Cin

الْجِنِّ

Yazar: Abdulbakî Gölpınarlı - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. De ki: Bana vahyedildi bu gerçekten de; cinlerin bir topluluğu, beni dinlediler de şüphe yok ki dediler, biz, şaşılacak bir Kur’ân duyduk.
  2. Doğru yolu göstermede, derken inandık ona ve kesin olarak hiçbir kimseyi, Rabbimize ortak saymayacağız.
  3. Ve şüphe yok ki Rabbimizin şânı, yücelerden de yüce, ne bir arkadaş edinmiştir ve ne bir oğul.
  4. Ve şüphe yok ki aklı olmayanımız, Allah hakkında saçma ve boş lâflar ediyormuş.
  5. Ve bizse şüphe yok ki ne insanlar, ne de cinler, Allah hakkında yalan şeyler söylemez sanıyorduk.
  6. Ve gene şüphe yok ki insanlardan bâzı kimseler, cinlerden bâzılarına sığınıyorlar da onların taşkınlığını, zulümlerini arttırıyorlar.
  7. Ve şüphe yok ki onlar da sizin sandığınız gibi Allah´ın, kesin olarak hiçbir kimseyi tekrar diriltmiyeceğini sanıyorlar.
  8. Ve gerçekten de biz, göğü yokladık da orasını, kuvvetli bekçilerle ve şihaplarla dolu bulduk.
  9. Ve gerçekten de biz, orada, bir söz duymak için bâzı yerlere otururduk, fakat şimdi kim, dinlemeye kalkışsa kendisini gözetliyen bir şihap buluyor.
  10. Ve gerçekten de bilmiyoruz, yeryüzündekilere bir kötülük gelmesi mi isteniyor, yoksa Rabbleri, onlara doğru yolu buldurmayı mı diledi?
  11. Ve gerçekten bizden temiz kişiler de vardı, içimizde, böyle olmayanlar da vardı; ayrı-ayrı yollar tutmuştuk.
  12. Ve gerçekten de iyice anladık ki yeryüzünde Allah´ı âciz bırakmamıza imkân yok ve kaçmakla da aslâ onu acze düşüremeyiz.
  13. Ve gerçekten de doğru yolu gösteren Kur´ân´ı duyunca inandık ona; kim Rabbine inanırsa artık ne mükâfâtın azalmasından korkar, ne de zulümden ve kötülükten.
  14. Ve gerçekten de bizden, Müslüman olanlar da var, gerçekten sapıp zulmedenler de; artık kimler Müslüman olursa onlardır doğruluk yolunu arayıp bulanlar.
  15. Fakat gerçekten sapıp zulmedenlere gelince, onlar da cehenneme odun olurlar.
  16. Ve eğer yolda dosdoğru yürüselerdi onları bol-bol suvarırdık elbette.
  17. Sınamak için onları böylece ve kim, Rabbini anmaktan yüz çevirirse onu, gittikçe artıp duran bir azâba sokar.
  18. Ve şüphe yok ki secde edilen yerler, Allah´a âittir, artık orada Allah´la berâber hiçbir kimseyi çağırmayın.
  19. Ve şüphe yok ki Allah´ın kulu, ona çağırmaya kalktı mı cinler, öylesine toplanıyorlardı etrafına ki neredeyse birbirlerini ezeceklerdi.
  20. De ki: Ben, ancak Rabbime çağırmadayım ve ona, hiçbir kimseyi ortak olarak kabûl etmemedeyim.
  21. De ki: Benim, size bir zarar vermeye de gücüm yetmez, sizi doğru yola götürmeye de.
  22. De ki: Beni, hiçbir kimse, Allah´ın azâbından kurtaramaz ve ben ondan başka sığınacak birisini de bulamam.
  23. Bana düşen, ancak Allah´tan tebliğdir ve onun hükümlerini size bildirmektir; ve kim, Allah´a ve Peygamberine karşı gelirse artık onun hakkıdır cehennem ateşi, ebedî olarak da kalır orada.
  24. Sonunda, vaadedilen şeyi gördüler mi artık bilirler kimmiş yardımcısı daha zayıf ve sayı bakımından taraftarı daha az?
  25. De ki: Ben bilmem, size vaadedilen pek mi yakın, yoksa Rabbim, onu bir müddet uzattı mı?
  26. Gizliyi bilen odur, gizlediği şey de hiçbir kimseye açılmaz.
  27. Ancak peygamberlerden seçtiği müstesnâ; onların da önlerinde, artlarında gözetleyiciler yollar.
  28. Gerçekten de Rablerinin elçiliklerini hakkıyla yaptıklarını, hükümlerini tebliğ ettiklerini bilsin diye ve onların her hâlini de bilgisiyle kavramış, kuşatmıştır ve her şeyi, bir-bir sayıp tespît etmiştir.
Yazar: Adem Uğur - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. (Resûlüm!) De ki: Cinlerden bir topluluğun (benim okuduğum Kur´an´ı) dinleyip de şöyle söyledikleri bana vahyolunmuştur: Gerçekten biz, hârikulâde güzel bir Kur´an dinledik.
  2. Doğru yola iletiyor, ona iman ettik. (Artık) kimseyi Rabbimize asla ortak koşmayacağız.
  3. Hakikat şu ki, Rabbimizin şânı çok yücedir. O, ne eş ne de çocuk edinmiştir.
  4. Doğrusu bizim beyinsiz olanımız (iblis veya azgın cinler), Allah hakkında pek aşırı yalanlar uyduruyormuş.
  5. Halbuki biz, gerek insanlar gerekse cinler Allah hakkında asla yalan söylemezler, sanmıştık.
  6. Şu da gerçek ki, insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığınırlardı da, onların taşkınlıklarını arttırırlardı.
  7. Onlar da sizin sandığınız gibi, Allah´ın hiç kimseyi tekrar diriltmeyeceğini sanmışlardı.
  8. Doğrusu biz (cinler), göğü yokladık, fakat onu sert bekçilerle, alev huzmeleriyle doldurulmuş bulduk.
  9. Halbuki, (daha önce) biz onun bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev huzmesi buluyor.
  10. Bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü murat edildi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi?
  11. Gerçekten biz, -kimimiz sâlih kişiler, kimimiz ise bunlardan aşağıda olmak üzere- türlü türlü yollar tutmuştuk.
  12. (Artık) şu gerçeği şüphesiz anladık ki, biz yeryüzünde bulunsak da Allah´ı âciz bırakamayacağız, başka yere kaçmakla da elinden kurtulamayacağız.
  13. Doğrusu biz, o hidayeti (Kur´an´ı) işitince ona iman ettik. Kim Rabbine iman ederse, artık ne bir (ecrinin) eksikliğe uğratılmasından ne de haksızlık edilmesinden korkar.
  14. İçimizde, (Allah´a) teslimiyet gösterenler de var, hak yoldan sapanlar da var. Teslimiyet gösteren kimseler, doğru yolu arayanlardır.
  15. Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır.
  16. Şayet doğru yolda gitselerdi, onlara bol su verirdik.
  17. Bu hususta kendilerini denememiz için, Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Rabbin) onu gitgide artan çetin bir azaba uğratır.
  18. Mescidler şüphesiz Allah´ındır. O halde, Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın (ve kulluk etmeyin).
  19. Allah´ın kulu, O´na yalvarmaya (namaza) kalkınca, neredeyse onun etrafında keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi.
  20. (Resûlüm!) De ki: Ben ancak Rabbime yalvarırım ve O´na kimseyi ortak koşmam.
  21. De ki: Doğrusu ben (kendi başıma) size ne zarar verme ne de fayda sağlama gücüne sahibim.
  22. De ki: Gerçekten (bana bir kötülük dilerse) Allah´a karşı beni kimse himaye edemez, O´ndan başka sığınacak kimse de bulamam.
  23. (Benim yaptığım) ancak Allah katından olanı, O´nun gönderdiklerini tebliğdir. Artık kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, bilsin ki ona, (kendi gibilerle birlikte) içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır.
  24. Sonunda, tehdit edilip durduklarını (azabı, kıyameti) gördükleri zaman, kim yardımcı olma bakımından daha güçsüz ve sayıca daha az imiş, bileceklerdir.
  25. De ki: Tehdit edilegeldiğiniz (azap), yakın mıdır, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyar, ben bilmem.
  26. O bütün görülmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi muttali kılmaz;
  27. Ancak, (bildirmeyi) dilediği peygamber bunun dışındadır. Çünkü O, bunun önünden ve ardından gözcüler salar,
  28. Ki böylece onların (peygamberlerin), Rablerinin gönderdiklerini hakkıyla tebliğ ettiklerini bilsin. (Allah) onların nezdinde olup bitenleri çepeçevre kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır (kaydetmiştir).
Yazar: Ali Bulaç - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı Meal ve Sözlük
  1. De ki: "Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: -Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur´an dinledik"
  2. "O (Kur´an), ´gerçeğe ve doğruya´ yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimiz´e hiç kimseyi ortak koşmayacağız."
  3. Elbette, Rabbimiz´in şanı Yücedir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk."
  4. "Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz, Allah´a karşı ´bir sürü saçma şeyler´ söylemişler."
  5. "Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah´a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık."
  6. "Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını arttırırlardı."
  7. "Ve onlar, sizin de sandığınız gibi Allah´ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini sanmışlardı."
  8. "Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk."
  9. "Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur."
  10. "Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde olanlara bir kötülük mü istendi, yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici) bir hayır mı diledi?"
  11. "Gerçek şu ki, bizden salih olanlar vardır ve bunun dışında (ya da aşağısında) olanlar da. Biz türlü türlü yolların fırkaları olmuşuz."
  12. "Biz şüphesiz, Allah´ı yeryüzünde asla aciz bırakamıyacağımızı, kaçmak suretiyle de O’nu hiçbir şekilde aciz bırakamıyacağımızı anladık."
  13. "Elbette biz, o yol gösterici (Kur´an´ı) işitince, ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından."
  14. "Ve elbette bizden Müslüman olanlar da var, zulmedenler de. İşte (Allah´a) teslim olanlar, artık onlar ´gerçeği ve doğruyu´ araştırıp-bulanlardır."
  15. Zulmedenler ise, onlar da cehennem için odun olmuşlardır.
  16. Eğer onlar (insanlar ve cinler), yol üzerinde ´dosdoğru bir istikamet tuttursalardı´, mutlaka Biz onlara bol miktarda su içirir (tükenmez bir rızık ve nimet verir)dik.
  17. Ki, kendilerini bununla denemek için. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Allah), onu ´gittikçe şiddeti artan´ bir azaba sürükler.
  18. Şüphesiz mescidler, (yalnızca) Allah´a aittir. Öyleyse, Allah ile beraber başka hiçbir şeye (ve kimseye) kulluk etmeyin (dua etmeyin, tapmayın).
  19. Şu bir gerçek ki, Allah´ın kulu (olan Muhammed,) O´na dua (ibadet ve kulluk) için kalktığında, onlar (müşrikler,) neredeyse çevresinde keçeleşeceklerdi.
  20. De ki: "Ben gerçekten, yalnızca Rabbime dua ediyorum ve O´na hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum."
  21. De ki: "Doğrusu ben, sizin için ne bir zarar, ne de bir yarar (irşad) sağlayabilirim."
  22. De ki: "Muhakkak beni Allah´tan (gelebilecek bir azaba karşı) hiç kimse asla kurtaramaz ve O´nun dışında asla bir sığınak da bulamam."
  23. "(Benim görevim,) Yalnızca Allah´tan olanı ve O´nun gönderdiklerini tebliğ etmektir. Kim Allah´a ve O´nun elçisine isyan ederse, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere onun için cehennem ateşi vardır."
  24. Sonunda onlar, kendilerine vadedileni gördükleri zaman, yardımcı olmak bakımından kim daha zayıfmış ve sayı bakımından kim daha azmış artık öğrenmiş olacaklardır."
  25. De ki: "Bilmiyorum, size vadedilen (kıyamet ve azap) yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?"
  26. O, gaybı bilendir. Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık tutmaz (ona muttali kılmaz.)
  27. Ancak elçileri (peygamberleri) içinde razı olduğu (seçtikleri kimseler) başka. Çünkü O, bunun önüne ve arkasına izleyici (gözetleyici)ler dizer.
  28. Öyle ki onların, Rablerinden gelen risaleti (insanlara gönderilenleri) tebliğ ettiklerini bilsin. (Allah,) onların nezdinde olanları sarıp-kuşatmış ve herşeyi sayı olarak da sayıp-tespit etmiştir.
