Gerçekten de insana, zamânın bir çağı gelmişti ki anılır bir şey bile değildi insan.
Şüphe yok ki biz insanı, bir katre sudan, erkeklik suyuyla kadınlık suyunun rahîmde birleşmesinden yarattık sınamak için, derken onu, duyar, görür bir hâle getirdik.
İster şükretsin, ister nankör olsun, gerçekten de biz ona doğru yolu gösterdik.
Şüphe yok ki kâfirlere zincirleri, boyundurukları ve yakıp kavuran cehennemi hazırladık.
İtâat eden ve iyilikte bulunanlar, şüphe yok ki kâselerle şaraplar içerler ki kâfûr ırmağının suyu da karıştırılmıştır bu şaraba.
Allah´ın has kullarının içtiği bu şarap, bir kaynaktan çıkar ki onlar, diledikleri gibi, diledikleri yerlerde, onu akıtıp fışkırtırlar.
Adaklarını yerine getirir onlar ve şerri, her yanı saran, kaplayan günden korkarlar.
Ve ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula ve yetime ve tutsağa verirler, onları doyururlar.
Sizi, ancak Allah rızâsı için doyurmadayız ve sizden istemeyiz ne bir karşılık, ne bir şükür.
Şüphe yok ki biz, suratları astıran, azâbı pek şiddetli olan gün, Rabbimizden korkarız.
Derken Allah da korumuştur onları, bugünün şerrinden ve yüzlerine bir parlaklık, gönüllerine bir sevinçtir, vermiştir.
Ve sabretmelerine karşılık da mükâfatları, cennettir ve ipeklilerdir.
Yaslanırlar orada tahtlara, orada ne güneş görürler, ne zemheri.
Ağaçların gölgeleri, yakındır onlara ve meyveleri, adamakıllı râm olmuştur onlara.
Ve sunulur onlara gümüş kadehler ve sırça sağraklar.
Öylesine sırça ki incecik gümüşten ve hepsini de içecekleri miktara, susuzluklarına göre ölçmüşlerdir âdetâ.
Ve bir kadehle susuzlukları giderilir ki içindeki şaRaba zencefil karıştırılmıştır.
Orada bulunan ve şarıl-şarıl akan, her yana giden, boğazdan kayan selsebîl kaynağından.
Etraflarında, ölümsüz delikanlılar dolaşır, onları görünce sanırsın ki saçılmış incilerdir.
Ne yana baksan nîmetler görürsün, ne yana baksan, pek büyük ve zevalsiz bir saltanat ve devletler.
Üstlerinde, ipincecik yeşil ve ipek elbiseler, kalın ipekten dokunmuş libaslar vardır ve gümüş bilezikler takınırlar ve Rableri, onları tertemiz bir şarapla suvarır.
Şüphe yok ki bu, size bir mükâfattır ve çalışmanız, makbûldür.
Şüphe yok ki biz indirdik Kur´ân´ı sana âyet-âyet ve zaman-zaman.
Artık sabret Rabbinin hükmüne ve uyma, onlardan suçlu, yahut nankör olana.
Ve an Rabbinin adını sabah ve akşam.
Ve geceleyin de secde et artık ona ve tenzîh et uzun gecelerde onu.
Şüphe yok ki bunlar çabucak gelip-geçeni severler de o ağır günü artlarına atar, bırakır-giderler.
Biz yarattık onları ve kuvvetlendirdik yaratılışlarını ve dilersek onları değiştiririz de yerlerine, onlara benzer başkalarını getiririz.
Şüphe yok ki bu, bir öğüttür, artık kim dilerse Rabbine doğru, bir yol tutar.
Ve Allah dilemedikçe onlar, dileyemezler; şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Dilediğini rahmetine alır; ve zâlimlere gelince: Elemli bir azap hazırlamıştır onlara.
Gümüşten billur kaplar ki, onları belli bir ölçüyle tespit etmişlerdir.
Orada onlara bir kadeh içirilir ki, karışımı zencefildir.
Bir pınar ki orada "selsebil" olarak adlandırılır.
Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır-durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın.
Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün.
Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir şarab içirmiştir.
Şüphesiz, bu, sizin için bir mükafaattır. Sizin çaba-harcamanız şükre değer (meşkur:makbul) görülmüştür.
Gerçek şu ki, Kur´an´ı senin üzerine ´safhalar halinde bir indirme tarzıyla (tenzil)’ indiren Biziz, Biz.
Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkar veya nankör olana itaat etme.
Ve sabah, akşam Rabbinin adını zikret.
Gecenin bir bölümünde O´na secde et ve geceleyin uzun uzadıya O´nu tesbih et.
Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar.
Onları Biz yarattık ve bağlarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz zaman da onları benzerleriyle değiştiririz.
Şüphesiz, bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol bulabilir.
Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Dilediğini Kendi rahmetine sokar. Zalimlere ise, onlar için acı bir azap hazırlamıştır.
Gerçekten insan üzerine dehirden öyle bir zaman geçti ki, o vakit insan alınır, (insanlıkla tanınır) bir şey değildi.
Çünkü biz, insanı, (erkek ve dişi suları ile) karışık bir nutfeden yarattık; (üzerine mükellefiyyet yükliyerek) onu deneyeceğiz. Bunun için onu duygu ve görgü sahibi kıldık.
Doğrusu biz ona, gerçek yolu gösterdik; ister şükreden (mümin) olsun, ister nankörlük eden (kâfir)...
Çünkü biz, kâfirler için zincirler, bukağılar ve alevli bir ateş hazırladık.
Muhakkak ki iyi insanlar, (cennetde) katığı kâfûr olan (şarab) dolu bir kadehten içecekler.
(O şarabın katığı olan Kâfur) bir kaynaktır ki, ondan Allah’ın kulları içerler. İstedikleri yere onu kolayca akıtırlar.
(Cennetlik olan iyi insanlar, o kimselerdir ki, dünyada) adaklarını yerine getirirler; ve azabı salgın olan bir günden korkarlar.
Yoksula, yetime, esire seve seve yemek yedirirler.
(Sonra onlara şöyle derler): “Size ancak Allah rızası için yediriyoruz. Sizden ne bir hediye isteriz ne de bir teşekkür.
