Şüphe yok ki biz, sana apaçık bir fetih vermişizdir.
Allah, ümmetinin önce yapılan ve sona kalmış olan suçlarını sana bağışlasın ve sana, nîmetini tamamlasın ve seni, doğru yola götürsün diye.
Ve sana, üstün bir yardımla yardım etsin diye.
Öyle bir mâbuttur ki inançlarına inanç katsın diye inananların gönüllerine, tam bir sükûn ve huzûr indirmiştir ve Allah´ındır göklerin ve yeryüzünün orduları ve Allah, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Erkek ve kadın, inananları, ebedî olarak kalacakları cennetlere soksun ve kötülüklerini örtsün diye ve bu da, Allah katında pek büyük bir kutluluktur, murâda eriştir.
Ve Allah, erkek ve kadın münâfıkları ve erkek ve kadın şirk koşanları azaplandırsın diye, kötülük, dönüp başlarına gelesi helâk olasılar ve Allah gazap etmiştir onlara ve lânetlemiştir onları ve hazırlamıştır onlara cehennemi ve orası, gidilecek ne de kötü yerdir.
Ve Allah´ındır göklerin ve yeryüzünün orduları ve Allah, üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Şüphe yok ki biz seni tanık ve müjdeci ve korkutucu olarak göndermişizdir.
Allah´a ve Peygamberine inansınlar ve onu kuvvetlendirsinler ve ululasınlar ve sabah ve akşam onu noksan sıfatlardan tenzîh etsinler diye.
Şüphe yok ki seninle bîatlaşan-lar, ancak Allah´la bîatlaşmışlardır, Allah´ın eli, onların ellerinin üstündedir; artık kim dönerse zararı kendi nefsinedir ve kim Allah´la ahitleştiği şeyde durursa ona, yakında büyük bir ecir verilecektir.
Bedevilerden geri kalanlar, diyecekler ki sana: Bizi mallarımız ve çoluğumuz çocuğumuz oyaladı, artık sen, yarlıganma dile bize; gönüllerinde olmayanı dilleriyle söylerler; de ki: Gerçekten de size bir zarar eriştirmek isterse, yahut bir fayda vermek dilerse Allah´tan, herhangi bir sûretle ona âit birşeyi kim giderebilir? Hayır; Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Hattâ siz, sandınız ki Peygamber ve inananlar, artık bir daha çoluklarına-çocuklarına dönemeyecekler ve bu zan, gönüllerinizde bezendi ve kötü bir zanna kapıldınız ve hiçbir hayra yaramaz kötü bir topluluk hâline geldiniz.
Ve kim, Allah´a ve Peygambere inanmazsa bilsin ki gerçekten de biz, kâfirlere, yakıp kavuran bir ateştir, hazırlamışızdır.
Ve Allah´ındır göklerin ve yeryüzünün saltanatı ve tedbîri, dilediğini yar-lıgar ve dilediğini azaplandırır ve Allah, suçları örter, rahîmdir.
Geri kalanlar, siz ganîmetleri almaya giderken bizi de bırakın da derler, biz de size uyalım; onlar, Allah sözünü değiştirmek isterler, de ki: Siz, kesin olarak bize uyamazsınız, Allah da önceden böyle dedi; onlar, diyecekler ki: Hayır, siz bizi kıskanıyorsunuz, bize haset ediyorsunuz; hayır, onlar, anlayışları pek az bir topluluktur.
Bedevilerden, geride kalanlara de ki: Yakında çok savaşkan ve kuvvetli bir toplulukla savaşa çağrılacaksınız; onlarla sonuna dek savaşacaksınız, yahut da Müslüman olacak onlar; artık itâat ederseniz Allah, size güzelim bir mükâfat verir ve fakat evvelce döndüğünüz gibi gene dönerseniz sizi elemli bir azapla azaplandırır.
Köre vebâl yok ve topala vebâl yok ve hastaya vebâl yok ve kim, Allah´a ve Peygamberine itâat ederse onu, kıyılarından ırmaklar akan cennetlere sokar ve kim, yüz çevirirse onu elemli bir azapla azaplandırır.
Ve andolsun ki Allah, ağaç altında, seninle bîatleştikleri zaman, inananlardan râzı olmuştur da onlara sükûn ve huzur indirmiştir ve onlara pek yakın bir fethi mükâfât olarak da vermiştir.
Ve elde edecekleri birçok ganîmetleri ihsân etmiştir ve Allah, üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Ve Allah, size, elde edeceğiniz birçok ganîmetler vaadetmiştir ve bunu çabuklamıştır ve inananlara bir delîl olsun ve size, doğru yolda başarı versin diye de insanların ellerini, sizden çekmiştir.
Ve daha başka ganîmetler de vaadetmiştir ki siz, henüz onları elde edemezsiniz, andolsun ki Allah, bilgisiyle onları kavrayıp kuşatmıştır ve Allah´ın, her şeye gücü yeter.
Kâfirler, sizinle savaşa girişirlerse mutlaka arkalarını dönerler de sonra bir dost da bulamazlar, bir yardımcı da.
Allah´ın, önceden de olup bitegelen yolu-yoradamıdır bu ve Allah´ın yolu-yoradamı, hiç mi hiç değişmez.
Ve o, bir mâbuttur ki, onlara karşı zafer kazandınız da ondan sonra Mekke vâdîsinde onların ellerini sizden çekti, sizin ellerinizi de onlardan ve Allah, ne yaparsanız hepsini görür.
Onlar, kâfir olan ve sizi Mescid-i Harâm´dan meneden ve kurbanlarınızı, yerlerine ulaştırmayan kişilerdi ve Mekke´de, sizin bilmediğiniz ve bilgisizlik yüzünden çiğneyip geçeceğiniz ve bu yüzden de günaha gireceğiniz inanmış erkekler ve inanmış kadınlar olmasaydı sizi Mekke´ye sokardı, fakat Allah, dilediğini rahmetine ithâl etsin diye, onlardan ellerinizi çekti sizin; birbirlerinden seçilip ayrılmış olsalardı, onlardan kâfir olanları elbette elemli bir azapla azaplandırırdık.
O sırada, kâfir olanların yüreklerinde coşup kabaran gayret ve kızgınlık, câhiliyet devrine âit bir gayret ve kızgınlıktı; derken Allah, Peygamberine ve inananlara sükûn ve huzur verdi ve onlara, çekinme sözünü gerekli kıldı ve bu, Tanrının birliğini bildiren söze de zâten onlar, daha lâyıktı ve o sözün ehliydi onlar ve Allah, her şeyi bilir.
Ve andolsun ki Allah, Peygamberine gerçek bir rüya göstermiştir; Allah dilerse emîn olarak ve başlarınızı tıraş ettirerek, saçlarınızı kestirip kısaltarak elbette sizi Mescid-i Harâm´a sokacak; gerçekten de o, sizin bilmediğinizi bilmektedir, derken bundan başka da yakın bir fetih ve zafer gerçektir.
Öyle bir mâbuttur o ki Peygamberini, doğru yolu göstermek üzere gerçek dinle, bütün dinlere üstün olmak için göndermiştir ve Allah´ın tanıklığı yeter.
Muhammed, Allah´ın peygamberidir ve onunla berâber bulunanlar, kâfirlere karşı çetindirler, kendi aralarında merhametli, onları görürsün ki rükû etmekteler, secdeye kapanmaktalar Allah´tan lütuf ve ihsân ve râzılık dileyerek; yüzlerinde, secde eserinin alâmetleri görünmededir ve onların bu vasıfları, Tevrat´ta da vardır ve onlara âit bu vasıflar, İncil´de de var; âdetâ ekilmiş bir tâneye benzer ki filiz vermiştir, derken filizi kuvvetlenmiştir, derken kalınlaşmıştır da dümdüz boy vermiştir, gövdelerine dayanıp yücelmiştir; ekincileri şaşırtır, sevindirir, kâfirleri, bununla kızdırıp yerindirmek için. Allah, inananlara ve iyi işlerde bulunanlara yarlıganma ve pek büyük bir mükâfat vaad etmiştir.
Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir.
Ve sana şanlı bir zaferle yardım eder.
İmanlarını bir kat daha arttırsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O´dur. Göklerin ve yerin orduları Allah´ındır. Allah bilendir, her şeyi hikmetle yapandır.
(Bütün bu lütuflar) mümin erkeklerle mümin kadınları, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.
(Bir de bunlar) Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah´a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Müslümanlar için bekledikleri kötülük çemberi başlarına gelsin! Allah onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!
Göklerin ve yerin orduları Allah´ındır. Allah azîzdir, hakîmdir.
Şüphesiz biz seni, şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
Ta ki (ey müminler!) Allah´a ve Resûlüne iman edesiniz, Resûlüne yardım edesiniz, O´na saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah´ı tesbih edesiniz.
Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah´a biat etmektedirler. Allah´ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.
Bedevîlerden geri kalmış olanlar, sana diyecekler ki: "Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah´tan bizim bağışlanmamızı dile." Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O´na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Kaldı ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Aslında siz Peygamberin ve müminlerin ailelerine bir daha dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve helâki hak etmiş bir topluluk oldunuz.
Kim Allah´a ve Resûlüne iman etmezse bilsin ki biz, kâfirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.
Göklerin ve yerin mülkü Allah´ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine ceza verir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
Siz ganimetleri almak için gittiğinizde seferden geri kalanlar: Bırakın, biz de arkanıza düşelim, diyeceklerdir. Onlar, Allah´ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: "Siz asla bizim peşimize düşmeyeceksiniz! Allah daha önce sizin için böyle buyurmuştur." Onlar size: Hayır, bizi kıskanıyorsunuz, diyeceklerdir. Bilâkis onlar, pek az anlayan kimselerdir.
Bedevîlerden (seferden) geri kalmış olanlara de ki: Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla, teslim oluncaya kadar savaşacaksınız. Eğer emre itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır.
Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. (Bunlar savaşa katılmak zorunda değildirler.) Kim Allah´a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa, onu acı bir azaba uğratır.
Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir.
Yine onları elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükâfalandırdı. Allah üstündür, hikmet sahibidir.
Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimet vâdetmiştir. (Bu ganimetlerden) işte şunları hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki bu, müminlere bir işaret olsun ve sizi dosdoğru yola iletsin.
Henüz elde edemediğiniz başka ganimetler de vardır ki, onlar Allah´ın bilgi ve kudreti dahilindedir. Allah, her şeye kadirdir.
Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı, arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı.
Allah´ın, öteden beri süregelen kanunu budur. Allah´ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.
O sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, Mekke´nin içinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı görendir.
Onlar, inkâr eden ve sizin Mescid-i Haram´ı ziyaretinizi ve bekletilen kurbanların yerlerine ulaşmasını men edenlerdir. Eğer (Mekke´de) kendilerini henüz tanımadığınız mümin erkeklerle mümin kadınları bilmeyerek çiğnemeniz sebebiyle üzüntüye kapılmanız ihtimali olmasaydı (Allah savaşı önlemezdi). Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan inkâr edenleri elemli bir azaba çarptırırdık.
O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi, onların takvâ sözünü tutmalarını sağladı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.
Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram´a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi.
Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O´dur. Şahit olarak Allah yeter.
Muhammed Allah´ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah´tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat´taki vasıflarıdır. İncil´deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfat vâdetmiştir.
Öyle ki Allah, senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltsin.
Ve Allah, sana ´üstün ve onurlu´ bir zaferle yardım etsin.
Mü´minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, ´güven duygusu ve huzur´ indiren O´dur. Göklerin ve yerin orduları Allah´ındır: Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
(Bütün bunlar,) Mü´min erkekleri ve mü´min kadınları, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere sokması ve kötülüklerini örtüp-bağışlaması içindir. İşte bu, Allah Katında ´büyük kurtuluş ve mutluluk’tur.
Bir de; kötü bir zan ile zanda bulunan münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azaplandırması için. O kötülük çemberi, tepelerine insin. Allah, onlara karşı gazablanmış, onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Varacakları yer ne kötüdür.
Göklerin ve yerin orduları Allah´ındır. Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Şüphesiz, Biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
Ki Allah´a ve Resûlü’ne iman etmeniz, O’nu savunup-desteklemeniz, O’nu en içten bir saygıyla-yüceltmeniz ve sabah akşam O´nu (Allah´ı) tesbih etmeniz için.
Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah´a biat etmişlerdir. Allah´ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah´a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.
Bedevilerden geride bırakılanlar, sana diyecekler ki: "Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti. Bundan dolayı bizim için mağfiret dile." Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki: "Şimdi Allah, size bir zarar isteyecek ya da bir yarar dileyecek olsa, sizin için Allah´a karşı kim herhangi bir şeyle güç yetirebilir? Hayır, Allah yaptıklarınızı haber alandır."
Hayır, siz Peygamberin ve mü´minlerin, ailelerine ebedi olarak bir daha dönmeyeceklerini zannettiniz; bu, kalplerinizde çekici kılındı ve kötü bir zan ile zanda bulundunuz da, yıkıma uğramış bir topluluk oldunuz.
Kim Allah´a ve Resûlü’ne iman etmezse, (bilsin ki) gerçekten Biz, kafirler için çılgınca yanan bir ateş hazırlamışızdır.
Göklerin ve yerin mülkü Allah´ındır; dilediğine mağfiret eder, dilediğini azaplandırır. Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
(Savaştan) Geride bırakılanlar, siz ganimetleri almaya gittiğiniz zaman diyeceklerdir ki: "Bizi bırakın da sizi izleyelim." Onlar, Allah´ın kelamını değiştirmek istiyorlar. De ki: "Siz, kesin olarak bizim izimizden gelemezsiniz. Allah, daha evvel böyle buyurdu." Bunun üzerine: "Hayır, bizi kıskanıyorsunuz" diyecekler. Hayır, onlar pek az anlayan kimselerdir.
Bedevilerden geride bırakılanlara de ki: "Siz yakında zorlu savaşçı olan bir kavme çağrılacaksınız; onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar) Müslüman olurlar. Bu durumda eğer itaat ederseniz, Allah, size güzel bir ecir verir; eğer bundan önce sırt çevirdiğiniz gibi (yine) sırt çevirirseniz, sizi acı bir azap ile azaplandırır."
Kör olana güçlük (sorumluluk) yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur. Kim Allah´a ve Resûlü’ne itaat ederse, (Allah) onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de sırt çevirirse, onu acı bir azap ile azaplandırır.
Andolsun, Allah, sana o ağacın altında biat ederlerken mü´minlerden razı olmuştur, kalplerinde olanı bilmiş ve böylece üzerlerine ´güven duygusu ve huzur´ indirmiştir ve onlara yakın bir fethi sevap (karşılık) olarak vermiştir.
Ve alacakları birçok ganimetleri de. Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Allah, alacağınız daha birçok ganimetleri size va´detti, bunu size hemencecik verdi ve insanların ellerini sizden çekti ki, (bu,) mü´minler için bir ayet olsun ve sizi dosdoğru bir yola yöneltsin.
Ve (daha) başka (nice nimetler de, ki,) siz henüz onlara güç yetirmiş değilsiniz; (ama) gerçekten Allah, onları kuşatmıştır. Allah, herşeye güç yetirendir.
Kafir olanlar, sizinle savaşmış olsalardı, arkalarını dönüp kaçarlardı; sonra, ne bir veli (koruyucu dost), ne bir yardımcı bulamazlardı.
(Bu,) Allah´ın öteden beri sürüp giden sünnetidir. Sen Allah´ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın.
Onlara karşı size zafer verdikten sonra, Mekke´nin göbeğinde ellerini sizden ve sizin de ellerinizi onlardan çeken O´dur. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
Ki onlar, inkar ettiler, sizi Mescid-i Haram´dan ve durdurulmakta (bekletilmekte) olan hediyeleri (kurbanları), yerlerine varmaktan alıkoydular. Eğer kendilerini bilmediğiniz mü´min erkekler ve mü´min kadınları, bilgisizlik dolayısıyla darmadağın edip de bu yüzden size ´dayanılmaz bir sıkıntı´ dokunmayacak olsaydı (o zaman durum farklı olurdu. Durumunun böyle olması,) Allah´ın dilediğini rahmetine sokması içindir. Eğer (karışık yaşayan mü´minler), seçilip ayrılmış olsalardı, muhakkak içlerinden inkar edenleri acı bir azap ile azaplandırırdık.
Hani o inkar edenler, kendi kalplerinde, ´öfkeli soy koruyuculuğu´nu (hamiyeti), cahiliyenin ´öfkeli soy koruyuculuğunu´ kılıp-kışkırttıkları zaman, hemen Allah; elçisinin ve mü´minlerin üzerine ´(kalbi teskin eden) güven ve yatışma duygusunu´ indirdi ve onları "takva sözü" üzerinde ´kararlılıkla ayakta tuttu." Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler. Allah, herşeyi hakkıyla bilendir.
Andolsun Allah, elçisinin gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Allah dilerse, mutlaka siz Mescid-i Haram´a güven içinde, saçlarınızı tıraş etmiş, (kiminiz de) kısaltmış olarak (ve) korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah, sizin bilmediğinizi bildi, böylece bundan önce size yakın bir fetih (nasib) kıldı.
Ki O, elçilerini hidayetle ve hak din ile, diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Allah yeter.
Muhammed, Allah´ın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah´tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp-isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat´taki vasıfları budur: İncil´deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup-boy atmış (ki bu,) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek,) Onunla kafirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir va´detmiştir.
(Ey Rasûlüm, Mekke’nin ve diğer memleketlerin fethine sebeb olacak Hudeybiye sulhu ile) biz sana gerçekten açık bir zafer verdik.
Öyle ki, (bu yüzden) Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlayıp üzerindeki nimetini, (dinin yücelmesini) tamamlayacak ve seni dosdoğru bir yolda sabit kılacaktır;
Ve emsalsiz bir zafer ile Allah, seni, (düşmanlarına) galib ve üstün getirecektir.
Allah odur ki, imanları üstüne, iman artırsınlar diye, müminlerin kalbine manevî huzuru indirdi. Bütün göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah Alîm’dir= her şeyi bilir, Hakîm’dir= hikmet sahibidir.
(Müminlerin kalblerine, Allah’ın huzur indirmesi), erkek ve kadın bütün müminleri, ebedî olarak içlerinde kalmak üzere, (ağaçları) altından ırmaklar akar cennetlere koymak ve günahlarını onlardan örtmek içindir. İşte bu, Allah katında en büyük bir zaferdir.
Bir de, (Allah peygambere zafer vermez diye) Allah’a kötü zan besliyen erkek ve kadın münafıklarla, erkek ve kadın müşrikleri, - (müminler için bekledikleri) felâket başlarına dönesileri- azaba sokmak içindir. Allah onlara gazab etmiş, lânet etmiş ve kendilerine cehennemi hazırlamıştır. O, ne kötü bir yerdir?...
Evet, göklerin ve yerin bütün orduları Allah’ındır. Allah Azîz’dir= her şeye galibdir, Hakîm’dir= hikmet sahibidir.