Yazar: Ali Fikri Yavuz - Kur'an-ı Kerim ve İzahlı Meal-i Alisi
  1. (Ey Rasûlüm, Mekke kâfirlerine) de ki: “-Bana, şu gerçek vahy olundu: Bir takım cinler (sabah namazında Kur’an okuduğumu) işittiler de (kavimlerine döndükleri zaman) dediler ki, biz çok hoş bir Kur’an dinledik;
  2. Hidayete erdiriyor, biz de ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimize asla hiç kimseyi ortak koşmıyacağız.
  3. Doğrusu Rabbimizin şanı çok yücedir; ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk...
  4. Gerçekten bizim cahilimiz (İblis), Allah’a karşı saçma söz söylüyormuş.
  5. Hakikaten biz, insan ile cin, Allah’a karşı asla yalan söylemez sanmışız.
  6. Doğrusu insanlardan bazı erkekler, cinden bazı erkeklere sığınıyorlardı da, cinlerin kibir ve azgınlıklarını artırıyorlardı.
  7. O insanlar da, (ey cinler) sizin zannettiğiniz gibi, Allah’ın ebedîyen hiç bir kimseyi öldükten sonra diriltmiyeceğini zannetmişlerdi.
  8. Doğrusu biz (cinler topluluğu, meleklerin sözünü dinlemek için) semayı yokladık da, onu (meleklerden ibaret) çok kuvvetli bekçiler ve şihaplarla (akan yakıcı yıldızlarla) doldurulmuş bulduk.
  9. Halbuki biz (Peygamberin gönderilmesinden önce) haber dinlemek için göğün bazı (bekçilerden boş) yerlerine otururduk; fakat şimdi, kim dinleyecek olursa, kendisini gözetleyen bir şihap (yakıcı bir yıldız) buluyor.
  10. Doğrusu biz bilmeyiz; o arzdaki kimselere bir fenalık mı istenmiştir; yoksa Rableri onlara bir iyilik mi dilemiştir?
  11. Doğrusu, biz cinlerin içinde, mümin olanlar da var, içimizden bundan aşağı (kâfirler) olan da var. (Allah’a iman etmezden önce) çeşit çeşit mezheplere ayrılmış idik.
  12. Gerçekten biz anladık ki, Allah’ı yeryüzünde acze düşürmemize asla imkân yok, kaçmakla da hiç bir zaman O’nu âciz bırakamayız.
  13. Gerçekten biz, O Kur’an’ı dinlediğimiz zaman ona iman ettik. Kim Rabbine iman ederse, artık ne mükâfatının azalacağından, ne de bir haksızlığa uğrıyacağından korkmaz.
  14. Gerçekten bizim içimizde (Kur’an’a ve Peygambere iman eden) müslümanlar da var, bizden (iman etmiyen) zalimler de var. Müslüman olanlar, işte onlar hidayeti arayanlardır; (ve ona lâyık bulunanlardır).
  15. Zulüm edenlere (kâfirlere) gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır.”
  16. Eğer insanlar ve cinler, İslâm ve iman yolunda hep dosdoğru gitselerdi. Elbette biz onların hepsine bol bol su (rızık) verirdik.
  17. Kendilerini bu nimet için deneyelim diye... (Acaba nasıl şükredecekler?) Kim de Rabbine ibadet etmekten yüz çevirirse, Allah onu şiddeti artan bir azaba sokar.
  18. Muhakkak ki bütün mescidler, Allah’a ibadet için kurulmuşlardır. O halde Allah ile beraber başka birine ibadet etmeyin; (ancak O’na ibadet edin.)
  19. Şu gerçek de var: Allah’ın kulu (Hz. Peygamber), kalkmış O’na ibadet ederken, nerde ise cinler (Kur’an’ı dinleyelim diye peygamberin) etrafında üstüste yığılıyorlardı.
  20. (Ey Rasûlüm), de ki: “- Ben, ancak Rabbime ibadet ederim ve O’na hiç bir şeyi ortak koşmam.”
  21. (Ey Rasûlüm, Mekke halkına) de ki: “- Ben, size, kendiliğimden ne bir zarar, ne de bir fayda yapma kudretine sahib değilim.”
  22. De ki: “- Doğrusu beni Allah’dan kimse kurtaramaz ve O’ndan başka bir sığınak da asla bulamam.
  23. Ben ancak Allah’dan ve gönderdiklerinden bir tebliğ yaparım. Kim de Allah’a ve peygamberine isyan ederse, muhakkak ona cehennem ateşi vardır; orada devamlı kalıcılar olmak üzere...
  24. Nihayet o vaad olundukları azabı (kıyamette) gördükleri vakit; yardımcısı en zayıf, sayıca da en az olan kimmiş bilecekler; (O mu, yoksa kendileri mi).
  25. (Ey Rasûlüm), de ki: “- Bilmiyorum, o korkutulduğunuz azab yakın mı, yoksa Rabbim ona uzun bir müddet mi tayin eder?”
  26. O, bütün gaybi bilendir; gaybe dair ilmini ise, hiç kimseye açmaz.
  27. Ancak bir peygamber olarak seçtiği müstesnadır; (O’na gaybe dair bazı ilimleri açıklar ve bunlar mucize olur). Çünkü Allah, peygamberin önünden ve ardından muhafız melekler tayin eder (de O’nu korurlar).
  28. O Peygamber şunu bilsin ki, o elçiler Rablerinin risaletlerini tamamıyla eriştirmişlerdir; ve O, elçilerin yanındaki ilmi kuşatmış ve her şeyi sayıca saymıştır.
Yazar: Bekir Sadak - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlatımı
  1. (1-2) De ki: «Cinlerden bir toplulugun Kuran´i dinledigi bana vahyolundu; onlar soyle demislerdir.» «Dogrusu biz, dogru yola goturen, hayrete dusuren bir Kuran dinledik de ona inandik; biz, Rabbimize hicbir seyi ortak kosmayacagiz.»
  2. (1-2) De ki: «Cinlerden bir toplulugun Kuran´i dinledigi bana vahyolundu; onlar soyle demislerdir.» «Dogrusu biz, dogru yola goturen, hayrete dusuren bir Kuran dinledik de ona inandik; biz, Rabbimize hicbir seyi ortak kosmayacagiz.»
  3. «Dogrusu Rabbimizin yuceligi her yucelikten ustundur. O, zevce ve cocuk edinmemistir.
  4. «Dogrusu aramizdaki beyinsiz, Allah´a karsi yalanlar uyduruyordu.»
  5. «Dogrusu insalarin ve cinlerin Allah´a karsi yalan uydurabileceklerini sanmazdik.»
  6. "Gercekten, bir takim insanlar, cinlerin bir takimina siginirlardi da onlarin azginliklarini artirirlardi.»
  7. «Dogrusu, onlar da sizin, Allah´in kimseyi yeniden diriltmeyeceginizi sandiginiz gibi sanida bulunmuslardi.»
  8. «Dogrusu biz gogu yokladik; onu sert bekciler ve kayan ateslerle doldurulmus bulduk.»
  9. «Dogrusu biz, gogun dinleyebilecegimiz bir yerinde otururduk; ama simdi kim dinleyecek olsa, kendisini gozleyen bir ates buluyor.»
  10. «Yeryuzunde olanlara kotuluk mu murad edildi yahut Rableri onlara bir iyilik mi dilemistir, dogrusu biz bilemeyiz.»
  11. «Dogrusu aramizda iyiler de vardir, bundan asagi bulunanlar da vardir. Biz, turlu turlu yolda olan topluluklardik.
  12. «Yeryuzunde kalsak da Allah´i aciz birakamiyacagimiz, baska yere kacsak da, O´nu aciz kilamayacagimiz gercegini suphesiz anladik.»
  13. «Şuphesiz, dogruluk rehberi olan Kuran´i dinledigimizde ona inandik; kim Rabbine inanirsa, o, ecrinin eksiltileceginden ve kendisine haksizlik edileceginden korkmaz.»
  14. «cimizde, kendini Allah´a vermis olanlar da, yazik edenler de vardir. Kendini Allah´a veren kimseler, iste onlar, dogru yolu arayanlar, ona layik olanlardir.»
  15. "Kendilerine yazik edenlere gelince; onlar, cehennemin odunlari oldular.»
  16. (16-17) Ama dogru yola girmis olsalardi, onlari bu hususta denememiz icin onlara bol su icirirdik; kim Rabbini anmaktan yuz cevirirse, Rabbi onu gittikce artan bir azaba ugratir.
  17. (16-17) Ama dogru yola girmis olsalardi, onlari bu hususta denememiz icin onlara bol su icirirdik; kim Rabbini anmaktan yuz cevirirse, Rabbi onu gittikce artan bir azaba ugratir.
  18. Mescidler suphesiz Allah´indir, oyleyse oralarda Allah´a yalvarirken baskasini katmayin.
  19. Allah´in kulu Muhammed, O´na yalvarmak, namaz kilmak icin kalkinca, nerdeyse, cevresinde kecelesirler, birbirlerine girerlerdi. *
  20. De ki: «Ben sadece Rabbime yalvaririm ve O´na kimseyi ortak kosmam.»
  21. De ki: «Ben size zarar vermeye de iyilik yapmaya da kadir degilim.»
  22. De ki: «Beni kimse Allah´a karsi savunamaz ve ben O´ndan baska bir siginak bulamam.»
  23. «Benim yaptigim yalniz, Allah katindan olani, O´nun gonderdiklerini tebligdir. Allah´a ve peygamberine kim karsi gelirse ona, icinde sonsuz ve temelli kalinacak cehennem atesi vardir.»
  24. Sonunda, kendilerine soz verileni gordukleri zaman, kimin yardimcisinin daha gucsuz va sayisinin daha az oldugunu bileceklerdir.
  25. De ki: Size soz verilen yakin midir, yoksa Rabbim onu uzun sureli mi kilmistir ben bilmem.»
  26. Gorulmeyeni bilen Allah, gorulmeyene kimseyi muttali kilmaz.
  27. (27-28) Ancak peygamberlerden, bildirmek istedigi bunun disindadir. Rablerinin bildirilerini teblig etmelerini ortaya koymak icin her peygamberin onunden va ardindan gozculer salar; onlarin yaptiklarini ilmiyle kusatir ve herseyi bir bir sayar. *
  28. (27-28) Ancak peygamberlerden, bildirmek istedigi bunun disindadir. Rablerinin bildirilerini teblig etmelerini ortaya koymak icin her peygamberin onunden va ardindan gozculer salar; onlarin yaptiklarini ilmiyle kusatir ve herseyi bir bir sayar. *
Yazar: Celal Yıldırım - Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meali
  1. De ki: Cinlerden birkaç tanesinin (gelip Kur´ân) dinledikleri ve sonra da : «Biz, hayranlık uyandıran bir Kur´ân dinledik» dedikleri, bana vahiy yoluyla bildirildi.
  2. Öyle bir Kur´ân ki, doğruya götürür. Biz ona inandık. Artık hiçbir şeyi Rabbımıza ortak koşmayız.
  3. Ve şüphesiz Rabbınızın şanı ve azameti çok yücedir. O, eş ve çocuk edinmemiştir.
  4. Oysa bizim şaşkın beyinsiz (olanımız), Allah´a karşı saçmalayıp yalan söylüyordu.
  5. Ve gerçekten biz, insanların ve cinlerin Allah´a karşı yalan söylemiyeceklerini sanıyorduk.
  6. Hakikat insanlardan bir kısım adamlar, cinlerden bazı kişilere sığınırlardı da bu suretle onların azgınlıklarını artırırlardı.
  7. Onlar da sizin sandığınız gibi Allah´ın hiçbir kimseyi diriltip kal, dırmıyacağını sanmışlardı.
  8. Biz, gerçekten göğü yokladık da sert ve güçlü bekçilerle ve şihablarla dolu bulduk.
  9. Ve biz doğrusu orada dinlemeye uygun oturulacak yerlerde oturduk. Ama şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir şihab bulur.
  10. Gerçekten biz bilmiyorduk, yeryüzündekilere kötülük mü istenildi, yoksa Rabbları onlar için bir hayır mı murâd etmiştir?
  11. Ve doğrusu bizden iyi-yararlı kişiler de var ve onların ötesinde alçaklar da vardır. Bizler ayrı ayrı yollar tutmuşuzdur.
  12. Ve biz elbette Allah´ı yeryüzünde de, başka bir yere kaçsak da âciz bırakamıyacağımızı kesinlikle anladık..
  13. Şüphesiz ki, biz doğru yolu gösteren (Kur´ân)ı kulak verip dinlediğimizde ona imân ettik. Artık kim Rabbına imân ederse, ne (ecrinin) eksileceğinden, ne de haksızlığa uğrayacağından korkusu olmaz..
