Kamer

الْقَمَرِ

Yazar: Abdulbakî Gölpınarlı - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Yaklaştı kıyâmet ve yarıldı ay.
  2. Ve onlar, bir delil gördüler mi yüz çevirirler de sürüp giden bir büyü derler.
  3. Ve yalanlarlar ve dileklerine uyarlar ve her iş, kararlaştırılmıştır.
  4. Ve andolsun, öyle haberler geldi onlara ki o haberlerde onları vazgeçirecek, onlara öğüt verecek şeyler vardı.
  5. Yüksek hikmet vardı, derken korkutuşlar fayda vermedi gitti.
  6. Artık yüz çevir onlardan; o gün çağıran, hoşlanılmayan birşeye çağırır.
  7. Gözleri yerde, kabirlerden çıkarlar, sanki onlar, dağılmış çekirgelerdir.
  8. Yönelirler çağırana; kâfirler, bugün derler, ne de zorlu gün.
  9. Onlardan önce Nûh kavmi de kulumuzu yalanlamıştı ve delil dediler ona, pek fenâ incittiler onu.
  10. Derken Rabbine duâ etti: Şüphe yok ki altoldum ben, artık sen yardım et bana.
  11. Derken açtık göklerin kapılarını da şarıl şarıl ardı gelmez yağmurlar yağdırdık.
  12. Ve yerden de sular fışkırttık, derken sular, mukadder bir emre göre birleşti.
  13. Ve onu, tahtalardan yapılmış ve mıhlarla kenetlenmiş bir gemide taşıdık.
  14. Gözümüzün önünde akıp giderdi; bir mükâfattı nankörlük görene.
  15. Ve andolsun ki bir delil olarak bıraktık onu, fakat bir ibret alan mı var?
  16. Derken nasıldı azâbım benim ve korkutuşlarım?
  17. Ve andolsun öğüt ve ibret için Kur´ân´ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var?
  18. Âd da yalanlamıştı, derken nasıldı azâbım benim ve korkutuşlarım?
  19. Şüphe yok ki sürüp giden uğursuz bir günde onlara bir kasırgadır yolladık.
  20. Onları kökünden koparmadaydı, sanki köklerinden kopup baş aşağı devrilen hurma kütükleriydi onlar.
  21. Derken nasıldı azâbım benim ve korkutuşlarım?
  22. Ve andolsun ki öğüt ve ibret için Kur´ân´ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var?
  23. Semûd da korkutucuları yalanladı.
  24. Derken bizden bir adama mı uyacağız dediler, gerçekten de o zaman elbette sapıklığa düşeriz, ateşlere yanar-kavruluruz.
  25. Vahiy, içimizden gele-gele ona mı geliyor? Hayır, o, yalancı kendini beğenmiş birisi.
  26. Yarın bilirler kimmiş yalancı kendini beğenmiş.
  27. Şüphe yok ki onları sınamak için dişi deveyi gönderiyoruz, artık gözetle onları ve dayan.
  28. Ve haber ver onlara, su, aralarında paylaştırılmıştır, her bölük, nöbetinde hazır olur, su alır.
  29. Derken arkadaşlarına seslendiler, derken kılıcını çekti de devenin ayaklarını kesti, öldürdü.
  30. Derken nasıldı azâbım benim ve korkutuşlarım?
  31. Gerçekten de bir bağırış gönderdik onlara, derken hayvan ağılına konan çalıya çırpıya döndüler.
  32. Ve andolsun ki öğüt ve ibret için Kur´ân´ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var?
  33. Lût kavmi de korkutucuları yalanladılar.
  34. Gerçekten de, Lût´un âilesi müstesnâ, onlara taş yağdıran bir yel gönderdik, Lût´un âilesini de bir seher çağı kurtardık.
  35. Katımızdan bir nîmet olarak; işte böyle mükâfatlandırırız şükredeni.
  36. Ve andolsun ki o, bizim helâkimizle korkutmuştu onları da onlar, bu korkutuşlardan şüpheye düşmüşlerdi.
  37. Ve gerçekten de onun konuklarını istemişlerdi de biz, kör edivermiştik gözlerini, artık tadın azâbımı ve korkutuşlarımın sonucunu.