Çünkü biz Rabbimizden korkarız; bed çehreli, çatık suratlı bir günün azabından...
Allah da onları, o günün azabından korur ve kendilerine güzel bir yüz ve sevinç verir.
Sabırlarına karşılık da (içine girecekleri) bir cennet ve (giyecekleri) bir ipek ihsan eder.
Orada koltuklar üzerine dayanmış bir haldedirler. Orada ne bir güneş (rahatsızlığı) görürler, ne de soğuk...
(O cennetteki ağaçların) gölgeleri üzerlerine sarkmış, meyvaları da bol bol önlerine konmuştur.
Onlara (hizmet için) gümüşten billûr kaplar ve sürahilerle (etraflarında) dolaşılır.
Gümüşten billûrlar ki, (ehli cennet) onları türlü türlü biçime koymuşlardır.
Orada kendilerine, katığı zencefîl olan (cennet şarabından dolu) bir kadeh de içirilir.
(Zencefîl) cennetde bir kaynakdır ki, ona Selsebîl adı verilir.
(Cennet ehlinin) etraflarında (hizmet için) devamlı olarak taze çocuklar dolaşır ki, sen onları gördüğün zaman saçılmış inciler sanırsın.
Orada her nereye baksan, bir nimet ve pek büyük bir mülk (saltanat) görürsün.
Üstlerinde, ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır; ve gümüşten bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri de onlara tertemiz bir şarab içirmiştir.
(Cennetliklere şöyle denir): İşte bu, sizin mükâfatınızdır. Ameliniz makbul olmuştur.
Gerçekten biz, Kur’an’ı sana ayet ayet indirdik.
O halde Rabbinin hükmüne sabret, (zafer sana erişecektir). O kâfirlerden hiç bir günahkâra, yahud bir nanköre boyun eğme.
Sabah akşam Rabbinin adını an, (sabah, öğle, ikindi namazlarını kıl).
Gecenin bir kısmında da O’na secde et, (akşam ile yatsı namazını kıl). Bir de geceleyin uzun bir müddet O’nu tesbih et, (teheccüd namazı kıl). denilir: Bunlar, hangi (dehşetli) güne ertelendiler!...
Çünkü bunlar (Mekke kâfirleri), peşin dünyayı severler ve önlerindeki (şiddeti) ağır bir günü bırakırlar. (Ahiretin azabından korkub da imana gelmezler).
Onları biz yarattık ve mafsallarını (birbirine) biz bağladık. Dilediğimiz zaman da (onları helâk eder) yerlerine kendileri gibi olanları getiririz.
Muhakkak ki bu Sûre, bir öğüddür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar; (O’na ibadet ederek rahmetine yaklaşır).
(Şunu da bilin ki,) Allah dilemeyince siz (hayır ve şerri) dileyemezsiniz. Çünkü Allah Alîm’dir= her şeyi bilir, Hakîm’dir= hikmet sahibidir;
Dilediği kimseyi rahmeti içine kor. Zalimlere ise acıklı bir azab hazırlamıştır.
Insanoglu, var edilip bahse deger bir sey olana kadar, suphesiz, uzun bir zaman gecmemis midir?
Biz insani katisik bir nutfeden yaratmisizdir; onu deneriz; bu yuzden, onun isitmesini ve gormesini saglamisizdir.
suphesiz ona yol gosterdik; buna kimi sukreder, kimi de nankorluk.
Dogrusu, inkarcilar icin zincirler, demir halkalar ve cilgin alevli cehennem hazirladik.
suphesiz iyiler kafur katilmis bir tastan icerler.
Bu ancak Allah ´in kullarinin tasira tasira icebilecegi bir pinardir.
Onlar verdikleri sozleri yerine getirirler, fenaligi yaygin olan bir gunden korkarlar.
Onlar icleri cektigi halde, yiyecegi yoksulla, oksuze ve esire yedirirler.
(9-10) «Biz sizi ancak Allah rizasi icin doyuruyoruz, bir karsilik ve tesekkur beklemiyoruz. Dogrusu biz cok asik suratlarin bulunacagi bir gunde Rabbimizden korkariz» derler.
(9-10) «Biz sizi ancak Allah rizasi icin doyuruyoruz, bir karsilik ve tesekkur beklemiyoruz. Dogrusu biz cok asik suratlarin bulunacagi bir gunde Rabbimizden korkariz» derler.
Allah da onlari bu yuzden o gunun fenaligindan korur; onlarin yuzune parlaklik ve nese verir.
Sabirlarinin karsiligi, cennet ve oradaki ipeklerdir.
N/A
Meyve agaclarinin golgeleri uzerlerine sarkmis ve onlarin koparilmasi kolaylastirilmistir.
Cevrelerinde gumus kaplar ve billur kaseler dolastirilir.
Billurlari gumus gibi parlaktir, onlari olcup olcup dagitirlar.
Orada, zencefil karisik bir tasla icirilirler.
O pinara «Selsebil", denir.
Yanlarinda olumsuz gencler dolasir; onlari gordugunde sacilmis birer inci sanirsin.
Oranin neresine baksan, nimet ve buyuk bir saltanat gorursun.
Uzerlerinde ince yesil ipekli, parlak atlastan elbiseler vardir; gumus bileziklerle suslenmislerdir Rableri onlara tertemiz icecekler icirir.
«ste bu sizin islediklerinizin karsiligidir, calismalariniz sukre deger» denir. *
Kuran´i sana indiren suphesiz Biziz.
Rabbinin hukmune kadar sabret; onlarin gunah isliyen ve inkarci olanlarina uyma.
Rabbinin adini sabah aksam an.
Geceleyin O´na secde et; O´nu geceleri uzun uzun tesbih et.
Dogrusu insanlar, cabuk elde edilen dunya nimetlerini severler de agirligi cekilmez gunu arkalarinda birakirlar.
Onlari yaratan, mafsallarini pekistiren Biziz; dilersek onlari benzerleri ile degistiriveririz.
Bu sadece bir oguttur; dileyen, Rabbine giden yolu tutar.
