Tenzîh eder Allah´ı ne varsa göklerde ve yeryüzünde ve odur üstün, hüküm ve hikmet sâhibi.
Onundur saltanatı ve tedbîri göklerin ve yeryüzünün, yaşatır ve öldürür ve onun, her şeye gücü yeter.
Ve odur her şeyden önce var olan ve her şeyden sonra kalan ve her şeye üstün olup delilleriyle bilinen ve her şeyi bilen de duygularla bilinmeyen ve o, her şeyi bilir.
Öyle bir mâbuttur ki gökleri ve yeryüzünü altı günde yaratmıştır da sonra arşa hâkim olmuştur, bilir, ne girerse yere ve ne çıkarsa oradan ve ne yağarsa gökten ve ne ağarsa oraya ve o, sizinledir nerede olursanız; ve Allah, ne yapıyorsanız görür.
Onundur saltanatı ve tedbîri göklerin ve yeryüzünün; ve bütün işler, dönüp Allah tapısına varır.
Geceyi kısaltır, bir kısmı gündüz olur ve gündüzü kısaltır, bir kısmı gece olur ve o, gönüllerdekini bilir.
İnanın Allah´a ve Peygamberine ve sizi sâhib ettiği, sizin tasarrufunuza verdiği malların bir kısmını, onun yolunda harcayın; artık sizden inanan ve mallarını harcayanlara büyük bir mükâfat var.
Ve ne oluyor size de Allah´a inanmıyorsunuz? Ve Peygamber, Rab-binize inanın diye sizi çağırmada ve andolsun ki sizden söz de almıştı inanmışsanız.
Ve öyle bir mâbuttur ki sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık deliller indirmededir ve şüphe yok ki Allah, sizi esirger ve size rahîmdir elbet.
Ve ne oluyor size de Allah yolunda mallarınızı harcamıyorsunuz? Ve Allah´ındır göklerin ve yeryüzünün mîrası; sizden, fetihten önce mallarını harcayan ve savaşan, başkalarıyla bir değildir; onların, fetihten sonra mallarını harcayan ve savaşanlara karşı derece bakımından pek büyük bir üstünlükleri var; ve hepsine de Allah, güzel mükâfatlar vaadetmiştir ve Allah, ne yapıyorsanız, hepsinden de haberdar.
Kimdir o ki Allah´a âdetâ güzel bir borç verir de o, kat-kat fazlasını verir ona ve ona pek güzel de bir mükâfat var.
O gün görürsün ki erkek ve kadın, inananların nurları, önlerinde ve sağlarında parlayıp koşmada; müjde bugün size; kıyılarından ırmaklar akan cennetlerde ebedî olarak kalacaksınız ve bu, en büyük kutluğun, murâda erişin ve başarının ta kendisidir.
O gün, erkek ve kadın münâfıklar, inananlara, bizi de bekleyin de derler, gelelim, nûrunuzdan alalım; onlara dönün ardınıza da bir nur isteyin artık denir. Derken aralarına bir duvardır çekilir ki bir kapısı vardır, içinde rahmet vardır da dış tarafında azap.
Onlar bağırırlar da derler ki: Biz, sizinle berâber değil miydik? Evet derler ve fakat siz, kendinizi fitnelere saldınız ve îman edenlerin bir felâkete uğramasını beklediniz ve şüphe ettiniz ve olmayacak istekler, sizi aldatıp durdu, sonunda Allah´ın emri, gelip çattı ve sizi Şeytan, aldatmıştı.
Artık bugün ne sizden, azaptan kurtulmanız için bir şey alınır, ne kâfir olanlardan ve yurdunuz ateştir sizin, odur size lâyık olan ve orası, dönüp gidilecek ne de kötü yerdir.
İnananlara, o çağ gelmedi mi henüz, Allah´ı anış ve Kur’ân´dan inen şeyler, onların gönüllerini yumuşatsın da tamâmıyla korkup itâat etsinler ve önceden kendilerine kitap verilenlere benzemesinler; onların, peygamberleriyle araları, uzayıp açıldıkça kalpleri katılaştı ve onların çoğu, buyruktan çıktı.
Bilin ki Allah, yeryüzünü, ölümünden sonra diriltir; andolsun ki akıl edesiniz diye size delillerimizi apaçık bildirdik.
Şüphe yok ki sadaka veren erkek ve kadın inananlarla Allah´a güzel bir borç verenlerin verdikleri şey, gene kendileri için kat-kat arttırılır ve onlara, güzel bir mükâfat vardır.
Ve Allah´a ve Peygamberlerine inananlar yok mu, onlardır Rableri katında gerçeklerin ve tanıkların ta kendileri; onların mükâfatları da vardır, nurları da; kâfir olanlara ve delillerimizi yalanlayanlara gelince: Onlardır cehennem ehli.
Bilin ki dünyâ yaşayışı, ancak bir oyundur, bir eğlencedir, bir bezentidir ve aranızda bir övünmedir ve bir mal ve evlât çokluğu gayretidir ancak ve bunlardan ibârettir de; halbuki dünyâ yaşayışı, bir yağmura benzer, bitirdiği nebatlar, ekincileri şaşırtır, sevindirir, sonra kuruyuverir de bir de bakarsın, sapsarı olmuş, sararıp solmuş, sonra da un-ufak olmuş, dağılıp gitmiş; ve âhiretteyse çetin bir azap var ve Allah´tan yarlıganma ve râzılık; ve dünyâ yaşayışı, ancak bir aldanış metaından ibârettir.
Ve yarışarak koşun Rabbinizin yarlıgamasına ve cennete ki genişliği, göğün ve yeryüzünün genişliği gibidir, hazırlanmıştır Allah´a ve peygamberlerine inananlara; bu, Allah´ın lûtfudur, ihsânıdır, dilediğine verir onu ve Allah, pek büyük bir lütuf ve ihsân sâhibidir.
Yeryüzüne, yahut canlarınıza gelip çatan hiçbir felâket yoktur ki biz, onları yaratmadan önce onu, bir kitapta tespit etmemiş olalım; şüphe yok ki bu, Allah´a pek kolaydır.
Bunu da, elinizden çıkarıp kaybettiğiniz şeye kederlenmeyin ve size verdiğimize sevinmeyin diye yapmışızdır ve Allah, övünüp kibirlenen hiçbir kimseyi sevmez.
Onlar, öyle kişilerdir ki nekeslik ederler ve insanlara da nekes olmalarını emrederler; gerçekten de Allah, müstağnîdir ve hamde lâyık, odur.
Andolsun ki biz, peygamberlerimizi, apaçık delillerle gönderdik ve onlarla berâber de kitap ve terâzi indirdik, insanlar adâletle doğru muâmele etsinler diye ve demiri de indirdik ki onda çetin bir azap var ve insanlara faydalar; ve bu da, Allah´ın kendisine ve peygamberlerine, henüz tapısına varmadan yardım edenleri bildirmesi için; şüphe yok ki Allah, üstündür ve pek kuvvetlidir.
Ve andolsun ki biz, Nûh´u ve İbrâhim´i gönderdik ve soylarına da peygamberlik ve kitap verdik; derken onlardan doğru yolu bulanlar var ve çoğuysa buyruktan çıkmış olanlar.
Sonra izlerinden peygamberler gönderdik ve onların izince de Meryem oğlu İsâ´yı yolladık ve ona İncil´i verdik ve ona uyanların gönüllerinde fazla bir yumuşaklık ve merhamet yarattık; ve râhipliği, onlara biz farzetmediysek de onlar ancak Allah rızâsını kazanmak için icât ettiler, derken onun hakkına da gereği gibi riâyet edemediler, derken onlardan inananlara, mükâfatlarını verdik ve onların çoğuysa buyruktan çıkmış olanlardır.
Ey inananlar, çekinin Allah´tan ve inanın Peygamberine de size rahmetinden iki pay versin ve size bir nur halketsin ki onunla doğru yolu bulun ve sizi yarlıgasın, suçlarınızı örtsün ve Allah, suçları örter, rahîmdir.
Ve bunlar da, kitap ehlinin, şunu bilmeleri için bildirilmiştir: Onlar, Allah´ın lütuf ve ihsânından hiçbir şeyi menedemezler ve lütuf ve ihsân, Allah´ın elindedir, dilediğine verir ve Allah, pek büyük bir lütuf ve ihsân sâhibidir.
Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah´ı tesbih etmektedir. O, azîzdir, hakîmdir.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. O, diriltir, öldürür. O, her şeye gücü yetendir.
O ilktir, sondur, zahirdir, batındır. O, her şeyi bilendir.
O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş´ın üzerine istivâ edendir. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. Bütün işler ancak O´na döndürülür.
Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar. O, kalplerde olanı bilir.
Allah´a ve Resûlü´ne iman edin. Sizi, üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı şeylerden harcayın. Sizden iman edip de (Allah rızası için) harcayan kimselere büyük mükâfat vardır.
Peygamber sizi, Rabbinize iman etmeye çağırdığı halde niçin Allah´a inanmıyorsunuz? Halbuki O, sizden kesin söz de almıştı. Eğer inanırsanız.
Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetler indiren O´dur. Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
Ne oluyor size ki, Allah yolunda harcamıyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası Allah´ındır. Elbette içinizden, fetihten önce harcayan ve savaşanlar, daha sonra harcayıp savaşanlara eşit değildir. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel olanı vâdetmiştir. Allah´ın yaptıklarınızdan haberi vardır.
Kim Allah´a güzel bir ödünç verecek olursa, Allah da onun karşılığını kat kat verir ve ayrıca onun çok değerli bir mükâfatı da vardır.
Mümin erkeklerle mümin kadınları, önlerinden ve sağlarından, (amellerinin) nurları aydınlatıp giderken gördüğün günde, (onlara): Bugün müjdeniz, zemininden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacağınız cennetlerdir, denilir. İşte büyük kurtuluş budur.
Münafık erkeklerle münafık kadınların, müminlere: Bizi bekleyin, nurunuzdan bir parça ışık alalım, diyeceği günde kendilerine: Arkanıza dönün de bir ışık arayın! denilir. Nihayet onların arasına, içinde rahmet, dışında azap bulunan kapılı bir sur çekilir.
Münafıklar onlara: Biz sizinle beraber değil miydik? diye seslenirler. (Müminler de) derler ki: Evet ama, siz kendi başınızı belaya soktunuz; fırsat beklediniz; şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan (şeytan) sizi, Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah´ın emri gelip çattı!
Bugün artık ne sizden ne de inkâr edenlerden bedel kabul edilir, varacağınız yer ateştir. Size yaraşan odur. Ne kötü bir dönüş yeridir!
İman edenlerin Allah´ı anma ve O´ndan inen Kur´an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
Bilin ki Allah, ölümünden sonra yeryüzünü canlandırıyor. Düşünesiniz diye gerçekten, size âyetleri açıkladık.
Sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah´a güzel bir ödünç verenlere, verdiklerinin karşılığı kat kat ödenir ve onlara değerli bir mükâfat vardır.
Allah´a ve peygamberlerine iman edenler, (evet) işte onlar, Rableri yanında sözü özü doğru olanlar ve şehitlik mertebesine erenlerdir. Onların mükâfatları ve nûrları vardır. İnkâr edip de âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennemin adamlarıdır.
Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah´ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.
Rabbinizden bir mağfirete; Allah´a ve peygamberlerine inananlar için hazırlanmış olup genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşuşun. İşte bu, Allah´ın lütfudur ki onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.
Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah´a göre kolaydır.
(Allah bunu) elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah´ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye açıklamaktadır. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.
Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emrederler. Kim yüz çevirirse şüphesiz ki Allah zengindir, hamde lâyıktır.
Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah´ın, dinine ve peygamberlerine gayba inanarak yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür.
Andolsun ki biz, Nuh´u ve İbrahim´i gönderdik, peygamberliği de kitabı da onların soyuna verdik. Onlardan (insanlardan) kimi doğru yoldadır; içlerinden birçoğu da yoldan çıkmışlardır.
Sonra bunların izinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa´yı da arkalarından gönderdik, ona İncil´i verdik; ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet vermiştik. Uydurdukları ruhbanlığa gelince, onu biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.
Ey iman edenler! Allah´tan korkun ve Peygamberine inanın ki O, size rahmetinden iki kat versin ve size ışığında yürüyeceğiniz bir nûr lütfetsin; sizi bağışlasın. Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
Böylece kitap ehli, Allah´ın lütfundan hiçbir şey elde edemeyeceklerini bilsinler. Lütuf bütünüyle Allah´ın elindedir, onu dilediğine bahşeder. Allah, büyük lütuf sahibidir.
Göklerde ve yerde olanların tümü Allah´ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü (aziz) olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. Diriltir ve öldürür. O, herşeye güç yetirendir.
O, Evveldir, Ahirdir, Zahirdir, Batındır. O, herşeyi bilendir.
Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden O´dur. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni ve ona çıkanı bilir. Her nerede iseniz, O sizinle beraberdir, Allah, yaptıklarınızı görendir.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. (Sonunda bütün) işler Allah´a döndürülür.
Geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü de geceye bağlayıp-katar. O, göğüslerin özünde (saklı) olanı bilendir.
Allah´a ve Resûlü’ne iman edin. "Sizi kendilerinde halifeler kılıp harcama yetkisi verdiği´ şeylerden infak edin. Artık sizden kim iman edip infak ederse, onlara büyük bir ecir vardır.
Size ne oluyor ki, elçi sizi Rabbinize iman etmeye çağırıp-dururken Allah´a iman etmiyorsunuz? Oysa O, sizden kesin bir söz almıştı. Eğer mü´min iseniz (inanıp sözünüzü gerçekleştirin).
Sizi karanlıklardan nura çıkarması için kuluna apaçık ayetler indiren O´dur. Şüphesiz Allah, size karşı elbette şefkatli olandır, esirgeyendir.
Size ne oluyor ki, Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Oysa göklerin ve yerin mirası Allah´ındır. İçinizden, fetihten önce infak eden ve savaşanlar (başkasıyla) bir olmaz. İşte onlar, derece olarak sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Allah, her birine en güzel olanı va´detmiştir. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
Allah´a güzel bir borç verecek olan kimdir? Artık Allah, bunu onun için kat kat arttırır. Onun için ‘kerim (üstün ve onurlu) bir ecir vardır.
O gün, mü´min erkekler ile mü´min kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. "Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar (olduğunuz), altından ırmaklar akan cennetlerdir." İşte ´büyük kurtuluş ve mutluluk´ budur.
O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: "(Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azap vardır.
(Münafıklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?" Derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (Müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip-beklediniz, (Allah´a ve İslam´a karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp-aldattı. Sonunda Allah´ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldaltıcı da sizi Allah ile (Allah´ın adını kullanarak, hatta masumca sizden görünerek) aldatmış oldu."
Artık bugün sizden herhangi bir fidye alınmaz ve inkar edenlerden de.. Barınma yeriniz ateştir, sizin veliniz (size yaraşan dost) odur; o ne kötü bir gidiş yeridir.
İman edenlerin, Allah´ın ve haktan inmiş olanın zikri için kalplerinin ´saygı ve korku ile yumuşaması´ zamanı gelmedi mi? Onlar, bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş, böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasık olanlardı.
Bilin ki gerçekten Allah, ölümünden sonra yeryüzüne hayat verir. Şüphesiz Biz, umulur ki aklınızı kullanırsınız diye size ayetleri açıkladık.
Gerçek şu ki, sadaka veren erkekler ile sadaka veren kadınlar ve Allah´a güzel bir borç verenler; onlar için kat kat arttırılır ve ´kerim (üstün ve onurlu)´ olan ecir de onlarındır.
Allah´a ve O´nun Resûlü’ne iman edenler; işte onlar Rableri Katında sıddîklar ve şehidler (veya şahid)lerdir. Onların ecirleri ve nurları vardır. İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar ise; işte onlar da cehennem halkıdır.
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, ´(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama´, bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir ´çoğalma-tutkusu´dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap; Allah´tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir.
Rabbinizden olan bir mağfirete ve cennete (kavuşmak için) ´çaba gösterip-yarışın,´ ki (o cennet) genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah´a ve Resûlü’ne iman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah´ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allah büyük fazl sahibidir.
Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah´a göre pek kolaydır.
Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah´ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.
Ki onlar, cimrilik ederler ve insanlara cimriliği emr (tavsiye) ederler. Her kim yüz çevirirse, artık şüphesiz Allah, Ğaniy (hiçbir şeye muhtaç olmayan), Hamid (övülmeye layık olan) O´dur.
Andolsun, Biz elçilerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik. Ve kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik; öyle ki Allah, Kendisi´ne ve elçilerine gayb ile (görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın). Şüphesiz Allah, büyük kuvvet sahibidir, üstün olandır.
Andolsun, Biz Nuh´u ve İbrahim´i (elçi olarak) gönderdik, peygamberliği ve kitabı onların soylarında kıldık. Öyle iken, içlerinde hidayeti kabul edenler vardır, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.
Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa´yı da arkalarından gönderdik; ona İncil´i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid´at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah´ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.
Ey iman edenler, Allah´tan sakınıp-korkun ve O´nun elçisine iman edin, size Kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size mağfiret etsin. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
Öyle ki, Kitap Ehli (Yahudi ve Hıristiyanlar) Allah´ın fazlından hiçbir şeye ´güç yetirip-sahip olmadıklarını´ ve fazlın muhakkak Allah´ın elinde olduğunu, onu dilediğine verdiğini bilip-öğrensin. Allah, büyük fazl (üstün lütuf ve ihsan) sahibidir.
Göklerde ve yerde ne varsa, hep Allah’ı tesbhih etmektedir. O, Azîz’dir= her şeye gâlibdir, Hakîm’dir= işinde hikmet sahibidir.
Göklerin ve yerin mülkü O’nundur; diriltir ve öldürür. O, her şeye kadîrdir.
O, (her şeyden önce mevcud olan) evveldir; ve (her şey helâk olduktan sonra geriye kalacak) âhirdir. (Varlığı sayısız delillerle) zâhirdir ve (akılların idrak edemiyeceği zatı ise) bâtındır. O, her şeyi bilendir.
Göklerle yeri ve aralarındakileri altı günde yaratan O’dur. Sonra arş’ı (kudret ve saltanatı ile) istilâ etti. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve ona yükseleni hep bilir. Her nerede olsanız (ilim ve kudreti) sizinle beraberdir. Allah bütün yaptıklarınızı görendir.
Bütün göklerin ve yerin mülkü O’nundur; ve bütün işler (netice itibariyle) O’na döndürülür.
Geceyi gündüze katar (böylece gündüz uzar), gündüzü de geceye katar (da gece uzar). Hem O, bütün sînelerde saklı olanları bilir.
Allah’a ve Rasûlüne iman edin de, sizi mirasçıları kıldığı maldan, (Allah yolunda) harcayın. İçinizden iman edib de (Allah yolunda) harcayanlar için büyük bir mükâfat vardır.
Peygamber, sizi, Rabbinize iman edesiniz diye davet edib dururken, size ne oluyor ki, Allah’a iman etmiyorsunuz? Halbuki (bundan önce iman etmeyi gerektiren deliller ortaya koymak suretiyle) Peygamber, sizden kesin söz de almıştı. (Veya Allah, ezelde hepinizden, Allah’ın varlığını tasdikinize dair söz almıştı). Eğer sözünüzde sadık kimselerseniz, (hemen iman etmeniz gerekir)...
