Ankebût

الْعَنْكَبُوتِ

Yazar: Abdulbakî Gölpınarlı - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Elif lâm mîm.
  2. İnsanlar, sanırlar mı ki inandık derler de öylece bırakılıverirler ve sınanmaz onlar?
  3. Ve andolsun ki biz onlardan öncekileri de sınadık; artık Allah, doğru olanları da mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir.
  4. Yoksa kötülük edenler, sanırlar mı ki bizden kurtulacaklar, ne de kötü hükmediyorlar.
  5. Kim, Tanrı´ya kavuşmayı umarsa artık şüphe yok ki Allah´ın takdîr ettiği zaman elbette gelecek ve odur duyan, bilen.
  6. Ve kim savaşırsa ancak kendisi için savaşır; şüphe yok ki Allah, âlemlerden müstağnîdir.
  7. İnananların ve iyi işlerde bulunanların kötülüklerini elbette örteriz ve onları, yaptıklarından daha güzeliyle mükâfatlandırırız.
  8. Ve insana, anasına babasına iyilikte bulunmasını tavsiye ettik ve senin bir bilgin olmayan birşeyi bana eş tutman için seninle çekişirlerse artık itâat etme onlara; dönüp geleceğiniz yer, benim tapımdır, neler yaptıysanız size ben haber vereceğim.
  9. İnananları ve iyi işlerde bulunanları elbette temiz kişilere katacağım.
  10. Ve insanlardan Allah´a inandık diyen var ki Allah uğrunda bir eziyete uğratılınca insanların, kendisini sınamasını Allah´ın azâbıymış gibi sayar ve Rabbinden bir yardım ve zafer de gelirse bu çeşit kişiler, biz sizinleyiz derler mutlaka; Allah, âlemlerin gönüllerinde ne var, daha iyi bilmez mi?
  11. Ve Allah elbette inananları da bilir, münâfıkları da bilir.
  12. Kâfir olanlar, iman edenlere bizim yolumuza uyun dediler, hatalarınızı biz yükleniriz; halbuki onlar, bunların hatalarından hiç mi hiç, bir şey yüklenemezler, şüphe yok onlar, yalancılardır.
  13. Onlar, elbette kendi yüklerini de yüklenecekler, o yüklerle berâber başka yükleri de ve kıyâmet gününde de iftirâ ettikleri şeyler, elbette sorulacak onlardan.
  14. Ve andolsun ki biz Nûh´u, kavmine gönderdik de aralarında tam bin yıldan elli yıl eksik bir müddet kaldı; derken onları tufan helâk etti ve onlar zâlimlerdi.
  15. Onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu, âlemlere ibret olarak yaptık.
  16. Ve İbrahîm de hani kavmine demişti ki: Allah´a kulluk edin ve çekinin ondan; bilseniz bu, size daha hayırlıdır.
  17. Gerçekten de Allah´ı bırakıp da putlara tapıyor, yalanlar uyduruyorsunuz; Allah´ı bırakıp taptığınız şeylerin, size bir rızık vermeye güçleri yetmez; rızkı, Allah katında arayın ve kulluk edin ona ve şükredin ona; dönüp onun tapısına varacaksınız.
  18. Ve yalanlarsanız sizden önceki ümmetler de yalanlamıştı ve Peygambere düşen iş, ancak apaçık tebliğden ibâret.
  19. Görmezler mi ki Allah, nasıl yaratmaya başlıyor, sonra yaratışı, nasıl yeniliyor? Şüphe yok ki bu, Allah´a pek kolay.
  20. De ki: Yeryüzünü gezin de bakıp görün, nasıl yaratmaya başlamıştır; sonra Allah âhiret yaşayışını da meydana getirecektir; şüphe yok ki Allah´ın her şeye gücü yeter.
  21. Dilediğini azaplandırır ve dilediğine acır ve siz, döndürülüp onun tapısına götürüleceksiniz.
  22. Siz onu, ne yeryüzünde âciz bırakabilirsiniz, ne gökyüzünde ve size, Allah´tan başka da ne bir dost var, ne bir yardımcı.
  23. Allah´ın delillerine kâfir olanlar ve onunla buluşacaklarını inkâr edenlerse onlardır rahmetimden tamâmıyla ümitlerini kesenler ve onlaradır elemli bir azap.
  24. Kavminin cevâbı, ancak onu öldürün, yahut yakın sözü olmuştu da Allah, onu ateşten kurtarmıştı; şüphe yok ki bunda elbette deliller var inananlara.
  25. Ve siz dedi, dünyâ yaşayışında birbirinize dost olduğunuzdan bu dostluk yüzünden Allah´ı bırakıp da putları mâbûd edindiniz, sonra da kıyâmet günü, bir kısmınız, bir kısmınızı inkâr edecek, bir kısmınız, bir kısmınıza lânet okuyacak ve yurdunuz ateştir ve size hiçbir yardımcı yoktur.
  26. Lût, ona inandı ve İbrâhim, ben dedi, bunlardan göçecek, Rabbime sığınacağım, şüphe yok ki o üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
  27. Ve ona İshak ve Yakup´u verdik ve soyuna, peygamberlik ve kitap ihsân ettik ve dünyâda, mükâfâtını verdik onun ve şüphe yok ki o, âhirette de elbette temiz kişilerdendir.
  28. Ve Lût´u da göndermiştik de hani kavmine demişti ki: Siz, sizden önce, âlemlerde hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin bir işi yapmadasınız.
  29. Siz, boyuna erkeklerle mi temas edecek, meşrû yolu mu kesecek, meclislerinizde hep kötü işlerde mi bulunacaksınız? Kavminin cevâbı, ancak eğer doğru söyleyenlerdensen Allah azâbını getir bize sözü olmuştu.
  30. O da, Rabbim demişti, bozgunculukta bulunan kavme karşı sen yardım et bana.
  31. Elçilerimiz, İbrahîm´e müjdeyle gelince, şüphe yok ki demişlerdi, biz şu şehrin halkını helâk edeceğiz; şüphe yok ki o şehrin halkı zâlim oldu.
  32. İbrâhim, orada Lût da var demişti de onlar, biz daha iyi biliriz demişlerdi, orada kim var; onu ve âilesini kurtaracağız, ancak karısı kurtulmayacak, o, şüphe yok ki orada kalanlardan olacak.
  33. Elçilerimiz Lût´a gelince Lût, onların yüzünden kederlenmişti, gönlü daralmıştı. Onlar, korkma ve tasalanma demişlerdi; şüphe yok ki biz, seni de, âileni de kurtaracağız, ancak karın müstesnâ ve şüphe yok o, orada kalanlardan olacak.
  34. Şüphe yok ki bu şehir halkının üstüne, buyruktan çıkarak yapageldik-leri işler yüzünden, gökten bir azâp indireceğiz.
  35. Ve andolsun ki biz, akıl eden topluluk için, onlara âit apaçık bir delil bıraktık.
  36. Ve Medyen´e de kardeşleri Şuayb’i göndermiştik de ey kavmim demişti, kulluk edin Allah´a ve umun âhiret gününü ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışmayın.
  37. Derken yalanlamışlardı onu da onları bir sarsıntı, helâk edivermişti, derken evlerinde diz çökmüş bir halde yerlere yığılıp helâk oluvermişlerdi.
  38. Ve Âd´le Semûd´u da helâk etmiştik ve gerçekten de yerlerinden apaçık anlamaktasınız ve Şeytan, onların yaptıklarını, bezemişti kendilerine ve gerçeği gördükleri halde yoldan çelmişti onları.
  39. Ve Kârun´u ve Firavun´u ve Hâmân´ı da helâk etmiştik ve andolsun ki Mûsâ, onlara apaçık delillerle gelmişken tuttular da, yeryüzünde ululanmaya kalkıştılar ve azâbı da savuşturamadılar.
  40. Hepsini de suçları yüzünden helâk ettik. Onlardan, üstlerine kasırgayla taş yağdırdıklarımız var ve onlardan, bir bağırışla helâk olanlar var ve onlardan yere geçirdiğimiz var ve onlardan sulara garkettiğimiz var ve Allah zulmetmemişti onlara ve fakat onlar, kendi kendilerine zulmetmişlerdi.
  41. Allah´tan başka dost ve yardımcı edinenler, ağ kuran örümceğe benzerler ve evlerin en çürüğü, elbette örümcek ağıdır bir bilseler.
  42. Şüphe yok ki Allah, kendisinden başka neye tapıyorlarsa hepsini bilir ve odur üstün, hüküm ve hikmet sâhibi.
  43. Ve işte örnekler, onları insanlara gösterip durmadayız ve bilgi sâhiplerinden başkaları anlamaz onları.
  44. Allah, gökleri ve yeryüzünü gerçek olarak yarattı; şüphe yok ki bunda, inananlara deliller var elbet.
  45. Oku kitaptan ne vahyedildiyse sana ve namaz kıl; şüphe yok ki namaz, çirkin ve kötü şeylerden alıkoyar insanı ve elbette Allah´ı anmak, pek büyük birşeydir ve Allah, ne işlerseniz hepsini bilir.
  46. Ve kitap ehliyle, ancak en güzel bir tarzda mücâdele edin; yalnız içlerinden zulmedenler müstesnâ ve deyin ki: İnandık bize indirilene de, size indirilene de ve mâbûdumuz ve mâbûdunuz birdir ve biz, ona teslîm olmuşuz.
  47. Ve işte sana böyle bir kitap indirdik biz ve bu yüzden kendilerine kitap verilenler, inanıyorlar ona ve şunlardan da inanan var ona ve delillerimizi, kâfirlerden başkası da bilerek inkâr etmez.
  48. Ve sen, bundan önce hiçbir kitap okumazdın ve sağ elinle de bir şey yazmamıştın, öyle olsaydı, bâtıl, şeylere kapılanlar mutlaka şüpheye düşerlerdi.
  49. Hayır, o, kendilerine bilgi verilenlerin gönüllerinde kökleşip yerleşmiş olan apaçık delillerdir ve delillerimizi, zâlimlerden başkası da bilerek inkâr etmez.
  50. Ve derler ki ona Rabbinden deliller indirilseydi. De ki: Deliller, ancak Allah katında ve ben, ancak apaçık bir korkutucuyum.
  51. Onlara yetmez mi ki şüphe yok, sana kitap indirdik, onlara okunup durmada; şüphe yok ki bu kitapta elbette inanan topluluğa hem rahmet var, hem öğüt.
  52. De ki: Aramda ve aranızda tanık olarak Allah yeter; bilir ne varsa göklerde ve yeryüzünde ve bâtıla inanıp Allah´a kâfir olanlara gelince: Onlardır ziyan edenlerin ta kendileri.
  53. Ve senden, azâbın çarçabuk gelmesini isterler ve muayyen bir zamânı olmasaydı azap, gelip çatardı onlara ve azap, onlara apansız gelecek ve onların haberleri bile olmayacak.
  54. Senden, azâbın, çabucak gelmesini isterler ve şüphe yok cehennem elbette kâfirleri kuşatmıştır zâten.
  55. O gün azap, üstlerinden, ayaklarının altından saracak onları ve tadın diyecek, yaptıklarınızın cezâsını.
  56. Ey inanan kullarım, şüphe yok ki benim yeryüzüm geniştir, artık siz de yalnız bana kulluk edin.
  57. Herkes tadacak ölümü, sonra da dönüp tapımıza geleceksiniz.
  58. İnananları ve iyi işlerde bulunanları, kıyılarından ırmaklar akan cennetin en yüce yerlerinde yerleştireceğiz, orada ebedî olarak kalacaklar; iyi işlerde bulunanlara verilen mükâfat, ne de güzeldir.
  59. Öyle kişilerdir onlar ki sabrederler ve Rablerine dayanırlar.
  60. Ve nice mahlûk vardır ki rızıklarını kendileri bulup götürmezler; onları da Allah rızıklandırır; sizi de ve odur duyan, bilen.
  61. Andolsun ki onlara, kim yarattı gökleri ve yeryüzünü ve kim râm etti güneşi ve ayı diye sorsan Allah derler mutlaka, o halde ne diye ona kulluktan dönüp uydurma şeylere kapılıyorlar?
  62. Allah, kullarından dilediğinin rızkını bollaştırır, dilediğinin daraltır; şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir.
  63. Andolsun ki onlara, kim yağdırır gökten yağmuru da onunla, ölümünden sonra diriltir yeryüzünü diye sorsan Allah derler mutlaka; de ki: Hamd Allah´a, fakat çoğu akıl etmez.
  64. Ve bu dünyâ yaşayışı, ancak aslı olmayan bir eğlenceden, bir oyundan başka bir şey değil ve şüphe yok ki âhiret yurdunda gerçek yaşayış, bunu bir bilselerdi.
  65. Gemiye bindiler mi din husûsunda yalnız onu tanıyarak ihlâsla Allah´ı çağırırlar, fakat onları karaya çıkarıp da kurtardık mı o zaman derhal şirk koşarlar.
  66. Bu da onlara verdiğimiz nîmetlere nankörlük edip dünyâda geçinip gitmeleri içindir, fakat yakında bilecek onlar.
  67. Görmezler mi ki etraflarındaki insanlar, birbirlerini öldürüp dururken biz Harem´i, emîn ettik; hâlâ mı bâtıla inanırlar da Allah´ın nîmetine nankörlük ederler?
  68. Ve kimdir Allah´a yalan yere iftirâ edenden, yahut Kur’ân, kendisine geldikten sonra onu yalanlayandan daha zâlim? Kâfirlere, cehennemde konaklayacak yer mi yok?
  69. Bizim için savaşanları yollarımıza sevk ederiz biz ve şüphe yok ki Allah, elbette berâberdir iyilik edenlerle.
Yazar: Adem Uğur - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Elif. Lâm. Mîm.
  2. İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?
  3. Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.
  4. Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? Ne kadar kötü (ne yanlış) hüküm veriyorlar!
  5. Kim Allah´a kavuşmayı umuyorsa, bilsin ki Allah´ın tayin ettiği o vakit elbet gelecektir. O, her şeyi işiten ve bilendir.
  6. Cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlerden müstağnîdir. (O´nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur).
  7. İman edip iyi işler yapanların (geçmiş) kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz.
  8. Biz, insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.
  9. İman edip iyi işler yapanları, muhakkak sâlihler (zümresi) içine katarız.
  10. İnsanlardan kimi vardır ki: "Allah´a inandık" der; fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah´ın azabı gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir nusret gelecek olsa, mutlaka, "Doğrusu biz de sizinle beraberdik" derler. İyi de, Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil midir?
  11. Allah, elbette (O´na gönülden) iman edenleri de bilir, iki yüzlüleri de bilir (ortaya çıkaracaktır).
  12. Kâfirler, iman edenlere: Bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yüklenelim, derler. Halbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler.
  13. (Fakat gerçek şu ki) elbette kendi yüklerini (veballerini), kendi yükleriyle birlikte nice yükleri taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.
  14. Andolsun ki biz Nuh´u kendi kavmine gönderdik de o bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.
  15. Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık.
  16. İbrahim´i de gönderdik. O kavmine şöyle demişti: Allah´a kulluk edin. O´na karşı gelmekten sakının. Eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır.
  17. Siz Allah´ı bırakıp birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah´ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın. O´na kulluk edin ve O´na şükredin. Ancak O´na döndürüleceksiniz.
  18. Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de (kendilerine tebliğ edileni) yalan saymışlardır. Peygamber´e düşen, yalnız açık bir tebliğdir.
  19. Allah´ın, yaratılanı ilk baştan nasıl yarattığını, (ölümden) sonra bunu (nasıl) tekrarladığını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah´a göre kolaydır.
  20. De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir.
  21. O, dilediğine azabeder, dilediğini esirger. Ancak O´na döndürüleceksiniz.
  22. Siz ne yeryüzünde ne de gökte (Allah´ı) âciz bırakamazsınız. Allah´tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.
  23. Allah´ın âyetlerini ve O´na kavuşmayı inkâr edenler -işte onlar- benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azap vardır.
  24. Kavminin (İbrahim´e) cevabı ise: "Onu öldürün yahut yakın!" demelerinden ibaret oldu. Ama Allah onu ateşten kurtardı. Doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardır.
  25. (İbrahim onlara) dedi ki: Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah´ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü (gelip çattığında ise) birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lânet okuyacaksınız. Varacağınız yer cehennemdir ve hiç yardımcınız da yoktur.
  26. Bunun üzerine Lût ona iman etti ve (İbrahim): Doğrusu ben Rabbim´e (emrettiği yere) hicret ediyorum. Şüphesiz O, mutlak güç ve hikmet sahibidir, dedi.
  27. Ona İshak ve Ya´kub´u bağışladık. Peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. Ona dünyada mükâfatını verdik. Şüphesiz o, ahirette de sâlihler (zümresin)dendir.
  28. Lût´u da (gönderdik). O, kavmine demişti ki: Gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayâsızlığı yapıyorsunuz!
  29. (Bu ilâhî ikazdan sonra hâla) siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlikler yapacak mısınız! Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: (Yaptıklarımızın kötülüğü ve azaba uğrayacağımız konusunda) doğru söyleyenlerden isen, Allah´ın azabını getir bize!
  30. (Lût:) Şu fesatçılar güruhuna karşı bana yardım eyle Rabbim! dedi.
  31. Elçilerimiz İbrahim´e (iki oğul ihsan edeceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: Biz bu memleket halkını helâk edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir.
  32. (İbrahim) dedi ki: Ama orada Lût var! Şöyle cevap verdiler: Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o, (azapta) kalacaklar arasındadır.
  33. Elçilerimiz Lût´a gelince, Lût onlar hakkında tasalandı ve (onları korumak için) ne yapacağını bilemedi. Ona: Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de aileni de kurtaracağız. Yalnız, (azapta) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna, dediler.
  34. Biz, şüphesiz, bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık gökten (feci) bir azap indireceğiz.
  35. Andolsun ki, biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişânesi bırakmışızdır.
  36. Medyen´e de kardeşleri Şuayb´ı gönderdik ve Şuayb: Ey kavmim! Allah´a kulluk edin, ahiret gününe umut bağlayın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın! dedi.
  37. Fakat onu yalancılıkla itham ettiler. Derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.
  38. Âd ve Semûd´u da (helâk ettik). Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.
  39. Karun´u, Firavun´u ve Hâmân´ı da (helâk ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi.
  40. Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı.
  41. Allah´tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi!
  42. Allah, onların kendisini bırakıp da hangi şeye yalvardıklarını şüphesiz bilir. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.
  43. İşte biz, bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.
  44. Allah, gökleri ve yeri hak olarak (yerli yerince) yarattı. Şüphesiz bunda, iman edenler için (Allah´ın varlık ve kudretine) bir nişâne bulunmaktadır.
  45. (Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab´ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah´ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.
  46. İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim Tanrımız da sizin Tanrınız da birdir ve biz O´na teslim olmuşuzdur.
  47. (Resûlüm!) İşte böylece sana (önceki kitapları tasdik eden) bu Kitab´ı indirdik. Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar. Şunlardan (Araplardan) da ona iman eden nice kimseler vardır. Âyetlerimizi, ancak kâfirler (inatları yüzünden) bile bile inkâr eder.
  48. Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı.
  49. Hayır, o (Kur´an), kendilerine ilim verilenlerin sînelerinde (yer eden) apaçık âyetlerdir. Âyetlerimizi, ancak zalimler bile bile inkâr eder.
  50. Ona Rabbinden (başkaca) mucizeler indirilmeli değil miydi? derler. De ki: Mucizeler ancak Allah´ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.
  51. Kendilerine okunmakta olan Kitab´ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır.
  52. De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Bâtıla inanıp Allah´ı inkâr edenler (var ya), işte ziyana uğrayacaklar onlardır.
  53. Senden, azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip çatmıştı. Fakat onlar farkında değilken, o ansızın kendilerine geliverecektir.
  54. (Evet) senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Hiç şüpheleri olmasın, cehennem kâfirleri çepeçevre kuşatacaktır.
  55. O günde azap, onları hem üstlerinden hem ayaklarının altından saracak ve Allah (onlara): "Yaptıklarınızı (cezasını) tadın!" diyecektir.
  56. Ey iman eden kullarım! Şüphesiz, benim arzım geniştir. O halde (nerede güven içinde olacaksanız orada) yalnız bana kulluk edin.
  57. Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.
  58. İman edip güzel işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, içinde ebedî kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennet köşklerine yerleştireceğiz. (Böyle iyi) işler yapanların mükâfatı ne güzeldir!
  59. Onlar, sabreden kimselerdir ve yalnız Rablerine güvenip dayanmaktadırlar.
  60. Nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor. Onlara da size de rızık veren Allah´tır. O, her şeyi işitir ve bilir.
  61. Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?
  62. Allah rızkı kullarından dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
  63. Andolsun ki onlara: "Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler. De ki: (Öyleyse) hamd da Allah´a mahsustur. Fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler.
  64. Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı!
  65. Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız O´na has kılarak (ihlâsla) Allah´a yalvarırlar. Fakat onları sâlimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (Allah´a) ortak koşmaktadırlar.
  66. Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler!
  67. Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken, bizim (Mekke´yi) güven içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâla bâtıla inanıp Allah´ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
  68. Allah´a karşı yalan uyduran yahut kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalimi kimdir? Cehennemde kâfirlere yer mi yok!
  69. Ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.
Yazar: Ali Bulaç - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı Meal ve Sözlük
  1. Elif, Lam, Mim.
  2. İnsanlar, (sadece) "İman ettik" diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?
  3. Andolsun, onlardan öncekileri sınadık; Allah, gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir.
  4. Yoksa kötülükleri yapanlar, Bizi (aşıp) geçeceklerini mi sandılar? Ne kötü hükmediyorlar?
  5. Kim Allah´a kavuşmayı umuyorsa hiç şüphesiz Allah´ın (tespit ettiği) süresi yaklaşarak-gelmektedir. O, işitendir, bilendir.
  6. Kim cihad ederse, yalnızca kendi nefsi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, alemlerden müstağnidir.
  7. İman edip salih amellerde bulunanlar ise; Biz şüphesiz onların kötülüklerini örteceğiz ve şüphesiz yaptıklarının en güzeliyle karşılık vereceğiz.
  8. Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan şeyle Bana ortak koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda, onlara itaat etme. Dönüşünüz Banadır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim.
  9. İman edip salih amellerde bulunanlar ise; elbette onları salihlerin arasına katacağız.
  10. İnsanlardan öylesi vardır ki, "Allah´a iman ettik" der; fakat Allah uğruna eziyet gördüğü zaman, insanların (kendisine yönelttikleri işkence ve) fitnesini Allah´ın azabıymış gibi sayar; ama Rabbinden ´bir yardım ve zafer´ gelirse, andolsun: "Biz gerçekten sizlerle birlikteydik” demektedirler. Oysa Allah, alemlerin sinelerinde olanı daha iyi bilen değil midir?
  11. Allah muhakkak iman edenleri de bilmekte ve muhakkak münafıkları da bilmektedir.
  12. İnkar edenler, iman edenlere dedi ki: "Siz bizim yolumuzu izleyin, hatalarınızı biz yüklenelim.” Oysa kendileri, onların hatalarından hiçbir şeyi yüklenecek değildir. Gerçekten onlar, elbette yalancıdırlar.
  13. Şüphesiz onlar, hem kendi yüklerini, hem kendi yükleriyle birlikte başka yükleri de yüklenecekler ve kıyamet günü, düzüp uydurduklarına karşı sorguya çekileceklerdir.
  14. Andolsun, Biz Nuh´u kendi kavmine (elçi olarak) gönderdik, içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar zulme devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi.
  15. Böylece Biz onu ve gemi halkını kurtardık ve bunu alemlere bir ayet (kendisinden ders çıkarılacak bir olay) kılmış olduk.
  16. İbrahim de; hani kavmine demişti ki: "Allah´a kulluk edin ve O´ndan sakının, eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır."
  17. "Siz yalnızca Allah´tan başka birtakım putlara tapıyor ve birtakım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki, sizin Allah´tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah´ın Katında arayın, O´na kulluk edin ve O´na şükredin. Siz O´na döndürüleceksiniz."
  18. "Eğer yalanlarsanız, sizden önceki ümmetler de (elçilerin çağrısını) yalanlamışlardır. Elçiye düşen ise, yalnızca açık bir tebliğdir."
  19. Onlar görmediler mi ki, Allah yaratmaya nasıl başlıyor, sonra onu iade ediyor? Şüphesiz, bu Allah´a göre kolaydır.
  20. De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.
  21. Dilediğini azaplandırır, dilediğine merhamet eder. O´na çevrilip-götürüleceksiniz.
  22. Siz yerde ve gökte (Allah´ı) aciz bırakamazsınız. Sizin Allah´ın dışında veliniz yoktur, yardım edeniniz de yoktur.
  23. Allah´ın ayetlerini ve O´na kavuşmayı ´yok sayıp inkar edenler´; işte onlar, Benim rahmetimden umut kesmişlerdir; ve işte onlar, acı azap onlarındır.
  24. Bunun üzerine kavminin (İbrahim´e) cevabı yalnızca: "Onu öldürün ya da yakın" demek oldu. Böylece Allah onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda, iman eden bir kavim için ayetler vardır.
  25. (İbrahim) Dedi ki: "Siz gerçekten, Allah´ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi inkar edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız yoktur."
  26. Bunun üzerine Lut ona iman etti ve dedi ki: "Gerçekten ben, Rabbime hicret edeceğim. Çünkü şüphesiz O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."
  27. Biz ona İshak´ı ve Yakub´u armağan ettik ve onun soyunda (seçtiklerimize) peygamberliği ve kitabı (vahy ihsanı) kıldık, ecrini de dünyada verdik. Şüphesiz o, ahirette salih olanlardandır.
  28. Lut da; hani kavmine demişti: "Siz gerçekten, sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı ´çirkin bir utanmazlığı´ yapıyorsunuz."
  29. "Siz, (yine de) erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve biraraya gelişlerinizde çirkinlikler yapacak mısınız?" Bunun üzerine kavminin cevabı yalnızca: "Eğer doğru söylüyor isen, bize Allah´ın azabını getir" demek oldu.
  30. Dedi ki: "Rabbim, fesat çıkaran (bu) kavme karşı bana yardım et."
  31. Bizim elçilerimiz İbrahim´e bir müjde ile geldikleri zaman, dediler ki: "Gerçek şu ki, biz bu ülkenin halkını yıkıma uğratacağız. Çünkü onun halkı zalim oldular.”
  32. Dedi ki: "Onun içinde Lut da vardır." Dediler ki: "Onun içinde kimin olduğunu Biz daha iyi biliriz. Kendi karısı dışında, onu ve ailesini muhakkak kurtaracağız. O (karısı) arkada kalacak olanlardandır."
  33. Elçilerimiz Lut´a geldikleri zaman o, bunlar dolayısıyla kötüleşti ve içi daraldı. Dediler ki: "Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında, seni ve aileni muhakak kurtaracağız. O ise, arkada kalacaktır."
  34. "Şüphesiz Biz, fasıklık yapmalarından dolayı, bu ülke halkının üstüne gökten iğrenç bir azap indireceğiz."
  35. Andolsun, Biz akledebilecek bir kavim için orada apaçık bir ayet bırakmışızdır.
  36. Medyen´e de kardeşleri Şuayb´ı (gönderdik) Böylece dedi ki: "Ey kavmim, Allah´a kulluk edin ve ahiret gününü umud edin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."
  37. Ancak onu yalanladılar; bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakalayıverdi, böylelikle kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.
  38. Ad´ı ve Semud´u da (yıkıma uğrattık). Gerçek şu ki, kendi oturdukları yerlerden size (durumları) belli olmaktadır. Kendi yaptıklarını şeytan süsleyip-çekici kıldı, böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi.
  39. Karun´u, Firavun´u ve Haman´ı da (yıkıma uğrattık). Andolsun, Musa onlara apaçık delillerle gelmişti, ancak yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (azaptan kurtulup) geçecek değillerdi.
  40. İşte Biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
  41. Allah´ın dışında başka veliler edinenlerin örneği, kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi.
  42. Allah, Kendi dışında hangi şeye taptıklarını şüphesiz bilir. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
  43. İşte bu örnekler; Biz bunları insanlara vermekteyiz. Ancak alimlerden başkası bunlara akıl erdirmez.
  44. Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphesiz, bunda iman edenler için bir ayet vardır.
  45. Sana Kitap´tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah´ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir.
  46. İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: "Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir ve biz O´na teslim olmuşuz."
  47. İşte Biz sana böyle bir Kitap indirdik. Bundan dolayı kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman etmektedirler. Bunlar (putatapıcılar)dan da ona iman edecek olanlar vardır. İnkarcılardan başkası Bizim ayetlerimizi inkar etmez.
  48. Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.
  49. Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin göğüslerinde apaçık olan ayetlerdir. Zulmedenlerden başkası, Bizim ayetlerimizi inkar etmez.
  50. Dediler ki: "Ona Rabbinden ayetler (birtakım mucizeler) indirilmeli değil miydi?" De ki: "Ayetler yalnızca Allah´ın Katındadır. Ben ise, ancak apaçık bir uyarıcıyım."
  51. Kendilerine okunmakta olan Kitab´ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz, bunda iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır.
  52. De ki: "Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanan ve Allah´ı inkar edenler ise, işte onlar hüsrana uğrayanlardır."
  53. Azap konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Eğer adı konulmuş bir ecel (tayin edilmiş bir vakit) olmasaydı, herhalde onlara azap gelmiş olurdu. Fakat kendileri şuurunda olmadan, onlara kuşkusuz apansız geliverecektir.
  54. Azap konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Oysa cehennem, o inkar edenleri gerçekten kuşatıp-durmaktadır.
  55. Azabın onları üstlerinden ve ayaklarının altından kaplayacağı gün (Allah): "Yaptıklarınızı tadın" der.
  56. Ey iman eden kullarım, şüphesiz Benim arzım geniştir; artık yalnızca Bana ibadet edin.
  57. Her nefis ölümü tadıcıdır; sonra Bize döndürüleceksiniz.
  58. İman edip salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedi kalıcılar olarak, altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.
  59. Ki onlar, sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.
  60. Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Allah rızıklandırır. O, işitendir, bilendir.
  61. Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim emre amade kıldı?" diye soracak olursan, şüphesiz: "Allah" diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar?
  62. Allah, kullarından dilediğine rızkı yayıp-genişletir, (ve) kısar da. Şüphesiz Allah, herşeyi bilendir.
  63. Andolsun onlara: "Gökten su indirip de ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?" diye soracak olursan, şüphesiz: "Allah" diyecekler. De ki: "Hamd Allah´ındır." Hayır, onların çoğu akletmiyorlar.
  64. Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve ´(eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır´. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi.
  65. Onlar gemiye bindikleri zaman, dini yalnızca O´na ´halis kılan gönülden bağlılar´ olarak, Allah´a yalvarıp yakarırlar. Ama onları karaya çıkarıp kurtarınca, hemen şirk koşarlar.
  66. Kendilerine verdiğimiz (nimetler)e nankörlük etsinler ve yararlanıp-metalansınlar diye. Ancak onlar yakında bileceklerdir.
  67. Görmediler mi ki, çevrelerinde insanlar kapılıp-yağma edilirken, Biz Harem (Mekke)yi güvenilir (ve dokunulmaz) kıldık? Yine de onlar, batıla inanıp Allah´ın nimetlerine nankörlük mü ediyorlar?
  68. Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerden veya kendisine hak geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim kimdir? İnkar edenlere cehennem içinde bir konaklama yeri mi yok?
  69. Bizim uğrumuzda cihad edenlere, şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçekten Allah, ihsan edenlerle beraberdir.
Yazar: Ali Fikri Yavuz - Kur'an-ı Kerim ve İzahlı Meal-i Alisi
  1. Elif, Lâm, Mîm.
  2. (Müşrikler tarafından eziyet edilen) o insanlar sandılar mı ki, “iman ettik.” demeleriyle bırakılacaklar da imtihana çekilmiyecekler?
  3. Doğrusu biz, onlardan evvelkileri de (çeşitli musibetlerle) denedik. Allah, (imtihan sûretiyle imanında) sadık olanları da muhakkak bilecek, yalancı onları da elbette bilecek.
  4. Yoksa küfür işleyib isyan edenler, bizden (azabımızdan) kurtulacaklarını mı sandılar? Ne fena hüküm veriyorlar!
  5. Kim (cennetde) Allah’a kavuşmayı arzu ederse, şübhesiz ki Allah’ın tayin ettiği vakit (kıyamet) gelecektir. O, Semî’dir = kulların sözlerini işitir, Alîm’dir- inanç ve amellerini bilir.
  6. Kim (Allah yolunda veya nefsi ile) mücahede ederse, kendisi için mücahede eder, (Sevabı onadır): Çünkü Allah bütün âlemlerden müstağnidir, (kullarının mücahedesine de ihtiyacı yoktur).
  7. İman edib de salih ameller işliyenlerin kendilerinden günahlarını muhakkak örteriz; ve elbette işledikleri amellerin daha güzeli ile (on kat sevabla) onları mükâfatlandırırız.
  8. Biz, insana, ana ve babasına iyilik yapmasını tavsiye ettik. Bununla beraber, hakkında bilgi sahibi olmadığın (ilâh tanımadığın) bir şeyi bana ortak koşman için sana emr ederlerse, artık onlara (bu hususta) itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. Ben de yaptığınızı (amellerinizin karşılığını) size haber vereceğim.
  9. İman edib de salih ameller işliyenleri ise, elbette onları salih olan kimseler içine katacağız, (onlarla beraber kendilerini cennete koyacağız.)
  10. İnsanlar içinde öyle kimse vardır ki: “- Allah’a iman ettik” der: - Sonra da Allah uğrunda bir eziyete uğratıldı mı, tutar insanların eziyetini Allah’ın (cehennemdeki) azabı gibi kabul eder (de dininden döner ve kâfir olur). Muhakkak ki Rabbinden (müminlere) bir zafer gelirse, onlar (o münafıklar müminlere) şöyle diyecekler: “- Doğrusu biz de sizinle beraberdik.” Allah, bütün alemlerin kalblerinde olanı (imanı ve nifakı) en iyi bilen değil midir?
  11. Allah, iman edenleri elbette bilir ve münâfıkları da elbette bilir.
  12. O küfre varanlar (Mekke kâfirleri), iman edenlere şöyle dediler: “- Bizim yolumuza (putlara ibadetten ibaret olan dinimize) uyun da sizin günahlarınızı biz yüklenelim.” Halbuki bunların günahlarından hiç bir şey yüklenici değillerdir onlar. Şübhesiz ki onlar (sözlerinde) yalancıdırlar.
  13. Muhakkak onlar, kendi günahlarını ve o günahlarla beraber daha bir çok (saptırdıkları kimselere ait) günahları yüklenecekler ve şüphe yok ki, (Allah’a) iftira ettikleri şeylerden kıyamet günü sorumlu tutulacaklardır.
  14. Gerçekten biz Nuh’u kavmine peygamber gönderdik de, aralarında bin seneden elli yıl eksik (950 yıl) kaldı. Nihayet onları tufan (su felâketi) yakalayıverdi; onlar zalimlerdiler.
  15. Biz de onu (Nûh’u) ve gemi arkadaşlarını kurtardık; ve gemiyi alemlere bir ibret yaptık.
  16. İbrahîm’i de kavmine peygamber gönderdik. Hani kavmine şöyle demişti: “- Allah’a ibadet edin; ve O’ndan korkun. Bu sizin için daha hayırlıdır, eğer bilirseniz.
  17. Siz, Allah’ı bırakıb da ancak bir takım putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Gerçekten Allah’ı bırakıb da taptıklarınızın, size rızık vermeye güçleri olamaz. O halde bütün rızıkları Allah katında arayın; ve O’na ibadet edin, O’na şükredin (kıyamette) hep O’na döndürüleceksiniz.”
  18. (Ey Kureyş topluluğu, beni) eğer tekzib ederseniz (bana zarar veremezsiniz, çünkü) sizden önceki ümmetler de peygamberlerini tekzib etmişlerdi. Peygambere düşen vazife ise, ancak açık bir tebliğdir.
  19. (O kâfirler), görmediler mi, Allah (nutfeden) yaratmağa nasıl başlıyor, sonra (kıyamette) onu nasıl iade edecek? (Bunu kitabda okuyub anlamadılar mı?) Şüphesiz ki bu (yaratmak ve iade etmek) Allah’a pek kolaydır.
