Kaf

قۤ

Yazar: Abdulbakî Gölpınarlı - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Kaaf, andolsun büyük ve şerefli Kur´ân´a.
  2. Hayır, onlar, içlerinden bir korkutucunun gelmesine şaşıp kaldılar da kâfirler, gerçekten de dediler, bu şaşılacak bir şey.
  3. Ölüp bir yığın toprak olduktan sonra mı? Bu, pek uzak, pek olmayacak bir dönüş.
  4. Gerçekten de yeryüzü, onlardan neyi eksiltir, biliriz biz ve katımızdadır her şeyi koruyan ve zapteden kitap.
  5. Hayır, gerçek olan Kur’ân, onlara gelince yalanladılar da şimdi darmadağın bir işe daldılar.
  6. Bakmazlar mı üstlerindeki göğe? Nasıl kurduk onu ve bezedik ve bir yarığı, yırtığı da yok.
  7. Ve yeryüzünü nasıl yaydık ve oraya metin dağlar koyduk ve orada, gözler, gönüller açan güzelim nebatları çifter-çiftter bitirdik.
  8. Mâbûduna dönen her kulun, can gözünü açmak ve ona, ibret ve öğüt vermek için.
  9. Ve gökten de kutlu bir yağmur yağdırmadayız da o sâyede bağlar, bahçeler ve biçilecek tâneler, yeşertip bitirmedeyiz.
  10. Ve hurma ağaçları ki boy atıp uzar ve meyveleri, birbirine bitişmiş, âdetâ istiflenmiştir.
  11. Kullara rızık olarak ve o yağmurla ölü şehri diriltiriz, işte kabirden çıkış da böyledir.
  12. Onlardan önce Nûh kavmi ve Ashâb-ı Ress ve Semûd kavmi de yalanlamışlardı.
  13. Ve Âd ve Firavun kavimleri ve Lût´un kardeşleri.
  14. Ve Ashâb-ı Eyke ve Tubba´ kavmi; hepsi de peygamberleri yalanlamışlardı da helâk olmayı hak ettiler.
  15. İlk yaratışta âciz mi kaldık ki? Hayır; ama onlar, yeni bir yaratışta şüphe içindeler.
  16. Ve andolsun ki biz insanı yarattık ve nefsi, onu ne gibi vesveselere düşürür, biliriz ve biz, ona, şah damarından daha yakınız.
  17. Ne söyler, ne yaparsa yazan iki melek var, biri sağda oturmuş, biri solda.
  18. Hiçbir söz söylemez ki yanında, onu zapteden, gözetip kollayan biri bulunmasın.
  19. Ölüm baygınlığı, gerçek olarak gelip çattı mı buydu işte denir, senin kaçıp durduğun.
  20. Ve üfürülür sû´ra, işte bu gündür azap günü.
  21. Ve herkes, yanında bir sürüp götüren ve bir tanık olarak gelir.
  22. Andolsun ki gafletteydin bundan, derken perdeyi kaldırdık gözünden, artık gözün keskin bugün.
  23. Arkadaşı olan melek, der ki: İşte, ne yaptıysa hepsi bende, hepsi hazır.
  24. Artık atın cehenneme adamakıllı kâfir olan ve gerçeğe karşı inat eden herkesi.
  25. Hayrı tamâmıyla meneden zâlim şüpheciyi.
  26. Ki Allah´la berâber bir başka mâbut da kabûl etmiştir, atın artık onu çetin azâba.
  27. Arkadaşı, Rabbimiz der, onu, taşkınlığa ben sevketmedim ve fakat o, pek uzak bir sapıklık içindeydi.
  28. Der ki: Huzûrumda çekişmeyin ve ben, önceden azâp edeceğimi bildirmiştim size.
  29. Katımda söz değiştirilemez ve ben, kullara zulmetmem.
  30. O gün deriz cehenneme: Doldun mu? Ve der ki: Daha yok mu?
  31. Ve yaklaştırılır cennet, çekinenlere ve onlardan uzak değildir.
  32. İşte denecek, size, mâbûduna tövbe eden, emri, iyiden-iyiye koruyan herkese vaadedilen bu.
  33. Görmediği halde rahmandan korkan ve ona yönelmiş bir yürekle gelen kişiye vaadedilen bu.
  34. Esenlikle girin oraya; bugün, ebedîlik günü.
  35. Onlaradır ne dilerlerse orada ve katımızda daha da fazlası var.
  36. Ve nice nesiller helâk ettik onlardan önce; onlar, bunlardan daha çokluktu, daha güçlü kuvvetliydi, derken şehirleri delik-deşik etmişlerdi, her tarafı ellerine geçirmişlerdi, fakat bir kaçacak yer mi var?
  37. Şüphe yok ki bunda, gönlü olana, yahut görerek kulak verene ibret ve öğüt var elbet.
  38. Ve andolsun ki biz, gökleri ve yeryüzünü altı günde yarattık ve bir yorgunluk gelmedi bize.
  39. Artık sabret ne derlerse ve Rabbine ham ederek onu tenzîh et güneş doğmadan önce ve batmadan önce.
  40. Ve geceleyin ve secdelerden sonra.
  41. Ve dinle o nidâ edenin, yakın bir yerden bağıracağı gün, sesini.
  42. O gün, o bağrışı, gerçek olarak işitecekler; işte o gündür kabirlerden çıkış günü.
  43. Şüphe yok ki biz diriltiriz ve biz öldürürüz ve dönülüp gelinecek tapı, bizim tapımızdır.
  44. O gün yarılır yeryüzü de çıkarlar oradan ve hızlı-hızlı koşarlar; bu toplayış, bize pek kolaydır.
  45. Biz daha iyi biliriz ne dediklerini ve senin, onlara, dilediğini yapacak bir kudretin yok, artık, azaptan korkana Kur’ân´la öğüt ver.
Yazar: Adem Uğur - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Kaf. Şerefli Kur´an´a andolsun.
  2. Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da, kâfirler şöyle dediler: "Bu şaşılacak bir şeydir."
  3. Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (dirileceğiz)? Bu, akla uzak bir dönüştür.
  4. Biz, toprağın onlardan neleri eksilttiğini kesinlikle bilmekteyiz. Yanımızda o bilgileri koruyan bir kitap vardır.
  5. Bilakis onlar, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.
  6. Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız? Onda hiçbir çatlak da yok.
  7. Yeryüzünü de döşedik ve ona sabit dağlar koyduk. Orada gönül açan her türden (bitkiler) yetiştirdik.
  8. Allah´a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ibret vermek için (bütün bunları yaptık).
  9. Gökten bereketli bir su indirdik, onunla bahçeler ve biçilecek daneler bitirdik.
  10. (10-11) Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik. Ve o su ile ölü toprağa can verdik. İşte hayata yeniden çıkış da böyledir.
  11. (10-11) Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik. Ve o su ile ölü toprağa can verdik. İşte hayata yeniden çıkış da böyledir.
  12. Onlardan önce Nuh kavmi, Res halkı ve Semûd da yalanlamıştı.
  13. Ad ve Firavun ile Lût´un kardeşleri de (yalanladılar).
  14. Eyke halkı ve Tübba´ kavmi de. Bütün bunlar peygamberleri yalanladılar da tehdidim gerçekleşti!
  15. İlk yaratmada âcizlik mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler.
  16. Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.
  17. İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar.
  18. İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.
  19. Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de: İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir, denir.
  20. Sûr´a üfürülür; işte bu, geleceği vâdedilen gündür.
  21. Herkes, yanında bir sürücü ve bir de şahitle beraber gelir.
  22. Andolsun sen bundan gaflette idin; derhal biz senin perdeni kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir (denir).
  23. Yanındaki arkadaşı: "İşte yanımdaki hazır" dedi.
  24. (İki meleğe şu emir verilir:) "Haydi ikiniz her inatçı kâfiri, cehenneme atın!"
  25. Hayra bütün gücüyle engel olanı, azgın şüpheciyi
  26. O ki Allah ile beraber başka ilâh edindi, bundan dolayı onu şiddetli azaba birlikte atın!
  27. Müşrikin arkadaşı (şeytan) der ki: Rabbimiz! Ben onu azdırmadım. Fakat kendisi derin bir sapıklık içindeydi.
  28. O esnada (Allah) buyurur: Huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce uyarı göndermiştim!
  29. Benim huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullara asla zulmedici değilim.
  30. O gün cehenneme "Doldun mu?" deriz. O da "Daha var mı?" der.
  31. Cennet de takvâ sahiplerine yaklaştırılır; (onlardan) uzakta olmayacaktır.
  32. İşte size vâdedilen cennet! Ki o, daima Allah´a yönelen, (O´nun buyruklarını) koruyan,
  33. Görmeden Rahmân´a saygı gösteren ve (Allah´a) dönük bir kalp getiren herkesin (mükâfatı budur).
  34. Oraya selâmetle girin. İşte bu, ebedî yaşamanın başladığı gündür
  35. Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızda dahası da vardır.
  36. Biz, onlardan önce kendilerinden daha güçlü olan, diyar diyar dolaşan nice nesilleri helâk etmişizdir. Kurtuluş var mı?
  37. Şüphesiz ki bunda aklı olan veya hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır.
  38. Andolsun biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk çökmedi.
  39. (Resûlüm!) Onların dediklerine sabret. Güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini hamd ile tesbih et.
  40. Gecenin bir bölümünde ve secdelerin ardından da O´nu tesbih et.
  41. Seslenenin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver.
  42. O gün insanlar bu sesi gerçekten işiteceklerdir. İşte bu, çıkış günüdür.
  43. Şüphesiz biz diriltir ve öldürürüz. Dönüş de ancak bizedir.
  44. O gün yer yarılır, onların üzerinden süratle yarılıp açılır. Bu, bize göre kolay olan bir haşirdir.
  45. Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur´an´la öğüt ver.
Yazar: Ali Bulaç - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı Meal ve Sözlük
  1. Kaf. ´Şerefli üstün´ Kur´an´a andolsun.
  2. Hayır, onlara kendilerinden bir uyarıcı gelmesine şaştılar da, o kafirler: "Bu şaşılacak bir şey" dediler.
  3. "Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (yeniden diriltilecek mişiz)? Bu uzak bir dönüş (iddiasıdır)."
  4. Doğrusu Biz, yerin onlardan ne eksilttiğini bilmişizdir. Katımız´da (bütün bunları) saklayıp-koruyan bir kitap vardır.
  5. Hayır, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar, derin bir sarsıntı içinde bulunuyorlar.
  6. Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiçbir çatlağı yok.
  7. Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda ´göz alıcı ve iç açıcı´ her çiftten (nice bitkiler) bitirdik.
  8. (Bunlar,) ´İçten Allah´a yönelen´ her kul için ´hikmetle bakan bir iç göz´ ve bir zikirdir.
  9. Ve gökten mübarek (bereket ve rahmet yüklü) su indirdik; böylece onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik.
  10. Ve birbiri üstüne dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları da.
  11. Kullara rızık olmak üzere. Ve onunla (o suyla) ölü bir şehri dirilttik. İşte (ölümden sonra) diriliş de böyledir.
  12. Onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semud (kavmi) de yalanladı.
  13. Ad, Firavun ve Lut´un kardeşleri,
  14. Eyke halkı ve Tubba´ kavmi de. Hepsi elçileri yalanladı; böylece Benim tehdidim (onların üzerine) hak oldu.
  15. Ya, Biz ilk yaratılışta güçsüz mü düştük? Hayır, onlar ´karmaşık bir kuşku´ içindedirler.
  16. Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.
  17. Onun sağında ve solunda oturan iki yazıcı kaydederlerken
  18. O, söz olarak (herhangi bir şey) söylemeyiversin, mutlaka yanında hazır bir gözetleyici vardır.
  19. O, ölüm sarhoşluğu, bir gerçek olarak gelip de, (insana) "İşte bu, senin yan çizip-kaçmakta olduğun şeydir" (denildiği zaman da).
  20. Sur´a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür.
  21. (Artık) Her bir nefis, yanında bir sürücü ve bir şahid ile gelmiştir.
  22. "Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp-kaldırdık. Artık bugün görüş-gücün keskindir."
  23. Onun yakını olan (ve yanından ayrılmayan melek) dedi ki: "İşte bu, yanımda hazır durumda olan şey."
  24. Siz ikiniz (ey melekler), her inatçı nankörü atın cehennemin içine,
  25. Hayra engel olan, saldırgan şüpheciyi,
  26. Ki o, Allah´la beraber başka bir İlah edinmişti. Artık ikiniz, onu en şiddetli olan azabın içine atın.
  27. Onun yakın-dostu (saptırıcı) dedi ki: "Rabbimiz, ben onu kışkırtıp-azdırdım. Ancak kendisi (haktan) uzak bir sapıklık içindeydi."
  28. (Allah buyurur:) "Benim Huzurumda çekişip-durmayın. Ben size daha önce ´kesin bir uyarı´ göndermiştim."
  29. "Huzurumda söz değişikliğe uğratılmaz ve Ben kullara zulmedici değilim."
  30. O gün cehenneme diyeceğiz: "Doldun mu?" O da: "Daha fazlası var mı?" diyecek.
  31. Cennet de, muttakiler için, uzakta değildir, (o gün) yakınlaştırılmıştır.
  32. Bu, size vadolunandır; (gönülden Allah´a) yönelip-dönen (İslam´ın hükümlerini) koruyan,
  33. Görmediği halde Rahman´a karşı ´içi titreyerek korku duyan´ ve ´içten Allah´a yönelmiş´ bir kalp ile gelen içindir.
  34. "Ona ´esenlik ve barış (selam)la´ girin. Bu, ebedilik günüdür."
  35. Orda diledikleri herşey onlarındır; Katımız´da daha fazlası da var.
  36. Biz bunlardan önce nice nesiller yıkıma uğrattık ki onlar, zorbaca yakalamak (yakıp-yıkmak, baskı ve şiddetle yönetmek, sindirmek) bakımından kendilerinden daha üstündüler; şehirlerde (yerin üstünü altına getirip, sayısız kazı, inşaat ve araştırmalarla her yanı) delik-deşik etmişlerdi. (Ama) kaçacak bir yer var mı?
  37. Hiç şüphesiz, bunda, kalbi olan ya da bir şahid olarak kulak veren kimse için elbette bir öğüt (zikir) vardır.
  38. Andolsun, Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık; Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.
  39. Öyleyse sen, onların dediklerine karşılık sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile tesbih et.
  40. Gecenin bir bölümünde ve secdelerin arkasından da O´nu tesbih et.
  41. Çağırıcının, yakın bir yerden çağrıda bulunacağı güne kulak ver;
  42. O gün, o çığlığı bir gerçek (hak) olarak işitirler. İşte bu, (dirilip kabirlerden) çıkış günüdür.
  43. Gerçek şu ki, dirilten ve öldüren Biziz, Biz. Ve dönüş de Bizedir.
  44. O gün yer, onlardan çatlayıp-ayrılır da (onlar,) hızla koşarlar. İşte bu, Bize göre oldukça-kolay olan bir haşir (sizi birarada toplama)dır.
  45. Biz onların neler söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; şu halde, Benim kesin tehdidimden korkanlara Kur´an ile öğüt ver.
Yazar: Ali Fikri Yavuz - Kur'an-ı Kerim ve İzahlı Meal-i Alisi
  1. Kaf. Şanlı Kur’an hakkı için:
  2. Doğrusu (o Kureyşli) kâfirler, kendilerine içlerinden korkutucu bir peygamber geldiğine şaştılar da şöyle dediler: “- Bu, tuhaf bir şey!...
  3. Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit mi (dirilecekmişiz)? Bu (Peygamberin dediği, imkândan) çok uzak bir dönüştür.”
  4. Muhakkak ki biz, toprak, onların bedenlerinden neleri yeyip eksilttiğini bilmişizdir. Bizim katımızda (her şeyi) tesbit eden bir kitab (Levh-i Mahfûz) vardır.
  5. Doğrusu, kendilerine hak (Kur’an ve Peygamber) gelince yalanladılar da, şimdi muztarıb bir haldedirler.
  6. Öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden o kâfirler) üstlerindeki semaya bakmadılar mı ki, biz onu nasıl bina etmişiz ve (yıldızlarla) onu donatmışız da hiç bir gediği yok?
  7. Arzı da bir döşek yapmışız ve oraya sabit dağlar yerleştirmişiz; orada manzarası güzel bir çeşit bitkiden çiftler bitirmişiz...
  8. Bütün bunları, hakka ve hakikata dönen her kul için (Allah’ın kudretini görüp anlamaya) bir ihtar ve ibret dersi olsun diye yaptık.