Sizi karanlıklardan (küfür yollarından) aydınlığa (imana) çıkarmak için, Kuluna (Hz. Muhammed Aleyhi’s-Salâtü ve’s-Selâm’a) apaçık ayetler indirmekte olan O’dur. Muhakkak ki Allah, size çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
(Ey müminler!) Size ne oluyor ki, Allah yolunda (mallarınızı) harcamıyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası Allah’ındır (her şey O’nundur ve O’na kalacaktır; çünkü bâki O’dur.) Fetihten (Mekke’nin fethinden) evvel, Allah yolunda harcayıb savaşanlarınız, diğerleri ile bir olmaz. Onlar, sonradan harcayıb savaşanlardan, fazilet ve derece yönünden daha büyüktür. Bununla beraber Allah hepsine Hüsna’yi= Cenneti vaad buyurdu. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Kimdir ahiretteki mükâfatını umarak Allah yolunda malını harcasın da, böylece Allah onun mükâfatını kat kat versin. Hem onun için çok iyi bir mükâfat da var.
(Hatırla) o günü ki, mümin erkeklerle mümin kadınların nurları, önlerinden ve sağlarından koşar bir halde kendilerini göreceksin. (Melekler onlara şöyle derler): “-Bugün size, müjde olsun! O cennetler ki, altlarından ırmaklar akıyor; içlerinde ebedî olarak kalacaksınız.” İşte en büyük kurtuluş budur...
O gün, münafık erkeklerle münafık kadınlar, iman edenlere şöyle diyecekler: “- Bize bakın, (yahud bizi bekleyin) nurunuzdan bir parça ışık alalım.” (Müminler tarafından onlara şöyle) denilecek: “- Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayın.” Derken aralarına, bir kapısı bulunan bir sûr çekilmiştir; (müminler içerde, kâfirler ise dışarda kalmıştır). Sûrun içi rahmet doludur, dış yanında azab...
Münafıklar, müminlere şöyle bağırırlar: “- Bizler sizinle beraber (dünyada ibadet eder) değil miydik?” Müminler: “- Evet, bizimle beraberdiniz; fakat siz, kendinizi nifaka düşürüb helâk ettiniz. Müminlere felâket beklediniz, (yahud tevbe için beklediniz), şübhelendiniz ve uzun ömür hülyası, sizi aldattı; tâ Allah’ın emri (ölüm) gelinceye kadar... Bir de, Allah’a karşı, sizi, aldatıcı şeytan aldattı.”
(Ey münafıklar), artık bugün ne sizden, ne de o kâfir olanlardan (kurtulmanız için) bir karşılık, bedel kabul edilmez. Sığınacağınız yer ateştir; size yaraşan odur. O, ne kötü bir gidiş yeridir!...
İman edenlere, vakti gelmedi mi ki, kalbleri Allah’ın zikrine ve inen Kur’an’a saygı ile yumuşasın; ve bundan önce kendilerine kitab verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçib de kalbleri katılaşmış ve çoğu fıska dalmış bulunanlar gibi olmasınlar.
Şu gerçeği biliniz ki, Allah, arzı, kuruduktan sonra (yağmur sebebiyle) diriltir. İşte biz, aklınız ersin diye, size (azamet ve kudretimize delâlet eden) alâmetleri açıkça gösterdik.
Allah’ı ve Peygamberini tasdîk eden erkeklerle kadınlar ve gönül hoşluğu ile Allah yolunda (mal) harcayanlar (var ya); onların mükâfatları kat kat artırılır. Hem onlara, çok hoş bir mükâfat (cennet) de var...
Allah’a ve Peygamberine iman edenler; işte bunlar, Rableri katında, (imanları hususunda) tıpkı çok sadık olanlarla, (Allah yolunda can veren) şehidler gibidirler. Onların hem sevabları vardır, hem de (Sırat üzerinde) nurları... Küfre varıb da ayetlerimizi inkâr edenlere gelince; işte onlar, hep cehennemliktirler.
Biliniz ki, (Allah’a itaate ve ahiret kazancına sarf edilmiyen) dünya hayatı; bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda bir öğünme, mal ve evlâdda bir çoğalıştır, (nihayet hepsi yok olur gider). Bu, bir yağmurun haline benzer ki, onun bitirdiği nebat, çifçilerin hoşuna gider. Sonra (yeşil rengi) değişir; bir de onu görürsün sararmıştır. Sonra da çörçöp olmuştur. (İşte dünya da böyledir. Kuruyub yok olan bu nebat gibi, bekası yoktur.) İşte hayatı bu şekilde olan kimse için, ahirette şiddetli bir azab; müminler için ise, Allah’dan bir mağfiret ve bir rıza vardır. (Ahireti istemiyenler için) dünya hayatı ancak bir aldanış menfaatıdır.
(Siz günahlarınızdan tevbe ederek) Rabbinizden bir mağfirete ve genişliği, yerle göğün genişliği gibi olan bir cennete yarışın ki; o, Allah’a ve peygamberlerine iman edenler için hazırlanmıştır. O, Allah’ın ihsanıdır; onu dilediği kimselere verir. Allah çok büyük ihsan sahibidir.
(Kıtlık ve kuraklık gibi) ne yerde, ne de(hastalık ve âfet gibi) nefislerinizde bir musibet başa gelmez ki, biz onu yaratmazdan önce (o) bir kitabda (Levh-i Mahfûz’da= Allah’ın ilminde) yazılmış olmasın. Şübhesiz bu, Allah’a göre kolaydır.
(Her şey yazıldı ve tesbit edildi ki, dünya nimetlerinden) elde edemediğinize üzülmiyesiniz ve (Allah’ın) size verdiğine de güvenib sevinmiyesiniz. Allah çok öğünüb kurulanın hiç birini sevmez.
Onlar, o kimselerdir ki, hem cimrilik ederler, hem de insanlara cimriliği emrederler. Her kim (imandan ve Allah yolunda malını sarfetmekten) yüz çevirirse, bilsin ki Allah, Ganî’dir= hiç bir şeye muhtaç değildir; (ancak kullar O’na muhtaçtır), Hamîd’dir= hamd edilmeğe lâyıktır.
Celâlim hakkı için, biz peygamberlerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde (Allah’ın hükümlerini bildiren) kitab ve adalet indirdik ki, insanlar adaletle ayakta dursunlar. Bir de demiri indirdik. Onda hem çetin bir sertlik, hem de insanlar için bir çok menfaatler vardır. Çünkü (demirden yapılan silâhları düşmanlara karşı kullanmak suretiyle) Allah, kendisine (dinine) ve peygamberlerine; kendisini görmedikleri halde, yardım edenleri belli edecek. Şübhe yok ki Allah çok kuvvetlidir, her şeye gâlibdir.
Celâlim hakkı için, Nûh’u ve İbrâhîm’i (birer peygamber) gönderdik. Peygamberliği de, kitabı da onların nesillerine verdik. Öyle iken hidayeti, içlerinden bazısı kabul etmiştir; çokları da fâsıklardır.
Sonra (Nûh ile İbrahîm’in) arkalarından peygamberlerimizi ard arda gönderdik. Bir de arkalarından Meryem’in oğlu İsa’yı yolladık; ve ona İncil’i verdik. Kendisine bağlı kalanların kalblerine ince bir duygu ve bir merhamet ihsan ettik. Bir de (insanların fitnesinden kaçıb sırf ibadete koyulmaktan ibaret olan) Ruhbaniyyet ki, bunu onlar icad ettiler; biz onu, üzerlerine farz kılmamıştık. Ancak Allah rızasını aramak için (bu icadı) yaptılar. Sonra da ona gereği üzre riayet etmediler, (Ruhbaniyyete teslisi, ittihadı ve küfrü ilâve etmek suretiyle hakkını gözetmediler, onu zayi ettiler). Biz de içlerinden iman etmiş olanlara mükâfatlarını verdik. Çokları ise yoldan çıkmış fâsıklardır, (kâfirlerdir).
Ey iman edenler; Allah’dan korkun ve Peygamberine iman edin ki, size rahmetinden iki kat nasib versin ve size bir nur ihsan etsin ki, onunla yürüyesiniz; hem de sizi bağışlasın. Allah Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhametlidir.
Tâ ki, (âhir zaman peygamberine iman getirmiyen) ehl-i kitab bilsinler ki, Allah’ın fazlından hiç bir şeye güç yetiremezler. Muhakkak ki iyilik ve sevab Allah’ın elindedir; onu dilediğine verir. Allah (müminlere sevab ve iyilik vermekle) çok büyük kerem sahibidir.
Goklerde ve yerde olanlar Allah´i tesbih ederler. O gucludur, Hakim´dir.
Goklerin ve yerin hukumranligi O´nundur; diriltir, oldurur. O, her seye Kadir´dir.
O her seyden oncedir; kendisinden sonraya hicbir seyin kalmiyacagi son´dur; varligi asikardir; gercek mahiyeti insan icin gizlidir. O her seyi bilir.
Gokleri ve yeri alti gunde yaratan, sonra arsa hukmeden, yere gireni ve ondan cikani, gokten ineni ve oraya yukseleni bilen O´dur. Nerede olursaniz olun, O, sizinle beraberdir. Allah yaptiklarinizi gorur.
Goklerin ve yerin hukumranligi O´nundur. Butun isler Allah´a dondurulur.
Geceyi gunduze katar, gunduzu geceye katar; O kalblerde olani bilendir.
Ey insanlar! Allah´a ve peygamberine inanin; sizi varis kildigi seylerden sarfedin; aranizdan, inanip da sarfeden kimselere buyuk ecir vardir
Peygamber sizi, Rabbinize inanmaya cagirdigi halde, Allah´a nicin inanmazsiniz? Hem O, sizden soz almisti, inanmislar iseniz; bu cagriya kosun.
Sizi karanliklardan aydinliga cikarmak icin kuluna, apacik ayetler indiren O´dur. Dogrusu Allah size karsi sefkatlidir, merhametlidir.
Goklerin ve yerin mirascisi Allah oldugu halde, Allah yolunda siz nicin sarf etmiyorsunuz? Icinizden Mekke´nin fethinden once sarfeden ve savasan kimseler, daha sonra sarfedip savasan kimselerle bir degildirler, oncekiler daha ustun derecededirler. Allah, hepsine cenneti vadetmistir. Allah, islediklerinizden haberdardir. *
Allah´a kim guzel bir odunc takdiminde bulunursa, Allah karsiligini kat kat verir, ona comertce verilecek bir ecir de vardir.
Inanmis erkek ve kadinlari, defterleri sagdan verilmis ve isiklari onlerinde olarak giderken gordugun gun onlara soyle denecektir: «Mujde; bugun iclerinden irmaklar akan, icinde temelli kalacaginiz cennetler sizindir.» Iste bu buyuk kurtulustur.
Ikiyuzlu erkek ve kadinlar muminlere"Bizi de gozetin; isiginizdan faydalanalim» dedikleri gun, onlara: «Ardiniza donun de isik arayin» denir; inananlarla ikiyuzluler arasina, kapisinin icinde rahmet ve disinda azap olan bir sur cekilir.
Ikiyuzluler, inananlara: «Biz sizinle beraber degil miydik» diye seslenirler. Onlar: «Evet oyle; fakat sizler kendinizi aldattiniz, bize pusu kurdunuz, Allah´in buyrugu gelene kadar dinde supheye dustunuz; sizi kuruntular aldatti; sizi seytanlar Allah´a karsi da ayartti.»
Bugun sizden ve inkar edenlerden fidye kabul edilmez. Varacaginiz yer atestir, layiginiz orasidir; ne kotu bir donustur!
Inananlarin gonullerinin Allah´i anmasi ve O´ndan inen gercege icten baglanmasi zamani daha gelmedi mi? Onlar, daha once kendilerine kitap verilenler gibi olmasinlar; onlarin uzerinden uzun zaman gecti de kalbleri katilasti; cogu, yoldan cikmis kimselerdir.
Allah´in, yeryuzunu olumunden sonra dirilttigini bilin; size, akledesiniz diye acik acik deliller anlattitk.
Dogrusu, sadaka veren erkek va kadinlara, Allah´a guzel bir takdim de bulunanlara kat kat karsilik verilir; onlara comertce verilecek bir ecir vardir.
Allah´a ve peygamberlerine inananlara, dosdogru olanlara ve Allah yolunda sehit dusenlere, iste, onlara, Rableri katinda nur ve ecir vardir. Inkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar, iste onlar da, cehennemlik olanlardir. *
Bilin ki, dunya hayati oyun, oyalanma, suslenme, aranizda ovunme ve daha cok mal ve cocuk sahibi olmaktan ibarettir. Bu, yagmurun bitirdigi, ekicilerin de hosuna giden bir bitkiye benzer; sonra kurur, sapsari oldugu gorulur, sonra cercop olur. Ahirette cetin azap da vardir. Allah´in hosnudlugu ve bagislamasi da vardir; dunya hayati ise sadece aldatici bir gecinmedir.
Ey insanlar! Rabbiniz tarafindan bagislanmaya, Allah´a ve peygamberine inananlar icin hazirlanmis, genisligi yerle gogun genisligi kadar olan cennete kosusun; bu Allah´in diledigine verdigi lutfudur. Allah, buyuk lutuf sahibidir.
Yeryuzune ve sizin basiniza gelen harhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan once o, Kitap´da bulunmasin. Dogrusu bu Allah´a kolaydir.
Bu, kaybettiginize uzulmemeniz ve Allah´in size verdigi nimetlerle simarmamaniz icindir. Allah, kendini begenip ogunen hic kimseyi sevmez.
Bunlar cimrilik ederler ve insanlara da cimrilik yapmalarini soylerler. Allah´in buyrugundan kim yuz cevirirse bilsin ki, Allah suphesiz mustagni ve ovulmege layik olandir.
And olsun ki peygamberlerimizi belgelerle gonderdik; insanlarin dogru hareket etmeleri icin peygamberlere kitap ve olcu indirdik; pek sert olan ve insanlara bircok faydasi bulunan demiri var ettik. Bu, Allah´in dinine ve peygamberlerine gormeksizin yardim edenleri meydana cikarmasi icindir. Dogrusu Allah kuvvetlidir, gucludur. *
And olsun ki Nuh´u ve Ibrahim´i Biz gonderdik; ikisinin soyundan gelenlere peygamberlik ve kitap verdik; soylarindan gelenlerin kimi dogru yoldadir, bircogu da yoldan cikmistir.
Onlarin izleri uzerinden peygamberlerimizi ard arda gonderdik; Meryem oglu Isa´yi da ardlarindan gonderdik ve ona Incil´i verdik; ona uyanlarin gonullerine sefkat ve merhamet duygulari koyduk; uzerlerine bizim gerekli kilmadigimiz fakat kendilerinin guya Allah´in rizasini kazanmak icin ortaya attiklari rahbaniyete bile geregi gibi riayet etmediler; iclerinde inanmis olan kimselere ecirlerini verdik; ama cogu yoldan cikmislardir.
Ey inananlar! Allah´tan sakinin, peygamberine inanin ki, Allah size rahmetini iki kat versin; size isiginda yuruyeceginiz bir isik var etsin; sizi bagislasin; Allah bagislayandir, aciyandir.
Kitap ehli bilsinler ki, Allah´in lutfundan hicbir sey elde edemezler; lutuf Allah´in elindedir, onu diledigine verir; Allah buyuk lutuf sahibidir. *
Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah´ı tesbîh ve tenzîh eder. O, çok üstün, çok güçlüdür, hikmet sahibidir.
Göklerin ve yerin mülkü (tasarruf ve hükümranlığı) O´na aittir. Diriltir ve öldürür. O´nun kudreti her şeye yeter.
O, Evvel´dir (O´ndan önce hiçbir şey yoktur ve O´nun öncesi de yoktur). Âhir´dir (her şey O´nda son bulur, O´nun sonu ve sınırı yoktur). Zâhir´dir (sıfatlarının tezahürüyle, ilim ve kudretinin tecelli ve eserleriyle varlığı ortada açık olarak bilinmektedir). Bâtın´dır (zâtı ve mahiyeti kavranamaz, niceliği ve nasıltığı bilinemez, idrâk edilemez). O, her şeyi bilendir.
Gökleri ve yeri altı gün (devir)de yaratan, sonra da Arş üzerinde saltanat ve kudretini kuran O´dur.. Yere nelerin girdiğini, nelerin ondan çıktığını; gökten nelerin indiğini ve nelerin oraya yükselip çıktığını bilir. Nerede olursanız olun mutlaka O, sizinledir. Allah yaptıklarınızı görüp bilendir.
Göklerin ve yerin mülkü (tasarruf ve hükümranlığı) O´na aittir. İşler eninde sonunda Allah´a döner (veya döndürülür).
Geceyi gündüze sokup bağlar, gündüzü de geceye sokup bağlar ; O, göğüslerde duyulup dolaşanı bilir.
Allah´a ve Peygamberine imân edin ; Allah´ın sizi başkalarının yerine getirip vâris kıldığı mal ve mülkten (Allah yolunda) harcayın. Artık sizden kimler imân edip (malını Allah´ın dilediği yolda ve ölçüde) harcarsa, onlar için büyük bir mükâfat vardır.
Size ne oluyor ki, Peygamber, Rabbınıza imân etmeniz için sizi davet ettiği halde Allah´a imân etmiyorsunuz ? Kaldı ki, O, sizden kesin söz almıştı. Eğer cidden mü´min olmak istiyorsanız (bu davete olumlu cevap verin).
Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna (Muhammed´e) açık-seçik âyetler indiren O´dur. Şüphesiz ki Allah, size karşı çok şefkatla, çok merhametlidir.
Size ne oluyor ki, mallarınızı Allah yolunda harcamıyorsunuz ? Oysa göklerin ve yerin mîrası Allah´ındır. Sizden fetih (Mekke´nin fethin)den önce malını harcayıp savaşanlarla, fetihten sonra harcayıp savaşanlar bir değildir; öncekilerin derecesi bunlardan daha büyüktür. (Ama) Allah, hepsine de en güzelini (en yüksek dereceleri) va´detmiştir. Allah, yaptıklarınızdan haberlidir.
Kim ki Allah´a (O´nun için) faizsiz ödünç verirse, Allah, bu ödüncü onun için kat kat artırır ve onun için güzel, şerefli bir karşılık ve dır.
O gün mü´min erkekleri ve mü´min kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında koşarcasına seyrederken görürsün. Bugün size müjde ; altlarından ırmaklar akan, içinde devamlı kalıcıları olacağınız Cennetler vardır. İşte bu, büyük bir kurtuluştur !
O gün, ikiyüzlü dönek erkeklerle ikiyüzlü kadınlar, imân edenlere derler ki: «Bizi gözetip bekleyin, nurunuzdan biraz edinelim.» Onlara : «Geriye dönün de nûr arayın !» denilir. Sonra da aralarına kapısı bulunan bir sûr çekilir; iç tarafında rahmet, dış tarafında o cihetten yana azâb vardır.
İkiyüzlü dönekler, mü´minlere : «Biz sizinle beraber değil miydik ?» diye seslenirler. Onlar da: «Evet, beraberdik, ama siz kendinizi fitne unsuru yaptınız; (mü´minlerin başına gelmesini istediğiniz kötülüğü ve kurduğunuz tuzağı) gözleyip şüphe içinde kaldınız. Kuruntularınız sizi iyice aldattı. Allah´ın emri (azabı) gelinceye kadar bu hâliniz devam etti. Aldatıcı azgınlar sizi Allah´a karşı aldatıp ayarttılar.
