takdir edemediler. Muhakkak ki Allah, mutlaka Kaviyy´dir (kuvvetli), Azîz´dir (yüce).
Allah, meleklerden ve insanlardan resûller seçer. Muhakkak ki Allah, en iyi işitendir, en iyi görendir.
O, onların önündekileri ve arkalarındakini (muhafız melekleri) bilir. Ve emirler Allah´a döndürülür.
Ey âmenû olanlar! Rükû edin ve secde edin. Ve Rabbinize kulluk edin. Ve hayır işleyin. Umulur ki böylece siz felâha eresiniz.
Ve Allah´da hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti. Dînde sizin için bir zorluk kılmadı ki; o, babanız İbrâhîm (A.S)´ın dînidir. O, sizi daha önce de “müslümanlar” (Allah´a teslim olanlar) olarak isimlendirdi. Bunda da (Kur´ân-ı Kerim´de de), resûl size şahit olsun ve siz de insanlara şahitler olasınız diye. Öyleyse namazı ikame edin (kılın), zekâtı verin, Allah´a sarılın (Allah´ın Zat´ında yok olun). O, sizin Mevlâ´nız. (O), ne güzel Mevlâ (dost) ve ne güzel yardımcı.
Ey İnsanlar! Rabbinize karşı sorumluluk bilinci taşıyın; çünkü, Son Saat´in sarsıntısı, gerçekten korkunç olacak!
O (saate) ulaştığınız Gün, emziren her kadın emzirdiği çocuğu unutur gider; her gebe kadın (vaktinden önce) yükünü bırakır; ve insanlar sarhoş olmadıkları halde sana sarhoşlarmış gibi gözükürler; ama yine de, Allah´ın azabı(nı gördükleri zaman duyacakları dehşet çok daha) zorlu olacaktır.
Hal böyleyken, yine de, nice insan, herhangi bir bilgiye sahip olmaksızın Allah hakkında tartışmakta ve (bu yolda,) baş kaldıran her türlü şeytani gücün peşine takılmaktadır;
o şeytani güçler ki, kendilerine yönelen kimseleri yoldan çıkarmaya ve onları kavurucu azaba sürüklemeye memur edilmişlerdir.
Ey İnsanlar! Ölümden sonra kalkış (olgusun)dan şüphedeyseniz, o zaman, (hatırlayın ki,) Biz, gerçekten de sizi(n her birinizi) topraktan, sonra bir döl suyu damlasından, sonra döllenmiş hücreden, sonra (temel unsurları ve istidatlarıyla) tamamlanmış ama (bütün ögeleriyle) henüz tamamlanmamış bir ceninden yarattık ki, size (menşeinizi böylece) açıklayalım. Ve (doğmasını) dilediğimizin, (annesinin) rahminde (Bizce) belirlenmiş bir süre için kalmasını sağlarız; sonra sizi çocuk olarak dünyaya getirir ve (yaşamanıza imkan veririz); böylece (bazılarınız) olgunluk çağına erişir; öyle ki, kiminize (daha çocukluk çağında) ölüm tattırılırken, kiminiz de yaşlılığın öyle düşkün çağlarına eriştirilir ki, bildiğini bilmez olur. Ve (sen, ey insanoğlu, ölümden sonra kalkıştan şüphe ediyorsan, düşün ki:) bir bakıyorsun yeryüzü kupkuru; ama ona su indirdiğimizde, (bir de bakıyorsun) canlanıp kabarmış ve her türden güzel ekinler ortaya koymuş!
Bütün bunlar (böylece vuku bulmaktadır,) çünkü Allah nihai gerçek´tir ve çünkü O, ölü olanı dirilten ve her şeye gücü yetendir.
Ve (bil ki, ey insanoğlu,) Son Saat, şüphe götürmez bir biçimde gelip çatacaktır ve Allah mezarlarda yatan herkesi kaldıracaktır.
Hal böyleyken, yine de insanların içinde niceleri vardır ki, herhangi bir bilgiye, herhangi bir doğru yol öğretisine ve ışık saçan bir ilahi kitaba sahip olmaksızın Allah hakkında tartışmakta;
(başkalarını) Allah yolundan saptırmak için (hakka) sırt çevirmektedir. Böyle birinin bu dünyadaki payı (manen) gözden düşmedir; Kıyamet Günü´nde ise ona yakıcı azabı tattıracağız;
(Ve ona) (o Gün:) "bu senin kendi elinle önceden kazandığın şey; çünkü Allah kullarına asla en küçük bir haksızlık yapmaz!" (denecek).
Ve insanlardan kimi de vardır ki, Allah´a (imanla küfrün) sınır(ın)da kulluk eder; öyle ki, başına bir iyilik gelse, O´ndan hoşnut olur; ama başına sınayıcı bir güçlük gelse hemen bütünüyle yüz çevirir, ve böylece dünyayı da, ahireti de kaybeder; zaten, hiçbir şeyle kıyaslanamayan kayıp da gerçekte budur!
(Böyle yaparken,) Allah yerine, kendisine ne zarar ne de yarar sağlayabilen şeylere yalvarıp yakarır; düşülebilecek en vahim sapıklık da zaten budur.
(Ve bazan da) kendisine zararı yararından çok olacak olan kimseye, (bir başka insana) yalvarıp yakarır: gerçekten de, bu ne kötü efendi ve bu ne kötü uyruk!
Gerçek şu ki, Allah imana erişip dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyanları, içlerinde derelerin, ırmakların çağıldadığı hasbahçelere kabul edecektir; çünkü Allah dilediğini yapar.
Kim ki Allah´ın kendisine bu dünyada da, ahirette de yardım etmeyeceğini düşünüyorsa, göğe başka bir yolla ulaşmayı denesin de yol katetsin; ve böylece görsün, bakalım, bu hilesi onu sıkıntısından kurtaracak mı?
Bu (ilahi öğretiyi) Biz işte böyle apaçık mesajlar şeklinde indirdik; artık (bundan böyle) Allah, (doğru yola ulaşmayı) isteyen kimseyi doğru yola yöneltecektir.
Gerçek şu ki, (bu ilahi öğretiye) inananlar, Yahudi inancına bağlı olanlar ve Sabiiler, Hristiyanlar ve Mecusiler ve bir de, Allah´tan başka varlıklara tanrısal nitelikler yakıştıranlar arasındaki hükmü Kıyamet Günü Allah verecektir: çünkü Allah her şeye tanıktır.
(Ey İnsanoğlu,) göklerde ve yerde var olan her şeyin, -güneşin, ayın, yıldızların, dağların, ağaçların ve hayvanların- Allah´ın (kudret ve yüceliği) önünde yere kapandığını görmüyor musun? Ve insanlardan bir nicesi (Allah´a bilinçli olarak baş eğmektedir); ama niceleri de (O´na karşı geldikleri için öte dünyada) kaçınılmaz biçimde azabı hak edecekler; ve Allah´ın (Kıyamet Günü´nde) alçalttığı kimseyi de onurlandırabilecek kimse yoktur; çünkü, Allah dilediği her şeyi mutlaka yapar.
Birbirine karşıt bu iki taraf Rableri hakkında (her zaman) birbiriyle çatışma, tartışma içinde olmuşlardır: (Onlardan) hakkı inkara kalkışanlar için (öte dünyada) ateşten giysiler biçilecek ve başlarının üstünden yakıcı umutsuzluk boca edilecektir;
ve bununla onların içlerinde olan her şey ve deriler(i) eriyip gidecek;
ve onlar demir kıskaçlarla (bağlanmışçasına hep bu durumda) tutulacaklar;
ve kendi boğuntuları içinde (kıvranıp dururken) bu durumdan ne zaman kurtulmaya çalışsalar her seferinde yeniden (aynı boğuntuya) sokulacaklar ve (onlara:) "Tadın (bu) yakıcı azabı (sonuna kadar)!" (denecek).
(Buna karşılık,) imana erişip dürüst ve erdemli davranışlar orta koyanları Allah, içlerinde derelerin, ırmakların çağıldadığı hasbahçelere sokacaktır; orada onlar altın bilezikler ve inciler takınacaklar ve onların giyim kuşamları da ipekten olacak;
çünkü böyleleri sözün en iyisine, en tutarlısına yönelmek (arzusunu göster)diler ve böylece O bütün övgülere layık olan´a götüren yola yöneltildiler.
Bilin ki, hakkı inkara şartlanmış olanlara, (başkalarını) Allah´ın yolundan çevirmeye, (keza) hem orada yaşayan, hem de dışarıdan gelen bütün insanlar için tayin ettiğimiz Mescid-i Haram´dan (alıkoymaya) çalışanlara ve (bile bile) haksızlık yaparak oranın saygınlığına gölge düşürmeye kalkışanlara (öte dünyada) çok can yakıcı bir azap tattıracağız.
Çünkü, İbrahim´e bu İbadet Evi´nin kurulacağı yeri gösterdiğimiz zaman (o´na demiştik ki:) "Bana kimseyi ortak koşma! Ve Benim Mabedimi, onu tavaf edecek olanlar için, onun önünde (Rablerini tazim ve tefekkür ederek) dikilip duranlar için, saygıyla eğilenler ve yere kapananlar için temiz tut!"
Bunun içindir ki, (ey Muhammed,) bütün insanları hacca çağır: yaya olarak ve hızlı yürüyen her (türlü) binek üstünde, (dünyanın) en uzak köşelerinden sana gelsinler
de (bunun) kendilerine sağlayacağı yararları görsünler; ve (kurban için) belirlenen günlerde, (bu amaçla) O´nun kendilerine rızık olarak sağladığı hayvanlar üzerine Allah´ın ismini ansınlar; ve böylece siz de bunlardan yiyin ve darlık içindeki yoksulu da doyurun.
Bundan sonra, uymak zorunda oldukları belli birtakım kısıtlamalara son versinler; (varsa) adaklarını yerine getirsinler ve (Dünyanın) bu en eski Mabedini (bir kere daha) tavaf etsinler.
Bütün bunlar (Allah tarafından öngörülmüştür;) dolayısıyla, kişi eğer Allah´ın (bu) yasaklayıcı buyruklarını saygıyla gözetirse, bu Rabbinin katında kendi iyiliğine sonuç verecektir. (Yasak oldukları) size bildirilenlerin dışında, (kurban etmek ve etinden yemek üzere) bütün hayvanlar size helal kılınmıştır. Öyleyse artık, (Allah´ın yasaklamış bulunduğu her şeyden, ve en çok da) inanç ve uygulama olarak puta taparlığın her türlü bayağılığından uzak durun; asılsız her türlü sözden kaçının,
(ve bunu,) O´ndan başka kimseye, hiçbir şeye tanrısal nitelikler yakıştırmaksızın (ve) sahte ve düzmece olan her şeyden yüz çevirip yalnızca Allah´a yönelerek (yapın): çünkü, bilin ki, Allah´tan başkasına tanrılık yakıştıran kimse, gökten savrulup düşen, kuşların didikleyip kapıştığı, yahut rüzgarın uzak, ıssız bir yere savurduğu kimseye benzer.
İşte bu (akılda tutulmalıdır,) Allah tarafından konulan simgeleri saygıyla gözeten kimse (bilsin ki,) bu (simgeler gerçek anlamını inananların) kalpler(in)de Allah´a karşı taşıdıkları sorumluluk bilincinde bulmaktadırlar.
Bu (simgeleri gözetmekte gösterilen bilinç ve duyarlığın) size (O´nun tarafından) belirlenmiş bir süreye kadar yararları olacaktır; sonra bunda güdülen amacın ve varılan sonucun (tevhid inancını simgeleyen) En Eski Mescid (olduğunu anlayacaksınız).
Bunun gibi, (Bize inanan) her ümmet için kurban kesmeyi bir kulluk eylemi olarak öngördük ki, (bu amaçla,) kendilerine rızık olarak sağladığımız hayvanları keserken Allah´ın ismini ansınlar. Ve (her zaman akıllarında tutsunlar ki:) Sizin tanrınız Tek bir Tanrı´dır; öyleyse bütün varlığınızla kendinizi O´na teslim edin. Ve sen de (ey Peygamber,) tüm iyi yürekli, alçak gönüllü kimseleri (Allah´ın hoşnutluğuyla) müjdele.
Onlar ki, ne zaman Allah´tan söz edilse kalpleri saygı ve sakınmayla titrer; (onlar ki) başlarına gelen her türlü darlığa, sıkıntıya göğüs gererler; salatta devamlı ve duyarlıdırlar; ve kendilerine verdiğimiz rızıktan başkalarına da harcarlar.
Hayvanların kurban edilmesine gelince, Biz bunu sizin için Allah tarafından konulmuş simgelerden biri olarak öngördük ki bunda sizin için (nice) yararlar vardır. Öyleyse artık, (kurban edilmek üzere) sıraya dizildiklerinde onların üzerinde Allah´ın ismini anın; ve cansız olarak yere serildiklerinde onların etinden kendiniz de yiyin; kendi nasibiyle yetinip istemeyen kimseyi de, istemek zorunda kalan kimseyi de (onunla) doyurun. Biz, işte bu amaçla onları sizin yararınıza sunuyoruz ki şükredesiniz.
(Fakat unutmayın ki,) onların ne etleri Allah´a ulaşır, ne de kanları; lakin O´na ulaşan, yalnızca sizin O´na karşı gösterdiğiniz bilinç ve duyarlıktır. İşte bu amaçla, onları sizin yararınıza sunuyoruz ki, size ulaşma yolunu, yordamını gösterdiği (her türlü rahmet) için O´nun yüceliğini saygıyla anasınız. Öyleyse, o iyilik yapanları müjdele
ki, Allah inananları (bütün kötülüklere karşı) mutlaka koruyacaktır; çünkü, Allah, hangi türden olursa olsun, hainleri ve nankörleri asla sevmez.
Kendilerine haksız yere saldırılan kimselere (savaşma) izni verilmiştir -ve şüphesiz Allah onlara yardım ulaştıracak güçtedir-:
onlar ki, sadece "Bizim Rabbimiz Allah´tır!" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Çünkü, Allah insanları birbirlerine karşı savunmasız bıraksaydı, şüphesiz o zaman, içlerinde Allah´ın isminin çokça anıldığı manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler (çoktan) yıkılıp gitmiş olurdu. Ve muhakkak ki Allah, O´nun davasına arka çıkanlara yardım edecektir: çünkü, Allah (her şeyi hükmü altında tutan) en yüce iktidar Sahibidir.
(O yardıma layık olanlar ki,) kendilerini yeryüzünde egemen kılsak (dahi) salata devam ederler, arınmak için verilmesi gerekeni verirler, yapılması iyi ve doğru olanı emreder, yanlış ve kötü olanı yasaklarlar; ama yine de, olup biten her şeyin sonucu Allah´a kalmıştır.
İmdi, o (hakkı inkara şartlanmış olan) kimseler seni yalanlıyorlarsa, (ey Muhammed, unutma ki,) onlardan çok önce, Nuh toplumu, ´Ad ve Semud toplumu da (kendilerine gönderilen elçileri) yalanlamışlardı;
tıpkı, İbrahim toplumunun, Lut toplumunun,
Medyen halkının (yaptığı gibi); ayrıca, Musa da (Firavun ve yandaşlarınca) yalanlanmıştı. (Her seferinde) hakkı inkar edenlere belirli bir süre için fırsat verdim, ama günü gelince onları kıskıvrak yakaladım ki böylece, Benim onları hiçe saymam nasıl olurmuş, görsünler!