Allah dilemedikce siz dileyemezsiniz. Dogrusu Allah, bilendir, Hakim´dir.
Diledigine rahmet eder. Zalimlere, iste onlara, can yakici bir azap hazirlamistir. *
İnsan üzerine zamandan öyle bir dönem gelip geçti ki, o anılmaya değer bir şey değildi.
Şüphesiz ki biz, insanı bileşik bir nutfeden yarattık da onu denemekteyiz. Bu sebeple onu işiten ve gören yaptık.
Gerçekten biz, insana yol gösterdik ; o ya şükredici, ya da nankör inkarcı olur.
Hakikat biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alev alev köpüren bir ateş hazırladık.
Şüphesiz ki, iyi kişiler, karışımı kâfur olan bir bardaktan içerler.
Bir pınardan ki Allah´ın kulları ondan içer de fışkırttıkça fışkırtırlar.
Bunlar adaklarını yerine getirirler ve şerri yaygın olan bir günden korkarlar.
(8-9) Allah sevgisi için (veya mala olan sevgilerine rağmen) fakire, yoksula, yetime ve esîre yedirirler. Sizi ancak Allah rızası için yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz.
(8-9) Allah sevgisi için (veya mala olan sevgilerine rağmen) fakire, yoksula, yetime ve esîre yedirirler. Sizi ancak Allah rızası için yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz.
Şüphesiz ki biz, asık suratlı (yüzlerin asık olacağı) bir günde Rabbımızdan korkarız (derler).
Allah da onları o günün şerrinden korudu ve yüzlerini ışılar hale getirip sevince erdirdi.
Sabretmelerine karşılık onları Cennet ve (oradaki) ipekle mükâfatlandırdı.
Orada tahtlara ve kanepelere yaslanırlar, orada ne güneş, ne de dondurucu bir soğuk görürler.
Cennet (ağaçlarının) gölgesi üzerlerine iyice sarkmış, meyveleri kolay toplanır şekilde onlara iyice yaklaştırılmıştır.
Çevrelerinde gümüşten kaplar ve billurdan olan küpler dolaştırılır.
Gümüşten (işlemeli) billurları belli ölçülere göre takdîr etmişlerdir.
Orada zencefil karışımı kâse ile içirilirler.
Orada bir pınar ki, ona Sel-sebîl adı verilir.
Çevrelerinde hep taze kalan civanlar dolaşırlar. Onları gördüğünde saçılmış inciler sanırsın.
Orada nereye baksan hep nîmet ve büyük bir mülk görürsün.
Üstlerinde ince yeşil ipekten ve ince ve kalın atlastan elbise bulunur. Gümüşten bileziklerle süslenmişlerdir. Rabları onlara tertemiz bir içecek içirmiştir.
Şüphesiz ki, bu sizin için bir mükâfattır; çalışıp çabalamanız şükre lâyık görülmüştür.
Gerçekten biz sana Kur´ân´ı parça parça indirdik.
O halde Rabbının hükmüne (O´nun hükmü yerine gelinceye kadar) sabret; onlardan hiçbir günahkâra ve nanköre uyma.
Rabbının ismini sabahakşam an..
Gecenin bir bölümünde O´na (Rabbına) secde et ve geceleyin uzun bir süre O´nu tesbîhe devam eyle.
Hakikat bunlar tezelden Dünya´yı arzulayıp seviyorlar (sadece onunla yetinmek istiyorlar). Önlerindeki ağır (hesap ve sorumlulukların dikkate alınacağı) bir günü terkediyorlar.
Onları biz yarattık ve eklemlerini biz pekiştirip sağlamlaştırdık. Dilediğimiz zaman değişikliğe uğratıp onların yerine benzerlerini getiririz.
Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık isteyen Rabbına bir yol tutar.
Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Şüphesiz ki Allah bilendir, hikmet sahibidir.
Diiediği kimseyi rahmetine alır; zalimlere gelince, onlar için elem verici bir azâb hazırlanmıştır.
İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi?
Gerçek şu ki, biz insanı katışık bir nutfeden (erkek ve kadının dölünden) yarattık; onu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık.
Şüphesiz biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.
Doğrusu biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık.
İyiler ise, kâfûr katılmış bir kadehten (cennet şarabı) içerler.
(Bu,) Allah´ın has kullarının içtikleri ve akıttıkça akıttıkları bir pınardır.
O kullar, şiddeti her yere yayılmış olan bir günden korkarak verdikleri sözü yerine getirirler.
Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler.
«Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz.»
«Biz, çetin ve belâlı bir günde Rabbimizden (O´nun azabına uğramaktan) korkarız» (derler).
İşte bu yüzden Allah onları o günün fenalığından esirger; (yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir.
Sabretmelerine karşılık onlara cenneti ve (cenetteki) ipekleri lütfeder.
Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar; ne yakıcı sıcak görülür orada, ne de dondurucu soğuk.
(Cennet ağaçlarının) gölgeleri, üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur.
(15-16) Yanlarında, gümüş kaplar ve billûr kâselerle, gümüş beyazlığında (billûr gibi) şeffaf kupalarla dolaşılır ki, sâkiler bunu (cennet şarabını) ölçüsünce tayin ve takdir ederler.
(15-16) Yanlarında, gümüş kaplar ve billûr kâselerle, gümüş beyazlığında (billûr gibi) şeffaf kupalarla dolaşılır ki, sâkiler bunu (cennet şarabını) ölçüsünce tayin ve takdir ederler.
Onlara orada bir kâseden içirilir ki (bu şarabın) karışımında zencefil vardır.
(Bu şarap) orada bir pınardandır ki adına Selsebîl denir.
O insanların etrafında öyle ölümsüz genç nedîmler dolaşır ki, onları gördüğünde, etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın.
Ne yana bakarsan bak, (yığınla) nimet ve ulu bir saltanat görürsün.
Üzerlerinde yeşil ipekten ince ve kalın elbiseler vardır; gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz bir içki içirir.
(Onlara şöyle denir:) Bu, sizin için bir mükâfattır. Sizin gayretiniz karşılığını bulmuştur.
(Resûlüm!) Kur´an´ı sana biz, evet biz indirdik.