Artık bugün ne sizden, ne de küfre sapanlardan fidye (kurtuluş akçesi) alınmaz. Varıp kalacağınız yer Cehennem´dir, sizin dostunuz, sahip çıkanınız ateştir. Ne kötü varış yeridir orası!
O imân edenlerin kalblerini Allah´ı saygıyla korkuyla anmaları, O´ndan inen hakka (bağlanmaları) zamanı gelmedi mi ? Ve sakın mü´minler, kendilerine daha önce kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerlerinden uzun zaman geçti de kalbleri katılaştı ve çoğu da ilâhî sınırları aşan yozmuş kişilerdir.
Bilin ki, Allah yeryüzünü ölümünden sonra diriltir. Gerçekten Biz, size âyetleri (açık belgeleri) bir bir açıkladık. Ola ki aklınızı kullanırsınız.
Şüphesiz ki sadaka veren erkeklerin ve sadaka veren kadınların ve (onlardan) Allah´a (O´nun rızasını arzulayarak) faizsiz ödünç verenlerin (ecirleri) kat kat verilir ve onlar için göz ve gönül dolduran karşılık vardır.
Allah´a ve Peygamberine dosdoğru imân edenler var ya, işte doğruluğu huy edinenler, Rabbları yanında (O´nun adına) şehadette bulunanlar (veya O´nun yolunda şehîd olanlar) bunlardır. Kendilerine mükâfat ve aydınlık vardır. Bizim âyetlerimizi inkâr edip yalanlayanlar ise, işte onlar Cehennem´in arkadaşları ve dostlarıdır.
Bilin ki, Dünya hayatı oyun ve eğlenceden, süsten, aranızda övünme ve böbürlenme aracı olmaktan, mal ve evlâdı çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, ekini ziraatçıların hoşuna giden yağmura benzer. Sonra da onu sararmış görürsün. Sonra da çer-çöp haline gelir. Âhiret´te şiddetli azâb ve Allah´tan bol bağışlama ve hoşnutluk vardır. Dünya hayatı ise, aldatıcı bir yararlanma ve geçimlikten ibarettir.
Rabbınızdan bol bağışlanmaya ve eni gökle yer genişliği gibi olup, Allah´a ve Peygamberine imân edenlere hazırlanan Cennet´e koşuşup yarışın. Bu, Allah´ın öylesine büyük ve geniş lûtfu, bol ihsanıdır ki dilediğine verir. Allah, büyük lütuf ve ihsan sahibidir.
Yeryüzünde ve kendi nefsinizde hiçbir musîbet meydana gelmemiştir ki o, biz ortaya çıkarmadan önce bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu da Allah´a göre çok kolaydır.
Bu da, elinizden çıkana tasalanmamanız ve size verdiğine fazla sevinmemeniz içindir. Allah, çok övünen böbürlenen kimselerden hiçbirini sevmez.
O övünenler ki, cimrilik ederler ve insanlara da cimriliği emrederler. Kim (haktan) yüzçevirirse, şüphesiz ki Allah ganiydir (hiç kimseye, hiçbir şeye muhtaç değildir). Övülmeye de hep O lâyıktır.
And olsun ki, biz, peygamberlerimizi açık belgelerle gönderdik ve insanlar adaletle iş görsünler diye onlarla beraber Kitab´ı ve (adalet) terazisini indirdik. Demiri de indirdik ; onda şiddet ve sertlik ve insanlar için yararlar vardır. Bu da Allah´ın, kimin O´na ve Peygamberine gıyabında yardım ettiğini bilip tesbit etmesi içindir. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, çok üstündür.
And olsun ki, Nuh´u ve İbrahim´i (peygamber olarak) gönderdik ; soylarına peygamberlik ve kitap verdik. Onlardan kimi doğru yol üzeredir ; çoğu ise, ilâhî sınırları aşan sapık yozmuşlardır.
Sonra onların izleri üzerine peygamberlerimizi birbiri ardınca gönderdik. Ve Meryem oğlu İsa´yı da onların ardından gönderdik ve ona İncîl´i verdik; ona uyanların kalblerinde bir şefkat ve rahmet meydana getirdik. Üzerlerine gerekli kılmadığımız halde Allah´ın rızâsına erişmek için, ruhbaniyyeti din adına icad edip ortaya çıkardılar; buna rağmen ona da hakkıyla riâyet etmediler. Onlardan imân edenlerin mükâfatını verdik. Çoğu ise ilâhî yoldan çıkan yozmuşlardır.
Ey imân edenler! Allah´tan korkup sakının ; O´nun Peygamberine inanın ki size rahmetinden iki pay versin ; size, aydınlığında yürüyeceğiniz bir nûr sağlasın ve sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
Tâ ki, Kitap Ehli bilsinler ki Allah´ın geniş lûtfundan, bol ihsanından bir şeye (onu elde etmeye veya geri çevirmeye) güçleri yetmez ve elbette geniş lütuf, bol ihsan Allah´ın elindedir; onu dilediği kimseye verir. Allah, büyük lütuf ve ihsan sahibidir.
Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Göklerin ve yerin hükümranlığı yalnızca O’nundur. Diriltir, öldürür. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
O, ilk ve sondur. Zâhir ve Bâtın’dır. O, her şeyi hakkıyla bilendir.
O, gökleri ve yeri altı günde (altı evrede) yaratan, sonra Arş’a kurulandır. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah, bütün yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Bütün işler ancak O’na döndürülür.
Geceyi gündüze sokar, gündüzü de geceye sokar. O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.
Allah’a ve Resûlüne iman edin ve sizi üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı maldan, (Allah yolunda) harcayın. İçinizden iman edip de (Allah yolunda) harcayanlar var ya; onlar için büyük bir mükâfat vardır.
Peygamber, sizi, Rabbinize iman etmeniz için davet edip dururken size ne oluyor da Allah’a iman etmiyorsunuz? Hâlbuki (Allah ezelde) sizden sağlam bir söz de almıştı. Eğer inanacak kimselerseniz (bu çağrıya uyun).
O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kulu Muhammed’e apaçık âyetler indirendir. Şüphesiz Allah, size karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir.
Size ne oluyor da, Allah yolunda harcama yapmıyorsunuz? Hâlbuki göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. İçinizden, fetihten (Mekke fethinden) önce harcayanlar ve savaşanlar, (diğerleri ile) bir değildir. Onların derecesi, sonradan harcayan ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah, hepsine de en güzel olanı (cenneti) va’detmiştir. Allah, bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
Kim Allah’a güzel bir borç verecek ki, Allah da onu kendisine kat kat ödesin. Ona çok değerli bir mükâfat da vardır.
Mü’min erkeklerle mü’min kadınların nurlarının, önlerinde ve sağlarında koştuğunu göreceğin gün kendilerine şöyle denir: “Bugün size müjdelenen şey içlerinden ırmaklar akan, ebedî olarak kalacağınız cennetlerdir.” İşte bu büyük başarıdır.
Münafık erkeklerle münafık kadınların, iman edenlere, “Bize bakın ki sizin ışığınızdan biz de aydınlanalım” diyecekleri gün kendilerine, “Arkanıza (dünyaya) dönün de bir ışık arayın” denilecektir. Derken aralarına kapısı olan bir sur çekilir. Bunun iç tarafında rahmet, onlar (münafıklar) tarafındaki dış cihetinde ise azap vardır.
(Münafıklar) mü’minlere şöyle seslenirler: “Biz de (dünyada) sizinle beraber değil miydik?” (Mü’minler de) derler ki: “Evet, fakat siz kendinizi yaktınız. Başımıza musibetler gelmesini gözlediniz, şüphe ettiniz. Allah’ın emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı. O çok aldatıcı (şeytan) Allah hakkında da sizi aldattı.”
Bugün artık ne sizden, ne de inkâr edenlerden bir fidye alınır. Barınağınız ateştir. Size yaraşan odur. Orası gidilecek ne kötü yerdir!
İman edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir.
Bilin ki Allah, yeryüzünü ölümünden sonra diriltmektedir. Düşünesiniz diye gerçekten, size âyetleri açıkladık.
Şüphesiz ki sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allah’a güzel bir borç verenler var ya, (verdikleri) onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükâfat da vardır.
Allah’a ve Peygamberlerine iman edenler var ya, işte onlar sıddîklar (sözü özü doğru kimseler) ve Allah katında şahitlerdir. Onların mükâfatları ve nurları vardır. İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince; işte onlar cehennemliklerdir.
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider). Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah’ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir.
Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan, Allah’a ve Resûlüne inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun. İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.
Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.
Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye (böyle yaptık.) Çünkü Allah, kendini beğenip övünen hiçbir kimseyi sevmez.
Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emreden kimselerdir. Kim yüz çevirirse bilsin ki şüphesiz Allah ganîdir, zengindir, övülmeye lâyıktır.
Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler. Kendisinde müthiş bir güç ve insanlar için birçok faydalar bulunan demiri yarattık (ki insanlar ondan yararlansınlar). Allah da kendisine ve Resûllerine gayba inanarak yardım edecekleri bilsin. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
Andolsun, biz Nûh’u ve İbrahim’i peygamber olarak gönderdik. Peygamberliği ve kitabı onların soylarına da verdik. Onlardan kimi doğru yola ermiştir, ama içlerinden birçoğu da fasık kimselerdir.
Sonra bunların peşinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Onların arkasından da Meryem oğlu İsa’yı gönderdik, ona İncil’i verdik ve kendisine uyanların kalplerine şefkat ve merhamet duygusu koyduk. (Kendiliklerinden) icat ettikleri ruhbanlığa gelince; biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat etmişlerdi. Fakat ona da gereği gibi uymadılar. Biz de içlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da fasık kimselerdir.
Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve peygamberine iman edin ki, size rahmetinden iki kat pay versin, size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur versin ve sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Bunları açıkladık ki, kitap ehli, Allah’ın lütfundan hiçbir şeyi kendilerine has kılmaya güçlerinin yetmeyeceğini ve lütfun, Allah’ın elinde olduğunu, onu dilediği kimseye vereceğini bilsinler. Allah, büyük lütuf sahibidir.
Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah´ı tesbih etmektedir. O, azîzdir, hakîmdir.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. O, diriltir, öldürür. O, her şeye gücü yetendir.
O ilktir, sondur, zâhirdir, bâtındır. O, her şeyi bilendir.
O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş´ın üzerine istivâ edendir. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. Bütün işler ancak O´na döndürülür.
Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar. O, kalplerde olanı bilir.
Allah´a ve Resûlü´ne iman edin. Sizi, üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı şeylerden harcayın. Sizden iman edip de (Allah rızası için) harcayan kimselere büyük mükâfat vardır.
Peygamber sizi, Rabbinize iman etmeye çağırdığı halde niçin Allah´a inanmıyorsunuz? Halbuki O, sizden kesin söz de almıştı. Eğer inanırsanız.
Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetler indiren O´dur. Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
Ne oluyor size ki, Allah yolunda harcamıyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası Allah´ındır. Elbette içinizden, fetihten önce harcayan ve savaşanlar, daha sonra harcayıp savaşanlara eşit değildir. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel olanı vâdetmiştir. Allah´ın yaptıklarınızdan haberi vardır.
Kim Allah´a güzel bir ödünç verecek olursa, Allah da onun karşılığını kat kat verir ve ayrıca onun çok değerli bir mükâfatı da vardır.
Mümin erkeklerle mümin kadınları, önlerinden ve sağlarından, (amellerinin) nurları aydınlatıp giderken gördüğün günde, (onlara): Bugün müjdeniz, zemininden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacağınız cennetlerdir, denilir. İşte büyük kurtuluş budur.
Münafık erkeklerle münafık kadınların, müminlere: Bizi bekleyin, nurunuzdan bir parça ışık alalım, diyeceği günde kendilerine: Arkanıza dönün de bir ışık arayın! denilir. Nihayet onların arasına, içinde rahmet, dışında azap bulunan kapılı bir sur çekilir.
Münafıklar onlara: Biz sizinle beraber değil miydik? diye seslenirler. (Müminler de) derler ki: Evet ama, siz kendi başınızı belaya soktunuz; fırsat beklediniz; şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan (şeytan) sizi, Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah´ın emri gelip çattı!
Bugün artık ne sizden ne de inkâr edenlerden bedel kabul edilir, varacağınız yer ateştir. Size yaraşan odur. Ne kötü bir dönüş yeridir!
İman edenlerin Allah´ı anma ve O´ndan inen Kur´an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
Bilin ki Allah, ölümünden sonra yeryüzünü canlandırıyor. Düşünesiniz diye gerçekten, size âyetleri açıkladık.
Sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah´a güzel bir ödünç verenlere, verdiklerinin karşılığı kat kat ödenir ve onlara değerli bir mükâfat vardır.
Allah´a ve peygamberlerine iman edenler, (evet) işte onlar, Rableri yanında sözü özü doğru olanlar ve şehitlik mertebesine erenlerdir. Onların mükâfatları ve nûrları vardır. İnkâr edip de âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennemin adamlarıdır.
Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah´ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.
Rabbinizden bir mağfirete; Allah´a ve peygamberlerine inananlar için hazırlanmış olup genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşuşun. İşte bu, Allah´ın lütfudur ki onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.
Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah´a göre kolaydır.
(Allah bunu) elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah´ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye açıklamaktadır. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.
Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emrederler. Kim yüz çevirirse şüphesiz ki Allah zengindir, hamde lâyıktır.
Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah´ın, dinine ve peygamberlerine gayba inanarak yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür.
Andolsun ki biz, Nuh´u ve İbrahim´i gönderdik, peygamberliği de kitabı da onların soyuna verdik. Onlardan (insanlardan) kimi doğru yoldadır; içlerinden birçoğu da yoldan çıkmışlardır.
Sonra bunların izinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa´yı da arkalarından gönderdik, ona İncil´i verdik; ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet vermiştik. Uydurdukları ruhbanlığa gelince, onu biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.
Ey iman edenler! Allah´tan korkun ve Peygamberine inanın ki O, size rahmetinden iki kat versin ve size ışığında yürüyeceğiniz bir nûr lütfetsin; sizi bağışlasın. Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
Böylece kitap ehli, Allah´ın lütfundan hiçbir şey elde edemeyeceklerini bilsinler. Lütuf bütünüyle Allah´ın elindedir, onu dilediğine bahşeder. Allah, büyük lütuf sahibidir.
Göklerde ve yerde bulunan herşey Allah´ı tesbih etmektedir. O öyle güçlüdür, öyle hikmet sahibidir
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. Hem diriltir, hem öldürür, hem O herşeye gücü yetendir.
O, ilk ve sondur; görünen ve görünmeyendir. Hem O her şeyi bilendir!
O´dur ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra Arş üzerine hükümranlığını kurdu. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni ve ona yükseleni bilir ve her nerede olsanız sizinle beraberdir. Allah bütün yaptıklarınızı görür.
Bütün göklerin ve yerin mülkü O´nundur. Bütün işler Allah´a döndürülür.
Geceyi güdüze sokar, gündüzü geceye sokar; O, sinelerin özünü bilir.
Allah´a ve Resulüne iman edin. Sizi istihlaf buyurduğu (tasarrufunu size bıraktığı) şeylerden harcayın ki, iman edip harcayanlarınız için büyük bir mükafat vardır!
Ne diye Allah´a iman etmiyorsunuz ki, peygamber sizi Rabbinize iman edesiniz diye davet edip duruyor?! Oysa sizden kesin söz de almıştı; eğer gerçek müminler olacaksanız.
Sizi karanlıklardan nura çıkarsın diye kuluna parlak parlak ayetler indiren O´dur. Muhakkak ki, Allah size karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir.
Ne diye Allah yolunda harcamayasınız ki? Göklerin ve yerin mirası zaten Allah´ındır (hepsi O´na kalacaktır). Fetihten önce harcayıp çarpışanlarınız diğerleriyle bir olmaz; onların derecesi sonradan harcayıp çarpışanlardan daha büyüktür! Bununla beraber Allah hepsine en güzeli va´d buyurdu. Allah her ne yaparsanız haberdardır!
Hani Allah´a güzel bir borç verecek kimse ki, Allah onu ona katlayıversin?! Hem onun için çok hoş bir mükafat da vardır!
O gün mümin erkeklerle, mümin kadınları önlerinden ve sağ taraflarından nurları koşarken göreceksin: «Bu gün müjdeniz altlarından ırmaklar akan cennetlerdir. İçlerinde ebedi olarak kalacaksınız.» (denir). İşte büyük kurtuluş budur!
O gün münafık erkeklerle, münafık kadınlar, iman edenlere şöyle diyecek: «Bize bakınız, nurunuzdan ışık alalım!» Denilecek ki: «Arkanıza dönün de bir nur araştırın.» Derken aralarına kapısı olan bir sur çekilmiştir; içi, rahmet ondadır, dışı ise o yönden azaptır.
(Münafıklar) onlara şöyle bağrışırlar: «Bizler sizinle beraber değil miydik?» (Mü´minler): «Evet, ama siz kendilerinizi fitneye soktunuz, gözettiniz, şüpheye düştünüz ve Allah´ın emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı. O aldatıcı şeytan sizi (günahın zararı yoktur diye) Allah´a güvendirdi.
Artık bugün ne sizden ne de inkar edenlerden fidye kabul edilmez, sığınacağınız yer ateştir. Layıkınız odur, ona gidiş de ne kötüdür!»
O iman edenlere zamanı gelmedi mi ki, kalpleri Allah´ın zikrine ve inen gerçek aşkına saygı ile coşsun ve bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçip de kalpleri katılaşmış, Çoğu da günaha dalmış bulunanlar gibi olmasınlar?
İyi biliniz ki, Allah yeryüzünü ölümünden sonra diriltir! Anlayasınız diye size ayetleri açıkladık.
Şüphesiz sadaka veren erkek ve dişilere ve Allah´a öyle (karz-ı hasen) güzel ödünç verenlere, verdikleri kat kat artırılır; bir de onlara pek hoş bir mükafat vardır!
Allah´a ve peygamberlerine iman edenler, Rableri yanında tıpkı sıddıklar ve şehitler gibidir. Onlara, onların mükafatları ve nurları vardır. Ayetlerimizi yalan diyenlere gelince, işte onların tümü cehennemin adamlarıdır.
Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve aranızda bir övünme, mal ve evlad da bir çokluk yarışından ibarettir. Bu tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, rençberleri imrendirir; sonra heyecana gelir, bir de görürsün sararmışdır, sonra da çörçöp olur! Ahrette ise şiddetli bir azap, bir de bir bağışlama ve hoşnutluk vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir yararlanmadan başka birşey değildir!
Siz Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni yerle göğün eni gibi bir cennete yarışın ki bu, Allah´a ve Peygamberine inananlar için hazırlanmıştır. O Allah´ın lütfudur, onu dilediği kimselere verir ve Allah çok büyük lütuf sahibidir!
Yeryüzünde ve kendilerinizde meydana gelen bir musibet yoktur ki, Biz onu uygulamaya koymadan önce bir Kitapta yazılı olmasın. Şüphesiz bu, Allah´a göre kolaydır!
Şunun için ki: Kaybettiğinize üzülmeyesiniz ve (Allah´ın) size verdiğine de güvenmeyesiniz! Allah çok övünen, kurulanın topunu sevmez.
