Ahzâb

الْاَحْزَابِ

Yazar: Abdulbakî Gölpınarlı - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Ey Peygamber, çekin Allah´tan ve itâat etme kâfirlerle münâfıklara; şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
  2. Ve Rabbinden ne vahyedildiyse ona uy; şüphe yok ki Allah, ne yapıyorsanız hepsinden de haberdardır.
  3. Ve dayan Allah´a ve Allah yeter koruyucu olarak.
  4. Allah, bir kişiye iki yürek vermedi ve zıhâr yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerine koymadı ve evlâtlıklarınızı öz oğullarınız olarak halk etmedi; bunlar, sizin ağızlarınızdaki lâtlar ve Allah, doğruyu söyler ve o, doğru yolu gösterir.
  5. Onları, babalarının adlarını da anarak çağırın, bu, Allah katında daha doğrudur. Babalarını bilmiyorsanız zâten onlar din bakımından kardeşleriniz ve yardımcılarınızdır ve bir yanlışlıkta bulunursanız bir vebal yok size ve fakat yüreklerinizden bir kasıtla hareket ederseniz vebal altına girersiniz ve Allah, suçları örter, rahîmdir.
  6. Peygamber, inananlar üzerinde, kendilerinden ziyâde tasarruf ve vilâyet sâhibidir ve onun eşleri de inananların analarıdır ve akRabalar da, Allah´ın kitabında, diğer inananlardan ve yurtlarından göçenlerden fazla birbirlerine yakındır mîras dolayısıyla, ancak dostlarınıza herhangi bir sûretle iyilikte bulunabilirsiniz; bu hüküm, kitapta yazılmıştır.
  7. An o zamanı ki biz, peygamberlerden kesin söz almıştık ve senden ve Nûh´tan ve İbrâhim´den ve Mûsâ´dan ve Meryemoğlu İsâ´dan da ve biz, onlardan pek sağlam ve kesin söz almıştık.
  8. Doğruların doğruluğunu sormak için ve kâfirlere, elemli bir azap hazırladık.
  9. Ey inananlar, anın size Allah´ın nîmetini, hani askerler saldırmıştı üstünüze de onlara bir yel ve görmediğiniz askerler göndermiştik ve Allah, sizin yaptıklarınızı görür.
  10. Hani size hem üst tarafınızdan hücum etmişlerdi, hem alt tarafınızdaki yerlerden ve hani gözler yılmıştı ve korkudan yürekler, ağızlara gelmişti ve Allah hakkında çeşitli zanlara kapılmıştınız.
  11. İşte orada, inananlar, bir sınanmaya uğratılmıştı ve adamakıllı da sarsılmışlardı.
  12. Hani münafıklarla gönüllerinde hastalık olanlar, Allah ve Peygamberi demişlerdi, bizi ancak aldattılar, vaatlerinde aldatıştan başka bir şey yok.
  13. Ve hani onların bir bölüğü, ey Yesribliler demişti, burada durmanıza imkân yok, dönün artık ve bir bölüğü de Peygamberden, evlerimiz açık, sağlam değil diye izin istemişti, halbuki evleri açık değildi ve sağlamdı, onlar, ancak kaçmayı diliyorlardı.
  14. Eğer şehrin etrafından girilip onların üstlerine varılsaydı da şirk koşmaları istenseydi hemen işe girişirler ve şehirde pek az bir müddet kalırlardı.
  15. Halbuki onlar, andolsun ki bundan önce söz de vermişlerdi Allah´a geri dönmemeleri için ve Allah´a verilen söz, sorulacaktır.
  16. De ki: Ölümden, yahut öldürülmeden kaçmak, size hiçbir fayda vermez ve o zaman pek az bir müddet geçinir, yaşarsınız.
  17. De ki: Allah size bir kötülük gelmesini dilerse, yahut bir rahmete nâil olmanızı isterse kimdir sizi Allah´tan kurtaracak ve Allah´tan başka onlar, ne bir dost bulabilirler, ne bir yardımcı.
  18. Gerçekten de sizden geri kalanları ve kardeşlerine de bize gelin diyenleri bilir ve bunların pek azı savaşa gelir ancak.
  19. Gelseler de can bakımından pek hasis bir halde gelir onlar, hele bir korkulu çağ, gelip çattı mı görürsün ki gözleri dönmüş, sana bakıyorlar, sanki ölüm yüzünden bayılmışlar, kendilerinden geçmişler; derken korku geçti mi keskin dilleriyle sizi incitmeye başlarlar ve hayra pek düşkün gibi bir tavır alırlar. Onlardır inanmayanlar, derken Allah da onların yaptıklarını hiçe saymıştır ve bu, Allah´a pek kolaydır.
  20. Sanırlar ki düşman bölükleri gitmedi ve ö bölükler, bir daha gelseler isterler ki çöllerde, bedevilerin aralarında bulunsunlar da size âit haberleri soruştursunlar ve zâten sizin içinizde de olsalar pek az savaşacaktır onlar.
  21. Andolsun ki Allah´ın Resûlünde, sizin için uyulacak en güzel bir örnek var, o, size en güzel bir numune ve Allah´tan mükâfât umana ve âhiret gününde mükâfât umana ve Allah´ı çok çok anana da en güzel bir örnektir o.
  22. İnananlar, düşman bölüklerini gördüler mi işte dediler, bu, bize Allah´ın ve Peygamberinin vaadettiği şey ve doğru söylemiştir Allah ve Peygamberi ve bu, onların ancak inançlarını ve teslîm oluşlarını arttırmıştır.
  23. İnananlardan öyle erler var ki Allah´a verdikleri sözde sadâkat gösterirler; onlardan kimisi, adağını ödedi, kimisi de beklemede ve onlar, sözlerini, özlerini hiçbir sûretle değiştirmediler.
  24. Çünkü Allah, doğruları, doğrulukları yüzünden mükâfâtlandıracak, münâfıklaraysa dilerse azâp edecek, dilerse tövbe nasîb edecek; şüphe yok ki Allah, suçları örter, rahîmdir.
  25. Ve Allah, kâfirleri, hiddetleriyle, şiddetleriyle defetti, onlar hiçbir hayra nâil olamadan; ve Allah, savaş için yetti inananlara ve Allah, pek kuvvetlidir, üstündür.
  26. Kitap ehli oldukları halde onlara yardım edenleri de, yüreklerine korku düşürüp kalelerinden sürdü çıkardı, bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını da tutsak ediyordunuz.
  27. Onların yerlerine, yurtlarına, mallarına ve ayak basmadığınız bir yere sizi mîrasçı yaptı ve Allah´ın, her şeye gücü yeter.
  28. Ey Peygamber, eşlerine söyle: Dünyâ yaşayışını ve ziynetini diliyorsanız hadi gelin, size nikâh paralarınızı vereyim de güzellikle bırakayım sizi.
  29. Yok, eğer Allah´ı ve Peygamberini ve âhiret gününü istiyorsanız bilin ki hiç şüphe yok, Allah, iyilik edenlerinize büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
  30. Ey Peygamberin eşleri, içinizden kim, apaçık çirkin bir harekette bulunursa iki kat azâp edilir ona ve bu, Allah´a pek kolaydır.
  31. Ve sizden kim, Allah´a ve Peygamberine itâat eder ve iyi işlerde bulunursa mükâfâtını iki kat veririz ve ona güzelim bir rızık da hazırlamışızdır.
  32. Ey Peygamberin eşleri, siz, öbür kadınlardan birine benzemezsiniz; çekiniyorsanız sözü yumuşak bir tarzda söylemeyin ki gönlünde bir hastalık olan ümîde düşer sonra ve doğru ve güzel söz söyleyin.
  33. Ve evlerinizde oturun ve ilk câhiliyet devrinde olduğu gibi sokaklara çıkmayın ve namaz kılın ve zekât verin ve itâat edin Allah´a ve Peygamberine. Ancak ve ancak Allah, ey Ehl-i Beyt, sizden her çeşit pisliği, suçu gidermek ve sizi tam bir temizlikle tertemiz bir hale getirmek diler.
  34. Ve ey Peygamberin eşleri, evlerinizde okunan âyetleri ve hikmeti anın; şüphe yok ki Allah´ın lütfü boldur ve o, her şeyden haberdardır.
  35. Şüphe yok ki Müslüman erkeklere ve Müslüman kadınlara, inanan erkeklere ve kadınlara, itâat eden erkeklere ve kadınlara, doğru söyleyen erkeklere ve kadınlara, sabreden erkeklere ve kadınlara, korkan erkeklere ve kadınlara, sadaka veren erkeklere ve kadınlara, oruç tutan erkeklere ve kadınlara, ırzlarını koruyan erkeklere ve kadınlara, Allah´ı çok-çok anan erkeklere ve kadınlara; Allah, onlara yar-lıganma ve büyük bir mükâfat vaadetmiştir.
  36. Allah ve Resûlü, bir işe hükmetti mi erkek olsun, kadın olsun, hiçbir inananın, o işi istediği gibi yapmakta muhayyer olmasına imkân yoktur ve kim, Allah´a ve Peygamberine isyan ederse gerçekten de apaçık bir sapıklığa düşmüş, sapıtıp gitmiştir.
  37. An o zamanı ki Allah´ın, kendisine nîmet verdiği ve senin de nîmetler verdiğin kişiye eşini bırakma ve çekin Allah´tan diyordun ve Allah´ın açığa vuracağı şeyi, içinde gizliyordun ve insanlardan korkuyordun ve Allah´tan korkman daha doğruydu ve o, daha lâyıktı buna. Derken Zeyd, eşinden ilişiğini kesince biz o kadını sana eş ettik, bu da, oğul edinilen kişiler, eşlerinden ayrıldıkları zaman onların bıraktıkları kadınları inananların almalarında bir beis olmadığını bildirmek içindi ve Allah´ın emri yerine gelmiş oldu.
  38. Allah´ın, ona farzettiğini yapmasında hiçbir vebal yok Peygambere; daha önce gelip geçenler hakkında da Allah´ın koyduğu yol yoradam buydu ve Allah´ın emri, takdîr edilmiş ve yerine gelmiştir.
  39. O gelip geçen peygamberler, öyle kişilerdi ki Allah´ın elçiliğini yapıp hükümlerini tebliğ ederler ve ondan korkarlar ve Allah´tan başka hiçbir kimseden korkmazlardı ve hesap görmeye de Allah yeter.
  40. Muhammed, sizden birisinin babası değildir ve fakat Allah´ın resûlüdür ve peygamberlerin sonuncusu ve Allah, her şeyi bilir.
  41. Ey inananlar, Allah´ı çokçok anın.
  42. Ve onu sabah, akşam, tenzîh edin.
  43. Öyle bir mâbuttur ki sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için o ve melekleri, rahmetler ihsân eder size ve o, inananlara rahîmdir.
  44. Ve ona kavuşacakları gün, birbirlerine iltifatları, esenlik size sözüdür ve onlara pek güzel bir mükâfat hazırlamıştır.
  45. Ey Peygamber, gerçekten de seni, bir tanık, bir müjdeci ve bir korkutucu olarak gönderdik.
  46. Ve izniyle, halkı Allah´a davetçi ve aydınlatıcı bir ışık olarak yolladık.
  47. Ve müjdele inananları ki şüphe yok, onlara, Allah´tan büyük bir lütuf ve ihsân var.
  48. Ve itâat etme kâfirlerle münâfıklara ve eziyetlerine aldırış etme ve dayan Allah´a ve koruyucu olarak Allah, yeter.
  49. Ey inananlar, inanan kadınları nikâhladıktan sonra onlara dokunmadan boşarsanız onlar için sayacağınız bir bekleme müddeti yoktur; onlara geçinecek bir şey verin ve güzellikle bırakın.
  50. Ey Peygamber, mehirlerini verdiğin eşlerini ve Allah´ın ganîmet olarak sana ihsân ettiği ve senin de temellük ettiğin câriyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin, seninle berâber yurdundan göçen kızlarını helâl ettik sana. Bir de inanan bir kadın, kendisini Peygambere bağışlar da Peygamber de dilediği takdîrde onu nikâhla almak isterse bu, yalnız sana helâldir, başka inananlara değil. Sana bir güçlük olmasın diye onlara, eşleri ve sâhip oldukları câriyeleri hakkında ne farz ettiğimizi de gerçekten bildirdik ve Allah, suçları örter, rahîmdir.
  51. Bunlardan dilediğini bırakabilirsin, dilediğini de alabilirsin ve bıraktığını tekrar almada da bir vebal yok sana; bu, gözlerinin ışıklanması, mahzûn olmamaları ve verdiğin şeye, hepsinin de râzı olması bakımından daha iyidir ve Allah, gönüllerinizde ne varsa bilir ve Allah, her şeyi bilir, azâp etmede de acele etmez.
  52. Bundan sonra kadın almak ve onlardan birini, değiştirmek, hattâ güzellikleri seni hayretlere salsa bile, helâl değildir sana, ancak malınla temellük ettiğin câriyeler müstesnâ ve Allah, her şeyi görür, gözetir.
  53. Ey inananlar, yemeğe dâvet edilmeden Peygamberin evlerine gitmeyin, dâvet edilirseniz yemek vaktini beklemek üzere daha önce gitmeyin; fakat çağrılınca gidin ve yemek yiyince dağılın, konuşmak için uzun uzadıya oturmayın; şüphe yok ki bunlar, Peygamberi incitir de utanır sizden ve Allah´sa doğruyu söylemekten çekinmez ve kadınlarından bir şey istediğiniz zaman perde ardından isteyin; bu, sizin yürekleriniz bakımından da daha temizdir, onların yürekleri bakımından da ve Allah´ın Peygamberini incitmeniz câiz olmadığı gibi onun eşlerini de bundan böyle ebedîyen almayın; şüphe yok ki bu, Allah katında pek büyük bir günahtır.
  54. Birşeyi açığa vursanız da, gizleseniz de hiç şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir.
  55. Peygamberin kadınlarının, babalarına, oğullarına, erkek kardeşlerine, erkek kardeşlerinin oğullarına, kız kardeşlerinin oğullarına, inanan kadınlara ve sâhip oldukları kölelere ve câriylere görünmelerinde bir vebal yok ve çekinin Allah´tan; şüphe yok ki Allah her şeye tanıktır.
  56. Şüphe yok ki Allah ve melekleri, salavat getirir Peygambere; ey inanlar, siz de ona salavat getirin, tam teslîm olarak da selâm verin.
  57. Gerçekten de Allah´ı ve Peygamberini incitenlere Allah, dünyâda da lânet etmiştir, âhirette de ve onlara, horlayıcı, aşağılatıcı bir azap hazırlamıştır.
  58. Kadın ve erkek, inananlara, yapmadıkları suçlar yüzünden eziyet edenler, pek büyük bir yalan ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
  59. Ey Peygamber, eşlerine ve kızlarına ve inananların kadınlarına söyle; dışarı çıkacakları vakit dışarıya mahsus elbiselerini giysinler; bu, onların tanınıp incinmemelerini daha iyi sağlar ve Allah, suçları örter, rahîmdir.
  60. Münâfıklarla gönüllerinde hastalık olanlar ve Medîne´de kötü haberler yayanlar, bu işten vazgeçmezlerse and-olsun ki sana, onlara karşı bir kuvvet veririz de sonra artık orada pek az bir müddet komşu olabilirler sana.
  61. Lânet edilmişler; nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve boyuna öldürülüp dururlar.
  62. Bundan önce gelip geçenler hakkında da Allah´ın yolu-yoradamı buydu ve Allah´ın yolunda-yoradamında bir değişme bulamazsın.
  63. İnsanlar, kıyâmeti sorarlar sana; de ki: Onun bilgisi, ancak Tanrı katında ve ne bilirsin, belki de kıyâmet, pek yakında kopacak.
  64. Şüphe yok ki Allah, kâfirlere lânet etmiştir ve onlara, yakıp kavurucu bir azap hazırlamıştır.
  65. Orada ebedî ve daimî kalırlar; ne bir dost bulurlar, ne bir yardımcı.
  66. O gün yüzleri, ateş içinde renkten renge girerken ne olurdu derler, Allah´a itâat etseydik ve Peygambere itâat etseydik.
  67. Ve Rabbimiz derler, gerçekten de ulularımıza ve büyüklerimize itâat ettik de onlar, sapıttı yolumuzu.
  68. Rabbimiz, onları iki kat azaplandır ve onlara, pek büyük bir lânetle lânet et.
  69. Ey inananlar, Mûsâ´yı incitenlere benzemeyin; Allah, onu, onların söyledikleri şeylerden temize çıkardı, uzaklaştırdı tamâmıyla ve o, Allah katında pek değerliydi.
  70. Ey inananlar, çekinin Allah´tan ve sözün düzünü, doğrusunu söyleyin.
  71. Söyleyin de yaptığınız işleri iyi ve düzgün bir hale getirsin ve suçlarınızı yarlıgasın ve kim, Allah´a ve Peygamberine itâat ederse gerçekten de pek büyük bir kurtuluşa nâil olur, murâdına erer.
  72. Şüphe yok ki biz arzettik emâneti göklere ve yeryüzüne ve dağlara, derken onlar, onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular ve onu yükledik insana; şüphe yok ki çok zâlim oldu, çok bilgisiz bir hâle geldi.
  73. Emânete hıyânet etmeleri yüzünden Allah, münâfık erkeklerle münâfık kadınları ve şirk koşan erkeklerle şirk koşan kadınları azaplan-dıracak, hıyânette bulunmayan inanmış erkeklerle inanmış kadınlara da tövbe nasîp edecektir ve Allah, suçları örter, rahîmdir.
Yazar: Adem Uğur - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Ey Peygamber! Allah´tan kork, kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadır.
  2. Rabbinden sana vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
  3. Allah´a güven. Vekîl olarak Allah yeter.
  4. Allah, bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi, "zıhâr" yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerinde tutmadı ve evlâtlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir.
  5. Onları (evlât edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın. Allah yanında en doğrusu budur. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşleriniz ve görüp gözettiğiniz kimseler olarak kabul edin. Yanılarak yaptıklarınızda size vebal yok; fakat kalplerinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
  6. Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır. Eşleri, onların analarıdır. Akraba olanlar, Allah´ın Kitabına göre, (mirasçılık bakımından) birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar; ancak, dostlarınıza uygun bir vasiyet yapmanız müstesnadır. Bunlar Kitap´ta yazılı bulunmaktadır.
  7. Hani biz peygamberlerden söz almıştık; senden, Nuh´tan, İbrahim´den, Musa´dan ve Meryem oğlu İsa´dan da. (Evet) biz onlardan pek sağlam bir söz aldık.
  8. Allah bu sözü doğruları doğruluklarıyla sorumlu kılmak için aldı. Kâfirler için de çok acıklı bir azap hazırladı.
  9. Ey iman edenler! Allah´ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görmekteydi.
  10. Onlar hem yukarınızdan hem aşağı tarafınızdan (vâdinin üstünden ve alt yanından) üzerinize yürüdükleri zaman; gözler yıldığı, yürekler gırtlağa geldiği ve siz Allah hakkında türlü türlü şeyler düşündüğünüz zaman;
  11. İşte orada iman sahipleri imtihandan geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğratılmışlardı.
  12. Ve o zaman, münafıklar ile kalplerinde hastalık (iman zayıflığı) bulunanlar: Meğer Allah ve Resûlü bize sadece kuru vaadlerde bulunmuşlar! diyorlardı.
  13. Onlardan bir gurup da demişti ki: Ey Yesribliler (Medineliler)! Artık sizin için durmanın sırası değil, haydi dönün! İçlerinden bir kısmı ise: Gerçekten evlerimiz emniyette değil, diyerek Peygamber´den izin istiyordu; oysa evleri tehlikede değildi, sadece kaçmayı arzuluyorlardı.
  14. Medine´nin her yanından üzerlerine saldırılsaydı da, o zaman savaşmaları istenseydi, şüphesiz hemen savaşa katılırlar ve evlerinde pek eğlenmezlerdi.
  15. Andolsun ki daha önce onlar, sırt çevirip kaçmayacaklarına dair Allah´a söz vermişlerdi. Allah´a verilen söz mesuliyeti gerektirir!
  16. (Resûlüm!) De ki: Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmanın size asla faydası olmaz! (Eceliniz gelmemiş ise) o takdirde de, yaşatılacağınız süre çok değildir.
  17. De ki: Allah size bir kötülük dilerse, O´na karşı sizi kim korur; ya da size rahmet dilerse (size kim zarar verebilir)? Onlar, kendilerine Allah´tan başka ne bir dost bulurlar ne de bir yardımcı.
  18. Allah, içinizden (savaştan) alıkoyanları ve yandaşlarına: "Bize katılın" diyenleri gerçekten biliyor. Zaten bunların pek azı savaşa gelir.
  19. (Gelseler de) size karşı pek hasistirler. Hele korku gelip çattı mı, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince ise, mala düşkünlük göstererek sizi sivri dilleri ile incitirler. Onlar iman etmiş değillerdir; bunun için Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu, Allah´a göre kolaydır.
  20. Bunlar, düşman birliklerinin bozulup gitmedikleri evhamı içindedirler. Müttefikler ordusu yine gelecek olsa, isterler ki, çölde göçebe Araplar içinde bulunsunlar da, sizin haberlerinizi (uzaktan) sorsunlar. Zaten içinizde bulunsalardı dahi pek savaşacak değillerdi.
  21. Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah´a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah´ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.
  22. Müminler ise, düşman birliklerini gördüklerinde: İşte Allah ve Resûlü´nün bize vâdettiği! Allah ve Resûlü doğru söylemiştir, dediler. Bu (orduların gelişi), onların ancak imanlarını ve Allah´a bağlılıklarını arttırdı.
  23. Müminler içinde Allah´a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.
  24. Çünkü Allah sadâkat gösterenleri sadâkatları sebebiyle mükâfatlandıracak, münafıklara -dilerse- azap edecek yahut da (tevbe ederlerse) tevbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
  25. Allah, o inkâr edenleri hiçbir fayda elde edemeden öfkeleri ile geri çevirdi. Allah(ın yardımı) savaşta müminlere yetti. Allah güçlüdür, mutlak galiptir.
  26. Allah, ehl-i kitaptan, onlara (müşrik ordularına) yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine korku düşürdü; bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz.
  27. Allah, onların yerlerine, yurtlarına, mallarına ve ayak basmadığınız topraklara sizi mirasçı yaptı. Allah´ın her şeye gücü yeter.
  28. Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: Eğer dünya dirliğini ve süsünü (refahını) istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim.
  29. Eğer Allah´ı, Peygamberini ve ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
  30. Ey peygamber hanımları! Sizden kim açık bir hayâsızlık yaparsa, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, Allah´a göre kolaydır.
  31. Sizden kim, Allah´a ve Resûlüne itaat eder ve yararlı iş yaparsa ona mükâfatını iki kat veririz. Ve ona (cennette) bol rızık hazırlamışızdır.
  32. Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah´tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin.
  33. Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah´a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
  34. Evlerinizde okunan Allah´ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, her şeyin iç yüzünü bilendir ve her şeyden haberi olandır.
  35. Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah´ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
  36. Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.
  37. (Resûlüm!) Hani Allah´ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah´tan kork! diyordun. Allah´ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah´tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah´ın emri yerine getirilmiştir.
  38. Allah´ın, kendisine helâl kıldığı şeyde Peygamber´e herhangi bir vebâl yoktur. Önce gelip geçenler arasında da Allah´ın âdeti böyle idi. Allah´ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir.
  39. O peygamberler ki Allah´ın gönderdiği emirleri duyururlar, Allah´tan korkarlar ve O´ndan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah (herkese) yeter.
  40. Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah´ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
  41. Ey inananlar! Allah´ı çokça zikredin.
  42. Ve O´nu sabah akşam tesbih edin.
  43. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O´dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir.
  44. Kendisine kavuştukları gün, Allah´ın onlara iltifatı, "selâm" dır. Allah onlara çok değerli mükâfat hazırlamıştır.
  45. Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
  46. Allah´ın izniyle, bir davetçi ve nûr saçan bir kandil olarak (gönderdik).
  47. Allah´tan büyük bir lütfa ereceklerini müminlere müjdele.
  48. Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah´a güvenip dayan, vekîl ve destek olarak Allah yeter.
  49. Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhlayıp da, henüz zifafa girmeden onları boşarsanız, onları sayacağınız bir iddet süresince bekletme hakkınız yoktur. O halde onları (bir bağışla) memnun edin ve onları güzel bir şekilde serbest bırakın.
  50. Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah´ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
  51. Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. Boşadığın hanımlarından arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir günah yoktur. Böyle yapman onların mutlu olmalarına, üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razı olmalarına daha uygundur. Allah, kalplerinizde olanı bilir. Allah hakkıyle bilendir, halîmdir.
  52. Bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, elinin altında bulunan cariyeler hariç, güzellikleri hoşuna gitse bile, bunların yerine başka hanımlar alman sana helâl değildir. Allah her şeyi gözetler.
  53. Ey iman edenler! Siz zamanını gözetlemeksizin, bir yemeğe davet edilmedikçe, Peygamber´in evlerine girmeyin. Ancak davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber´i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber´in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah´ın Resûlünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah)tır.
  54. Bir şeyi açığa vursanız da, gizleseniz de şüphe yok ki Allah, her şeyi gayet iyi bilmektedir.
  55. Onlara (Peygamber´in hanımlarına), babaları, oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları (mümin kadınlar) ve ellerinin altında bulunan câriyelerinden dolayı bir günah yoktur. (Ey Peygamber hanımları!) Allah´tan korkun; şüphesiz Allah, her şeye şahittir.
  56. Allah ve melekleri, Peygamber´e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.
  57. Allah ve Resûlünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lânet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır.
  58. Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
  59. Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
  60. Andolsun, iki yüzlüler, kalplerinde hastalık bulunanlar (fuhuş düşüncesi taşıyanlar), şehirde kötü haber yayanlar (bu hallerinden) vazgeçmezlerse, seni onlara musallat ederiz (onlarla savaşmanı ve onları şehirden sürüp çıkarmanı sana emrederiz); sonra orada, senin yanında ancak az bir zaman kalabilirler.
  61. Hepsi de lânetlenmiş olarak nerede ele geçirilirlerse, yakalanır ve mutlaka öldürülürler.
  62. Allah´ın önceden geçenler hakkındaki kanunu budur. Allah´ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.
  63. İnsanlar sana kıyametin zamanını soruyorlar. De ki: Onun bilgisi Allah katındadır. Ne bilirsin, belki de zamanı yakındır.
  64. Şu muhakkak ki, Allah kâfirleri rahmetinden kovmuş ve onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır.
  65. (Onlar) orada ebedî olarak kalacaklar, (kendilerini koruyacak) ne bir dost ne de bir yardımcı bulacaklardır.
  66. Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: Eyvah bize! Keşke Allah´a itaat etseydik, Peygamber´e de itaat etseydik! derler.
  67. Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar, derler.
  68. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden kov.
  69. Ey iman edenler! Siz de Musa´ya eziyet edenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu, dedikleri şeyden temize çıkardı. O, Allah yanında şerefli idi.
  70. Ey iman edenler! Allah´tan korkun ve doğru söz söyleyin.
  71. (Böyle davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.
  72. Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.
  73. (Allah bu emaneti insana vermek sûretiyle), münafık erkeklere ve münafık kadınlara, müşrik erkeklere ve müşrik kadınlara azap edecek, inanan erkeklerin ve inanan kadınların da tevbesini kabul buyuracaktır. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
Yazar: Ali Bulaç - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı Meal ve Sözlük
  1. Ey Peygamber, Allah´tan sakın, kafirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
  2. Sana Rabbinden vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
  3. Allah´a tevekkül et; vekil olarak Allah yeter.
  4. Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir.
  5. Onları (evlat edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın; bu, Allah Katında daha adildir. Eğer babalarını bilmiyorsanız artık onlar, dinde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata olarak yaptıklarınızda ise, sizin için bir sakınca (bir vebal) yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt gözeterek (taammüden) yaptıklarınızda vardır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
  6. Peygamber, mü´minler için kendi nefislerinden daha evladır ve onun zevceleri de onların anneleridir. Rahim sahipleri (akrabalar) de, Allah´ın Kitab´ında birbirlerine öteki mü´minlerden ve muhacirlerden daha yakındır. Ancak dostlarınıza maruf üzere yapacaklarınız başka; bunlar Kitap´ta yazılmış bulunmaktadır.
  7. Hani Biz peygamberlerden kesin sözlerini almıştık; senden, Nuh´tan, İbrahim´den, Musa´dan ve Meryem oğlu İsa´dan. Biz onlardan sapasağlam bir söz almıştık.
  8. Doğru olanlara doğruluk (ve bağlılık)larını (Allah´ın) sorması için. Kafirlere ise acı bir azap hazırlamıştır.
  9. Ey iman edenler, Allah´ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size ordular gelmişti; böylece Biz de onların üzerine, bir rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı görendir.
  10. Hani onlar, size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve siz Allah hakkında (birtakım) zanlarda bulunuyordunuz.
  11. İşte orada, iman edenler, sınanmış ve şiddetli bir sarsıntıyla sarsıntıya uğratılmışlardı.
  12. Hani, münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: "Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey vadetmedi" diyorlardı.
  13. Onlardan bir grup da hani şöyle demişti: "Ey Yesrib (Medine) halkı, artık sizin için (burada) kalacak yer yok, şu halde dönün." Onlardan bir topluluk da: "Gerçekten evlerimiz açıktır" diye Peygamberden izin istiyordu; oysa onlar(ın evleri) açık değildi. Onlar yalnızca kaçmak istiyorlardı.
  14. Eğer onlara (şehrin her) yanından girilseydi sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları) istenmiş olsaydı, hiç şüphesiz buna yanaşır ve bunda pek az (zaman) dışında (kararsız) kalmazlardı.
  15. Oysa andolsun, daha önce ´arkalarını dönüp kaçmayacaklarına´ dair Allah´a söz vermişlerdi; Allah´a verilen söz (ahid) ise, (ağır bir) sorumluluktur.
  16. De ki: "Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; böyle olsa bile, pek az (bir zaman) dışında metalanıp-yararlandırılmazsınız."
  17. De ki: "Size bir kötülük isteyecek olsa sizi Allah´tan koruyacak, veya size bir rahmet isteyecek olsa (buna engel olacak) kimdir?" Onlar, kendileri için Allah´ın dışında ne bir veli, ne bir yardımcı bulamazlar.
  18. Gerçekten Allah, içinizden alıkoyanları ve kardeşlerine: "Bize gelin" diyenleri bilir. Bunlar, pek azı dışında zorlu-savaşlara gelmezler.
  19. (Geldiklerinde de) Size karşı ´cimri ve bencildirler.´ Şayet korku gelecek olsa, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince, hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar. İşte onlar iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Allah´a göre pek kolaydır.
  20. Onlar (münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi-Araplar arasında olup sizin haberlerinizi (ordan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı.
  21. Andolsun, sizin için, Allah´ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah´ı çokça zikredenler için Allah´ın Resûlü’nde güzel bir örnek vardır.
  22. Mü´minler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: "Bu, Allah´ın ve Resûlü’nün bize vadettiği şeydir; Allah ve Resûlü doğru söylemiştir." Ve (bu,) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.
  23. Mü´minlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler.
  24. Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükafaatlandıracak, münafıkları da dilerse azaplandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
  25. Allah, inkar edenleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi, onlar hiçbir hayra varamadılar. Savaşta Allah (yardımcı ve zafer nasib edici olarak) mü´minlere yetti. Allah çok güçlüdür, üstün ve galib olandır.
  26. Kitap Ehlinden onlara arka çıkanları da kalelerinden indirdi ve onların kalplerine korku düşürdü. Siz (onlardan) bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını ise esir alıyordunuz.
  27. Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı. Allah, herşeye güç yetirendir.
  28. Ey peygamber, eşlerine söyle: "Eğer siz dünya hayatını ve onun süslü-çekiciliğini istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım ve güzel bir salma tarzıyla sizi salıvereyim."
  29. "Eğer siz Allah´ı, Resûlü’nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız artık hiç şüphesiz Allah, içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir hazırlamıştır."
  30. Ey peygamberin kadınları, sizden kim açık bir çirkin-utanmazlıkta bulunursa, onun azabı iki kat olarak artırılır. Bu da Allah´a göre pek kolaydır.
  31. Ama sizden kim Allah´a ve Resûlü’ne gönülden -itaat eder ve salih bir amelde bulunursa, ona ecrini iki kat veririz. Ve Biz ona üstün bir rızık da hazırlamışızdır.
  32. Ey peygamberin kadınları, siz kadınlardan herhangi biri (gibi) değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin.
  33. Evlerinizde vakarla-oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah´a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.
  34. Evlerinizde okunmakta olan Allah´ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, latiftir, haberdar olandır.
  35. Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü´min erkekler ve mü´min kadınlar, gönülden (Allah´a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah´a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah´tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah´tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah´ı çokça zikreden erkekler ve (Allah´ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.
  36. Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü´min bir erkek ve mü´min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah´a ve Resûlü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.
  37. Hani sen, Allah´ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: "Eşini yanında tut ve Allah´tan sakın" diyordun; insanlardan çekinerek Allah´ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah, Kendisi´nden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, Biz onu seninle evlendirdik; ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü´minler üzerine bir güçlük olmasın. Allah´ın emri yerine getirilmiştir.
  38. Allah´ın kendisine farz kıldığı bir şey(i yerine getirme)de peygamber üzerine hiçbir güçlük yoktur. (Bu,) Daha önce gelip geçen (ümmet)lerde Allah´ın bir sünnetidir. Allah´ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir.
  39. Ki onlar (o peygamberler) Allah´ın risaletini tebliğ edenler, O´ndan içleri titreyerek-korkanlar ve Allah´ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter.
  40. Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak O, Allah´ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, herşeyi bilendir.
  41. Ey iman edenler, Allah´ı çokça zikredin.
  42. Ve O´nu sabah ve akşam tesbih edin.
  43. O´dur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için size rahmet etmekte; melekleri de (size dua etmektedir). O, mü´minleri çok esirgeyicidir.
  44. O´na kavuşacakları gün, onların dirlik temennileri: "Selam"dır. Ve O, onlara üstün bir ecir hazırlamıştır.
  45. Ey Peygamber, gerçekten Biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
  46. Ve Kendi izniyle Allah´a çağıran ve nur saçan bir çerağ olarak (gönderdik).
  47. Mü´minlere müjde ver; gerçekten onlar için Allah´tan büyük bir fazl vardır.
  48. Kafirlere ve münafıklara itaat etme, eziyetlerine aldırma ve Allah´a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
  49. Ey iman edenler, mü’min kadınları nikahlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık (hemen) onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları salıverin.
  50. Ey Peygamber, gerçekten Biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini ve Allah´ın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden sağ elinin malik olduğu (cariyeler) ile seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin kızlarını helal kıldık; bir de, kendisini peygambere hibe eden ve peygamberin kendisini almak istediği mü´min bir kadını da, -mü´minler için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere- (senin için helal kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri) konusunda onlar (mü´minler) üzerine neyi farz kıldığımızı bildik (size bildirdik). Böylelikle senin için hiçbir güçlük olmasın. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
  51. Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini de yanına alıp-barındırabilirsin; ayrıldıklarından, istek duyduklarına (dönmende) senin için bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanıp hüzne kapılmamalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmalarına en yakın (en uygun) olan budur. Allah, kalplerinizde olanı bilir. Allah bilendir, halimdir.
  52. Bundan sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle değiştirmek -güzellikleri senin hoşuna gitse bile- sana helal olmaz; ancak sağ elinin malik olduğu (cariyeler) başka. Allah herşeyi gözetleyip denetleyendir.
  53. Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, (Bir başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağrıldığınız zaman girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hak (kı açıklamak)tan utanmaz. Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir. Allah´ın Resûlü’ne eziyet vermeniz ve ondan sonra eşlerini nikahlamanız size ebedi olarak (helal) olmaz. Çünkü böyle yapmanız, Allah Katında çok büyük (bir günah)tır.
  54. Bir şeyi açığa vursanız da, saklı tutsanız da; şüphesiz Allah, herşeyi bilici olandır.
  55. Onlar için babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri) hakkında bir sakınca yoktur. (Ey Müslüman kadınlar) Allah´tan sakının. Şüphesiz Allah, herşeye şahid olandır.
  56. Şüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de O´na salat edin ve tam bir teslimiyetle O´na selam verin.
  57. Gerçek şu ki, Allah´a ve elçisine eziyet edenler; Allah, onlara dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için aşağılatıcı bir azap hazırlanmıştır.
  58. Mü´min erkeklere ve mü´min kadınlara irtikab etmedikleri (bir suç) sebebiyle eziyet edenler ise, gerçekten bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.
  59. Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü´minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
  60. Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde kışkırtıcılık yapan (yalan haber yayan)lar (bu tutumlarına) bir son vermeyecek olurlarsa, gerçekten seni onlara saldırtırız, sonra orada seninle pek az (bir süre) komşu kalabilirler.
  61. Lanete uğratılmışlar olarak; nerede ele geçirilseler yakalanırlar ve öldürüldükçe (sürekli) öldürülürler.
  62. (Bu,) Daha önceden gelip-geçenler hakkında (uygulanan) Allah´ın sünnetidir. Allah´ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın.
  63. İnsanlar, sana kıyamet-saatini sorarlar; de ki: "Onun bilgisi yalnızca Allah´ın Katındadır." Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakın da olabilir.
  64. Gerçekten Allah, kafirleri lanetlemiş ve onlar için ´çılgın bir ateş´ hazırlamıştır.
  65. Orda ebedi olarak kalıcıdırlar. Onlar ne bir veli, ne bir yardımcı bulamayacaklardır.
  66. Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki: "Eyvahlar bize, keşke Allah´a itaat etseydik ve Resûl’e itaat etseydik."
  67. Ve dediler ki: "Rabbimiz, gerçekten biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan saptırmış oldular."
  68. "Rabbimiz, onlara azaptan iki katını ver ve büyük bir lanet ile lanet et."
  69. Ey iman edenler, Musa´ya eziyet edenler gibi olmayın; ki sonunda Allah onu, demekte olduklarından temize çıkardı. O, Allah Katında vecihti.
  70. Ey iman edenler, Allah´tan sakının ve sözü doğru söyleyin.
  71. Ki O ( Allah), amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah´a ve elçisine itaat ederse, artık o en büyük kurtuluşla kurtulmuştur.
  72. Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.
  73. Şundan ki: Allah, münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azaplandıracak; mü´min erkeklerin ve mü´min kadınların tevbesini kabul edecektir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
Yazar: Ali Fikri Yavuz - Kur'an-ı Kerim ve İzahlı Meal-i Alisi
  1. Ey Peygamber! Takvada sebat et (ve kâfirlerle münafıklara verdiğin emanı bozmak hususunda) Allah’dan kork. Kâfirlere ve münafıklara (teklif ettikleri masiyetlerde) uyma. Muhakkak ki Allah Alîm’dir= her şeyi hakkıyla bilir, Hakîm’dir= hükmünde hikmet sahibidir.
  2. Rabbinden sana ne vahy olunuyorsa ona uy. Muhakkak ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdar bulunuyor.
  3. Allah’a tevekkül et, (işini O’nun vekâletine bırak). Sana (bütün işlerde) vekil, Allah yeter.
  4. Allah bir adamın göğsünde iki kalb yaratmamıştır. Kendilerinden “Zihar” yaptığınız= annelerinize benzettiğiniz, karılarınızı analarınız kılmamıştır. (Bir kimsenin karısını, annesinin bir uzvuna benzetmesine “Zihar” denir. Ancak benzetilen annenin uzvu, veya mahreminin uzvu, zihar yapan için bakılması haram olan bir uzuv olması şartdır. Meselâ bir kimsenin karısına: “- Sen bana, annemin arkası veya karnı gibisin” demesi zihar olur. İslâmdan önce, bu gibi sözler boşanmayı icab ettiriyordu. İslâmda bunun telâfisi bir keffaret ödemekledir). Evlâdlıklarınızı da (neseben olan) oğullarınız yerinde tutmamıştır (Cahiliyyet devrinde olduğu gibi, mirasçı ve mahrem olmazlar. Yabancı bir kimse için, benim oğlumdur diye) bu söylediğiniz, ağızlarınızdaki sözünüzdür (boşuna bir sözdür). Allah ise hakkı söyler ve O, doğru yola hidayet buyurur.
  5. O çocukları, babalarına nisbetle çağırın. Allah katında bu daha doğrudur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, dinde kardeşleriniz ve dostlarınızdırlar, (kendilerini kardeşim ve dostum diye çağırın). Bununla beraber (daha önce cehalet yüzünden) hata ettiklerinizde size bir günah yoktur. Fakat, kalblerinizin kasdı olanda günah vardır. Allah Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhametlidir.
  6. Peygamber, müminlere (her hususta) nefislerinden evlâdır. Peygamberin zevceleri, müminlerin anneleri hükmündedir. Neseben yakın olanlar da, Allah’ın kitabında, birbirlerine (varis olmakta) diğer müminlerden, (din kardeşlerinden) ve muhacirlerden daha evlâdır. (Bu ayet-i kerime nazil olmadan önce birbirlerini kardeş edinen müminlerle hicrete çıkan müminler birbirlerine mirasçı oluyorlardı. Ayet-i kerimenin nüzulü ile bu muamele de son bulmuştur.) Ancak dostlarınıza bir vasiyyet yapabilirsiniz, bu Kitab’da yazılıdır.
  7. (Ey Rasûlüm), hatırla ki bir vakit peygamberlerden (elçiliklerini tebliğe ve hak dine davet edeceklerine dair) söz almıştık; senden de, Nûh’dan da, İbrahîm’den de, Mûsa’dan da, Meryem oğlu İsa’dan da... Onlardan sağlam, (yeminli) bir söz aldık.
  8. Allah, o sadıklara (peygamberlere kıyamette ümmetleri huzurunda) sadakatlarından (tebliğlerinden) sorsun diye, (kendilerinden bu sağlam sözü almıştır.) Kâfirler için ise, acıklı bir azab hazırladı.
  9. Ey iman edenler! Allah’ın üzerinizdeki nimetini anın: Hani (Hendek savaşında sizi yok etmek için kâfirlere ait) ordular size gelmişti de, biz onların üzerine bir rüzgâr ve görmediğiniz (meleklerden ibaret) ordular salıvermiştik. Allah ne yapmakta olduğunuzu görüyordu.
  10. O vakit kâfirler üstünüzden (vadinin üst ve doğu tarafından), bir de altınızdan (vadinin aşağı ve batı tarafından) size gelmişlerdi. O zaman gözler yılmış, kalbler gırtlaklara dayanmıştı. Allah’a da çeşitli zanlarda bulunuyordunuz.
  11. İşte burada müminler imtihan olunmuş ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.
  12. O vakit münafıklarla kalblerinde bir maraz (şübhe) olanlar:” - Allah ve Rasûlü, bize, aldatmadan başka bir vaad etmemiş.” diyorlardı.
  13. O sıra münafıklardan bir gurub:” -Ey Medine halkı! Burası sizin duracağınız yer değil, hemen (savaştan kaçarak evlerinize) dönün.” diyorlardı. Yine onlardan bir kısmı da Peygamberden izin istiyor; “-Cidden evlerimiz açık kalmıştır (hırsızlardan korkuyoruz)” diyorlardı. Halbuki evleri açık değil, sırf kaçmak istiyorlardı.