  9. Gökten de bereketli bir yağmur indirip onunla bahçeler ve biçilecek ekinler bitirmekteyiz.
  10. Bir de tomurcukları birbiri üzerine dizilmiş (göğe doğru) uzayan hurma ağaçları...
  11. Bunlar, kullara rızk içindir. O yağmurla da (bitkileri kurumuş) ölü bir memlekete hayat vermekteyiz; işte (öldükten sonra dirilip kabirlerden) çıkış da böyledir.
  12. (Ey Rasûlüm, senin) kavminden önce de Nuh’un kavmi, Ress’liler (Şuayb’ın kavmi) ve Semûd (Salih’in kavmi) hep tekzib ettiler.
  13. Âd da, Firavun (kavmi) da, Lût’un yakınları da,
  14. Eyke’liler de, (Himyer meliki) Tübba’ın kavmi de. Bunların hepsi (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar da benim azabım (haklarında) gerçekleşti.
  15. İlk yaratış bizi aciz mi bıraktı (ki, ikinci defa yaratmak bizi aciz bıraksın)? Doğrusu onlar (Kureyş kâfirleri ve diğer münkirler), yeni bir yaratıştan şüphe içindedirler.
  16. And olsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler verdiğini de biliriz; biz ona şah damarından daha yakınız (her halinden haberdarız ve her an kudretimiz altındadır).
  17. (İnsanoğlunun), biri sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki kâtip meleğin amellerini yazmakta olduklarını hatırla.
  18. O, her ne söz atarsa muhakkak yanında hazır bir gözcü vardır.
  19. Bir de ölüm sarhoşluğu (can çekişme) gerçek olarak gelmiştir. (Ey insanoğlu!) işte bu, senin kaçıp durduğun şey!...
  20. (İnsanlar öldükten sonra dirilmeleri için) Sûr’a da üfürülmüş olacaktır. İşte bu vakit, azap günüdür.
  21. Herkes beraberinde bir sürücü ve bir de şahid (melek) olarak (Rabbi huzuruna) gelmiş bulunacaktır.
  22. (Allah ona buyurur ki, ey insanoğlu! Dünyada iken) bugünden gaflette idin. Şimdi senden (gaflet) perdeni açtık; artık bugün gözün keskindir, (gerçeği görüyorsun).
  23. Beraberindeki (vazifeli melek) şöyle der: “- Bu yanımdaki hazırdır.”
  24. (Allah şöyle buyurur): “- Atın atın cehenneme, her inatçı kâfiri;
  25. Hayra engel olanı, şüpheci zalimi...
  26. Bu, o kimsedir ki, Allah ile beraber, başka bir ilâh edinmiştir. Haydin, atın şiddetli azabın (cehennemin) içine.”
  27. (Onun dünyadaki) arkadaşı (olan şeytan şöyle) der: “- Ey Rabbimiz! Onu, ben azdırmadım; fakat kendisi uzak bir sapıklık içinde idi.”
  28. (Allah, onlara şöyle) buyurur: “- Huzurumda çekişmeyin; ben size önceden (dünyada) bu azabı bildirmiştim.
  29. Benim katımda söz değiştirilmez ve ben kullara zulmeden değilim.”
  30. O gün cehenneme: “- Doldun mu?” diyeceğiz. O, “- Daha ziyade var mı?” diyecek.
  31. Cennet de takvâ sahiblerine uzak olmıyarak yaklaştırılmış bulunacak...
  32. İşte bu, sizin (dünyada) vaad olunduğunuz şey! Her tevbe eden, Allah’ın emrini gözeten için...
  33. Gaybde, Rahman’a iç saygısı duyan ve halis bir kalb ile gelen kimseler için...
  34. Selâmetle girin oraya (cennete); bu sonsuzluk günüdür.
  35. Onlara, orada ne dilerlerse var. Katımızda ise ziyade (Allah’ı görmek) var...
  36. Onlardan (senin kavminden) önce, biz nice nesilleri helâk ettik ki, onlar senin kavminden daha kuvvetli idiler. Öyle ki, memleketleri delik deşik etmişler, (her tarafı dolaşmışlar, ölümden kurtulmağa çare aramışlardı). Kaçacak bir yer var mı?
  37. Muhakkak ki bu sûrede anılanlarda, aklı olan, yahud kendisi huzurlu bir kalb içinde olduğu halde (nasihatlere) kulak veren kimse için, bir ihtar; (bir ibret dersi) vardır.
  38. Celâlim hakkı için, biz göklerle yeri ve aralarındakileri altı günde yarattık, bize bir yorgunluk da dokunmadı.
  39. O halde (Ey Rasûlüm, müşriklerin öldükten sonra dirilmeyi inkâr edişlerine dair) onların lâflarına karşı sabret de, Rabbini güneşin doğuşundan önce (sabah namazında) ve batmadan önce (öğle ile ikindi namazlarında) hamd ile tesbih et.
  40. Bir de gecenin bir kısmında (akşam ve yatsı namazlarında) ve namazların sonlarında O’nu tesbih eyle.
  41. (Ey Rasûlüm), münadinin yakın bir yerden çağıracağı günkü sözü dinle. (O kıyamet ahvalinden sana ne büyük haberler vereceğiz.)
  42. O gün (Sûr’a ikinci defa üfürülüşte) hak olan sayhayı (çağırmayı, bütün mahlûkat) işitirler. İşte bu, (kıyamette kabirlerden) çıkış günüdür.
  43. Şübhesiz ki biz, hem diriltiriz, hem öldürürüz; dönüş de bizedir.
  44. O gün yer onlara yarılıb süratle çıkarlar. İşte bu bir haşirdir (insanları bir araya toplamaktır) ki, bize kolaydır.
  45. Biz, onların (Kureyş kâfirlerinin) neler demekte olduklarını pek alâ biliyoruz. Sen de onlara karşı (imana) zorlayıcı değilsin. O halde sen benim tehdîdlerimden korkacaklara bu Kur’an ile öğüd ver.
Yazar: Bekir Sadak - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlatımı
  1. Kaf. sanli Kuran´a and olsun.
  2. (2-3) Kafirler, aralarindan bir uyaricinin gelmesine sastilar da: «Bu sasilacak bir sey; oldugumuz ve toprak oldugumuz zaman dirilecek miyiz? Bu, ihtimali olmayan bir donustur» dediler.
  3. (2-3) Kafirler, aralarindan bir uyaricinin gelmesine sastilar da: «Bu sasilacak bir sey; oldugumuz ve toprak oldugumuz zaman dirilecek miyiz? Bu, ihtimali olmayan bir donustur» dediler.
  4. Onlardan kimlerin olup topraga karistigini biliyoruz. Katimizda her seyi unutulmaktan koruyan bir kitap vardir.
  5. Hayir; onlar, gercek kendilerine gelince onu yalanladilar; kararsizlik icindedirler.
  6. Onlar, ustlerindeki gogu nasil yapmisiz, suslemisizdir bir bakmazlar mi? Onda hicbir catlak da yoktur.
  7. (7-8) Allah´a yonelen her kula ogut ve bir belge olarak yeryuzunu yaydik, oraya sabit daglar yerlestirdik, orada her guzel turden yetistirdik.
  8. (7-8) Allah´a yonelen her kula ogut ve bir belge olarak yeryuzunu yaydik, oraya sabit daglar yerlestirdik, orada her guzel turden yetistirdik.
  9. (9-11) Gokten bereketli bir su indirdik, kullara rizik olmak uzere onunla bahceler, bicilecek taneli ekinler, kume kume tomurcuklari olan boylu hurma agaclari yetistirdik. O su ile olu yeri dirilttik. Iste insanlarin diriltilmesi de boyledir.
  10. (9-11) Gokten bereketli bir su indirdik, kullara rizik olmak uzere onunla bahceler, bicilecek taneli ekinler, kume kume tomurcuklari olan boylu hurma agaclari yetistirdik. O su ile olu yeri dirilttik. Iste insanlarin diriltilmesi de boyledir.
  11. (9-11) Gokten bereketli bir su indirdik, kullara rizik olmak uzere onunla bahceler, bicilecek taneli ekinler, kume kume tomurcuklari olan boylu hurma agaclari yetistirdik. O su ile olu yeri dirilttik. Iste insanlarin diriltilmesi de boyledir.
  12. (12-14) Onlardan once Nuh milleti, Ressliler, Semud, Ad, Firavun milletleri, Lut´un kardesleri, Eykeliler, Tubba milleti de yalanlamislardi; evet bunlarin hepsi peygamberleri yalanlamislardi da tehdidim gerceklesmisti.
  13. (12-14) Onlardan once Nuh milleti, Ressliler, Semud, Ad, Firavun milletleri, Lut´un kardesleri, Eykeliler, Tubba milleti de yalanlamislardi; evet bunlarin hepsi peygamberleri yalanlamislardi da tehdidim gerceklesmisti.
  14. (12-14) Onlardan once Nuh milleti, Ressliler, Semud, Ad, Firavun milletleri, Lut´un kardesleri, Eykeliler, Tubba milleti de yalanlamislardi; evet bunlarin hepsi peygamberleri yalanlamislardi da tehdidim gerceklesmisti.
  15. Biz ilk yaratista yorulduk mu? Hayir; onlar yeniden yaratilmaktan suphe etmektedirler. *
  16. And olsun ki insani Biz yarattik; nefsinin kendisine fisildadiklarini biliriz; Biz ona sah damarindan daha yakiniz.
  17. (17-18) Saginda ve solunda, onunla beraber oturan iki alici melek, yaninda hazir birer gozcu olarak soyledigi her sozu zaptederler.
  18. (17-18) Saginda ve solunda, onunla beraber oturan iki alici melek, yaninda hazir birer gozcu olarak soyledigi her sozu zaptederler.
  19. Olum sarhoslugu gercekten gelir, ey insan, iste bu senin oteden beri korkup kactigin seydir.
  20. Sura ufurulur. Iste bu gelecegi soz verilen gundur.
  21. Her can, kendisiyle beraber bir surucu ve sahit bulundugu halde gelir.
  22. Ona: «And olsun ki, sen, bundan gafildin; iste senden gaflet perdesini kaldirdik, bugun artik gorusun keskindir» denir.
  23. Yanindaki melek: «Iste bu yanimdaki hazirdir» der.
  24. (24-26) Allah: «Ey surucu ve sahit! Her inatci inkarciyi, iyiliklere boyuna engel olan, mutecaviz, supheye dusuren, Allah´in yaninda baska tanri benimseyen kisiyi cehenneme atin, onu cetin bir azaba sokun» buyurur.
  25. (24-26) Allah: «Ey surucu ve sahit! Her inatci inkarciyi, iyiliklere boyuna engel olan, mutecaviz, supheye dusuren, Allah´in yaninda baska tanri benimseyen kisiyi cehenneme atin, onu cetin bir azaba sokun» buyurur.
  26. (24-26) Allah: «Ey surucu ve sahit! Her inatci inkarciyi, iyiliklere boyuna engel olan, mutecaviz, supheye dusuren, Allah´in yaninda baska tanri benimseyen kisiyi cehenneme atin, onu cetin bir azaba sokun» buyurur.
  27. Yanindaki seytan: «Rabbimiz! Ben onu azdirmadim, fakat kendisi derin bir sapikliktaydi» der.
  28. (28-29) Allah: «Benim katimda cekismeyin; size bunu onceden bildirmistim. Benim katimda soz degismez; Ben kullara asla zulmetmem» der.
  29. (28-29) Allah: «Benim katimda cekismeyin; size bunu onceden bildirmistim. Benim katimda soz degismez; Ben kullara asla zulmetmem» der.
  30. O gun cehenneme: «Doldun mu?» deriz, o: «Daha var mi?» der.
  31. Cennet, Allah´a karsi gelmekten sakinanlara yaklastirilir, zaten uzakta degildir.
  32. (32-34) Onlara: «Iste bu cennet, Allah´a yonelen, O´nun buyruklarina riayet eden; gormedigi Rahman´dan korkan, Allah´a yonelmis bir kalble gelen sizlere, hepinize soz verilen yerdir. Oraya esenlikle girin; iste sonsuzluk gunu budur» denir.
  33. (32-34) Onlara: «Iste bu cennet, Allah´a yonelen, O´nun buyruklarina riayet eden; gormedigi Rahman´dan korkan, Allah´a yonelmis bir kalble gelen sizlere, hepinize soz verilen yerdir. Oraya esenlikle girin; iste sonsuzluk gunu budur» denir.
  34. (32-34) Onlara: «Iste bu cennet, Allah´a yonelen, O´nun buyruklarina riayet eden; gormedigi Rahman´dan korkan, Allah´a yonelmis bir kalble gelen sizlere, hepinize soz verilen yerdir. Oraya esenlikle girin; iste sonsuzluk gunu budur» denir.
  35. Orada dilediklerini bulurlar. Katimizda fazlasi da vardir.
  36. Bu inkarcilardan once, kendilerinden daha kuvvetli olan, diyar diyar dolasan nice nesilleri yok etmisizdir. Kurtulusu var mi?
  37. Dogrusu bunda, kalbi olana veya hazir bulunup kulak verene ders vardir.
  38. And olsun ki, gokleri, yeri ve ikisinin arasinda bulunanlari alti gunde yarattik ve Biz bir yorgunluk da duymadik.
  39. Soylediklerine sabret; Rabbini, gunesin dogmasindan once ve batisindan once overek tesbih et.
  40. Geceleyin ve secdelerin ardindan O´nu tesbih et.
  41. Bir cagricinin yakin bir yerden cagiracagi gune kulak ver.
  42. O gun cigligi gercekten duyarlar; iste o, kabirden cikis gunudur.
  43. Dogrusu Biz diriltiriz, Biz oldururuz, donus Bize´dir.
  44. O gun, yer yarilir onlar cabucak ayrilir; bu, Bize gore kolay bir toplanmadir.
  45. Onlarin dediklerini Biz biliriz. Sen onlarin uzerinde bir zorba degilsin; soz verdigim gunden korkanlara Kuran´la ogut ver. *
Yazar: Celal Yıldırım - Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Kaf.. Çok şerefli saygıya lâyık, hayırlı, bereketli Kur´ân´a and olsun.
  2. (2-3) Hayır, içlerinden kendilerine uyarıcı bir peygamberin gelmesine şaştılar da, kâfirler: «Bu şaşılacak şey!» dediler. «Biz öldüğümüz ve toprağa dönüştüğümüz zaman (tekrar dirilecek miyiz) ? Bu, uzak çok uzak bir dönüş!.
  3. (2-3) Hayır, içlerinden kendilerine uyarıcı bir peygamberin gelmesine şaştılar da, kâfirler: «Bu şaşılacak şey!» dediler. «Biz öldüğümüz ve toprağa dönüştüğümüz zaman (tekrar dirilecek miyiz) ? Bu, uzak çok uzak bir dönüş!.
  4. (4-5) Biz, muhakkak yerin onlardan neyin (çürütüp) eksilttiğini biliriz. Yanımızda (her şeyin yazılı bulunduğu) muhafazalı bir kitap vardır. Hayır, onlar hakk kendilerine gelince yalanladılar. Bu bakımdan onlar, kararsızlık ve perişanlık içindedirler.
  5. (4-5) Biz, muhakkak yerin onlardan neyin (çürütüp) eksilttiğini biliriz. Yanımızda (her şeyin yazılı bulunduğu) muhafazalı bir kitap vardır. Hayır, onlar hakk kendilerine gelince yalanladılar. Bu bakımdan onlar, kararsızlık ve perişanlık içindedirler.
  6. Üstlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Onu nasıl kurup meydana getirdik ve (yıldızlarla, sistemlerle) süsledik. Onda hiçbir yarık (dengesizlik, uyumsuzluk) da yoktur.
  7. Yeryüzünü de (nasıl) yaydık, onda sabit büyük dağlar koyup oturttuk ve her güzel türden çift çift bitirdik, (bunlara dikkatle bakmıyorlar mı?).
  8. (Bu eserler ve taşıdığı hikmetli faydalar) Hakk´a yönelip gönül veren her kul için bir gönül gözü, bir hatırlatma ve öğüttür.
  9. (9-10) Gökten mübarek (feyizli, bereketli) su indirdik de onunla bahçeler, biçilecek taneler; tomurcukları sıra sıra birbiri üstüne gelen yüksek hurma ağaçları yetiştirdik.
  10. (9-10) Gökten mübarek (feyizli, bereketli) su indirdik de onunla bahçeler, biçilecek taneler; tomurcukları sıra sıra birbiri üstüne gelen yüksek hurma ağaçları yetiştirdik.
  11. Kullar için rızıktır (bunlar). Ve biz, o su ile ölü bir beldeyi dirilttik. İşte (dirilip toprak altından da) çıkmak böyledir.