  14. Hakikat içimizde (Allah´a) teslimiyet gösterenler de var, kendine yazık eden haksızlar da var. İslâm´ı kabul edenler, doğru yolu arayıp seçenlerdir.
  15. Kendine yazık eden haksızlara gelince: Onlar Cehennem´e odun oldular.
  16. (16-17) Eğer onlar o yolda dosdoğru gitselerdi, bununla denememiz için kendilerine bol su içirirdik. Kim Rabbini anmaktan yüzçevirirse, Rabbi onu gittikçe yükselen bir azaba sevkeder.
  17. (16-17) Eğer onlar o yolda dosdoğru gitselerdi, bununla denememiz için kendilerine bol su içirirdik. Kim Rabbini anmaktan yüzçevirirse, Rabbi onu gittikçe yükselen bir azaba sevkeder.
  18. Şüphesiz ki mescidler Allah´ındır. O halde (oralarda) Allah ile beraber hiçbir şeye duâ, ve ibâdet etmeyin.
  19. Doğrusu Allah´ın kulu (Muhammed), O´na duâ ve ibâdet etmek için kalkınca, onlar (inkarcı müşrikler) neredeyse üzerine çullanıyorlardı.
  20. De ki: Ben ancak Rabbıma duâ ve ibâdet ediyorum ve hiç birini O´na ortak koşmam.
  21. De ki: Ben size ne bir zarara, ne de doğru yolu gösterip yarar sağlamaya mâlik değilim.
  22. De ik : Şüphesiz hiçbir kimse beni Allah´tan (O´nun vereceği cezadan) kurtaramaz ve ben O´ndan başka bir sığınak da bulamam.
  23. (Benim görevim) ancak Allah´tan geleni, O´nun gönderdiklerini tebliğdir. Kim Allah´a ve Peygamberine karşı gelirse şüphesiz ki onun için, içinde devamlı ebediyyen kalacakları Cehennem ateşi vardır.
  24. Nihayet o va´dolunduklarını görecekleri vakit, kimin yardımcı bakımından daha güçsüz ve sayı bakımından daha az olduğunu bileceklerdir.
  25. De ki: O va´dolunduğunuz şey (azâb) yakın mıdır, yoksa Rabbim onu uzun bir zaman sonraya mı bırakmıştır? Bilemiyorum.
  26. O, gaybı bilendir. Gaybına kimseyi muttali´ kılmaz.
  27. Ancak seçip razı olduğu bir peygambere (bildirmesi) bunun dışındadır. Şüphesiz ki, o peygamberin önünde ve ardında dizi halinde gözcüler yürütür ki,
  28. Peygamberlerin Rablarından gönderilen risâleti tebliğ ettiklerini (ayan-beyan) bilsin. (Allah) onların yanındaki şeyleri kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır.
Yazar: Diyanet - Diyanet 1
  1. (1-2) (Ey Muhammed!) De ki: “Bana cinlerden bir topluluğun (Kur’an’ı) dinleyip şöyle dedikleri vahyedildi: “Şüphesiz biz doğruya ileten hayranlık verici bir Kur’an dinledik de ona inandık. Artık, Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız.”
  2. (1-2) (Ey Muhammed!) De ki: “Bana cinlerden bir topluluğun (Kur’an’ı) dinleyip şöyle dedikleri vahyedildi: “Şüphesiz biz doğruya ileten hayranlık verici bir Kur’an dinledik de ona inandık. Artık, Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız.”
  3. “Doğrusu Rabbimizin şanı çok yücedir; ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk.”
  4. “Demek bizim beyinsiz olanımız, Allah hakkında doğruluktan uzak sözler söylüyormuş.”
  5. “Şüphesiz biz, insanların ve cinlerin Allah hakkında asla yalan söylemeyeceklerini sanıyorduk.”
  6. “Doğrusu insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazılarına sığınırlardı da, cinler onların taşkınlıklarını artırırlardı.”
  7. “Gerçekten onlar da, sizin sandığınız gibi, Allah’ın hiç kimseyi öldükten sonra tekrar diriltmeyeceğini sanmışlardı.”
  8. “Kuşkusuz biz göğe ulaşmak istedik, fakat onu çetin bekçilerle ve yakıcı ışıklarla dolu bulduk.”
  9. “Hâlbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur.”
  10. “Hakikaten biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü istendi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi?”
  11. “Doğrusu içimizde salih olanlar da var, olmayanlar da. Ayrı ayrı yollar tutmuşuz.”
  12. “Muhakkak ki biz Allah’ı yeryüzünde âciz bırakamayacağımızı, kaçarak da onu âciz bırakamayacağımızı anladık.”
  13. “Gerçekten biz hidayet rehberini (Kur’an’ı) işitince ona inandık. Kim Rabbine inanırsa, artık ne hakkının eksik verilmesinden, ne de haksızlığa uğramaktan korkar.”
  14. “Kuşkusuz içimizde müslüman olanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Kim müslüman olursa, işte onlar doğruyu arayıp bulmuşlardır.”
  15. “Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır.”
  16. (16-17) Yine de ki: “Bana şöyle de vahyedildi: ‘Eğer yolda dosdoğru olurlarsa, mutlaka onlara bol yağmur yağdırırız ki bununla onları imtihan edelim. Kim Rabbinin zikrinden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.”
  17. (16-17) Yine de ki: “Bana şöyle de vahyedildi: ‘Eğer yolda dosdoğru olurlarsa, mutlaka onlara bol yağmur yağdırırız ki bununla onları imtihan edelim. Kim Rabbinin zikrinden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.”
  18. “Şüphesiz mescitler, Allah’ındır. O hâlde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin.”
  19. “Allah’ın kulu (Muhammed), O’na ibadet etmek için kalktığında cinler nerede ise (Kur’an’ı dinlemek için kalabalıktan) onun etrafında birbirlerine geçiyorlardı.
  20. De ki: “Şüphesiz ben ancak Rabbime ibadet ederim ve O’na hiç kimseyi ortak koşmam.”
  21. De ki: “Şüphesiz ben, size ne zarar verebilir ne de fayda sağlayabilirim.”
  22. De ki: “Gerçekten beni Allah’a karşı hiç kimse asla koruyamaz ve yine asla O’ndan başka sığınacak kimse de bulamam.”
  23. “Ancak Allah’tan gelenleri tebliğ edebilirim ve O’nun vahiylerini açıklayabilirim. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz onlar için, içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır.”
  24. Nihayet uyarıldıkları şeyi gördüklerinde kimin yardımcısı daha zayıf, kimin sayısı daha azmış, bilecekler.
  25. De ki: “Sizin uyarıldığınız şey yakın mıdır, yoksa Rabbim ona uzun bir süre mi koyacaktır, bilemem.”
  26. O, gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez.
  27. (27-28) Ancak seçtiği resûller başka. (Onlara bildirir.) Fakat O, Resûlün önünde ve arkasında gözetleyici (melek)ler yürütür ki resûllerin, Rablerinin vahiylerini tebliğ ettiklerini bilsin. Allah, onların her hâlini kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıp dökmüştür.
  28. (27-28) Ancak seçtiği resûller başka. (Onlara bildirir.) Fakat O, Resûlün önünde ve arkasında gözetleyici (melek)ler yürütür ki resûllerin, Rablerinin vahiylerini tebliğ ettiklerini bilsin. Allah, onların her hâlini kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıp dökmüştür.
Yazar: Diyanet - Diyanet 2
  1. (1-2) (Resûlüm!) De ki: Cinlerden bir topluluğun (benim okuduğum Kur´an´ı) dinleyip de şöyle söyledikleri bana vahyolunmuştur: Gerçekten biz, doğru yola ileten hârikulâde güzel bir Kur´an dinledik de ona iman ettik. (Artık) kimseyi Rabbimize asla ortak koşmayacağız.
  2. (1-2) (Resûlüm!) De ki: Cinlerden bir topluluğun (benim okuduğum Kur´an´ı) dinleyip de şöyle söyledikleri bana vahyolunmuştur: Gerçekten biz, doğru yola ileten hârikulâde güzel bir Kur´an dinledik de ona iman ettik. (Artık) kimseyi Rabbimize asla ortak koşmayacağız.
  3. Hakikat şu ki, Rabbimizin şânı çok yücedir. O, ne eş ne de çocuk edinmiştir.
  4. Doğrusu bizim beyinsiz olanımız (iblis veya azgın cinler), Allah hakkında pek aşırı yalanlar uyduruyormuş.
  5. Halbuki biz, gerek insanlar gerekse cinler Allah hakkında asla yalan söylemezler, sanmıştık.
  6. Şu da gerçek ki, insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığınırlardı da, onların taşkınlıklarını arttırırlardı.
  7. Onlar da sizin sandığınız gibi, Allah´ın hiç kimseyi tekrar diriltmeyeceğini sanmışlardı.
  8. Doğrusu biz (cinler), göğü yokladık, fakat onu sert bekçilerle, alev huzmeleriyle doldurulmuş bulduk.
  9. Halbuki, (daha önce) biz onun bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev huzmesi buluyor.
  10. Bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü murat edildi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi?
  11. Gerçekten biz, -kimimiz sâlih kişiler, kimimiz ise bunlardan aşağıda olmak üzere- türlü türlü yollar tutmuştuk.
  12. (Artık) şu gerçeği şüphesiz anladık ki, biz yeryüzünde bulunsak da Allah´ı âciz bırakamayacağız, başka yere kaçmakla da elinden kurtulamayacağız.
  13. Doğrusu biz, o hidayeti (Kur´an´ı) işitince ona iman ettik. Kim Rabbine iman ederse, artık ne bir (ecrinin) eksikliğe uğratılmasından ne de haksızlık edilmesinden korkar.
  14. İçimizde, (Allah´a) teslimiyet gösterenler de var, hak yoldan sapanlar da var. Teslimiyet gösteren kimseler, doğru yolu arayanlardır.
  15. Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır.
  16. (16-17) Şayet doğru yolda gitselerdi, bu hususta kendilerini denememiz için onlara bol su verirdik. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Rabbin) onu gitgide artan çetin bir azaba uğratır.
  17. (16-17) Şayet doğru yolda gitselerdi, bu hususta kendilerini denememiz için onlara bol su verirdik. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Rabbin) onu gitgide artan çetin bir azaba uğratır.
  18. Mescidler şüphesiz Allah´ındır. O halde, Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın (ve kulluk etmeyin).
  19. Allah´ın kulu, O´na yalvarmaya (namaza) kalkınca, neredeyse onun etrafında keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi.
  20. (Resûlüm!) De ki: Ben ancak Rabbime yalvarırım ve O´na kimseyi ortak koşmam.
  21. De ki: Doğrusu ben (kendi başıma) size ne zarar verme ne de fayda sağlama gücüne sahibim.
  22. De ki: Gerçekten (bana bir kötülük dilerse) Allah´a karşı beni kimse himaye edemez, O´ndan başka sığınacak kimse de bulamam.
  23. (Benim yaptığım) ancak Allah katından olanı, O´nun gönderdiklerini tebliğdir. Artık kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, bilsin ki ona, (kendi gibilerle birlikte) içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır.
  24. Sonunda, tehdit edilip durduklarını (azabı, kıyameti) gördükleri zaman, kim yardımcı olma bakımından daha güçsüz ve sayıca daha az imiş, bileceklerdir.
  25. De ki: Tehdit edilegeldiğiniz (azap), yakın mıdır, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyar, ben bilmem.
  26. O bütün görülmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi muttali kılmaz;
  27. Ancak, (bildirmeyi) dilediği peygamber bunun dışındadır. Çünkü O, bunun önünden ve ardından gözcüler salar,
  28. Ki böylece onların (peygamberlerin), Rablerinin gönderdiklerini hakkıyla tebliğ ettiklerini bilsin. (Allah) onların nezdinde olup bitenleri çepeçevre kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır (kaydetmiştir).
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. De ki: «Cinlerden bir grubun (Kur´an´ı) dinleyip de şöyle dedikleri bana vahyolundu: «İnan olsun biz acaip bir Kuran dinledik.