  14. Eğer (Medine’nin) her tarafından evlerine (düşman saldırısı ile) girilse de, sonra kendilerinden küfre dönüş istenilse, hemen onu yapacaklardı ve bunda pek az duraklayacaklardı.
  15. Halbuki bundan evvel Allah’a söz vermişlerdi: Arkalarını dönmiyeceklerdi. Allah’a verilen söz ise, sorumluluğu gerektirir.
  16. (Ey Rasûlüm, o münafıklara) de ki: “- Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda vermez; fayda verse bile pek az (bir zaman dünyada) geçinirsiniz.”
  17. De ki: “-Eğer Allah size bir azab dilerse veya size bir rahmet murad ederse, sizi Allah’dan koruyabilecek ve rahmetini engelliyecek kimdir?” Onlar, kendilerine Allah’dan başka hiç bir dost ve yardımcı bulamazlar.
  18. Muhakkak ki Allah, içinizden peygambere yardımdan alıkoyan münafıkları ve kardeşlerine: “- Bize gelin, peygamberi bırakın” diyenleri biliyor. Bunlardan ancak pek azı harbe geliyorlardı.
  19. (Harbe geldikleri zaman da), size yardım hususunda cimri kimseler olarak geliyorlar ve zafer kazanmanızı kıskanıyorlardı. Derken düşman korkusu gelince, (Hendek savaşında) o münafıkları gördün ki (Ey Rasûlüm), ölüm baygınlığına düşmüş kimse gibi, gözleri dönerek sana bakıyorlardı. Nihayet o korku gidince, Allah yolunda harcamakta cimrilik eden kimseler olarak, keskin dilleri ile sizi ayıblarlar, size eziyyet verirler. İşte bunlar iman etmemişlerdir. Allah da amellerini boşa çıkardı. Bu (amelleri boşa çıkarmak), Allah’a göre pek kolaydır.
  20. Münafıklar sanıyorlar ki, (Hendek savaşında Allah’ın perişan ettiği) düşman birlikleri (Medine etrafından) gitmediler. Eğer o düşman birlikleri ikinci bir defa daha (savaş için) gelecek olsa, münâfıklar, (korkularından Medine dışında) çöllerdeki Bedevîler arasında bulunub da (Medine tarafından gelip geçenlerden karşılaştığınız hadiselere ait) haberlerinizden sormayı arzularlar. İçinizde kalacak olsalar da ancak (gösteriş için) pek az savaşırlar.
  21. Gerçekten Allah’ı, ahiret gününü arzulayanlar ve Allah’ı çok zikredenler için, size, Allah’ın Rasûlünde (takib edeceğiniz) pek güzel bir örnek vardır.
  22. Müminler düşman birliklerini görünce: “- İşte Allah’ın ve Rasûlünün bize vaadettiği (zafer) budur. Allah ve Peygamberi doğru söylemiştir.” dediler. (Müminlerin düşman birliklerini görmeleri) ancak onların imanlarını ve teslimiyyetlerini artırdı.
  23. Müminlerden öyle erkekler vardır ki, Allah’a verdikleri sözde sadakat ettiler: Kimi (şehid oluncaya kadar döğüşeceğine dair) adağını ödedi (şehid oldu), kimi de (şehid olmayı) bekliyor. Onlar asla verdikleri sözü değiştirmediler.
  24. Çünkü Allah, sözlerinde duranları, sadakatları sebebiyle mükâfatlandıracak; münafıklara da dilerse azab edecek veya tevbe nasib edecek. Muhakkak ki Allah Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhametlidir.
  25. Allah (Hendek savaşındaki) o kâfirleri, hiç bir zafere eremedikleri halde öfkeleriyle geri çevirdi. Böylece Allah, savaş yükünü müminlerden kaldırdı. Allah KAVÎ’dir= her şeye gücü yeter, Azîz’dir= her şeye gâlibdir.
  26. Kitap ehlinden olub (Hendek savaşındaki) o kâfirlere yardım edenleri (yani Kurayza oğullarını), Allah kalblerine korku düşürerek kalelerinden indirdi de bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz.
  27. Ve arazilerini, yurdlarını, mallarını size miras kıldı. Bir de henüz ayak basmadığınız bir araziyi (Hayber’i, Mekke’yi veya diğer memleketleri)...Allah her şeye kadirdir.
  28. Ey Peygamber! (Senden süs elbiseleri istiyen) hanımlarına de ki: “- Eğer siz, dünya hayatını ve onun süsünü arzu ediyorsanız, haydi gelin size boşanma bedellerini vereyim ve sizi güzel bir şekilde boşayayım.
  29. Yok, eğer Allah ile Rasûlünü ve ahiret yurdunu (cenneti) istiyorsanız, biliniz ki Allah, içinizden salih amel işliyenlere büyük bir mükâfat hazırlamıştır. (Onlar da, kendilerine, peygamberi seçtiler ve dünya süsünü terk ettiler).”
  30. Ey Peygamberin hanımları! İçinizden kim açık bir günah işlerse, onun azabı iki kat artırılır. Bu, Allah’a göre pek kolaydır.
  31. (Ey Peygamberin hanımları), yine sizden kim Allah’a ve Peygamberine itaat eder, salih amel işlerse, ona da mükâfatını iki kat veririz. Hem onun için (cennetde) güzel bir rızık hazırlamışızdır.
  32. Ey Peygamberin hanımları! Siz (sevap ve azap bakımından diğer) kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer takva sahibi olmak istiyorsanız, (yabancı erkeklere karşı gevşek ve) yumuşak kelâmda bulunmayın. Bu takdirde kalbinde bir fenalık bulunan tamaa düşer. Güzel ve ciddi söz söyleyin.
  33. Hem evlerinizde oturun ve evvelki cahiliyyet (zamanında süslenerek, ince elbiseler giyerek, açılıb saçılarak sokağa çıkan kadınların) çıkışı gibi çıkmayın. Namazı gereği üzre kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Rasûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt= Peygamber ailesi! Allah sizden sırf günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
  34. Oturun da evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti (Kur’an’ın emir ve yasaklarını) hatırlayın. Şüphe yok ki Allah, Lâtif’dir= her şeyin sırrını bilir, Habîr’dir= bütün yapılanlardan haberdardır.
  35. Gerçekten Allah’ın emrine boyun eğen bütün erkekler ve kadınlar, (gereği üzre Allah’ı ve Peygamberini tasdik eden) mümin erkekler ve mümin kadınlar, ibadete devam eden erkekler ve kadınlar, (iş ve sözlerinde) sadık erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve kadınlar (varya), Allah bunlara bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
  36. Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, mümin bir erkekle mümin bir kadın için, kendi işlerinden dolayı Allah’ın ve Peygamberin hükmüne aykırı olanı seçmek hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Rasûlüne isyan ederse, muhakkak açık bir sapıklık etmiş olur. (Hz. Peygamber (s.a.v.) halası kızı Zeyneb’i azadlısı ve oğulluğu bulunan Zeyd ile nikâhlamak istemişti. Bunlardan her ikisi de muvafakat etmemişlerdi. Bunun üzerine, bu âyeti kerime nâzil oldu ve onlar da evlendiler).
  37. (Ey Rasûlüm), hem o zamanı hatırla ki, Allah’ın kendisine (İslâm dinini) nimet verdiği, senin de kendisine (kölelikten azadı) ihsanda bulunduğun kimseye (Zeyd’e şöyle) diyordun: “- Zevceni (Zeyneb’i) nikâhında tut (onu boşama). Allah’dan kork.” Nefsinde ise, Allah’ın açığa vuracağı şeyi (şayet boşarsa onu nikâhlarım niyyetini) gizliyordun, insanlardan da (bu hususta) sakınıyordun. Halbuki Allah, kendisinden sakınıp korkmana daha lâyıktı. Ne zaman ki Zeyd, o kadından ilişiğini kesti, biz onu sana zevce yaptık ki, oğullukların ilişkilerini kestikleri zevcelerini nikâhlamakta müminlere bir günah olmasın. (Artık oğullukların boşadıkları kadınlar, iddetleri çıktıktan sonra, babalıklar tarafından nikâhlanabilir. İslâmdan önce yasak olarak yerleşen böyle bir âdet, Allah’ın hikmeti icabı İslâmda kaldırılmak üzere tatbikini bizzat Peygamberde bulmuştur.) Allah’ın emri yerine getirilmiştir.
  38. Allah’ın Peygamber için taksim ve takdir ettiği şeyde (Zeyneb’i kendisine halâl kılmakta) Peygambere hiç bir vebal yoktur. Bundan önce geçen peygamberler hakkında da Allah’ın sünneti (kanunu) böyledir (Allah’ın peygamberlere mubah kıldığı şeyde, peygamberlere hiç bir vebal olamaz.) Allah’ın emri gerçekleşmiş bir hüküm bulunuyor.
  39. O peygamber, Allah’ın emir ve yasaklarını tebliğ ederler, O’ndan korkarlar ve Allah’dan başka kimseden korkmazlardı. Allah, hesap görücü olarak kâfidir.
  40. Muhammed (Aleyhisselâtü vesselâm, sizden olma Zeyd gibi) erkeklerinizden hiç birinin babası değildir; fakat O, Allah’ın Rasûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir.
  41. Ey iman edenler! Allah’ı (dilinizle ve kalbinizle türlü tesbihler yaparak) çok zikredin.
  42. O’nu sabah ve akşam tesbih edin, yüceltin.
  43. Sizi karanlıklardan (küfür yollarından) aydınlığa (imana) çıkarmak için sizin üzerinize melekleri ile rahmet eden O’dur. O, müminlere çok merhametlidir.
  44. Allah’a kavuşacakları gün, müminlere sağlık dileği, (her türlü kederden) selâmettir. Allah onlara (cennetde) güzel bir mükâfat hazırlamıştır.
  45. Ey Peygamber! Seni (ümmetinden tasdik edip etmiyenler üzerine) bir şahid, (iman edenlere cenneti) bir müjdeleyici, (kâfirlere cehennemle) bir korkutucu gönderdik;
  46. Hem Allah’ın dinine ve O’na ibadete O’nun izniyle bir davetçi, hem de nur saçan bir kandil olarak...
  47. (Ey Rasûlüm) müminlere müjdele: Onlara gerçekten büyük bir mükâfat var.
  48. Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. (Şimdilik) eziyetlerine mukabelede bulunma, sabret ve Allah’a tevekkül et. Allah vekil olarak kâfidir. (Bu âyet-i kerimenin hükmü, kıtal âyeti ile nesh edilmiştir).
  49. Ey müminler! Mümin hanımları nikâh edip de, sonra kendilerine dokunmadan (onlarla başbaşa kalmadan) onları boşarsanız, artık üzerlerine sayıp duracağınız bir iddet (üç hayız müddeti kadar bir bekleyiş) size yoktur; (hemen başka bir kocaya varabilirler). Bu takdirde onlara, hemen nikâh haklarını verip kendilerini güzel bir şekilde boşayın.
  50. Ey Peygamber! Biz, sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini verdiğin zevcelerini, Allah’ın ganimet olarak sana ihsan ettiklerinden mülkün olan cariyeyi ve amcanın kızlarından, halalarının kızlarından, dayının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları; bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, (mehir istemezse) Peygamber de onu nikâh etmek isterse... (Bütün bunlar) müminlere değil de, sana has (olarak helâl kılındı. Diğer müminlerin evlenmelerinde keyfiyet ve sayı bakımından farklar vardır). Müminlerin zevceleri ile sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız hakları, biz bilmişizdir, (bu hükümleri Nisâ suresinde açıklamıştık. Ey Rasûlüm! Sana has olan hükümler), sana hiç bir darlık olmamak içindir. Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir.
  51. (Ey Rasûlüm), zevcelerinden dilediğini boşarsın, dilediğini tutarsın. (Ric’î talakla boşayıb) ayırdığını da tutmak istersen, bundan sana bir günah yoktur. Onların gözleri aydın olup kederlenmemelerine ve kendilerine verdiğin şeylerle hepsinin hoşnud olmalarına en eleverişli budur. Allah kalblerinizdekini bilir. Allah Alîm’dir= her şeyi bilir, Halîm’dir= azabını hemen vermez.
  52. (Dünya süsünü terkedib seni seçen ve dokuz kimseden ibaret olan) bu zevcelerden sonra, başka kadınlar sana helâl olmaz. Bunlardan boşayıb da yerlerine başkalarını almak da olmaz; güzellikleri hoşuna gitse bile... Ancak mülkiyetine geçen cariye müstesnadır, (bu helâldir). Allah her şeye gözcü bulunuyor.
  53. Ey iman edenler! Yemek vaktini gözetmeksizin, size izin verilib de davetli olduğunuz vakitten başka zamanlarda, Peygamberin evlerine girmeyin. Fakat çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yediğinizde de hemen (yanından) dağılın. Söz konuşmak, sohbet etmek için de izinsiz girmeyin; çünkü bu, Peygambere eziyyet veriyor, (sonra, “çıkın” veya “girmeyin” demeğe) sizden utanıyor. Fakat Allah, gerçeği açıklamayı terk etmez. Bir de (Peygamberin) zevcelerine gerekli bir şey soracağınız vakıt de, perde arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalbleriniz, hem de onların kalbleri için daha temizdir. Allah’ın Rasûlüne, sizin eziyyet etmeniz doğru olmaz; arkasından (irtihalinden sonra) zevcelerini nikâh eylemeniz de hiç bir zaman caiz olmaz. Bu (Peygambere eziyyet etmek ve arkasından zevcelerini nikâhlamak), Allah katında çok büyük bir günahtır.
  54. Bir şeyi açıklasanız da, veya gizleseniz de (fark etmez), muhakkak ki Allah her şeyi biliyor.
  55. Peygamberin zevcelerine (ve müminlerin karılarına), babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, din kardeşlerinden olan kadınları ve sahib oldukları köleleri hakkında bir günah yoktur. (Evlerine gelebilirler ve onlarla konuşabilirler. Burada amca ve dayı anılmamıştır, çünkü bunlar ana ve baba mevkiindedirler). Bununla beraber (Ey Peygamberin zevceleri), Allah’dan korkun; çünkü Allah her şeye şahid bulunuyor.
  56. Gerçekten Allah ve melekleri, Peygambere salât ederler (şeref ve şanını yüceltirler). Ey iman edenler! Siz de O’na salât edin (Allahümme salli alâ MUHAMMED, deyin) ve gönülden teslim olun.
  57. Şüphe yok ki Allah’a ve Rasûlüne eziyyet verenlere, Allah, dünyada ve ahirette lânet etmiştir, (onları rahmetiden koğmuştur). Onlara, pek hor düşürücü bir azab da hazırlamıştır.
  58. Erkek müminlerle kadın müminlere, işlemedikleri bir günahla eziyyet edenler, (onlara iftira atanlar), doğrusu açık bir günah yüklenmişlerdir.
  59. Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, (kendilerini baştan aşağı örten) elbiselerinden giyib örtünsünler. İşte, böyle giyinmeleri, (iffetli) tanınıb da (ahlâksızlar tarafından) eziyyet edilmemelerine daha elverişlidir. Allah Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır. Rahîm’dir= çok merhametlidir.
  60. Celâlim hakkı için, eğer münafıklarla kalblerinde şehvet hastalığı bulunanlar ve şehirde müminlerin ayıblarını arayıb yayanlar, (fenalıklarından) vazgeçmezlerse, muhakkak seni onlara musallat ederiz. Sonra seninle o şehirde (Medine’de) az bir zamandan fazla komşu olamazlar;
  61. Koğulmuş olarak nerede ele geçirilirlerse tutulurlar kıyasıya öldürülürler.
  62. İşte bundan evvel geçen münafıklar hakkındaki Allah’ın (azab) kanunu böyledir. Allah’ın kanununu değiştirmeye asla imkân bulamazsın.
  63. İnsanlar, sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. (Ey Rasûlüm, onlara) de ki: “- Onun ilmi ancak Allah’ın katındadır. Olur ki kıyamet, yakında vuku bulur.
  64. Doğrusu Allah, kâfirleri rahmetinden koğmuş ve onlara şiddetli bir ateş hazırlamıştır.
  65. Orada ebedî olarak kalırlar, ne bir dost bulabilirler, ne de bir yardımcı...
  66. O gün, yüzleri ateş içinde kaynayıb çevrilirken: “-Vah bize! Keşki Allah’a itaat etseydik, Peygambere itaat etseydik.” diyeceklerdir.
  67. Yine şöyle diyecekler: “- Ey Rabbimiz! Doğrusu bizler, beylerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yanlış yola götürdüler.
  68. Ey Rabbimiz! Onlara azabın iki katlısını ver ve onları büyük bir lânetle lânetle (Rahmetinden uzaklaştır).”
  69. Ey iman edenler! Sizler, Mûsa’ya (iftira ederek) eza edenler gibi olmayın; (iftira ettiler de) nihayet Allah, onu, dediklerinden temize çıkardı. O, Allah katında şerefli idi.
  70. Ey iman edenler! Allah’dan korkun (emirlerine bağlanın, yasaklarından sakının) ve doğru söz söyleyin,
  71. Ki (Allah) size, işlerinizi düzeltib muvaffakiyet versin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim, Allah’a ve Rasûlüne itaat ederse, o, gerçekten büyük bir zafere (cennete) kavuşmuştur.
  72. Biz, emaneti (Allah’a itaat ve ibadetleri), göklere, arza ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler; ondan korktular da onu insan yüklendi. İnsan (bu emanetin hakkını gözetmediğinden) cidden çok zalim, çok cahil bulunuyor. (Yani, bu emanetin şeref ve kıymeti, mes’uliyeti o kadar büyüktür ki, eğer o, şu büyük cisimlere ve yapısı sağlam varlıklara arz edilse ve onların da şuur ve idrakleri bulunsa muhakkak ki bu emaneti yüklenmekten sakınırlar ve ondan korkarlardı. Fakat insan çaresiz olarak bünyesinin zafiyeti ile o emaneti yüklenmiştir).
  73. Çünkü Allah, (emanete hiyanet eden) münafıkların erkeğine ve dişisine, müşriklerin de erkeğine ve dişisine azab edecek. (Emanetin hakkını vermeye çalışan) erkek ve dişi müminlerin de tevbelerini kabul edecektir. Allah Gafûr’dur= tevbe edenleri bağışlar, Rahîm’dir= müminlere çok merhametlidir.
Yazar: Bekir Sadak - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlatımı
  1. Ey peygamber! Allah´tan sakin, inkarcilara ve iki yuzlulere uyma, Allah suphesiz bilendir, hakim´dir.
  2. Sana Rabbinden vahyolunana uy; suphesiz Allah, yaptiklarinizdan haberdardir.
  3. Allah´a guven, Allah, Vekil olarak yeter.
  4. Allah insanin icine iki kalp koymamistir. Allah, zihar yapmaniz suretiyle eslerinizi, anneleriniz gibi yaratmamistir; evlatliklarinizi da oz ogullariniz gibi saymanizi mesru kilmamistir. Bunlar sizin dillerinize doladiginiz bos sozlerdir. Allah gercegi sylemektedir, dogru yola O eristirir.
  5. Evlatliklari babalarina nisbet edin, bu Allah katinda en dogru olandir. Eger babalarinin kim oldugunu bilmiyorsaniz, bu takdirde onlari din kardesi ve dostlariniz olarak kabul edin. Icinizden kasdederek yaptiklariniz bir yana, yanilmalarinizda size bir sorumluluk yoktur. Allah, bagislar ve merhamet eder.
  6. Muminlerin, Peygamberi kendi nefislerinden cok sevmeleri gerekir; onun esleri onlarin anneleridir; akraba olanlar, miras hususunda, Allah´in Kitap´inda birbirlerine muminler ve muhacirlerden daha yakindirlar. Dostlariniza yapacaginiz uygun bir vasiyet bunun disindadir. Bu Kitap´ta yazili bulunmaktadir.
  7. Peygamberlerden soz almistik. Senden, Nuh´dan, Ibrahim´den, Musa´dan, Meryem oglu Isa´dan saglam bir soz almisizdir.
  8. Allah, dogrulardan dogruluklarini sormak ve inkarcilara can yakici azap hazirlamak icin bunu yapmistir. *
  9. Ey inananlar! Allah´in size olan nimetini anin; uzerinize ordular gelmisti. Biz de onlarin uzerine ruzgar ve goremediginiz ordular gondermistik. Allah, yaptiklarinizi goruyordu.
  10. Onlar size yukarinizdan ve asaginizdan gelmislerdi; gozler de donmustu; yurekler agizlara gelmisti; Allah icin cesitli tahminlerde bulunuyordunuz.
  11. Iste orada, inananlar denenmis ve cok siddetli sarsintiya ugratilmislardi.
  12. Ikiyuzluler ve kalblerinde hastalik olanlar: «Allah ve peygamberi bize sadece kuru vaadlerde bulundular» diyorlardi.
  13. Iclerinden bir takimi: «Ey Medineliler! Tutunacak yeriniz yok, geri donun» demisti. Iclerinden bir topluluk da Peygamberden: «Evlerimiz dusmana aciktir» diyerek izin istemislerdi. Oysa evleri acik degildi sadece kacmak istiyorlardi.
  14. Eger Medine´nin etrafindan uzerlerine varilmis olsa, sonra da kendilerinden fitne cikarmalari istense hemen buna girisip derhal yapmaktan geri kalmazlardi.
  15. And olsun ki, daha once, sirt cevirip kacmayacaklarina dair Allah´a ahd vermislerdi. Allah´a verilen ahd sorulacaktir.
  16. De ki: «Eger olumden yahut oldurulmekten kaciyorsaniz bilin ki, kacmak size fayda vermeyecektir; kacsaniz bile az bir zamandan fazla yasatilmazsiniz.»
  17. De ki: «Allah size bir kotuluk dilese veya bir rahmet istese, O´na karsi kim sizi koruyabilir? Allah´tan baska dost ve yardimci da bulamazsiniz.»
  18. (18-19) Allah, icinizden sizi alikoyanlari, size Allah´in yardimini kiskanarak, kardeslerine «Bize gelin, zorlanmadikca savasa gitmeyin» diyenleri bilir. Kalblerine korku gelince olum bayginligi geciren kimse gibi gozleri donerek, sana baktiklarini gorursun. Korkulari gidince iyiliginize olani cekemeyip sivri dilleriyle sizi incitirler. Bunlar inanmamislardir, Allah, bu sebeple islerini bosa icikarmistir; bu, Allah icin kolaydir.
  19. (18-19) Allah, icinizden sizi alikoyanlari, size Allah´in yardimini kiskanarak, kardeslerine «Bize gelin, zorlanmadikca savasa gitmeyin» diyenleri bilir. Kalblerine korku gelince olum bayginligi geciren kimse gibi gozleri donerek, sana baktiklarini gorursun. Korkulari gidince iyiliginize olani cekemeyip sivri dilleriyle sizi incitirler. Bunlar inanmamislardir, Allah, bu sebeple islerini bosa icikarmistir; bu, Allah icin kolaydir.
  20. Bunlar, dusman birliklerinin gitmediklerini saniyorlardi. Bu birlikler tekrar gelmis olsalardi, kendileri collerde bedevilerin yaninda bulunup, sadece sizin haberlerinizi sormayi dilerlerdi. Aranizda olsalar ancak pek az savasirlardi. *
  21. Ey inananlar! And olsun ki, sizin icin, Allah´a ve ahiret gunune kavusmayi umanlar ve Allah´i cok anan kimseler icin Resulullah en guzel ornektir.
  22. Inananlar, dusman birliklerini gordukleri zaman: «Iste bu, Allah ve Peygamberinin bize vadettigidir; Allah ve peygamberi dogru soylemistir» dediler. Bu onlarin ancak imanini ve teslimiyetlerini artirdi.
  23. Inananlardan, Allah´a verdigi ahdi yerine getiren adamlar vardir. Kimi, bu ugurda canini vermis, kimi de beklemektedir. Ahdlerini hic degistirmemislerdir.
  24. Bu sebeple Allah, dogrulari dogruluklari ile mukafatlandirir; ikiyuzluleri de dilerse azablandirir veya tevbelerini kabul eder. suphesiz Allah bagislayandir, merhamet edendir.
  25. Allah inkar edenleri, kinleriyle geri cevirdi, bir hayra ulasamadilar; savasta, inananlara Allah´in yardimi yetti. Allah kuvvetli olandir, guclu olandir.
  26. Allah, Kitap ehlinden, kafirleri destekleyenleri kalelerinden indirmis, kalblerine korku salmisti; onlarin kimini olduruyor, kimini de esir aliyordunuz.
  27. Yerlerini, yurtlarini, mallarini ve henuz ayaginizi dahi basmadiginiz yerleri Allah size miras olarak verdi. Allah her seye Kadir olandir. *
  28. Ey peygamber! Eslerine soyle soyle: «Eger dunya hayatini ve suslerini istiyorsaniz gelin size bagista bulunayim ve guzellikle salivereyim.»
  29. «Eger Allah´i , peygamberini, ahiret yurdunu istiyorsaniz bilin ki, Allah icinizden iyi davrananlara buyuk ecir hazirlamistir.
  30. Ey Peygamber´in hanimlari! Sizlerden biri acik bir hayasizlik yapacak olursa, onun azabi iki kat olur. Bu Allah´a kolaydir.
  31. Sizlerden Allah´a ve peygamberine boyun egip yararli is isleyenlere ecrini iki kat veririz; ona comertce rizik hazirlamisizdir.
  32. Ey peygamberin hanimlari! Sizler herhangi bir kadin gibi degilsiniz. Allah´tan sakiniyorsaniz edali konusmayin, yoksa, kalbi bozuk olan kimse kotu seyler umit eder; daima ciddi ve agirbasli soz soyleyin.
  33. Evlerinizde oturun; eski Cahiliyye´de oldugu gibi acilip sacilmayin; namazi kilin; zekati verin; Allah´a ve peygamberine itaat edin. Ey peygamberin ev halki! suphesiz Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak ister.
  34. Evlerinizde okunan Allah´in ayetlerini ve hikmetini hatirda tutun. suphesiz Allah haberdar olandir, latif olandir. *
  35. Dogrusu erkek ve kadin muslumanlar, erkek ve kadin muminler, boyun egen erkekler ve kadinlar; dogru sozlu erkekler ve kadinlar, sabirli erkekler ve kadinlar, gonulden baglanan erkekler ve kadinlar, sadaka veren erkekeler ve kadinlar, oruc tutan erkekler ve kadinlar iffetlerini koruyan erkekler ve kadinlar, Allah´i cok anan erkekler ve kadinlar, iste Allah bunlarin hepsine magfiret ve buyuk ecir hazirlamistir.
  36. Allah ve Peygamber´i bir seye hukmettigi zaman, inanan erkek ve kadina artik islerinde baska yolu secmek yarasmaz. Allah´a ve Peygamber´e bas kaldiran suphesiz apacik bir sekilde sapmis olur.
  37. Allah´in nimet verdigi ve senin de nimetlendirdigin kimseye: «Esini birakma, Allah´tan sakin» diyor, Allah´in aciga vuracagi seyi icinde sakliyordun. Insanlardan cekiniyordun; oysa Allah´tan cekinmen daha uygundu. Sonunda Zeyd esiyle ilgisini kestiginde onu seninle evlendirdik, ki evlatliklari esleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda muminlere bir sorumluluk olmadigi bilinsin. Allah´in buyrugu yerine gelecektir.
  38. Allah´in Peygamber´e farz kildigi seylerde ona bir gucluk yoktur. Bu, Allah´in otedenberi, gelmis gecmislere uyguladigi yasasidir. Allah´in emri suphesiz geregi gibi yerine gelecektir.
  39. Allah´in gondermis olduklarini teblig edenler, Allah´tan korkarlar ve O´ndan baska kimseden karkmazlar. Allah hesap goren olarak yeter.
  40. Muhammed icinizden herhangi bir adamin babasi degil, Allah´in elcisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her seyi bilendir. *
  41. Ey inananlar! Allah´i cok anin.
  42. O´nu sabah aksam tesbih edin.
  43. Karanliklardan aydinliga cikarmak icin size rahmet ve istigfar eden Allah ve melekleridir. Inananlara merhamet eden O´dur.
  44. O´na kavustuklari gun muminlere yapilacak dirlik temennileri «Selam» demek olacaktir. Onlara comertce verilecek ecir hazirlamistir.
  45. (45-46) Biz seni sahit, mujdeci, uyarici; Allah´in izniyle O´na cagiran, nurlandiran bir isik olarak gondermisizdir.
  46. (45-46) Biz seni sahit, mujdeci, uyarici; Allah´in izniyle O´na cagiran, nurlandiran bir isik olarak gondermisizdir.
  47. Inananlara, Rablerinden buyuk bir lutuf oldugunu mujdele.
  48. Inkarcilara, ikiyuzlulere itaat etme; eziyetlerine aldirma; Allah´a guven, guvenilecek olarak Allah yeter.
  49. Ey inananlar! Mumin kadinlarla nikahlanip, onlari, temasta bulunmadan bosadiginizda, artik onlar icin size iddet saymaya luzum yoktur. Kendilerine bagista bulunarak onlari guzellikle serbest birakin.
  50. Mehirlerini verdigin eslerini, Allah´in sana ganimet olarak verdigi cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcanin kizlarini, halalarinin kizlarini, dayinin kizlarini, teyzelerinin kizlarini ve peygamber nikahlanmayi diledigi takdirde muminlerden ayri, sirf sana mahsus olmak uzere kendisinin mehrini peygambere hibe eden mumin kadini almani helal kilmisizdir. Bir zorluga ugramaman icin muminlerin esleri ve cariyeleri hakkinda onlarin uzerine neyi farz kilmis oldugumuzu bildirmistik. Allah bagislayandir, merhamet edendir.
  51. Bunlardan istedigini birakir, istedigini yanina alabilirsin. Sirasini geri birakmis, olduklarindan da arzu ettigini yanina almanda sana bir sorumluluk yoktur. Bu onlarin gozlerinin aydin olmasini, uzulmemelerini, hepsine verdigin seylere razi olmalarini daha iyi saglar. Allah kalblerinizde olani bilir; Allah bilendir, Halim olandir.
  52. Bundan sonra sana hicbir kadin, cariyelerin bir yana, guzellikleri ne kadar hosuna giderse gitsin, hicbirini bosayip baska bir esle degistirmen helal degildir. Allah her seyi gozetmektedir.*
  53. Ey inananlar! Peygamber´in evlerine, yemege cagirilmaksizin vakitli vakitsiz girmeyin; fakat davet edilseniz girin ve yemegi yiyince, dagilin. Sohbet etmek icin de girip oturmayin. Bu haliniz peygamber´i uzuyor, o da size bir sey soylemeye cekiniyordu. Allah gercegi sylemekten cekinmez. Peygamber´in eslerinden bir sey isteyeceginizde onu perde arkasindan isteyin. Bu sayede sizin gnulleriniz de, onlarin gnulleri de daha temiz kalir. Bundan sonra ne Allah´in Peygamber´ini uzmeniz ve ne de O´nun eslerini nikahlamaniz asla caiz degildir. Dogrusu bu, Allah katinda buyuk seydir.
  54. Bir seyi aciklasaniz de gizleseniz de Allah suphesiz hepsini bilir.
  55. Kadinlarin; babalari, ogullari, erkek kardesleri, erkek kardeslerinin ogullari, kiz kardeslerinin ogullari, hizmetci kadinlari ve cariyeleri hakkinda bir sorumlulugu yoktur. Ey kadinlar! Allah´tan sakinin, cunku Allah her seye sahiddir.
  56. suphesiz Allah ve melekleri Peygamberi overler; ey inananlar! Siz de onu ovun, ona salat ve selam getirin.
  57. Allah´i ve Peygamber´ini incitenlere, Allah dunyada da ahirette de lanet eder; onlara alcaltici bir azap hazirlar.
  58. Inanan erkek ve kadinlari, yapmadiklari bir seyden oturu incitenler, suphesiz iftira etmis ve apacik bir gunah yuklenmis olurlar. *
  59. Ey Peygamber! Eslerine, kizlarina ve muminlerin kadinlarina, disari cikarken ustlerine ortu almalarini soyle; bu, onlarin hur ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayi incitilmemelerini daha iyi saglar. Allah bagislar ve merhamet eder.
  60. Ikiyuzluler, kalblerinde fesat bulunanlar, sehirde bozguncu haberler yayanlar, eger bundan vazgecmezlerse, and olsun ki, seni onlarla mucadeleye davet ederiz; sonra cevrende az bir zamandan fazla kalamazlar.
  61. Lanetlenmis olarak, nerede bulunurlarsa yakalanir ve hem de oldurulurler.
  62. Allah´in gecmislere uyguladigi yasasi budur ve Allah´in yasasinda bir degisme bulamazsin.
  63. Insanlar senden kiyametin zamanini soruyorlar; de ki: «Onun bilgisi ancak Allah katindadir; ne bilirsin, belki de zamani yakindir.»
  64. (64-65) Allah suphesiz, inkarcilara lanet etmis ve onlara icinde sonsuz olarak temelli kalacaklari cilgin alevli cehennemi hazirlamistir. Onlar bir dost ve yardimci bulamazlar.
  65. (64-65) Allah suphesiz, inkarcilara lanet etmis ve onlara icinde sonsuz olarak temelli kalacaklari cilgin alevli cehennemi hazirlamistir. Onlar bir dost ve yardimci bulamazlar.
  66. Yuzleri ateste cevrildigi gun: «Keski Allah´a itaat etseydik, keski Peygamber´e itaat etseydik!» derler.
  67. (67-68) «ORabbimiz! Biz yoneticilerimize ve buyuklerimize itaat etmistik, fakat onlar bizi yoldan saptirdilar.» «Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver, onlari buyuk bir lanete ugrat» derler. *
  68. (67-68) «ORabbimiz! Biz yoneticilerimize ve buyuklerimize itaat etmistik, fakat onlar bizi yoldan saptirdilar.» «Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver, onlari buyuk bir lanete ugrat» derler. *
  69. Ey inananlar! Musa´yi incitenler gibi olmayin. Nitekim Allah onu, soylediklerinden beri tutmustu. O, Allah´in katinda degerli bir kisiydi.
  70. (70-71) Ey inananlar! Allah´tan sakinin, durust soz soyleyin de Allah islerinizi kendinize yararli kilsin ve gunahlarinizi size bagislasin. kim Allah´a ve Peygamber´ine itaat ederse, suphesiz buyuk bir kurtulusa ermis olur.
  71. (70-71) Ey inananlar! Allah´tan sakinin, durust soz soyleyin de Allah islerinizi kendinize yararli kilsin ve gunahlarinizi size bagislasin. kim Allah´a ve Peygamber´ine itaat ederse, suphesiz buyuk bir kurtulusa ermis olur.
  72. Dogrusu Biz, sorumlulugu goklere, yere, daglara sunmusuzdur da onlar bunu yuklenmekten cekinmisler ve ondan korkup titremislerdir. Pek zalim ve cok cahil olan insan ise onu yuklenmistir.
  73. Bunun sonucu olarak, Allah, ikiyuzlu erkek ve kadinlara, Allah´a ortak kosan erkek ve kadinlara azap verecektir. Allah inanan erkek ve kadinlarin tevbelerini kabul buyuracaktir. Allah bagislar ve merhamet eder. *
Yazar: Celal Yıldırım - Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Ey Peygamber! Allah´tan korkmaya devam et ve sakın kâfirlere ve münafıklara uyma. Şüphesiz ki Allah bilendir, hikmet sahibidir.
  2. Rabbından sana vahyolunana uy! Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberlidir.
  3. Allah´a güvenip dayan ; vekîl olarak Allah yeter.
  4. Allah bir adamın içinde iki kalb yaratmamış; ziharda bulunduğunuz eşlerinizi de anneleriniz (gibi) kılmamıştır. Evlâtlıklarınızı da öz oğullarınız yapmamıştır. Bunlar ağızlarınızda dolaşan (hüküm ifade etmiyen) sözlerinizdir. Allah hakkı söyler ve doğru yolu gösterir.
  5. Evlâdlıklarınızı babalarına nisbetle çağırın. Bu, Allah yanında daha âdil, daha doğrudur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, artık onlar, dinde kardeşleriniz ve yakın dostlarınızdır. Bu hususta işlediğiniz hatadan dolayı size bir vebal yoktur. Ama kalblerinizin kasdettiği şeylerde vebal vardır. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
  6. Peygamber, mü´minlere kendi nefslerinden daha yakın, daha yeğdir. O´nun eşleri de onların analarıdır. Hısımlar ise (mîras hususunda) Allah´ın Kitabında mü´minlerden ve Muhacirlerden birbirine daha yakın ve daha lâyıktırlar. Ancak yakın dostlarınıza uygun şekilde yapacağınız (bir vasiyyet) müstesna. Bu, Kitab´da yazılıdır.
  7. Hani bir vakit peygamberlerden kesin anlamda anda dayalı söz almıştık; senden, Nuh´tan, İbrâhim´ den, Musa´dan ve Meryem oğlu İsâ´ dan da, evet bunlardan sağlam-kesin söz almıştık.
  8. Doğrulara sadakatlerini sormak için (böyle yapmıştık). Kâfirlere de elem verici bir azâb hazırlamıştık.
  9. Ey imân edenler! Allah´ın size olan nîmetini hatırlayın, hani size doğru ordular gelmişti de onların üzerine bir rüzgâr, bir de görmediğiniz askerler göndermiştik. Allah yaptıklarınızı görendir.
  10. Hani onlar (düşman orduları) üst tarafınızdan (hücuma geçip) üzerinize gelmişlerdi ve hani gözler de kaymış, yürekler gırtlaklara gelip dayanmıştı. Allah´a karşı da türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz.
  11. İşte orada mü´minler çetin bir deneme geçirmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğradıkça uğramışlardı.
  12. Ve hani münafıklar ve kalblerinde hastalık bulunanlar, «Allah ve Peygamberi bize ancak aldatıcı bir va´dde bulunmuşlardır» diyorlardı.
  13. Ve hani onlardan (münafıklardan) bir topluluk da «Ey Yesrlb (Medine) halkı! Artık sizin burada yeriniz yok, dönünüz» diyordu. Bir topluluk da peygamberden izin istiyorlar, «evlerimiz elbette (ortada sahipsiz) açıktır» diyorlardı. Halbuki evleri açık değildi. Onlar ancak (savaştan) kaçmayı istiyorlardı.
  14. Eğer üzerinize (şehrin) etrafından girilse ve sonra da fitne çıkarmaları istense, vakit kaybetmeden onu hemen yapar ve yurtlarında pek az bir süre eyleşirlerdi.
  15. Oysa bunlar, and olsun ki, daha önce arka çevirip kaçmayacaklarına dair Allah´a kesin söz vermişlerdi. Allah´a verilen kesin söz ise (sorumluluk gerektirdiğinden) elbette sorulacaktır..
  16. De ki: Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmanız asla size fayda vermiyecektir. O takdirde (Dünya´da) pek az bir süre ancak geçinip yararlanabilirsiniz.
  17. De ki: Eğer Allah (faraza) size bir kötülük dilese, kim sizi Allah´ tan koruyabilir ? Veya size rahmet elini uzatsa, (kim O´na engel olabilir ?). Allah´tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilirler.
  18. Allah gerçekten içinizden (başkalarını) alıkoyup ağır davrananları ve kardeşlerine, «kalkın bize gelin !» diyenleri bilir. Zaten onlardan ancak pek azı savaşın sıkıntı ve şiddetine (göğüs gerip) gelirler.
  19. (Gelseler bile) size karşı oldukça kıskanç ve cimridirler. Korku geldiği zaman ölüm baygınlığı geçiren kimse gibi gözleri döner bir halde sana bakıp durduklarını görürsün. Korku gidince hayra karşı pek kıskanç ve cimrice bir tavır içinde sivri dilleriyle sizi .incitir şekilde atıp tutarlar. Bunlar (hakikatte) imân etmemişlerdir. Bu sebeple Allah amellerini boşa çıkarmıştır; bu da Allah´a göre çok kolaydır.
  20. Münafıklar, müttefik düşman birliklerinin gitmediğini sanıyorlardı. Müttefik düşman birlikleri bir daha gelecek olsa, onlar çölde Bedeviler arasında bulunup da sizin haberlerinizi sormayı çok arzu ederlerdi, içinizde bulunsalar pek azı savaşırlardı.
  21. And olsun ki, sizin için, sizden Allah´a ve Âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah´ı çokça ananlar için Resûlüllah´da güzel örnekler vardır.
  22. Mü´minler ise, müttefik düşman birliklerini görünce, «işte bu, Allah ve Peygamberinin bize va´dettiğidir. Allah ve Peygamberi doğru söylemiştir» dediler. Bu (olay) onların ancak imân ve teslimiyetlerini artırmıştır.
  23. Mü´minlerden öyle erler (yiğit kahramanlar) vardır ki, Allah´a verdikleri sözü yerine getirip sadakatlerini isbat ettiler. Onlardan kimi ahde vefa, söze bağlılık edip canını verdi; kimi de (canını vermek için) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmediler (ikiyüzlüler gibi döneklik yapmadılar).
  24. Allah bu sebeple doğruları doğruluklarına karşılık mükâfatlandıracak ; münafıkları da dilerse azaba uğratacak veya tevbe nasîb edip tevbelerini kabul edecek. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
  25. Allah, o küfredenleri öfke ve kinleriyle geri çevirdi de hiç bir hayra eremediler. Allah savaşta (yardımcı olarak) mü´minlere yetti. Allah çok güçlüdür, çok üstündür.
  26. Allah, Kitap Ehli´nden düşmanlara arka çıkıp yardım edenleri kalelerinden indirdi de kalblerine korku saldı. Onlardan kimini öldürüyordunuz, kimini de esir ediyordunuz.
  27. Sizi, onların arazisine, yurtlarına, mallarına ve bir de henüz ayak basmadığınız bir yere vâris kıldı. Allah´ın kudreti her şeye yeter.
  28. Ey Peygamber! Eşlerine de ki: Eğer siz dünya hayatını, onun süs ve şatafatını istiyorsanız, gelin de size yararlanacağınız (boşanma) hakkınızı vereyim de sizi güzellikle salıvereyim.
  29. Yok eğer Allah´ı, Peygamberini ve Âhiret yurdunu arzu ediyorsanız, (bilin ki) Allah, sizden iyiliği-güzelliği huy edinenlere büyük mükâfatlar hazırlamıştır.
  30. Ey Peygamber kadınları! Sizden kim açık bir hayasızlık, ahlâk dışı davranışta bulunursa azâb onun için iki kat olur. Bu da Allah´a göre çok kolaydır.
  31. Sizden kim Allah´a ve Peygamberine boyun eğip itaat eder, iyi-yararlı amelde bulunursa, onun mükâfatını iki defa veririz ve biz ona kadri yüce şerefli bir rızık da hazırlamışızdır.
  32. Ey Peygamber kadınları! Sizler, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz; Allah´tan korkuyorsanız (yabancı erkeklere karşı) kırıtarak konuşmayın, sonra kalbinde (şehvetten arız) hastalık bulunan kimsede arzu uyanabilir. Güzel, ölçülü (ağırbaşlı) söz söyleyin.
  33. Evlerinizde vakarla oturun; eski cahiliyyet günlerindeki gibi kırıtarak (sokaklarda) süs ve güzelliklerinizi dışarı atmayın; namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah´a ve Peygamberine itaat edin. Ey Ehl-i beyt (=Peygamber hanedanı, O´nun ev halkı). Allah, elbette sizden her türlü çirkinliği gidermek ve sizi tertemiz (pâk ve nezih) yapmak ister.