Onlar ki hem cimrilik ederler hem de insanlara cimriliği emrederler. Her kim de ardını döner ise (harcamadan kaçınırsa), haberi olsun ki Allah O zengindir, O övgüye layıktır.
Andolsun ki, Biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik; beraberlerinde kitap ve mizan (terazi, ölçü) indirdik ki, insanlar adaletle tutunsunlar. Bir de demiri indirdik ki, onda hem çetin bir sertlik, hem de insanlar için birçok faydalar vardır. Çünkü Allah kendisine ve peygamberlerine gıyabında yardım edenleri belli edecektir. Şüphesiz Allah çok güçlüdür, üstündür.
Andolsun ki, Nuh´u ve İbrahim´i gönderdik. Soylarına peygamberlik ve kitap verdik; öyle iken içlerinden bazısı doğru yolu kabul etmiş, çokları ise yoldan çıkmış fasıklardır.
Sonra onların izleri üzerinde ardarda peygamberlerimizle izledik; arkasından Meryem oğlu İsa´yı gönderdik, ona İncil´i verdik ve ona uyanların kalplerinde bir şefkat ve merhamet yarattık. Bir de rahipliği ki, onu onlar uydurdular, Biz onu üzerlerine yazmamıştık; ancak Allah´ın rızasını aramak için yaptılar, sonra da ona hakkıyla riayet etmediler. Biz de içlerinden iman etmiş olanlara mükafatlarını verdik, çokları ise yoldan çıkmış fasıklardır.
Ey iman edenler, Allah´tan korkun ve peygamberine iman edin ki, sizlere rahmetinden iki pay versin; size bir nur bahşeylesin ki onunla (yolunuzu görüp) yürüyesiniz, hem de sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
Çünkü kendilerine kitap verilenler bilmeyecekler mi ki, Allah´ın lütfundan birşey(i elde etmey)e güç yetiremezler ve gerçekten lütuf Allah´ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah çok büyük lütuf sahibidir.
Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah´ı tesbih etmektedir. O, çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. O, diriltir, öldürür, O, her şeye kadirdir.
O ilktir, sondur, zahirdir, bâtındır. O herşeyi bilendir.
O´dur ki gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra arş üzerine istivâ etti (hükümran oldu). Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, ona çıkanı bilir. Nerede olsanız O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. Bütün işler O´na döndürülecektir.
Geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü gecenin içine sokar. O, göğüslerin özünü bilir.
Allah´a ve Resulüne iman edin. Sizi hâkim kıldığı, sizin yönetiminize verdiği şeylerden harcayın. Sizden, inanan ve harcayanlar için büyük mükafat vardır.
Size ne oldu ki, Resul sizi Rabbinize inanmanız için davet ettiği halde Allah´a inanmıyorsunuz? Oysa O, sizden kesin söz almıştı. Eğer inanacaksanız.
Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetler indiren O´dur. Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
Neden siz Allah yolunda harcamayasınız ki? Göklerin ve yerin mirası zaten Allah´ındır. Elbette içinizden, fetihten önce harcayan ve savaşan bir olmaz. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel sonucu vaad etmiştir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Kimdir o, Allah´a güzel bir borç verecek olan ki, Allah da onun verdiğini kat kat artırsın ve onun için şerefli bir mükafat da versin.
O gün inanan erkekleri ve inanan kadınları görürsün ki nurları, önlerinde ve sağlarında koşuyor. (Kendilerine): «Bugün müjdeniz altlarından ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacağınız cennetlerdir.» (denilir) İşte büyük kurtuluş budur!
O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar o iman edenlere şöyle diyeceklerdir: «Bize bakın da sizin nurunuzdan alalım?» Onlara: «Arkanıza dönün de nur arayın!» denilir. Aralarına kapılı bir sur çekilir ki, onun içinde rahmet, dışında da azap vardır.
(Münafıklar) onlara: «Biz sizinle beraber değil miydik?» diye seslenirler. (Müminler) de derler ki: «Evet ama, siz kendi canlarınıza kötülük ettiniz, gözlediniz, şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan (şeytan) sizi, Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah´ın emri gelip çattı.
Bugün artık ne sizden ne de inkar edenlerden fidye kabul edilir, varacağınız yer ateştir. Size yaraşan odur. Orası ne kötü bir dönüş yeridir!
İnananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki, kalbleri Allah´ın zikrine ve inen hakka saygı duysun ve bundan önce kendilerine verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalbleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar?
Biliniz ki Allah yeryüzünü ölümünden sonra diriltir. Belki aklınızı kullanırsınız diye size âyetleri açıkladık.
Şüphesiz sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah´a güzel bir ödünç verenlere, verdikleri kat kat artırılır ve onlara şerefli bir mükafat vardır.
Allah´a ve peygamberine iman edenler var ya, işte onlar, Rableri yanında sözü özü doğru olanlar ve şehitlik mertebesine erenlerdir. Onların mükafatları ve nurları vardır. İnkar edip de âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennemin adamlarıdır.
Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah´tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.
Rabbinizden bir mağfirete; Allah´a ve peygamberine inananlar için hazırlanmış olup, genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşuşun. İşte bu Allah´ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.
Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu Allah´a göre kolaydır.
Böylece elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah´ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.
Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emrederler. Kim yüz çevirirse Allah, zengindir, övgüye layıktır.
Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve ölçüyü indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah´ın dinine ve peygamberlerine görmeden yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür.
Andolsun, Nuh´u ve İbrahim´i elçi gönderdik, peygamberliği ve kitabı bunların zürriyetleri arasına koyduk. Onlardan yola gelen de vardı, ama onlardan çoğu yoldan çıkmışlardı.
Sonra bunların izinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa´yı da arkalarından gönderdik, ona İncil´i verdik ve ona uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Uydurdukları ruhbanlığa gelince onu, biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükafatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.
Ey inananlar! Allah´tan korkun, O´nun Resulü´ne inanın ki size rahmetinden iki pay versin, sizin için ışığında yürüyeceğiniz bir nur yaratsın ve sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir
Böylece Kitab ehli, Allah´ın lütfundan hiçbir şey elde edemiyeceklerini bilsinler. Lütuf bütünüyle Allah´ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.
Göklerdeki ve yerdeki tüm varlıklar Allah´ı noksanlıklardan tenzih ederler. O üstün iradelidir ve her işi yerinde yapar.
Göklerin ve yerin egemenliği O´nun tekelindedir. Can verir ve öldürür. O´nun herşeye gücü yeter.
O hem ilktir hem sondur; hem açıktır hem gizlidir. O herşeyi bilir.
O gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş´a kuruldu. O yeraltına giren ve oradan çıkan, gökten inen ve oraya yükselen herşeyi bilir. Nerede olsanız sizinle beraberdir. O Allah yaptığınız her işi görür.
Göklerin ve yerin egemenliği O´nun tekelindedir. Her işin sonu Allah´a varır.
O geceyi gündüze, gündüzü de geceye dönüştürür. O kalplerin özünü bilir.
Allah´a ve peygambere inanınız. Allah´ın kullanma yetkisini elinize verdiği malların bir bölümünü O´nun için harcayınız. İçinizdeki iman edenleri ve hayır yolunda mal harcayanları büyük bir ödül bekliyor.
Peygamber sizi Allah´a inanmaya çağırdığı halde niçin O´na inanmıyorsunuz? Oysa o bu konuda sizden söz almıştı. Eğer inanacaksanız ne duruyorsunuz?
O sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kulu Muhammed´e apaçık ayetler indiriyor. Hiç kuşkusuz Allah size karşı son derece şefkatli ve merhametlidir.
Niçin malınızı Allah yolunda harcamıyorsunuz? Oysa gökler ve yer Allah´a miras kalacaktır. İçinizden Mekke fethinden önce mal harcayanlar ve savaşanlar, daha sonra mal harcayanlar ve savaşanlarla bir değildirler. Onların derecesi daha sonra mal harcayıp savaşanların derecesinden daha üstündür. Bununla birlikte Allah her iki gruba da en güzel ödülü vadetmiştir. Allah sizin neler yaptığınızı bilir.
Çıkar amacı gütmeksizin gönüllü olarak Allah´a borç verecek olan var mı? Allah ona verdiğini kat kat fazlası ile geri verir. Ayrıca ona onurlandırıcı bir ödül vardır.
O gün erkek kadın bütün müminlerden çıkan nurun önleri ve sağ yanları yönünde ilerlediğini görürsün. Onlara «Müjdeler olsun ki, altlarından ırmaklar akan ve içlerinde sürekli kalacağınız cennetler sizi bekliyor. İşte büyük başarı budur!» denir.
O gün erkek kadın bütün münafıklar, müminlere «bize doğru bakın da yüzünüzün nurundan ışık alalım» derler. Fakat onlara «geldiğiniz yere dönün de nuru orada arayın» diye seslenilir. Bu sırada aralarına kapısı olan bir duvar çekilir. Bu duvarın gerisinde rahmet ve dış tarafında azap vardır.
Münafıklar, müminlere «Dünyada sizinle birlikte değil miydik?» diye seslenirler. Müminler de onlara şöyle derler; «Evet, birlikteydik. Fakat siz kendiniz eğri yola saptınız, hep komplo peşinde koştunuz, gerçeklerden kuşku duydunuz, asılsız kuruntulara kapıldınız, sonunda Allah´ın emri gelince öldünüz, o yaman ayartıcı (şeytan) sizi Allah´ın affediciliğine güvendirerek baştan çıkardı.»
bu gün ne sizden ve ne de kâfirlerden fidye kabul edilmez. Varacağınız yer cehennem ateşidir. Size orası yaraşır. Orası ne kötü bir yerdir!
Allah´tan gelen öğütlerin ve O´nun indirdiği gerçeğin etkisi ile müminlerin kalplerinin yumuşayacağı, ürpereceği gün halâ gelmedi mi? Müminler daha önce kendilerine kutsal kitap verilenler gibi olmasınlar. Uzun zaman geçince onların kalpleri katılaştı ve çoğu yoldan çıkmış kimseler oldu.
Biliniz ki, Allah, ölmüş toprağa hayat verir. Size ayetlerimizi açıkladık ki, üzerlerinde düşünesiniz.
Sadaka veren erkekler ve kadınlar ile çıkar amacı gütmeksizin gönüllü olarak Allah´a borç verenler var ya, onlar verdiklerini kat kat fazlası ile geri alırlar, ayrıca kendilerine onurlandırıcı bir ödül verilir.
Allah´a ve Peygambere inananlar var ya, onlar özü sözü doğru olanlar ile şehitlerdir. Allah katında onlara ödül ve nur verilir. Ayetlerimizi yalanlayan kafirler ise cehennemliktirler.
Biliniz ki, dünya hayatı oyundan, eğlenceden, süs ve gösterişten, birbirinize karşı övünmeden, mal ve evladı çoğaltma yarışından ibarettir. Bu hayat, ekini ve bitkisi çiftçisinin yüzünü güldüren bol yağmura benzer. Fakat bir süre sonra kuruyan bu bitki örtüsünün sarardığını görürsün. Arkasından da ot kırıntılarına dönüşür. Ahirette ise bir yanda ağır bir azab, öbür yanda Allah´ın bağışlaması ve hoşnutluğu vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir hazdan başka bir şey değildir.
O halde Rabbinizin bağışlaması ve Allah ile Peygambere inananlar için hazırlanmış, gökle yer arası kadar genişliği olan cennet uğruna yarışınız. Bu Allah´ın dilediklerine verdiği bir lütfudur. Allah büyük lütuf sahibidir.
Gerek yeryüzünde görülen, gerekse başınıza gelen her musibet tarafımızdan yaratılmadan önce kesinlikle bir kitapta belirlenmiştir. Bu ayrıntılı planlama Allah için kolay bir iştir.
Amaç, kaybettiklerinize üzülmemeniz ve O´nun size verdikleri yüzünden şımarmamanızdır. Allah kendini beğenmiş şımarıkları sevmez.
Bunlar hem kendileri cimrice davranırlar hem de başkalarına cimri olmayı önerirler. Kim hayr yapmaktan kaçınırsa bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir ve özü itibarı ile övgüye layıktır.
Biz Peygamberlerimizi kesin kanıtlarla gönderdik, insanlar arasında adil bir düzen kurulsun diye onlarla birlikte kitabı ve ölçüyü indirdik. Ayrıca büyük caydırıcılığı ve sertliği yanında insanlara yönelik birçok faydaları olan demiri indirdik. Böylece kimlerin görmedikleri halde Allah´ı ve Peygamberi destekleyeceklerini ortaya çıkarmak istedik. Hiç kuşkusuz Allah güçlü ve üstün iradelidir.
Biz Nuh´u ve İbrahim´i peygamber olarak gönderdik. İkisinin soyuna da peygamberlik ve kitap verdik. Onların soylarından türeyenlerin bir bölümü doğru yola bağlı kaldı, fakat çoğu yoldan çıktı.
Onların arkasından ardarda diğer peygamberlerimizi gönderdik, bu arada Meryemoğlu İsa´yı da gönderdik. O´na İncil´i verdik, bağlılarının kalplerine şefkat ve merhamet duygusu aşıladık. Biz onlara aşırı sofuluğu farz kılmış değildik. Bunu akılları sıra Allah´ın hoşnutluğunu kazanmak için kendileri uydurdular. Buna rağmen onun gereklerini yerine getirmediler. Biz onların inananlarına ödüllerini verdik, fakat çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
Ey müminler, Allah´tan korkunuz ve Peygambere inanınız ki, O size vereceği rahmeti ikiye katlasın, size yolunuzu aydınlatacak bir nur bağışlasın, günahlarınızı affetsin. Çünkü Allah affedici ve merhametlidir.
Böylece yahudiler ile hristiyanlar bilsinler ki, Allah´ın lütfu kendi tekellerinde değildir. Lütuf O´nun elindedir, dilediğine verir onu. Allah büyük lütuf sahibidir.
Göklerde ve yerde olanların tümü Tanrı´yı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü (aziz) olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. Diriltir ve öldürür. O her şeye güç yetirendir.
O, Evveldir, Ahirdir, Zahirdir, Batındır. O, her şeyi bilendir.
Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden O´dur. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni ve ona çıkanı bilir. Her nerede iseniz. O sizinle beraberdir. Tanrı, yaptıklarınızı görendir.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. (Sonunda bütün) buyruklar Tanrı´ya döndürülür.
Geceyi gündüze bağlayıp katar, gündüzü de geceye bağlayıp katar. O, göğüslerin özünde (saklı) olanı bilendir.
Tanrı´ya ve Resulüne inanın. ´Sizi kendilerinde halifeler kılıp harcama yetkisi verdiği´ şeylerden infak edin. Artık sizden kim inanıp infak ederse, onlara büyük bir ecir vardır.
Size ne oluyor ki, elçi sizi rabbinize inanmaya çağırıp dururken Tanrı´ya inanmıyorsunuz? Oysa O, sizden kesin bir söz almıştı. Eğer inançlı iseniz (inanıp sözünüzü gerçekleştirin).
Sizi karanlıklardan nura çıkarması için kuluna apaçık ayetler indiren O´dur. Şüphesiz Tanrı, size karşı elbette şefkatli olandır, esirgeyendir.
Size ne oluyor ki, Tanrı yolunda infak etmiyorsunuz? Oysa göklerin ve yerin mirası Tanrı´nındır. İçinizden, fetihten önce infak eden ve savaşanlar (başkasıyla) bir olmaz. İşte onlar, derece olarak sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Tanrı, her birine en güzel olanı vaadetmiştir. Tanrı, yaptıklarınızdan haberdardır.
Tanrı´ya güzel bir borç verecek olan kimdir? Artık Tanrı, bunu onun için kat kat arttırır. Onun için kerim (üstün ve onurlu) bir ecir vardır.
O gün, inançlı (erkek)ler ile inançlı (kadın)ları nurları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. "Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar (olduğunuz), altından ırmaklar akan cennetlerdir." İşte ´büyük kurtuluş ve mutluluk´ budur.
O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, inananlara derler ki: "(Ne olur) bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azab vardır.
(Münafıklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?" Derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip beklediniz, (Tanrı´ya ve İslama karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp aldattı. Sonunda Tanrı´nın buyruğu geliverdi; ve o aldaltıcı da sizi Tanrı ile aldatmış oldu."
Artık bugün sizden herhangi bir fidye alınmaz ve küfredenlerden de... Barınma yeriniz ateştir, sizin veliniz (size yaraşan dost) odur; o ne kötü bir gidiş yeridir.
İnananların, Tanrı´nın ve haktan inmiş olanın zikri için kalplerinin ´saygı ve korku ile yumuşaması´ zamanı gelmedi mi? Onlar, bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden (uzun) bir müddet geçmiş, böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasıktı.
Bilin ki gerçekten Tanrı ölümünden sonra yeryüzüne hayat verir. Şüphesiz biz size ayetleri açıkladık; umulur ki akledersiniz.
Gerçek şu ki, sadaka veren erkekler ile sadaka veren kadınlar ve Tanrı´ya güzel bir borç verenler; onlar için kat kat arttırılır ve kerim olan ecir de onlarındır.
Tanrı´ya ve O´nun Resulü´ne inananlar; işte onlar rableri katında sıddıklar ve şehidler (veya şahid)lerdir. Onların ecirleri ve nurları vardır. Küfredip ayetlerimizi yalanlayanlar ise; işte onlar da cehennem halkıdır.
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, ´(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama´, bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir ´çoğalma tutkusu´dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin / çiftçilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir bir de bakarlar ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Tanrı´dan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir.
Rabbinizden olan bir mağfirete ve cennete (kavuşmak için) ´çaba gösterip yarışın´, ki (o cennet) genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Tanrı´ya ve Resulü´ne inananlar için hazırlanmıştır. İşte bu, Tanrı´nın fazlıdır ki onu dilediğine verir. Tanrı büyük fazl sahibidir.
Yeryüzünde olan ve sizin nefslerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Tanrı´ya göre pek kolaydır.
Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Tanrı´nın) verdikleri dolayısıyla sevinip şımarmayasınız. Tanrı, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.
Ki onlar, cimrilik ederler ve insanlara cimriliği buyururlar. Her kim yüz çevirirse, artık şüphesiz Tanrı ganiy, hamid O´dur.
Andolsun, biz elçilerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik. Ve kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik; öyle ki Tanrı, kendisine ve elçilerine gayb ile (görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın). Şüphesiz Tanrı büyük kuvvet sahibidir, üstün olandır.
Andolsun, biz Nuh´u ve İbrahim´i (elçi olarak) gönderdik, peygamberliği ve kitabı onların soylarında kıldık. Öyle iken, içlerinde hidayeti kabul edenler vardır; onlardan çoğu da fasıktır.
Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa´yı da arkalarından gönderdik; ona İncil´i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bidat olarak) türettikleri ruhbanlığı ise, biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Tanrı´nın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan inananlara ecirlerini verdik, onlardan çoğu da fasıktı.
Ey inananlar, Tanrı´dan sakınıp korkun ve O´nun elçisine inanın, size kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size mağrifet etsin. Tanrı çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
Öyle ki, Kitap ehli Tanrı´nın fazlından hiçbir şeye ´güç yetirip sahip olmadıklarını´ ve fazlın muhakkak Tanrı´nın elinde olduğunu, onu dilediğine verdiğini bilip öğrensin. Tanrı büyük fazl sahibidir.