  12. (12-13) Onlardan önce Nûh kavmi, Ressli´ler, Semûd, Âd, Fir´avn ve Lût´un kardeşleri,
  13. (12-13) Onlardan önce Nûh kavmi, Ressli´ler, Semûd, Âd, Fir´avn ve Lût´un kardeşleri,
  14. Eykeli´ler, Tubba´ kavmi de (gönderilen peygamberleri) yalanladılar. Evet bunların her biri, peygamberleri yalanladılar. Böylece tehdidimi hakketmişlerdir.
  15. İlk yaratmak ile yorulduk mu ? Hayır, onlar yeniden yaratılma hususunu karıştırıp şüphe içindedirler.
  16. And olsun ki, insanı yarattık ve nefsinin ona ne gibi vesveseler verdiğini biliriz. Ve biz, ona şah damarından daha yakınızdır.
  17. Hani sağında ve solunda oturan denetleyici ve tesbit edip yazıcı iki melek vardır.
  18. Ağzından ne gibi bir söz çıkarsa mutlaka yanında onu görüp gözeten bir gözcü vardır.
  19. Ölümün kendinden geçirme sıkıntısı gerçekten gelince, ona : İşte bu senin ürküp korktuğun şeydir, denilir.
  20. Sûr´a üfürülecek. Bu, va´dedilen gündür.
  21. Her canlı, beraberinde bir sürücü, bir de şâhid ile gelir.
  22. And olsun ki, sen bundan (bu günden) habersizdin. Artık senden perdeyi kaldırıverdik; o nedenle bugün gözün oldukça keskindir.
  23. Beraberindeki arkadaşı (onu sevketmekle görevli melek), «işte bu (onun amelini yansıtan defter) yanımda hazırdır,» der.
  24. (24-25-26) Atın Cehennem´e her inâdçı nankör kâfiri, hayra engel olan saldırgan şüpheciyi; Allah ile beraber başka tanrı edineni atın şiddetli azaba.
  25. (24-25-26) Atın Cehennem´e her inâdçı nankör kâfiri, hayra engel olan saldırgan şüpheciyi; Allah ile beraber başka tanrı edineni atın şiddetli azaba.
  26. (24-25-26) Atın Cehennem´e her inâdçı nankör kâfiri, hayra engel olan saldırgan şüpheciyi; Allah ile beraber başka tanrı edineni atın şiddetli azaba.
  27. Yandaşı (olan şeytan, sapık inkarcı, şekillendirilmiş put): «Ey Rabbimiz! Ben bunu azdırmadım, ama o, uzak bir sapıklık ve şaşkınlık içinde idi,» (der).
  28. Allah: «Benim huzurumda çekişip tartışmayın. Size daha önce uyarımı göndermiştim.
  29. Benim yanımda söz değişmez ve ben, kullarıma zulmedici de değilim,» buyurur.
  30. O gün Cehennem´e, «doldun mu ?» diyeceğiz. O, «daha fazlası var mı ?» diyecek.
  31. Cennet ise, (Allah´tan saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlar için yaklaştırılmıştır; uzak değildir.
  32. (32-33) İşte bu, size va´dolunandır. Allah´a yönelip gönül veren, (ilâhî sınırları) koruyan, gıyabında Rahmân´dan saygı ile korkan ve Allah´a yönelen bir kalb ile gelen (her insana söz verilen Cennet´tir).
  33. (32-33) İşte bu, size va´dolunandır. Allah´a yönelip gönül veren, (ilâhî sınırları) koruyan, gıyabında Rahmân´dan saygı ile korkan ve Allah´a yönelen bir kalb ile gelen (her insana söz verilen Cennet´tir).
  34. Oraya selâmetle girin. İşte bu, sonsuzluk günüdür.
  35. Orada onlar için diledikleri her şey var ve yanımızda fazlası da mevcuttur.
  36. Bu küfre sapanlardan önce nice kuşakları yok ettik ki onlar, bunlardan daha güçlü, daha çetin, vurup kırıcı, tutup yıkıcı idiler. Şehirlerde delikler, sığınaklar meydana getirmişlerdi. Var mı bir kaçıp kurtulacak yer?
  37. Şüphesiz ki bunda kalbi olana veya hazır bulunduğu halde kulak verip dinleyene hatırlatma ve öğüt vardır.
  38. And olsun ki gökleri, yeri ve ikisi arasındaki şeyleri altı gün (devir)de yarattık. Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı.
  39. O halde onların (o inkarcı sapıkların) dediklerine karşı sabırlı ol ve Güneş doğmadan ve batmadan önce Rabbini hamd ile tesbîh et.
  40. Gecenin bir bölümünde ve secdelerin ardından O´nu tesbîh et.
  41. Çağrıcının yakın bir yerden çağıracağı güne kulak ver.
  42. O gün, o haykırışı hakkıyle işitirler. İşte o gün (kabirlerden) çıkış günüdür
  43. Şüphesiz ki biz, evet biz diriltiriz, öldürürüz ve dönüş ancak bizedir.
  44. O gün ki, yer onlardan yarılıp ayrılır da (onlar da dirilip çıkarlar ve) sür´atle koşarlar. İşte bize göre çok kolay bir toplanmayı sağlamadır bu..
  45. Biz, onların neler söylediklerini biliriz. Sen, onlar üzerinde zorbalık yapan değilsin. Tehdîdimden korkanlara Kur´ân ile öğüt ver.
Yazar: Diyanet - Diyanet 1
  1. (1-2) Kâf. Şerefli Kur’ân’a andolsun ki kâfirler, aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: “Bu tuhaf bir şeydir!”
  2. (1-2) Kâf. Şerefli Kur’ân’a andolsun ki kâfirler, aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: “Bu tuhaf bir şeydir!”
  3. “Öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (dirilecekmişiz)? Bu, akla uzak (imkânsız) bir dönüştür!”
  4. Şüphesiz biz, toprağın; onlardan neleri eksilttiğini bilmekteyiz. Yanımızda (o bilgileri) koruyan bir kitap vardır.
  5. Hatta gerçek kendilerine gelince onu yalanladılar. Artık onlar kararsız bir hâldedirler.
  6. Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl bina ettik, nasıl donattık! Onda hiçbir düzensizlik ve eksiklik yoktur.
  7. Yeryüzünü de yaydık ve orada sabit dağlar yerleştirdik. Orada her türden iç açıcı çift bitkiler bitirdik.
  8. Bütün bunlar, içtenlikle Allah’a yönelen her kulun gönül gözünü açmak ve ona öğüt ve ibret vermek içindir.
  9. (9-11) Gökten de bereketli bir su indirip onunla kullar için rızık olarak bahçeler ve biçilecek taneler (ekinler), birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik ve böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (dirilip kabirlerden) çıkış da böyledir.
  10. (9-11) Gökten de bereketli bir su indirip onunla kullar için rızık olarak bahçeler ve biçilecek taneler (ekinler), birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik ve böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (dirilip kabirlerden) çıkış da böyledir.
  11. (9-11) Gökten de bereketli bir su indirip onunla kullar için rızık olarak bahçeler ve biçilecek taneler (ekinler), birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik ve böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (dirilip kabirlerden) çıkış da böyledir.
  12. (12-14) Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı ve Semûd kavmi, Âd ve Firavun, Lût’un kardeşleri, Eykeliler, Tübba’ın kavmi de yalanlamıştı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti.
  13. (12-14) Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı ve Semûd kavmi, Âd ve Firavun, Lût’un kardeşleri, Eykeliler, Tübba’ın kavmi de yalanlamıştı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti.
  14. (12-14) Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı ve Semûd kavmi, Âd ve Firavun, Lût’un kardeşleri, Eykeliler, Tübba’ın kavmi de yalanlamıştı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti.
  15. İlk yaratmada âcizlik mi gösterdik ki (yeniden yaratamayalım)? Doğrusu onlar, yeniden yaratılış konusunda şüphe içindedirler.
  16. Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.
  17. Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir.
  18. İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.
  19. Ölüm sarhoşluğu bir hakikat olarak insana gelir de ona, “İşte bu, senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir” denir.
  20. (İnsanlar öldükten sonra tekrar dirilmeleri için) Sûr’a üfürülecek. İşte bu, tehdidin gerçekleşeceği gündür.
  21. Herkes beraberinde bir sevk edici, bir de şahitlik edici (melek) ile gelir.
  22. (Ona) “Andolsun ki sen bundan gaflette idin. Şimdi gaflet perdeni açtık; artık bugün gözün keskindir” (denir.)
  23. Beraberindeki (melek) şöyle der: “İşte bu yanımdaki hazır.”
  24. (24-25) (Allah, şöyle der:) “Atın cehenneme, (hakka karşı) inatçı, hayrı hep engelleyen, haddi aşan şüpheci her kâfiri!”
  25. (24-25) (Allah, şöyle der:) “Atın cehenneme, (hakka karşı) inatçı, hayrı hep engelleyen, haddi aşan şüpheci her kâfiri!”
  26. “Allah ile beraber, başka bir ilâh edinen o kimseyi atın şiddetli azabın içine!”
  27. Arkadaşı (olan şeytan) der ki: “Ey Rabbimiz! Onu ben azdırmadım, fakat kendisi derin bir sapıklık içinde idi.”
  28. Allah, şöyle der: “Benim huzurumda çekişmeyin. Çünkü ben bu (konudaki) uyarıyı size önceden yaptım.”
  29. “Benim katımda söz değiştirilmez ve ben kullara zulmedici değilim.”
  30. O gün Cehenneme, “Doldun mu?” deriz. O da, “daha var mı?” der.
  31. Cennet, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara uzak olmayacak şekilde yaklaştırılacak.
  32. (32-33) (Onlara şöyle denir:) “İşte bu, size (dünyada) vaad edilmekte olan şeydir. O, her tövbe eden, O’nun emrini gözeten için, görmediği hâlde sırf saygıdan dolayı Rahmân’dan korkan ve O’na yönelmiş bir kalp ile gelen kimseler içindir.”
  33. (32-33) (Onlara şöyle denir:) “İşte bu, size (dünyada) vaad edilmekte olan şeydir. O, her tövbe eden, O’nun emrini gözeten için, görmediği hâlde sırf saygıdan dolayı Rahmân’dan korkan ve O’na yönelmiş bir kalp ile gelen kimseler içindir.”
  34. “Oraya esenlikle girin. İşte bu, ebedîlik günüdür.”
  35. Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızda daha fazlası da vardır.
  36. Biz onlardan önce, kendilerinden daha zorlu nice nesilleri helâk ettik de ülke ülke dolaşıp kaçacak delik aradılar. Kaçacak bir yer mi var?
  37. Şüphesiz bunda, aklı olan yahut hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır.
  38. Andolsun, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde (altı evrede) yarattık. Bize bir yorgunluk da dokunmadı.
  39. O hâlde onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini hamd ederek tespih et.
  40. Gecenin bir kısmında ve secdelerin ardından da O’nu tespih et.
  41. (Ey Muhammed!) Çağırıcının yakın bir yerden sesleneceği gün, (o sese) kulak ver.
  42. O gün insanlar hakka çağıran o korkunç sesi işiteceklerdir. İşte bu, (kabirlerden) çıkış günüdür.
  43. Şüphesiz biz diriltir ve öldürürüz. Dönüş de ancak bizedir.
  44. O gün yer, onların üzerinden süratle yarılıp açılır. Bu, (hesap için) bir toplamadır, bize göre kolaydır.
  45. Biz onların ne dediklerini çok iyi biliyoruz. Sen, onlara karşı bir zorba değilsin. O hâlde sen, benim uyarımdan korkan kimselere Kur’an ile öğüt ver.
Yazar: Diyanet - Diyanet 2
  1. Kaf. Şerefli Kur´an´a andolsun.
  2. Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da, kâfirler şöyle dediler: «Bu şaşılacak bir şeydir.»
  3. «Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (dirileceğiz)? Bu, akla uzak bir dönüştür.»
  4. Biz, toprağın onlardan neleri eksilttiğini kesinlikle bilmekteyiz. Yanımızda o bilgileri koruyan bir kitap vardır.
  5. Bilakis onlar, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.
  6. Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız! Onda hiçbir çatlak da yok.
  7. Yeryüzünü de döşedik ve ona sabit dağlar koyduk. Orada gönül açan her türden (bitkiler) yetiştirdik.
  8. Allah´a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ibret vermek için (bütün bunları yaptık).
  9. Gökten bereketli bir su indirdik, onunla bahçeler ve biçilecek daneler bitirdik.
  10. (10-11) Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik. Ve o su ile ölü toprağa can verdik. İşte hayata yeniden çıkış da böyledir.
  11. (10-11) Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik. Ve o su ile ölü toprağa can verdik. İşte hayata yeniden çıkış da böyledir.
  12. Onlardan önce Nuh kavmi, Res halkı ve Semûd da yalanlamıştı.
  13. Âd ve Firavun ile Lût´un kardeşleri de (yalanladılar).
  14. Eyke halkı ve Tübba´ kavmi de. Bütün bunlar peygamberleri yalanladılar da tehdidim gerçekleşti!
  15. İlk yaratmada âcizlik mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler.
  16. Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.
  17. İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar.
  18. İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.
  19. Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de: İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir, denir.
  20. Sûr´a üfürülür; işte bu, geleceği vâdedilen gündür.
  21. Herkes, yanında bir sürücü ve bir de şahitle beraber gelir.
  22. Andolsun sen bundan gaflette idin; derhal biz senin perdeni kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir (denir).
  23. (23-26) Yanındaki arkadaşı: İşte yanımdaki hazır, der. (İki meleğe şu emir verilir:) Haydi ikiniz her inatçı kâfiri, hayra bütün gücüyle engel olanı, azgın şüpheciyi cehenneme atın; Allah ile beraber başka ilâh edineni, şiddetli azaba birlikte atın!
  24. (23-26) Yanındaki arkadaşı: İşte yanımdaki hazır, der. (İki meleğe şu emir verilir:) Haydi ikiniz her inatçı kâfiri, hayra bütün gücüyle engel olanı, azgın şüpheciyi cehenneme atın; Allah ile beraber başka ilâh edineni, şiddetli azaba birlikte atın!
  25. (23-26) Yanındaki arkadaşı: İşte yanımdaki hazır, der. (İki meleğe şu emir verilir:) Haydi ikiniz her inatçı kâfiri, hayra bütün gücüyle engel olanı, azgın şüpheciyi cehenneme atın; Allah ile beraber başka ilâh edineni, şiddetli azaba birlikte atın!
  26. (23-26) Yanındaki arkadaşı: İşte yanımdaki hazır, der. (İki meleğe şu emir verilir:) Haydi ikiniz her inatçı kâfiri, hayra bütün gücüyle engel olanı, azgın şüpheciyi cehenneme atın; Allah ile beraber başka ilâh edineni, şiddetli azaba birlikte atın!
  27. Müşrikin arkadaşı (şeytan) der ki: Rabbimiz! Ben onu azdırmadım. Fakat kendisi derin bir sapıklık içindeydi.
  28. O esnada (Allah) buyurur: Huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce uyarı göndermiştim!
  29. Benim huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullara asla zulmedici değilim.
  30. O gün cehenneme «Doldun mu?» deriz. O da «Daha var mı?» der.
  31. Cennet de takvâ sahiplerine yaklaştırılır; (onlardan) uzakta olmayacaktır.
  32. (32-33) İşte size vâdedilen cennet! Ki o, Allah´a yönelen, emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahmân´dan korkan ve Allah´a yönelmiş bir kalp ile gelen kimselere mahsustur.
  33. (32-33) İşte size vâdedilen cennet! Ki o, Allah´a yönelen, emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahmân´dan korkan ve Allah´a yönelmiş bir kalp ile gelen kimselere mahsustur.
  34. Oraya selâmetle girin. İşte bu, ebedî yaşamanın başladığı gündür
  35. Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızda dahası da vardır.
  36. Biz, onlardan önce kendilerinden daha güçlü olan, diyar diyar dolaşan nice nesilleri helâk etmişizdir. Kurtuluş var mı?
  37. Şüphesiz ki bunda aklı olan veya hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır.
  38. Andolsun biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk çökmedi.
  39. (Resûlüm!) Onların dediklerine sabret. Güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini hamd ile tesbih et.
  40. Gecenin bir bölümünde ve secdelerin ardından da O´nu tesbih et.
  41. Seslenenin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver.
  42. O gün insanlar bu sesi gerçekten işiteceklerdir. İşte bu, çıkış günüdür.
  43. Şüphesiz biz diriltir ve öldürürüz. Dönüş de ancak bizedir.
  44. O gün yer yarılır, onların üzerinden süratle yarılıp açılır. Bu, bize göre kolay olan bir haşirdir.
  45. Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur´an´la öğüt ver.