Gerçekten biz, seni, (ümmetine) şahid, (cennetle) müjdeleyici, (cehennemle) korkutucu bir peygamber olarak gönderdik;
Ki, (siz insanlar) Allah’a ve Peygamberine iman edesiniz, O’na yardım edesiniz ve O’nu büyük tanıyasınız; Allah’ı da sabah ve akşam tesbih edesiniz.
(Ey Rasûlüm, Hudeybiye gününde Rıdvan biatı ile) gerçekten sana biat edenler, (ölünceye kadar emrine bağlılık ve teslimiyyet sözü verenler), ancak Allah’a biat etmiş olurlar. Allah’ın kuvvet ve yardımı, o biat edenlerin vefa ve sadakatlerinin üstündedir. Onun için kim (biatından, verdiği sözden) cayarsa, ancak kendi aleyhine caymış olur. (Bunun cezası kendine aittir). Kim de Allah’a söz verdiği şeyi yerine getirirse, Allah da ona (yarın kıyamette) büyük bir mükâfat verecektir.
(Henüz iman kalblerinde yerleşmemiş olduğundan Hudeybiye seferinden) geri kalan bazı Bedevî’ler sana şöyle diyeceklerdir: “- Mallarımız ve ailelerimiz bizi, (seninle Hudeybiye seferine çıkmaktan) alıkoydu. Onun için bize mağfiret dile.” Onlar, kalblerinde olmıyan şeyi ağızlarıyla söyliyecekler. (Ey Rasûlüm, sen onlara) de ki:”- Eğer Allah size bir zarar dilerse, yahud size bir fayda dilerse, artık onun dilemesinden sizi kim koruyabilir? Doğrusu Allah bütün yaptıklarınızdan haberdar bulunuyor.
Daha doğrusu siz (ey münafıklar), zannettiniz ki, Peygamber ve müminler bir daha ailelerine dönmiyecekler. Bu zan da kalblerinizde yerleşti. (Allah, Peygambere zafer vermez diye), kötü zanda bulundunuz da helâke düşen bir kavim oldunuz.
Kim Allah’a ve Peygamberine iman etmezse, bilsin ki, biz, kâfirlere kızgın bir ateş hazırlamışızdır.
Bütün göklerin ve yerin mülkü (idare ve tasarrufu) Allah’ındır. Dilediği kimseyi bağışlar, dilediğine de azab eder. Allah Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhametlidir.
Siz (Hayber’den) ganimetler almak için gideceğiniz vakit, o (Hudeybiye seferinden) geri kalanlar şöyle diyecekler: “-Bırakın bizi, arkanızdan gelelim.” Onlar, Allah’ın (kendi aleyhlerine olan) kelâmını, (Hudeybiye seferine katılmıyan Bedevî’leri, bundan böyle başka bir sefere çıkarma, emrini) değiştirmek istiyecekler. De ki: “- Siz, bizim arkamızdan asla gelmiyeceksiniz. Allah, bundan önce hakkınızda böyle buyurdu.” Onlar buna da şöyle diyecekler: “- Hayır bizi kıskanıyorsunuz.” Doğrusu onlar, pek az anlıyan duygusuzlardır.
(Ey Rasûlüm, Hudeybiye seferinden) geri kalan o Bedevî’lere de ki: “- siz yakında çok kuvvetli olan cengâver bir kavimle harb için çağrılacaksınız. Onlarla savaşırsınız, yahud müslüman olurlar (da kurtulurlar). Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Şayed bundan önce yaptığınız gibi, cihaddan dönerseniz, sizi acıklı bir azab ile azablandırır.
(Savaşa çıkmamak hususunda) amaya günah yok, aksağa günah yok, hastaya günah yok. Kim Allah’a ve Rasûlüne itaat ederse, Allah, onu (ağaçları) altından ırmaklar akar cennetlere koyar. Kim de (Allah’a ve Peygambere itaat etmekten) yüz çevirirse, onu acıklı bir azab ile azablandırır.
Hakikaten Allah, (Hudeybiye’de) ağacın altında sana biat etmekte oldukları vakit, o müminlerden razı oldu. Böylece kalblerinde olan sadakatı bildi de, üzerlerine manevî huzuru indirdi. Kendilerine de yakın bir zafer (Hayber’in fethini) verdi.
Bir de ele geçirecekleri (Hayber’deki) bir çok ganimetleri mükâfat verdi. Allah Azîz’dir= her şeye galibdir, Hakîm’dir= hikmet sahibidir.
Allah, size (kıyamete kadar olacak fetihlerden) alacağınız daha bir çok ganimetler vaadetmiştir. Şimdilik bunu (Hayber ganimetini) size peşin vermiş ve insanların ellerini (savaş hususunda) sizden çekmiştir ki, müminlere bir ibret olsun ve sizi doğru bir yola çıkarsın, (Allah’ın lütûf ve ihsanına olan güveninizi artırsın).
Size, henüz elinizin ermediği diğer ganimetler de vermiştir. Fakat Allah onları ilmi ile kuşatmıştır. Allah ise her şeye kadirdir.
Eğer (Mekke halkından olan) o kâfirler, (Hudeybi’yede andlaşma yapmayıb) sizinle çarpışsaydılar, mutlaka arkalarını döneceklerdi (perişan olacaklardı). Sonra da ne onları koruyacak bir dost, ne de bir yaradımcı bulamıyacaklardı.
Allah’ın öteden beri olagelen sünneti böyledir. Allah’ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın.
Allah O’dur ki, sizi, Mekke vadisinde kâfirlere karşı sizi zafere erdirdikten sonra, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekti (birbirinizle savaşmadınız). Allah bütün yaptıklarınızı görendir.
Onlar (Mekke’liler), o kimselerdir ki, Peygamberi inkâr ettiler ve (Kâbe’ye hediye edilmek üzere alıkonub) bekletilmekte olan kurbanlıkları (kesim) yerine ulaşmaktan engellediler. Eğer kendilerini tanımadığınız (Mekkeli kâfirler arasındaki) bir takım mümin erkeklerle mümin kadınları bilmemezlikten çiğneyib o yüzden size bir vebal gelecek olmasaydı, (Allah, size, Mekke’nin fethi için müsaade buyururdu). Allah’ın, Mekke’deki müminleri koruması, dilediği kimseyi rahmetine koymak içindir. Eğer onlar (Mekkedeki müminler, kâfirlerden) ayrılsalardı, onlardan kâfir bulunanları acıklı bir azab ile azablandırırdık.
Hani o kâfir olanlar, kalblerindeki taassuba= cahiliyyet gayretine sarıldıkları sıra; Allah, Rasûlünün ve müminlerin üzerine manevî huzuru indirmişti. Onlara takvâ kelimesini (şehadet ve tevhid sözünü) de ilham etmişti. Onlar da buna lâyık ve ehil idiler. Allah her şeyi kemal üzre bilendir.
And olsun ki Allah, gerçekten Peygamberine o rüyayı hak olarak doğru gösterdi. And olsun ki, İnşaallah emniyet içinde bulunan kimseler olarak başlarınızı traş etmiş ve kısaltmış olduğunuz halde korkmazsınız mutlaka Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Fakat Allah sizin bilmediğiniz şeyleri bildi de Mekke fethinden önce, yakın bir fetih (Hayber fethini) yaptı. (Hz. Peygamber Hudeybiye seferine çıkmazdan önce bir rüya görmüş ve emniyet içerisinde umre haccını ifa edeceklerini ashab-ı kirama bildirmişlerdi. Fakat Mekke’nin fethi ertesi yıla kalınca, imanı zayıf bazı kimseler “münafıklar” dedi koduya başladılar. Bunun üzerine bu ayet-i kerime nazil olmuştur.)
O’dur ki, peygamberini hidayet ve hak din ile gönderdi; Onu bütün dinlere üstün kılmak için... Buna şahid olarak da Allah yeter.
MUHAMMED (s.a.v.) Allah’ın peygamberidir. O’nun beraberinde bulunanlar (ashab-ı kiram), kâfirlere karşı çok şiddetli, kendi aralarında gayet merhametlidirler. Onları, rükû ve secde eder halde (namaz kılarken) Allah’dan sevab ve rıza istediklerini görürsün. Secde eserinden (çok namaz kılmaları yüzünden meydana gelen) nişanları yüzlerindedir. İşte onların Tevrat’daki vasıfları budur. İncil’deki vasıfları da şu: Onlar, filizini çıkarmış bir ekine benzerler. Derken o filizi kuvvetlendirmiş de kalınlaşmı, nihayet gövdeleri üzerinde doğrulub kalkmış; ekincilerin hoşuna gidiyor. (İşte ashab-ı kiram da böyle olmuştur. Bidayette azlıktılar, sonra çoğalıb kuvvetlendiler ve güzel bir cemiyyet meydana getirdiler). Bu teşbih, kâfirleri ashabla öfkelendirmek içindir. O iman edip salih âmeller işliyenlere, (ashaba), Allah bir mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.
Allah boylece, senin gecmis ve gelecek gunahlarini bagislar, sana olan nimetini tamamlar, seni dogru yola eristirir.
Boylece sana, kimsenin guc yetiremiyecegi bir sekilde yardim eder.
Inananlarin, imanlarini kat kat artirmalari icin, kalblerine guven indiren O´dur. Goklerdeki ve yerdeki ordular Allah´indir. Allah bilendir, Hakim olandir.
Inanan erkek ve kadinlari, icinde temelli kalacaklari, iclerinden irmaklar akan cennetlere koyar, onlarin kotuluklerini orter. Allah katinda buyuk kurtulus iste budur.
Inananlara yardim etmez diye Allah´a kotu sanida bulunan ikiyuzlu erkek ve kadinlara, puta tapan erek ve kadinlara Allah azabetsin; kotu sanilari kendi baslarina gelsin! Allah onlara gazabetmis onlari lanetlemis ve cehennemi kendilerine hazirlamistir. Ne kotu donus yeridir!
Goklerdeki ve yerdeki ordular Allah´indir. Allah guclu olandir. Hakim olandir.
(8-9) Dogrusu seni sahit, mujdeci ve uyarici olarak gonderdik. Ey insanlar, siz de Allah´a ve peygamberine inananasiniz, ona yardim edesiniz, O´na saygi gosteresiniz ve O´nu sabah aksam tesbih edesiniz.
(8-9) Dogrusu seni sahit, mujdeci ve uyarici olarak gonderdik. Ey insanlar, siz de Allah´a ve peygamberine inananasiniz, ona yardim edesiniz, O´na saygi gosteresiniz ve O´nu sabah aksam tesbih edesiniz.
suphesiz sana bas egerek ellerini verenler, Allah´a bas egip el vermis sayilirlar. Allah´in eli onlarin ellerinin ustundedir. Verdigi bu sozden donen, ancak kendi aleyhine donmus olur. Allah´a verdigi sozu yerine getirene, Allah buyuk ecir verecektir.*
Bedevilerin savastan geri kalmis olanlari, sana: «Bizi mallarimiz ve ailelerimiz alikoydu. Allah´tan bizim bagislanmamizi dile» diyecekler. Dilleriyle, gonullerinde bulunmayani soylerler; de ki: «Allah size bir zarar gelmesini dilerse, yahut bir fayda elde etmenizi dilerse, O´na karsi kimin gucu bir seye yeter? Kaldi ki, Allah yaptiklarinizdan haberdardir.»
Aslinda siz, Peygamberin ve inananlarin, ailelerine bir daha donmeyeceklerini sanmistiniz. Bu, gonullerinize guzel gorunmustu de kotu sanida bulunmustunuz. Hayirsiz bir topluluk oldunuz.
Allah´a ve peygamberine kim inanmamissa bilsin ki, suphesiz Biz, inkarcilar icin cilgin alevli cehennemi hazirlamisizdir.
Goklerin ve yerin hukumranligi Allah´indir. O, diledigini bagislar, diledigine azabeder. Allah bagislayandir, merhamet edendir.
Savastan geri kalmis olanlar, siz ganimetleri almaya giderken: «Birakin, biz de sizinle gelelim» diyeceklerdir. Onlar Allah´in sozunu degistirmek isterler. De ki: «Bize uymayacaksiniz; Allah sizin icin onceden boyle buyurmustur.» Size: «Hayir, bizi cekemiyorsunuz» diyecekler. Aksine, kendileri ancak pek az soz anlayan kimselerdir.
Bedevilerden geri kalmis olanlara de ki: «Guclu kuvvetli bir millete karsi, onlar musluman olana kadar savasmaya cagrilacaksaniz; eger itaat ederseniz Allah size guzel ecir verir, ama daha once dondugunuz gibi yine donecek olursaniz sizi can yakan bir azaba ugratir.»
Ama, gozleri gormeyen kimse savasa gelmezse ona bir sorumluluk yoktur; topala ve hastaya da sorumluluk yoktur. Kim Allah´a ve peygamberine itaat ederse, Allah onu, iclerinden irmaklar akan cennetlere koyar. Kim yuz cevirirse, onu can yakici azaba ugratir. *
(18-19) Allah inananlardan, agac altinda sana bas egerek el verirlerken, and olsun ki hosnut olmustur. Gonullerinde olani da bilmis, onlara guvenlik vermis, onlara yakin bir zafer ve ele gecirecekleri bol ganimetler bahsetmistir. Allah, guclu olandir, Hakim olandir.
(18-19) Allah inananlardan, agac altinda sana bas egerek el verirlerken, and olsun ki hosnut olmustur. Gonullerinde olani da bilmis, onlara guvenlik vermis, onlara yakin bir zafer ve ele gecirecekleri bol ganimetler bahsetmistir. Allah, guclu olandir, Hakim olandir.
Allah size, ele gecireceginiz bol bol ganimetler vadetmistir. Inananlar icin bir belge olmasi, sizi dogru yola eristirmesi icin bunlari size hemen vermis ve insanlarin size uzanan ellerini onlemistir.
Bundan baska, sizin gucunuzun yetmedigi fakat Allah´in sizin icin sakladigi ganimetler de vardir. Allah her seye Kadir olandir.
Inkar edenler sizinle savassalardi yuzgeri doneceklerdi. Sonra bir dost ve yardimci da bulamayacaklardi.
Sizi onlara ustun kildiktan sonra, Mekke bolgesinde, onlarin ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan geri tutan, savasi onleyen O´dur. Allah yaptiklarinizi gorendir.
Onlar inkar edenlerdir, sizi Mescidi Haram´i ziyaretten ve bagli kurbanlari yerlerine gitmekten alikoyanlardir. Eger, oradaki henuz tanimadiginiz inanmis erkeklerle inanmis kadinlari bilmeyerek ezmek suretiyle uzuntuye kapilmaniz ihtimali olmasaydi Allah savasi onlemezdi. Allah, dilediklerine rahmet etmek icin boyle yapmistir. Eger inananlarla inkarcilar birbirinden ayrilmis olsalardi, inkar edenleri can yakici bir azaba ugratirdik.
Inkar edenler, gonullerindeki cahiliyye caginin asabiyet atesini ateslendirdiklerinde, Allah, peygamberine ve inananlara huzur indirdi; onlarin takva sozunu tutmalarini sagladi. Onlar, bu soze layik ve ehil kimselerdi. Allah her seyi bilmektedir.*
And olsun ki Allah, peygamberinin ruyasinin gercek oldugunu tasdik eder. Ey inananlar! Siz, Allah dilerse, guven icinde, baslarinizi tiras etmis veya saclarinizi kisaltmis olarak, korkmadan Mescidi Haram´a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediginizi bilir. Size, bundan baska, yakin zamanda bir zafer verecektir.
Butun dinlerden ustun kilmak uzere, peygamberini, dogruluk rehberi Kuran ve hak din ile gonderen O´dur. sahit olarak Allah yeter.
Muhammed Allah´in elcisidir. Onun beraberinde bulunanlar, inkarcilara karsi sert, birbirlerine merhametlidirler. Onlari rukua varirken, secde ederken, Allah´tan lutuf ve hosnudluk dilerken gorursun. Onlar, yuzlerindeki secde izi ile taninirlar. Iste bu, onlarin Tevrat´ta anlatilan vasiflaridir. incil´de de soyle vasiflandirilmislardi: Filizini cikarmis, onu kuvvetlendirmis, kalinlasmis, govdesi uzerine dikilmis, ekincilerin hosuna giden ekin gibidirler. Allah boylece bunlari cogaltip kuvvetlendirmekle inkarcilari ofkelendirir. Allah, inanip yararli isler isleyenlere, bagislama ve buyuk ecir vadetmistir. *
Şüphesiz ki, biz, senin için açık bir fetih (zafer ve başarı yolunu) açtık.
(Bu da) Allah´ın, senin geçmiş ve gelecek kusurlarını bağışlaması, sana olan nîmetini tamamlaması, seni dosdoğru yola iletmesi;
Ve Allah´ın sana çok şerefli, çok parlak bir yardımda bulunması içindir.
İmânlarıyla birlikte kat kat imân artırsınlar diye mü´minlerin kalblerine güven ve sükûnet indirdi. Göklerin ve yerin orduları Allah´ındır. Allah hep bilendir ve hikmet sahibidir.
(Bu da) Allah´ın, mü´min erkeklerle mü´min kadınları, altlarından ırmaklar akan içinde devamlı kalacakları Cennetlere sokmak ; günah ve kusurlarını örtüp bağışlamak içindir. Bu, Allah katında büyük bir kurtuluş ve başarıdır.
Hem de Allah hakkında kötü zanda bulunan ikiyüzlü dönek erkekleri ve kadınları; Allah´a ortak koşan erkek ve kadınları azaba uğratmak içindir. Çevirdikleri o kötü zan başla rina dönsün!.. Allah, onlara gazab etmiş, onları lânetlemiştir. Ayrıca onlara Cehennem´i hazırlamıştır. Orası ne kötü varış yeridir!
Göklerin ve yerin orduları Allah´ındır. Allah çok güçlüdür, çok üstündür ve yegâne hikmet sahibidir.
Şüphesiz ki biz, seni şâhid, müjdeci ve uyarıcı bir peygamber olarak gönderdik.
Ki, (siz insanlar da) Allah´a ve Peygamber´ine imân edesiniz; O´nu destekleyip yardımcı olasınız; O´na saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah´ı tesbîh edesiniz..
(Ey Peygamber!) Şüphesiz ki sana bîat (bey´at) edenler, ancak Allah´a bîat ediyorlardır. Allah´ın eli (kudret ve rahmeti) onların ellerinin üstündedir. Artık kim verdiği sözü bozarsa, ancak kendi aleyhine bozar. Kim de Allah´a karşı verdiği sözü yerine getirirse, Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.
Bedevilerden (savaşa katılmayıp) geri kalanlar ise, «bizi mallarımız ve ailemiz oyaladı. Bizim için bağışlanma dile..» diyecekler. Onlar kalblerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Eğer Allah sizi bir zarara uğratmayı dilerse veya size bir yarar sağlamak isterse, O´na karşı kim bir şey yapmaya güç bulabilir ? Elbette Allah yaptıklarınızdan haberlidir.