Göklerde ve yerde ne varsa Allâhı tesbîh (ve tenzîh) etmekdedir. O, (mülkünde) gaalib-i mutfak, (sun´unda) saahib-i hikmetdir.
Göklerin ve yerin mülk (-ü tasarruf) u Onundur. Hem diriltir, hem öldürür. O, her şey´e hakkıyle kaadirdir.
O, hem evveldir, hem âhirdir, hem zaahirdir, hem baatındır. O, herşey´i kemâliyle bilendir.
O, gökleri ve yeri altı günde yaartan, sonra (hükmü) arşı istîlâ edendir. Yere giren, oradan çıkan, gökden inen, oraya yükselen şeyleri O bilir. Nerede olursanız olun, O, sizinle beraberdir. Ne yaparsanız Allah hakkıyle görücüdür.
Göklerin ve yerin mülk (-ü tasarruf) u Onundur. (Bütün) işler ancak Ona döndürülür.
O, geceyi gündüzün içerisine sokar, gündüzü de gecenin içine katar. O, sinelerde gizlenen herşey´i hakkıyle bilendir.
Allaha ve peygamberine îman (etmekde sebat) edin, (Sizden evvel geçenlerin ardından Allahın) size (tasarruf için) vekâlet verdiği (mal) dan (Onun uğrunda) harcayın, içinizden îman edib de (o suretle) harcayanlar (yok mu?) onlar için büyük mükâfat vardır.
Peygamber, Rabbinize îman etmeniz için sizi da´vet edib dururken, size ne oluyor ki Allaha îman etmiyorsunuz? Halbuki O, sizden kat´î te´mînat da almışdı. Eğer Ona îman edeceklerseniz (hemen buna koşun).
O, sizi (küfür) karanlıklar (ın) dan (îman) aydınlığ (ın) a çıkarmak için kulunun üzerine açık açık âyetler indirmekde olandır. Şübhesiz ki Allah sizi çok esirgeyen, rahmetini râygân edendir.
Ne oluyor size ki (îman etdikden sonra da) Allah yolunda harcamıyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin (bütün) mîrâsı Allahındır. İçinizde fetihden evvel (Allah yolunda) harcayan ve muhaarebe eden kimseler (diğerleriyle) bir olmaz. Onlar derece i´tibariyle (o fetihden) sonra harcayan ve muhaarebe edenlerden daha büyükdür. (Bununla beraber) Allah (bu iki zümreden) her birine en güzel olanı (cenneti) va´detdi. Allah, ne yaparsanız hakkıyle haberdârdır,
Allaha karz-ı hasenle ödüne verecek olan kim? İşte o, bunu (n mükâfatını) kat kat artıracakdır. Ona (başkaca) çok değerli bir mükâfat da vardır.
O günde ki erkek mü´minlerle kadın mü´minleri — nuurları önlerinden ve sağlarından koşar bir halde görürsün. (Melekler onlara) «Bugün sizin müjdeniz, içlerinde ebedî kalacağınız, altlarından ırmaklar akan cennetlerdir» (diyeceklerdir). İşte bu, büyük muraada ermenin ta kendisidir.
O günde ki erkek münafıklarla kadın münafıklar, îman etmiş olanlara «Bizi bekleyin. Nuurunuzdan bir parça ışık alalım» diyecekler) dir. (O gün onlara istihza suretiyle) «Dönün arkanıza da bir nuur arayın» denilmiş (denilecek), nihayet onlar (la îman etmiş olanlar) ın arasına kapılı bir dıvar çekilmişdir (çekilecekdir). (öyle ki) onun içinde rahmet, dış yanında da azâb vardır.
(Münafıklar) onlara bağrışırlar: «Biz sizinle beraber değil miydik»? «Evet, dediler (derler, beraberdik). Fakat kendinizi siz kendiniz yakdınız. (Hep mü´minlerin felâketini) gözetdiniz. (İslâm dîni hakkında) şübhe etdiniz. Sizi kuruntular aldatdı. Sizi o çok aldatan, Allaha karşı bile aldatdı». Nihayet (işte) Allahın emri gelib çatdı.
İşte bugün ne sizden (ey münafıklar), ne de (zaahiren ve baatınen) küfredenlerden hiçbir fidye (-i necat) alınmaz. Sığınacağınız yer ateşdir, size yaraşan odur. O, ne kötü gidiş yeridir!
îman edenlerin, Allâhı ve Hakdan ineni zikr için, kalblerinin saygı ile yumuşaması zamanı halâ gelmedi mi? Onlar, daha evvel kendilerine kitâb verilib de üzerlerinden uzun zaman geçmiş, artık kalbleri kararmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan bir çoğu (dînlerinden çıkmış) faasıklardı.
Şu hakıykatı bilin ki Allah yere, ölümünden sonra, can veriyor. Muhakkak ki biz, aklınız ersin diye, size âyetleri açıkça bildirdik.
Hakıykat, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allaha karz-ı hasenle Ödüne verenler (yok mu?) onlar (ın mükâfatı) kat kat artırılır. Onlar için çok şerefli (başka) bir mükâfat da vardır.
Allaha ve peygamberlerine îman edenler (yok mu?) Onlar sözü özü doğru olanlar, Allah için şâhidlik edenlerdir. Onların hem mükâfatları, hem nuurları vardır. Küfredenler (e), âyetlerimizi yalan sayanlar (a gelince:) Onlar da cehennemin yaranıdırlar.
Bilin ki (âhiret kazancına yer vermeyen) dünyâ hayâtı ancak bir oyundur, bir eğlencedir, bir süsdür, aranızda bir öğünüşdür. Mallarda ve evlâdlarda bir çoğalışdır. (Bunun) misâli, bitirdiği nebat ekicilerin hoşuna giden bir yağmur gibidir. (Fakat) sonra o (nebat) kurur da sen (onu) sapsarı bir haale getirilmiş görürsün. Sonra da o, bir çörçöp olur. Âhiretde çetin azâb vardır, Allahdan mağfiret ve rızaa vardır. Dünyâ hayâtı (ndan fâidelenmek) bir aldanış fâidesinden başka (bir şey) değildir.
Rabbinizden mağfirete ve — genişliği yerle, göğün eni kadar olan, Allaha ve peygamberlerine îman edenler için hazırlanmış bulunan — cennete (ulaşmak) için yarış yapıb kazanın. İşte bu, Allahın fazl (-u kerem) idir ki onu kime dilerse ona verir. Allah, büyük fazl (-u inayet) saahibidir.
(Gerek) yerde, (gerek) nefislerinizde herhangi bir musîybet vukua gelmemişdir ki bu, bizim onu yaratmamızdan evvel mutlakaa bir kitabda (yazılmış) dir. Şübhesiz ki bu, Allaha göre kolaydır.
(Allah bunu) elinizden çıkana tasalanmayasınız, Onun size verdiği ile sevinip şımarmayasınız diye (yazmışdır). Allah çok böbürlenen her kibirliyi sevmez.
Onlar cimrilik yapanlar insanlara da cimriliği emredenlerdir. Kim arka dönerse şübhe yokdur ki Allah, her şeyden müstağnî, bütün hamdlere lâyık olanın ta kendisidir.
Andolsun ki biz elçilerimizi açık açık bürhanlarla gönderdik ve insanların adaleti ayakda tutmaları için, beraberlerinde de kitabı ve mîzânı indirdik. Bir de kendisinde hem çetin bir sertlik, hem insanlar için menfaatler bulunan demiri indirdik. Çünkü (bununla) Allah, kendisine ve peygamberlerine gıyaben kimlerin yardım edeceğini belli edecekdir. Şübhesiz ki Allah, en büyük kuvvet saahibidir, yegâne gaalibdir.
Andolsun biz Nuuhu ve İbrâhîmi (peygamber olarak) gönderdik. Peygamberliği de, kitabı da onların nesillerine verdik. Binnetîce içlerinden doğru yolu bulanlar var (idiyse de) bir çoku da faasık kimselerdi onların.
Sonra bunların izleri üzerinde, ardı ardınca peygamberlerimizi yolladık. Arkalarından da Meryem oğlu îsâyı gönderdik. Ona incîli verdik. Kendisine tâbi olanların yüreklerine bir şefekat ve merhamet koyduk. Onların (yeni bir âdet olmak üzere) ihdas etdikleri rehbanlığa (gelince:) Onu üzerlerine biz farzetmedik. Ancak (onlar bunu sırf) Allahın rızaasını aramak için yapdılar. Fakat buna hakkıyle riaayet de etmediler. Biz de içlerinden (gerçek) îman edenlere mükâfatlarını verdik. Onlardan bir çoğu ise (doğru yoldan) çıkanlardı.
Ey îman edenler, Allahdan korkun. Onun peygamberlerine de îman edin ki (Allah) size rahmetinden iki (kat) nasıyb versin. Sizin için, (yardımıyle), yürüyeceğiniz bir nuur lütfetsin. Sizi yarlığasın. Allah hakkıyla yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.
Ehl-i kitâb, hakıykaten Allahın fazl (-u kerem) inden hiçbir şey´e nail olamayacaklarını, muhakkak bütün inayetin Allahın elinde bulunduğunu, onu (ancak) dileyeceği kimselere vereceğini bilmedikleri için mi (küfürde inâd ediyorlar? Halbuki bunu pek a´lâ biliyorlar da). Allah büyük fazl (-u kerem) saahibidir.
Göklerde ve yerde olanlar Allah´ı tesbih etmektedirler. Ve O; Aziz´dir, Hakim´dir.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. Diriltir, öldürür. Ve O; her şeye kadirdir.
O; hem Evvel´dir, hem Ahir´dir, hem Zahir´dir, hem Batın´dır. Ve O; her şeyi bilendir.
Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da Arş´a hükmeden O´dur. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. Nerede olursanız olun, O, sizinle beraberdir. Ve Allah; yaptıklarınızı görmektedir.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. Ve bütün işler ancak O´na döndürülür.
Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar. Ve O; göğüslerin özünü bilendir.
Allah´a ve peygamberine iman edin ve sizi halifeler kıldığı şeylerden de infak edin. Aranızdan iman edip de infak eden kimselere büyük mükafat vardır.
Peygamber; sizi Rabbınıza iman etmeye çağırdığı halde, niçin Allah´a inanmıyorsunuz? Halbuki O, sizden kesin söz almıştı. Eğer inanacaklardan iseniz.
Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık ayetler indiren O´dur. Doğrusu Allah; size karşı Rauf´tur, Rahim´dir.
Ne oluyor size ki; Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası Allah´ındır. İçinizden, fetihten önce infak eden ve savaşanlar; daha sonra infak edip savaşanlar elbette bir değildir. Berikiler daha üstün derecededirler. Allah; hepsine de en güzel olanı vaadetmiştir. Allah; yaptıklarınızdan haberdardır.
Kim, Allah´a güzel bir ödünç verecek olursa; Allah ona karşılığını kat kat verir. Ve ona, çok değerli bir mükafat da vardır.
O gün; mü´min erkeklerle mü´min kadınların nurları önlerinden ve sağlarından koşarken görürsün. Müjde, bugün altlarından ırmaklar akan ve içinde ebediyyen kalacağınız cennetler sizindir, denilir. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir.
O gün; münafık erkeklerle münafık kadınlar, iman edenlere: Bekleyin bizi; ışığınızdan faydalanalım, diyeceklerdir. Onlara: Dönün, arkanıza da bir ışık arayın, denilir. Nihayet onların arasına kapısının içinde rahmet, dışında azab olan bir sur çekilir.
Onlara: Biz sizinle beraber değil miydik? diye seslenirler. Onlar da: Evet, ama siz kendinizi aldattınız, pusu kurdunuz, şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan, sizi Allah´a karşı bile aldattı. Nihayet Allah´ın emri gelip çattı.
Bugün, sizden ve küfretmiş olanlardan fidye kabul edilmez. Varacağınız yer ateştir. Size yaraşan odur. Ve o, ne kötü dönüş yeridir.
İman edenlerin, Allah´ı anması ve O´ndan inen gerçek için kalblerinin yumuşaması zamanı hala gelmedi mi? Onlar, daha önce kendilerine kitab verilip de üzerlerinden uzun zaman geçmiş, artık kalbleri katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan bir çoğu fasıklardır.
Bilin ki; Allah, ölümünden sonra yeryüzünü diriltiyor. Akledesiniz diye, size ayetleri açıkça bildirdik.
Muhakkak ki sadaka veren erkeklerle, sadaka veren kadınlar ve Allah´a güzel bir ödünç verenlere; işte onlara, kat kat artırılır ve onlara değerli bir mükafat vardır.
Allah´a ve peygamberlerine iman edenler; işte onlar, Rabbları katında doğrular ve şahidlerdir. Onların hem mükafatları, hem de nurları vardır. Küfredip de ayetlerimizi yalanlayanlara gelince; onlar da cehennem yaranıdırlar.
Bilin ki; dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlad sahibi olmak isteğinden ibarettir. Bu; yağmurun bitirdiği, ekicilerin de hoşuna giden bir bitki gibidir ki; sonra kurur da sapsarı olduğunu görürsün. Sonra da çörçöp olur. Ahirette şiddetli azab vardır. Allah´ın rızası ve mağfireti de vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir geçinmeden başka bir şey de değildir.
Rabbınızdan bir mağfirete, Allah´a ve peygamberlerine iman edenler için hazırlanmış olup da genişliği yerle göğün genişliği kadar olan cennete koşuşun. İşte bu; Allah´ın lutfudur, onu dilediğine verir. Allah büyük lutuf sahibidir.
Yeryüzüne ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki; Biz onu yaratmadan evvel kitabda bulunmasın. Şüphesiz ki bu; Allah´a göre kolaydır.
Kaybettiğinize üzülmeyesiniz ve size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye. Allah; kendini beğenip böbürlenenleri sevmez.
Onlar ki; cimrilik ederler ve insanlara da cimriliği emrederler. Kim, yüz çevirirse; şüphesiz ki Allah; Gani´dir, Hamid´dir.
Andolsun ki; Biz, peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik. Ve insanların adaleti ayakta tutmaları için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik. Bir de kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için faydalar bulunan demiri indirdik. Allah; kimin, görmeden Allah´a ve peygamberlerine yardım edeceğini bilir. Muhakkak ki Allah; Kavi´dir, Aziz´dir.
Andolsun ki; Biz, Nuh´u ve İbrahim´i gönderdik. Peygamberliği de, kitabı da onların soyuna verdik. Onlardan kimi doğru yoldadır, içlerinden bir çoğu da fasıklardır.
Sonra onların izleri üzerinde, peygamberlerimizi ard arda gönderdik. Meryem oğlu İsa´yı da arkalarından gönderdik. Ona İncil´i verdik ve ona uyanların kalblerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Onların uydurdukları rehbaniyyete gelince; onu kendilerine Biz, yazmadık. Fakat kendileri Allah´ın rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da hakkıyla riayet etmediler. Biz de onlardan iman etmiş olanlara ecirlerini verdik. İçlerinden çoğu ise fasıklardır.
Ey iman edenler; Allah´tan korkun ve peygamberlerine inanın ki, size rahmetini iki kat versin. Size ışığında yürüyeceğiniz bir nur lutfetsin. Ve sizi bağışlasın. Allah; Gafur´dur, Rahim´dir.
Böylece kitab ehli, Allah´ın lutfundan hiç bir şey elde edemeyeceklerini bilsinler. Muhakkak ki lutuf, bütünüyle Allah´ın elindedir, onu dilediğine verir. Ve Allah; büyük lutuf sahibidir.
Semalarda ve arzdaki herşey Allah´ı tesbih etti (ve etmektedir). Ve O; Azîz´dir, Hakîm´dir.
Semaların ve arzın (yeryüzünün) mülkü O´nundur. Hayata getirir ve öldürür. Ve O, herşeye kaadirdir.
O, evveldir (ilktir) ve ahirdir (sondur), zahirdir (alâmetleri tüm varlıklarda görünendir) ve bâtındır (gizli olandır). Ve O, herşeyi en iyi bilendir.
Gökleri ve yeri 6 günde yaratan O´dur. Sonra arşın üzerine istiva etti. Arza gireni ve ondan çıkanı ve semadan ineni ve orada uruç edeni (yükseleni) bilir. Ve siz nerede iseniz O, sizinle beraberdir. Ve Allah, sizin yaptıklarınızı en iyi görendir.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. (Bütün) işler Allah´a döndürülür.
Geceyi, gündüzün içine sokar. Ve gündüzü, gecenin içine sokar. Ve O, sinelerde olanı (sırları, niyetleri, düşünceleri) en iyi bilendir.
Allah´a ve O´nun resûlüne îmân edin. Ve sizi vekil kıldığı şeylerden infâk edin. Böylece sizden âmenû olup infâk edenler için büyük ecir vardır.
Ve size ne oluyor ki, Allah´a inanmıyorsunuz. Ve resûl, sizi Rabbinize îmân etmeniz için çağırıyor. Eğer siz inananlarsanız Allah, sizin (daha önce Rabbinizi tasdik etmiş olduğunuz) misakinizi almıştı.
Sizi karanlıklardan nura çıkarmak için kuluna açık âyetler indiren O´dur. Ve muhakkak ki Allah, sizin için elbette Rauf´tur, Rahîm´dir.
Ve size ne oluyor ki, Allah´ın yolunda infâk etmiyorsunuz? Göklerin ve yerin mirası Allah´ındır. İçinizden, fetihten önce infâk eden ve savaşanlar, işte onlar, daha sonra (fetihten sonra) infâk eden ve savaşanlarla bir değildir, onlardan daha yüksek (azamî) derece sahibidirler. Ve Allah, hepsine hüsna´yı vaadetti. Ve Allah, yaptıklarınızdan en iyi haberdar olandır.
Kim ki Allah´a (Allah için) güzel bir borç verir, o taktirde o (borç), ona kat kat ödenir. Ve onun için kerim ecir vardır.
O gün, mü´min erkekleri ve mü´min kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. Bugün sizin müjdeniz, orada ebediyyen kalacağınız, altından nehirler akan cennetlerdir. İşte o, fevzül azîmdir (en büyük kurtuluştur).
Münafık erkeklerin ve münafık kadınların, âmenû olanlara: “Bizi bekleyin, sizin nurunuzdan bir parça alalım.” diyeceği gün, onlara: “Haydi arkanıza dönün ve nur arayın.” denir. Artık onların arasına, kapısı olan bir duvar çekilmiştir. Onun iç kısmında, orada rahmet ve onun dış tarafında, ondan (duvardan) önce azap vardır.
Onlara seslenirler: “Biz, sizinle beraber olmadık mı?” (Onlar): “Evet, fakat siz kendinizi fitneye düşürdünüz, beklediniz ve şüphe ettiniz. Allah´ın emri (ölüm emri) gelinceye kadar emaniyye sizi aldattı. Ve garur (aldatanlar, şeytan ve avaneleri), sizi Allah ile (Allah “Gafur´dur, Rahîm´dir, sizi affeder.” diyerek) aldattı.” dediler.
Artık o gün, sizden bir fidye (bedel) alınmaz (kabul edilmez) ve kâfirlerden de. Sizin mevanız (sığınağınız) ateştir, sizin mevlânız (dostunuz) odur. Ve ne kötü varış yeri.