  2. Doğru yola iletiyor. Biz de ona iman ettik, Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız.
  3. Doğrusu O Rabbimizin şanı çok yüksektir, ne bir arkadaş edinmiş, ne de bir çocuk.
  4. Doğrusu bizim beyinsiz, Allah´a karşı saçma şeyler söylüyormuş.
  5. Doğrusu biz insanları ve cinleri Allah´a karşı asla yalan söylemez sanmışız.
  6. Doğrusu insanlardan bazı erkekler cinlerden bazı erkeklere sığınırlardı da onların istilalarını artırıyorlardı.
  7. Doğrusu onlar sizin sandığınız gibi sanmışlardı ki, Allah hiçbir kimseyi asla peygamber göndermeyecek.
  8. Doğrusu biz o göğü yokladık da onu kuvvetli muhafızlar ve atılmaya hazır ateşin aleviyle doldurulmuş bulduk.
  9. Doğrusu biz dinlemek için onun bazı mevkilerinde otururduk. Fakat şimdi her kim dinleyecek olursa, kendisini gözetleyen bir alev buluyor.
  10. Doğrusu biz bilmiyoruz, o yeryüzündeki kimselere bir kötülük mü arzu edilmiştir, yoksa Rableri onlara bir hayır mı dilemiştir.
  11. Doğrusu bizler: Bizlerden iyi olanlar da var, olmayanlar da var. Dilim dilim tarikatlar olmuşuz.
  12. Doğrusu biz anladık ki, Allah´ı yeryüzünde aciz bırakmamıza ihtimal yok, kaçmakla da O´nu asla aciz bırakamayız.
  13. Doğrusu biz o hidayet rehberini dinlediğimizde ona iman ettik. Her kim O Rabbine iman ederse artık ne hakkı yenmek ne de istila olunmak korkusu kalmaz.
  14. Ve doğrusu bizler: Bizlerden müslümanlar da var, bizlerden haksızlar da var. Müslüman olanlar, işte onlar doğru yolu arayanlardır.
  15. Ama haksızlar, cehenneme odun olmuşlardır!»
  16. Onlar gerçekten o yol üzere dosdoğru gitselerdi, elbette kendilerini bol bir su ile suvarırdık.
  17. Onları onun içinde imtihan edelim diye. Her kim de Rabbini anmaktan yüz çevirirse O, onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.
  18. Şüphesiz ki, mescitler hep Allah içindir, o halde Allah´ın yanında başka birine dua etmeyin!
  19. Allah´ın kulu kalkmış O´na dua ederken neredeyse onun etrafında keçeler gibi birbirlerine geçeceklerdi.
  20. De ki: «Ben ancak Rabbime dua ederim ve O´na hiçbir ortak koşmam.»
  21. De ki: «Haberiniz olsun, ben size kendiliğimden ne bir zarar verebilirim, ne de bir irşad yapabilirim.
  22. De ki: «Allah´tan beni kimse kurtaramaz ve ben, O´ndan başka bir sığınacak bulamam.
  23. Ancak Allah´tan ve elçilik görevlerinden bir tebliğ yapabilirim. Her kim de Allah´a ve Rasulüne isyan ederse, muhakkak ona içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır.
  24. Nihayet o vadolundukları şeyi gördüklerinde, artık bileceklerdir, kimmiş yardımcısı en zayıf ve sayıca en az olan!
  25. De ki: «Ben dirayetle bilmem, o size vadolunan yakın mı, yoksa Rabbim onun için bir uzun süre mi koyar?»
  26. O bütün gaybı bilir, fakat gaybına kimseyi apaçık vakıf kılmaz.
  27. Seçtiği bir elçiden başka; çünkü onun önünden ve ardından gözetleyiciler dizer.
  28. Rablerinin gönderdiklerini hakkıyla ulaştırmış olduklarını, onlarda bulunan her şeyi kuşattığını ve herşeyi bir bir saymış olduğunu bilsin diye.
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali (Sadeleştirilmiş)
  1. De ki: Hakikat bir takım cinnin Kur´ân dinleyip de şöyle dedikleri bana vahyedildi. Şüphesiz biz, hayret verici bir Kur´ân dinledik.
  2. O Kur´ân hidayete erdiriyor, biz de ona iman ettik. Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız.
  3. Doğrusu, Rabbimizin şanı çok yüksektir. Ne bir arkadaş edinmiştir, ne de bir çocuk.
  4. Meğer bizim beyinsiz (İblis), Allah hakkında saçma şeyler söylüyormuş.
  5. Doğrusu biz insanları ve cinleri Allah´a karşı asla yalan söylemez sanmışız.
  6. Doğrusu insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklıklarını artırırlardı.
  7. Doğrusu onlar sizin zannettiğiniz gibi, zannetmişlerdi ki, Allah asla kimseyi Peygamber göndermeyecek.
  8. (Cinler, dediler ki): «Biz göğe dokunduk, onu kuvvetli bekçiler ve alevlerle dolu bulduk.»
  9. «Doğrusu biz göğün bazı mevkilerinde dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinleyecek olursa kendini gözetleyen parlak bir alev buluyor.»
  10. «Doğrusu biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü murat edildi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi?»
  11. Doğrusu bizler; bizden iyi olanlar da var, olmayanlar da var. Biz çeşitli yollara ayrılmışız.
  12. «Doğrusu biz anladık ki, Allah´ı yerde acze düşürmemize imkân yok. Kaçmakla da O´nu asla âciz bırakamayacağız.»
  13. «Doğrusu biz o hidayet rehberini dinlediğimizde ona iman ettik. Kim Rabbine inanırsa, ne hakkının eksik verilmesinden korkar, ne de kendisine kötülük edilmesinden.»
  14. «Ve biz, bizlerden müslümanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Müslüman olanlar, işte onlar doğru yolu arayanlardır.»
  15. Ama yoldan çıkanlar, işte onlar cehenneme odun olmuşlardır.
  16. Onlar gerçekten o yol üzere dosdoğru gitselerdi, elbette kendilerine bol bir su verirdik.
  17. Ki onları onunla sınayalım. Kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.
  18. Mescitler kuşkusuz Allah´ındır. O halde Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın.
  19. Allah´ın kulu (Hz. Peygamber) kalkmış O´na dua ederken, neredeyse (cinler) onun etrafında keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi.
  20. De ki: «Ben ancak Rabbime dua eder ve O´na hiçbir şeyi ortak koşmam»
  21. De ki, «Haberiniz olsun, ben size kendiliğimden ne bir zarar verebilirim, ne de bir yol gösterebilirim.»
  22. De ki, «Allah´tan beni kimse kurtaramaz ve ben O´ndan başka bir sığınacak bulamam.»
  23. «Benim yapabileceğim, sadece Allah´tan size duyuru yapmak ve O´nun elçilik görevlerini yerine getirmektir.» Artık kim Allah´a ve onun elçisine baş kaldırırsa, ona içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır.
  24. Kendilerine vaad edilen şeyi gördükleri zaman, kimin yardımcısının en zayıf ve en az olduğunu bileceklerdir.
  25. De ki: «Ben bilmem, o size vaad edilen şey yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyar..»
  26. O bütün gaybı bilir. Fakat gaybını hiç kimseye açmaz.
  27. Ancak seçtiği elçiye açar. Çünkü onun önünden ve ardından gözetleyiciler salar.
  28. Bilsin diye ki, onlar Rablerinin elçiliklerini yerine getirmişlerdir. Allah onlarda bulunan her şeyi kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır.
Yazar: Seyyid Kutub - Fizilal-il Kuran
  1. Ey Muhammed de ki: «Bana vahiy yolu ile bildirildi ki bir grup cin, Kur´ân´ı dinledi ve arkasından şöyle dedi: Biz harikulâde bir Kur´an dinledik.
  2. O doğru yola iletiyor. Hemen inandık ona. Artık Rabbimize hiçbir ortak koşmayacağız.
  3. Rabbimiz yüceler yücesidir, ne eş ne evlat edinmemiştir.
  4. Meğer aramızdaki aptallar Allah hakkında asılsız sözler söylüyorlarmış.
  5. Oysa biz insanların ve cinlerin Allah katında yalan sözler söyleyebileceklerine ihtimal vermiyorduk.
  6. Birtakım insanlar birtakım cinlere sığınırlar ve bu tutum onların sapıklıklarını arttırır.
  7. O sapık insanlar, tıpkı sizler gibi, Allah´ın hiç kimseyi yeniden diriltmeyeceğini sanmışlardır.
  8. Göğü yokladık, orayı sert bekçilerle ve göktaşları ile dopdolu bulduk.
  9. Daha önce göğün elverişli dinleme yerlerinde pusuya yatardık. Fakat şimdi hangimiz oranın seslerini işitmeye çalışsa kendisini bekleyen göktaşları ile karşılaşır.
  10. Acaba yeryüzündekiler için kötülük mü dileniyor, yoksa Rabbleri onlar hakkında iyilik mi diliyor, bunu bilmiyoruz.
  11. Aramızda iyiler de var, bu düzeye erişememiş olanlar da var; farklı yollara ayrıldık.
  12. Yeryüzünde Allah ile baş edemeyeceğimizi ve O´ndan kaçıp kurtulamayacağımızı kesinlikle anladık.
  13. Biz doğru yola ileten Kur´ân´ı işitir işitmez ona inandık. Kim Rabbine inanırsa ne haksızlığa uğramaktan ve ne zora koşulmaktan korkar.
  14. Aramızda Müslümanlar olduğu gibi gerçeğe sırt çevirenler de var. Müslüman olanlar, doğruyu arayıp bulanlardır.
  15. Gerçeğe sırt çevirenler ise cehennem odunlarıdırlar.
  16. Eğer onlar doğru yola girselerdi kendilerine gürül gürül su sunardık.
  17. Böylece onları sınavdan geçirirdik. Kim Rabbini anmaktan vazgeçerse gittikçe artan ağır azaba çarptırılır.
  18. Mescidler, camiler Allah içindirler. Öyleyse oralarda Allah´ın yanısıra başkasına yalvarmayınız.
  19. Allah´ın kulu Muhammed, Rabbine yalvarmaya durunca müşrikler birbirlerine abanarak keçe gibi çevresini sararlardı.
  20. De ki: «Ben sırf Rabbime yalvarırım, O´na hiç kimseyi ortak koşmam.»
  21. De ki: «Ben size ne zarar verebilirim ve ne de fayda sağlayabilirim.»
  22. De ki: «Hiç kimse beni Allah´ın elinden kurtaramaz; ben O´nun dışında hiçbir sığınak bulamam.»
  23. Benim görevim, sadece Allah´tan gelen direktifleri, O´nun mesajını duyurmaktır. Allah´a ve Peygamber´e başkaldıranları, içinde sürekli kalacakları cehennem ateşi bekliyor.
  24. Onlar kendilerine yönelik tehditlerin somut olarak gerçekleştiğini gördüklerinde hangi tarafın destek bakımından zayıf ve sayıca az olduğunu anlayacaklardır.
  25. De ki: «Size yöneltilen tehdit yakın mıdır, yoksa Rabbim onun için uzun bir vade mi belirlemiştir, bilmiyorum.»
  26. Gaybın bilgisi O´nun tekelindedir. O gaybın sırlarını hiç kimseye açmaz.
  27. Bu sırları sadece seçtiği peygamberlerine açar. Onların önlerinden ve arkalarından gözcüler, korucular salar.
  28. Böylece onların, Rabblerinin mesajlarını insanlara duyurduklarını belirler. O onların durumlarını ve tutumlarını bilgisi ile kuşatmış, herşeyi bir bir saymıştır.
Yazar: Gültekin Onan - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. De ki: "Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: "Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kuran dinledik."
  2. "O (Kuran), ´gerçeğe ve doğruya´ yöneltip iletiyor. Bu yüzden ona inandık. Bundan böyle rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız."
  3. Elbette, rabbimizin şanı yücedir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk."
  4. "Doğrusu şu: bizim beyinsizlerimiz, Tanrı´ya karşı ´bir sürü saçma şeyler´ söylemişler.
  5. "Oysa biz, insanların ve cinlerin Tanrı´ya karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık."
  6. "Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki onların azgınlıklarını arttırırlardı."
  7. "Ve onlar, sizin de sandığınız gibi Tanrı´nın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini sanmışlardı."
  8. "Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk."
  9. Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, hemen kendisini izleyen bir şihab bulur."
  10. "Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde olanlara bir kötülük mü istendi, yoksa rableri kendileri için (doğruya iletici) bir hayır mı diledi?"
  11. "Gerçek şu ki, bizden salih olanlar vardır ve bunun dışında (ya da aşağısında) olanlar da. Biz türlü türlü yolların fırkaları olmuşuz.
  12. "Biz şüphesiz, Tanrı´yı yeryüzünde asla aciz bırakamayacağımızı, kaçmak suretiyle de O´nu hiçbir şekilde aciz bırakamayacağımızı anladık."
  13. "Elbette biz, o yol gösterici (Kuran´ı) işitince, ona inandık. Artık kim rabbine inanırsa, o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından."