Hayır, siz, Peygamberle mü´minlerin ailelerine bir daha dönemiyeceklerini sanmıştınız. Bu, kalblerinizde size çok cazip görünmüştü de kötü zanda bulunmuştunuz ve yok olmaya yüztutan bir kavim olmuştu nuz.
Kim Allah´a ve Peygamberine imân etmezse, elbette biz, kâfirlere alevleri köpüren bir ateş hazırladık.
Göklerin ve yerin mülkü-saltanatı Allah´ındır. Dilediği kimseyi bağışlar, dilediği kimseye azâb eder Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
(Savaşa katılmayıp) geri kalanlar, siz ganimetleri almaya gittiğiniz vakit, bırakın biz de peşinizden gelelim, derler; onlar, Allah´ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: Peşimize takılıp gelmeyeceksiniz. Allah, sizin için daha önce böyle buyurdu. Onlar, «hayır siz bizi kıskanıyorsunuz,» diyecekler. Bilâkis, kendileri çok az anlayan kimselerdir..
Bedevilerden geri kalanlara de ki: İleride siz güçlü savaşçı bir milletle savaşmaya çağrılacaksınız; ya İslâm´a girmeyi kabul edecekler, değilse onlarla vuruşacaksınız. O takdirde eğer (çağrıya evet deyip Peygamber´e) itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Daha önce arka döndüğünüz gibi dönerseniz, Allah sizi elem verici bir azâb ile azâblandırır.
Gözleri kör olan kimseye (savaşa katılmadığından dolayı) bir günah yoktur. Topal ve hastaya da bu hususta günah yoktur. Kim, Allah´a ve Peygamberine itaat ederse, Allah, onu altlarından ırmaklar akan Cennetlere koyar; kim de yüzçevirirse, onu da elem verici bir azaba uğratır.
(18-19) And olsun ki, Allah, o ağaç altında sana bey´at eden mü´minlerden razı oldu ; onların kalblerindekini (iyi niyet ve samimiyetlerini) bildi de bunun için üzerlerine güven ve sükûnet indirdi ve onlara çok yakın bir fethi (müyesser kılmakla başarıyı) ve ele geçirecekleri birçok ganimetleri lâyık gördü. Allah çok üstündür, çok güçlüdür, hikmet sahibidir.
(18-19) And olsun ki, Allah, o ağaç altında sana bey´at eden mü´minlerden razı oldu ; onların kalblerindekini (iyi niyet ve samimiyetlerini) bildi de bunun için üzerlerine güven ve sükûnet indirdi ve onlara çok yakın bir fethi (müyesser kılmakla başarıyı) ve ele geçirecekleri birçok ganimetleri lâyık gördü. Allah çok üstündür, çok güçlüdür, hikmet sahibidir.
Allah, size, ele geçireceğiniz birçok ganimetleri va´detmiştir. Bunu şimdilik size hemen verdi; insanların elini sizden çekti ki mü´minler için açık bir belge ve isbatlayıcı bir delil olsun ve sizi dosdoğru yola eriştirsin.
Size başka ganimetler de va´detti ki, onlara henüz kudretiniz yetmemektedir ki, gerçekten Allah, o ganimetleri (ilmiyle kudretiyle) kuşatmıştır. Allah´ın kudreti her şeye yeter.
Kâfir olanlar, sizinle savaşacak olsalardı, arkalarını dönüp kaçarlardı ; sonra da ne bir dost ve sahip çıkan, ne de bir yardımcı bulabilirlerdi.
Allah´ın, öteden beri gelip geçenler hakkındaki câri sünnetidir bu.. Sen artık Allah´ın sünnetinde hiçbir değişme bulamazsın..
Size, onlara karşı zafer sağladıktan sonra Mekke sınırları içinde onların ellerini sizden çeken, sizin de ellerinizi onlardan çeken O´dur. Allah yaptıklarınızı görüp bilendir.
İnkârda ısrar edip sizi Mescid-i Haram´dan alıkoyanlar, hediyelik kurbanlarınızı yerine ulaştırmanıza engel olanlar, onlardır. Eğer (içlerinde) sizin bilip tanıyamadığınız mü´min erkekleri ve mü´min kadınları bilmeden çiğnemeniz ve bu yüzden size vebal, üzüntü ve sıkıntı gelmesi söz konusu olmasaydı, (elbette aranızda bir savaş meydana gelirdi). (Bu da) Allah´ın dilediği kimseyi rahmetine sokması içindir. Eğer onlar (o mü´min erkek ve kadınlar) diğerlerinden seçilip ayrılsalardı, onlardan küfre sapanları elem verici bir azaba uğratırdık.
Hani o inkâra sapanlar kalblerinde Cahiliyye Devri´nin gurur ve taassubunu alevlendirdikleri zaman Allah, Peygamberi ve mü´minler üzerine güven, huzur ve kalb sükûneti indirdi de onlara takva sözünü gerekli kıldı. Zaten onlar bu söze daha lâyık ve ehil idiler. Allah her şeyi bilendir.
And olsun ki, Allah, Peygamberine o rüyayı hakk ile doğru gösterdi : Şanıma yemin olsun ki, elbette —Allah dilerse— güven içinde başlarınızı tıraş etmiş veya kırkmış bir halde korkmadan Mescid-i Harâm´a gireceksiniz. O, sizin bilmediğinizi bilir ve ondan önce (veya sonra) yakın bir fetih verdi (veya verecek).
Peygamberini doğru yol üzere ve hakk din ile, diğer bütün dinlere üstün kılmak için gönderen O´dur. Şâhid olarak Allah yeter.
Muhammed, Allah´ın Peygamberidir. O´nunla beraber bulunanlar, kâfirlere karşı çok çetin ve serttirler; kendi aralarında birbirlerine karşı merhametlidirler. Onları, rükû´ edenler, secde edenler olarak görürsün; Allah´ın geniş lûtfunu, bol ihsanını arzu ederler. Alâmetleri, yüzlerindeki secdeden oluşan izdir. İşte bu onların Tevrat´taki misâlleridir. İncil´deki misâlleri ise, filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş derken kalınlaşmış da sapı üzerinde doğrulmuş, (öyle ki) ziraatçilerin hayranlığını çeken bir ekin gibidir. (Bu da) Allah´ın kâfirleri öfkelendirmesi içindir. Allah, imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanlara çok bağışlama ve büyük bir mükâfat va´detmiştir.
(2-3) Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin.
(2-3) Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin.
O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Bütün bunlar Allah’ın; inanan erkek ve kadınları, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetlere koyması, onların kötülüklerini örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir başarıdır.
Bir de, Allah’ın, hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah’a ortak koşan erkeklere ve Allah’a ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Kötülük girdabı onların başına olsun! Allah onlara gazap etmiş, onları lânetlemiş ve kendilerine cehennemi hazırlamıştır. Orası ne kötü bir varış yeridir!
Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz seni bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
Ey insanlar! Allah’a ve Peygamberine inanasınız, ona yardım edesiniz, ona saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah’ı tespih edesiniz diye (Peygamber’i gönderdik.)
Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir.
Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanları sana, “Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu; Allah’tan bizim için af dile” diyecekler. Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: “Allah, sizin bir zarara uğramanızı dilerse, yahut bir yarar elde etmenizi dilerse, O’na karşı kimin bir şeye gücü yeter? Hayır, Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”
(Ey münafıklar!) Siz aslında, Peygamberin ve inananların bir daha ailelerine geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu, sizin gönüllerinize güzel gösterildi de kötü zanda bulundunuz ve helâki hak eden bir kavim oldunuz.
Kim Allah’a ve Peygambere inanmazsa bilsin ki, şüphesiz biz, inkârcılar için alevli bir ateş hazırladık.
Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine ceza verir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Savaştan geri bırakılanlar, siz ganimetleri almaya giderken, “Bırakın biz de sizinle gelelim” diyeceklerdir. Onlar Allah’ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: “Siz bizimle asla gelmeyeceksiniz. Allah, önceden böyle buyurmuştur.” Onlar, “Bizi kıskanıyorsunuz” diyeceklerdir. Hayır, onlar pek az anlarlar.
Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanlarına de ki: “Siz, güçlü kuvvetli bir kavme karşı teslim oluncaya kadar savaşmaya çağrılacaksınız. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönerseniz, Allah sizi elem dolu bir azaba uğratır.”
Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. (Bunlar savaşa katılmak zorunda değillerdir.) Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, onu elem dolu bir azaba uğratır.
(18-19) Şüphesiz Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken inananlardan hoşnut olmuştur. Gönüllerinde olanı bilmiş, onlara huzur, güven duygusu vermiş ve onlara yakın bir fetih ve elde edecekleri birçok ganimetler nasip etmiştir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
(18-19) Şüphesiz Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken inananlardan hoşnut olmuştur. Gönüllerinde olanı bilmiş, onlara huzur, güven duygusu vermiş ve onlara yakın bir fetih ve elde edecekleri birçok ganimetler nasip etmiştir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Allah, size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir. Şimdilik bunu size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir. (Allah, böyle yaptı) ki, bunlar mü’minler için bir delil olsun, sizi de doğru bir yola iletsin.
Henüz elde edemediğiniz, fakat Allah’ın, ilmiyle kuşattığı başka (kazançlar) da vardır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
İnkâr edenler sizinle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçarlar, sonra da ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilirlerdi.
Allah’ın öteden beri işleyip duran kanunu (budur). Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.
O, Mekke’nin göbeğinde, sizi onlara karşı üstün kıldıktan sonra, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir.
Onlar, inkâr edenler ve sizi Mescid-i Haram’ı ziyaretten ve (ibadet amacıyla) bekletilen kurbanlıkları yerlerine ulaşmaktan alıkoyanlardır. Eğer, oradaki henüz tanımadığınız inanmış erkeklerle, inanmış kadınları bilmeyerek ezmeniz ve böylece size bir eziyet gelecek olmasaydı, (Allah, Mekke’ye girmenize izin verirdi). Allah, dilediğini rahmetine koymak için böyle yapmıştır. Eğer, inananlarla inkârcılar birbirinden ayrılmış olsalardı, onlardan inkâr edenleri elem dolu bir azaba uğratırdık.
Hani inkâr edenler kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah ise, Peygamberine ve inananlara huzur ve güvenini indirmiş ve onların takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) sözünü tutmalarını sağlamıştı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil idiler. Allah, her şeyi hakkıyla bilmektedir.
Andolsun, Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi.
O, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. (Allah) o hak dini bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı). Şahit olarak Allah yeter.
Muhammed, Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat’ta ve İncil’de anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler. Allah, kendileri sebebiyle inkârcıları öfkelendirmek için onları böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.
Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir.
Ve sana şanlı bir zaferle yardım eder.
İmanlarını bir kat daha arttırsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O´dur. Göklerin ve yerin orduları Allah´ındır. Allah bilendir, her şeyi hikmetle yapandır.
(Bütün bu lütuflar) mümin erkeklerle mümin kadınları, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.
(Bir de bunlar) Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah´a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Müslümanlar için bekledikleri kötülük çemberi başlarına gelsin! Allah onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!
Göklerin ve yerin orduları Allah´ındır. Allah azîzdir, hakîmdir.
Şüphesiz biz seni, şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
Ta ki (ey müminler!) Allah´a ve Resûlüne iman edesiniz, Resûlüne yardım edesiniz, O´na saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah´ı tesbih edesiniz.
Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah´a biat etmektedirler. Allah´ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.
Bedevîlerden geri kalmış olanlar, sana diyecekler ki: «Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah´tan bizim bağışlanmamızı dile.» Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O´na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Kaldı ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Aslında siz Peygamberin ve müminlerin ailelerine bir daha dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve helâki hak etmiş bir topluluk oldunuz.
Kim Allah´a ve Resûlüne iman etmezse bilsin ki biz, kâfirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.
Göklerin ve yerin mülkü Allah´ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine ceza verir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
Siz ganimetleri almak için gittiğinizde seferden geri kalanlar: Bırakın, biz de arkanıza düşelim, diyeceklerdir. Onlar, Allah´ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: «Siz asla bizim peşimize düşmeyeceksiniz! Allah daha önce sizin için böyle buyurmuştur.» Onlar size: Hayır, bizi kıskanıyorsunuz, diyeceklerdir. Bilâkis onlar, pek az anlayan kimselerdir.
Bedevîlerden (seferden) geri kalmış olanlara de ki: Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla, teslim oluncaya kadar savaşacaksınız. Eğer emre itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır.
Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. (Bunlar savaşa katılmak zorunda değildirler.) Kim Allah´a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa, onu acı bir azaba uğratır.
Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir.
Yine onları elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükâfalandırdı. Allah üstündür, hikmet sahibidir.
Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimet vâdetmiştir. (Bu ganimetlerden) işte şunları hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki bu, müminlere bir işaret olsun ve sizi dosdoğru yola iletsin.
Henüz elde edemediğiniz başka ganimetler de vardır ki, onlar Allah´ın bilgi ve kudreti dahilindedir. Allah, her şeye kadirdir.
Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı, arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı.
Allah´ın, öteden beri süregelen kanunu budur. Allah´ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.
O sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, Mekke´nin içinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı görendir.
Onlar, inkâr eden ve sizin Mescid-i Haram´ı ziyaretinizi ve bekletilen kurbanların yerlerine ulaşmasını menedenlerdir. Eğer (Mekke´de) kendilerini henüz tanımadığınız mümin erkeklerle mümin kadınları bilmeyerek çiğnemeniz sebebiyle üzüntüye kapılmanız ihtimali olmasaydı (Allah savaşı önlemezdi). Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan inkâr edenleri elemli bir azaba çarptırırdık.
O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi, onların takvâ sözünü tutmalarını sağladı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.
Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram´a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi.
Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O´dur. Şahit olarak Allah yeter.
Muhammed Allah´ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah´tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat´taki vasıflarıdır. İncil´deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfat vâdetmiştir.
Allah, senin geçmiş ve gelecek kusurlarını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola iletsin diye.
Ve Allah, eşsiz bir şanlı zafer ile sana yardım etsin.
İmanlarına iman katsınlar diye inananların kalplerine o güveni indiren O´dur. Öyle ya, Allah´ındır bütün o göklerin ve yerin orduları. Allah herşeyi bilendir, hikmet sahibidir.
Mü´min erkekleri ve mü´min kadınları, sonsuz olarak içinde kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere koyması ve günahlannı silip bağışlaması için. Bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.
Ve Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkekleri , münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları, o kötülük girdabı başlarına dönesiceleri azaba uğratsın diye. Allah, onlara gazap etmiş, la´net etmiş ve kendilerine cehennemi hazırlamıştır. Ona gidiş de ne kötüdür!
Allah´ındır göklerin ve yerin bütün orduları ve Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.
Doğrusu Biz seni hem bir şahit, hem bir müjdeci, hem de bir uyarıcı olarak gönderdik.
Allah´a ve peygamberine inanasınız da bunu takviye edip onurlandırarak O´na sabah akşam tesbih edesiniz diye.
Her halde sana biat edenler ancak Allah´a biat etmiş olurlar. Allah´ın eli (kudreti) onların elleri üstündedir. Onun için her kim cayarsa yalnızca kendi aleyhine caymış olur. Her kim de Allah´a verdiği sözü yerine getirirse O da ona yarın büyük bir mükafat verecektir.
Bedevilerden (savaştan) geri bırakılanlar yakında sana: «Bizleri mallarımız ve ailelerimiz oyaladı, onun için bize bağışlama dile!» diyeceklerdir. Kalplerinde olmayan şeyi ağızlarıyla söyleyecekler. De ki: «Eğer Allah sizi bir zarara uğratmayı dilerse veya size bir yarar sağlamayı dilerse Allah´a karşı kim birşey yapabilir? Doğrusu Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.»
Doğrusu siz, peygamberin ve müminlerin asla ailelerine dönemeyeceklerini sandınız; bu, kalplerinizde allandı pullandı ve kötü zanna düştünüz de düşkün blr topluluk oldunuz.
Her kim Allah´a ve peygamberine inanmazsa, bilsin ki, Biz kafirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.
Göklerin ve yerin mülkü Allah´ındır; dilediği kimseyi bağışlar, dilediğine de azap eder. Allah, çok bağışlayandır, merhamet sahibidir.
Sizler bir takım ganimetleri almaya gittiğinizde o geri bırakılanlar yakında diyecekler: «Bırakın bizi, arkanızdan gelelim!» Onlar Allah´ın sözünü değiştirmek isteyecekler. De ki: «Siz asla bizim arkamızdan gelmeyeceksiniz; hakkınızda bundan önce Allah böyle buyurdu.» Ona da diyecekler ki: «Hayır, bizi kıskanıyorsunuz!» Hayır onlar, ince anlamaz, anlayışları az kimselerdir.
O (savaştan) geri bırakılan bedevilere de ki: «Siz, ileride çok zorlu savaşçı bir toplulukla savaşmaya çağrılacaksınız. Onlarla savaşırsınız, yahut müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükafat verir ve eğer bundan önce yaptığınız gibi aksine giderseniz sizi acı bir azaba çarptınr.
Köre sorumluluk yoktur, aksağa sorumluluk yoktur, hastaya da sorumluluk yoktur. Bununla beraber, her kim Allah´a ve peygamberine itaaat ederse, onu altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de aksine giderse onu da acı bir azap ile cezalandırır.
Gerçekten o ağacın altında sana biat ederlerken O, müminlerden razı oldu. Onların kalplerindekini bildi de üzerlerine o güveni indirdi ve onları bir yakın fetih ile ödüllendirdi.
Ve onları alacakları bir çok ganimetlerle de ödüllendirdi. Allah, çok güçlüdür. hikmet sahibidir.
Allah, size bir çok ganimetler va´d buyurdu, onları alacaksınız. Şimdilik bunu size peşin verdi ve sizden o insanların ellerini çekti ki inananlara bir delil olsun ve sizi doğru bir caddeye çıkarsın.
Henüz elinizin ermediği, fakat Allah´ın (bilgisi ile) kuşattığı bir diğerini daha (vaad buyurdu). Allah, her şeye gücü yetendir.
Eğer o küfredenler sizinle çarpışsaydılar, mutlaka arkalarını döneceklerdi, sonra da ne bir koruyucu bulabileceklerdi, ne de bir yardımcı.
Allah´ın öteden beri süregelen kanunu (budur). Allah´ın o kanununda asla bir değişiklik de bulamazsın.
O, Mekke deresinde, onlara karşı size zafer vermişken onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendi. Allah, yaptıklarınızı görendir.
Onlar, o küfredip de sizi Mescidi Haram´dan alıkoyanlar ve durdurulmakta olan kurbanlık hediyeleri yerine varmaktan men´eden kimselerdir. Eğer kendilerini tanımadığınız bir takım inanan erkeklerle inanan kadınları bilmeyerek çiğneyip de o yüzden şanınıza bir leke dokunması ihtimali olmasaydı (Allah size fetih için izin verirdi). Allah dilediğini rahmetine koyacağı için, eğer çekilebilselerdi elbette içlerinden o küfredenleri acı bir azaba uğratırdık.