Ve zulüm ve haksızlıkta onmaz düzeylere vardıkları için nice şehirleri yok ettik, öyle ki, şimdi hepsinin yerinde yeller esiyor; çatıları çökmüş, kuyuları kurumuş, (bir zamanlar göğe doğru) yükselen sarayları (şimdi yerle bir olmuş)!
Peki, yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, orada olup biteni kalpleri kavrasın ve kulakları işitsin? Ne var ki, onlarda kör olan gözler değil; kör olan, göğüslerdeki kalpler!
Ve bir de (ey Muhammed,) (gelecekse gelsin diyerek) onlar azap konusunda sana meydan okuyorlar: fakat (bilmelidirler ki) Allah vaadinden asla cayacak değildir ve bilin ki, Rabbinin ölçüsüyle bir gün, sizin hesap ettiğiniz bin yıl gibidir.
Ve onmaz zulüm ve haksızlıklara dalıp gitmiş nice toplumlara bir süre için fırsat vermiştim! Ama günü gelince onları kıskıvrak yakalayıverdim: çünkü bütün yolculukların sonu Banadır!
(Ey Muhammed,) de ki: "Ey insanlar! Ben, yalnızca, size (Allah tarafından gönderilen) apaçık bir uyarıcıyım!"
Ve (bilin ki,) imana erişip dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyanları bağışlanma ve çok üstün, çok büyük bir rızık beklemektedir;
ama mesajlarımıza karşı, onları amaçlarında zaafa uğratma niyetiyle, düşmanca çabalara girişenlere gelince; harlı ateşe girecek olanlar işte böyleleridir.
Bununla birlikte, senden önce her ne zaman bir elçi ya da haberci göndersek ve bu (elçi ya da haberci) ne zaman (uyarılarına olumlu tepkiler almayı) umut etse, Şeytan mutlaka o´nun güttüğü nihai amaca gölge düşürmeye kalkışmıştır; ama Allah Şeytan´ın düşürmeye çalıştığı gölgeyi giderir ve mesajlarını kendi içlerinde açık ve anlaşılır kılar ve birbirleriyle açıklar; çünkü Allah doğru hüküm ve hikmetle edip eyleyen, mutlak ve sınırsız bilgi Sahibidir.
(Yine de, Allah´ın bu tür şüphelere fırsat vermesi,) Şeytan´ın (peygamberlerin niyeti konusunda gönüllere) düşürmeye çalıştığı gölgeyi kalplerinde bir eğrilik, bir hastalık bulunan, kalpleri katılaşmış olan kimseler için bir sınama aracı kılmasındandır; çünkü, (bu tür şüphelere kapılarak kendilerine) yazık eden kimseler, doğrusu, çok derin bir yanılgı içindedir.
Ve (yine, Allah´ın Şeytan´ın bu çabalarını boşa çıkarması,) doğru bilgiden nasibi olanların bu ilahi mesajın senin Rabbinden ulaşan katıksız gerçek olduğunu kavramaları, O´na inanmaları ve bütün kalpleriyle O´na bağlanıp boyun eğmeleri içindir. Çünkü gerçekten de, Allah imana erişenleri dosdoğru bir yola yöneltir.
Hakkı inkara şartlanmış olanlar ise, Son Saat kendilerini apansız yakalayıncaya ve bütün ümitlerin boş olduğu o Gün´ün azabı başlarına çökünceye kadar O´nun hakkında kapıldıkları şüpheden sıyrılmayacaklardır.
O Gün, tüm egemenlik (herkesin görebileceği biçimde) yalnızca Allah´ın elinde olacaktır. O, (bütün insanları) yargılayacak (ve) aralarında(ki farkı ortaya koyacaktır): buna göre, imana erişip de dürüst ve erdemli işler yapan kimseler kendilerini nimetlerle dolu hasbahçelerde bulacaklar;
ama hakkı inkara, mesajlarımızı yalanlamaya kalkışanlara gelince, işte böylelerini alçaltıcı bir azap bekliyor olacaktır.
Öte yandan, zulüm diyarını terk eden (ve) Allah yolunda (kavgaya girişip) ölen ya da öldürülen kimselere gelince: muhakkak ki, Allah onları (öte dünyada) güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır; çünkü, rızık verenlerin en iyisi, şüphesiz Allah´tır;
(ve dolayısıyla,) onları, mutlaka, son derece hoşnut kalacakları bir (varoluş) konumuna eriştirecektir; çünkü Allah, mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir, halimdir.
Bu şu demektir: Kim ki kendisine yapılan saldırıya denk bir tepkiyle karşılık verdiği halde (yeniden) acımasızca kendisine saldırılırsa, Allah böyle birine mutlaka arka çıkacaktır; çünkü, Allah çok bağışlayan ve böylece kullarını günahtan arındıran gerçek bağışlayıcıdır.
Bu böyledir, çünkü Allah (öylesine sınırsız kudret Sahibidir ki,) gündüzü kısaltarak geceyi uzatan, geceyi kısaltarak gündüzü uzatan O´dur; çünkü Allah olup biten her şeyi görücü, işiticidir.
Bu böyledir, çünkü nihai gerçek, şüphesiz, Allah´tır; apaçık sahte ve düzmece olan ise, onların O´ndan başka yalvarıp yakardıkları varlıklardır; ve çünkü Allah ulular ulusu, yüceler yücesidir!
Görmüyor musun, gökten su indiren Allah´tır; ki onunla yeryüzü yeşeriyor? Doğrusu, Allah her şeyden haberdar olan, (bilgi ve gözetimiyle) her şeye nüfuz eden ama kendisine asla nüfuz edilemeyen aşkın Varlık´tır.
Göklerde ve yerde var olan her şey O´na aittir; ve Allah´tır, Yalnız O´dur, bütün övgülere layık ve kendine yeterli olan.
Yeryüzünde var olan her şeyi ve koyduğu (fiziki) yasalara uyarak denizde seyreden gemileri size boyun eğdirenin Allah olduğunu görmüyor musun? Ve gök cisimlerini, kendi izni olmadıkça yeryüzüne düşmemeleri için, yerlerinde, yörüngelerinde tutan(ın O olduğunu görmüyor musun?) Gerçekten de Allah insanlara karşı çok acıyıp esirgeyen, çok şefkat gösterendir.
Nitekim, size hayat veren, sonra sizi öldüren ve en sonunda sizi yeniden hayata döndürecek olan O´dur; (bütün bu gerçeklere rağmen, yine de) insan, gerçekten, çok nankördür.
Biz her ümmete, kulluklarını göstermeleri için (ayrı) bir ibadet tarzı tayin ettik. Bunun içindir ki, (ey inanan kişi, seninkinden başka yollar tutan) kimseler bu konuda seni tartışmaya sürüklemesinler; sen yalnızca (onların hepsini) Rabbine çağır: çünkü, sen gerçekten dosdoğru bir yol üzerindesin.
Ama eğer seninle tartışmaya (çalışırlarsa, onlara sadece) de ki: "yapıp ettiklerinizi en iyi bilen Allah´tır".
(Çünkü) üzerinde ayrılığa düşegeldiğiniz tüm konularda Kıyamet Günü aranızda hüküm verecek olan Allah´tır.
Allah´ın göklerde ve yerde olup biten her şeyi, bütün içeriğiyle bildiğini bilmiyor musun? Bütün bunlar (Allah´ın koyduğu) evrensel yasalar dizgesinde kayıtlıdır; (dolayısıyla,) bütün bunlar(ı bilmek), gerçekten Allah için çok kolaydır.
Yine de, (yeri gelince O´na inandıklarını söyleyen) kimseler, Allah´ı bırakıp, O´nun haklarında hiçbir delil indirmediği ve gerçekte kendilerinin de haklarında pek bir şey bilemeyecekleri başka varlıklara, başka güçlere kulluk edip duruyorlar; (Hesap Günü´nde, işte bu) zalimler kendilerine asla yardımcı bulamayacaklardır.
Kendilerine apaçık mesajlarımız okunduğu zaman, hakkı inkara şartlanmış olanların yüzündeki inkarcı tavrı hemen fark edebilirsin; kendilerine mesajlarımızı okuyanlara neredeyse saldıracak gibidirler! De ki: "Peki, size şimdi hissettiklerinizden daha vahim olanı haber vereyim mi? Bu (Ahiret Günü´nün) ateşidir ki Allah onu hakkı inkara şartlanmış olanlara vaad etmiştir; varılacak ne kötü bir sondur o!"
Ey İnsanlar! (İşte) size bir misal veriliyor; onu dinleyin şimdi: sizin Allah´tan başka yalvarıp yakardığınız bütün o (düzmece) varlıklar, hepsi bir araya gelseler dahi, bir sinek bile yaratamazlar (değil mi?); hatta bir sinek onlardan bir şey kapacak olsa, onu bile geri alamazlar! Başvurup isteyen de, başvurulan ve istenen de ne kadar güçsüz!...
Bu (konuda hataya düşe)nler Allah´ın gücünü gereği gibi kavrayıp değerlendiremiyorlar; çünkü Allah, her şeyi hükmü altında tutan en yüce iktidar Sahibidir.
(Sınırsız kudret ve nüfuzuyla) Allah meleklerden de, insanlardan da elçiler seçer. Ama yine de her şeyi gören, her şeyi işiten Allah´tır:
(bu elçilerin bildikleri sınırlıyken,) O onların gözleri önünde olanları da, onlardan gizli tutulanları da bütünüyle bilmektedir; çünkü her şey, tüm olaylar ve olgular (mebde ve me´ad olarak) Allah´a dönmektedir.
Siz ey imana erişenler! (Allah´ın huzurunda) eğilin, yere kapanın ve (yalnızca) Rabbinize kulluk edin; ve iyi işler yapın ki, kurtuluşa, esenliğe erişesiniz!
Ve Allah´ın davası için, O´nun yolunda gösterilmesi gereken en zorlu, en üstün çabalara girişin; (mesajına muhatap ve taşıyıcı olarak) sizi seçen ve din konusunda üzerinize bir zorluk, bir güçlük yüklemeyen O´dur: (ve size) atanız İbrahim´in inancını (izlemeyi öneren de O). Elçi´nin sizin önünüzde ve sizin de tüm insanlığın önünde gerçeğe tanık olmanız için geçmiş çağlarda da, bu ilahi mesajda da, sizi "kendilerini yürekten Allaha teslim edenler" diye isimlendiren O´dur. Öyleyse, salatta devamlı ve duyarlı olun, arınmak için verilmesi gerekeni verin ve sımsıkı Allah´a bağlanın. Sizin gerçek Efendiniz O´dur; ne üstün, ne yüce Efendi; ne üstün, ne yüce Yardımcı!
Ey insanlar! Rabbinizden korkunuz. Şüphe yok ki, Kıyametin zelzelesi, pek büyük bir şeydir.
Onu göreceğiniz gün her emzikli kadın, emzirdiğinden gaflet eder (onu) unutur ve her yüklü kadın, yükünü düşürür ve insanları sarhoşlar görürsün, ve halbuki onlar sarhoş değildirler velâkin Allah´ın azabı şiddetlidir.
İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah hakkında bilmeksizin mücadelede bulunur ve herbir inatçı şeytana uyar.
Onun üzerine yazılmıştır ki, muhakkak her kim onu dost tutarsa elbette o, onu sapıtır ve onu alevli azap ateşine götürür.
Ey insanlar! Eğer siz öldükten sonra tekrar dirilmekten bir şüphede iseniz (düşününüz ki) Biz sizi topraktan, sonra safi bir sudan, sonra kırmızı bir kan parçasından, sonra da tam yaratılmış veya tam yaratılmamış bir et parçasından yarattık, size açıkça anlatalım (diye) ve dilediğimizi rahimlerde muayyen bir vakte kadar durduruyoruz, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz, sonra da kemale eresiniz (diye yaşatıyoruz) ve sizden kimi vefat ettiriliyor, ve sizden kimi de ihtiyarlık çağına itiliverilir, tâ ki, bilgiden sonra birşey bilmez olsun. Ve yeryüzünü kurumuş bir halde görürsün. Vaktâ ki, onun üzerine suyu indiriveririz, harekete gelir ve kabarır ve her güzel çiftten otları bitirir.
O (yaratılış, şu sebeplerdendir ki) şüphesiz hak olan, O Allah´tır ve muhakkak ki O, ölüleri diriltir ve şüphe yok ki O, her şey üzerine ziyâdesiyle kâdirdir.
Ve muhakkak ki Kıyamet gelicidir, onda şüphe yoktur ve muhakkak ki, Allah kabirlerde olanları diriltip kaldıracaktır.
Ve insanlardan öylesi de vardır ki, ne bir ilme ve ne bir rehbere ve ne de aydınlatan bir kitaba sahip olmaksızın Allah hakkında mücadelede bulunur.
Boynunu böbürlenip bükerek, Allah yolundan şaşırtmak için (öyle mücadelede bulunur). Onun için dünyada zillet vardır ve ona Kıyamet gününde yangın azabını tattırırız.
(Denilir ki) «Bu (azab) senin iki elinin evvelce yaptığından dolayıdır. Ve şüphe yok ki, Allah kulları için hiçbir zulmeden değildir.»
Ve insanlardan öylesi de vardır ki, Allah´a bir tereddüt üzere ibadet eder. Eğer ona bir hayır dokunursa onunla yüreği rahat eder ve eğer bir mihnet dokunursa yüzü üzerine geri döner. Dünyada da ahirette de ziyana uğramıştır. İşte apaçık ziyan budur, bu.
Allâh´tan başka kendisine ne zarar ve ne de menfaat veremiyecek olan şeye ibadet eder. İşte bu, en uzak sapıklıktır.
Zararı faidesinden daha yakın olan kimseye ibadet eder. Ne fena yardımcı ve ne fena sahip.
Muhakkak ki Allah, imân eden ve sâlih amellerde bulunanları altlarından ırmaklar akan cennetlere girdirir. Şüphesiz ki, Allah dilediği şeyi işler.
Her kim O´na (peygambere) Allah´ın ne dünyada ve ne de ahirette yardım etmeyeceğini zannediyor ise semaya bir ip uzatsın, sonra onunla intihar etsin, artık baksın ki, kendisinin bu hilesi onun nefret ettiği şeyi giderecek mi?
Ve işte O´nu böyle açık açık âyetler olarak indirdik. Ve şüphe yok ki Allah dilediğine hidâyet eder.
Muhakkak o kimseler ki imân ettiler ve o kimseler ki, Yahudi oldular ve Sabiîler ve Nasrânîler ve Mecûsiler ve şirke düşenler yok mu, muhakkak ki Allah Teâlâ Kıyamet gününde onların aralarını ayıracaktır, şüphe yok ki Allah Teâlâ her şeyi görüp bilendir.
Görmedin mi ki, muhakkak Allah´a göklerde olanlar da ve yerde olanlar da ve güneş, ay, yıldızlar da dağlar, ağaçlar ve bütün hayvanat da ve insanlardan birçoğu da secde ederler. Ve birçokları da vardır ki, onun üzerine de azap hak olmuştur ve kimi ki, Allah şekavete düşürürse artık onu saadete erdirecek bir kimse yoktur. Şüphesiz ki, Allah dilediğini işler.