  38. Ve andolsun ki bir sabah çağı üstlerine bir azap çöküvermişti onların.
  39. Artık tadın azâbımı ve korkutuşlarımı.
  40. Ve andolsun ki öğüt ve ibret için Kur´ân´ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var?
  41. Ve andolsun ki Firavun soyuna da korkutucular gelmişti.
  42. Bütün delillerimizi yalanladılar, derken onları üstün ve mutlak kudretli bir helâk edişle helâk ediverdik.
  43. Sizin kâfirleriniz, onlardan hayırlı mı, yoksa kitaplarda bir kurtuluş mu var size?
  44. Yoksa biz, birbirine yardım eden bir topluluğuz mu derler?
  45. O topluluk, yakında bozguna uğrayacak ve ardını dönüp kaçacak.
  46. Onlara vaadedilen azâbın mukadder zamânı kıyâmettir ve kıyâmetin azâbı, daha da zararlıdır ve daha da acı.
  47. Şüphe yok ki suçlular, sapıklık içinde ve yakıp kavuran ateşlerdedir.
  48. O gün, yüzüstü ateşe sürüklenip atılırlar; tadın bakalım, cehennemin yakışını.
  49. Şüphe yok ki biz; her şeyi, bilgimizde mukadder olduğu gibi ve zamânında yarattık.
  50. Ve bizim emrimiz, birdir, ancak bir göz kırpış, bir göz yumup açış gibi tezdir.
  51. Ve andolsun ki taraftarlarınızı da helâk ettik, fakat bir ibret alan mı var?
  52. Ve işledikleri her şey, kitaplardadır.
  53. Ve küçük, büyük, hepsi de yazılıdır.
  54. Şüphe yok ki çekinenler, cennetlerdedir, ırmakların başlarında.
  55. Gerçeklik makamında, çok kudretli bir büyük padişah katında.
Yazar: Adem Uğur - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.
  2. Onlar bir mucize görürlerse hemen yüz çevirirler ve: Eskiden beri devam edegelen bir büyüdür, derler.
  3. Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Halbuki her işin ulaşacağı yeri vardır.
  4. Andolsun onlara, kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir.
  5. Bu büyük bir hikmettir. Fakat (yüz çevirene) uyarılar ne fayda verir!
  6. Çağıranın görülmemiş bir şeye çağırdığı gün, sen de onlardan yüz çevir.
  7. Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi bakışları perişan (utançtan yere bakar) bir halde kabirlerden çıkarlar.
  8. Dâvetçiye koşarlarken o esnada kâfirler: Bu, çok çetin bir gündür! derler.
  9. Onlardan önce Nuh´un kavmi de yalanladı, hem de kulumuzun yalancı olduğunda ısrar ederek: O, delirdi, dediler. Ve (Nuh, davetten vazgeçmeye) zorlandı.
  10. Bunun üzerine, Rabbine: Ben yenik düştüm, bana yardım et! diyerek yalvardı.
  11. Biz de derhal nehir gibi devamlı akan bir su ile göğün kapılarını açtık.
  12. Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık. (Her iki) su, takdir edilmiş bir işin olması için birleşmişti.
  13. Nuh´u da tahtalardan yapılmış, çivilerle çakılmış gemiye bindirdik.
  14. İnkâr edilmiş olana (Nuh´a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.
  15. Andolsun ki onu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?
  16. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış!
  17. Andolsun biz Kur´an´ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mu?
  18. Ad kavmi (Peygamberleri Hûd´u) yalanladı da azabım ve tehdidim nasılmış (gördüler).
  19. Biz onların üstüne, uğursuzluğu devamlı bir günde dondurucu bir rüzgâr gönderdik.
  20. O rüzgâr, insanları, sökülmüş hurma kütükleri gibi yere seriyordu.
  21. Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
  22. Andolsun biz Kur´an´ı düşünüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?
  23. Semûd kavmi de uyarıcıları yalanladı.
  24. Aramızdan bir beşere mi uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık etmiş oluruz dediler.
  25. Vahiy, aramızda ona mı verildi? Hayır o, yalancı ve şımarığın biridir (dediler.)
  26. Yarın onlar, yalancı ve şımarığın kim olduğunu bileceklerdir.
  27. Gerçekten onları imtihan etmek için dişi deveyi gönderen biziz. Sen onları gözetle ve sabret!
  28. Onlara, suyun aralarında paylaştırıldığını haber ver. Her biri kendi içme sırasında gelsin.
  29. Arkadaşlarını çağırdılar, o da (bundan cür´et alarak) kılıcını kaptı ve deveyi kesti.
  30. (Bu azgınlara) azabım ve uyarılarım nasıl oldu?