Allah´ın zikri ile ve Hakk´tan inen şeyle (Allah´ın nurları ile), âmenû olanların (Allah´a ulaşmayı dileyenlerin) kalplerinin huşû duyma zamanı gelmedi mi? Kendilerine daha önce kitap verilip de böylece üzerinden uzun zaman geçince, artık (zikri unuttukları için) kalpleri katılaşan kimseler gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasıklardır.
Allah´ın, arzı, ölümünden sonra ona hayat vererek dirilttiğini bilin. (Böylece) âyetleri size açıklamış olduk. Umulur ki, böylece siz akıl edersiniz.
Muhakkak ki, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ve Allah´a (Allah için) güzel borç verenler (sadakalar ve borçlar) onlara kat kat ödenir. Ve onlar için kerim ecir vardır.
Ve, Allah´a ve O´nun Resûl´üne inananlar, işte onlar, onlar sıddıklardır ve şehitlerdir. Rab´lerinin yanında onların ecirleri ve nurları vardır. Ve inkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar cahîm (alevli ateş) halkıdır.
Dünya hayatının oyun, eğlence ve bir süs olduğun bilin, aranızda bir övünme ve mal ve evlât çokluğudur. (Dünya hayatı), yağmurun bitirdiği, ekincinin hoşuna giden ekin gibidir. Bir süre sonra kurur, böylece onu sararmış görürsün. Sonra da o çöp olur. Ahirette şiddetli azap, Allah´tan mağfiret ve Allah´ın rızası vardır. Ve dünya hayatı aldatıcı metadan başka bir şey değildir.
Rabbinizden mağfirete ve genişliği, yeryüzü ve gökyüzünün genişliği kadar olan, Allah´a ve O´nun Resûl´üne inananlar için hazırlanmış olan cennete (kavuşmak için) yarışın. İşte bu, Allah´ın fazlıdır. Onu dilediğine verir. Ve Allah, büyük fazl sahibidir.
Yeryüzünde ve kendi nefslerinizde, sizlere isabet eden bir musîbet yoktur ki, onu yaratmamızdan önce kitapta yazılmamış olsun. Muhakkak ki bu, Allah´a kolaydır.
Sizin elinizden çıkan şeye üzülmemeniz ve size verilen şeyle sevinmemeniz (övünmemeniz) içindir. Ve Allah, böbürlenen ve çok övünenlerin hiçbirini sevmez.
Onlar ki cimrilik ederler ve insanlara da cimriliği emrederler. Ve kim dönerse, o taktirde muhakkak ki Allah; O, Ganî´dir (zengindir), Hamid´dir (hamdedilendir).
Andolsun ki resûllerimizi beyyinelerle (açık delillerle, ispat vasıtaları ile) gönderdik. Ve onlar ile beraber kitabı ve mizanı indirdik ki insanlar arasında adaletle hükmetsinler diye. Ve içinde kuvvetli sertlik bulunan demiri indirdik. Ve onda insanlar için pekçok menfaatler (faydalar) vardır. Ve (bu), gaybda (görmeden) kendisine ve resûllerine yardım edecek olan kimseleri, Allah´ın bilmesi (belli etmesi) içindir. Muhakkak ki Allah; Kavî´dir (güçlüdür, kuvvetlidir), Azîz´dir.
Ve andolsun ki, Hz. Nuh´u ve Hz. İbrâhîm´i gönderdik. Ve onların zürriyetlerinden nebîler kıldık. Ve kitap (verdik). Böylece onlardan bir kısmı hidayete erenlerdir ve onların çoğu fasıklardır.
Sonra onların izleri üzerine resûllerimizi ardarda gönderdik. Ve Meryemoğlu İsa (A.S)´ı gönderdik ve O´na İncil´i verdik. Ve O´na tâbî olanların kalplerinde refet (şefkat) ve rahmet kıldık. Ve onlar, O´na ruhbanlık ihdas ettiler. Biz, Allah´ın rızasını ibtiga etmekten başkasını onlara farz kılmadık. Oysa O´na hakkıyla riayet etmediler. Böylece onlardan, âmenû olanların ecirlerini verdik ve onlardan çoğu fasıklardı.
Ey âmenû olanlar (ölmeden önce Allah´a ulaşmayı dileyenler), Allah´a karşı takva sahibi olun. Ve O´nun Resûl´üne îmân edin ki, size rahmetinden iki kat versin. Ve sizin için, onunla beraber yürüyeceğiniz nur kılsın (versin). Ve sizi mağfiret etsin (günahlarınızı sevaba çevirsin). Ve Allah; Gafûr´dur, Rahîm´dir.
Kitap ehlinin (fasık olmaları), Allah´ın fazlından hiçbir şeye güç yetiremeyeceklerini ve fazlın, Allah´ın elinde (kudretinde) olduğunu ve onu dilediğine vereceğini bilmedikleri içindir. Ve Allah, büyük fazl sahibidir.
Göklerde ve yerde olan her şey Allah´ın sınırsız kudretini yüceltir; çünkü yalnız O´dur güç sahibi, hikmet sahibi!
O´nundur göklerin ve yerin mülkü; O´dur öldüren ve yaşatan; ve O´dur dilediğini yapmaya muktedir olan!
O, İlk ve Sondur; hem Dış Görüntüdür hem İç Gerçeklik ve O, her şeyin bilgisine sahiptir.
O, gökleri ve yeri altı çağda yaratmış ve kudret ve egemenlik tahtına oturmuştur. O, hem toprağa giren ve ondan çıkan her şeyi, hem de gökten inen ve ona yükselenleri bilir. Nerede olursanız olun O sizinle beraberdir; ve Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur; ve bütün işler, (asıl kaynağı olan) Allah´a döndürülür.
O, gündüzü kısaltarak geceyi uzatır, ve geceyi kısaltarak gündüzü uzatır; ve O, (insanların) kalpler(in)de olanı eksiksiz bilir.
Allah´a ve Elçisi´ne inanın ve O´nun size emanet olarak tevdi ettiği şeylerden başkaları için harcayın; çünkü sizden imana eren ve (Allah yolunda) sınırsızca harcayanlar büyük bir mükafat göreceklerdir.
Elçi, sizi Rabbiniz (olan Allah)a inanmaya çağırdığı ve O sizden bir taahhüt almış bulunduğu halde neden Allah´a inanmazsınız? (Herhangi bir şeye) inanabildiğiniz halde (O´na neden inanmıyorsunuz)?
(Bu) kuluna, sizi koyu karanlıktan aydınlığa çıkarmak için apaçık mesajlar indiren O´dur: çünkü Allah size karşı sonsuz şefkat sahibidir, rahmet kaynağıdır.
Göklerin ve yerin mirasının (tek başına) Allah´a ait olduğunu gördüğünüz halde neden Allah yolunda sınırsızca harcamazsınız? İçinizden Fetih´ten önce (Allah yolunda) harcayan ve savaşanlar (bundan kaçınanlar ile) eşit olmazlar. Bu (önceki)lerin derecesi (Fetih´ten) sonra harcamaya ve savaşmaya başlayanların derecesinin üstündedir, halbuki Allah (kendi yolunda çaba sarf edecek) herkese en güzeli vaad etmiştir. Ve Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Kimdir Allah´a güzel, bereketli bir borç verip onu kat kat fazlasıyla geri alacak olan? Böyle (yapan)lar değerli ve anlamlı bir mükafat görecekler,
Bütün mümin erkekleri ve mümin kadınları önlerinde ve sağ taraflarında hızla yayılan ışık dalgalarıyla göreceğin Gün, (o Gün onlar şu hitapla karşılanacaklar:) "Bugün size bir müjde (var); içinden ırmaklar akan, mesken edineceğiniz bahçeler! Bu, en büyük mazhariyettir!"
O Gün ikiyüzlü erkekler ve kadınlar imana ermiş olanlara: "Bizi bekleyin!" diyecekler, "Sizin nurunuzdan bir (parça) ışık alalım!" (Ama) onlara: "Geriye dönüp gidin ve (kendinize ait) bir ışık arayın!" denilecek. Bunun üzerine onlar(la müminler) arasına kapısı olan bir duvar çekilecek; içinde rahmet ve şefkat bulunacak, dışında ise azap.
O(nun dışında kala)nlar, şu (içindeki)lere, "Sizinle değil miydik?" diye seslenecekler. Berikiler, "Evet öyleydi!" diye cevap verecekler, "Ama siz kendi kendinizi ayarttınız, (inancınızda) tereddüt gösterdiniz; (yeniden dirilme konusunda) şüpheye kapıldınız ve Allah´ın buyruğu ulaşıncaya kadar kuruntunuz sizi yoldan çıkardı çünkü, Allah hakkındaki ayartıcı düşünceler(iniz) sizi yanılgıya sürükledi!
Ve böylece, bugün ne sizden, ne de hakikati (açıkça) inkar etmiş olanlardan hiçbir fidye kabul edilmeyecek. Sizin varacağınız yer ateştir. O sizin (tek) sığınağınızdır ve ne kötü bir varış yeridir!"
İmana ermiş olanların kalplerinin Allah´ı ve (kendilerine) indirilen hakikati anarken acizliklerini fark etmelerinin zamanı gelmedi mi? (Ve vakti gelmedi mi) kendilerine daha önce vahiy indirilmiş olanlara ve zamanın geçmesiyle kalpleri katılaşarak çoğu (bugün) yoldan sapmış olanlara benzememelerinin?
(Ama) bilin ki Allah cansız hale gelen toprağa yeniden hayat verir! Ve aklınızı kullanabilesiniz diye mesajlarımızı sizin için kolay anlaşılır kıldık.
Hakikati tasdik eden kadınlara ve erkeklere ve (böylece) Allah´a güzel bir borç verenlere gelince, onlara kat kat fazlası geri ödenecek ve (öteki dünyada) değerli bir mükafat kazanacaklar.
Allah´a ve Elçisi´ne inananlar, işte onlardır hakikate sahip çıkan ve Allah´ın huzurunda (ona) tanıklık edenler. (Böylece) onlar ödüllerini ve nurlarını elde edecekler. Hakikati inkara ve mesajlarımızı yalanlamaya şartlanmış olanlara gelince, onlar yakıcı ateşe mahkum olanlardır!
Bilin ki (ey insanlar!) Bu dünya hayatı, sadece bir oyundan, geçici bir eğlence ve güzel bir gösteriden, birbirinizle büyüklük yarışı(na girişmenizden) ve daha çok servet ve çocuk sahibi olma hırsın(ız)dan ibarettir. Bu (dünya)nın durumu, (hayat getiren) yağmurun hikayesine benzer: Yağmurun yeşerttiği bitki, toprağı ekenlere sevinç verir; ama sonra kurur ve sen onun sarardığını görürsün; sonunda toprak haline gelir. Ama öteki dünyada (insanın durumu ile ilgili ebedi hakikat açıkça ortaya çıkacaktır). (Ya) şiddetli azap, yahut Allah´ın bağışlayıcılığı ve hoşnutluğu, çünkü bu dünya hayatı, kendini kandırmanın zevkin(i tatmak)tan başka bir şey değildir.
(Bu nedenle,) Rabbinizin bağışlayıcılığına nail olmak ve (böylece) Allah´a ve Elçisine iman edenler için hazırlanmış bulunan, gökler ve yer kadar geniş bir cenneti elde etmek yolunda birbirinizle yarışın! Bu, Allah´ın dilediğine bağışladığı bir lütfudur; çünkü Allah sonsuz lütuf sahibidir.
Hiçbir musibet, daha önce buyruğumuzda (öngörülmüş) olmadıkça ne yeryüzünün ne de sizin başınıza gelmez, şüphesiz bu Allah için kolay (bir iş)tir.
(Bunu bilin ki,) elinizden kaçan (iyi ve güzel) şeylere üzülmeyesiniz ve elinize geçen (iyi ve güzel) şeylerle de (boş yere) şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip küstahça davrananları sevmez.
Ki onlar (Allah´ın nimetleri üzerinde) cimrilik edip başkalarına da cimrice davranmayı tavsiye ederler! Ve sırtını (bu hakikate) çevirenler (bilsin ki) Allah kendi kendine yeterlidir, bütün övgülere layıktır!
Doğrusu, (daha önce de) elçilerimizi (bu) hakikatin bütün kanıtları ile gönderdik; ve onlar aracılığıyla vahyi bağışladık (ve böylece, doğru ile eğriyi tartabilmeniz için size) bir terazi (verdik) ki insanlar adaletle davranabilsinler; ve (size) içinde müthiş bir güç ve insanlar için birçok faydalar bulunan demiri (kullanma yeteneği) bağışladık. (Bütün bunlar size verildi ki) Allah, O´nun ve Elçisi´nin yolunda yürüyenleri ayırabilsin, (Kendisi) insan kavrayışının ötesinde olsa bile. Şüphesiz Allah güçlüdür, kudret sahibidir.
Gerçekten, (aynı amaçla) Nuh´u ve İbrahim´i (elçilerimiz olarak) gönderdik ve soylarından gelenlere peygamberlik ve vahiy verdik; onların bir kısmı doğru yoldaydı, ama çoğu da yoldan sapmıştı.
Ve sonra onların ardından öteki elçilerimizi gönderdik; ve (zaman içinde) arkalarından kendisine İncil verdiğimiz Meryem oğlu İsa´yı gönderdik; o´na (sadık bir şekilde) uyanların kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirdik. Ruhbanca riyazete gelince, Biz onlara bunu emretmedik, Allah´ın rızasını kazanmak arzusuyla onu kendileri uydurdu. Ama sonra ona, (her zaman) gerektiği gibi uymadılar, böylece Biz, (gerçekten) iman etmiş olanlara karşılığını verdik, ama onların çoğu yoldan çıkmışlardı.
Siz ey imana ermiş olanlar! Allah´a karşı sorumluluğunuzun bilincine varın ve O´nun Elçisi´ne inanın, ki O, size rahmetinden iki kat versin ve sizin için (aydınlığında) yürüyeceğiniz bir ışık yaksın ve (geçmiş günahlarınızı) bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
Ve geçmiş vahiylerin mensupları bilsinler ki Allah´ın lütfu üzerinde hiçbir güçleri yoktur; bütün lütuf (yalnızca) Allah´ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah sonsuz lütuf sahibidir.
Göklerde ve yerde ne var ise Allah için tesbih etmektedır. Ve O, azîzdir, hakîmdir.
(2-3) Göklerin ve yerin mülkü O´nun içindir. Diriltir ve öldürür ve O, her şey üzerine tamamen kâdirdir. O, evveldir ve ahirdir ve zahirdir ve batındır ve O, her şeye alîmdir.
(2-3) Göklerin ve yerin mülkü O´nun içindir. Diriltir ve öldürür ve O, her şey üzerine tamamen kâdirdir. O, evveldir ve ahirdir ve zahirdir ve batındır ve O, her şeye alîmdir.
O, o (zât)dır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş üzerine istiva buyurdu. Yerde dahil olan şeyi ve ondan çıkan şeyi ve semadan iniveren şeyi, ve onda yükselen şeyi bilir. Ve o, her nerede olsanız sizinle beraberdir. Ve Allah, ne işlediğinizi bihakkın görücüdür.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur ve bütün işler Allah´a döndürülür.
Geceyi gündüze çevirir, gündüzü de geceye çevirir ve O, sinelerde gizli olanları da bihakkın bilendir.
Allah´a ve Peygamberine imân edin. Kendisinde sizi istihlâf etmiş olduğu şeylerden infakta bulunun. İmdi sizden o kimseler ki, imân ettiler ve infakta bulundular, onlar için pek büyük bir mükâfaat vardır.
Ve sizin için ne var ki, Allah´a imân etmeyesiniz? Halbuki, Peygamber Rabbinize imân etmeniz için dâvet ediyor ve muhakkak ki, (Allah Teâlâ) sizden misak da almıştır, eğer mü´minler oldunuz iseniz?
O, o (zât)tır ki, kulunun üzerine açık açık âyetler indirir, sizi zulmetlerden nûra çıkarması için ve şüphe yok ki Allah, sizin için elbette çok re´fetlidir, çok merhametlidir.
Ve sizin için ne vardır ki, Allah yolunda infakta bulunmayasınız? Ve göklerin ve yerin mirası Allah içindir. Sizden kable´l-feth infak eden ve mukatelede bulunanlar ki, onlar dereceten pek büyüktürler. Bilâhare infak eden ve mukatelede bulunanlar ile müsavî olmazlar. Maamafih Allah Teâlâ hepsine de pek güzel mükâfaat vaadetmiştir ve Allah Teâlâ yapar olduğunuzdan haberdardır.
Kimdir o kimse ki, Allah´a güzel ödünç ile ödünç versin de (Allah Teâlâ) onun için onu kat kat arttırsın? Ve onun için pek kerîmâne bir mükâfaat da vardır.
O gün mü´minleri, ve mü´mineleri göreceksin ki, nûrları önlerinde ve sağ taraflarından koşar. (Onlara denilecektir ki:) Bugün sizin müjdeniz cennetlerdir ki, onların altlarından ırmaklar cereyan eder, içlerinde ebedîyyen kalıcılarsınız, işte bu, en büyük bir necâttır.
O gün münafıklar ve münafıkalar, imân etmiş olanlara diyeceklerdir ki: «Bize bakınız, nûrunuzdan bir parça ışık alalım.» (O nifak ehline) denilmiş olur ki, «Dönün arkanıza da bir nûr arayın». Artık bir duvar çekilmiştir ki, onun için bir kapı vardır, iç tarafında rahmet vardır. Dış tarafı ise onun cânibinden (de) azap vardır.
Onlara bağırırlar ki: «Biz sizinle beraber değil mi idik?» Onlar da derler ki: «Evet.. Velâkin siz nefsinizi fitneye düşürdünüz, ve (mü´minler hakkında fenalık) gözettiniz ve sizi bâtıl şeyler gurura düşürdü. Tâ ki, Allah´ın emri geliverdi. Ve sizi şeytan Allah ile aldattı.»
Artık bugün ne sizden (ey ehl-i nifak) ne de kâfir olan kimselerden fidye-i necât kabul edilmez. Sizlerin sığınacağınız yer, cehennemdir. Sizin için evlâ olan odur. Ve (O) ne kötü gidiş mahallidir!»
İmân edenler için hâlâ zamanı gelmedi mi ki, kalbleri Allah´ın zikri için ve Hak´tan nüzul eden için havf ve haşyet içinde bulunsun? Ve evvelce kendilerine kitap verilmiş kimseler gibi olmasınlar ki, üzerlerine uzun zaman geçmiş de kalbleri katılaşmıştır ve onlardan birçoğu fâsıklardır.
Biliniz ki, şüphe yok Allah Teâlâ, yeri öldüğünden sonra hayata kavuşturur. Muhakkak ki, sizin için âyetleri açıkça beyan ettik. Tâ ki, âkilâne düşünesiniz.
Muhakkak ki, sadaka veren erkekler ve kadınlar ve Allah´a güzel ödünç ile ödünçte bulunmuş olanlar için (sevapları) kat kat olur. Ve onlar için pek hoş bir mükâfaat da vardır.
Ve o kimseler ki, Allah´a ve o´nun peygamberlerine imân ettiler. Rablerinin indinde sıddıklar ve şehit olanlar onlardır, onlar için mükâfaatları ve nûrları vardır. Ve o kimseler ki, kâfir oldular ve Bizim âyetlerimizi tekzîp ettiler, işte onlar da cehennem sahipleridir.