Şu ikisi, iki düşmandır. Rableri hakkında muhasemede bulunmuşlardır. Artık o kimseler ki, kâfir olmuşlardır,onlar için ateşten esvab biçilmiştir. Başlarının üzerine de kaynar su dökülür.
Onunla karınlarındakiler ile derileri eritilir.
Onlar için demirden kamçılar da vardır.
Her ne zaman ondan, gamdan çıkmak isterlerse onun içine iade edilirler ve yangın azabını tadın denilir.
Şüphe yok ki, Allah Teâlâ, imân edenleri ve sâlih sâlih amellerde bulunanları altlarından ırmaklar akan cennetlere girdirecektir. Orada altundan bilekler ve inci ile süsleneceklerdir ve oradaki libasları ipektir.
Ve onlar sözden en temiz olana hidâyet olunmuşlardır ve hem de ziyâde hem de müstahik olan (Allah Teâlâ´nın) yoluna erdirilmiştirler.
Muhakkak o kimseler ki, kâfir oldular ve Allah´ın yolundan ve yerliler ile taşradan gelenler için müsavî kıldığımız Mescid-i Haram´dan (nâsı) menederler, ve her kim ki, orada zulme meyletmek arzusunda bulunur, ona bir acıklı azaptan tattıracağız.
Ve yâd et ki, İbrahim´e Beyt-i Şerif´in yerini bir makam kılmıştık, «Bana bir şeyi şerik koşma ve Benim beytimi tavaf edenler için ve mukim olanlar için ve rükû ve secde edenler için tertemiz tut,» diye (hazırlamıştık).
«Ve nâs arasında haccı ilân et, sana piyade olarak ve her bir geniş, uzak yoldan gelen zayıf develer üzerine binmiş olarak geliversinler.»
«Tâ ki, kendileri için birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve kendilerini merzûk etmiş olduğumuz dört ayaklı kurbanlık hayvanlar üzerine malum olan günlerde Allah´ın ismini ansınlar. Artık onlardan yeyin ve yoksul fakirlere yediriniz.»
«Sonra kirlerini gidersinler ve adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik´i tavaf etsinler.»
Emir böyledir ve her kim Allah´ın hürmetlerine tazîm ederse bu onun için Rabbinin indinde bir hayırdır ve sizin için en´am helâl kılınmıştır. Ancak size (hürmetleri) tilâvet olunanlar müstesna! Artık putlardan ibaret olan pislikten kaçının ve yalan lakırdıdan kaçının.
Adil kimseler olduğunuz, Allah için şerik ittihaz etmemiş bulunduğunuz halde (o fenalıklardan kaçınınız) ve her kim Allah´a şerik koşarsa artık o sanki gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışmış veya onu rüzgâr uzak bir yere atıvermiş gibi bulunur.
İşte bu, böyledir. Her kim Allah´ın şeârine tazîm ederse, artık şüphe yok ki o, kalplerin takvâsındandır.
Sizin için onlarda (kurbanlarda) bir muayyen müddete kadar menfaatler vardır. Sonra da onların varacakları yer, Beyt-i Atîk´e kadardır.
Ve her ümmet için kurban kesecek bir yer kılmışızdır ki, Allah´ın ismini kendilerini merzûk ettiği dört ayaklı hayvanların üzerine kesecekleri zaman ansınlar. İşte ilâhınız, bir tek ilâhtır. Artık O´na inkıyâdda bulunun ve mütevazi olanları müjdele.
Onlar ki, zikrolunduğu vakit kalpleri korkudan titrer ve kendilerine isabet etmiş olana sabredenlerdir ve namazı ikame edenlerdir ve kendilerini merzûk ettiğimiz şeylerden infakta bulunurlar.
Ve develeri de sizin için Allah´ın şeâirinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Artık onların üzerlerine birer ayakları bağlı, üçer ayakları bağlı, üçer ayakları üzerine kâim bulundukları halde Allah´ın ismini zikredin. Yanları üzerine yere düşünce de artık etlerinden yeyin; haline kanaat edip istemeyene de ve isteyene de yediriniz. Onları size öylece musahhar kıldık, tâ ki şükredesiniz.
Elbette ki onların ne etleri ve ne de kanları Allah´a erecek değildir. Velâkin O´na sizden takvâ erecektir. Onları öylece size musahhar kılmıştır, tâ ki size hidâyet buyurduğundan dolayı Allah´a tekbirde bulunasınız ve muhsin olanları müjdele.
Şüphe yok ki, Allah Teâlâ imân eden kimselerden kâfirlerin eziyetlerini def´eder. Muhakkak ki, Allah Teâlâ herhangi bir haini, nankörü sevmez.
Kendileriyle mukatelede bulunanlara zulmolunduklarından dolayı izin verildi, ve şüphe yok ki, Allah onlara yardım etmeğe elbette kâdirdir.
Onlar ki, haksız yere, ancak, «Rabbimiz Allah´tır», demelerinden dolayı yurtlarından çıkarıldılar. Eğer nâsın bazılarını bazıları ile Allah´ın defetmesi olmasa idi manastırlar, kiliseler, havralar ve içlerinde Allah´ın adı çok zikredilen mescitler elbette ki yıkılırdı, ve elbette ki Allah kendi dinine yardım edenlere yardım eder. Şüphe yok ki Allah elbette pek kuvvetlidir, pek izzetlidir.
Onlar ki, eğer onları yeryüzünde yerleştirirsek (bir makamı iktidara getirirsek) namazı dosdoğru kılarlar ve zekâtı verirler ve ma´ruf ile emrederler ve münkerden nehyeylerler ve bütün işlerin akibeti ise Allah Teâlâ´ya aittir.
Ve eğer seni tekzîp ederlerse (üzülme). Muhakkak ki onlardan evvel Nûh, Âd ve Semûd kavmi de (peygamberlerini) tekzîp etmişti.
Ve İbrahim´in kavmi ve Lût´un kavmi de tekzîp etmişti.
Medyen ahalisi de (tekzîp etti,) Mûsa da tekzîp olundu. Nihâyet o kâfirler için bir mühlet verdim, sonra onları yakaladım. Artık (onların yaptıklarını) inkârım nasıl oldu bir düşünmeli!
Evet. Nice beldeyi, o zalim olduğu halde onu helâk ettik ki, onun duvarları, tavanları üzerine yıkılmış ve nice muattal kuyu ve nice yüksek köşk (sahipsiz bırakılmıştır).
Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendileri için onlar ile düşünecekleri kalpler olsun veya onlar ile işitecekleri kulaklar olsun. Velhasıl (onların) gözleri körleşmez; velâkin sineleri içindeki kalpleri körleşir.
Ve senden azabın acele gelmesini isterler. Halbuki, Allah vaadinde asla hulf etmez ve şüphe yok ki, Rabbin indindeki bir gün, sizin sayacaklarınızdan bin yıl gibidir.
Ve nice belde vardır ki, o zalim olduğu halde ona mühlet verdim. Sonra da onu yakaladım. Ve bütün dönüş de Bana´dır.
De ki: «Ey insanlar! Muhakkak ki, ben sizin için ancak apaçık bir korkutucuyum.»
O kimseler ki, imân ettiler ve sâlih sâlih amellerde bulundular, onlar için bir mağfiret vardır ve kerîm bir rızk vardır.
Ve o kimseler ki, Bizim âyetlerimiz hakkında müacizler olarak koşuşmuşlardır, işte onlar cehennemin sahipleridir.
Ve senden evvel bir resûl, illâ bir nebi göndermedik ki, illâ bir temennide bulunduğu zaman onun temennisine şeytan bir şey atıvermiştir. Fakat Allah şeytanın attığını defeder, sonra Allah, âyetlerini muhkem kılar ve Allah alîmdir, hakîmdir.
(Şeytanın bu vesvesesine müsaade verilmesi ise) Şeytanın atıverdiği şeyin kalplerinde maraz olan kimselere ve yürekleri katı olanlara bir imtihan kılınması içindir. Ve şüphe yok ki, zalimler bir uzak ayrılık içindedirler.
Ve bir de kendilerine ilim verilmiş olanların bilmesi içindir ki, şüphesiz o, (Kur´an) Rabbin tarafından (gelmiş) bir hakikattır. Artık ona imân etsinler de onun için kalplerine bir itminan husûle gelmiş olsun. Ve şüphe yok ki Allah, imân edenleri elbette müstakim bir yola hidâyet edicidir.
Ve kâfir olanlar ise kendilerine Kıyamet ansızın gelinceye veya onlara kısır bir günün azabı gelinceye kadar ondan (Kur´an´dan) bir şekk içinde bulunur dururlar.
Mülk o günde Allah´a mahsustur. Onların arasında hükmeder. Artık imân edenler ve sâlih sâlih amellerde bulunanlar Naîm cennetlerindedir.
Ve o kimseler ki, kâfir oldular ve Bizim âyetlerimizi tekzîp eylediler, artık onlar için şedît bir azap vardır.
Ve o kimseler ki, Allah yolunda muhâcerette bulundular, sonra öldürüldüler veya öldüler, elbette onları Allah güzel bir rızk ile merzûk edecektir. Ve şüphe yok ki, Allah, rızk verenlerin hayırlısıdır.
Elbette onları hoşnut olacakları bir meskene girdirir. Şüphe yok ki Allah, elbette pek bilendir, pek hilm sahibidir.
Bu böyledir. Ve her kim kendisine yapılan bir eziyete misliyle eziyette bulunur da sonra yine kendisine zulmedilirse elbette ona Allah yardım eder. Şüphe yok ki, Allah elbette affedicidir, yarlığayıcıdır.
Bu böyledir, çünkü Allah geceyi gündüzün içine girdirir. Ve gündüzü de gecenin içine girdirir. Ve şüphe yok ki Allah, tamamıyla işiticidir, görücüdür.
İşte bu böyledir. Çünkü hak olan ancak Allah´tır. O´ndan başka ibadet ettikleri ise o bâtıldır ve muhakkak ki, en yüce ve en büyük olan ancak Allah´tır.
Görmedin mi ki, muhakkak Allah, gökten bir su indirdi de yeryüzü yemyeşil olarak sabahlar oldu. Şüphe yok ki Allah çok lütufkârdır, çok haberdardır.
Göklerde olanlar da ve yerde olanlar da O´nundur. Ve şüphe yok ki, Allah elbette O, ganîdir, hamîddir.
Görmedin mi ki, muhakkak Allah, sizin için yerde olanları ve emriyle denizde cereyan eden gemileri de musahhar kıldı ve göğü de izni olmaksızın yerin üzerine düşmekten tutuyor. Şüphe yok ki, Allah insanlara çok re´fetlidir, çok merhametlidir.
Ve O, o zâttır ki, sizi diriltmiştir, sonra sizi öldürecektir, sonra sizi diriltecektir. Şüphe yok ki, insan elbette çok nankördür.
Her bir ümmet için bir şeriat kıldık ki, onlar onunla amel ederlerdi. Artık emr-i dinde seninle münazarada bulunmasınlar. Ve Rabbine dâvet et. Şüphe yok ki, sen elbette dosdoğru vâzıh bir din üzerindesin.
Ve eğer seninle mücadelede de bulunurlarsa artık de ki: «Sizin ne yapar olduğunuzu Allah pek iyi bilendir.»
Allah, kendisinde ihtilaf eder olmuş olduğunuz şeyler hakkında Kıyamet günü aranızda hükmedecektir.
Bilmedin mi ki, şüphesiz Allah, gökte ve yerde olanı bilir. Muhakkak ki, o bir kitaptadır. Hakikaten o, Allah´a göre pek kolaydır.
Ve Allah´tan başka öyle bir şeye ibadet ederler ki, ona dair bir hüccet indirmemiştir. Ve onlar için ona ait bir bilgi de yoktur ve zalimler için bir yardımcı da yoktur.
Onlara karşı âyetlerimiz apaçık oldukları halde okunduğu zaman o kâfir olanların yüzlerinde bir inkar (bir gayz ve gazab alâmeti görür) anlarsın. Onlar, kendilerine karşı âyetlerimizi okuyanlara az kalır ki, saldırıversinler. De ki: «Size o inkarınızdan daha şerlisini haber vereyim mi? (O) Ateş´tir. Onu Allah kâfir olanlar için vaadetmiştir. Ve ne fena gidilecek yer!»
Ey insanlar! Bir mesel irâd edildi, onu artık dinleyiniz! Şüphe yok ki, Allah´tan başka kendilerine ibadet ettikleriniz, bir sinek bile yaratamazlar, velev ki onun için hepsi de toplansınlar ve eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa onu ondan geri de alamazlar. İsteyen de, istenilen de zayıf olmuştur.
Allah´ın kadrini bihakkın takdir edemediler. Şüphe yok ki, Allah elbette kavîdir, azîzdir.
Allah meleklerden resûller ihtiyar eder ve insanlardan da. Muhakkak ki, Allah tamamen işiticidir, görücüdür.
Onların ilerilerinde olanı da ve arkalarında olanı da bilir. Ve bütün işler Allah´a döndürülür.
Ey imân edenler, rükûa varınız ve secde ediniz ve Rabbinize ibadette bulunun ve hayır işleyiniz, tâ ki felâha erebilesiniz.
Ve Allah yolunda bihakkın cihad ile mücâhedede bulununuz. O sizi intihab etti ve sizin üzerinize dinde hiçbir güçlük kılmadı. Babanız İbrahim´in milleti gibi. O bundan evvel size müslümanlar ismini vermişti ve bunda da. Tâ ki Resûl sizin üzerinize şahit olsun ve siz de nâs üzerine şahitler olasınız. Artık namazı ikame ediniz ve zekâtı veriniz ve Allah´a sığının. O sizin mevlânızdır. İşte ne güzel mevlâ, ve ne güzel yardımcı.
Ey İnsanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Gerçekten kıyamet saatinin depremi müthiş bir olaydır!
Onu göreceğiniz gün... Çocuğunu emziren anne, dehşetten çocuğunu unutup terk eder. Hâmile olan her kadın çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş olmuş görürsün, halbuki gerçekte onlar sarhoş değildirler. Fakat Allah´ın azabı pek çetindir
Öyle insanlar vardır ki, hiçbir bilgiye dayanmaksızın Allah hakkında tartışıp durur, her azgın ve hayasız şeytanın peşine takılır
O şeytan ki alnında âdeta şöyle yazılmış: "Bu, kendisini dost edineni yoldan çıkarır ve doğru alevli ateşe sürükler
Ey insanlar! Eğer siz öldükten sonra dirilmekten şüphe ediyorsanız, bilin ki: Biz sizi ilkin topraktan, sonra bir nutfeden, sonra (rahim cidarına) yapışan bir hücreden, sonra esas unsurlarıyla hilkati tamamlanmış, ama bütün azalarıyla henüz tamamlanmamış bir çiğnem et görünümünde bir ceninden yarattık ki, kudretimizi size açıkça gösterelim. Dilediğimizi belli bir süreye kadar ana rahminde durdururuz. Sonra da sizi bir bebek olarak dünyaya çıkarırız. Sonra güç kuvvet kazanıncaya kadar sizi büyütürüz. İçinizden kimi henüz çocukken öldürülür, kimi de hayatın en düşkün biçimine götürülür. Öyle ki daha önce bildiği şeyleri bilmez hale gelir.Yeri de kupkuru görürsün, ama oraya Biz su indirince çok geçmeden kıpırdanır, kabarır da gözü gönlü açan her güzel çiftten nice nebat bitirir. (16,70; 23,13.14; 30,54;
Bütün bunlar böyle cereyan etmektedir. Çünkü Allah hakkın, gerçeğin ta kendisidir ve çünkü ölüleri dirilten de O´dur. Her şeye hakkıyla kadir olan da O´dur.