  31. Biz onların üzerlerine korkunç bir ses gönderdik. Hemen hayvan ağılına konan kuru ot gibi oluverdiler.
  32. Andolsun biz Kur´an´ı, anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alan yok mu?
  33. Lût´un kavmi de uyarıcı peygamberleri yalanladı.
  34. Biz de üstlerine taş (yağdıran bir fırtına) gönderdik. Ancak Lût ailesini seher vakti kurtardık.
  35. Katımızdan bir nimet olarak. Biz şükredeni işte böyle mükâfatlandırırız.
  36. Andolsun ki, Lût onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu tehditleri kuşkuyla karşıladılar.
  37. Onlar Lût´un misafirlerine karşı kötülük yapmayı planlamışlardı. Hemen biz onların gözlerini silme kör ettik. "Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik).
  38. Bir sabah kendilerine, yakalarını bir daha bırakmayacak olan bir azap gelip çattı.
  39. İşte azabımı ve uyarılarımı tadın! (denildi).
  40. Andolsun biz Kur´an´ı, öğüt almak için kolaylaştırdık. O halde düşünüp ibret alan yok mu?
  41. Şüphesiz Firavun´un kavmine de uyarıcılar gelmişti.
  42. Lâkin onlar bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları güç ve kudretimize lâyık bir şekilde yakaladık.
  43. Şimdi sizin kâfirleriniz, onlardan daha mı iyidirler? Yoksa kitaplarda sizin için bir berât mı var?
  44. Yoksa "Biz, intikam almağa gücü yeten bir topluluğuz" mu diyorlar?
  45. O topluluk yakında bozulacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır.
  46. Bilakis kıyamet onlara vâdedilen asıl saattir ve o saat daha belâlı ve daha acıdır.
  47. Şüphesiz suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler.
  48. O gün yüzüstü ateşe sürüklendiklerinde "Cehennemin elemini tadın!" denir.
  49. Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.
  50. Bizim buyruğumuz, bir anlık bakış gibi, bir tek sözden başka bir şey değildir.
  51. Andolsun biz, sizin benzerlerinizi hep helâk ettik. Düşünüp ibret alan yok mu?
  52. Yaptıkları her şey kitaplarda (amel defterlerinde) mevcuttur.
  53. Küçük büyük her şey satır satır yazılmıştır.
  54. Takvâ sahipleri cennetlerde ve ırmakların kenarlarındadır.
  55. Güçlü ve Yüce Allah´ın huzurunda hak meclisindedirler.
Yazar: Ali Bulaç - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı Meal ve Sözlük
  1. Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve ay yarıldı.
  2. Onlar bir ayet (mucize) görseler, sırt çevirirler ve: "(Bu,) Süregelen bir büyüdür" derler.
  3. Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş ´sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.´
  4. Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi.
  5. (Ki her biri) Doruğunda-olgunlaşmış hikmettir. Fakat uyarmalar bir yarar sağlamıyor.
  6. Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının ´ne tanınmış, ne görülmüş´ bir şeye çağıracağı gün...
  7. Gözleri ´zillet ve dehşetten düşmüş olarak´, sanki ´yayılan´ çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.
  8. Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: "Bu, zorlu bir gün."
  9. Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve: "Delidir" dediler. O ´baskı altına alınıp engellenmişti.´
  10. Sonunda Rabbine dua etti: "Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al."
  11. Biz de ´bardaktan boşanırcasına akan´ bir su ile göğün kapılarını açtık.
  12. Yeri de ´coşkun kaynaklar´ halinde fışkırttık. Derken su, takdir edilmiş bir işe karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti.
  13. Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık;
  14. Gözlerimiz önünde akıp-gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) İnkar edilmiş-nankörlük edilmiş olan (Nuh)a bir mükafaat olmak üzere.
  15. Andolsun, Biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
  16. Şu halde Benim azabım ve uyarıp-korkutmam nasılmış?
  17. Andolsun Biz Kur´an´ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
  18. Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
  19. Biz, o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine ´kulakları patlatan bir kasırga´ gönderdik.
  20. İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüp-kopmuş hurma kütükleriymiş gibi.
  21. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
  22. Andolsun Biz Kur´an´ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
  23. Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı.
  24. Dediler ki: "Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz."
  25. "Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır."
  26. Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip-öğreneceklerdir.
  27. Gerçek şu ki Biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip-bekle ve sabret.
  28. "Ve onlara, suyun aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Su alış sırası (kiminse, o) hazır bulunsun."
  29. Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağını kapıp ´hayvanı ayağından biçip yere devirdi.´
  30. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
  31. Çünkü Biz onların üzerine bir tek çığlık gönderdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı-çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler.
  32. Andolsun Biz Kur´an´ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
  33. Lut kavmi de uyarıları yalanladı.
  34. Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azaptan ayrı tuttuk;) onları seher vakti kurtardık;
  35. Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte Biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz.