Biliniz ki, dünya hayatı şüphe yok, ancak bir oyundur ve bir eğlencedir ve bir süstür ve aranızda bir övünmedir ve mallarda ve evlatça bir çoğalıştır. Bir yağmur misali gibi ki, onun bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur. Artık onu sararmış görürsün sonra da kırık bir çöp olur. Ve ahirette şiddetli bir azap vardır ve Allah´tan bir mağfiret ve bir rıza vardır. Dünya hayatı ise ancak bir aldanıştan başka değildir.
Koşunuz Rabbinizden bir mağfirete ve bir cennete ki, onun eni gök ile yerin eni gibidir, Allah´a ve Peygamberine imân etmiş olanlar için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah´ın fazlıdır. Bunu dilediği kimseye verir ve Allah pek büyük fazl sahibidir.
Ne yerde ve ne de kendi nefislerinizde musibetten bir şey isabet etmez ki, illâ o, onu yaratmamızdan evvel bir kitapta yazılmıştır. Şüphe yok ki bu, Allah´a göre pek kolaydır.
(Hadiselerin öyle tesbit edilmiş olması şu hikmete mebnî haber veriliyor ki:) Sizden gaip olan üzerine müteessir olmayasınız. Ve size verdiği ile de sevinip mağrur olmayasınız. Ve Allah, her bir böbürleneni, çok iftihar edeni sevmez.
(Onlar) O kimselerdir ki, cimrilikte bulunurlar ve nâsa cimrilik ile emrederler ve her kim, ardını döndürürse (zararı kendisine aittir). İşte şüphe yok ki Allah, ancak O (Hâlık-ı Kerîm) ganîdir, hamîddir.
Andolsun ki, peygamberlerimizi açık açık bürhanlar ile gönderdik ve onlar ile beraber kitabı ve mizanı indirdik, nâs, adâletle kâim olsunlar için ve demiri de indirdik, onda hem çetin bir sertlik vardır ve nâs için menfaatler de vardır ve Allah, kendisine ve peygamberlerine gıyaben yardım edecek olanları belli etmesi için, şüphe yok ki Allah, kuvvetlidir ve her şeye galiptir.
Ve kasem olsun ki, Nûh´u ve İbrahim´i gönderdik ve onların zürriyetlerinde nübüvveti ve kitabı (berdevam) kıldık. Artık onlardan hidyete ermiş olan vardır, onlardan bir çokları ise fâsık kimselerdir.
Sonra onların izleri üzerine peygamberlerimizi yolladık ve Meryem´in oğlu İsâ´yı da gönderdik ve O´na İncil´i verdik ve O´na tâbi olanların kalblerinde bir şefkat ve merhamet vücuda getirdik ve bir ruhbaniyet ihdas ettiler ki, onu onların üzerlerine yazmamıştık, ancak Allah´ın rızasını aramak için onu iltizam ettiler. Sonra ona bihakkın riâyette bulunmadılar, artık onlardan imân edenlere mükâfaatlarını verdik ve onlardan birçokları ise fâsık kimselerdir.
Ey imân etmiş olanlar! Allah´tan korkunuz ve O´nun peygamberlerine imân ediniz ki, size rahmetinden iki nasip versin ve sizin için bir nûr kılsın ki, onunla yürürsünüz ve sizin için mağfiret buyursun ve Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
Artık ehl-i kitap bilmeyecekler midir ki, Allah´ın fazlından hiçbir şeye güç yetiremiyeceklerdir ve şüphe yok ki bütün fazl, Allah´ın elindedir, onu dilediğine verir ve Allah pek büyük fazl sahibidir.
Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah´ı tenzih ve tesbih eder. O azîz ve hakîmdir (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir).
Göklerin ve yerin hâkimiyeti O´nundur. Hayatı veren ve hayatı alıp öldüren O´dur. O her şeye kadirdir
Evvel O´dur, Âhir O. Zahir O´dur, Batın O! O her şeyi hakkıyla bilir
O´dur ki gökleri ve yeri altı günde yaratıp sonra Arşına kuruldu.Yere gireni, yerden çıkanı, gökten ineni ve göğe yükseleni bilir. Hasılı siz nerede olursanız olun O, (ilmi ve kudreti ile) sizinle beraberdir. Allah bütün yaptıklarınızı görür.
Göklerin ve yerin hâkimiyeti O´nundur. Bütün işler O´na götürülür, (bütün kararlar O´nun kapısından çıkar)
Geceyi gündüze katar, böylece gündüz uzar. Gündüzü geceye katar, böylece gece uzar. Kalplerin künhünü O bilir
Allah´a ve Resulüne iman edin ve O´nun (sizi emanetçi yaptığı) yönetimini size bıraktığı mallardan harcayın.İçinizden iman edip harcayanlara büyük ecir vardır
Size ne oluyor ki, Resulullah da sizi Rabbinize iman etmeye çağırdığı halde, Allah´a inanmıyorsunuz.Oysa Allah sizden bu hususta kesin söz almıştı, eğer imana gelecekseniz bu yeter.
Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, o has kuluna açık açık âyetler indiren O´dur. Muhakkak ki Allah size karşı raûfdur, rahîmdir (son derece şefkatlidir, merhamet ve ihsanı boldur)
Göklerin ve yerin yegâne vârisi Allah olup, bütün mallarınız zaten O´na ait olduğu halde niçin Allah yolunda harcamıyorsunuz?Sizden, fetihden önce infak eden ve savaşan kimse ile bunları yapmayan elbette bir olmaz.İşte onlar, bundan sonra infak edip savaşanlardan derece bakımından daha yüksektirler.Bununla beraber Allah, her birine de cennet vâd eder. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
Kim Allah´a güzel bir ödünç verir (malını Allah yolunda harcarsa) Allah bunu kat kat artırır. Ona değerli bir mükâfat da vardır
Gün gelir, mümin erkekleri ve mümin kadınları, önlerinde ve sağ taraflarındaki nurlarıyla, koşarcasına cennete doğru ilerlediklerini görürsün. Kendilerine: "Bugün size müjdeler olsun! Buyurun, içinden ırmaklar akan cennetlere, ebedî kalmak üzere girin!" denilir. İşte en büyük başarı ve mutluluk budur
O gün münafık erkek ve kadınlar, müminlere: "N´olur," derler, "yüzümüze bir bakın da nûrunuzdan biz de yararlanalım!" Bunun üzerine onlara şöyle denilir: "Arkanıza dönün de bir nur arayın!" Derken, aralarına bir duvar çekilir. Bu duvarın bir kapısı olup bu kapının iç tarafında rahmet, dış tarafında ise azap vardır.
Münafıklar şöyle seslenirler: "Biz de sizinle beraber değil miydik?" Müminler cevap verirler: "Evet, beraberdiniz, fakat siz kendi canınızı yaktınız, müminlere hep felaket gelmesini gözleyip durdunuz, şüphelere düştünüz, sizi birtakım kuruntular oyaladı. Bir de baktınız ki emr-i Hak gelmiş. Böylece o dessas, çok aldatıcı şeytan sizi Allah´ın affı ve keremi ile aldattı.
"Bugün artık ne sizden, ne de kâfirlerden kurtuluş fidyesi kabul edilmez. Varacağınız yer ateştir. Sizin lâyığınız odur. Orası varılacak ne kötü yerdir!
İman edenlerin kalplerinin Allah´ı ve Cenab-ı Hak tarafından inen hakikatleri hatırlayarak yumuşayıp saygı ile dirilme vakti gelmedi mi? Sakın onlar daha önce kitap verilen ümmetler gibi olmasınlar. Zira kitabı tanımalarının üzerinden kendilerince uzun zaman geçmesi sebebiyle, onlarda ülfet ve kanıksama meydana gelmiş, neticede kalpleri katılaşmıştı. Hatta onların çoğu büsbütün yoldan çıkmışlardır.
İyi düşünün ki Allah, bütün yeryüzünü bile ölümünden sonra diriltiyor; (gevşeyen ve uyuklayan gönülleri de böylece diriltebilir). Zaten aklını çalıştıran, zihnini işleten kimseler için bu canlanmayı gerçekleştirecek âyetlerimizi iyice açıklamış bulunuyoruz
Dini tasdiklerinin ifadesi olarak, hayır işlerinde mal harcayan erkekler, mal harcayan hanımlar ve Allah´a güzel bir ödünç verenlerin ödülleri kat kat artırılacak, ayrıca onlara değerli bir mükâfat da verilecektir
Allah´a ve resullerine iman edenler, evet işte onlardır Rabbinin nezdinde sıddikler ve Hakka şahitlik edenler! Kendilerine mükemmel ecirler ve nurlar vardır.Ama kâfir olup âyetlerimizi yalan sayanlar.İşte onlar da cehennemliktirler.
İyi bilin ki (âhirete yer vermeyen) dünya hayatı, bir oyundur, bir oyalanmadır, bir süstür.Kendi aranızda karşılıklı övünme, mal ve nesli çoğaltma yarışıdır. Tıpkı o yağmura benzer ki bitirdiği ürün, çiftçilerin hoşuna gider. Ama sonra kurur, sen onu sapsarı kurumuş görürsün. Sonra da çerçöp haline gelir. İşte dünya hayatı da böyledir. Âhirette ise kâfirler için şiddetli bir ceza, müminler için ise Rab´leri tarafından bir mağfiret ve rıza!Evet, dünya hayatı bir aldanma metâından başka bir şey değildir.
Rabbiniz tarafından verilecek mağfirete ve cennete girmek için yarışın! Öyle bir cennet ki eni göklerle yerin eni gibi olup Allah´a ve resullerine iman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah´ın dilediği kimselere olan bir ihsanıdır. Allah büyük lütuf sahibidir
(Üzülmenize veya sevinmenize sebep olacak şekilde) gerek ülkenizde, gerek kendi nefislerinizde, size ulaşan hiçbir şey yoktur ki Bizim onu yaratmamızdan önce bir kitapta yazılı olmasın. Bu, Allah´a göre elbette pek kolaydır
Bu da, elinizden çıkan şeylerden dolayı gam yememeniz, Allah´ın size nasib ettiği nimetlerle de şımarmamanız içindir. Allah övünüp duran, kibirli, kendini beğenmiş kimseleri sevmez
Böyleleri hayır işlerinde hem kendileri cimri davranır, hem de başkalarına cimriliği öğütlerler. Ama bunlar bilsinler ki kim malını Allah yolunda harcamaktan yüz çevirirse Allah ganîdir, hamîddir (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan müstağnîdir, her türlü hamd ve övgüye lâyıktır)
Şu kesindir ki Biz resullerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti gerçekleştirmeleri için, resullerle beraber kitap ve adalet terazisi indirdik.Mahiyetinde büyük bir kuvvet ve insanlara birçok fayda bulunan demiri de, kullanmaları ve Allah´ı görmedikleri halde O´nun dinini ve peygamberlerini, kimlerin bu kuvvet ile destekleyeceğini bilip ortaya çıkarmak için, büyük bir nimet olarak indirdik.Unutmayın ki Allah çok kuvvetlidir, mutlak galiptir (kimsenin desteğine ihtiyacı yoktur).
Biz Nuh´u, İbrâhim´i peygamber olarak gönderdiğimiz gibi, zürriyetlerine de kitap ve nübüvvet verdik. Onlardan kimisi doğru yolu bulsa da, çoğu büsbütün yoldan çıkmışlardır
Sonra bunların ardından peş peşe peygamberlerimizi gönderdik. Özellikle Meryem´in oğlu Îsâ´yı arkalarından gönderdik, kendisine İncîl´i verdik ve ona uyanların kalplerine şefkat, ve merhamet yerleştirdik. Uydurdukları ruhbanlığı ise Biz kendilerine farz kılmadık, lâkin Allah´ın rızasına nail olmak için kendileri icad ettiler. Kaldı ki ona gereği gibi de riâyet etmediler. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik, onların çoğu ise büsbütün yoldan çıkmışlardır
Ey (önceki resullere) iman edenler! Allah´a karşı gelmekten sakının ve Allah´ın bu Resulüne de iman edin ki rahmet hazinesinden size iki hisse versin ve size, sayesinde karanlığı dağıtıp yürümenizi sağlayan bir nûr versin ve sizi affetsin. Çünkü Allah gafûr ve rahîmdir (affı, merhamet ve ihsanı boldur).
Ehl-i kitap şunu bilsinler ki: Allah´ın lütfundan mâlik oldukları hiçbir şey, hiçbir kısım mevcut değildir. Bütün lütuf ve inayet Allah´ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir
Göklerde ve yerde bulunan her şey Allâh´ı tesbih etmiştir. O, azizdir, hakimdir.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. Yaşatır, öldürür, O her şeyi yapabilir.
O, ilktir (kendisinden önce hiçbir varlık yoktur,) sondur (kendisinden sonra hiçbir varlık yoktur. Her şey yok olurken O kalacaktır,) zâhirdir (delilleriyle varlığı gün gibi açıktır,) bâtındır (zâtının hakikati gizlidir, akıllar O´nun özünü idrak edemez,) O, her şeyi bilendir.
O´dur ki gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş´a oturdu. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, ona çıkanı bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir, Allâh yaptıklarınızı görmektedir.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. Bütün işler Allâh´a döndürülecektir.
Geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü gecenin içine sokar. O, göğüslerin özünü bilir.
Allah´a ve Elçisine inanın ve (O´nun) sizi hâkim kıldığı, sizin yönetiminize verdiği şeylerden (Allâh için) harcayın. Sizden, inanan ve (hak rızâsına) harcayanlar için büyük mükâfât vardır.
Elçi sizi Rabbinize inanmağa (güvenmeğe) çağırdığı ve (bu konuda) sizden sağlam söz almış olduğu halde inananlar iseniz neden Allah´a güvenmiyorsunuz?
Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna açık açık âyetler indiren O´dur. Şüphesiz Allâh, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
Neden siz Allâh yolunda harcamayasınız ki? Göklerin ve yerin mirâsı zaten Allâh´ındır. Elbette içinizden (Mekke´nin) feth(in)den önce (Hak yolunda) harcayan ve savaşan(lar, ötekilerle) bir olmaz. Onların derecesi, sonradan infâk eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Bununla beraber Allâh hepsine de (gerek fetihten önce, gerek fetihten sonra infâk eden ve savaşan müslümanlara) en güzel sonucu va´detmiştir. Allâh, yaptıklarınızı haber almaktadır.
Kimdir o, Allah´a güzel bir borç verecek olan ki, Allâh da onun verdiğini kat kat artırsın ve onun için değerli bir mükâfât da versin?
O gün inanan erkekleri ve inanan kadınları; ışıkları, önlerinde ve sağlarında koşar durumda görürsün. (Kendilerine): "Bugün müjdeniz, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacağınız cennetlerdir." (denilir). İşte büyük başarı budur!
O gün münâfık erkekler ve münâfık kadınlar (cennete gitmekte olan) mü´minlere derler ki: "Bize bakın da sizin nurunuzdan yararlanalım." Onlara: "Arkanıza dönün de nur arayın!" denilir. Aralarına kapılı bir sur çekilir ki, onun içinde rahmet vardır, dış yönünde de azâb.
(Münâfıklar) onlara seslenirler: "Biz de sizinle beraber değil miydik?" (Mü´minler) derler ki: "Evet ama, siz kendi canlarınıza kötülük ettiniz, beklediniz (hemen tevbe etmediniz) kuşkulandınız, kuruntular sizi aldattı. Allâh´ın emri (ölüm) gelinceye kadar (böyle hareket ettiniz,) o çok aldatıcı (şeytân,) sizi Allâh(ın affı) ile aldattı."
Bugün artık ne sizden, ne de inkâr edenlerden fidye alınmaz, varacağınız yer ateştir. Sizin layığınız odur. Ne kötü gidilecek yerdir orası!
İnananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki kalbleri Allâh´ın Zikrine ve inen hakka saygı duysun ve bundan önce kendilerine Kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalbleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar?
Biliniz ki Allâh yeri, ölümünden sonra diriltir. Belki aklınızı kullanırsınız diye size âyetleri açıkladık.
Sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ve Allah´a güzel borç verenler, işte onlara, (verdikleri), kat kat yapılır ve onlar için değerli bir mükâfât da vardır.
Allah´a ve elçilerine inananlar (yok mu) işte Rableri yanında, sıddikler (çok doğru olanlar) ve şehidler onlardır. Onların mükâfâtları ve nurları vardır. İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlar(a gelince), onlar da cehennem halkıdır.
Bilin ki dünyâ hayâtı bir oyun, eğlence, süs, kendi aranızda övünme mal ve evlâd çoğaltma yarışıdır. Tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Âhirette ise çetin bir azâb; Allah´tan mağfiret ve rızâ vardır. Dünyâ hayâtı aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.
(O halde siz), Rabbinizden bir mağfirete ve genişliği, gökle yerin genişliği gibi olup Allah´a ve elçilerine inananlar için hazırlanmış bulunan bir cennete koşun. İşte bu, Allâh´ın dilediğine vereceği lutfudur. Allâh, büyük lutuf sâhibidir.
Ne yerde ne de kendi canlarınızda meydana gelen hiçbir musibet (âfet, hastalık) yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir Kitâpta (yazılmış ezeli bilgimizde tesbit edilmiş) olmasın. Doğrusu bu, Allâh´a kolaydır.
(Başınıza gelecek olayları, önceden bir Kitaba yazdık) Ki elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve (Allâh´ın) size verdiğiyle sevinip şımarmayasınız. Çünkü Allâh, kendini beğenip övünen kimseleri sevmez.
Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emrederler. Kim (Allâh yolunda harcamaktan) yüz çevirirse (bilsin ki) Allâh, zengindir, övgüye lâyıktır.
Andolsun biz elçilerimizi açık kanıtlarla gönderdik ve onlarla beraber Kitabı ve (adâlet) ölçü(sün)ü indirdik ki insanlar adâleti yerine getirsinler. Ve kendisinde büyük bir kuvvet ve insanlara birçok yararlar bulunan demiri indirdik ki Allâh, kimin (ondan yararlanarak) gaybda (görmediği halde) kendisine ve elçilerine yardım edeceğini bilsin, (ortaya çıkarsın). Şüphesiz Allâh kuvvetlidir, dâimâ üstündür.
Andolsun, Nûh´u ve İbrâhim´i elçi gönderdik, peygamberliği ve Kitabı bunların zürriyetleri arasına koyduk. Onlardan doğru yolda olanlar da vardır, ama onlardan çoğu yoldan çıkmıştır.
Sonra bunların peşinden ardarda elçilerimizi gönderdik. Meryem oğlu Îsâ´yı da onların ardına kattık; ona İncil´i verdik ve ona uyanların kalblerine şefkat ve merhamet koyduk. İcâdettikleri ruhbanlığı, biz onlara yazmamıştık, yalnız Allâh´ın rızâsını kazanmak için kendiliklerinden uyguladılar ama ona gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan imân edenlere mükâfâtlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da yoldan çıkmıştır.
Ey inananlar, Allâh´tan korkun, O´nun Elçisine inanın ki size rahmetinden iki pay versin, sizin için ışığında yürüyeceğiniz bir nur yaratsın ve sizi bağışlasın. Allâh çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
Böylece Kitap ehli, kendilerinin, Allâh´ın lutfundan hiçbir şeye mâlik olmadıklarını, bütün lutfun, Allâh´ın elinde olduğunu, onu dilediğine vereceğini bilmezlik etmesinler. Allâh, büyük lutuf sâhibidir.
Göklerde ve yerde olanlar Allah’ı tesbih ederler. O, azizdir, hakimdir.