Artık Rabbinin hükmüne (boyun eğip) sabret; onlardan hiçbir günahkâra, yahut hiçbir nanköre boyun eğme.
Sabah akşam Rabbinin ismini yâdet.
Gecenin bir kısmında O´na secde et; gecenin uzun bir bölümünde de O´nu tesbih et.
Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar.
Onları biz yarattık; onların yaratılışını sapasağlam yaptık. Dilediğimizde (kendilerini yok eder) yerlerine benzerlerini getiririz.
Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar.
Sizler ancak Rabbinizin dilemesi (izin vermesi) sayesinde (bir şeyi) dileyebilirsiniz. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
O, dilediğini rahmetine dahil eder. Zalimlere gelince, onlar için elem verici bir azap hazırlamıştır.
Gümüşten billur kaplar ki, onları belli bir ölçüyle tesbit etmişlerdir.
Orada onlara bir kadeh içirilir ki, karışımı zencefildir.
Bir pınar ki orada ´selsebil´ olarak adlandırılır.
Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın.
Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün.
Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir şarab içirmiştir.
Şüphesiz, bu, sizin için bir mükafaattır. Sizin çaba harcamanız şükre değer (meşkur/makbul) görülmüştür.
Gerçek şu ki, Kuran´ı senin üzerine ´safhalar halinde bir indirme tarzıyla (tenzil)´ indiren biziz, biz.
Öyleyse, rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkar veya (çok) kafirlere itaat etme.
Ve sabah, akşam rabbinin adını zikret.
Gecenin bir bölümünde O´na secde et ve geceleyin uzun uzadıya O´nu tesbih et.
Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar.
Onları biz yarattık ve bağlarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz zaman da onları benzerleriyle değiştiririz.
Şüphesiz, bu bir öğüttür. Artık dileyen rabbine bir yol bulabilir.
Tanrı dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Tanrı, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Dilediğini kendi rahmetine sokar. Zalimlere ise, onlar için acı bir azab hazırlamıştır.
İnsanın üzerinden, dehrden bir zaman geçmiştir ki o, henüz anılmaya değer bir şey bile değildi.
Doğrusu Biz; insanı katışık bir damla sudan yaratmışızdır. Onu deneriz. Bu sebeple onu, işitici ve görücü yaptık.
Gerçekten Biz; ona yolu gösterdik. Buna kimisi şükreder, kimisi de küfür.
Gerçekten Biz; kafirler için zincirler, demir halkalar ve alevlendirilmiş bir ateş hazırladık.
Şüphesiz iyiler, kafur katılmış dolu bir kaseden içerler.
Bu; yalnız Allah´ın kullarının, taşıra taşıra içebileceği bir pınardır.
Onlar; adağı yerine getirirler. Ve şerri yaygın olan bir günden korkarlar.
Onlar; yoksula, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler.
Biz; sizi, ancak Allah rızası için doyuruyoruz. Sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz.
Doğrusu Biz; suratları astırdıkça astıracak bir günde Rabbımızdan korkarız.
Allah da onları, o günün şerrinden korumuştur. Ve onlara bir güzellik, bir sevinç vermiştir.
Sabretmelerine karşılık, onları cennet ve ipekle mükafatlandırmıştır.
Orada tahtlara yaslanırlar, ne yakıcı sıcak ne de dondurucu soğuk görmezler.
Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış ve meyveleri de aşağı eğdirilmiştir.
Çevrelerinde gümüş kupalar ve billur kaseler dolaştırılır.
Billurları gümüş gibi parlaktır. Mikdarını onlar takdir etmiştir.
Orada karışımı zencefil olan bir kadehten de içirilirler.
Orada bir pınardır ki, Selsebil adı verilir.
Çevrelerinde ölümsüz gençler dolaşır ki; onları gördüğünde saçılmış bir inci sanırsın.
Nereye baksan; orada bir nimet ve büyük bir mülk görürsün.
Üzerlerinde ince, yeşil ipekli ve parlak atlastan elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle süslenmişlerdir. Rabbları onlara tertemiz bir içecek içirmiştir.
İşte bu, sizin işlediklerinize karşılık oldu. Sa´yiniz meşkur olmuştur.
Muhakkak ki Kur´an´ı sana indiren Biziz, Biz.
Öyleyse Rabbının hükmüne sabret ve onlardan hiç bir günahkara veya inkarcıya itaat etme.
Sabah akşam Rabbının adını zikret.
Geceleyin O´na secde et. Ve geceleri uzun uzun O´nu tesbih et.
Doğrusu bunlar; çabucak geçeni severler de, o çetin günün arkalarına bırakırlar.
Biz yarattık onları ve mafsallarını da Biz pekiştirdik. Dilersek onları benzerleri ile değiştiriveririz.
Şüphesiz ki bu, bir öğüttür. Dileyen Rabbına bir yol tutar.
Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz. Muhakkak ki Allah; Alim, Hakim olandır.
İnsanın üzerinden, henüz “anılmaya değer bir şey” değilken,(anılmaya değer bir varlık olana kadar) uzun bir zaman geçmedi mi? (ilk defa tek hücre olarak yaratılmasının üzerinden,anılmaya değer bir varlık haline gelmesine,doğmasına kadar geçen süre)
Muhakkak Biz, insanı (iki hücrenin) birleşimi olan bir nutfeden yarattık. Onu imtihan edeceğiz. Bu sebeple onu işiten, gören (bir varlık) kıldık.
Muhakkak ki Biz, onu (Allah´a ulaştıran) yola hidayet ettik. Fakat o, ya (Allah´a ulaşmayı diler) şükreden olur, ya da (Allah´a ulaşmayı dilemez) küfreden olur.
Muhakkak ki Biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli ateş hazırladık.
Muhakkak ki ebrar olanlar, içinde kâfur bulunan kadehlerden içecekler.
Allah´ın kulları, içtikleri o pınarı, fışkıra fışkıra (gürül gürül) akıtırlar.
Nezirlerini (adaklarını) ifa ederler (yerine getirirler). Ve şerri (heryere) yayılan günden korkarlar.
Ve sevdiği taamı (yemeği), miskinlere (fakir ve yoksullara), yetimlere ve esir olanlara yedirirler.