  34. Evlerinizde okunan Allah´ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın ; şüphesiz ki Allah her şeyin inceliğini, esrar ve hikmetini bilir, her şeyden haberlidir.
  35. Elbette Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar; mü´min erkekler ve mü´min kadınlar; kendilerini ibâdet ve taâte veren erkekler ve kadınlar; (niyet ve davranışlarında) doğru ve samimi olan erkekler ve kadınlar ; sabreden erkekler ve kadınlar ; sadaka veren erkekler ve kadınlar; iffet ve namuslarını koruyan erkekler ve kadınlar; Allah´ı çokça anan erkekler ve kadınlar (var ya), işte Allah onlara mağfiret ve büyük mükâfat hazırlamıştır.
  36. Allah ve Peygamberi bir iş, bir mesle hakkında hüküm verdiğinde, artık hiç bir mü´min erkeğe ve kadına kendi iş ve meselelerinde istediklerini seçmek uygun olmaz. Kim Allah ve Peygamberine karşı gelirse, gerçekten o, açık bir sapıklıkla sapıtmış olur.
  37. Hani sen, Allah´ın nîmetlendirdiği ve senin de nîmet verip beslediğin kimseye, «eşini nikâhında tut; Allah´tan korkup (yanlış bir karar vermekten) sakın !» diyordun da Allah´ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun ; insanlardan (onların dedikodusundan) endişe ediyordun. Halbuki Allah, kendisinden korkup sakınmana daha lâyıktır. Zeyd o eşiyle ilişkisini kestiğinde, biz onu seninle evlendirdik; tâ ki oğullukları eşleriyle ilişkilerini kesince onlarla evlenme hususunda mü´minler üzerine bir vebal ve sakınca olmasın. Allah´ın emri mutlaka yerine gelir.
  38. Peygamber üzerinde, Allah´ın onun için takdîr edip gerekli kıldığı şeyde bir vebal ve sakınca yoktur. Bu daha önce gelip geçenler hakkında da Allah´ın câri bir sünnetidir (ki uygulanır). Allah´ın emri elbette yerini bulan bir kaderdir.
  39. Onlar (Peygamberler), Allah´ın gönderdiklerini teblîğ ederler, Allah´tan saygı ile korkarlar; Allah´ tan başka hiç kimseden korkmazlar. Hesab görücü olarak da Allah yeter.
  40. Muhammed, sizin adamlarınızdan hiç birinin babası değildir; fakat O, Allah´ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi lâyıkıyla bilendir.
  41. Ey imân edenler! Allah´ı çokça anın.
  42. Sabah ve akşam O´nu tesbîh edin.
  43. O Allah ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, O da, melekleri de üzerinize rahmet ve gufran indirir. O, mü´minlere oldukça merhametlidir.
  44. O´na kavuşacakları gün sağlık ve esenlik dilekleri, «Selâm»dır. Allah onlara çok şerefli, göz-gönül doldurucu mükâfat hazırlamıştır.
  45. (45-46) Ey Peygamber! Şüphesiz ki biz seni şâhid, müjdeci, uyarıcı : Allah´ın izniyle O´nun (yoluna) çağrıcı ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.
  46. (45-46) Ey Peygamber! Şüphesiz ki biz seni şâhid, müjdeci, uyarıcı : Allah´ın izniyle O´nun (yoluna) çağrıcı ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.
  47. Mü´minleri, Allah´tan kendilerine büyük sevaplar ve üstünlüklerle müjdele.
  48. Sakın kâfirlere ve münafıklara uyma ! Eziyetlerine aldırış etme. Allah´a güvenip dayan. Vekîl olarak Allah yeter.
  49. Ey imân edenler! İmân eden kadınları nikahladıktan sonra kendilerine henüz dokunmadan (cinsel yaklaşma ve ona itici bir davranışta bulunmadan) boşayacak olursanız, artık sizin için onlar hakkında sayacağınız i d d e t (şer´î bekleme süresi) yoktur. Onları geçimlikle yararlandırın ve güzel bir şekilde salıverin.
  50. Ey Peygamber! Şüphesiz ki biz, mehirlerini verdiğin eşlerini ve Allah´ın savaş ganimetinden elin altına verdiği cariyeleri; seninle beraber hicret eden amcan kızlarını, halaların kızlarını, dayın kızlarını, teyzelerin kızlarını sana helâl kıldık. Ayrıca mü´min bir kadın (mehirsiz olarak) kendini peygambere bağışlar, peygamber de onunla evlenmeyi arzu ederse, onu, mü´minlere değil de sadece sana has bir hüküm olarak helâl kıldık. Biz, mü´minlere, eşleri ve cariyeleri hakkında neleri farz kıldığımızı biliriz. Bu (hüküm) sana bir sıkıntı ve sakınca olmamak içindir. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
  51. (Ey Peygamber! Giyimkuşam hususunda seni üzen) eşlerinden dilediğini uzaklaştırır, dilediğini yanına alıp barındırırsın. Ayrılıp uzak kaldığın eşlerinden de dilediğini almanda sana bir sakınca yoktur. Bu tutum, onların gözlerinin aydın olması, üzülmeyip hepsine verdiğine karşılık hoşnud kalmalarına en uygun, en yakın (çare) olanıdır. Allah kalblerinizde olanı bilir. Allah bilendir ve Halîm´dir (=her şeyi sabır ve rahmetinin yumuşaklığı ve lûtfunun inceliğile yürütendir).
  52. (Ey Peygamber!) Bundan böyle kadın almak sana helâl olmaz. Onlardan birini başka eşlerle —güzellikleri senin hoşuna gitse bile— değiştirmen de helâl değildir. Ancak sahip olduğun cariyeler müstesna. Allah her şeyi görüp gözetendir.
  53. Ey imân edenler! Peygamberin evlerine, yemeğe izin verilmeksizin, vaktine de bakılmaksızın girmeyin. Ancak davet edildiğinizde girin, yemek yediğinizden hemen sonra dağılın. Söz ve sohbette bulunmak için de izinsiz girmeyin. Şüphesiz ki bu gibi davranışlarınız Peygamberi üzüyor, sizden utanıp bir şey de demiyor. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamberin eşlerinden işe yarar bir şey sormak istediğiniz zaman perde arkasından kendilerinden sorun ; bu ölçüde hareket etmeniz hem sizin kalbleriniz, hem onların kalbleri için daha temiz, daha nezihtir. Allah´ın Peygamberini incitmeniz ve kendisinden sonra O´nun eşleriyle evlenmeniz size asla helâl değildir. Böyle bir şey yapmanız Allah yanında çok büyük (bir günah)tır.
  54. Bir şeyi açıklar veya gizlerseniz, (bilin ki) Allah her şeyi bilendir.
  55. (Peygamberin eşlerine ve diğer Müslüman) kadınlara, babaları, oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kızkardeşlerinin oğullan, Müslüman kadınları ve sahip oldukları cariyeleri hakkında bir sakınca ve vebal yoktur. Ey kadınlar! Allah´tan korkup (iffetinizi ve vakarınızı) sakının. Şüphesiz ki Allah her şeye (yeterince) şâhiddir.
  56. Muhakkak Allah ve melekleri Peygamber´e salât ederler. Ey imân edenler! Siz de O´na çokça salât-u selâm getirin.
  57. Onlar ki Allah´a ve Peygamberine eziyet ederler, Allah Dünya´da da, Âhiret´te de onlara lanet etmiş ve onlar için aşağılayıcı, horlayıcı bir azâb hazırlamıştır.
  58. Mü´min erkeklere ve mü´min kadınlara, işlemedikleri bir suç ve günah sebebiyle eziyet edenler ise, cidden iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.
  59. Ey Peygamber! Kendi eşlerine, kızlarına ve Müslüman kadınlarına de ki: Dış elbiselerini üzerlerine alıp örtünsünler. Bu onların (iffetli) tanınmalarına, eziyet edilmemelerine daha uygun olanıdır. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
  60. Münafıklar, kalblerinde (fitne ve fesâd gibi) hastalık bulunanlar ve Medine´de olmadık fena haberleri yayanlar, eğer bu huylarından vazgeçmezlerse, and olsun ki, seni üzerlerine caydırıcı olarak göndeririz, sonra da Medine´de senin komşuluğunda pek az bir süre kalabilirler.
  61. Lanete uğramışlardır. Nerede bulunurlarsa yakalanıp öldürülürler de öldürülürler.
  62. (Bu), Allah´ın daha önceleri de gelip geçenler hakkında uygulanagelen sünnetidir. Ve sen, elbette Allah´ın Sünneti´nde bir değişiklik bulamazsın.
  63. İnsanlar, sana Kıyâmet´in kopuş saatinden soruyorlar. De ki: Ona ait bilgi ancak Allah´ın yanındadır. Ne bilirsin, belki de onun kopuş saati yakın olabilir.
  64. Şüphesiz ki Allah, kâfirleri lanetlemiş ve onlara çılgın alevli bir ateş hazırlamıştır.
  65. Orada ebedî kalıcılardır; ne bir dost ve sahip çıkan, ne de bir yardımcı bulabilirler.
  66. Bir günde ki, yüzleri ateşe çevrilir de, «Ah keşke Allah´a itaat etseydik, Peygambere uysaydık!» derler.
  67. Ve dediler ki: «Ey Rabbimiz! Doğrusu biz efendilerimize ve büyüklerimize uyduk, onlar da bizi şaşırtıp yolumuzu saptırdılar.
  68. Ey Rabbimiz! Onlara azâbdan iki kat ver de onları büyük bir lanet ile lanetle.»
  69. Ey imân edenler! Musâ´ya eziyet edenler gibi olmayın; Allah, Musa´yı onların dediklerinden temiz tutup uzaklaştırdı. O, Allah katında değerli ve itibarlı idi.
  70. Ey imân edenler! Allah´tan korkun (Peygamberi incitmekten) sakının ve hep doğru söz söyleyin ki,
  71. Allah işlerinizi sizin için düzeltip yararlı duruma getirsin; günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah´a ve Peygamberine itaat ederse, gerçekten o, büyük bir kurtuluşa ermiştir.
  72. Şüphesiz ki biz emâneti göklere, yere ve dağlara sunduk, onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korkup titrediler; insan onu yüklendi ; şüphesiz ki o, çok zâlim ve çok câhildir.
  73. Şunun için ki, Allah, ikiyüzlü dönek erkeklerle, ikiyüzlü dönek kadınlara; Allah´a ortak koşan erkeklere, Allah´a ortak koşan kadınlara azâb edecek ve imân eden erkeklerin, imân eden kadınların tevbesini kabul edecek. Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
Yazar: Diyanet - Diyanet 1
  1. Ey Peygamber! Allah’a karşı gelmekten sakın. Kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
  2. Rabbinden sana vahyolunana uy. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
  3. Allah’a tevekkül et, vekil olarak Allah yeter.
  4. Allah, hiçbir adamın içine iki kalp koymamıştır. Kendilerine zıhâr yaptığınız eşlerinizi de anneleriniz yapmamıştır. Yine evlatlıklarınızı da öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır. Bu, sizin ağızlarınızla söylediğiniz (fakat gerçekliği olmayan) sözünüzdür. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola iletir.
  5. Onları babalarına nispet ederek çağırın. Bu, Allah katında daha (doğru ve) adaletlidir. Eğer babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata ile yaptığınız bir işte size hiçbir günah yoktur. Fakat kasten yaptığınız şeylerde size günah vardır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
  6. Peygamber, mü’minlere kendi canlarından daha önce gelir. Onun eşleri de mü’minlerin analarıdır. Aralarında akrabalık bağı olanlar, Allah’ın Kitab’ına göre, (miras konusunda) birbirleri için (diğer) mü’minlerden ve muhacirlerden daha önceliklidirler. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmanız başka. Bu (hüküm) Kitap’ta yazılıdır.
  7. Hani biz peygamberlerden sağlam söz almıştık. Senden, Nûh’tan, İbrahim, Mûsâ ve Meryem oğlu İsa’dan da. Evet biz, onlardan sapa sağlam bir söz almıştık.
  8. (Allah, bunu) doğru kimseleri doğruluklarından hesaba çekmek için (yapmıştır.) Kâfirlere de elem dolu bir azap hazırlamıştır.
  9. Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani (düşman) ordular üzerinize gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir.
  10. Hani onlar size hem üst tarafınızdan hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. Hani gözler kaymış ve yürekler ağızlara gelmişti. Siz de Allah’a karşı çeşitli zanlarda bulunuyordunuz.
  11. İşte orada mü’minler denendiler ve şiddetli bir şekilde sarsıldılar.
  12. Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar, “Allah ve Resûlü bize, ancak aldatmak için vaadde bulunmuşlar” diyorlardı.
  13. Hani onlardan bir grup, “Ey Yesrib (Medine) halkı! Sizin burada durmak imkânınız yok. Haydi geri dönün” demişti. Onlardan bir başka grup da, “Evlerimiz açık (korumasız)” diyerek Peygamberden izin istiyorlardı. Oysa evleri açık (korumasız) değildi. Onlar sadece kaçmak istiyorlardı.
  14. Eğer Medine’nin her tarafından üzerlerine gelinse ve orada karışıklık çıkarmaları istenseydi, onu mutlaka yaparlardı; o konuda fazla gecikmezlerdi.
  15. Andolsun ki, onlar, daha önce geri dönüp kaçmayacaklarına dair Allah’a söz vermişlerdi. Allah’a verilen söz ise sorumluluğu gerektirir.
  16. De ki: “Eğer siz ölümden ya da öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda vermeyecektir. O takdirde bile (hayatın zevklerinden) pek az yararlandırılırsınız.”
  17. De ki: “Eğer Allah size bir kötülük dilese, sizi Allah’tan koruyacak kimdir? Yahut size bir rahmet dilese, buna engel olacak kimdir?” Onlar kendilerine Allah’tan başka hiçbir dost ve hiçbir yardımcı bulamazlar.
  18. (18-19) Şüphesiz Allah içinizden, savaştan alıkoyanları ve kardeşlerine, “Bize gelin” diyenleri biliyor. Size katkıda cimri davranarak savaşa pek az gelirler. Korku geldiğinde ise, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimse gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince de ganimete karşı aşırı düşkünlük göstererek sizi keskin dillerle incitirler. İşte onlar iman etmediler. Allah da onların amellerini boşa çıkardı. Bu, Allah’a kolaydır.
  19. (18-19) Şüphesiz Allah içinizden, savaştan alıkoyanları ve kardeşlerine, “Bize gelin” diyenleri biliyor. Size katkıda cimri davranarak savaşa pek az gelirler. Korku geldiğinde ise, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimse gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince de ganimete karşı aşırı düşkünlük göstererek sizi keskin dillerle incitirler. İşte onlar iman etmediler. Allah da onların amellerini boşa çıkardı. Bu, Allah’a kolaydır.
  20. Düşman birliklerinin gitmediğini sanıyorlar. Düşman birlikleri (bir daha) gelecek olsa, isterler ki, (çölde) bedevilerin arasında bulunsunlar da size dair haberleri (gidip gelenlerden) sorsunlar. İçinizde bulunsalardı da pek az savaşırlardı.
  21. Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.
  22. Mü’minler, düşman birliklerini görünce, “İşte bu, Allah’ın ve Resûlünün bize vaad ettiği şeydir. Allah ve Resûlü doğru söylemişlerdir” dediler. Bu, onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırmıştır.
  23. Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.
  24. Bunun böyle olması Allah’ın, doğruları, doğrulukları sebebiyle mükâfatlandırması, dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların tövbesini kabul etmesi içindir. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
  25. Allah, inkâr edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah, savaşta mü’minlere kâfi geldi. Allah, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
  26. Allah, kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz.
  27. Allah, sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız topraklara varis kıldı. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
  28. Ey Peygamber! Hanımlarına de ki: “Eğer dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin size mut’a vereyim ve sizi güzelce bırakayım.”
  29. “Eğer Allah’ı, Resûlünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki Allah içinizden iyilik yapanlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”
  30. Ey Peygamber’in hanımları! İçinizden kim apaçık bir çirkinlik yaparsa, onun cezası iki kat verilir. Bu, Allah’a göre kolaydır.
  31. İçinizden kim Allah’a ve Resûlüne itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona mükâfatını iki kat veririz. Biz, ona bereketli bir rızık hazırlamışızdır.
  32. Ey Peygamber’in hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sözü yumuşak bir eda ile söylemeyin ki kalbinde hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide kapılmasın. Güzel (ve doğru) söz söyleyin.
  33. Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
  34. Siz evlerinizde okunan Allah’ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah en gizli şeyi bilendir, hakkıyla haberdardır.
  35. Şüphesiz müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü’min erkeklerle mü’min kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah’a derinden saygı duyan erkekler, Allah’a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
  36. Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.
  37. Hani sen Allah’ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, “Eşini nikâhında tut (onu boşama) ve Allah’tan sakın” diyordun. İçinde, Allah’ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha lâyıktı. Zeyd, eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü’minlere bir zorluk olmasın. Allah’ın emri mutlaka yerine getirilmiştir.
  38. Allah’ın, kendisine farz kıldığı şeyleri yerine getirmesi konusunda peygambere bir darlık yoktur. Daha önce gelip geçen peygamberler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. Allah’ın emri, kesinleşmiş bir hükümdür.
  39. Daha önce gelip geçen o peygamberler, Allah’ın vahiylerini tebliğ eden, Allah’tan korkan, başka hiç kimseden korkmayan kimselerdir. Allah, hesap görücü olarak yeter.
  40. Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve nebîlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
  41. Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin.
  42. O’nu sabah akşam tespih edin.
  43. O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size merhamet eden; melekleri de sizin için bağışlanma dileyendir. Allah, mü’minlere çok merhamet edendir.
  44. Allah’a kavuşacakları gün mü’minlere yönelik esenlik dileği “Selâm”dır. Allah, onlara bol bir mükâfat hazırlamıştır.
  45. (45-46) Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.
  46. (45-46) Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.
  47. Mü’minlere kendileri için Allah’tan büyük bir lütuf olduğunu müjdele.
  48. Kâfirlere ve münafıklara itaat etme! Onların eziyetlerine aldırma ve Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
  49. Ey iman edenler! Mü’min kadınları nikâhlayıp, sonra onlara dokunmadan (cinsel ilişkide bulunmadan) kendilerini boşadığınızda, onlar üzerinde sizin sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Bu durumda onlara mut’a verin ve kendilerini güzel bir şekilde bırakın.
  50. Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helâl kıldık. Ayrıca, diğer mü’minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber’e bağışlayan, Peygamber’in de kendisini nikâhlamak istediği herhangi bir mü’min kadını da (sana helâl kıldık.) Mü’minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
  51. Ey Muhammed! Bunlardan (hanımlarından) dilediğini geri bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. Uzak durduklarından dilediklerini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Bu onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve hepsinin de kendilerine verdiğine razı olmaları için daha uygundur. Allah, kalplerinizdekini bilir. Allah, hakkıyla bilendir, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)
  52. Bundan sonra, güzellikleri hoşuna gitse bile başka kadınlarla evlenmek, eşlerini boşayıp başka eşler almak sana helâl değildir. Ancak sahip olduğun cariyeler başka. Şüphesiz Allah, her şeyi gözetleyendir.
  53. Ey iman edenler! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz) Peygamber’in evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız Peygamber’i rahatsız etmekte, fakat o sizden de çekinmektedir. Allah ise gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Böyle davranmanız hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temizdir. Allah’ın Resûlüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra hanımlarını nikâhlamanız ebediyyen söz konusu olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır.
  54. Siz bir şeyi açığa vursanız da gizleseniz de, biliniz ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
  55. Peygamberin hanımlarına, babalarından, oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, mü’min kadınlardan ve sahip oldukları cariyelerden ötürü bir günah yoktur. Ey Peygamber hanımları! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla şahittir.
  56. Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin.
  57. Şüphesiz Allah ve Resûlünü incitenlere, Allah dünya ve ahirette lânet etmiş ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.
  58. Mü’min erkekleri ve mü’min kadınları işlemedikleri şeyler yüzünden incitenler, bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
  59. Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
  60. (60-61) Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ve Medine’de kötü haberler yayıp ortalığı karıştıranlar (tuttukları yoldan) vazgeçmezlerse, elbette seni onların üzerine gitmeye teşvik edeceğiz. Onlar da (bundan sonra) orada lânete uğramış kimseler olarak seninle pek az süre komşu kalacaklardır. Nerede bulunurlarsa, yakalanırlar ve yaman bir şekilde öldürülürler.
  61. (60-61) Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ve Medine’de kötü haberler yayıp ortalığı karıştıranlar (tuttukları yoldan) vazgeçmezlerse, elbette seni onların üzerine gitmeye teşvik edeceğiz. Onlar da (bundan sonra) orada lânete uğramış kimseler olarak seninle pek az süre komşu kalacaklardır. Nerede bulunurlarsa, yakalanırlar ve yaman bir şekilde öldürülürler.
  62. Daha önce gelip geçenler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. Allah’ın kanununda asla değişme bulamazsın.
  63. İnsanlar sana kıyametin vaktini soruyorlar. De ki: “Onun ilmi ancak Allah katındadır.” Ne bilirsin, belki de kıyamet yakında gerçekleşir.
  64. Şüphesiz Allah, kâfirlere lânet etmiş ve onlara alevli bir ateş hazırlamıştır.
  65. Onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. Hiçbir dost, hiçbir yardımcı bulamayacaklardır.
  66. Yüzlerinin ateşte bir yandan bir yana döndürüleceği gün, “Keşke Allah’a ve Resûl’e itaat edeydik” diyecekler.
  67. Yine şöyle diyecekler: “Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar.”
  68. “Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânete uğrat.”
  69. Ey iman edenler! Siz Mûsâ’ya eziyet eden kimseler gibi olmayın. Nihayet Allah onu onların dediklerinden temize çıkarmıştı. Mûsâ, Allah katında itibarlı bir kimse idi.
  70. (70-71) Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Resûlüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.
  71. (70-71) Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Resûlüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.
  72. Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir.
  73. Allah, münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah’a ortak koşan erkeklere ve Allah’a ortak koşan kadınlara azap etmek; mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların da tövbelerini kabul etmek için insana emaneti yüklemiştir. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Yazar: Diyanet - Diyanet 2
  1. Ey Peygamber! Allah´tan kork, kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadır.
  2. Rabbinden sana vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
  3. Allah´a güven. Vekîl olarak Allah yeter.
  4. Allah, bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi, «zıhâr» yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerinde tutmadı ve evlâtlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir.
  5. Onları (evlât edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın. Allah yanında en doğrusu budur. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşleriniz ve görüp gözettiğiniz kimseler olarak kabul edin. Yanılarak yaptıklarınızda size vebal yok; fakat kalplerinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
  6. Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır. Eşleri, onların analarıdır. Akraba olanlar, Allah´ın Kitabına göre, (mirasçılık bakımından) birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar; ancak, dostlarınıza uygun bir vasiyet yapmanız müstesnadır. Bunlar Kitap´ta yazılı bulunmaktadır.
  7. Hani biz peygamberlerden söz almıştık; senden, Nuh´tan, İbrahim´den, Musa´dan ve Meryem oğlu İsa´dan da. (Evet) biz onlardan pek sağlam bir söz aldık.
  8. Allah bu sözü doğruları doğruluklarıyla sorumlu kılmak için aldı. Kâfirler için de çok acıklı bir azap hazırladı.
  9. Ey iman edenler! Allah´ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görmekteydi.
  10. Onlar hem yukarınızdan hem aşağı tarafınızdan (vâdinin üstünden ve alt yanından) üzerinize yürüdükleri zaman; gözler yıldığı, yürekler gırtlağa geldiği ve siz Allah hakkında türlü türlü şeyler düşündüğünüz zaman;
  11. İşte orada iman sahipleri imtihandan geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğratılmışlardı.
  12. Ve o zaman, münafıklar ile kalplerinde hastalık (iman zayıflığı) bulunanlar: Meğer Allah ve Resûlü bize sadece kuru vaadlerde bulunmuşlar! diyorlardı.
  13. Onlardan bir gurup da demişti ki: Ey Yesribliler (Medineliler)! Artık sizin için durmanın sırası değil, haydi dönün! İçlerinden bir kısmı ise: Gerçekten evlerimiz emniyette değil, diyerek Peygamber´den izin istiyordu; oysa evleri tehlikede değildi, sadece kaçmayı arzuluyorlardı.
  14. Medine´nin her yanından üzerlerine saldırılsaydı da, o zaman savaşmaları istenseydi, şüphesiz hemen savaşa katılırlar ve evlerinde pek eğlenmezlerdi.
  15. Andolsun ki daha önce onlar, sırt çevirip kaçmayacaklarına dair Allah´a söz vermişlerdi. Allah´a verilen söz mesuliyeti gerektirir!
  16. (Resûlüm!) De ki: Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmanın size asla faydası olmaz! (Eceliniz gelmemiş ise) o takdirde de, yaşatılacağınız süre çok değildir.
  17. De ki: Allah size bir kötülük dilerse, O´na karşı sizi kim korur; ya da size rahmet dilerse (size kim zarar verebilir)? Onlar, kendilerine Allah´tan başka ne bir dost bulurlar ne de bir yardımcı.
  18. Allah, içinizden (savaştan) alıkoyanları ve yandaşlarına: «Bize katılın» diyenleri gerçekten biliyor. Zaten bunların pek azı savaşa gelir.
  19. (Gelseler de) size karşı pek hasistirler. Hele korku gelip çattı mı, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince ise, mala düşkünlük göstererek sizi sivri dilleri ile incitirler. Onlar iman etmiş değillerdir; bunun için Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu, Allah´a göre kolaydır.
  20. Bunlar, düşman birliklerinin bozulup gitmedikleri evhamı içindedirler. Müttefikler ordusu yine gelecek olsa, isterler ki, çölde göçebe Araplar içinde bulunsunlar da, sizin haberlerinizi (uzaktan) sorsunlar. Zaten içinizde bulunsalardı dahi pek savaşacak değillerdi.
  21. Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah´a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah´ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.
  22. Müminler ise, düşman birliklerini gördüklerinde: İşte Allah ve Resûlü´nün bize vâdettiği! Allah ve Resûlü doğru söylemiştir, dediler. Bu (orduların gelişi), onların ancak imanlarını ve Allah´a bağlılıklarını arttırdı.
  23. Müminler içinde Allah´a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.
  24. Çünkü Allah sadâkat gösterenleri sadâkatları sebebiyle mükâfatlandıracak, münafıklara -dilerse- azap edecek yahut da (tevbe ederlerse) tevbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
  25. Allah, o inkâr edenleri hiçbir fayda elde edemeden öfkeleri ile geri çevirdi. Allah(ın yardımı) savaşta müminlere yetti. Allah güçlüdür, mutlak galiptir.
  26. Allah, ehl-i kitaptan, onlara (müşrik ordularına) yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine korku düşürdü; bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz.
  27. Allah, onların yerlerine, yurtlarına, mallarına ve ayak basmadığınız topraklara sizi mirasçı yaptı. Allah´ın her şeye gücü yeter.
  28. Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: Eğer dünya dirliğini ve süsünü (refahını) istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim.
  29. Eğer Allah´ı, Peygamberini ve ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
  30. Ey peygamber hanımları! Sizden kim açık bir hayâsızlık yaparsa, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, Allah´a göre kolaydır.
  31. Sizden kim, Allah´a ve Resûlüne itaat eder ve yararlı iş yaparsa ona mükâfatını iki kat veririz. Ve ona (cennette) bol rızık hazırlamışızdır.
  32. Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah´tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin.
  33. Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah´a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
  34. Evlerinizde okunan Allah´ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, her şeyin iç yüzünü bilendir ve her şeyden haberi olandır.
  35. Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah´ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
  36. Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.
  37. (Resûlüm!) Hani Allah´ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah´tan kork! diyordun. Allah´ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah´tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah´ın emri yerine getirilmiştir.
  38. Allah´ın, kendisine helâl kıldığı şeyde Peygamber´e herhangi bir vebâl yoktur. Önce gelip geçenler arasında da Allah´ın âdeti böyle idi. Allah´ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir.
  39. O peygamberler ki Allah´ın gönderdiği emirleri duyururlar, Allah´tan korkarlar ve O´ndan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah (herkese) yeter.
  40. Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah´ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
  41. Ey inananlar! Allah´ı çokça zikredin.
  42. Ve O´nu sabah akşam tesbih edin.
  43. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O´dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir.
  44. Kendisine kavuştukları gün, Allah´ın onlara iltifatı, «selâm» dır. Allah onlara çok değerli mükâfat hazırlamıştır.
  45. Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
  46. Allah´ın izniyle, bir davetçi ve nûr saçan bir kandil olarak (gönderdik).
  47. Allah´tan büyük bir lütfa ereceklerini müminlere müjdele.
  48. Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah´a güvenip dayan, vekîl ve destek olarak Allah yeter.
  49. Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhlayıp da, henüz zifafa girmeden onları boşarsanız, onları sayacağınız bir iddet süresince bekletme hakkınız yoktur. O halde onları (bir bağışla) memnun edin ve onları güzel bir şekilde serbest bırakın.
  50. Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah´ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
  51. Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. Bıraktığın hanımlarından arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir günah yoktur. Böyle yapman onların mutlu olmalarına, üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razı olmalarına daha uygundur. Allah, kalplerinizde olanı bilir. Allah hakkıyle bilendir, halîmdir.
  52. Bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, elinin altında bulunan cariyeler hariç, güzellikleri hoşuna gitse bile, bunların yerine başka hanımlar alman sana helâl değildir. Allah her şeyi gözetler.
  53. Ey iman edenler! Siz, bir yemeğe çağırılmadıkça, zamanını gözetmeksizin, Peygamber´in evlerine girmeyin. Ancak davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber´i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber´in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah´ın Resûlünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah)tır.
  54. Bir şeyi açığa vursanız da, gizleseniz de şüphe yok ki Allah, her şeyi gayet iyi bilmektedir.
  55. Onlara (Peygamber´in hanımlarına) babaları, oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları (mümin kadınlar) ve ellerinin altında bulunan câriyelerinden dolayı bir günah yoktur. (Ey Peygamber hanımları!) Allah´tan korkun; şüphesiz Allah, her şeye şahittir.
  56. Allah ve melekleri, Peygamber´e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.
  57. Allah ve Resûlünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lânet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır.
  58. Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
  59. Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
  60. Andolsun, iki yüzlüler, kalplerinde hastalık bulunanlar (fuhuş düşüncesi taşıyanlar), şehirde kötü haber yayanlar (bu hallerinden) vazgeçmezlerse, seni onlara musallat ederiz (onlarla savaşmanı ve onları şehirden sürüp çıkarmanı sana emrederiz); sonra orada, senin yanında ancak az bir zaman kalabilirler.
  61. Hepsi de lânetlenmiş olarak nerede ele geçirilirlerse, yakalanır ve mutlaka öldürülürler.
  62. Allah´ın önceden geçenler hakkındaki kanunu budur. Allah´ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.
  63. İnsanlar sana kıyametin zamanını soruyorlar. De ki: Onun bilgisi Allah katındadır. Ne bilirsin, belki de zamanı yakındır.
  64. Şu muhakkak ki, Allah kâfirleri rahmetinden kovmuş ve onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır.
  65. (Onlar) orada ebedî olarak kalacaklar, (kendilerini koruyacak) ne bir dost ne de bir yardımcı bulacaklardır.
  66. Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: Eyvah bize! Keşke Allah´a itaat etseydik, Peygamber´e de itaat etseydik! derler.
  67. Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar, derler.
  68. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden kov.
  69. Ey iman edenler! Siz de Musa´ya eziyet edenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu, dedikleri şeyden temize çıkardı. O, Allah yanında şerefli idi.
  70. Ey iman edenler! Allah´tan korkun ve doğru söz söyleyin.
  71. (Böyle davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.
  72. Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.
  73. (Allah bu emaneti insana vermek sûretiyle), münafık erkeklere ve münafık kadınlara, müşrik erkeklere ve müşrik kadınlara azap edecek, inanan erkeklerin ve inanan kadınların da tevbesini kabul buyuracaktır. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Ey peygamber, Allah´tan kork, kafirlere ve münafıklara itaat etme. Muhakkak ki, Allah bilendir, hikmet sahibidir.
  2. Rabbinden sana ne vahyolunuyorsa onun ardınca git, muhakkak ki, Allah ne yapıyorsanız haberdardır.
  3. Ve Allah´a tevekkül et ki, koruyucu olarak Allah yeter!
  4. Allah bir adamın içinde iki kalp yapmamıştır. Kendilerinden zihar yaptığınız eşlerinizi anneleriniz yerine koymamıştır. Evlatlıklarınızı da oğullarınız yerine koymamıştır. Bunlar sizin ağzınızda lafınızdır. Allah ise gerçeği söylüyor ve doğru yolu gösteriyor.
  5. Onları (evlatlıklarınızı) babalarına nisbet ederek çağırınız. Allah katında o daha doğrudur; eğer babalarını bilmiyorsanız dinde kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Bununla beraber hata ettiklerinizde üzerinize bir günah yoktur. Fakat kalplerinizin kasdettiğinde (günah) vardır. Allah günahları örten, çok merhamet edendir.
  6. Peygamber, mü´minler nazarında kendi canlarından daha önce gelir; hanımları da analarınızdır. Akraba da (miras bakımından) Allah´ın Kitab´ına göre birbirlerine, öteki mü´minlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza uygun bir vasiyet yapmanız müstesnadır. O Kitapta yazılı bulunuyor.
  7. Unutma o peygamberlerden kesin sözlerini aldığımız vakti! Hele senden, Nuh, İbrahim, Musa, Meryem oğlu İsa´dan ki, onlardan ağır bir söz aldık.
  8. (Bunu) doğrulara doğruluklarından sorması için (yaptı). Kafirler için ise acı bir azap hazırladık.
  9. Ey iman edenler, Allah´ın üzerinizdeki nimetini anın. O zaman ki, size ordular gelmişti de üzerlerine bir rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular salıvermiştik. Allah ne yaptığınızı görüyordu.
  10. O zaman hem üstünüzden gelmişlerdi, hem aşağı tarafınızdan ve o vakit gözler kaymış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı. Allah´a türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz.
  11. İşte burada mü´minler imtihan edilmiş ve şiddetli bir surette sarsılmışlar da sarsılmışlardı.
  12. O vakit münafıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar: «Allah ve Resulü bize bir aldanıştan başka bir va´d yapmamış.» diyorlardı.
  13. O vakit bunlardan bir grup: «Ey Yesrip (Medine) halkı sizin için duracak yer yok, hemen dönün.» diyorlardı. Yine onlardan bir kısmı da peygamberden izin istiyor, «evlerimiz gerçekten açıktır.» diyorlardı; halbuki, açık değildi, sırf kaçmak istiyorlardı.
  14. Eğer onların her tarafından üzerlerine girilse de sonra kendilerinden fitne çıkarmaları istenilse derhal onu yapacaklardı. Onunla da pek az duracaklardı.
  15. Halbuki bundan önce Allah´a söz vermişlerdi. Arkalarını dönmeyeceklerdi. Allah´a verilen söz ise mesuliyetlidir, mutlaka sorulur.
  16. De ki: «Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda vermez; faraza verdiği takdirde de ancak pek az faydalandırılırsınız.»
  17. De ki: «Şayet size bir felaket murad eder veya size bir rahmet dilerse, sizi Allah´tan saklamak kimin haddine?» Allah´tan başka kendilerine bir koruyucu da bulamazlar, bir yardımcı da.
  18. Şüphesiz Allah içinizden o savsaklayanları ve kardeşlerine: «Bize gelin!» diyenleri biliyor. (Onlar) harbe pek az geliyorlardı.
  19. Size karşı kıskançlık ediyorlardı. Derken o korku hali gelince, onları gördün, ölüm baygınlığı sarmış kimse gibi gözleri dönerek sana bakıyorlardı. O korku gidince size keskin keskin diller sıyırdılar; hayra karşı da kıskançlık ediyorlardı, işte bunlar iman etmediler de Allah amellerini hiçe çıkardı. Bu Allah´a göre önemsizdir.
  20. Müttefik düşman birliklerinin gitmediğini sanıyorlar. Eğer o birlikler bir daha gelecek olsa, çölde bedevi Araplar içinde yer alıp, sizin haberlerinizden sormayı arzu ederler, içinizde kalacak olsalar da sadece pek az harp ederler.
  21. Yemin ederim ki, muhakkak ki size, Allah´a ve son güne ümit besleyip de Allah´ı çokça ananlar için Allah´ın Resulünde pek güzel bir örnek vardır!
  22. Mü´minler müttefik düşmanları gördükleri zaman: «İşte bu, Allah´ın ve Resulünün bize va´d ettiği şeydir. Allah ve Rasulü doğru çıktı.» dediler. Bu onların imanını ve teslimiyetini artırmaktan başka birşey yapmadı.
  23. Müminlerden öyle erler vardır ki Allah´a verdikleri sözü yerine getirdiler; kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir; (verdikleri sözü) hiçbir şekilde değiştirmediler.
  24. Çünkü Allah doğrulara, doğrulukları ile mükafat verecek, münafıklara da dilerse azap edecek veya tevbe nasip edecek. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
  25. Hem Allah o kafirleri elleri hiçbir hayra ermeksizin öfkeleriyle defetti. Ve bu şekilde Allah müminlere savaş hakkında yetiverdi. Allah çok güçlüdür, üstündür.
  26. Hem de kitap ehlinden onlara arka çıkıp destekleyenleri, kalplerine korku düşürerek kulelerinden indirdi, (siz onların) bir kısmını katlediyordunuz, bir kısmını da esir (alıyordunuz).
  27. (Allah onların) arazilerini yurtlarını ve mallarını size miras kıldı. Bir de henüz ayak basmadığınız bir yeri (size miras kıldı). Allah herşeye kadirdir.
  28. Ey peygamber, hanımlarına şöyle söyle: «Eğer dünya hayatını ve zinetini istiyorsanız, haydi geliniz sizi donatayım ve güzellikle bırakıp salıvereyim.
  29. Yok eğer Allah ve Resulünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, haberiniz olsun ki Allah içinizden güzellik (iyilik) edenlere pek büyük bir mükafat hazırlamıştır.»
  30. Ey peygamberin hanımları, sizden her kim açık bir terbiyesizlik ederse, ona azap iki kat katlanır. Bu Allah´a göre kolaydır.
  31. Yine sizden her kim Allah ve Resulüne divan durup iyi bir iş yaparsa ona da mükafatını iki kere veririz. Ayrıca onun için bol bir rızık hazırlamışızdır.
  32. Ey peygamberin hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz; eğer Allah´tan korkuyorsanız, konuşurken kırıtmayın ki, kalbinde bir hastalık bulunan, kötü bir ümide kapılmasın. Güpgüzel, dosdoğru söz söyleyin!
  33. Hem vakarınızla evlerinizde durun da önceki cahiliyyet devri çıkışı gibi süslenip çıkmayın, namaz kılın, zekat verin, Allah´a ve peygamberine itaat edin! Ey Ehl-i Beyt (peygamberin ev halkı), Allah yalnızca sizden kiri uzaklaştırıp tertemiz, pampak etmek istiyor.
  34. Oturun da evlerinizde okunan Allah´ın ayetlerini ve hikmeti anın. Şüphe yok ki, Allah latifdir, herşeyden haberdardır.
  35. Bütün müslüman erkekler, müslüman kadınlar, mümin erkekler, mümin kadınlar, itaat eden erkekler, itaat eden kadınlar, doğruluk yapan erkekler, doğruluk yapan kadınlar, sabreden erkekler, sabreden kadınlar, mütevazi erkekler, mütevazi kadınlar, zekat veren erkekler, zekat veren kadınlar, oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve kadınlar, Allah´ı çok anan erkekler ve kadınlar yok mu, işte bunlara Allah bir bağışlama ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.
  36. Bununla beraber, Allah ve Rasulü bir işe karar verdiği zaman, gerek inanan bir erkeğin gerek inanan bir kadının kendilerine ait bir işte tercih hakları olamaz. Her kim Allah´a ve peygamberine asi olursa açık bir sapıklık etmiş olur.
  37. Bir de hatırla o vakti ki, o kendisine hem Allah´ın nimet verdiği, hem de senin iyilik ettiğin kimseye: «Zevceni kendine sıkı tut ve Allah´tan kork!» diyordun da Allah´ın açığa çıkaracağı şeyi içinde gizliyor ve insanları sayıyordun. Oysa Allah, kendisini saymana daha layıktı. Sonra Zeyd o kadınla ilişiğini kestiğinde Biz onu seninle evlendirdik ki, evlatlıklarının ilişkilerini kestikleri eşlerini nikahlama hususunda müminlere bir darlık olmasın. Allah´ın emri fiile (pratiğe) çıkarılmış bulunuyor.
  38. Peygambere, Allah´ın takdir ettiği, mübah kıldığı şeyde bir darlık yoktur. Bundan önce geçen bütün peygamberler hakkında Allah´ın adeti öyledir. Allah´ın emri biçilmiş bir kaderdir.
  39. Onlar ki, Allah´ın risaletlerini (mesajlarını) tebliğ eder ve O´ndan korkarlar; Allah´tan başka kimseden korkmazlardı. Hesap görücü olarak da Allah yeter!
  40. Muhammed, sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir; fakat Allah´ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, herşeyi hakkıyla bilendir.
  41. Ey iman edenler, Allah´ı çok anış anın!
  42. O´nu sabah akşam tesbih edin!
  43. O´dur sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmet ve bereket indiren melekleri de. O, müminlere karşı çok merhametlidir.
  44. O´na kavuşacakları gün kendilerine esenlik dileği selamdır. Onlar için değerli bir mükafat hazırlamıştır.
  45. Ey peygamber, Biz seni hakka bir şahit, hem bir müjdeci, hem bir gocundurucu (uyarıcı) olarak gönderdik.
  46. Hem kendi izniyle Allah´a bir davetçi ve aydınlık saçan bir şavk (ışık) olarak.
  47. Mü´minlere müjdele, onlara Allah tarafından büyük bir nimet olduğunu!
  48. Kafirlere ve münafıklara itaat etme, onların eziyetlerini bırak ve Allah´a tevekkül et! Allah vekil olunca hepsine yeter!
  49. Ey iman edenler, mü´min kadınları nikahlayıp da kendileriyle ilişkide bulunmadan onları boşadığınızda onların üzerinde sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Hemen mehirlerini verip onları güzelce salıverin!
  50. Ey peygamber, Biz, özellikle sana şunları helal kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah´ın sana ganimet olarak verdiklerinden sahibi bulunduğun cariyeyi, amcanın kızlarından, halalarının kızlarından, dayının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle birlikte hicret etmiş olanları; bir de inanan bir kadın eğer kendisini peygambere bağışlar da, peygamber de onunla evlenmek isterse onu, sadece sana, diğer mü´minlere değil. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neleri farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar, sana bir darlık olmaması içindir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
  51. Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. Bıraktıklarından arzu ettiğinde sana günah yoktur. Onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmaları için en elverişli olan budur. Allah, kalplerinizdekini bilir. Allah, herşeyi bilir, halimdir.
  52. Bundan böyle artık, başka kadınlar sana helal olmaz. Bunları başka eşlerle değiştirmek de olmaz; isterse güzellikleri çok hoşuna gitsin. Ancak sahibi bulunduğun cariye başka. Allah, herşeye gözcü bulunmaktadır.