O küfredenler kalplerinde o taassubu, cahiliye taassubunu kaynattığı sırada Allah, peygamberinin ve mü´minlerin üzerine sükunet ve güvenini indirdi, onlara kelime-i takvayı (barış antlaşmasını) yükledi. Zaten onlar, buna layık ve ehliyetli idiler. Allah, herşeyi bilendir.
Andolsun ki, Allah gerçekten peygamberine o rüyayı hakkıyla doğru gösterdi, Şanıma yemin ederim ki, İnşaallah Mescid-i Haram´a güvenlik içinde başlarınızı kazıtarak, kırkarak korkusuzca gireceksiniz! Ancak O, sizin bilmediğiniz şeyleri bildi de ondan önce yakın bir fetih verdi.
O´dur peygamberini hidayet rehberi ve hak dini ile gönderen; onu her dinin üstüne çıkarmak için şahit olarak da Allah yeter!
Muhammed, Allah´ın peygamberidir. Onun beraberindekiler ise, kafirlere karşı çok çetin, kendi aralarında son derece merhametlidirler. Onları cemaatle rükü ve secde ederek, Allah´ın lütfunu ve hoşnutluğunu dilerken görürsün. Nişanları yüzlerindedir secde eserinden. Bu onların Tevrat´taki misalleri, İncil´deki misalleri ise, kendileriyle kafirleri öfkelendirmesi için, filizini çıkarmış, onu güçlendirmiş sonra kalınlaşıp sapı üzerine dimdik doğrulmuş, çiftçilerin hoşuna giden bir ekin gibidir. Onlardan iman edip de iyi iyi işler yapanlara Allah hem bir bağışlama vaad buyurdu hem de büyük bir mükafat.
Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru yola iletir.
Ve sana Allah, şanlı bir zaferle yardım eder.
İmanlarına iman katsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O´dur. Göklerin ve yerin orduları Allah´ındır. Allah bilendir, herşeyi hikmetle yapandır.
Mümin erkeklerle mümin kadınları, içinde ebedi kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.
Ve o Allah hakkında kötü zanda bulunan münâfık erkeklere ve münâfık kadınlara, Allah´a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Kötülük onların başlarına gelmiştir. Allah onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!
Göklerin ve yerin orduları Allah´ındır. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Şüphesiz biz seni, şâhit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
Ki, Allah´a ve Resulüne iman edesiniz ve bunu takviye edip, O´na saygı gösteresiniz ve sabah akşam O´nu tesbih edesiniz.
Herhalde sana bey´at edenler ancak Allah´a bey´at etmektedirler. Allah´ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah´a verdiği ahde vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.
yakında a´râbilerden geri kalmış olanlar sana diyecekler ki, «Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah´tan bizim bağışlanmamızı dile.» Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O´na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Hayır! Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Aslında siz Peygamber ve müminlerin, ailelerine geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve helâki hak etmiş bir topluluk oldunuz.
Kim Allah´a ve Rasulüne iman etmezse şüphesiz biz, kâfirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.
Göklerin ve yerin mülkü Allah´ındır. O, dilediğini bağışlar dilediğini azaplandırır. Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir.
Siz ganimetleri almak için gittiğinizde geri kalanlar: «Bırakın biz de arkanıza düşelim.» diyeceklerdir. Onlar, Allah´ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: Siz bizimle gelemeyeceksiniz. Allah daha önce böyle buyurmuştur. Onlar size: «Bizi kıskanıyorsunuz.» diyeceklerdir. Bilakis onlar, pek az anlayan kimselerdir.
A´rabilerin geri bırakılmış olanlarına de ki: Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla savaşırsınız veya müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır.
Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. Bununla beraber kim Allah´a ve peygamberine itâat ederse, Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa, onu acı bir azaba uğratır.
Andolsun o ağacın altında (Hudeybiye´de) sana bey´at ederlerken Allah, müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş onlara güven indirmiş ve onları pek yakın bir fetih ile mükâfatlandırmıştır.
Allah onları elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükâfatlandırdı. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir. Bunu size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki bu, müminlere bir işaret olsun ve Allah sizi doğru yola iletsin.
Bundan başka sizin güç yetiremediğiniz, ama Allah´ın sizin için kuşattığı ganimetler de vardır. Allah herşeye kâdirdir.
Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı.
Allah´ın öteden beri gelen kanunu budur. Allah´ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.
O sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke´nin göbeğinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı görendir.
Onlar inkâr eden ve sizin Mescid-i Haram´ı ziyaretinizi ve bekletilen kurbanların yerlerine ulaşmasını men edenlerdir. Eğer kendilerini henüz tanımadığınız mümin erkeklerle, mümin kadınları bilmeyerek ezmek suretiyle bir vebalin altında kalmanız ihtimali olmasaydı, Allah savaşı önlemezdi. Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan inkâr edenleri elemli bir azaba çarptırırdık.
O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, câhiliyet taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi. Onları takva sözü üzerinde durdurdu. Zaten onlar buna pek layık ve ehil kimselerdi. Allah herşeyi bilendir.
Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram´a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinzi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi.
Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O´dur. Şahit olarak Allah yeter.
Muhammed Allah´ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûa varırken secde ederken görürsün. Allah´tan lütuf ve rıza isterler. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır. Bu, onların Tevrat´taki vasıflarıdır. İncil´deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ziraatçıların da hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.
Allah böylece, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar, seni doğru yola iletir.
Ve sana şanlı bir zaferle yardım eder.
İnananların, imanlarını kat kat artırmaları için, kalblerine güven indiren O´dur. Göklerdeki ve yerdeki ordular Allah´ındır. Allah bilendir, Hakim olandır.
İnanan erkek ve kadınları, içinde temelli kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetlere koyar, onların kötülüklerini örter. Allah katında büyük kurtuluş budur.
İnananlara yardım etmez diye Allah hakkında kötü zanda bulunan iki yüzlü erkek ve kadınlar, puta tapan erkek ve kadınlara Allah azab etsin, kötü zanları kendi başlarına gelsin! Allah onlara gazab etmiş onları lanetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Ne kötü dönüş yeridir.
Göklerdeki ve yerdeki ordular Allah´ındır. Allah güçlü olandır, Hakim olandır.
Biz seni şahid, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
Ki Allah´a ve Resulüne inanasınız O´nun dinini destekleyesiniz. O´na saygı gösteresiniz ve sabah akşam O´nu tesbih edip şanını yüceltesiniz.
Sana biat edenler, Allah´a biat etmektedirler. Allah´ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, kendi aleyhine bozmuş olur. Ve kim Allah´a verdiği sözü tutarsa Allah ona büyük bir mükafat verecektir.
Bedevilerden geri kalmış olanlar, sana diyecekler ki «Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah´tan bizim bağışlanmamızı dile». Onlar kalblerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: «Allah size bir zarar vermek dilemiş, yahut size bir fayda vermek istemiş olsa Allah´ın, sizin için dilediğine kim engel olabilir? Hayır hiç kimse engel olamaz, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.»
Aslında siz Peygamberin ve mü´minlerin ailelerine bir daha dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönlünüze güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve helakı hak etmiş bir topluluk oldunuz.
Kim Allah´a ve Resulüne inanmazsa bilsin ki biz, kafirler için alevli bir ateş hazırlamışızdır.
Göklerin ve yerin mülkü Allah´ındır. O dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
Savaştan geri kalmış olanlar, siz ganimetleri almaya giderken; «Bırakın biz de sizinle gelelim» diyeceklerdir. Onlar Allah´ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: «Bize uymayacaksınız; Allah sizin için önceden böyle buyurdu». Onlar size: «Hayır bizi kıskanıyorsunuz» diyecekler. Hayır aksine, kendileri ancak pek az söz anlayan kimsedirler.
Bedevilerden geri kalmış olanlara de ki: «Siz yakında çok kuvvetli olan bir kavme karşı savaşmaya çağrılacaksınız. Onlarla savaşırsınız ya da müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükafat verir. Fakat önceden döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır.»
Gözleri görmeyen, topal ya da hasta olanların savaşa gitmemelerinde bir sorumluluk yoktur. Kim Allah´a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim yüz çevirirse onu can yakıcı azaba uğratır.
Andolsun ki, o ağacın altında sana biat ederken, Allah, mü´minlerden razı olmuştur. Allah onların gönüllerinden geçeni bildiği için onların üzerine huzur ve güven indirdi ve onlara yakın bir fetih verdi.
Yine onlara alacakları birçok ganimetler bahş eyledi. Allah üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Allah size elde edeceğiniz birçok ganimetler va´detti. Bunu size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki bu mü´minlere bir işaret olsun ve Allah sizi dosdoğru yola iletsin.
Bundan başka sizin güç yetiremediğiniz, ancak Allah´ın sizin için kuşattığı ganimetler de vardır. Allah her şeye kadirdir.
Eğer kafirler sizinle savaşsalardı, arkalarına dönüp kaçarlardı, sonra ne bir koruyucu ne de bir yardımcı bulamazlardı.
Allah´ın öteden beri süregelen yasasıdır. Allah´ın yasasında bir değişme bulamazsın.
Mekke´nin ortasında, sizi onlara galip getirdikten sonra onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çeken O´dur. Allah, yaptıklarınızı görmektedir.
Onlar inkar eden ve sizin Mescid-i Haram´ı ziyaretinizi ve bekletilen kurbanların yerine ulaşmasını men edenlerdir. Eğer Mekke´de kendilerini henüz tanımadığınız mü´min erkekler ve kadınları bilmeyerek eziyet etmenizi önlemek için, Allah savaşı önledi. Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılsaydı elbette onlardan inkar edenleri, elemli bir azaba çarptırırdık.
O zaman inkar edenler, kalplerine öfke ve gayretin cahiliyye çağının öfke ve gayretini koymuşlardı. Allah da elçisine ve mü´minlere huzur ve güveni indirdi; onları takva sözüne tutunmalarını sağladı. Onlar, bu söze layık ve ehil kimselerdi. Allah herşeyi bilmektedir.
Andolsun ki Allah, Peygamberinin rüyasının gerçek olduğunu tasdik eder. Ey inananlar! Siz, Allah dilerse, güven içinde başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınız kısaltılmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram´a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. Size bundan başka, yakın zamanda bir zafer verecektir.
Resulünü, hidayet ve hak dinle gönderdi ki o hak dini, bütün dinlere üstün kılsın. Şahid olarak Allah yeter.
Muhammed Allah´ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar, kafirlere karşı şiddetli kendi aralarında merhametlidirler. Onların, rüku ve secde ederek Allah´ın lütuf ve rızasını aradıklarını görürsün. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır. Onların, Tevrat´taki vasıfları ve İncil´deki vasıfları da şöyledir: Filizini çıkarmış onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ekincilerin hoşuna giden ekin gibidirler. Allah böylece bunları çoğaltıp kuvvetlendirmekle inkarcıları öfkelendirir. Allah, inanıp yararlı işler yapanlara mağfiret ve büyük mükafat va´detmiştir.
Öyle ki Tanrı, senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltsin.
Ve Tanrı, sana ´üstün ve onurlu´ bir zaferle yardım etsin.
İnançlıların kalplerine, inançlarına inanç katıp arttırsınlar diye ´güven duygusu ve huzur´ indiren O´dur. Göklerin ve yerin orduları Tanrı´nındır. Tanrı bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
(Bütün bunlar,) İnançlı (erkek)leri ve inançlı (kadın)ları, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere sokması ve kötülüklerini örtmesi (yükeffire) içindir. İşte bu, Tanrı katında ´büyük kurtuluş ve mutluluk´tur.
Bir de; kötü bir zan ile zanda bulunan münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azablandırmak için. O kötülük çemberi tepelerine insin. Tanrı, onlara karşı gazablanmış, onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Varacakları yer ne kötüdür!
Göklerin ve yerin orduları Tanrı´nındır. Tanrı, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Şüphesiz, biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
Ki Tanrı´ya ve Resulü´ne inanmanız, O´nu savunup desteklemeniz, O´nu en içten bir saygıyla yüceltmeniz ve sabah akşam O´nu (Tanrı´yı) tesbih etmeniz için.
Şüphesiz sana biat edenler ancak Tanrı´ya biat etmişlerdir. Tanrı´nın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Tanrı´ya verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.
Bedevilerden geride bırakılanlar sana diyecekler ki: "Bizi mallarımız ve ehlimiz (ailelerimiz) meşgul etti. Bundan dolayı bizim için mağfiret dile." Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki: "Şimdi Tanrı, size bir zarar isteyecek ya da bir yarar dileyecek olsa, sizin için Tanrı´ya karşı kim herhangi bir şeyle güç yetirebilir? Hayır, Tanrı yaptıklarınızı haber alandır."
Hayır, siz Peygamberin ve inançlıların ehline (ailelerine) ebediyen dönmeyeceklerini (yenkalib) zannettiniz; bu, kalplerinizde çekici kılındı ve kötü bir zan ile zanda bulundunuz da yıkıma uğramış bir topluluk oldunuz.
Kim Tanrı´ya ve Resulü´ne inanmazsa, (bilsin ki) gerçekten biz kafirler için çılgınca yanan bir ateş hazırlamışızdır.
Göklerin ve yerin mülkü Tanrı´nındır; dilediğine mağfiret eder, dilediğini azablandırır. Tanrı, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
(Savaştan) Geride bırakılanlar siz ganimetleri almaya gittiğiniz zaman diyeceklerdir ki: "Bizi bırakın da sizi izleyelim." Onlar, Tanrı´nın kelamını değiştirmek istiyorlar. De ki: "Siz, kesin olarak bizim izimizden gelemezsiniz. Tanrı, daha evvel böyle buyurdu." Bunun üzerine: "Hayır, bizi kıskanıyorsunuz" diyecekler. Hayır, onlar pek az kavrayan (la yefkahune) kimselerdir.
Bedevilerden geride bırakılanlara de ki: "Siz yakında zorlu savaşçı olan bir kavme çağrılacaksınız; onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar) müslüman olurlar. Bu durumda eğer itaat ederseniz, Tanrı, size güzel bir ecir verir; eğer bundan önce sırt çevirdiğiniz gibi (yine) sırt çevirirseniz, sizi acı bir azab ile azablandırır."
Kör olana güçlük (sorumluluk) yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur. Kim Tanrı´ya ve Resulü´ne itaat ederse, (Tanrı) onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de sırt çevirirse, onu acı bir azab ile azablandırır.
Andolsun, Tanrı, sana o ağacın altında biat ederlerken inançlılardan razı olmuştur, kalplerinde olanı bilmiş ve böylece üzerlerine ´güven duygusu ve huzur´ indirmiştir ve onlara yakın bir fethi sevap (karşılık) olarak vermiştir.
Ve alacakları birçok ganimetleri de. Tanrı, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Tanrı, alacağınız daha birçok ganimeti size vaadetti, bunu size hemencecik verdi ve insanların ellerini sizden çekti ki, (bu) inançlılar için bir ayet olsun ve sizi dosdoğru bir yola yöneltsin.
Ve (daha) başka (nice nimetler de, ki) siz henüz onlara güç yetirmiş değilsiniz (ama) gerçekten Tanrı onları kuşatmıştır. Tanrı, her şeye güç yetirendir/yetkindir.
Küfredenler sizinle savaşmış olsalardı, arkalarını dönüp kaçarlardı; sonra, ne bir veli (koruyucu dost), ne bir yardımcı bulamazlardı.
(Bu,) Tanrı´nın öteden beri sürüp giden sünnetidir. Sen Tanrı´nın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın.
Onlara karşı size zafer verdikten sonra, Mekke´nin göbeğinde ellerini sizden ve sizin de ellerinizi onlardan çeken O´dur. Tanrı, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
Ki onlar, küfrettiler, sizi Mescid-i Haram´dan ve durdurulmakta (bekletilmekte) olan hediyeleri (kurbanları) yerlerine varmaktan alıkoydular. Eğer kendilerini bilmediğiniz inançlı erkekleri ve inançlı kadınları, bilgisizlik dolayısıyla darmadağın edip de bu yüzden size ´dayanılmaz bir sıkıntı´ dokunmayacak olsaydı (o zaman durum farklı olurdu. Durumunun böyle olması) Tanrı´nın dilediğini rahmetine sokması içindir. Eğer (karışık yaşayan müminler) seçilip ayrılmış olsalardı, muhakkak içlerinden küfredenleri acı bir azab ile azablandırırdık.
Hani o küfredenler, kendi kalplerinde, ´öfkeli soy koruyuculuğu´nu (hamiyeti), cahiliyenin ´öfkeli soy koruyuculuğunu´ kılıp kışkırttıkları zaman, hemen Tanrı, elçisinin ve inançlıların üzerine ´güven ve yatışma duygusunu´ indirdi ve onları ´takva sözü´ üzerinde ´kararlılıkla ayakta tuttu´. Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler. Tanrı, her şeyi hakkıyla bilendir.
Andolsun Tanrı, elçisinin gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Tanrı dilerse, mutlaka siz Mescid-i Haram´a güven (aminiyne) içinde, saçlarınızı tıraş etmiş, (kiminiz de) kısaltmış olarak (ve) korkusuzca gireceksiniz. Fakat Tanrı, sizin bilmediğinizi bildi, böylece bundan önce size yakın bir fetih (nasib) kıldı.
Ki O, elçilerini hidayetle ve hak din ile, diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Tanrı yeter.
Muhammed Tanrı´nın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Tanrı´dan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat´daki vasıfları budur. İncil´deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup boy atmış (ki bu) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek,) Onunla kafirleri öfkelendirmek içindir. Tanrı, içlerinden inanıp salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir vaad etmiştir.
Biz hakıykat sana (Hudeybiyye musaalehası ile) apâşikâr bir feth (-u zafer yolu) açdık.
(Bu), geçmiş ve gelecek günâhını Allahın yarlığaması, senin üzerindeki ni´metini tamamlaması, seni (bu sayede) doğru yola iletmesi içindir.
Ve Allahın sana çok şerefli bir muzafferiyyetle yardım etmesi için (dir).
O, mü´minlerin yüreklerine — îmanlarını katmerli bir îman ile artırmaları için— sekîneti (kuvve-i ma´neviyyeyi) indirendir. Göklerin ve yerin orduları Allahındır. Allah her şey´i hakkıyle bilendir, yegâne hukûm ve hikmet saahibidir.
(Bütün bu lûtuflar) erkek mü´minlerle kadın mü´minleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere —içlerinde ebedî ve sermedî olarak — sokmak, onların günâhlarını yarlığamak içindir. İşte bu, Allah indinde (sizin) en büyük kurtuluş (unuz) ve seâdet (iniz) dir.
(Bir de bu fazl-u keremler) Allaha kötü zanda bulunan erkek münafıklarla kadın münafıkları ve erkek müşriklerle kadın müşrikleri — ki kötü hezimet başlarına gelsin — (bir çok şekil ve nev´ilerde) azâblandtrmak için (dir). Allah onlara karşı gazablanmış, onları rahmetinden koğmuşdur. Onlara cehennemi de hazırlamışdır ki varacakları (bu) yer ne kötüdür!