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Kaf. Şanlı Kur´an´a andolsun!
  2. Doğrusu kendilerine içlerinden korkutucu bir peygamber geldiğine şaştılar da kafirler dediler ki: «Bu şaşılacak şey!
  3. Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit ha?! Bu, çok uzak bir dönüş!»
  4. Ancak, Biz yerin onlardan neyi (yiyip) eksilteceğini biliriz ve yanımızda içinde herşeyi muhafaza eden bir kitap vardır.
  5. Doğrusu, gerçek kendilerine geldiği zaman yalanladılar da şimdi karmakarışık bir ıstırap içindeler.
  6. Artık üstlerindeki göğe bir baksalar ya, Biz onu nasıl bina etmişiz ve süslemişiz; hiçbir gediği yok.
  7. Yeryüzünü de (nasıl) uzatmışız, ona ağır baskılar oturtmuşuz ve seyrine doyulmaz her türden çiftler bitirmişiz.
  8. Hakka yüz tutan her kulun gözünü, gönlünü açmak ve ibret almasını sağlamak için.
  9. Bir de gökten mübarek bir su indirip de onunla bağlar, bahçeler ve biçilecek taneler bitirmekteyiz.
  10. Ve tormurcukları üstüste dizilmiş göğe doğru yükselen yüksek hurma ağaçları.
  11. Bunlar, kullara rızık olmak üzeredir. Onunla ölü bir bölgeyi de diriltmekteyiz, işte o dirilip çıkış da böyledir.
  12. Onlardan önce Nuh´un kavmi, Ress halkı ve Semud da yalanladı.
  13. Ad, Firavun ve Lut´un yurttaşları da.
  14. Eyke halkı ve Tubba´ kavmi de. Bunların hepsi gönderilen peygamberleri yalanladılar da hak oldu azabım.
  15. Ya Biz artık birinci yaratış ile yorulu mu verdik? Doğrusu, onlar yeni bir yaratılıştan şüphe içindelerdir.
  16. Andolsun ki, insanı Biz yarattık, nefsinin onu ne ile vesveselendirdiğini biliriz ve Biz ona habl-i verid´den (şah damarından) daha yakınız.
  17. İki zabıt memuru (melek), sağda ve solda oturmuş zabıt tutarlarken.
  18. Her ne söz söylerse, mutlaka yanında hazır bir gözcü vardır.
  19. Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldiğinde: «İşte o senin kaçıp durduğun!» diye.
  20. Ve Sur üfürüldüğünde ki, işte o tehdit günüdür.
  21. Herkes gelecektir, yanında bir sevk memuru ve bir şahit olduğu halde.
  22. Andolsun ki, sen bundan bir gaflet içindeydin, şimdi senden perdeni açtık. Artık bugün gözün keskindir.
  23. Yanındaki diyecektir ki: «İşte bu yanımdaki hazır!»
  24. «Atın atın cehenneme her inatçı nankörü!
  25. Hayra engel, haşarı, şüpheci kafiri!
  26. Ki, Allah´ın yanında başka ilah tanımıştır; haydi ikiniz atın onu şiddetli azap içine!» (der Allah).
  27. Arkadaşı: «Ey Rabbimiz onu ben azdırmadım, fakat kendisi derin bir sapıklık içindeydi!» der.
  28. Buyurur ki: «Huzurumda çekişmeyin! Ben, size önceden uyarı göndermiştim.
  29. Benim katımda söz değiştirilmez ve Ben kullara zulmedici değilim.»
  30. O gün ki, cehenneme: «Doldun mu?» diyeceğiz. O da: «Daha ziyade (fazla) var mı?» diyecek.
  31. Cennet de takva sahiplerine uzak olmayarak yaklaştırılmış olacak.
  32. İşte bu o size va´dolunan; her tevbekara, görevine riayet edene,
  33. görmediği halde Rahman´dan korkup O´na yönelen bir kalple gelen kimselere.
  34. Girin oraya selametle! Budur işte o sonsuzluk günü.
  35. Orada onlara ne dilerlerse vardır. Bizim katımızda ise fazlası vardır.
  36. Önlerinden nice nesilleri helat ettik ki, onlar bunlardan tutumca (kuvvetçe) daha çetindiler ve şehirlerde kaçacak delik aradılar. Var mı bir kaçacak yer?
  37. Şüphesiz ki, bu söylenende kalbi olan ve şuurla kulak tutan kimse için uyandıracak bir ihtar vardır.
  38. Andolsun ki Biz, o gökleri, yeri ve aralarındakileri altı günde yarattık. Bize bir yorgunluk da dokunmadı.
  39. O halde onların laflarına karşı sabret ve Rabbini güneş doğmadan önce ve batmadan önce hamd ile tesbih et!
  40. Geceleyin de onu tesbih et, secdelerin ardından da.
  41. Ve o seslenenin yakın bir yerden bağıracağı günü dinle!
  42. Hakka çağıran o sayhayı (haykırışı) işitecekleri gün, işte o kabirlerden çıkış günüdür.
  43. Şüphesiz ki, Biz Biziz! Hem diriltiriz, hem öldürürüz ve dönüş de Bizedir.
  44. Yerin kendilerinden çatlayıp yarılacağı ve süratle koşacakları o gün. Bu ancak Bize kolay gelen bir toplamadır.
  45. Biz onların ne söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen de onlara karşı bir zorba değilsin. Şimdi benim tehditlerimden korkacaklara bu Kur´an ile öğüt ver!
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali (Sadeleştirilmiş)
  1. Kâf. Şanlı ve şerefli Kur´an´a andolsun ki,
  2. Doğrusu kâfirler kendi içlerinden uyarıcı bir peygamber geldiğine şaşırdılar da dediler ki: «Bu şaşılacak bir şeydir!
  3. Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit mi (tekrar) dirileceğiz? Bu dönüş çok uzaktır.»
  4. Fakat biz toprağın onlardan neyi eksilttiğini elbette biliyoruz. Yanımızda herşeyi kaydedip muhafaza eden bir kitap vardır.
  5. Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman yalanladılar da şimdi karmakarışık bir ıztırap içindeler.
  6. Artık üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve süslemişiz, onun hiçbir çatlağı yoktur.
  7. Yeri de nasıl uzatmış, üzerine sabit dağlar oturtmuşuz. Orada görünüşü güzel her çeşit bitkiden çiftler yetiştirdik.
  8. Bunlar, Allah´a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ona ibret vermek içindir.
  9. Bir de gökten bereketli bir su indirip de onunla bağlar, bahçeler ve biçilecek taneler bitirmekteyiz.
  10. Tomurcukları birbiri üzerine dizilmiş uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik.
  11. Bunları kullara rızık olması için (yetiştirmekteyiz). O su ile ölü bir toprağa can verdik, işte hayata çıkış da böyledir.
  12. Onlardan önce Nuh´un kavmi, Ress halkı ve Semûd da yalanlamıştı.
  13. Âd, Firavun, Lût´un kardeşleri de (yalanladılar).
  14. Eyke halkı ve Tübbâ kavmi de, bunların hepsi peygamberleri yalanladılar da (onlara) azabım hak oldu.
  15. Biz ilk yaratmada acizlik mi gösterdik? Doğrusu, onlar yeni bir yaratılıştan şüphe içindedirler.
  16. Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız.
  17. Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek zabıt tutarken,
  18. İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında (onu) gözetleyen, dediklerini zapteden bir melek hazır bulunmasın.
  19. Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldiğinde, «Ey insan! İşte bu senin öteden beri kaçtığın şeydir.» denir.
  20. Sur´a üfürülür, işte bu, tehdid(in gerçekleşme) günüdür.
  21. Her can, kendisiyle beraber bir sevk memuru ve bir şahid bulunduğu halde gelir.
  22. (Allah ona) «Andolsun sen bundan gaflet içinde idin. Şimdi senden gaflet perdesini kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir.» der.
  23. Beraberindeki melek «işte yanımdaki hazır» der.
  24. (Allah iki meleğe buyurur ki:) «Haydi ikiniz, atın cehenneme her inatçı nankörü!
  25. İyiliklere (sürekli) engel olan, saldırgan, şüpheciyi.
  26. O ki Allah´ın yanında başka ilâh edinmiştir. Haydi ikiniz birlikte onu şiddetli azaba atın.»
  27. Yanındaki arkadaşı (şeytan) der ki: «Rabbimiz! Ben onu azdırmadım. Fakat kendisi derin bir sapıklık içindeydi».
  28. Allah buyurur ki: «Huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce uyarıcı göndermiştim.»
  29. Benim huzurumda söz değiştirilmez. Ve ben kullara asla zulmedici değilim.
  30. Biz O gün cehenneme: «Doldun mu?» diyeceğiz. O da: «Daha fazla var mı?» diyecektir.
  31. Cennet de kötülükten sakınanlara yaklaştırılır. Zaten uzak değildir.
  32. (32-33) Onlara denir ki: «İşte size vaad edilen bu cennet, Allah´a yönelen, O´nun emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah´tan korkan ve O´na yönelen bir kalple gelenlere mahsustur.
  33. (32-33) Onlara denir ki: «İşte size vaad edilen bu cennet, Allah´a yönelen, O´nun emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah´tan korkan ve O´na yönelen bir kalple gelenlere mahsustur.
  34. Şimdi selam ve selametle oraya girin. İşte sonsuzluk günü budur.»
  35. Orada onlara ne isterlerse vardır. Katımızda daha fazlası da vardır.
  36. Ey Muhammed! Biz onlardan önce kendilerinden daha kuvvetli olan ve beldeleri delik deşik eden nice nesilleri helak ettik, hiç kurtuluş var mı?
  37. Şüphesiz ki bunda kalbi olan ve hazır bulunup kulak veren kimse için elbette bir öğüt vardır.
  38. Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı.
  39. Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güneşin doğuşundan önce (sabah namazını) ve batışından önce de (öğle ve ikindi namazlarını kılarak) Rabbini Hamd ile tesbih et.
  40. Geceleyin (akşam ve yatsı namazlarını kılarak), namazlardan sonra da (vitir ve nafile kılarak) O´nu tesbih et.
  41. Bir münadinin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver.
  42. O gün insanlar, o çağrıyı gerçek olarak duyarlar. İşte bugün, kabirlerden çıkış günüdür.
  43. Gerçekten biz hem yaşatırız, hem öldürürüz. Sonunda dönüş yalnız bizedir.
  44. O gün yer yarılır, insanlar kabirlerinden çabucak çıkarlar. İşte bu, sadece bize göre kolay bir toplanmadır.
  45. Biz onların söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onlara karşı zor kullanacak değilsin. O halde sen, benim tehdidimden korkanlara bu Kur´ân ile öğüt ver.
Yazar: Seyyid Kutub - Fizilal-il Kuran
  1. Kaf. Şerefli Kur´an´a andolsun!
  2. Kafirler aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da «Bu şaşılacak bir şeydir» dediler.
  3. Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı dirileceğiz? Bu uzak bir dönüştür.
  4. Biz toprağın onlardan neleri eksilttiğini kesinlikle bilmekteyiz. Yanımızda o bilgileri koruyan bir kitap vardır.
  5. Doğrusu onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.
  6. Üzerlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız? Onda hiçbir çatlak ta yoktur.
  7. Yeryüzünü de yaydık, ona sağlam dağlar yerleştirdik, onda her güzel çifti bitirdik.
  8. Bütün bunları, Allah´a yönelen her kulun, gönül gözünü açmak için ve ona ibret vermek için yaptık.
  9. Gökten bereketli su indirdik, onunla bahçeler ve biçilecek taneli ekinler bitirdik.
  10. Birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları yetiştirdik.
  11. Kullara rızık olması için. Ve o su ile ölü bir memlekete can verdik. İşte insanların yeniden dirilmesi de böyledir.
  12. Onlardan önce Nuh kavmi, Res halkı ve Semud kavmi de yalanlamıştı.
  13. Ad, Firavun ve Lut´un kardeşleri de.
  14. Eyke halkı ve Tubba´ kavmi de. Bütün bunların hepsi peygamberleri yalanladılar da üzerlerine tehdidim hak oldu.
  15. İlk yaratma ile yorulup aciz mi kaldık ki yeniden yaratamayalım? Doğrusu onlar yeniden yaratılmaktan şüphe etmektedirler.
  16. Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz, çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.
  17. Çünkü onun sağında ve solunda oturan, her davranışı yakalayıp tesbit eden iki melek vardır.
  18. İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında gözetliyen, dediklerini zapteden bir melek hazır bulunmasın.
  19. Ölüm sarhoşluğu bir gün Hakk´ı getirir de «İşte ey insan bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir» denir.
  20. Sur´a üfürülür. İşte bu geleceği söz verilen gündür.
  21. Her can, yanında bir sürücü ve bir şahidle gelir.
  22. Ona: «Andolsun ki, sen, bundan gafilsin; işte senden gaflet perdesini kaldırdık, bugün artık görüşün keskindir» denir.
  23. Yanındaki arkadaşı: «İşte yanımdaki hazır» dedi.
  24. Allah: «Haydi ikiniz, atın cehenneme her inatçı nankörü.»
  25. Hayra engel olan, saldırgan şüpheciyi.
  26. O ki Allah ile beraber başka tanrılar edindi, bundan dolayı onu çetin bir azaba atın.
  27. Yanındaki arkadaşı dedi ki: «Rabb´imiz, ben onu azdırmadım, zaten o kendisi derin bir sapıklık içinde idi.»
  28. Allah: «Huzurumda çekişmeyin. Ben size daha önce uyarı göndermiştim.»
  29. Benim katımda söz değişmez; Ben kullara asla zulmetmem der.
  30. O gün cehenneme: «Doldun mu?» deriz. «Daha yok mu?» der.
  31. Cennet Allah´a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılır, zaten uzak değildir.
  32. İşte size vaadedilen budur. Daima tevbe ile Allah´a dönen, O´nun buyruklarını koruyan.
  33. Görmediği Rahman´dan korkan ve Allah´a yönelmiş bir kalble gelen sizlere, hepinize söz verilen yerdir.
  34. Oraya esenlikle girin; işte sonsuzluk günü budur denir.
  35. Orada istedikleri herşey vardır. Katımızda daha fazlası da vardır.
  36. Biz onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Gerçekte onlar bunlardan daha güçlü idiler. Buna rağmen ölümden kurtulmak için memlekette delikler aradılar. Kurtuluş var mı?
  37. Doğrusu bunda, kalbi olana veya şahid olarak kulak veren kimse için bir öğüt vardır.
  38. Andolsun Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.
  39. Ey Muhammed! Onların dediklerine sabret. Güneşin doğuş ile batışında önce Rabb´ini hamd ile tesbih et.
  40. Gecenin bir bölümünde ve secdelerin ardından O´nu tesbih et.
  41. Bir çağırıcının yakın bir yerde çağıracağı güne kulak ver.
  42. O gün çığlığı gerçekten duyarlar; işte o, kabirden çıkış günüdür.
  43. Doğrusu Biz diriltiriz, Biz öldürürüz, dönüş Bizedir.
  44. O gün yer onların üstünden yarılıp açılır. Ve onlar kabirlerinden çıkıp süratle koşarlar. İşte bu toplanmadır, bize göre kolaydır.
  45. Biz onların ne dediklerini biliyoruz. Sen onların üstünde bir zorlaştırıcı değilsin, sadece tehdidimden korkanlara Kur´an´la öğüt ver.
Yazar: Gültekin Onan - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Kaf. ´Şerefli üstün´ Kuran´a andolsun.
  2. Hayır, onlara kendilerinden bir uyarıcı gelmesine şaştılar da, o kafirler: "Bu şaşılacak bir şey" dediler.
  3. "Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (yeniden diriltilecek mişiz)? Bu uzak bir dönüş (iddiasıdır)."
  4. Doğrusu biz, yerin onlardan ne eksilttiğini bilmişizdir. Katımızda (bütün bunları) saklayıp koruyan bir kitap vardır.
  5. Hayır, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar, derin bir sarsıntı (emrin meriyc) içinde bulunuyorlar.
  6. Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onda hiçbir çatlak yok.
  7. Yeri de (nasıl) döşeyip yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda ´göz alıcı ve iç açıcı´ her çiftten (nice bitkiler) bitirdik.
  8. (Bunlar,) ´içten Tanrı´ya yönelen´ her kul için ´hikmetle bakan bir iç göz´ ve bir zikirdir.
  9. Ve gökten mübarek (bereket ve rahmet yüklü) su indirdik; böylece onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik.