  20. (Ey Rasûlüm), de ki: Yeryüzünde gezib dolaşın da bakın, iptida (Allah nutfeden) mahlûkatı nasıl yaratmıştır, (cins ve hallerinin değişikliğine bakın). Sonra da Allah, kıyamet gününde mahlûkatı (tekrar ikinci defa) yaratacaktır. Muhakkak ki Allah her şeye kadirdir.
  21. Dilediğine azab eder, dilediğine de merhamet eder; ve ancak O’na döndürüleceksiniz.
  22. Siz, ne yerde, ne de gökte (Rabbinizi azab etmekten) aciz bırakacak değilsiniz. Sizin için Allah’dan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.
  23. Allah’ın ayetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenler ise, işte onlar Allah’ın rahmetinden ümidini kesmiş olanlardır. Onlar için acıklı bir azab da vardır.
  24. (Hz. İbrahîm, imana davet edince) kavminin cevabı ancak şu olmuştur: “- Öldürün onu, yahud yakın onu.” (Bunun üzerine kavmi, İbrahîm’i ateşe attığı zaman) Allah da onu ateşten kurtardı. Elbette buna iman edecek bir kavim için şübhe götürmez ibretler var.
  25. (İbrahîm, kavmine) dedi ki: “- Siz, dünya hayatında, aranızda sevgi olsun diye, Allah’ı bırakıb bir takım putlara tapındınız. Sonra kıyamet gününde ise, bir kısmınız bir kısmınıza küfür isnad edecek ve bir kısmınız bir kısmınızı lânetliyecektir. Barınacağınız da ateşdir. Sizin için (Allah’ın azabını kaldıracak) hiç bir yardımcı yoktur.”
  26. Bunun üzerine İbrahîm’e (ilk olarak) Lût iman etti. İbrahîm şöyle dedi: “- Ben, Rabbimin emr ettiği yere (Harran’dan Filistin’e) hicret edeceğim. Şüphe yok ki Allah, Azîz’dir= her şeye galibdir, Hakîm’dir= hükmünde hikmet sahibidir.”
  27. Biz, İbrahîm’e (evlâd ve torun olarak) İshâk’ı ve Yakûb’u ihsan ettik. Hem peygamberliği, hem de kitabı onun nesline ikram ettik. Kendisine de dünyada mükâfatını (peygamberliği ve güzel övgüyü) verdik. Muhakkak ki o, ahirette salihîndendir (cennet ehlindendir).
  28. Lût’u da kavmine peygamber gönderdik. Hani kavmine şöyle demişti: “- Gerçekten siz, o çok kötü işi (erkeklere tasallutu) yapıyorsunuz. Sizden önce alemlerden hiç bir kimse bunu yapmamıştır.
  29. Cidden hâlâ erkeklere gidecek, (mal aşırmak için) yolu kesecek ve toplantınızda edebsizlik yapıb duracak mısınız?” Buna karşı kavminin cevabı, ancak şöyle demeleri olmuştur: “- Eğer doğru söyliyenlerdensen, getir bize Allah’ın azabını.”
  30. Lût dedi ki: “-Ey Rabbim! (azabın inmesi hususunda) fesadçılar kavmine karşı bana yardım et.”
  31. Vakta ki elçilerimiz (melekler, İbrahîm’e, o İshâk ile Yakûb’un doğacaklarına dair) müjdeyi getirdiler, ona şöyle dediler: “- Biz bu memleket halkını helâk edeceğiz; çünkü halkı büsbütün zalimler (kâfirler) oldular.”
  32. İbrahîm dedi ki, onların içinde (zalim olmıyan) Lût da var. Onlar: “- Biz orada kimin bulunduğunu çok iyi biliriz. Hem onu, hem ailesini kurtaracağız, ancak karısı müstesna; o azab içinde kalanlardan oldu” dediler.
  33. Elçilerimiz (melekler) Lût’a gelince, (kavmi bunlara kötülük yapar diye korkarak) kendisine fenalık geldi; onlar yüzünden çok kederlenib takatı kesildi. Onlar dediler ki: “- Korkma ve keder etme; çünkü biz seni ve aileni kurtaracağız; ancak karın geride (helâk içinde) kalanlardan olmuştur.
  34. Doğrus biz, bu memleket halkının yaptıkları fenalıklar (küfür ve isyan) yüzünden, üzerlerine gökten bir azab indireceğiz.”
  35. Muhakkak ki, aklını kullanacak bir kavim için, o memleketden açık bir alâmet (iz ve harabe) bıraktık.
  36. Medyen’e de kardeşleri Şuayb’i peygamber olarak gönderdik de şöyle dedi: “- Ey kavmim! Allah’a ibadet edin ve ahiret gününe ümid besleyin (sevabını umduğunuz işleri yapın). Yeryüzünde fesadçılar olarak isyan etmeyin.”
  37. Buna karşı, onu tekzib ettiler. Derken onları şiddetli sarsıntı yakalayıverdi de yurdlarında dizleri üstü çökekaldılar (öldüler).
  38. Ad ile Semûd’u da helak ettik. (Ey Mekke halkı), onlara ne yapıldı, meskenlerinin harabından size belli olmaktadır. Görgü sahibleri oldukları halde, şeytan, onların amellerini kendilerine süslemiş (güzel göstermiş) de, onları hak yoldan çevirmişti.
  39. Karûn’u da, Firavûn’u da ve (onun veziri) Hâmân’ı da helâk ettik. Gerçekten Mûsa, onlara apaçık delillerle gelmişti de, onlar yeryüzünde kibirlenib baş kaldırdılar (iman etmediler). Halbuki (azabdan) kurtulacak değillerdi.
  40. Biz de, her birini günahıyla yakaladık. Kiminin üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik, kimini korkunç gürültü yakalayıverdi, kimini yere batırdık, kimini de suda boğduk. (Lût kavmi taş yağmuruna tutuldu, Şuayb ile Salih’in kavmi korkunç gürültü ile helâk edildi. Karûn ve beraberindekiler yere geçirildi, Firavun ve kavmi suda boğuldu). Allah onlara zulmetmiyordu, fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
  41. Allah’dan başka dostlar edinenlerin (putlara tapanların) hali, kendine bir ev yapan örümceğin hali gibidir. Halbuki evlerin en zayıfı muhakkak ki örümcek yuvasıdır, eğer bilselerdi...
  42. Onların Allah’dan başka hangi şeylere taptıklarını şübhesiz ki Allah biliyor. O, Azîz’dir= her şeye galibdir, Hakîm’dir= hükmünde hikmet sahibidir.
  43. Hem bu misaller var ya, biz onları insanlar için beyan ediyoruz. Bunları (bu misallerin güzelliklerini ve faydalarını) ancak (eşyadan ibret alan) alimler anlar.
  44. Allah, gökleri ve yeri (boşuna değil), hakkı göstermek için yarattı. Muhakkak bu misallerde müminler için bir ibret var.
  45. (Manasını anlamak, ezberlemek ve gereği üzere Allah’a ibadet etmek için ey Resûlüm) sana vahy edilen Kur’an’ı oku ve namazı (devamlı beş vakit) kıl. Gerçekten namaz, kötü işden ve uygunsuzluktan alıkor. Muhakkak ki Allah’ı zikretmek (namaz kılmak, yahud Allah’ın mağfiretle kullarını anışı, diğer ibadetlerden) daha büyüktür. Allah, (iyilik ve kötülük) her ne yaparsanız onu bilir.
  46. (Yahudi ve Hristiyanlardan) düşmanlıkta ileri gidenler müstesna olmak üzre, Yahudi ve Hristiyanlarla en güzel şekilde mücadele edin (yumuşak ve tatlı söz söyliyerek hakkı anlatın. Düşmanlıkta ileri gidenlerle ise, savaşın). Bir de deyin ki:” - Biz hem bize indirilene (Kur’an’a) hem de size indirilene (Tevrat ve İncîl’e) iman ettik. Bizim İlâh’ımız ve sizin İlâh’ınız birdir (ortağı yoktur). Biz, yalnız o’na itaat ederiz, (sizin gibi, Allah’dan başkasını rab edinmeyiz).”
  47. (Ey Rasûlüm), onlara kitab indirdiğimiz gibi, sana da kitab indirdik. Onun için kendilerine kitab verdiklerimiz (Abdullah ibni Selâm gibi kimseler), Kur’an’a iman ediyorlar. Şunlardan (Mekke halkından) da Kur’an’a iman edecek kimseler var. Bizim ayetlerimizi ancak kâfirler inkâr eder.
  48. Sen bundan önce (Kur’an’ın nüzulünden evvel inen kitablardan) hiç bir kitab okur değildin ve elinle de onu yazmazdın. (Eğer okur yazar olmuş olsaydın), o vakit müşrikler, (Kur’an’ı başkasından okuyup yazdın ve öğrendin diye) elbette şübhelenirlerdi.
  49. Fakat o Kur’an kendilerine ilim verilmiş kimselerin (alimlerin, hafızların) kalblerinde ışıldayan apaçık ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi ancak zalimler inkâr eder.
  50. (Nitekim Mekke kâfirleri şöyle) dediler: “- O’na (Peygambere Mûsa’nın asası gibi) mucizeler indirilse ya.” (Ey Rasûlüm, onlara) de ki: O mucizeler ve ayetler, hep Allah’ın katındadır. Ben sadece açık ifade ile korkutucu bir peygamberim.
  51. Sana indirdiğimiz bu Kur’an, o mucize istiyenlere karşı okunub dururken, (hâlâ mucize olarak) kendilerine kâfi gelmedi mi? Şübhesiz ki Kur’an’da, iman edecek bir millet için büyük bir rahmet ve bir öğüd var.
  52. (Ey Rasûlüm), de ki: “- Benimle sizin aranızda (peygamber olduğuma dair) Allah şahid olarak yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilir. Batıla inanıb Allah’ı inkâr edenler, (küfre varanlar) işte onlar, tamamen aldananlardır.
  53. (Ey Rasûlüm, kâfirler, başımıza taş yağdır diye) senden azabın acele inmesini istiyorlar. Eğer belli bir vakit olmasaydı, o azab, onlara, muhakkak gelmişti. Elbette o, ansızın kendilerine gelecektir; onların (bu azabın gelişinden) haberleri olmıyacaktır.
  54. Senden acele azab istiyorlar; halbuki cehennem, kâfirleri muhakkak kuşatacaktır (onları içine alıb toplayacaktır).
  55. O gün ki, azab, onları hem üstlerinden, hem ayakları altından kaplayacak da (Allah onlara): “- Yaptıklarınızın cezasını tadın bakalım.” buyuracak.
  56. Ey iman eden kullarım! (Eğer bir memlekette dininizi açığa vurup gereği üzere yürüyemiyor, ibadet edemiyorsanız, dininizin ahkâmını tatbik edebileceğiniz daha uygun bir memlekete hicret edin). Muhakkak ki benim arzım geniştir. O halde yalnız ve ancak bana ibadet edin.
  57. Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra (yaptıklarınızın karşılığını görmek üzere) bize döndürüleceksiniz.
  58. İman edib de salih ameller işliyenleri, elbette onları, cennetin (ağaçları) altından ırmaklar akan yüksek yerlerine yerleştireceğiz; O halde ki, orada ebedî kalacaklar. Böyle salih amel işliyenlerin mükâfatı ne güzeldir!...
  59. Onlar (müşriklerin eziyyetlerine) sabreden kimselerdir ve yalnız Rablerine tevekkül ederler (O’na güvenib dayanırlar).
  60. Ne kadar canlı hayvanlar vardır ki, (za’fiyetlerinden dolayı) rızkını taşıyamıyor, toplayamıyor; Allah onlara da rızık veriyor, (hicret ettiğiniz takdirde rızık darlığı çekmekten korkan) size de... O, Semî’dir= (bize kim rızık verecek, sözünüzü) kemaliyle işiticidir, Alîm’dir= (rızıklarınızın nereden olacağını) tamamiyle bilendir.
  61. Muhakkak ki, Mekke kâfirlerine: “- Gökleri ve yeri kim yarattı? Güneşi ve ayı kim zelil (emre bağlı) kıldı?” diye sorarsan, elbette “- Allah” derler. O halde (Allah’ın birliğini ikrar ettikten sonra) nasıl (tevhid’den) çevriliyorlar?
  62. Allah, kullarından dilediğine rızkı genişletir ve dilediğine kısar. Şübhesiz ki Allah, her şeyi bilendir= Alîm’dir.
  63. Muhakkak ki Mekke kâfirlerine sorarsan: “- Gökten yağmur indirib de arza, ölümden sonra, o yağmur sebebiyle hayat veren kim?” Elbette ve elbette: “- Allah” derler. De ki, her hamd Allah’ındır. Fakat onların çoğu bunu anlamazlar.
  64. Bu dünya hayatı, ancak bir eğlence ve bir oyundan ibarettir. Ahiret yurdu ise, ölmez gerçek hayat işte budur. Eğer bilselerdi, (geçici dünya hayatını ebedî ahiret hayatına tercih etmezlerdi)...
  65. (Onlar öyle bir küfür ve inad içindedirler ki) gemiye bindikleri zaman, (denizde boğulma korkusu ile) dini Allah’a halis kılarak (ihlâs sahibi müminler gibi) O’na dua ederler. Fakat onları karaya çıkarıb (Allah) kurtardı mı, hemen Allah’a ortak koşarlar (eski küfür hallerine dönerler).
  66. Kendilerine verdiğimiz nimeti (kurtuluş nimetini) inkâr etsinler ve (geçici dünya hayatından) zevk alsınlar diye (eski tutumları olan şirke dönerler)...Fakat yakında (onlara ne azab yapılacağını) bileceklerdir.
  67. Mekke halkı görmediler mi ki, biz (şehirlerini her türlü yağma, tecavüz, esaret ve adam öldürme hâdiselerinden) emniyet içinde bir koru yaptık, halbuki çevresinde insanlar çarpılıb yağma ediliyor. Artık bâtıla inanıb da Allah’ın nimetini inkâr mı edecekler?
  68. Allah’a (ortak koşarak) yalan uyduran, yahud kendine hak (peygamber ve kitab) gelince onu yalanlıyan kimseden daha zalim kimdir? Kâfirlerin barınağı cehennemde değilmidir (bunu bilmiyorlar mı)?
  69. Bize itaat uğrunda mücahede edenlere, (iç ve dış düşmanlarla savaşanlara) gelince, elbette biz onlara (bize götürecek) yollarımızı gösteririz. Muhakkak ki Allah iyilik yapanlarla beraberdir (daima onlara yardımcıdır).
Yazar: Bekir Sadak - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlatımı
  1. Elif, Lam, Mim.
  2. (2-3) And olsun, biz kendilerinden oncekileri de denemisken, insanlar, «Inandik» deyince, denenmeden birakilacaklarini mi sanirlar? Allah elbette dogrulari ortaya koyacak ve elbette yalancilari da ortaya cikaracaktir.
  3. (2-3) And olsun, biz kendilerinden oncekileri de denemisken, insanlar, «Inandik» deyince, denenmeden birakilacaklarini mi sanirlar? Allah elbette dogrulari ortaya koyacak ve elbette yalancilari da ortaya cikaracaktir.
  4. Yoksa, kotuluk yapanlar Bizden kacabileceklerini mi sanarlar? Ne kotu hukum veriyorlar!
  5. Allah´la karsilasmayi uman bilsin ki, Allah´in bunun icin belirttigi vakit gelecektir. O, isitir ve bilir.
  6. Hak ugrunda cihat eden, ancak kendisi icin cihat etmis olur. Dogrusu Allah, alemlerden mustagnidir.
  7. Inanip yararli is isleyenlerin kotuluklerini, and olsun ki, orteriz; onlari, yaptiklarindan daha guzeli ile mukafatlandiririz.
  8. Biz,insana, ana ve babasina karsi iyi davranmasini tavsiye etimisizdir. Eger ana baba, seni bir seyi koru korune Bana ortak kosman icin zorlarlarsa, o zaman onlara itaat etme. Donusunuz Banadir. Yaptiklarinizi size bildiririm.
  9. Inanip, yararli is isleyenleri, and olsun, iyilerin arasina koyariz.
  10. Insanlardan: «Allah´a inandik» diyenler vardir; ama Allah ugrunda bir ezaya ugratilinca, insanlarin ezasini Allah´in azabi gibi tutarlar. Rabbinizden bir yardim gelecek olursa, and olsun ki,"Dogrusu biz sizinle beraberdik» derler. Allah, herkesin kalbinde olanlari en iyi bilen degil midir?
  11. Allah elbette inanalari bilir ve elbette ikiyuzluleri de bilir.
  12. Inkar edenler inananlara: «Bizim yolumuza uyun da sizin gunahlarinizi biz tasiyalim» derler. Oysa onlarin gunahlarindan hicbirini yuklenecek degillerdir. Dogrusu onlar yalancidirlar.
  13. Onlar kendi agirliklarini kendi agirliklari yaninda daha nice agirliklari yuklenecekler ve uydurup durduklari seylerden kiyamet gunu sorguya cekileceklerdir.*
  14. And olsun ki, Nuh´u milletine gonderdik; aralarinda dokuz yuz elli yil kaldi. Sonunda onlar haksizlik yaparken, tufan onlari yakalayiverdi.
  15. Ama Biz, Nuh´u ve gemide bulunanlari kurtardik ve bunu dunyalara bir ibret kildik.
  16. Ibrahim´i de gonderdik. Milletine: «Allah´a kulluk edin, O´ndan sakinin; bilirseniz bu sizin icin daha iyidir» dedi.
  17. Ey putperestler! Siz Allah´i birakip sadece bir takim putlara tapiyor, asli olmayan sozler uyduruyorsunuz. Dogrusu, Allah´tan baska taptiklarinizin size rizik vermeye gucleri yetmez. Artik rizki Allah katinda arayin. O´na kulluk edin. O´na sukredin. Siz O´na dneceksiniz.
  18. Eger siz Peygamberi yalanliyorsaniz bilin ki, sizden onceki ummetler de yalanlamislardi. Peygambere dusen, sadece apacik tebligdir.
  19. Allah´in yaratmaya nasil baslayip, sonra onu nasil tekrar edecegini anlamazlar mi? Dogrusu bu Allah´a kolaydir.
  20. (20-21) De ki: «Yeryuzunde dolasin; Allah´in yaratmaya nasil basladigini bir gorun. Iste Allah ayni sekilde ahiret yaratmasini da yapacaktir. Dogrusu Allah her seye Kadir´dir. Diledigine azabeder, diledigine merhamet eder. O´na cevrileceksiniz.
  21. (20-21) De ki: «Yeryuzunde dolasin; Allah´in yaratmaya nasil basladigini bir gorun. Iste Allah ayni sekilde ahiret yaratmasini da yapacaktir. Dogrusu Allah her seye Kadir´dir. Diledigine azabeder, diledigine merhamet eder. O´na cevrileceksiniz.
  22. Siz ne yeryuzunde ve ne de gokte Allah´i aciz birakabilirsiniz. Allah´tan baska bir dost ve yardimciniz da bulunmaz. *
  23. Allah´in ayetlerini ve O´na kavusmayi inkar edenler, iste onlar Benim rahmetimden umitlerini kesmis olanlardir. Iste can yakici azap onlar icindir.
  24. Ibrahim´in sozlerine milletinin cevabi sadece: «Onu oldurun yahut yakin» demek oldu. Ama Allah onu atesten kurtardi. Dogrusu bunda, inanan kimseler icin dersler vardir.
  25. Ibrahim soyle demisti: «Dunya hayatinda, Allah´i birakip aranizda putlari muhabbet vesilesi kildiniz. Sonra kiyamet gunu, birbirinize kufreder ve karsilikli lanet okursunuz. Varacaginiz yer atestir; yardimcilariniz da yoktur.»
  26. Bunun uzerine Lut ona inandi ve Ibrahim «Dogrusu ben Rabbimin diledigi yere hicret ediyorum, O suphesiz gucludur, Hakim´dir» dedi.
  27. Ibrahim´e Ishak´i ve Yakub´u bahsettik. Soyundan gelenlere Kitap ve peygamberlik verdik. Onu dunyada mukafatlandirdik; dogrusu o ahirette de iyilerdendir.
  28. Lut da, milletine soyle demisti: «Dogrusu siz dunyalarda hic kimsenin sizden once yapmadigi bir hayasizligi yapiyorsunuz.»
  29. "Erkeklere yaklasiyor, yol kesiyor ve toplantilarinizda fena seyler yapmiyor musunuz?» Milletinin cevabi: «Dogru sozlu isen bize Allah´in azabini getir» demek oldu.
  30. Lut: «Rabbim! Bozgunculara karsi bana yardim et» dedi. *
  31. Elcilerimiz Ibrahim´e mujde ile geldiklerinde: «Biz bu kasaba halkini yok edecegiz, cunku oranin halki zalim kimselerdir» dediler.
  32. Ibrahim: «Ama Lut oradadir» dedi, elciler: «Biz orada olanlari daha iyi biliriz; onu ve geride kalanlardan olacak karisi disinda ailesini kurtaracagiz» dediler.
  33. (33-34) Elcilerimiz Lut´a gelince, onun fenasina gitti; cok sikildi. Ona, «Korkma ve uzulme, dogrusu biz seni ve geride kalacaklardan olan karinin disinda, aileni kurtaracagiz. Bu kasaba halkina yaptiklari yolsuzluklardan oturu gokten, elbette bir azap indirecegiz» dediler.
  34. (33-34) Elcilerimiz Lut´a gelince, onun fenasina gitti; cok sikildi. Ona, «Korkma ve uzulme, dogrusu biz seni ve geride kalacaklardan olan karinin disinda, aileni kurtaracagiz. Bu kasaba halkina yaptiklari yolsuzluklardan oturu gokten, elbette bir azap indirecegiz» dediler.
  35. And olsun ki, Biz, dusunen kimseler icin bu kasabadan apacik bir belgeyi geride birakmisizdir.
  36. Medyen halkina kardesleri suayb´i gonderdek. O, «Ey milletim! Allah´a kulluk edin, ahiret gunune umut besleyin. Yeryuzunde bozgunculuk yaparak karisiklik cikarmayin» dedi.
  37. Ama onu yalanladilar. Bu yuden onlari bir titreme aldi ve olduklari yerde diz ustu cokuverdiler.
  38. Ad ve Semud milletlerini de yok ettik. Bunu, oturduklari yerler gostermektedir. seytan kendilerine, islediklerini guzel gosterdi; onlari dogru yoldan alikoydu. Oysa kendileri bunu anliyacak durumda idiler.
  39. Karun´u, Firavun´u ve Haman´i da yok ettik. And olsun ki Musa kendilerine belgelerle gelmisti de onlar yeryuzunde buyukluk taslamislardi. Oysa azabimizdan kurtulamazlardi.
  40. Herbirini gunahi sebebiyle yakaladik; kimine taslar savuran ruzgarlar gonderdik, kimini bir ciglik yok etti, kimini yerin dibine gecirdik, kimini de suda bogduk. Onlara, Allah zulmetmiyordu, fakat onlar kendilerine yazik ediyorlardi.
  41. Allah´tan baska dostlar edinenlerin durumu, kendine yuva yapan orumcegin durumu gibidir. Evlerin en dayaniksizi ise suphesiz orumcegin yuvasidir. Keski bilseler.
  42. Dogrusu Allah, Kendini birakip da yavardiklari seyi bilir. O gucludur, Hakim´dir.
  43. Biz bu misalleri insanlara veriyoruz, onlari ancak bilenler anliyabilir.
  44. Allah gokleri ve yeri gerektigi gibi yaratmistir. Dogrusu bunda inananlara bir ders vardir. *
  45. Kitap´tan sana vahyolunani oku; namaz kil; muhakkak ki namaz hayasizliktan ve fenaliktan alikor; Allah´i anmak en buyuk seydir! Allah yaptiklarinizi bilir.
  46. Kitap ehlinden zulmedenler bir yana, onlarla en guzel sekilde mucadele edin, soyle deyin: «Bize indirilene de, size indirilene de inandik; bizim Tanrimiz da, sizin Tanriniz da birdir, biz O´na teslim olmusuzdur.»
  47. Sana kitap´i boylece indirdik; iste, kendilerine Kitap verdiklerimiz ona inanirlar; bunlardan da ona inanan bulunur. Ayetlerimizi ancak inkarcilar bile bile tanimazlar.
  48. Sen daha once bir kitabtan okumus ve elinle de onu yazmis degildin. Oyle olsaydi, batil soze uyanlar supheye duserlerdi.
  49. Hayir; Kuran, kendilerine ilim verilenlerin gonullerinde yerlesen apacik ayetlerdir. Ayetlerimizi, zalimlerden baska kimse, bile bile inkar etmez.
  50. «Ona Rabbinden mucizeler indirilmesi gerekmez miydi?» derler. De ki: «Mucizeler ancak Rabbimin katindadir. Dogrusu ben, sadece apacik bir uyariciyim.»
  51. Kendilerine okunan bir Kitap´i sana indirmis olmamiz onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan topluluk icin rahmet ve ibret vardir. *
  52. De ki: «Allah benimle sizin aranizda sahit olarak yeter. O, goklerde ve yerde olani, batila inananlari ve Allah´i inkar edenleri bilir.» Iste kaybedenler bunlardir.
  53. Senden azabi acele bekliyorlar. Eger sure belirtilmis olmasaydi azap onlara hemen gelirdi. Ama yine de onlar farkina varmadan baslarina ansizin gelecektir.
  54. (54-55) Senden azabi acele bekliyorlar. Dogrusu azap tepelerinden, ayaklarinin altindan kendilerini icine aldigi gun, cehennem inkarcilari kusatacaktir. O gun Allah: «Yaptiklarinizin karsiligini tadin» der.
  55. (54-55) Senden azabi acele bekliyorlar. Dogrusu azap tepelerinden, ayaklarinin altindan kendilerini icine aldigi gun, cehennem inkarcilari kusatacaktir. O gun Allah: «Yaptiklarinizin karsiligini tadin» der.
  56. Ey inanmis kullarim! Benim yarattigim yeryuzu genistir. O halde guven icinde olacaginiz yere gidip yalniz Bana kulluk ediniz.
  57. Her can olumu tadacaktir. Sonunda Bize doneceksiniz.
  58. (58-59) Inanip yararli is isleyenleri, iclerinden irmaklar akan, icinde temelli kalacaklari cennetteki kosklere yerlestiririz. Sabredip, Rablerine guvenerek is gorenlerin ecri ne guzeldir!
  59. (58-59) Inanip yararli is isleyenleri, iclerinden irmaklar akan, icinde temelli kalacaklari cennetteki kosklere yerlestiririz. Sabredip, Rablerine guvenerek is gorenlerin ecri ne guzeldir!
  60. Nice canlilar vardir ki, riziklarini kendileri elde edemezler. Sizin de onlarin da rizkini Allah verir. O, isitir ve bilir.
  61. And olsun ki onlara: «Gokleri ve yeri yaratan, gunesi, ayi buyrugu altinda tutan kimdir?» diye sorarsan, suphesiz «Allah´tir» derler.Oyleyse nicin donduruluyorlar?
  62. Allah, kullarindan diledigine rizki bol ve olcuye gore verir. Dogrusu Allah her seyi bilendir.
  63. And olsun ki onlara: «Gokten su indirip onunla, olumunden sonra yeri dirilten kimdir?» diye sorarsan, suphesiz, «Allah´tir» derler. De ki: «Ovulmek Allah icindir", fakat cogu bunu akletmezler. *
  64. Bu dunya hayati sadece bir eglence ve oyundan ibarettir. Asil hayat ahiret yurdundaki hayattir. Keske bilseler!
  65. (65-66) Gemiye bindikleri zaman,dini yalniz Allah´a haskilarak O´na yalvarirlar; ama Allah onlari karaya cikararak kurtarinca, kendilerine verdigi nimete nankorluk ederek O´na hemen es kosarlar. Zevklensinler bakalim, yakinda bileceklerdir.
  66. (65-66) Gemiye bindikleri zaman,dini yalniz Allah´a haskilarak O´na yalvarirlar; ama Allah onlari karaya cikararak kurtarinca, kendilerine verdigi nimete nankorluk ederek O´na hemen es kosarlar. Zevklensinler bakalim, yakinda bileceklerdir.
  67. Cevrelerinde insanlar kapilip goturulurken Bizim Mekke´yi guven icinde ve kutsal bir yer kildigimizi gormediler mi? Batila inanip Allah´in nimetini inkar mi ediyorlar?
  68. Allah´a karsi yalan uydurandan veya hak kendisine gelmisken onu yalanlayandan daha zalim kimdir? Cehennemde inkarcilar icin durak yok mudur?
  69. Ama Bizim ugrumuzda cihat edenleri elbette yollarimiza eristirecegiz. Allah suphesiz, iyi davrananlarla beraberdir. *
Yazar: Celal Yıldırım - Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Elif - Lâm - Mîm.
  2. İnsanlar, «inandık» demeleriyle kendi hallerine terkedileceklerini, çetin sınavlardan geçirilmiyecek lerini mi sanırlar ?
  3. And olsun ki onlardan öncekilerini de çetin sınavlardan geçirmişizdir. Allah, elbette doğru olanları da bilir, yalancıları da bilir.
  4. Yoksa o çeşitli kötülükleri İşleyenler bizi (âciz bırakıp) geçeceklerini mi sanırlar ? Hükmettikleri şey ne kötü !
  5. Kim Allah´a kavuşmayı umarsa, elbette Allah´ın belirlediği ecel gelecektir. Allah işiten ve bilendir.
  6. Kim (Allah yolunda, Allah sözü daha yüce olsun diye) cihâd ederse, o gerçekten kendi lehine cihâd etmiş olur. Çünkü Allah elbette âlemlerden müstağnidir (hiç kimsenin cihâd etmesine ihtiyacı yoktur).
  7. imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanların şüphesiz ki kötülüklerini (tevbeleri sebebiyle affedip) örter ve temizleriz ve yaptıklarını en güzeliyle mükâfatlandırırız.
  8. İnsana, ana babasına iyi davranmasını, güzellikle muamele etmesini tavsiye ettik. (Bununla beraber) onlar, hakkında bilgin olmadığı bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşıp ağırlıklarını koymaya çalışırlarsa, o zaman onlara itaat etme; dönüşünüz ancak banadır; yapageldiklerinizi size bir bir haber veririm.
  9. Dosdoğru imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanları elbette iyi-yararlı kişilerin arasına yerleştireceğiz.
  10. İnsanlardan öyleleri de var ki, «Allah´a imân ettik» derler. (Ama) Allah yolunda bir eziyete uğrarlarsa, insanların ezâ-cefâsını Allah´ın azabı gibi sayarlar ve eğer Rabbından bir yardım gelirse, «biz elbette sizinle beraberdik» derler. Allah, âlemlerin (bütün insanların) göğüslerinde olanı (doğruluğu, yalan ve ikiyüzlülüğü, inkâr ve sapıklığı) en iyi bilen değil midir?
  11. Ve and olsun ki, Allah, imân edenleri de bilir, ikiyüzlü dönekleri de bilir.
  12. İnkâr edenler, imân edenlere derler ki: «Siz bizim yolumuza uyun, kusur ve günahlarınızı yüklenelim». Halbuki onların kusur ve günahlarından hiçbir şey yüklenecek değillerdir. Onlar şüphen olmasın ki yalancılardır.
  13. And olsun ki onlar kendi (günah) ağırlıklarını ve kendi ağırlıklarıyla beraber ağırlıklar yüklenecekler ve uydurup ortaya attıkları iftiradan Kıyamet gününde mutlaka sorulacaklardır.
  14. And olsun ki, Nuh´u kendi milletine (uyarıcı peygamber olarak) gönderdik. Aralarında —elli yılı müstesna— bin yıl durdu. (Sonuç alamayınca) onlar zâlimler iken tufan kendilerini yakalayıverdi.
  15. Biz onu da gemide bulunanları da kurtardık ve bu olayı bütün milletlere ibret ve öğüt kıldık.
  16. İbrahim´i de (uyarıcı olarak gönderdik). Hani bir vakit O, milletine demişti ki: «Allah´a ibâdet edin ve O´na karşı gelmekten sakının. Eğer bilirseniz bu sizin için hayırlıdır.
  17. Sizler Allah´ı bırakıp da birtakım putlara tapıyorsunuz ve durmadan yalan uydurup söylüyorsunuz. Şüphesiz ki Allah´tan başka taptığınız şeylerin size rızık vermeye güçleri yetmez. O halde rızkı Allah yanında arayın. O´na ibâdet edin, O´na şükredin. Ancak O´na döndürüleceksiniz.»
  18. Eğer siz (Peygamber´i) yalanlarsanız, gerçekten sizden önceki birçok ümmetler de (kendilerine gönderilen peygamberleri) yalanlamışlardı. Peygamber´e gereken, ancak açık tebliğdir.
  19. Görmediler mi ki, Allah, yaratmaya nasıl başlıyor sonra onu (öldürüp) tekrar geri çeviriyor; elbetteki bu Allah´a göre pek kolaydır.
  20. (Ey Peygamber !) De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın, (Allah´ın) yaratmaya nasıl başladığına dikkatle bakın. Sonra da Âhiret´te (tekrar) yaratmayı (öylece) başlatıp meydana getirecektir. Şüphesiz ki Allah´ın kudreti her şeye yeter.
  21. Dilediğine azâb eder, dilediğine merhamette bulunur ve ancak O´na çevrileceksiniz.
  22. Ve siz ne yeryüzünde, ne de gökte (Allah´ı) âciz bırakacak değilsiniz. Sizin için Allah´tan başka ne bir yakın dost, ne de bir yardımcı vardır.
  23. Allah´ın âyetlerini ve O´na kavuşmayı inkâr edenler var ya, işte onlar rahmetimden ümit kesmişlerdir ve onlar için elem verici bir azâb vardır.
  24. (İbrâhim Peygamber´in putları kırıp kavmini Hakka´ çağrısına) onların cevabı sadece şöyle demeleri oldu : «İbrahim´i ya öldürün, ya da ateşte yakın.» Ama Allah O´nu ateşten (salimen) kurtardı. Bunda elbette dosdoğru inanan bir millet için öğütler, ibretler ve belgeler vardır.
  25. İbrâhim ise (onlara) şöyle dedi:«Siz elbette Allah´ı bırakıp Dünya hayatında aranızda bir sevgi bağı olsun diye putları (tanrılar) edindiniz. Ama bunun sonrası (ne olacak bilir misiniz ?) Kıyamet günü bir kısmınız bir kısmınızı inkâr eder ve birbirinizi lanetlersiniz. Varıp eyleşeceğiniz yer ise Cehennem´dir ve sizin için (orada) yardımcılardan bir kimse de bulunmayacaktır.»
  26. Bu açıklama ve uyarı üzerine Lût O´na imân etti (inandığını tekrarladı) ve İbrâhim de. «ben Rabbıma (O´nun emri uyarınca) hicret ediyorum. Şüphesiz ki Rabbim cok üstün, çok güçlü ve yegâne hikmet sahibidir,» dedi.
  27. Biz O´na İshâk ve Yâkub´u (bir teselli ve takviye olarak) ihsan ettik ; O´nun soyundan (lâyık gördüklerimize) peygamberlik ve kitap verdik ; hem O´nun ecrini Dünya´da kendisine lütfettik, şüphesiz ki O, Âhiret´te de iyi-yararlı kişilerdendir.
  28. Lût´u da (uyarıcı peygamber olarak kendi kavmine gönderdik). Hani bir vakit o, kavmine dedi ki: «Şüphesiz ki milletlerden hiçbirinin sizden önce işlemediği çok çirkin bir hayâsızlığa doğru (durmadan) gidiyorsunuz.
  29. Sizler gerçekten erkeklere (cinsel sapıklar olarak) gidiyor, yol kesiyor ve toplantılarınızda çirkin şeyler yapıyorsunuz öyle mi ?» Bunun üzerine kavminin cevabı ancak şöyle demeleri oldu : «Eğer doğrulardan isen bize (o tehdîd edip durduğun) Allah´ın azabını getir.»
  30. Lût da: «Ey Rabbim !» dedi, «ortalığı fesada veren bu kavme karşı bana yardımda bulun.»
  31. Ne vakit ki elçilerimiz İbrahim´e müjde ile geldiler, «doğrusu biz şu kasaba halkını yok edeceğiz ! Çünkü halkı zulüm (ve azgınlığı) sanat edinmişlerdir,» dediler.