  14. "Ve elbette bizden müslüman olanlar da var, zulmedenler de. İşte (Tanrı´ya) teslim olanlar, artık onlar ´gerçeği ve doğruyu´ araştırıp bulanlardır."
  15. Zulmedenler ise, onlar da cehennem için odun olmuşlardır.
  16. Eğer onlar (insanlar ve cinler) yol üzerinde ´dosdoğru bir istikamet tuttursalardı´, mutlaka biz onlara bol miktarda su içirir (tükenmez bir rızık ve nimet verir)dik.
  17. Ki, kendilerini bununla denemek için. Kim rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Tanrı), onu ´gittikçe şiddeti artan´ bir azaba sürükler.
  18. Şüphesiz mescidler (yalnızca) Tanrı´ya aittir. Öyleyse, Tanrı ile beraber başka hiçbir şeye (ve kimseye) kulluk etmeyin.
  19. Şu bir gerçek ki, Tanrı´nın kulu (olan Muhammed), O´na dua için kalktığında, onlar (müşrikler) neredeyse çevresinde keçeleşeceklerdi.
  20. De ki: "Ben gerçekten, yalnızca rabbime dua ediyorum ve O´na hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum."
  21. De ki: "Doğrusu ben, sizin için ne bir zarar, ne de bir yarar (irşad) sağlayabilirim.
  22. De ki: "Muhakkak beni Tanrı´dan (gelebilecek bir azaba karşı) hiç kimse asla kurtaramaz ve O´nun dışında asla bir sığınak da bulamam."
  23. "(Benim görevim ) yalnızca Tanrı´dan olanı ve O´nun gönderdiklerini tebliğ etmektir. Kim Tanrı´ya ve O´nun elçisine isyan ederse içinde ebedi kalıcılar olmak üzere onun için cehennem ateşi vardır."
  24. Sonunda onlar, kendilerine vadedileni gördükleri zaman, yardımcı olmak bakımından kim daha zayıfmış ve sayı bakımından kim daha azmış artık öğrenmiş olacaklardır."
  25. De ki: "Bilmiyorum, size vadedilen (kıyamet ve azab) yakın mı, yoksa rabbim onun için (uzun) bir müddet mi koymuştur?"
  26. O, gaybı bilendir. Kendi gaybını kimseye açık tutmaz (ona muttali kılmaz.)
  27. Ancak elçileri (peygamberleri) içinde razı olduğu (seçtikleri kimseler) başka. Çünkü O, bunun önüne ve arkasına izleyici (gözetleyici)ler dizer.
  28. Öyle ki onların, rablerinden gelen risaleti (insanlara gönderilenleri) tebliğ ettiklerini bilsin. (Tanrı,) onların nezdinde olanları sarıp kuşatmış ve her şeyi sayı olarak da sayıp tesbit etmiştir.
Yazar: Hasan Basri Çantay - Kur'an Meali - Kur’an-ı Hakim Ve Meal-i Kerim
  1. (Habîbim) de ki: «Bana şu hakıykat (ler) vahy olunmuşdur: Cin den bir zümre (benim Kur´an okuyuşumu) dinlemiş de (şöyle) söylemişler: — Biz, hakıykî hayranlık veren bir Kur´an dinledik.
  2. «ki o, Hakka ve doğruya götürüyor. Bundan dolayı biz de ona îman etdik. Rabbimize (bundan sonra) hiçbir (şey´) i asla ortak tutmayacağız».
  3. «Hakıykat şudur ki: Rabbizimin büyüklüğü (her büyüklükden) yücedir. O, ne bir zevce, ne de bir evlâd edinmemişdir».
  4. «Hakıykat şudur ki: Bizim avanak (câhil) imiz Allaha karşı (meğer) pek aşırı yalanlar söylüyormuş».
  5. «Gerçek biz de insan (olsun), cin (olsun) Allaha karşı (hiçbiri) asla yalan söylemez, sanmıştık.»
  6. «Filhakıyka şu da var: İnsanlardan ba´zı kimseler cinden ba´zı kişilere sığınırlar. Demek bu suretle onların azgınlıklarını (şımarıklıklarını) artırmışlar».
  7. «Hakıykaten onlar da, sizin zannetdiğiniz gibi, Allahın hiçbir kimseyi kat´iyyen diriltemeyeceğini sanmışlar».
  8. (Cin devamla:) «Biz ciddî bir suretde göğe erişmek istedik. Fakat onu sert bekçilerle ve (yakıcı) şihablarla doldurulmuş bulduk».
  9. «Halbuki hakıykaten biz (bundan evvel haber) dinlemek için onun ba´zı kısımlarında oturacak yerler (bulub) oturuyorduk. Fakat şimdi kim dinleyecek olursa kendisini gözetib duran bir şihab (karşısında) bulunuyor».
  10. «Doğrusu biz yerdeki kişilere şer mi murad ediliyor, yoksa Rableri onlar için bir hayır mı irâde ediyor, bilmiyormuşuz».
  11. «Hakıykaten biz, kimimiz salâha ermiş (iyi kişi) leriz, kimimiz ise bunlardan aşağıdır. Çeşid çeşid yollar (a saahib) olmuşuz».
  12. «Şu hakıykatı da şübhesiz anladık ki: Yer (yüzün) de (bulunsak) da Allâhı asla aaciz bırakamayız, (göğe) kaçmakla da Onu asla aaciz kılamayız».
  13. «Doğrusu, biz o hidâyeti (Kur´ânı) dinleyince ona îmân etdik. Kim de Rabbine îmân ederse o, ne bir (ecrinin) eksileceğinden, ne de bir haksızlığa uğrayacağından korkmaz».
  14. «Gerçek kimimiz müslümanlar, kimimiz ise zulmedenlerdir. Müslüman olan kişiler (yok mu?) işte onlar doğru yolu ara (yıb bul) muşlardır».
  15. «Zulmedenlere gelince : Onlar da cehenneme odun oldular».
  16. (Bana) şu hakıykat da (vahyedildi:) Eğer onlar o yol üzerinde dosdoğru gitselerdi elbette onlara bol su içirirdik.
  17. Bu hususda onları imtihaana çekelim diye. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse (Rabbi) onu (üstüne çıkıb yükselecek ve mağlub edecek) çetin bir azaba sokar.
  18. Hakıykatde mescidler Allahındır. Onun için Allah ile birlikde hiçbir (şey´e, hiçbir kimseye) tapmayın.
  19. (Bana) şu hakıykat de (vahyedilmişdir:) Allahın kulu Ona ibâdet için (namaza) kalkdığı zaman nerdeyse onlar, etrafında keçeler (gibi dertop) oluyorlardı.
  20. De ki: (Habîbim): «Ben ancak Rabbime düâ ediyorum. Ona hiçbirini ortak koşmam».
  21. De ki: «Hakıykat ben sizin için ne bir zarar (yapmak), ne de bir hayır (getirmek kudretine) mâlik değilim».
  22. De ki: «Hakıykat ben (isyan edersem) beni Allah (ın azabın) dan kimse kat´iyyen kurtaramaz ve ben Ondan başka bir sığınak da, kaabil değil, bulamam».
  23. «(Benim elimden gelen) ancak Allahdan olanı, Onun gönderdiklerini tebliğdir. Kim Allaha ve peygamberine ısyân ederse şübhesiz onun için cehennem ateşi vardır, kendileri orada ebedî, dâim kalıcılar olmak üzere.
  24. Nihayet onlar tehdîd edilmekde oldukları (azâbı) gördükleri zaman kimin yardımcısı daha zaîf, sayısı daha azmış bileceklerdir.
  25. De ki (Habîbim): «Tehdîd edilegeldiğiniz (azâb) ın yakın mı, yoksa Rabbimin ona uzun bir müddet mi´ ta´yîn etmiş olduğunu ben bilmem».
  26. (O bütün) ğaybı bilendir. Öyle ki gaybına kimseyi muttali etmez O.
  27. Meğer ki beğenib seçdiği bir peygamber ola. Çünkü O, bunun önünden, ardından gözetleyiciler dizer,
  28. Tâki (o peygamberler), Rablerinin gönderdiklerini (o gözetleyicilerin) hakkıyle (kendilerine) tebliğ etdiklerini (şûhüden) bilsin (ler). (Allah, peygamberin) nezdinde olub bitenleri (onların her haalini ilmiyle) kuşatmış, herşey´i (müfredatı vech ile), sayı (sı) ile saymış (tesbît etmiş) dir.
Yazar: İbni Kesir - Büyük Kuran Tefsiri
  1. De ki: Bana vahyolundu ki; cinnlerden bir topluluk onu dinlemiş ve; doğrusu biz, hayrete düşüren bir Kur´an dinledik, demişlerdir.
  2. O, doğru yola iletiyor. Biz de ona iman ettik. Ve Rabbımıza hiç bir şeyi şirk koşmayacağız.
  3. Muhakkak ki Rabbımızın şanı yücedir. O; eş ve çocuk edinmemiştir.
  4. Doğrusu bizim beyinsizimiz; Allah´a karşı yalanlar söylüyormuş.
  5. Doğrusu öyle zannettik ki; insanlar ve cinnler Allah´a karşı asla yalan söylemezler.
  6. Doğrusu insanlardan bazı kimseler; cinnlerden bir takım kimselere sığınırlardı da onların azgınlıklarını artırırlardı.
  7. Doğrusu onlar da sizin sandığınız gibi, Allah´ın yeniden kimseyi diriltemeyeceğini sandılar.
  8. Doğrusu biz; göğü yokladık da, onu sert bekçiler ve alevlerle doldurulmuş bulduk.
  9. Doğrusu biz; göğün dinlenebileceği bir yerinde oturmuştuk; ama şimdi kim onu dinleyecek olursa, kendisini gözetleyen bir alev buluyor.
  10. Doğrusu biz bilmiyoruz; yeryüzünde onlara kötülük mü dilenmiştir, yoksa Rabbları onlara iyilik mi dilemiştir?
  11. Gerçekten aramızda salihler de vardır ve bundan aşağı olanlar da. Biz, türlü türlü yollara ayrılmışız.
  12. Doğrusu biz, yeryüzünde kalsak da Allah´ı aciz bırakamayacağımızı, kaçsak da O´nu asla aciz bırakamayacağımızı anladık.
  13. Doğrusu biz, hidayeti işittiğimizde ona inandık. Kim Rabbına iman ederse; o, ecrinin eksiltilmesinden ve kendisine haksızlık edilmesinden korkmaz.
  14. İçimizden teslim olanlar da vardır, kendilerine yazık edenler de. Kim teslim olursa; işte onlar, doğru yolu aramış olanlardır.
  15. Kendilerine yazık edenlere gelince; onlar da cehenneme odun oldular.
  16. Şayet onlar, yol üzerinde istikameti bulmuş olsalardı; onlara bol bol su içirirdik.
  17. Ki onları bununla tecrübe edelim. Kim Rabbının zikrinden yüz çevirirse; onu, gittikçe artan bir azaba uğratır.
  18. Muhakkak ki mescidler, Allah içindir. Öyleyse Allah ile beraber başkasına ibadet etmeyin.
  19. Doğrusu Allah´ın kulu, kalkıp O´na yalvarınca; neredeyse çevresinde keçe gibi oluyorlardı.
  20. De ki: Ben; ancak Rabbıma yalvarırım. Ve O´na hiç kimseyi ortak koşmam.
  21. De ki: Ben; size zarar vermeye de, iyilik yapmaya da muktedir değilim.
  22. De ki: Doğrusu kimse beni, Allah´a karşı savunamaz. Ve ben, O´ndan başka bir sığınak da bulamam.
  23. Benim vazifem; ancak Allah katından olanı ve O´nun risaletlerini tebliğ etmektir. Kim, Allah´a ve Rasulüne isyan ederse; muhakkak ki onun için, cehennem ateşi vardır. Orada ebediyyen kalacaklardır.
  24. Nihayet kendilerine vaadedilenleri gördükleri zaman, kimin yardımcısının daha zayıf ve sayıca daha az olduğunu bileceklerdir.
  25. De ki: Size vaadedilen yakın mıdır, yoksa Rabbım onu uzun süreli mi kılmıştır bilemiyorum.
  26. Gaybı bilendir. Gaybını kimseye açıklamaz.
  27. Ancak beğenip seçtiği bir peygamber müstesnadır. Çünkü onun önünden ve ardından gözcüler koyar.
  28. Ta ki Rabblarının risaletlerini, gerçekten tebliğ etmiş olduklarını bilsin. Onların yaptıklarını kuşatmış ve her şeyi bir sayı ile saymıştır.