Göklerin ve yerin (azâb) orduları (da rahmet ve nusret orduları gibi) Allahındır. Allah mutlak kaadirdir, yegâne hukûm ve hikmet saahibidir.
Hakîkat biz, seni bir şâhid, bir müjdeleyici, bir korkutucu olarak gönderdik,
ki (hepiniz ey insanlar) Allaha ve peygamberine îman edesiniz, ona yardım edesiniz, onu büyük tanıyasınız, sabah ve akşam O´nu (Allâhı) tesbîh (ve tenzîh)´ edesiniz.
Gerçek, sana bîat edenler ancak Allaha bîat etmiş olurlar. Allahın eli onların elleri üstündedir. Şu halde kim (bu bağı) çözerse kendi aleyhine çözmüş olur. Kim de Allah ile sözleşdiği şey´e vefa (onun hükmünü îfâ) ederse O da ona büyük bir ecir verecekdir.
Bedevilerden geri bırakılanlar yakında sana «Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Onun için bizim yarlığanmamızı isteyiver» diyecekler. Onlar kalblerinde olmayan şey´i dilleriyle söylerler. Sen de ki: «Allah size bir zarar diler, yahud size bir fâide dilerse Allah (ın meşiyyetinden ve kazaasından) her hangi bir şeyle sizi kim men´edebilir? Hayır, Allah yapmakda olduğunuz her şeyden hakkıyle haberdârdır».
Daha doğrusu siz peygamberin de, mü´minlerin de ailelerine temelli dönemeyeceklerini sandınız. Bu, sizin kalblerinizde süslen (ib kökleş) di. Kötü zanda bulundunuz. (Bu yüzden Allah indinde) helake mahkûm bir kavm oldunuz.
Kim Allaha ve peygamberine îman etmezse muhakkak (bilsin) ki biz o kâfirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.
Göklerin ve yerin mülk (-ü tasarruf) u Allahındır. Kimi dilerse yarlığar, kimi dilerse azâblandırır. Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.
Siz ganimetler almak için gitdiğiniz vakit o geri bırakılanlar diyecek (ler) ki: «Bırakın biz de arkanıza düşelim». Onlar (bununla) Allahın sözünü değişdirmelerini isterler. De ki: «Bizim arkamıza asla düşemezsiniz siz. Allah, daha evvel böyle buyurmuşdur». Bunun üzerine de «Hayır, siz bizi çekemiyorsunuz» diyeceklerdir. Bil´akis onlar (başka değil) pek az anlar kimselerdir.
Bedevilerden o geri bırakılanlara de ki: «Siz yakında çetin bir harb ehli olan bir kavme, siz kendileriyle muhaarebe etmek, yahut (muhaarebesiz) onlar (ın) müslüman ol (malarını sağla) mak üzere da´vet olunacaksınız. Binâen´aleyh (onlarla döğüşmek hususunda) îtâat ederseniz Allah size güzel bir mükâfat verir, eğer evvelce döndüğünüz gibi dönerseniz sizi elem verici bir azâb ile azâblandırır.»
A´maaya (muhaarebeden geri kalmak hususunda) vebal yok. Topala vebal yok. Hastaya vebal yok. Kim Allaha ve resulüne itaat ederse (Allah) onu altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim geri kalırsa onu da elem verici bir azâb ile azâblandırır.
(18-19) Andolsun ki Allah mü´minlerden —seninle o ağacın altında bîat ederlerken— raazî olmuşdur da kalblerindeki bilerek üzerlerine kuvve-i ma´neviyyeyi indirmiş ve onları yakın bir feth ile ve alacakları bir çok ganimetlerle mükâfatlandırmadır. Allah mutlak gaalibdir, yegâne hukûm ve hikmet saahibidir.
(18-19) Andolsun ki Allah mü´minlerden —seninle o ağacın altında bîat ederlerken— raazî olmuşdur da kalblerindeki bilerek üzerlerine kuvve-i ma´neviyyeyi indirmiş ve onları yakın bir feth ile ve alacakları bir çok ganimetlerle mükâfatlandırmadır. Allah mutlak gaalibdir, yegâne hukûm ve hikmet saahibidir.
Allah size alacağınız daha birçok ganimetler de va´detmiş, şimdilik bunu size peşin vermiş, insanların ellerini sizden çekmişdir. (Bunun) hikmeti de mü´minlere bir âyet olması ve sizi (Allahın) doğru bir yola iletmesidir.
Size henüz güc yetiremediğiniz daha diğer (ganimet) ler de (vermişdir). Allah bütün onları (ilmiyle) hakıykaten kuşatmışdır, Allah her şey´e hakkıyle kaadirdir.
Eğer o küfredenler sizinle çarpışsalardı mutlak arkalarına döneceklerdi. Sonra da ne bir koruyucu, ne de bir yardımcı bulamayacaklardı.
Allahın öteden beri câri olagelen sünneti (âdeti budur). Allahın sünnetinde asla değişiklik bulamazsın.
O, sizi Mekkenin karnında onlara karşı muzaffer kıldıkdan sonra onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çekendi. Allah ne yaparsanız hakkıyle görücüdür.
Onlar, küfreden, sizi Mescid-i haramdan ve alıkonulmuş hediyyelerin mahalline ulaşmasından men´ edenlerdir. Eğer (Mekkede) kendilerini henüz tanımadığınız mü´min erkeklerle mü´min kadınları bilmeyerek çiğneyib de o yüzden size bir vebal isaabet edecek olmasaydı (Allah size feth için elbette izin verirdi). (Bunu) kimi dilerse onu rahmetine kavuşdurmak için (yapdı). Eğer onlar seçilib ayrılmış olsalardı biz onlardan küfredenleri muhakkak elem verici bir azaba giriftar etmişdik bile.
O küfredenler kalblerine o taassubu, o cahillik taassubunu yerleşdirdiği sırada idi ki hemen Allah, resulünün ve mü´minlerin üzerine kuvve-i ma´neviyyesini indirdi, onları takva sözü üzerinde durdurdu. Onlar da buna çok lâyık ve buna ehil idiler. Allah her şey´i hakkıyle bilendir.
Andolsun ki Allah, resulünün gördüğü rü´yânın hak olduğunu tasdıyk etmişdir. İnşâallah (hepiniz) —emniyyet içinde, (kiminiz) başlarınızı tıraş etdirerek, (kiminiz saçlarınızı) kısaltarak— korkusuzca mutlakaa Mescid-i haraama gireceksiniz. Fakat (Allah) sizin bilmediğinizi bildi de ondan önce yakın bir feth yapdı.
O, peygamberini hidâyetle ve hak dîn ile gönderendir. (Bu da) onu (o hak dîni) diğer bütün dîn (ler) e gaalib kılmak için (dir). (Senin bu suretle gönderildiğine) tam şâhid olarak da Allah yeter.
Muhammed Allahın resulüdür. Onun maiyyetinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin (ve metîn), kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükû´ ediciler, secde ediciler olarak görürsün. Onlar Allahdan (dâima) fazl (-u kerem) ve rızaa isterler. Secde izinden (meydana gelen) nişanları yüzlerindedir. İşte onların Tevrâtdaki vasıfları budur. İndideki vasıfları da (şöyledir: Onlar) filizini yarıb çıkarmış, gitgide onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, sakları üzerine doğrulub kalkmış bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. (Ashab hakkındaki bu teşbîh) onunla kâfirleri öfkelendirmek için (dir). İçlerinden îman edib de iyi iyi amel (ve hareket) de bulunanlara Allah hem mağfiret, hem büyük mükâfat va´d etmişdir.
Muhakkak ki Biz; sana, apaçık bir feth ihsan ettik.
Ta ki Allah; senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlasın. Sana olan nimetini tamamlasın ve seni doğru yola eriştirsin.
Ve Allah; sana çok şerefli bir muzafferiyetle yardım etsin.
O´dur; mü´minlerin kalblerine sekineti indiren. Ta ki; imanlarını imanla arttırsınlar. Göklerin ve yerin orduları Allah´ındır. Allah; Alim ve Hakim olandır.
Ta ki; mü´min erkeklerle mü´min kadınları, altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacakları cennetlere koysun ve onların kötülüklerini örtsün. İşte Allah katında en büyük kurtuluş budur.
Ve Allah hakkındaki kötü zan besleyen münafık erkeklerle münafık kadınlara, müşrik erkeklerle müşrik kadınlara azab etsin. Kötülük onların başlarına dönsün. Allah; onlara gazabetmiş, la´netlemiş ve cehennemi kendileri için hazırlamıştır.
Göklerin ve yerin orduları Allah´ındır. Allah; Aziz, Hakim olandır.
Muhakkak ki Biz; seni şahid, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik;
Ki; Allah´a ve peygamberine iman edesiniz, O´na yardım edesiniz ve saygı gösteresiniz. Sabah, akşam O´nu tesbih edesiniz.
Muhakkak ki sana bi´at edenler; ancak Allah´a bi´at etmektedirler. Allah´ ın eli onların elleri üstündedir. Onun için kim, ahdini çözerse; ancak kendi aleyhine çözmüş olur. Kim de Allah´a verdiği ahde vefa gösterirse; ona da Allah büyük bir ecir verecektir.
Bedevilerden geri bırakılanlar sana diyeceklerdir ki: Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah´tan bizim bağışlanmamızı dile. Kalblerinde olmayanı dilleriyle söylüyorlar. De ki: Allah, size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse; O´na karşı kim engel olabilir? Hayır, Allah yaptıklarınızdan haberdar olandır.
Hayır, siz; peygamberin ve mü´minlerin, ailelerine bir daha dönemeyeceklerini sanmıştınız. Bu, sizin kalblerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz. Ve helake mahkum bir kavim oldunuz.
Kim, Allah´a ve Rasulüne iman etmezse; muhakkak ki Biz; kafirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.
Göklerin ve yerin mülkü Allah´ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğini azablandırır. Ve Allah Gafur, Rahim olandır.
Siz, ganimetleri almak için gittiğinizde; geride bırakılanlar diyeceklerdir ki: Bırakın, biz de arkanıza düşelim. Onlar, Allah´ın kelamını değiştirmek isterler. De ki: Bize uymayacaksınız. Allah, daha önce böyle buyurmuştur. Size; hayır, bizi çekemiyorsunuz, diyeceklerdir. Hayır onlar, pek az anlayan kimselerdir.
Bedevilerden geride bırakılanlara de ki: Siz, yakında zorlu savaşçı olan bir kavme çağrılacaksınız. Onlarla savaşırsınız veya onlar müslüman olurlar. Şayet itaat ederseniz; Allah size güzel bir ecir verir. Ama daha önce döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız; sizi, elim bir azabla azablandırır.
Gözü kör olana vebal yok. Topala da vebal yok, hastaya da vebal yok. Kim, Allah´a ve peygamberine itaat ederse; onu altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa; onu elim bir azab ile azablandırır.
Andolsun ki; sana, o ağacın altında bi´at ederlerken Allah mü´minlerden hoşnud olmuştur. Kalblerinde olanı bilmiş de onlara sekineti indirmiş ve onları pek yakın bir fethle mükafatlandırmıştır.
Ve alacakları bol ganimetlerle. Allah; Aziz, Hakim olandır.
Allah; size, ele geçireceğiniz bol ganimetler vaadetmiştir. Bunu size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki mü´minlere bir ayet olsun ve sizi dosdoğru yola hidayet etsin.
Bundan başka, sizin gücünüzün yetmediği ama Allah´ın sizin için sakladığı ganimetler de vardır. Ve Allah; her şeye kadir olandır.
O küfredenler, sizinle savaşa katılsalardı; mutlaka arkalarını dönerlerdi. Sonra bir veli ve yardımcı da bulamazlardı.
Bu, önceden beri geçmiş olan Allah´ın sünnetidir. Ve sen; Allah´ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın.
Mekke´nin göbeğinde sizi onlara muzaffer kıldıktan sonra, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çeken O´dur. Allah; yaptıklarınızı görmekte olandır.
Onlar; küfretmiş olanlardır. Sizi Mescid-i Haram´ı ziyaretten ve bekletilmekte olan kurbanlıklarınızı da mahalline ulaşmaktan men´edenlerdir. Eğer orada henüz bilmediğiniz mü´min erkekler, mü´min kadınları bilmeyerek ezmek suretiyle üzüntüye kapılmanız ihtimali olmasaydı; Allah, savaşı önlemezdi. Dilediklerine rahmet etmek için Allah, böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı; o küfredenleri elim bir azabla azablandırırdık.
O küfredenler kalblerinde hamiyyeti, cahiliyyet hamiyyetini ateşlendirdiklerinde Allah; sekinetini peygamberine ve mü´minlerin üzerine indirdi. Ve onları takva sözü üzerinde durdurdu. Onlar, buna daha layık ve ehil kimselerdi. Allah; her şeyi bilmekte olandır.
Andolsun ki; Allah, Rasulünün gördüğü rü´yanın hak olduğunu tasdik etmiştir. Allah, dilerse; siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınızı kısaltmış olarak korkmadan Mescid-i Haram´a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bilir. Bundan başka size yakın bir zamanda bir feth de verecektir.
O´dur Rasulünü hidayet ve hak din ile gönderen. Bütün dinlerden üstün kılmak üzere. Şahid olarak Allah yeter.
Muhammed; Allah´ın Rasulüdür. Beraberinde bulunanlar da; kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rüku´ edenler, secde edenler olarak görürsün. Allah´tan lutuf ve rıza isterler. Onlar; yüzlerindeki izinden tanınırlar. İşte onların Tevrat´taki vasıfları budur. İncil´de de şöyle vasıflandırılmışlardı: Onlat filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah; böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle, kafirleri öfkelendirir. Allah; iman edip salih amel işleyenlere hem mağfiret, hem de büyük bir mükafat vaadetmiştir.
Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını mağfiret etsin ve sana ni´metini tamamlasın ve seni Sıratı Mustakîm´e ulaştırsın diye.
Ve Allah, sana azîz bir zaferle yardım etsin.
Mü´minlerin kalplerine, îmânlarını îmân ile artırsınlar diye sekîneti indiren, O´dur. Göklerin ve yerin orduları Allah´ındır. Ve Allah; Alîm´dir, Hakîm´dir.
Mü´min kadın ve erkekleri orada ebedî kalmak üzere altından nehirler akan cennetlere koysun ve onların günahlarını örtsün diye. İşte bu, Allah´ın indinde fevz-ül azîmdir.
Ve münafık erkek ve kadınlara, müşrik erkek ve kadınlara azap etsin. Onlar ki, Allah´a kötü zan ile zanda bulundular. Kötü (zanları) onların üzerine dönsün. Ve Allah, onlara gazaplandı ve onları lânetledi. Ve onlar için cehennemi hazırladı, ne kötü varış yeri.
Ve göklerin ve yerin orduları Allah´ındır. Ve Allah; Azîz´dir, Hakîm´dir.
Muhakkak ki Biz, seni şahit, müjdeleyen ve uyarıcı olarak gönderdik.
Allah ve O´nun Resûl´üne îmân edin, O´nu saygıyla yüceltin ve sabah akşam O´nu tesbih edin diye.
Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah´a tâbî olurlar. Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) Allah´ın eli vardır. Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o taktirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah´a verdiği yeminleri, ahdleri yerine getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allah´a olan ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir).
Araplardan muhallefunlar (geride kalanlar), sana: “Mallarımız ve ailelerimiz bizi meşgul etti. Artık bizim için mağfiret dile.” diyecekler. Onlar, kalplerinde olmayanı dilleri ile söylüyorlar. De ki: “Eğer Allah, size bir zarar veya fayda dilerse, bu taktirde sizin için Allah´tan (gelen) bir şeye kim mani olabilir (fayda veya zararı önleyebilir)? Hayır (öyle değil), Allah yaptığınız şeylerden haberdardır.”
Hayır, siz Resûl ve mü´minlerin, ailelerine ebediyen asla dönmeyeceklerini zannettiniz. Ve bu (zan), kalplerinizde süslendi. Kötü bir zanla zanda bulundunuz. Ve siz helâka müstahak bir kavim oldunuz.
Ve kim Allah ve O´nun Resûl´üne îmân etmezse işte o zaman, muhakkak ki Biz, kâfirler için alevli ateş (cehennemi) hazırladık.
Ve göklerin ve yerin mülkü Allah´ındır. Dilediğini mağfiret eder ve dilediğine azap eder. Ve Allah; Gafur´dur, Rahîm´dir.
(Savaştan) geri kalanlar, ganimetlerin (bulunduğu yere) onları almak için gittiğiniz zaman: “Bizi bırakın (bize izin verin), size tâbî olalım.” diyecekler. (Onlar) Allah´ın kelâmını değiştirmek istiyorlar. (Onlara) de ki: “Siz asla bize tâbî olamazsınız. Allahû Tealâ daha önce böyle buyurdu.” O zaman (onlar da): “Hayır, siz bize haset ediyorsunuz (bizi kıskanıyorsunuz).” diyecekler. Hayır, onlar pek azı hariç, fıkıh (idrak) edemiyorlar (anlayamıyorlar).
Bedevî Araplar´dan (savaştan) geride kalanlara de ki: “Şiddetli (kuvvetli) çarpışan bir kavime karşı (savaşmaya) çağrılacaksınız. Ya onları öldürürsünüz ya da onlar teslim olurlar. Bundan sonra eğer (Allah´a) itaat ederseniz, Allah size ahsen ecir verir. Ve eğer daha önce döndüğünüz gibi dönerseniz, size elîm bir azapla azap eder.”
Âmâlara, topallara ve hastalara bir güçlük (vebal) yoktur. Kim Allah´a ve O´nun Resûl´üne itaat ederse, altından nehirler akan cennetlere koyar. Ve kim (yüz çevirir) dönerse, ona elîm azapla azap eder.
Andolsun ki, o ağacın altında sana tâbî oldukları zaman Allah, mü´minlerden razı oldu. Ve onların kalplerinde olanı biliyordu. Böylece onların üzerine sekînet indirdi. Ve onlara yakın bir fetih nasip etti.
Ve pekçok da ganimet vardır. Onları alırlar. Ve Allah; Azîz´dir, Hakîm´dir.
Allah size, alacağınız pekçok ganimet vaadetti. Böylece bu (konuda) sizin için acele etti. Ve insanların ellerini sizden çekti. Ve mü´minlere âyet olsun ve sizi Sıratı Mustakîm´e ulaştırsın diye.
Ve henüz ulaşamadığınız, Allah´ın kuşatmış olduğu diğer (ganimetler) var. Ve Allah, herşeye kaadirdir.
Ve eğer kâfirler sizinle savaşsaydılar, mutlaka arkalarını dönerlerdi (kaçarlardı). Sonra bir dost ve bir yardımcı da bulamazlardı.
Daha önceden beri devam eden, Allah´ın sünneti budur. Ve Allah´ın sünnetinde bir değişiklik bulamazsın.