  53. Ey iman edenler, Peygamberin evlerine, vaktine dikkat etmeksizin ve yemek için izin verilmedikçe girmeyin; ancak çağrıldığınızda girin, yemeği yediğinizde de hemen dağılın; sohbet etmek için de izinsiz girmeyin! Çünkü o, peygambere eziyet veriyor, üstelik sizden utanıyor; ama Allah, gerçeği söylemekten sıkılmaz. Bir de hanımlarına, gerekli birşey soracağınızda bir perde arkasından sorun! Öyle yapmanız, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha çok temizdir. Sizin, Allah´ın peygamberini incitmeye hakkınız yoktur; arkasından hanımlarını nikahlayamazsınız da. Çünkü, bunlar, Allah katında çok büyük bir günahtır.
  54. Siz bir şeyi açıklasanız da gizleseniz de şüphe yok ki, Allah herşeyi bilir.
  55. O hanımlar için babaları, oğulları, kardeşleri, kardeş oğulları, kız kardeş oğulları, müslüman kadınları ve sahip oldukları köleler hakkında bir günah yoktur; bununla beraber Allah´tan korkun (ey peygamberin hanımları), çünkü Allah, herşeye şahit bulunuyor!
  56. Muhakkak ki, Allah ve melekleri, peygambere hep salat ile ikramda bulunurlar. Ey iman edenler, haydi ona teslimiyetle salat ve selam getirin!
  57. Çünkü Allah ve Resulüne eziyet edenler, muhakkak Allah dünyada ve ahirette onlara lanet etmiş (rahmet sahasından kovmuş) ve onlara pek hakaretli bir azap hazırlamıştır.
  58. İnanan erkeklere ve inanan kadınlara hak etmedikleri bir biçimde eziyet edenler de şüphesiz bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.
  59. Ey peygamber, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış elbiselerinden (cilbablarından) üzerlerini sıkıca örtsünler! Bu, onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah, çok bağışlayıcıdır, merhamet edicidir.
  60. Andolsun ki, eğer o münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde yalan haberler yapıp tahrikte bulunanlar vazgeçmezlerse, mutlaka seni kendilerine musallat kılarız sonra orada çevrene pek az yanaşabilirler.
  61. Mel´un olarak nerede ele geçirilirlerse, yakalanıp öldürülürler de öldürülürler.
  62. Allah´ın bundan önce geçenler hakkında kanunudur bu. Allah´ın kanununu değiştirmeye asla çare bulamazsın.
  63. O insanlar, sana kıyamet saatini soruyorlar. De ki: «Onun ilmi ancak Allah´ın nezdindedir ve ne bilirsin belki de o kıyamet yakında olur.»
  64. Şu muhakkak ki, Allah kafirleri lanetlemiş ve onlara bir çılgın ateş hazırlamıştır.
  65. Onda ebedi kalırlar ve ne bir kayırıcı bulabilirler, ne de bir yardımcı!
  66. O gün yüzleri ateşte çevrilirken: «Ah ne olurdu bizler Allah´a itaat etseydik, peygambere itaat etseydik!» derler.
  67. Yine derler ki: «Ey Rabbimiz, doğrusu biz, beylerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yanlış yola götürdüler.
  68. Ey Rabbimiz, onlara azabın iki katını ver ve kendilerini büyük bir lanetle lanetle!»
  69. Ey iman edenler, sizler o Musa´ya eziyet edenler gibi olmayın! Eziyet ettiler de Allah onu onların dediklerinden temize çıkardı. O, Allah katında yüzlü (itibar sahibi) idi.
  70. Ey iman edenler, Allah´tan korkun ve sağlam söz söyleyin
  71. ki, işlerinizi yoluna koysun ve günahlarınızı bağışlasın. Her kim de Allah´a ve peygamberine itaat ederse, gerçekten o büyük murada ermiştir.
  72. Evet Biz, o emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar onu yüklenmeye yanaşmadılar ve ondan korktular da insan yüklendi onu. O gerçekten çok zalim, çok cahil bulunuyor
  73. Çünkü Allah, münafık erkeklere, münafık kadınlara, müşrik erkeklere, müşrik kadınlara azap edecek, inanan erkeklere, inanan kadınlara da tevbe ile nazar buyuracak. Allah çok bağışlayıcıdır, merhamet edendir.
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali (Sadeleştirilmiş)
  1. Ey peygamber! Allah´tan kork, kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Muhakkak ki Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir.
  2. Rabbinden sana ne vahyediliyorsa onun ardınca git. Muhakkak ki Allah ne yaparsanız haberdardır.
  3. Allah´a güven, vekil olarak Allah yeter.
  4. Allah bir adam için içinde iki kalb yapmamıştır. Kendilerinden zıhar yaptığınız eşlerinizi analarınız kılmamıştır. Evlatlıklarınızı da oğullarınız kılmamıştır. O sizin ağzınızdaki lafınızdır. Allah ise hakkı söylüyor ve doğru yolu gösteriyor.
  5. Onları (evlatlıkları) babaları adına çağırın. Allah yanında o daha doğrudur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin dinde kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Bununla beraber hata ettiklerinizde üzerinize bir günah yoktur. Fakat kalblerinizin kasdettiğinde vardır. Allah, çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.
  6. Peygamber, müminlere kendi nefislerinden önce gelir. O´nun hanımları da onların analarıdır. Akraba da Allah´ın kitabında birbirlerine, diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza bir maruf (uygun bir vasiyet) yapmanız müstesnâdır. Bu, kitapta yazılıdır.
  7. Unutma o peygamberlerden mîsaklarını (kesin sözlerini) aldığımız vakti! Hele senden, Nuh, İbrahim, Musa ve Meryemoğlu İsa´dan ki onlardan ağır bir mîsak (sağlam bir söz) aldık.
  8. (Bunu Allah), sadıklara sadakatlerinden sormak için yaptı. Kâfirler için ise acı verecek bir azab hazırladı.
  9. Ey iman edenler! Allah´ın üzerinizdeki nimetini anın. Hani size ordular gelmişti de üzerlerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular salıvermiştik. Allah ne yaptığınızı görüyordu.
  10. O zaman onlar, hem üstünüzden gelmişlerdi, hem aşağı tarafınızdan ve o vakit gözler kaymış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı. Siz Allah´a türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz.
  11. İşte burada müminler imtihan edilmiş ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.
  12. O vakit münâfıklar ve kalblerinde bir hastalık bulunanlar: «Allah ve Resulü bize bir aldanıştan başka bir vaad yapmamış.» diyorlardı.
  13. O vakit bunlardan bir grup: «Ey Medine halkı! Sizin için duracak yer yok, hemen dönün.» diyorlardı. Yine onlardan bir kısmı da Peygamberden izin istiyor, evlerimiz gerçekten (düşmana) açıktır.» diyorlardı, halbuki açık değildi, sadece kaçmak istiyorlardı.
  14. Eğer onların her tarafından üzerlerine girilse de sonra fitne çıkarmaları istenilse derhal onu yapacaklardı. Ama onunla da pek az duracaklardı.
  15. Halbuki bundan önce Allah´a ahid vermişlerdi. Arkalarını dönmeyeceklerdi. Allah´a verilen ahid ise mesuliyetlidir, mutlaka sorulur.
  16. De ki: «Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda vermez. Vereceğini varsaydığınız takdirde de ancak pek az faydalandırılırsınız.»
  17. De ki: «Eğer Allah size bir felâket diler veya bir rahmet murad ederse, sizi Allah´tan saklamak kimin haddine?» Hem onlar kendilerine Allah´tan başka bir veli de bulamazlar, bir yardımcı da.
  18. Şüphesiz Allah, içinizden o savsaklayanları ve kardeşlerine: «Bize gelin» diyenleri biliyor. Onlar harbe pek az geliyorlardı.
  19. Size karşı kıskançlık ediyorlardı. Derken o korku hali gelince, gördün onları ki, ölümden baygınlık sarmış kimse gibi gözleri dönerek sana bakıyorlardı. O korku gidince, size keskin keskin diller sıyırdılar. Onlar hayra karşı kıskançlık ediyorlardı. İşte bunlar iman etmediler de Allah amellerini boşa çıkardı. Bu Allah´a göre önemsizdir.
  20. Onlar ahzabı (düşman birliklerini) gitmedi sanıyorlardı. Eğer o birlikler bir daha gelecek olursa, çölde bedevi Araplar içinde yer alıp, sizin haberlerinizden (başınıza geleceklerden) sormayı isterler. Onlar içinizde kalacak olsalar da pek az harb ederler.
  21. Şanım hakkı için muhakkak ki size Resullulah´da pek güzel bir örnek vardır. Allah´a ve son güne ümit besler olup da Allah´ı çok zikreden kimseler için.
  22. Müminler, ahzabı (düşman birliklerini) gördükleri zaman: «İşte bu, Allah´ın ve Resulü´nün bize vaad ettiği şeydir. Allah ve Resulü doğru söyledi.» dediler. Bu onların imanını ve teslimiyetini artırmaktan başka bir şey yapmadı.
  23. Müminlerdendir o erler ki Allah´a verdikleri ahde sadakat gösterdiler. Kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir. Onlar, ahidlerini hiç değiştirmediler.
  24. Çünkü Allah sadıklara sadakatleriyle mükafat verecek, dilerse münafıklara da azab edecek veya tevbe nasib edecektir. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcıdır. Çok merhamet edicidir.
  25. Hem Allah kâfirleri herhangi bir hayra ulaşmadan hınçlarıyle defetti. Bu şekilde Allah, müminlere savaşta kâfi geldi. Allah çok güçlüdür, çok üstündür.
  26. Hem de kitap ehlinden onlara yardım edenleri kalplerine korku düşürerek kalelerinden indirdi, siz onların bir kısmını katlediyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz.
  27. (Allah) onların arazilerini, yurtlarını ve mallarını size miras kıldı. Bir de henüz ayak basmadığınız bir yeri (size miras kıldı). Allah, her şeye kâdirdir.
  28. Ey peygamber! Hanımlarına şöyle söyle: «Eğer dünya hayatını ve zinetini istiyorsanız, haydi gelin, sizi donatayım ve güzellikle bırakıp salıvereyim.
  29. Yok eğer Allah ve Resulünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, haberiniz olsun ki, Allah içinizden güzellik edenlere pek büyük bir ecir hazırlamıştır.
  30. Ey peygamberin hanımları! Sizden her kim bir terbiyesizlik ederse ona azab iki kat katlanır. Bu Allah´a göre çok kolaydır.
  31. Yine sizden her kim Allah´a ve Resulü´ne boyun eğer, salih bir amel işlerse, ona da mükâfatını iki kat veririz. Hem onun için bol bir rızık hazırlamışızdır.
  32. Ey peygamberin hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer takva ile korunacaksanız, konuşurken kırıtmayın da kalbinde bir hastalık bulunan kimse tamaha düşmesin. Güzel ve dosdoğru söz söyleyin.
  33. Hem vakarınızla evlerinizde durun da önceki cahiliyet devrinde olduğu gibi süslenip çıkmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah ve Resulü´ne itaat edin. Ey ehli beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz, pampak yapmak istiyor.
  34. Oturun da evlerinizde okunan Allah´ın âyetlerini ve hikmeti anın. Şüphe yok ki Allah lütuf sahibidir ve her şeyden haberdardır.
  35. Şüphe yok ki müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mümin erkeklerle mümin kadınlar, itaat eden erkeklerle itaat eden kadınlar, sadık erkeklerle sadık kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, mütevazi erkeklerle mütevazi kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkeklerle ırzlarını koruyan kadınlar, Allah´ı çok zikreden erkeklerle Allah´ı çok zikreden kadınlar var ya, işte onlar için Allah bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
  36. Bununla beraber Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman, gerek mümin bir erkek ve gerekse mümin bir kadın için, o işlerinde başka bir tercih hakkı yoktur. Her kim de Allah ve Resulüne âsi olursa açık bir sapıklık etmiş olur.
  37. Hem hatırla o vakti ki, o kendisine Allah´ın nimet verdiği ve senin de ikramda bulunduğun kimseye: «Hanımını kendine sıkı tut ve Allah´tan kork» diyordun da nefsinde Allah´ın açacağı şeyi gizliyordun. İnsanlardan çekiniyordun. Halbuki Allah kendisini saymana daha lâyıktı. Sonra Zeyd o kadından ilişiğini kestiği zaman, biz onu sana eş yaptık ki, oğulluklarının ilişkilerini kestikleri hanımlarını nikâhlamada müminlere bir darlık olmasın. Allah´ın emri de yerine getirilmiştir.
  38. Peygambere Allah´ın takdir ettiği, mübah kıldığı şeyde bir darlık yoktur. Bundan önce geçen bütün peygamberler hakkında Allah´ın sünneti böyledir. Allah´ın emri ise biçilmiş bir kaderdir.
  39. Onlar, Allah´ın gönderdiklerini tebliğ ederler ve O´ndan korkarlar, Allah´tan başka kimseden korkmazlardı. Hesap görücü olarak da Allah yeter.
  40. Muhammed, sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir. Ama Allah´ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkiyle bilendir.
  41. Ey iman edenler! Allah´ı çokça anın.
  42. Ve O´nu sabah akşam tesbih edin.
  43. Sizleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için melekleri ile birlikte üzerinize rahmet ve bereket indiren O´dur ve O, müminlere çok merhametlidir.
  44. O´na kavuşacakları gün müminlere esenlik dileği selâmdır. (Allah) onlar için cömertçe bir mükafat hazırlamıştır.
  45. Ey peygamber! Biz seni hem bir şahit, hem bir müjdeci, hem bir uyarıcı olarak gönderdik.
  46. Ve hem de izniyle Allah´a bir davetçi ve nurlar saçan bir kandil (olarak gönderdik).
  47. Müminlere müjdele! Onlara Allah´tan bir mükafat vardır...
  48. Kâfirlere ve münafıklara itaat etme, onların ezalarını bırak (aldırma) da Allah´a tevekkül et. Allah vekil olarak hepsine yeter.
  49. Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâh edip de sonra onlara dokunmadan boşadığınız zaman, sizin için üzerlerinde sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Derhal müt´alarını (mehirleri belirlenmediği takdirde yararlanacakları bir mal) verip onları güzel bir şekilde salıverin.
  50. Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah´ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
  51. Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. Sırasını geri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Onların gözleri aydın olup üzülmemelerine ve kendilerine verdiğin ile hepsinin hoşnut olmalarına en elverişli olan budur. Allah kalblerinizdekini bilir. Allah her şeyi bilir ve yumuşak davranır.
  52. Bundan başka kadınlar sana helâl olmaz. Bunları başka eşlerle değiştirmek de olmaz. İsterse güzellikleri hoşuna gitsin. Ancak sahip olduğun cariyen başka. Allah her şeye gözcü bulunuyor.
  53. Ey iman edenler! Peygamberin evlerine vaktine bakmaksızın ve yemeğe izin verilmedikçe girmeyin. Fakat çağırıldığınız vakit girin. Yemeği yediğinizde de hemen dağılın. Sohbet etmek için de izinsiz girmeyin. Çünkü bu haliniz peygambere eziyet veriyor, ama o sizden utanıyor. Fakat Allah gerçeği söylemekten utanmaz. Hem O´nun hanımlarına bir ihtiyaç soracağınız vakit de perde arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalbleriniz ve hem de onların kalbleri için daha temizdir. Hem sizin Resulullah´a eziyet etmeye hakkınız yoktur. Ondan sonra hanımlarını da ebediyyen nikâh edemezsiniz. Çünkü bu Allah katında çok büyük bir günahtır.
  54. Siz bir şeyi açıklasanız da gizleseniz de şüphe yok ki Allah her şeyi bilmektedir.
  55. Onlar (peygamberin eşleri) için babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (kadın dostları) ve sahip oldukları köleleri hakkında bir günah yoktur. Bununla beraber (ey Peygamberin hanımları) Allah´tan korkun. Çünkü Allah her şeye şahit bulunuyor.
  56. Gerçekten Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona teslimiyetle salât ve selâm edin.
  57. Şüphesiz ki Allah´a ve Resulü´ne eziyet verenlere Allah hem dünyada, hem ahirette lânet etmiştir. Onlara aşağılayıcı bir azab hazırlamıştır.
  58. Mümin erkeklere ve mümin kadınlara yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler de bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.
  59. Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
  60. Andolsun ki, eğer münafıklar ve kalblerinde bir hastalık olanlar ve Medine´de dedikodu yapanlar, bu yaptıklarından vazgeçmezlerse, mutlaka seni onlara musallat ederiz. Sonra seninle orada az bir zamandan fazla komşu kalamazlar.
  61. Melun olarak nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve öldürülürler.
  62. Allah´ın bundan önce geçenler hakkındaki kanunu budur. Ve sen Allah´ın kanununu değiştirmeye asla çare bulamazsın.
  63. İnsanlar sana kıyamet saaatini soruyorlar. De ki: «Onun ilmi ancak Allah´ın nezdindedir. Ne bilirsin belki kıyamet yakında olur.»
  64. Şu muhakkak ki, Allah kâfirleri lânetlemiş ve onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır.
  65. (Onlar) orada ebedî kalırlar ve ne bir dost bulabilirler, ne de bir yardımcı.
  66. O gün yüzleri ateş içinde çevirilirken: «Ah keşke Allah´a itaat etseydik, peygambere itaat etseydik!» derler.
  67. Yine derler ki: «Ey Rabbimiz! Biz beylerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yanlış yola götürdüler.»
  68. «Ey Rabbimiz! Onlara azabın iki katını ver ve kendilerini büyük bir lânet ile lânetle.»
  69. Ey iman edenler: Sizler Musa´ya eziyet edenler gibi olmayın. Eziyet ettiler de Allah onu, onların söylediklerinden temize çıkardı. O, Allah yanında mevki sahibi idi.
  70. Ey iman edenler! Allah´tan korkun ve sağlam söz söyleyin,
  71. Ki (Allah) işlerinizi yoluna koysun ve günahlarınızı bağışlasın. Her kim Allah´a ve Resulü´ne itaat ederse, o gerçekten büyük murada ermiştir.
  72. Biz o emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik, onlar, onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi. O gerçekten çok zalim ve çok cahildir.
  73. Çünkü Allah münafık erkeklerle münafık kadınlara, müşrik erkeklerle müşrik kadınlara azab edecek, mümin erkeklerle mümin kadınların da tevbelerini kabul edecektir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Yazar: Seyyid Kutub - Fizilal-il Kuran
  1. Ey Peygamber! Allah´tan kork, kafirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz, Allah her şeyi bilir ve her yaptığı yerindedir.
  2. Sana Rabbin tarafından vahyedilen kitaba uy; şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
  3. Allah´a güven, dost ve dayanak olarak Allah yeter.
  4. Allah bir insanın göğüs boşluğunda iki kalp yaratmadığı gibi zihar yaptığınız (sen bana anamın sırtı gibisin dediğiniz) eşlerinizi, sizin anneleriniz yapmadı ve evlatlıklarınızı da öz oğullarınız gibi saymanızı meşru kılmamıştır. Bunlar sizin dillerinize doladığınız boş sözlerdir. Allah gerçeği söyler ve O, doğru yola iletir.
  5. Evlatlıkları öz babalarına nisbet ederek çağırın, bu Allah katında en doğru olanıdır. Şayet öz babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Yanılarak yaptığınızda size bir günah yok, fakat kalbinizin bile bile yaptığınızda günah vardır. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
  6. Peygamber mü´minlere canlarından ileridir. O´nun eşleri de mü´minlerin anneleridir. Akraba olanlar miras hususunda Allah´ın kitabına göre birbirlerine muhacirlerden ve ensardan daha yakındır. Dostlarınıza yapacağınız uygun bir vasiyet bunun dışındadır. Bunlar kitapta yazılmıştır.
  7. Hani «biz Peygamberlerden söz almıştık, senden, Nuh´tan, İbrahim´den, Musa´dan ve Meryem oğlu İsa´dan, pek sağlam bir söz aldık.»
  8. Allah, doğrulardan doğruluklarını sormak ve kafirlere can yakıcı azap hazırlamak için bunu yapmıştır.
  9. Ey mü´minler! Allah´ın size yönelik nimetini hatırlayın, bir zaman üzerinize ordular gelmişti de, biz onların üzerine rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah yaptıklarınızı görüyordu.
  10. Onlar size yukarınızdan ve aşağınızdan gelmişlerdi; gözler kaymış, yürekler ağızlara gelmişti. Allah hakkında türlü zanlarda bulunuyordunuz.
  11. İşte orada mü´minler denenmiş, şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.
  12. Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunan kimseler: «Allah ve Resulü bize sadece boş vaadlerde bulundu» diyorlardı.
  13. Onlardan bir grup ta demişti ki; «Ey Medine halkı, artık tutunacak yeriniz yok, geri dönün!» Onlardan bir topluluk da «Evlerimiz düşmana açıktır» diye izin istemişlerdi. Oysa onların evleri düşmana açık değildi. Sadece kaçmak istiyorlardı.
  14. Eğer Medine´nin etrafından üzerlerine saldırılsaydı, sonra da kendilerinden dinlerinden dönmeleri istense, çok azı hariç hemen dinlerinden dönerlerdi.
  15. Oysa arkalarına dönüp kaçmayacaklarına dair Allah´a söz vermişlerdi. Allah´a verilen sözden sorumluydular.
  16. De ki: «Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size fayda vermez. Kaçsanız bile az zaman yaşatılırsınız.»
  17. De ki: «Allah size bir kötülük dilerse veya bir rahmet isterse, O´na karşı kim sizi koruyabilir? Allah´tan başka dost ve yardımcı bulamazsınız.»
  18. Allah içinizde savaştan alıkoyanları ve kardeşlerine «Bize gelin zorlanmadıkça savaşmayın» diyenleri gerçekten bilir. Zaten bunlardan pek azı savaşa gelir.
  19. Geldikleri zaman da size karşı çok hassastırlar, size yardım etmek istemezler. Ancak savaşta bir korku gelince, onların üzerine ölüm baygınlığı çökmüş insan gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidip te sıra ganimetleri paylaşmaya gelince, mala düşkünlük göstererek, sizi sivri dilleriyle incitirler. Onlar inanmamışlar, bu yüzden Allah onların işlerini boşa çıkarmıştır. Bu Allah´a göre kolaydır.
  20. Bunlar, düşman birliklerinin (Medine´den) gitmediklerini sanıyorlardı. Bu birlikler tekrar gelmiş olsalardı, kendilerini çölde bedevilerin yanında bulunup, sadece sizin haberlerini sormayı dilerlerdi. İçinizde olsalardı, pek azı savaşırlardı.
  21. Andolsun ki, Allah´ın elçisinde sizin için, Allah´a ve ahiret gününe kavuşmaya inanan ve Allah´ı çok anan kimseler için en güzel bir örnek vardır.
  22. Mü´minler düşman ordularını gördükleri zaman; «Bu Allah´ın ve Resulünün bize vaad ettiği zaferdir. Allah ve Resulü doğru söylemiştir» dediler. Bu, onların sadece imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.
  23. Mü´minler arasında öyleleri var ki, Allah´a verdikleri sözde dururlar. Kimileri sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimileri de şehitlik beklemektedir. Onlar hiç sözlerini değiştirmediler.
  24. Bu sebeple Allah, doğruları doğrulukları ile mükafatlandırır; münafıkları da dilerse azaplandırır veya tevbelerini kabul eder. Şüphesiz Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
  25. Âllah, o kafirleri hiçbir şey elde edemeden öfkeleriyle geri çevirdi. Allah´ın yardımı savaşta mü´minlere yetti. Allah güçlüdür, mutlak galiptir.
  26. Allah, kitap ehlinden onlara yardım eden Kureyze yahudilerini de kalelerinden indirdi ve kalplerine korku düşürdü. Onlardan bir kısmını öldürüyorsunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz.
  27. Topraklarını, evlerini, mallarını ve henüz ayağınızı dahi basmadığınız yerleri Allah size miras olarak verdi. Allah´ın gücü her şeye yeter.
  28. Ey Peygamber! Eşlerine söyle: Eğer dünya hayatını ve süslerini istiyorsanız gelin size boşanma bedelinizi vereyim ve güzellikle salıvereyim.»
  29. Eğer Allah´ın Peygamberini ve ahiret yurdunu istiyorsanız bilin ki, Allah içinizden iyi davrananlara büyük mükâfat hazırlamıştır.
  30. Ey Peygamber hanımları! Sizden kim açık bir edepsizlik yaparsa, onun azabı iki kat olur. Bu Allah´a kolaydır.
  31. Fakat sizden kim Allah´a ve Resulüne uymaya devam eder ve yararlı iş yaparsa ona da mükafatı iki kat veririz ve cennette onun için bol bir rızık hazırlamışızdır.
  32. Ey Peygamber hanımları! Eğer Allah´tan sakınıyorsanız sizler herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Sözü yumuşak, tatlı bir eda ile söylemeyin ki, kalbinde hastalık bulunan kimse kötü şeyler ümit etmesin, daima ciddi ve ağır başlı söz söyleyin.
  33. Evlerinizde oturun, ilk cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçılması gibi açılıp saçılmayın. Namaz kılın, zekat verin, Allah´a ve Peygamberine itaat edin. Ey ehl- i beyt (Ey Peygamberin ev halkı) şüphesiz Allah sizden pisliği giderip sizi tertemiz yapmak ister.
  34. Evlerinizde okunan Allah´ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın, şüphesiz Allah latiftir, her şeyden haberdardır.
  35. Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü´min erkekler ve mü´min kadınlar, boyun eğen erkekler ve boyun eğen kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah´ı çok anan erkekler ve Allah´ı çok anan kadınlar; işte Allah bunlar için bağış ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.
  36. Allah ve Resulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah´a ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.
  37. Ey Muhammed! Allah´ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye, eşini bırakma, Allah´tan sakın diyor, Allah´ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun; oysa Allah´tan çekinmen daha uygundu. Sonunda Zeyd eşiyle ilgisini kesince onu seninle evlendirdik ki evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlara evlenmek konusunda mü´minlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin. Allah´ın buyruğu yerine gelecektir.
  38. Allah´ın, Peygambere takdir ettiği bir şeyde O´na bir güçlük yoktur. Bu Allah´ın sizden öncekilere de uyguladığı yasadır. Allah´ın emri şüphesiz gereği gibi yerine gelecektir.
  39. O Peygamberler Allah´ın buyruklarını tebliğ ederler, Allah´tan korkarlar ve O´ndan başka kimseden korkmazlar. Allah hesap görücü olarak yeter.
  40. Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, fakat O Allah’ın Resulü ve Peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
  41. Ey inananlar Allah´ı çok anın.
  42. ve O´nu sabah akşam tesbih ediniz.
  43. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize melekleriyle beraber rahmetini gönderen Allah´tır. Mü´minlere karşı çok bağışlayıcı, çok esirgeyici de O´dur.
  44. O´na kavuştukları gün, Allah´ın onlara iltifatı selam´dır. Allah onlara güzel bir mükafat hazırlamıştır.
  45. Ey Peygamber, biz seni tanık, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
  46. Allah´ın izniyle, bir davetçi ve aydınlatan bir lamba olarak görevlendirdik.
  47. Mü´minlere Allah´tan büyük bir lütfa ereceklerini müjdele.
  48. Kafirlere ve münafıklara itaat etme. Onların eziyetlerine aldırma, Allah´a güven; koruyucu olarak Allah sana yeter.
  49. Ey iman edenler! Mü´min kadınları nikahlayıp da, henüz dokunmadan onları boşarsanız, onları iddet müddetince beklemeniz gerekmez. Kendilerine bağışta bulunarak onları güzellikle serbest bırakın.
  50. Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah´ın sana ganimet olarak verdiği cariyelerini, seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve peygamber nikahlamayı dilediği takdirde mü´minlerden ayrı sırf sana mahsus olmak üzere, kendisinin mehrini Peygambere hibe eden mü´min kadını almanı helal kılmışızdır. Biz zorluğa uğramaman için mü´minlerin eşleri ve cariyeleri hakkında onların üzerine neyi farz kılmış olduğumuzu bildirmiştik. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
  51. Ey Muhammed! Onların dilediğini geri bırakır dilediğini de yanına alırsın. Kendilerinden uzak durduğun kadınlardan arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir günah yoktur. Bu onların gözlerinin aydın olmasını, üzülmemelerini, hepsine verdiğin şeylere razı olmalarını daha iyi sağlar. Allah kalplerinizde olanı bilir; Allah bilendir, halimdir.
  52. Ey Muhammed! Bundan sonra artık sana başka kadınlarla evlenmen, bunları başka eşlerle değiştirmen, güzellikle hoşuna gitse bile sana helal değildir. Ancak elinin altında bulunan cariyeler hariç, Allah her şeyi gözetleyicidir.
  53. Ey inananlar! Peygamberin evlerine, yemeğe çağrılmaksızın vakitli vakitsiz girmeyin fakat davet edilirseniz girin ve yemeği yeyince dağılın. Sohbet etmek için de gidip oturmayın. Bu haliniz peygamberi üzüyor, o da size bir şey söylemeye çekiniyordu. Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamber eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin kalpleriniz de onların kalpleri de daha temiz kalır. Allah´ın Peygamberini üzmeniz ve O´ndan sonra eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Çünkü bu Allah katında büyük bir günahtır.
  54. Bir şeyi açıklasanız da gizleseniz de Allah şüphesiz hepsini bilir.
  55. Onlara (Peygamber hanımlarına); babaları, oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, hizmetçi kadınları ve cariyeleri hakkında bir günah yoktur. Ey Peygamber hanımları, Allah´tan korkun, şüphesiz Allah, her şeyi görmektedir.
  56. Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamberi överler. Ey inananlar! Siz de O´nu övün, O´na salat ve selam getirin.
  57. Allah´ı ve Peygamberini incitenlere, Allah, dünyada da ahirette de lanet eder; onlar için alçaltıcı bir azab hazırlamıştır.
  58. Mü´min erkek ve kadınları, yapmadıkları bir şeyle suçlayıp inciltenler, iftira etmiş ve apaçık bir günah yüklenmiş olurlar.
  59. Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle: Bir ihtiyaç için dışarı çıktıklarında örtülerini üstlerine alsınlar, vücutlarını örtsünler. Bu onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı inciltilmemelerini daha iyi sağlar. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
  60. İki yüzlüler, kalplerinde fesat bulunanlar, şehirde bozguncu haberler yayanlar, eğer bundan vazgeçmezlerse, andolsun ki seni onlarla mücadeleye davet ederiz; sonra çevrende az bir zamandan fazla kalamazlar.
  61. Lanetlenmiş olarak, nerede bulunurlarsa yakalanır ve öldürülürler.
  62. Allah´ın geçmiş milletlere uyguladığı yasa budur ve Allah´ın yasasında bir değişme bulamazsın.
  63. Ey Muhammed! İnsanlar senden kıyametin zamanını soruyorlar. De ki: «Onun bilgisi Allah katındadır, ne bilirsin, belki de zaman yakındır.»
  64. Allah kafirlere lanet etmiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır.
  65. Orada ebedi olarak kalacaklar kendilerini koruyacak ne bir dost, ne bir yardımcı bulamayacaklardır.
  66. Yüzleri ateşe çevrildiği gün: «Keşke Allah´a itaat etseydik, keşke Peygambere itaat etseydik» derler.
  67. «Rabbimiz! Biz yöneticilerimize ve büyüklerimize itaat etmiştik, fakat onlar bizi yoldan saptırdılar» derler.
  68. «Rabbimiz! Onlara iki kat azab ver ve onları büyük bir lanetle rahmetinden kov!»
  69. Ey inananlar! Siz de Musa´yı incitenler gibi olmayın. Allah onu, onların dedikleri şeyden temize çıkardı. O Allah´ın yanında gözde, itibarlı bir kul idi.
  70. Ey inananlar! Allah´tan korkun ve doğru söz söyleyin.
  71. Ki Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah´a ve Peygamberine itaat ederse, şüphesiz büyük bir kurtuluşa ermiş olur.
  72. Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara sunduk; onu yüklenmekten kaçındılar, sorumluluğundan korktular. Pek zalim ve cahil olan insan onu yüklendi.
  73. Bunun sonucu olarak, Allah münafık erkek ve kadınlara, müşrik erkek ve kadınlara azab edecektir. Mümin erkek ve kadınların tevbelerini kabul edecektir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
Yazar: Gültekin Onan - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Ey Peygamber, Tanrı´dan sakın, kafirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz Tanrı, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
  2. Sana rabbinden vahyedilene uy. Şüphesiz Tanrı, yaptıklarınızdan haberdardır.
  3. Tanrı´ya tevekkül et; vekil olarak Tanrı yeter.
  4. Tanrı, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp yapmadı ve kendilerine zıharda bulunduğunuz eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Tanrı ise hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip iletir.
  5. Onları (evlat edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın; bu, Tanrı katında daha adildir. Eğer babalarını bilmiyorsanız artık onlar, dinde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata olarak yaptıklarınızda ise, sizin için bir sakınca (bir vebal) yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt gözeterek (taammüden) yaptıklarınızda vardır. Tanrı, bağışlayandır, esirgeyendir.
  6. Peygamber, inançlılar için kendi nefslerinden daha evladır ve onun zevceleri de onların anneleridir. Rahim sahipleri (akrabalar) de Tanrı´nın Kitabında birbirlerine öteki inançlılardan ve muhacirlerden daha yakındır. Ancak dostlarınıza maruf üzere yapacaklarınız başka; bunlar Kitapta yazılmış bulunmaktadır.
  7. Hani biz peygamberlerden kesin sözlerini almıştık; senden, Nuh´tan, İbrahim´den, Musa´dan ve Meryem oğlu İsa´dan. Biz onlardan sapasağlam bir söz almıştık.
  8. Doğru olanlara doğruluk (ve bağlılık)larını (Tanrı´nın) sorması için. Kafirlere ise acı bir azab hazırlamıştır.
  9. Ey inananlar, Tanrı´nın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size ordular gelmişti; böylece biz de onların üzerine bir rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Tanrı, yaptıklarınızı görendir.
  10. Hani onlar size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler kaymış, kalpler hançereye gelip dayanmıştı ve siz Tanrı hakkında (birtakım) zanlarda bulunuyordunuz.
  11. İşte orada, inançlılar sınanmış ve şiddetli bir sarsıntıyla sarsıntıya uğratılmışlardı.
  12. Hani, münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: "Tanrı ve Resulü bize boş bir aldanıştan başka bir şey vadetmedi" diyorlardı.
  13. Onlardan bir grup da hani şöyle demişti: "Ey Yesrib (Medine) ehli, artık sizin için (burada) kalacak yer yok, şu halde dönün." Onlardan bir topluluk da: "Gerçekten evlerimiz açıktır" diye Peygamberden izin istiyordu; oysa onlar(ın evleri) açık değildi. Onlar yalnızca kaçmak istiyorlardı.
  14. Eğer onlara (şehrin her) yanından girilseydi sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları) istenmiş olsaydı, hiç şüphesiz buna yanaşır ve bunda pek az (zaman) dışında (kararsız) kalmazlardı.
  15. Oysa andolsun, daha önce ´arkalarını dönüp kaçmayacaklarına´ dair Tanrı´ya söz vermişlerdi; Tanrı´ya verilen söz (ahid) ise, (ağır bir) sorumluluktur.
  16. De ki: "Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; böyle olsa bile, pek az (bir zaman) dışında metalanıp yararlandırılmazsınız."
  17. De ki: "Size bir kötülük isteyecek olsa sizi Tanrı´dan koruyacak, veya size bir rahmet isteyecek olsa (buna engel olacak) kimdir?" Onlar, kendileri için Tanrı´nın dışında ne bir veli, ne bir yardımcı bulamazlar.
  18. Gerçekten Tanrı, içinizden alıkoyanları ve kardeşlerine: "Bize gelin" diyenleri bilir. Bunlar, pek azı dışında zorlu savaşlara gelmezler.
  19. (Geldiklerinde de) Size karşı ´cimri ve bencildirler´. Şayet korku gelecek olsa, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi, gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince, hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar. İşte onlar inanmamışlardır, böylece Tanrı onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Tanrı´ya göre pek kolaydır.
  20. Onlar (münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi araplar arasında olup sizin haberlerinizi (oradan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı.
  21. Andolsun, sizin için, Tanrı´yı ve ahiret gününü umanlar ve Tanrı´yı çokça zikredenler için Tanrı´nın Resulü´nde güzel bir örnek vardır.
  22. İnançlılar (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise [korkuya kapılmadan] dediler ki: "Bu, Tanrı´nın ve Resulü´nün bize vaadettiği şeydir; Tanrı ve Resulü doğru söylemiştir." Ve (bu,) yalnızca onların inançlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.
  23. İnançlılardan öyle erkekler vardır ki, Tanrı ile yaptıktarı ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiç bir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler.
  24. Çünkü Tanrı, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükafatlandıracak, münafıkları da dilerse azablandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Tanrı, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
  25. Tanrı, küfredenleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi, onlar hiçbir hayra varamadılar. Savaşta Tanrı (yardımcı ve zafer nasib edici olarak) inançlılara yetti. Tanrı çok güçlüdür, üstün ve galib olandır.
  26. Kitap ehlinden onlara arka çıkanları da kalelerinden indirdi ve onların kalplerine korku düşürdü. Siz (onlardan) bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını ise esir alıyordunuz.
  27. Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı. Tanrı, her şeye güç yetirendir.
  28. Ey peygamber, eşlerine söyle: "Eğer siz dünya hayatını ve onun süslü çekiciliğini istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım ve güzel bir salma tarzıyla sizi salıvereyim."
  29. "Eğer siz Tanrı´yı, Resulü´nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız artık hiç şüphesiz Tanrı, içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir hazırlamıştır."
  30. Ey peygamberin kadınları, sizden kim açık bir çirkin utanmazlıkta bulunursa, onun azabı iki kat olarak arttırılır. Bu da Tanrı´ya göre pek kolaydır.
  31. Ama sizden kim Tanrı´ya ve Resulü´ne gönülden itaat eder ve salih bir amelde bulunursa, ona ecrini iki kat veririz. Ve biz ona üstün bir rızık da hazırlamışızdır.
  32. Ey peygamberin kadınları, siz kadınlardan herhangi biri (gibi) değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin.
  33. Evlerinizde vakarla oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Tanrı´ya ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Gerçekten Tanrı sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.
  34. Evlerinizde okunmakta olan Tanrı´nın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Tanrı latiftir, haberdar olandır.
  35. Şüphesiz, müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, inançlı (erkek)ler ve inançlı (kadın)lar, gönülden (Tanrı´ya) itaat eden erkekler ve gönülden (Tanrı´ya) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Tanrı´dan) korkan erkekler ve saygıyla (Tanrı´dan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Tanrı´yı çokca zikreden erkekler ve (Tanrı´yı çokca) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Tanrı bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.
  36. Tanrı ve Resulü, bir buyruğa hükmettiği (kada) zaman, inançlı bir erkek ve inançlı bir kadın için o buyrukta kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Tanrı´ya ve Resulü´ne isyan ederse, artık gerçekten o apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.
  37. Hani sen, Tanrı´nın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: "Eşini yanında tut ve Tanrı´dan sakın" diyordun; insanlardan çekinerek Tanrı´nın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Tanrı, kendisinden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, biz onu seninle evlendirdik ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadından boşandıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda inançlılar üzerine bir güçlük olmasın. Tanrı´nın buyruğu yerine getirilmiştir.
  38. Tanrı´nın kendisine farz kıldığı bir şey(i yerine getrrme)de peygamber üzerine hiçbir güçlük yoktur. (Bu,) daha önce gelip geçen (ümmet)lerde Tanrı´nın bir sünnetidir. Tanrı´nın buyruğu takdir edilmiş bir kaderdir.
  39. Ki onlar (o peygamberler) Tanrı´nın risaletini tebliğ edenler, O´ndan içleri titreyerek korkanlar ve Tanrı´nın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Tanrı yeter.
  40. Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir, ancak o, Tanrı´nın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Tanrı, her şeyi bilendir.
  41. Ey inananlar, Tanrı´yı çokca zikredin.
  42. Ve O´nu sabah ve akşam tesbih edin.
  43. O´dur ki sizi karanlıklardan nura çıkarmak için size rahmet etmekte; melekleri de (size dua etmektedir). O, inançlıları çok esirgeyicidir.
  44. O´na kavuşacakları gün, onların dirlik temennileri: "Selam"dır. Ve O, onlara üstün bir ecir hazırlamıştır.
  45. Ey Peygamber, gerçekten biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
  46. Ve kendi izniyle Tanrı´ya çağıran ve nur saçan bir çerağ olarak (gönderdik).
  47. Müminlere müjde ver, gerçekten onlar için Tanrı´dan büyük bir fazl vardır.
  48. Kafirlere ve münafıklara itaat etme, eziyetlerine aldırma ve Tanrı´ya tevekkül et. Vekil olarak Tanrı yeter.
  49. Ey inananlar, inançlı (kadın)ları nikahlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık (hemen) onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları salıverin.
  50. Ey Peygamber, gerçekten biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini ve Tanrı´nın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden sağ elinin malik olduğu (cariyeler) ile seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin kızlarını helal kıldık; bir de, kendisini peygambere hibe eden ve peygamberin kendisini almak istediği inançlı (kadın)ı da, inançlı (erkek)ler için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere, (senin için helal kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeler) konusunda onlar (müminler) üzerine neyi farz kıldığımızı bildik (size bildirdik). Böylelikle senin için hiç bir güçlük olmasın. Tanrı çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
  51. Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini de yanına alıp barındırabilirsin; ayrıldıklarından, istek duyduklarına (dönmende) senin için bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanıp hüzne kapılmamalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmalarına en yakın (en uygun) olan budur. Tanrı, kalplerinizde olanı bilir. Tanrı bilendir, halimdir.
  52. Bundan sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle değiştirmek -güzellikleri senin hoşuna gitse bile- sana helal olmaz; ancak sağ elinin malik olduğu (cariyeler) başka. Tanrı her şeyi gözetleyip denetleyendir.
  53. Ey inananlar! (Rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, (bir başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağırıldığınız zaman girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Tanrı, hak(kı açıklamak)tan utanmaz. Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir. Tanrı´nın Resulüne eziyet vermeniz ve ondan sonra eşlerini nikahlamanız size ebediyen (helal) olmaz. Çünkü böyle yapmanız, Tanrı katında çok büyük (bir günah)tır.
  54. Bir şeyi açığa vursanız da, saklı tutsanız da; şüphesiz Tanrı, her şeyi bilici olandır.
  55. Onlar için babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeler) hakkında bir sakınca yoktur. (Ey müslüman kadınlar) Tanrı´dan sakının. Şüphesiz Tanrı, her şeye şahid olandır.
  56. Şüphesiz, Tanrı ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey inananlar siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.
  57. Gerçek şu ki, Tanrı´ya ve elçisine eziyet edenler; Tanrı, onlara dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için aşağılatıcı bir azab hazırlanmıştır.
  58. İnançlı (erkek)lere ve inançlı (kadın)lara irtikab etmedikleri (bir suç) sebebiyle eziyet edenler ise gerçekten bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.
  59. Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve inançlıların kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Tanrı çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
  60. Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde kışkırtıcılık yapan (yalan haber yayan)lar (bu tutumlarına) bir son vermeyecek olurlarsa, gerçekten seni onlara saldırtırız, sonra orada seninle pek az (bir süre) komşu kalabilirler.
  61. Lanete uğratılmışlar olarak; nerede ele geçirilseler yakalanırlar ve öldürüldükçe (sürekli) öldürülürler.
  62. (Bu,) Daha önceden gelip geçenler hakkında (uygulanan) Tanrı´nın sünnetidir. Tanrı´nın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın.