  32. (Bunun üzerine) İbrâhim, «o kasabada Lût bulunuyor» dedi. Elçiler, «biz kasabada olanları çok iyi biliyoruz; karısı dışında Lût´u da aile efradını da mutlaka kurtaracağız. Karısına gelince, o, geride kalan (sapıklardan biridir» diye cevap verdiler.
  33. Elçilerimiz Lût´a gelince, onların geliş sebebinden üzülüp fenalaştı ; eli kolu bağlanıp (göğsü) daraldı. Elçiler, «korkma ve üzülme ; biz mutlaka seni de, aile efradını da kurtaracağız, ancak eşini değil, o geride kalan (sapık ahlâksızlardandır!» dediler (de ona güven verdiler).
  34. «Şüphen olmasın ki, biz bu kasaba halkı üzerine, yaptıkları çok çirkin ahlâksızlıktan dolayı gökten azâb indireceğiz.»
  35. And olsun ki biz, aklını kullanan bir millet için bu kasabada açık belge(ler) geriye bıraktık.
  36. Medyen´e de kardeşleri Şuâyb´ı (uyarıcı peygamber) gönderdik ; «ey kavmim» dedi, «Allah´a tapın, Âhiret gününe (oradaki mutluluğa) umut bağlayın ve sakın yeryüzünde fesâd çıkararak ortalığı karıştırmayın.»
  37. Buna karşı onu yalanladılar. O sebeple onları şiddetli bir sarsıntı yakalayıverdi, derken kendi yurtlarında dizüstü çöküp kaldılar.
  38. Âd ve Semûd´u da yok ettik. Gerçekten onların oturduğu yerlerin kalıntıları size açık ve ortadadır. Şeytan, onlara amellerini süslemişti de böylece onları (doğru) yoldan alıkoymuştu. Halbuki kendileri (az-çok) gözü açık kimseler idi.
  39. Karun´u, Fir´avn´ı ve Hâmân´ı da (inkâr ve azgınlıkları yüzünden) yok ettik. Sânım hakkı için Musâ onlara acık belgelerle (susturucu) mu´cizelerle geldi; fakat onlar, yeryüzünde büyüklük tasladılar (Hakk´ı kabul etmediler ve ona boyun eğmeyi gururlarına yediremediler). Halbuki (Allah´ı âciz bırakacak ve inecek azâbın) önüne geçebilecek değillerdi.
  40. Bunlardan her birini günahı sebebiyle yakaladık : Kiminin üzerine şiddetli kasırga gönderip taş yağmuruna uğrattık ; kimini korkunç bir gürültü yakalayıp sarıverdi; kimini yere geçirdik ; kimini de (denizde) boğduk. Allah onlara zulmeder olmadı, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı.
  41. Allah´ı bırakıp başka başka dostlar, sahipler edinenlerin misali, kendine yuva edinen örümceğin haline benzer ve gerçekten evlerin en hafif ve dayanıksızı örümceğin yuvasıdır. Bunu bir bilselerdi!.
  42. Şüphesiz ki Allah, onların kendisinden başka nelere taptıklarını bilir. O, çok üstündür, çok güçlüdür, yegâne hikmet sahibidir.
  43. Biz, işte bu misalleri insanlar için (gerçeği daha iyi anlasınlar diye) getiriyoruz. Bunları ancak ilim adamları düşünüp akleder.
  44. Allah, gökleri ve yeri hakk ile (uyumlu, dengeli ve düzenli ölçüde ve plânda) yaratmıştır. Şüphesiz ki bunda inananlar için acık belge ve delil vardır.
  45. (Ey Peygamber!) Kitaptan sana vahyedileni oku; namazı kılmaya devam et; çünkü namaz cidden ahlâk dışı davranışlardan, (dine, akla ve sahîh örfe ters düşen) uygunsuz şeyden alıkoyar. Allah´ı anmak elbette cok büyüktür! Allah, neler İşlediklerinizi bilir.
  46. Kitap Ehli olan (Yahudî ve Hıristiyan)larla —içlerinden zulmedenler dışında— ancak en güzel yoldan mücâdele edin. Deyin ki: «Bize indirilene de, size indirilene de inandık ; bizim tanrımız da, sizin tanrınız da birdir ve biz ancak O´na teslimizdir.
  47. İşte (ey Peygamber!) Sana böyle bir kitap indirdik. Kendilerine (daha önce) kitap verdiklerimizden gerçekçi ilim adamları) O´na inanırlar. Bunlar (putperest Araplar)dan da O´na inanan kimseler vardır. Bizim âyetlerimizi ancak inâdçı kâfirler inkâr eder.
  48. (Ey Peygamber!) Sen bundan önce bir kitaptan okur değildin ve elinle de yazı yazar değildin ; öyle olsaydın bâtılı savunanlar şüpheye düşerlerdi.
  49. Bilâkis Kur´ân, kendilerine ilim verilenlerin gönüllerinde ışıl ışıl ışıldayan açık âyetlerdir. Bizim âyetlerimizi ancak inâdçı zâlimler İnkâr eder.
  50. Dediler ki: O´na (Muhammed´e) Rabbından birtakım mu´cizeler (veya başka başka âyetler de) indirilseydi ya ? De ki: Âyetler, mu´cizeler ancak Allah´ın yanındadır. Ben ise sadece açık bir uyarıcıyım.
  51. Bizim sana indirdiğimiz Kitab´ın onlara karşı okunması kendilerine yetmiyor mu ? Şüphesiz ki bunda imân eden bir millete rahmet ve öğüt vardır.
  52. De ki: Aramızda şâhid olarak Allah yeter; O göklerde ve yerde olanları bilir. Bâtıla inananlar ve Allah´ı inkâr edenler var ya, işte onlar zarara uğrayanlardır.
  53. Senden azâbın hemen İnmesini isterler. Eğer belirlenmiş bir vakit olmasaydı, azâb onlara hemen gelirdi ve elbette farkına varmadıkları halde (bir gün) azâb kendilerine gelecektir.
  54. Senden azâbın acele gelmesini istiyorlar, (aceleye gerek yok). Cehennem zaten kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.
  55. O gündeki azâb, onları hem üstlerinden, hem ayaklarının altından çevirip kaplayacak ve «yaptıklarınıza karşılık (azabı) tadın !» denilecek.
  56. Ey imân eden kullarım! Elbette benim (size hazırladığım) yeryüzü geniştir ve ancak bana ibâdet edin.
  57. Her canlı ölümü tadacaktır. Sonra da bize döndürüleceksiniz.
  58. İmân edip iyi-yararlı amellerde bulunanları gerçekten altlarından ırmaklar akan içinde devamlı kalacakları Cennet´in yüksek (hoş manzaralı) kısımlarına yerleştireceğiz. (İyi-yararlı) amelde bulunanların mükâfatı ne güzeldir!
  59. Onlar (Dünya´da hem küfrün saldırısına, hem ibâdetin devamına) sabredip Rablarına güvenir ve dayanırlar.
  60. Hayvanlardan nicesi var ki, kendi rızıklarını (sağlayıp) taşıyamazlar. Allah onlara da rızık veriyor, size de. O, işiten ve bilendir.
  61. Onlara, «gökleri ve yeri kim yaratmıştır; Güneş´i ve Ay´ı belli ölçü ve düzende tutup buyruk altına kim almıştır?» diye sorsan, «Allah...» diyecekler. O halde (Hak´tan) nasıl çevriliyorlar?!
  62. Allah, rızkı kullarından dilediğine genişletir, hem de kısıp daraltır. Şüphesiz ki Allah herşeyi bilendir.
  63. Yine onlara: «Kim gökten su indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltir ?» diye sorsan, «Allah...» derler. De ki: Hamd Allah´a mahsustur (övülmeğe hep O lâyıktır). Ne var ki (insanların) çoğu bunu akletmezler.
  64. Bu Dünya hayatı bir eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Âhiret yurdu ise gerçek hayatın kendisidir. Bunu bir bilselerdi!.
  65. Gemiye bindikleri zaman, dini dindarlığı Allah´a has kılarak samimiyetle O´na duâ edip yalvarırlar. Kendilerini kurtarıp karaya çıkarınca bir de bakarsın onlar (Allah´a) ortak koşarlar.
  66. Böylece kendilerine verdiğimiz nimetlere karşı nankörlük etsinler ve bir süre yararlanıp geçinsinler ; ileride (bunun nasıl bir kötülük ve şuursuzluk olduğunu) bilecekler.
  67. Görmediler mi ki, çevrelerindeki ve civarlarındaki insanlar kapılıp (malları) yağma edilirken, biz (Mekke´yi) güven verici bir Harem yaptık. Onlar hâlâ batıla inanıyor, Allah´ın nîmetini inkâr mı ediyorlar ?!
  68. Allah´a karşı yakışıksız isnadda bulunup yalan uyduran veya hakk (olan Kur´ân ve Peygamber) kendisine gelince O´nu yalan sayandan daha zâlim kim vardır? Cehennem´de kâfirlere bir konak yok mudur?.
  69. Bizim hoşnudluğumuz doğrultusunda mücâdele edenleri elbette yollarımıza iletiriz. Şüphesiz ,ki Allah iyiliği, güzelliği huy edinenlerle beraberdir.
Yazar: Diyanet - Diyanet 1
  1. Elif Lâm Mîm.
  2. İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler.
  3. Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah, doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir.
  4. Yoksa kötülük yapanlar, bizden kaçıp kurtulacaklarını mı sandılar. Ne kötü hükmediyorlar!
  5. Her kim Allah’a kavuşmayı umarsa, bilsin ki Allah’ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
  6. Her kim cihad ederse, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlere muhtaç değildir.
  7. İman edip salih amel işleyenlerin kötülüklerini elbette örteceğiz. Onları işlediklerinin daha güzeliyle mükâfatlandıracağız.
  8. Biz, insana, ana babasına iyilik etmesini emrettik. Şâyet onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak bana olacaktır ve ben yapmakta olduklarınızı size haber vereceğim.
  9. İman edip de salih amel işleyenler var ya, biz onları mutlaka salihler (iyiler) arasına sokacağız.
  10. İnsanlardan öyleleri vardır ki, “Allah’a inandık” derler. Ama Allah uğrunda bir ezaya uğratılınca, insanlardan gördükleri baskı ve işkenceyi Allah’ın azabı gibi tutar. Andolsun, Rabbinden bir yardım gelecek olsa mutlaka, “Biz de sizinle beraberdik” derler. Allah, herkesin kalbinde olanı en iyi bilen değil midir?
  11. Allah, elbette kendisine iman edenleri de bilir ve elbette münafıkları da bilir.
  12. İnkâr edenler iman edenlere, “Yolumuza uyun da sizin günahlarınızı yüklenelim” derler. Hâlbuki onların günahlarından hiçbir şey yüklenecek değillerdir. Şüphesiz onlar kesinlikle yalancılardır.
  13. Andolsun, onlar mutlaka kendi yüklerini ve kendi yükleriyle beraber nice ağır yükleri yükleneceklerdir. Uydurmakta oldukları şeylerden de kıyamet günü şüphesiz, sorguya çekileceklerdir.
  14. Andolsun, biz, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik. O da dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Neticede onlar zulümlerini sürdürürlerken tûfan kendilerini yakalayıverdi.
  15. Biz de onu (Nûh’u) ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret kıldık.
  16. İbrahim’i de peygamber olarak gönderdik. Hani o, kavmine şöyle demişti: “Allah’a kulluk edin, O’na karşı gelmekten sakının. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”
  17. “Siz, Allah’ı bırakarak ancak putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Allah’ı bırakarak taptıklarınızın size hiçbir rızık vermeye güçleri yetmez. Öyle ise rızkı Allah’ın katında arayın. O’na kulluk edin ve O’na şükredin. Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.”
  18. “Eğer siz yalanlarsanız bilin ki, sizden önce geçen birtakım ümmetler de yalanlamışlardı. Peygambere düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir.”
  19. Onlar, Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığını, sonra onu nasıl tekrarladığını görmüyorlar mı? Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.
  20. De ki: “Yeryüzünde dolaşın da Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığına bakın. Sonra Allah (aynı şekilde) sonraki yaratmayı da yapacaktır. (Kıyametten sonra her şeyi tekrar yaratacaktır) Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”
  21. O, dilediğine azap eder, dilediğine de merhamet eder. Ancak O’na döndürüleceksiniz.
  22. Siz, yerde de gökte de (Allah’ı) âciz bırakacak değilsiniz. Sizin Allah’tan başka ne bir dostunuz, ne de bir yardımcınız vardır.
  23. Allah’ın âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenler var ya; işte onlar benim rahmetimden ümit kesmişlerdir. İşte onlar için elem dolu bir azap vardır.
  24. (İbrahim’in) kavminin cevabı, “Onu öldürün veya yakın” demekten ibaret oldu. Allah da onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.
  25. İbrahim, onlara dedi ki: “Sırf aranızda dünya hayatına mahsus bir sevgi (ve çıkar) uğruna Allah’ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkâr edip tanımayacak; kiminiz kiminize lânet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız da olmayacaktır.”
  26. Bunun üzerine Lût, ona (İbrahim’e) iman etti. İbrahim, “Ben, Rabbime (gitmemi emrettiği yere) hicret edeceğim. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir” dedi.
  27. Ona (İbrahim’e) İshak’ı ve Yakub’u bahşettik. Onun soyundan gelenlere peygamberlik ve kitab verdik. Ayrıca ona dünyada mükâfatını da verdik. Şüphesiz o, ahirette de salih kimselerdendir.
  28. Lût’u da peygamber olarak gönderdik. Hani o, kavmine şöyle demişti: “Gerçekten siz, sizden önce dünyada hiçbir toplumun yapmadığı bir hayâsızlığı işliyorsunuz.”
  29. “Siz hâlâ erkeklere yanaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız?” Kavminin cevabı, “Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi Allah’ın azabını getir bize” demeden ibaret oldu.
  30. (Lût) “Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et” dedi.
  31. Elçilerimiz (melekler) İbrahim’e müjdeyi getirdiklerinde, “Biz, bu memleket halkını helâk edeceğiz, çünkü oranın ahalisi zalim kimselerdir” dediler.
  32. İbrahim, “Ama orada Lût var” dedi. Onlar, “Orada kimin bulunduğunu biz daha iyi biliriz. Biz, onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Ancak karısı başka. O, geri kalıp helâk edilenlerden olacaktır.”
  33. Elçilerimiz Lût’a geldiklerinde, Lût, onlar yüzünden tasalandı, onlar hakkında çaresizlik içine düştü. Elçiler ona, “Korkma, üzülme. Biz, seni ve aileni kurtaracağız. Ancak karın başka. O, geride kalıp helâk edilenlerden olacaktır.”
  34. Şüphesiz biz, bu memleket halkı üzerine, fasıklık ettiklerinden dolayı gökten bir azap indireceğiz.
  35. Andolsun biz, aklını kullanacak bir kavm için o memleketten ibret alınacak apaçık bir delil bıraktık.
  36. Medyen’e de kardeşleri Şu’ayb’ı peygamber olarak gönderdik. Şu’ayb, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Ahiret gününe ümit besleyin ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın” dedi.
  37. Kavmi, onu yalanladı. Bunun üzerine kendilerini o malum sarsıntı yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
  38. Âd ve Semûd kavimlerini de helâk ettik. Bu, onların (harap olmuş) yurtlarından size besbelli olmuştur. Şeytan, onlara işlerini süslemiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur. Hâlbuki onlar gözü açık kimselerdi.
  39. Kârûn’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da helâk ettik. Andolsun, Mûsâ kendilerine apaçık mucizeler getirmişti de yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa bizi geçip (azabımızdan) kurtulamazlardı.
  40. Bunların her birini kendi günahları yüzünden yakaladık. Onlardan taş yağmuruna tuttuklarımız var. Onlardan o korkunç sesin yakaladığı kimseler var. Onlardan yerin dibine geçirdiklerimiz var. Onlardan suda boğduklarımız var. Allah, onlara zulmediyor değildi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
  41. Allah’tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi!
  42. Şüphesiz Allah, onların, kendini bırakıp da başka ne tür şeylere taptıklarını biliyor. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
  43. İşte bu temsilleri biz insanlar için getiriyoruz. Onları ancak bilginler düşünüp anlarlar.
  44. Allah, gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. İşte bunda inananlar için bir ibret vardır.
  45. (Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor.
  46. İçlerinden zulmedenler hariç, Kitap ehli ile ancak en güzel bir yolla mücadele edin ve (onlara) şöyle deyin: “Biz, bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim ilâhımız ve sizin ilâhınız birdir (aynı ilâhtır). Biz sadece O’na teslim olmuş kimseleriz.”
  47. İşte böylece biz sana kitabı indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şunlar (Kitap ehlinden çağdaşın olanlar)dan da ona inananlar vardır. Bizim âyetlerimizi ancak kâfirler inkâr ederler.
  48. Sen şu Kur’an’dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun. (Okuyup yazsaydın) o takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi.
  49. Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin kalplerindeki apaçık âyetlerdir. Bizim âyetlerimizi ancak zalimler inkâr eder.
  50. Dediler ki: “Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!” De ki: “Mucizeler ancak Allah katındadır ve ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.”
  51. Kendilerine okunan kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Şüphesiz bunda inanan bir kavim için bir rahmet ve bir öğüt vardır.
  52. De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanları bilir. Batıla inanıp Allah’ı inkâr edenler var ya; işte onlar asıl ziyana uğrayanlardır.”
  53. Senden azabın çabucak gelmesini istiyorlar. (Hikmet gereği) belirlenmiş bir süre olmasaydı, azap onlara mutlaka gelirdi. Onlar farkında değillerken kendilerine ansızın elbette gelecektir.
  54. (54-55) Senden azabın çabucak gelmesini istiyorlar. Oysa azap kâfirleri üstlerinden ve ayaklarının altından bürüyeceği gün, şüphesiz cehennem onları mutlaka kuşatmış olacaktır. Allah, onlara, “Yapmakta olduklarınızın cezasını tadın” diyecektir.
  55. (54-55) Senden azabın çabucak gelmesini istiyorlar. Oysa azap kâfirleri üstlerinden ve ayaklarının altından bürüyeceği gün, şüphesiz cehennem onları mutlaka kuşatmış olacaktır. Allah, onlara, “Yapmakta olduklarınızın cezasını tadın” diyecektir.
  56. Ey iman eden kullarım! Şüphesiz ki benim arzım (yeryüzü) geniştir. O hâlde, ancak bana kulluk edin.
  57. Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.
  58. İman edip salih amel işleyenler var ya, onları içinden ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. Çalışanların mükâfatı ne güzeldir!
  59. Onlar, sabreden ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimselerdir.
  60. Nice canlılar vardır ki, rızıklarını taşımazlar (yiyecek biriktirmezler). Onları da sizi de Allah rızıklandırır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
  61. Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?” diye soracak olsan mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. O hâlde nasıl (haktan) döndürülüyorlar?
  62. Allah, kullarından dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
  63. Andolsun, eğer onlara, “Gökten yağmuru kim indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti?” diye soracak olsan, mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. De ki: “Hamd Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu akıllarını kullanmazlar.
  64. Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!
  65. Gemiye bindikleri zaman dini Allah’a has kılarak O’na dua ederler. Onları kurtarıp karaya çıkardığı zaman ise bir de bakarsın ki, Allah’a ortak koşuyorlar.
  66. Kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük etsinler ve bir süre daha faydalansınlar bakalım! İleride bilecekler.
  67. Çevrelerindeki insanlar kapılıp götürülürken, bizim, onların yurtlarını saygın ve güvenlikli bir yer kıldığımızı görmediler mi? Onlar hâlâ batıla inanıyorlar da Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
  68. Allah’a karşı yalan uyduran, yahut kendisine geldiğinde, gerçeği yalanlayandan daha zalim kimdir? Cehennemde kâfirler için bir yer mi yok?
  69. Bizim uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz. Şüphesiz Allah, mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir.
Yazar: Diyanet - Diyanet 2
  1. Elif. Lâm. Mîm.
  2. İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece «İman ettik» demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?
  3. Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.
  4. Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? Ne kadar kötü (ne yanlış) hüküm veriyorlar!
  5. Kim Allah´a kavuşmayı umuyorsa, bilsin ki Allah´ın tayin ettiği o vakit elbet gelecektir. O, her şeyi işiten ve bilendir.
  6. Cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlerden müstağnîdir. (O´nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur).
  7. İman edip iyi işler yapanların (geçmiş) kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz.
  8. Biz, insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.
  9. İman edip iyi işler yapanları, muhakkak sâlihler (zümresi) içine katarız.
  10. İnsanlardan kimi vardır ki: «Allah´a inandık» der; fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah´ın azabı gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir nusret gelecek olsa, mutlaka, «Doğrusu biz de sizinle beraberdik» derler. İyi de, Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil midir?
  11. Allah, elbette (O´na gönülden) iman edenleri de bilir, iki yüzlüleri de bilir (ortaya çıkaracaktır).
  12. Kâfirler, iman edenlere: Bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yüklenelim, derler. Halbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler.
  13. (Fakat gerçek şu ki) elbette kendi yüklerini (veballerini), kendi yükleriyle birlikte nice yükleri taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.
  14. Andolsun ki biz Nuh´u kendi kavmine gönderdik de o bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.
  15. Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık.
  16. İbrahim´i de gönderdik. O kavmine şöyle demişti: Allah´a kulluk edin. O´na karşı gelmekten sakının. Eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır.
  17. Siz Allah´ı bırakıp birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah´ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın. O´na kulluk edin ve O´na şükredin. Ancak O´na döndürüleceksiniz.
  18. Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de (kendilerine tebliğ edileni) yalan saymışlardır. Peygamber´e düşen, yalnız açık bir tebliğdir.
  19. Allah´ın, yaratmayı nasıl başlattığını, sonra bunu (nasıl) tekrarladığını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah´a göre kolaydır.
  20. De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir.
  21. O, dilediğine azabeder, dilediğini esirger. Ancak O´na döndürüleceksiniz.
  22. Siz ne yeryüzünde ne de gökte (Allah´ı) âciz bırakamazsınız. Allah´tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.
  23. Allah´ın âyetlerini ve O´na kavuşmayı inkâr edenler -işte onlar- benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azap vardır.
  24. Kavminin (İbrahim´e) cevabı ise: «Onu öldürün yahut yakın!» demelerinden ibaret oldu. Ama Allah onu ateşten kurtardı. Doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardır.
  25. (İbrahim onlara) dedi ki: Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah´ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü (gelip çattığında ise) birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lânet okuyacaksınız. Varacağınız yer cehennemdir ve hiç yardımcınız da yoktur.
  26. Bunun üzerine Lût ona iman etti ve (İbrahim): Doğrusu ben Rabbim´e (emrettiği yere) hicret ediyorum. Şüphesiz O, mutlak güç ve hikmet sahibidir, dedi.
  27. Ona İshak ve Ya´kub´u bağışladık. Peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. Ona dünyada mükâfatını verdik. Şüphesiz o, ahirette de sâlihler (zümresin)dendir.
  28. Lût´u da (gönderdik). O, kavmine demişti ki: Gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayâsızlığı yapıyorsunuz!
  29. (Bu ilâhî ikazdan sonra hâla) siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlikler yapacak mısınız! Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: (Yaptıklarımızın kötülüğü ve azaba uğrayacağımız konusunda) doğru söyleyenlerden isen, Allah´ın azabını getir bize!
  30. (Lût:) Şu fesatçılar güruhuna karşı bana yardım eyle Rabbim! dedi.
  31. Elçilerimiz İbrahim´e (iki oğul ihsan edeceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: Biz bu memleket halkını helâk edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir.
  32. (İbrahim) dedi ki: Ama orada Lût var! Şöyle cevap verdiler: Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o, (azapta) kalacaklar arasındadır.
  33. Elçilerimiz Lût´a gelince, Lût onlar hakkında tasalandı ve (onları korumak için) ne yapacağını bilemedi. Ona: Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de aileni de kurtaracağız. Yalnız, (azapta) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna, dediler.
  34. «Biz, şüphesiz, bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık gökten (feci) bir azap indireceğiz.»
  35. Andolsun ki, biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişânesi bırakmışızdır.
  36. Medyen´e de kardeşleri Şuayb´ı gönderdik ve Şuayb: Ey kavmim! Allah´a kulluk edin, ahiret gününe umut bağlayın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın! dedi.
  37. Fakat onu yalancılıkla itham ettiler. Derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.
  38. Âd ve Semûd´u da (helâk ettik). Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.
  39. Karun´u, Firavun´u ve Hâmân´ı da (helâk ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi.
  40. Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı.
  41. Allah´tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi!
  42. Allah, onların kendisini bırakıp da hangi şeye yalvardıklarını şüphesiz bilir. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.
  43. İşte biz, bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.
  44. Allah, gökleri ve yeri hak olarak (yerli yerince) yarattı. Şüphesiz bunda, iman edenler için (Allah´ın varlık ve kudretine) bir nişâne bulunmaktadır.
  45. (Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab´ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah´ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.
  46. İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim Tanrımız da sizin Tanrınız da birdir ve biz O´na teslim olmuşuzdur.
  47. (Resûlüm!) İşte böylece sana (önceki kitapları tasdik eden) bu Kitab´ı indirdik. Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar. Şunlardan (Araplardan) da ona iman eden nice kimseler vardır. Âyetlerimizi, ancak kâfirler (inatları yüzünden) bile bile inkâr eder.
  48. Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı.
  49. Hayır, o (Kur´an), kendilerine ilim verilenlerin sînelerinde (yer eden) apaçık âyetlerdir. Âyetlerimizi, ancak zalimler bile bile inkâr eder.
  50. «Ona Rabbinden (başkaca) mucizeler indirilmeli değil miydi?» derler. De ki: Mucizeler ancak Allah´ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.
  51. Kendilerine okunmakta olan Kitab´ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır.
  52. De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Bâtıla inanıp Allah´ı inkâr edenler (var ya), işte ziyana uğrayacaklar onlardır.
  53. Senden, azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip çatmıştı. Fakat onlar farkında değilken, o ansızın kendilerine geliverecektir.
  54. (Evet) senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Hiç şüpheleri olmasın, cehennem kâfirleri çepeçevre kuşatacaktır.
  55. O günde azap, onları hem üstlerinden hem ayaklarının altından saracak ve Allah (onlara): «Yaptıklarınızı (cezasını) tadın!» diyecektir.
  56. Ey iman eden kullarım! Şüphesiz, benim arzım geniştir. O halde (nerede güven içinde olacaksanız orada) yalnız bana kulluk edin.
  57. Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.
  58. İman edip güzel işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, içinde ebedî kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennet köşklerine yerleştireceğiz. (Böyle iyi) işler yapanların mükâfatı ne güzeldir!
  59. Onlar, sabreden kimselerdir ve yalnız Rablerine güvenip dayanmaktadırlar.
  60. Nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor. Onlara da size de rızık veren Allah´tır. O, her şeyi işitir ve bilir.
  61. Andolsun ki onlara: «Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?» diye sorsan, mutlaka, «Allah» derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?
  62. Allah rızkı kullarından dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
  63. Andolsun ki onlara: «Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?» diye sorsan, mutlaka, «Allah» derler. De ki: (Öyleyse) hamd da Allah´a mahsustur. Fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler.
  64. Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı!
  65. Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız O´na has kılarak (ihlâsla) Allah´a yalvarırlar. Fakat onları sâlimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (Allah´a) ortak koşmaktadırlar.
  66. Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler!
  67. Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken, bizim (Mekke´yi) güven içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâla bâtıla inanıp Allah´ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
  68. Allah´a karşı yalan uyduran yahut kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalimi kimdir? Cehennemde kâfirlere yer mi yok!
  69. Ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Elif, Lam, Mim.
  2. İnsanlar: «İnandık! demeleriyle bırakılıp da imtihan edilmeyeceklerini mi sandılar?
  3. Andolsun ki, Biz onlardan öncekileri ne fitnelerle imtihan ettik. Yine Allah, elbette doğruluk gösterenleri bilecek ve elbette yalancıları da bilecektir.
  4. Yoksa kötülük yapanlar, bizden savuşup kurtulacaklarını mı sandılar? Ne fena hüküm veriyorlar!
  5. Her kim Allah´a kavuşmayı arzu ederse, elbette Allah´ın belirlediği ecel muhakkak gelecektir ve O, işitir, bilir.
  6. Cihad eden yalnızca kendi hesabına cihad eder; çünkü Allah, bütün alemlerden müstağnidir.
  7. Bununla birlikte iman edip iyi iyi işler yapanların kötülüklerini örter ve onlara elbette yaptıkları işlere karşılık daha güzelini veririz.
  8. Biz insana, anne babası hakkında iyilik tavsiye ettik. Eğer onlar, senin hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için uğraşırlarsa onları, dinleme! Dönüşünüz banadır ve Ben o zaman size yaptıklarınızı haber veririm.
  9. İman edip iyi iyi işler yapanları ise elbette iyiler arasına katacağız.
  10. İnsanlar arasında kimi de vardır ki, «Allah´a iman ettik.» der sonra da Allah uğrunda bir eziyete uğradığı zaman, insanların işkencesini Allah´ın azabı gibi tutar. Andolsun ki, Rabbinden bir yardım gelirse, «Kesinlikle Biz sizinle beraberdik.» diyeceklerinde şüphe yoktur. Acaba Allah, bütün insanların sinelerindekini en iyi bilen değil midir?
  11. Ve kesinlikle Allah, iman etmiş olanları herhalde bilecektir; münafıkları da bilecek elbette.
  12. Bir de küfredenler o iman etmiş olanlara: «Bizim yolumuza uyun, biz de sizin günahlarınızı yüklenelim!» dediler. Oysa onlar, onların günahlarından hiçbir şey yüklenecek değillerdir ve onlar kesinlikle yalancıdırlar.
  13. Gerçek şu ki, onlar mutlaka kendi ağırlıklarını ve o ağırlıklarıyla birlikte daha birçok ağırlıkları yüklenecekler, kesinlikle ettikleri iftiradan kıyamet gününde sorguya çekileceklerdir.
  14. Andolsun ki, Nuh´u kavmine gönderdik de içlerinde elli eksik bin (dokuz yüz elli) yıl kaldı, derken zulümlerini sürdürürlerken onları tufan yakalayıverdi.
  15. Sonunda onu ve gemi arkadaşlarını kurtardık ve o gemiyi alemlere bir ibret kıldık.
  16. İbrahim´i de (gönderdik). Hani o kavmine demişti ki: «Hep Allah´a ibadet edin ve O´ndan korkun; bu sizin için daha hayırlıdır, eğer bilirseniz.
  17. Siz Allah´ı bırakıp da sadece bir takım putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Haberiniz olsun ki, o sizin Allah´tan başka taptıklarınız size bir rızık verme gücüne sahip olamazlar; onun için rızkı Allah katında arayın ve O´na kulluk edip O´na şükredin! Hep döndürülüp O´na götürüleceksiniz!»
  18. Eğer siz yalanlarsanız, bilin ki, sizden önce bir takım milletler de yalanlamışlardı. Peygamberin görevi ise açık bir tebliğden ibarettir.
  19. Allah´ın yaratma işini başlangıçta nasıl yapıyor olduğunu, sonra da onu tekrar yapacağını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah´a göre kolaydır.
  20. De ki: «Yeryüzünde bir gezinin de bakın O´nun yaratma işini başlangıçta nasıl yaptığına; sonra da Allah, neş´e-i uhra´yı (son yapışı) inşa edecektir.» Şüphesiz Allah, herşeye gücü yetendir.
  21. Dilediğine azap eder, dilediğine de rahmet eder. Hep O´na döndürüleceksiniz!
  22. Siz, ne yeryüzünde, ne de gökte (Allah´ı) aciz bırakacak değilsiniz ve size Allah´tan başka ne bir dost var, ne de bir yardımcı!
  23. Allah´ın ayetlerine ve O´na kavuşmaya inanmayanlar ise, hep onlar Benim rahmetimden ümidini kesmiş olanlardır ve onlara acı bir azap vardır.
  24. Onun için kavminin ona cevabı sadece şu oldu: «Öldürün onu veya yakın!» dediler. Allah da onu o ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanacak bir topluluk için ibretler vardır.
  25. İbrahim: «Siz, sadece dünya hayatında aranızda sevişmek için Allah´ı bırakıp bir takım putlara tutulmuşsunuz. Fakat kıyamet gününde birbirinize küfredecek ve birbirinizi lanetleyeceksiniz; varacağınız yer ateştir ve sizin için yardımcılardan eser de yoktur.»
  26. Bunun üzerine ona bir tek Lut iman etti. İbrahim de: «Ben Rabbime hicret edeceğim, şüphesiz ki O, güçlüdür, hikmet sahibidir.» dedi.
  27. Biz ona İshak ile Yakub´u da ihsan ettik, peygamberliği ve kitabı onun zürriyetinde kıldık, kendisine dünyada mükafatını verdik. Şüphesiz o, ahirette de iyilerdendir.
  28. Lut´u da (gönderdik). Hani o kavmine: «Siz gerçekten o çirkin işi yapıyorsunuz ha! Sizden önce hiçbir millet bu haltı etmedi!
  29. Siz, gerçekten erkeklere gidecek, yolu kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapıp duracak mısınız?» dediği zaman, kavminin cevabı ancak şöyle demeleri oldu: «Haydi, getir bize Allah´ ın azabını, eğer doğru söyleyenlerden isen!»
  30. Lut: «Ey Rabbim, ortalığı fesada veren bu topluluğa karşı bana yardım et!» dedi.
  31. Elçilerimiz İbrahim´e müjde ile vardıklarında: «Haberin olsun, biz bu memleketin halkını helak edeceğiz; çünkü onun halkı hep zalim oldular.» dediler.
  32. İbrahim: «Orada Lut var ama!» dedi. Onlar: «Biz, orada kimin bulunduğunu pekala biliriz. Muhakkak onu ve ailesini kurtaracağız; ancak karısı ötekilerden oldu.» dediler.
  33. Elçilerimiz Lut´a gelince, onlar yüzünden fenalaştı ve haklarında eli kolu daraldı (bağlandı). Onlar da: «Korkma ve kederlenme; seni ve aileni kurtaracağız; ancak karın ötekilerden oldu.
  34. Haberin olsun, biz bu memleket halkının yapmakta oldukları çirkince günahları yüzünden üzerlerine gökten korkunç bir azap indireceğiz.» dediler.
  35. Andolsun ki, Biz aklını kullanacak bir topluluk için oradan bir ibret tablosu bıraktık.
  36. Medyen´e de kardeşleri Şu´ayb´ı (gönderdik); vardı dedi ki: «Ey kavmim, Allah´a ibadet edin de son güne ümit besleyin; bozgunculukla yeryüzünü berbat etmeyin!»
  37. Buna karşı onu yalanladılar. Derken, onları o sarsıntı tutuverdi de yurtlarında dizleri üstü çöke kaldılar.
  38. Ad ve Semud´a da (peygamberler gönderdik) ki, size bunlar, meskenlerinden belli olmaktadır. Şeytan, onlara yaptıklarını güzel göstermiş ve kendilerini yoldan çevirmişti; halbuki, gözleri açık adamlardılar.
  39. Karun´a Firavun´a ve Haman´a da (gönderdik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık delillerle geldi de onlar; o yerde kibirlenip kafa tuttular. Oysa, (azabın) önüne geçecek değillerdi.
  40. Özetle herbirini günahı ile yakaladık; kiminin başına bir taş yağdıran gönderdik, kimini korkunç bir ses alıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de boğduk. Allah onlara haksızlık etmiyordu. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
  41. Allah´tan başka dostlara tutunanların durumu, kendisine bir yuva yapan örümcek örneği gibidir. Halbuki, evlerin en çürüğü de örümcek evidir, eğer bilselerdi.
  42. Allah, kesinlikle onların, kendisini bırakıp da hangi şeylere yalvardıklarını biliyor. Oysa güçlü O´dur, hikmet sahibi O.
  43. İşte bu misaller var ya, Biz onları insanlar için getiriyoruz; fakat onlara ilim sahiplerinden başkasının aklı ermez.
  44. Allah, o gökleri ve yeri (o yüksekleri ve aşağıyı) hak ile yaratmıştır. Kesinlikle bunda inananlar için bir ibret vardır.