Ve sizi, Mekke´nin ortasında onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, onların ellerini sizden ve sizin ellerinizi onlardan çeken O´dur. Ve Allah, yaptıklarınızı görendir.
Onlar ki kâfirdirler. Ve sizi Mescid-i Haram´dan ve bekletilen kurbanları (kesim) mahalline ulaşmaktan men ettiler. Eğer kendilerini henüz tanımadığınız (bilmeden) helâk edeceğiniz mü´min erkekler ve mü´min kadınlar bulunmasaydı, bu yüzden bilmeksizin (haberiniz olmadan), onlardan size bir sıkıntı isabet edecek olmasaydı (Allah, savaşmanıza müsaade ederdi). (Allah´ın savaşa müsaade etmemesi) Allah´ın dilediğini rahmetine dahil etmesi içindir. Eğer (mü´minler) ayrılmış olsalardı, onlardan kâfir olanları mutlaka elîm azapla azaplandırırdık.
Kâfirler hamiyeti, cahiliye taassubunu kalplerine yerleştirince, Allah da Resûl´ünün ve mü´minlerin üzerine sekînetini indirdi. Ve takva sözü onlara elzem oldu (hakettiler). Ve onu (takva sahibi olmayı), en çok onlar hakettiler. Ve ona ehil (lâyık) oldular. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir.
Andolsun ki, Allah Resûl´ünün rüya(sının), hak olduğunu tasdik etti. Ve Allah dilerse, siz mutlaka Mescid-i Haram´a emin olarak, başlarınız tıraş edilmiş ve (saçlarınız) kısaltılmış olarak korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah, sizin bilmediğiniz şeyleri bildiği için, bundan başka (daha önce) (size) yakın bir fetih nasip etti.
O´dur ki, Resûl´ünü hidayetle ve hak dîn ile bütün dînlere izhar etmesi (açıklaması) için gönderdi ve şahit olarak Allah yeter.
Allah´ın Resûl´ü Hz. Muhammed (S.A.V) ve O´nunla beraber olanlar, kâfirlere karşı çok şiddetli; kendi aralarında çok merhametlidirler. Onları rükû ederken, secde ederken ve Allah´dan fazl ve rıza isterken görürsün. Onların alâmetleri yüzlerindeki secde izleridir. İşte bunlar, onların Tevrat´taki ve İncil´deki vasıflarıdır. Filizini çıkaran sonra onu kuvvetlendiren, böylece kalınlaşan, sonunda gövdesi üzerinde yükselen, çiftçilerin hoşuna giden ekin gibidir. Onlarla kâfirleri öfkelendirmek içindir. Ve Allah, onlardan âmenû olanlara (Allah´a ulaşmayı dileyenlere) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlara mağfiret ve büyük ecir vaadetti.
Gerçek şu ki (ey Muhammed,) Biz senin için apaçık bir zaferin önünü açtık,
böylece Allah, senin hem geçmişte hem de gelecekteki bütün hatalarına karşı bağışlayıcılığını gösterecek; ve (böylece) bütün nimetlerini sana verecek ve seni dosdoğru bir yola sevk edecektir;
ve Allah sana güçlü yardım elini uzatacaktır.
Müminlerin kalplerine sükunet bağışlayan O´dur, ki göklerin ve yerin bütün güçlerinin Allah´a ait bulunduğunu ve Allah´ın her şeyi bilen ve gerçek hikmet Sahibi olduğunu görerek, imanlarını daha da sağlamlaştırabilsinler;
ve Allah, mümin erkek ve kadınları, mesken olarak, içinden ırmakların geçtiği bahçelere kabul etsin ve (geçmişte işledikleri kötü) fiilleri silsin; bu, Allah katında gerçekten büyük bir kurtuluştur.
Ve (Allah) ikiyüzlü erkek ve kadınları ve Allah´tan başkasına ilahlık yakıştıran erkek ve kadınları (öteki dünyada) azaba uğrat(mayı dile)miştir. Bunların tümü Allah hakkında kötü, uygunsuz düşünceler taşırlar. Kötülük onları her taraftan kuşatır ve Allah´ın gazabına uğrarlar. O, (rahmetinden) onları dışlamış ve onlar için cehennemi hazırlamıştır. Ne kötü bir varış yeridir orası!
Göklerin ve yerin bütün güçleri Allah´a aittir ve Allah kudret sahibidir, hikmet sahibidir!
Gerçek şu ki (ey Muhammed,) Biz seni (hakikatin) bir şahidi, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
ki siz (ey insanlar,) Allah´a ve Elçisi´ne inanasınız, O´nun izzetini takdir edesiniz, O´na saygı gösteresiniz ve sabahtan akşama O´nun şanını yüceltesiniz.
Sana bağlılıklarını bildirenler, Allah´a bağlılıklarını göstermiş olurlar. Allah´ın eli onların elleri üzerindedir. O halde, kim ahdini bozarsa yalnızca kendi aleyhine bozmuş olur ve kim Allah´a karşı taahhüdüne uyarsa (Allah) ona büyük bir ödül ihsan edecektir.
Geride kalan bedeviler sana: "Mallarımız ve ailelerimiz(e bakma mecburiyeti) bizi (gelmekten) alıkoydu; öyleyse (ey Muhammed,) Allah´tan bizim için mağfiret dile!" diyecekler. (Böylece) onlar kalplerinde olmayan bir şeyi dile getiriyorlar. De ki: "Allah size bir zarar vermek veya yarar sağlamak isterse, kim Allah´ın istediği bir şeyi geri çevirebilir? Hayır, (kimse çeviremez) ama Allah yaptıklarınızdan tamamiyle haberdardır!
Siz zannettiniz ki Elçi ve müminler bir daha ailelerine ve akrabalarına dönemeyecekler ve bu, kalplerinize güzel göründü. Siz (bu tür) haince düşüncelere kapıldınız, çünkü her zaman güzelliklerden yoksun bir topluluk oldunuz!"
Allah´a ve Elçisi´ne inanmayanlara gelince, Biz bu tür bütün hakikat inkarcıları için yakıcı bir ateş hazırlamışızdır!
Göklerin ve yerin hakimiyeti Allah´ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğini azaba uğratır ve O, gerçekten çok bağışlayıcıdır, bir rahmet kaynağıdır.
Siz (ey müminler,) ganimet vaad eden bir savaşa katılmak için yola çıktığınız zaman (daha önce) geride kalmış olanlar: "Bırakın sizinle gelelim!" diyecekler; Allah´ın Sözünü değiştirmek iste(diklerini böylece gösterecek)ler. De ki: "Bizimle hiçbir zaman gelemeyeceksiniz. Allah daha önce (ganimetleri kimin kazanacağını) bildirmiştir". Bunun üzerine onlar: "Hayır, aslında bizi(m ganimetten alacağımız payı) kıskanıyorsunuz!" diye (kendilerinden emin bir şekilde) cevap verecekler. Hayır, (tersine) onlar hakikati çok az kavrayabilirler!
Arkada kalan bu bedevilere de ki: "Yakında çok güçlü bir topluma karşı (savaşmaya) çağrılacaksınız, onlarla (siz ölünceye) yahut onlar teslim oluncaya kadar savaşacaksınız. Ve sonra, (bu çağrıya) uyarsanız Allah size güzel bir mükafat ihsan edecek ama şimdi olduğu gibi (yine) vazgeçerseniz sizi şiddetli bir cezaya çarptıracaktır".
Körün, topalın ve hastanın (Allah yolunda savaşmaktan uzak kalmalarından dolayı) bir sorumlulukları yoktur; ama her kim (fiilen veya kalben) Allah´ın ve Elçisi(nin çağrısı)na uyarsa Allah onu içinden ırmakların geçtiği cennetlere sokacaktır; kim de yüz çevirirse onu büyük bir azaba çarptıracaktır.
(Ey Muhammmed!) O ağacın altında sana bağlılıklarını bildiren müminlerden Allah razı olmuştu, çünkü onların kalplerinden geçeni biliyordu; böylece Allah, onlara bir iç huzuru bağışladı ve yakında gerçekleşecek bir zafer(in müjdesi) ile onları ödüllendirdi
ve elde edecekleri birçok savaş ganimeti (ile); çünkü Allah gerçekten kudret ve hikmet Sahibidir.
(Ey müminler!) Allah size daha birçok savaş ganimeti vaad etti. O, bu (dünyevi kazanç)ları önceden size ihsan etmiş ve (düşman) toplumun ellerini üzerinizden çektirmiştir ki (sizden sonra gelenlere) bu (iç huzurunuz) bir örnek olsun ve Allah hepinizi dosdoğru yola iletsin.
Hala kavrayışınız dışında bulunan (ama) Allah´ın şimdiden (sizin için) hazırladığı daha başka (kazançlar da) var çünkü Allah dilediğini yapma gücüne sahiptir.
Ve (şimdi,) eğer hakikati inkara şartlanmış olanlar, size karşı savaşa girerlerse muhakkak arkalarını döner(ek kaçar)lar ve ne kendilerini koruyacak ne de yardım edecek kimse bulamazlar.
Allah´ın yöntemi öteden beri hep böyledir ve siz Allah´ın yönteminde hiçbir değişme bulamazsınız!
Sizi onlara muzaffer kıldıktan sonra Mekke vadisinde onların ellerini sizin üzerinizden, sizin ellerinizi de onların üzerinden çeken O´dur; ve Allah yapmış olduğunuz her şeyi görmektedir.
(Düşmanlarınızı sizin elinizden almam, onların hatırı için değildir, çünkü) onlar, hakikati inkara şartlanmış olan, sizi Mescid-i Haram´dan alıkoyan ve kurbanlarınızın yerine ulaşmasına engel olanlardır. İstemeden çiğneyip geçebileceğiniz ve bilmeden, kendileri yüzünden büyük bir hata işleyebileceğiniz (Mekke´deki) mümin erkekler ve kadınlar olmasaydı (evet, eğer bunlar olmasaydı şehre savaşarak girmenize izin verilirdi ama savaşmanız yasaklandı) ki Allah (zamanı geldiğinde) dilediğine rahmetini ihsan edebilsin. Eğer onlar, (Bizim rahmetimizi hak edenler ile gazabımıza uğrayanlar, sizin tarafınızdan) ayırt edilebilselerdi içlerinden hakikati inkar edenleri (sizin elinizle) acıklı bir azaba çarptırırdık.
Hakikati inkara şartlanmış olanlar kalplerinde küstahça bir büyüklük duygusu -cahiliyye ürünü bir duygu- taşırken Allah (da) Elçisi´ne ve müminlere iç huzuru (nimetini) ihsan etmiş ve onlara Allah´a karşı sorumluluk duygusu aşılamıştır; çünkü onlar bu (ilahi armağana) en çok layık olanlardı ve onu pekala hak etmişlerdi. Ve Allah her şeyi tam bilendir.
Allah, Elçisi´nin sadık rüyasını gerçekleştirmiştir. Allah dilerse, Mescid-i Haram´a güven içinde, başlarınız traşlı yahut saçlarınız kısa kesilmiş olarak ve hiçbir korkuya kapılmadan mutlaka girersiniz çünkü O, sizin bilmediğinizi (her zaman) bilmektedir ve (sizin için,) bunun yanısıra, yakında gerçekleşecek bir zafer takdir etmiştir.
O, Elçisini rehberliği ve hak dini (yayma görevi) ile göndermişti ki, bu (dini) öteki bütün (batıl) dinlere üstün kılsın; ve hiç kimse Allah kadar (hakikate) şahitlik yapamaz.
Muhammed Allah´ın Elçisi´dir ve (sadakatle) o´nun yanında olanlar, bütün hakikat inkarcılarına karşı kararlı ve tavizsiz, (ama) birbirlerine karşı merhamet doludurlar. Onların (namazda) eğilerek (ve) yere kapanarak Allah´ın lütuf ve rızasını aradıklarını görürsün. Onların işaretleri, yüzlerindeki secde izleridir. Şu, onların hem Tevrat´taki ve hem de İncil´deki temsilleridir: (Onlar) filiz veren bir tohum gibi(dirler), sonra Allah o (filizi) güçlendirir ki sağlam şekilde büyüsün ve (sonunda) kökü üzerinde dimdik dursun ve üreticileri sevindirsin... (Allah böylece müminleri sağlam ve dayanıklı/dirençli kılar) ki onlar aracılığıyla hakikat inkarcılarını şaşırtsın. (Ama) onlardan inanıp doğru ve yararlı işler yapanlara Allah mağfiret ve büyük bir mükafat vaad etmiştir.
Tâ ki, Allah senin için günahından, geçmiş ve sonraya kalmış olanı mağfiret etsin ve senin üzerine nîmetini itmam buyursun ve seni dosdoğru bir yola iletsin.
Ve Allah sana pek izzetli bir nusret ile nusrette bulunsun.
O, o Hâlık-ı Kerîm´dir ki, mü´minlerin kalblerine sükûneti indirdi. Tâ ki imânları ile beraber imân arttırsınlar. Ve göklerin ve yerin orduları Allah içindir ve Allah alîmdir, hakîmdir.
Tâ ki, mü´min olan erkekleri ve imânlı olan kadınları altlarından ırmaklar akar cennetlere, içlerinde ebedî kalıcılar olmak üzere girdirsin ve onlardan günahlarını setr buyursun ve bu ise Allah indinde pek büyük bir necât olmuştur.
Ve tâ ki, şan-ı ilâhide kötü kuruntuda bulunan münafıklar ile münafıkaları da ve müşrikler ile müşrikeleri de muazzeb kılsın, o kötü kuruntuları kendi üzerlerine geliversin. Ve Allah, onlara gazab etmiş ve onlara lânet eylemiştir ve onlar için bir cehennem de hazırlamıştır. Ve ne fena bir uğranacak yer!
(7-8) Ve şu göklerin ve yerin orduları Allah´ındır. Ve Allah azîzdir, hakîmdir. Şüphe yok ki, Biz seni bir şahit ve bir müjdeci ve bir korkutucu olarak gönderdik.
(7-8) Ve şu göklerin ve yerin orduları Allah´ındır. Ve Allah azîzdir, hakîmdir. Şüphe yok ki, Biz seni bir şahit ve bir müjdeci ve bir korkutucu olarak gönderdik.
Tâ siz Allah´a ve O´nun Peygamberine imân edesiniz ve O´na yardımda ve tebcilde bulunasınız ve O´nu sabah ve akşam tesbîh edesiniz.
Şüphe yok, sana bîat edenler, muhakkak ki, Allah´a bîat ederler. Allah´ın yed´i onların ellerinin üstündedir. Artık kim (ahdini) bozarsa kendi aleyhine bozmuş olur ve her kim de Allah ile üzerine muâhedede bulunduğu şeyi yerine getirirse ona da (Allah Teâlâ) büyük bir mükâfaat verecektir.
Bedevilerden geri bırakılmış olanlar, sana diyeceklerdir ki, «Bizi mallarımız ve ailelerimiz oyaladı, artık bizim için mağfiret dile.» Onlar kalblerinde olmayan şeyi dilleriyle söylerler. De ki: «Eğer sizin hakkınızda bir zarar dilerse veya sizin hakkınızda bir menfaat murad ederse artık sizin için Allah´tan bir şeye kim mâlik olabilir? Doğrusu Allah Teâlâ işlediğiniz şeyden bihakkın haberdardır.»
Hayır. Siz sandınız ki, Peygamber ve mü´minler ailelerine asla dönmeyeceklerdir. Bu kalblerinizde süslenmiş idi ve kötü bir zan ile zanda bulunmuştunuz ve siz helâke mahkûm bir kavim oldunuz.
Her kim ki, Allah´a ve Peygamberine imân etmemiş olursa artık (bilsin ki) muhakkak Biz, kâfirler için bir çılgın ateş hazırlamışızdır.
Ve Allah´ındır, o göklerin ve yerin mülkü. Dilediğini yarlığar ve dilediğini de muazzeb kılar ve Allah çok yarlığayıcı, çok merhamet edici olmuştur.
O geri bırakılmış olanlar, siz ganîmetler elde etmek için sefere çıkıp gideceğiniz zaman diyeceklerdir ki: «Bizi bırakınız, arkanızdan gelelim.» Onlar Allah´ın kelâmını değiştirmek isterler. De ki: «Siz bize asla tâbi olamazsınız. İşte sizin için Allah Teâlâ önceden böyle buyurmuştur.» Buna da diyeceklerdir ki: «Hayır. Bizi kıskanıyorsunuz.» Halbuki, pek azdan başka bir şey anlayamaz olmuşlardır.
O bedevilerden geri bırakılmış olanlara de ki: «Siz ileride şiddetli savaş ehli bir kavme davet olunacaksınızdır. Onlar ile savaşta bulunursunuz veya onlar İslâmiyet´i kabul ederler. Artık itaat ederseniz Allah Teâlâ size güzel bir mükâfaat verir ve eğer evvelce yüz çevirmiş olduğunuz gibi yine yüz çevirirseniz sizi bir acıklı azab ile muazzeb kılar.»
Âmâ´ya güçlük yoktur ve topala güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur. Ve her kim Allah´a ve Peygamberine itaat ederse onu altından ırmaklar akar cennetlere girdirir ve her kim de yüz çevirirse onu da bir elîm azab ile azablandırır.
Kasem olsun ki Allah, mü´minlerden râzı oldu. O vakit ki, ağacın altında seninle mubâyeada bulunur oldular. Onların kalblerinde olanı bildi de üzerlerine o sekîneti (o huzur ve itminânı) indirdi ve onları bir yakın feth ile mükâfaatlandırdı.
Ve alacakları birçok ganîmetler ile de (mükâfaatlandırmıştır). Ve Allah Teâlâ mutlaka bir galib, bir hakîm bulunmaktadır.
Allah Teâlâ size birçok ganîmetler vaadetmiştir ki, siz onları alacaksınızdır. Bunu da size alelacele verdi ve sizden nâsın ellerini çekti ki, mü´minler için bir âyet olsun ve sizi bir müstakim caddeye çıkarsın.
Ve bir başkası (da vaad buyurulmuştur ki) onların üzerine sizin gücünüz henüz yetmemiştir. Allah Teâlâ onları muhakkak ki kuşatmıştır ve Allah Teâlâ her şey üzerine bihakkın kâdir bulunmuştur.
Ve eğer o kâfir olanlar, sizinle mukatelede bulunacak olsalar idi elbette arkalarına döneceklerdi, sonra ne bir dost ve ne de bir yardımcı bulamazlardı.
Allah Teâlâ´nın öteden beri cari olan adeti ve Allah´ın adeti için asla bir değişiklik bulamazsın.
Ve O, o (Hâlık-i Azîm)dir ki onların ellerini sizden ve sizin ellerinizi de onlardan Mekke vadisinde çektirdi, sizi onların üzerlerine muzaffer kıldıktan sonra ve Allah, sizin bütün işlediklerinizi görücüdür.