  63. İnsanlar, sana kıyamet saatini sorarlar, de ki: "Onun bilgisi yalnızca Tanrı´nın katındadır." Ne bilirsin; belki kıyamet saati pek yakın da olabilir.
  64. Gerçekten Tanrı, kafirleri lanetlemiş ve onlar için ´çılgın bir ateş´ hazırlamıştır.
  65. Orada ebediyen kalıcıdırlar. Onlar ne bir veli, ne bir yardımcı bulamayacaklardır.
  66. Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği (tükallebu) gün derler ki: "Eyvahlar bize, keşke Tanrı´ya itaat etseydik ve Resul´e itaat etseydik."
  67. Ve dediler ki: "Rabbimiz, gerçekten biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan saptırmış oldular."
  68. "Rabbimiz, onlara azabtan iki katını ver ve büyük bir lanet ile lanet et."
  69. Ey inananlar, Musa´ya eziyet edenler gibi olmayın; ki sonunda Tanrı onu demekte olduklarından temize çıkardı. O Tanrı katında vecihti.
  70. Ey inananlar, Tanrı´dan sakının ve sözü doğru söyleyin.
  71. Ki O (Tanrı ), amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Tanrı´ya ve elçisine itaat ederse, artık o en büyük kurtuluşla kurtulmuştur.
  72. Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim çok cahildir.
  73. Şundan ki: Tanrı, münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azablandıracak; inançlı (erkek)lerin ve inançlı (kadın)ların tevbesini kabul edecektir. Tanrı çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
Yazar: Hasan Basri Çantay - Kur'an Meali - Kur’an-ı Hakim Ve Meal-i Kerim
  1. Ey peygamber, Allahdan kork. Kâfirler ve münafıklara itaat etme. Şübhesiz ki Allah hakkıyle bilendir, yegâne hüküm ve hikmet saahibidir.
  2. Sana Rabbinden ne vahy olunuyorsa ona uy. Muhakkak ki Allah ne yaparsanız hakkıyle haberdârdır.
  3. Allaha güvenib dayan. Koruyucu olarak Allah yeter.
  4. Allah bir adamın içinde iki kalb yaratmadı. Kendilerinden «zıhâr» yapdığınız karılarınızı o, sizin analarınız (yerinde) tutmadı (ğı gibi) evlâdlıklarınızı da (öz) oğullarınız (gibi) tanımadı. Bu, sizin ağızlarınızdaki lâfınızdır. Allah, hakkı söyler ve O, (doğru) yolu gösterir.
  5. Onları babalarına nisbetle çağırın. Bu, Allah indinde daha doğrudur. Eğer babalarını (n kim olduğunu) bilmiyorsanız o halde (esasen) dînde kardeşleriniz (olmakla beraber) dostlarınızdır da. Hataa etdiklerinizde ise üstünüze bir vebal yokdur. Fakat kalblerinizin (kasd ve) teammüd etdiğinde (vebal) vardır. Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.
  6. O peygamber, mü´minlere öz nefislerinden evlâdır. Zevceleri (mü´minlerin) analarıdır. Akrabaa da Allahın kitabında birbirine diğer mü´minlerden ve Muhacirlerden daha yakındırlar. Şu kadar ki dostlarınız için her hangi bir iyilikde bulunmanız müstesna. Bu, kitabda yazılıdır.
  7. Hatırla o zaman» ki biz peygamberlerden mîsaklarını almışdık. Senden de, Nuuhdan da, İbrâhîmden de, Musa ile Meryemin oğlu İsâdan da. (Evet) biz onlardan (öyle) sapasağlam bir mîsaak aldık.
  8. Tâki (Allah) o saadıklara sadâkatları sorsun. O kâfirler için pek acıklı bir azâb hazırladı.
  9. Ey îman edenler, Allahın üzerinizdeki (bunca) ni´metini hatırlayın, o zamanda ki size (düşman) ordular (ı) saldırmışdı da biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermişdik. Allah, ne işlerseniz (hepsini) hakkıyle görendir.
  10. O vakit onlar hem üstünüzden, hem altınızdan size gelmişlerdi. O zaman gözler yılmış, yürekler gırtlaklara dayanmışdı ve siz Allaha karşı (türlü) zanlarda bulunuyordunuz.
  11. İşte orada mü´minler imtihaana uğratılmışdı. Şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.
  12. O vakit münafıklarla kalblerinde bir maraz bulunanlar «Allah ve Resulü bize bir aldatışdan başka bir şey va´d etmemiş» diyorlardı.
  13. O zaman onlardan bir güruh: «Ey Yesrîb ahâlîsi, sizin için burada durmak yok. Hemen dönün» demiş (ler) di. Onlardan bir kısmı da: «Hakıykaten evleriniz açıkdır» diyorlar, peygamberden izin istiyor (lar) dı. Halbuki onlar (ın evleri) açık değildir. Onlar kaçmakdan başka bir şey arzu etmiyorlardı.
  14. Eğer (Medînenin) etrafından üzerlerine girilmiş olub da sonra kendilerinden fitne (çıkarmaları) istenseydi muhakkak ki bunu hemen yaparlar, bundan pek az (bir zamandan) fazla geri kalmazlardı.
  15. Halbuki onlar, andolsun, arkalarına dönmeyeceklerini daha evvel Allaha karşı teahhüd de etmişlerdi. Allaha verilen söz (ü nakz edenler) mes´uldür.
  16. (Habîbim) de ki: «Eğer ölmekden, yahud öldürülmekden kaçıyorsanız, firarınız size asla fâide vermez. O takdîrde bile pek az bir (zaman) dan fazla fâidelenemezsiniz».
  17. De ki: «Size bir fenalık dilerse Allahdan sizi koruyacak, yahud size bir rahmet dilerse (Ona mâni´ olacak) kimdir»? Onlar kendileri için Allahdan başka hiçbir yâr ve hiçbir yardımcı bulamazlar.
  18. Allah, içinizden (insanları Resulüllahdan) geri bırakanları, kardeşlerine (yaranına): «Bize gelin» diyenleri muhakkak biliyor. Bunların pek azından başkası harbe gelmezler.
  19. (Gelseler de) size karşı (yardımda) pek cimri adamlar olarak (gelirler). Hele kendilerine korku çatdı mı, onların ölümden üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek, sana bakdıklarını görürsün. O korku gidince ise hayra karşı pek düşkün adamlar tavriyle, sizi keskin dilleriyle incitirler. Onlar (hakıykatde) îman etmemişlerdir. Bundan dolayı Allah onların amellerini hiçe indirmişdir. Bu, Allaha göre kolaydır.
  20. Bunlar (düşman) kıt´alar (ı Mekkeden) gitmediler sanıyorlardı. Eğer o kıt´alar (bir daha) gelirse çöllerde, bedevîler içinde bulunub size aaid haberleri sormalarını isteyecekler, şâyed içinizde bulunurlarsa (çok değil), ancak pek az döğüşeceklerdir.
  21. Andolsun ki Resûlüllahda sizin için, Allâhı ve âhiret gününü umar olanlar ve Allâhı çok zikredenler için güzel bir (imtisal) numunemi) vardır.
  22. Mü´minler (düşman) orduları (nı) görünce: «İşte bu, Allahın ve Resulünün bize va´d etdiği şeydir. Allah ve peygamberi doğru söylemişdir» dediler. (Bu), onların îmanlarını, teslîmiyyetlerini artırmakdan başka bir şey yapmadı.
  23. Mü´minler içinde Allaha verdikleri sözde sadâkat gösteren nice erler var. İşte onlardan kimi adadığını ödedi, kimi de (bunu) bekliyor. Onlar hiçbir suretle (ahidlerini) değişdirmediler.
  24. Çünkü Allah saadık olanları sadâkatları sebebiyle mükâfatlandıracak, münafıkları da dilerse azâblandıracak, yahud onlara tevbe nasıyb edecekdir. Şübhe yok ki Allah çok yarlığayıcı, cidden esirgeyicidir.
  25. Allah, o kâfirleri hiçbir hayra eremedikleri halde öfkeleriyle red (ve def) etdi. Allah, muhaarebe (hususunda) mü´minlere elverdi. Allah kavidir, (her şey´e) gaalibdir.
  26. Kitablardan olub da onlara müzaaheretde bulunanları da, yüreklerine korku düşürerek, kal´alarından indirdi. Bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını da esîr ediyordunuz.
  27. Onların yerlerine, yurdlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız diğer arazîye de sizi mîrascı yapdı. Allah her şey´e hakkıyle kaadirdir.
  28. Ey peygamber, zevcelerine de ki: «Eğer siz dünyâ hayâtını ve onun zînet (ve ihtişam) ını arzu ediyorsanız gelin size boşanma bedellerini vereyim de hepinizi güzellikle salıvereyim.
  29. «Eğer Allâhı, peygamberini ve âhiret yurdunu diliyorsanız şübhe yok ki Allah, içinizden güzel hareket edenler için büyük bir mükâfat hazırlamışdır».
  30. Ey peygamber zevceleri, içinizden kim açık bir terbiyesizlik ederse onun azâbı iki kat artırılır. Bu, Allaha göre kolaydır.
  31. Sizden kim de Allaha ve peygamberine itaat eder, iyi amel (ve hareket) de bulunursa ona da mükâfatını iki kerre veririz. Hem biz ona çok şerefli bir rızık da hazırlamışızdır.
  32. Ey peygamber kadınları, siz (diğer) kadınlardan (her hangi) biri gibi değilsiniz. Eğer (Allahdan) korkuyorsanız (size yabancı olan erkeklere) yumuşak söylemeyin. Sonra kalbinde bir maraz bulunanlar tamaa düşer (ler). Sözü ma´ruf vech ile (ve ağır başlı) söyleyin.
  33. (Vakaar ile) evlerinizde oturun. Evvelki câhiliyyet (devri kadınlarının kırıla döküle, süslerini göstere göstere) yürüyüşü gibi yürümeyin. Namazı dosdoğru kılın. Zekâtı verin. Allaha ve Resulüne itaat edin. Ey ehl-i Beyt, Allah sizden ancak kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak diler.
  34. Allah´ın evlerinizde okunub duran âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şübhesiz ki Allah her şey´in iç yüzünü bilendir, (her şeyden) hakkıyle haberdârdır.
  35. Şübhesiz ki (Allahın emrine) râm olan erkeklerle (Allahın emrine) râm olan kadınlar, îman eden erkeklerle îman eden kadınlar, tâate devam eden erkeklerle tâate devam eden kadınlar, saadık erkeklerle saadık kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, mütevâzi olan erkeklerle mütevâzi olan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, gizli yerlerini (haramdan) koruyan erkeklerle gizli yerlerini (haramdan) koruyan kadınlar, Allâhı çok zikreden erkeklerle (Allâhı) çok zikreden kadınlar (işte) bunlar için Allah mağfiret ve büyük mükâfat (lar) hazırlamışdır.
  36. Allah ve peygamberi bir işe hüküm etdiği zaman gerek mü´min olan bir erkek, gerek mü´min olan bir kadın için (ona aykırı olacak) işlerinde kendilerine muhayyerlik yokdur. Kim Allaha ve Resulüne isyan ederse muhakkak ki o, apaçık bir sapıklıkla yolunu sapıtmışdır.
  37. (Habîbim) hatırla o zamanı ki Allahın kendisine ni´met verdiği ve senin de yine kendisine lûtufta bulunduğun zâte sen: «Zevceni uhdende tut. Allahdan kork» diyordun da Allahın açığa çıkarıcısı olduğu şey´i içinde gizliyor, insanlar (ın dedi kodusun) dan korkuyordun. Halbuki Allah kendisinden korkmana daha çok lâyıkdı. Şimdi mademki Zeyd o kadından ilişiğini kesdi, biz onu sana zevce yapdık. Tâki oğullarının kendilerinden ilişkilerini kesdikleri zevceler (ini almakda) mü´minler üzerine günâh olmasın. Allahın emri yerine getirilmişdir.
  38. Peygamberlerin üstüne Allahın, farz etdiği herhangi bir şey (i ifâ etmesin) de hiçbir vebal olmaz. (Nitekim) daha evvel geçmiş (peygamber) lerde de Allah bu aadeti (bir kanun yapmışdır). Allahın emri, behemehal yerini bulan bir kaderdir.
  39. O (Peygamberler); Allahın gönderdiklerini tebliğ edenler, Ondan korkanlar, Allahdan başka hiçbir kimseden kocunmayanlardı. Hesâb görücü olarak Allah yeter.
  40. Muhammed, adamlarınızdan hiç birinin babası değildir. Fakat Allahın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şey´i hakkıyle bilendir.
  41. Ey îman edenler, Allâhı çok zikredin.
  42. Onu sabah, akşam tesbîh (ve tenzîh) edin.
  43. O, sizi karanlıklardan nuura çıkarmak için üzerinize, melekleriyle beraber, rahmet (ini râyegân) edendir. O, mü´minleri çok esirgeyicidir.
  44. Kendisine kavuşacakları gün onlara edeceği sağlık dileği selâmdır. (Allah) onlar için çok şerefli mükâfat hazırlamışdır.
  45. (45-46) Ey peygamber, biz seni hakıykaten bir şâhid, bir müjdeci ve bir korkutucu ve Allaha, Onun emir (ve teysîri) ile bir da´vetci ve nuur saçan bir kandil olarak gönderdik.
  46. (45-46) Ey peygamber, biz seni hakıykaten bir şâhid, bir müjdeci ve bir korkutucu ve Allaha, Onun emir (ve teysîri) ile bir da´vetci ve nuur saçan bir kandil olarak gönderdik.
  47. (Habîbim) Allahdan kendilerine cidden büyük bir fazl (-u kerem inayet buyurulmuş) olduğunu mü´minlere müjdele.
  48. Kâfirlere de, münafıklara da itâât etme. Onların ezalarına (şimdilik) aldırış etme. Allaha güvenib dayan. Sıyânet edici olarak Allah yeter.
  49. Ey îman edenler, mü´min kadınları nikâhlayıb da sonra, kendilerine dokunmadan, onları boşadığınız zaman sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yokdur. O suretde onları fâidelendirib kendilerini güzel bir şekilde salıverin.
  50. Ey peygamber, mehirlerini verdiğin zevceleri ve Allahın sana ganiymet (olarak nasıyb) etdiklerinden sağ elinin mâlik olduğu kadınları, seninle beraber (Medîneye) hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını, teyzenin kızlarını, bir de eğer mü´min bir kadın kendisini peygambere bağışlayıb da eğer peygamber de nikâhla almak isterse onu — (Fakat bu sonuncusunu) diğer mü´minlere değil, yalınız sana haas olmak üzere — senin için halâl kıldık. Öbür (mü´min) lerin zevceleri ve sağ ellerinin mâlik oldukları (cariyeleri) hakkında uhdelerine ne farz etmiş olduğumuzu bildirdik. (Bağış suretiyle izdivacın sana tahsıysi) senin için hiçbir darlık olmaması içindir. Allah çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir.
  51. Onlardan kimi dilersen (nevbetinden) geri bırakır, kimi de dilersen yanına alabilirsin. (Nevbetinden) geri bırakdıklarından kimi istersen (nezdine almak) da da sana güçlük yokdur. Gözleri aydın olub tasalanmamalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnud olmalarına en elverişli olan budur. Allah kalblerinizde olanı bilir. Allah (her şey´i) hakkıyle bilendir, ukubetde acele etmeyendir.
  52. Bundan sonra kadınlar (ı alman) ve bunları her hangi zevcelerle değişdirmen, güzellikleri hoşuna gitse de, sana halâl olmaz. Sağ elinin mâlik olduğu (cariyeler) müstesna. Allah her şey´e hakkiyle nigehbandır.
  53. Ey îman edenler, (bundan sonra) peygamberin evlerine — yemeğe da´vet olunmaksızın, vaktına (da) bakmaksızın — girmeyin. Fakat da´vet olunduğunuz zaman girin. Yemeği yediğiniz zaman dağılın. Söz dinlemek veya suhbet etmek için de (izinsiz) girmeyin. Çünkü bu, peygambere ezâ vermekde, o sizden utanmakdadır. Allah ise hak (kı açıklamak) dan çekinmez. Bir de onun zevcelerinden lüzumlu bir şey istediğiniz vakit perde ardından isteyin onlardan. Bu, hem sizin kalbleriniz, hem onların kalbleri için daha temizdir. Sizin, Allahın peygamberine ezâ vermeniz (doğru) olmadı (ğı gibi) kendinden sonra zevcelerini nikâhla almanız da ebedî (caiz) değildir. Bu, Allah nezdinde çok büyük (bir günâh) dır.
  54. Eğer bir şey´i açıklar veya onu gizlerseniz şüphe yok ki Allah her şey´i hakkıyle bilicidir.
  55. Onlar için ne babaları, ne oğulları, ne biraderleri, ne biraderlerinin oğulları, ne kız kardeşlerinin oğulları, ne kendi kadınları, ne de sağ ellerinin mâlik oldukları hakkında hiçbir vebal yokdur. Allahdan korkun. Çünkü Allah her şey´in fevkında (hakıykî) bir şâhiddir.
  56. Şübhesiz ki Allah ve melekleri o peygambere çok salât (ve tekrîm) ederler. Ey îman edenler, siz de ona salât edin, tam bir teslîmiyyetle de selâm verin.
  57. Hakıykat, Allah ve Resulüne ezâ edenler (yok mu?) Allah onları dünyâda da, âhıretde de rahmetinden koğmuş, onlara horlayıcı bir azâb da hazırlamışdır.
  58. Erkek mü´minlerle kadın mü´minlere işlemedikleri (bir günâh) yüzünden ezâ edenler de muhakkak bir yalan ve apaçık bir günâh yüklenmiş (ler) dir.
  59. Ey peygamber, zevcelerine, kızlarına ve mü´minlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu, onların tanılıb ezâ edilmemelerine daha uygundur. Allah çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir.
  60. Andolsun, eğer münafıklar, vicdanlarında bir maraz bulunanlar, şehirde fena haberler yayanlar (bu hallerinden) vaz geçmezler) se mutlak ve muhakkak seni kendilerine musallat ederiz. Sonra orada seninle az bir (zamandan fazla) komşu olamazlar.
  61. Hepsi de Allahın rahmetinden koğulmuş olarak. Nerede ele geçirilirlerse yakalanırlar onlar ve öldürülürler de öldürülürler.
  62. Daha evvel geçenler hakkında (da) Allah bu âdeti (koymuşdur). Allahın âdetini değişdirmiye ise asla (imkân) bulamazsın.
  63. İnsanlar sana o saati (n ne zaman kopacağını) sorarlar. De ki: «Onun ilmi ancak Allahın nezdindedir. Ne bilirsin, belki de o saat yakın (bir zamanda) olacakdır».
  64. Şu muhakkak ki Allah kâfirleri rahmetinden koğmuş, onlara çılgın bir ateş hazırlamışdır.
  65. Kendileri orada ebedî kalıcı olarak. Onlar ne bir yâr, ne de bir yardımcı bulmayacaklardır.
  66. O gün yüzleri ateş evrilib çevrilirken: «Eyvah bize! Keşki Allaha itaat etseydik, peygambere itaat etseydik» diyeceklerdir.
  67. (Onlara tabî olanlar da o gün): «Ey Rabbimiz, hakıykat biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk. Onlar da bizi yoldan sapdırdılar» demişlerdir (diyeceklerdir).
  68. «Ey Rabbimiz, onlara azâbdan iki katını ver. Onları büyük bir lâ´netle rahmetinden koğ».
  69. Ey îman edenler, siz de Musâyi incitenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu dedikleri şeyden temize çıkardı. O, Allah indinde yüzlü (i´tibarlı bir zât) idi.
  70. Ey îman edenler, Allahdan korkun ve sözü doğru söyleyin.
  71. Ki (Allah) işlerinizi iyiye götürsün ve günâhlarınızı yarlığasın. Kim Allaha ve resulüne itaat ederse muhakkak ki en büyük kurtuluşla kurtulmuşdur o.
  72. Biz emâneti göklere, yere ve dağlara arz (ve teklif) etdik de onlar bunu yüklenmekden çekindiler, bundan endişeye düşdüler. İnsan (a gelince: O, tutdu) bunu sırtına yükledi. Çünkü o, çok zulümkâr, çok câhildir.
  73. Bunun aakıbeti şudur: Allah, erkek münafıklarla kadın münafıkları, erkek müşriklerle kadın müşrikleri azaba uğratacak, erkek mü´minlerle kadın mü´minlerin de tevbelerini kabul edecekdir. Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.
Yazar: İbni Kesir - Büyük Kuran Tefsiri
  1. Ey peygamber; Allah´tan kork ve kafirlere, münafıklara uyma. Muhakkak ki Allah; Alim, Hakim olandır.
  2. Rabbından sana vahyolunana uy. Muhakkak ki Allah; yaptıklarınızdan haberdar olandır.
  3. Ve Allah´a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
  4. Allah, bir kişinin içinde iki kalb yaratmadı. Ve eşlerinizi, anneleriniz gibi kendinize haram saymanız için yaratmamıştır. Evladlıklarınızı da öz oğullarınız kılmamıştır. Bunlar, dillerinize doladığınız sözlerinizdir. Allah ise hakkı söyler. Ve O, yolu doğrultur.
  5. Onları babalarına nisbet ederek çağırın. Allah katında en doğru olan budur. Eğer babalarını bilmezseniz; o takdirde, onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Kalbinizden kasdederek yaptıklarınız dışında hatalarınızda size bir vebal yoktur. Ve Allah; Gafur, Rahim olandır.
  6. Peygamber; mü´minler için kendi öz nefislerinden daha evladır. Onun eşleri ise onların anneleridir. Akraba olanlar da Allah´ın kitabında birbirlerine diğer mü´minlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Dostlarınıza yapacağınız uygun bir vasiyet başkadır. Bu, Kitab´da yazılmıştır.
  7. Hani Biz; peygamberlerden söz almıştık. Senden de, Nuh´tan da, İbrahim´ den de, Musa´dan da, Meryem Oğlu İsa´dan da. Ve onlardan ağır bir misak almıştık.
  8. Sadıklardan sadakatlarını sormak için. Ve O kafirlere elim bir azab hazırlamıştır.
  9. Ey iman edenler; Allah´ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size ordular gelmişti de Biz, onların üzerine rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah; yaptıklarınızı görendir.
  10. Hani onlar size, hem üstünüzden hem de altınızdan gelmişlerdi. Ve hani gözler kaymış, yürekler ağızlara gelmişti ve siz Allah hakkında çeşitli zanlarda bulunuyordunuz.
  11. İşte orada mü´minler imtihan edilmiş ve şiddetli bir sarsıntıyla sarsılmışlardı.
  12. Ve hani münafıklar ve kalblerinde bir hastalık bulunanlar: Allah ve Rasulü bize sadece boş vaadlerde bulundular, diyorlardı.
  13. Hani onlardan bir grup demişti ki: Ey Medine halkı; sizin için tutunacak bir yer yok. Artık geri dönün. İçlerinden bir grup da peygamberden izin isteyerek diyorlardı ki: Evlerimiz düşmana açıktır. Halbuki evleri açık değildi. Onlar, sadece kaçmak istiyorlardı.
  14. Şayet onlara onun çevrelerinden varılmış olsaydı da fitne çıkarmaları istenseydi, hemen buna girişirler ve derhal yapmaktan geri durmazlardı.
  15. Andolsun ki; onlar, daha önceden sırt çevirip kaçmayacaklarına dair Allah´a söz vermişlerdi. Ve Allah´a verilen ahid, sorumluluktu.
  16. De ki: Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçtıysanız; firar, size fayda vermeyecektir. Ve o zaman, çok az eğlendirileceksiniz.
  17. De ki: Allah sizin için bir kötülük dilerse veya bir rahmet dilerse; sizi O´na karşı koruyabilecek kimdir? Onlar Allah´tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazlar.
  18. Doğrusu Allah; içinizden sizi alıkoyanları ve kardeşlerine; bize gelin, diyenleri bilir. Bunlar harbe pek az iştirak ediyorlardı.
  19. Size karşı cimridirler. Korku geldiği zaman, görürsün ki onlar üstüne ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri dönerek sana bakarlar. Korku gidince de iyiliğinizi çekemeyerek, sivri dilleriyle sizi incitirler. İşte onlar, inanmamışlardır. Bunun için de Allah yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu, Allah için pek kolaydır.
  20. Onlar, birliklerin gitmediğini sanıyorlardı. Birlikler gelmiş olsalardı, kendilerinin çöllerde bedevilerle bulunup sizin haberlerinizi oradan soruşturmayı isterlerdi. Aranızda bulunsalardı bu defa da çok az savaşırlardı.
  21. Andolsun ki; sizin için Rasulullah´ta güzel bir örnek vardır. Allah´a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah´ı çokça zikredenler için.
  22. Mü´minler o birlikleri gördüklerinde dediler ki: İşte bize Allah´ın ve Rasulünün vaad ettiği bu. Allah ve Rasulü doğru söylemiştir. Ve bu, onların ancak imanını ve teslimiyetini artırdı.
  23. Mü´minlerden öyle erler vardır ki; Allah´a verdikleri ahde sadakat göstermişlerdir. Kimi bu uğurda canını verdi, kimi de beklemektedir. Ve onlar, hiç bir değiştirme ile değiştirmediler.
  24. Çünkü Allah, doğruları doğruluklarıyla mükafatlandıracak, münafıkları da dilerse azablandıracak veya tevbelerini kabul edecektir. Muhakkak ki Allah, Gafur, Rahim olandır.
  25. Allah, küfredenleri kinleriyle geri çevirdi. Ve hiç bir hayra nail olmadılar. Allah, savaşta mü´minlere yetti. Ve Allah; Kavi, Aziz olandır.
  26. Ehl-i kitabdan onlara destek olanları, kalelerinden indirdi. Ve kalblerine korku saldı. Onlardan kimini öldürüyor, kimini de esir alıyordunuz.
  27. Ve sizi onların yerlerine, yurdlarına, mallarına henüz ayak basmadığınız yerlere de varis kıldı. Ve Allah, her şeye kadirdir.
  28. Ey peygamber; eşlerine de: Eğer dünya hayatını ve süslerini istiyorsanız; gelin, size bağışta bulunayım ve güzellikle salıvereyim.
  29. Yok eğer Allah´ı, Rasulünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız; muhakkak ki Allah, içinizden iyi davranan hanımlara büyük mükafat hazırlamıştır.
  30. Ey peygamber kadınları; sizlerden her kim, apaçık bir hayasızlıkla gelecek olursa, ona azab iki kat katlanır. Bu, Allah´a pek kolaydır.
  31. Sizden her kim de Allah´a ve Rasulüne boyun eğip salih amel işlerse; onun mükafatını da iki kat veririz. Hem Biz, ona cömertçe bir rızık da hazırlamışızdır.
  32. Ey peygamber kadınları; sizler, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer sakınıyorsanız; edalı olmayın yoksa kalbinde bir hastalık bulunanlar kötü şeyler umarlar. Ve hep ma´ruf söz söyleyin.
  33. Evlerinizde oturun, ilk cahiliyye devrinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namaz kılın, zekat verin, Allah´ a ve Rasulüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt; Allah, muhakkak ki sizden eksikliği gidermek ve sizi tertemiz temizlemek ister.
  34. Evinizde okunan Allah´ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Muhakkak ki Allah, Latif, Habir olandır.
  35. Doğrusu müslüman erkeklerle, müslüman kadınlar; mü´min erkeklerle, mü´ min kadınlar; taata devam eden erkeklerle, taata devam eden kadınlar; sadık erkeklerle, sadık kadınlar; sabreden erkeklerle, sabreden kadınlar; huşu´ eden erkeklerle, huşu´eden kadınlar; sadaka veren erkeklerle, sadaka veren kadınlar; oruç tutan erkeklerle, oruç tutan kadınlar; iffetlerini koruyan erkeklerle, iffetlerini koruyan kadınlar; Allah´ı çokça zikreden erkeklerle, çokça zikreden kadınlar; işte onlar için, Allah; mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.
  36. Allah ve Rasulü bir şeye hükmettiği zaman; ne mü´min erkekler için ne de mü´min kadınlar için artık işlerinde bir seçme hakkı olamaz. Kim de Allah´a ve Rasulüne isyan ederse; şüphesiz ki apaçık bir sapıklıkla sapmış olur.
  37. Hani sen; Allah´ın kendisine nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye diyordun ki: Eşini bırakma ve Allah´tan kork. Allah´ın açığa vuracağı şeyi de içine saklıyor, insanlardan korkuyordun. Halbuki en çok Allah´tan korkman gerekirdi. Nihayet Zeyd onunla bağını kopardığında, onu seninle evlendirdik ki böylece evladlıkları eşleriyle bağlarını kopardıklarında onlarla evlenmek konusunda mü´minlere bir vebal olmadığı bilinsin. Allah´ın emri yerine getirilmiştir.
  38. Allah´ın, kendisine farz kıldığı şeylerde peygamberine herhangi bir güçlük yoktur. Allah´ın önceden geçmişler hakkındaki sünnetidir. Ve Allah´ın emri, gereği gibi yerine gelmiştir.
  39. Allah´ın risaletlerini tebliğ edenler ve O´ndan korkanlar; Allah´tan başka kimseden korkmazlar. Hesab görücü olarak Allah, yeter.
  40. Muhammed; sizin adamlarınızdan herhangi birisinin babası değildir, sadece Allah´ın Rasulü ve peygamberlerin hatemidir. Allah, her şeyi bilendir.
  41. Ey iman edenler; Allah´ı çokça zikredin.
  42. Ve O´nu sabah akşam tesbih edin.
  43. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için rahmet etmekte olan O´dur. Melekleri de size dua ederler. Ve O, mü´minlere Rahim olandır.
  44. O´na kavuştukları gün, onların sağlık temennileri; selamdır. Onlara cömertçe bir mükafat hazırlamıştır.
  45. Ey peygamber; Biz, seni muhakkak şahid, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
  46. İzniyle Allah´a çağıran ve aydınlatan bir ışık olarak.
  47. Mü´minlere; kendileri için Allah tarafından büyük bir lütuf olduğunu müjdele.
  48. Kafirlere ve münafıklara uyma, onların eziyetlerine aldırma. Allah´a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
  49. Ey iman edenler; mü´min kadınları nikahlayıp sonra onlarla temasta bulunmadan önce boşadığınızda, artık onlar için iddet saymanıza lüzum yoktur. Kendilerini geçindirin ve güzellikle serbest bırakın.
  50. Ey peygamber; Biz, mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah´ın sana ganimet olarak verdiği cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve bir de eğer mü´min bir kadın kendisini peygambere hibe eder de peygamber de onunla evlenmeyi isterse onuki bu, mü´minlerden ayrı olarak sadece sana has olmak üzeresenin için helal kıldık. Sana bir zorluk olmasın diye mü´minlerin eşleri ve sağ ellerinin malik oldukları hakkında ne hükmettiğimizi bildirdik. Ve Allah; Gafur, Rahim olandır.
  51. Onlardan istediğini bırakabilir, istediğini alabilirsin. Bırakmış olduklarından da arzu ettiğini almanda sana bir vebal yoktur. Bu, onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve kendilerine verdiğin şeylere razı olmaları için daha elverişlidir. Allah, kalblerimizde olanı bilir. Ve Allah; Alim, Halim olandır.
  52. Bundan sonra artık sana kadınlarla evlenmek ve güzellikleri hoşuna gitse de sağ elinin malik olduklarının dışında hiç birini başka bir eşle değiş tirmek helal değildir. Allah; her şeyi murakabe edendir.
  53. Ey iman edenler; Peygamber´in evlerine yemeğe çağrılmaksızın ve vakitli vakitsiz girmeyin. Ama davet olunursanız; girin ve yemeği yeyince de lafa dalmadan dağılın. Bu haliniz, Peygamber´i üzüyordu, o da size bir şey söylemeye çekiniyordu. Allah ise hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber´in eşlerinden bir şey istediğinizde; onu perde arkasından isteyin. Bu; sizin kalbleriniz için de, onların kalbleri için de daha temizdir. Allah´ın Rasulünü üzmeniz ve ondan sonra eşlerini nikahlamak asla caiz değildir. Çünkü bu; Allah katında büyük bir günahtır.
  54. Bir şeyi açıklasanız da, gizleseniz de muhakkak ki Allah; her şeyi bilendir.
  55. Peygamber´in eşlerine; babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, hizmetçi kadınları ve sağ ellerinin malik oldukları hususunda vebal yoktur. Ve Allah´tan korkun. Muhakkak ki Allah; her şeye şahid olandır.
  56. Muhakkak ki Allah ve melekleri, Peygamber´e salat ederler. Ey iman edenler; siz de O´nun üzerine salavat getiriniz ve onun için selamet dileyin.
  57. Muhakkak ki Allah´ı ve Rasulünü incitenlere Allah; dünya ve ahirette la´net etmiştir. Ve onlar için, horlayıcı bir azab hazırlamıştır.
  58. Mü´min erkekleri ve mü´min kadınları yapmadıkları bir şeyle incitenler; doğrusu bir iftirayı ve apaçık bir günahı yüklenmişlerdir.
  59. Ey peygamber; eşlerine, kızlarına ve mü´minlerin kadınlarına söyle: Üstlerine örtü alsınlar. Bu, onların tanınıp da incitilmemeleri için daha elverişlidir. Ve Allah; Gafur, Rahim olandır.
  60. Andolsun ki münafıklar, kalblerinde hastalık bulunanlar, şehirde bozguncu haberler yayanlar, buna son vermezlerse; muhakkak seni onlarla mücadeleye çağırırız da sonra çevrende az bir zamandan fazla kalamazlar.
  61. La´netlenmişlerdir. Nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve hemen öldürülürler.
  62. Allah´ın daha önceden geçenler hakkındaki sünnetidir. Sen, Allah´ın sünnetinde bir değişiklik bulamazsın.
  63. İnsanlar sana kıyametten sorarlar. De ki: Onun bilgisi ancak Allah katındadır. Ne bilirsin, belki de o saat yakında oluverir.
  64. Muhakkak ki Allah; kafirleri la´netlemiştir. Ve onlara çılgın alevler hazırlamıştır.
  65. Orada temelli kalırlar, ne bir dost ve ne de bir yardımcı bulamazlar.
  66. O gün, yüzleri ateşte çevrilirken; ne olurdu keşki Allah´a itaat etseydik, peygambere de itaat etseydik, derler.
  67. Ve dediler ki: Rabbımız; biz büyüklerimize ve yöneticilerimize itaat etmiştik. Onlar da bizi yoldan saptırdılar.
  68. Rabbımız; onlara, azabdan iki kat ver. Ve onları büyük bir la´netle la´netle.
  69. Ey iman edenler: Musa´ya eziyet vermiş olanlar gibi olmayın. Nitekim Allah, onu söyledikleri şeyden uzak tutmuştu. Ve o, Allah katında değerli idi.
  70. Ey iman edenler; Allah´tan korkun ve doğru söz söyleyin.
  71. Ki O da işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah´a ve Rasulüne itaat ederse; gerçekten büyük bir kurtuluşla kurtulmuştur
  72. Gerçekten Biz, emaneti; göklere, yeryüzüne ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten çekindiler. Ve korkup titrediler. Onu insan yüklendi. Doğrusu insan; pek zalim ve pek cahil oldu.
  73. Ta ki Allah; münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azaba uğratsın. Mü´min erkeklerle, mü´min kadınların da tevbelerini kabul buyursun. Ve Allah; Gafur, Rahim olandır.
Yazar: İskender Ali Mihr - Kur'ân-ı Kerim Lafz-ı ve Ruhu Tefsiri
  1. Ey Nebî (Peygamber), Allah´a karşı takva sahibi ol! Ve kâfirlere ve münafıklara itaat etme! Muhakkak ki Allah; Alîm´dir (en iyi bilen), Hakîm´dir (hüküm ve hikmet sahibi).
  2. Ve sana Rabbinden vahyedilene tâbî ol. Muhakkak ki Allah, yaptığınız şeylerden haberdardır.
  3. Ve Allah´a tevekkül et. Ve Allah, vekil olarak yeter.
  4. Allah bir adama göğsünde iki kalp kılmadı (yaratmadı). Zihar yaptığınız (sen bana benim annemin sırtı gibisin diyerek boşamak istediğiniz) zevcelerinizi sizin anneleriniz kılmadı. Ve evlâtlıklarınızı, sizin oğullarınız kılmadı. İşte bunlar sizin ağızlarınızdaki sözlerdir. Ve Allah hakkı söyler. Ve O, (Kendine ulaştıran) yola hidayet eder.
  5. Onları (evlâtlıklarınızı) babalarının namı ile çağırın. Bu, Allah´ın katında daha adaletlidir. Eğer onların babalarını bilmiyorsanız, o zaman onlar, dînde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Ve hata ettiğiniz şeylerden dolayı sizin için günah yoktur. Fakat kalplerinizin taammüden (kasten) yaptırdığı şeylerden (günah vardır). Ve Allah Gafûr´dur (günahları sevaba çeviren), Rahîm´dir (Rahîm esmasıyla tecelli eden).
  6. Nebî (Peygamber), mü´minler için kendi nefslerinden daha evlâdır (yakındır). Ve O´nun (Nebî´nin) zevceleri, onların anneleridir. Ve rahim sahipleri (akrabalar), onlar birbirlerine, Allah´ın Kitab´ında, mü´minlere ve muhacirlere yakın olduklarından daha yakındır. Ancak dostlarınıza iyilik yapmanız hariç. İşte bunlar, Kitab´ta satır satır yazılıdır.
  7. O zaman ki; Biz, nebîlerden onların misaklerini almıştık. Ve senden ve Hz. Nuh´tan ve Hz. İbrâhîm´den ve Hz. Musa´dan ve Meryemoğlu Hz. İsa´dan ve onlardan ağır bir misak aldık.
  8. Sadıklara sadakatlerini sorması içindir. Ve kâfirlere elîm bir azap hazırladı.
  9. Ey âmenû olanlar (Allah´a ulaşmayı dileyenler)! Allah´ın sizin üzerinizdeki ni´metini hatırlayın. Size (üzerinize) ordular gelmişti. O zaman, onların üzerine, rüzgâr ve sizin göremediğiniz ordular gönderdik. Ve Allah, yaptığınız şeyleri görendir.
  10. Onlar, sizin yukarınızdan ve aşağınızdan üzerinize geldiği ve gözlerin yıldığı ve kalplerin hançereye ulaştığı (yüreklerin ağza geldiği) zaman, Allah´a karşı zanlarda bulunuyordunuz.
  11. Orada mü´minler imtihan edildiler. Şiddetli sarsıntı ile sarsıldılar.
  12. Ve münafıklar ve kalplerinde maraz (hastalık, şüphe) bulunanlar: "Allah ve resûlü gururdan (aldatmaktan) başka bir şey vaadetmedi." diyorlardı.
  13. Ve onlardan bir taife (topluluk): "Ey Yesrib (Medine) halkı, sizin için (burada) duracak yer yok! Artık dönün." dedi. Onlardan (diğer) bir grup, peygamberden: "Muhakkak ki evlerimiz muhafazasızdır (korumasızdır)." diyerek izin istiyorlardı. Ve evleri korumasız değildi, sadece (savaştan) kaçmak istiyorlardı.
  14. Ve eğer onların üzerine, onun (şehrin) her tarafından girilseydi ve sonra da fitne (çıkarmaları) istenseydi, mutlaka ona (fitneye, karışıklığa) gelirlerdi (fitne çıkarırlardı). Pek azı hariç, orada kalmazlardı.
  15. Ve andolsun ki onlar, daha önce geri dönüp kaçmayacaklarına dair Allah´a ahd vermişlerdi. Ve Allah´ın ahdi bir mesuliyettir (sorumluluktur).
  16. De ki: "Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçarsanız firar (kaçış), size bir fayda sağlamaz. O zaman az bir süre hariç, metalandırılmazsınız."
  17. De ki: "Eğer Allah sizin için bir kötülük dilese, sizi Allah´tan kim korur (koruyabilir)? Veya sizin için rahmet dilese..." Onlar Allah´tan başka kendilerine dost ve yardımcı bulamazlar.
  18. Sizden muavvik olanları (Peygamber Efendimiz (S.A.V)´e yardıma mani olanları) ve kardeşlerine: "Bize gelin." diyenleri, Allah kesinlikle biliyordu. Ve onlar, pek azı hariç, savaşa gelmezler.
  19. Size karşı cimridirler. Fakat korku gelince, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimse gibi gözleri dönmüş olarak sana baktıklarını görürsün. Hayra karşı, keskin dilleri ile (yaralayıcı sözlerle) sizi incitirler. İşte onlar mü´min değildirler. Bu sebeple Allah, onların amellerini heba etti (yok etti). Ve işte bu, Allah´a göre çok kolay oldu.
  20. Onlar (münafıklar), birliklerin (düşman birliklerinin) gitmediğini sanıyorlar. Eğer birlikler gelseler, Arapların arasında olup (arasına karışıp), sizin haberlerinizi sormak isterlerdi. Ve şâyet sizin aranızda olsalardı, pek azı hariç, savaşmazlardı.
  21. Andolsun ki, sizin için ve Allah´a ve ahiret gününe (Allah´a ulaşma gününe) ulaşmayı dileyen ve Allah´ı çok zikredenler için, Allah´ın Resûl´ünde güzel bir örnek vardır.
  22. Ve mü´minler, (düşman) birliklerini gördükleri zaman: "Bu (zafer), Allah´ın ve O´nun Resûl´ünün vaadettiği şey. Allah ve O´nun Resûl´ü doğru söyledi." dediler. Ve bu, onların sadece îmânlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.
  23. Mü´minlerden bir kısım erkekler, Allah´a yaptıkları ahde (savaşta şehit oluncaya kadar sebat edeceklerine dair verdikleri söze) sadık kaldılar. Böylece onlardan bir kısmı verdiği sözü yerine getirdi (şehit oldu), bir kısmı da (şehit olmayı) bekliyorlar. Ve onlar, (ahdlerinden) bir şey değiştirmediler.
  24. (Bu), Allah´ın sadıkları sadakatlerinden dolayı mükâfatlandırması ve münafıklara azap etmesi veya dilerse tövbelerini kabul etmesi içindir. Muhakkak ki Allah, Gafûr´dur (mağfiret eden, günahları sevaba çeviren), Rahîm´dir (rahmet eden, Rahîm esmasıyla tecelli eden).
  25. Ve Allah, kâfirleri öfkeleriyle geri çevirdi, bir hayra nail olamadılar (gâlip gelemediler). Ve Allah, savaşta mü´minlere (onları gâlip kılarak) kâfi geldi. Ve Allah; Kaviyy´dir (kuvvetli), Azîz´dir (yüce, gâlip).
  26. Ve kitap ehlinden onlara arka çıkanları (yardım edenleri) kalelerinden indirdi. Ve onların kalplerine korku düşürdü. Bir kısmını öldürüyordunuz ve bir kısmını esir alıyordunuz.
  27. Ve sizi onların topraklarına, diyarlarına (ülkelerine), mallarına ve ayak basmadığınız arazilerine varis kıldı. Ve Allah herşeye kaadirdir.
  28. Ey Nebî (Peygamber)! Zevcelerine de ki: "Eğer dünya hayatını ve onun ziynetini istiyorsanız, o zaman gelin sizi metalandırayım (mehrinizi vereyim). Ve sizi güzel bir bırakışla boşayayım."