Yazar: İskender Ali Mihr - Kur'ân-ı Kerim Lafz-ı ve Ruhu Tefsiri
  1. De ki: “Cinlerden bir topluluğun (Kur´ân) dinlediği, sonra: “Biz gerçekten harika, güzel bir Kur´ân işittik.” dedikleri bana vahyedildi.”
  2. “O (Kur´ân), irşada ulaştırır, artık biz, O´na îmân ettik ve artık kimseyi Rabbimize asla ortak koşmayız.”
  3. Ve bizim Rabbimizin şanı çok yücedir. O´nun, bir sahibe (eş) ve oğul edinmediğine (îmân ettik).
  4. Ve o bizim sefih (ahmak) olanımızın (iblisin), Allah´a karşı asılsız (saçma sapan şeyler) söylemiş olduğuna (inanıyoruz).
  5. Ve gerçekten biz, insanların ve cinlerin Allah´a karşı asla yalan söylemediğini zannettik.
  6. Ve insanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınıyorlardı. Böylece onların (cinlerin) azgınlıklarını artırdılar.
  7. Ve onlar da, sizin zannettiğiniz gibi Allah´ın hiç kimseyi yeniden diriltmeyeceğini zannettiler.
  8. Ve gerçekten biz semaya, elbette dokunduk. O zaman onu çok güçlü bekçiler ve şihaplarla (yakıcı ışınlarla) doldurulmuş bulduk.
  9. Ve gerçekten biz, (meleklerin sözlerini) dinlemek için orada oturma yerlerine otururduk. Fakat şimdi, kim dinlemek isterse, onu gözleyen (izleyen) bir şihap (ateş şulesi) bulur.
  10. Ve gerçekten biz bilmiyoruz. Yeryüzünde olan kimselere bir şerr mi murad edildi, yoksa Rab´leri onların irşad olmalarını mı diledi?
  11. Ve gerçekten biz, bir kısmımız salihleriz ve bizden bir kısmımız bunun dışında. Biz ayrı ayrı yollarda (olan topluluklar) olduk.
  12. Ve gerçekten biz, yeryüzünde Allah´ı asla aciz bırakamayacağımızı anladık ve (O´ndan) kaçarak da O´nu asla aciz bırakamayız.
  13. Ve gerçekten biz, hidayeti işittiğimiz zaman O´na îmân ettik. Artık kim Rabbine îmân ederse, bundan sonra hakkının verilmemesinden ve zulme uğrayacağından korkmaz.
  14. Ve gerçekten bizden, (Allah´a) teslim olanlar da var ve bizden kasitun (kalpleri kasiyet bağlamış) olanlar da var. Artık kim (Allah´a) teslim olmuşsa (ruhunu teslim etmişse) işte onlar, irşad olmayı (nefsin ve iradenin teslimini) arayanlardır (dileyenlerdir).
  15. Ve lâkin, kasitun olanlar (kalpleri zikirsizlikten kasiyet bağlayanlar), işte onlar cehenneme odun oldular.
  16. Ve eğer onlar, tarikat üzere olarak (Allah´a) yönelselerdi, onları mutlaka bol su (rahmet) ile sulardık (bol bol rahmet ulaştırırdık) ki.
  17. Onları bu konuda imtihan edelim diye. Ve kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, onu çok şiddetli azaba uğratır.
  18. Ve muhakkak ki mescidler, Allah içindir. Artık Allah ile beraber başka birine dua etmeyin.
  19. Ve muhakkak ki O; Allah´ın Kulu (Hz. Muhammed S.A.V), O´na (Allah´a) dua etmeye (Kur´ân okumaya) kalktığı zaman, (O´nun etrafında) neredeyse üstüste birikip toplanıyorlardı.
  20. De ki: “Ben sadece Rabbime dua ederim ve hiç kimseyi O´na ortak etmem.”
  21. De ki: “Muhakkak ki ben, size bir zarar verme ve sizi irşad etme gücüne malik (sahip) değilim.”
  22. De ki: “Muhakkak beni, hiç kimse Allah´tan bir şeye karşı asla koruyamaz. Ve ben asla O´ndan (Allah´tan) başka sığınacak yer bulamam.”
  23. (Bu) sadece Allah´tan olanı tebliğ ve O´nun risaletidir. Ve kim Allah´a ve O´nun Resûl´üne asi olursa, bundan sonra muhakkak ki onun için, içinde ebediyyen kalacağı cehennem ateşi vardır.
  24. Nihayet vaadolundukları şeyi gördükleri zaman, artık kimin yardımcısı daha zayıf ve sayı bakımından daha az, yakında bilecekler.
  25. De ki: “Eğer bilseydim (size bildirirdim) vaadolunduğunuz şey yakın mı, yoksa Rabbim ona uzun bir müddet mi verir?”
  26. O (Allah), gaybı bilendir. Fakat O, gaybını hiç kimseye izhar etmez (açıklamaz).
  27. Resûllerden razı oldukları (tasarruf rızasına ulaşmış olanları) hariç! O taktirde, muhakkak ki O (Allah), onların önünden ve arkasından gözetenler sevkeder ki.
  28. Rab´lerinin risaletlerinin tebliğ edilmiş olduğunu bilsinler diye. Ve (Allah) onların yanlarında olanları (ilmi ile) ihata etmiştir (kuşatmıştır). Ve herşeyin adedini sayıp tespit etmiştir.
Yazar: Muhammed Esed - Kur'an Mesajı Meal-Tefsir
  1. De ki: "Tanınmayan/bilinmeyen varlıklardan bir kısmının (bu ilahi kelama) kulak verdikleri ve sonra (arkadaşlarına şöyle) söyledikleri bana vahyedildi: ´Biz olağanüstü güzellikte bir hitabe dinledik,
  2. doğru ile eğriyi ayırd etme bilincine bizi ulaştıran (bir hitabe); ve böylece ona iman ettik. Ve artık Rabbimizden başka kimseye asla ilahlık yakıştırmayacağız,
  3. çünkü (biliriz ki) Rabbimizin şanı yücedir: O, kendisine ne bir eş, ne de bir erkek çocuk edinmiştir!
  4. Ve (şimdi öğreniyoruz ki) aramızdaki beyinsiz (kişi), Allah hakkında asılsız şeyler söylüyordu,
  5. ve ne insanın ne de (hiçbir) görünmez gücün Allah hakkında yalan uydurmayacağını düşün(mekte yanılmış)tık.
  6. Gerçi bazı insanların (bu tür) görünmez güçlere sığındığı (her zaman vaki) olurdu; ama bunlar yalnızca onların şaşkınlığını arttırdı.
  7. O kadar ki, sizin (vaktiyle) düşündüğünüz gibi, onlar da Allah´ın hiç kimseyi (yeniden) asla (elçi olarak) göndermeyeceğini düşünmeye başladılar.
  8. Ve (zaman oldu) biz göğe uzandık ama onu güçlü muhafızlar ve alevlerle dolu bulduk,
  9. halbuki onu(n gizlediği her sırrı) dinleyebileceğimiz (uygun) yerlere kurulmuştuk ve şimdi (veya başka zaman) onu dinlemeye çalışan herkes (aynı şekilde) kendisini bekleyen bir alev ile karşılaşacaktır!
  10. Ve (şimdi anladık ki) biz (yaratılmış varlıklar,) yeryüzünde yaşayanlar için kötü bir akibetin hazırlanıp hazırlanmadığını, yahut Rablerinin onları doğru ile eğriyi ayırd etme bilinciyle donatmak isteyip istemediğini bilmiyoruz
  11. tıpkı, içimizden bazıları (nasıl) dürüst ve erdemli olurken bazılarımızın da bunun (çok çok) aşağısında kaldı(ğını bilmediğimiz gibi). Biz her zaman birbirinden çok farklı yollar/yöntemler izledik.
  12. Ve sonunda anladık ki yeryüzünde (hayat sürerken) Allah´a asla üstün gelemeyiz ve (yine anladık ki) (hayattan) kaçarak da O´nun hükmünden kurtulamayız.
  13. Bu nedenle, (Allah´ın) rehberliği(ne çağrıyı) duyar duymaz ona inanmaya başladık. Rabbine inanan kimse hiçbir zaman ziyana veya haksızlığa uğrama korkusu duymaz.
  14. Ama içimizde kendilerini Allah´a teslim edenler bulun(duğu doğrud)ur, tıpkı kendilerini zulme kaptıranlar bulunduğu gibi. Kendilerini Allah´a teslim edenler doğru ile eğriyi ayırd etme bilincine ulaşanlardır;
  15. ama kendilerini zulme kaptıranlar yalnızca cehennem (ateşi) için yakıt oldular!´"
  16. Öyleyse, (bilin ki) onlar, (çağrımızı duyanlar,) şaşmadan (doğru) yoldan gidecek olurlarsa kendilerine sınırsız nimetler yağdıracağız,
  17. ve onları bu yolla deneyeceğiz çünkü Rabbini anmaktan uzaklaşanı Allah, en şiddetli azaba uğratır.
  18. Ve (bilin ki) kulluk (yalnızca) Allah´a mahsustur. O halde Allah´ın yanısıra başka hiç kimseye yalvarıp yakarmayın!
  19. Ama ne zaman Allah´ın bir kulu O´na ibadet etmek için ayağa kalksa, o (hakikati inkar ede)nler hep birlikte etrafını telaşla kuşatırlardı.
  20. De ki: "Ben yalnız Rabbime yalvarırım ve O´ndan başka hiç kimseye ilahlık yakıştırmam".
  21. De ki: "Size zarar vermek yahut doğruyu eğriden ayırd etme bilinciyle sizi donatmak benim elimde değildir".
  22. De ki: "Gerçek şu ki hiç kimse beni Allah´a karşı koruyamazdı ve O´ndan kaçıp saklanacak hiçbir yer bulamazdım,
  23. eğer Allah´ın mesajlarını ve O´ndan (bana ulaşan aydınlığı dünyaya) duyurmamış olsaydım." Allah´a ve Elçisi´ne isyan edenlere gelince, şüphe yok ki onları içinde sonsuza dek kalacakları cehennem ateşi beklemektedir.
  24. (Öyleyse bırak,) önceden uyarıldıkları (akibet)i görecekleri an gelinceye kadar (beklesinler), o zaman anlayacaklar kim, hangi (tür) insan daha çaresiz ve daha kimsesizdir!
  25. De ki: "Önceden uyarıldığınız bu (akibet)in yakın olup olmadığını yahut Rabbimin onun için uzun bir vade koyup koymadığını bilemem".
  26. (Yalnız) O bilir yaratılmışların kavrayış sınırlarının ötesindekini ve hiç kimseye açmaz Kendi erişilmez derinlikteki sırlarını,
  27. seçmekten hoşnutluk duyduğu elçisi hariç. O zaman Allah hem onun gözü önüne serilmiş olan her konuda, hem de aklının ermeyeceği her alanda onu gözetlemek için (semavi güçler) gönderir;
  28. böylece bu (elçi)lerin tebliğ ettikleri şeyin (yalnızca) Rablerinin mesajları olduğunu açıkça gösterir, çünkü onların (söyleyebilecekleri) her şeyi (bilgisi ile) kuşatan O´dur; ve (mevcut olan) her şeyi bir bir hesaplayandır.
Yazar: Ömer Nasuhi Bilmen - Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali
  1. De ki: Bana vahyolundu ki şüphe yok ki, cinden bir tâife (Kur´anı) dinlemiş de demişler ki, «Muhakkak biz, bir acâib (bedî´) bir Kur´an işittik.»
  2. «Doğru yola rehberlik ediyor, artık biz ona imân ettik ve Rabbimize hiçbir kimseyi ortak tutmayacağız.»
  3. «Ve şüphe yok ki, Rabbimizin azameti pek yücedir. Ne bir refika ve ne de bir veled edinmemiştir.»
  4. «Ve muhakkak ki, bizim sefihimiz, Allah´a karşı pek ziyâde yanlış şeyler söyler olmuştur.»
  5. «Ve doğrusu biz sanmış idik ki, insan ve cin, Allah´a karşı bir yalan söyler değildir.»
  6. «Ve hakikaten insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınır olmuştur. Artık onlar için bir azgınlık arttırmışlardır.»
  7. «Ve şüphesiz onlar da sizin zannetiğiniz gibi zannetmişlerdir ki, Allah hiçbir kimseyi peygamber göndermeyecektir.»
  8. «Ve muhakkak ki, biz göğe dokunduk ta hemen onu şiddetli bekçiler ile ve şihaplar ile doldurulmuş bulduk.»