  45. Sana vahyedilen Kitabı güzel güzel oku ve namazı kıl! Muhakkak sahih namaz edepsizlikten ve uygunsuzluktan alıkoyar. Muhakkak Allah´ı anmak en büyük iştir ve Allah, her ne işlerseniz bilir.
  46. Kitap ehli ile zulmedenleri bir yana ancak en iyi bir şekilde mücadele edin ve deyin ki: «Biz, hem bize indirilene iman ettik, hem size indirilene ve bizim ilahımız ile sizin ilahınız birdir. Ancak biz yalnız O´na teslim olmuşuzdur.»
  47. İşte sana (öncekileri tasdik eden) böyle bir kitap indirdik. O´nun için kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ederler. Şunlardan da ona iman edenler vardır. Bizim ayetlerimizi ancak kafirler inkar eder.
  48. Sen bundan önce kitap okur değildin, hala da elinle yazı yazmazsın; öyle olsaydı batıla uyanlar şüphelenebilirlerdi.
  49. Fakat o (Kur´an) kendilerine ilim verilmiş kimselerin sinelerinde parıldayan parlak ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi ancak zalimler inkar eder.
  50. Nitekim «Ona Rabbinden mucizeler indirilse ya!» dediler. De ki: «O mucizeler hep Allah´ın katındadır. Ben ise sadece açık bir uyancıyım.»
  51. Karşılarında okunup duran Kitab´ı sana indirmemiz yetmedi mi onlara? Şüphesiz bunda iman edecek bir kavim için elbette bir rahmet ve ilahi bir ihtar vardır.
  52. De ki: «Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O göklerde ve yerde ne varsa bilir. Batıla inanıp Allah´ı inkar edenler, işte zarara düşenler hep onlardır.
  53. Bir de senden acele azap istiyorlar; eğer belirlenmiş bir süre olmasaydı, o azap onlara muhakkak gelmişti; ve elbette o kendilerine gelecek, şuurları olmayarak (bilincine varmadan) ansızın gelecek!
  54. Senden acele azap istiyorlar, oysa cehennem kafirleri kuşatıp duruyor.
  55. O gün ki, azap onları hem üstlerinden, hem ayakları altından saracak da: «Tadın bakalım neler yapıyordunuz.» buyuracak.
  56. Ey Benim iman eden kullarım! Haberiniz olsun ki, Benim arzım geniştir, o halde Bana ibadet edin o halde Bana!
  57. Her can ölümü tadacaktır. Sonra döndürülüp Bize getirileceksiniz.
  58. İman edip iyi iyi işler yapmış olanları elbette onları cennetin altlarından ırmaklar akan köşklerine yerleştireceğiz, o halde orada ebedi kalacaklardır. Ne güzeldir mükafatı o iş görenlerin
  59. Ki, sabretmişlerdir ve yalnız Rablerine dayanırlar.
  60. Nice hayvanlar var ki, rızkını (yanında) taşıyamaz; Allah onlara da rızık veriyor, size de! O herşeyi işitendir, bilendir.
  61. Andolsun ki, onlara: «Gökleri ve yeri yaratıp, güneş ve ayı emri altında tutan kimdir?» diye sorsan elbette şüphesiz «Allah» derler. O halde nasıl haktan çevriliyorlar?
  62. Allah kullarından dilediğine rızkı serer de ona kısar da. Şüphesiz Allah herşeyi bilendir.
  63. Andolsun ki yine onlara: «Gökten azar azar su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzüne hayat veren kimdir?» diye sorsan elbette şüphesiz «Allah» diyecekler. De ki: «Hamd Allah´a mahsustur.» Fakat onların çoğu aklı ermezlerdir.
  64. Bu dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan ibarettir. Gerçekten son yurt, işte öz hayat odur. Keşke bilselerdi.
  65. Baksana gemiye bindiklerinde dini Allah´a has kılarak O´na ihlasla dua ederler. Derken kendilerini karaya çıkardı mı derhal (Allah´a) ortak koşmaya koyulurlar;
  66. Kendilerine verdiğimiz nimete nankörlük etsinler ve hayattan zevk alsınlar diye! Fakat ileride bilirler.
  67. Bizim (Mekke´yi) güven içinde kudsi bir yer yaptığımızı görmediler mi? Oysa çevresindeki insanlar çarpılıp kapılıyor, artık batıla inanıyorlar da Allah´ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
  68. Allah´a karşı yalan uyduran yahut gerçek kendisine gelince yalan diyen kimseden daha zalim kim olabilir? Kafirlerin yeri sadece cehennem değil midir?
  69. Bizim uğrumuzda cihad edenlere gelince, elbette Biz onlara (Bize ulaştıran) yollarımızı gösteririz. Şüphesiz ki Allah, her zaman iyi davrananlarla beraberdir.
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali (Sadeleştirilmiş)
  1. Elif, Lâm, Mîm.
  2. İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece «İman ettik» demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?
  3. Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.
  4. Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? Ne kadar kötü (ve yanlış) hüküm veriyorlar!
  5. Her kim Allah´a kavuşmayı umuyorsa bilsin ki, Allah´ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. O her şeyi işiten ve bilendir.
  6. Cihad eden ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlerden müstağnidir.
  7. İman edip iyi işler yapanların kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz.
  8. Biz insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman, size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.
  9. İman edip iyi işler yapanları, muhakkak salihler (zümresi) içine katarız.
  10. İnsanlardan kimi vardır ki, «Allah´a inandık» der; fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah´ın azabı gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir yardım gelecek olsa, mutlaka, «Doğrusu biz de sizinle beraberdik» derler. Acaba Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil midir?
  11. Allah, elbette (O´na gönülden) iman edenleri de, iki yüzlüleri de bilir.
  12. Kâfirler, iman edenlere, «Bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yüklenelim» derler. Halbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler.
  13. (Fakat gerçek şu ki) elbette kendi yüklerini, kendi yükleriyle birlikte nice yükleri (başkalarını saptırmanın vebalini) taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.
  14. Andolsun ki Nuh´u kendi kavmine gönderdik de, o dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Sonunda, onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.
  15. Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık.
  16. İbrahim´i de gönderdik. O kavmine şöyle demişti: «Allah´a kulluk edin, O´na karşı gelmekten sakının. Eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır.»
  17. «Siz Allah´ı bırakıp sadece birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah´ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın. O´na kulluk edin. Ancak O´na döndürüleceksiniz.»
  18. Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de yalan saymışlardı. Peygambere düşen yalnız açık bir tebliğdir.
  19. Allah´ın mahlukunu ilk baştan nasıl yarattığını, sonra bunu tekrarladığını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah´a göre kolaydır.
  20. De ki: «Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır.» Gerçekten Allah her şeye kadirdir.
  21. O, dilediğine azab eder, dilediğine rahmet eder. Ancak O´na döndürüleceksiniz.
  22. Siz ne yeryüzünde, ne de gökte (Allah´ı) aciz bırakamazsınız. Allah´tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.
  23. Allah´ın âyetlerini ve O´na kavuşmayı inkâr edenler var ya, işte onlar benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azab vardır.
  24. Kavminin (İbrahim´e) cevabı ise, «Onu öldürün, yahut yakın!» demelerinden ibaret oldu. Ama Allah onu ateşten kurtardı. Doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardır.
  25. (İbrahim onlara) dedi ki: «Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah´ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü (geldiğinde) ise, kiminiz kiminizi tanımayacak, kiminiz kiminizi lanetleyecektir. Varacağınız yer cehennemdir. Ve hiç yardımcınız da yoktur.»
  26. Bunun üzerine ona sadece Lut iman etti. (İbrahim) de dedi ki: «Ben Rabbime hicret edeceğim. Şüphe yok ki O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.»
  27. O´na İshak ve Yakub´u bağışladık. Peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. Onu dünyada mükafatlandırdık. Şüphesiz o, ahirette de salihler (zümresin)dendir.
  28. Lut´u da gönderdik. O kavmine demişti ki: «Gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayasızlığı yapıyorsunuz!»
  29. «(Bu ilâhî ikazdan sonra) siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız?» Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: «Doğru söyleyenlerden isen Allah´ın azabını getir bize!»
  30. (Lut:) «Ey Rabbim! Şu fesatçılar güruhuna karşı bana yardım eyle» dedi.
  31. Elçilerimiz İbrahim´e (iki oğul vereceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: «Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir.»
  32. (İbrahim) dedi ki: «Ama orada Lut var!» Şöyle cevap verdiler: «Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o geride (azabda) kalacaklar arasındadır.»
  33. Elçilerimiz Lut´a gelince, onlar hakkında tasalandı. Ve onlar(ı düşünmesi) sebebiyle takatten düştü. O´na: «Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de, aileni de kurtaracağız. Yalnız (azabda) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna» dediler.
  34. «Biz şüphesiz bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık (feci) bir azab indireceğiz.» (dediler).
  35. Andolsun ki biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişanesi bırakmışızdır.
  36. Medyen´e de kardeşleri Şuayb´ı gönderdik ve Şuayb, «Ey kavmim! Allah´a kulluk edin, ahiret gününe ümit bağlayın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın!» dedi.
  37. Fakat onu yalancılıkla itham ettiler. Derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
  38. Ad ve Semud´u da (helak ediverdik). Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.
  39. Karun´u, Firavun´u ve Hâmân´ı da (helak ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi.
  40. Nitekim onlardan herbirini günahları sebebiyle suç üstü yakaladık: Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine yazık ediyorlardı.
  41. Allah´tan başka dost edinenlerin durumu, kendine yuva yapan örümceğin durumu gibidir. Halbuki, evlerin en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi.
  42. Allah, onların kendisini bırakıpta hangi şeye yalvardıklarını şüphesiz ki bilir. O mutlak güç ve hikmet sahibidir.
  43. İşte biz bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.
  44. Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphesiz bunda, iman edenler için bir nişane bulunmaktadır.
  45. Sana vahyedilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah´ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.
  46. İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak, en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: «Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim ilâhımız da, sizin ilâhınız da birdir ve biz O´na teslim olmuşuzdur.»
  47. (Resulüm!) İşte sana (önceki kitapları tasdik eden) bu kitabı indirdik. Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar. Şunlardan da ona iman eden nice kimseler vardır. Ayetlerimizi ancak kâfirler bile bile inkâr eder.
  48. Sen bundan önce, ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı.
  49. Hayır, o (Kur´ân), kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde (yer eden) apaçık âyetlerdir. Ayetlerimizi ancak ve ancak zalimler bile bile inkâr eder.
  50. «Ona Rabbinden (başkaca) mucize indirilmeli değil miydi?» derler. Cevaben de ki: «Mucizeler ancak Allah´ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.»
  51. Sana indirdiğimiz ve onlara okunmakta olan kitap, kendilerine yetmedi mi? Bunda iman edecek bir kavim için elbette bir rahmet ve öğüt vardır.
  52. De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Batıla inanıp inkâr edenler var ya, işte ziyana uğrayacaklar onlardır.
  53. Senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azab elbette onlara gelip çatmıştı. Fakat yine de, hiç farkına varmadıkları bir sırada o kendilerine mutlaka gelecektir.
  54. (Evet) senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Halbuki cehennem, hiç şüpheleri olmasın, kâfirleri kuşatacaktır.
  55. O günde azap, onları hem üstlerinden, hem ayaklarının altından saracak ve Allah (onlara), «Yaptıklarınızın cezasını tadın!» diyecektir.
  56. Ey iman eden kullarım! Şüphesiz benim yarattığım yeryüzü geniştir. O halde yalnız bana kulluk edin.
  57. Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.
  58. İman edip güzel işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. (Böyle iyi) işler yapanların mükafatı ne güzeldir!
  59. Ki onlar, sabretmiş olup yalnız Rablerine güvenip dayanmaktadırlar.
  60. Nice hayvanlar var ki, rızkını (biriktirip yanında) taşımıyor. Çünkü onların da, sizin de rızkınızı Allah veriyor. O, her şeyi işitir ve bilir.
  61. Andolsun ki onlara, «Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?» diye sorsan «Allah» derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?
  62. Allah, kullarından dilediğine rızkı bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
  63. Andolsun ki onlara, «Gökten su indirip, onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?» diye sorsan, mutlaka, «Allah» derler. De ki: «(Öyleyse) hamd de Allah´a mahsustur.» Fakat çokları akıllarını kullanmazlar.
  64. Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı.
  65. Baksana, gemiye bindikleri zaman, dini yalnız O´na has kılarak (ihlasla) Allah´a yalvarırlar. Fakat onları salimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (Allah´a) ortak koşmaktadırlar.
  66. Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler ve safâ sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler.
  67. Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken (öldürülürken, ya da esir edilirken), bizim (Mekke´yi) güven içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâlâ batıla inanıp Allah´ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
  68. Allah´a karşı yalan uyduran, yahut kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalim kimdir? Cehennemde kâfirlere yer mi yok?
  69. Ama bizim yolumuzda cihad edenleri, elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.
Yazar: Seyyid Kutub - Fizilal-il Kuran
  1. Elif. Lâm. Mim.
  2. İnsanlar sırf ´inandık´ demekle; hiçbir sınavdan geçirilmeksizin bırakılıvereceklerini mi sanıyorlar?
  3. Biz onlardan önceki kuşakları sınavdan geçirdik. Bu sınav sonucunda Allah, doğru sözlüler ile yalancıları kesinlikle belirleyecektir.
  4. Yoksa kötülük işleyenler bizim elimizden kurtulabileceklerini mi sanıyorlar? Ne kadar yanlış düşünüyorlar?
  5. Kim Allah´a kavuşmayı özlüyorsa, bilsin ki, Allah´ın bu buluşma için belirlediği vakit kesinlikle gelecektir. O her şeyi işitir ve her şeyi bilir.
  6. Kim kötülüklere karşı savaşırsa bu savaşı kendisi için vermiş olur. Kuşku yok ki, Allah´ın hiçbir yaratığa ihtiyacı yoktur.
  7. İman edip iyi ameller işleyenlerin kötülüklerini kesinlikle silecek ve onları iyiliklerinin daha üstün karşılıkları ile ödüllendireceğiz.
  8. Biz insana ana babasına iyi davranmayı tavsiye ettik. Fakat eğer annen ve baban, ne idüğü belirsiz bir putu bana ortak koşmaya seni zorlarsa, sakın sözlerini dinleme. Hepiniz bana döneceksiniz. O zaman neler yaptığınızı size haber veririm.
  9. İman edip iyi ameller işleyenleri kesinlikle iyi kullar arasına katarız.
  10. Öyle kimseler var ki, «Allah´a inandık» derler. Fakat Allah uğrunda işkenceye uğradıklarında insanların işkencesini Allah´ın azabı ile bir tutarlar. Eğer sana Rabb´inin bir yardımı gelecek olursa, böyleleri kesinlikle «Biz sizlerle beraberdik» derler. Acaba Allah, insanların içlerinde sakladıkları duyguları herkesten iyi bilmez mi?
  11. Hiç kuşkusuz Allah, kimlerin iman ettiklerini iyi bildiği gibi, kimlerin münafık olduklarını da iyi bilir.
  12. Kâfirler, mü´minlere «Bizim yolumuzu izleyin de günahlarınızı biz yüklenelim» derler. Oysa onların, mü´minlerin omuzlarındaki hiçbir günahı yüklenmeleri söz konusu değildir. Onlar kesinlikle yalan söylüyorlar.
  13. Kafirler, hem kendi günah yüklerini ve hem de bu yüklerin yanında başka birçok günah yüklerini taşıyacaklar ve kıyamet günü düzmece iddiaları konusunda kesinlikle sorguya çekileceklerdir.
  14. Biz Nuh´u, soydaşlarına peygamber olarak gönderdik. Dokuzyüzelli yıllık bir süre boyunca aralarında kaldı. Sonunda zalimliklerini inatla sürdürürlerken, Tufan´a yakalandılar.
  15. Buna karşılık Nuh´u ve gemidekileri kurtararak bu olayı bütün insanların ders alacakları bir mucize yaptık.
  16. İbrahim´i de peygamber olarak gönderdik. Hani o soydaşlarına dedi ki; «Allah´a kulluk ediniz, O´ndan korkunuz. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.»
  17. Sizler Allah´ı bir yana bırakarak birtakım putlara tapıyor, düzmece iddialar ortaya atıyorsunuz. Allah´ı bir yana bırakarak taptığınız putlar size rızık veremezler. Rızkınızı Allah katında arayınız, O´na kulluk ediniz, O´na şükrediniz, O´nun huzuruna döndürüleceksiniz.
  18. Eğer peygamberinizi yalanlıyorsanız, biliniz ki, sizden önceki milletler de peygamberlerini yalanlamışlardı. Peygamberin görevi, ilahi mesajı açıkça duyurmaktan ibarettir.
  19. Kâfirler, Allah´ın, canlıları ilk kez nasıl yarattığını ve ölüleri nasıl yeniden dirilteceğini görmüyorlar mı? Bu işlem Allah için kolaydır.
  20. Onlara de ki; «Yeryüzünde geziniz de Allah´ın canlıları ilk kez nasıl yarattığını görünüz.» Allah bu yaratma işlemini ilerde bir kere daha tekrarlayacaktır. Hiç kuşkusuz Allah´ın her şeye gücü yeter.
  21. Allah dilediğini azaba çarptırır ve dilediğine merhamet eder. Hepiniz O´nun huzuruna döndürüleceksiniz.
  22. Ne yerde ve ne gökte Allah´ın yapacaklarına engel olamazsınız. Allah´dan başka hiçbir koruyucu dostunuz, hiçbir destekçiniz yoktur.
  23. Allah´ın ayetlerini ve O´nun karşısına çıkacaklarını yalanlayanlar var ya, onlar rahmetimden ümitlerini kesmiş kimselerdir. Onları acıklı bir azap beklemektedir.
  24. Soydaşlarının İbrahim´e verdikleri cevap sadece «Bu adamı öldürünüz, ya da yakınız» biçiminde oldu. Fakat Allah onu ateşte yanmaktan kurtardı. Hiç kuşkusuz bu olayda mü´minlerin alacakları birçok ders vardır.
  25. İbrahim soydaşlarına dedi ki; «Sizler dünya hayatında birbirinizin hatırı için Allah´ı bir yana bırakarak putları ilah edindiniz. Ama ilerde kıyamet günü birbirinizi tanımazlıktan gelecek, birbirinize lânet okuyacaksınız. Varacağınız yer cehennemdir. Orada size yardım elini uzatan hiçbir kimse olmayacaktır.»
  26. Bunun üzerine Lût ona inandı ve soydaşlarına «Ben sizden uzaklaşıp Rabb´ime gidiyorum. Hiç kuşkusuz O üstün iradelidir ve her yaptığı yerindedir» dedi.
  27. İbrahim´e İshak´ı ve Yakub´u armağan ettik. O´nun soyuna peygamberlik ve kitap sunduk. O´nu dünyada ödüllendirdiğimiz gibi hiç kuşkusuz ahirette de iyi kullarımız arasındadır.
  28. Lût´u da peygamber olarak gönderdik. Hani o soydaşlarına şöyle demişti: «Sizler kesinlikle şimdiye kadar hiç kimsenin işlemediği, iğrenç bir eylemi yapıyorsunuz.»
  29. Sizler, kadınları bırakıp erkek erkeğe cinsel ilişkide bulunuyor, kervanların yolunu kesiyor ve aranızda düzenlediğiniz toplantılarda o çirkin eylemi işliyorsunuz. Öyle mi? Soydaşlarının tek cevabı «Eğer doğru söylüyorsan, Allah´ın azabını başımıza getir bakalım» demeleri oldu.
  30. Lut dedi ki; «Rabb´im, şu bozgunculara karşı bana yardım et.»
  31. Elçilerimiz İbrahim´e oğlu olacağına ilişkin müjde ile geldiklerinde «Biz şu kentin halkını yok edeceğiz, çünkü oranın halkı zalimdir» dediler.
  32. İbrahim «Ama orada Lût var» deyince, elçiler şöyle dediler: «Biz orada kimlerin olduğunu herkesten iyi biliyoruz. Lût´u ve yakınlarını kurtaracağız. Yalnız eşi orada kalarak azaba çarpılanlardan olacaktır.»
  33. Elçilerimiz yanına varınca Lût´un canı sıkıldı, gelişleri yüzünden telaşa kapıldı. Bunun üzerine elçilerimiz ona dediler ki; «Korkma, tasalanma. Biz seni ve yakınlarını kurtaracağız. Yalnız eşin geride kalıp azaba çarpılanlardan olacaktır.»
  34. Biz bu kent halkının iğrenç sapıklığı yüzünden başlarına gökten ağır bir azap yağdıracağız.
  35. Biz o yıkık kentten, geriye düşünen kimselerin ders çıkarmalarına yarayacak belirgin izler bıraktık.
  36. Medyenliler´e de kardeşleri Şuayb´ı peygamber olarak gönderdik. Şuayb dedi ki; «Ey soydaşlarım, Allah´a kulluk sununuz, ahiret gününü hiç aklınızdan çıkarmayınız, yeryüzünde kargaşa çıkarıp dirliği bozmayınız.»
  37. Fakat Medyenliler Şuayb´ı yalanladılar. Bunun üzerine ani bir yer sarsıntısına tutuldular da oldukları yerde yığılıp kalıverdiler.
  38. Adoğulları ile Semudoğulları´nı da yok ettik. Bunu vaktiyle oturdukları evlerin yıkıntıları size açıkça göstermektedir. Şeytan onlara işledikleri kötülükleri güzel göstererek kendilerini yoldan çıkardı. oysa isteselerdi gerçeği görebilirlerdi.
  39. Karun´u, Firavun´u ve Haman´ı yok ettik. Musa onlara açık kanıtlar getirdi. Fakat yeryüzünde büyüklük tasladılar, ama elimizden kurtulamadılar.
  40. Her birini teker teker suçüstü yakaladık. Kimini önünde taşları savuran müthiş bir kasırgaya tuttuk, kimi korkunç bir gök gürültüsüne tutularak cansız yere düştü, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de denizde boğduk. Allah´ın onlara zulmetmesi söz konusu değildi, fakat onlar kendilerine zulmettiler.
  41. Allah dışında başka dostlar, başka dayanaklar edinenlerin durumu; ağdan örülmüş bir yuva edinen örümceğin durumuna benzer. Hiç kuşkusuz en dayanıksız ev, örümcek yuvasıdır. Onlar keşke bunun bilincine erselerdi.
  42. Hiç kuşkusuz Allah onların kendisini bir yana bırakıp ne gibi şeylere taptıklarını bilir. O üstün iradelidir ve her yaptığı yerindedir.
  43. Biz insanlara bu örnekleri anlatıyoruz, ama onların anlamını bilgililerden başkası kavrayamaz.
  44. Allah gökleri ve yeri hak ilkesine dayalı olarak yarattı. Mü´minlerin bu olgudan alacakları birçok dersler vardır.
  45. Ey Muhammed! Sana vahiy yolu ile indirilen Kitab´ı oku ve namazı kıl. Hiç kuşkusuz namaz, insanı iğrenç işlerden, kötülüklerden alıkor, Allah´ı anmak en büyük ibadettir. Allah ne yaptığınızı bilir.
  46. Yahudilerin ve Hıristiyanların zalim olanları dışında kalanları ile tartışırken olabildiğince gönül alıcı ve etkili bir dil kullanınız. Onlara deyiniz ki, «Bizler hem bize ve hem de size indirilen kitaplara inanıyoruz. Bizim de sizin de ilahınız birdir, biz O tek ilaha teslim olmuşuz.»
  47. Ey muhammed, sana indirdiğimiz Kitab´ın niteliği işte budur. Buna göre daha önce kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şu müşriklerden de ona inananlar vardır. Bizim ayetlerimizi inkâr edenler, sadece inatçı kâfirlerdir.
  48. Sen Kur´an´dan önce hiçbir kitap okumuş ya da eline kalem alarak yazmış biri değilsin. Öyle olsaydı batıl yanlısı inkârcılar kuşkulanırlardı.
  49. Aslında Kur´an, kendilerine bilgi verilenlerin içlerine sinen açık ayetlerden, inandırıcı kanıtlardan oluşmuştur. Bizim ayetlerimizi inkâr edenler, sadece inatçı zalimlerdir.
  50. Onlar «Allah Muhammed´e mucizeler indirseydi ya!» derler. Onlara de ki; «Mucizeler, Allah´ın tekelindedir. Ben sadece açık sözlü bir uyarıcıyım.»
  51. Kendilerine okunan bu Kitab´ı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu ? Bu olay, mü´minler için ders alınacak, düşündürücü bir rahmettir.
  52. Onlara de ki; «Benimle sizin aranızda Allah´ın tanıklığı yeterlidir. O göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilir. Batıla, eğriye inanıp Allah´ı inkar edenler var ya, onlar hüsrana uğrayacak kimselerdir.»
  53. Onlar senden azabımın bir an önce gerçekleşmesini isterler. Eğer azabımın belirli bir vadesi olmasaydı, hemen başlarına gelirdi. Fakat azabım hiç beklemedikleri bir anda, farkında olmadan başlarına gelecektir.
  54. Onlar senden azabımın bir an önce gerçekleşmesini isterler. Oysa cehennem, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.
  55. O gün azap, tepelerinden inerek ve ayakları altından çıkarak onları sarar ve kendilerine «yaptığınız kötülüklerin karşılığını tadınız bakalım» denir.
  56. Ey mü´min kullarım, benim yarattığım bu yeryüzü geniştir. O halde gerektiğinde yurt değiştirmeyi göze alarak sırf bana kulluk ediniz.
  57. Her canlı ölümü tadacak ve sonra hepiniz benim huzuruma döndürüleceksiniz.
  58. İman edip iyi ameller işleyenleri, altlarından çeşitli ırmaklar akan ve içlerinde sürekli kalacakları yüksek köşklere yerleştiririz. İyi işler yapanların alacakları ödül ne güzeldir!
  59. Onlar ki, sıkıntılar karşısında sabrederler ve sadece Rabb´lerine güvenirler.
  60. Nice hayvanlar var ki, rızıklarını sağlamaya güçleri yetmez. Onların ve sizin rızkınızı Allah sağlar. O her şeyi işitir, her şeyi bilir.
  61. Eğer müşriklere «Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı insanların yararına sunan kimdir?» diye sorarsan kesinlikle «Allah´tır» derler. Öyleyse nasıl gerçekten saptırtıyorlar?
  62. Allah, dilediği kulunun rızkını bol verir, dilediği kulunun rızkını da kısar. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi bilir.
  63. Eğer müşriklere «Gökten yere su indirerek onun aracılığı ile ölmüş toprağı canlandıran kimdir?» diye sorarsan kesinlikle «Allah´dır» derler. De ki, «Hamd olsun Allah´a». Aslında onların çoğu düşünme yeteneğinden yoksun kimselerdir.
  64. Bu dünya hayatı oyundan ve eğlenceden başka bir şey değildir. Asıl hayat ahiret yurdundaki hayattır. Kâfirler keşki bunun bilincine varsalardı.
  65. Onlar gemiye bindikleri zaman sırf Allah´a yönelik bir inançla O´na yalvarırlar. Fakat Allah onları denizin tehlikelerinden kurtararak karaya çıkarınca hemen eski puta tapan inançlarına dönerler.
  66. Böylece kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük etsinler ve dünyada zevkleri ile oyalansınlar bakalım! Nasıl olsa ilerde gerçeği öğreneceklerdir.!
  67. Çevrelerindeki beldelerde oturan insanlar kaçırılırken, can güvenliğinden yoksun bir hayat yaşarken onların kentini dokunulmaz ve güvenli bir belde yaptığımızı görmüyorlar mı? Buna rağmen hâlâ asılsız ilahlara inanıp Allah´ın nimetlerini inkâr mı ediyorlar?
  68. Allah hakkında yalan uydurarak O´na iftira edenden ya da gerçeği yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirlerin yeri cehennem değil mi?
  69. Uğrumuzda cihad edenleri, kesinlikle bize ulaştıran yollara erdiririz. Hiç kuşkusuz Allah iyi işler yapanlarla beraberdir.
Yazar: Gültekin Onan - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Elif, Lam, Mim.
  2. İnsanlar, (sadece) "inandık" diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?
  3. Andolsun, onlardan öncekileri sınadık; Tanrı, gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir.
  4. Yoksa kötülükleri yapanlar, bizi (aşıp) geçeceklerini mi sandılar? Ne kötü hükmediyorlar?
  5. Kim Tanrı´ya kavuşmayı umuyorsa hiç şüphesiz Tanrı´nın eceli yaklaşarak gelmektedir. O, işitendir, bilendir.
  6. Kim cihad ederse, yalnızca kendi nefsi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Tanrı, alemlerden müstağnidir.
  7. İnanıp salih amellerde bulunanlar ise; biz şüphesiz onların kötülüklerini örteceğiz (keffirenne) ve şüphesiz yaptıklarının en güzeliyle karşılık vereceğiz.
  8. Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan şeyle bana ortak koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda, onlara itaat etme. Dönüşünüz banadır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim.
  9. İnanıp salih amellerde bulunanlar ise; elbette onları salihlerin arasına katacağız.
  10. İnsanlardan öylesi vardır ki "Tanrı´ya inandık" der fakat Tanrı uğruna eziyet gördüğü zaman, insanların (kendisine yönelttikleri işkence ve) fitnesini Tanrı´nın azabıymış gibi sayar; ama rabbinden bir ´yardım ve zafer´ gelirse, andolsun: "Biz gerçekten sizlerle birlikteydik" demektedirler. Oysa Tanrı, alemlerin sinelerinde olanı daha iyi bilen değil midir?
  11. Tanrı muhakkak inananları da bilmekte ve muhakkak münafıkları da bilmektedir.
  12. Küfredenler inananlara dedi ki: "Siz bizim yolumuzu izleyin, hatalarınızı biz yüklenelim." Oysa kendileri onların hatalarından hiç bir şeyi yüklenecek değildir. Gerçekten onlar, elbette yalancıdırlar.
  13. Şüphesiz onlar, hem kendi yüklerini, hem kendi yükleriyle birlikte başka yükleri de yüklenecekler ve kıyamet günü, düzüp uydurduklarına karşı sorguya çekileceklerdir.
  14. Andolsun, biz Nuh´u kendi kavmine (elçi olarak) gönderdik, içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar zulme devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi.
  15. Böylece biz onu ve gemi halkını kurtardık ve bunu alemlere bir ayet kılmış olduk.
  16. İbrahim de; hani kavmine demişti ki: "Tanrı´ya kulluk edin ve O´ndan sakının, eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır."
  17. "Siz yalnızca Tanrı´dan başka birtakım putlara tapıyor ve bir takım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki, sizin Tanrı´dan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Tanrı´nın katında arayın, O´na kulluk edin ve O´na şükredin. Siz O´na döndürüleceksiniz."
  18. "Eğer yalanlarsanız, sizden önceki ümmetler de [elçilerin çağrısını] yalanlamışlardır. Elçiye düşen ise yalnızca açık bir tebliğdir."
  19. Onlar görmediler mi ki, Tanrı yaratmaya nasıl başlıyor, sonra onu iade ediyor? Şüphesiz, bu Tanrı´ya göre kolaydır.
  20. De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Tanrı ahiret yaratmasını (VEYA son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz, Tanrı her şeye güç yetirendir.
  21. Dilediğini azablandırır, dilediğine merhamet eder. O´na çevrilip götürüleceksiniz (tuklebun).
  22. Siz yerde ve gökte (Tanrı´yı) aciz bırakamazsınız. Sizin Tanrı´nın dışında veliniz yoktur, yardım edeniniz de yoktur.
  23. Tanrı´nın ayetlerine ve O´na kavuşmaya küfredenler; işte onlar, benim rahmetimden umut kesmişlerdir; ve işte onlar, acı azab onlarındır.
  24. Bunun üzerine kavminin (İbrahim´e) cevabı yalnızca: "Onu öldürün ya da yakın" demek oldu. Böylece Tanrı onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir kavim için ayetler vardır.
  25. (İbrahim) Dedi ki: "Siz gerçekten, Tanrı´yı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi bağı olarak putları (tanrılar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi tanımayacak (yekfürü) ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiç bir yardımcınız yoktur."
  26. Bunun üzerine Lut ona inandı ve dedi ki: "Gerçekten ben, rabbime hicret edeceğim. Çünkü şüphesiz O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."
  27. Biz ona İshak´ı ve Yakub´u armağan ettik ve onun soyunda (seçtiklerimize) peygamberliği ve kitabı (vahy ihsanı) kıldık, ecrini de dünyada verdik. Şüphesiz o, ahirette salih olanlardandır.
  28. Lut da; hani kavmine demişti: "Siz gerçekten, sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı ´çirkin bir utanmazlığı´ yapıyorsunuz."
  29. "Siz, (yine de) erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve bir araya gelişlerinizde münker yapıp / işleyip duracak mısınız?" Bunun üzerine kavminin cevabı yalnızca: "Eğer doğru söylüyor isen, bize Tanrı´nın azabını getir" demek oldu.
  30. Dedi ki: "Rabbim fesat çıkaran (bu) kavme karşı bana yardım et."
  31. Bizim elçilerimiz İbrahim´e bir müjde ile geldikleri zaman, dediler ki: "Gerçek şu ki, biz bu ülkenin ehlini yıkıma uğratacağız. Çünkü onun ehli zalim oldular."
  32. Dedi ki: "Onun içinde Lut da vardır." Dediler ki: "Onun içinde kimin olduğunu biz daha iyi biliriz. Kendi karısı dışında, onu ve ehlini (ailesini) muhakkak kurtaracağız. O (karısı) arkada kalacak olanlardandır."
  33. Elçilerimiz Lut´a geldikleri zaman o, bunlar dolayısıyla kötüleşti ve içi daraldı. Dediler ki: "Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında, seni ve ehlini (aileni) muhakkak kurtaracağız. O ise, arkada kalacaktır."
  34. "Şüphesiz biz f(a)sık(lık yapma)larından dolayı bu ülke ehlinin üstüne gökten iğrenç bir azab indireceğiz."
  35. Andolsun, biz akledebilecek bir kavim için orada apaçık bir ayet bırakmışızdır.
  36. Medyen´e de kardeşleri Şuayb´ı (gönderdik). Böylece dedi ki: "Ey kavmim, Tanrı´ya kulluk edin ve ahiret gününü umud edin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."
  37. Ancak onu yalanladılar; bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakalayıverdi, böylelikle kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.
  38. Ad´ı ve Semud´u da (yıkıma uğrattık). Gerçek şu ki, kendi oturdukları yerlerden size (durumları) belli olmaktadır. Kendi yaptıklarını şeytan süsleyip çekici kıldı, böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi.
  39. Karun´u, Firavun´u ve Haman´ı da (yıkıma uğrattık). Andolsun, Musa onlara apaçık delillerle gelmişti, ancak yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (azabtan kurtulup) geçecek değillerdi.
  40. İşte biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Tanrı onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı.
  41. Tanrı´nın dışında başka veliler edinenlerin örneği, kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi.
  42. Tanrı, kendi dışında hangi şeye taptıklarını şüphesiz bilir. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
  43. İşte bu örnekler; biz bunları insanlara vermekteyiz. Ancak alimlerden başkası bunları akletmez.
  44. Tanrı gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphesiz, bunda inançlılar için bir ayet vardır.
  45. Sana Kitap´tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve münkerden alıkoyar. Tanrı´yı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tir. Tanrı yaptıklarınızı bilir.
  46. İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: "Bize ve size indirilene inandık; bizim tanrımız da, sizin tanrınız da birdir ve biz O´na teslim olmuşuz."
  47. İşte biz sana böyle bir Kitap indirdik. Bundan dolayı kendilerine Kitap verdiklerimiz ona inanmaktadırlar. Bunlar [putatapıcılar]dan da ona inanacak olanlar vardır. Kafirlerden başkası bizim ayetlerimizi (bile bile) reddetmez / kafa tutmaz (cehade).
  48. Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.
  49. Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin göğüslerinde apaçık olan ayetlerdir. Zulmedenlerden başkası bizim ayetlerimizi inkar etmez.
  50. Dediler ki: "Ona rabbinden ayetler indirilmeli değil miydi?" De ki: "Ayetler Yalnızca Tanrı´nın katındadır. Ben ise, ancak apaçık bir uyarıcıyım."
  51. Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz, bunda inanan bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır.
  52. De ki: "Benimle sizin aranızda şahid olarak Tanrı yeter. O, göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanan ve Tanrı´ya küfredenler ise, işte onlar hüsrana uğrayanlardır."