  36. Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp-yalanlamakta direttiler.
  37. Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. "İşte azabımı ve uyarmamı tadın."
  38. Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azap yakalayıp-bastırıverdi.
  39. Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın.
  40. Andolsun Biz Kur´an´ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
  41. Andolsun Firavun ailesi (ve çevresi ile kavmi)ne de uyarılar geldi.
  42. Onlar Bizim ayetlerimizin tümünü yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü, kudretli olanın yakalayışıyla yakalayıverdik.
  43. Sizin kafirleriniz onlardan daha hayırlı mıdır? Yoksa sizin için kitaplarda bir beraat mi var?
  44. "Biz, ´birbiriyle yardımlaşıp öcünü alan´ bir toplumuz" mu diyorlar?
  45. Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.
  46. Daha doğrusu onlara va´dedilen (asıl azap) (kıyamet) saatidir. O saat, ´kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela´ ve daha acıdır.
  47. Hiç şüphesiz suçlular-günahkarlar, bir sapmışlık (dalalet) ve çılgınlık içindedirler.
  48. Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün cehennemin dokunuşunu tadın" (denecek)
  49. Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık.
  50. Bizim emrimiz, bir göz kırpma gibi yalnızca ´bir keredir.´
  51. Andolsun Biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
  52. Onların işlemiş oldukları herşey kitaplarda (yazılı)dır.
  53. Küçük, büyük herşey satır satır (yazılı)dır.
  54. Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nehir (çevresin)dedirler.
  55. Çok kudretli, mülkünün sonu olmayan (Allah)ın yanında doğruluk makamındadırlar.
Yazar: Ali Fikri Yavuz - Kur'an-ı Kerim ve İzahlı Meal-i Alisi
  1. Kıyamet yaklaştı, kamer (ay ikiye) bölündü. (Kâfirlerin, Hz. Peygamberden bir mucize istemeleri üzerine ayın ikiye bölünme hadisesi olmuştur.)
  2. Hâlâ bir mucize görseler, yüz çevirib şöyle derler: “- Bu devam edegelen kuvvetli bir sihirdir.”
  3. (Kıyameti ve mucizeyi) inkâr ettiler; hevalarına uydular. Halbuki (Allah’ın vaad ettiği) her iş için bir hakikat var.
  4. And olsun, onlara (ibret alıncak) kıssalardan öyleleri de geldi ki, onlarda inkârdan alıkoyacak haberler var;
  5. Tam bir hikmet... Fakat korkutmalar fayda vermiyor.
  6. O halde (Ey Rasûlüm) onlardan yüz çevir. O çağırıcı İsrâfil’in görülmemiş dehşetli bir şeye (müminleri cennete, kâfirleri cehenneme) davet edeceği gün;
  7. (Korkudan) gözleri baygın olarak kabirlerden çıkacaklar; etrafa yayılan çekirgeler gibi...
  8. Çağırıcıya (İsrâfil’in sesine) doğru koşarak, kâfirler (bu kıyamet gününde şöyle) diyecektir: “- Bu çok şiddetli bir gündür.”
  9. Onlardan (Mekke’lilerden) önce Nûh kavmi tekzib ettiler de, kulumuzu (Hz. Nûh’u) yalanladılar; mecnûndur, dediler ve onu tebliğden alıkoydular.
  10. Nihayet o da, Rabbine şöyle dua etti: “- Ben mağlûbum, benim için onlardan intikam al.”
  11. Bunun üzerine, biz de bardakdan boşanırcasına bir yağmur ile göğün kapılarını açtık.
  12. Böylece arzı da kaynaklar halinde coşturduk. Nihayet iki su (yerin ve göğün suları, Nûh kavmini helâk edecek) muayyen bir ölçü üzerinde birleşiverdi. (Böylece mukadder olan helâk husule geldi.)
  13. Biz, Nûh’u (ve onunla iman edenleri), levhalardan yapılmış ve perçinleşmiş gemiye yükledik;
  14. Öyle ki, muhafazamız altında akıb gidiyordu. Bunu, (peygamberlik nimeti) inkâr edilen Nuh’a, bir mükâfat olarak yaptık.
  15. Celâlim hakkı için, biz bu vak’ayı (veya gemiyi), bir alâmet (ve ibret dersi) olarak bıraktık; fakat düşünen mi var?
  16. (İşte bak, Ey Rasûlüm), benim azabım ve tehdidlerim nasıl oldu!...