  10. Ve birbiri üstüne dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları da.
  11. Kullara rızık olmak üzere. Ve onunla (o suyla) ölü bir şehri dirilttik. İşte (ölümden sonra) diriliş de böyledir.
  12. Onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semud (kavmi) de yalanladı.
  13. Ad, Firavun ve Lut´un kardeşleri,
  14. Eyke halkı ve Tubba kavmi de. Hepsi elçileri yalanladı; böylece benim tehdidim (onların üzerine) hak oldu.
  15. Ya, biz ilk yaratılışta güçsüz mü düştük? Hayır, onlar ´karmaşık bir kuşku´ içindedirler.
  16. Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.
  17. Onun sağında ve solunda oturan iki yazıcı kaydederlerken.
  18. O, söz olarak (herhangi bir şey) söylemeyiversin, mutlaka yanında hazır bir gözetleyici vardır.
  19. O, ölüm sarhoşluğu, bir gerçek olarak gelip de, (insana) "işte bu, senin yan çizip kaçmakta olduğun şeydir" (denildiği zaman da).
  20. Sura da üfürülmüştür. İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür.
  21. (Artık) Her bir nefis, yanında bir sürücü ve bir şahid ile gelmiştir.
  22. "Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin. İşte biz de senin üzerindeki örtüyü açıp kaldırdık. Artık bugün görüş gücün keskindir."
  23. Onun yakını olan (ve yanından ayrılmayan melek) dedi ki: "İşte bu, yanımda hazır durumda olan şey."
  24. Siz ikiniz (ey melekler), her inatçı kafiri atın cehennemin içine.
  25. Hayra engel olan, saldırgan şüpheciyi.
  26. Ki o Tanrı´yla beraber başka bir tanrı edinmişti. Artık ikiniz, onu en şiddetli olan azabın içine atın.
  27. Onun yakın dostu (saptırıcı) dedi ki: "Rabbimiz, ben onu kışkırtıp azdırmadım. Ancak kendisi (haktan) uzak bir sapıklık içindeydi."
  28. (Tanrı:) "Benim huzurumda çekişip durmayın. Ben size daha önce ´kesin bir uyarı´ göndermiştim."
  29. "Huzurumda söz değişikliğe uğratılmaz ve ben kullara zulmedici değilim."
  30. O gün cehenneme diyeceğiz: "Doldun mu?" O da: "Daha fazlası var mı?" diyecek.
  31. Cennet de, muttakiler için, uzakta değildir, (o gün) yakınlaştırılmıştır.
  32. Bu size vaadolunandır; (Tanrı´ya) yönelen/dönen (evvab), (İslam´ın hükümlerini) koruyan;
  33. Görmediği halde Rahmana karşı ´içi titreyerek korku duyan´ ve ´içten Tanrı´ya yönelmiş´ bir kalp ile gelen içindir.
  34. "Ona ´esenlik ve barış (selam)la´ girin. Bu, ebedilik günüdür."
  35. Orada diledikleri her şey onlarındır; katımızda daha fazlası da var.
  36. Biz bunlardan önce nice nesiller yıkıma uğrattık ki onlar, zorbaca yakalamak (yakıp yıkmak, baskı ve şiddetle yönetmek, sindirmek) bakımından kendilerinden daha üstündüler; şehirlerde (yerin üstünü altına getirip, sayısız kazı, inşaat ve araştırmalarla her yanı) delik deşik etmişlerdi. (Ama) kaçacak bir yer var mı?
  37. Hiç şüphesiz, bunda, kalbi olan ya da bir şahid olarak kulak veren kimse için elbette bir öğüt (zikir) vardır.
  38. Andolsun, biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.
  39. Öyleyse sen, onların dediklerine karşılık sabret ve rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile tesbih et.
  40. Gecenin bir bölümünde ve secdelerin arkasından da O´nu tesbih et.
  41. Çağırıcının, yakın bir yerden çağrıda bulunacağı güne kulak ver;
  42. O gün, o çığlığı bir gerçek (hak) olarak işitirler. İşte bu, (dirilip kabirlerden) çıkış günüdür.
  43. Gerçek şu ki, dirilten ve öldüren biziz, biz. Ve dönüş de bizedir.
  44. O gün yer, onlardan çatlayıp ayrılır da (onlar,) hızla koşarlar. İşte bu, bize göre oldukça kolay olan bir haşir (sizi bir arada toplama)dır.
  45. Biz onların neler söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; şu halde, benim kesin tehdidimden korkanlara Kuran ile öğüt ver.
Yazar: Hasan Basri Çantay - Kur'an Meali - Kur’an-ı Hakim Ve Meal-i Kerim
  1. Kaaf, o çok şerefli Kur´ana yemîn ederim ki (Mekke kâfirleri peygambere îman etmediler).
  2. Bil´akis o kâfirler, kendilerine içlerinden inzâr edici (bir peygamber) geldi diye, hayrete düşdüler de «Bu, dediler, şaşılacak bir şey».
  3. «Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit mi (tekrar hayâta dönecekmişiz)? Bu, (ihtimalden) uzak bir dönüşdür».
  4. Toprak, onlardan neleri (yeyib) eksiltdiğinizi biz muhakkak bilmişizdir. Nezdimizde de (her şey´i) hıfız (ve tesbît) eden bir kitab vardır.
  5. Hayır, onlar, kendilerine hak gelince (onu) tekzîb etdiler. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.
  6. Üstlerindeki göğe bakmadılar mı, onu nasıl bina etdik. Onu (yıldızlarla) nasıl donatdık. Onun hiçbir gediği de yok.
  7. Yere de (bakmadılar mı?) Onu (nasıl) döşedik. Ona (nasıl) sabit dağlar koyduk. Onda her sınırdan içe ferah verici (ne) çiftler bitirdik!
  8. (Biz, bütün bunları) tâatımıza dönen her kulun kalb gözünü açmak, (ona) ibret vermek için (yapdık).
  9. Gökden de bereketli su indirdik de onunla bağçeler, biçilecek taneler bitirdik.
  10. Ve domurcukları birbiri üstüne binmiş uzun boylu hurma ağaçları (yetişdirdik),
  11. ki (bunlar) kullarına rızık olmak için (yaratılmışlardır). Biz onunla ölü bir memlekete can verdik, işte (kabirden) çıkış da böyledir.
  12. Onlardan evvel Nuuh kavmi, Ress yârânı, Semud (kavmi) de tekzîb etdi (ler).
  13. Aad, Fir´avn ile Lûtun ihvaanı,
  14. Eyke yârânı ve Tübba´ kavmi dahi (tekzîb etdiler. Evet, bunların) her biri (gönderilen) peygamberleri tekzîb etdiler de benim tehdidim (onlara) hak oldu.
  15. Ya biz ilk yaratışda aciz mi gösterdik (ki tekrar diriltmekten âciz olalım)? Hayır, onlar bu yeni yaratışdan şüphe içindedirler.
  16. Andolsun, insanı biz yaratdık. Nefsinin ona ne vesveseler vermekde olduğunu da biliriz. (Çünkü) biz ona şah damarından daha yakınız.
  17. Hatırla ki (insanın) hem sağında, hem solunda oturan, onun amellerini tesbît etmekde olan iki de (melek) vardır.
  18. O, bir söz atmaya dursun, mutlak yanında haazır bir gözcü vardır.
  19. (Bir gün bakarsın ki) ölüm baygınlığı, gerçek olarak gelmiş. «İşte bu, senin kaçıb durduğun şey» (denilmiş) dir.
  20. Suur´a da üfürülmüşdür. İşte bu, tehdîdin (tehakkuk etmiş) günüdür.
  21. (O gün) herkes, beraberinde sürücü ve şâhid (iki melek) bulunduğu halde, (mahşere) gelmişdir.
  22. Andolsun ki sen (dünyâda) bundan gafletde idin. İşte senden perdeni kaldırıb açdık. Bugün gözün (ne kadar) keskindir!
  23. Onun yoldaşı olan (melek) dedi (der) ki: «İşte yanımda (yazılı) olan şey karşındadır».
  24. (24-25) (Ey iki melek, hakka karşı) alabildiğine inâdeden, hayra bütün hızıyle engel olan, zaalim, şübheci her nankörü atın cehenneme!
  25. (24-25) (Ey iki melek, hakka karşı) alabildiğine inâdeden, hayra bütün hızıyle engel olan, zaalim, şübheci her nankörü atın cehenneme!
  26. Ki o, Allah ile beraber diğer bir Tanrı daha edinendir. Haydi ikiniz birden onu en çetin azabın içine atın.
  27. Arkadaşı (olan şeytan) «Ey Rabbimiz, onu ben azdırmadım. Fakat o, (zâten hakdan) uzak bir sapıklık içinde idi» dedi (ler),
  28. (Allah) buyurdu (buyurur): «Benim huzuurumda çekişmeyin. Ben size önceden tehdîd göndermişdim».
  29. «Benim yanımda söz değişdirilmez. Ben kullara zulümkâr da değilim».
  30. O gün cehenneme «Doldun mu?» diyeceğiz. O da «Daha var mı?» diyecek!
  31. Cennet, takva saahiblerine, uzak olmayarak, yaklaşdırılmışdır.
  32. İşte size va´d olunan; (gördüğünüz şu) cennetdir ki (o, Allahın tâatına) dönen, Onun (hudûd ve ahkâmına) riâyet eden,
  33. Çok esirgeyici Allaha (bütün samîmiyyetiyle) gıyabî saygı gösteren, Hakkın tâatına yönelmiş bir kalb ile gelen kimselere haasdır.
  34. Selâmetle girin oraya, işte bu, ebedîlik günüdür.
  35. Orada onlar ne dilerlerse var. Nezdimizde daha fazlası var.
  36. Biz, bunlardan evvel nice nesilleri helak etdik ki onlar kuvvetçe kendilerinden daha (üstün ve) çetin idiler, (Öyle ki ölümden kurtulmak için) memleketlerde delikler aramışlardı. (Fakat) firara bir (çâre) var mıydı?
  37. Şübhesiz ki bunda aklı olan, yahud, kendisi huzuur (-ı kalb) içinde olarak, kulak veren kimseler için elbette bir öğüd (ve haatıra) vardır.
  38. Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunan şeyleri altı günde yaratmışızdır. Bize hiçbir yorgunluk da dokunmamışdır.
  39. (Habîbim) ne derlerse sen (şimdilik) sabret. Rabbini, güneşin doğuşundan evvel ve batışından önce, hamd ile tesbîh (ve tenbîh) et.
  40. Gecenin bir cüz´ünde ve secdelerin arkalarında da onu tesbîh et.
  41. Nida edenin yakın bir yerden ünleyeceği güne kulak ver.
  42. O gün (bütün halk) o hak sayhayı işideceklerdir. İşte bu (kabirden) çıkış günüdür.
  43. Öldürecek de, diriltecek de şübhesiz ki biziz, biz. Dönüş de ancak bizedir.
  44. O gün hepsi sür´atle çıkmak üzere arz kendilerinden ayrılır. İşte bu, bize göre kolay olan bir haşirdir.
  45. Biz onların neler demekde olduklarını çok iyi bileniz. Onların üstünde bir zorba değilsin sen. Onun için benim tehdidimden korkacaklara (sâdece) Kur´an ile öğüt ver.
Yazar: İbni Kesir - Büyük Kuran Tefsiri
  1. Kaf. O şerefli Kur´an´a andolsun ki;
  2. Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da o kafirler: Bu, şaşılacak bir şey, dediler.
  3. Öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı? Bu, uzak bir dönüştür.
  4. Doğrusu Biz; toprağın onlardan neleri eksilttiğini biliyoruz. Katımızda da her şeyi saklayan bir kitab vardır.
  5. Hayır, onlar; hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi de şaşırmış bir haldedirler.
  6. Üstlerindeki göğe hiç bakmazlar mı? Onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız? Onda hiç bir çatlak da yoktur.
  7. Yeryüzünü de döşedik ve ona sabit dağlar koyduk. Orada her türden güzel çiftler yetiştirdik.
  8. Allah´a yönelen her kula öğüt ve ibret olsun diye.
  9. Gökten bereketli bir su indirdik de onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik.
  10. Ve birbiri üstüne dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları.
  11. Kullara rızık olması için. Ve onunla ölü bir beldeye can verdik. İşte çıkış da böyledir.
  12. Onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semud da tekzib etmişti.
  13. Ad, Firavun kavmi ve Lut´un kardeşleri de.
  14. Eyke´liler ve Tübba kavmi de. Bunların her biri peygamberlerini yalanlamışlardı da tehdidim üzerlerine hak olmuştu.
  15. Ya Biz ilk yaratışta güçsüz mü düştük? Hayır, onlar yeni bir yaratılıştan şüphe içindedirler.
  16. Andolsun ki; insanı, Biz yarattık ve nefsinin kendisine ne fısıldadığını da biliriz. Biz, ona şah damarından daha yakınız.
  17. Sağında ve solunda onunla beraber oturup amellerini tesbit eden iki de tesbit edici vardır.
  18. O, bir söz atmaya dursun; mutlaka yanında hazır bir gözcü vardır.
  19. Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldi. İşte bu; senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir.
  20. Sur´a üfürülmüştür. İşte bu; geleceği vaadedilen gündür.
  21. Her nefis, yanında bir sürücü ve şahidle gelir.
  22. Andolsun ki; sen, bundan gaflette idin. İşte senin perdeni kaldırdık. Bugün artık görüşün keskindir.
  23. Ona yakın olan dedi ki: İşte yanımda hazır olan şey.
  24. Siz ikiniz, atın cehenneme; her inatçı kafiri;
  25. Hayra bütün hızıyla engel olan azgın şüpheciyi.
  26. Ki o; Allah´tan başka bir ilah edinmiştir. Haydi siz ikiniz, onu en şiddetli azabın içine atın.
  27. Onun yakın dostu dedi ki: Rabbımız; onu ben azdırmadım, fakat kendisi derin bir sapıklıktaydı.
  28. Buyurdu ki: Benim katımda çekişmeyin. Size önceden tehdid göndermiştim.
  29. Benim katımda söz değiştirilmez. Ve Ben, kullara asla zulmedici değilim.
  30. O gün cehenneme: Doldun mu? deriz. O da: Daha var mı? der.
  31. Cennet de takva sahiplerine yaklaştırılır. Zaten uzakta değildir.
  32. İşte size vaadolunan budur. Ki o; daima Allah´a yönelen ve buyruklarına riayet eden,
  33. Görmediği halde Rahman´dan korkan ve Allah´a yönelik bir kalb ile gelenlere.
  34. Selemetle girin oraya. İşte bu, ebediyet günüdür.
  35. Orada diledikleri onlarındır. Katımızda daha fazlası da var.
  36. Biz; onlardan önce, kendilerinden daha kuvvetli olan ve diyar diyar dolaşan nice nesilleri yok etmişizdir. Kurtuluş var mı?
  37. Muhakkak ki bunda; kalbi olan veya hazır bulunup da kulak veren kimseler için elbette bir öğüt vardır.
  38. Andolsun ki; Biz, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yarattık. Ve Bize hiç bir yorgunluk da dokunmadı.
  39. Ne derlerse sabret sen. Güneşin doğuşundan evvel ve batışından önce Rabbını hamd ile tesbih et.
  40. Gecenin bir bölümünde ve secdelerinin ardından da O´nu tesbih et.
  41. Bir münadinin yakın bir yerden çağıracağı güne, kulak ver.
  42. O gün; bu sayhayı gerçekten işiteceklerdir. İşte bu, çıkış günüdür.
  43. Muhakkak ki öldürecek de, diriltecek de Biziz Biz. Ve dönüş de ancak Bizedir.
  44. O gün; yer yarılır, onlar çabucak çıkarlar. İşte bu, Bize göre kolay olan bir haşirdir.
  45. Biz; onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen, onların üstünde bir zorba değilsin. Tehdidimden korkacaklara Kur´an´la öğüt ver.
Yazar: İskender Ali Mihr - Kur'ân-ı Kerim Lafz-ı ve Ruhu Tefsiri
  1. Kâf. Mecîd (şerefli) Kur´ân´a andolsun.
  2. Hayır, kendilerinden bir nezirin onlara gelmesine şaşırdılar. Bunun üzerine kâfirler: “Bu şaşılacak bir şey.” dediler.
  3. “Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (yeniden diriltileceğiz)?” İşte bu, uzak (gerçekleşmesi mümkün olmayan) bir dönüştür.
  4. Arzın (toprağın) onlardan neleri eksilteceğini biz biliyorduk. Ve katımızda (illiyyine ve siccîne yerleştirilen bütün zamanlardaki bütün olayları) muhafaza eden bir kitap vardır.
  5. Hayır (öyle değil), onlar kendilerine hak gelince onu yalanladılar. Bu durumda onlar, karışık bir emr (problem) içindeler.
  6. Öyleyse üzerlerindeki semayı nasıl bina ettiğimize ve onu nasıl süslediğimize bakmıyorlar mı? Ve onun hiçbir çatlağı yoktur.