  53. Azab konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Eğer adı konulmuş bir ecel olmasaydı, herhalde onlara azab gelmiş olurdu. Fakat kendileri şuurunda olmadan, onlara kuşkusuz apansız geliverecektir.
  54. Azab konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Oysa cehennem, o kafirleri gerçekten kuşatıp durmaktadır.
  55. Azabın onları üstlerinden ve ayaklarının altından kaplayacağı gün (Tanrı): "Yaptıklarınızı tadın" der.
  56. Ey inanan kullarım, kuşkusuz benim yeryüzüm geniştir; artık yalnızca bana kulluk edin.
  57. Her nefis ölümü tadıcıdır; sonra bize döndürüleceksiniz.
  58. İnanıp salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedi kalıcılar olarak, altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.
  59. Ki onlar, sabredenler ve rablerine tevekkül edenlerdir.
  60. Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Tanrı rızıklandırır. O, işitendir, bilendir.
  61. Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim emre amade kıldı?" diye soracak olursan, şüphesiz: "Tanrı" diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar?
  62. Tanrı kullarından dilediğine rızkı yayıp genişletir veya kısar / daraltır / kısıtlar. Şüphesiz Tanrı, her şeyi bilendir.
  63. Andolsun onlara: "Gökten su indirip de ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?" diye soracak olursan, şüphesiz: "Tanrı" diyecekler. De ki: "Hamd Tanrı´nındır." Hayır, onların çoğu akletmiyorlar.
  64. Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve ´(eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır´. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi.
  65. Onlar gemiye bindikleri zaman, dini yalnızca O´na ´halis kılan gönülden bağlılar´ olarak, Tanrı´ya yalvarıp yakarırlar. Ama onları karaya çıkarıp kurtarınca, hemen şirk koşarlar.
  66. Kendilerine verdiğimiz (nimetler)e küfretsinler ve yararlanıp metalansınlar diye. Ancak onlar yakında bileceklerdir.
  67. Görmediler mi ki, çevrelerinde insanlar kapılıp yağma edilirken, biz Harem´i (Mekke) güvenilir (aminen) kıldık? Yine de onlar, batıla inanıp Tanrı´nın nimetlerine küfür mü ediyorlar?
  68. Tanrı hakkında yalan uydurup iftira edenlerden veya kendisine hak geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim kimdir? Kafirlere cehennem içinde bir konaklama yeri mi yok?
  69. Bizim uğrumuzda cihad edenlere, şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçekten Tanrı, ihsan edenlerle beraberdir.
Yazar: Hasan Basri Çantay - Kur'an Meali - Kur’an-ı Hakim Ve Meal-i Kerim
  1. Elif, lâm, mîm.
  2. İnsanlar (yalınız) inandık demeleriyle bırakılıvereceklerini, kendilerinin imtihaana çekilmiyeceklerini mi sandı (lar)?
  3. Andolsun, biz onlardan evvelkileri de imtihan etmişizdir. Allah elbette saadık olanları da bilir, elbette yalancı olanları da bilir.
  4. Yoksa kötülükler yapanlar bizden (kaçıb) savuşacaklarını mı sandı (lar)? Ne fena hükmediyorlar!
  5. Kim Allaha kavuşmayı umarsa şübhe yok ki Allahın ta´yîn etdiği (o) vakit her halde gelecekdir. O, hakkıyle işiden, kemâliyle bilendir.
  6. Kim savaşırsa ancak kendisi için savaşmış olur. Zîrâ Allah elbette (bütün) aalemlerden ganî (müstağni) dir.
  7. İman edib de güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanların kötülüklerini her halde (afv ile) örteriz ve her halde o işlemekde olduklarının daha güzeliyle onları mükâfatlandırırız.
  8. Biz insana ana ve babasına güzellik (ve iyilik yapmasını) tavsiye etdik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan (tanımadığın) bir şey´i bana ortak koşman için uğraşırlarsa kendilerine itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. Binâen´aleyh ne yapar idiyseniz size ben haber vereceğim.
  9. İman edib de güzel güzel amel (ve hareket) de bulunanlar (yok mu?) biz onları her halde saalihler (zümresin) e (katıb) sokacağız.
  10. İnsanlardan öyle adam vardır ki «Allaha inandık» der de Allah uğrunda eziyyete (dûçâr) edildiği zaman insanların (kendi hakkındaki) fitnesini Allahın azâbı imiş gibi tanır. Andolsun ki Rabbinden bir nusret gelirse onlar: «Biz de hakıykaten sizinle beraberdik» diyecekler muhakkak. Allah, aalemlerin sineleri içinde ne var, çok iyi bilen değil midir?
  11. Allah îman edenleri de elbet bilir, münafıkları da elbet bilir.
  12. O kâfirler, îman edenlere dedi (ler) ki: «Bizim yolumuza uyun, sizin günâhlarınızı biz yüklenelim». Halbuki onlar bunların günâhlarından hiçbir şey yüklenici değildirler. Şübhesiz ki onlar kat´iyyen yalancıdırlar.
  13. Onlar her halde kendi yüklerini de, o yükleriyle beraber daha nice yükleri de bizzat yüklenecekler ve düzmekde oldukları şeylerden kıyamet günü mes´ûl olacaklardır.
  14. Andolsun ki biz Nuuhu kavmine (peygamber olarak) göndermişizdir de o, aralarında, elli yılı müstesna olmak üzere, bin sene kalmışdır. Nihayet onlar zulümde devam edib dururlarken kendilerini tuufan yakalayıvermişdir.
  15. Fakat biz onu da, gemi arkadaşlarını da selâmete erdirmiş ve bunu aalemlere bir ibret yapmışızdır.
  16. İbrâhîmi de (hatırla). Hani O, kavmine (şöyle) demişdi: «Allaha ibâdet edin, On (un ikaabın) dan korkun. Bu, eğer bilirseniz, sizin için çok hayırlıdır».
  17. «Siz ancak Allâhı bırakıb putlara tapıyor, yalan uydurub düzüyorsunuz. Hakıykat, sizin Allâhı bırakıb tapdıklarınız size bir rızık vermiye muktedir olamazlar. O halde rızkı Allah katında arayın. Ona ibâdet edin. Ona şükredin. Siz ancak Ona döndürü (lüb götürü) leceksiniz».
  18. «Eğer siz (beni) tekzîb ederseniz sizden evvelki ümmetler de (peygamberlerini) tekzîb etmişizdir. Peygamberin üzerine (düşen vazîfe) ise apaçık tebliğden başkası değildir».
  19. Allah hilkate nasıl başlıyor, sonra onu (nasıl ölümünden sonra) geri çeviriyor, görmediler mi? Şübhesiz bu (nlar) Allaha göre kolaydır.
  20. De ki: «Yer yüzünde gezib dolaşın da (Allahın) hilkate nasıl başladığını görün. Allah yeni bir âhiret hayaatını da tekrar yaratacakdır. Çünkü Allah her şey´e hakkıyle kaadirdir.
  21. Kimi dilerse azâblandırır, kimi dilerse esirger O. (Hepiniz) ancak ona döndürü (lüp götürü) leceksiniz.
  22. Siz ne yerde, ne gökde (Onu) aaciz bırakıcı değilsiniz. Allahdan başka sizin hiçbir velîniz ye yardımcınız da yokdur».
  23. Allahın âyetlerini ve Ona kavuşmayı (inkâr ile) kâfir olanlar (yok mu?) işte benim rahmetimden (ancak) onlar ümîdlerini kesdiler. İşte pek acıklı azâb da onlarındır.
  24. Bundan dolayı kavminin cevâbı: «Öldürün onu, yahud yakın onu» demelerinden başka (bir şey) olmadı. Aliah da onu ateşden kurtardı. Şübhe yok ki bunda îman edecek zümreler için her halde ibretler vardır.
  25. Dedi ki: «Siz dünyâ hayaatında birbirinizle (müşrikler hususunda) dost olduğunuz için Allâhı bırakıb ancak putlara tutundunuz. (Fakat) bil´âhare kıyamet gününde kiminiz kiminize küfür, kiminiz kiminize lâ´net edecekdir. Barınacağınız yer ise ateşdir. Sizin (o vakit) hiçbir yardımcınız da yokdur».
  26. Bunun üzerine kendisine bir Luut îman etdi. (İbrâhîm) dedi ki: «Hakıykat, ben Rabbime hicret edeceğim. Şübhe yok ki mutlak gaalib, tam hüküm ve hikmet saahibi Odur, O».
  27. Biz ona ishak ile Ya´kubu da ihsan etdik. Peygamberliği ve kitabları onun zürriyetine tahsis etdik. Dünyâda ona mükâfatını verdik. Hakıykat o, âhiretde de her halde saalih insanlardandır.
  28. Luutu da (hatırla). Hani o, kavmine (şöyle) demişdi: «Siz hakıykat öyle hayâsızlığı (meydana) getiriyorsunuz ki sizden evvel aalemlerden hiçbiri bunu yapmamışdık.
  29. «Siz her halde erkeklere gidecek, yol kesecek, toplantı yerinizde meşru olmayanı yapacak mısınız»? Kavminin cevâbı: «Eğer doğru söyleyenlerdensen Allahın azabını getir bize» demelerinden başkası olmadı.
  30. De ki: «Yârab, o fesadcılar güruhuna karşı buna nusret et».
  31. Elçilerimiz İbrâhîme o müjdeyi getirince dediler ki: «Biz bu memleketin ahâlîsini helak edeceğiz. Çünkü onun ahâlisi zaalim oldular».
  32. (İbrâhîm) «Onların içinde, dedi, Luut da var». Dediler ki: «Biz orada kimin bulunduğunu çok iyi bileniz. Onu da, ehlini de muhakkak kurtaracağız. Yalınız geride (azâbda) kalacaklardan olan karısı müstesna».
  33. Elçilerimiz Luuta gelince o, bunlar sebebiyle tasalandı, bunlar sebebiyle kolu (göğsü) daraldı. «Korkma, tasalanma, dediler, çünkü biz seni de, senin ehlini de kurtaracağız. Yalnız geride (azâbda) kalacaklardan olan karın müstesna».
  34. «Muhakkak bu memleket ahâlîsinin üstüne, yapmakda oldukları faasıklık yüzünden, gökden (fecî) bir azâb indireceğiz».
  35. Andolsun, aklını kullanacak bir kavm için biz oradan apaçık bir nişane (bir ibret) bırakmışızdır.
  36. «Medyen» e de biraderleri Şuaybı (gönderdik) de dedi ki: «Ey kavmim, Allaha ibâdet edin. Âhiret gününe umud bağlayın. Yer yüzünde fesadcılar olarak bozgunculuk yapmayın».
  37. Fakat onu tekzîb etdiler. Derken kendilerini şiddetli bir sarsıntı yakalayıverdi de yurdlarından hepsi (ölü olarak) diz üstü çöke kaldılar.
  38. Aad ile Semudu da (helak etdik. Onların başına neler geldiği) hakıykat sizin için el´an (o haraab) evleri (ciheti) nden belli olmakdadır. Uyanık (insan) lar oldukları halde şeytan onların amel (ve hareket) lerini süsleyib kendilerini yoldan sapdırmışdır.
  39. Kaarunu, Fir´avnı, Hâmaanı da (helak etdik). Andolsun ki Musa (daha evvel) kendilerine apaçık bürhanlar getirmişdi de onlar yer (yüzün) de büyklük taslamışlardı. Halbuki (azabın) önüne geçebilecek de değillerdi.
  40. İşte biz (onların) her birini günâhı sebebiyle yakaladık. İşte kiminin tepesine (taş yağdıran) bir kasırga gönderdik, kimini korkunç bir ses aldı, kimini yere geçirdik, kimini de suda boğduk Allah onlara zulm etmiyordu. Fakat onlar kendilerine (bizzat) kendileri zulm ediyorlardı.
  41. Allahdan başka velîler edinenlerin sıfatı kendine bir yuva yapan örümcek misâli gibidir. Halbuki, eğer bilmiş olsalar, evlerin en çürüğü her halde örümcek yuvasıdır.
  42. Allah, kendinden başka hangi şey´e tapıyorlarsa şübhesiz ki biliyor. O, mutlak gaalibdir, tam hüküm ve hikmet saahibidir.
  43. İşte misâller! Biz onları insanlar için îrâd ediyoruz. Aalim olanlardan başkası onları anlamaz.
  44. Allah gökleri ve yeri hak olarak yaratdı. Şübhe yok ki bunda îman edenler için (Onun kemâl-i kudretine) mutlak bir delâlet vardır.
  45. Sana vahyedilen kitabı oku. Namazı da dosdoğru kıl (ve kıldır). Çünkü namaz edebsizlikden ve akıl ve şerîata uymayan her şeyden alıkoyar. Allahı zikretmek elbette en büyük (ibaret) dir. Ne yaparsanız Allah bilir.
  46. İçlerinden zulmedenler müstesna olmak üzere ehl-i kitâb ile en güzel (savaşdan) başka bir suretle mücâdele etmeyin ve deyin ki: «Bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim Allâhımız da, sizin Allanınız da birdir. (Şu kadar ki) biz (ancak) Ona teslîm olanlarız. (Biz Onun samîmi müslümanlarıyız)».
  47. İşte sana (Habîbim böyle bir) kitâb indirdik. Onun için kendilerine kitâb verdiklerimiz buna îman ediyorlar. Şunlardan da ona îman edecek nice kimseler vardır. Bizim âyetlerimizi kâfirlerden başkası bilerek inkâr etmez.
  48. Sen bundan evvel hiçbir kitâb okur değildin. Elinle de onu yazmadın. Böyle olsaydı baatıl söyleyenler elbet şübhelenir (ler) di.
  49. Hayır, o (Kur´an) kendilerine ilim verilmiş insanların sinelerinde (parıldayan) apaçık âyetlerdir. Bizim âyetlerimizi zaalim olanlardan başkası bilerek inkâr etmez.
  50. «Ona Rabbinden (başkaca) âyetler de indirilmeli değil miydi?» dediler. De ki: O âyetler ancak Allahın nezdindedir. Ben sâde (eğri yolun başınıza getireceği fena sonuçları) apâşikâr haber verenim».
  51. Sana indirdiğimiz o kitâb — ki (müstemirren) karşılarında okunub duruyor — onlara kâfi gelmedi mi? Onda îman edecek bir kavm için elbette (büyük) bir rahmet (ve ni´met) ve bir öğüt var.
  52. De ki: «Benimle sizin aranızda Allahın hakkıyle şâhid olması yeter. Göklerde, yerde ne varsa O bilir. Baatıla îman ve Allâhı (inkâr ile) kâfir olanlar (Yok mu?) İşte onlar hüsranda kalanların ta kendileridir.
  53. Senden azâbı çarçabuk (getirmeni) isterler. Eğer muayyen bir vakit olmasaydı o, elbette onlara gelib çatmışdı bile. (Bununla beraber) o, kendileri farkında olmayarak, onlara ansızın gelecekdir muhakkak.
  54. (Evet) senden azâbı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Halbuki hakıykatde cehennem o kâfirleri kuşatıb durmakdadır (da haberleri yok).
  55. O günde azâb onları hem üstlerinden, hem ayakları altından saracak, (Allah): «İşlemekde olduğunuz (günâhlar)ın (cezasını) tadın» diyecek.
  56. Ey îman eden kullarım, şübhesiz ki benim arzım genişdir. O halde ancak bana ibâdet edin.
  57. Her can ölümü tadıcıdır. (Ondan) sonra bize döndürü (lüb getiri) leceksiniz.
  58. İman edib de güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlar (var ya) biz onları — kendileri içlerinde ebedî kalıcı olarak — altlarından nehirler akan o cennetin yüksek mevkilerine yerleşdireceğiz. (Öyle) amel (ve hareket) edenlerin mükâfatı ne güzeldir!
  59. ki onlar sabır (ve sebat) etmişlerdir ve yalınız Rablerine güvenib dayanmakdadırlar.
  60. Nice canlı mahluk vardır ki rızkını kendisi taşımıyor. Onu da, sizi de Allah rızıklandırıyor. O, hakkıyle işiden, kemâliyle bilendir.
  61. Andolsun ki onlara: «O gökleri, o yeri kim yaratdı? O güneşi, o ayı kim müsehhar kıldı?» diye sorarsan mutlakaa: «Allah» derler. O halde nasıl çevrilib döndürülüyorlar?
  62. Allah, kullarından kimi dilerse onun rızkını yayar (genişletir). Onu kısar da. Şübhesiz ki Allaha her şey´i hakkıyle bilendir.
  63. Andolsun ki onlara: «Gökden su indirib onunla yeri, ölümünün ardından, canlandıran kimdir?» diye sorarsan «Elbette Allah» derler. De ki: «Hamd Allahındır». Fakat onların çoğu aklını kullanmazlar.
  64. Bu dünyâ hayâtı bir eğlenceden, bir oyundan başka (şey) değildir. Âhiret yurdu (na gelince:) Şübhe yok ki o, (asıl) hayâtın tâ kendisidir, (bunu) bilmiş olsalardı...
  65. (Baksan a) gemiye bindikleri zaman — dîn (i) yalınız Kendisine (ya´nî Allaha) tahsıys etmek suretiyle ve (haalis ve) muhlis (insan) lar olarak — Allâhı (nasıl) çağırırlar! Fakat biz onları selâmetle karaya çıkarınca da hemen Allaha eş katanlar onlardır.
  66. Ki (bu suretle) kendilerine verdiğimiz (ni´metler) e nankörlük etsinler ve (hayâtdan) zevk alsınlar diye. Fakat onlar yakında bileceklerdir.
  67. Çevrelerinde insanların zorla (yakalanıb) kapılmakda olmasına rağmen (Mekkeyi) korkusuz (ve emîn bir yer) yapdığımızı onlar görmediler mi? Haalâ baatıla inanıyorlar da Allahın ni´metine nankörlük mü ediyorlar?
  68. Allaha karşı yalan düzen kişiden, yahud kendisine hak gelince onu yalan sayandan daha zaalim kimdir? Kâfirlere cehennemde barınacak yer mi yok?!
  69. Bizim uğrumuzda mücâhede edenler (e gelince:) Biz onlara elbette yollarımızı gösteririz. Şübhesiz ki Allah her halde ihsan erbâbiyle beraberdir.
Yazar: İbni Kesir - Büyük Kuran Tefsiri
  1. Elif, Lam, Mim.
  2. Yoksa, insanlar; inandık demeleriyle bırakılıvereceklerini ve kendilerinin denenmeyeceklerini mi sandılar.
  3. Andolsun ki; Biz, onlardan öncekileri de denedik. Allah; elbette doğruları bilir ve elbette yalancıları da bilir.
  4. Yoksa, kötülük yapanlar Biz´den kaçabileceklerini mi sanırlar? Ne kötü hüküm veriyorlar.
  5. Kim Allah´a kavuşmayı umarsa; muhakkak ki Allah´ın belirttiği vakit mutlaka gelecektir. O; Semi´dir. Alim´dir.
  6. Kim cihad ederse; ancak kendisi için cihad etmiş olur. Zira Allah; alemlerden müstağnidir.
  7. İman edip de salih amel işleyenlerin, kötülüklerini andolsun ki örteriz. Onları yaptıklarından daha güzeli ile mükafatlandırırız.
  8. Biz, insana; anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan şeyi Bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, kendilerine itaat etme. Dönüşünüz Bana´dır. Yaptıklarınızı size bildiririm.
  9. İman edip salih amel işleyenleri de andolsun ki; salihlerin arasına katacağız.
  10. İnsanlardan öyleleri de vardır ki; Allah´a inandık, der de; Allah uğrunda bir eziyete uğratılınca; insanların o eziyetini, Allah´ın azabı gibi tutar. Rabbından bir yardım gelecek olursa; andolsun ki: Doğrusu biz, sizinle beraberdik, derler. Allah, herkesin kalbinde olanları en iyi bilen değil midir?
  11. Elbette Allah; inananları bilir. Ve elbette münafıkları da bilir.
  12. Küfredenler, inananlara derler ki: Bizim yolumuza uyun da sizin günahlarınızı biz taşıyalım. Halbuki onların günahlarından hiç birini yüklenecek değillerdir. Doğrusu onlar yalancıdırlar.
  13. Gerçekten onlar; hem kendi yüklerini, hem de kendi yükleriyle beraber daha nice yükleri yüklenecekler ve uydurup durdukları şeylerden dolayı kıyamet günü elbette sorguya çekileceklerdir.
  14. Andolsun ki; Biz, Nuh´u, kavmine gönderdik. Aralarında elli yılı müstesna olmak üzere bin yıl kaldı. Sonunda onlar, zulme devam edip dururken kendilerini tufan yakalayıverdi.
  15. Ama Biz; onu da, gemi arkadaşlarını da kurtardık ve bunu alemlere bir ayet yaptık.
  16. İbrahim´i de. Hani kavmine demişti ki: Allah´a ibadet edin ve O´ndan sakının. Bilirseniz bu; sizin için daha hayırlıdır.
  17. Siz; sadece Allah´ı bırakıp putlara tapıyor, aslı astarı olmayan sözler uyduruyorsunuz. Doğrusu Allah´tan başka taptıklarınızın size rızık vermeye güçleri yetmez. Öyleyse, rızkı Allah katında arayın, sadece O´na kulluk edin, O´na şükredin. Siz; ancak O´na döndürüleceksiniz.
  18. Eğer siz, yalanlıyorsanız, bilin ki; sizden önceki ümmetler de yalanlamışlardı. Peygambere düşen, sadece apaçık tebliğden ibarettir.
  19. Görmediler mi ki; Allah yaratmayı nasıl başlatıyor sonra da onu iade ediyor? Şüphesiz bu, Allah´a pek kolaydır.
  20. De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da Allah´ın yaratmaya nasıl başladığını bir görün. İşte Allah; yeni bir ahiret hayatını da tekrar yaratacaktır. Muhakkak ki Allah; her şeye kadirdir.
  21. Dilediğine azab eder, dilediğine merhamet eder. Ve ona çevrileceksiniz.
  22. Siz ne yerde, ne gökte O´nu aciz bırakabilirsiniz. Allah´tan başka sizin hiç bir dostunuz ve yardımcınız da yoktur.
  23. Allah´ın ayetlerini ve O´na kavuşmayı inkar edenler; işte onlar, Benim rahmetimden ümitlerini kesmiş olanlardır. Ve işte elem verici azab onlaradır.
  24. Bunun üzerine kavminin ona cevabı sadece: Onu öldürün veya yakın, demek oldu. Ama Allah onu ateşten korudu. Doğrusu bunda, inananlar için ayetler vardır.
  25. Ve o: Dünya hayatında Allah´ı bırakıp aranızda putları dostluk vesilesi kıldınız. Sonra da kıyamet gününde birbirinize küfreder ve karşılıklı la´net okursunuz. Varacağınız yer, ateştir. Sizin yardımcılarınız da yoktur, dedi.
  26. Bunun üzerine Lut ona inandı ve: Doğrusu ben, Rabbıma hicret edeceğim. Muhakkak ki O; Aziz ve Hakim olanın kendisidir, dedi.
  27. Ve ona İshak ve Ya´kub´u ihsan ettik. Soyundan gelenlere kitab ve peygamberlik verdik. Ona dünyada mükafatını verdik. Doğrusu ahirette de o, salihlerdendir.
  28. Lut´u da. Hani o, kavmine demişti ki: Gerçekten siz; dünyalarda hiç kimsenin sizden önce yapmadığı bir hayasızlığı yapıyorsunuz.
  29. Siz; erkeklere yaklaşıyor, yol kesiyor ve toplantılarınızda fena şeyler yapmıyor musunuz? Kavminin ona cevabı: Doğru sözlü isen, bize Allah´ın azabını getir, demek oldu.
  30. Dedi ki: Rabbım; bozgunculara karşı bana yardım et.
  31. Elçilerimiz İbrahim´e müjde ile gelince dediler ki: Biz; bu kasaba halkını yok edeceğiz. Çünkü oranın ahalisi zalim kimselerdir.
  32. Ama Lut oradadır, dedi. Elçiler de: Biz, orada olanları daha iyi biliyoruz. Onu ve geride kalanlardan karısı dışında ailesini kurtaracağız, dediler.
  33. Elçilerimiz Lut´a geldiklerinde, bu yüzden o tasalandı ve çok sıkıldı. Ona dediler ki: Korkma ve tasalanma. Doğrusu biz, seni ve geride kalacaklardan olan karının dışındaki aileni kurtaracağız.
  34. Bu kasaba halkına da fasıklık yapar olduklarından dolayı gökten azab indireceğiz.
  35. Andolsun ki; akleden bir kavim için Biz, orada apaçık bir ayet bırakmışızdır.
  36. Medyen halkına da kardeşleri Şuayb´ı: Ey kavmim; Allah´a ibadet edin, ahiret gününe ümid bağlayın ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayım, dedi.
  37. Ama onu yalanladılar. Bunun üzerine kendilerini şiddetli bir sarsıntı yakalayıverdi de oldukları yerde diz üstü çökekaldılar.
  38. Ad ve Semud kavmini de. Bunu, oturdukları yerlerden anlamaktasınız. Şeytan kendilerine yaptıkları şeyleri güzel göstermişti de onları doğru yoldan alıkoymuştu. Halbuki kendileri bunu anlayacak durumda idiler.
  39. Karun´u, Firavun´u ve Haman´ı da. Andolsun ki Musa, kendilerine apaçık burhanlar getirmiş de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki azabımızın önüne geçebilecek değillerdi.
  40. Her birini suçüstü yakaladık. Kimine taşlar savuran kasırga gönderdik, kimini bir çığlık tuttu, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah; onlara zulmetmiyordu, ama onlar, kendi kendilerine zulmediyorlardı.
  41. Allah´tan başka dostlar edinenlerin misali; kendine yuva yapan örümceğin misali gibidir. Evlerin en çürüğü muhakkak ki örümceğin yuvasıdır. Keşki bilselerdi.
  42. Muhakkak ki Allah; kendini bırakıp da tapındıkları şeyi bilir. Ve O, Aziz´dir. Hakim´dir.
  43. İşte misaller. Biz, onları insanlara anlatıyoruz. Bilenlerden başkası bunları anlamaz.
  44. Allah; gökleri ve yeri hak ile yarattı. Muhakkak ki bunda, mü´minler için bir ayet vardır.
  45. Sana kitabtan vahyolunanı oku, namaz kıl. Muhakkak ki namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah´ı zikretmek ise muhakkak ki en büyüktür. Ve Allah; yaptıklarınızı bilir.
  46. İçlerinden zulmedenler bir yana; Ehl-i Kitab ile en güzel olanın dışında mücadele etmeyin ve deyin ki Bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim tanrımız da, sizin tanrınız da birdir. Biz, O´na teslim olanlarız.
  47. İşte böylece sana Kitab´ı indirdik. Kendilerine kitab verdiklerimiz de ona inanırlar. Bunlardan da ona inanan bulunur. Ayetlerimizi kafirlerden başkası inkar etmez.
  48. Daha önce sen hiç bir kitab okur değildin. Sağ elinle de onu yazmıyordun. Öyle olsaydı; batılda olanlar şüpheye düşerlerdi.
  49. Bilakis o, kendilerine ilim verilenlerin gönüllerinde apaçık olan ayetlerdir. Zalimlerden başkası ayetlerimizi inkar etmez.
  50. Rabbından ona ayetler indirilmeli değil miydi? dediler. De ki: O ayetler, ancak Allah´ın nezdindedir. Ben, sadece apaçık bir uyarıcıyım.
  51. Kendilerine okunan bu kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda inanan bir kavim için rahmet ve öğüt vardır.
  52. De ki: Şahid olarak benimle sizin aranızda Allah yeter. O; göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanıp Allah´a küfredenler, işte onlar hüsrana uğrayanların kendileridir.
  53. Senden azabı çarçabuk isterler. Eğer belirtilmiş bir süre olmasaydı, azab onlara hemen gelirdi. Ama farkına varmadan o, kendilerine ansızın gelecektir.
  54. Senden azabı çarçabuk istiyorlar. Doğrusu cehennem kafirleri kuşatıp durmaktadır.
  55. O günde hem tepelerinden, hem de ayaklarının altından azab kendilerini kaplayacaktır. Ve: Yaptıklarınızın karşılığını tadın, diyecektir.
  56. Ey iman etmiş olan kullarım; şüphesiz ki Benim yerim geniştir. O halde yalnız Bana ibadet edin.
  57. Her nefis ölümü tadacaktır. Sonunda Bize döndürüleceksiniz.
  58. İman edip de salih amel işleyenleri altından ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetteki köşklere yerleştiririz. Çalışanların mükafatları ne güzeldir.
  59. Onlar ki; sabrederler ve Rabblarına tevekkül ederler.
  60. Nice canlı vardır ki; rızkını kendi taşımaz. Sizin de, onların da rızkını Allah verir. Ve O; Semi´dir, Alim´dir.
  61. Andolsun ki; onlara: Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı müsahhar kılan kimdir? diye sorsan, elbette; Allah´tır, diyecekler. O halde neye, çevrilip döndürülüyorlar?
  62. Andolsun ki; onlara: Gökten su indirip onunla ölümünden sonra yeri dirilten kimdir? diye sorarsan, elbette; Allah´tır diyecekler. De ki: Hamd Allah´adır. Ama onların çoğu akletmezler.
  63. Andolsun ki; onlara: Gökten su indirip onunla ölümünden sonra yeri dirilten kimdir? diye sorarsan, elbette; Allah´tır diyecekler. De ki: Hamd Allah´adır. Ama onların çoğu akletmezler.
  64. Bu dünya hayatı; yalnızca bir oyun ve oyalanmadır. Asıl hayat, ahiret yurdundaki hayattır. Keşki bilseler.
  65. Gemiye bindiklerinde; dini yalnız Allah´a tahsis ederek O´na yalvarırlar. Ama onları karaya çıkararak kurtarınca, hemen Allah´a şirk koşarlar.
  66. Kendilerine verdiğimize küfretsinler, eğlensinler bakalım. Yakında bileceklerdir.
  67. Çevrelerinde insanların zorla kapılıp götürülmesine rağmen orayı emin bir harem yaptığımızı onlar görmediler mi? Yoksa batıla inanıp da Allah´ın nimetine küfür mü ediyorlar?
  68. Allah´a karşı yalan düzenden veya hak kendisine gelmişken onu yalanlayandan daha zalim kim vardır? Kafirlere cehennemde barınacak yer mi yok?
  69. Bizim uğrumuzda mücahede edenleri elbette yollarımıza eriştiririz. Şüphesiz ki Allah, ihsan edenlerle beraberdir.
Yazar: İskender Ali Mihr - Kur'ân-ı Kerim Lafz-ı ve Ruhu Tefsiri
  1. Elif, Lâm, Mîm.
  2. İnsanlar, "amenna (îmân ettik)" demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar?
  3. Ve andolsun ki onlardan öncekileri de imtihan ettik. Allah sadıkları da (doğru söyleyenleri de) tekzip edenleri de (yalancıları da) mutlaka bilir.
  4. Yoksa seyyiat işleyenler (kötülük yapanlar), Bizim imtihanımızı geçeceklerini mi sandılar? Hüküm verdikleri şey ne kötü!
  5. Kim Allah´a mülâki olmayı (hayattayken Allah´a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah´ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah´a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.
  6. Ve kim cihad ederse, o taktirde sadece kendi nefsi için cihad eder. Muhakkak ki Allah, âlemlerden müstağnidir (hiçbir şeye ihtiyacı yoktur).
  7. Ve âmenû olanlar (hayattayken Allah´a ulaşmayı dileyenler) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar, onların seyyiatlerini (günahlarını) mutlaka örteceğiz ve onları mutlaka yaptıklarının daha ahseni (güzeli) ile mükâfatlandıracağız.
  8. Ve Biz insana, anne ve babasına güzel davranmasını vasiyet ettik (emrettik). Ve eğer onlar, hakkında bilgin olmayan bir şey ile Bana şirk koşman için seninle mücâdele ederlerse o taktirde, o ikisine itaat etme. Dönüşünüz, Banadır. O zaman yapmış olduklarınızı size haber vereceğim.
  9. Ve âmenû olanları (salâh makamına ulaşanları) ve salih amel (nefs tasfiyesi) yapanları, mutlaka salihlerin arasına dahil edeceğiz.
  10. Ve insanlardan, “biz Allah´a îmân ettik” diyenlere Allah yolunda eziyet edildiği zaman, insanlara Allah´ın azabıymış gibi fitne çıkardılar. Eğer Rabbinden yardım gelirse, muhakkak: “Biz sizinle gerçekten beraberdik.” derler. Allah, âlemlerin sinesinde olanları en iyi bilen değil mi?
  11. Ve muhakkak ki Allah, âmenû olanları ve münafıkları mutlaka bilir.
  12. Ve inkâr edenler, âmenû olanlara: "Bizim yolumuza tâbî olun. Sizin hatalarınızı (günahlarınızı) yüklenelim." dediler. Onlar, diğerlerinin hatalarından bir şey yüklenecek değiller. Muhakkak ki onlar, yalancılardır.
  13. Ve (yalancılar) kendi yükleri (günahları) ile beraber, onların yüklerini (günahlarını) da mutlaka yüklenecekler. Kıyâmet günü onlar, uydurdukları şeylerden mutlaka sorgulanacaklar.
  14. Ve andolsun ki Biz, Nuh (A.S)´ı kavmine (Resûl olarak) gönderdik. Böylece onların arasında 1000 seneden 50 yıl eksik olarak (950 yıl) kaldı. Sonra onları (Nuh (A.S)´ın kavmini) tufan aldı. Ve onlar zalimlerdi.
  15. Böylece onu ve gemi halkını kurtardık. Ve onu, âlemlere âyet (ibret) kıldık.
  16. Ve İbrâhîm (A.S), kavmine: "Allah´a kul olun ve O´na karşı takva sahibi olun. Eğer siz biliyorsanız, bu sizin için daha hayırlıdır." demişti.
  17. Fakat siz, Allah´tan başka putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Muhakkak ki sizin, Allah´tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye malik değillerdir. Öyleyse rızkı, Allah´ın katından isteyin ve O´na kul olun ve O´na şükredin. O´na döndürüleceksiniz.
  18. Ve eğer tekzip ederseniz (yalanlarsanız), sizden önceki ümmetler de tekzip etmiştiler. Resûllerin üzerine apaçık tebliğden başka bir (sorumluluk) yoktur.
  19. Allah´ın ilk yaratışını görmüyorlar mı? Sonra onu geri iade edecek. Muhakkak ki bu, Allah için kolaydır.
  20. "Yeryüzünde dolaşın ve böylece ilk yaratılışın nasıl olduğuna bakın. Sonra Allah, ahiretin yaratılışını inşa edecek (gerçekleştirecek). Muhakkak ki Allah, herşeye kaadirdir." de.
  21. (Allah), dilediği kişiye azap eder ve dilediği kişiye rahmet eder (Rahîm esmasıyla tecelli eder). Ve O´na, (halden hale çevrilip) döndürüleceksiniz.
  22. Ve siz, (Allah´ı) yerde ve gökte aciz bırakacak değilsiniz. Sizin Allah´tan başka velîniz (dostunuz) ve yardımcınız yoktur.
  23. Allah´ın âyetlerini ve O´na (Allah´a) mülâki olmayı (ruhlarını hayatta iken Allah´a ulaştırmayı) inkâr edenler; işte onlar, rahmetimden ümidi kestiler. Ve işte onlar ki; onlar için elîm azap vardır.
  24. Buna rağmen onun kavminin (İbrâhîm (A.S)´a) cevabı: "Onu öldürün veya yakın!" demekten başka bir şey olmadı. Bunun üzerine Allah, onu ateşten kurtardı. Bunda muhakkak ki mü´min kavim için elbette âyetler (ibretler) vardır.
  25. Ve (İbrâhîm A.S): “Muhakkak ki siz, dünya hayatında aranızda sevgi oluşan Allah´tan başka putlar edindiniz. Sonra kıyâmet günü, bir kısmınız bir kısmınızı inkâr edecek ve bir kısmınız da bir kısmınızı lânetleyecek. Sizin dönüş yeriniz ateştir. Ve sizin için bir yardımcı yoktur.” dedi.