  17. And olsun ki, biz Kur’an’ı düşünüb öğüd almak için kolaylaştırdık; fakat düşünen mi var?
  18. Âd kavmi de tekzib etti. İşte (bak, Ey Rasûlüm), nasıl oldu azabım ve tehdidlerim!...
  19. Çünkü biz, uğursuzluğu devamlı bir günde, (Hûd peygamberin gönderildiği) Âd kavminin üzerlerine kökü kurutan şiddetli bir rüzgâr gönderdik.
  20. Öyle ki, insanları, kökünden sökülmüş hurma kütükleri gibi söküb atıyordu.
  21. İşte (bak, Ey Rasûlüm), nasıl oldu azabım ve tehdidlerim!...
  22. And olsun ki, biz Kur’an’ı düşünüb öğüd almak için kolaylaştırdık; fakat düşünen mi var?
  23. Semûd kavmi (Salih peygamberin öğüdlerini ve) azab haberlerini tekzib ettiler de,
  24. Şöyle dediler: “- İçimizden (peygamber iddiasında olan) bir insana mı tâbi olacağız? O takdirde biz, muhakkak sapıklık içinde kalır ve ateşlere düşeriz.
  25. O kitab (vahy) aramızdan ona mı bırakılıyor? Doğrusu o, şımarık bir yalancıdır.”
  26. İleride bilecekler, o şımarık yalancı kimdir?
  27. İşte biz, onlara bir imtihan olmak üzere, o dişi deveyi (bir mucize olarak kayadan) çıkarıp gönderiyoruz. Şimdi onların ne yapacağını gözetle ve eziyetlerine sabret.
  28. Hem onlara haber ver ki, (kuyudan istifade edecekleri) su, (deve ile kendi) aralarında nöbetledir. (Bir gün deveye, bir gün onlara.) Her su nöbetinde, sahibi hazır bulunmuş olsun.
  29. (Salih Peygamberin kavmi bir müddet nöbetleşe bu emre uyduktan sonra), nihayet (Kudar İbni Salif adındaki) arkadaşlarını çağırdılar. O da kılıca sarılarak deveyi kesti.
  30. Fakat bak, nasıl oldu azabım ve tehdidlerim!...
  31. Çünkü biz, üzerlerine korkunç bir ses gönderdik de, onlar, ağıldaki hayvanların çiğneyib ufaladıkları kuru çöpler gibi oldular.
  32. And olsun ki, biz Kur’an’ı düşünüb öğüd almak için kolaylaştırdık; fakat düşünen mi var?
  33. Lût kavmi (peygamberlerinin) azab haberlerini tekzib ettiler.
  34. Biz, onlara, taş yağdıran bir rüzgâr gönderdik; yalnız Lût (peygamberin) ailesini bir seher vakti kurtardık.
  35. Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte (iman ve itaat etmek suretiyle nimetimize) şükür edeni, böyle mükâfatlandırırız.
  36. And olsun ki, Lût, azabımızla onları korkutmuştu; fakat o ihtarları, şübhelenerek inkâr ettiler;
  37. Ve onun (meleklerden ibaret) misafirlerine, (kendi aralarında icra etmekte oldukları kötü işle) tecavüze kalkıştılar. Biz de onların gözlerini silme kör ediverdik. “- Şimdi azabımı ve peygamberimin tehdidlerini tadın.” dedik.
  38. Celâlim hakkı için, bir sabah vakti, devamlı bir azab onları bastırıverdi. (Bu azab, cehenneme atılışlarına dek devam edecektir).
  39. Tadın bakalım azabımı ve peygamberimin tehdidlerini!...
  40. And olsun ki, biz Kur’an’ı düşünüb öğüd almak için kolaylaştırdık; fakat düşünen mi var?
  41. Celâlim hakkı için, Firavun ailesine de (azab haberlerini veren) peygamberler geldi.
  42. Onlar, mucizelerimizin hepsini inkâr ettiler. Biz de onları öyle yakalayıverdik ki, her şeye gâlib olana (Allah’a) böyle (yapmak) yaraşır.
  43. (Ey Mekke’liler), sizin kâfirleriniz (kuvvet ve imkân bakımından) onlardan (bu adları geçen kavimlerden) hayırlı mı? Yoksa sizin için (İlâhî) kitablarda bir kurtuluş (haberi) mi var?