Biz sadece Allah´ın vechi için sizi doyuruyoruz. Sizden bir karşılık ve teşekkür istemiyoruz.
Muhakkak ki biz, yüzlerin asık olduğu, belâlı, zor günde Rabbimizden korkuyoruz.
Oysa Allah, onları işte böyle bir günün şerrinden korudu. Ve onları, pırıl pırıl bir yüze ve surura (sevince) kavuşturdu.
Ve sabırlarından dolayı onları cennetle ve ipek elbiselerle mükâfatlandırdı.
Orada tahtlar üzerinde yaslanırlar. Orada güneş (şiddetli sıcak) ve şiddetli dondurucu soğuk görmezler.
Onun (ağaçlarının) gölgesi, onların üzerine yakındır. Ve onun (olgunlaşmış) meyveleri emre hazır olarak yaklaştırılmıştır.
Ve gümüşten kaplar ve billur kadehler ile onların etrafından dolaşılır.
Gümüşten kadehler ki onların miktarını belirlemişlerdir.
Ve orada, muhtevası zencefil olan kadehler sunulur.
Orada “selsebîl” diye isimlendirilen bir pınar vardır.
Ve ölümsüz genç delikanlılar onların etrafında dolaşırlar. Sen onları gördüğün zaman saçılmış inciler sanırsın.
Ve baktığın zaman orada ni´metler, büyük bir mülk ve saltanat görmüş olursun.
Onların üstlerinde yeşil ince ipekten ve işlenmiş atlastan elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle süslenmişlerdir. Ve Rab´leri onlara temiz (lezzetli) içecekler (şaraplar) sundu.
Muhakkak ki bu, sizin mükâfatınız oldu. Ve sizin çabalarınız teşekküre lâyık olmuştur (takdir edilmiştir).
Muhakkak ki Biz, Biz sana Kur´ân´ı, tenzil ederek (âyet âyet) indirdik.
Artık Rabbinin hükmüne sabret. Onlardan kâfir veya günahkâr olanlara itaat etme.
Ve Rabbinin ismini sabah ve akşam zikret.
Ve artık, gecenin bir kısmında O´na secde et. Ve geceleyin uzun uzun O´nu tesbih et.
İşte onlar, muhakkak ki çabuk geçen (dünya hayatını) seviyorlar. Zor, çetin günü arkalarına atıyorlar (umursamıyorlar).
Onları Biz yarattık. Ve bağlarını Biz kuvvetlendirdik. Ve dilediğimiz zaman onları emsalleri ile değiştiririz.
Muhakkak ki bu bir öğüttür. Artık kim dilerse Rabbine bir yol ittihaz eder (edinir).
Ve Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Muhakkak ki Allah; Alîm´dir, Hakîm´dir (hüküm ve hikmet sahibidir).
O dilediği kişiyi, rahmetinin içine dahil eder. Ve zalimler, onlar için elîm azap hazırladı.
İnsan(ın tarih sahnesinde görünmesin)den önceki dönem, sonsuz bir zaman kesitinden ibaret (değil) midir; insanın henüz dikkate değer bir varlık olmadığı (bir zaman kesiti)?
Şüphesiz, (sonraki hayatında) denemek için insanı katışık bir sperm damlasından yaratan Biziz. Biz, onu işitme ve görme (duyuları) ile donatılmış bir varlık kıldık.
Gerçek şu ki, Biz ona yolu/yöntemi gösterdik; şükredici, ya da nankör (olması artık kendisine kalmıştır).
(Şimdi) bakın, Biz hakikati inkar edenler için zincirler, halkalar ve yakıcı bir ateş hazırladık;
(halbuki) gerçek erdem sahipleri, hoş kokulu çiçekler ile tatlandırılmış bir fincandan içerler.
bir (kutlu) kaynak ki Allah´ın kulları ondan içerler, suyu bol bol akan (o kaynaktan).
(Gerçek erdem sahipleri) onlar(dır ki,) sözlerini yerine getirirler ve şiddeti yayılıp genişleyen bir Gün´ün korkusunu duyarlar.
Ve kendi istekleri ne kadar çok olursa olsun, muhtaçlara, yetimlere ve esirlere yedirirler,
(ve kendi kendilerine konuşurlar:) "Biz sizi yalnız Allah rızası için doyuruyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz.
doğrusu, sıkıntı ve dehşet dolu bir Gün´de Rabbimize (vereceğimiz) hesabın korkusunu duyuyoruz!"
Ve bu yüzden Allah onları o Gün´ün dehşetinden koruyacak, aydınlık ve sevinç verecektir,
ve onları sıkıntılara karşı sabrettikleri için (kutlu bir) bahçe ve ipek(ten giysiler) ile ödüllendirecektir.
Orada sedirlere uzanacaklar ve ne (yakıcı bir) güneş, ne de şiddetli bir soğuk görmeyecekler,
çünkü o (bahçe)nin (kutlu) gölgeleri başlarını örtecek ve meyve salkımları kolayca alınacak şekilde (yere doğru) sarkıtılacaktır.
Onlar gümüşten kaplar ve kristal(e benzeyen) kadehlerle karşılanacaklar
-kristal benzeri, (ama) gümüşten- ve hacimlerini yalnız kendileri tesbit edecek.
Ve (cennette) kendilerine zencefille tatlandırılmış bir fincan içecek verilecek,
oradaki "Selsebil" isimli bir kaynak(tan).
Ve onları ölümsüz gençlikler bekleyecek, gördüğün zaman saçılmış inciler sanacağın (gençlikler);
ve (nereye) baksan, (yalnız) kutsanmışlık ve aşkın bir düzen göreceksin.
O (kutsanmış kimse)lerin üzerinde yeşil ipekten ve atlastan giysiler olacak. Onlar gümüş bilezikler ile süslenecekler. Ve Rableri onlara en temiz içeceklerden ikram edecek.
(Ve onlara:) "Bunlar sizin ödüllerinizdir, çünkü (hayatta iken) yaptığınız işler (Allah´ın) rızasını kazanmıştır!" (denilecek.)