  26. Bundan sonra Lut (A.S), O´na (İbrâhîm (A.S)´a) îmân etti (tâbî oldu) ve dedi ki: "Muhakkak ki ben, Rabbime hicret edecek olanım (ruhumu yaşarken Allah´a ulaştıracağım). Muhakkak ki O; Azîz´dir (çok yüce), Hakîm´dir (hüküm sahibi)."
  27. Ve Biz O´na İshak´ı, Yâkub´u vehbî olarak verdik. O´nun zürriyetine peygamberlik ve kitap verdik. Dünyada O´nun ücretini verdik. O, ahirette şüphesiz salihlerden olacaktır.
  28. Ve Lut (A.S), kavmine şöyle demişti: "Muhakkak ki siz, mutlaka sizden önce geçmiş olan âlemlerden hiçbirinin yapmadığı kötülüğe (fahişeliğe) geliyorsunuz."
  29. Gerçekten siz erkeklere gelecek, yol kesecek ve toplantılarınızda hayasızlık mı yapacaksınız? Bunun üzerine onun kavminin cevabı: "Eğer sadıklardansan, bize Allah´ın azabını getir." demekten başka bir şey olmadı.
  30. (İbrâhîm A.S): "Rabbim, müfsidler kavmine karşı bana yardım et." dedi.
  31. Ve Bizim resûllerimiz İbrâhîm´e müjde ile geldikleri zaman, dediler ki: "Muhakkak ki biz, bu ülkenin halkını helâk edeceğiz. Çünkü bu belde halkı zalim oldular."
  32. (İbrâhîm A.S): "Orada Lut (A.S) var." dedi. (Resûller): "Orada kim var, biz daha iyi biliriz. O´nu ve O´nun hanımı hariç, ailesini mutlaka kurtaracağız. (O´nun hanımı) geride kalanlardan olacak." dediler.
  33. Ve resûllerimiz Lut (A.S)´a geldiği zaman üzüldü, telâşlandı ve onlarla içi daraldı. (Resûller): "Korkma ve mahzun olma (üzülme). Muhakkak ki biz, seni ve hanımın hariç, aileni mutlaka kurtaracağız. (Senin hanımın) geride kalanlardan olacak." dediler.
  34. Muhakkak ki biz, fısk yapmış oldukları şey (ahlâksızlık) sebebiyle bu beldenin halkı üzerine semadan ricz (azap) indirecek olanlarız.
  35. Ve andolsun ki Biz, akıl edecek kavim için, ondan (indirdiğimiz riczten) açıkça âyet (delil) bıraktık..
  36. Ve Medyen (halkına), onların kardeşi Şuayb´ı (gönderdik). O zaman onlara: "Ey kavmim! Allah´a kul olun ve ahiret gününü (Allah´a ulaşma gününü) dileyin. Yeryüzünde fesat çıkaranlar olarak azgınlık etmeyin (Allah´a ulaşmaya mani olmayın)." dedi.
  37. Fakat onu yalanladılar. Bu sebeple onları şiddetli bir sarsıntı yakaladı. Böylece kendi diyarlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar (helâk oldular).
  38. Ve Ad ve Semud kavmi, size beyan edildi (gösterildi). Onların meskenlerinden (bahsedilerek) ve şeytan onlara amellerini süsledi. Böylece onları (Allah´ın) yolundan alıkoydu. Ve onlar görebilenlerdi (görerek inkâr edenlerdi).
  39. Ve andolsun ki Karun, firavun ve Haman´a, Musa (A.S) beyyinelerle (açık delillerle) geldi. Fakat onlar, yeryüzünde kibirlendiler. Ve onlar, (azabımızdan) kurtulanlar olmadılar.
  40. Bunun üzerine hepsini günahlarıyla yakaladık. Böylece onların bir kısmının üzerine kasırga gönderdik. Ve bir kısmını sayha (şiddetli ses dalgası) yakaladı, bir kısmını yerin dibine geçirdik ve bir kısmını da (suda) boğduk. Allah, onlara zulmedici olmadı.
  41. Allah´tan başka dostlar edinenlerin durumu, (kendisine) ev edinen örümceğin hali gibidir. Ve muhakkak ki evlerin en dayanıksızı örümceğin yuvasıdır. Keşke onlar bilselerdi.
  42. Muhakkak ki Allah, onların, O´ndan (Kendinden) başka taptıkları şeyleri bilir. Ve O; Azîz´dir (çok yüce) Hakîm´dir (hüküm ve hikmet sahibi).
  43. Ve işte bu örnekleri insanlar için veriyoruz. Ve onu, âlimlerden başkası akıl (idrak) edemez.
  44. Allah, semaları ve arzı hak ile halketti. Muhakkak ki bunda, mü´minler için mutlaka deliller vardır.
  45. Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah´ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.
  46. Ve kitap ehli ile onlardan zulmedenler hariç, en güzel olandan başka bir şekilde mücâdele etmeyin. Ve "Biz, bize indirilene ve size indirilene îmân ettik. Bizim İlâhımız ve sizin İlâhınız birdir (aynıdır). Ve biz, O´na teslim olanlarız." deyin.
  47. Ve işte böylece sana Kitab´ı indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz O´na inanırlar. Ve bunlardan O´na (Kur´ân-ı Kerim´e) inananlar, kâfirler hariç, âyetlerimizi bile bile inkâr etmezler.
  48. Ve sen, bundan önce kitap okumadın. Ve sen, O´nu elinle de yazmıyorsun. Öyle olsaydı, bâtılda olanlar (boş konuşanlar) elbette şüphe ederlerdi.
  49. Hayır O (Kur´ân-ı Kerim), ilim verilenlerin sînelerinde beyan olunan âyetlerdir. Ve zalimler hariç, onlar âyetlerimizi bile bile inkâr etmezler.
  50. Ve: "Ona Rabbinden âyetler (mucizeler) indirilseydi olmaz mıydı?" dediler. De ki: "Muhakkak ki âyetler (mucizeler), ancak Allah´ın katındadır. Ve ben, sadece apaçık bir nezirim (uyarıcıyım)."
  51. Onlara okunmakta olan Kitab´ı, sana nasıl indirdiğimiz kendilerine kâfi gelmedi mi? Muhakkak ki mü´min olan bir kavim için bunda elbette rahmet ve zikir vardır.
  52. De ki: "Sizinle benim aramda şahit olarak Allah, kâfidir. Göklerde ve yerde ne varsa bilir." Bâtıla inananlar ve Allah´ı inkâr edenler, işte onlar hüsranda olanlardır.
  53. Ve azabı senden acele istiyorlar. Eğer zamanı belirlenmiş olmasaydı, azap onlara mutlaka (hemen) gelirdi. Ve (azap), onlara mutlaka ansızın ve onlar farkında değilken gelecek.
  54. Azabı senden acele istiyorlar. Muhakkak ki cehennem, kâfirleri mutlaka ihata edicidir (kuşatıcıdır).
  55. O gün azap, üstlerinden ve ayaklarının altından onları kaplayacak. Ve (Allah), "Yapmış olduğunuz şeyleri (cezasını) tadın!" diyecek.
  56. Ey âmenû olan (Bana ulaşmayı dileyen) kullarım, muhakkak ki Benim arzım geniştir. Öyleyse yalnız Bana kul olun!
  57. Bütün nefsler ölümü tadıcıdır. Sonra Bize döndürüleceksiniz.
  58. Ve onlar ki âmenû oldular (Allah´a ulaşmayı dilediler) ve salih amel (nefs tezkiyesi) işlediler. Onları mutlaka, altından nehirler akan cennette köşklere yerleştireceğiz. Orada ebediyyen kalıcıdırlar. Salih (nefsi ıslâh edici) amel işleyenlerin ecri (mükâfatı) ne güzel!
  59. Onlar, sabrın sahipleri ve Rab´lerine tevekkül edenlerdir.
  60. Ve hayvanlardan niceleri vardır ki kendi rızkını taşımaz. Allah, onları rızıklandırır ve sizi de. Ve O; en iyi işitendir, en iyi bilendir.
  61. Ve muhakkak ki eğer sen onlara, "Gökleri ve yerleri kim yarattı, Güneş ve Ay´ı kim (size) musahhar (emre amade) kıldı?" diye sorarsan mutlaka, "Allah" derler. O halde nasıl (haktan bâtıla) döndürülüyorlar?
  62. Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletir. Ve onun için taktir eder (daraltır). Muhakkak ki Allah, herşeyi en iyi bilendir.
  63. Ve eğer onlara: "Semadan suyu indiren ve böylece onunla arza ölümünden sonra hayat veren kimdir?" diye sorarsan mutlaka, "Allah" derler. De ki: "Hamd, Allah´a aittir." Hayır, onların çoğu akıl etmezler.
  64. Ve bu dünya hayatı, oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Muhakkak ki ahiret yurdu, elbette o gerçek hayattır. Keşke bilselerdi.
  65. Gemiye bindikleri zaman, dîni O´na halis kılarak Allah´a dua ederler. Fakat, onları karaya çıkarıp kurtardığımız zaman, onlar hemen şirk koşarlar.
  66. Onlara verdiğimiz şeyleri inkâr etsinler (nankörlük etsinler) ve metalansınlar (faydalansınlar) diye. Ama yakında bilecekler.
  67. Onun etrafındaki insanlar (zorla) kapılıp götürülürken (esir alınıp) malları alınırken, onu (Mekke´yi) haram (hürmet edilen, kargaşadan yasaklanan) ve emin bir yer kıldığımızı görmediler mi? Hâlâ bâtıla mı inanıyorlar ve Allah´ın ni´metini inkâr mı ediyor?
  68. Ve Allah´a yalanla iftira edenden veya kendisine hak geldiği zaman onu tekzip edenden (yalanlayandan) daha zalim kim vardır? Kâfirler için barınacak yer cehennemde değil mi?
  69. Ve Bizim uğrumuzda (nefsleri ile ve Allah´ın düşmanları ile) cihad edenleri, mutlaka Bizim yollarımıza (Sıratı Mustakîmler´e) hidayet ederiz (ulaştırırız). Ve muhakkak ki Allah, mutlaka muhsinlerle beraberdir.
Yazar: Muhammed Esed - Kur'an Mesajı Meal-Tefsir
  1. Elif-Lam-Mim.
  2. İnsanlar, (sadece) "İnandık!" demeleriyle bırakılacaklarını ve sınava çekilmeyeceklerini mi sanıyorlar?
  3. Evet, andolsun ki, Biz kendilerinden öncekileri de sınadık; o halde (bugün yaşayanlar da sınanacak ve) elbette Allah, doğru davrananları ortaya çıkaracak ve yalancıların da kimler olduğunu gösterecektir.
  4. Yoksa onlar -(inandıklarını iddia ettikleri halde) kötülük işleyenler- Bizden kurtulabileceklerini mi sanırlar? Ne tuhaf bir düşünce bu!
  5. Kim (Kıyamet Günü) Allah´a kavuşmayı (ümit ve korku ile) beklerse (o Gün´e hazırlıklı olsun): çünkü Allah´ın (her insan ömrü için) takdir ettiği vade mutlaka gelip çatacaktır ve O her şeyi bilen, her şeyi işitendir!
  6. O halde, kim (Allah yolunda) üstün gayret gösterirse bunu yalnız kendi iyiliği için yapmış olur: çünkü Allah, her türlü ihtiyaçtan uzaktır!
  7. İman edip doğru ve yararlı işler yapanlara gelince, Biz onların (önceki) kötülüklerini mutlaka sileriz ve onları yaptıkları iyiliklere göre ödüllendiririz.
  8. Biz insana, (yapacağı en hayırlı işlerden biri olarak) anne ve babasına iyi davranmasını emrettik; ama (buna rağmen,) eğer onlar (ilah olarak) kabul edemeyeceğin herhangi bir şeyi Bana ortak koşmanı isterlerse onlara uyma: (çünkü) hepiniz (sonunda) dönüp Bana geleceksiniz; o zaman (hayatta iken) yapmış olduğunuz her şeyi (iyi ve kötü yönleriyle) gözünüzün önüne sereceğim.
  9. İman edip doğru ve yararlı işler yapmış olanlara gelince, onları (öteki dünyada da) mutlaka dürüst ve erdemlilerin arasına sokacağız.
  10. İnsanlar arasında öyleleri var ki, (kendileri ve kendi gibileri adına) "Biz, Allah´a inanıyoruz!" derler; ama Allah yolunda sıkıntıya düşünce insanlardan çektikleri eziyeti Allah´tan gelen ceza gibi, (hatta ondan daha korkutucu) görürler; Rabbinden (gerçek inanç sahiplerine) bir yardım gelince de, "Aslında biz her zaman sizinle beraberiz!" derler. Allah, bütün yaratılmışların kalplerinden geçenleri en iyi bilen değil midir?
  11. (Evet!) Allah, (gerçekten) imana erenlerin de, ikiyüzlülerin de kimler olduğunu mutlaka gösterecektir.
  12. Ve (O, şunu da bilir ki,) hakkı inkar edenler, (her zaman olduğu gibi,) inananlara: "(Gelin) bizim (hayat) tarzımıza uyun, günahlarınız bizim boynumuza!" derler. Halbuki onlar, (bu şekilde yanılttıkları kimselerin) hiçbir günahını yüklenmezler: Dikkat edin, onlar yalancıdırlar!
  13. Onlar, mutlaka, kendi yükleri ile birlikte başka yükleri de taşımak zorunda kalacaklardır; ve bütün temelsiz iddialarından dolayı Kıyamet Günü mutlaka hesaba çekileceklerdir!
  14. Biz (çok zaman önce) Nuh´u kendi kavmine göndermiştik ve Nuh onlar arasında dokuzyüzelli yıl geçirmişti; sonra onlar hala zulüm batağında yaşamaya devam ederlerken bir tufana yakalanmışlardı.
  15. fakat Nuh´u ve o´nunla birlikte gemide bulunanların tümünü kurtardık ve bunu, (hatırlayıp ders almaları için) bütün insanların önüne (rahmetimizin) bir işareti olarak koyduk.
  16. Ve İbrahim (de, Bizden aldığı ilhamla) kavmine dönerek: "Allah´a kulluk edin ve O´na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun; bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır!" diye seslendi.
  17. (Ve devamla) "Siz Allah´ı bırakıp (cansız) putlara tapıyorsunuz ve böylece bir yalandan örnekler veriyorsunuz! Kuşkusuz, Allah´ı bırakıp taptığınız (o şeyler ve varlıklar) size rızkınızı verebilme gücüne sahip değildirler: O halde bütün rızkınızı Allah katında arayın, (yalnız) O´na kulluk edin ve O´na hamd edin: çünkü sonunda yine O´na döndürüleceksiniz!"
  18. "Ve Eğer (beni) yalanlarsanız (bilin ki, başka) toplumlar da sizden önce (Allah´ın peygamberlerini) yalanladılar: Bir elçiye düşen, sadece (kendisine emanet edilen) mesajı dosdoğru bir şekilde iletmektir."
  19. Peki, o (hakkı inkar edenler,) Allah´ın (hayatı) ilkin nasıl yoktan var ettiğini, sonra onu nasıl tekrar yenilediğini anlamazlar mı? Kuşkusuz bu, Allah için kolay bir iştir!
  20. De ki: "Yeryüzünü dolaşın ve Allah´ın (insanı) nasıl (harikulade bir şekilde) yoktan var ettiğini görün! Allah işte bu şekilde ikinci hayatınızı da var edecektir; çünkü Allah her şeye kadirdir!"
  21. Dilediğine azap verir, dilediğine merhamet eder; hepiniz O´na döndürüleceksiniz:
  22. Ne yeryüzünde ne de gökte Allah´ı başınızdan savamazsınız, (bunu hiç beklemeyin;) Sizi ne Allah´ın elinden alabilecek, ne de size yardım edebilecek kimse bulamazsınız.
  23. Allah´ın ayetlerini ve (sonunda) O´na kavuşacaklarını inkar edenler, benim rahmetimden ümitlerini kesmiş olanlardır; ve onları (öteki dünyada) acıklı bir azap beklemektedir.
  24. İmdi (İbrahim´e gelince,) kavminin o´na tek cevabı şu oldu: "Onu öldürün, veya yakın!" Ama Allah o´nu ateşten korudu. Bakın, bu (kıssa)da inanacak kimseler için dersler vardır!
  25. Ve (İbrahim) onlara dedi ki: "Siz Allah´ı bırakıp putlara taptınız. Tek sebep, bu dünyada kendinize (ve atalarınıza) karşı duyduğunuz sevgiye esir olmanızdı: Ama sonra, Kıyamet Günü birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lanet yağdıracaksınız; hepinizin varacağı yer ateştir ve (orada) size yardım edecek bir kimse bulamayacaksınız".
  26. Bunun üzerine (kardeşinin oğlu) Lut o´na inandı ve "Ben (de) zulüm ve kötülük diyarını terk ederek Rabbime (döneceğim): Şüphesiz O kudret ve hikmet sahibidir!" dedi.
  27. (İbrahim´e gelince,) o´na İshak´ı ve (İshak´ın oğlu) Yakub´u bahşettik ve soyundan gelenler arasında peygamberliği ve vahyi devam ettirdik. Onu bu dünyada mükafatlandırdık; o, öteki dünyada (da) mutlaka dürüst ve erdemliler arasında yer alacaktır.
  28. Lut (da Bizden aldığı ilhamla) kavmine şöyle seslenmişti: "Siz, kesinlikle, dünyada daha önce hiç kimsenin yapmadığı iğrenç şeyler yapıyorsunuz!
  29. Siz, erkeklere (azgın bir şehvetle) yaklaşıp (cinsler arasında tabii olan) yolu kapatmıyor musunuz? Ve bu utanç verici suçları (açık) toplantılarınızda işlemiyor musunuz?" Ama kavmi, "Peki," diye cevap verdi, "eğer doğruları söyleyenlerden isen, başımıza Allah´ın azabını getir bakalım!"
  30. (Bunun üzerine Lut) "Ey Rabbim!" diye yalvardı, "Bozgunculuğa ve yozlaşmaya yol açan bu insanlara karşı bana yardım et!"
  31. Derken (semavi) elçilerimiz İbrahim´e (İshak´ın doğumu) müjdesini getirdiklerinde (aynı zamanda): "Biz bu yörenin halkını yok edeceğiz, çünkü onlar gerçek zalimlerdir!" dediler.
  32. (Fakat İbrahim) "Ama Lut da onlar arasında yaşıyor!" diye haykırdı(ğı zaman) şu cevabı verdiler: "Kimin orada olduğunu iyi biliyoruz; o´nu ve karısı dışındaki bütün aile efradını kesinlikle koruyacağız: karısı ise geride bırakılanlar arasında yer alacak."
  33. Elçilerimiz kendisine geldiklerinde Lut onlar adına üzüntüye kapıldı, çünkü onları koruyamayacağını gördü; ama onlar Lut´a: "Korkma ve üzülme! Biz seni ve karın dışında bütün aileni koruyacağız; karın ise geride bırakılanlar arasında yer alacak.
  34. Bu yörenin halkına, işledikleri bütün kötülüklerin karşılığı olarak gökten mutlaka bir bela indireceğiz!" dediler.
  35. (Sonunda dediğimiz oldu;) ve ondan geriye, aklını kullananlar için açık işaretler bıraktık.
  36. Medyen (halkına) da kardeşleri Şuayb(ı gönderdik). O, "Ey halkım!" diye seslendi, "(Yalnız) Allah´a kulluk edin, Ahiret Günü´nü bekleyin ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak kötülük işlemeyin!"
  37. Fakat, halkı o´nu yalanladı. Bu yüzden bir yer sarsıntısına maruz kaldılar ve yurtlarında cansız bir şekilde yere serildiler.
  38. Mesken ve barınakların(ın kalıntıların)dan açıkça görüleceği gibi, Ad ve Semud (kavimlerini de yok ettik). (Onlar yıkılıp gittiler.) Çünkü Şeytan onlara işledikleri (günahları) güzel gösterdi ve böylece onları, hakikati kavrama yeteneğine sahip oldukları halde, (Allah´ın) yol(un)dan alıkoydu.
  39. Karun´u, Firavun´u ve Haman´ı (da böyle cezalandırdık). Musa onlara hakikatin bütün kanıtlarını getirmişti, ama onlar yeryüzünde büyüklük tasladılar (ve o´nu reddettiler); halbuki onlar (elimizden) kaçıp kurtulamazlardı.
  40. Çünkü onların her birini günahlarından dolayı hesaba çektik: Kiminin tepesinde ölümcül fırtınalar estirdik; kimini (ani) bir kasırga yok etti; kimisini yerin dibine geçirdik ve kimisi de suda boğulup gitti. Onlara haksızlık yapan Allah değildi, fakat onlar kendi kendilerine haksızlık yapıyorlardı.
  41. Allah´tan başka (varlıkları ve güçleri) sığınak kabul edenlerin durumu, kendisine ağ ören örümceğin durumuna benzer: çünkü barınakların en zayıfı örümcek ağıdır. Keşke bunu anlasalardı!
  42. Kuşkusuz Allah, insanların Kendisini bırakıp da yalvardıkları şeylerin ne olduğunu çok iyi bilir; yalnız O´dur kudret sahibi, hikmet sahibi.
  43. İşte Biz insanın önüne bu temsilleri koyuyoruz: ama onların gerçek anlamını ancak (Bizi) tanıyanlar kavrayabilir,
  44. (ve kesin olan şu ki:) Allah gökleri ve yeri (deruni) bir hakikat üzere yarattı; unutmayın ki bu (yaratılışta) (O´na) inananların tümü için alınacak dersler vardır.
  45. Sana vahyedilen bu ilahi kelamı (başka insanlara) ilet ve namazında dikkatli ve devamlı ol; çünkü namaz (insanı) çirkin fiillerden ve akla ve sağduyuya aykırı olan her türlü şeyden alıkoyar; Allah´ı anmak gerçekten en büyük (erdem ve iyilik)tir. Allah bütün yaptıklarınızı bilir.
  46. Geçmiş vahyin mensupları ile zulüm ve haksızlıktan uzak durdukları sürece en güzel şekilde tartışın ve deyin ki: "Bize indirilene inandığımız gibi size indirilmiş olana da inanıyoruz: çünkü bizim ilahımız ile sizin ilahınız tek ve aynıdır ve biz (hepimiz) O´na teslim olmuşuzdur".
  47. (Ey Muhammed!) Bu ilahi kelamı sana işte bu şekilde indirdik. Ve bu ilahi kelamı bahşettiklerimiz ona inanırlar; şu (geçmiş vahiylerin takipçi)leri arasında da ona inananlar vardır. Mesajlarımızı, (apaçık bir) hakikati inkar edenler dışında, hiç kimse bile bile reddetmez:
  48. çünkü, (ey Muhammed,) sen bu (vahyin gelmesi)nden önce herhangi bir ilahi kelamı okumuş ya da onu kendi ellerinle yazmış değildin; öyle olsaydı, (sana vahyetmiş olduğumuz) hakikati çürütmeye çalışanlar, insanları (onun hakkında) kuşkuya sevk edebilirlerdi.
  49. Hayır, ama bu (ilahi kelam), doğru bilgi ile (anlayıp kavrama yeteneği ile) donatılmış insanların kalplerine kolayca nüfuz eden mesajlardan oluşur; (kendilerine) zulmedenler dışında hiç kimse mesajlarımızı bile bile reddetmez.
  50. Onlar, hala, "Neden o´na Rabbinden hiç mucizevi işaretler indirilmiyor?" diye sorarlar. De ki: "Mucize (göstermek) yalnız Allah´ın kudretindedir; ben ise sadece bir uyarıcıyım".
  51. Hayret! Bu ilahi kelamı, kendilerine iletmen için sana göndermiş olmamız onlara yetmez mi? Kuşkusuz onda rahmet(imizin tezahürü) ve iman edecek kimseler için bir uyarı vardır.
  52. (İman etmeyecek olanlara) De ki: "Benim ile sizin aranızda şahit olarak Allah yeter! O, göklerde ve yerde olan her şeyi bilir. Geçersiz ve uydurma şeylere inananlara ve bu suretle Allah´ı inkara şartlanmış olanlara gelince; işte ziyanda olanlar onlardır!"
  53. Şimdi onlar, (Allah´ın) azabını çabuklaştırman için sana meydan okuyorlar; eğer (bunun için Allah tarafından) belli bir vade konulmuş olmasaydı azap elbette başlarına hemen gelirdi! Ama o aniden kopup gelecek ve hiçbiri de farkında olmayacak.
  54. Onlar (Allah´ın) azabını çabuklaştırman için sana meydan okuyorlar: halbuki cehennem, hakikati inkar edenlerin tümünü kuşatacaktır;
  55. azabın onları hem tepelerinden, hem de ayaklarının altından saracağı Gün (kuşatacaktır). O Gün Allah: "İşte şimdi yaptıklarınızı(n meyvelerini) tadın!" diyecektir.
  56. Ey imana ermiş olan kullarım! Benim arzım alabildiğine geniştir; o halde Bana, yalnız Bana kulluk edin!
  57. Her can ölümü tadacaktır (ve) sonunda herkes dönüp Bize gelecektir.
  58. İman edip doğru ve yararlı işler yapanları, mesken olarak, altlarından ırmaklar akan cennetteki köşklere koyacağız; ne güzel, emek sarfedenlere verilen ödül!
  59. Sıkıntılara karşı sabırlı olanlara ve yalnız Rablerine güvenenlere!
  60. Nice canlı var ki hiçbir geçim endişesi taşımaz, (ama) sizinki(ni sağladığı) gibi onların rızkını da Allah sağlar; çünkü yalnız O´dur her şeyi bilen, her şeyi duyan.
  61. (Çoğu insana) olduğu gibi, şayet onlara da "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı (kendi koyduğu yasalara) tabi kılan kimdir?" diye soracak olursan, hiç tereddütsüz "Allah´tır!" derler. O halde zihinleri nasıl da tersyüz oluyor!
  62. Allah, kullarından dilediğine bol rızık bağışlar, dilediğine ise ölçülü ve idareli: zira unutmayın, Allah her şeyi hakkıyla bilir.
  63. Ve hep olduğu gibi, şayet onlara da: "Gökten yağmuru boşaltıp ölü toprağa tekrar hayat veren kimdir?" diye sorarsan, hiç tereddüt etmeden, "Allah´tır!" derler. De ki: "(O halde) Hamd (yalnız) Allah´a mahsustur!" Fakat onların çoğu akıllarını kullanmazlar:
  64. Çünkü (akıllarını kullansalardı bilirlerdi ki) bu dünya hayatı geçici bir zevk ve eğlenceden başka bir şey değildir; oysa sonraki hayat, tek (gerçek) hayattır: keşke bunu bilselerdi!
  65. Bir gemiye bindikleri zaman (ve kendilerini tehlikede gördükleri sırada) (işte o anda) içten bir inançla yalnız Allah´a yalvarıp yakarırlar; sağ salim karaya çıkar çıkmaz da bazı hayali güçleri (tekrar) O´na ortak koş(maya başl)arlar:
  66. böylece kendilerine bahşettiğimiz her türlü (nimete) karşı nankörlük yapar ve dünyadaki hayatlarından (ahmakça) zevk almaya devam ederler; fakat, günü gelince (gerçeği) öğrenecekler.
  67. Görmezler mi ki çevrelerindeki insanlar (korku ve ümitsizlik içinde) paniğe kapılmışken (Bize inananlar için) güvenli bir sığınak oluşturmuşuz? Yoksa hala geçersiz ve anlamsız şeylere inan(maya devam ed)ip Allah´ın nimetini inkar mı edecekler?
  68. Kendi uydurduğu yalanları Allah´a isnad edenden yahut o´na (vahiyle) gelen hakikati yalanlayandan daha zalim kim olabilir? (Bu şekilde) hakikati inkar edenler için cehennem (en uygun) yer değil mi?
  69. Ama davamız uğrunda üstün gayret gösterenleri, Bize varan yollara mutlaka yöneltiriz: Allah, kuşkusuz, iyilik yapanlarla beraberdir.
Yazar: Ömer Nasuhi Bilmen - Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali
  1. Elif, Lâm, Mîm.
  2. İnsanlar, «İmân ettik» demeleriyle bırakılacaklarını ve kendilerinin imtihan edilmeyeceklerini mi sanıverdiler?
  3. Andolsun ki, onlardan evvelkileri de imtihan ettik, elbette ki, sadâkatte bulunanları da ve yalancı olanları da bilir.
  4. Yoksa kötülükleri yapanlar, Bizden kaçıp kurtulacaklarını mı sandılar? Hükmettikleri şey ne kadar fena!
  5. Her kim Allah´a kavuşmayı ümit ederse elbette Allah´ın tayin ettiği müddet, herhalde gelicidir ve o bihakkın işitendir, bilendir.
  6. Ve her kim mücâhedede bulunursa ancak kendi nefsi için mücâhedede bulunmuş olur. Şüphe yok ki Allah, elbette âlemlerden müstağnidir.
  7. Ve o kimseler ki, imân ettiler ve sâlih sâlih amellerde bulundular. Elbette onların kötülüklerini (af ile) setrederiz. Ve elbette onları işlemiş oldukları şeyin en güzeli ile mükâfaatlandırırız.
  8. Ve insana anası ve babası hakkında güzellik tavsiye ettik. Maamafih senin için kendisine hiçbir bilgi olmayan bir şeyi bana şerik koşasın diye uğraşırlarsa o zaman onlara itaat etme. Dönüşünüz Bana´dır. Artık ne yapar olduklarınızı size haber vereceğim.
  9. O kimseler ki, imân ettiler ve sâlih sâlih amellerde bulundular elbette onları sâlihler arasına girdireceğiz.
  10. Ve nâstan öylesi de vardır ki, «Allah´a imân ettik,» der. Sonra Allah uğrunda bir eziyete uğrasa nâsın fitnesini Allah´ın azabı gibi telakki eder. Celâlim hakkı için Rabbinden bir nusret gelecek olunca da elbette diyeceklerdir ki: «Biz de muhakkak sizinle beraber bulunduk.» Allah, âlemlerin sinelerinde olanı en ziyâde bilen değil midir?
  11. Ve elbette ki, Allah imân edenleri bilir ve münafık olanları da bilir.
  12. Ve o kâfir olanlar, imân edenlere dedi ki: «Bizim yolumuza tâbi olun ve biz sizin hatalarınızı yüklenelim.» Halbuki onlar, bunların hatalarından bir şey yüklenici değildirler. Şüphe yok ki, onlar elbette yalancılardır.
  13. Ve elbette ki, onlar kendi ağırlıklarını ve kendi ağırlıklarıyla beraber nice ağırlıkları da yükleneceklerdir. Ve elbette iftira eder oldukları şeylerden Kıyamet gününde sual olunacaklardır.
  14. Celâlim hakkı için, Biz Nûh´u kavmine gönderdik, artık aralarında elli yılı müstesna, bin sene durdu. Nihâyet onlar, zalimler oldukları halde kendilerini tufan yakaladı.
  15. Fakat Biz onu ve gemi arkadaşlarını necâta erdirdik ve onu (O hadiseyi) âlemler için bir ibret kıldık.
  16. İbrahim´i de (yâd et) O vakit ki, kavmine dedi: «Allah´a ibadet edin ve O´ndan korkun. Bu, sizin için eğer bilir kimseler oldunuz iseniz, pek hayırlıdır.»
  17. «Siz ancak Allah´ın gayrı olan putlara ibadet ediyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz, Allah´tan başka kendilerine tapındığınız şeyler, şüphe yok ki, sizin için bir rızka malik olamazlar. Artık rızkı Allah´ın indinde arayınız ve ona ibadet ediniz ve ona şükreyleyiniz, siz (ancak) O´na döndürüleceksiniz.»
  18. «Ve eğer tekzîp ederseniz, muhakkak ki, sizden evvel bir nice ümmetler de tekzîp ettiler. Peygamber üzerine de apaçık tebliğden başka bir şey yoktur.»
  19. Görmediler mi ki, Allah, halkı bidayeten nasıl var ediyor, sonra da onu geri çevirir. Şüphe yok ki, bu, Allah´a göre kolaydır.
  20. De ki: «Yerde yürüyünüz de bir bakınız ki, yaratmaya nasıl başlamış? Allah Teâlâ sonra da ahiret hayatını vücûda getirecektir. Şüphe yok ki Allah Teâlâ, her şey üzerine ziyâdesiyle kâdirdir.»
  21. Dilediği kimseye azap eder ve dilediği kimseye de merhamet buyurur. Ve O´na döndürüleceksiniz.
  22. Ve siz O´nu ne yerde ve ne de gökte aciz bırakıcılar değilsiniz ve sizin için Allah´tan başka bir velî, bir yardımcı da yoktur.
  23. Ve o kimseler ki, Allah´ın âyetlerini ve O´na kavuşmayı inkar ettiler, işte onlar, benim rahmetimden ümitlerini kestiler ve işte onlar için pek acıklı bir azap vardır.
  24. Artık (İbrahim aleyhisselâm´ın) kavminin cevabı, «O´nu öldürünüz veya O´nu yakınız,» demekten başka olmadı. Fakat Allah O´nu ateşten kurtardı. Şüphe yok ki bunda imân edecekler olan bir kavim için elbette ibretler vardır.
  25. Ve dedi ki: «Siz dünya hayatınızda aranızda bir sevişme (sebebi) olmak için Allah´ın gayrı putları iltizam etmiş oldunuz. Sonra Kıyamet gününde bâzınız bazınıza küfredecek ve bazınız bazınıza lânet eyleyecektir, varacağınız yer de ateştir ve sizin için yardımcılardan (bir kimse) de yoktur.»
  26. Bunun üzerine ona Lût kavmi imân etti ve dedi ki: «Şüphe yok, ben Rabbime bir hicret ediciyim. Muhakkak ki azîz, hâkim olan O´dur O.»
  27. Ve O´na İshak´ı ve Yakub´u bağışladık ve nübüvveti ve kitabı O´nun zürriyetinde kıldık ve O´na dünyada mükâfaatını verdik ve şüphe yok ki, O ahırette de elbette sâlih olanlardandır.
  28. Lût´u da (yâd et) o vakit ki, kavmine dedi: «Şüphe yok, siz elbette öyle pek fâhiş bir harekette bulunuyorsunuz ki, sizden evvel âlemlerden hiç bir fert, onu irtikap etmiş değildir.»
  29. «Siz hâlâ erkeklere gidecek ve yolu kesecek ve toplantılarınızda çirkin şeyleri yapacakmısınız?» Artık (O´nun) kavminin cevabı, «Eğer sen sâdıklardan isen bize Allah´ın gazabını getir» demekten başka olmadı.
  30. Dedi ki: «Yarabbi! O müfsitler olan kavim üzerine bana nusret ver.»
  31. Vaktâ ki elçilerimiz, İbrahim´e müjde ile geldiler. Dediler ki: «Biz muhakkak şu kasabanın ahalisini helâk edeceğiz. Çünkü onun ahalisi, zalimler oldular.»
  32. Dedi ki: «Orada muhakkak ki, Lût vardır. Dediler ki: «Biz orada kim olduğunu daha iyi biliriz. Elbette O´nu ve ehlini kurtaracağız, karısı müstesna. O geride kalanlardan oldu.»
  33. Ve o vakit ki, elçilerimiz Lût´a geldi. Onlar ile kederlendi ve onlar sebebiyle takatı darlaştı. Ve dediler ki: «Korkma ve mahzûn olma, şüphe yok ki, seni ve ehlini necâta erdireceğiz, yalnız zevcen müstesna. O geride kalanlardan oldu.»
  34. «Muhakkak ki biz, bu kasabanın ahalisi üzerine, yapmakta oldukları fıskları sebebiyle gökten müthiş bir azap indiricileriz.»
  35. Andolsun ki, âkilâne düşünür bir kavim için oradan bir apaçık alâmet bırakmışızdır.
  36. Ve Medyen´e de kardeşleri Şuayb´ı (gönderdik). Dedi ki: «Ey kavmim! Allah´a ibadet ediniz, son güne ümitvar olunuz. Ve yeryüzünde müfsitler olarak fesat çıkarmayınız.»
  37. Halbuki, O´nu tekzîp ettiler, artık onları şiddetli bir sarsıntı yakaladı da yurtlarında dizleri üzerine çöküvermiş kimseler olarak sabahladılar.
  38. Ve Âd ve Semûd (kavmini de helâk ettik). Muhakkak ki, sizin için onların oturmuş oldukları yerlerden (başlarına gelen felaketler) açıklanmıştır ve şeytan onların yaptıkları işleri süslü göstermiş de onları yoldan saptırmıştır. Halbuki, gözleri görür kimseler olmuşlardı.