  44. Yoksa onlar; “- Biz yardımlaşır, bize karşı gelene zafer kazanır bir topluluğuz” mu diyorlar?
  45. Yakında (Bedir’de) o topluluk bozulacak ve arkalarını dönüb kaçacaklar.
  46. Daha doğrusu onların asıl azab vakti, kıyamettedir. O vaktin azabı daha müdhiş, daha acıdır.
  47. Muhakkak ki mücrimler (müşrikler) şaşkınlık ve çılgın ateşler içindedirler.
  48. O gün, yüzleri üstü ateşte sürüklenecekler; ve onlara “-Tadın cehennemin dokunuşunu” denilecek.
  49. Gerçekten biz, her şeyi (hikmetimiz icabı) bir kaderle yaratmışızdır.
  50. (Bir şeyin olmasını murad ettik mi) emrimiz başka değil, ancak birdir (yalnız ol kelimesidir, oluverir); bir göz kırpması gibidir.
  51. And olsun, (küfür hususunda benzeriniz olan) sizin gibileri helâk da ettik; fakat hani düşünen?
  52. Bununla beraber işledikleri her şey (amellerin yazıldığı) defterlerdedir.
  53. Küçük ve büyük (yapılan her şeyin) hepsi (Levh-i Mahfûz’da) yazılıdır.
  54. Şüphesiz takva sahibleri cennetlerde aydınlıklar içindedirler;
  55. Rıza gösterilen bir yerde... Kudretine nihayet olmıyan bir Melek’in (her şeye hakim bulunan Allah Tealâ’nın) huzurunda...
Yazar: Bekir Sadak - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlatımı
  1. (1-2) Kiyamet saati yaklasir, ay yarilir; onlar bir delil gorunce hala yuz cevirirler ve: «Suregelen bir sihir» derler.
  2. (1-2) Kiyamet saati yaklasir, ay yarilir; onlar bir delil gorunce hala yuz cevirirler ve: «Suregelen bir sihir» derler.
  3. Yalanlarlar da kendi heveslerine uyarlar. Ama her isin karar kilacagi bir sonucu vardir.
  4. And olsun ki, onlari bu hallerinden vazgecirecek nice haberler gelmistir.
  5. Bu haberlerin herbirinde ustun hikmet vardir; ama uyarmalar fayda vermiyor.
  6. Oyleyse onlardan yuz cevir; cagiran, gorulmemis ve taninmamis bir seye cagirdigi gun.
  7. (7-8) Gozleri dalgin dalgin, cekirgeler gibi yayilmis, o cagirana kosarak kabirlerden cikarlar. Inkarcilar: «Bu, zorlu bir gundur» derler.
  8. (7-8) Gozleri dalgin dalgin, cekirgeler gibi yayilmis, o cagirana kosarak kabirlerden cikarlar. Inkarcilar: «Bu, zorlu bir gundur» derler.
  9. Bu putperestlerden once Nuh milleti de yalanlamis, kulumuzu yalanlayarak: «Delidir» demislerdi, yolu kesilmisti.
  10. O da: «Ben yenildim, bana yardim et» diye Rabbine yalvarmisti.
  11. Biz de bunun uzerine gok kapilarin bosanan sularla actik.
  12. Yeryuzunde kaynaklar fiskirttik; her iki su, takdir edilen bir olcuye gore birlesti.
  13. (13-14) Onu, tahtadan yapilmis, mihla cakilmis bir gemiye bindirdik; inkar edilmis olan Nuh´a mukafat olarak verdigimiz gemi nezaretimiz altinda yuzuyordu.
  14. (13-14) Onu, tahtadan yapilmis, mihla cakilmis bir gemiye bindirdik; inkar edilmis olan Nuh´a mukafat olarak verdigimiz gemi nezaretimiz altinda yuzuyordu.
  15. And olsun ki Biz, o gemiyi bir ibret olarak biraktik; ogut alan yok mudur?
  16. Benim azabim ve uyarmam nasilmis?
  17. And olsun ki Kuran´i, ogut olsun diye kolaylastirdik; ogut alan yok mudur?
  18. Ad milleti peygamberini yalanlamisti; Benim azabim ve uyarmam nasilmis?
  19. (19-20) Nitekim uzerlerine, insanlari, sokulmus hurma kutugu gibi kopararak yere seren, dondurucu bir ruzgari ugursuzlugu devam eden bir gunde gonderdik.
  20. (19-20) Nitekim uzerlerine, insanlari, sokulmus hurma kutugu gibi kopararak yere seren, dondurucu bir ruzgari ugursuzlugu devam eden bir gunde gonderdik.
  21. Benim azabim ve uyarmam nasilmis?
  22. And olsun ki, Kuran´i ogut olsun diye kolaylastirdik; ogut alan yok mudur? *
  23. Semud milleti uyaran peygamberleri yalanladi.
  24. (24-25) «cimizden bir insana mi uyacagiz? O zaman biz sapiklik ve delilik etmis oluruz. Kitap, aramizda, ona mi verilmis? Hayir, o pek yalanci ve simarigin biridir» dediler.