  9. «Ve hakikaten biz dinlemek için ondan oturulacak yerlerde oturuyorduk. Fakat şimdi kim dinleyecek olursa onun için bir gözetici şihap buluyor.»
  10. «Ve doğrusu biz bilmiyoruz ki, yerde bulunanlar için bir şer mi murad edilmiştir, yoksa onlar için Rableri bir doğruluk mu irâde buyurmuştur?»
  11. «Ve şüphe yok ki bizden sâlih kimseler vardır ve bizden onun dûnunda olanlar da vardır. Biz müteferrik cemaatler olmuşuzdur.»
  12. «Ve muhakkak anladık ki, Allah´ı yerde acze düşüremeyiz ve kaçmakla da onu aciz bırakamayız.»
  13. «Doğrusu biz vaktâ ki, o rehber-i hidâyeti dinledik, O´na imân ettik. İmdi kim de Rabbine imân ederse artık ne noksaniyetten ve ne de bir zillete uğramadan korkmaz.»
  14. «Ve muhakkak ki, bizden müslümanlar da vardır ve bizden mütecavizler de vardır, artık kimler İslâmiyet´e nâil olmuşlar ise, işte onlar doğru yolu araştırmışlardır.»
  15. «Amma, hakkı tecavüz edenler ise, işte onlar da cehennem için bir odun olmuşlardır.»
  16. Ve eğer onlar, o yol üzerinde dosdoğru gitse idiler, elbette kendilerine bol bol su içirirdik.
  17. Onları bu hususta imtihana çekelim diye. Ve her kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse onu da pek meşakkatli bir azaba sevkederiz.
  18. Ve şüphe yok, mescitler Allah içindir, artık Allah ile beraber hiçbir kimseye ibadette bulunmayın.
  19. Ve muhakkak ki, Allah´ın kulu vaktâ ki kalktı, O´na dua eder oldu, az kaldı ki, onun üzerine toplaşmış cemaatler oluversinler.
  20. De ki: «Ben ancak Rabbime ibadet ederim ve O´na hiçbir kimseyi şerik edinmem.»
  21. De ki: «Doğrusu ben sizin için ne bir zarara ve ne de bir faideye malik değilim.»
  22. De ki: «Şüphe yok, beni Allah´tan hiçbir kimse elbette koruyamaz ve ben O´ndan başka bir sığınacak bulamam.»
  23. Ancak Allah´tan ve O´nun gönderdiklerinden bir tebliğdir ve her kim Allah´a ve onun resûlüne isyan ederse, artık şüphe yok ki, onun için cehennem ateşi vardır, orada ebedîyen kalıcılar olmak üzere.
  24. (24-25) Tehdid olunur oldukları şeyi gördükleri vakit artık bileceklerdir ki, yardımcı itibariyle en zaif ve adeden en az olan kim imiş? De ki: «Ben bilmem ki tehdid edilir olduğunuz şey, yakın mıdır, yoksa Rabbim onun için uzun bir müddet mi tayin kılar?»
  25. (24-25) Tehdid olunur oldukları şeyi gördükleri vakit artık bileceklerdir ki, yardımcı itibariyle en zaif ve adeden en az olan kim imiş? De ki: «Ben bilmem ki tehdid edilir olduğunuz şey, yakın mıdır, yoksa Rabbim onun için uzun bir müddet mi tayin kılar?»
  26. O, gaybı bilendir, fakat gaybı üzerine bir kimseyi apaçık haberdar etmez.
  27. İhtiyar buyurduğu bir resûl müstesna, çünkü o, bunun önünden ve ardından muhafızlar sevkeder.
  28. Rablerinin risâletlerini hakkıyla eriştirmiş olduklarını bilmesi için (öyle muhafızlar tayin buyurulmuştur). Ve onların yanlarında olanı ilmen kuşatmıştır ve her bir şeyi adeden sayıp bilmiştir.
Yazar: Suat Yıldırım - Kura'an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali
  1. De ki: Bana vahyolunduğuna göre bir cin cemaati Kur´ân´ı dinledikten sonra şöyle dediler: "Biz gerçekten, doğru yolu gösteren harikulade bir Kur´ân dinledik.Bundan böyle Rabbimize asla bir şerik tanımayacağız.Rabbimizin şanı çok yücedir, O ne eş, ne de çocuk edinmiştir.Meğer içimizden birtakım cahiller, Allah hakkında gerçek olmayan sözler söylüyormuş! Biz de saf saf, insanları ve cinleri, Allah hakkında yalan söylemez sanmışız!Meğer bir kısım insanlar cinlerden bazılarına sığınıp, böylece onları daha da azgın hale getirmişler! Onlar da, sizin zannettiğiniz gibi, Allah´ın ölen hiçbir kimseyi diriltmeyeceğini zannetmişler.
  2. "Biz göğe çıkmak istedik: Bir de ne görelim: orası sert ve kuvvetli bekçiler, şihablar, alevler, (roket gibi mermiler)le dolu
  3. "Önceleri biz göğün bazı yerlerinde oturup dinleme merkezleri edinirdik. Ama şimdi kim dinlemeye kalkışırsa, derhal kendini gözetleyip izleyen bir alevle karşılaşıyor.
  4. "Doğrusu, iyi anlayamadık: Yerde oturanlara fenalık mı irade edildi, yoksa Rab´leri onlar hakkında hayır ve hidâyet mi diledi, bilemiyoruz.
  5. "Bizden iyi kimseler olduğu gibi, iyi olmayanlar da var. Biz türlü türlü yollar tutmuşuz
  6. Şunu da anladık ki, biz yerde Allah´ın iradesine karşı koyamayacağımız gibi, kaçmaya teşebbüs etmekle de O´nun elinden yakamızı kurtaramayız
  7. Biz hidâyet Rehberini dinleyince onu tasdik ettik. Kim Rabbine iman ederse, ne hakkının eksik verilmesinden, ne de gadre uğramaktan asla endişesi kalmaz.
  8. "Bizden Allah´a itaat edenlerin yanında, hak yoldan sapan kâfirler de var. Allah´a itaat ve teslimiyet gösterenler, doğru yolu arayanlardır.
  9. "Hak yoldan sapanlar ise, cehennem odunu olurlar.
  10. Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Eğer insanlar ve cinler, Allah´ın yolunda dosdoğru yürüselerdi, onlara bol yağmur verir, rızıklarını bollaştırırdık.
  11. Bu nimetimiz onları imtihan etmek içindir. Kim Rabbini hatırlamaktan yüz çevirirse Allah onu git gide artan çetin bir azaba sokar
  12. Şüphesiz ki mescidler Allah´ındır (secdeler O´na mahsustur).Öyleyse sakın Allah´tan başka hiçbir tanrıya dua ve ibadet etmeyin!
  13. Ne tuhaftır ki, işi tam tersine çevirip, Allah´ın has kulu, bir olan Allah´a ibadete kalkınca, başına öyle bir üşüştüler ki nerdeyse birbirlerini çiğneyeceklerdi
  14. Sen de ki: "Ben yalnız Rabbime yalvarır, O´na kulluk ederim. Hiçbir şeyi O´na ortak saymam.
  15. De ki: "Benim size ne zarar vermeye ve ne de en büyük fayda olan hidâyete ulaştırmaya gücüm yeter
  16. De ki: "Allah´ın cezasından beni hiçbir kimse kurtaramaz. Benim O´nun dışında sığınacak yerim de yoktur
  17. Benim vazifem sadece Allah´ın mesajlarını tebliğ etmektir. Kim Allah´a ve Elçisine isyan ederse, ona cehennem ateşi vardır, hem de ebedî kalmak üzere oraya girecektir.
  18. Kendilerine vâd olunan azabı veya kıyamet saatini gördüklerinde, kimin yardımcılarının daha zayıf, kimin askerlerinin daha az olduğunu, işte o zaman anlayacaklardır
  19. Ey Resulüm! De ki: "O sizin tehdit edildiğiniz azap yakın mıdır, yoksa Rabbim onun için bir süre mi belirler, kesin bilmiyorum.
  20. O bütün gaybı bilir. Fakat gayplarını kimseye açmaz. Ancak, bildirmeyi dilediği bir elçiye bildirir. Bu durumda (mesajı korumak için) o elçisinin önüne ve arkasına gözetleyiciler yerleştirir. Böylece (Allah) elçilerinin, Rab´lerinin mesajlarını gereğince tebliğ ettiklerini bilmek (yani fiilen görmek) ister. Doğrusu Allah, kullarının nezdinde ne var, ne yoksa her şeyi ilmiyle ihata etmiş, her şeyi bir bir kaydetmiştir.
Yazar: Süleyman Ateş - Kuran'ı Kerim Meali
  1. De ki: Cinlerden bir topluluğun Kur´ân dinleyip şöyle dedikleri bana vahyolundu: "Biz harikulâde güzel bir Kur´ân dinledik.
  2. Doğru yola iletiyor, ona inandık. Artık Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız.
  3. Doğrusu Rabbimizin şanı yücedir. O, eş ve çocuk edinmemiştir.
  4. Meğer bizim beyinsiz (İblis veya cinlerin kâfirleri) Allâh hakkında saçma şeyler söylüyormuş.
  5. Biz insanların ve cinlerin, Allah´a karşı yalan söylemeyeceklerini sanmıştık (onun için o beyinsizin sözüne uymuştuk),
  6. Doğrusu insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklığını artırırlardı.
  7. Onlar da sizin sandığınız gibi Allâh´ın hiç kimseyi diriltmeyeceğini sanmışlardı.
  8. Biz göğe dokunduk, onu kuvvetli bekçilerle ve ışınlarla doldurulmuş bulduk.
  9. Ve biz onun dinlemeğe mahsus olan oturma yerlerinde oturur (gayb haberlerini dinlemeğe çalışır)dık. Artık şimdi kim dinlemek istese, kendisini gözetleyen bir ışın bulur.
  10. Bilmiyoruz bununla yeryüzündekilere kötülük mü (yapılmak) istendi, yoksa Rabbleri onları doğruya mı iletmek diledi.
  11. Bize gelince, bizden iyiler de var ve bizden başka türlü olan da var. Biz çeşitli yollara ayrıldık.
  12. Biz yeryüzünde Allâh´ı âciz bırakamayacağımızı (yerden) kaçmakla da O´nu âciz bırak(ıp O´ndan kurtul)amayacağımızı anladık.
  13. Biz, yol gösteren (Kur´ân)ı işitince ona inandık. Kim Rabbine inanırsa (ne hakkının) eksik verilmesinden, ne de kendisine kötülük edilmesinden korkar.
  14. Ve biz, bizden müslümanlar da var ve bizden doğru yoldan sapanlar da var. Kimler müslüman olursa işte onlar doğru yolu aramışlardır.
  15. Hak yoldan sapanlar ise cehenneme odun olmuşlardır."
  16. Şâyet yolda doğru gitselerdi onlara bol su verirdik (rızıklarını bollaştırırdık).
  17. Ki onları, onunla sınayalım. Kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse (Rabbi) onu, alt eden bir azâba sokar.
  18. Mescidler, Allâh´a mahsustur. Allâh ile beraber hiç kimseye yalvarmayın.
  19. Allâh´ın kulu kalkıp O´na yalvarınca (hayretten, hepsi) onun üzerine üşüşüp nerdeyse keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi.
  20. De ki: "Ben ancak Rabbime yalvarırım ve hiç kimseyi O´na ortak koşmam."
  21. De ki: "Ben size ne zarar, ne de akıl verme gücüne sâhip değilim."
  22. De ki: "Beni Allâh´(ın azâbın)dan hiç kimse kurtaramaz ve ondan başka sığınacak kimse bulamam."
  23. Benim yapabileceğim sadece Allah´tan (bana vahyedilenleri) size duyurmak ve O´nun elçilik görevlerini yerine getirmektir. Artık kim Allah´a ve Elçisine baş kaldırırsa, ona içinde sürekli kalacağı cehennem ateşi vardır.
  24. Kendilerine va´dedilen şeyi (ya azâbı veya kıyâmet sâ´atini) gördükleri zaman, kimin yardımcı bakımından daha zayıf ve sayıca daha az olduğunu bileceklerdir.
  25. De ki: "Size söylenen şey yakın mıdır, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyacaktır, bilmem."
  26. Gaybı bilen O´dur. Gizli bilgisini kimseye göstermez.
  27. Ancak râzı olduğu elçiye gösterir. Çünkü O, elçisinin önüne ve arkasına gözetleyiciler (koruyucular) koyar.
  28. (Böyle yapar) Ki onların, Rablerinin kendilerine verdiği mesajları duyurduklarını bilsin. Allâh, onlarda bulunan herşeyi (bilgisiyle) kuşatmıştır ve herşeyi bir bir saymış (hesab etmiş)tir.