  39. Ve Karun´u ve Fir´avun´u ve Hâmân´ı da (helâk ettik). Andolsun ki, onlara Mûsa beyyineler ile gelmişti. Fakat onlar yeryüzünde böbürlendiler. Halbuki, onlar (helâkin) önüne geçecek kimseler değildiler.
  40. Artık hepsini de kendi günahlarıyla yakaladık. Binaenaleyh onlardan bazıları üzerine bir rüzgâr gönderdik ve onlardan bazılarını şiddetli bir ses tutuverdi ve onlardan bazısını da yere batırdık ve onlardan kimisini de garkettik ve Allah onlara zulmeder olmadı. Fakat onlar kendi nefislerine zulmediciler oldular.
  41. Allah´tan başka velîler ittihaz edenlerin meseli bir ev edinmiş olan örümceğin meseli gibidir. Ve şüphe yok ki, evlerin en çürüğü elbette ki, örümceğin evidir. Eğer bilir kimseler olsalar idi.
  42. Şüphe yok ki, Allah kendisinden başka neye ibadet ettiklerini bilir. Halbuki azîz, hakîm olan O´dur.
  43. Ve şu misalleri ki, onları nâs için irâd ediyoruz. Maamafih onlara bilginlerden başkası akıl erdiremez.
  44. Allah Teâlâ, gökleri ve yeri hakka mukarin olarak yaratmıştır. Şüphe yok ki, bunda mü´minler için bir alâmet vardır.
  45. Kitaptan sana vahyedilmiş olanı tilâvet et ve namazı dosdoğru kıl. Şüphe yok ki namaz, hayasızlıklardan ve yaramaz şeylerden nehyeder. Ve elbette ki, Allah´ın zikri en büyüktür. Ve Allah ne yapar olduğunuzu bilir.
  46. Ve ehl-i kitap ile en ziyâde güzel sûretten başkasıyla mücadele etmeyin. Onlardan zulmedenler ise müstesna ve deyiniz ki: «Bize indirilmiş olana biz imân ettik ve bizim ilâhımız ile sizin ilâhınız birdir ve biz ancak O´na teslim olmuş olanlarız.»
  47. Ve işte sana böylece kitabı indirdik. Artık kendilerine kitap vermiş olduklarımız ona imân ederler. Şunlardan da ona imân edecek olanlar vardır. Ve Bizim âyetlerimizi kâfirlerden başkası inkar etmez.
  48. Ve sen ondan evvel hiçbir kitap okur olmadın ve sağ elin ile onu yazmadın. Öyle olsa idi elbette iptale çalışanlar, şüpheye düşmüş olurlardı.
  49. Hayır. O kendilerine ilim verilmiş kimselerin sinelerinde pek zahir olan âyetlerdir ve Bizim âyetlerimizi zalimlerden başkası inkar etmez.
  50. Ve dediler ki: «Onun üzerine Rabbinden âyetler indirilmiş olmalı değil mi idi?» De ki: «O âyetler ancak Allah´ın indindedir ve ben ancak bir apaçık nezirim.»
  51. Onlara kafi gelmedi mi ki, şüphesiz Biz senin üzerine kitabı indirdik, onlara karşı tilâvet olunmaktadır. Muhakkak ki, onda imân eden bir kavim için elbette bir rahmet ve bir nasihat vardır.
  52. De ki: «Benimle sizin aranızda Allah Teâlâ´nın şahit olması kifâyet eder. Göklerde ve yerde ne olduğunu bilir. Ve o kimseler ki, bâtıla inanmışlar ve Allah´ı inkar etmişlerdir. İşte hüsrâna düşmüş olanlar, ancak onlardır.»
  53. Ve senden azabı alelacele isterler. Eğer muayyen bir akit olmasa idi elbette onlara azap geliverirdi. Ve muhakkak ki, onlara kendileri farkında olmaksızın gelecektir.
  54. Senden azabı çarçabuk istiyorlar. Halbuki, cehennem o kâfirleri elbette kuşatmış bulunmaktadır.
  55. O gün azap, onları üstlerinden ve ayakları altından saracaktır ve, «Neler neler yapar olduğunuz şeyi tadın!» diyecektir.
  56. Ey imân eden kullarım! Şüphe yok ki, Benim arzım geniştir. Binaenaleyh Bana ibadet ediniz.
  57. Her nefs ölümü tadıcıdır, sonra da Bize döndürüleceksinizdir.
  58. Ve o kimseler ki, imân ettiler ve sâlih sâlih amellerde bulundular, elbette ki onları cennetten altlarından ırmaklar akan yüksek makamlara içlerinde ebedîyyen kalmak üzere yerleştireceğiz. İyi amellerde bulunanların mükâfaatı ne kadar güzeldir.
  59. O zâtlar ki, sabrettiler ve Rablerine tevekkülde bulundular.
  60. Ve (yeryüzünde) yürüyen nice hayvanlar vardır ki, rızkını yüklenmiş olmaz. Onları da sizleri de Allah Teâlâ merzûk eder. Ve o, bihakkın işiticidir, bilicidir.
  61. Andolsun ki, eğer onlara sorsan ki, «Gökleri ve yeri kim yarattı ve güneşi ve kameri kim musahhar kıldı?» Elbette diyeceklerdir ki, «Allah.» O halde nasıl çevriliyorlar?
  62. Allah, rızkı kullarından dilediğine yayar da ve onun için darlaştırır da. Şüphe yok ki, Allah her şeyi bihakkın bilendir.
  63. Andolsun ki, eğer onlara, «Gökten suyu kim indirdi de onunla yeri ölümünden sonra diriltti?» diye sorsanız, elbette derler ki: «Allah.» De ki: «Hamd Allah´a mahsustur. Fakat onların ekserisi, akıl erdiremezler.»
  64. Bu dünya hayatı bir eğlenceden ve bir oyundan başka değildir. Ve hakikaten ahiret yurdu ise elbette ki, daimi hayat odur, eğer bilecekler olsalar idi.
  65. Vaktâ ki onlar gemiye binmiş olurlar, dini Allah´a tahsis etmek sûretiyle muhlisane duada bulunurlar. Vaktâ ki, onları selâmetle karaya çıkardı mı, o vakit hemen şirke düşerler.
  66. Kendilerine verdiğimiz şeye nankörlük etsinler ve istifadede bulunsunlar diye. Fakat yakında bileceklerdir.
  67. Ya görmediler mi ki, Biz emniyete nâil bir harem yapmışızdır, halbuki, nâs onların çevresinden zorla kapılmaktadır. Artık bâtıla mı imân ediyorlar ve Allah´ın nîmetine mi nankörlükte bulunuyorlar?
  68. Ve daha zalim kim vardır, o kimseden ki, Allah´a karşı yalan yere iftirada bulunmuştur. Veya kendisine geldiği zaman hak şeyi tekzîp etmiştir. Cehennemde kâfirler için bir duracak yer yok mudur?
  69. Ve o kimseler ki Bizim uğrumuzda mücâhedede bulundular, elbette onları Bizim yollarımıza hidâyet ederiz ve şüphe yok ki, Allah Teâlâ elbette muhsin olanlar ile beraberdir.
Yazar: Suat Yıldırım - Kura'an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali
  1. Elif, Lâm, Mî
  2. Müminler sadece "İman ettik" demeleri sebebiyle kendi hallerine bırakılıvereceklerini, imtihana tâbi tutulmayacaklarını mı zannettiler?
  3. Biz elbette kendilerinden önce yaşamış olanları denedik.Allah elbette şimdiki müminleri de imtihan edip iman iddiasında sadık olanlarla, samimiyetsiz olanları elbette bilecektir
  4. Kötülükleri işleyenler hükmümüzden kaçıp kurtulacaklarını mı zannettiler? Ne fena hükmediyorlar
  5. Kim Allah´a kavuşmayı ümid ediyorsa bilsin ki Allah´ın tayin ettiği vâde mutlaka gelecektir.O her şeyi hakkıyla işitir ve bilir
  6. Kim de cihad ederse sırf kendi nefsi hesabına cihad eder.Muhakkak ki Allah, âlemlerden ve özellikle insanlardan müstağnidir, kimseye ihtiyacı yoktur.
  7. İman edip güzel ve makbul işler yapanların elbette günahlarını örteceğiz ve onların yaptıkları çalışmaları en güzel şekilde mükâfatlandıracağız.
  8. Biz insana, yapacağı en hayırlı iş olarak, annesine ve babasına iyi davranmasını bildirdik. Ama bununla beraber, onlar senden, hakkında bilgin olmayan bir şeyi, Bana şirk koşmanı isterlerse, itaat etme!Hepinizin dönüşü Bana´dır ve Ben de yapageldiğiniz şeyleri bir bir bildirip karşılığını vereceğim.
  9. İman edip güzel ve makbul iş yapanları elbet hayırlı insanlar arasına dahil edeceğiz.Kimi insanlar vardır ki "Allah´a iman ettim" der, fakat Allah yolunda olduğu için işkence edilince halkın bu baskısını, Allah´ın azabı gibi sayar.Şayet senin Rabbinden zafer ve galebe gelirse "Biz sizinle beraberdik" diyeceklerdir.Oysa Allah, insanların kalplerinin neleri sakladığını pek iyi bilmektedir.
  10. Elbet, Allah iman edenleri bilip ortaya çıkaracak, elbette, münafıkları da bilip ortaya çıkaracaktır
  11. Kâfirler müminlere:"Bizim yolumuza tâbi olun, günahlarınız bizim boynumuza, yükünüzü biz taşırız" derler.Oysa bunlar, ötekilerin hiçbir günahını yüklenmezler.Onlar açıkça yalancıdırlar.
  12. Ama onlar mutlaka kendi yükleri ile beraber başka yükleri de yani başkalarını saptırmanın vebalini de taşımak zorunda kalacak ve kıyamet günü uydurdukları iftiralardan sorguya çekileceklerdir.
  13. Çok önce Biz Nûh´u halkına resul olarak gönderdik.O da aralarında bin yıldan elli yıl eksik kaldı.Netice de onlar zulümlerine devam ederken tufan onları boğdu.
  14. Onu ve gemide bulunanları kurtarıp o gemiyi ve o hadiseyi bütün insanlara ibret vesilesi yaptık.
  15. İbrâhim´i de resul olarak gönderdik."Ey benim halkım, dedi, yalnız Allah´a ibadet edin ve O´na karşı gelmekten sakının.Eğer bilirseniz, böyle yapmanız sizin için daha hayırlıdır.
  16. Siz Allah´tan başka bir takım putlara tapıyorsunuz.Bunları Allah´a şerik yapmakla, açıkça yalan uyduruyorsunuz.Oysa Allah´tan başka ibadet ettiğiniz putlar, sizin rızıklarınızı yaratıp sizi rızıklandırmaya güç yetiremezler. O halde rızkınızı Allah nezdinde arayın, yalnız O´na ibadet edin ve O´na şükredin, sonunda yine O´nun huzuruna götürüleceksiniz.
  17. "Şayet siz beni yalancı sayarsanız, sizden önceki birtakım ümmetler de resullerini yalancı saymıştı.Elçinin görevi imana zorlamak değil, sadece açıkça tebliğ etmektir.
  18. Peki o inkâr edenler dünyada gezerekAllah´ın, mahlukatı yoktan nasıl yarattığını,sonra da bu yaratmayı tekrar tekrar yaptığını görmüyorlar mı?Şüphesiz ki bu işler, Allah´a göre kolaydır.
  19. De ki: "Dünyayı gezin dolaşın da,Allah´ın yaratmaya nasıl başladığını anlamaya çalışın. Sonra, Allah tekrar yaratmayı da ölümden sonra diriltmeyi de gerçekleştirecektir.Allah elbette her şeye kadirdir.
  20. O, dilediğini cezalandırır, dilediğine merhamet eder.Hepiniz O´nun huzuruna götürüleceksiniz
  21. Sizler ne yerde, ne gökte Allah´ın hâkimiyetinin dışına kaçarak kurtulamazsınız.Sizin Allah´tan başka ne koruyanınız, ne de yardımcınız yoktur
  22. Allah´ın âyetlerini ve âhirette O´na kavuşmayı inkâr edenler, işte onlar, Ben´im merhametimden ümitlerini kesenlerdir.Onlara gayet acı bir azap vardır
  23. Halkının ona verdikleri cevap:"Öldürün onu!" veya "Ateşe atın!" demekten başka bir şey olmadı.Ateşe attılar ama Allah onu ateşten kurtardı.Elbette bunda iman edecek kimseler için ibretler vardır.
  24. İbrâhim onlara şöyle dedi:"Siz dünya hayatında Allah´tan başka birtakım sevgili putlar edindiniz.Ama sonra kıyamet günü gelince birbirinizi red ve inkâr edecek, birbirinize lânet edeceksiniz. Barınacağınız yer ateş olacak ve kendinize hiçbir yardımcı bulamayacaksınız.
  25. İbrâhim´in söylediklerine Lût iman etti.İbrâhim: "Ben" dedi, "Rabbimin emrettiği yere hicret edeceğim.O, azîz ve hakîmdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir).
  26. Biz İbrâhim´e (evlat ve torun olarak) İshak ile Yâkub´u ihsan ettik.Onun neslinden gelenlerde, peygamberliği ve vahyi devam ettirdik. Ona dünyada mükâfatını verdik. O âhirette de elbette salihlerden olacaktır.
  27. Lût´u da halkına resul olarak gönderdik. Onlara dedi ki: "Nedir bu haliniz?Siz dünyada sizden önce hiç kimsenin yapmadığı pek iğrenç bir şey yapıyorsunuz
  28. Allah´ın bu uyarmasından sonrasiz hâlâ şehvetle erkeklere varacak,yolu kesecekve toplantılarınızda edepsizlik yapmaya devam edecek misiniz?"Halkının ona cevabı şundan ibaret oldu:"Doğru söylüyorsan bizi tehdit ettiğin, Allah´ın o azabını getir de görelim!
  29. "Ya Rabbi!" dedi, "bu müfsitler, bu bozguncular gürûhuna karşı bana Sen yardım eyle!
  30. Melaikeden olan elçilerimiz İbrâhim´e, (İshak´ın doğumuna) dair müjde getirdiklerinde:"Haberin olsun, dediler, biz bu şehrin halkını imha edeceğiz, çünkü oranın halkı büsbütün zalim kimselerdir.
  31. İbrâhim: "Ama Lût da orada!" deyince onlar şöyle cevap verdiler: "Orada bulunanları biz pek iyi biliyoruz.Onu ve yakınlarını kurtaracağız,yalnız eşi geride kalıp helâk edilenler arasında olacak.
  32. Elçilerimiz Lût´a gelince, onları, halkının tecavüzlerinden koruyamayacağı düşüncesiyle üzüldü, eli kolu bağlanıp göğsü daraldı.Onlar dediler ki: "Bizden yana endişe etme, üzülme!Biz seni ve yakınlarını kurtaracağız, yalnız eşin geride kalanlar arasında yer alacaktır.
  33. "Büsbütün yoldan çıkmaları sebebiyle, biz bu şehir halkının üzerine gökten bir azap indireceğiz.
  34. Biz aklını kullanıp düşünen kimseler için, o memleketten âşikâr bir ibret vesilesi (harabe) bıraktık.
  35. Medyen halkına da kardeşleri Şuayb´ı gönderdik, onlara dedi ki: "Ey benim halkım! Yalnız Allah´a ibadet edin, âhiret gününü bekleyin ve ülkede fesatçılık yaparak düzeni bozmayın!
  36. Fakat onlar kendisini yalancı saydılar.Bunun üzerine müthiş bir zelzele, kendilerini kıskıvrak yakalayıverdi, oldukları yerde çökekaldılar
  37. Âd ve Semûd halklarını da imha ettik.Siz ey (Mekkeliler) bunu, kalan ev harabelerinden anlıyorsunuzdur.Şeytan onlara yaptıkları kötü işleri süsledi ve onları yoldan çıkardı.Halbuki onlar aklı fikri yerinde, açıkgöz kimselerdi
  38. Karun´u, Firavun´u ve Haman´ı da helâk ettik. Mûsa kendilerine belgelerle, mûcizelerle geldi, ama onlar o ülkede kibirlendiler, büyüklük tasladılar, fakat hükmümüzden kurtulamadılar.
  39. Onlardan her birini kendi suçu sebebiyle cezaya çarptırdık:Kiminin üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik,kimini korkunç bir gürültü bastırıverdi,kimini yerin dibine geçirdik,kimini de suda boğduk.Allah onlara zulmetmedi, onlar asıl kendi kendilerine zulmettiler
  40. Allah´tan başka hâmi, sığınacak tanrı edinenlerin durumu,tıpkı kendine yuva yapan örümceğin haline benzer.Halbuki en çürük yuva, örümcek ağıdır.Keşke bu gerçeği bir bilselerdi
  41. Allah, onların Kendisinden başka hangi varlıkları tanrılaştırıp yalvardıklarını elbette bilir.O, aziz ve hakîmdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir)
  42. İşte bazı gerçekleri anlatmak için,Biz bu kabil temsiller getiriyoruz, ama bunları, ancak ibret almasını bilenler anlar
  43. Allah gökleri ve yeri, gayesiz değil, hak ve hikmetle, gerçek bir gaye ile yarattı.Elbette bunda iman edecek kimseler için alınacak dersler vardır.
  44. Sana vahyedilen kitabı okuyup tebliğ et, namazı hakkıyla ifa et.Muhakkak ki namaz, insanı, ahlâk dışı davranışlardan, meşrû olmayan işlerden uzak tutar. Allah´ı namazla anmak, elbette en büyük fazilettir. Allah bütün işlediklerinizi bilir
  45. Zulmedenleri hariç, Ehl-i kitab ile en güzel olan şeklin dışında bir tarzda mücadele etmeyin ve onlara şöyle deyin:"Biz, hem bize indirilen kitaba, hem size indirilen kitaba iman ettik. Bizim İlahımız da sizin İlahınız da bir ve aynı İlahtır ve Biz O´na gönülden teslim olduk."
  46. Biz, işte sana da bu Kitabı indirdik. Daha önce kitap verdiğimiz kimseler buna da iman ederlerdi. Şunlardan da ona iman edenler vardır.Bizim âyetlerimizi kâfirlerden başkası inkâr etmez
  47. Ey Resulüm! Sen vahyimizden önce kitap okuyan veya yazı yazan bir insan değildin; eğer böyle olsaydı, batıl iddia peşinde olanlar şüphe edebilirlerdi.
  48. (Şüpheye en ufak yer yok) O, kendilerine ilim nasib edilenlerin kalplerini aydınlatan parlak âyetlerdir. Evet, Bizim âyetlerimizi zalimlerden başkası inkâr etmez.
  49. Onlar diyorlar ki: "Ona Rabbinden âyetler (mûcizeler) indirilseydi ya! De ki: "Âyetler sadece Allah´ın nezdindedir.Sizin keyfinize göre değil, kendi hikmeti gerektirdiğinde Peygamberine verir.Ben ancak gerçek durumu bildiren, uyaran bir elçiyim."
  50. Hem kendilerine okunan bu kitabı indirmemiz onlara kâfi gelmiyor mu?Elbette bunda iman edecek kimseler için bir rahmet ve yeterli bir ders vardır.
  51. De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter.O, göklerde ve yerde olan her şeyi bilir. Gerçek ortada iken, batıla iman edip Allah´ı inkâr edenler, işte asıl ziyana ve hüsrana uğrayanlar onlar olacaktır."
  52. Senden çarçabuk başlarına azabı getirmeni istiyorlar.Eğer belirlenmiş bir vâdesi olmasaydı azap onlara muhakkak gelmişti bile!Fakat hiç farkına varmadıkları bir sırada o kendilerine ansızın gelecektir.
  53. Senden çarçabuk başlarına azabı getirmeni istiyorlar.Ama ne diye böyle sabırsızlanıyorlar ki?Zaten cehennem kâfirleri kuşatmış bulunuyor
  54. O gün azap onları hem üstlerinden hem ayaklarının altından kaplayacak da,Allah onlara: "Yaptıklarınızı tadın bakalım!" buyuracak.
  55. Ey iman eden kullarım! Benim sizi yerleştirdiğim dünyam geniştir.(Bir yerde dininizi uygulayamazsanız başka yere hicret edebilirsiniz.)Onun için yalnız Bana ibadet ediniz
  56. Her can ölümü tadacaktır.Sonunda Bizim huzurumuza getirileceksiniz
  57. İman edip güzel ve makbul işler yapanları, cennetin yüksek köşklerine yerleştireceğiz.İçinden ırmaklar akan o cennetlere, onlar devamlı kalmak üzere gireceklerdir.İyi iş yapanların mükâfatları ne güzel
  58. Onlar, sabreden ve yalnız Rab´lerine dayanıp güvenen müminlerdir
  59. Nice canlı mahlûk var ki rızıklarını kendileri taşıyamazlar.Ama sizi de, bütün onları da rızıklandıran Allah´tır.O her şeyi hakkıyla işitir ve bilir
  60. Eğer onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı? Güneş´i ve Ay´ı kim hizmetinize âmade kıldı?" diye sorarsanız elbette "Allah!" diyeceklerdir.Öyleyse nasıl oluyor da bu gerçekten uzaklaştırılıyorlar
  61. Allah kullarından dilediğine bol rızık verir, dilediğinin nasibini de kısar.Muhakkak ki Allah her şeyi bilir
  62. Eğer onlara: "Gökten su indirip ölümünden sonra yeri canlandıran kimdir?" diye sorsan elbette: "Allah´tır!" diyeceklerdir.De ki: "Hamd olsun Allah´a ki, (kâfirler bile onun bu vasıflarını inkâr edemiyorlar.)Bütün hamdler, güzel övgüler aslında Allah´a mahsustur, fakat onların ekserisi bunu düşünüp anlamıyorlar.
  63. Düşünseler şunu da anlarlardı ki: bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir ve ebedî âhiret diyarı ise, hayatın ta kendisidir.Keşke bunu bir bilselerdi
  64. Gemide yolculuk yaparken boğulma tehlikesine düşünce bütün kalpleriyle yalnız Allah´a yalvarırlar.O da onları kurtarıp karaya çıkarınca bir de bakarsanız ki yine müşrik oluvermişler!
  65. Neticede kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük edip, güya geçici bir zevk alırlar.Alsınlar bakalım, yakında öğrenirler
  66. Görmüyorlar mı ki etraflarında bulunan insanlara saldırılırken, can güvenlikleri yokken,Biz Mekke´yi güvenli, emin bir belde yaptık.Hâlâ mı batıla inanıp Allah´ın nimetlerini inkâr edecekler?
  67. Uydurduğu yalanı Allah´a isnad edenden veya kendisine gelen hakikati yalan sayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirler için cehennemde yer mi yok
  68. Bizim uğrumuzda gayret gösterip mücahede edenlere elbette muvaffakiyet yollarımızı gösteririz. Muhakkak ki Allah iyi davrananlarla beraberdir
Yazar: Süleyman Ateş - Kuran'ı Kerim Meali
  1. Elif lâm mim.
  2. İnsanlar yalnız "inandık" demekle, hiç sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?
  3. Andolsun biz, onlardan öncekilerini sınadık. Elbette Allâh (sınayıp) doğruları bilecek, yalancıları bilecektir.
  4. Yoksa kötülükleri yapanlar, bizi geçeceklerini (bizim, kendilerine yetişip onları cezâlandıramayacağımızı) mı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar.
  5. Kim Allâh ile buluşmayı umarsa; Allâh´ın (buluşma) süresi gelmektedir. O, işitendir, bilendir.
  6. Kim cihâd ederse ancak kendi yararına cihâd eder. Allâh, âlemlerden zengindir. (Kimsenin cihâdına muhtaç değildir. İnsanların cihâd ve ibâdetleri kendi menfaatleri içindir).
  7. İnanıp iyi işler yapanların, mutlaka kötülüklerini örteceğiz ve onları, yaptıklarının en güzeliyle mükâfâtlandıracağız.
  8. Biz insana ana babasına iyilik etmeyi tavsiye ettik. Eğer onlar seni, (gerçekliği) hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa (bu hususta) onlara itâ´at etme. Dönüşünüz banadır. O zaman size yaptıklarınızı haber veririm.
  9. İnanıp iyi işler yapanları, sâlihler arasına sokarız.
  10. İnsanlardan kimi vardır ki "Allah´a inandık." der, fakat Allâh uğrunda kendisine eziyet edilince insanların işkencesini, Allâh´ın azâbı gibi sayar. Ama Rabbinden (sana) bir yardım gelse, andolsun: "Biz de sizinle beraberdik," derler. Allâh, âlemlerin göğüslerinde bulunan (düşünceler)i daha iyi bilmez mi?
  11. Allâh, elbette inananları da bilir ve elbette iki yüzlüleri de bilir.
  12. İnkâr edenler, inananlara: "Siz bizim yolumuza uyun. Sizin hatâlarınızı biz taşırız" dediler. Oysa kendileri, onların hatâlarından hiçbir şey taşıyacak değillerdir. Onlar tamamen yalancıdırlar.
  13. Onlar, hem kendi yüklerini, hem de kendi yükleriyle beraber başka yükleri (başkalarını kandırıp saptırmalarının vebâlini) taşıyacaklar ve elbette uydurdukları şeylerden kıyâmet gününde sorguya çekileceklerdir.
  14. Andolsun biz, Nûh´u kavmine gönderdik, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı (öğüt verdi, dinlemediler), sonunda haksızlık etmekte olan insanları Tûfân yakaladı.
  15. Onu ve gemi halkını kurtardık ve o gemiyi âlemlere bir ibret yaptık.
  16. İbrâhim´i de (gönderdik). Kavmine dedi ki: "Allah´a kulluk edin, O´ndan korkun, bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır."
  17. "Siz Allah´tan başka bir takım putlara tapıyorsunuz, yalan şeyler uyduruyorsunuz. Sizin Allah´tan başka taptıklarınız, size rızık vermezler. Siz rızkı Allâh´ın yanında arayın, O´na tapın ve O´na şükredin. O´na döndürüleceksiniz."
  18. "Eğer yalanlarsanız, sizden önceki ümmetler de yalanlamışlardı. Elçiye düşen, yalnız açıkça duyurmaktıır."
  19. Görmediler mi Allâh nasıl yaratmayı başlatıyor, sonra onu iâde ediyor (dönüp yeniden yaratıyor). Bu, Allah´a göre kolaydır.
  20. De ki: "Yeryüzünde gezin, bakın yaratmağa nasıl başladı, sonra Allâh, son yaratmayı da yapacaktır. Çünkü Allâh, her şeyi yapabilendir.
  21. Dilediğine azâbeder, dilediğine acır ve hepiniz O´na çevrilirsiniz.
  22. Siz, ne yerde, ne de gökte Allâh´(ın yapacağı iş)i engelleyemezsiniz. Sizin Allah´tan başka ne bir koruyucunuz, ne de bir yardımcınız vardır.
  23. Allâh´ın âyetlerini ve O´nunla buluşmayı inkâr edenler, işte onlar benim rahmetimden ümidi kesmişlerdir ve onlar için acı bir azâb vardır.
  24. Kavminin (İbrâhim´e) cevabı, sâdece: "Onu öldürün, yahut yakın!" demeleri oldu. Allâh onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.
  25. (İbrâhim kavmine) dedi ki: "Siz dünyâ hayâtında birbirinizi sevmek için Allâh´ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. (O putlara tapmanız, dünyâda aranızda bir sevgi meydana gelmesine sebep olsa bile) daha sonra kıyâmet gününde birbirinizi inkâr eder ve birbirinizi la´netlersiniz. Varacağınız yer de ateştir ve hiçbir yardımcınız da yoktur.
  26. Bunun üzerine Lût ona inandı ve (İbrâhim, kavmine) dedi ki: "Rabbim(e ibadet edeceğim yer)e göç edeceğim. Kuşkusuz O, gâlibdir, hüküm ve hikmet sâhibidir."
  27. Biz ona İshak´ı ve (torunu) Ya´kûb´u armağan ettik. Onun nesli içine peygamberlik ve Kitap koyduk. Ona dünyâda (yaptığı güzel işin) karşılığını verdik. Şüphesiz o, âhirette de iyilerdendir.
  28. Lût´u da (gönderdik). Kavmine dedi ki: "Siz, sizden önce âlemlerden hiç kimsenin yapmadığı bir fuhşa gidiyorsunuz."
  29. "Siz (kadınları bırakıp) erkeklere gidiyorsunuz, yol kesiyorsunuz ve toplantılarınızda edepsizce şeyler yapıyorsunuz ha?.." Kavmi´nin cevabı, sadece: "Eğer doğrulardan isen, haydi Allâh´ın azâbını getir!" demeleri oldu.
  30. (Lût): "Rabbim, şu bozguncu kavme karşı bana yardım et," dedi.
  31. Elçilerimiz İbrâhim´e (oğlu olacağına dâir) müjdeyi getirdikleri zaman dediler ki: "Biz şu (Sodom) kenti(ni)n halkını helâk edeceğiz. Çünkü oranın halkı zâlim oldular."
  32. (İbrâhim) dedi: "Ama orada Lût var?" Dediler: "Biz orada kimin bulunduğunu daha iyi biliriz. Onu ve âilesini kurtaracağız. Yalnız karısı (azâbda) kalacaklardandır."
  33. Elçilerimiz Lût´a gelince (Lût) onlar yüzünden fenalaştı ve onlar hakkında arşını daraldı. (Melekler): "Korkma üzülme dediler, biz seni ve âileni kurtaracağız, yalnız karın kalacaklardan olmuştur."
  34. "Biz yoldan çıkan şu ülke halkının üstüne gökten bir azâb indireceğiz."
  35. Andolsun biz, aklını kullanan bir toplum için ondan, (harâb ettiğimiz o ülkeden) açık bir işâret bırakmışızdır.
  36. Medyen´e de kardeşleri Şuayb´i (gönderdik): "Ey kavmim, dedi, Allah´a kuluk edin, âhiret gününü umun, yeryüzünde karışıklık çıkarıp bozgunculuk yapmayın!"
  37. Onu yalanladılar, bu yüzden onları (o müthiş) deprem yakaladı, yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.
  38. Âd ve Semûd´u da (helâk ettik). Bu, oturdukları yerlerden size belli olmaktadır. Şeytân onlara yaptıkları işleri süsleyip onları yoldan çıkardı. Oysa bakıp ibret alabilirlerdi (ama almadılar).
  39. Kaarûn´u, Fir´avn´ı, Hâmân´ı da (helâk ettik). Andolsun, Mûsâ onlara açık kanıtlar getirdi, fakat onlar o yerde büyüklük tasla(yıp âyetlerimizi kabule tenezzül etme)diler. Ama geçip gidecek, (elimizden kurtulacak) değillerdi.
  40. Nitekim hepsini günâhiyle yakaladık. Onlardan kiminin üstüne taş yağdıran bir fırtına gönderdik, kimini korkunç ses yakaladı, kimini yere batırdık, kimini de boğduk. Allâh onlara zulmedecek değildi; fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlardı.
  41. Allah´tan başka veliler edinenler, bir ev edinen örümceğe benzerler. Evlerin en gevşeği örümcek evidir, keşke bilselerdi.
  42. Allâh, onların kendisinden başka ne gibi şeylere yalvardıklarını bilir, O üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
  43. Biz bu misalleri insanlara anlatıyoruz ama onları, bilenlerden başkası düşünüp anlamaz.
  44. Allâh, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Şüphesiz bunda inananlar için bir ibret vardır.
  45. Kitaptan sana vahyedileni oku ve namazı da kıl. Çünkü namaz kötü ve iğrenç şeylerden meneder. Elbette Allâh´ı anmak, en büyük (ibâdet)tir. Allâh, ne yaptığınızı bilir.
  46. Kitâp ehliyle, -haksızlık edenleri dışında- en güzel tarzda tartışın ve deyin ki: "Bize indirilene de size indirilene de inandık. Tanrımız ve tanrınız birdir, biz de O´na teslim olanlarız."
  47. İşte böylece Kitabı sana da indirdik. Kendilerine Kitabı verdiklerimiz, ona inanırlar: Şunlardan (şu Araplardan) da ona inananlar vardır. Âyetlerimizi, kâfirlerden başkası inkâr etmez.
  48. (Ey Muhammed) Sen bundan önce bir Kitap okumuyordun, elinle de onu yazmıyorsun. Öyle olsaydı o zaman (Allâh´ın sözlerini boşa çıkarmaya çalışan) iptalciler, kuşkulanırlardı.
  49. Hayır, o (sana vahyedilenler) kendilerine bilgi verilmiş olanların göğüslerinde bulunan açık açık âyetlerdir. Bizim âyetlerimizi, zâlimlerden başkası inkâr etmez.
  50. Dediler ki: "Ona Rabbinden âyetler indirilmeli değil miydi?" De ki: "Âyetler (mu´cizeler) Allâh´ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."
  51. Kendilerine okunan Kitabı sana indirmemiz, onlara yetmedi mi? Şüphesiz inanan bir toplum için bunda bir rahmet ve öğüt vardır.
  52. De ki: "Benimle sizin aranızda şâhid olarak Allâh yeter. O, göklerde ve yerde olanları bilir. Bâtıla inanıp Allah´a karşı nankörlük edenler, işte ziyana uğrayacaklar onlardır."
  53. Senden azâbı çabuk istiyorlar. Eğer (azâb için) belirtilmiş bir süre olmasaydı, onlara hemen azâb gelirdi. Fakat hiç farkına varmadıkları bir sırada o, kendilerine ansızın gelecektir.
  54. Cehennem o nankörleri kuşatmış iken, onlar hâlâ senden azâbı çabuk istiyorlar.
  55. O gün azâb, onları üstlerinden, ayaklarının altından örter ve (Allâh onlara): "Yaptığınız işleri tadın!" der.
  56. Ey inanan kullarım, benim arzım geniştir, bana kulluk edin.
  57. Her can, ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.
  58. İnanıp iyi işler yapanları, cennette, altlarından ırmaklar akan yüksek odalara yerleştiririz. Orada ebedi kalırlar. Çalışanların ücreti ne güzeldir!
  59. Onlar ki sabrettiler ve Rabblerine dayanmaktadırlar
  60. Nice canlı var ki rızkını taşıyamaz, onları da sizi de Allâh besler. O, işitendir, bilendir.
  61. Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim (sizin yararınıza) boyun eğdirdi?" desen; "Allâh", derler. O halde nasıl Allâh´ın (birliğinden) döndürülüyorsunuz?
  62. Allâh kullarından dilediğine rızkı açar da, kısar da. Şüphesiz Allâh, her şeyi bilendir.
  63. Onlara: "Kim gökten suyu indirip de ölmüş olan yeri onunla diriltti?" diye sorsan; "Allâh", derler. De ki: "Hamd (övgü), Allah´a lâyıktır." Doğrusu çokları düşünmezler.
  64. Bu dünyâ hayâtı eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Âhiret yurdu, işte asıl hayât odur (asıl yaşanacak yer orasıdır), keşke bilselerdi!
  65. Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız Allah´a hâlis kılarak O´na yalvarırlar. Fakat (Allâh) onları salimen karaya çıkarınca hemen (O´na) ortak koşarlar.
  66. Ki kendilerine verdiğimiz (ni´metler)e nankörlük etsinler ve (şu geçici hayâtta) zevk içinde yaşasınlar. Ama yakında (gerçeği) bileceklerdir.
  67. Görmediler mi çevrelerinde insanlar kaçırılırken biz (kendi şehirleri Mekke´yi), güvenli, dokunulmaz bir bölge yaptık? Hâlâ bâtıla inanıp Allâh´ın ni´metine nankörlük mü ediyorlar?
  68. Uydurduğu yalanı Allâh´ın üzerine atan veya kendisine gelen gerçeği yalanlayandan daha zâlim kimdir? Kâfirlerin durağı cehennemde değil midir?
  69. Ama biz(im uğrumuz)da cihâd edenleri biz, elbette yollarımıza iletiriz. Muhakkak ki Allâh, iyilik edenlerle beraberdir.
Yazar: Şaban Piriş - Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı
  1. Elif Lâm Mîm.
  2. İnsanlar “iman ettik” demekle, bir imtihana tabi tutulmadan bırakılacaklarını mı sanıyorlar.