Gerçek şu ki, (ey iman eden,) bu Kur´an´ı sana safha safha indiren Biziz, gerçek bir armağan (olarak!)
Öyleyse Rabbinin hükmünü sabırla bekle ve onlardan hiçbir günahkara veya nanköre uyma;
Rabbinin ismini sabah akşam an
ve gecenin bir kısmında, O´nun önünde secde et ve uzun geceler boyu O´nun sınırsız şanını yücelt.
Bakın, (Allah´ı umursamayan) şu adamlar bu gelip geçici dünyayı severler, ama ızdırap dolu bir Günü (düşünmeyi) ihmal ederler.
(Kendi kendilerine itiraf etmezler ki) onları yaratan ve kişiliklerini sağlamlaştıran Biziz ve dilersek onları başka hemcinsleriyle değiştirebiliriz.
Bütün bunlar bir uyarıdır; öyleyse, dileyen Rabbine giden yolu bulabilir.
Ama Allah (size o yolu göstermeyi) dilemedikçe siz onu dileyemezsiniz çünkü, bilin ki Allah her şeyi görendir, hikmet Sahibidir.
Dileyeni rahmetine kabul eder; ama zalimler için (öteki dünyada) şiddetli bir azap hazırlamıştır.
(1-3) Muhakkak insan üzerine gayri mahdut zamandan bir mahdut zaman gelmiştir ki, (o zaman da bilinip) yâdolunmuş bir şey olmamıştı. Şüphe yok ki, Biz insanı karışık bir damla sudan yarattık, onu imtihan ediyoruz. İmdi onu işitici, görücü kıldık. Muhakkak ki, Biz ona hidâyet yolunu gösterdik, gerek şükredici ve gerek nankör olsun.
(1-3) Muhakkak insan üzerine gayri mahdut zamandan bir mahdut zaman gelmiştir ki, (o zaman da bilinip) yâdolunmuş bir şey olmamıştı. Şüphe yok ki, Biz insanı karışık bir damla sudan yarattık, onu imtihan ediyoruz. İmdi onu işitici, görücü kıldık. Muhakkak ki, Biz ona hidâyet yolunu gösterdik, gerek şükredici ve gerek nankör olsun.
(1-3) Muhakkak insan üzerine gayri mahdut zamandan bir mahdut zaman gelmiştir ki, (o zaman da bilinip) yâdolunmuş bir şey olmamıştı. Şüphe yok ki, Biz insanı karışık bir damla sudan yarattık, onu imtihan ediyoruz. İmdi onu işitici, görücü kıldık. Muhakkak ki, Biz ona hidâyet yolunu gösterdik, gerek şükredici ve gerek nankör olsun.
Hakikaten Biz kâfirler için zincirler ve bukağılar ve alevlendirilmiş bir ateş hazırladık.
Muhakkak ki, hâlisane ibadet sahipleri bir kaseden içerler ki, ona katılmış şey, kâfûr suyudur.
Bir çeşmedir ki ondan Allah´ın muttakî kulları içer, onu akıtmakla akıtıverirler.
Adaklarını yerine getirirler ve bir günden korkarlar ki onun şerri (etrafa) dağılmış olmuştur.
Ve taam yedirirler, onu sevdikleri halde yoksullara ve yetimlere ve esir olanlara.
«Şüphe yok biz size livechillah yediriyoruz, sizden ne bir mükâfaat ve ne de bir teşekkür istemiyoruz» (derler).
«Muhakkak ki, biz Rabbimizden korkarız, bir katı yüzlü, şiddetli günden.»
(11-12) Artık Allah, onları o günün şerrinden korumuştur. Ve onlara bir güzellik ve bir sevinç vermiştir. Ve onları sabrettikleri için cennetle ve ipekli libasla mükâfaatlandırdı.
(11-12) Artık Allah, onları o günün şerrinden korumuştur. Ve onlara bir güzellik ve bir sevinç vermiştir. Ve onları sabrettikleri için cennetle ve ipekli libasla mükâfaatlandırdı.
Orada tahtlar üzerine yaslanırlar, orada ne bir güneş ve ne de bir şiddetli soğuk görürler.
Ve onların üzerlerine (o cennetin) gölgeleri yakındır, meyveleri de kemal-i itaatle musahhar bulunmuştur.
Ve onların üzerlerine gümüşten kaplar ile ve billûrdan küpler ile dolaşılır.
Gümüşten billûrlardır, onları muayyen miktarlarda takdir etmişlerdir.
Ve orada bir kadehte içirilirler ki ona katılmış olan, Zencebil´dir.
Orada bir çeşmeden ki, ona Selsebil denilir.
(19-20) Onların etrafında ebedîler olan genç hizmetçiler dolaşır, onları göreceğin zaman onları birer saçılmış inci sanırsın. Ve orada göreceğin zaman, bir nîmet ve bir büyük mülk görmüş olursun.
(19-20) Onların etrafında ebedîler olan genç hizmetçiler dolaşır, onları göreceğin zaman onları birer saçılmış inci sanırsın. Ve orada göreceğin zaman, bir nîmet ve bir büyük mülk görmüş olursun.
(21-22) Onların üzerlerinde ince ve kalın dîbadan yeşil esvap vardır. Ve gümüşten bilezikler ile bezetilmişlerdir ve onlara Rabbleri de gâyet temiz bir şurup içirmiştir. Şüphe yok ki, bu sizin için bir mükâfaat olmuştur ve sizin çalışmanız teşekküre layık bulunmuştur.
(21-22) Onların üzerlerinde ince ve kalın dîbadan yeşil esvap vardır. Ve gümüşten bilezikler ile bezetilmişlerdir ve onlara Rabbleri de gâyet temiz bir şurup içirmiştir. Şüphe yok ki, bu sizin için bir mükâfaat olmuştur ve sizin çalışmanız teşekküre layık bulunmuştur.
(23-24) Muhakkak ki Biz ancak Biz, Kur´an´ı senin üzerine vakit vakit indirdik. Artık Rabbinin hükmüne sabret ve onlardan bir günahkâra veya bir nanköre itaat etme.