  25. (24-25) «cimizden bir insana mi uyacagiz? O zaman biz sapiklik ve delilik etmis oluruz. Kitap, aramizda, ona mi verilmis? Hayir, o pek yalanci ve simarigin biridir» dediler.
  26. Yarin, kimin pek yalanci ve simarik oldugunu bileceklerdir.
  27. Dogrusu, onlari denemek uzere disi deveyi gonderen Biziz. Salih´e soyle demistik: «Onlari gozetle ve sabret;
  28. Onlara, siralarina gore suyun kendileriyle o deve aralarinda pay edilmis oludugunu soyle.»
  29. Ama bir arkadaslarini cagirdilar, o da kilicini alarak deveyi kesti.
  30. Benim azabim ve uyarmam nasilmis?
  31. Nitekim uzerlerine bir ciglik gonderdik de, agilcilarin kullandigi kurumus ot gibi oldular.
  32. And olsun ki, Kuran´i ogut olsun diye kolaylastirdik; ogut alan yok mudur?
  33. Lut milleti uyaran peygamberleri yalanladi.
  34. (34-35) Biz de uzerlerine tas yagdiran bir ruzgar gonderdik. Ancak, Lut´un taraftarlarini, katimizdan bir nimet olarak seher vakti kurtardik. sukredene iste boyle mukafat veririz.
  35. (34-35) Biz de uzerlerine tas yagdiran bir ruzgar gonderdik. Ancak, Lut´un taraftarlarini, katimizdan bir nimet olarak seher vakti kurtardik. sukredene iste boyle mukafat veririz.
  36. Lut, and olsun ki, onlari Bizim yakalamamizla uyarmisti, ama onlar uyarmalari suphe ile karsiliyarak dinlemediler.
  37. And olsun ki, onlar Lut´un konuklari olan melekleri elde etmeye kalkistilar, bunun uzerine gozlerini kor ettik. «Azabimi ve uyarmalarimi dinlememenin sonucunu tadin» dedik.
  38. And olsun ki, sabah erken, onu alinmaz bir azap baslarina geldi.
  39. «zabimi ve uyarmalarimi dinlememenin sonucunu tadin» dedik.
  40. And olsun ki, Kuran´i ogut olsun diye kolaylastirdik; ogut alan yok mudur? *
  41. And olsun ki, Firavun erkanina uyaranlar geldi.
  42. Mucizelerimizin hepsini yalanladilar. Bunun uzerine onlari guc ve kuvvet sahibi olana yakisir bir sekilde yakaladik.
  43. Ey Mekke putperestleri! Sizin inkarcilariniz bunlardan daha mi ustundur? Yoksa Kitablarda size bir kurtulus belgesi mi var?
  44. Yoksa: «Biz oc alabilecek bir topluluguz» mu diyorlar?
  45. Topluluklari dagitilacak, yuzgeri edileceklerdir.
  46. Kiyamet onlarin azap ile vadedildikleri gundur. O ne korkunc, ne aci bir gundur!
  47. Dogrusu suclular sapiklik ve cilginlik icindedirler.
  48. Atese yuzustu suruldukleri gun, onlara: «Cehennemin dokunan azabini tadin» denir.
  49. suphesiz Biz her seyi bir olcuye gore yaratmisizdir.
  50. Bizim buyrugumuz bir goz kirpmasi gibi anidir.
  51. And olsun ki, benzerlerinizi yok etti, ogut alan yok mudur?
  52. Insanlarin yaptiklari her sey kitablarda kayitlidir.
  53. Kucuk ve buyuk, hepsi satir satirdir.
  54. (54-55) Allah´a karsi gelmekten sakinanlar, guclu hukumdarin katinda, yuksek bir derecede, cennetlerde ferahlik ve aydinlik icindedirler. *
  55. (54-55) Allah´a karsi gelmekten sakinanlar, guclu hukumdarin katinda, yuksek bir derecede, cennetlerde ferahlik ve aydinlik icindedirler. *
Yazar: Celal Yıldırım - Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Kıyâmet´in kopuş saati yaklaştı, Ay yarıldı.
  2. Bir âyet (açık bir belge, bir mu´cize) görseler yüzçevirirler ve «devamedegelen bir sihir» derler.
  3. (Hakk´ı) yalanladılar da kendi heveslerine uydular. Oysa her işin kararlaştırılmış bir vakti vardır.