  7. Ve arz; onu döşedik, yaydık ve oraya sağlam dağlar attık (yerleştirdik). Ve orada her çeşit bitkiden güzel çiftler yetiştirdik.
  8. Münib olan (Allah´a yönelen: Allah´a ulaşmayı dileyen) bütün kullarına basiret olsun (onların kalp gözleri açılsın) ve (çok) zikretsinler (daimî zikre ulaşsınlar) diye.
  9. Ve gökten mübarek (bereketli) su (yağmur) indirdik. Böylece onunla bahçeler ve hasat edilen hububat yetiştirdik.
  10. Ve üst üste kümelenmiş tomurcukları olan uzun hurma ağaçları (yetiştirdik).
  11. Kullar için rızık olsun diye. Ve onunla ölü beldeye hayat verdik. (Ölümden sonra topraktan) Çıkış (diriliş), işte bunun gibidir.
  12. Onlardan evvel Hz. Nuh´un kavmi, Ress´in halkı ve Semûd halkı da (resûllerini) yalanladı.
  13. Ve Ad (kavmi), Firavun ve Lut (A.S)´ın kardeşleri de.
  14. Ve Eyke halkı ve Tubb kavmi, hepsi resûllerini yalanladı. Böylece vaadim (cezam) hak oldu (Allah´ın vaadi yerine geldi).
  15. Yoksa Biz, ilk yaratışta aciz miydik? Hayır (öyle değil), onlar (ölümden sonra) yeniden yaratılıştan şüphe içindeler.
  16. Ve andolsun ki insanı Biz yarattık. Ve nefsinin ona ne vesveseler vereceğini biliriz. Ve Biz, ona şah damarından daha yakınız.
  17. O zaman, sağda ve solda oturan iki telâkki edici (tesbit edici melek), (amelleri) tespit ederler.
  18. Bir söz söylenmez ki, onun yanında hazır gözetleyiciler (tarafından tespit edilmiş) olmasın.
  19. Ve ölüm sarhoşluğu hak ile geldi. İşte senin ondan kaçtığın şey budur.
  20. Ve sur´a üflendi. İşte bu vaîd (ikaz) günüdür.
  21. Ve bütün nefsler beraberinde bir saik (hayat filmini çeken) ve bir şahit ile gelir.
  22. (Allahû Teâla buyurur): “Andolsun ki sen bundan gaflet içindeydin. İşte senden perdeni kaldırdık. Artık bugün senin görüşün keskindir.”
  23. Ve onun yakınında olan (melek): “İşte bu (hayat filmi), benim yanımda hazır olan şeydir.” der.
  24. “Bütün inatçı kâfirleri cehenneme atın!”
  25. “Hayra mani olan, haddi aşan, şüphe eden …”
  26. “O, Allah ile beraber başka ilâh edindi. Öyleyse ikiniz onu şiddetli azabın içine atın!”
  27. Onun yakını: “Rabbimiz onu ben azdırmadım, fakat o uzak bir dalalet içindeydi.” der.
  28. (Allahû Teâla): “Huzurumda kavga etmeyin. Size daha önce vaadimi (cezamı) bildirmiştim.” der.
  29. “Katımda söz değiştirilmez. Ve Ben, kullarıma zulmedici değilim.”
  30. O gün cehenneme: “Doldun mu?” deriz. Ve o: “Daha fazlası var mı?” der.
  31. Ve cennet, takva sahipleri için uzak olmayarak yaklaştırıldı.
  32. İşte size vaadolunan şey budur (cennettir). Bütün evvab (ruhu Allah´a ulaşarak sığınmış), ve hafîz olanlar (başlarının üzerine devrin imamının ruhu ulaşmış olanlar) için.
  33. Gaybda Rahmân´a huşu duyanlar ve münib (Allah´a ulaşmayı dileyen) bir kalple (Allah´ın huzuruna) gelenler (için).
  34. Oraya selâmla (selametle) girin. İşte bu ebediyyet (sonsuzluk) günüdür.
  35. Onlar için orada diledikleri herşey vardır. Ve katımızda daha fazlası vardır.
  36. Ve onlardan önce, yakıp yıkmak ve şiddet bakımından, onlardan daha kuvvetli nice nesilleri helâk ettik. Oysaki beldelerde (helâk olmaktan kurtulmak için) gezip dolaştılar, yer araştırdılar. Kaçıp kurtulacak bir yer var mı ki ?
  37. Muhakkak ki bunda kalpleri olan ve ilka edilenleri işitebilen ve (kalp gözleri ile Allah´a) şahit olan kişiler için mutlaka ibret vardır.
  38. Ve andolsun ki, gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yarattık. Ve Bize (hiç)bir yorgunluk dokunmadı.
  39. Öyleyse (artık) onların söyledikleri şeylere sabret. Ve Rabbini, güneşin doğuşundan evvel ve batışından evvel, hamd ile tesbih et (zikret).
  40. Ve artık gecenin bir kısmında ve secdelerin arkasından O´nu tesbih et.
  41. Ve münadinin yakın bir yerden seslendiği gün ona kulak ver.
  42. O gün hak olan sayhayı işitirler. İşte bu (ölümden sonra topraktan), çıkış günüdür.
  43. Muhakkak ki Biz; Biz diriltiriz ve Biz öldürürüz. Ve dönüş Bize´dir.
  44. O gün arz (toprak) yarılıp onlardan hızla ayrılır (onlar topraktan çıkarak yükselirler). İşte bu haşr (topraktan çıkararak insanları Mahşer Meydanı´nda toplamak), Bizim için kolaydır.
  45. Onların ne söylediklerini, en iyi Biz biliriz. Ve sen onların üzerine, cabbar (zorlayıcı) değilsin. Öyleyse Benim vaadimden (vaadettiğim cezadan, azaptan) korkanları Kur´ân ile ikaz et.
Yazar: Muhammed Esed - Kur'an Mesajı Meal-Tefsir
  1. Kaf. Düşün bu yüce ve özlü Kuran´ı!
  2. Onlar içlerinden bir uyarıcının kendilerine gelmesine şaştılar; ve bu hakikat inkarcıları: "Ne tuhaf bir şey bu!" diyorlar,
  3. "Neden (ve nasıl olur da) biz öldükten ve toz toprak haline geldikten sonra (yeniden diriliriz)? Bu, gerçekleşmesi mümkün ve muhtemel olmayan bir dönüştür!"
  4. Biz toprağın onların bedenlerini nasıl çürütüp yok ettiğini iyi biliriz, çünkü katımızda şaşmaz bir sicil vardır.
  5. Buna rağmen onlar, (yeniden dirilmeyi inkar edenler,) ne zaman kendilerine tebliğ edildiyse hakikati yalanladılar; ve şimdi bir şaşkınlık içindeler.
  6. Onlar tepelerindeki gökyüzüne hiç bakmıyorlar mı? Onu nasıl inşa ettik, güzelleştirdik ve nasıl bütün kusurlardan, eksikliklerden arındırdık?
  7. Ve yeryüzü ki; Biz onu genişletip yaydık, üzerine sağlam dağlar yerleştirdik ve üstünde her cins güzel bitki yeşerttik,
  8. isteyerek Allah´a yönelen her insana bir basiret ve uyarı vesilesi olarak.
  9. Biz gökten bereketli bir su indiririz ve onunla bahçelerin yeşerip büyümesini sağlarız; ve ekin tarlalarının,
  10. ve salkım salkım meyveleriyle uzun hurma ağaçlarının,
  11. insanlara tahsis edilmiş rızk olarak; ve bun(lar)la ölü toprağa hayat veririz; işte (insanın) ölümden (sonra) yeniden vücuda gelmesi de böyle (olacak)tır.
  12. Bu (şimdi yeniden dirilmeyi inkar ede)nlerden önce Nuh´un kavmi de bu hakikati yalanladı ve Ress ve Semud halkı da,
  13. ´Ad, Firavun ve Lut´un kardeşleri,
  14. ve (Medyen´in) yemyeşil vadilerinin sakinleri ve Tubbe´ halkı. Onların hepsi elçileri yalanladılar; ve bunun üzerine (onları) uyardığım şey başlarına geldi.
  15. O halde, Biz(im) yoktan var etme ile yorgun düş(tüğümüz nasıl düşün)ülebilir? Hayır, ama bazı insanlar yeni bir yaratma(nın mümkün olduğun)dan (hala) şüphe duymaktalar!
  16. Gerçek şu ki, insanı yaratan Biziz ve onun iç benliğinin ona ne fısıldadığını Biz biliriz çünkü Biz ona şah damarından daha yakınız.
  17. (Ve böylece,) ne zaman (tabiatında mevcut) iki eğilim, sağdan soldan çatışarak karşı karşıya gelseler,
  18. insanın söylediği her şeyde yanıbaşında mutlaka bir gözetleyici bulunur.
  19. Ve (sonra,) ölüm kabusu, kendisiyle beraber (asıl) gerçeği de ortaya koyacaktır -işte bu, (ey insan,) senin her zaman kaçtığın şeydir!-
  20. ve (yeniden diriliş) suru, (sonunda) üflenecektir. İşte o, bir uyarının gerçek olacağı Gün´dür.
  21. Her insan, (kendi geçmiş) iç dürtüleri ve vicdanı ile ortaya çıkacak,
  22. (ve ona,) "Sen," (denilecek,) "bu (Hesap Günü)nü umursamıyordun, ama şimdi Biz senin (gözündeki) perdeni kaldırdık, bakışın bugün artık daha keskindir!"
  23. Ve onun (kişiliğinin) bir parçası: "Her zaman benimle olan işte budur!" diyecek.
  24. (Bunun üzerine Allah:) "Atın, atın cehenneme bütün (bu tür) inatçı hakikat düşmanlarını!" diye emredecek,
  25. "Bu (her) hayra engel olanları, günahkar saldırganları (ve insanlar arasında) güvensizlik ve şüphe yayanları,
  26. Allah´ın yanısıra başka ilahlar edinenleri. O halde atın bunları şiddetli azabın içine!"
  27. İnsanın öteki kişiliği: "Ya Rabbi!" diyecek, "Onun aklını, bilincini kötülüğe bulaştıran ben değilim; (hayır,) ama o (kendi yüzünden) sapıklığa düştü!"
  28. (Ve) Allah: "Benim önümde çekişmeyin (ey günahkarlar!)" diyecek, "Çünkü Ben sizi (bu Hesap Günü´ne karşı) uyarmıştım,
  29. Benim verdiğim hüküm değişmeyecek; ve Ben kullarıma asla zulmetmem!"
  30. O Gün, cehenneme: "Doldun mu?" diye soracağız; o, "(Hayır)" diyecek, "başka yok mu (bana göndereceğin)?"
  31. (O Gün) cennet, Allah´a karşı sorumluluk bilinci duyanların görüş sahasına getirilecek ve hiç uzaklaştırılmayacaktır; (ve onlara;)
  32. "Size vaad edilen (yer) budur!" (denilecek,) -"Allah´a yönelen ve O´nu her zaman aklında tutanlara (vaad edilen)-
  33. insan kavrayışının dışında olduğu halde Rahman´ın ürpertisini duyan ve pişmanlık dolu bir kalp ile (O´na) gelmiş olan (herkese).
  34. Bu (cennete) huzur içinde girin; bu, ebedi hayatın başladığı Gündür!"
  35. Onlar orada arzu ettikleri her şeye sahip olacaklar, ama (bilsinler ki) katımızda daha fazlası da var.
  36. Bu (gün hakikati inkar ede)nlerden önce -onlardan çok daha güçlü olan- kaç nesli yok ettik ama (her ne zaman azabımız başlarına geldiyse) yeryüzünde gezginler gibi dolaşıp sığınacak bir yer aradılar.
  37. Bunda şüphesiz kalpleri açık olanlar, (yani) uyanık bir zihinle kulak verenler için bir uyarı vardır;
  38. ve Bizim gökleri ve yeri ve aralarındaki her şeyi altı devrede yarattığ(ımızı) ve bizi hiçbir yorgunluğun etkilemedi(ğini bilenler için).
  39. O halde (ey müminler!) Onların söyleyebilecekleri her şeye karşı sabırlı olun ve güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbinizin sınırsız ihtişamını yüceltin ve hamd edin!
  40. Geceleri ve her namazın sonunda O´nun şanını yüceltin.
  41. Ve (ölüm) çağrısında bulunan Allah´ın (sizi) yakından çağıracağı o Güne (daima) kulak verin;
  42. (ve kendi kendinize düşünün) bütün (insanoğlunun) nihai çağrıyı gerçekten duyacağı Gün(ü), (ölümden) hayata dönecekleri Günü.
  43. Gerçek şu ki, hayat veren ve ölümü getiren Biziz; her yol, Bizim katımızda menziline varır,
  44. Onlar (Allah´ın hükmüne doğru hızla) koşarken yeryüzünün çepeçevre yarılıp parçalanacağı Gün, bu toplanma, Bizim için kolay olacaktır.
  45. Biz onların, (o yeniden dirilmeyi inkar edenlerin) ne söylediklerini iyi biliyoruz; ve sen onları hiçbir şekilde (inanmaya) zorlayamazsın. Ama sen yine de Benim uyarımdan korkabileceklere bu Kuran aracılığıyla hatırlatmada bulun.
Yazar: Ömer Nasuhi Bilmen - Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali
  1. (1-2) Kâf. Ve bereketi pek ziyâde olan Kur´an hakkı için. Habibim! O kâfirler, seni tasdik etmediler. Belki kendilerinden bir korkutucu gelmesinden teaccüb ettiler. O kâfirler dedi ki: «Bu şaşılacak bir şey.»
  2. (1-2) Kâf. Ve bereketi pek ziyâde olan Kur´an hakkı için. Habibim! O kâfirler, seni tasdik etmediler. Belki kendilerinden bir korkutucu gelmesinden teaccüb ettiler. O kâfirler dedi ki: «Bu şaşılacak bir şey.»
  3. «Biz öldüğümüz ve toprak kesildiğimiz zaman mı (tekrar dirileceğiz)? Bu uzak bir dönüştür.»
  4. (4-5) Muhakkak ki, yer onlardan neyi eksiltirse Biz bilmişizdir ve Bizim nezdimizde hıfzedici bir kitap vardır. Fakat kendilerine geldiği vakit hakkı tekzîp ettiler. İmdi onlar karmakarışık bir ızdırap içindedirler.
  5. (4-5) Muhakkak ki, yer onlardan neyi eksiltirse Biz bilmişizdir ve Bizim nezdimizde hıfzedici bir kitap vardır. Fakat kendilerine geldiği vakit hakkı tekzîp ettiler. İmdi onlar karmakarışık bir ızdırap içindedirler.
  6. Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, Biz onu nasıl bina ve tezyin ettik ve onun için hiçbir gedik yoktur.
  7. (7-8) Ve yere de (bakmadılar mı?). Onu döşedik ve onda sabit dağlar bıraktık ve onda her güzel cinsten bitirdik. (Bunları) hakka müteveccih olan her bir kul için bir ibret ve bir mev´iza olarak (vücûda) getirdik.
  8. (7-8) Ve yere de (bakmadılar mı?). Onu döşedik ve onda sabit dağlar bıraktık ve onda her güzel cinsten bitirdik. (Bunları) hakka müteveccih olan her bir kul için bir ibret ve bir mev´iza olarak (vücûda) getirdik.
  9. (9-10) Ve gökten bir mübarek su indirdik, sonra onunla bahçeler ve biçilen ekin danelerini bitirdik. Ve uzunca boylu hurma ağaçları da (yetiştirdik) ki, onlar için birbiri üstüne konmuş muntazam salkımlar (tomurcuklar) vardır.
  10. (9-10) Ve gökten bir mübarek su indirdik, sonra onunla bahçeler ve biçilen ekin danelerini bitirdik. Ve uzunca boylu hurma ağaçları da (yetiştirdik) ki, onlar için birbiri üstüne konmuş muntazam salkımlar (tomurcuklar) vardır.
  11. (11-12) Kullar için bir rızk olarak (bunları bitirdik) ve onunla (o su ile) bir ölmüş beldeyi dirilttik. İşte (kabirlerden) çıkış da böyledir. Onlardan (Kureyş müşriklerinden) evvel Nûh kavmi, Re´s ashâbı ve Semûd (kavmi de peygamberlerini) tekzîp ettiler.
  12. (11-12) Kullar için bir rızk olarak (bunları bitirdik) ve onunla (o su ile) bir ölmüş beldeyi dirilttik. İşte (kabirlerden) çıkış da böyledir. Onlardan (Kureyş müşriklerinden) evvel Nûh kavmi, Re´s ashâbı ve Semûd (kavmi de peygamberlerini) tekzîp ettiler.