(23-24) Muhakkak ki Biz ancak Biz, Kur´an´ı senin üzerine vakit vakit indirdik. Artık Rabbinin hükmüne sabret ve onlardan bir günahkâra veya bir nanköre itaat etme.
Ve Rabbinin ismini sabahleyin ve akşamleyin zikret.
Ve O´nun için geceleyin secde et ve O´na uzunca gecede tesbihte bulun.
Şüphe yok ki onlar, peşin olanı severler ve önlerindeki pek ağır bir günü bırakırlar.
Biz onları yarattık ve mafsallarını Biz muhkem bağladık ve dilediğimiz vakitte onları emsalleriyle tebdîl ederiz.
Şüphe yok ki, işte bu, bir öğüttür. Artık kim dilerse Rabbine bir yol tutar.
Ve siz dileyemezsiniz, meğer ki, Allah dileyecek olsun. Şüphe yok ki bihakkın bilen, hakîm olan, ancak Allah´tır.
Dilediğini rahmetine sokar, zalimlere (gelince) onlar için elem verici bir azab hazırlamıştır.
Dehrin akışı içinde öyle zaman geçti ki, o dönemde, insanın adı bile anılmazdı
Biz insanı katışık bir meniden yarattık. Onu denemek istiyoruz; bu sebeple de kendisini işiten ve gören bir varlık yaptık.
Ona yolu da gösterdik: artık ister şükreder, ister nankör ve kâfir olur
Biz kâfirlere zincirler, kelepçeler, alevli ateşler hazırladık
İyi insanlar ise, kâfur suyu ile hazırlanmış içecek kâselerini yudumlarlar
Bu, Allah´ın has kullarının içip, istedikleri yere akıttıkları bir kaynaktır
Bu kullar, dünya hayatında iken sözlerinde durur, adadıkları şeyi yerine getirir ve felaketi bütün ufukları tutan kıyamet gününden endişe ederlerdi
Kendileri de ihtiyaç duydukları halde yiyeceklerini, sırf Allah´ın rızasına ermek için fakire, yetime ve esire ikram ederler
Ve derler ki: "Biz size sırf Allah rızası için ikram ediyoruz, yoksa sizden karşılık istemediğimiz gibi bir teşekkür bile beklemiyoruz.
Biz, yüzleri ekşiten asık suratlı o günde Rabbimizin gazabından korkarız.
Allah da onları o günün felaketinden korur, onların yüzlerine nûr, gönüllerine sürûr verir
Sabretmelerine karşılık onlara cennetler, ipekler ihsan eder
Koltuklarında diledikleri gibi dinlenir, orada ne güneş sıcağı görürler, ne de dondurucu soğuklara uğrarlar
Cennet ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkar, meyveleri devşirmeleri pek kolay olur
Etraflarında hizmet edenler gümüş kaplar, billur kâseler, gümüşî parlaklıkta billur kupalarla dolaşır, onlara ikram ederler.Cennetlikler içeceklerini kendi iştahları ölçüsünce tayin ederler
Onlara karışımında zencefil bulunan kadehler ikram edilir
Bu içecekler, adı Selsebil olan pınardandır
Etraflarında ebedî cennet çocukları dolaşır durur ki, onları gördüğünde parlaklıklarından ötürü etrafa saçılan inciler sanırsın
Hangi tarafa baksan hep nimet, servet, ihtişam, büyük bir saltanat görürsün
Elbiseleri ince veya kalın yeşil renkli ipeklerden, atlaslardandır. Gümüş bilezikler takınırlar. Onların Rabbi, kendilerine tertemiz bir içki ikram edip şöyle demiştir: "İşte bütün bunlar sizin mükâfatınızdır! Gayretleriniz makbul oldu.
Ey Resulüm! Kur´ân´ı sana parça parça Biz indiriyoruz
O halde Rabbinin hükmü gelinceye kadar sabret, sakın günaha ve küfre dadananlara itaat etme
Sabah akşam Rabbinin adını zikret! Gecenin bir kısmında da O´na secde et, geceleyin uzun bir süre de O´na tesbih ve ibadet et
Şu insanlar bu peşin dünya hayatını arzulayıp, önlerinde kendilerini bekleyen o ağır günü ihmal ediyorlar
Onları yaratan, organlarını birbirine bağlayan ve onlara bu sağlam bünyeyi veren Biz´iz.Dilediğimiz vakit elbette onların yerine başkalarını getirebiliriz
İşte bu, bir öğüttür, bir uyarıdır. Artık dileyen Rabbine varan yolu tutar
Ama Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz. Çünkü her şeyi bilen, tam hüküm ve hikmet sahibi olan, Allah´tır. Her şeyi bildiği gibi, rahmet ve hidâyete lâyık olanları da pek iyi bilir
Böylece dilediğini rahmetine alır. Zalimler için ise, gayet acı bir ceza hazırlamıştır
İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi?
Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden yarattık da onu işitici, görücü yaptık.
Biz ona yolu gösterdik: Ya şükredici veya nânkör olur.
Biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır.
İyiler de, karışımı kâfûr olan bir kadehten içerler.
Bir kaynak ki Allâh´ın kulları ondan içerler, (istedikleri yere de) fışkırtarak akıtırlar.
Adaklarını yerine getirirler ve şerri salgın olan bir günden korkarlar.
Yoksula, yetime ve esire sevdikleri yemeği yedirirler:
"Biz size sırf Allâh rızâsı için yediriyoruz, sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz."
"Çünkü biz suratsız, çok katı bir gün(ün azâbın)dan ötürü Rabbimizden korkarız." (derler).
Allâh da onları, o günün şerrinden korumuş, onlar(ın yüzlerin)e parlaklık ve (gönüllerine) sevinç vermiştir.
Sabrettiklerinden dolayı onları cennet ve ipekle ödüllendirmiştir!
Orada divanlar üzerinde yastıklara dayanırlar. Orada ne (yakıcı) güneş görürler, ne de dondurucu soğuk.
Cennetin gölgeleri, üzerlerine yaklaşmış, meyvaları da aşağı eğdirildikçe eğdirilmiştir.
Yanlarında gümüş kablar, billûr kupalar dolaştırılır.
Öyle gümüş kadehler ki onları istedikleri ölçüde takdir etmişlerdir (istedikleri kadar içki alırlar).