Ve şunu da bilin ki o kıyamet saati kesinlikle gelecek ve Allah kabirlerde olanları diriltecektir.
Hal böyleyken öyle insanlar vardır ki hiç bir bilgiye, hiç bir delile ve hiç bir aydınlatıcı kitaba dayanmaksızın Allah hakkında tartışır durur.
Allah yolundan saptırmak için kibirle kabararak tartışmasını sürdürür. Onun hakkı dünyada bir rüsvaylık olduğu gibi, kıyamet günü de ona can yakıcı azap tattıracağız
O vakit kendisine: "İşte bu, dünyada işlediklerinin cezasıdır. Yoksa Allah kullarına en ufak bir haksızlık bile yapmaz." denilir.
Öyle insanlar vardır ki Allah´a, sırf bir hesaba binaen, imanla küfrün arasında bir yerde ibadet eder. Şayet umduğu faydayı elde ederse onunla huzur bulup sevinir, eğer bir sıkıntı ve imtihana mâruz kalırsa yüzüstü dönüverir. Dünyayı da âhireti de kaybeder. İşte besbelli olan hüsran budur
Allah´tan başka, kendisine ne zarar ne de yarar sağlamayacak şeylere yalvarır. İşte besbelli sapıklık budur
Hatta bazen da kendisine zararı yararından çok olacak kimselere yalvarıp yakarır. Ne kötü bir efendi, ne fena bir yandaştır o
Gerçek şu ki: Allah iman edip makbul ve güzel işler işleyenleri, zemininden ırmaklar akan cennetine yerleştirecektir. Elbette Allah dilediğini yapar
Kim Allah´ın, Resulünü dünyada ve âhirette desteklemeyeceğini zannederse, haydi öfkesinden bir ip alıp tavandan uzatsın, boğazından geçirsin. Sonra nefesini kessin de bir baksın, bulduğu bu tedbiri, bu çırpınışları öfke duyduğu şeyi, Allah´ın Resulüne yardımını engelleyecek mi
İşte Biz Kur´ân´ı, böyle açık âyetler halinde indirdik. Gerçek şu ki Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir
(Kâmil ve makbul şekliyle) iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler, Hıristiyanlar, Mecûsiler ve Müşrikler... Allah kıyamet günkü büyük duruşmada onlar arasındaki kesin hükmünü verecektir. Çünkü Allah her şeye hakkıyla şahittir.
Bilmez misin ki göklerde ve yerde bulunan kimseler, hatta güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar bütün canlılar ve insanların da birçoğu Allah´ın yüceliğine secde ediyorlar. İnsanların çoğu hakkında ise azap hükmü kesinleşmiştir. Allah´ın zelil kıldığını aziz edecek kuvvet yoktur. Şüphesiz ki Allah ne dilerse yapar.
Şu iki hasım takım, Rab´leri hakkında çekişip durmaktalar. Dini inkâr edenlere ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar sular dökülür. Öyle ki onunla içlerinde olan her şey, bütün organları, hatta derileri bile eritilir. Bir de bunlara demirden topuzlar vardır
Bunalmaları sebebiyle, her ne vakit cehennemden çıkmak isterlerse, gerisin geriye oraya itilirler ve kendilerine: "Çıkmak yok! İster istemez, bu yakıcı azabı tadacaksınız!" denir
İman edip makbul ve güzel işler yapanları ise Allah, içinden ırmaklar akan cennetlere yerleştirecektir. Orada altın bilezikler ve incilerle bezenirler. Orada giyim kuşamları da ipekten olacak
Çünkü onlara sözlerin en güzelini söylemek nasib edilmiş, bütün güzel övgülere lâyık olan Allah´ın yoluna hidâyet edilmişlerdir.
Kendileri dini inkâr edenler, üstelik insanları Allah´ın yolundan ve gerek şehirli, gerek taşralı bütün insanlara müsavi olmak üzere kıble ve ibadet yeri yaptığımız Mescid-i Haramdan engelleyip uzaklaştıranlar bilsinler ki kim orada böyle zulüm ile haktan ve adaletten sapmak isterse ona can yakıcı bir azap tattırırız.
Zira Biz vaktiyle İbrâhim´e Beytullahın yerini belirlediğimiz zaman: "Sakın Bana hiç bir şeyi ortak koşma ve Ben´im Mâbedimi tavaf ederken, kıyamda, rükûda veya secdede olarak ibadet edenler için tertemiz tut!" Hem bütün insanları hacca dâvet et ki gerek yaya, gerek uzak yollardan gelen yorgun argın develer üzerinde sana gelsinler. Gelsinler de bunun kendilerine sağlayacağı çeşitli faydaları görsünler ve Allah´ın kendilerine rızk olarak verdiği kurbanlık hayvanları, belirli günlerde Allah´ın adını anarak kurban etsinler. Siz de onların etinden hem kendiniz yiyin, hem de yoksula ve fakire yedirin.
Bundan sonra saçlarını, tırnaklarını kesip üstlerindeki başlarındaki kirleri gidersinler ve diğer hac görevlerini yerine getirsinler, dünyanın bu en kıdemli mâbedini bir kere daha tavaf etsinler
İşte durum bundan ibaret. Artık kim Allah´ın hürmet edilmesini emrettiği şeyleri tazim ederse bu, Rabbinin nezdinde kendisi için sırf hayırdır. Yenilmesi haram kılınanlar dışında, bütün hayvan size helâl edilmiştir. O halde Allah´ın yasakladığı her şeyden, özellikle pis putlardan ve yalan sözden kaçının.
Allah´a ortak tanımayan halis muvahhidler olun. Çünkü bilin ki Allah´a şirk koşan kimse, gökten düşüveren ve kuşların didik didik edip kapıştığı birine yahut rüzgârın uzak ve ıssız bir yere savurduğu kimseye benzer.
Bu böyledir. Artık kim Allah´ın şeairini tazim ederse, şüphe yok ki bu, kalplerin takvâsındandır
O kurbanlıklarda belirli bir süreye kadar sizin çeşitli menfaatleriniz vardır. Sonra varacakları yer, o en kıdemli mâbedde son bulur.
Biz her ümmete kurban ibadeti koyduk ki Allah´ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları keserken Allah´ın adını ansınlar. Şunu unutmayın ki hepinizin ilahı bir tek İlahtır. Öyleyse yalnız O´na teslim olun. Sen ey Resulüm! O alçak gönüllü, samimi ve ihlâslı olanları müjdele!
Onlar ki; yanlarında Allah anıldığında kalpleri saygı ile ürperir. Başlarına gelen dertlere sabrederler. Namazlarını hakkıyla ifa eder, Allah´ın kendilerine nasib ettiği nimetlerden, O´nun rızasında harcayıp dururlar
Biz kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin hakkınızda Allah´ın dininin şeâirinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır.Onlar boğazlanmak üzere saf halinde dururken onları kestiğiniz zaman Allah´ın adını anın. Yanı üstü yere yıkılınca da onlardan hem siz yiyin, hem kanaat gösterip istemeyene, hem de isteyen fakire yedirin! İşte böylece onları size âmâde kıldık ki şükredesiniz.
Fakat unutmayın ki ne onların etleri, ne de kanları asla Allah´a ulaşacak değildir. Lâkin Ona ulaşan tek şey, kalplerinizde beslediğiniz takvâdır, Allah saygısıdır. O bu hayvanları size âmâde kıldı ki, sizi doğru yola eriştirdiği için O´nun yüceliğini ilan edesiniz. Öyleyse güzel davrananları müjdele!
Muhakkak ki Allah iman edenleri koruyup müdafaa eder. Çünkü Allah hain ve nankör olan hiçbir kimseyi sevmez
Kendilerine savaş açılan müminlere, savaşmaları için izin verildi. Çünkü onlar zulme mâruz kaldılar. Allah onlara zafer vermeye elbette kadirdir.
O müminler ki tamamen haksız yere, sırf "Rabbimiz Allah´tır!" dediklerinden ötürü yerlerinden yurtlarından kovulmuşlardı. Eğer Allah insanların bir kısmının zararını diğer bir kısmı ile savmasaydı manastırlar, kiliseler, havralar ve Allah´ın adının çok anıldığı mescidler yıkılır giderdi. Dinine yardım edene Allah da elbette yardım edecektir. Muhakkak ki Allah pek kuvvetlidir, mutlak galiptir.
Onlar öyle mükemmel insanlardır ki şayet kendilerine dünyada hakimiyet nasib edersek namazlarını hakkıyla ifa eder, zekâtlarını verir, iyi ve meşrû olanı yayar, kötülüğü önlerler. Bütün işlerin âkıbeti elbette Allah´a aittir.
Eğer onlar seni yalancı sayıyorlarsa sen bil ki onlardan önce Nuh, Âd ve Semûd halkı da, İbrâhim´in halkı da, Lut´un halkı da, Medyen ahalisi de resulleri yalanlamışlardı. Mûsâ da yalancı sayılmıştı. Ben de şöyle yaptım: Her seferinde inkârcılara mühlet verdim. Sonra da tuttuğum gibi işlerini bitirdim. Onların inkârına mukabil nasıl olurmuş Benim inkârım, cümle âlem görüp bildi
Halkı zulümde artık onmaz derecede ileri gitmiş nice şehirleri yok ettik! Öyle ki şimdi hepsinin yerinde yeller esiyor: Üstü altına gelmiş binalar, körelmiş kuyular, kurumuş çeşmeler, yerle bir olmuş muhteşem saraylar...
Peki bu inkârcılar biraz olsun dünyayı gezip dolaşmazlar mı ki, hiç değilse bu sayede düşünüp duygulanacak gönüllere, gerçeğin sesini işitecek kulaklara sahip olsunlar. Ne var ki onlarda kör olan, gözler değil, asıl kör olan sinelerindeki gönüller
Onlar senden o tehdit edildikleri azabı, çarçabuk getirmeni isterler. Telaşa kapılmasınlar, Allah vâdinden asla dönmez. Bilin ki Rabbinizin ölçüsüyle bir gün, sizin hesabınıza göre bin yıl gibidir.
Zulümde aşırı giden nice memleket vardı ki Ben onlara önce mühlet verip sonra da tuttuğum gibi işlerini bitirdim! Herkesin dönüşü ancak Banadır
De ki: "Ey insanlar! Benim görevim sırf bir uyarıcı olmaktan ibarettir
İman edip makbul ve güzel işler yapanlara bir mağfiret ve çok değerli bir nasip vardır
Âyetlerimizi akılları sıra etkisiz bırakmak için çabalayıp duranlar ise, cehennemlik olanların ta kendileridir
Senden önce hiç bir resul veya nebî göndermedik ki, halkının hidâyetini umarak gayret gösterdiğinde, Şeytan onun temennisi hakkında bir vesvese vermek, ümidini kırmak istemesin. Ama Allah, şeytanın attığı o vesveseyi giderir, sonra da âyetlerini sapasağlam, muhkem kılar. Zira Allah alîmdir, hakîmdir (her şeyi hakkıyla bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir)
Yine de Allah´ın bu vesveseye fırsat vermesi, şeytanın attığı vesveseyi kalplerinde bir hastalık, bir şüphe olanlar ve kalpleri katılaşanlar hakkında bir imtihan vesilesi yapmak içindir. Gerçekten, zalimler, pek derin bir muhalefet ve düşmanlık içindedirler
Ve yine, ilimden nasibi olanların bu Kur´ân´ın senin Rabbin tarafından gönderilen gerçeğin ta kendisi olduğunu iyice anlayıp da onu bütün kalpleriyle tasdik edip gönülden tazim ederek bağlanmaları içindir. Elbette Allah iman edenleri dosdoğru yola, isabetli tutuma yöneltir
Dini inkâr edenler ise, son saat ansızın gelip çatıncaya veya o kısır gün kendilerine gelinceye kadar, Kur´ân hakkında şüphe içinde kalır giderler
O gün hakimiyet yalnız Allah´ındır. İnsanlar hakkındaki hükmünü verir. İman edip makbul ve güzel işler yapanlar, Naim cennetindedirler.
Dini inkâr edip âyetlerimizi yalan sayanlara ise zelil eden bir azap vardır.
Allah yolunda hicret edenleri, sonra da bu uğurda öldürülenleri veya ölenleri ise Allah pek güzel bir tarzda nimetlerine mazhar edecektir. Allah elbette nimet verenlerin en iyisidir.
O, mutlaka onları memnun olacakları yere yerleştirecektir. Muhakkak ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, hilim ve şefkati boldur
İşte böyle... Kim kendisine yapılan haksızlığa karşı misliyle karşılık verdikten sonra yine tecavüze uğrarsa, elbette Allah ona yardım edecektir. Çünkü Allah afüvdür, gafurdur (affı ve mağfireti boldur)
Bu böyle... Çünkü Allah öyle sınırsız kudret sahibidir ki gâh gündüzü kısaltarak geceyi uzatır, gâh geceyi kısaltarak gündüzü uzatır ve çünkü Allah semîdir, basîrdir (her şeyi hakkıyla işitip görmektedir)
Bu böyle... Çünkü Allah hakkın, gerçeğin ta kendisidir.Müşriklerin O´ndan başka yalvardıkları tanrılar ise batılın ta kendisidir ve tam anlamıyla yüce ve büyük olan da ancak Allah´tır
Görmedin mi ki Allah gökten yağmur indirir de yer yemyeşil oluverir. Allah latiftir, habîrdir (lütfu boldur, her şeyden haberdardır).
Göklerde ne var, yerde ne varsa hep O´nundur ve muhakkak ki Allah ganîdir, hamîddir (hiç bir şeye ihtiyacı yoktur, bütün övgülere lâyıktır)
Görmedin mi ki Allah yerde olan her şeyi ve Kendi emriyle denizlerde yüzen gemileri, sizin hizmetinize verdi? Yerin üstüne düşmesin diye, göğü O tutuyor. Gök ancak O´nun izniyle düşebilir. Çünkü Allah raûfdur, rahîmdir (insanlara karşı çok şefkatli ve merhametlidir).
Size hayatı veren de O´dur. Sizi müteakiben öldürecek ve tekrar diriltecek olan da O´dur. Gerçekten insan pek nankördür!
Biz her ümmete kendi dönemlerinde uyguladıkları özel bir ibadet yolu belirledik.Öyle ise onlar din işinde asla sana muhalefet etmesinler.Sen insanları Rabbinin yoluna dâvet et! Çünkü sen gerçekten hakka götüren dosdoğru bir yolun üzerindesin.