Onlar, o kimselerdir ki kâfir oldular ve sizi Mescid-i Haram´dan men eylediler. Kurbanları da mahalline varmaktan mahpus bıraktılar. Eğer bilmediğiniz mü´min erkekler ile imân sahibesi kadınlar bulunmasa idi, onları bilmeksizin çiğneyip de o yüzden sizi bilmeksizin bir meşakkat, bir keder, bir teessüf (isabet etmeyecek olsa idi) elbette ellerini onlardan çektirmezdi fakat çektirdi, tâ ki, Allah dilediğini rahmeti içine girdirsin. Eğer onlar seçilmiş olsalar idi, elbette onlardan kâfir olanları elîm bir azab ile muazzeb kılardık.
O vakit ki, o kâfirler kalblerinde hamiyyeti, hamiyyet-i cahiliyyeyi yerleştirmişler idi. Allah Teâlâ da Peygamberinin üzerine ve mü´minlerin üzerlerine sekîneti indirdi ve onlara takvâ kelimesini ilzam buyurdu. Onlar da buna hakkıyla layık ve bunun ehli bulunuyorlardı. Allah da her şeyi bihakkın bilicidir.
Şanıma kasem olsun ki, Allah Teâlâ Peygamberine rüyâsını bihakkın sâdık kılmıştır. Muhakkak ki, Kâbe-i Muazzama´ya inşaallah emînler, başlarınızı traş etmiş ve (saçlarınızı) kısaltmış olduğunuz halde korkunuz olmaksızın gireceksinizdir. Fakat sizin bilmediklerinizi bildi ve ondan önce bir yakın feth (nâsib) kıldı.
O, o (Allah-ü Zîşan)dır ki, Peygamberini hidâyet ile ve din-i hak ile gönderdi. Tâ ki, onu her din üzerine yükseltin. Ve şahid olmak için de Allah Teâlâ kâfidir.
Muhammed, (aleyhisselâm) Allah´ın peygamberidir. O´nunla beraber bulunanlar, kâfirlere karşı pek şiddetlidirler, kendi aralarında ise pek merhametlidirler. Onları rükû ediciler, secde ediciler olarak görürsün. Allah Teâlâ´dan inâyet ve rıdvân dilerler, yüzlerindeki nişaneleri, secdelerinin eserindendir. Bu (na´t) Onların Tevrattaki vasıflarıdır ve onların İncil´deki meselleri (vasıfları) ise bir ekin gibidir ki, filizini çıkarmış, sonra onu kuvvetlendirmiş, sonra da kalınlaşmış, sonra da sakları üzerine yükselmiş (istikamet almış) ekincilerin hoşlarına gidiyor, onlar ile kâfirleri öfkelendirmek için. Allah Teâlâ, onlardan imân edip sâlih sâlih amellerde bulunmuşlar için bir mağfiret ve pek büyük bir mükâfaat vaad buyurmuştur.
Bu da Allah´ın, senin geçmiş ve gelecek kusurlarını bağışlaması, sana yaptığı ihsan ve in´amı tamamlaması, seni dosdoğru yola hidâyet etmesi
Ve sana şanlı bir zafer vermesi içindir
İmandaki yakînlerini iyice artırsınlar diye müminlerin kalplerine sekîne indiren O´dur. Göklerin ve yerin orduları Allah´ındır. Allah her şeyi hakkıyla bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir
Bu da, Allah´ın mümin erkekleri ve mümin kadınları içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetlere yerleştirmesi, onların günahlarını bağışlaması içindir. Bu, Allah katında büyük bir nailiyettir, büyük bir başarıdır.
Öte yandan, Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkekler ve münafık kadınlar, müşrik erkek ve müşrik kadınları cezalandırması içindir. Kötülük, onların başlarına dönsün! Allah, onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Ne kötü yerdir orası
Göklerin ve yerin orduları Allah´ındır. Allah hep azîz ve hakîmdir (mutlak galip, tam hüküm ve hikmet sahibidir)
Muhakkak ki: Biz, seni bir şahit, bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik k
Allah´a ve Resulüne iman edesiniz, ona destek olup saygı gösteresiniz ve Allah´ı da sabah akşam tesbih ve tenzih edesiniz
Sana biat edenler, gerçekte Allah´a biat etmektedirler. Allah´ın eli, hepsinin ellerinin üstündedir. Kim sözünden dönerse, kendi aleyhine olarak döneklik eder. Ama kim Allah´a verdiği sözünde durursa, Allah ona pek büyük mükâfat verir.
(Hudeybiye seferine katılmayıp) kaçak durumda geri kalan bedevîler sana gelip: "Bizi mallarımız ve ailelerimiz oyaladı da ondan katılamadık. Ne olur bizim için Allah´tan af dile!" derler.Onlar aslında, dilleriyle, kalplerinde olmayan şeyler söylerler. De ki: Şimdi hakkınızda Allah bir zarar veya fayda vermek isterse, kim O´na karşı koyup engelleyebilir? Hayır! İş sizin iddia ettiğiniz gibi değil. Allah her şeyden haberdar olduğu gibi sizin gazaya katılamayışınızın gerçek sebebinden de haberdardır
Aslında siz Peygamberin ve müminlerin ailelerine artık geri dönemeyeceklerini düşündünüz.Bu hayal, gönüllerinizde allanıp pullandı ve yerleşti. Kötü zanlara düştünüz ve helâki hak etmiş kimseler oldunuz
Kim Allah´a ve Resulüne inanmazsa bilsin ki Biz kâfirlere alevli ateşler hazırladık
Göklerin ve yerin hâkimiyeti Allah´ındır. O, dilediğini affeder, dilediğini cezalandırır. Allah gafurdur, rahîmdir (affı ve ihsanı boldur)
Gazaya katılmayanlar, siz ganimetleri almak için gittiğinizde: "İzin verin, biz de size tâbi olalım." derler. Böylece Allah´ın hükmünü değiştirmek isterler.De ki: "Siz bizimle gelemezsiniz, zira Allah Teâlâ daha önce böyle buyurmuştur" Bu defa da: "Hayır!" diyecekler, "siz bizi çekemiyorsunuz" Bilakis kendileri anlayışları kıt olan, çok az anlayan kimselerdir
O gazaya katılmayıp geri kalan bedevilere de ki: "Siz yakında çok kuvvetli ve savaşçı bir milletle savaşmaya dâvet edileceksiniz. Onlar teslim olup boyun eğinceye kadar onlarla savaşacaksınız. Eğer bu sefer itaat ederseniz Allah sizi pek güzel bir şekilde ödüllendirir. Ama daha önce yaptığınız gibi arkanızı döner, cihaddan kaçarsanız, O, size gayet acı bir azap verir.
Gazaya katılmama konusunda âmaya sorumluluk yok, topala sorumluluk yok, hastaya sorumluluk yoktur. Kim Allah´a ve Resulüne itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan cennetlere yerleştirir. Kim de itaatten yüz çevirirse onu gayet acı şekilde cezalandırır
Gerçekten Allah, (Hudeybiye´de) o ağacın altında sana biat ettikleri zaman, müminlerden razı oldu. Onların kalplerindeki ihlâsı bildiği için üzerlerine sekîne, huzur ve güven indirdi. Onları hemen yakında gerçekleşen bir zaferle ve alacakları birçok ganimetle mükafatlandırdı.Allah azîz ve hakîmdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir)
Allah size daha başka birçok ganimet vâd etti. Onları ileride alacaksınız. Şimdilik size bunu verdi ve insanların ellerini sizden çekti ki müminler için Allah´ın teyidine bir delil ve ibret olsun ve sizi dosdoğru yola eriştirsin. Allah size henüz güç yetiremediğiniz ama Kendisinin (ilim ve kudretiyle) hazırladığı başka fetih ve ganimetler de vâd etti. Allah her şeye hakkıyla kadirdir
Eğer (o Mekkeli) kâfirler sizlerle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçar, sonra da ne kendilerini koruyan, ne de destek olan hiç kimse bulamazlardı
Allah´ın öteden beri câri olan kanunu budur. Ve sen Allah´ın nizamında hiçbir değişiklik bulamazsın
Mekke vâdisinde size kâfirlere karşı zafer nasib ettikten sonra, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çeken O´dur. Allah bütün yaptıklarınızı görür
İnkârda ısrar edip sizi Mescid-i Haram´ı ziyaret etmekten ve bekletilmekte olan hediye kurbanlıkları yerine ulaştırmaktan geri çevirenler onlardır.Eğer orada kendilerini tanımadığınız için tepeleyeceğiniz ve bilmeyerek tepelemenizden ötürü zor durumda kalacağınız mümin erkekler ve mümin kadınlar olmasaydı, Allah ellerinizi birbirinizden çekmez, savaşmanıza engel olmazdı. Dilediği kimseleri rahmetine nail etmek için Allah böyle takdir buyurdu. Şayet onlar birbirlerinden seçilip ayrılmış olsalardı, elbette kâfirleri gayet acı bir cezaya çarptırırdık
Kâfirlerin kalplerine taassubu, Cahiliye taassup ve tarafgirliğini yerleştirdikleri o sırada, Allah da Resulünün ve müminlerin gönüllerine huzur ve güven duygusu verdi. Takvâ kelimesini onlara yoldaş etti. Zaten onlar bu söze pek lâyık ve ehil idiler. Allah her şeyi hakkıyla bilir
Allah, Resulünün rüyasını elbette doğru çıkaracaktır. İnşaallah siz kiminiz başını tıraş ettirmiş, kiminiz saçlarını kısaltmış olarak, Mescid-i Haram´a korkmaksızın tam bir güvenlik içinde gireceksiniz. Ama Allah sizin bilemediğiniz şeyleri bildiğinden ondan önce, yakın bir zafer nasib etti
Bütün dinlere üstün kılmak için Resulünü hidâyet ve hak dinle gönderen O´dur. Buna şahit olarak Allah yeter
Muhammed Allah´ın resulüdür. Onun beraberindeki müminler de kâfirlere karşı şiddetli olup kendi aralarında şefkatlidirler. Sen onları rükû ederken, secde ederken, Allah´tan lütuf ve rıza ararken görürsün. Onların alâmeti, yüzlerindeki secde izi, secde aydınlığıdır. Bunlar, Tevrat´taki sıfatları olup İncîl´deki meselleri ise şöyledir: Öyle bir ekin ki filizini çıkarmış, sonra da onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış da artık gövdesi üzerinde doğrulmuş. Öyle ki ekicilerin hoşuna gider, kâfirleri de öfkelendirir. İşte böylece Allah, onlar gibi iman edip makbul ve güzel işler yapanlara mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
Ki Allâh, senin geçmiş ve gelecek günâhını bağışlasın (bütün tasalarını gidersin) ve sana olan ni´metini tamamlasın ve seni doğru bir yola iletsin.
Ve Allâh sana şanlı bir zafer versin.
O, imanlarına iman katsınlar diye mü´minlerin kalblerine huzûr indirdi. Göklerin ve yerin askerleri Allâh´ındır. Allâh bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
(Allâh işini böyle hikmetle çevirir, mü´minlerin gönüllerine huzûr verir, onlara görünmez askerleriyle yardım eder) Ki inanan erkekleri ve inanan kadınları, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere soksun, onların kötülüklerini de örtsün. Gerçekten bu, Allâh katında büyük bir başarıdır.
Allâh hakkında kötü zanda bulunan münâfık erkeklere ve münâfık kadınlara; (Allah´a) ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara da azâbetsin. (Onların, müslümanlar için istedikleri) Kötü olaylar, kendi başlarına gelsin. Allâh, onlara gazabetmiş, onları la´netlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Orası da ne kötü bir yerdir!
Göklerin ve yerin askerleri Allâh´ındır. Allâh azizdir, hakimdir.
Biz seni, şâhid, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
Ki Allah´a ve Resulüne inanasınız, O´nu(n dinini) destekleyesiniz. Ona saygı gösteresiniz ve sabah akşam O´nu tesbih ed(ip şânını yücelt)esiniz...
Sana bi´at edenler (İslâm uğrunda ölünceye kadar savaşmak üzere sana söz verenler), gerçekte Allah´a bi´at etmektedirler. Allâh´ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, kendi aleyhine bozmuş olur. Ve kim Allah´a verdiği sözü tutarsa Allâh ona büyük bir mükâfât verecektir.
Göçebe Araplardan geri bırakılanlar, sana diyecekler ki: "Mallarımız ve çocuklarımız bizi, (seninle beraber gelmekten) alıkoydu. Bizim için mağfiret dile." Onlar, dilleriyle kalblerinde olmayan bir şeyi söylüyorlar. De ki: "Allâh size bir zarar vermek istemiş, yahut size bir yarar vermek istemiş olsa Allâh´ın, sizin için dilediğine kim engel olabilir? Hayır, Allâh yaptıklarınızı haber almaktadır."
Herhalde siz sandınız ki Elçi ve mü´minler, bir daha âilelerine dönmeyecekler. Bu (düşünce) gönüllerinizde süslendirildi, (size güzel gösterildi,) kötü zanda bulundunuz ve helâki hak etmiş bir topluluk oldunuz.
Kim Allah´a ve Elçisine inanmazsa bilsin ki, biz, kâfirler için alevli bir ateş hazırlamışızdır.
Göklerin ve yerin mülkü Allâh´ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine azâb eder. Allâh bağışlayandır, esirgeyendir.
O geri bırakılanlar, ganimetleri almak için gittiğiniz zaman: "Bizi bırakın, sizinle beraber gelelim," diyecekler. Onlar, Allâh´ın sözünü değiştirmek istiyorlar. De ki: "Siz, bizimle gelemezsiniz. Allâh, önceden böyle buyurdu." Onlar: "Bizi çekemiyorsunuz" diyecekler. Hayır, onlar, pek az anlarlar.
O geride kalan göçebe Araplara de ki: "Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya davet edileceksiniz, onlarla (ya) dövüşürsünüz, yahut (onlar) müslüman olurlar. Eğer itâat ederseniz, Allâh size güzel bir mükâfât verir; (yok) eğer önceden döndüğünüz gibi yine dönerseniz, size acı bir şekilde azâb eder.
Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. (Bunlar savaşa katılmak zorunda değillerdir.) Kim Allah´a ve Elçisine itâ´at ederse (Allâh) onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de yüz çevirirse onu da acı bir azâba uğratır.
Allâh şu mü´minlerden râzı olmuştur ki onlar, ağacın altında sana bi´at ediyorlardı, Allâh onların gönüllerinden geçeni bildiği için onların üzerine huzûr ve güven indirdi ve onlara yakın bir fetih verdi.
Yine onlara alacakları birçok ganimetler bahş eyledi. Allâh üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Allâh size elde edeceğiniz birçok ganimetler va´detti. Şimdilik size bu (Hudeybiye Barışı)nı verdi. İnsanların ellerini sizden çekti ki bu, inananlara bir ibret olsun ve (Allah) sizi dosdoğru yola iletsin.
(Size) başka (ganimetler) de söz vermiştir ki henüz onları ele geçiremediniz fakat Allâh onları kuşatmış (sizin için ayırmış)tır. Allâh her şeyi yapabilir.
Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı, arkalarına dön(üp kaç)arlardı, sonra ne bir koruyucu, ne de bir yardımcı bulabilirlerdi.
Bu, Allâh´ın öteden beri süregelen yasasadır. Allâh´ın yasasında bir değişme bulamazsın.
Mekke´nin göbeğinde, sizi onlara gâlip getirdikten sonra onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çeken O´dur. Allâh, yaptıklarınızı görmektedir.
Onlar öyle kimselerdir ki inkâr ettiler, sizin Mescid-i Harâm´ı ziyaret etmenize ve bekletilen kurbanların yerlerine varmasına engel oldular. Eğer orada, kendilerini bilmediğiniz için tepeleyeceğiniz ve bilmeyerek tepelemenizden ötürü, kınanacağınız inanmış erkekler ve inanmış kadınlar olmasaydı (Allâh sizin savaşmanıza engel olmazdı. Böyle yaptı) ki Allâh, dilediğini rahmetine soksun. Şâyet (inananlar ve inanmayanlar) birbirinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan inkâr edenleri, acı bir azâba çarptırırdık.
O zaman inkâr edenler, kalblerine öfke ve gayreti, o câhiliyye (çağının) öfke ve gayretini koymuşlardı, Allâh da Elçisine ve mü´minlere huzûr ve güvenini indirdi; onları takvâ kelimesine (sebâta ve ahde vefâya) bağladı. Zeten onlar, buna lâyık ve ehil idiler. Allâh, her şeyi bilendir.
Andolsun, Allâh, Elçisinin rüyâsını doğru çıkardı. Allâh dilerse, başlarınızı (kökten) traş ederek ve(ya) saçlarınızı kısaltarak, korkmadan, güven içinde Mescid-i Harâm´a gireceksiniz. Allâh sizin bilmediğinizi bildi, bundan önce size yakın bir fetih verdi.
O, Elçisini hidâyet ve hak dinle gönderdi ki, o (hak di)ni, bütün dinlere üstün kılsın. Şâhid olarak Allah yeter.
Muhammed Allâh´ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar, kâfirlere karşı katı, birbirlerine karşı merhametlidirler. Onların, rükû´ ve secde ederek Allâh´ın lutuf ve rızâsını aradıklarını görürsün. Yüzlerinde secde izinden nişanları vardır. Onların Tevrât´taki vasıfları ve İncildeki vasıfları da şöyle bir ekin gibidir ki, filizini çıkardı, onu güçlendirdi, kalınlaştı, derken gövdesinin üstüne dikildi, ekincilerin hoşuna gider, onlara karşı kâfirleri de öfkelendirir bir duruma geldi. Allâh onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfât va´detmiştir.
Allah, geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve sana dosdoğru yolu göstersin...
Ve Allah sana karşı konulmaz bir zaferle yardım etsin...
İmanlarına iman katmaları için müminlerin kalplerine huzur indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, alimdir, hakimdir.
Mü’min erkekleri ve mü’min kadınları, alt kısmından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere girdirsin ve onların kötülüklerini örtsün... İşte bu, Allah katında en büyük kurtuluş ve mutluluktur.
Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, müşrik erkek ve müşrik kadınlara azap edecektir. Kötülük çemberi tepelerine insin. Allah onlara gazap etmiş, onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Varacakları yer ne kötüdür.
Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, azizdir, hakimdir.
-Biz seni, şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik
Allah’a ve elçisine inanmanız, onu savunup desteklemeniz ve ona saygı göstermeniz ve sabah akşam onu tesbih etmeniz için.
Sana bey’at edenler, ancak Allah’a bey’at etmişlerdir. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdinden dönerse kendi aleyhinedir. Kim de verdiği söze bağlı kalırsa, Allah ona büyük bir ödül verecektir.
Geride kalan bedeviler, sana: -Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti. Bizim için bağışlanma dile diyeceklerdir. Kalblerinde olmayanı dilleri ile söylüyorlar. De ki: Eğer Allah, size bir zarar veya fayda vermek isterse kim sizin için bir şeye sahip olabilir? Oysa hayır, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
Oysa siz, peygamberin ve müminlerin daha ebedi olarak ailelerine dönmeyeceğini sandınız. Bu, kalblerinize çekici kılındı. Siz, kötü bir zanna kapıldınız ve bozguncu bir topluluk oldunuz.