Onlara orada, karışımı zencefil olan kadehten içirilir.
Bir çeşme ki adına Selsebil denir.
Çevrelerinde de (öyle) ölümsüz gençler dolaşır ki, onları görsen, kendilerini saçılmış inci sanırsın.
Orada nereye baksan, bir ni´met ve büyük bir mülk görürsün.
(Cennet ehlinin) Üstlerinde yeşil ipekten ince ve kalın giysiler var. Gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz bir içki içirmiş (ve şöyle demiş)tir:
"Bu, sizin ödülünüzdür. Çalışmanızın karşılığı verilmiştir!"
Muhakkak Biziz, Biz ki sana Kur´ân´ı parça parça indirdik.
O halde Rabbinin hükmüne sabret ve onlardan hiçbir günâhkâra, yahut nânköre itâ´at etme.
Sabah akşam Rabbinin adını an.
Gecenin bir bölümünde O´na secde et ve geceleyin uzun zaman O´nu tesbih eyle (şânının yüceliğini an)!
Bunlar, şu çabuk (geçen dünyây)ı seviyorlar da ötelerindeki ağır bir günü bırakıyorlar.
Biz onları yarattık, yapılarını sıkıca bağladık. Dilediğimiz zaman onları benzerleriyle değiştiririz.
Bu bir öğüttür. Dileyen, Rabbine varan yolu tutar.
Allâh dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Şüphesiz Allâh bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Dilediğini rahmetine sokar. Zâlimlere gelince, onlar için acı bir azâb hazırlamıştır.
Gümüşten billur kaplar ki, onları belli bir ölçüyle tesbit etmişlerdir.
Orada onlara bir kadeh içirilir ki, onun karışımı zencefildir.
Bir pınar ki orada «selsebil» olarak adlandırılır.
Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın.
Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün.
Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlas olan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir şarap içirmiştir.
Şüphesiz, bu, sizin için bir mükafattır. Sizin çaba harcamanız da şükre değer (meşkur/makbul) görülmüştür.
Gerçek şu ki, Kur´an´ı senin üzerine ´safhalar halinde bir indirme tarzıyla (tenzil)´ indiren biziz, biz.
Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkâr veya nankör olana itaat etme.
Ve sabah, akşam Rabbinin adını zikret.
Gecenin bir bölümünde O´na secde et ve geceleyin de uzun uzadıya O´nu tesbih et.
Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı sevmektedirler. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakmaktadırlar.
Onları biz yarattık ve bağlarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz zaman da onları benzerleriyle değiştiririz.
Şüphesiz, bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol bulabilir.
Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
Dilediğini kendi rahmetine sokar. Zalimlere ise, onlar için acı bir azab hazırlamıştır.
İnsan üzerinden, henüz anılan bir şey olmadığı bir süre geçmedi mi zamandan?
Doğrusu, biz insanı karışım olan bir spermden yarattık. Halden hale geçiririz onu. Sonunda onu işitici, görücü yaptık.
Biz onu yola kılavuzladık. Artık ya şükredici olur ya nankör.
Biz, nankörler için zincirler, bukağılar ve kızgın bir ateş hazırladık.
İyilere gelince, onlar, karışımı kâfur olan bir kadehten içerler.
Bir kaynak ki, Allah´ın kulları ondan içerler ve onu fışkırtarak akıtırlar.
Onlar verdikleri sözü tam bir biçimde yerine getirirler ve kötülüğü salgın olan bir günden korkarlar.
Yoksula, yetime ve esire, yemeği severek yedirirler.
"Biz size yalnız ve yalnız Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık da bir teşekkür de istemiyoruz;
Çünkü biz, asık suratlı, sert bir gün yüzünden Rabbimizden korkarız." derler.
Allah da onları o günün şerrinden korumuş ve kendilerini bir parlaklığa, bir sevince ulaştırmıştır.
Sabretmelerine karşılık olarak da onları bir bahçe ve ipekle ödüllendirmiştir.
Koltuklar üzerine yaslanarak otururlar orada. Ne bir güneş görürler orada ne de kavurucu bir soğuk...
Bahçenin gölgeleri üzerlerine eğilmiştir. Ve bahçenin meyveleri iyice yaklaştırılmıştır.
Çevrelerinde, gümüşten ve billurdan kaplar dolaştırılır. Kupalardır onlar.
Gümüşten kupalar ki, tam diledikleri ölçüde belirlemişlerdir onları.
Orada kendilerine karışımı zencefil olan bir kadehten içirilir.
Bir pınar ki, orada, selsebil diye anılır.
Dolaşır çevrelerinde, sürekli görevlendirilmiş gençler. Görseydin onları, dizilmiş inciler sanırdın.
Oraya baktığında, nereye göz atsan büyük bir nimet, büyük bir mülk ve yönetim görürsün.
Üzerlerinde yeşil-ince ipeklerle, sırmalı, kalın ipeklerden giysiler vardır. Gümüşten bileziklerle süslenmişlerdir. Ve Rableri onlara tertemiz bir içki ikram etmiştir.
İşte bu size bir ödüldür. Ve sizin gayretiniz şükranla karşılanmıştır.
Biz indirdik o Kur´an´ı sana parça parça, biz!
O halde, Rabbinin hükmü karşısında sabret ve onların günahkârlarına da nankörlerine de boyun eğme.
Rabbinin adını sabahtan da akşamdan da an!
Gecenin bir kısmında da O´na secde et! Ve geceleyin O´nu uzunca tespih et/uzun bir gece boyu O´nu tespih et!
Bunlar, hemen gelecek olanı seviyorlar da ötelerindeki zorlu bir günü ihmal ediyorlar.
Biz yarattık onları ve kuvvetli yaptık bağlarını/eklemlerini. Dilediğimizde benzerleri ile değiştiririz onları.
İşte bu, bir hatırlatıcı ve düşündürücüdür. Dileyen, Rabbine doğru, bir yol edinir.
Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Allah Alîm´dir, Hakîm´dir.
Dilediğini/dileyeni rahmetinin içine sokar. Zalimlere gelince, onlar için korkunç bir azap hazırlamıştır.