Eğer seninle mücadele ederlerse de ki: "Allah sizin yaptıklarınızı pek iyi bilmektedir."
O büyük duruşma günü, hakkında ihtilaf ettiğiniz konularda aranızdaki nihaî hükmü Allah verecektir.
Bilmez misin ki, Allah gökte ve yerde olan bütün şeyleri bilir?Bunların hepsi bir kitapta mevcuttur. Bütün bunlar Allah´a göre pek kolaydır
Müşrikler Allah´tan başka,O´nun, tanrılıklarına dair hiç bir delil göndermediği ve kendilerinin de onlara ibadet edilmesinin cevazı hakkında kesin bilgi sahibi olmadıkları bir takım nesnelere ibadet ediyorlar. İşte o zalimlerin hiç bir yardımcısı olmayacaktır.
Âyetlerimiz karşılarında açık açık birer delil olarak okunduğunda kâfirlerin yüzündeki inkârcı tavrı hemen fark edebilirsin.Öyle ki, nerdeyse kendilerine âyetlerimizi okuyanlara saldıracak olurlar.De ki: Sizi bundan da beter kızdıracak olan şeyi de bildireyim de görün: "İşte cehennem! Allah onu kâfirlere vâd etmiş bulunuyor. Ne kötü bir sondur o!"
Ey insanlar! İşte size bir misal veriliyor, ona iyi kulak verin: Sizin Allah´tan başka yalvardığınız bütün sahte tanrılar güç birliği yapsalar da, bir sinek bile yaratamazlar. Hatta sinek onlardan bir şey kapsa, onu dahi kurtarıp geri alamazlar. İsteyen de, kendinden istenilen de, kaçan da kovalayan da ne kadar güçsüz
Allah´ı lâyık olduğu tarzda bilemediler. Muhakkak ki Allah pek kuvvetlidir, mutlak galiptir.
Allah meleklerden de insanlardan da elçiler seçer. Allah elbette semî ve basîrdir (her şeyi hakkıyla işitir ve görür)
O onların yaptıklarını da yapacaklarını da, olanı da olacağı da bilir. Bütün işler yalnız Allah´a raci olur, onlar hakkındaki nihaî hükmü O verir.
Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin, hasılı yalnız Rabbinize ibadet edin, hayırlar işleyin ki felaha eresiniz.
Allah yolunda gereği gibi cihad edin. Sizi insanlar içinde bu emanete ehil bulup seçen O´dur. Din konusunda, size hiçbir zorluk da yüklemedi. Haydin öyleyse babanız İbrâhim´in milletine ve yoluna! Bundan önce de, bu Kur´ân´da da, size Müslüman adını veren O´dur. Ta ki Resul size şahid olsun, siz de diğer insanlar nezdinde Hakkın şahitleri olasınız. Haydin namazı hakkıyla ifa edin, zekâtı verin ve Allah´a sımsıkı bağlanın. O sizin biricik mevlanız, efendinizdir. O, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcıdır.
Ey insanlar, Rabbinizden korkun, çünkü (Duruşma) sâ´ati(ni)n depremi, cidden korkunç bir şeydir.
Onu gördüğünüz gün, her emziren, emzirdiğinden geçer; her gebe yükünü bırakır; insanları sarhoş görürsün, oysa sarhoş değillerdir ama Allâh´ın azâbı şiddetlidir (bu dehşetli azâb, onların akıllarını başlarından almıştır.)
İnsanlardan kimi, Allâh hakkında bilmeden tartışır ve her kaba (şarlatan) şeytâna uyar.
O (Şeytâ)nın hakkında: "Kim bunu takibederse muhakkak bu, onu saşırtır ve onu alevli ateş azâbına götürür" diye yazılmıştır.
Ey insanlar eğer öldükten sonra dirilmekten kuşkuda iseniz (bilin ki) biz sizi (önce) topraktan, sonra nutfe(sperm)den, sonra alaka(embriyo)dan, sonra biçimlenen ve biçimlenmeyen bir çiğnem et parçasından yarattık ki, size (kudretimizi) açıkça gösterelim. Dilediğimizi belirtilmiş bir süreye kadar rahimlerde tutarız, sonra sizi bir bebek olarak çıkarırız. Sonra güç(ve kabiliyetler)inize ermeniz için (sizi büyütürüz). İçinizden kimi (henüz çocukken) öldürülür, kimi de ömrün en kötü çağına(ihtiyarlığa) itilir ki, bilirken bir şey bilmez hale gelsin (çocukluğundaki gibi bedence ve akılca güçsüz bir duruma düşsün). Yeri de kurumuş, ölmüş görürsün. Fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çifti bitirir.
Bu böyledir. Çünkü Allâh, tek gerçektir. (Her şey O´nunla varlık kazanır) ve O, ölüleri diriltir ve O, her şeyi yapabilir.
Ve (çünkü) o (duruşma) sâ´at(i) mutlaka gelecektir, onda şüphe yoktur. Ve Allâh, kabirlerde olanları diriltecektir.
İnsanlardan kimi bilmeden, ne bir yol göstereni, ne de aydınlatıcı bir Kitabı olmadan, Allâh hakkında tartışır.
Allâh´ın yolundan şaşırtmak için boynunu öteye döndürerek (kabara kabara tartışmasını sürdürür), dünyâda onun için bir kepazelik vardır. Kıyâmet günü de ona yangın azâbını taddıracağız:
(Ey insan), "İşte bu, senin ellerinin yapıp öne sürdüğü işler yüzündendir. Allâh kullara zulmedici değildir!"
İnsanlardan kimi de Allah´a bir kenardan, ibâdet eder. Eğer kendisine bir hayır gelirse onunla huzûra kavuşur (sevinir) ve eğer başına bir kötülük gelirse yüz üstü döner (dini kötüleyerek ondan vazgeçer). O, dünyâyı da, âhireti de kaybetmiştir. İşte apaçık ziyan budur.
Allah´tan ayrı olarak kendisine ne zarar, ne de yarar veremeyen şeylere yalvarır. İşte (doğru yoldan) uzak(lara) sapma budur!
Zararı, faydasından daha yakın olana yalvarır. (O), Ne kötü bir yardımcı ve ne kötü bir arkadaştır!
Allâh, inanan ve iyi işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır. Şüphesiz Allâh istediğini yapar.
Kim Allâh´ın, dünyâda ve âhirette kendisine yardım etmeyeceğini sanıyorsa öfkesini gidermek için göğe bir sebep(ip)le uzansın, sonra (ayaklarını yerden) kessin de baksın, bu çaresi, öfkelendiği şeyi giderebilecek mi?
Ve işte biz Kur´ân´ı böyle açık açık âyetler olarak indirdik. Şüphesiz Allâh, dilediğini doğru yola iletir.
İnananlar, yahûdiler, sâbiiler, hırıstiyanlar, mecûsiler ve (Allah´a) ortak koşanlar... Allâh, kıyâmet günü bunlar arasında hüküm verecek(haklıyı haksızı ortaya çıkaracak)tır. Şüphesiz Allâh, her şeye şâhidtir!
Görmedin mi (baksana), göklerde, yerde bulunan kimseler, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu hep Allah´a secde ediyorlar! Ama birçoğuna da azâb hak olmuştur. Allâh kimi aşağılatırsa artık ona değer veren olmaz. Allâh, dilediğini yapar.
İşte şunlar, Rableri hakkında çekişen iki hasım taraf: Nankörler için ateşten giysi biçildi, başlarının üstünden de kaynar su dökülüyor!
Onunla karınlarının içindekiler ve derileri eritiliyor.
(Ayrıca) onlar için demir kamçılar da var.
Oradan, (o) gamdan her çıkmak istediklerinde (demir kamçılarla vurularak) oraya geri çevrilirler ve : "Yangın azâbını tadın!" (denilir).
Allâh, inanan ve iyi işler yapanları da altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. Orada altun bilezikler ve inci(ler) takınırlar. Orada giysileri de ipektir.
Sözün güzeline ve çok övülen(Allâh)ın yoluna iletilmişlerdir.
Nânkörlük edenler, Allâh´ın yolundan ve gerek yerli, gerek dışarıdan gelen bütün insanlar için ibâdet yeri yaptığımız Mescid-i Harâm´dan (insanları) geri çevirenler (bilsinler ki), kim orada (böyle) zulüm ile haktan sapmak isterse ona acı bir azâb taddırırız.
Bir zamanlar İbrâhim´i Beyt(Ka´be´n)in yerine kondurmuş(ve ona şöyle emretmiş)tik: "Bana hiçbir şeyi ortak koşma ve tavâf edenler, ayakta duranlar, rükû´ ve secde edenler için Evimi temizle."
İnsanlar içinde haccı ilân et; yaya olarak veya uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.
Ki kendileri için birtakım faydalara tanık olsunlar ve (Allâh´ın) kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allâh´ın adını ansınlar. Onlardan yeyin, sıkıntı içinde bulunan fakire de yedirin.
Sonra (bıyıklarını, tırnaklarını kesmek, sair temizlik gereklerini yapmak sûretiyle) Kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Eski Ev(Ka´be´y)i tavâf etsinler.
İşte öyle. Kim Allâh´ın yasaklarına saygı gösterirse, o (hareketi), Rabbinin yanında kendisi için iyidir. Size (âyetlerle) oku(nup açıkla)nanlar dışındaki hayvanlar sizin için helâl kılınmıştır. Artık o pis putlardan ve yalan sözden kaçının.
Allah´a ortak koşmadan, halis olarak O´nu birleyenler olun. Kim Allah´a ortak koşarsa, o, sanki gökten düşmüş de kendisini kuş kapıyor veya rüzgâr onu, uzak bir yere sürüklüyor gibidir.
İşte böyle. Kim Allâh´ın nişanlarına (hac ibâdetlerine ve kurbanlara) saygı gösterirse, bu, kalblerin takvâsındandır (kalblerinde Allâh korkusu olanlar, O´nun dininin işâretlerine saygı gösterirler).
O(hayva)nlarda belli bir süreye kadar sizin için menfaatler vardır. Sonra onların varacakları yer, Eski Ev(Ka´be)dir. (Orada kurban edilirler).
Biz, her ümmet için bir kurban ibâdeti koyduk ki Allâh´ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanların üzerine O´nun adını ansınlar. Tanrınız bir tek Tanrıdır, yalnız O´na teslim olun. (Ey Muhammed) o alçak gönüllü, saygılı, samimi insanları müjdele;
Onlar ki Allâh anıldığı zaman kalbleri titrer. Başlarına gelene sabrederler, namazı kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allâh yoluna) harcarlar.
Biz o kurbanlık develeri de size Allâh´ın (dininin) işâretlerinden yaptık. Onlarda sizin için hayır vardır. Onlar ön ayaklarını sıra halinde yere basmış durumda iken üzerlerine Allâh´ın adını anın (da boğazlayın) yanları yere düş(üp canları çık)ınca da onlardan yeyin, kanâat eden(fakir)e de; isteyen(fakir)e de yedirin. Allâh o(kocaman hayva)nları, size boyun eğdirdi ki şükredesiniz.
Onların etleri ve kanları Allah´a ulaşmaz. Fakat sizin takvânız O´na ulaşır. Allâh onları size böyle boyun eğdirdi ki, sizi doğru yola ilettiği için O´nun büyüklüğünü anasınız. (Ey Muhammed), güzel davrananları müjdele.
Allâh inananları savunur. Allâh hiçbir hâin, nankörü sevmez.
Kendileriyle savaşılan(mü´min)lere (karşı koyma) izn(i) verildi. Çünkü onlara zulmedilmiştir ve şüphesiz Allâh, onlara yardım etmeğe kâdirdir.
Onlar, sırf "Rabbimiz Allah´tır" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allâh´ın bazı insanları diğer bazılarıyle savunması olmasaydı, içlerinde Allâh´ın ismi çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılırdı. Allâh, kendi(dini)ne yardım edene elbette yardım eder. Kuşkusuz Allâh, kuvvetlidir, gâlibdir.
O (Allâh´ın dinine yardım ede)nleri yer yüzünde iktidâra getirdiğimiz takdirde (zorbaların yoluna sapmazlar, bil´akis) namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeğe çalışırlar. Bütün işlerin sonu Allah´a âittir (her şey sonunda O´na varacaktır).
(Ey Muhammed), eğer (bunlar) seni yalanlıyorlarsa (bil ki) bunlardan önce Nûh, ´Âd ve Semûd kavmi de yalanlamıştı.
İbrâhim kavmi ve Lût kavmi de (yalanlamıştı).
Medyen halkı da (yalanlamıştı); Mûsâ da yalanlanmıştı. Ben de kâfirlere bir süre vermiş, sonra onları yakalamıştım. (Bak), benim (onları) inkârım (görülmemiş biçimde cezâlandırmam) nasıl oldu!
(Halkı) zulmederken helâk ettiğimiz nice kent vardır ki duvarları (yıkılan) tavanlarının üstüne çökmüştür. Nice kullanılmaz olmuş kuyu ve nice (ıssız kalmış) sağlam köşk vardır!
Hiç yeryüzünde gezmediler mi ki (kendilerinden önce mahvolanların yerlerini görsünler de) düşünecekleri kalbleri, işitecekleri kulakları olsun (akıllları başlarına gelsin, hak sözünü işitsinler). Zira gözler kör olmaz (çünkü gözlerin körlüğü, geçici bir görme yetersizliğidir); fakat (asıl) göğüslerdeki kalbler kör olur.
Senden azâbı çabuk istiyorlar. Allâh sözünden caymaz. (Ama herşeyin bir zamanı vardır. O, acele etmez. Zirâ) Rabbinin yanında bir gün, sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir.
Nice kent var ki zulmederken ona biraz süre vermişim, sonra onu yakalamışımdır. Sonunda dönüş ancak banadır.
De ki: "Ey insanlar, ben sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım."
İnanıp iyi işler yapanlar için mağfiret ve bol rızık vardır.
Âyetlerimizi etkisiz bırakmak için çalışanlara gelince, onlar da cehennemin adamlarıdır.
Senden önce hiçbir resûl ve nebi göndermemiştik ki o, temenni ettiği zaman, şeytân onun temennisine (bir düşünce) atmış olmasın. Fakat Allâh, şeytânın attığını siler, sonra kendi âyetlerini sağlamlaştırır. Allâh, ´alim(bilen)dir, hakim (sağlamlaştıran)dır.
(Allâh, böyle yapar ki) Şeytânın attığını, kalblerinde hastalık olanlar ve kalbleri katılaşanlar için bir imtihan yapsın; zâlimler uzak bir ayrılık içindedirler.
Ve kendilerine ilim verilmiş olanlar da o(Kur´â)nın, Rabbinden (gelen) gerçek olduğunu bilsinler de ona inansınlar; böylece kalbleri ona saygı duysun. Şüphesiz Allâh, inananları mutlaka doğru yola iletir.
İnkâr edenler ise ansızın o sâ´at (kıyâmet veya ölüm) kendilerine gelinceye yahut o kısır (hayırsız) günün azâbı kendilerine gelinceye kadar o(Kur´â)ndan yana, kuşku içinde olacaklardır.
O gün mülk Allâh´ındır. (O) onların aralarında hükmeder. İnananlar ve iyi işler yapanlar ni´met cennetlerindedirler.
İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara da alçaltan bir azâb vardır.
Allâh yolunda göç edip sonra öldürülen veya ölenlere gelince, Allâh onları en güzel bir rızıkla besleyecektir. Doğrusu Allâh, rızık verenlerin en iyisidir.
Onları râzı olacakları bir yere sokacaktır. Doğrusu Allâh, bilendir, halimdir.
İşte böyle. Kim kendisine yapılan cezânın dengiyle cezâ verir de sonra kendisine tekrar saldırılırsa elbette, Allâh ona yardım eder. Şüphesiz Allâh, affeden, bağışlayandır.
İşte böyle. (Allâh), geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü gecenin içine sokar. Doğrusu Allâh, işiten ve görendir.
İşte böyle. Çünkü Allâh, Hak´tır, O´ndan başka yalvardıkları ise bâtıldır (aslı olmayan yalan şeylerdir). İşte çok yüce, çok büyük olan, Allah´tır.
Görmedin mi Allâh gökten bir su indirdi de yer yeşeriyor. Doğrusu Allâh latiftir (bilgisi veya lutfu en ince ve nazik şeylere kadar varır), habirdir (her türlü tedbiri bilir, her şeyi haber alır).
Göklerde ve yerde ne varsa hep O´nundur. Allâh; işte zengin O´dur, övülmeğe lâyık O´dur.
Görmedin mi Allâh, yerdekileri ve emriyle, (koyduğu kanunla) denizde akıp giden gemileri sizin buyruğunuza verdi. Yerin üstüne düşmesin diye göğü tutuyor. (Gök) ancak O´nun izniyle düşer. Çünkü Allâh, insanlara çok şefkatli, çok merhametlidir.
O´dur ki sizi diriltti, sonra sizi öldürür, sonra yine sizi diriltir. Gerçekten insan çok nankördür.
Biz her ümmete, uydukları bir mensek (ibâdet yöntemi) yaptık. Bu işte seninle asla çekişmesinler. Sen Rabbine çağır, kuşkusuz sen doğru bir yol üzerindesin.
Eğer seninle mücâdele ederlerse: "Allâh yaptıklarınızı daha iyi bilir" de.
Bilmez misin ki Allâh gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir. Bunların hepsi, bir Kitaptadır (katında yazılıdır). Bu, Allah´a kolaydır.
Allah´tan ayrı olarak öyle şeylere tapıyorlar ki (Allâh), onlara hiçbir kudret indirmemiştir. Kendilerinin de onların tanrı olabileceği hakkında bir bilgileri yoktur. O zâlimlerin yardımcısı yoktur.
Kendilerine apaçık âyetlerimiz okunduğu zaman kâfirlerin yüzlerinde hoşnutsuzluk belirdiğini anlarsın. Neredeyse kendilerine âyetlerimizi okuyanların üzerine saldıracaklar. De ki: "Size bundan (bu öfkeli durumunuzdan) daha kötü bir şey haber vereyim mi? Varacağınız ateş! Allâh onu kâfirlere va´detmiştir. Ne kötü sonuçtur (o)!"
Ey insanlar, size bir temsil verildi, onu dinleyin: O Allah´tan başka yalvardıklarınız (var ya), onların hepsi bir araya toplansalar, bir sinek dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan kurtaramazlar. İsteyen de âciz, istenen de.
Allâh´ı layikıyle takdir edemediler (O´nu gereği gibi bilemediler). Allâh kuvvetlidir, üstündür.
Allâh meleklerden de, insanlardan da elçiler seçer. Allâh, işitendir, görendir.
Onların önlerinde ve arkalarında olan (bütün olayları, yaptıkları bütün işler)i bilir. Bütün işler Allah´a döndürülür.
Ey inananlar, rükû´ edin, secde edin, Rabbinize ibâdet edin, hayır işleyin ki umduğunuza eresiniz.
Allâh uğrunda, O´na yaraşır biçimde cihâd edin. O, sizi seçti ve dinde size bir güçlük yüklemedi; babanız İbrâhim´in dini(ne uyun). O (Allâh) bu (Kur´â)ndan önce(ki Kitaplarda) da, bu(Kur´â)nda da size "müslümanlar" adını verdi ki, Elçi size şâhid olsun, siz de insanlara şâhid olasınız. Haydi namazı kılın, zekâtı verin ve Allah´a sarılın; sâhibiniz O´dur. Ne güzel sâhip ve ne güzel yardımcıdır (O)!
Ey İnsanlar, Rabbinizden korkun, çünkü kıyamet sarsıntısı büyük bir şeydir.
Onu gördüğünüz gün, her emzikli emzirdiğini unutur, her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş olmuş görürsün. Onlar sarhoş değiller, fakat Allah’ın azabı şiddetlidir.
Bazı insanlar bir ilme dayanmadan, Allah hakkında tartışıp durur ve her azgın şeytana tabi olurlar.
Şeytanın aleyhinde şöyle yazılmıştır: “Kim onu dost edinirse onu saptırır ve onu çılgın ateş azabına sürükler.”
-Ey insanlar, eğer, tekrar diriltileceğinizden bir şüpheniz varsa size açıkça gösterelim diye sizi topraktan yarattık, sonra spermden, sonra embriyodan, sonra da yaratılışı belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık. Dilediğimizi adı konmuş bir süreye kadar rahimlerde tutar ve sizi bebek olarak çıkarırız. Sonra siz yetişip, erginlik çağına gelirsiniz. Kiminizin canı alınır, kiminiz de bildiği şeyleri bilmez olsun diye ömrünün en düşkün dönemine ulaştırılır. Yeryüzünü kupkuru görürsün de biz ona su indirince harekete geçer, kabarır ve her çeşit güzel bitkiyi çift çift bitirir ya...
İşte hakkın kendisi olan Allah, ölüleri de böyle diriltir. Çünkü O’nun her şeye gücü yeter.
Kıyamet saatinin geleceğinde ve Allah’ın kabirlerdekileri dirilteceğinde, hiç şüphe yoktur.
İnsanlardan, bir ilme dayanmadan, rehber ve aydınlatıcı kitabı olmadan Allah hakkında tartışanlar vardır.
Allah yolundan saptırmak için gururla salınıp, kasılır. Ona dünya hayatında rezillik vardır. Kıyamet günü de ona yakıcı azabı tattırırız.
-Bunlar, senin elinle yaptığının karşılığıdır. Yoksa Allah, kullarına karşı asla zulmedici değildir.
İnsanlardan, Allah’a bir uçurum kenarındaymış gibi kulluk edenler var. Eğer ona bir iyilik dokunursa, onunla tatmin olur. Eğer bir imtihana tabi tutularsa, yüz üstü döner. Dünya ve ahireti kaybeder. İşte apaçık hüsran budur.
O, Allah’ın dışında kendisine zararı da faydası da dokunmayacak şeylere yalvarır. İşte en uzak sapıklık budur.
Kendisine zararı faydasından daha yakın olana yalvarır. Ne kötü yardımcı ne kötü yoldaş!
Allah, iman eden ve doğruları yapanları, alt tarafından ırmaklar akan cennetlere koyar. Şüphesiz Allah, ne isterse yapar.
Kim, Allah’ın dünyada ve ahirette ona yardım edemeyeceğini zannediyorsa, göğe bir ip uzatsın ve sonra kesiversin. Baksın, kurduğu düzen onun öfkesini giderebilecek mi?
Nitekim, Kur’an’ı apaçık belgeler olarak indirdik. Allah dilediğine doğru yolu gösterir.
Şüphesiz Allah, kıyamet günü iman edenler, Yahudiler, Hıristiyanlar, Mecusiler ve müşrikler arasında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah her şeye şahittir.
Göklerde ve yerde olanların, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, canlılar ve bir çok insanın Allah’a secde ettiklerini görmüyor musun? Çoğu da azabı hak etmiştir. Allah kimi alçaltırsa onu yükseltecek yoktur. Allah, ne isterse yapar.
İşte bunlar Rab’leri hakkında tartışan iki hasımdır. İşte inkar edenler için ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarının üzerinden kaynar su dökülecektir.
Onunla karınlarındakiler ve derileri eritilir.
Onlar için demirden kamçılar vardır.
Her ne zaman oradaki kavurucu ateşten çıkmak isteseler yine oraya döndürülür ve: -Yakıcı azabı tadın, denir.
Allah, iman eden ve doğruları yapanları alt tarafından ırmaklar akan cennetlere koyar. Orada altın bilezik ve inciler takınırlar. Oradaki elbiseleri ise ipektir.
Sözün en güzeline yöneldiler .. Hamd’e layık olanın yoluna yöneldiler ..
Küfredenlere, Allah yolundan ve yerli olsun, yolcu olsun bütün insanlar için eşit kıldığımız Mescid-i Haram’dan alıkoyanlara ve orada zulüm ile sapıklık isteyenlere acı bir azap tattırırız.
Hani İbrahim’e: - Bana hiç bir şeyi şirk koşma, tavaf edenler, kıyama duranlar, rükû ve secde edenler için Beytimi temiz tut, diye Kâbe’nin yerini hazırlamıştık.
İnsanlar arasında haccı duyur. Yürüyerek ve uzak yollardan yorgun hayvanlar üstünde sana gelsinler.
Kendilerine faydalı olacak şeyleri görsünler, Allah’ın onlara rızık olarak verdiği hayvanları belli günlerde, Allah’ın adını anarak kurban etsinler. Ondan hem siz yiyin hem de muhtaç durumdaki fakiri doyurun.
Sonra da temizlensinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik-i (Kâbe’yi) tavaf etsinler.
İşte böyle, kim Allah’ın haramlarına saygı gösterirse, Rabbinin katında bu onun iyiliğinedir. Size okunandan başka, büyük baş hayvanlar helal kılınmıştır. Öyleyse, putlardan gelen pisliklerden kaçının, aslı olmayan sözden de sakının.
Allah’a şirk koşmayan hanifler olun. Kim Allah’a şirk koşarsa, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgarın uçuruma attığı kimseye benzer.
İşte böyle, kim Allah’ın nişanelerine saygı gösterirse elbette bu, kalplerin takvasından ileri gelir.
Onlarda sizin için belli bir süreye kadar faydalar vardır. Sonra Kurban yeri Beyti’l- Atik (Kâbe)dir.
Her ümmete kurban ibadeti koyduk ki, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine onun adını ansınlar. Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Öyleyse ona teslim olun. Allah’tan korkanları müjdele!
Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Başlarına gelene sabrederler, namaz kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan bağışlarlar.
Kurbanlık develeri, sizin için Allah’ın nişanelerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Onları keserken üzerlerine sadece Allah’ın adını anın. Kesilip yere düşünce onlardan yiyin. İsteyene de, istemeyene de yedirin. Şükredesiniz diye, onları işte böyle sizin emrinize sunduk.
Onların etleri ve kanları Allah’a ulaşmayacaktır. Fakat, O’na sizin takvanız ulaşacaktır. Size doğru yolu gösterdiği için Rabbinizin büyüklüğünü anın diye O, bunları sizin emrinize vermiştir. İyilik edenleri müjdele!
Şüphesiz Allah, iman edenleri savunur ve hiç bir hain kafiri sevmez.
Zulme uğrayan kimselere savaşmaları için izin verildi. Allah, onlara yardım etmeye elbette kadirdir.
Onlar, sadece “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için, haksız yere yurtlarından çıkartılmışlardır. Eğer Allah’ın insanların bir kısmını, bir kısmıyla bertaraf etmesi olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın isminin çokça anıldığı mescitler yıkılıp giderdi. Allah, elbette ona yardım edenlere yardım eder. Şüphesiz Allah güçlüdür, kuvvetlidir.
Eğer onlara yeryüzünde imkan ve güç verirsek, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler, iyiliği emrederler, kötülüğü yasaklarlar. İşlerin sonu Allah’a aittir.
Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan önce de Nuh, Ad ve Semud kavmi de yalanlamıştı.
İbrahim’in kavmi, Lut’un kavmi de.
Medyen halkı da. Musa da yalanlanmıştı. Kafirlere süre tanıdım; sonra da onları yakaladım. Beni inkar nasılmış?
Nice ülkeleri zalimlik ederken helak ettik. Şimdi, onlar tepetakla edilmiş, su kuyuları terkedilmiş ve sağlam sarayları bomboş kalmıştır.
Yeryüzünde dolaşmıyorlar ki kendisiyle akledecek kalpleri ve kendisiyle işitebilecek kulakları olsun?! Oysa, gözler kör olmuyor, fakat sinelerdeki kalpler köreliyor.
Senden, azabı acele getirmeni istiyorlar. Fakat Allah, verdiği sözden dönmez. Rabbi’nin katında bir gün, sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir.
Nice ülkeler vardır ki, zalim olmalarına rağmen ben, onlara süre tanıdım. Sonra da onları aldım. Dönüş banadır.
De ki: -Ey insanlar! Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım.
İman edip, doğruları yapanlara bağışlanma ve bol rızık vardır.
Ayetlerimizden alıkoymaya çalışanlara ise, işte onlar da alevli ateşin dostlarıdır.
Senden önce hiç bir peygamber göndermedik ki, bir şeyi arzuladığı zaman, şeytan onun arzusuna vesvese karıştırmış olmasın. Ama Allah, şeytanın karıştırdığını giderir ve Allah, ayetlerini sağlamlaştırır. Allah bilendir, hakimdir.
Şeytanın karıştırdığı, kalplerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseleri denemek içindir. Zalimler, derin bir ayrılık içindedirler.
Kendilerine ilim verilenlerin, onun, Rabbinden gelen gerçek bir vahiy olduğunu bilip, ona inanmaları ve onunla gönüllerini bağlamaları içindir. Şüphesiz Allah, iman edenleri dosdoğru yola iletir.
Kafirler ise, kendilerine o saat, ansızın gelinceye veya sonsuz bir günün azabı çatıncaya kadar ondan şüphe etmeye devam ederler.
O gün, mülk Allah’ın’dır. Aralarında hükmü, O verecektir. İman edip, doğruları yapmış olanlar nimet cennetlerindedir.
Kafir olup, ayetlerimizi yalanlayanlar ise işte onlara, onlara alçaltıcı bir azap vardır.
Allah yolunda hicret edenler, sonra öldürülenler veya ölenler ise, Allah onları elbette güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Çünkü Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
Onları hoşlarına gidecek bir yere girdirecektir. Elbette Allah, bilmektedir, acele etmemektedir.
İşte böyle... Kim de kendisine yapılan haksızlığa o ölçüde karşılık verir, sonra yine kendisine saldırılırsa, elbette Allah ona yardım eder. Şüphesiz Allah, çok affedici ve çok bağışlayıcıdır.
İşte böyle, çünkü Allah, geceyi gündüze bağlar, gündüzü de geceye bağlar. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.
İşte bu, Allah’ın hakkın kendisi olması, O’nu bırakıp da başkalarına dua etmenin batıl olması sebebiyledir. Allah, yücedir, büyüktür.
Allah’ın gökten su indirmesiyle yeryüzünün yemyeşil olduğunu görmüyor musun? Allah, çok lütufkar ve her şeyden haberdardır.
Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Gerçekten Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan ve övgüye layık olandır.