  3. Biz, onlardan öncekilerini de imtihan ettik. Allah, elbette doğruları bilir. Ve elbette yalancıları da bilir.
  4. Yoksa kötülük yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sanıyorlar. Ne kötü hüküm veriyorlar.
  5. Kim Allah’a kavuşmayı umarsa, şüphesiz Allah’ın belirlediği süre gelecektir. O işitendir bilendir.
  6. Kim, cihat ederse, ancak kendisi için cihat eder, çünkü Allah’ın hiç kimseye ihtiyacı yoktur.
  7. İman edip, doğruları yapanların, kötülüklerini elbette örteceğiz ve onları yaptıklarının en güzeli ile ödüllendireceğiz.
  8. İnsana, anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Eğer seni, hakkında hiç bir bilgin olmayan, şeyi bana şirk koşman için zorlarlarsa, o zaman onlara itaat etme! Dönüşünüz banadır. İşte o zaman size ne yapmış olduğunuzu haber vereceğim.
  9. İman edenleri ve doğruları yapanları elbette iyi kimselerin arasına katacağız.
  10. İnsanlardan “Allah’a iman ettik” deyip, O’nun uğrunda bir eza gördükleri zaman, insanların eziyetini Allah’ın azabıyla bir tutanlar vardır. Rabbinden bir yardım gelecek olursa, hemen “Biz sizinle beraberdik” derler. Allah, herkesin kalbinde ne olduğunu en iyi bilen değil mi?
  11. Allah, elbette iman edenleri biliyor ve elbette münafıkları da biliyor.
  12. İnkarcılar, müminlere derler ki: -Bizim yolumuza uyun, sizin günahınızı da biz taşıyalım. Onların günahlarından hiçbir şey taşıyacak değillerdir. Onlar, yalancıdırlar.
  13. Onlar, kendi günahlarını ve kendi günahlarıyla beraber başka günahları da taşırlar. Kıyamet günü de uydurduklarından hesaba çekilirler.
  14. Nuh’u kavmine göndermiştik. Onların arasında bin seneden elli sene eksik yaşadı. Sonunda, zalimlik ederlerken onları yakaladık.
  15. Nuh’u ve gemide bulunanları kurtardık; bunu insanlığa bir ibret kıldık.
  16. Hani, İbrahim de kavmine şöyle demişti: -Allah’a kulluk edin ve O’ndan korkun! Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
  17. Siz, Allah’ı bırakıp, ancak uydurarak yarattığınız putlara kulluk ediyorsunuz. Allah’tan başka kulluk ettikleriniz size bir rızık sağlayamazlar, rızkı Allah katında arayın. O’na kulluk edin, O’na şükredin. O’na döndürüleceksiniz.
  18. Eğer yalanlarsanız, sizden önceki toplumlar da yalanlamışlardı. Peygamberin görevi apaçık duyurudan başka bir şey değildir.
  19. Görmüyorlar mı ki Allah yaratmaya nasıl başlıyor. Sonra onu nasıl tekrar yeniliyor? Bu, Allah için çok kolaydır.
  20. De ki: -Yeryüzünde gezin ve yaratmanın nasıl başladığını, sonra Allah’ın onu yeni bir yaratışla nasıl yarattığına bakın. Kuşkusuz, Allah’ın her şeye gücü yeter.
  21. O dilediğine azap eder, dilediğine rahmet eder. O’na döndürüleceksiniz.
  22. Sizin, yerde de gökte de kaçacak bir yeriniz yoktur. Sizin Allah’tan başka sahibiniz de, yardımcınız da yoktur.
  23. Allah’ın ayetlerini ve O’nunla buluşmayı inkar edenler, onlar benim rahmetimden ümitlerini kesmiş olanlardır. İşte bunlar için çok acı bir azap vardır.
  24. İbrahim’in kavminin cevabı: -Onu öldürün veya onu ateşte yakın! demekten başka birşey olmadı. Allah ise onu ateşten kurtardı. İşte bunda inanacak bir toplum için ibretler vardır.
  25. İbrahim şöyle demişti: -Dünya hayatında siz Allah’ı bırakıp, aranızdaki sevgi ve dostluk yüzünden putlara taptınız. Sonra kıyamet günü birbirinizi tanımayacak ve birbirinize lanet edeceksiniz. Barınağınız ateştir. Sizin için hiç bir yardımcı da yoktur.
  26. Lut da İbrahim’e iman etmişti: -Ben, Rabbime hicret ediyorum, Çünkü, O, güçlüdür, hakimdir, demişti.
  27. İbrahim’e, İshak ve Yakub’u bağışladık; soyuna peygamberlik ve kitap verdik. O’na dünyada mükafaatını verdik, O, ahirette de iyilerdendir.
  28. Lut, kavmine şöyle demişti: -Siz, toplumlardan hiç birinin sizden önce yapmadığı bir fuhşu işliyorsunuz.
  29. Siz, erkeklere yanaşıyor, yol kesiyor ve toplantılarınızda kötü şeyler yapıyorsunuz, öyle mi? Kavminin cevabı ise: -Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize Allah’ın azabını getir, demekten başka birşey değildi.
  30. Lut: -Rabbim, fesatçı kavme karşı bana yardım et! dedi.
  31. Elçilerimiz, müjde ile İbrahim’e geldikleri zaman: -Biz, şu beldeyi helak edeceğiz, çünkü oranın halkı zalimdir, dediler.
  32. İbrahim: -Fakat orada Lut var, dedi. -Biz, orada kimin olduğunu daha iyi biliyoruz. Onu ve ailesini kurtaracağız, karısı hariç. O geride kalanlardandır dediler.
  33. Elçilerimiz, Lut’a geldiklerinde, onlar sebebiyle kötülenmiş ve içi daralmıştı. -Korkma ve üzülme! Biz, seni ve aileni kurtaracağız. Geride kalanlardan olan karın hariç.
  34. Biz, bu belde halkına, yoldan saptıkları için gökten bir azap indirecek olanlarız.
  35. Aklını kullanabilen bir toplum için, onlardan apaçık belgeler bırakmışızdır.
  36. Medyen’e de kardeşleri Şuayb’i gönderdik: -Ey kavmim, dedi. Allah’a kulluk edin ve ahiret gününü bekleyin, Yeryüzünde bozgunculuk yapıp, kargaşa çıkarmayın!
  37. Ama onu yalanladılar, bunun üzerine onları korkunç bir sarsıntı yakaladı ve oldukları yerde yapışıp kaldılar.
  38. Ad ve Semud kavimlerini yok ettik. Onların meskenlerinden bu apaçık size belli olmuştur. Şeytan, onlara yaptıklarını güzel göstermiş ve onları yoldan çıkarmıştı. Oysa onlar gerçeği görebilirlerdi.
  39. Karunu, Firavun’u ve Haman’ı (helak etti.) Musa, onlara belgelerle gelmişti. Fakat yeryüzünde büyüklendiler ama ileri gidemediler.
  40. Hepsini günahlarıyla birlikte yakaladık. Onlardan kiminin üzerine taş savuran kasırga gönderdik. Kimini bir çığlık yakaladı. Kimini de yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah, onlara zulmetmiyordu, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
  41. Allah’tan başka veliler edinenlerin durumu kendine bir ev yapan örümceğe benzer. Evlerin en çürüğü örümceğin evidir. Keşke bilselerdi.
  42. Allah, kendisinden başka ne tür şeylere dua ettiklerini bilir. O güçlüdür hakimdir.
  43. İşte, insanlar için verdiğimiz örnekler, ama onları bilgi sahiplerinden başkaları anlamaz.
  44. Allah, gökleri ve yeri hakkıyla yarattı. İnananlar için bunda deliller vardır.
  45. Sana vahyolunan kitabı oku! Namazı kıl! Çünkü namaz, ahlaksızlıktan ve kötülükten alıkor. Elbette Allah’ın zikri/kitabı en büyüktür. Allah, yaptıklarınızı bilir.
  46. Kitap ehli ile en güzel şekilde mücadele et. Ancak onlardan zalim olanlar hariç. Onlara şöyle deyin: -Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim ilahımız da sizin ilahınız da birdir. Biz ona teslim olanlarız.
  47. İşte sana böyle bir kitap indirdik. Kendilerine kitap verilenler ona inanırlar. Bunlardan da ona inananlar vardır. Ayetlerimizi kafirlerden başkası bile bile inkar etmez.
  48. Daha önce sen, hiç bir kitap okumuş değildin. Onu sağ elinle de yazmadın, öyle olsaydı, batılcılar şüphe ederlerdi.
  49. Hayır, O, bilgi verilen kimselerin gönüllerinde olan apaçık belgelerdir. Belgelerimizi zalimlerden başkası bile bile inkar etmezler.
  50. -O’na, Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi? dediler. De ki: -Mucizeler sadece Allah’ın yanındadır. Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcıyım!
  51. Kendilerine okunan kitabı sana indirmiş olmamız, onlara yetmez mi? Çünkü onda inanacak bir toplum için rahmet ve öğüt vardır.
  52. De ki:-Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inananlar ve Allah’ı tanımayanlar ise, işte onlar, hüsrana uğrayacak olanlardır.
  53. Senden acele azap istiyorlar. Eğer belirlenmiş bir süre olmasaydı elbette onlara hemen azap gelirdi. Azap onlara haberleri olmadıkları bir sırada ansızın gelecektir.
  54. Senden azabın acele gelmesini istiyorlar. Oysa, cehennem kafirleri çepeçevre kuşatacaktır.
  55. Azap onları üstlerinden ve ayaklarının altından bürüdüğü gün, Allah: -Yaptığınızın cezasını tadın, der.
  56. -Ey iman eden kullarım! Benim arzım geniştir. Öyleyse yalnız bana kulluk edin.
  57. Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra da bize döndürüleceksiniz.
  58. İman edenleri ve doğruları yapanları alt yanından ırmaklar akan cennetin yüksek yerlerine yerleştireceğiz. Hep orada kalacaklar. Görevlerini yapanların mükafaatı ne güzel.
  59. Ki onlar, sabrettiler ve Rab’lerine dayanmaktadırlar.
  60. Nice canlılar var ki, rızıklarını kendileri elde edemezler. Allah, onları da rızıklandırır, sizi de. İşiten ve bilen O’dur.
  61. Eğer onlara: -Gökleri ve yeri kim yarattı? Güneşi ve Ayı kim emrine boyun eğdirdi? diye sorsan, elbette: -Allah! derler. De ki: -O halde nasıl aldatılıyorsunuz?
  62. Allah kullarından dilediğinin rızkını genişletir, dilediğininkini belli bir ölçüyle verir. Allah’ın her şeye gücü yeter.
  63. Onlara: -Gökten su indirip, onunla kurumuş yeryüzüne hayat veren kimdir? diye sorsan: “Allah!” derler. De ki: -Hamd Allah’adır. Oysa, onların çoğu akıllarını kullanmıyorlar.
  64. Bu dünya hayatı, bir eğlence ve bir oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, gerçek hayat odur. Bilmiş olsalardı...
  65. Gemiye bindikleri zaman, dini kendisine has kılarak Allah’a dua ederler. Onları kurtarıp, karaya çıkardığı zaman hemen şirk koşarlar.
  66. Kendilerine verdiklerimize nankörlük edip, dünyada geçinip gitsinler bakalım, yakında öğrenecekler.
  67. Görmüyorlar mı ki, etraflarındaki insanlar, birbirini boğazlarken, biz Harem’e emniyet verdik. Hala, batıla inanıp, Allah’ın nimetlerine nankörlük mü edecekler?
  68. Allah hakkında yalan uydurandan veya hak geldiğinde onu yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Kafirler için cehennemde kalacak yer mi yok?!
  69. Bizim için cihad edenlere yollarımızı açarız. Şüphesiz Allah, iyi kimselerle beraberdir.
Yazar: Ebu'l Al'a Mevdudi - Tefhim-ul Kuran
  1. Elif, Lâm, Mîm.
  2. İnsanlar, (yalnızca) «İman ettik» diyerek, sınanmadan bırakılıvereceklerini mi sandılar?
  3. Andolsun, onlardan öncekileri sınamadan geçirdik, Allah, gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir.
  4. Yoksa kötülükleri yapanlar, bizi (aşıp) geçeceklerini mi sandılar? Ne kötü hükmediyorlar?
  5. Kim Allah´a kavuşmayı umuyorsa hiç şüphesiz Allah´ın (tesbit ettiği) süresi yaklaşarak gelmektedir. O, işitendir, bilendir.
  6. Kim cihad ederse, yalnızca kendi nefsi için cihad etmiş olur. Hiç şüphe yok Allah, alemlerden müstağnidir.
  7. İman edip salih amellerde bulunanlar ise; biz hiç şüphesiz onların kötülüklerini örteceğiz ve hiç şüphesiz onlara yapmakta olduklarının en güzeliyle karşılık vereceğiz.
  8. Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan şeyle bana ortak koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda, onlara itaat etme. Dönüşünüz banadır. Artık yapmakta olduklarınızı size ben haber vereceğim.
  9. İman edip salih amellerde bulunanlar ise; biz elbette onları salihlerin arasına katacağız.
  10. İnsanlardan öylesi vardır ki, «Allah´a iman ettik» der; fakat Allah uğruna eziyet gördüğü zaman, insanların (kendisine yönelttikleri işkence ve) fitnesini Allah´ın azabıymış gibi sayar; ama Rabbinden ´bir yardım ve zafer´ gelirse, andolsun: «Biz gerçekten sizlerle birlikteydik» demektedirler. Oysa Allah, âlemlerin sinelerinde olanı daha iyi bilen değil midir?
  11. Allah muhakkak iman edenleri de bilmekte ve muhakkak münafıkları da bilmektedir.
  12. Küfre sapanlar, iman etmekte olanlara dedi ki: «Siz bizim yolumuzu izleyin, sizin hatalarınızı biz yüklenelim.» Oysa kendileri, onların hatalarından hiç bir şeyi yüklenecek değiller. Gerçekten onlar, elbette yalancılardır.
  13. Şüphesiz onlar, hem kendi yüklerini, hem de kendi yükleriyle birlikte başka yükleri de yüklenecekler ve kıyamet günü, düzüp uydurmakta olduklarına karşı sorguya çekileceklerdir.
  14. Andolsun, biz Nuh´u kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik o da içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar zulmetmekte devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi.
  15. Böylece biz onu da, gemi halkını da kurtardık ve bunu alemlere bir ayet (kendisinden ders çıkarılacak bir olay) kılmış oldu.
  16. İbrahim de; hani kavmine demişti ki: «Allah´a kulluk edin ve O´ndan korkup sakının, eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.»
  17. «Siz yalnızca Allah´tan başka birtakım putlara tapmakta ve birtakım yalanlar uydurmaktasınız. Gerçek şu ki, sizin Allah´tan başka tapmakta olduklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah´ın katında arayın, O´na kulluk edin ve O´na şükredin. Siz O´na döndürüleceksiniz.»
  18. «Eğer yalanlarsanız, sizden önceki ümmetler de (peygamberlerin çağrısını) yalanlamışlardır. Peygambere düşen ise, yalnızca apaçık bir tebliğdir.»
  19. Onlar görmediler mi ki, Allah yaratmaya nasıl başlıyor, sonra onu iade ediyor? Hiç şüphe yok, bu Allah´a göre kolaydır.
  20. De ki: «Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Hiç şüphe yok Allah, her şeye güç yetirendir.
  21. Dilediğini azablandırır, dilediğine merhamet eder. O´na çevrilip götürüleceksiniz.
  22. Siz yerde de, gökte de (Allah´ı) aciz bırakamazsınız. Sizin Allah´ın dışında veliniz yoktur, yardım edeniniz de yoktur.
  23. Allah´ın ayetlerini ve O´na kavuşmayı ´yok sayıp küfre sapanlar´; işte onlar, benim rahmetimden umut kesmişlerdir ve işte onlar, acıklı azab da onlarındır.
  24. Bunun üzerine kendi kavminin (İbrahim´e) cevabı yalnızca: «Onu öldürün ya da yakın» demek oldu. Böylece Allah da onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda, iman etmekte olan bir kavim için ayetler vardır.
  25. (İbrahim) Dedi ki: «Siz gerçekten, Allah´ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, bir kısmınız bir kısmınızı inkâr edip tanımayacak ve bir kısmınız bir kısmınıza lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiç bir yardımcınız da yoktur.»
  26. Bunun üzerine Lût ona iman etti ve dedi ki: «Gerçekten ben, Rabbime hicret edeceğim. Çünkü şüphesiz O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.»
  27. Biz ona İshak´ı ve Yakub´u armağan ettik ve onun soyunda (seçtiklerimize) peygamberliği ve kitabı (vahy ihsanı) kıldık; ecrini de dünyada verdik. Şüphesiz o, ahirette salih olanlardandır.
  28. Lût da; hani kavmine demişti: «Siz gerçekten, sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı ´çirkin bir utanmazlığı´ getiriyorsunuz.»
  29. «Siz, (yine de) erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve bir araya gelişlerinizde çirkinlikler yapacak mısınız?» Bunun üzerine kendi kavminin cebabı yalnızca: «Eğer doğru söylemekte olanlardan isen, bize Allah´ın azabını getir» demek oldu.
  30. Dedi ki: «Rabbim, fesat çıkarmakta olan (bu) kavme karşı bana yardım et.»
  31. Bizim elçilerimiz İbrahim´e bir müjde ile geldikleri zaman, dediler ki: «Gerçek şu ki, biz bu ülkenin halkını yıkama uğratacağız. Çünkü onun halkı zalim oldular.»
  32. Dedi ki: «Onun içinde Lût da vardır.» Dediler ki: «Onun içinde kimin olduğunu biz daha iyi bilmekteyiz. Kendi karısı dışında, onu da, ailesini de muhakkak kurtaracağız. O (karısı) arkada kalacak olanlardandır.»
  33. Elçilerimiz Lût´a geldikleri zaman, o, bunlar dolayısıyla kötüleşti ve bunlar dolayısıyla içi daraldı. Dediler ki: «Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında, seni de, aileni de muhakkak kurtaracağız. O ise, arkada kalacak olanlardandır.»
  34. «Şüphesiz biz, fasıklık yapmalarından dolayı, bu ülke halkının üstüne gökten iğrenç bir azab indireceğiz.»
  35. Andolsun, biz akledebilecek bir kavim için oradan apaçık bir ayet bırakmışızdır.
  36. Medyen´e de kardeşleri Şuayb´ı (gönderdik). Böylece dedi ki: «Ey kavmim, Allah´a kulluk edin ve ahiret gününü umud edin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.»
  37. Ancak onu yalanladılar, bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakalayıverdi, böylelikle kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.
  38. Âd´ı ve Semûd´u da (yıkıma uğrattık) . Gerçek şu ki, kendi oturdukları yerlerden size (durumları) belli olmaktadır. Kendi yapmakta olduklarını şeytan onlara süsleyip çekici kıldı, böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi.
  39. Karûn´u, Firavun´u ve Hâmân´ı da (yıkıma uğrattık). Andolsun, Musa onlara apaçık delillerle gelmişti ancak onlar yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (azabtan kurtulup) geçecek değillerdi.
  40. İşte biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
  41. Allah´ın dışında başka veliler edinenlerin örneği; kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir, bir bilselerdi.
  42. Allah, kendi dışında hangi şeye tapmakta olduklarını şüphesiz bilmektedir. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
  43. İşte bu örnekler; biz bunları insanlara vermekteyiz. Ancak alimlerden başkası bunlara akıl erdirmez.
  44. Allah, gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Hiç şüphe yok, bunda iman etmekte olanlar için bir ayet vardır.
  45. Sana Kitap´tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden vazgeçirir. Allah´ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tir. Allah, yapmakta olduklarınızı bilmektedir.
  46. İçlerinde zulmetmekte olanları hariç olmak üzere, Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: «Bize indirilene ve size indirilene iman ettik; bizim ilahımız da, sizin ilahınızda birdir ve biz O´na teslim olmuş olanlarız.»
  47. İşte biz sana böyle bir Kitap indirdik. Bundan dolayı kendilerine Kitap verdiklerimiz ona iman etmektedirler. Bunlar (putatapıcılar)dan da ona iman edecek olanlar vardır. Küfre sapanlardan başkası bizim ayetlerimizi inkâr etmez.
  48. Bundan önce sen hiç bir kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.
  49. Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin göğüslerinde apaçık olan ayetlerdir. Zulmetmekte olanlardan başkası, bizim ayetlerimizi inkâr etmez.
  50. Dediler ki: «Ona Rabbinden ayetler (birtakım mucizeler) indirilmeli değil miydi?» De ki: «Ayetler yalnızca Allah´ın katındadır. Ben ise, ancak apaçık bir uyarıcı korkutucuyum.»
  51. Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Hiç şüphe yok, bunda iman etmekte olan bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır.
  52. De ki: «Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanan ve Allah´ı inkâr edip küfredenler ise, işte onlar hüsrana uğrayanlardır.»
  53. Azab konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Eğer adı konulmuş bir ecel (tayin edilmiş bir vakit) olmasaydı, herhalde onlara azab gelmiş olurdu. Fakat kendileri şuurunda olmadan o, onlara kuşkusuz apansız geliverecektir.
  54. Azab konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Oysa cehennem, o küfre sapanları gerçekten kuşatıp durmaktadır.
  55. Azabın onları kendi üstlerinden ve ayaklarının altından kaplayacağı gün (Allah) : «Yapmakta olduklarınızı tadın» der.
  56. Ey iman etmekte olan kullarım, hiç şüphesiz benim arzım geniştir; artık yalnızca bana ibadet edin.
  57. Her nefis ölümü tadıcıdır; sonra bize döndürüleceksiniz.
  58. İman edip salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedî kalıcılar olarak, altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.
  59. Ki onlar, sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.
  60. Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki, onu da, sizi de Allah rızıklandırmaktadır. O, işitendir, bilendir.
  61. Andolsun, onlara: «Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim emre amede kıldı?» diye soracak olursan, şüphesiz: «Allah» diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar?
  62. Allah, kullarından dilediğine rızkı yayıp genişletir, onu kısar da. Hiç şüphe yok Allah, her şeyi bilendir.
  63. Andolsun onlara: «Gökten su indirip de ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?» diye soracak olursan, şüphesiz: «Allah» diyecekler. De ki: «Hamd Allah´ındır.» Hayır, onların çoğu akletmiyorlar.
  64. Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve (eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi.
  65. Onlar gemiye bindikleri zaman, dini yalnızca O´na ´halis kılan gönülden bağlılar´ olarak, Allah´a yalvarıp yakarırlar. Ama onları karaya çıkarıp kurtarınca da, hemen şirk koşarlar.
  66. Kendilerine verdiğimiz (nimetler)e nankörlük etsinler ve yararlanıp metalansınlar diye. Ancak onlar yakında bileceklerdir.
  67. Görmediler mi ki, çevrelerinde insanlar kapılıp yağma edilirken, biz Harem (Mekke´y)i güvenilir (ve dokunulmaz) kıldık. Yine de onlar, batıla inanıp Allah´ın nimetlerine nankörlük mü ediyorlar?
  68. Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerden veya kendisine hak geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim kimdir? Küfre sapanlara cehennem içinde bir konaklama yeri mi yok?
  69. Bizim uğrumuzda cihad edenlere, biz şüphesiz onlara yollarımızı gösteririz. Gerçek şu ki Allah, ihsan edenlerle beraberdir.
Yazar: Yaşar Nuri Öztürk - Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Elif, Lâm, Mîm.
  2. İnsanlar, inandık demeleriyle kendi hallerine bırakılacaklarını ve hiçbir imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar!
  3. Yemin olsun ki biz, onlardan öncekileri de fitne yoluyla denemişizdir. Allah, özüyle sözü bir olanları elbette bilecektir. Ve O, yalancıları da elbette bilecektir.
  4. Yoksa o kötülükleri sergileyenler bizi geçeceklerini mi sandılar! Ne kötü hüküm veriyorlar!
  5. Allah´a kavuşmayı umanlara gelince, şu bir gerçek ki, Allah´ın belirlediği vakit mutlaka gelecektir. O, Semî´dir, Alîm´dir.
  6. Ve kim didinir, gayret sarfederse hiç kuşkusuz, kendi benliği lehine gayret sarfetmiş olur. Gerçek olan şu ki, Allah, âlemlere muhtaç olmaktan uzak, mutlak bir Ganî´dir.
  7. İman edip hayra/barışa yönelik hareketler sergileyenlere gelince, biz onların çirkinliklerini elbette ki örteceğiz! Ve biz onları, yapmakta oldukları işlerin en güzeliyle elbette ödüllendireceğiz!
  8. Biz insana, anne-babasına en güzel bir biçimde davranmasını, şunu söyleyerek önerdik: "Eğer onlar, hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyle bana ortak koşman için seninle çekişirlerse, o takdirde onlara itaat etme. Yalnız banadır dönüşünüz. Nihayet, ben size yapıp-ettiğiniz şeylerin haberini bildireceğim."
  9. İman edip hayra/barışa yönelik eylemler sergileyenlere gelince, biz onları elbette ki iyilik/barış severler arasına koyacağız.
  10. İnsanlar içinden öylesi vardır ki, "Allah´a inandık" der fakat Allah uğrunda bir eziyete uğratılınca, insanlardan gelen fitneyi Allah´ın azabı gibi tutar. Ve eğer Rabbinden bir yardım gelirse kesinlikle şöyle diyeceklerdir: "Biz sizinle beraberdik." Allah, âlemlerin göğüslerindekini en iyi şekilde bilmiyor mu?
  11. Allah iman edenleri elbette bilecektir. Ve münafık olanları da elbette bilecektir.
  12. İnkâr edenler, iman edenlere dediler ki: "Bizim yolumuzu izleyin, sizin günahlarınızı biz taşırız." Oysa onlar, iman edenlerin günahlarından hiçbir şeyin taşıyıcısı değillerdir. Gerçek şu ki, onlar tamamen yalancıdırlar.
  13. Onlar hem kendi yüklerini hem de kendi yükleriyle beraber başkalarının yüklerini taşıyacaklar. Bunda kuşku yok. Kıyamet günü de iftira edip durdukları şeylerden zorlu bir sorguya mutlaka çekileceklerdir.
  14. Yemin olsun, biz Nûh´u toplumuna gönderdik de o onların arasında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Sonunda onları tufan yakaladı. Çünkü zalimlerdi onlar.
  15. Biz, Nûh´u ve gemi halkını kurtardık ve o gemiyi âlemlere ibret yaptık.
  16. İbrahim´i de gönderdik. Toplumuna şöyle demişti: "Allah´a kulluk/ibadet edin, O´ndan sakının. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır."
  17. "Allah´ın berisinden; bir takım putlara tapıyorsunuz, yalan/iftira üretiyorsunuz. Sizin Allah dışında kulluk/kölelik ettikleriniz size hiçbir rızık veremezler. Rızkı Allah katında arayın; O´na kulluk edin, O´na şükredin. O´na döndürüleceksiniz."
  18. "Eğer yalanlarsanız bilin ki, sizden önceki ümmetler de yalanlamıştı. Resule de düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir."
  19. Hiç görmediler mi, Allah, yaratmayı nasıl başlatıyor, sonra onu tekrarlıyor/yeni baştan yapıyor. Kuşkusuz bu, Allah için çok kolaydır.
  20. De ki: "Yeryüzünde dolaşın da yaratılışın nasıl başladığına bir bakın. İleride Allah öteki oluşmaya da vücut verecektir. Allah, her şeye Kadîr´dir.
  21. Dilediğine/dileyene azap eder, dilediğine/dileyene rahmet eder. O´na döndürüleceksiniz.
  22. Siz ne yerde ne de gökte kimseyi âciz bırakamazsınız. Ve sizin, Allah´tan başka ne bir dostunuz vardır ne de bir yardımcınız.
  23. Allah´ın ayetlerini ve Allah´a varmayı inkâr edenler, işte onlar, rahmetimden ümidi kesmişlerdir. Ve bunlar için acıklı bir azap öngörülmüştür.
  24. Toplumunun İbrahim´e cevabı sadece şunu söylemeleri oldu: "Bunu öldürün, yahut yakın!" Ama Allah onu ateşten kurtardı. İnanan bir toplum için bunda elbette ibretler vardır.
  25. İbrahim dedi: "Şu bir gerçek ki, siz dünya hayatında aranızda sevgi oluşturmak için Allah´ın berisinden putlar edindiniz. Sonra, kıyamet gününde birbirinizi tanımaz olacaksınız, bazınız bazınıza lanet edecek. Hepinizin varacağı yer cehennemdir; hiçbir yardımcınız da olmayacaktır."
  26. O´na Lût iman etti. Ve dedi: "Ben Rabbime hicret edeceğim. Kuşkusuz, O, mutlak Azîz, mutlak Hakîm´dir."
  27. Biz, İbrahim´e İshak´ı ve Yakub´u armağan ettik. Onun soyu içine peygamberliği ve Kitap´ı yerleştirdik ve onun ödülünü dünyada verdik. Âhirette de o, elbetteki iyilik ve barış sevenler arasında olacaktır.
  28. Lût´u da gönderdik. Toplumuna şöyle demişti o: "Öyle bir iğrençliğe bulaşıyorsunuz ki, sizden önce âlemlerden bir tek kişi bunu yapmamıştır."
  29. "Erkeklere gidiyorsunuz, yol kesiyorsunuz, toplantılarınızda çirkinlikler sergiliyorsunuz, öyle mi?" Toplumunun cevabı sadece şunu söylemek oldu: "Eğer doğru sözlülerdensen, hadi getir bize Allah´ın azabını!"
  30. Lût dedi: "Rabbim, şu bozguncular topluluğuna karşı bana yardım et."
  31. Elçilerimiz, İbrahim´e müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz şu kentin halkını helâk edeceğiz. Çünkü ora halkı zalim oldular."
  32. İbrahim dedi: "Ama orada Lût var." Dediler: "Orada kim olduğunu biz daha iyi biliyoruz. Elbette ki onu ve ailesini kurtaracağız. Karısı hariç. O, geride kalanlardan olacak."
  33. Elçilerimiz Lût´a gelince, onlar yüzünden fenalaştı, eli-kolu birbirine dolandı. "Korkma, tasalanma dediler, biz seni de aileni de kurtaracağız. Ama karın, azaba terk edilenlerden olacaktır."
  34. "Şu kent halkı üstüne, yaptıkları fenalıklardan ötürü gökten bir felaket indireceğiz."
  35. Yemin olsun, biz o kentten, aklını işleten bir topluluk için geriye apaçık bir işaret bıraktık.
  36. Medyen´e de kardeşleri Şuayb´ı gönderdik. Şöyle dedi: "Ey toplumum, Allah´a ibadet edin. Âhiret gününe umut bağlayın. Bozgunculuk yaparak ülkenin huzurunu kaçırmayın."
  37. Onu hemen yalanladılar. Bunun üzerine kendilerini o korkunç sarsıntı/korkunç titreşim yakaladı da öz yurtlarında diz üstü çömelenler haline geldiler.
  38. Âd´ı, Semûd´u da böyle yaptık. Bu, onların yurtlarından/meskenlerinden açıkça belli olmaktadır. Şeytan onlara amellerini süsleyip püslemişti de kendilerini yoldan çıkarmıştı. Oysaki, bakıp görebilen insanlardı.
  39. Karun´u, Firavun´u, Hâmân´ı da öyle yaptık. Yemin olsun, Mûsa onlara açık-seçik kanıtlarla geldiği halde, yeryüzünde büyüklük tasladılar. Ama öne geçemezlerdi.
  40. Her birini kendi günahı ile yakaladık. Bazılarının üstüne taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Bir kısmını, o korkunç titreşimli ses yakaladı. Onlardan, yere batırdıklarımız da oldu. Bazılarını da boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar kendi benliklerine zulmediyorlardı.
  41. Allah´ın berisinden veliler edinenlerin durumu, bir ev edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en güvensizi/en zayıfı elbette ki, dişi örümceğin evidir. Keşke bilselerdi!
  42. Allah, onların, kendisinden başka ne gibi bir şeye yalvardıklarını/nasıl bir şey için çağrı yaptıklarını bilir. O´dur Azîz, O´dur, Hakîm.
  43. Bunlar bizim, insanlara vermekte olduğumuz örneklerdir ki ilim sahiplerinden başkası onlara akıl erdiremez.
  44. Allah gökleri de yeri de hak olarak yaratmıştır. Kuşkusuz, bunda, iman sahipleri için mutlak bir mucize vardır.
  45. Kitap´tan sana vahyedileni oku! Namazı/duayı yerine getir! Çünkü namaz/dua, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki, Allah´ın zikri/Kur´an´ı daha büyüktür! Allah, neler yaptığınızı biliyor.
  46. Ehlikitap´la, en güzel olan yöntem dışında bir yolla mücadele etmeyin! Onların zulme sapanları müstesna. Şöyle deyin: "Bize indirilene de size indirilene de iman ettik; tanrımız ve tanrınız bir. Ve biz O´na teslim olanlarız."
  47. Kitap´ı sana işte böyle indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şunlar içinden de ona inananlar vardır. Bizim ayetlerimize, gerçeği örtenlerden başkası kafa tutmaz.
  48. Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı bâtıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı.
  49. Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin göğüsleri içinde ayan-beyan ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi, zalimlerden başka kimse inkâr etmez.
  50. Dediler ki: "Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!" De ki: "Mucizeler Allah katındadır. Bana gelince, ben açıkça uyaran biriyim. Hepsi bu."
  51. Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.
  52. De ki: "Sizinle benim aramda tanık olarak Allah yeter. Göklerde ne var, yerde ne var biliyor O. Bâtıla iman edip Allah´ı inkâr edenlere gelince, işte onlar hüsrana uğramışların ta kendileridir."
  53. Azabı senden çarçabuk istiyorlar. Eğer belirlenmiş bir süre olmasaydı, azap onlara elbette gelmiş olacaktı. Fakat o, hiç farkında olmadıkları bir sırada kendilerine ansızın geliverecektir. Bunda kuşku yok.
  54. Azabı senden acele istiyorlar. Oysa cehennem, o küfre sapanları çepeçevre kuşatmış bulunuyor.
  55. Gün olur, azap onları tepelerinden, ayaklarının altından sarıverir ve der: "Tadın bakalım, yapıp ettiklerinizi."
  56. Ey benim iman eden kullarım! Hiç kuşkusuz, benim yerkürem geniştir. O halde, yalnız bana kuluk/ibadet edin.
  57. Her can, ölümü tadacaktır; sonra bize döndürüleceksiniz.
  58. İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetin görkemli odalarına yerleştireceğiz. Sürekli kalacaklardır orada. Ne güzeldir iş yapıp değer üretenlerin ödülü!
  59. Onlar ki sabrettiler ve yalnız Rablerine dayanıp güvenmektedirler.
  60. Nice hayvanlar var, kendi rızkını taşıyamaz. Allah onları da rızıklandırıyor, sizi de. Semî´dir O, Alîm´dir.
  61. Onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı, Güneş´i ve Ay´ı kim boyun eğdirdi?" diye sorarsan, mutlaka şöyle diyecekler: "Allah!" Peki nasıl döndürülüyorlar?
  62. Allah, kullarından dilediğine rızkı açıp yayar da ölçülü verip kısar da. Allah herşeyi çok iyi bilir.
  63. Onlara, "Gökten suyu kim indirdi de onunla toprağı ölümünden sonra canlandırdı?" diye sorsan, mutlaka "Allah!" derler. De ki: "Hamt Allah´adır. Fakat onların çokları akletmiyorlar."
  64. Şu iğreti dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan başka şey değil. Âhiret yurduna gelince, asıl hayat işte odur. Ah, bilebilselerdi!
  65. Gemiye bindiklerinde, dini Allah´a özgüleyerek yalvarıp yakarırlar. Fakat Allah onları kurtarıp karaya çıkardığında, bir bakmışsın ortak koşuyorlar;
  66. Verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve birazcık zevklensinler diye... Yakında bilecekler.
  67. Görmediler mi ki, çevrelerinde insanlar çarpılıp götürülürken Harem´i güven içinde tuttuk. Hâlâ bâtıla inanıp Allah´ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
  68. Yalan düzüp Allah´a iftira eden, yahut kendisine geldiği zaman hakkı yalanlayan kişiden daha zalim kim vardır? Cehennemde değil midir kâfirlerin barınağı?
  69. Bizim uğrumuzda didinenleri biz, yollarımıza elbette ulaştıracağız. Allah, güzel düşünüp güzel davrananlarla mutlaka beraberdir.