  29. Ve eğer siz, Allah´ı ve O´nun Resûl´ünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, o taktirde muhakkak ki Allah, aranızdan muhsin kadınlar için büyük ecir (mükâfat) hazırladı.
  30. Ey Peygamber Hanımları! İçinizden kim açıkça bir fuhuşla (kötülükle), gelirse (yaparsa), ona azap iki kat artırılır. Ve bu, Allah´a göre kolaydır.
  31. Ve sizden kim, Allah ve O´nun Resûl´üne kanitin olursa (huşû ile bağlanırsa) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa ona, ecrini iki kat veririz. Ve onun için Biz, kerim rızık hazırladık.
  32. Ey Peygamber Hanımları! Siz (diğer) kadınlardan biri gibi değilsiniz. Eğer takva sahibi iseniz artık sözü yumuşak söylemeyin (erkeklerle çekici bir şekilde konuşmayın). O taktirde kalbinde maraz (nifak, fitne, şehvet) bulunan kimse tamah eder (arzu duyar). Ve maruf (ciddî) söz söyleyin.
  33. Ve evlerinizde karar kılın (oturun). Evvelki cahiliyye zamanındaki gibi (ziynetlerinizi) açmayın. Namazı ikame edin ve zekâtı verin. Allah ve O´nun Resûl´üne itaat edin. Ey ehli beyt! Allah sadece sizden günahları gidermek ve sizi tertemiz temizlemek istiyor.
  34. Ve evlerinizde Allah´ın âyetlerinden okunanları ve hikmeti zikredin. Muhakkak ki Allah; Lâtif´tir (lütuf sahibi), Habîr´dir (herşeyden haberdar).
  35. Gerçekten İslâm olan (Allah´a teslim olan) erkekler ve İslâm olan kadınlar ve mü´min erkekler ve mü´min kadınlar, kanitin olan erkekler ve kanitin olan kadınlar, sadık erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (Rabbine) huşû duyan erkekler ve huşû duyan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar ve Allah´ı çok zikreden erkekler ve (çok) zikreden kadınlar! Allah, onlar için mağfiret ve azîm bir ecir (mükâfat) hazırladı.
  36. Ve mü´min erkek ve mü´min kadının, Allah ve O´nun Resûl´ü, onlar için bir işin olmasına hükmettiği (karar verdiği) zaman, kendi işlerinde seçim hakkı olamaz. Ve kim, Allah ve O´nun Resûl´üne asi olursa (itaat etmezse), o taktirde apaçık bir dalâlet ile sapmış olur.
  37. Ve Allah´ın, onu ni´metlendirdiği ve senin de kendisini ni´metlendirdiğin kişiye: “Zevceni (kendine) tut (boşama) ve Allah´a karşı takva sahibi ol.” demiştin. Allah´ın açıklayacağı şeyi nefsinde saklıyordun. Ve insanlardan korkuyordun (çekiniyordun). Allah, (Kendisinden) korkman (çekinmen) için daha çok hak sahibidir. Sonra Zeyd, ondan alâkasını kesince onu, seninle evlendirdik ki, evlâtlıklarının kendileriyle ilişkilerini kestikleri (boşadıkları) kadınların evlenmelerinde, mü´minlerin üzerinde bir zorluk olmasın diye. (Böylece) Allah´ın emri yerine getirilmiş oldu.
  38. Nebî için, Allah´ın O´na farz kıldığı şeyi (yerine getirmesinde) O´na bir güçlük yoktur. Daha önce gelip geçenler için de Allah´ın sünneti buydu. Allah´ın emri, taktir edilmiş bir kader idi (yerine getirildi).
  39. Onlar (nebîler, peygamberler), Allah´ın risaletini tebliğ ederler ve O´na huşû duyarlar ve Allah´tan başka hiç kimseden korkmazlar. Ve Allah, hesap görücü olarak kâfidir.
  40. Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah´ın Resûl´ü ve Nebîler´in (Peygamberler´in) Hatemi´dir (Sonuncusu). Allah, herşeyi en iyi bilendir.
  41. Ey âmenû olanlar! Allah´ı çok zikirle (günün yarısından fazla) zikredin.
  42. Ve O´nu, sabah akşam tesbih edin.
  43. Sizi (nefsinizin kalbini), karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, üzerinize salâvât (vasıtasıyla nur) gönderen, O ve O´nun melekleridir ki O, mü´minlere Rahîm´dir (Rahîm esmasıyla tecelli eden).
  44. O´na (Allah´a) kavuştukları gün onların tehiyyeti (mükâfatı) "selâm"dır. Ve onlara kerim (ikram edilen) bir ecir (mükâfat) hazırlanmıştır.
  45. Ey Nebî (Peygamber)! Muhakkak ki Biz, seni şahit, müjdeleyici ve nezir (uyarıcı) olarak gönderdik.
  46. Ve O´nun (Allah´ın) izni ile Allah´a davet eden ve nurlandırıcı sirac (kandil) olarak (gönderdik).
  47. Ve mü´minleri müjdele! Muhakkak ki onlar için Allah´tan büyük fazl vardır.
  48. Ve kâfirlere ve münafıklara itaat etme ve (onların) eziyetlerine aldırma ve Allah´a tevekkül et. Ve Allah, vekil olarak (sana) yeter.
  49. Ey âmenû olanlar (Allah´a ulaşmayı dileyenler)! Mü´min kadınları nikâh ettiğiniz, sonra da onları temas etmeden önce boşadığınız zaman artık sizin için onun iddetini sayacağınız bir müddeti yoktur. Böylece onları metalandırın (mehirlerini verin) ve onları güzel bir bırakışla boşayın.
  50. Ey Nebî (Peygamber)! Muhakkak ki Biz, ecirlerini (mehirlerini) verdiğin zevcelerini ve elinin (altında) malik olduğun, Allah´ın ganimet olarak sana verdiği (cariyelerini) helâl kıldık. Ve seninle beraber hicret eden amcanın kızları, halanın kızları, dayının kızları, teyzenin kızları ve nefsini Nebî (Peygamber) için hibe eden ve Nebî´nin (Peygamber´in) de onu almak istediği mü´min kadınları, (diğer) mü´minler hariç, sana özel olarak (helâl kıldık). Onlara (diğer mü´minlere) zevceleri ve ellerinin (altında) malik oldukları (cariyeleri) konusunda neyi farz kıldık, Biz biliriz. (Bu), senin üzerine bir zorluk olmaması içindir. Ve Allah, Gafûr´dur (mağfiret eden), Rahîm´dir (Rahîm esmasıyla tecelli eden).
  51. Onlardan dilediğini ertelersin, dilediğini yanına alırsın. Ve azlettiklerinden (bıraktıklarından) istediğini (tekrar) yanına almanda bundan sonra sana günah yoktur. Bu, onların gözlerinin aydın olması (sevinmeleri), onların hüzünlenmemesi ve bu onların hepsinin senin verdiğin şeylerden razı olmaları için en uygundur. Ve Allah, kalplerinizde olanları bilir. Allah, Alîm´dir (en iyi bilen), Halîm´dir.
  52. Bundan sonra sana (başka) kadınlar ve zevcelerinden birini, güzelliği hoşuna gitse bile (başka bir hanımla) değiştirmen helâl değildir. Elinin (altında) sahip oldukların (cariyeler) hariç. Ve Allah, herşeyi murakebe (denetleyen) edendir.
  53. Ey âmenû olanlar (Allah´a ulaşmayı dileyenler), size izin verilmedikçe Nebî´nin evlerine girmeyin! (Girmişseniz oyalanıp) yemeğin pişmesini beklemeyin. Fakat davet edildiğiniz zaman girin. Yemeğinizi yeyince hemen dağılın ve sohbet etmek istemeyin, söze dalmayın (izinsiz konuşmayın). İşte bu durum gerçekten Nebî´ye eziyet oluyordu. Fakat sizden hayâ ediyordu (utanıyordu). Allah, haktan hayâ duymaz (gerçeği açıklamaktan çekinmez). Onlardan (Peygamber Hanımları´ndan) bir şey sorduğunuz zaman perde arkasından sorun. Bu, sizin ve onların kalpleri için daha temizdir. Allah´ın Resûl´üne eziyet etmeniz ve bundan sonra O´nun zevcelerini nikâh etmeniz ebediyyen (helâl) olmaz. Muhakkak ki bu, Allah´ın katında çok büyük (günahtır).
  54. Bir şeyi açıklasanız da veya gizleseniz de muhakkak ki Allah, herşeyi en iyi bilendir.
  55. (Peygamber Eşleri´nin); babalarına, oğullarına, kardeşlerine, erkek kardeşlerinin oğullarına, kız kardeşlerinin oğullarına, kadınlara ve ellerinin (altında) malik oldukları (cariyelere) görünmeleri hususunda, onların üzerine günah yoktur. Allah´a karşı takva sahibi olun. Muhakkak ki Allah, herşeye şahittir.
  56. Muhakkak ki Allah ve melekleri, Nebî´ye (Peygamber´e) salat ederler. Ey âmenû olanlar (ölmeden önce Allah´a ulaşmayı dileyenler), siz (de) O´na salat edin! Ve (O´na) teslim olarak salat edin!
  57. Muhakkak ki Allah ve Resûl´üne eziyet edenlere, onlara Allah, dünya ve ahirette lânet etti. Ve onlar için muhin (alçaltıcı) bir azap hazırladı.
  58. Ve mü´min erkek ve mü´min kadınlara iktisap etmedikleri (haketmedikleri, bir suç işlemedikleri) halde eziyet edenler bu durumda buhtan (iftira) ve apaçık günah yüklenmiş oldular.
  59. Ey Nebî (Peygamber)! Zevcelerine, kızlarına ve mü´minlerin kadınlarına (mü´min kadınlara) söyle, cilbablarına sarınsınlar (örtünsünler). Bu, onların (cariye olmadıklarının, hür ve iffetli kadın olduklarının) bilinmesi ve onlara eziyet edilmemesi için daha uygundur. Ve Allah, Gafûr´dur (mağfiret eden), Rahîm´dir (Rahîm esmasıyla tecelli eden).
  60. Eğer münafıklar ve kalplerinde maraz (hastalık) bulunanlar ve şehirde yalan ve kötü haber yayanlar vazgeçmezlerse, elbette seni mutlaka onlara saldırtırız. Sonra az bir (zaman) hariç, orada sana komşu olamazlar (orada kalamazlar).
  61. Melunlar (lânete uğramış olanlar) nerede bulunursa yakalanırlar. Ve şiddetle (öldürüldükçe) öldürülürler.
  62. Daha önce geçmiş olanlar hakkında (da), Allah´ın sünneti (kanunu) budur. Ve Allah´ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın.
  63. İnsanlar sana o saati (kıyâmeti) soruyorlar. De ki: "Onun ilmi sadece Allah´ın indindedir." Ve sana bildirilmedi. Belki de o saat yaklaşmış olabilir.
  64. Muhakkak ki Allah, kâfirleri lânetledi. Onlar için alevli ateşi (cehennemi) hazırladı.
  65. Orada ebediyyen kalıcılardır (kalacak olanlardır). (Orada) bir dost ve bir yardımcı bulamazlar.
  66. Onların yüzlerinin, ateşin içinde (bir taraftan bir tarafa) çevrileceği gün: "Keşke biz Allah´a ve Resûl´e itaat etseydik." diyecekler.
  67. Ve cehennemde olanlar derler ki: "Yarabbi, muhakkak ki biz, sâdatlarımıza (dînde ileri gidenlerimize) ve küberamıza (büyüklerimize) itaat ettik. Ve böylece Senin yolundan (Sıratı Mustakîmi´nden) saptık."
  68. Rabbimiz, onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle lânetle.
  69. Ey âmenû olanlar, Musa (A.S)´a eziyet edenler gibi olmayın! Ve Allah, onu (Musa (A.S)´ı), onların söyledikleri şeylerden berî kıldı (temize çıkardı). Ve o, Allah´ın katında vecihti (yüzü aktı, şerefliydi).
  70. Ey âmenû olanlar, Allah´a karşı takva sahibi olun ve sedîd (doğru) söz söyleyin!
  71. (Böylece) sizin için amellerinizi ıslâh etsin (salih amele çevirsin). Günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve kim, Allah´a ve O´nun Resûl´üne itaat ederse, o taktirde fevzül azîm (en büyük mükâfat) ile kurtulmuş olur.
  72. Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.
  73. (Bu), Allah´ın münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azaplandırması ve mü´min erkeklerin ve mü´min kadınların tövbelerini kabul etmesi içindir. Allah Gafûr´dur (mağfiret eden, günahları sevaba çeviren), Rahîm´dir (Rahîm esması ile tecelli eden).
Yazar: Muhammed Esed - Kur'an Mesajı Meal-Tefsir
  1. Ey Peygamber! Allah´a karşı sorumluluğunun bilincinde ol; hakikati inkar edenlerin ve ikiyüzlülerin söylediklerine uyma! Şüphesiz Allah her şeyi tam bilendir, hikmet sahibidir.
  2. (Yalnız) Rabbinden sana vahiy yoluyla gelene uy, çünkü (ey insanlar,) Allah yaptığınız her şeyden tam haberdardır.
  3. (Sadece) Allah´a güvenin, hiç kimse Allah kadar güvene layık olamaz.
  4. Allah hiç kimseye tek bedende iki kalp vermemiştir ve (aynı şekilde,) "kendiniz için annelerinizin bedeni kadar haram" saydığınız eşlerinizi hiçbir zaman sizin (gerçek) anneleriniz kılmamış ve evlatlıklarınızı da (gerçek) çocuklarınız saymamıştır, bunlar ağzınıza doladığınız boş laflar(ın işaretlerin)den başka bir şey değildir; halbuki Allah (mutlak) doğruyu söyler ve (size) doğru yolu ancak O gösterir.
  5. (Evlatlık aldığınız çocuklara gelince,) onları (gerçek) babalarının isimleri ile çağırın! Bu, Allah nezdinde daha adaletli (bir davranış)tır; eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, onları din kardeşleriniz ve arkadaşlarınız (olarak görün). Ama bu konuda yanılırsanız bir günah işlemiş olmazsınız, (asıl önemli olan) kalplerinizden geçendir, çünkü Allah gerçekten çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
  6. Peygamber, müminler üzerinde, onlar(ın kendileri üzerinde sahip olduğun)dan daha büyük hak sahibidir ve (onu bir baba gibi gördüklerinden) Peygamber´in eşleri onların anneleridir, (bu şekilde) yakın olanlar, Allah´ın buyruğu gereğince, birbirleri üzerinde (Yesrib´deki) müminlerden ve (Allah rızası için oraya) göç etmiş olanlardan daha fazla hak sahibidirler. Ancak (öteki) yakın dostlarınıza karşı da en güzel şekilde davranmalısınız, bu (da) Allah´ın buyruğu gereğidir.
  7. Ve bir zaman Biz bütün peygamberlerden sağlam taahhütler almıştık. Senden, (ey Muhammed,) ve Nuh´dan, İbrahim´den, Musa´dan ve Meryem oğlu İsa´dan. Onların (hepsinden) güçlü, sağlam bir taahhüt aldık,
  8. ki, (zamanın bitiminde) O, bu hak davanın temsilcilerine hakikate sadık kalmalarını(n yeryüzünde nasıl bir karşılık gördüğünü) sorabilsin. Ve O, hakikati inkar edenlerin tümü için acı bir azap hazırlamıştır!
  9. Siz ey imana ermiş olanlar! (Düşman) orduları üzerinize geldiğinde Allah´ın size bahşettiği nimetleri hatırlayın, ki o zaman üzerlerine bir kasırga ve göremediğiniz (semavi) ordular göndermiştik ama Allah yaptığınız her şeyi görmekteydi.
  10. Onlar yukarıdan ve aşağıdan üzerinize geldiklerinde ve gözler(inizin) feri kaybolup yürekler(iniz) ağzınıza geldiğinde ve Allah hakkında en çelişik düşünceler aklınızdan (bir bir) geçtiğinde (neler hissettiğinizi hatırlayın):
  11. (İşte) orada ve o anda müminler sınandı ve şiddetli bir şok ile sarsıldılar.
  12. Ve ikiyüzlüler ile kalpleri hastalıklı olanların (birbirlerine), "Allah ve Elçisi bize sadece boş vaadlerde bulunmaktalar" dedikleri zaman(ki durumu hatırla!)
  13. Ve (hatırla) içlerinden bazısı şöyle demişti: "Ey Yesrib halkı! Burada (düşmana) karşı koyamazsınız, (evlerinize) geri dönün!" O arada içlerinden bir grup da, "Evlerimiz (saldırılara) açık durumda!" diyerek Peygamber´den izin istemişti halbuki evleri (aslında saldırıya) açık değildi: tek amaçları kaytarmaktı.
  14. Eğer şehirleri saldırıya uğrasaydı ve (düşman tarafından) fitne çıkarmaları istenseydi, (ikiyüzlüler) hiç tereddüt etmeden bunu hemen yaparlardı;
  15. halbuki daha önce (mesajına) sırt çevirmeyeceklerine dair Allah´ın huzurunda söz vermişlerdi. Allah´a verilen söz(ün hesabı) mutlaka sorulacaktır.
  16. De ki: "(Tabii bir ölümle) ölmekten yahut (savaşta) öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size bir fayda vermez; çünkü başarsanız bile hayatın zevkini ancak çok kısa bir süre tadarsınız!"
  17. De ki: "Allah size bir zarar vermek istese, sizi O´ndan kim koruyabilir? Yahut rahmetini bağışlamak istese (kim mani olabilir?)" Allah´tan başka bir yardımcı ve koruyucu bulamayacaklar(ını bilmezler mi?)
  18. Allah, içinizden başkalarını (O´nun yolunda savaşmaktan) alıkoyanları da; kendileri savaşa pek az katıldıkları halde kardeşlerine, "Bizimle gelin (ve düşmana karşı koyun)!" diyenleri de iyi bilir,
  19. ve (böyleleri) size yapılan yardımı kıskanırlar. Ama sonra bir tehlike ile karşılaşınca da, ölümün gölgesinde yaşayan biri gibi, (korkuyla) gözleri dönmüş bir şekilde, (ey peygamber, yardım dilemek için) sana baktıklarını görürsün: tehlike geçince de iyiliğinizi çekemeyip siz (müminleri) sivri dilleri ile incitirler! Bu (gibi) insanlar, iman etmiş değillerdir, bu yüzden Allah onların yaptıklarını boşa çıkarır, bu Allah için kolaydır.
  20. Onlar Müttefiklerin (gerçekten) çekilmediklerini zannediyorlardı; ve Müttefikler geri dönecek olsalar, bunlar, (bu iki yüzlüler,) çölde bedeviler arasında kalıp sizin hakkınızda (ey müminler, uzaktan) haber almayı tercih ederlerdi; aranızda bulunsalar bile, (sizin yanınızda) savaşır görünmekten başka bir şey yapmazlardı.
  21. Gerçek şu ki, Allah´ı ve Ahiret Günü´nü (korku ve umutla bekleyen) ve O´nu her daim anan kimseler için Allah´ın Elçisi güzel bir örnek teşkil eder.
  22. (İşte böyle,) Müttefikleri(n kendilerine doğru ilerlediklerini) görünce, müminler "Bu, Allah´ın ve Rasulü´nün bize vaad ettiğidir!" ve "(Demek ki) Allah ve Rasulü doğru söylemiş!" dediler ve bu, onların sadece imanlarını ve Allah´a teslimiyetlerini arttırdı.
  23. Müminler arasında öylesi var ki Allah´ın huzurunda verdiği sözü (her zaman) yerine getirir; kimi (ölüme gitmek suretiyle) ahitlerini yerine getirmiştir, kimi de (kararlarından) vazgeçmeden (ahitlerini yerine getirmeyi) beklemektedir.
  24. (İnsan bu tür sınamalara tabi tutulmaktadır ki) Allah, sadakat gösterenleri sözlerini tutmalarından dolayı ödüllendirsin, iki yüzlüleri de -dilerse- azaba çarptırsın yahut (pişmanlık duyarlarsa) tevbelerini kabul etsin; Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, rahmet sahibidir!
  25. Allah, böylece, hakikati inkara şartlanmış olanları bütün öfke ve hiddetleri içinde yüzüstü bıraktı; onlar hiçbir fayda elde edemediler, çünkü savaşta müminler(i korumay)a Allah´ın yardımı yetti, gördüler ki Allah güçlüdür ve kudret sahibidir.
  26. (ve gördüler ki) saldırganlara yardım eden geçmiş vahiylerin mensuplarını kalelerinden çekip çıkardı ve kalplerine korku saldı; böylece bir kısmını öldürdünüz, bir kısmını da esir aldınız;
  27. O, sizi onların topraklarına, evlerine ve mallarına mirasçı yaptı; ve henüz ayak basmadığınız topraklarını (size vaad etti). Allah her şeye kadirdir.
  28. Ey Peygamber! Eşlerine söyle: "Eğer siz (yalnız) bu dünya hayatını ve onun cazibesini istiyorsanız, gelin size istediğinizi vereyim ve (sonra da) sizi uygun bir şekilde salayım.
  29. Yok eğer Allah´ı, Elçisi´ni ve ahiret hayatının (güzelliklerini) istiyorsanız, (bilin ki) Allah, içinizden güzel işler yapanlar için büyük bir ödül hazırlamıştır!"
  30. Ey Peygamber eşleri! Sizden kim açık bir hayasızlıkta bulunmuş olursa, onun (öteki dünyadaki) azabı, (başka günahkarların azabının) iki katı olur, bu Allah için kolaydır.
  31. Öte yandan, hanginiz Allah´a ve Elçisi´ne samimiyetle itaat eder ve doğru, yararlı işler yaparsa onu iki kat ödüllendiririz, onun için (öteki dünyada) en muhteşem rızıkları hazırlayacağız.
  32. Ey Peygamber eşleri! Siz (öteki) kadınlar gibi değilsiniz, eğer Allah´a karşı sorumluluğunuzun bilincine (hakkıyla) sahip olursanız. O halde, edalı bir şekilde konuşmayın ki kalplerinde maraz olanlar (size karşı) bir arzuya kapılmasın, daima yerinde ve uygun şekilde konuşun.
  33. Evlerinizde sessizce oturun, eski cahiliye günlerindeki gibi cazibenizi sergilemeyin; namazlarınızda dikkatli ve devamlı olun, arındırıcı yükümlülüklerinizi ifa edin, Allah´a ve Elçisi´ne itaat edin. Ey (Peygamber´in) ev halkı, Allah sizden yalnızca çirkinlikleri gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
  34. Evlerinizde okunan Allah´ın mesajlarını ve (O´nun) hikmetini hatırlayın: şüphesiz Allah (hikmetinde) akıl sır ermez bir derinlik sahibidir, her şeyden haberdardır.
  35. Gerçek şu ki, Allah´a teslim olmuş bütün erkekler ve kadınlar, inanan bütün erkekler ve kadınlar, kendilerini adamış bütün erkekler ve kadınlar, sözlerine sadık bütün erkekler ve kadınlar, sıkıntılara göğüs geren bütün erkekler ve kadınlar, (Allah´ın karşısında) güçsüzlüğünü anlayan bütün erkekler ve kadınlar, karşılıksız yardımda bulunan bütün erkekler ve kadınlar, nefislerini kontrol eden bütün erkekler ve kadınlar, iffetleri üzerine titreyen bütün erkekler ve kadınlar ve Allah´ı durmaksızın anan bütün erkekler ve kadınlar için, (evet,) bunlar(ın tümü) için Allah, mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.
  36. Allah ve Elçisi bir konuda hüküm verdikten sonra artık inanmış bir erkek ve kadının kendileriyle ilgili konularda tercih serbestisi yoktur; (bu, hakkı kendinde görerek) Allah´a ve Elçisi´ne isyan eden kimse, apaçık bir sapkınlığa düşmüş olur.
  37. Ve bir zaman, (ey Muhammed,) Allah´ın lütufta bulunduğu ve senin de iyilik ettiğin kişiye, "Eşini terk etme ve Allah´a karşı sorumluluğunun bilincinde ol!" demiştin. Ve (böylece) Allah´ın yakında aydınlığa çıkaracağı şeyi içinde gizlemiştin; çünkü insanlar(ın ne düşüneceklerin)den çekiniyordun, oysa çekinmen gereken yalnız Allah olmalıydı! (Fakat) sonra Zeyd o kadınla beraberliğini sona erdirdiğinde onu seninle evlendirdik ki (gelecekte) evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlar(la evlendikleri) için müminler suçlanmasın. Ve Allah´ın buyruğu (böylece) yerine getirilmiş oldu.
  38. (O halde,) Allah´ın kendisi için takdir ettiği şeyi (yapmasından dolayı) Peygamber´e hiçbir suç isnad edilemez. (Gerçekte, bu) sizden önce gelip geçenler için de Allah´ın bir uygulamasıydı; ve (şunu unutma ki) Allah´ın iradesi mutlaka tecelli eder.
  39. (Ve bu,) Allah´ın mesajlarını (dünyaya) tebliğ edenler, O´ndan korkanlar ve O´ndan başka kimseden korku duymayanlar (için de geçerli olan Allah´ın adetidir), hiç kimse Allah kadar, (insanların yaptıkları için) hesap sorucu değildir!
  40. (Ve bilin ki, ey müminler,) Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir, fakat o, Allah´ın Elçisi ve bütün peygamberler´in sonuncusu´dur. Ve Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
  41. Siz ey imana ermiş olanlar! Allah´ı çokça anın,
  42. ve sabah akşam O´nun şanını yüceltin.
  43. O, size (kendi mesajlarını taşıyan) melekleriyle nimetlerini bahşeder ki sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın. Ve O, müminler için rahmet kaynağıdır.
  44. O´na kavuşacakları Gün "Selam" hitabıyla karşılanacaklardır ve Allah, onlar için en güzel ödülü hazırlamıştır.
  45. (Sana gelince,) ey Peygamber, unutma ki Biz seni (hakikatin) bir şahidi, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik,
  46. (herkesi) O´nun izniyle Allah´a çağıran ve ışık saçan bir kandil olarak.
  47. (O halde,) müminlere kendilerini Allah´tan büyük bir lütuf beklediğini müjdele;
  48. hakikati inkar edenler ve ikiyüzlüler(in değerlerin)e uyma ve onların incitici sözlerine aldırma! (Yalnız) Allah´a güven! Hiç kimse Allah kadar güven verici olamaz.
  49. Siz ey imana ermiş olanlar! Mümin kadınlarla evlenir ve fakat onlara dokunmadan boşarsanız, onlar adına bir iddet dönemi hesaplamaya ve (onlardan bunu) beklemeye hakkınız yoktur; o halde (hemen) ihtiyaçlarını karşılayın ve en güzel şekilde bırakın.
  50. Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin eşlerini ve Allah´ın sana bahşettiği savaş esirleri arasından sağ elinin altında bulunanları sana helal kıldık. Ve seninle birlikte (Yesrib´e) göç etmiş olan amcalarının ve halalarının kızlarını, dayılarının ve teyzelerinin kızlarını; ve kendilerini Peygamber´e özgür iradeleriyle teklif eden, Peygamber´in de almak istediği mümin kadınları (da sana helal kıldık): (bu sonuncusu) yalnız sana özgü bir imtiyazdır, öteki müminler için değil, (zaten) onlara eşleri ve sağ ellerinin altında bulunanlar konusunda yapmaları gerekeni bildirdik. (Ve) artık sen (gereksiz) bir endişeye kapılmamalısın, şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
  51. (Şunu bil ki,) onlardan dilediğini bir süre yanından uzaklaştırabilirsin ve dilediğini de yanına alabilirsin; ve (bir süre) uzaklaştırdıklarından birini yeniden istemende bir vebal yoktur: bu, (seni her gördüklerinde) gözlerinin parlamasını ve (gözden çıkarıldıkları zaman) üzülmemelerini ve onlara vermek zorunda olduğun her şeyden hoşnutluk duymalarını sağlar: çünkü (yalnız) Allah kalplerinizden geçeni bilir; ve Allah her şeyi bilendir, halimdir.
  52. Bundan sonra (başka) hiçbir kadın sana helal değildir -onları(n hiçbirini) başka kadınlarla, güzellikleri seni fazlasıyla cezbetse de, değiştirme(ne izin verilmemiştir)- (halen) sahip oldukların dışında (hiç biri sana helal değildir). Allah her şeyi görüp gözetendir.
  53. Siz ey imana ermiş olanlar! İzin verilmedikçe Peygamber´in evlerine girmeyin ve yemek için (davet edildiğiniz zaman erkenden) gidip hazırlanmasını beklemeye kalkışmayın, çağrıldığınızda (en uygun zamanda) girin, yemeği yiyince hemen ayrılın, lafa dalmayın. Bu durum Peygamberi üzebilir, ama sizden (gitmenizi istemeye de) çekinebilir fakat Allah doğru(yu size öğretmek)ten çekinmez. (Peygamber´in eşlerine gelince,) onlardan bir şey isteyeceğiniz vakit perde arkasından isteyin! Bu hem sizin kalplerinizin, hem de onlarınkinin temizliğini pekiştirir. Ayrıca sizin Allah´ın Elçisi´ni üzmeniz ve onun vefatından sonra eşlerini nikahlamanız caiz değildir, doğrusu bu, Allah nazarında büyük bir günahtır.
  54. Bir şeyi açıktan da, gizli de yapsanız, (unutmayın ki,) Allah her şeyi hakkıyla bilir.
  55. (Fakat) onların babalarına, oğullarına, kardeşlerine, erkek kardeşlerinin veya kız kardeşlerinin oğullarına, kadın hizmetçilerine yahut sağ ellerinin sahip olduğu (kadın köleleri)ne (serbestçe görünmelerinde) bir mahzur yoktur. Ama (ey Peygamber eşleri, her zaman) Allah´a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun; şüphesiz Allah, her şeye şahittir.
  56. Allah ve melekleri, şüphesiz, Peygamberi kutsarlar: (o halde) ey iman etmiş olanlar, siz de o´nu kutsayın ve kendinizi (o´nun rehberliğine) tam bir teslimiyetle terk edin!
  57. Allah´ı ve Rasulü´nü (bilerek) incitenlere gelince; Allah onları bu dünyada ve ahirette (rahmetinden) yoksun bırakacak ve onlar için alçaltıcı bir azap hazırlayacaktır.
  58. Mümin erkekleri ve mümin kadınları yapmadıkları bir fiilden dolayı suçlayanlara gelince, onlar iftira atma suçu işlemiş ve böylece açık bir günaha girmiş olurlar.
  59. Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve (öteki) bütün mümin kadınlara (toplum içine çıktıklarında) dış kıyafetlerini üzerlerine almalarını söyle! Bu, onların (temiz kadınlar olarak) tanınmalarını ve rahatsız edilmemelerini temin eder. Ama (unutma ki) Allah, çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır!
  60. İşte böyle, eğer ikiyüzlüler, kalplerinde hastalık olanlar ve yalan haberler yayarak (Peygamber´in) kent(in)de huzursuzluk çıkaranlar (düşmanca hareketlerinden) vazgeçmezlerse (ey Muhammed,) onlar üzerinde üstünlük kurmanı sağlarız, o zaman bu (kentte) sana çok az bir süre komşu kalacaklardır:
  61. ve onlar, Allah´ın rahmetinden yoksun olduklarından görüldükleri yerde yakalanacaklar ve teker teker ortadan kaldırılacaklardır.
  62. Daha önce gelip geçen (bu tür günahkar)lar için Allah´ın tatbik ettiği yol budur; ve sen Allah´ın tatbikatında bir değişiklik göremezsin!
  63. İnsanlar sana Son Saat hakkında soracaklar. De ki: "Onun bilgisi Allah katındadır; senin bütün bildiğin ise, Son Saat´in yakın olduğudur!"
  64. Gerçek şu ki, Allah hakikati inkar edenleri rahmetinden kovmuş ve onlar için yakıcı bir ateş hazırlamıştır;
  65. Onlar orada sonsuza kadar kalacaklar, ne bir dost, ne de bir yardımcı bulamayacaklardır.
  66. Yüzlerinin ateşte darmadağın olduğu o Gün, "Eyvah" diye feryad ederler, "keşke Allah´a itaat etseydik, keşke Elçi´ye uysaydık!"
  67. Ve "Ey Rabbimiz!" diyecekler, "Biz liderlerimize ve ileri gelenlere uyduk, bizi doğru yoldan uzaklaştıranlar onlardır!
  68. Ey Rabbimiz! Onlara iki misli azap çektir ve rahmetinden tamamen mahrum bırak!"
  69. Siz ey imana ermiş olanlar! Musa´ya eziyet eden (İsrailoğulları) gibi olmayın; (unutmayın ki) Allah, (onu kendisine karşı veya kendisi hakkında) ileri sürdükleri iddialardan temize çıkardı çünkü o, Allah katında büyük şeref ve itibar sahibiydi.
  70. Siz ey iman etmiş olanlar! Allah´a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve (her zaman) hakkı ve doğruyu konuşun;
  71. (o zaman,) Allah işlerinizi değerli kılar ve günahlarınızı affeder. Ve (bilin ki) kim Allah´a ve Rasulü´ne itaat ederse büyük bir zafere erişmiş olur.
  72. Gerçek şu ki, Biz (akıl ve irade) emaneti(ni) göklere, yere ve dağlara sunmuştuk; ama (sorumluluğundan) korktukları için onu yüklenmeyi reddettiler. O (emanet)i insan üstlendi; zaten o, daima haksızlığa ve akılsızlığa son derece meyyal biridir.
  73. (İşte böylece) Allah, ikiyüzlü erkek ve kadınlara ve kendisine eş koşan erkek ve kadınlara azab edecektir. Ve mümin erkeklere ve mümin kadınlara rahmetiyle yönelecek olan (da) Allah´tır. Allah gerçekten çok bağışlayıcıdır, bir rahmet kaynağıdır!
Yazar: Ömer Nasuhi Bilmen - Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali
  1. Ey Peygamber! Allah´tan korkmaya devam et ve kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphe yok ki Allah alîm, hakîm bulunuyor.
  2. Ve sana Rabbinden vahyolunana tâbi ol! Muhakkak ki Allah ne yapar olduğunuzdan haberdardır.
  3. Ve Allah´a tevekkülde bulun. Vekil olmaya Allah kâfidir.
  4. Allah bir kişi için içerisinde iki kalp yaratmamıştır. Ve kendilerinden müzaherede bulunduğunuz zevcelerinizi sizin valideleriniz kılmamıştır ve evlatlıklarınızı da sizin oğullarınız kılmış değildir. O sizin ağızlarınızdaki bir lâkırdınızdır. Ve Allah hakkı söyler ve O, doğru yola irşad buyurur.
  5. Onları babaları namına çağırınız. Bu, Allah katında adâlete daha yakındır. Eğer onların babalarını bilmiyorsanız artık onlar sizin dinde kardeşlerinizdir ve dostlarınızdır. Ve sizin için kendisinde hata ettiğiniz şeyden dolayı bir günah yoktur. Fakat kalplerinizin kastettiği şeyden (dolayı günah vardır) ve Allah Teâlâ çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.
  6. Peygamber, mü´minlere kendi nefslerinden daha mukaddemdir. Ve onun refikaları da mü´minlerin valideleridir. Karabet sahipleri de Allah´ın kitabında birbirlerine diğer mü´minlerden ve muhacirlerden daha yakındır. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapacak olmanız müstesna. Bu, kitapta yazılmış bulunmaktadır.
  7. Ve yâd et ki, Biz peygamberlerden misâklarını almıştık ve senden ve Nûh´tan ve İbrahim´den ve Mûsa ile Meryem´in oğlu İsâ´dan da (misâk almıştık) ve onlardan pek mühim bir misâk (ahd ü peyman) almış olduk.
  8. Tâ ki, o sâdıklara sadâkatlarından sual etsin ve kâfirler için de pek acıklı bir azap hazırlamıştır.
  9. Ey imân edenler! Allah´ın üzerinize olan nîmetini yâd ediniz. O vakit ki, size (düşmanlarınız tarafından) ordular gelmişti. Biz de onların üzerlerine hemen bir rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Ve Allah ne yapar olduğunuzu görüyordu.
  10. O vakit ki, size hem üstünüzden gelmişlerdi hem de aşağı tarafınızdan ve o vakit ki, gözler kaymış ve yürekler gırtlaklara kavuşmuştu ve Allah´a türlü türlü zanlar ile zanda bulunuyordunuz.
  11. İşte orada mü´minler imtihana tutulmuşlardı ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.
  12. Ve o vakit münafıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar diyordu ki, «Allah ve Resûlü bize bir aldatıştan başka vaadetmiş olmadı».
  13. Ve o vakit onlardan bir tâife demişti ki: «Ey Yesrib ahalisi! Sizin için bir duracak yer yok. Artık geri dönünüz». Ve onlardan bir zümre de Peygamberden izin isteyerek diyorlardı ki: «Muhakkak evlerimiz açıktır.» Halbuki, onlar açık değildi. Onlar firar etmekten başka bir şey dilemiş olmuyorlardı.
  14. Eğer onların üzerlerine her taraflarından girilse, sonra da kendilerinden fitne istenilecek olsa idi elbette onu (meydana) getirirlerdi ve bu hususta ancak pek az tevakkuf ederlerdi.
  15. Halbuki, onlar geriye dönmeyeceklerine dair evvelce Allah´a kat´iyyen taahütte bulunmuşlardı. Allah için yapılan bir taahhüt ise sorulmuş olacaktır.
  16. De ki: «Eğer ölümden veya öldürülmekten firar ederseniz, o firar size asla fâide vermez. Ve o vakit pek azdan başka istifade ettirilmezsiniz.»
  17. De ki: «Sizin için bir fenalık dilerse veya sizin için bir rahmet dilerse sizi Allah´tan saklayacak olan kimdir? Ve onlar kendileri için Allah´tan başka bir velî ve bir yardımcı bulamaz.»
  18. Muhakkak ki, Allah içinizden (sizi) geri bırakanları ve kardeşlerine, «Bize gelin,» diyenleri bilir. Halbuki onlar savaşa gelmezler; birazı müstesna!
  19. Size karşı pek cimridirler. Sonra korku gelince onları görecek olursun ki, sana bakıveriyorlar, ölümden üstüne baygınlık çökmüş kimse gibi gözleri döner bir halde bulunur. Vaktâ ki, korku gitmiş olur, hayra karşı cimriler olarak keskin keskin dilleriyle size şiddetli sözler söylerler. İşte onlar imân etmediler. Artık Allah da onların amellerini mahvetmiştir ve bu, Allah´a göre kolay olmuştur.
  20. Sanırlar ki, (düşman) orduları gitmemiştir. Ve eğer ordular gelecek olsa arzu ederlerdi ki çölde bedeviler içinde bulunup size ait haberleri soruversinler. Ve eğer sizin aranızda bulunacak olsalar, pek azdan başka mukatelede bulunmazlar.
  21. Andolsun ki, sizin için Resûlullah´da bir güzel nûmune-i imtisal vardır, Allah´ı ve ahiret gününü uman ve Allah´ı çokça zikreden zât için.
  22. Vaktâ ki mü´minler orduları gördüler, dediler ki: «Bu, bize Allah´ın ve O´nun Resûlünün vaadettiğidir ve Allah ve Resûlü doğru buyurmuştur.» Ve onlar için başka değil, imânı ve teslimiyeti arttırmış olur.
  23. Mü´minlerden bir kısım erler vardır ki, Allah´a karşı üzerine muâhedede bulundukları şeyde sâdık oldular. Artık onlardan öylesi vardır ki, nezrini ödedi ve onlardan öylesi de vardır ki, gözetiyor. Hiçbir tebdîl ile tebdîlde bulunmadılar.
  24. Tâ ki, Allah sâdıkları sadâkatları sebebiyle mükâfaatlandırsın. Münafıkları da dilerse muazzep kılsın veya onlara tevbe nâsib etsin. Şüphe yok ki, Allah çok yarlığayıcıdır, çok merhametlidir.
  25. Ve Allah, kâfir olan kimseleri pürgazap oldukları halde geri çevirdi, bir hayra kavuşmadılar. Ve Allah, mü´minlere savaşta muvaffak olmaları için kafî oldu. Ve Allah Teâlâ pek kuvvetlidir, pek galiptir.
  26. Ve ehl-i kitaptan olup da onlara müzaherette bulunanları kal´alarından indirdi ve kalplerine korku düşürdü. Bir tâifeyi öldürüyordunuz, bir tâifeyi de esir alıyordunuz.
  27. Ve sizi onların yerlerine ve yurtlarına ve mallarına ve daha kendisine ayak basmadığınız bir yere varis kıldı ve Allah Teâlâ her şey üzerine tamamıyla kâdir bulunmaktadır.
  28. Ey Peygamber! Zevcelerine de ki: «Eğer siz dünya hayatını ve ziynetini diliyorsanız haydi geliniz, size müt´anızı vereyim ve sizi bir güzelce salıvermekle salıvereyim.»
  29. «Ve eğer siz, Allah´ı ve Resülünü ve ahiret yurdunu diliyor iseniz, elbette ki Allah sizlerden güzel amellerde bulunanlar için büyük bir mükâfaat hazırlamıştır.»
  30. Ey Peygamberin refikaları! Sizden hangi biri haddizatında zahir bir kötülüğü vücuda getirirse onun için azap, iki katlanır. Ve bu, Allah´a kolay olmuştur.
  31. Ve kim ki, sizden Allah için ve Peygamberi için itaat ederse ve sâlih amelde bulunursa ona mükâfaatını iki defa veririz ve onun için bir kerîm rızk hazırlamışızdır.
  32. Ey Peygamberin zevceleri! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsinizdir, eğer muttakî bulunuyor iseniz. Lâkırdıyı yumuşakça yapmayınız, sonra kalbinde bir fesat bulunan tamaha düşer. Ve maruf söz söyleyin.
  33. Ve hanelerinizde karar ediniz ve evvelce câhiliye zamanındaki açılış gibi açılıvermeyiniz ve namazı dosdoğru kılınız ve zekâtı veriniz ve Allah´a ve Peygamberine itaat ediniz. Ve ey Ehl-i beyt, Allah sizden ancak kiri götürmek ve sizi tertemiz kılmak dilemektedir.
  34. Ve hanelerinizde Allah´ın âyetlerinden ve hikmetten tilâvet olunanları hatırlayınız. Şüphe yok ki, Allah latîf, habîr bulunmaktadır.
  35. Şüphe yok ki, İslâmiyet´i kabul eden erkekler ve İslâmiyet´i kabul eden kadınlar ve imân eden erkekler ve imân eden kadınlar ve taate müdavim erkekler ve taate devam eden kadınlar ve sadâkatli erkekler ve sadâkatli kadınlar ve sabırlı erkekler ve sabırlı kadınlar ve hak için mütevazi erkekler ve tevazuda bulunan kadınlar ve sadaka veren erkekler ve tasaddukta bulunan kadınlar ve oruç tutan erkekler ve oruçlu kadınlar ve namuslarını muhafaza eden erkekler ile kadınlar ve Allah Teâlâ´yı çokça zikreden erkekler ve zikreyleyen kadınlar (var ya). Onlar için Allah Teâlâ bir mağfiret ve pek büyük bir mükâfaat hazırlamıştır.
  36. Ve bir mü´min ve bir mü´mine için sahih değildir ki, Allah ve Resûlü bir işe hükmettiği vakit onlar için kendi işlerinden dolayı (o hükm-ü ilâhîye karşı) bir muhayyerlik olsun. Ve her kim Allah´a ve Peygamberine isyan ederse artık apaçık bir sapıklık ile sapıtmış olur.