Allah’ın yeryüzündeki her şeyi ve denizde O’nun emri ile akıp giden gemileri hizmetinize verdiğini görmüyor musun? O’nun izni olmadıkça, göğü yerin üzerine düşmemesi için tutuyor. Allah, insanlara karşı gerçekten çok şefkatli ve merhametlidir.
O’dur size hayat veren sonra sizi öldürecek, sonra da yeniden diriltecek olan. Fakat insan çok nankördür.
Her ümmete bir ibadet tarzı belirledik. Öyleyse, yerine getirmeleri gereken iş hususunda seninle tartışmasınlar. Rabbine çağır/yalvar. Hiç kuşkusuz sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.
Seninle tartışırlarsa: -Ne yaptığınızı, Allah daha iyi biliyor de!
Anlaşmazlığa düştüğünüz konularda Allah, kıyamet günü aranızda hüküm verecektir.
Allah’ın gökte ve yerde ne varsa bildiğini bilmiyor musun? Şüphesiz bu bir kitaptadır. Yine bu, Allah’a çok kolaydır.
Onlar, Allah’ı bırakıp, hakkında hiçbir belge indirmediği ve kendilerinin de hakkında bir bilgiye sahip olmadıkları şeylere kulluk ediyorlar. Zalimler için hiç yardımcı yoktur.
Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğu zaman, o kafirlerin yüzlerinden inkarı okursun. Neredeyse, kendilerine ayetlerimizi okuyanlara saldıracaklar. De ki: -Size bundan daha kötüsünü haber vereyim mi? Ateş! Allah onu kafirlere söz verdi. O, ne kötü sondur.
-Ey insanlar, Bir örnek veriliyor, onu dinleyin! Sizin Allah’tan başka yalvardığınız şeyler birleşseler bile bir sinek dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, onu ondan kurtaramazlar. İsteyen de aciz, istenen de..
Onlar, Allah’ı hakkıyla takdir edemediler. Oysa Allah güçlüdür, azizdir.
Allah, meleklerden elçiler seçer, tabi insanlardan da. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.
Onların önlerinde olanı da arkalarında olanı da bilir. Allah’adır işlerin dönüşü..
-Ey iman edenler! Rüku edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin, hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.
Allah yolunda, ona layık olacak şekilde gayret gösterin. O, sizi seçkin kıldı, Dinde üzerinize bir zorluk yüklemedi. Atanız İbrahim’in yoludur. Allah, bundan önce ve bunda (Kur’an’da) size "müslüman" ismini vermiştir. Peygamber size şahit olsun, siz de insanlığa şahit olun diye. Öyleyse namazı kılın. Zekatı verin, Allah’a sımsıkı bağlanın. Sizin mevlânız O’dur. O, ne güzel mevlâ ve ne güzel yardımcıdır !..
Ey insanlar, Rabbinizden korkup sakının, çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir.
Onu gördüğünüz gün, her emzikli kendi emzirdiğini unutup geçecek ve her gebe kendi yükünü düşürecektir. İnsanları da sarhoş olmuş görürsün, oysa onlar sarhoş değillerdir. Ancak Allah´ın azabı pek şiddetlidir.
İnsanların kimi, Allah hakkında bilgisi olmaksızın tartışır durur ve her azgın kaypak şeytanının peşine düşer.
Ona yazılmıştır: «Kim onu veli edinirse, şüphesiz o (şeytan) onu şaşırtıp saptırır ve onu çılgın ateşin azabına yöneltir.»
Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak´tan (Embriyo), sonra yaratış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiç bir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir.
İşte böyle; hiç şüphesiz Allah, hakkın kendisidir ve şüphesiz ölüleri diriltir ve gerçekten her şeye güç yetirendir.
Gerçek şu ki, kıyamet saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir.
İnsanlardan kimi, hiç bir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışır durur.
Allah´ın yolundan saptırmak amacıyla ´gururla salınıp kasılarak´ (bunu yapar); dünyada onun için aşağılanma vardır, kıyamet günü de yakıcı azabı ona taddıracağız.
(Ey insan) Bu, senin ellerinin önden takdim ettikleridir. Şüphesiz Allah, kullar için zulmedici değildir.
İnsanlardan kimi de, Allah´a bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir. O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır.
Allah´tan başka, kendisine ne zararı dokunan, ne yararı olan şeylere yakarır. İşte bu, en uzak bir sapıklıktır.
(Ya da) Zararı, yararından daha yakın olana tapar; ne kötü yardımcı ve ne kötü yoldaştır.
Şüphesiz Allah, iman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Gerçek şu ki, Allah, her istediğini yapar.
Kim, Allah´ın ona, dünyada ve ahirette kesin olarak yardım etmeyeceğini sanıyorsa, göğe bir araç uzatsın sonra kesiversin de bir bakıversin, kurduğu düzen, onun öfkesini giderebilecek mi?
İşte biz onu (Kur´an´ı) apaçık ayetler olarak indirdik; şüphesiz Allah, dilediğini hidayete yöneltir.
Gerçekten iman edenler, Yahudiler, yıldıza tapan (Sabii) lar, Hristiyanlar, ateşe tapan (Mecusi) lar ve şirk koşanlar; şüphesiz Allah, kıyamet günü aralarını ayıracaktır. Doğrusu Allah, her şeyin üzerinde şahid olandır.
Görmedin mi ki, gerçekten, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah´a secde etmektedirler. Birçoğu üzerinde de azab hak olmuştur. Allah kimi aşağılık kılarsa, artık onun için bir yüceltici yoktur. Hiç şüphesiz Allah, dilediğini yapar.
İşte bunlar çekişen iki gruptur, Rableri konusunda çekiştiler. İşte o küfre sapanlar, onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de kaynar su dökülür.
Bununla karınları içinde olanlar ve derileri eritilmiş olur.
Onlar için demirden kamçılar vardır.
Ne zaman ordan, sarsıcı üzüntüden çıkmak isterlerse, oraya geri çevrilirler ve (onlara:) «Yakıcı azabı tadın!» (denir).
Hiç şüphesiz Allah, iman edenleri ve salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere sokar, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler; ordaki elbiseleri de ipektir.
Onlar, sözün en güzeline iletilmişlerdir ve övülen doğru yola iletilmişlerdir.
Gerçek şu ki, inkâr edip Allah yolundan ve yerlilerle dışarıdan gelenler için eşit olarak (haram ve kıble) kıldığımız Mescid-i Haram´dan alıkoyanlara, orada zulmederek adaletten ayrılanlara acı bir azab taddırırız.
Hani biz İbrahim´e Evin (Kâbe´nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (şöyle emretmiştik:) «Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükûa ve sücuda varanlar için Evimi temiz tut.
«İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya gerekse uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler.»
Kendileri için bir takım yararlara şahid olsunlar ve kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (kurban adarken) Allah´ın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu da doyurun.
Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler, Beyt-i Atik´i tavaf etsinler.
İşte böyle; kim Allah´ın haram kıldıklarını (gözetip hükümlerini) yüceltirse, Rabbinin katında kendisi için hayırlıdır. Size (haklarında yasaklar) okunanlar dışındaki hayvanlar helal kılındı. Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının, yalan söz söylemekten de kaçının.
Allah´ı birleyen (Hanif) ler olarak, O´na (hiç bir) ortak koşmaksızın. Kim Allah´a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir.
İşte böyle; kim Allah´ın şiarlarını yüceltirse, şüphesiz bu, kalblerin takvasındandır.
Onlarda sizin için adı konulmuş bir süreye kadar yararlar vardır. Sonra onların yerleri Beyt-i atik´tir.
Biz her ümmet için bir «Mensek» kıldık, O´nun kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine Allah´ın adını ansınlar diye. İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır, artık yalnızca O´na teslim olun. Sen alçak gönüllü olanlara müjde ver.
Onlar ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir; onlar, kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir.
İri cüsseli develeri de size Allah´ın işaretlerinden kıldık, sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar bir dizi halinde (veya saf tutmuşcasına ayakta durup) boğazlanırken Allah´ın adını anın; yanları üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin, kanaatkara ve isteyene yedirin. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz.
Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah´a ulaşmaz, ancak O´na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O´nun size hidayet vermesine karşılık Allah´ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver.
Hiç şüphe yok ki Allah, (müşriklerin saldırı ve sinsi tuzaklarını) iman edenlerden uzaklaştırmaktadır. Gerçekten Allah, hain ve nankör olan kimseyi sevmez.
Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılana (mü´minlere savaşma) izni verildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım etmeye güç yetirendir.
Onlar, yalnızca; «Rabbimiz Allah´tır» demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah´ın, insanların bir kısmıyla bir kısmını defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah´ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır.
Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, ma´rufu emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah´a aittir.
Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan önce Nuh, Âd, Semud kavmi de yalanlamıştı.
İbrahim´in kavmi ve Lut´un kavmi de:
Medyen halkı da (yalanlamıştı peygamberlerini). Musa da yalanlanmıştı. Böylelikle Ben, o küfre sapanlara bir süre tanıdım, sonra onları yakalayıverdim. Nasılmış benim (her şeyi alt üst edip kökten değiştiren) inkilabım (veya inkârım).
(Halkı) Zulmediyorken yıkıma uğrattığımız nice ülkeler vardır ki, şimdi onların altları üstlerine gelmiş ıpıssız durmakta, kullanılamaz durumdaki kuyuları (terkedilmiş bulunmakta), yüksek sarayları (çın çın ötmektedir).
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve kendisiyle işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü gerçek şu ki, gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir.
Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah, va´dine kesin olarak muhalefet etmez. Gerçekten, senin Rabbinin katında bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.
Nice ülkeler vardır ki, (halkı) zulmediyorken ben ona bir süre tanıdım, sonra yakalayıverdim; dönüş yalnızca banadır.
De ki: «Ey insanlar, gerçekten ben sizin için yalnızca bir uyarıcı, korkutucuyum.»
Buna göre, iman edip salih amellerde bulunanlar, onlar için bir bağışlanma (mağfiret) ve üstün bir rızık vardır.
Ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalar harcayanlar, onlar da alevli ateşin halkıdır.
Biz senden önce hiç bir Resul ve Nebi göndermiş olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dileğine (bir kuşku veya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Allah, şeytanın katıp bırakmalarını giderir, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırıp pekiştirir. Allah, gerçekten bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Şeytanın (bu tür) katıp bırakmaları, kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri (her türlü) duyarlılıktan yoksun bulunanlara (Allah´ın) bir deneme kılması içindir. Hiç şüphesiz zalimler, (gerçeğin kendisinden) uzak bir ayrılık içindedirler.
(Bir de) Kendilerine ilim verilenlerin, bunun (Kur´an´ın) hiç tartışmasız Rablerinden olan bir gerçek olduğunu bilmeleri için; böylelikle ona iman etsinler ve kalpleri ona tatmin bulmuş olarak bağlansın. Hiç şüphe yok Allah, iman edenleri dosdoğru yola yöneltip iletmektedir.
Küfre sapanlar ise, kıyamet saati onlara apansız gelinceye ya da kesintiye uğramış (akîm, verimsiz) bir günün azabı onlara yetişinceye kadar ondan (Kur´an´dan) yana şüphe içinde sür git kalacaklardır.
Mülk, o gün yalnızca Allah´ındır. O, aralarında hükmedecektir. Artık iman edip salih amellerde bulunanlar; nimetlerle donatılmış cennetler içindedirler.
Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlar; artık onlar için de aşağılatıcı bir azab vardır.
Allah yolunda hicret edip öldürülen veya ölenlere gelince muhakkak Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Hiç şüphe yok Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
Onları, kendisinden gerçekten hoşnut kalacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Allah, bilendir, halîmdir.
İşte böyle; her kim kendisine yapılan haksızlığın benzeriyle karşılık verir, sonra aleyhine ´azgınlık ve saldırıda´ bulunulursa, Allah, mutlaka ona yardım eder. Hiç şüphe yok Allah, affedicidir, bağışlayıcıdır.
İşte böyle; çünkü Allah, geceyi gündüze bağlayıp katar ve gündüzü de geceye bağlayıp katar. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.
İşte böyle; çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. O´nun dışında onların kendilerine tapmakta oldukları ise, şüphesiz batılın ta kendisidir. Şüphesiz Allah, yücedir, büyüktür.
Görmedin mi, Allah, gökten su indirdi, böylece yeryüzü yemyeşil donatıldı. Şüphesiz Allah, lütfedicidir, her şeyden haberdardır.
Göklerde ve yerde her ne varsa O´nundur. Şüphesiz Allah, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan (Gani) dır, övülmeye layık olandır.
Görmedin mi, Allah, yerdekileri ve denizde onun emriyle akıp gitmekte olan gemileri, sizin yararınıza verdi. Ve izni olmaksızın, göğü yerin üstüne düşmekten alıkoymaktadır. Şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir.
Sizi diri tutan, sonra öldürecek, sonra da diriltecek olan O´dur. Gerçekten insan pek nankördür.
Biz her ümmete bir ibadet-tarzı (Mensek) kıldık, onlar bu tarz üzere ibadet etmektedirler. Öyleyse, (din) iş(in) de seninle çekişmesinler. Sen, Rabbine çağır. Şüphesiz sen dosdoğru bir hidayet üzerindesin.
Eğer seninle mücadeleye girişirlerse, de ki: «Allah, yapmakta olduklarınızı daha iyi bilir.»
«Allah, kıyamet günü, kendisinde ihtilafa düşmekte olduğunuz şey hakkında aranızda hükmedecektir.»
Allah´ın, gökte ve yerde olanların hepsini bilmekte olduğunu bilmiyor musun? Gerçekten bunlar bir kitaptır. Hiç şüphesiz bunlar(ı bilmek), Allah için pek kolaydır.
Onlar, Allah´ı bırakıp da (Allah´ın) kendisine ispatlayıcı bir delil indirmediği ve haklarında kendilerinin (hiç bir) bilgileri olmayan şeylere tapmaktadırlar. Zulme sapanlar için hiç bir yardımcı yoktur.
Onlara karşı apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, sen o küfre sapanların yüzlerindeki ´red ve inkârı´ tanıyabilirsin. Neredeyse, kendilerine karşı ayetlerimizi okuyanın üzerine çullanıverecekler. De ki: «Size, bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş, Allah, onu küfre sapanlara va´detmiş bulunmaktadır; ne kötü bir duraktır.»
Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah´ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için bir araya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de.
Allah, meleklerden elçiler seçer ve insanlardan da. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.
O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilmektedir. Bütün işler de Allah´a döndürülür.
Ey iman edenler, rükû edin, secdeye varın, Rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin, umulur ki kurtuluş bulursunuz.
Allah adına gerektiği gibi cihad edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim´in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur´an´da) da sizi ´müslümanlar´ olarak isimlendirdi; peygamber sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin ve Allah´a sarılın, sizin Mevlanız O´dur. İşte ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı.
Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet saatinin zelzelesi gerçekten çok büyük bir şeydir.
Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın, emzirdiğinden vazgeçer ve her gebe kadın, taşıdığını düşürür. Sen o gün insanları sarhoşlar halinde görürsün; oysaki onlar sarhoş değillerdir, ama Allah´ın azabı çok şiddetlidir.