Kim Allah’a ve Peygamberine iman etmezse, biz o kafirlere alevli bir ateş hazırladık.
Göklerin ve yerin hakimiyeti Allah’a aittir. Dilediğini bağışlar, dilediğini cezalandırır. Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.
Geride kalanlar, siz ganimetleri almaya giderken diyecekler ki: -Bizi bırakın da size uyalım. Allah’ın sözünü değiştirmek istiyorlar. De ki: -Asla bize uymayacaksınız. Daha önce Allah da böyle buyurmuştu. -Hayır, siz bizi çekemiyorsunuz/kıskanıyorsunuz, diyecekler. Hayır, onların çok azı dışında anlayamaz oldular.
Bedevilerden (seferden) geri kalanlara de ki: -Çok güçlü bir kavme karşı savaşmak için çağrılacaksınız, ya da onlar teslim olacaklar. Eğer itaat ederseniz Allah size güzel bir ödül verir. Eğer daha önce yüz çevirdiğiniz gibi yüz çevirirseniz, sizi acı bir azapla cezalandırır.
Köre bir günah yoktur. Topala da bir günah yoktur. Hastaya da bir günah yoktur. Kim, Allah’a ve Resûlüne itaat ederse onu alt taraflarından ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse onu da acı bir azapla cezalandırır.
(18-19) Ağaç altında sana bey’at edenlerden Allah razı olmuştur. Gönüllerindekini bildi de üzerlerine huzur indirdi ve onlara yakın bir fetih ve elde edecekleri bir çok ganimetler vermiştir. Allah, güçlüdür, hakimdir.
(18-19) Ağaç altında sana bey’at edenlerden Allah razı olmuştur. Gönüllerindekini bildi de üzerlerine huzur indirdi ve onlara yakın bir fetih ve elde edecekleri bir çok ganimetler vermiştir. Allah, güçlüdür, hakimdir.
Allah, size elde edeceğiniz bir çok ganimet sözü vermiştir. Bunu sizin için çabuklaştırmış ve müminlere bir işaret olması, sizin de doğru yolu bulmanız için insanların ellerini sizden çekmiştir.
Allah’ın ihata ettiği fakat sizin henüz sahip olmadığınız daha başkalarını da. (Vaat etmiştir) Allah’ın her şeye gücü yeter.
İnkar edenler sizinle savaşmış olsalardı, arkalarını dönüp kaçarlardı da bir veli ve yardımcı bulamazlardı.
Allah’ın daha önce de geçmiş olan kanunu budur. Allah’ın kanununda bir değişiklik bulamazsın...
Sizi onlara karşı zafere ulaştırdıktan sonra, Mekke’nin göbeğinde, onların ellerini sizden, sizin elinizi de onlardan çeken O’dur. Allah, yaptıklarınızı görmektedir.
Küfreden/kafir olan, sizi Mescid-i Haram’dan alıkoyanlar ve kurbanlıkları tutarak yerine ulaşmasına imkan vermeyenler onlardır. Eğer bilmeden kendilerini öldüreceğiniz ve bu sebeple de bir takım güçlüklere uğrayacağınız, tanımadığınız mü’min erkekler ve mü’min kadınlar olmasaydı... (Allah savaşa engel olmazdı.) Bu, Allah dilediğini rahmetine girdirsin, diyedir. Eğer (birbirlerinden) ayrılmış olsalardı, onlardan inkarcı olanları acı bir azapla cezalandırırdık.
Kafir olan kimselerin kalplerinde bir asabiyet meydana getirdi. Allah, Peygamberine ve müminlerin üzerine huzur indirdi ve onları “takva” sözüne bağlı tuttu. Onlar, zaten bunu gerçekleştirmişler ve ona sahip çıkmışlardı. Allah ise her şeyi bilmekteydi.
Evet, Allah, elçisinin rüyasını hakkıyla doğruladı. Allah’ın dilemesiyle, güven içinde, başlarınızı tıraş etmiş ve saçlarınızı kısaltmış olarak, korkusuzca Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bilir. Oraya girmeden önce de yakın bir fetih vermiştir.
Elçisini, doğruluk rehberi ve hak din ile, onu bütün dinlere üstün kılmak için gönderen O’dur. Şahit olarak Allah yeter.
Muhammed, Allah’ın elçisidir. Onunla beraber olanlar, kafirlere karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlidirler. Onların rükû ve secde ederek Allah’ın lütuf ve rızasını aradıklarını görürsün. Onların işareti yüzlerindeki secde izleridir. İşte bu onların Tevrat’taki örneğidir. İncildeki örneği ise: Filizini vermiş bir ekin gibidir. Onu kuvvetlendirmiş, o da çiftçilerin hoşuna gidecek şekilde kalınlaşmış ve gövdesi üzerinde dikilmişti. Onunla kafirleri öfkelendirmek için Allah, onlardan iman eden ve doğruları yapanlara mağfiret ve büyük bir ödül vaat etmiştir.
Öyle ki Allah, senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltip iletsin.
Ve Allah, sana ´üstün ve onurlu´ bir zaferle yardım etsin.
Mü´minlerin kalplerine sükünet indirdi ki imanlarına iman katsınlar. Göklerin ve yerin orduları O´nundur. O Allah her şeyi bilendir. Ve hikmet sahibidir.
(Bütün bunlar,) Mü´min erkekleri ve mü´min kadınları, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere sokması ve onların kötülüklerini örtüp bağışlaması içindir. İşte bu, Allah katında ´büyük kurtuluş ve mutluluk´tur.
Bir de; kötü bir zan ile zanda bulunmakta olan münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azablandırması için. O kötülük çemberi, tepelerine insin. Allah, onlara karşı gazablanmış, onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Varacakları yer ne kötüdür.
Göklerin ve yerin orduları, Allah´ındır. Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Şüphesiz, biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı korkutucu olarak gönderdik.
Ki Allah´a ve Resulüne iman etmeniz, onu savunup desteklemeniz, onu en içten bir saygıyla yüceltmeniz ve sabah akşam O´nu (Allah´ı) tesbih etmeniz için.
Şüphesiz, sana biat edenler, ancak Allah´a biat etmişlerdir. Allah´ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah´a karşı verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.
Bedevilerden geride bırakılanlar, sana diyecekler ki: «Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti. Bundan dolayı bizim için mağfiret dile.» Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki: «Şimdi Allah, size bir zarar isteyecek ya da bir yarar dileyecek olsa, sizin için Allah´a karşı kim herhangi bir şeyle güç yetirebilir? Hayır, Allah, yapmakta olduklarınızı haber alandır.»
Hayır, siz peygamberin ve mü´minlerin, ailelerine ebedi olarak bir daha dönmeyeceklerini zannettiniz; bu, sizin kalplerinizde çekici kılındı ve kötü bir zan ile zanda bulundunuz da, yıkıma uğramış bir kavim oldunuz.
Kim Allah´a ve Rasulüne iman etmezse, (bilsin ki) gerçekten biz, kâfirler için çılgınca yanan bir ateş hazırlamışızdır.
Göklerin ve yerin mülkü Allah´ındır; dilediğine mağfiret eder, dilediğini azablandırır. Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
Geride bırakılanlar, siz ganimetleri almaya gittiğiniz zaman diyeceklerdir ki: «Bizi bırakın da sizi izleyelim.» Onlar, Allah´ın kelâmını değiştirmek istiyorlar. De ki: «Siz, kesin olarak bizim izimizden gelmezsiniz. Allah, daha evvel böyle buyurdu.» Bunun üzerine: «Hayır, bizi kıskanıyorsunuz» diyecekler. Hayır, onlar pek az anlayanlardır.
Bedevilerden geride bırakılanlara de ki: «Siz yakında zorlu savaşçı olan bir kavme çağrılacaksınız; onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar) müslüman olurlar. Bu durumda eğer itaat ederseniz, Allah, size güzel bir ecir verir; eğer bundan önce sırt çevirdiğiniz gibi (yine) sırt çevirirseniz, sizi acı bir azab ile azablandırır.»
Kör olana güçlük (sorumluluk) yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur. Kim Allah´a ve Resulüne itaat ederse, (Allah) onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de sırt çevirirse, onu acıklı bir azab ile azablandırır.
Andolsun, Allah, sana o ağacın altında biat ederlerken mü´minlerden razı olmuştur, kalplerinde olanı bilmiş ve böylece üzerlerine ´güven duygusu ve huzur´ indirmiştir ve onlara yakın bir fethi sevap (karşılığı) olarak vermiştir.
Ve alacakları birçok ganimetleri de. Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Allah, alacağınız daha birçok ganimetleri de size va´detti, bunu size hemencecik verdi ve insanların ellerini sizden çekti ki, (bu,) mü´minler için bir ayet olsun ve sizi dosdoğru bir yola yöneltip iletsin.
Ve (daha) başka (nice nimetler de, ki) siz henüz onlara güç yetirmiş değilsiniz (ama) gerçekten Allah, onları sarıp kuşatmıştır. Allah, her şeye karşı güç yetirendir.
Kâfir olanlar, sizinle savaşmış olsalardı, arkalarını dönüp kaçarlardı; sonra, ne bir veli (koruyucu dost), ne de bir yardımcı bulamazlardı.
(Bu,) Allah´ın öteden beri sürüp gitmekte olan sünnetidir. Sen Allah´ın sünnetinde kesinlikle hiçbir değişiklik bulamazsın.
Onlara karşı size zafer verdikten sonra, Mekke´nin göbeğinde onların ellerini sizden ve sizin de ellerinizi onlardan çeken O´dur. Allah, yapmakta olduklarınızı hakkıyla görmekte olandır.
Ki onlar, küfrettiler, sizi Mescid-i Haram´dan ve durdurulmakta (bekletilmekte) olan hediyeleri (kurbanları), yerlerine varmaktan alıkoydular. Eğer kendilerini bilmediğiniz mü´min erkekler ve mü´min kadınları, bilgisizlik dolayısıyla onları darmadağın edip de bu yüzden size ´dayanılmaz bir sıkıntı´ dokunmayacak olsaydı (o zaman durum farklı olurdu.) (Durumun böyle olması,) Allah´ın dilediğini rahmetine sokması içindir. Eğer (karışık yaşayan mü´minler), seçilip ayrılmış olsalardı, muhakkak içlerinden küfretmekte olanları acıklı bir azab ile azablandırırdık.
Hani o küfretmekte olanlar, kendi kalpleri içinde, ´öfkeli soy koruyuculuğunu´, (hamiyet), cahiliyenin ´öfkeli soy koruyuculuğunu´ kılıp kışkırttıkları zaman, hemen Allah Rasulünün ve mü´minlerin üzerine ´(kalbi teskin eden) güven ve yatışma duygusunu´ indirdi ve onları «takva sözü» üzerinde kararlılıkla ayakta tuttu. Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
Andolsun ki Allah Peygamberine o rüyayı doğru ve hak olarak gösterdi. İnşallah Kabe´ye emniyet ve güven içinde, korkmadan (mutlaka) gireceksiniz, başlarınızı da traş etmiş ve kısaltmış olarak. Allah sizin bilmediğiniz şeyleri bildiği için (Mekke´nin fethinden) önce daha yakın bir fetih (Hayber´in fethini) nasip etti.
Ki O, kendi peygamberlerini hidayetle ve hak olan din ile, diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Allah yeter.
Muhammed, Allah´ın Rasulü´dür. Ve onunla birlikte olanlar da kâfirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rükû edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah´tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat´taki vasıfları budur; İncil´deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken semizleyip kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup boy atmış (ki bu,) ekicilerin de hoşuna gider. (Bu örnek,) Onunla kâfirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir va´detmiştir.
Şu bir gerçek ki, biz sana apaçık bir fetih nasip ettik.
Ki Allah senin günahından geçmiş olanı da gelecek olanı da bağışlasın, nimetini senin üzerinde tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola kılavuzlasın.
Ve Allah sana onur ve kudret dolu bir yardımla destek verecektir.
O odur ki, müminlerin gönüllerine, imanları beraberinde iman geliştirsinler diye, mutluluk ve huzur indirdi. Yalnız Allah´ındır göklerin ve yerin orduları. Alîm´dir Allah, Hakîm´dir.
İnanmış erkekleri ve inanmış kadınları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokması içindir bu. Sürekli kalıcıdırlar orada. Ve onların çirkin davranışlarını örtüp gizlemesi içindir. İşte bu, Allah katında çok büyük bir kurtuluş ve eriştir.
Ve Allah hakkında kötü sanılar besleyen erkek münafıklarla kadın münafıklara ve erkek putperestlerle kadın putperestlere, o kötülük girdabı başlarına dönesilere azap etsin diyedir bu. Allah onlara öfkelenmiş, onları lanetlemiş ve kendilerine cehennem hazırlamıştır. Kötü bir varış yeridir o.
Yalnız Allah´ındır göklerin ve yerin orduları. Azîz´dir Allah, Hakîm´dir.
Şu bir gerçek ki, biz seni, bir tanık, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
Allah´a ve resulüne inanasınız, O´nu destekleyesiniz, O´nu yüce bilesiniz ve sabah-akşam O´nu tespih edesiniz diye.
O seninle el tutuşup sözleşenler var ya, onlar gerçekte Allah ile bey´atleşiyorlar. Allah´ın eli onların ellerinin üstündedir. Kim ahdi bozar, döneklik ederse kendi aleyhine döneklik etmiş olur. Ve kim Allah´a verdiği sözde vefalı davranırsa, Allah ona büyük bir ödül verecektir.
Bedevilerden, geri bırakılmış olanlar sana şöyle diyecekler: "Bizleri, mallarımız ve ailelerimiz oyaladı. O halde bizim için Allah´tan af dile." Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki: "Allah size bir zarar dilerse, yahut bir yarar murat ederse, O´nun sizin için dilediğine kim engel olabilir?" Doğrusu şu ki, Allah, sizin yaptıklarınızdan haberdardır.
Siz sanmıştınız ki, resul de müminler de ailelerine bir daha asla dönmeyecekler. Bu düşünce kalplerinizde süslendi de çirkin bir sanıya saplandınız ve mahvolmuş bir topluluk haline geldiniz.
Kim Allah´a ve resulüne iman etmezse bilsin ki biz, inkârcılar için alevli bir ateş hazırladık.
Göklerin ve yerin mülkü Allah´ındır! Dilediğini affeder, dilediğine azap eder. Allah Gafûr´dur, Rahîm´dir.
Geri bırakılanlar, ganimetleri almak üzere gittiğiniz zaman şöyle diyecekler: "İzin verin, biz de size uyalım!" Onlar Allah´ın kelamını değiştirmek istiyorlar. De ki: "Bize asla uyamazsınız! Allah önceden de böyle buyurmuştu." Bu kez şöyle diyecekler: "Hayır, siz bizi kıskanıyorsunuz." İşin doğrusu şu ki, onlar çok az anlıyorlar/onlar, az bir kısmı hariç, anlamıyorlar.
Bedevilerden, geri bırakılmış olanlara de ki: "Siz yakında çok zorlu savaş veren bir kavimle çarpışmaya çağrılacaksınız. Ya onlarla çarpışırsınız, yahut onlar Müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir ödül verecektir. Yok eğer önceden döndüğünüz gibi yüz çevirirseniz, Allah sizi acıklı bir azapla cezalandırır."
Köre zorlama yoktur, topala zorlama yoktur, hastaya da zorlama yoktur. Kim Allah´a ve resulüne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, Allah onu acıklı bir azapla cezalandırır.
Yemin olsun, Allah müminlerden, o ağacın altında sana bey´at ettikleri sırada hoşnut olmuştur. Onların gönüllerindekini bilmiş, üzerlerine huzur ve sükûn indirmiş ve kendilerine yakın bir fetih nasip etmiştir.
Alacakları birçok ganimetler de nasip etmiştir. Allah Azîz´dir, Hakîm´dir.
Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaat etti. Şunu da size aceleden verdi ve insanların ellerini de sizden uzak tuttu ki bu, inananlara bir ibret olsun ve Allah sizi dosdoğru yola kılavuzlasın.
Sizin güç yetireceğiniz başka ganimetler de vardır. Allah onları kuşatmış bulunuyor. Allah, her şey üzerinde Kadîr´dir.
Eğer küfredenler sizinle savaşsalardı, sırtlarını dönüp kaçacaklardı. Sonra, bir dost da bir yardımcı da bulamazlardı.
Bu, Allah´ın öteden beri işleyip duran yolu-yöntemidir. Allah´ın yol ve yönteminde hiçbir değişme bulamazsın.
O odur ki, sizi onlara galip getirdikten sonra Mekke´nin göbeğinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan uzak tuttu. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir.
Onlar o kişilerdir ki, küfre sapıp sizi Mescid-i Haram´dan geri çevirdiler, bekletilen kurbanlık hediyelerin, yerlerine ulaşmasına engel oldular. Eğer kendilerini tanımadığınız için çiğneyeceğiniz ve bu bilgisizlik yüzünden üzüntü ve kınayışla karşılaşacağınız inanmış erkeklerle inanmış kadınlar olmasaydı, iş başka türlü olurdu. Böyle olması, Allah´ın, dilediğini rahmetine sokması içindir. Onlar birbirlerinden ayrılmış olsalardı, inkâra sapanları acıklı bir azapla cezalandırırdık.
İnkâr edenler, kalplerine öfkeli taassubu, o cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah ise huzur ve mutluluğunu resulünün, inananların üstüne indirmişti. Onları, takva kelimesine bağlı tutmuştu. Zaten onlar buna layık ve ehil idiler. Allah her şeyi çok iyi bilmektedir.
Yemin olsun ki Allah, resulüne o rüyayı hak olarak doğru çıkarmıştır. Allah dilerse, başlarınızı tıraş etmiş, saçlarınızı kısaltmış olarak güven içinde, korku duymadan Mescid-i Haram´a mutlaka gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi de bundan önce size yakın bir fetih nasip etti.
O, resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, o dini tüm dinlere üstün kılsın. Tanık olarak Allah yeter!
Muhammed, Allah´ın resulüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çok çetin, kendi aralarında çok sevecendirler/çok merhametlidirler. Sen onları rükû eder, secdeye kapanır halde görürsün. Allah´tan bir lütuf ve hoşnutluk ister dururlar. Görünüşlerine gelince, yüzlerinde secde eseri/izi vardır. Bu onların Tevrat´taki nitelikleri. İncil´deki nitelikleri de şöyle: Tıpkı bir ekin ki filizini çıkarmış, o filizi kuvvetlendirmiş. Filiz kalınlaştı, gövdesi üzerine dikildi. Ziraatçıları da imrendirir/hayran bırakır bu ekin. Allah böyle yapar ki, onlar sayesinde, inkâr edenleri öfkelendirsin. Allah onlardan iman edip barışa/hayra yönelik işler yapanlara bir bağışlanma ve büyük bir ödül vaat etmiştir.