Göklerin ve yerin hakimiyeti O’nundur. O, hayat verir; O, öldürür. O’nun her şeye gücü yeter.
İlk ve son O’dur. Ortaya koyan ve gizleyen de O’dur. O, her şeyi bilendir.
Gökleri ve yeri altı günde yaratan sonra da Arş’a hakim olan O’dur. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, göğe yükseleni bilir. Nerede olsanız O, sizinle beraberdir. Allah, yaptığınız her şeyi görür.
Göklerin ve yerin hakimiyeti O’nundur. Bütün işler Allah’a döner.
Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar. O, kalblerin özünü bilir.
-Allah’a ve Elçisine inanın, sizin tasarrufunuza bıraktığı şeylerden infak edin. Sizden inanan, infak eden kimselere büyük bir mükafat vardır.
Ne diye Allah’a ve peygamberine inanmıyorsunuz? O, sizi Rabbinize inanmaya çağırıyor. Eğer, iman ettiyseniz, o sizden kesin söz almıştı.
-Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık ayetler indiren O’dur. Şüphesiz Allah, size çok şefkatli, çok merhametlidir
Göklerin ve yerin mirası Allah’ın olduğuna göre ne diye Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Sizden, Fetih’ten önce infak edip, savaşanlar (diğerleriyle) eşit değildir. Onların derecesi, daha sonra infak edip savaşanlardan daha büyüktür. Allah, hepsine en güzelini vaat etmiştir. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
Kim Allah’a güzel bir ödünç verirse, Allah ona, verdiğini kat kat öder ve ona büyük bir ödül vardır.
O gün, mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların nurlarının önlerinden ve sağlarından koştuğunu görürsün. -Müjde, bugün, alt tarafından ırmaklar akan ve içinde daimi kalacağınız cennetler sizindir. İşte O, en büyük kurtuluştur.
O gün, münafık erkekler ve münafık kadınlar, iman edenlere: -Bekleyin bizi de, ışığınızdan faydalanalım, diyeceklerdir. -Arkanıza dönün de oradan ışık arayın, denilecektir ve aralarına kapısının içinde rahmet, dışında azap olan bir sur çekilecektir.
Münafıklar, müminlere: -Sizinle beraber değil miydik? diye seslenecekler. -Evet, ama, siz kendinizi aldattınız. Çekinceli davrandınız, şüphe ettiniz ve Allah’ın emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı. Aldatıcı da sizi Allah ile aldattı, derler.
-Bugün sizden fidye kabul edilmeyecek, inkar etmiş olanlardan da. Barınağınız ateştir. Size yaraşan odur. Ne kötü bir sonuç!
Allah’ın ve haktan inenin uyarıları için iman edenlerin kalblerinin titreme (zamanı) gelmedi mi? Kendilerinden önce kitap verilenler gibi olmasınlar. Uzun süre geçince kalpleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmışlardı.
Bilin ki Allah, yeryüzünü ölümden sonra canlandırır. Aklınızı kullanasınız diye delilleri açıkça bildirdik.
Sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ve Allah’a güzel bir ödünçle ödünç verenlere kat kat fazlası geri ödenecek ve değerli bir mükafat kazanacaklardır.
Allah’a ve elçisine inananlar, işte onlar sıddikler ve şahitlerdir. Onlar mükafatlarını ve nurlarını elde edeceklerdir. Ayetlerimizi inkar edip yalanlayanlar ise işte onlar cehennem arkadaşlarıdır.
-Bilin ki, Dünya hayatı, sadece bir oyun, eğlence ve süstür. Aranızda bir övünç, malları ve evlatları artırma işidir. Bir yağmur gibidir. Yetiştirdiği bitkilerle ekincileri şaşırtır ve sonra kuruyup, sapsarı olduğunu görürsün. Daha sonra da çerçöp olur. Ahirette ise hem şiddetli bir azap, hem de Allah’tan mağfiret ve hoşnutluk vardır. Doğrusu dünya hayatı, aldatıcı bir metadan başka bir şey değildir.
-Rabbinizden bir bağış ve genişliği yerle gök genişliği kadar olan cennet için yarışın! Allah’a ve Elçisine iman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah’ın dilediğine verdiği lütuftur. Allah, büyük lütuf sahibidir.
Yeryüzüne veya kendinize isabet eden hiçbir musibet yoktur ki; biz onu yaratmadan önce bir yazıtta bulunmasın. Şüphesiz O, Allah için çok kolaydır.
Bu, kaybettiğinize üzülmemeniz, size verdiğimiz ile de şımarmamanız içindir. Allah, kendini beğenip öğünen hiç kimseyi sevmez.
Onlar, cimrilik eder ve insanlara da cimriliği emrederler. Kim yüz çevirirse şüphesiz Allah’ın ihtiyacı yoktur. Hamde layık olan O’dur.
Peygamberlerimizi, açık belgelerle göndermişizdir. Onların yanında kitabı ve ölçüyü indirdik ki insanlar adaletle yerine getirsinler. Demiri de indirdik. Görmediği halde kendisine ve peygamberine yardım edenleri Allah’ın belirlemesi için onda, şiddetli bir azap ve insanlar için faydalar vardır. Şüphesiz Allah, güçlüdür, her şeye galiptir.
Nuh’u ve İbrahim’i de göndermiştik. İkisinin soyundan da peygamberlik ve kitap vermiştik. Onlardan doğru yola giren olduğu gibi, çoğu da yoldan çıkmıştır.
Sonra onların izi sıra peygamberlerimizi ardarda gönderdik. Meryem oğlu İsa’yı da arkalarından gönderdik. Ona İncil’i verip, ona tabi olanların kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirdik. Onların uydurdukları ruhbanlığı ise biz farz kılmadık. Yalnızca Allah’ın rızasını kazanmak için yaptılar. Fakat ona da hakkıyla riayet etmediler. Biz de onlardan iman edenlere mükafatlarını verdik. Onlardan çoğu yoldan çıkmıştır.
-Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve peygamberine iman edin ki, size rahmetinden iki kat versin. Size ışığında yürüyeceğiniz bir nur yaratsın ve sizi bağışlasın. Allah, bağışlayandır, merhametlidir.
Kitap ehli, Allah’ın lütfundan hiçbir şeyi takdir edemeyeceklerini ve lütfun Allah’ın elinde olup, onu dilediğine verebileceğini bilsinler. Allah, büyük lütuf sahibidir.
Göklerde ve yerde olanların tümü Allah´ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü (aziz) olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. Diriltir ve öldürür. O, her şeye güç yetirendir.
O, Evveldir, Ahirdir, Zahirdir, Bâtındır. O, her şeyi bilendir.
Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da arşa istiva eden O´dur. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni ve ona çıkanı bilir. Siz, her nerede iseniz, O sizinle beraberdir. Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.
Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. (Sonunda bütün) işler Allah´a döndürülür.
Geceyi gündüze bağlayıp katar, gündüzü de geceye bağlayıp katar. O, göğüslerin özünde (saklı) olanı bilendir.
Allah´a ve Rasulü´ne iman edin. Size harcama yetkisi verdiği şeylerden infak edin ki sizi onların üzerinde halifeler kıldı. Artık sizden kim iman edip infak ederse, onlar için büyük bir ecir vardır.
Size ne oluyor ki, Rasul sizi Rabbinize iman etmeye çağırıp dururken Allah´a iman etmiyorsunuz? Oysa O, sizden kesin bir söz almıştı. Eğer mü´min iseniz (inanıp sözünüzü gerçekleştirin).
Sizi karanlıklardan nura çıkarması için kuluna apaçık ayetler indiren O´dur. Şüphesiz Allah, size karşı elbette şefkatli olandır, esirgeyendir.
Size ne oluyor ki, Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Oysa göklerin ve yerin mirası Allah´ındır. İçinizden, fetihten önce infak eden ve savaşanlar (başkasıyla) bir olmaz. İşte onlar, derece olarak sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Allah, her birine en güzel olanı va´detmiştir. Allah, yapmakta olduklarınızı haber alandır.
Allah´a güzel bir borç verecek olan kimdir? Artık Allah, bunu kendisi için kat kat arttırır. Onun için ´oldukça üstün ve onurlu (kerim)´ bir ecir vardır.
O gün, mü´min erkekler ile mü´min kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında koşar iken görürsünüz. «Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar olarak altından ırmaklar akan Cennetlerdir.» İşte ´büyük kurtuluş ve mutluluk´ budur.
O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman etmekte olanlara derler ki: «(Ne olur) Bize bir göz atın, sizin nurunuzdan birazcık alıp yararlanalım.» Onlara: «Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp bulmağa çalışın» denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında da o yönden azab vardır.
(Münafıklar) Onlara seslenirler: «Biz sizlerle birlikte değil miydik?» Derler ki: «Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (Müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip beklediniz; (Allah´a ve İslâm´a karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp aldattı. Sonunda Allah´ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldatıcı da sizi Allah ile (Allah´ın adını kullanarak, hatta masumca bizden görünerek) aldatmış oldu.»
Artık bugün sizden herhangi bir fidye alınmaz ve küfretmekte olanlardan da. Barınma yeriniz ateştir, sizin veliniz (size yaraşan dost) odur; o ne kötü bir gidiş yeridir.
İman etmekte olanların, Allah´ın ve haktan inmiş olanın zikri için kalplerinin ´saygı dolu bir korku ile yumuşaması´ zamanı gelmedi mi? Onlar, bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş, böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu da fasık olanlardı.
Bilin ki gerçekten Allah, ölümünden sonra yeryüzüne hayat vermektedir. Şüphesiz biz, umulur ki aklınızı kullanırsınız diye size ayetleri açıkladık.
Gerçek şu ki, sadaka veren erkekler ile sadaka veren kadınlar ve Allah´a güzel bir borç verenler; onlar için kat kat arttırılır ve ´üstün ve onurlu (kerim)´ olan ecir de onlarındır.
Allah´a ve O´nun Resulüne iman edenler; İşte onlar Rableri katında sıddîklar ve şehidler (veya şahid)lerdir. Onların ecirleri ve nurları vardır. Küfredip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; işte onlar da Cehennem halkıdır.
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, ´(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama´, bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir ´çoğalma tutkusu´dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kâfirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Allah´tan bir mağfiret ve bir hoşnudluk (rıza) da vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir.
Rabbinizden olan bir mağfirete (erişmek) ve Cennete (kavuşmak için) ´çaba gösterip yarışın,´ ki (o Cennet) genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah´a ve O´nun Resulüne iman etmekte olanlar için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah´ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allah büyük fazl sahibidir.
Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılmış) olmasın. Şüphesiz bu, Allah´a göre pek kolaydır.
Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah´ın) verdikleri dolayısıyla sevinip şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.
Ki onlar, cimrilik ederler ve insanlara da cimriliği emreder (önerir)ler. Her kim yüz çevirirse, artık şüphesiz Allah, ganiy (hiçbir şeye muhtaç olmayan), Hamîd (övülmeye layık olan) O´dur.
Andolsun, biz peygamberlerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik. Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik; öyle ki Allah, kendisine ve peygamberlerine gayb ile (görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın). Şüphesiz Allah, büyük kuvvet sahibidir, üstün olandır.
Andolsun, biz Nuh´u ve İbrahim´i (elçi olarak) gönderdik, peygamberliği ve kitabı onların soylarında kıldık. Öyle iken, içlerinde hidayeti kabul edenler vardır, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.
Sonra onların izleri üzerinde peygamberlerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa´yı da arkalarından gönderdik; ona İncil´i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid´at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, biz onlara (uyulması gerekli bir yaşama biçimi) yazmadık. Ancak Allah´ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.
Ey iman edenler, Allah´tan sakınıp korkun ve O´nun Resulüne iman edin, size kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size mağfiret etsin. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
Öyle ki, Kitab Ehli (Yahudi ve Hıristiyanlar) Allah´ın fazlından hiçbir şeye ´güç yetirip sahip olmadıklarını´ ve fazlın muhakkak Allah´ın elinde olduğunu, onu dilediğine verdiğini bilip öğrensin. Allah, büyük fazl (üstün lütuf ve ihsan) sahibidir.
Göklerde ve yerdeki her şey Allah´ı tespih etmektedir. Azîz´dir O, Hakîm´dir.
Göklerin ve yerin mülkü ve yönetimi O´nundur; diriltir, öldürür. Her şey üzerinde kudret sahibidir O.
Evvel´dir O, başlangıcı yoktur; Âhir´dir O, sonu yoktur; Zâhir´dir O, her şeyde belirir; Bâtın´dır O, gözlerden gizlenmiştir. Her şeyi en güzel biçimde bilendir o.
O, odur ki, göklerle yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerinde egemenlik kurdu. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve onda yükseleni bilir. O, nerede olursanız olun sizinle beraberdir. Allah, işleyip üretmekte olduklarınızı en iyi şekilde görmektedir.
Göklerin de yerin de mülkü ve yönetimi O´nundur. İşler ve oluşlar Allah´a döndürülür.
Geceyi gündüzün içine sokar O; gündüzü de gecenin içine sokar. Göğüslerin sakladıklarını çok iyi bilendir O.
Allah´a ve resulüne iman edin; sizi üzerinde buyruk sahibi yaptığı şeylerden başkalarına bol bol verin! İçinizden iman eden ve infakta bulunanlar için çok büyük bir ödül vardır.
İman sahipleri iseniz size ne oluyor da Allah´a güvenmiyorsunuz? Oysaki Resul sizi Rabbinize inanmaya çağırıyor, sizden kuvvetli bir söz de almıştır.
O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
Allah yolunda harcama yapmanıza engel ne var ki?.. Göklerin ve yerin mirası zaten Allah´ındır. Sizin, Fetih´ten önce infakta bulunan ve çarpışmaya gireniniz, bunu yapmayanlarla aynı değildir. Onlar, derece yönünden Fetih´ten sonra infakta bulunup çarpışmaya girenlerden çok daha üstündür. Allah hepsine güzellik vaat etmiştir. Allah, işleyip ürettiklerinizi en iyi biçimde haber almaktadır.
Allah´a kim güzel bir borç verecek ki, O onun verdiğini kat kat artırsın. Böyle birisi için onur verici bir ödül de vardır.
Gün olur, mümin erkeklerle mümin kadınları, ışıkları önlerinde ve sağ yanlarında koşar görürsün. Şöyle denilir: "Bugün size, altlarından ırmaklar akan cennetler müjdeleniyor. Sürekli kalıcısınız içlerinde." İşte büyük başarının ta kendisidir bu.
O gün ikiyüzlü erkeklerle ikiyüzlü kadınlar, iman edenlere şöyle derler: "Bize bakın da ışığınızdan bir parça alalım." Şöyle denir onlara: "Arkanıza dönün de bir ışık arayın." Nihayet aralarına kapısı olan bir sur çekilir. İçinde rahmet vardır onun. Dış tarafı ise azap.
Onlara seslenirler: "Biz sizinle değil miydik?" Derler ki: "Evet, bizimleydiniz. Ancak siz kendinizi yaktınız, bekleyip durdunuz, şüphe ettiniz, hayal ve kuruntular/hurafeler/anlamını bilmeden okuyuşlar sizi aldattı; nihayet Allah´ın emri geldi. O yaman aldatıcı, sizi Allah ile aldattı."
Bugün artık ne sizden fidye alınır ne de küfre sapanlardan. Varacağınız yer ateştir. Odur sizin mevlânız. Ne kötü dönüş yeridir o!
İnananlar için hâlâ vakti gelmedi mi ki, kalpleri Allah´ın zikri/Kur´an´ı ve Hak´tan inen için ürpersin de daha önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmiş de kalpleri kaskatı kesilmiş kimseler gibi olmasınlar! Onların çoğu yoldan çıkmıştır.
Bilin ki Allah, toprağa ölümünden sonra hayat verir. Ayetleri size açık-seçik bildiriyoruz ki, aklınızı işletebilesiniz.
Şu bir gerçek: Sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, bir de Allah´a güzelce borç verenler için karşılıklar kat kat yapılır. Onlar için, onur verici bir ödül de vardır.
Allah´a ve resulüne inananlar var ya, özü-sözü doğru kişiler onlardır. Rableri katında tanık olanlar/şehitlik mertebesine erenler de onlardır. Onların ödülleri ve ışıkları vardır. Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemin dostu olacaklardır.
Bilin ki, şu iğreti dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden, bir süsten, aranızda bir övünmeden, mallarda ve evlatlarda çoğalma yarışından başka şey değildir. Bir yağmur misali ki, çıkardığı bitkiler çiftçilerin hoşuna gider. Ama biraz sonra o ot kurur, sapsarı kesildiğini görürsün. Nihayet bir ot ufantısı haline gelir. Âhirette şiddetli bir azap var, Allah´tan bir af ve hoşnutluk da var. Dünya hayatı bir aldanış/gurur aracından başka şey değildir.
Rabbinizden bir affa ve Allah ile resulüne inananlar için hazırlanmış bulunan, eni de yerle göğün eni kadar olan bir cennete doğru yarışarak koşun. Bu, Allah´ın dilediğine vereceği bir lütuftur. Allah, o büyük lütfun sahibidir.
Yeryüzünde ve kendi benliklerinizde meydana gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir Kitap´ta belirlenmiş olmasın. Bu, Allah için çok kolaydır.
Böyle yapılmıştır ki, elinizden çıkana üzülüp ümitsizliğe düşmeyesiniz ve Allah´ın size verdiğiyle sevinip şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip övünenlerin hiçbirini sevmez.
Onlar; cimrilik eden, insanlara da cimriliği emreden kişilerdir. Yüz çeviren bilsin ki, Allah Ganî´dir, Hamîd´dir.
Yemin olsun, biz, resullerimizi açık-seçik delillerle gönderdik ve onlarla birlikte Kitap´ı ve ölçüyü de indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar/adaletle doğrulsunlar. Ve demiri de indirdik. Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok yarar vardır. Allah bu sayede, kendisine ve resullerine, gayba inanarak kimin yardım edeceğini bilecektir. Allah Kavî´dir, Azîz´dir.
Yemin olsun, Nûh´u ve İbrahim´i de resul olarak gönderdik. Peygamberliği ve Kitap´ı bunların soyları arasına koyduk. O soylardan bir kısmı hidayete ermiştir. Ama onlardan çoğu, yoldan çıkmış olanlardır.
Sonra onların eserleri üzere, resullerimizi art arda gönderdik. Meryem´in oğlu İsa´yı da onların ardınca gönderdik. Ona İncil´i verdik; ona uyanların gönüllerine şefkat ve merhamet koyduk. Bir bid´at olarak ortaya çıkardıkları ruhbaniyeti, onlar üzerine biz yazmamıştık. Allah´ın rızasını kazanmak için ortaya çıkardılar. Ama ona gerektiği şekilde saygılı olmadılar. Onların, iman edenlerine ödüllerini verdik. Onlardan çoğu yoldan çıkmış olanlardır.
Ey iman edenler! Allah´tan korkun ve onun resulüne inanın ki size rahmetinden iki nasip versin: Size, kendisiyle yol açacağınız bir ışık lütfetsin ve sizi affetsin. Allah Gafûr´dur, Rahîm´dir.
Böylece, Ehlikitap, Allah´ın lütfundan hiçbir şeyi kotarma gücünde olmadıklarını bilsinler. Lütuf, Allah´ın elindedir; onu dilediğine verir. Allah, büyük lütfun sahibidir.