  37. Ve hatırla o zaman ki, O kendisine Allah´ın in´am ettiği ve senin de kendisine in´am ettiğin kimseye, «Zevceni kendin için tut ve Allah´tan kork,» diyordun ve kendi içerinde Allah´ın açığa çıkaracağı şeyi gizliyordun ve nâstan korkuyordun. Halbuki, korkmaya en ziyâde layık olan Allah´tır. Sonra Zeyd, o kadından alakasını nihâyete erdirince onu seninle evlendirdik. Tâ ki oğulluklarının alakalarını zevcelerinden kestikleri zaman o zevcelerde mü´minler üzerine bir darlık (bir günah) olmasın. Ve Allah´ın emri yerine getirilmiş oldu.
  38. Allah´ın kendisi için mukadder kıldığı bir şeyde peygamber üzerine bir güçlük yoktur. Evvelce gelip geçmiş olanların haklarındaki sünnet-i ilâhiye gibi . Ve Allah´ın emri yerine getirilmiş bir kader bulunmaktadır.
  39. Onlar ki, Allah´ın gönderdiklerini tebliğ ederler ve O´ndan korkarlar ve Allah´tan başka bir kimseden korkmazlar ve hesap görücü olmaya da Allah kâfidir.
  40. Muhammed (aleyhisselâm) sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir, velâkin Allah´ın resûlüdür ve peygamberlerin hatemidir ve Allah her şeyi tamamen bilendir.
  41. Ey imân etmiş olanlar! Allah´ı çokça zikr ile zikrediniz.
  42. Ve O´na sabah ve akşam tesbihte bulunun.
  43. O, o (Hâlık-ı kerîm)dir ki, sizi zulmetlerden nûra çıkarmak için size merhamet buyurur, melekleri de. Ve O, mü´minler için pek merhametli bulunmaktadır.
  44. Ona kavuşacakları gün duaları selâmdır ve onlar için pek şerefli bir mükâfaat hazırlamıştır.
  45. Ey Peygamber! Şüphe yok ki, Biz seni bir şahit ve bir müjdeci ve bir korkutucu olarak gönderdik.
  46. Ve Allah´ın izni ile bir dâvet edici ve nûrlandıncı bir kandil olarak (gönderdik).
  47. Ve mü´minleri müjdele. Muhakkak ki onlar için elbette Allah tarafından pek büyük bir ihsan vardır.
  48. Ve kâfirlere ve münafıklara itaat etme ve onların ezalarını bırak ve Allah´a tevekkülde bulun ve Allah (seni) muhafaza edici olmaya kâfidir.
  49. Ey imân etmiş olanlar! İmân sahibesi olan kadınları nikâh ettiğiniz, sonra da onları daha kendilerine temas etmeden evvel boşadığınız vakit, artık sizin için onların üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. O halde onları fâidelendiriniz ve onları güzelce bir sûrette salıveriniz.
  50. Ey Peygamber! Şüphe yok ki, Biz sana helâl kıldık, mehirlerini verdiğin zevcelerini ve Allah´ın sana ganîmet olarak verdiğinden mülk-i yeminin olan cariyeleri ve seninle beraber hicret etmiş bir amcan kızlarını ve hâlan kızlarını ve dayın kızlarını ve teyzen kızlarını ve bir de imân etmiş bir kadın, eğer nefsini peygambere bağışlarsa peygamber de onu taht-ı nikâhına almak isterse o da sâir mü´minlere değil (ey Peygamber) sana mahsus olmak üzere helâl kılınmıştır. Onların (diğer mü´minlerin) üzerine zevceleri ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri) hakkında ne farzetmiş olduğumuzu elbette bilmişizdir. Sana bu böyle bir âile teşkilini helâl kıldık, tâ ki senin üzerine bir darlık olmasın. Ve Allah yarlığayıcı, bağışlayıcıdır.
  51. Onlardan dilediğini geri bırakırsın ve dilediğini kendi yanına alabilirsin. Geri bıraktığından da kimi istersen yanına alabilirsin, (bunda) sana bir günah yoktur. (Böyle senin reyine bırakılması) gözlerinin aydın olmasına ve mahzun olmamalarına ve kendilerine verdiğinden razı olmalarına en yakın olandır. Ve Allah, kalplerinizde olanı bilir. Ve Allah alîm, halîm bulunmaktadır.
  52. Bundan sonra sana (başka) kadınlar helâl olmaz ve bunları başka zevceler ile değiştirmek de helâl olmaz, velev ki, güzelilkleri pek hoşuna gidecek olsun. Ancak sağ elinin malik olduğu müstesna. Ve Allah her şey üzerine nazir olmuştur.
  53. Ey imân etmiş olanlar! Peygamberin hanelerine bir yemeğe davet olunmadan girip yemek pişmesini beklemeyin. Meğer ki, size izin verilmiş olsun. Fakat (öyle) davet olunduğunuz vakit giriniz. Yemeği yedikten sonra lâfa dalmaksızın dağılınız. Çünkü o, şüphe yok ki peygambere eziyet verir, o da sizden utanır. Fakat Allah hakkı bildirmekten çekinmez. Ve onlardan bir lüzumlu şey soracağınız vakit de onlardan bir perde ardından (sorunuz). Bu sizin kalpleriniz için ve onların kalpleri için daha temizdir ve Allah´ın Resûlüne sizin eziyet vermeniz doğru değildir ve ondan sonra zevcelerini nikah etmeniz de ebedîyyen (caiz değildir). Şüphe yok ki o, Allah indinde çok büyük (bir günah) bulunmaktadır.
  54. Eğer birşeyi açıklar veya onu saklar iseniz, şüphe yok ki Allah, herşeyi bihakkın bilici bulunmaktadır.
  55. Onların üzerlerine bir vebal yoktur, ne babalarında ve ne oğullarında ve ne kardeşlerinde ve ne kardeşlerinin oğullarında ve ne kız kardeşlerinin oğullarında ve ne kendi kadınlarında ve ne de ellerinin mâlik olduklarında. (Bunlar ile görüşebilirler.) Allah´tan korkun. Şüphe yok ki, Allah her şey üzerine bir şahittir.
  56. Muhakkak ki, Allah Teâlâ ve melekleri peygamber üzerine salatta bulunurlar. Ey imân etmiş kimseler! O´nun üzerine salatta, teslimiyetle selâmda bulunun.
  57. Şüphe yok ki o kimseler ki, Allah´a ve peygamberine ezada bulunurlar. Onlara Allah Teâlâ dünyada ve ahirette lânet etmiştir ve onlar için pek hakaretli bir azap hazırlamıştır.
  58. Ve o kimseler ki, mü´minlere ve mü´minelere yapmamış oldukları bir şey sebebiyle ezada bulunurlar, artık muhakkak ki, pek mühim bir iftirayı ve bir açık günahı yüklenmiş olurlar.
  59. Ey Peygamber! Zevcelerine ve kızlarına ve mü´minlerin kadınlarına de ki, üzerlerine feracelerini sıkı örtsünler. Bu, onların tanınmalarına ve eza edilmemelerine en yakın (en muvafık) bir sebebdir. Ve Allah en çok mağfiret edendir, çok merhametli olandır.
  60. Andolsun ki, eğer münafıklar ve kalplerinde bir maraz bulunan kimseler ve şehirde fena haberler yayanlar, (bu hallerine) nihâyet vermezlerse elbette seni onların üzerlerine musallat ederiz. Sonra sana orada ancak pek az komşu olabilirler.
  61. Nerede bulunurlarsa mel´unlar olarak tutulurlar ve öldürülmekle öldürülürler.
  62. Bu Allah´ın daha evvel gelip geçenler hakkındaki kanunudur ve elbette ki, sen Allah´ın kanunu için bir tebdîl bulamazsın.
  63. Nâs, sana Kıyametten sorarlar. De ki: «Ona ait bilgi, Allah indindedir.» Sana (onu) ne şey bildirir? Umulur ki, Kıyamet yakınlaşmış olacaktır.
  64. Şüphe yok ki, Allah kâfirlere lânet etmiştir ve onlar için bir şiddetli ateş hazırlamıştır.
  65. Orada ebedîyyen kalmaları mukadderdir, ne bir dost ve ne de bir yardımcı bulamayacaklardır.
  66. O günde yüzleri ateş içinde çevrilir durur. Derler ki: «Keşke biz Allah´a itaat etse idik ve Peygambere itaat etse idik.»
  67. Ve demiş olacaklardır ki: «Yarabbi! Muhakkak biz reislerimize ve büyüklerimize itaat ettik. Artık onlar da bizi doğru yoldan sapıttılar.»
  68. «Ey Rabbimiz! Onlara azaptan iki katını ver ve onları pek büyük bir lânet ile lânete uğrat.»
  69. Ey imân eden zâtlar! Siz Mûsa´ya ezâda bulunan kimseler gibi olmayınız. Allah O´nu onların dediklerinden tebri´e buyurdu ve Allah´ın nezdinde yüksek bir kadr sahibi oldu.
  70. Ey mü´minler zümresi! Allah´tan korkun ve doğru söz söyleyin.
  71. Tâ ki, sizin için amellerinizi ıslah etsin ve sizin için günahlarınızı yarlığasın ve her kim Allah´a ve resûlüne itaat ederse muhakkak ki, pek büyük bir zafere ermiş olur.
  72. Biz emaneti göklere ve yere ve dağlara teklif ettik, onlar onu yüklenmeden hemen çekindiler ve ondan korkuya düştüler ve onu insan yüklendi. Şüphe yok ki o, çok zalim, çok bilgisiz oldu.
  73. Allah, nifaka düşmüş erkekler ile nifaka düşmüş kadınları ve şirke düşmüş erkek ile şirke düşmüş kadınları muazzep kılmak için ve Allah, imân sahibi olan erkekler ile imân sahibesi olan kadınların da tevbelerini kabul buyursun için (öyle bir teklifte bulunmuştur) ve Allah Teâlâ çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.
Yazar: Suat Yıldırım - Kura'an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali
  1. Ey Peygamber, Allah´a karşı gelmekten sakın, kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Muhakkak ki Allah her şeyi bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir
  2. Rabbinden sana vahyolunan buyruklara uy! Allah ne yapıyorsanız onların hepsinden haberdardır
  3. Yalnız Allah´a dayanıp güven! Koruyucu olarak Allah yeter
  4. Allah, hiçbir adamın içinde iki kalb yaratmamıştır. Kendilerine zıhar yaptığınız eşlerinizi anneleriniz kılmamıştır. Evlatlıklarınızı da öz oğullarınız kılmamıştır. Bunlar ağızlarınızla söylediğiniz mânasız sözlerden ibarettir. Allah gerçeği söyler ve doğru yola iletir.
  5. Öyleyse evlatlara babalarını esas alarak isim verin! Böyle yapmak Allah nezdinde daha doğrudur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, bu takdirde onları kardeş veya mevlâ olarak kabul edin! Yanılarak isimlerde yaptığınız hatalardan ötürü size vebal yoktur, ama kalplerinizin kasden yaptıklarında vebal vardır. Allah gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur).
  6. Peygamberin müminler üzerinde haiz olduğu hak, onların bizzat kendileri hakkında haiz oldukları haktan daha fazladır. (O, bir baba konumunda olduğundan) onun eşleri de müminlerin anneleridir. Akrabalar miras bakımından Allah´ın kitabında, birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmanız müstesna, yani dostunuza vasiyetle bir mal bırakabilirsiniz. Bunlar kitapta yazılıdır.
  7. Bir vakit, Biz peygamberlerden, kuvvetli bir söz almıştık: Senden, Nuh´tan, İbrâhim´den, Mûsâ´dan ve Meryem´in oğlu Îsa´dan.Evet onlardan pek sağlam söz almıştık ki vakti gelince O, sadıklara sözlerine bağlılıklarını sorsun. Kâfirlere ise gayet acı bir azap hazırladı.
  8. Ey iman edenler! Allah´ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani birleşik ordular üzerinize saldırmıştı da, Biz onlara karşı, bir rüzgâr ve sizin göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah yaptığınız her şeyi görüyordu
  9. O vakit onlar hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. Gözleriniz şaşkınlıktan ötürü kaymış, yüreğiniz ağzınıza gelmişti.Siz de Allah hakkında türlü türlü zanlar beslemeye başlamıştınız
  10. İşte orada müminler çetin bir imtihana tâbi tutulmuş, şiddetle silkelenmiş ve kuvvetli bir şekilde sarsılmışlardı
  11. Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık (iman zayıflığı) olanlar: "Allah ve Resulünün bize zafer vâd etmesi, meğer bizi aldatmak içinmiş!" diyorlardı
  12. Bir kısmı: "Ey Yesribliler! Burada düşmana karşı koyamazsınız, mevzilerinizi bırakıp evlerinize dönünüz!" diyordu.Onlardan bir başka bölük: "Evlerimiz korunmasız!" diyerek Peygamberden izin istiyorlardı. Halbuki gerçekte evleri tehlikeye mâruz değildi, onlar sadece savaştan kaçmak istiyorlardı
  13. Demek Medine´nin her tarafından hücum edilseydi ve kendilerinden İslâm´dan dönmeleri istenseydi, hiç tereddüt etmeksizin, bunu derhal yapacaklardı
  14. Halbuki daha önce, düşmandan kaçmayacaklarına dair Allah´a yemin ederek, söz vermişlerdi. Allah´a karşı verilen o ahitlerin hesabı elbette sorulacaktır
  15. De ki: Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak asla size fayda vermez. Faraza başarsanız bile hayatta kalacağınız süre, nihayet çok sınırlıdır.
  16. De ki: "Allah size bir felaket dilese, sizi Allah´a karşı korumak kimin haddine düşmüş?"Yahut o size bir rahmet dilese, bunu kim engelleyebilir ki?Onlar, kendileri için Allah´tan başka ne bir koruyucu, ne de bir yardımcı bulamazlar
  17. Allah içinizden bozgunculuğa meyledip savaştan alıkoymak isteyenleri ve kardeşlerine: "Bize gelin" diyenleri elbet biliyor. Zaten bunlardan ancak pek az bir kısmı savaşa geliyorlardı
  18. Savaşa katıldıklarında da size karşı pek cimri ve kıskanç davranırlar. Hücum eden düşmanın ortalığa saldığı büyük korku gelince, ölüm sekeratına düşmüş kimsenin bakışı gibi, gözleri dönmüş bir tarzda sana baktıklarını görürsün.Korku hali geçince, Allah yolunda harcamada cimrice bir tavır içinde, keskin dilleriyle sizi incitirlerdi. İşte onlar iman etmemişler, Allah da onların yaptıkları bütün işleri boşa çıkarmıştır. Bu, Allah´a göre kolaydır
  19. Münafıklar birleşik kuvvetlerin çekilip gitmediklerini sanıyorlardı.Şayet birleşik kuvvetler tekrar gelecek olsa, çok isterler ki çöldeki göçebeler içinde bulunsunlar da sizin savaşınız hakkındaki haberleri uzaktan sorsunlar. Esasen, yanınızda bulunsalardı dahi, onlardan pek azı savaşırlardı
  20. Hakikaten, Allah´ın Resulünde sizler için, Allah´a ve âhiret gününe kavuşmayı bekleyenler ve Allah´ı çok zikredenler için en mükemmel bir nümune vardır
  21. Müminler saldıran o birleşik kuvvetleri karşılarında görünce: "İşte bu, derler, Allah ve Resulünün bize vâd ettiği zafer!Allah da, Resulü de elbette doğru söylemişlerdir." Müminlerin, düşman birliklerini görmeleri onların sadece, iman ve teslimiyetlerini artırdı
  22. Müminlerden öyle yiğitler vardır ki Allah´a verdikleri sözü yerine getirip sadakatlerini ispat ettiler.Onlardan kimi adağını ödedi, canını verdi, kimi de şehitliği gözlemektedir. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler
  23. Allah, böylece sadık kalanları, doğruluklarına karşılık ödüllendirecek, münafıkları da dilerse azaba uğratacak veya tövbe nasib edip tövbelerini kabul buyuracaktır. Çünkü Allah gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur).
  24. Allah, o kâfirleri, elleri boş olarak, kin ve öfkeleriyle geri çevirdi.Müminlerin savaşmasına hacet bırakmadı. Herkes anladı ki Allah pek kuvvetlidir, mutlak galiptir
  25. O kâfir düşmanlara içeriden destek vererek hıyanet eden Ehl-i kitaptan Beni Kurayza´yı da kulelerinden indirdi ve kalplerine korku saldı, bir kısmını öldürüp, diğer bir kısmını da esir aldınız.
  26. Onların arazilerine, yurtlarına, mallarına, hatta sizin ayak bile basmadığınız topraklara sizi vâris yaptı. Allah her şeye kadirdir
  27. Ey Peygamber, eşlerine de ki: "Eğer dünya hayatını ve süsünü istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim ve sizi güzelce boşayayım.
  28. "Yok, eğer Allah´ı, Resulünü ve âhiret mülkünü isterseniz, haberiniz olsun ki Allah sizin gibi iyi hanımlara büyük mükâfat hazırlamıştır.
  29. Ey peygamber hanımları! İçinizden kim çirkinliği aşikâr bir günah işlerse, onun cezası, iki kat olur. Bu, Allah´a göre kolaydır
  30. Ama kim Allah ve Resulüne itaat eder, güzel ve makbul işlere devam ederse ona da mükâfatını iki misli verir ve ona cennette kıymetli bir nasip hazırlarız
  31. Ey Peygamber hanımları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Takvâ sizin sıfatınız olduğuna göre, namahrem erkeklere hitab ederken tatlı ve cilveli bir eda ile konuşmayın ki kalbinde hastalık bulunan bir şahıs, şeytanî bir ümide kapılmasın. Ciddi, ölçülü konuşun
  32. Hem vakarla evinizde durun da, daha önceki Cahiliye döneminde olduğu gibi süslenip dışarı çıkmayın,namazı hakkıyla ifa edin, zekâtınızı verin,hülasa Allah ve Resulüne itaat edin.Ey Peygamberin şerefli hane halkı, ey Ehl-i beyt! Allah sizden her türlü kiri giderip sizi tertemiz yapmak istiyor
  33. Oturun da evlerinizde okunan Allah´ın âyetlerini ve Resulullahın hikmetlerini anın.Allah muhakkak ki latif ve habirdir (ilmi en gizli şeylere bile nüfuz eder)
  34. Allah´a teslim olan erkekler ve teslim olan kadınlar,İslâm dinine iman eden erkekler ve iman eden kadınlar,taate devam eden erkekler ve taate devam eden kadınlar,dürüst erkekler ve dürüst kadınlar,sabreden erkekler ve sabreden kadınlar,mütevazı erkekler ve mütevazı kadınlar,hayır yolunda infak eden erkekler ve infak eden kadınlar,oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar,Allah´ı çok zikreden erkekler ve çok zikreden kadınlar var ya,işte Allah onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
  35. Allah ve Resulü herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, hiçbir erkek veya kadın müminin, o konuda başka bir tercihte bulunma hakları yoktur.Kim Allah´a ve Resulüne isyan ederse besbelli bir sapıklığa düşmüş olur.
  36. Hani hem Allah´ın nimet ve ihsanına, hem de senin iyiliğine nail olmuş olup da hanımını boşamaya karar vermiş olarak sana danışmaya gelmiş olan kişiye sen: "Eşini yanında tut Allah´tan kork!" demiştin.Allah´ın açığa çıkaracağı bir durumu içinde saklamıştın, çünkü insanlardan çekinmiştin. Halbuki asıl Allah´tan çekinmen gerekirdi.Neticede, Zeyd eşini boşayıp onunla ilişkisini kestikten sonra,Biz onu sana nikâhladık ki, bundan böyle evlatlıkları, eşleriyle ilişkilerini kestikleri, onları boşadıkları zaman, o kadınlarla evlenmek hususunda müminlere bir güçlük olmasın. Allah´ın emri her zaman gerçekleşir.
  37. Allah´ın, kendisine takdir edip helâl kıldığı bir hususu yerine getirmekte Peygambere herhangi bir güçlük yoktur.Sizden önce gelip geçen peygamberler hakkında da Alah´ın kanunu böyle cari olmuştur. Allah´ın emri, mutlaka yerini bulan bir kaderdir
  38. Onlar öyle seçkin kimselerdir ki Allah´ın buyruklarını tebliğ ederler, O´nu sayıp çekinirler, O´ndan başka kimseden çekinmezler. Hesaba çeken olarak Allah yeter.
  39. Muhammed içinizden hiçbir erkeğin babası değildir, lâkin Allah´ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilir
  40. Ey iman edenler! Allah´ı çok zikredin, O´nu sık sık anın. Sabah akşam O´nu takdis ve tenzih edin.
  41. O´dur ki sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için feyiz ve rahmet indirir, melaikesi de sizler için dua ederler. O, müminlere gerçekten pek merhametlidir.
  42. Allah´a kavuşacakları gün: "Selâm!" iltifatı ile karşılanırlar.O, onlara pek değerli ve cömertçe, bir mükâfat hazırlamıştır.
  43. Ey şanlı Peygamber! Biz seni insanlar hakkında şahit, müjdeci, uyarıcı,Allah´ın izniyle O´nun yoluna dâvet eden bir peygamber ve aydınlatan bir lamba olarak gönderdik.
  44. Sen, müminlere Allah´tan büyük bir lütfa nail olacaklarını müjdele
  45. Sakın kâfirlere, münafıklara itaat etme, onların verdikleri sıkıntılara şimdilik aldırma ve yalnız Allah´a dayan. Koruyucu olarak Allah yeter
  46. Ey müminler! Mümin kadınlarla nikâh akdi yapıp da onlara dokunmadan kendilerini boşayacak olursanız, onların iddet beklemelerini isteme hakkınız yoktur. Bu durumda bağışlayacağınız hediyelerle onları memnun ederek güzel bir şekilde boşayın.
  47. Ey Peygamber! Biz, şu gruplara dahil kadınları sana helâl kıldık:Mehirlerini verdiğin eşlerini,Allah´ın sana harp esîri olarak verdiği cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcan kızlarını, halan kızlarını, dayın ve teyzen kızlarını,Bir de mehir istemeksizin kendisini Peygambere hibe eden ve Peygamberin de kendisini nikâhlamak istediği mümin kadını, diğer müminlere değil, sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık.Bizim, müminlerin eşleri ve ellerinin altındaki cariyeler hakkında gerekli kıldığımız mehir gibi hususlar, zaten malumumuz olup onları bildirmiştik. Hibe yoluyla mehirsiz evlenmeyi sana mahsus kılmamız, nikâh konusunda senin için bir güçlük olmaması içindir. Allah gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur)
  48. Ey Peygamber, eşlerinden dilediğini bir süre ihmal edip dilediğini de yanına alabilirsin. Kendisinden bir süre uzak durduğun eşlerinden birini tekrar yanına almanda sana bir vebâl yoktur.Bu hal onların sevinmeleri, mahzun olmamaları, yaptığın muameleden hepsinin hoşnud olmaları yönünden daha münasiptir.Allah kalplerinizde olan her şeyi bilir. Allah alîmdir, halîmdir (her şeyi hakkıyla bilir, müsamahası boldur)
  49. Bundan böyle artık başka kadınlarla nikâhlanman, bunları başka hanımlarla değiştirmen, kendilerini güzel bulup beğensen bile, sana helâl değildir. Ancak elinin altındaki cariyeler bunun dışındadır. Allah her şeyi gözetlemektedir
  50. Ey iman edenler! Yemeğe izin verilmeksizin, vaktine de bakmaksızın, Peygamberin evine girmeyiniz. Fakat dâvet edildiğinizde girin. Yemeği yiyince hemen dağılın, yemekten sonra sohbete dalmayın.Çünkü bu hareketiniz Peygamberi rahatsız ediyor, lâkin utandığından, size karşı bir şey söylemiyordu.Oysa Allah, gerçeği açıklamaktan çekinmez.Eğer (müminlerin annelerinden) bir şey soracak veya isteyecek olursanız, onu perde arkasından isteyiniz. Böyle yapmanız, hem sizin hem de onların kalpleri yönünden daha nezihtir.Sizin Allah´ın Resulünü rahatsız etmeniz ve kendisinin vefatından sonra onun eşlerini nikâhlamanız asla helâl değildir. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır
  51. Herhangi bir şeyi açığa vursanız da, gizleseniz de bilin ki Allah her şeyi pek iyi bilir.
  52. Peygamberin eşlerine ve mümin kadınlara: Babaları, oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kızkardeşlerinin oğulları, Müslüman kadınları ve malik oldukları köleler hakkında bir günah yoktur. Bunlar onların evlerine gelebilir ve onlarla karşılaşabilirler. Bununla beraber, ey Peygamber eşleri, Allah´a karşı gelmekten sakının, çünkü Allah her şeye şahittir.
  53. Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygambere hep salat (rahmet ve sena) ederler.Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve tam bir içtenlikle selâm verin.
  54. Allah ve Resulünü çirkin iddia ve davranışlarıyla incitenlere Allah dünyada da, âhirette de lânet etmiş ve onları zelil eden bir azap hazırlamıştır
  55. Mümin erkek ve mümin kadınlara haksız yere, kötü söz ve hareketleriyle eziyet edenler, bir iftira ve aşikâr bir günah yüklenmişlerdir
  56. Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mümin kadınlara söyle: Ev dışına çıktıkları zaman dış elbiselerini üzerlerine salıversinler. Böyle yapmaları onların iffetli tanınmaları ve kendilerine sarkıntılık edilerek incitilmemeleri yönünden en uygun bir davranıştır. Allah gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur).
  57. Münafıklar, kalplerinde bir hastalık (iman zayıflığı) bulunanlar ve şehirde müminlerin kusurlarını arayarak kötü haber yayanlar, bu hallerinden vazgeçmezlerse,Biz onlara karşı sana emir ve hakimiyet veririz de sonra orada ancak az bir zaman sana komşuluk edebilirler. Lânetlenirler, nerede rastlanırlarsa yakalanıp öldürülürler
  58. Allah´ın daha önce gelip geçenler hakkındaki nizamı budur. Allah´ın nizamında asla bir değişiklik bulamazsın
  59. İnsanlar senden kıyamet saatini sorarlar. De ki: ona dair bilgi Allah´ın nezdindedir. Ne bilirsin belki de o saat yakındır!
  60. Allah kâfirlere lânet etmiş ve onlara alevli bir ateş hazırlamıştır
  61. Onlar onun içinde devamlı kalacak ve kendilerini koruyan veya yardımcı olan kimse bulamayacaklardır
  62. Yüzleri ateşte gâh bu yana, gâh öbür yana çevrileceği gün:"Ah!" derler, "ah ne olurdu!Keşke Allah´a itaat etseydik, keşke Peygambere itaat etseydik!"
  63. "Ey ulu Rabbimiz!" derler, "sözün doğrusu, biz önderlerimizin ve büyüklerimizin dediklerine uyduk, ama onlar bizi yoldan saptırdılar.
  64. "Ey ulu Rabbimiz! Onlara azabın katmerlisini ver ve dehşetli bir lânetle onları rahmetinden uzaklaştır!
  65. Ey iman edenler! Mûsâ´ya eziyet edenler gibi olmayın. Eziyet ettiler de, Allah onu, onların dediklerinden akladı, beri olduğunu ortaya koydu. O, Allah nezdinde pek itibarlı bir kişi idi
  66. Ey iman edenler! Allah´a karşı gelmekten sakının ve hep doğru söz söyleyin ki Allah da işlerinizi ve hallerinizi düzeltsin, günahlarınızı affetsin.Kim Allah´a ve Resulüne itaat ederse, pek büyük bir mutluluk ve başarıya nail olur
  67. Biz emaneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten kaçındılar.Zira sorumluluğundan korktular, ama onu insan yüklendi. İnsan (bu emanetin hakkını gözetmediğinden) cidden çok zalim, çok cahildir
  68. Bunun varacağı sonuç da, Allah´ın münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkek ve müşrik kadınları cezalandırması, mümin erkek ve mümin kadınların ise tövbelerini kabul buyurması olacaktır. Allah gerçekten gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur)
Yazar: Süleyman Ateş - Kuran'ı Kerim Meali
  1. Ey peygamber, Allah´tan kork; kâfirlere ve münâfıklara itâ´at etme. Şüphesiz Allâh bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
  2. Rabbinden sana vahyedilene uy; muhakkak ki Allâh yaptıklarınızı haber almaktadır.
  3. Allah´a dayan; vekil olarak Allâh yeter.
  4. Allâh, bir adamın (göğüs) boşluğunda iki kalb yaratmadı ve zıhâr yaptığınız (sen bana, annemin sırtı gibisin dediğiniz) eşlerinizi, sizin anneleriniz yapmadı; evlatlıklarınızı da sizin öz oğullarınız kılmadı. Bunlar sizin ağızlarınıza gelen sözlerinizdir. Allâh gerçeği söyler ve O, doğru yola iletir.
  5. Onları babalarının adına bağlayarak çağırın; bu, Allâh yanında daha adâletlidir. Eğer babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Yanılarak yaptığınızda size bir günâh yok, fakat kalblerinizin bile bile yaptığında günâh vardır. Allâh çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
  6. Peygamber, mü´minlere canlarından ileridir. Onun eşleri de onların anneleridir. Rahim sâhipleri (anne tarafından akrabâlar) da Allâh´ın Kitabında birbirlerine öteki mü´minlerden ve Muhâcirlerden daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmanız (bir vasiyyet etmeniz) hariç (yaptığınız o vasiyyet yerine getirilir). Bunlar Kitapta yazılmıştır.
  7. Biz peygamberlerden, (verdiğimiz elçilik görevini yapmak ve hak dine da´vet etmek hususunda) kuvvetle ahidlerini almıştık, senden, Nûh´dan, İbrâhim´den, Mûsâ´dan ve Meryem oğlu Îsâ´dan, (evet) onlardan sapasağlam söz almıştık.
  8. (Böyle yaptık) Ki (Allâh), o doğrulara doğruluklarından sorsun. Kâfirlere de acı bir azâb hazırlamıştır.
  9. Ey inananlar, Allâh´ın size olan ni´metini hatırlayın, hani bir zaman size ordular gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allâh, yaptıklarınızı görmekteydi.
  10. Hani onlar üstünüzden ve alt tarafınızdan gelmişlerdi, gözler (şaşkınlıktan ötürü) kaymış, yürekler (korkudan) hançerelere dayanmıştı. Allâh hakında türlü zanlarda bulunuyordunuz.
  11. İşte orada mü´minler denenmiş, şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.
  12. Münâfıklar ve kalblerinde hastalık bulunan kimseler: "Allâh ve Resulü bize sadece boş vaadlerde bulundu." diyordu.
  13. Onlardan bir grup da demişti ki: "Ey Yesrib (Medine) halkı, artık size duracak yer yok, (haydi durmayın, evlerinize) dönün (Yahut: Artık bu dinde durmanız doğru değil, dönün)". Onlardan bir topluluk da. "Evlerimiz (sağlam değil), açıktır" diyerek peygamberden izin istiyordu. Oysa onlar(ın evleri) açık değildi. Sadece kaçmak istiyorlardı.
  14. Eğer (Medine´nin) her yanından onların üzerine giril(ip saldırıl)saydı da kendilerinden (halka) baskı ve işkence yapmaları istenseydi bunu yaparlardı; bunu yapmakta fazla gecikmezlerdi.
  15. Oysa arkalarına dön(üp kaç)mayacaklarına dair Allah´a söz vermişlerdi. Allah´a verilen sözden sorumlu idiler.
  16. De ki: "Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size fayda vermez. Kaçsanız bile pek az bir zaman yaşatılırsınız (sonunda yine ölürsünüz)."
  17. De ki: "Allâh size kötülük istese veya size rahmet dilese, sizi O´ndan kim korur? (Allâh´ın azâbından sizi kim kurtarır, O´nun rahmetine kim engel olur?) Kendilerine Allah´tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı bulurlar."
  18. Allâh içinizden (savaştan) alıkoyanları ve kardeşlerine: "Bize gelin!" diyenleri biliyor. Onlar savaşa pek az gelirler.
  19. (Geldikleri zaman da) Size karşı cimriler olarak (gelirler). Ama korkulu bir durum olunca onların, üstüne ölüm baygınlığı çökmüş insan gibi, gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gid(ip de sıra ganimetleri paylaşmağa gel)ince mala düşkünlük göstererek sizi sivri dillerle incitirler. Onlar, (içtenlikle) inanmamışlar, bu yüzden Allâh onların işlerini boşa çıkarmıştır. Bu, Allah´a göre kolaydır.
  20. (Korkaklıklarından ötürü düşman) Orduların(ın Medine´den) gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer o ordular (ikinci kez) gelseler, bunlar çölde bedevi Araplar arasında bulunmayı, sizin haberlerinizi (başınıza gelecek olayları) oradan sorup öğrenmeyi arzu ederlerdi. İçinizde bulunsalardı dahi pek az dövüşürlerdi.
  21. Andolsun Allâh´ın Elçisinde sizin için Allah´a ve âhiret gününe kavuşmaya inanan ve Allâh´ı çok anan kimseler için, (uyulacak) en güzel bir örnek vardır.
  22. Mü´minler (düşman) orduları(nı) gördükleri zaman (korkmadılar): "Bu Allâh´ın ve Resulünün, bize va´dettiği (zafer)dir. Allâh ve Resulü doğru söylemiştir." dediler. Ve bu, onların sadece imanlarını ve teslimiyetlerini artırdı.
  23. Mü´minlerden öyle erkekler var ki, Allah´a verdikleri sözde durdular. Onlardan kimi adağını yerine getirdi, (şehid oluncaya kadar çarpışacaklarını adamışlardı, çarpıştılar ve şehid düştüler), kimi de (şehidlik) beklemektedir; sözlerini asla değiştirmemişlerdir.
  24. Ki Allâh doğruları, doğruluklarıyle mükâfâtladırsın, iki yüzlülere de dilerse azâbetsin; yahut tevbelerini kabul buyursun. Şüphesiz Allâh çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
  25. Allâh, inkâr edenleri öfkeleriyle geri çevirdi; hiçbir hayra eremediler. Allâh savaşta (rüzgâr ve meleklerin yardımıyle) mü´minlere yetti. Allâh güçlüdür, üstündür.
  26. Kitap ehlinden onlara yardım eden (Kurayza yahûdi)lerini de kalelerinden indirdi ve kalblerine korku düşürdü. (Onlardan) Bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz.
  27. Onların topraklarını, evlerini, mallarını ve henüz ayak basmadığınız bir toprağı size mirâs verdi. Allâh, her şeye kâdirdir.
  28. Ey peygamber! Eşlerine söyle: "Eğer siz, dünyâ hayâtını ve süsünü istiyorsanız, gelin size müt´a (boşanma bedeli) vereyim ve sizi güzellikle salayım."
  29. "Eğer siz, Allâh´ı, Elçisini ve âhiret yurdunu istiyorsanız, (biliniz ki) Allâh, sizden güzel hareket edenlere büyük bir mükâfât hazırlamıştır."
  30. Ey peygamber kadınları! Sizden kim açık bir fuhuş (edepsizlik) yaparsa onun için azâb iki kat yapılır. Bu, Allah´a göre kolaydır.
  31. Fakat sizden kim Allah´a ve Resulüne itâ´ate devam eder ve yararlı iş yaparsa ona da mükâfâtını iki kez veririz ve onun için bol bir rızık hazırlamışızdır.
  32. Ey peygamber kadınları, siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allâh´ın buyruğuna karşı gelmekten) korunuyorsanız, sözü yumuşak (kıvrak) bir edâ ile söylemeyin ki, kalbinde hastalık bulunan kimse tamah etmesin; güzel, (kuşkudan uzak bir biçimde) söz söyleyin.
  33. Evlerinizde oturun, ilk câhiliye (çağı kadınları)nın açılıp kırıtması gibi açılıp kırıtmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah´a ve Resûlüne itâ´at edin. Ey Ehl-i Beyt (ey peygamberin ev halkı), Allâh sizden, kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
  34. Evlerinizde okunan Allâh âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allâh latiftir, haber alandır.
  35. Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü´min erkekler ve mü´min kadınlar, tâ´ate devam eden erkekler ve tâ´ate devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar; sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (Allah´a) saygılı erkekler ve saygılı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allâh´ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar; (İşte) Allâh bunlar için bağış ve büyük bir mükâfât hazırlamıştır.
  36. Allâh ve Resulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadının, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah´a ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.
  37. Allâh´ın ni´met verdiği; senin de kendisine ni´met ver(ip hürriyete kavuştur)duğun kimseye: "Eşini yanında tut, Allah´tan kork" diyordun, fakat Allâh´ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun, insanlardan çekiniyordun; oysa asıl çekinmene lâyık olan, Allâh idi. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki (bundan böyle) evlatlıkları, kadınlarıyle ilişkilerini kestikleri zaman o kadınlarla evlenmek hususunda mü´minlere bir güçlük olmasın. Allâh´ın buyruğu (her zaman) yerine getirilmiştir.
  38. Allah´n kendisine takdir ettiği bir şeyi yerine getirmekte, Peygambere herhangi bir güçlük yoktur. Sizden önce geçenler arasında da Allâh´ın yasası böyle idi. Allâh´ın emri, olup bitmiş bir şeydir.
  39. (O peygamberler), Allâh´ın mesajlarını duyururlar, Allah´tan korkarlar ve O´ndan başka kimseden korkmazlardı. Hesap görücü olarak Allâh yeter.
  40. Muhammed, sizin erkeklerinizden birinin babası değil fakat Allâh´ın Elçisi ve peygamberlerin hâtemidir. Allâh her şeyi bilendir.
  41. Ey inananlar, Allâh´ı çok anın.
  42. Ve O´nu sabah akşam tesbih edin.
  43. O (Allâh)dır ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmet eder, melekleri de (size acıyıp mağfiret dilerler. Allâh) inananlara karşı çok esirgeyendir.
  44. Kendisine kavuştukları gün, selâm ile karşılanırlar. (Allâh) Onlara güzel bir mükâfât hazırlamıştır.
  45. Ey peygamber, biz seni şâhid, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
  46. Ve izniyle, Allah´a da´vetçi ve aydınlatıcı bir lamba olarak (gönderdik).
  47. Mü´minlere, Allah´tan büyük bir lutuf bulunduğunu müjdele!
  48. Kâfirlere ve münâfıklara itâ´at etme. Onların eziyetlerine aldırma, Allah´a dayan; vekil (koruyucu) olarak Allâh yeter.
  49. Ey inananlar, inanan kadınları nikâhlayıp da henüz onlara dokunmadan boşarsanız, onların üzerinde sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Hemen müt´alarını verin (biraz geçimlik verip memnun edin) ve onları güzellike serbest bırakın.
  50. Ey peygamber, biz, ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini; Allâh´ın sana ganimet olarak verdiğ(i savaş esir)lerinden elinin altında bulunan (câriye)leri; amcanın, halalarının, dayının ve teyzelerinin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kaldık. Bir de kendisini (mehirsiz olarak) peygambere hibe eden ve peygamberin de kendisini almak dilediği inanmış kadını, diğer mü´minlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). Biz, eşleri ve ellerinin altında bulunan (câriye)leri hakkında mü´minlere yapmalarını gerekli kıldığımız şeyi bil(dir)dik. (Onların bu hususta ne yapması lâzım geldiğini de daha önce açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın, (sen bir sıkıntıya, güç bir duruma düşmeyesin). Allâh çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
  51. Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. (Geçici olarak) Ayrıldıklarından (tekrar birleşmeyi) arzu ettiğine (dönmekte) senin üzerine bir günâh yoktur. Onların gözlerinin aydınlanıp tasalanmamalarına ve hepsinin, senin verdiklerine râzı olmalarına en elverişli olan budur. Allâh sizin kalblerinizde olanı bilir. Allâh bilendir, halimdir (birden öfkeye kapılıp cezâ vermez).
  52. Bundan sonra artık sana (başka) kadınlar(la evlenmek), güzellikleri çok hoşuna giden kadınlar olsa da, bunları başka eşlerle değiştirmek helâl değildir. Yalnız elinin altında bulunan (cariye)ler bunun dışındadır. Allâh, her şeyi gözetleyicidir.
  53. Ey inananlar, (rastgele) Peygamber´in evlerine girmeyin. Ancak yemek için size izin verilir de girerseniz (erkenden gelip) yemeğin pişmesini beklemeyin. Çağrıldığınız zaman girin; yemeği yeyince dağılın, söze dalmayın. Çünkü bu (davranışınız) Peygamberi incitiyor, fakat o, (size bunu söylemekten) utanıyordu. Ama Allâh, gerçek(i söylemek)ten utanmaz. Onlardan (yani peygamberin hanımlarından) bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalbleriniz, hem de onların kalbleri için daha temizdir. Sizin, Allâh´ın Elçisini incitmeniz ve kendisinden sonra onun eşlerini nikâhlamanız asla olamaz. Çünkü bu, Allâh katında büyük (bir günâh)tır.
  54. Bir şeyi açığa vursanız da, yahut onu gizleseniz de (fark etmez), Allâh her şeyi gâyet iyi bilmektedir.
  55. Onlara (yani Peygamberin hanımlarına) ne babaları, ne oğulları, ne kardeşleri, ne kardeşlerinin oğulları, ne kızkardeşlerinin oğulları, ne kadınları ve ne de ellerinin altında bulunan (köle)leri hakkında bir günâh yoktur, (bunlara karşı örtünmeleri gerekmez. Ey Peygamberin hanımları) Allah´tan korkun; şüphesiz Allâh, her şeyi görmektedir.
  56. Allâh´ı ve melekleri, Peygambere salât etmekte (onun şerefini gözetmeğe, şânını yüceltmeğe özen göstermekte)dir. Ey inananlar, siz de ona salât edin, (onun şânını yüceltmeğe özen gösterin); içtenlikle selâm edin (ona esenlik dileyin).
  57. Allâh´ı ve Elçisini incitenler var ya, işte Allâh onlara dünyâda ve âhirette la´net etmiş ve onlar için alçaltıcı bir azâb hazırlamıştır.
  58. Mü´min erkekleri ve mü´min kadınları yapmadıkları bir şeyle (suçlayıp) incitenler bir iftirâ ve açık bir günâh yüklenmişlerdir.
  59. Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle! (Bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) örtülerini üstlerine salsınlar; onların tanınıp incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allâh çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
  60. Andolsun, iki yüzlüler, kalblerinde hastalık bulunanlar, şehirde kötü haberler yayanlar (bu yaptıklarından) vazgeçmezlerse seni onların üstüne süreriz (onlarla savaşmanı ve onları şehirden sürüp çıkarmanı sana emrederiz); sonra orada, senin yanında ancak az bir zaman kalabilirler.
  61. La´netlenirler; nerede rastlansalar yakalanıp; öldürülürler.
  62. Allâh´ın önceden geçen (millet)ler arasında (uygulanan) yasası budur. (Peygamberlere karşı iki yüzlülük edenler öldürülürler). Allâh´ın yasasını değiştirme(ğe imkân) bulamazsın.
  63. İnsanlar sana O sâ´atten soruyorlar. De ki: "Onun bilgisi Allâh´ın yanındadır." Ne bilirsin belki o sâ´at yakın olur?
  64. Allâh kâfirlere la´net etmiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır.
  65. Orada ebedi olarak kalacaklar; (kendilerini koruyacak) bir dost ve yardımcı bulamayacaklardır.
  66. Yüzleri ateşin içinde çevrildiği gün: "Eyvah bize! Keşke Allah´a itâ´at etseydik, Elçiye itâ´at etseydik!" derler.
  67. Ve dediler ki: "Rabbimiz, biz beylerimize ve büyüklerimize uyduk da bizi yoldan saptırdılar."
  68. "Rabbimiz, onlara iki kat azâb ver ve onlara büyük bir la´net eyle!"