  13. (13-14) Ve Âd ve Fir´avun ve Lût´un kardeşleri de (tekzîp ettiler). Eyke ashâbı da ve Tübba´ kavmi de hepsi de peygamberlerini tekzîp etti. Artık tehdid hak oldu.
  14. (13-14) Ve Âd ve Fir´avun ve Lût´un kardeşleri de (tekzîp ettiler). Eyke ashâbı da ve Tübba´ kavmi de hepsi de peygamberlerini tekzîp etti. Artık tehdid hak oldu.
  15. Ya Biz ilk yaradılış ile yoruluverdik mi? (aciz mi kaldık?) Hayır. Onlar yeni bir yaradılıştan şiddetli bir şekk içindedirler.
  16. Ve andolsun ki, Biz insanı yarattık ve ona nefsinin ne vesvese verdiğini de biliriz ve Biz ona şah damarından daha yakınız.
  17. O vakit ki, iki gözetici (melek) sağından ve solundan oturucu olarak gözetirler (zabıt tutarlar).
  18. Bir lakırdı telaffuz etmez ki, illâ yanında hazırlanmış bir gözetici (melek) vardır.
  19. Ve ölümün şiddeti bihakkın gelince: «İşte bu, kendisinden kaçınır olduğun şey» (denilecektir).
  20. Ve Sûr´a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdid günüdür.
  21. Ve herkes gelmiştir. Kendisiyle beraber bir sürücü ve bir şahid bulunduğu halde.
  22. Muhakkak ki, sen bundan bir gaflet içinde idin, imdi senden perdeni kaldırıp açtık, artık bugün senin gözün keskindir, nâfizdir.
  23. Ve karini olan (melek) der ki: «Bu yanımda olan şey (defter-i âmal) hazırlanmış bulunmaktadır.»
  24. (24-25) (Ve emrolunur ki:) «Cehenneme atınız, her kâfir inatçı olanı. Hayrı men etmeye çalışanı, mütecâviz olanı, şekk içinde bulunanı.»
  25. (24-25) (Ve emrolunur ki:) «Cehenneme atınız, her kâfir inatçı olanı. Hayrı men etmeye çalışanı, mütecâviz olanı, şekk içinde bulunanı.»
  26. «O kimseyi ki, Allah Teâlâ ile beraber başka ilâh da edinmiştir. Hemen onu pek şiddetli bir azab içine atıveriniz.»
  27. Arkadaşı der ki: «Ey Rabbimiz! Onu ben azdırmadım, velâkin o uzak bir sapıklık içinde bulunmuş idi.»
  28. (Allah Teâlâ da) buyurmuş oluyor ki: «Benim huzurumda muhâsemede bulunmayın, Ben size muhakkak ki, önceden tehditte bulunmuştum.»
  29. «Benim indimde söz değiştirilmez ve Ben kullarım için zulümkar değilim.»
  30. O gün ki, cehenneme deriz ki: «Doluverdin mi?» O da der ki: «Daha ziyâde var mı?»
  31. Ve cennet muttakîler için uzak olmaksızın yaklaştırılmıştır.
  32. (32-33) İşte bu, sizin vaadolunduğunuz şeydir, her bir tevbekar olan (vazifesini) muhafaza eden için. Rahmân´a gıyaben korku duyan ve hakka müteveccih bir kalb ile gelen kimseye (mahsus) bir cennettir.
  33. (32-33) İşte bu, sizin vaadolunduğunuz şeydir, her bir tevbekar olan (vazifesini) muhafaza eden için. Rahmân´a gıyaben korku duyan ve hakka müteveccih bir kalb ile gelen kimseye (mahsus) bir cennettir.
  34. (34-35) Ona selâmetle giriveriniz. İşte bu, ebediyyet günüdür. Onlar için orada ne dilerlerse vardır ve Bizim nezdimizde ise ziyâdesi (de) vardır.
  35. (34-35) Ona selâmetle giriveriniz. İşte bu, ebediyyet günüdür. Onlar için orada ne dilerlerse vardır ve Bizim nezdimizde ise ziyâdesi (de) vardır.
  36. Ve onlardan evvel nice nesilleri helâk ettik ki onlar kuvvetçe bunlardan daha şiddetli idiler, beldelerde dolaşıp durdular. Hiç kaçıp kurtulacak bir yer var mıdır?
  37. Şüphe yok ki, bunda elbette bir öğüt vardır, kendisi için bir kalb olan veya kendisi şahid olarak kulak veren kimse için.
  38. Kasem olsun ki, gökleri ve yeri ve bunların aralarındakilerini altı günde yarattık ve Bize yorgunluktan bir şey dokunmadı.
  39. Artık dediklerine karşı sabret ve güneşin doğmasından evvel ve gurubundan evvel Rabbini hamd ile tesbih et.
  40. Ve geceden de O´na tesbihte bulun ve secdelerin arkalarından da.
  41. Ve dinle, o gün ki, bir münâdi, yakın bir mekandan nidâ eder.
  42. O gün ki, o hak iIe olan sayhayı işiteceklerdir. İşte o çıkış günüdür.
  43. Şüphe yok ki, Biz, diriltiriz ve öldürürüz ve dönüş de Bizedir.
  44. O gün ki, yer, onlardan sür´atle çatlayıp ayrılır. İşte o, bir haşrdır, Bize göre pek kolaydır.
  45. Biz onların neler söyler olduklarını pek iyi bileniz ve sen onların üzerlerine bir cebredici değilsin. Artık Benim tehdidimden korkacaklara Kur´an ile öğüt ver!
Yazar: Suat Yıldırım - Kura'an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali
  1. Kâf. Şanlı şerefli Kur´ân hakkı için
  2. Doğrusu, onlar, kendilerinden birinin, uyarıp irşad etmek için gelmesine şaşırdılar da kâfirler: "Bu, ne tuhaf şey!" dediler, "Biz ölüp de toprak olduktan sonra mı dirileceğiz? Bu, aklın alamayacağı kadar uzak bir ihtimal!"
  3. Biz toprağın, onların bedenlerini (hücre hücre) nasıl çürüttüğünü tafsilatıyla biliriz. Zaten yanımızda her şeyin kayıtlı olduğu şaşmaz bir sicil vardır
  4. Bilakis onlar, kendi önlerine kadar gelen gerçeği yalan saydılar.Artık onlar kararsızlık ve perişanlık içindedirler
  5. Hiç üzerlerindeki göğe bakmazlar mı? Bakıp da Bizim onu nasıl sağlamca bina ettiğimizi, onda en ufak bir çatlaklık, dengesizlik olmadığını düşünmezler mi?
  6. Yeri de döşedik, oraya dengeyi sağlayacak sağlam ulu dağlar yerleştirdik. Orada, gönüller, gözler açan her çeşit bitkiden çiftler bitirdik.
  7. Bütün bunları, Allah´a yönelecek her kula Yaradan´ın kudretini hatırlatması, dersler veren birer basiret nişanesi ve ibret numunesi olması için yaptık
  8. Gökten bereketli bir su indirdik. Onunla bahçeler ve biçilen ekinler, salkım salkım meyveleriyle ulu hurma ağaçları yetiştirdik
  9. Bütün bunlar kullarımıza rızık vermek içindir. Hem o su ile ölü toprağa hayat verdik.İşte ölmüş insanların mezarlarından çıkışı da böyle olacaktır.
  10. Onlardan önce Nûh halkı, Ashab-ı Ress, Semûd, Âd, Firavun halkları. Lût´un hemşehrileri, Ashab-ı Eyke ve Tübba´ halkı da hakkı yalanladılar.Evet onların hepsi peygamberleri yalancı saydılar da tehdidime müstehak oldular, azaba çarptırıldılar
  11. Biz ilkin yoktan yaratmada bir âcizlik, becerisizlik mi gösterdik ki bu tekrar yaratmada acze düşelim?Hayır! Öyle değil, onlar da böyle olmadığını bilirler. Ama yine de onlar bu yeniden yaratılıştan (dirilmeden) şüphe içindedirler.
  12. İnsanı Biz yarattık. Onun için, nefsinin kendisine neler fısıldadığını, neler telkin ettiğini de Biz pek iyi biliriz.Çünkü Biz ona şahdamarından daha yakınız
  13. Zaten onun sağında ve solunda yerleşmiş iki kayıtçı vardır.Ağzından çıkan bir tek söz olmaz ki yanında, bu iş için hazırlanmış gözcü olmasın, onun söylediğini ve yaptığını kaydetmiş olmasın.
  14. Vakti geldiğinde ölüm sekeratı başlayınca, can çekiştiği sırada insana "İşte" denir, "senin en çok nefret edip kaçtığın şey!
  15. Sûra üfürülür kalk borusu çalar. İşte bu da tehdit edilen azabın günüdür
  16. O gün herkes beraberinde bir muhafız, bir de şahit olarak Yüce Divana gelir
  17. Allah ona buyurur: "Sen bundan gaflet içindeydin. İşte gözünün önünden perdeyi kaldırdık, şimdi artık gözün pek keskindir!"
  18. Yanındaki arkadaşı "İşte!" der, "onun defteri! Her ne yapmışsa, burada yazılı!
  19. Allah muhafızla şahide veya cehennem görevlisi iki meleğe: "Atın! buyuracak, atın cehenneme, her nankör, inatçı kâfiri: Hayra mani olan, haddi aşıp azan, şüpheye dalanı!Allah´ın yanı sıra başka bir tanrı benimseyeni! Atın onu o çetin azaba!
  20. Yanındaki arkadaş: "Ya Rabbî," der, "onu ben saptırmadım, kendisi zaten haktan iyice uzak bir sapıklık içinde idi."
  21. "Çekişmeyin huzurumda!" buyurur Allah, "Çünkü Ben daha önce gelecek tehlikeyi size bildirmiştim. Benim verdiğim kararlar değiştirilmez. Ben, kullarıma asla zulmetmem!
  22. O gün cehenneme Biz: "Doldun mu, dedikçe O: "Daha yok mu?" diye iştahını dile getirir.
  23. Cennet de takvâ sahiplerine yaklaştırılır
  24. Onlara: "İşte, denir, buydu size vâd edilen mükâfat. Hakka yönelen, koruması gereken her şeyi koruyan, insanların görmediği yerlerde bile Rahman´a hep saygılı olan ve daima Rabbine dönen bir gönül ile gelen herkese bu mükâfat vardır
  25. "Haydi selâmetle girin oraya, bugün artık ebediyet günüdür.
  26. Orada onlara istedikleri her şey verilir. Nezdimizde bundan da fazlası vardır.
  27. Kendilerinden önce Biz öyle nesiller helâk ettik ki onlar, bunlardan daha güçlü kuvvetli idiler. Hakimiyetlerini yaymış, şehir şehir dolaşmış, "ölümden kaçıp kurtulacak bir yer yok mu?" diye her tarafı delik deşik etmişlerdi, ama hep eli boş dönmüşlerdi
  28. Elbette bunda, içinde bir kalb taşıyan veya zihnini derleyip toplayarak can kulağıyla dinleyen kimseler için alacak bir ders vardır
  29. Biz gökleri, yeri, ikisinin arasındaki bütün varlıkları altı günde yarattık da Bize en ufak bir yorgunluk dokunmadı.
  30. O halde sen onların söylediklerine karşı sabret. Gerek güneşin doğuşundan, gerek batışından önce Rabbine hamd ederek ibadet et
  31. Geceleyin de, secdelerin peşinden de Ona ibadet et.
  32. Münâdînin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver
  33. Bütün insanların o sayhayı kesin ve gerçek olarak işitecekleri güne kulak ver. İşte o gün mezarlarından kalkış günüdür
  34. Muhakkak ki hayatı veren de, hayatı alıp öldüren de Biziz.Evet, herkes Bizim huzurumuza dönecektir
  35. Yerin yarılıp kendilerinin büyük bir hızla mahşer meydanına koşacakları gün, mutlaka gelecektir. Bu diriltip mahşerde toplama Bize göre çok kolaydır.
  36. Biz onların aykırı iddialarını pek iyi biliyoruz, ama sen onları kuvvet kullanarak imana getirecek bir zorba değilsin. Sen sadece uyaran bir elçisin.Senin yapacağın iş, sadece tehdidimden endişe edecek kemseleri Kur´ân ile irşad etmektir.
Yazar: Süleyman Ateş - Kuran'ı Kerim Meali
  1. Kâf. Zikir´li (uyarıcı, şerefli) Kur´ân´a andolsun,
  2. İçlerinden bir uyarıcı gelmesine şaştılar da, o kâfirler: "Bu tuhaf bir şeydir" dediler.
  3. "Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (tekrar bedene döneceğiz)? Bu, uzak bir dönüştür."
  4. Biz yerin, onlar(ın cesetlerin)den ne eksilttiğini bilmişizdir. Yanımızda (her şeyi) zapteden bir Kitâp vardır.
  5. Doğrusu onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar çalkantılı bir durumun içindedirler.
  6. Üstlerindeki göğe bakmadılar mı, onu nasıl yaptık, süsledik, hiçbir çatlağı yoktur?
  7. Arzı nasıl yaydık, ona sağlam dağlar attık, onda her güzel çifti bitirdik!
  8. (Bütün bunları) Allah´a yönelen her kulun, gönül gözünü açmak için ve (ona) ibret vermek için (yaptık).
  9. Gökten bereketli bir su indirdik, onunla bahçeler ve biçilecek dâne(li ekin)ler bitirdik.
  10. Birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları yetiştirdik;
  11. Kullara rızık olması için. Ve o su ile, ölü bir ülkeye can verdik. İşte çıkış da öyledir.
  12. Onlardan önce Nûh kavmi, Resliler ve Semûd (kavmi) de yalanlamıştı.
  13. ´Âd, Fir´avn ve Lût´un kardeşleri (durumundaki kavmi),
  14. Eyke halkı ve Tubba´ kavmi. Bunların hepsi elçileri yalanlayıp, uyardığım (azâb)ı hak ettiler.
  15. İlk yaratmadan âciz mi kaldık ki (yeniden yaratamayalım)? Doğrusu onlar yeni bir yaratmadan kuşku içindedirler.
  16. Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz, çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.
  17. Onun sağında ve solunda oturan iki alıcı (melek, onun sözlerini ve işlerini) kaydetmektedir.
  18. (İnsan,) Hiçbir söz söylemez ki yanında kendisini gözetleyen, dediklerini zapteden (bir melek) hazır bulunmasın.
  19. Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldi. İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir.
  20. Sûr´a üflendi. İşte bu, kendisine karşı uyarılan gündür.
  21. Her can, yanında bir sürücü ve şâhidle geldi.
  22. (Allâh ona): "Andolsun, sen bundan gaflet içinde idin. Biz sen(in gözün)den perdeni açtık; bugün artık gözün keskindir" (dedi).
  23. Yanındaki arkadaşı: "İşte yanımdaki hazır" dedi.
  24. (Allâh sürücü ve şâhide buyurdu ki): "Haydi ikiniz, atın cehenneme her inatçı nankörü!"
  25. "Hayra engel olan, saldırgan, şüpheciyi."
  26. "O ki Allâh ile beraber başka tanrılar edindi, bundan dolayı onu çetin bir azâba atın."
  27. Yanındaki arkadaşı dedi ki: "Rabbimiz, ben onu azdırmadım, zaten o kendisi derin bir sapıklık içinde idi."
  28. (Allâh) Buyurdu ki: "Huzûrumda çekişmeyin. Ben size daha önce uyarı göndermiştim."
  29. "Benim huzûrumda söz değiştirilmez ve ben kullara zulmedici değilim."
  30. O gün cehenneme: "Doldun mu?" deriz. "Daha yok mu" der.
  31. Cennet de korunanlara yaklaştırılmıştır, uzak değildir.
  32. "İşte size va´dedilen budur. Dâimâ Allah´a yüz tutan (O´nun buyruklarını) koruyan,
  33. Görmeden Rahmân´a saygı gösteren ve (Hakka) dönük bir yürek getiren herkesin (mükâfâtı budur)!"
  34. "Ona selâm (esenlik) ile girin. Bu, süreklilik günüdür!"
  35. Orada onlara istedikleri herşey vardır. Katımızda daha fazlası da vardır.
  36. Bunlardan önce nice kuşakları helâk etmiştik ki onların tutuşu, bunlardan daha kuvvetli idi, yakalaması daha güçlü idi. Ülkelerde gezip dolaşmışlardı, ama bir kurtuluş buldular mı?
  37. Muhakkak ki bunda, kalbi olan, yahut şâhid olarak (zihnini toplayarak dikkatle) kulak veren kimse için bir öğüt vardır.
  38. Andolsun, biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık, bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.