İnsanlardan bazıları vardır, hiçbir ilme sahip olmadan Allah konusunda mücadele eder ve her inatçı-kaypak şeytanın ardı sıra gider.
O şeytan üzerine şöyle yazılmıştır: Kim buna dost olursa muhakkak o onu saptırır ve onu, alevi zorlu ateşin azabına götürür.
Ey insanlar! Ölümden sonra dirilme konusunda kuşku içinde olabilirsiniz. Ama şu bir gerçek ki, biz sizi bir topraktan, sonra bir spermden, sonra bir embriyodan/döllenmiş bir karışımdan, sonra ne olduğu kısmen belirli, kısmen belirsiz bir et parçasından yarattık ki, size açık-seçik beyanda bulunalım. Ve sizi rahimlerde, belirlenen bir süreye kadar dilediğimiz şekilde bekletiyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz. Daha sonra da tam kuvvetinize ulaşmanızı sağlıyoruz. Bununla birlikte içinizden bir kısmı öldürülüyor, yine içinizden bir kısmı ilimden sonra bir şey bilmesin diye ömrün en basit ve düşük noktasına geri gönderiliyor. Yeryüzünü de sönmüş kül halinde görürsün. Nihayet onun üzerine suyu indirdiğimizde titrer, kabarır ve her güzel/bereketli çiftten bir şeyler bitirir.
Bu böyledir, çünkü Allah hakkın ta kendisidir. O, ölüleri diriltiyor ve O, herşey üzerinde kudretiyle egemendir.
Ve saat mutlaka gelecektir. Kuşku yok onda. Ve Allah kabirlerdeki şuurlu varlıkları diriltecektir.
İnsanlar içinde öylesi vardır ki, Allah konusunda ilimsiz, kılavuzsuz ve aydınlık getiren bir kitaba sahip olmaksızın mücadele edip durur.
Yanını eğip bükerek uğraşır ki, Allah yolundan saptırıversin. Böyle kişiye dünyada bir yüz karası öngörülmüştür. Ve kıyamet günü biz ona, o kasıp kavuran yangının azabını tattıracağız.
"Al, işte bu, iki elinin önden gönderdiğidir. Şu bir gerçek ki, Allah, kullara asla zulmedici değildir."
İnsanlardan bazısı da Allah´a kıyıdan kıyıya ibadet eder. Kendisine bir hayır isabet ettiğinde, onunla tatmin bulup yatışır; kendisine bir fitne, bir deneme gelip çattığında yüzüstü geri dönüverir. Dünyada da kayba uğramıştır böylesi, âhirette de. Apaçık hüsranın ta kendisi işte budur.
Allah´ın berisinden, kendisine zarar veremeyecek, yarar sağlamayacak şeye dua/davet eder. Dönüşü olmayan sapıklığın ta kendisidir bu.
Zararı yararından daha yakın olan kişiye yalvarır/davet eder. Ne kötü bir destekçidir o, ne kötü bir efendidir!
Allah, iman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Allah, dilediğini yapar.
Kim Allah´ın dünyada ve âhirette kendisine yardım etmeyeceğini sanıyorsa; bir sebeple göğe uzansın, sonra öteki ilişkilerini kessin de bakıversin: Oyunu, öfkelendiği şeyleri gerçekten giderecek mi?"
Biz onu, böylece açık-seçik ayetler halinde indirdik. Kuşkusuz, Allah, dilediğine/dileyene kılavuzluk eder.
İman edenler, Yahudiler, Sâbiîler, Hıristiyanlar, Mecusîler ve şirke sapanlar arasında Allah, kıyamet günü ayrım yapacaktır. Allah, her şey üzerine Şehîd´dir, tanıktır.
Görmedin mi göklerdeki kimseler, yerdeki kimseler, Güneş, Ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu hep Allah´a secde ediyor. Birçoğunun da üzerine azap hak olmuştur. Allah´ın hakir kıldığına ikramda bulunan olmaz. Allah, dilediğini yapar.
İşte şu iki hasım, Rableri hakkında çekişip durmuşlardır. Sonuçta küfre sapanlar için ateşten giysiler biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülmektedir.
Bu suyla, karınlarının içindekiler ve derileri eritilir.
Bunlar için bir de demirden kamçılar var.
Istırap yüzünden oradan her çıkmak istediklerinde, oraya geri döndürülürler: "Tadın şu yangın azabını!"
Allah, iman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Orada, altından bilezikler ve inciyle süsleneceklerdir. Ve orada giysileri ipektir.
Sözün güzeline ve tatlısına ulaştırılmışlardır; Hamîd olan Allah´ın yoluna ulaştırılmışlardır.
Küfre sapanlar, Allah´ın yolundan alıkoyarlar. Hem sürekli içinde kalan hem dışarıdan gelen tüm insanlar için oluşturduğumuz Mescid-i Haram´dan da geri çeviriyorlar. Kim orada zulmederek haktan sapmak isterse, biz ona acıklı bir azabı tattıracağız.
Bir zamanlar İbrahim için, o evin yerini, şöyle diyerek hazırlamıştık: Bana hiçbir şeyi ortak koşma, evimi; tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû-secde edenler için temizle.
İnsanlar içinde haccı ilan et ki, gerek yaya olarak gerekse derin vadilerden gelerek, yorgunluktan incelmiş binitler üzerinde sana ulaşsınlar.
Kendilerine ait bir takım yararlara tanık olsunlar. Kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerinde belirli günlerde Allah´ın adını ansınlar. İşte bunlardan yiyin, sıkıntı içindeki fakiri de doyurun.
Sonra, kirlerini atsınlar, adaklarını yerine getirsinler, saldırılardan korunmuş/tarihî/yüce evi tavaf etsinler.
İşte böyle. Kim Allah´ın yasaklarına saygılı olursa bu, Rabbi katında kendisi için çok hayırlı olur. Karşınızda okunarak açıklananlar hariç, tüm hayvanlar size helal kılınmışır. Artık putların pisliğinden, yalan sözden uzak durun.
Allah´a ortak koşmadan, hanîfler olarak... Allah´a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgâr onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
İşte böyle. Kim Allah´ın kutsallık nişanı yaptığı şeyleri yüceltirse bu yaptığı, gönüllerin takvasındandır.
Onlarda sizin için, belirli bir süreye kadar yararlar vardır. Sonunda onların varacakları yer saldırılardan korunmuş/tarihî/yüce evdir.
Biz her ümmet için bir kurbanlık hayvan kesme zamanı/kurbanlık hayvan kesme yeri/kurbanlık hayvan kesme tarzı belirledik ki, kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üstüne Allah´ın ismini ansınlar. Sizin tanrınız bir tek tanrıdır; o halde yalnız O´na teslim olun. Alçak gönüllü, saygılı kişileri muştula.
Onlar öyle insanlardır ki, Allah anıldığında kalpleri titrer; başlarına gelene sabrederler, namazı/duayı yerine getirirler, kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak ederler.
Biz o büyükbaş hayvanları da sizin için Allah´ın kutsallık nişanları arasına koyduk. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar sıralanmış halde ayakları üzerine dururken, üzerlerine Allah´ın ismini anın. Yanları yere yaslandığı zaman da onlardan yiyin; isteyen yoksulu da istemeyen yoksulu da doyurun. Allah o hayvanları sizin hizmetinize verdi ki, şükredebilesiniz.
Onların etleri de kanları da Allah´a asla ulaşmaz; fakat sizin takvanız O´na ulaşır. Onları size bu şekilde boyun eğdirdi ki, sizi hidayete erdirdiği için Allah´ı yücelterek anasınız. Güzel düşünüp güzel davrananlara müjde ver.
Allah, iman edenleri savunur. Şu da kuşkusuz ki, Allah hiçbir haini, hiçbir nankörü sevmez.
Kendilerine savaş açılanlara savaşma izni verilmiştir. Çünkü onlar zulme uğratıldılar. Allah onlara yardıma elbette kadirdir.
Onlar sırf, "Rabbimiz Allah´tır" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah´ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah´ın adı çokça anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler her halde yerle bir edilirdi. Allah, kendisine yardım edene elbette yardım eder. Allah elbette Kavî, Azîz´dir.
Onlar o kişilerdir ki eğer kendilerini yeryüzünde imkân ve güç sahibi yapsak namazı/duayı yerine getirirler, zekâtı verirler, iyiliğe özendirirler, kötülükten sakındırırlar. Tüm iş ve oluşlar Allah´a varır.
Eğer seni yalanlıyorlarsa bilesin ki, senden önce Nûh kavmi de Âd da, Semûd da yalanladı.
İbrahim´in kavmi de Lût´un kavmi de...
Medyen halkı da. Mûsa da yalanlanmıştı da ben, inkârcılara biraz süre vermiş sonra hepsini yakalamıştım. Nasılmış benim azabım!
Zalim olduğu için helâk ettiğimiz nice kent/medeniyet var ki, duvarları, tavanları üzerine çökmüş halde. Nice kullanılmaz halde bırakılmış su kuyusu, nice görkemli/süslü/bakımlı köşk var.
Yeryüzünde hiç dolaşmadılar mı ki, kalpleri olsun da onunla akıllarını çalıştırsınlar, kulakları olsun da onlarla duysunlar. Şu bir gerçek ki, kafadaki gözler kör olmaz ama göğüslerin içindeki gönüller körleşir.
Senden aceleyle azabı istiyorlar: Allah, vaadine asla ters düşmez. Şu da bir gerçek ki Rabbinin katındaki bir gün, sizin saymakta olduğunuzun bin yılı gibidir.
Nice kent/medeniyet var ki, zulme saptığı halde, ona süre tanıdım. Ama sonra kendisini yakalayıverdim. Dönüş yalnız banadır.
De ki: "Ey insanlar, ben sizin için, açıklayıcı bir uyarıcıdan başkası değilim."
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır.
Ayetlerimizi işe yaramaz kılmak için gayret gösterenlere gelince, onlar cehennemin dostlarıdır.
Biz senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki, o bir şey tasarladığında/okuduğunda, şeytan onun düşünce ve dileği içine bir şey atmış olmasın. Ama Allah, şeytanın attığını siler, sonra kendi ayetlerini muhkemleştirir. Allah Alîm´dir, Hakîm´dir.
Bu, Allah´ın; şeytanın attığını, kalplerinde hastalık olanlara, gönülleri katılaşanlara bir fitne yapması içindir. Zalimler, geri dönülmez bir ayrılık ve kopuş içindedirler.
Kendilerine ilim verilenler onun, senin Rabbinden bir hak olduğunu bilsinler, ona inansınlar da kalpleri ona saygı duysun diye böyle yapılmıştır. Şu bir gerçek ki Allah Hâdî´dir, iman edenleri dosdoğru yola mutlaka ulaştıracaktır.
İnkâr edenler ise kıyamet ansızın başlarına patlayıncaya kadar, yahut kısır bir günün azabı kendilerine gelip çatıncaya kadar, o Kur´an´dan yana kuşku içinde olmaya devam edecekler.
O gün mülk ve yönetim Allah´ındır. Aralarında O, hüküm verecektir. İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, nimetlerle dolu cennetlerde olacaklardır.
İnkâr edip ayetlerimizi yalalayanlara gelince, onlar için aşağılayıcı bir azap öngörülmüştür.
Allah yolunda hicret edip sonra da öldürülen yahut ölenleri, Allah güzel bir rızıkla mutlaka rızıklandıracaktır. Allah, rızık verenlerin elbette ki en hayırlısıdır.
Onları, razı olacakları bir yere elbette sokacaktır. Allah elbette ki, Alîm´dir, Halîm´dir.
İşte böyle. Kim uğratıldığı cezanın aynısıyla ceza edip de zulüm ve saldırganlığa uğrarsa, Allah ona mutlaka yardım edecektir. Allah, elbette ki Afüvv´dür, Gafûr´dur.
İşte böyle. Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Allah Semî´dir, Basîr´dir.
Evet böyledir! Çünkü Allah Hakk´ın ta kendisidir. O´nun berisinden yalvarıp çağırdıkları ise bâtılın ta kendisidir. Hiç kuşkusuz, Allah Aliyy´dir, Kebîr´dir.
Görmedin mi, Allah gökten bir su indirdi de, onun sayesinde yer, yemyeşil hale geliyor. Allah Latîf´tir, Habîr´dir.
Göklerde ne var yerde ne varsa O´nundur. Allah, Ganî olanın da Hamîd olanın da ta kendisidir.
Görmedin mi, Allah yeryüzündekileri ve denizde O´nun emriyle akıp giden gemileri sizin hizmetinize verdi. O´nun izni olmaksızın yerkürenin üstüne düşmemesi için göğü O tutuyor. Allah, insanlara karşı elbette Raûf, Rahîm´dir,
Size hayat veren O´dur. Sonra sizi öldürüyor; sonra diriltecektir sizi. Gerçek olan şu ki, insan tam bir nankördür.
Her ümmet için biz, bir ibadet şekli/bir ibadet yeri belirledik; onlar, onu izlerler. Artık bu iş konusunda seninle çekişmesinler. Sen de Rabbine davet et/dua et. Sen, elbette ki şaşırtmadan yol aldıran bir kılavuzun ardındasın.
Seninle mücadele ederlerse şöyle de: "Yapmakta olduklarınızı Allah daha iyi bilir."
Allah, tartışmakta olduğunuz konuda kıyamet günü aranızda hüküm verecektir.
Bilmedin mi ki; Allah gökte ne var, yerde ne varsa hepsini bilir. Bunların tümü bir kitaptadır. Bütün bunlar Allah için çok kolaydır.
Allah´tan ayrı olarak, hakkında O´nun hiçbir kanıt indirmediği şeye kulluk ediyorlar. Kendilerinin de onunla ilgili bir ilmi yoktur. O zalimlerin yardımcısı olmayacaktır.
Onlara açık-seçik ayetlerimiz okunduğunda, o küfre sapanların yüzlerinde bir hoşnutsuzluk/yadsıma görürsün. Kendilerine ayetlerimizi okuyanlara saldıracak olurlar. De ki: "Size şu yaptığınızdan daha kötü bir şey haber vereyim mi: Ateş! Allah onu inkârcılara vaat etmiştir. Ne kötü dönüş yeridir o!"
Ey insanlar! Size bir örnek verildi; onu dinleyin. O Allah´ın yanında yakarıp durduklarınız var ya, hepsi bir araya toplansalar bir sinek bile yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu bile ondan geri alamazlar. İsteyen de âciz, istenen de...
Allah´ı, şanına yaraşır biçimde takdir edemediler. Allah elbette Kavî´dir, Azîz´dir.
Allah, meleklerden de resuller seçer, insanlardan da. Şüphesiz ki, Allah Semî´ ve Basîr´dir.
Onların önden gönderdiklerini de bilir, arkaya bıraktıklarını da. İş ve oluşlar Allah´a döndürülür.
Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin; Rabbinize ibadet edin, hayır işleyin ki kurtulabilesiniz.
Allah uğrunda O´na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim´in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap´ta da "Müslümanlar/Allah´a teslim olanlar" diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı/duayı yerine getirin, zekâtı verin ve Allah´a sarılın. O´dur sizin Mevlâ´nız. Ne güzel Mevlâ´dır O, ne güzel yardımcıdır O!