  69. Ey inananlar, şu kimseler gibi olmayın ki, Mûsâ´ya eziyet ettiler de Allâh onu onların dediklerinden berâat ettirdi; o, Allâh yanında vecih (gözde, itibârlı bir kul) idi.
  70. Ey inananlar, Allah´tan korkun ve doğru söz söyleyin.
  71. Ki (Allâh) işlerinizi düzeltsin ve günâhlarınızı bağışlasın. Kim Allah´a ve Resulüne itâ´at ederse, büyük bir başarıya ermiş olur.
  72. Biz emâneti, göklere, yere ve dağlara sunduk; onu yüklenmekten kaçındılar, on(un sorumluluğun)dan korktular; onu insan yüklendi; (fakat onun ağır sorumluluğunu tam kavrayamadı) doğrusu o, çok zâlim, çok câhildir.
  73. (Allâh bu emâneti insana vermiştir) Ki iki yüzlü erkeklere ve iki yüzlü kadınlara, ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azâb etsin; inanan erkekleri ve inanan kadınları da bağışlasın. Allâh çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
Yazar: Şaban Piriş - Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı
  1. -Ey Peygamber, Allah’tan kork, kafirlere ve münafıklara itaat etme! Allah, alimdir, hakimdir.
  2. Rabbinden sana vahyolunana uy! Çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
  3. Allah’a dayan. Çünkü, vekil olarak Allah yeter.
  4. Allah, bir adamın göğsünde iki kalp yaratmamıştır. Zıhar yaptığınız karılarınızı da anneleriniz yerine tutmadı. Evlatlıklarınızı da oğullarınız kılmamıştır. Bu sadece sizin ağzınızdan çıkan bir sözdür. Allah, gerçeği söyler ve doğru yolu gösterir.
  5. Evlatlıkları, babalarına nisbet ederek çağırın, bu Allah katında daha doğrudur. Eğer onların babalarını bilmiyorsanız, artık onlar sizin din kardeşleriniz ve yardımcılarınızdır. Bu konuda bir hata yapmışsanız, size günah yoktur. Fakat, kalplerinizin kasıtlı olarak yaptıkları böyle değildir. Allah, bağışlayan ve merhamet edendir.
  6. Peygamber, müminlere kendi nefislerinden daha üstündürler. Onun eşleri de, anneleridir. Allah’ın kitabında, akraba olanlar, birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak, dostlarınıza kitapta yazılı olduğu gibi, iyilik yapmanız mümkündür.
  7. Peygamberlerden söz almıştık. Senden, Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan ve Meryemoğlu İsa’dan... Onlardan büyük bir söz almıştık.
  8. Doğrulara doğruluklarından sormak ve inkarcılara da acı bir azap hazırlamak için...
  9. -Ey İman edenler! Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani üstünüze ordular gelmişti de biz de onların üzerine rüzgarı ve göremediğiniz orduları göndermiştik. Allah, ne yaptığınızı görüyordu.
  10. Onlar, size üstünüzden ve aşağınızdan gelmişlerdi. Gözler dönmüş, yürekler ağza gelmişti. Allah hakkında çeşitli zanlarda bulunuyordunuz.
  11. İşte orada müminler denenmiş ve şiddetli bir sarsıntı geçirmişlerdi.
  12. Münafıklar ve kalblerinde hastalık bulunanlar: -Allah ve elçisi bize sadece boş vaadde bulunmuş, diyorlardı.
  13. Onlardan bir grubu da: -Ey Yesrip Halkı, sizin için duracak yer kalmadı, geri çekilin demişler. Onlardan bir başka grup da Peygamber’den izin istiyor: -Evlerimiz açık, diyorlardı. Oysa evleri açık değildi. Sadece kaçmak istiyorlardı.
  14. Eğer, etraflarından evlerine girilseydi, sonra da fitne çıkarmaları istenseydi, hemen işe girişirlerdi. Ama evlerinde de çok az bir zaman kalabilirlerdi.
  15. Daha önce, arkalarına dönüp, kaçmayacaklarına Allah’a söz vermişlerdi. Allah’a verilen sözler elbette sorulacaktır.
  16. De ki: -Ölümden veya öldürülmekten kaçmanız size bir fayda sağlamaz. Kaçsanız da az bir zaman yaşarsınız.
  17. De ki: -Eğer Allah size bir bela veya rahmet dilemişse sizi Allah’tan kim koruyabilir? Onlar, Allah’tan başka bir veli ve yardımcı bulamazlar.
  18. Allah, aranızdan savaştan alıkoymaya çalışanları ve kardeşlerine “Bize gelin” diyenleri elbette bilir. Bunlar, pek azı hariç, zora gelemezler.
  19. Sizi kıskanırlar. Korkuya kapılınca, ölüm baygınlığı geçiren kimse gibi gözleri dönmüş olarak sana baktıklarını görürsün. Korku geçince keskin dillerini uzatıp sizi incitirler, İyiliğinizi çekemezler. Bunlar, iman etmemişlerdir. Allah da onların yaptıklarını boşa gidermiştir. Bu, Allah için çok kolaydır.
  20. Bunlar, düşman birliklerinin gitmediklerini sanıyorlar, Eğer, birlikler yeniden gelse, bedevi arapların arasına kaçıp, sizinle ilgili haberleri onlardan sormak isterler. Zaten sizin içinizde olsalar bile çok azı dışında savaşmazlardı.
  21. Sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı ümit eden ve Allah’ı çok zikreden kimseler için Allah Resulü’nde güzel örnek vardır.
  22. Müminler, orduları görünce: -Bu, Allah’ın ve elçisinin bize vaat ettiğidir. Allah ve elçisi doğru söyledi, dediler. Onların sadece imanını ve teslimiyetini artırdı.
  23. Müminlerden, Allah’a verdiği söze bağlı kalan öyle erler var ki, onlardan bir kısmı bu uğurda canını vermiştir. Bir kısmı ise verdikleri sözü hiç değiştirmeden bunu beklemektedirler.
  24. Allah, sözünü yerine getirenleri, doğruluklarıyla ödüllendirir ve münafıkları da dilerse cezalandırır, dilerse tevbelerini kabul eder. Allah, bağışlayıcıdır, merhametlidir.
  25. Allah, kafirleri, öfkeleri içinde geri çevirdi. Zafere ulaşamadılar. Savaşta Allah, müminlere yetti. Çünkü Allah güçlüdür, galiptir.
  26. Kitap ehlinden olup, onlara yardım edenlerin kalplerine korku düşürüp, kalelerinden indirdi. Onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz.
  27. Sizi, onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve ayak basmadığınız yerlerine mirasçı kıldık. Allah’ın her şeye gücü yeter.
  28. Ey peygamber, eşlerine de ki: -Eğer, dünya hayatını ve süsünü diliyorsanız, gelin size dilediğiniz dünyalığı vereyim ve sizi güzellikle boşayayım.
  29. Eğer, Allah’ı ve peygamberini ve ahiret yurdunu istiyorsanız, şüphesiz Allah, iyilik eden kadınlara büyük bir mükafat hazırlamıştır.
  30. -Ey peygamber kadınları, sizden kim apaçık bir edepsizlik yaparsa, onun azabı iki kat olacaktır. Bu, Allah için çok kolaydır.
  31. Sizden, Allah’a ve peygamberine itaat eden ve doğruları yapan kimseye iki misli vereceğiz. Onun için güzel bir rızk hazırladık.
  32. -Ey peygamber hanımları! Siz, diğer kadınlardan birisi gibi değilsiniz. Eğer Allah’tan korkuyorsanız, edalı konuşmayın ki kalbinde hastalık olan arzu duyar. Uygun şekilde konuşun.
  33. Evlerinizde oturun, eski cahiliye zamanındaki gibi süslü püslü salınmayın. Namazı kılın, zekatı verin, Allah’a ve peygambere itaat edin. Ancak Allah sizden günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor, ey ev halkı !
  34. Evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti düşünün. Allah, lütufkardır, haberdardır.
  35. (Allah’a) teslim olmuş erkek ve kadınlar, iman eden erkekler ve iman eden kadınlar, itaat eden erkekekler ve itaat eden kadınlar, doğru, sadık erkekler ve doğru, sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazı erkekler ve mütevazı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve çok zikreden kadınlar... Allah, onlar için mağfiret ve büyük bir ödül hazırladı.
  36. Allah ve elçisi bir konuda hüküm verdiği zaman mü’min erkek ve mü’min kadının, artık dilediği gibi davranma hakkı yoktur. Kim Allah’a ve elçisine karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.
  37. Hani sen, Allah’ın kendisine nimet verdiği, senin de nimet verdiğin kimseye: -Eşini tut ve Allah’tan sakın! diyordun. Allah’ın açıklayacağı şeyi içinde gizliyor ve insanlardan korkuyordun. Allah kendisinden korkulmaya daha layıktır. Zeyd, eşiyle ilişkisini kestiğinde, biz onu sana eş kıldık. Evlatlıkları eşleriyle ilişkisini kesince, onlarla evlenmek için müminler üzerine bir günah olmadığını göstermek için Allah’ın emri yapılagelmiştir.
  38. Allah’ın kendisine uygun gördüğü şeyde peygambere bir günah yoktur. Daha önce geçenler için Allah’ın kanunu budur. Allah’ın emri yerine gelecek bir hükümdür.
  39. Onlar, Allah’ın gönderdiklerini tebliğ ederler. O’ndan korkarlar, Allah’tan başka kimseden korkmazlar, hesap görücü olarak Allah yeter.
  40. Muhammed sizin evlatlarınızın hiçbirinin babası değildir. Fakat Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, herşeyi hakkıyla bilir.
  41. -Ey iman edenler, Allah’ı çok çok zikredin.
  42. O’nu sabah akşam tesbih edin.
  43. O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için melekleri ile birlikte size rahmet ihsan eder. Müminlere karşı çok merhametlidir.
  44. O’na kavuştukları gün iltifatları selamdır. Onlara pek büyük bir mükafat hazırlamışızdır.
  45. -Ey peygamber, biz seni bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
  46. İzni ile Allah’a davetçi ve aydınlatıcı bir ışık olarak!
  47. Müminlere, kendileri için Allah’tan büyük bir lütuf olduğunu müjdele!
  48. Kafirlere ve münafıklara itaat etme! Eziyetlerine aldırma. Allah’a dayan! Vekil olarak Allah yeter.
  49. -Ey iman edenler, mü’min kadınları nikahlayıp, sonra da onlarla ilişkiye girmeden boşadığınız zaman, onlara iddet saymanıza gerek yoktur. Onlara geçimliklerini verin ve onları güzel bir şekilde bırakın.
  50. -Ey peygamber, mehirlerini ödediğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiği cariyeleri, seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını, bir de mü’min bir kadın kendisini peygambere hibe ederse, peygamber de onu nikahlamak isterse, bunu diğer müminlere değil sadece sana mahsus olmak üzere helal kıldık. Onlara, eşleri ve cariyeleri hakkında neleri farz kıldığımızı biliyoruz. Sana bir sıkıntı vermemesi için böyle yaptık. Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.
  51. Bunlardan dilediğini ertelersin, dilediğini yanına alabilirsin. Ayrıldığın eşlerinden dilediğini almanda da bir sakınca yoktur. Bu, onların sevinmeleri, üzülmemeleri ve kendilerine verdiğin şeylere razı olmaları için daha uygundur. Allah kalblerinizde olanı bilir. Allah, herşeyi bilen ve halden anlayandır.
  52. Bundan sonra, cariyeler dışında, hoşuna gitse bile bir kadınla evlenmek, onları başka eşlerle değiştirmek sana helal değildir. Allah, herşeyi görür gözetir.
  53. -Ey iman edenler, yemeğe çağrılmadan Peygamber’in evlerine vakitli vakitsiz girmeyin. Davet edildiğiniz zaman gidin ve yemek yiyince dağılın, söze dalmayın. Bu hal onu incitiyor, size söylemekten de çekiniyor. Allah ise gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamber’in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu hem sizin kalbiniz, hem de onların kalpleri için daha temizdir. Sizin Allah’ın Rasülü’ne eziyet etmeniz ve ondan sonra da onun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Bu Allah katında büyük bir günahtır.
  54. Bir şeyi açığa vursanız da gizleseniz de şüphesiz Allah, herşeyi bilir.
  55. Kadınların; babalarına, oğullarına, erkek kardeşlerine, erkek kardeşlerinin oğullarına, kız kardeşlerinin oğullarına, kendileri gibi kadınlara ve cariyelerine görünmelerinde bir günah yoktur. Ey kadınlar, Allah’tan korkun. Çünkü Allah, herşeye şahittir.
  56. Allah ve melekleri peygamber’e rahmet eder. Ey iman edenler! Siz de onun için rahmet ve esenlik dileyin.
  57. Allah ve Peygamber’i incitenleri Allah, dünyada ve ahirette lanetlemiş ve onlara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
  58. Mü’min erkek ve kadınlara suçsuz yere eziyet edenler de bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
  59. -Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış elbiselerini üzerlerine örtsünler. Bu tanınmaları ve incitilmemeleri için en uygundur. Allah, bağışlayıcıdır, merhametlidir.
  60. Münafıklar, kalplerinde hastalık olanlar ve Medine’de bozguncu, asılsız haber yayanlar eğer buna son vermezlerse, seni onların üzerine göndeririz, sonra orada seninle komşulukları fazla sürmez.
  61. Lanete uğrarlar ve nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve oracıkta öldürülürler.
  62. Daha öncekiler için de Allah’ın yasası buydu. Allah’ın yasasında bir değişiklik bulamazsın.
  63. İnsanlar senden kıyamet vaktini soruyorlar. De ki: -Onun bilgisi Allah katındadır. Ne bilirsin belki vakti çok yakındır?
  64. Şüphesiz ki Allah, kafirlere lanet etmiş ve onlar için alevli bir ateş hazırlamıştır.
  65. Orada ebedi kalırlar. Bir dost ve yardımcı bulamazlar.
  66. Yüzleri ateşte çevrildiği gün: -Keşke, Allah’a itaat etseymişiz ve elçiye itaat etseymişiz, derler.
  67. Rabbimiz, biz liderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik, onlar da bizi yoldan saptırdılar.
  68. -Rabbimiz, onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lanet ile lanetle!
  69. -Ey iman edenler, Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın. Nitekim Allah, O’nu onların söylediklerinden temize çıkardı. O, Allah katında değerli bir kimseydi.
  70. -Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söyleyin.
  71. Allah, yaptıklarınızı düzeltsin, günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve elçisine itaat ederse büyük bir kazanç elde eder.
  72. Biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk, onu taşımaktan kaçındılar, ondan korktular. Onu insan yüklendi. O, zalim ve cahil oldu.
  73. Allah, münafık erkek ve münafık kadınları, müşrik erkek ve müşrik kadınları bu yüzden azaba çarptıracak ve mü’min erkekler ile kadınların tevbesini kabul edecektir. Allah, bağışlayıcıdır, merhametlidir.
Yazar: Ebu'l Al'a Mevdudi - Tefhim-ul Kuran
  1. Ey Peygamber, Allah´tan sakın, kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
  2. Ve sana Rabbinden vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı haber alandır.
  3. Allah´a tevekkül et; vekil olarak Allah yeter.
  4. Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi de sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip iletir.
  5. Onları (evlat edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın; bu, Allah katında daha adildir. Eğer babalarını bilmiyorsanız, artık onlar, dinde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata olarak yaptıklarınızda ise, sizin için bir sakınca (bir vebal) yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt gözeterek (taammüden) yaptıklarınızda vardır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
  6. Peygamber, mü´minler için kendi nefislerinden daha evladır ve onun zevceleri de onların anneleridir. Rahim sahipleri (akrabalar) de, Allah´ın Kitabında birbirlerine öteki mü´minlerden ve muhacirlerden daha yakındır. Ancak dostlarınıza maruf üzere yapacaklarınız başka; bunlar Kitapta yazılmış bulunmaktadır.
  7. Hani biz peygamberlerden kesin sözlerini almıştık; senden, Nuh´tan, İbrahim´den, Musa´dan ve Meryem oğlu İsa´dan. Biz onlardan sapasağlam bir söz almıştık.
  8. Doğru olanlara doğruluk (ve bağlılık)larını (Allah´ın) sorması için. Kâfirlere ise acıklı bir azab hazırlamıştır.
  9. Ey iman edenler; Allah´ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size ordular gelmişti; böylece biz de onların üzerine, bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.
  10. Hani onlar, size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler de kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve siz Allah hakkında da (birtakım) zanlarda bulunuyordunuz.
  11. İşte orada, iman edenler, denemeden geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıyla sarsıntıya uğratılmışlardı.
  12. Hani, münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: «Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey vadetmedi» diyorlardı.
  13. Onlardan bir grup da hani şöyle demişti: «Ey Yesrib (Medine) halkı, artık sizin için (burada) kalacak yer yok, şu halde dönün.» Onlardan bir topluluk da: «Gerçekten evlerimiz açıktır» diye peygamberden izin istiyordu; oysa onlar(ın evleri) açık değildi. Onlar yalnızca kaçmak istiyorlardı.
  14. Eğer onlara (şehrin her) yanından girilseydi sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları) istenmiş olsaydı, hiç şüphesiz buna yanaşır ve bunda pek az (zaman) dışında (kararsız) kalmazlardı.
  15. Oysa andolsun onlar, daha önce ´arkalarını dönüp kaçmayacaklarına´ dair Allah´a söz vermişlerdi; Allah´a verilen söz (ahid) ise, (ağır bir) sorumluluktur.
  16. De ki: «Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; böyle olsa bile, pek az (bir zaman) dışında metalanıp yararlandırılmazsınız.»
  17. De ki: «Size bir kötülük isteyecek olsa, sizi Allah´tan koruyacak veya size bir rahmet isteyecek olsa (buna engel olacak) kimdir?» Onlar, kendileri için Allah´ın dışında ne bir veli, ne de bir yardımcı bulamazlar.
  18. Gerçekten Allah, içinizden alıkoyanları ve kardeşlerine: «Bize gelin» diyenleri bilmektedir. Bunlar, pek azı dışında zorlu savaşlara gelmezler.
  19. (Geldiklerinde de) Size karşı ´cimri ve bencildirler.´ Şayet korku gelecek olsa, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek onların sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince de, hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılaşırlar. İşte onlar iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yapmakta olduklarını boşa çıkarmıştır. Bu ise Allah´a göre pek kolaydır.
  20. Onlar (münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi araplar arasında olup sizin haberlerinizi (oradan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı.
  21. Andolsun, sizin için, Allah´ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah´ı çokça zikredenler için Allah´ın Resulünde güzel bir örnek vardır.
  22. Mü´minler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: «Bu, Allah´ın ve Resulü´nün bize vadettiği şeydir; Allah ve Resulü doğru söylemiştir.» Ve (bu,) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.
  23. Mü´minlerden öyle erkek adamlar vardır ki, Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi de beklemektedir. Onlar, hiç bir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler.
  24. Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükâfatlandıracak, münafıkları da dilerse azablandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Hiç şüphe yok Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
  25. Allah, küfredenleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi, onlar hiçbir hayra varamadılar. Savaşta Allah, (yardımcı ve zafer nasib edici olarak) mü´minlere yetti. Allah çok güçlüdür, üstün ve galib olandır.
  26. Kitab ehlinden onlara arka çıkanları da kalelerinden indirdi ve onların kalplerine korku düşürdü. Siz (onlardan) bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını ise esir alıyordunuz.
  27. Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı. Allah, her şeye güç yetirendir.
  28. Ey peygamber eşlerine söyle: «Eğer siz dünya hayatını ve onun süslü çekiciliğini istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım ve güzel bir salma tarzıyla sizi salıvereyim.»
  29. «Eğer siz Allah´ı, Resulü´nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, artık hiç şüphe yok Allah, içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir hazırlamıştır.»
  30. Ey Peygamberin kadınları, sizden kim açık bir çirkin utanmazlıkta bulunursa, onun azabı iki kat olarak arttırılır. Bu da Allah´a göre pek kolaydır.
  31. Ama sizden kim de Allah´a ve Resulü´ne gönülden itaat eder ve salih bir amelde bulunursa, ona da ecrini iki kat veririz. Ve biz ona üstün bir rızık da hazırlamışızdır.
  32. Ey peygamberin kadınları, siz kadınlardan herhangi biri (gibi) değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin.
  33. Evlerinizde vakarla oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın, dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin, Allah´a, Resulü´ne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.
  34. Evlerinizde okunmakta olan Allah´ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Hiç şüphe yok Allah, latiftir, haberdar olandır.
  35. Hiç şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü´min olan erkekler ve mü´min olan kadınlar, gönülden (Allah´a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah´a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah´tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah´tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler, kadınlar ve ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah´ı çokça zikreden erkekler ve (Allah´ı çokça) zikreden kadınlar, (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.
  36. Allah ve Resulü, bir işe hükmettiği zaman, mü´min olan bir erkek ve mü´min olan bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah´a ve Resulü´ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapıtmıştır.
  37. Hani sen, Allah´ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: «Eşini yanında tut ve Allah´tan sakın» diyordun; insanlardan da çekinerek Allah´ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah, kendisinden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, biz onu seninle evlendirmiş olduk; ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü´minler üzerine bir güçlük olmasın. Allah´ın emri yerine getirilmiştir.
  38. Allah´ın kendisine farz kıldığı bir şey(i yerine getirme)de peygamber üzerine hiçbir güçlük yoktur. (Bu,) daha önce gelip geçen (ümmet)lerde de olan Allah´ın sünnetidir. Allah´ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir.
  39. Ki onlar (o peygamberler) Allah´ın risaletini tebliğ edenler, O´ndan içleri titreyerek korkanlar ve Allah´ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter.
  40. Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak o, Allah´ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.
  41. Ey iman edenler, çokça zikretmek suretiyle Allah´ı zikredin.
  42. Ve O´nu sabah ve akşam tesbih edin.
  43. O´dur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için size rahmet etmekte; melekleri de (size dua etmektedir). O, mü´minleri çok esirgeyicidir.
  44. O´na kavuşacakları gün, onların dirlik temennileri: «Selam»dır. Ve O, onlara üstün bir ecir hazırlamıştır.
  45. Ey Peygamber, gerçekten biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı, korkutucu olarak gönderdik.
  46. Ve kendi izniyle Allah´a çağıran ve nur saçan bir çerağ olarak (gönderdik).
  47. Mü´minlere müjde ver; gerçekten onlar için Allah´tan büyük bir fazl vardır.
  48. Kâfirlere ve münafıklara itaat etme, eziyetlerine de aldırma ve Allah´a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
  49. Ey iman edenler, mü´min kadınları nikâhlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık (hemen) onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları salıverin.
  50. Ey Peygamber! Gerçekten biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini ve Allah´ın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halalarının ve teyzelerinin seninle beraber hicret eden kızlarını, bir de Peygamber´e kendisini hibe eden ve Peygamberin de kendisini almak istediği inanmış kadınları sana helâl kıldık. Bu diğer müminlere değil, sadece sana mahsus bir ayrıcalıktır. Biz eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere ne farz kıldığımızı biliyoruz. (Seni bu hususta istisna ettik) ki senin için hiçbir darlık olmasın, Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
  51. Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini de yanına alıp barındırabilirsin; ayrıldıklarından, istek duyduklarına (dönmende) senin için bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanıp hüzne kapılmamalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmalarına en yakın (en uygun) olan budur. Allah, kalplerinizde olanı bilmektedir. Allah bilendir, halimdir.
  52. Bundan sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle değiştirmek -güzellikleri senin hoşuna gitse bile- sana helal olmaz. Ancak sağ elinin malik olduğu (cariyeler) başka. Allah, her şeyi gözetleyip denetleyendir.
  53. Ey iman edenler (rasgele) peygamberlerin evlerine girmeyin, (Bir başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağrıldığınız zaman girin, yemeği yeyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hak(kı açıklamak)tan utanmaz. Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir. Allah´ın Resulü´ne eziyet vermeniz ve ondan sonra eşlerini nikâhlamanız size ebedî olarak (helal) olmaz. Çünkü böyle yapmanız, Allah katında çok büyük (bir günah)tır.
  54. Bir şeyi açığa vursanız da, saklı tutsanız da; hiç şüphe yok Allah, her şeyi bilici olandır.
  55. Onlar için babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri) hakkında bir sakınca yoktur. (Ey Müslüman kadınlar) Allah´tan sakının. Hiç şüphe yok Allah, her şeye şahid olandır.
  56. Hiç şüphesiz, Allah ve melekleri peygambere salat etmektedirler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.
  57. Gerçek şu ki, Allah´a ve Resulü´ne eziyet edenler; Allah, onlara dünyada da, ahirette de lanet etmiş ve onlar için aşağılatıcı bir azab hazırlanmıştır.
  58. Mü´min erkeklere ve mü´min kadınlara irtikâb etmedikleri (bir suç) sebebiyle eziyet edenler ise, gerçekten bir iftira ve açık günah yüklenmişlerdir.
  59. Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü´minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
  60. Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde kışkırtıcı yapan (yalan haber yayan)lar (bu tutumlarına) bir son vermeyecek olurlarsa, gerçekten seni onlara saldırtırız, sonra orada seninle pek az (bir süre) komşu kalabilirler.
  61. Lanete uğratılmışlar olarak; nerede ele geçirilseler yakalanırlar ve öldürüldükçe (sürekli) öldürülürler.
  62. (Bu,) Daha önceden gelip geçenler hakkında (uygulanan) Allah´ın sünnetidir. Allah´ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın.
  63. İnsanlar, sana kıyamet saatini sorarlar; de ki: «Onun bilgisi yalnızca Allah´ın katındadır.» Ne bilirsin; belki kıyamet saati pek yakın da olabilir.
  64. Gerçekten Allah, kâfirleri lanetlemiş ve onlar için ´çılgın bir ateş´ hazırlamıştır.
  65. Orada ebedi olarak kalıcıdırlar. Onlar ne bir veli, ne de bir yardımcı bulamayacaklardır.
  66. Onların yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki: «Eyvahlar bize, keşke Allah´a itaat etseydik ve peygambere itaat etseydik.»
  67. Ve dediler ki: «Rabbimiz, gerçekten biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan saptırmış oldular.»
  68. «Rabbimiz, onlara azabtan iki katını ver ve onlara büyük bir lanet ile lanet et.»
  69. Ey iman edenler, Musa´ya eziyet edenler gibi olmayın; ki sonunda Allah onu, demekte olduklarından temize çıkardı. O, Allah katında vecihti.
  70. Ey iman edenler, Allah´tan korkup sakının ve sözü doğru olarak söyleyin.
  71. Ki O (Allah), amellerinizi islah etsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah´a ve Resulü´ne itaat ederse, artık o en büyük kurtuluşla kurtulmuştur.
  72. Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.
  73. Şundan ki: Allah, münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azablandıracak; mü´min erkeklerin ve mü´min kadınların da tevbesini kabul edecektir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
Yazar: Yaşar Nuri Öztürk - Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Ey Peygamber! Allah´tan kork ve küfre batmışlarla münafıklara boyun eğme! Kuşkusuz, Allah Alîm, ve Hakîm´dir.
  2. Rabbinden sana vahyedilene uy! Allah, yapmakta olduklarınızdan en iyi biçimde haberdardır.
  3. Allah´a dayanıp güven! Vekil olarak Allah yeter.
  4. Allah, bir adamın göğüs boşluğunda iki kalp yaratmamıştır. Zıhar yaptığınız eşlerinizi sizin anneniz yapmamıştır, evlatlıklarınızı da sizin oğullarınız kılmamıştır. Bu konularda söylediğiniz sözler, ağızlarınızın bir lakırdısıdır. Allah, hakkı söyler ve O, gerçek yola kılavuzlar.
  5. Evlatlıklarınızı öz babalarına nispet ederek çağırın! Böyle yapmanız Allah katında adalete daha uygundur. Eğer onların babalarını bilmiyorsanız, o takdirde onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Yanılarak işlediğiniz şeyde, üzerinize günah yoktur; fakat kalplerinizin kastetmiş oldukları müstesna. Ve Allah Gafûr ve Rahîm´dir.
  6. O peygamber, müminlere öz benliklerinden daha dost, daha yakındır. Onun eşleri de o müminlerin anneleridir. Anne tarafından akraba olanlar da Allah´ın Kitabı´nda, birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak yakın dostlarınız için örfe uygun bir vasiyette bulunmanız müstesnadır. Bu, Kitap´ta satırlara geçirilmiştir.
  7. Biz, peygamberlerden mîsaklarını almıştık. Senden de mîsak aldık. Nûh´tan, İbrahim´den, Mûsa´dan, Meryem oğlu İsa´dan, bunların hepsinden kuvvetli bir sözleşmeyle mîsak aldık;
  8. Ki Allah, özüyle sözü bir olanlardan doğruluklarını sorsun. Küfre batmışlara ise korkunç bir azap hazırlamıştır.
  9. Ey iman edenler, Allah´ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın! Hani, üstünüze ordular gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular salmıştık. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir.
  10. Hani, onlar, üst yanınızdan, alt tarafınızdan size saldırmıştı da gözler kaymış, yürekler gırtlaklara ulaşmıştı. Allah hakkında türlü zanlarda bulunuyordunuz.
  11. İşte orada müminler belaya uğratılarak imtihan edilmişler ve şiddetli bir zelzeleyle sarsılmışlardı.
  12. Münafıklarla, kalplerinde maraz olanlar şöyle diyorlardı: "Allah ve resulü bize, bir aldanışdan başka bir şey vaat etmemiş."
  13. Hani, onlardan bir grup şöyle demişti: "Ey Yesrib halkı, duracak yeriniz yok, hemen geri dönün!" İçlerinden bir grup da Peygamber´den izin istiyor: "İnan olsun, evlerimiz kaygı duyulacak durumda." diyorlardı." Oysaki evleri kaygı duyulacak durumda değildi; sadece kaçmak istiyorlardı.
  14. Eğer Medine´nin her yanından üzerlerine gelinseydi de onların kent içinde fitne çıkarmaları istenseydi, onu mutlaka yaparlardı; o konuda fazla gecikmezlerdi.
  15. Yemin olsun ki, onlar daha önce, geri dönüp kaçmayacaklarına ilişkin Allah´a söz vermişlerdi. Ve Allah´a verilen söz sorumluluk gerektirirdi.
  16. De ki: "Eğer ölümden yahut öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size hiçbir yarar sağlamaz. Böyle bir durumda sadece azıcık/az bir süre nimetlendirilirsiniz."
  17. De ki: "Allah size bir kötülük murat eder yahut bir rahmet dilerse, Allah´la aranıza kim girebilir?" Onlar kendileri için, Allah´tan başka ne bir dost bulabilirler ne de bir yardımcı.
  18. Allah, içinizden hem tembellik edip hem de başkalarını geri bırakanları ve kardeşlerine, "Hadi bize gelin!" diyenleri biliyor. Zaten onlar savaşa/zora çok az gelirler.
  19. Size karşı cimrilik/kıskançlık ederler. Korku geldiğinde onları sana bakar halde görürsün. Korku gittiğinde ise hayra karşı kıskançlık yüzünden sizi keskin dillerle yaralarlar. Ölümden üzerine baygınlık çökmüş biri gibidirler. Bunlar iman etmemişlerdir. Bu yüzden de Allah, amellerini boşa çıkarmıştır. Bunu yapmak Allah için çok kolaydır.
  20. Düşman hiziplerin gitmediğini sanıyorlar. Düşman hizipler gelecek olsalar, bunlar isterler ki, Bedevî Araplar içinde bulunsunlar da sizinle ilgili haberleri sorsunlar. Şayet içinizde bulunsalardı, pek azı müstesna, savaşmayacaklardı.
  21. Yemin olsun, Allah resulünde sizin için, Allah´ı ve âhiret gününü arzu edenlerle Allah´ı çok ananlara güzel bir örnek vardır.
  22. Müminler, düşman hizipleri gördüklerinde şöyle demişlerdir: "Allah´ın ve resulünün bize vaat ettiği işte budur. Ve Allah da resulü de doğru sözlüdür." Bu onların sadece iman ve teslimiyetlerini artırdı.
  23. İnananlardan öyle erler vardır ki, Allah´a verdikleri sözde sadakatle dururlar. Onlardan bazısı adadığını yerine getirdi, bazısı da bekliyor. Sözlerini asla değişmediler.
  24. Çünkü Allah, doğru sözlülere doğruluklarının karşılığını verecek. İkiyüzlülere de dilerse azap edecek. Belki de onlara tövbe nasip edecek. Allah Gafûr´dur, Rahîm´dir.
  25. Allah, küfre sapanları öfkeleriyle yüz geri etti; hiçbir hayra ulaşamadılar. Allah, çarpışma sırasında müminler için yeterli oldu. Allah Kavî´dir, Azîz´dir.
  26. Allah, Ehlikitap´tan onlara arka çıkanları, kulelerinden/kalelerinden indirdi, kalplerine korku saldı: Bir grubunu öldürüyordunuz, bir grubunu da esir ediyordunuz.
  27. Sizi onların yerlerine-yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız bir toprağa mirasçı kıldı. Allah´ın her şeye gücü yeter.
  28. Ey Peygamber, eşlerine şöyle söyle: "Eğer şu iğreti dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, haydi gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de sizi güzellikle serbest bırakayım."
  29. "Yok eğer Allah´ı, resulünü ve âhiret yurdunu istiyorsanız bilin ki, Allah sizin güzel düşünüp güzel hareket edenlerinize büyük bir ödül hazırlamıştır.
  30. Ey peygamber hanımları! Sizden kim açık/kanıtlanmış bir edepsizlik yaparsa, kendisi için azap iki katına çıkarılır. Ve bu, Allah için çok kolaydır.
  31. Sizden kim, Allah´a ve resulüne itaat eder, iyilik yaparsa, ona da ücretini iki kat olarak veririz. Kendisi için bol ve bereketli bir rızık da hazırlamışızdır.
  32. Ey peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer korunup takvaya sarılıyorsanız sözü kırıtarak söylemeyin ki, kalbinde maraz bulunan biri ümide kapılmasın. Örfe uygun söz söyleyin.
  33. Evlerinizde de vakarlı oturun. İlk cahiliye teşhirciliği gibi kendinizi teşhir etmeyin. Namazı/duayı yerine getirin, zekâtı verin, Allah´a ve resulüne itaat edin. Allah sizden kiri/lekeyi gidermek istiyor ey Ehlibeyt, sizi tam bir biçimde temizlemek istiyor.
  34. Evlerinizde Allah´ın ayetlerinden ve hikmetten okunanları hatırlayın. Kuşkusuz, Allah Latîf´tir, Habîr´dir.
  35. Allah şu kişiler için bir affediş ve büyük bir ödül hazırlamıştır: Müslüman erkekler, Müslüman kadınlar, mümin erkekler, mümin kadınlar, itaat eden erkekler, itaat eden kadınlar, özü-sözü doğru erkekler, özü-sözü doğru kadınlar, sabreden erkekler, sabreden kadınlar, Allah korkusuyla ürperen erkekler, Allah korkusuyla ürperen kadınlar, sadaka veren erkekler, sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar, ırz ve iffetlerini koruyan erkekler, ırz ve iffetlerini koruyan kadınlar, Allah´ı çok anan erkekler, Allah´ı çok anan kadınlar.
  36. Allah ve resulü bir işte hüküm verdiklerinde, inanmış bir erkekle inanmış bir kadının, işlerini kendi isteklerine göre belirleme hakları yoktur. Allah´a ve resulüne isyan eden, açık bir sapıklığa batıp gitmiş demektir.
  37. Hani sen Allah´ın nimetlendirdiği, senin de lütufta bulunduğun kişiye "Eşini yanında tut, Allah´tan kork!" diyordun ama, Allah´ın açıklayacağı bir şeyi de içinde saklıyordun; insanlardan çekiniyordun. Oysaki kendisinden korkmana Allah daha layıktır. Zeyd o kadından ilişiğini kesince onu sana nikâhladık ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde, müminler için o kadınlarla evlenmede bir güçlük olmasın. Zaten Allah´ın emri yerine getirilmiştir.
  38. Allah´ın kendisine farz kıldığı şeyde peygambere hiçbir vebal yoktur. Daha önce gelip geçmişlerde de Allah´ın yolu-yöntemi buydu. Allah´ın emri, belirlenmiş bir kaderdir/ölçüdür.
  39. Onlar ki Allah´ın mesajlarını tebliğ edip O´ndan korkarlar, Allah´tan gayrı hiç kimseden korkmazlar. Hesap sorucu olarak Allah yeter.
  40. Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; O, Allah´ın resulü ve nebilerin sonuncusudur. Allah herşeyi gereğince biliyor.
  41. Ey iman edenler! Allah´ı çok anın!
  42. O´nu sabah-akşam tespih edin!
  43. O, odur ki sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye size acıyor/destek veriyor. Melekleri de öyle yapıyor. Zaten O, inananlara karşı çok merhametlidir.
  44. Kendisine kavuştukları gün onların esenlik dilekleri şöyledir: "Selam!" O, onlar için seçkin ve bereketli bir ödül hazırlamıştır.
  45. Ey Peygamber! Hiç kuşkusuz, biz seni bir tanık bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
  46. Ve Allah´ın izniyle bir davetçi, ışık saçan bir kandil olarak...
  47. Ve muştula inananlara: Kendilerine Allah´tan büyük bir lütuf vardır.
  48. İnkârcılara, ikiyüzlülere itaat etme, onların ezalarına aldırma; Allah´a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
  49. Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhlayıp da kendilerini, onlara dokunmadan boşarsanız, sizin belirleyeceğiniz bir iddet boyunca onları bekletme hakkınız yoktur. O halde, böyle durumlarda onları nimetlendirin ve kendilerini güzelce serbest bırakın.
  50. Ey Peygamber! Biz sana şu hanımları helal kıldık: Mehirlerini verdiğin eşlerin, Allah´ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunanlar, amcalarının, halalarının, dayılarının, teyzelerinin kızlarından seninle birlikte hicret edenler. Peygamber kendisiyle evlenmek istediğinde, kendisini Peygamber´e hibe eden mümin bir kadını da öteki müminlere değil, yalnız sana özgü olmak üzere helal kıldık. Onlara eşleri ve elleri altındakiler hakkında neler farz kıldığımızı biz biliriz. Sana bir zorluk olmasın diyedir bu... Allah Gafûr´dur, Rahîm´dir.
  51. Onlardan dilediğini geriye bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. Bir süre için uzaklaştığın hanımlarından dilediğini yanına almanda bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanmasında, tasalanmalarında ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmasında bu daha uygun bir yoldur. Allah sizin kalplerinizde olanı bilir. Allah Alîm´dir, Halîm´dir.
  52. Bundan sonra sana artık başka kadınlar helal olmaz. Bunları, başka eşlerle değiştirmek de -onların güzellikleri hoşuna gitse bile - helal olmaz. Elinin sahip olabilecekleri müstesna. Allah her şey üzerinde bir Rakîb´dir, her şeyi gözetlemektedir.
  53. Ey iman edenler! Size bir yemek için izin verilmedikçe Peygamber´in evlerine girmeyin. Vaktini bekleyip durmaksızın çağırıldığınızda girin, ancak yemeği yiyince hemen dağılın. Söze dalıp lafı koyulaştırmayın. Çünkü böyle davranmanız Peygamber´i rahatsız eder. Fakat o size bir şey söylemekten utanır. Allah ise hakkı dile getirmekten çekinmez. Peygamber´in eşlerinden bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha temiz bir yoldur. Allah´ın resulüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra onun eşleriyle nikâhlanmanız, size helal kılınmamıştır. Böyle bir şey Allah katında büyük bir vebaldir.
  54. Siz birşeyi açıklasanız da gizleseniz de Allah bunların tümünü bilmektedir.
  55. Peygamber´in hanımlarına; babaları, oğulları, kardeşleri,erkek kardeşlerinin oğulları, kızkardeşlerinin oğulları, hizmetindeki kadınlar ve anlaşmalarıyla sahip olduklarından ötürü hiçbir günah yoktur. Allah´tan korkun, ey Peygamber hanımları! Kuşkusuz, Allah her şeye tanıklık etmektedir.
  56. Şu bir gerçek ki, Allah ve melekleri, o Peygamber´e destek verirler/onun şanını yüceltirler. Ey inananlar! Siz de ona destek olun/onun şanını yüceltin ve ona içtenlikle selam verin.
  57. Allah´ı ve resulünü incitenleri Allah dünyada da âhirette de lanetlemiştir. Onlar için, alçaltıcı bir azap da hazırlanmıştır.
  58. Mümin erkeklerle mümin kadınları, yapmadıkları bir şeyden dolayı rahatsız edenler, bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.
  59. Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini üzerlerine alsınlar. Bu, onların tanınmaları ve incitilmemeleri için çok daha uygun bir yoldur. Allah Gafûr´dur, Rahîm´dir.
  60. İkiyüzlüler, kalplerinde maraz bulunanlar, şehirde çirkin haberler yayanlar, bu yaptıklarına son vermezlerse, seni onların üzerine gitmeye elbette teşvik edeceğiz. Bundan sonra onlar, orada senin yakınında, çok az kalabilirler.
  61. Lanetlenmiş hale gelirler. Rastlandıkları yerde enselenirler, öldürülür de öldürülürler.
  62. Bu, Allah´ın daha önce gelip geçmişlerde işleyen tavrı-tarzıdır. Allah´ın tavrında herhangi bir değişiklik asla bulamazsın.
  63. İnsanlar sana kıyametin saatinden soruyorlar. De ki: "Ona ilişkin bilgi Allah katındadır." Ne bilirsin, belki de o saat yakındır!
  64. Hiç kuşkusuz, Allah, inkârcıları lanetlemiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır.
  65. Uzun süre kalacaklardır onun içinde. Ne bir dost bulacaklardır ne bir yardımcı.
  66. Gün olur, yüzleri ateşin içinde evrilip çevrilir de şöyle derler: "Vay başımıza! Keşke Allah´a itaat etseydik, keşke resule itaat etseydik."
  67. Ve derler ki: "Rabbimiz! Biz, efendilerimize, büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar."
  68. "Rabbimiz, onlara iki kat azap ver; onları büyük bir lanet ile lanetle!"
  69. Ey iman edenler! Mûsa´ya eziyet edenler gibi olmayın! Allah, Mûsa´yı onların dediğinden uzak tutmuştur. O, Allah katında olumlu, itibarlı bir kul idi.
  70. Ey iman edenler! Allah´tan sakının ve sağlam söz seyleyin!
  71. Ki Allah amellerinizi barışa/hayra yarayışlı kılsın, günahlarınızı affetsin. Allah´a ve O´nun resulüne itaat eden, büyük bir başarı elde etmiştir.
  72. Biz emâneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmekten kaçındılar, ondan ürktüler. İnsan ise çok zalim ve çok cahil olduğu halde onu yüklendi.
  73. Bunun böyle olması, Allah´ın; ikiyüzlü erkeklerle ikiyüzlü kadınlara, şirke sapmış erkeklerle şirke sapmış kadınlara azap etmesi, mümin erkeklerle mümin kadınların tövbelerini kabul etmesi içindir. Allah Gafûr´dur, Rahîm´dir.