  39. Onların dediklerine sabret ve Rabbini övgü ile an! Güneş doğmadan önce, batmadan önce,
  40. Gecenin bir kısmında ve secde arkalarında O´nu tesbih et.
  41. Dinle, o gün o ünleyici, yakın bir yerden çağırır.
  42. O gün o çağrıyı gerçek olarak duyarlar. İşte bu, (dirilip) çıkış günüdür.
  43. Yaşatan ve öldüren ancak biziz, biz. Dönüş de bizedir.
  44. O gün yer onlar(ın üstün)den yarıl(ıp açıl)ır, (çağırana doğru) sür´atle koşarlar. İşte bu, toplamadır; bize göre kolaydır.
  45. Biz onların ne dediklerini biliyoruz. Sen onların üstünde bir zorlayıcı değilsin, sadece tehdidimden korkanlara Kur´ân ile öğüt ver.
Yazar: Şaban Piriş - Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı
  1. Kâf, şerefli Kur’an’a and olsun,
  2. Kendilerine içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaşırdılar da, kafirler: Bu, acayip bir şey, dediler.
  3. Biz öldükten ve toprak olduktan sonra mı? Bu ne uzak bir ihtimal.
  4. Yerin onlardan (cesetlerinden) ne eksilteceğini biliriz. Katımızda koruyup saklayan bir yazıt vardır.
  5. Hayır onlar, kendilerine hak gelince yalanladılar. Çünkü onlar şaşkınlık içindedirler.
  6. Üzerlerindeki göğe hiç bakmıyorlar mı? Onu nasıl bina ettik, nasıl donattık, onda bir çatlak da yoktur.
  7. Ve yeryüzünü nasıl yayıp, üzerinde sabit dağlar yerleştirdik. Orada her çeşit güzel bitkiler yetiştirdik.
  8. (Bize) yönelen bütün kullar için bir öğüt ve ibret olarak...
  9. Gökten bereketli bir su indirdik de onunla bahçeler ve biçilecek ekinler bitirdik.
  10. Birbiri üzerine kümelenmiş tomurcuklu, uzun boylu hurma ağaçları...
  11. Kullara rızık olarak... O su ile ölü beldeye hayat verdik. İşte kabirden çıkış da böyledir.
  12. Onlardan önce Nuh’un kavmi, Ress halkı ve Semûd da yalanlamıştı.
  13. Âd, Firavun ve Lût’un kardeşleri de...
  14. Eyke halkı, Tubba kavmi de... Hepsi de elçileri yalanladı ve tehdidim yerini buldu.
  15. “İlk yaratış”ta güçsüz mü kaldık ki yeni bir yaratılıştan şüphe ediyorlar.
  16. Andolsun ki insanı biz yarattık. Ona nefsinin ne fısıldadığını da biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız.
  17. Sağ tarafta ve sol tarafta oturan iki alıcı kayıt yapmaktadır.
  18. Hiçbir şey söylemez ki onu gözleyen, tesbit eden biri bulunmasın.
  19. Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldiğinde, ona denir ki: -İşte senin kaçıp durduğun şey!
  20. Sûr’a da üfürülecektir. - İşte azap günü!
  21. Her kişi yanında bir sevkedici ve şahit ile gelecektir.
  22. -Sen, bundan gafil idin. Gözünden perdeyi kaldırdık. Artık bugün görüşün keskindir.
  23. Yanındaki (sürücü): -Bu, yanımdaki hazırdır, der.
  24. -Cehenneme atın, her inatçı kafiri...
  25. Hayra engel olan saldırgan, şüpheciyi...
  26. Allah ile birlikte başka bir ilah edineni atın şiddetli azaba!..
  27. Yanındaki der ki: -Rabbimiz, ben onu azdırmadım. Ama o, uzak bir sapıklık içindeydi.
  28. (Allah da) şöyle der: -Benim yanımda çekişip durmayın, ben size daha önce azabımı bildirmiştim.
  29. Katımda söz değiştirilmez. Ben kullarıma asla zulmedici değilim.
  30. O gün, cehenneme: -Doldun mu, deriz. O da: -Daha var mı? der.
  31. Cennet, korunmuş olanlara yakın olacak, uzak değil...
  32. Yönelen ve korunan herkes, işte bu size vaat edilendir.
  33. Görmediği halde Rahman’dan korkan ve ona teslim olmuş bir kalp ile gelen kimseler...
  34. Oraya esenlikle girin, bugün sonsuzluk günüdür.
  35. Orada istedikleri her şey onlarındır. Katımızda daha fazlası da vardır.
  36. Onlardan önce nice kuşakları yıkıma uğrattık. Onlar, kendilerinden daha güçlü idiler ve ülkelerde dolaşıp durmuşlardı. Kaçıp kurtulacak bir yer var mı?
  37. Şüphesiz bunda, kalbi olana veya kulak verene ve şahit olana bir ibret vardır.
  38. Gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık. Hiçbir yorgunluk da duymadık.
  39. Onların dediklerine karşı sabret. Güneş doğmadan önce ve batmadan önce Rabb’ini hamd ederek tesbih et!
  40. Gecenin bir bölümünde de onu tesbih et, secdelerin ardından da...
  41. Kulak ver, o gün yakın bir yerden seslenecek olanın çağrısına..
  42. O gün korkunç haykırışı tam olarak duyacaklar. İşte o gün çıkış günüdür.
  43. Şüphesiz biz, diriltiriz ve öldürürüz. Dönüş de bizedir.
  44. O gün yer, onlara hızlı bir şekilde yarılacaktır. Bu, bizim için çok kolay olan bir toplamadır.
  45. Onların söylediklerini biz daha iyi biliriz. Sen, onları zorlayacak değilsin. Bu sebeple tehdidimden korkanlara Kur’an ile öğüt ver.
Yazar: Ebu'l Al'a Mevdudi - Tefhim-ul Kuran
  1. Kâf. ´Şerefli üstün´ Kur´an´a andolsun.
  2. Hayır, onlara kendilerinden bir uyarıcı korkutucunun gelmesine şaştılar da, o kâfirler: «Bu şaşılacak bir şey» dediler.
  3. «Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (yeniden diriltilecekmişiz)? Bu uzak bir dönüş (iddiasıdır).»
  4. Doğrusu biz, yerin onlardan ne eksilttiğini bilmişizdir. Katımızda (bütün bunları) saklayıp koruyan bir kitap vardır.
  5. Hayır, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar, derin bir sarsıntı içinde bulunuyorlar.
  6. Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiçbir çatlağı yok.
  7. Yeri de (nasıl) döşeyip yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda ´göz alıcı ve iç açıcı´ her çiftten (nice bitkiler) bitirdik.
  8. (Bunlar,) ´İçten Allah´a yönelen´ her kul için ´hikmetle bakan bir iç göz´ ve bir zikirdir.
  9. Ve gökten mübarek (bereket ve rahmet yüklü) su indirdik; böylece onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik,
  10. Ve birbiri üstünde dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları da.
  11. Kullara rızık olmak üzere. Ve onunla (o suyla) ölü bir şehri dirilttik. İşte (ölümden sonra) dirilip çıkarılma da böyledir.
  12. Onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semud (kavmi) de yalanladı.
  13. Ad, Firavun ve Lût´un kardeşleri,
  14. Eyke´liler ve Tübba kavmi de yalanladı. Bunların hepsi (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar. Bu yüzden tehdidim (azabım) (onlara) hak oldu.
  15. Ya, biz ilk yaratılışta güçsüz mü düştük? Hayır, onlar ´karmaşık bir kuşku´ içindedirler.
  16. Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.
  17. Onun sağında ve solunda oturan ´iki tesbit edici ve yazıcı´ tesbit edip yazarlarken,
  18. O, söz olarak (herhangi bir şey) söylemeyiversin, mutlaka yanında hazır bir gözetleyici vardır.
  19. O ölüm sarhoşluğu, bir gerçek olarak gelip de, (insana) «İşte bu, senin yan çizip kaçmakta olduğun şeydir» (denildiği zaman da).
  20. Sur´a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür.
  21. (Artık) Her bir nefis, yanında bir sürücü ve bir şahid ile gelmiştir.
  22. «Andolsun, sen bundan bir gaflet içindeydin; işte biz de senin üzerindeki örtüyü açıp kaldırdık. Artık bugün görüş gücün oldukça keskindir.»
  23. Onun yakını olan (ve yanından ayrılmayan melek) dedi ki: «İşte bu, yanımda hazır durumda olan şey.»
  24. (Allah şöyle buyurur) Cehenneme atın son derece inatçı olan her nankörü,
  25. Hayra engel olan saldırgan şüpheciyi;
  26. Ki o, Allah´la beraber başka bir ilah edinmişti. Artık ikiniz, onu en şiddetli olan azabın içine atın.
  27. Onun yakın dostu (saptırıcı) dedi ki: «Rabbimiz, ben onu kışkırtıp azdırmadım. Ancak kendisi (haktan) uzak bir sapıklık içindeydi.»
  28. (Allah buyurur:) «Benim huzurumda çekişip durmayın. Ben size daha önce ´kesin bir uyarı´ göndermiştim.»
  29. «Huzurumda söz değişikliğe uğratılmaz ve ben kullara zulmedici değilim.»
  30. O gün cehenneme diyeceğiz: «Doldun mu?» O da: «Daha fazlası var mı?» diyecek.
  31. Cennet de, muttakiler için, uzakta değildir, (o gün) yakınlaştırılmıştır.
  32. Bu, size vadolunandır; (gönülden Allah´a) yönelip dönen, (İslâm´ın hükümlerini) koruyan.
  33. Görmediği halde Rahman´a karşı ´içi titreyerek korku duyan ve ´içten Allah´a yönelmiş´ bir kalb ile gelen içindir.
  34. «Ona ´esenlik ve barış (selam)la´ girin. Bu, ebedilik günüdür.»
  35. Orada diledikleri her şey onlarındır; katımızda daha fazlası da var.
  36. Biz bunlardan önce nice kuşakları yıkıma uğrattık ki onlar, zorbaca yakalamak (yakıp yıkmak, baskı ve şiddetle yönetmek, sindirmek) bakımından kendilerinden daha üstündüler; şehirlerde (yerin üstünü altına getirip, sayısız kazı, inşaat ve araştırmalarla her yanı) delik deşik etmişlerdi. (Ama) kaçacak bir yer var mı?
  37. Hiç şüphesiz, bunda, kalbi olan ya da bir şahid olarak kulak veren kimse için elbette bir öğüt (zikir) vardır.
  38. Andolsun, biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık; bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı.
  39. Öyleyse sen, onların dediklerine karşılık sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile tesbih et.
  40. Gecenin bir bölümünde ve secdelerin arkasında da O´nu tesbih et.
  41. Çağırıcının, yakın bir yerden çağrıda bulunacağı güne kulak ver;
  42. O gün, o çığlığı bir gerçek (hak) olarak işitirler. İşte bu, (dirilip kabirlerden) çıkış günüdür.
  43. Gerçek şu ki, dirilten ve öldüren biziz, biz. Ve dönüş de bizedir.
  44. O gün yer, onlardan çatlayıp ayrılır da (onlar,) hızla koşarlar. İşte bu, bize göre oldukça kolay olan bir haşir (sizi bir arada toplama)dır.
  45. Biz onların neler söylemekte olduklarını daha iyi biliriz ve sen onların üzerinde bir zorba da değilsin; şu halde, benim kesin tehdidimden korkanlara Kur´an ile öğüt ver.
Yazar: Yaşar Nuri Öztürk - Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Kaf. Şanı yüce, ilahî cömertlikle dolu Kur´an´a yemin olsun ki,
  2. İş sanıldığı gibi değil! Kendilerine içlerinden bir uyarıcı geldi diye şaştılar da şöyle dediler o küfre batanlar: "Acayip şey bu!"
  3. Ölünce mi, biz toprak olunca mı? Çok uzak bir dönüştür bu."
  4. Toprağın onlardan neyi eksilttiğini pek iyi bilmişizdir biz. Her şeyi saklayıp koruyan bir Kitap var katımızda.
  5. Hayır, hayır! Onlar, hak kendilerine geldiğinde, onu yalanladılar. Şimdi perişan mı perişan bir durum içindedirler.
  6. Bakmadılar mı üstlerindeki göğe ki nasıl kurduk onu, nasıl süsleyip nakışladık?! Yırtığı, çatlağı da yoktur onun.
  7. Yeryüzünü de biz uzatıp yaydık; denge noktaları yerleştirdik ona ve bitirdik onda, bakanları hayran bırakan her türlü çifti.
  8. İbretle bakılası, gönüller açıcı şeyler olarak; hakka yönelen her kula öğüt olarak.
  9. Gökten, kutlu ve bereketli bir su indirdik de onunla bahçeler yeşerttik, hasatlanacak daneler yetiştirdik.
  10. Yüksek yüksek hurma ağaçları büyüttük. Birbirine girmiş kümeler halinde tomurcukları vardır onların.
  11. Kullara rızık olsun diye. Ve o suyla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte böyledir topraktan fışkırış.
  12. Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı, Semûd kavmi yalanlamıştı.
  13. Âd, Firavun ve Lût´un halkı da...
  14. Eykeliler, Tübba´ kavmi de. Hepsi resulleri yalanladı da duyurulan azap hak oldu.
  15. İlk yaratıştan âciz kalıp yorulmuş muyduk? Hayır, yeni bir yaratıştan kuşku içinde olan onlardır.
  16. Yemin olsun ki, insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler fısıldadığını da biz biiriz. Biz ona, şah damarından daha yakınız.
  17. Sağında ve solunda oturmuş iki görevli, kayıt yapmaktadır.
  18. Bir söz sarfetmeye dursun, yanındaki gözcü hemen zaptediverir.
  19. Ölüm sarhoşluğu hak olarak geldi. İşte bu, senin kaçıp durduğun şeydir.
  20. Ve sûra üflendi. İşte bu, geleceği vaat edilen gündür.
  21. Her benlik, yanında bir güdücü, bir de tanık olduğu halde gelir.
  22. Yemin olsun, sen bundan gaflet içindeydin. Ama perdeni üstünden kaldırıverdik. Bugün gözün keskin mi keskin.
  23. Yoldaşı şöyle der: "İşte yanımdaki, hazır!"
  24. Siz, ikiniz! Tüm nankörleri, inatçıları cehenneme atın!
  25. Durmadan hayrı engelleyeni, azgını, işkilciyi...
  26. O ki, Allah´ın yanına başka bir ilah koydu. Artık atın onu, o şiddetli azabın içine!
  27. Yoldaşı dedi ki: "Rabbimiz, onu ben azdırmadım. Onun kendisi, dönüşü olmayan bir sapıklık içindeydi."
  28. Allah buyurdu: "Huzurumda çekişmeyin! Ben size uyarıyı çok önceden göndermiştim."
  29. "Benim huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullara asla zulmetmem."
  30. O gün cehenneme: "Doldun mu?" deriz. O ise: "Daha yok mu?" der.
  31. Ve cennet, takva sahiplerine yaklaştırılmıştır; hiç uzak değildir.
  32. İşte size vaat edilen budur. Allah´a sürekli yönelen, korunması gerekeni koruyan herkese...
  33. Görmediği halde Rahman´dan ürperen ve Allah´a yönelik bir kalp getiren herkese...
  34. Esenlikle girin oraya! Sonsuzlaşma günüdür bu.
  35. Orada onlar için istedikleri her şey var. Katımızda ise dahası da var.
  36. Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik ki, vuruş ve tutuşları bunlardan daha zorluydu. Ülkelerde delikler açmışlardı/beldelerde kaçacak delik aradılar/beldeleri boydan boya dolaştılar. Var mı bir kaçacak yer?
  37. Hiç kuşkusuz, bunda, kalbi olan yahut tam bir tanık olarak kulak veren için mutlak bir öğüt vardır.
  38. Yemin olsun, biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri altı günde yarattık. Ve bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.
  39. Artık onların söylediklerine sabret ve Güneş´in doğuşundan önce de batışından önce de Rabbinin hamdiyle tespih et!
  40. Gecenin bir kısmında ve secdelerin arkalarından O´nu tespih et!
  41. Haykıranın çok yakın bir yerden sesleneceği günü dinle!
  42. O gün o müthiş sesi hak olarak dinleyecekler. Ortaya çıkış/diriliş günüdür bu.
  43. Biz, evet biz hayat veriyoruz, biz öldürüyoruz. Ve dönüş yalnız bizedir.
  44. O gün, yer çatır çatır yarılıp onlardan çabucak uzaklaşır. Bu yalnız bizim için kolay olan bir haşretmedir.
  45. Biz onların neler söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üstüne bir zorba değilsin. O halde, benim tehdidimden korkanlara sadece Kur´an´la öğüt ver.