Yazar: Şaban Piriş - Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı
  1. De ki: Bir grup cinin, dinleyip şöyle dediği bana vahyedildi: -Biz, hayret verici bir okuma duyduk.
  2. Doğru yolu gösteriyor. Biz ona iman ettik. Rabbimiz´e hiç kimseyi ortak tutmayacağız.
  3. Rabbimiz´in şanı çok yücedir. O, eş ve çocuk edinmemiştir.
  4. Meğer bizim beyinsizimiz, Allah hakkında yalan söylüyormuş.
  5. Biz de, insanların ve cinlerin Allah hakkında yalan söylemeyeceklerini zannederdik.
  6. Oysa, insanlarda öyle adamlar varmış ki, cinlerin bazılarına sığınıyor. Cinler de onların azgınlıklarını artırıyormuş.
  7. Sizin zannettiğiniz gibi, onlar da Allah’ın hiç kimseyi yeniden diriltemeyeceğini sanmışlardı.
  8. -Biz, göğü yokladık ve onu şiddetli bir koruma ve alevle dolu bulduk.
  9. Oysa, orada bizim dinlemek için oturma yerlerimiz vardı. Şimdi kim dinlemek istese onu gözeten bir alev yakalıyor.
  10. Gerçekten de bilmiyoruz, yeryüzündekilere bir kötülük mü isteniyor; yoksa, Rab’leri onlara doğru yolu göstermek mi istedi?
  11. İçimizden iyi olanlar da var, olmayanlar da var. Biz, türlü türlü yollara ayrılmışız.
  12. İyice anladık ki yeryüzünde Allah’tan kaçamayız. Kaçarak ondan kurtulamayız.
  13. Biz, yol göstericiyi işittiğimiz zaman ona inandık. Kim Rabbine iman ederse, (ecrinin) eksilmesinden ve haksızlık edilmesinden korkmaz.
  14. Bizden müslüman olanlar da var, sapmış olanlarımız da var. Müslüman olanlar, işte onlar doğru yola yönelenlerdir.
  15. Sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olacaklardır.
  16. Eğer doğru yolda yürüselerdi, onlara bol bol yağmur verirdik.
  17. Bununla onları denerdik. Kim Rabbinin zikrinden/ uyarısından yüz çevirirse, onu çok ağır bir azaba sokar.
  18. Mescitler Allah’ındır. O halde Allah ile birlikte başkasına dua etmeyin.
  19. Nitekim Allah’ın kulu, ona dua/ibadet için ayağa kalktığında az kalsın üzerine çullanacaklardı.
  20. De ki: -Ben ancak Rabbime dua ederim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmam.
  21. De ki: -Benim size bir zarar vermeye de iyilik etmeye de gücüm yetmez.
  22. De ki: -Doğrusu beni Allah’a karşı kimse savunamaz, ben ondan başka bir sığınak da bulamam.
  23. Ancak Allah’tan bir duyuru ve elçilik görevi(ni yerine getiriyorum.) Kim Allah’a ve elçisine karşı gelirse, onun için, içinde ebedi kalacağı cehennem ateşi vardır.
  24. Kendilerine vaat edileni gördükleri zaman, kimin yardımcı olarak daha zayıf ve sayısının az olduğunu anlayacaklar.
  25. De ki: -Size vaat edilen yakın mı yoksa Rabbim onu uzak mı kıldı bilmiyorum.
  26. (26-27) Gaybı bilen, gaybını elçisinden razı olduğu dışında hiç kimseye açıklamaz. Çünkü o, onun önünden ve arkasından gözcüler koyar.
  27. (26-27) Gaybı bilen, gaybını elçisinden razı olduğu dışında hiç kimseye açıklamaz. Çünkü o, onun önünden ve arkasından gözcüler koyar.
  28. Rabbinin gönderdiklerini gerçekten tebliğ ettiklerini göstermek için... Onların yanlarında olanı kuşatmış ve her şeyi bir bir kaydetmiştir.
Yazar: Ebu'l Al'a Mevdudi - Tefhim-ul Kuran
  1. De ki: «Bana gerçekten şu vahyolundu: «Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: -Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur´an dinledik.
  2. «O (Kur´an), ´gerçeğe ve doğruya´ yöneltip iletiyor. Bu yüzden biz ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız.»
  3. Elbette, bizim Rabbimizin şanı yücedir. O, ne eş edinmiştir, ne de bir çocuk.
  4. «Doğrusu şu: Bizim düşük akıllı beyinsizlerimiz, Allah´a karşı ´gerçek dışı bir sürü saçma şeyler´ söylemişler.»
  5. «Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah´a karşı asla yalan söylemiyeceklerini sanmıştık.»
  6. «Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını arttırırlardı.»
  7. «Ve onlar, sizin de sandığınız gibi Allah´ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini sanmışlardı.»
  8. «Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk.»
  9. «Oysa gerçekten biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur.
  10. «Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde olanlara bir kötülük mü istendi, yoksa Rableri kendileri için (doğru olana iletici) bir hayır mi diledi?»
  11. «Gerçek şu ki, bizden salih olanlar da vardır ve bizden bunun dışında (ya da aşağısında) olanlar da. Biz türlü türlü yolların fırkaları olmuşuz.»
  12. «Biz şüphesiz, Allah´ı yeryüzünde asla aciz bırakamıyacağımızı, kaçmak suretiyle de onu hiçbir şekilde aciz bırakamıyacağımızı anladık.»
  13. «Elbette biz, o yol gösterici (Kur´an´ı) işitince, ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından.»
  14. «Ve elbette bizden Müslüman olanlar da var, zulmedenler de. İşte (Allah´a) teslim olanlar, artık onlar ´gerçeği ve doğruyu´ araştırıp bulanlardır.»
  15. Zulmedenler ise, onlar da cehennem için odun olmuşlardır.
  16. Eğer onlar (insanlar ve cinler), yol üzerinde ´dosdoğru bir istikamet tuttursalardı´, mutlaka biz onlara bol miktarda su içirir (tükenmez bir rızık ve nimet verir)dik.
  17. Ki, kendilerini bununla denemek için. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Allah,) onu ´gittikçe şiddeti artan´ bir azaba sürükler.
  18. Şüphesiz mescidler, (yalnızca) Allah´a aittir. Öyleyse, Allah ile beraber başka hiçbir şeye (ve kimseye) kulluk etmeyin (dua etmeyin, tapmayın).
  19. Şu bir gerçek ki, Allah´ın kulu (olan Muhammed,) O´na dua (ibadet ve kulluk) için kalktığında, onlar (müşrikler,) neredeyse çevresinde keçeleşeceklerdi.
  20. De ki: «Ben gerçekten, yalnızca Rabbime dua ediyorum ve O´na hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum.»
  21. De ki: «Doğrusu ben, sizin için ne bir zarar, ne de bir yarar (irşad) sağlayabilirim.»
  22. De ki: «Muhakkak beni Allah´tan (gelebilecek bir azaba karşı) hiç kimse asla kurtaramaz ve O´nun dışında asla bir sığınak da bulamam.»
  23. «(Benim görevim,) Yalnızca Allah´tan olanı ve O´nun gönderdiklerini tebliğ etmektir. Kim Allah´a ve O´nun Resulüne isyan ederse, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere onun için cehennem ateşi vardır.
  24. Sonunda onlar, kendilerine vadedileni gördükleri zaman, yardımcı olmak bakımından kim daha zayıfmış ve sayı bakımından kim daha azmış artık öğrenmiş olacaklardır.»
  25. De ki: «Bilmiyorum, size vadedilen (kıyamet ve azab) yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?»
  26. O, gaybi bilendir. Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık tutmaz (ona muttali kılmaz).
  27. Ancak elçileri (peygamberleri) içinde razı olduğu (seçtikleri kimseler) başka. Çünkü O, bunun önüne ve arkasına izleyici (gözetleyici)ler dizer.
  28. Öyle ki onların, Rablerinden gelen risaleti (insanlara gönderilenleri) tebliğ ettiklerini bilsin. (Allah,) Onların nezdinde olanları sarıp kuşatmış ve her şeyi sayı olarak da sayıp tesbit etmiştir.
Yazar: Yaşar Nuri Öztürk - Kur'an-ı Kerim Meali
  1. De ki: "Cinlerden bir topluluğun dinleyip şunu söyledikleri bana vahyolundu: ´Gerçekten biz, hayranlık verici bir Kur´an dinledik."
  2. "Doğruya ve hayra kılavuzluyor. Biz de inandık ona. Artık Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız."
  3. "Rabbimizin adı/kudreti/işi/gayreti çok yücedir. O, ne bir dişi dost edinmiştir ne de bir çocuk."
  4. "Doğrusu, bizim beyinsiz, Allah hakkında saçma lakırdı ediyormuş."
  5. "Biz sanmıştık ki, ne insanlar ne de cinler Allah hakkında asla yalan söylemezler."
  6. "Gerçek şu ki, insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere/cinlerin şerrinden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklık ve azgınlığını artırırlardı."
  7. "Onlar, tıpkı sizin sandığınız gibi, Allah´ın hiç kimseyi asla diriltmeyeceğini/peygamber göndermeyeceğini sanmışlardı."
  8. "Biz göğe gerçekten dokunduk da onu titiz ve güçlü bekçilerle ve kayıp giden ışınlarla/alevlerle doldurulmuş bulduk."
  9. "Biz eskiden, onun, dinlemek için oturulan yerlerinde otururduk. Ama şu anda kim dinlemeye kalksa kendisini gözetleyen bir alev/ışık bulur."
  10. "Doğrusu, bilmiyoruz, yeryüzündeki şuurlulara şer mi istendi, yoksa Rableri onlar için doğru ve güzel olanı mı istemiştir."
  11. "Şu da bir gerçek ki, bizden hayra yönelenler/barışçılar vardır; ama bizden, başka türlü olanlar da vardır. Dilim dilim yollar olmuşuz biz."
  12. "Ve biz şunu sezdik: "Biz yeryüzünde Allah´ı asla âciz bırakamayız; kaçarak da onu âciz bırakamayız."
  13. "Biz, doğruya ve güzele kılavuzlayanı dinleyince, ona inandık. Rabbine inanan kişi ne hakkının eksik verilmesinden korkar ne de tecavüze uğrayıp kuşatılmaktan."
  14. "Nihayet, bizden Allah´a teslim olanlar da var, haksızlığa sapıp çizgiden çıkanlar da var. Allah´a teslim olanlar, işte onlar, doğruyu ve hayrı aramışlardır.
  15. "Haksızlığa sapanlar ise cehenneme odun olmuşlardır."
  16. Eğer yolda, kıvamında yürüselerdi, onları bol bir su ile suvarırdık,
  17. Ki onları, onun içinde imtihan edelim. Kim Rabbinin zikrinden/Kur´an´dan yüz çevirirse Rabbi onu, gittikçe yükselen bir azaba sokar.
  18. Hiç kuşkusuz, mescitler/secdeler Allah içindir. O halde, Allah ile birlikte bir başkasına yakarmayın/Allah´ın yanında bir başkası için çağrıda bulunmayın.
  19. Allah´ın kulu kalkmış O´na yakarırken, onlar onun üzerine keçeleşir gibi üşüşüyorlardı.
  20. De ki: "Ben ancak Rabbime yakarırım/çağırırım. Ve hiç kimseyi O´na ortak koşmam."
  21. De ki: "Ben size zarar verme gücüne de ışık ve aydınlık verme gücüne de sahip değilim."
  22. De ki: "Allah´tan beni hiç kimse kurtaramaz ve O´nun dışında bir sığınak da asla bulamam!"
  23. "Ancak Allah´tan bir tebliğ ve O´nun mesajlarından bir şeyler sunabilirim." Allah´a ve O´nun resulüne isyan edenler için cehennem ateşi vardır. Uzun süre orada kalaçaklardır.
  24. Sonunda, onlar kendilerine vaat edileni gördüklerinde, yardımcı bakımından daha zayıf kim, sayı bakımından daha az kim, bileceklerdir.
  25. De ki: "Bilmiyorum, size vaat edilen şey yakın mıdır yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyacaktır?"
  26. Gaybı bilendir O. Gaybı konusunda hiç kimseyi yardımcı yapmıyor.
  27. Seçtiği bir elçi müstesna. Çünkü O, resulünün önünden ve arkasından gözetleyiciler yürütür.
  28. Ki onların, Rablerinin elçiliklerini hedefine tam ulaştırdıklarını bilsin. Allah, onların katında bulunan şeyleri kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıya bağlamıştır.