  4. And olsun ki, onlara öyle haberler geldi ki içinde onları (tutumlarından) vazgeçirecek olanı da vardı.
  5. Gayesinin doruğuna yükselmiş bir hikmet! Ne var ki, uyarmalar, korkutmalar yarar sağlamıyor.
  6. Onlardan yüzçevir. O gün çağrıcı, bilinmedik (korkunç) bir şeyle çağırır.
  7. Onlar da gözleri korkudan önlerine eğik bir halde kabirlerinden çıkarlar; tıpkı etrafa yayılan çekirge misâli.
  8. Çağrıcıya doğru koşarlar. Kâfirler ise, «bu zorlu ve sıkıntılı bir gün !» derler.
  9. Bunlardan önce Nûh milleti, Nuh´u yalanladı; kulumuzu yalanladılar da «delidir» dediler ve (o kadar üzerine vardılar ki, Nûh davetinden) vazgeçirildi.
  10. O da Rabbına yalvarıp, «yenilgiye uğradım, bana yardım et!» diye duâ etti.
  11. Bunun üzerine göğün kapılarını sağnak halinde boşanan su ile açıverdik.
  12. Yerden de göz göz sular fışkırttık. Böylece sular, mukadder olan bir hükmün gerçekleşmesi üzerine birleşti.
  13. Biz, Nuh´u tahtalar ve çivilerle yapılı gemiye yükledik.
  14. Nankörlük ve inkâr edilen kimseye (Nuh´a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözetim ve denetimimiz altında yüzüp yol alıyordu.
  15. And olsun ki biz, o gemiyi bir âyet (açık belge ve tarihî bir ibret) olarak bıraktık. Acaba öğüt ve ibret alan var mıdır?
  16. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (bir görün) ?
  17. And olsun ki biz, Kur´ân´ı ibret ve öğüt için kolaylaştırdık. Öğüt ve ibret alan var mıdır?
  18. Âd da (peygamberlerini) yalanladı. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (bir görün) ?
  19. Biz, gerçekten onların üzerine, uğursuzluğu devam eden bir günde ortalığı alt-üst eden şiddetli bir rüzgâr gönderdik ki,
  20. (20-21) İnsanları bulundukları yerden söküp atıyordu da her biri sanki kökünden devrilen birer hurma kütüğüne benziyordu. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (bir görün) ?.
  21. (20-21) İnsanları bulundukları yerden söküp atıyordu da her biri sanki kökünden devrilen birer hurma kütüğüne benziyordu. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (bir görün) ?.
  22. And olsun ki biz, Kur´ân´ı öğüt ve ibret almak için kolaylaştırdık. Öğüt ve ibret alan var mıdır?
  23. Semûd kavmi de (yapılan) uyarıları yalanladılar.
  24. Bizden bir adama mı uyacağız ? O takdirde biz, sapıklık, sıkıntı ve delilik içinde kalırız.
  25. Aramızdan kitap ona mı verilmiş ?! Hayır O, çok yalancı şımarığın biridir, dediler.
  26. Yarın kimlerin çok yalancı şımarıklar olduğunu bileceklerdir.
  27. Şüphesiz ki, onları çetin bir sınavdan geçirmek için o dişi deveyi gönderdik ve (Salih Peygamber´e) «sen onları gözetle ve sabırlı ol!» (dedik).
  28. Suyun aralarında belli bir sıraya göre taksim edildiğini haber ver. Herbiri su alış sırasına hazır bulunsun.
  29. Bu uyarıya rağmen (bir azgın gözü dönmüşe) arkadaşları seslendiler ; o da silahını kullanarak deveyi düşürüp kesti!
  30. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (bir görün) ?
  31. Hakikat biz, üzerlerine bir tek haykırış salıverdik, onlar da, davar ağılındaki kuru ot gibi oldular.
  32. And olsun ki, biz Kur´ân´ıöğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Öğüt ve ibret alan var mıdır?
  33. Lût kavmi de yapılan uyarıları yalanladılar.
  34. (34-35) Bunun için biz, üzerlerine taş (yağmuru yağdıran bir kasırga) gönderdik; ancak Lût ailesini katımızdan bir nîmet olarak seher vakti kurtardık. İşte şükredeni biz böyle mükâfatlandırırız.
  35. (34-35) Bunun için biz, üzerlerine taş (yağmuru yağdıran bir kasırga) gönderdik; ancak Lût ailesini katımızdan bir nîmet olarak seher vakti kurtardık. İşte şükredeni biz böyle mükâfatlandırırız.
  36. Ve and olsun ki, Lût, onları bizim şiddetli tutup kahretmemize karşı uyardı; ama onlar, bu uyarılarda şüphe edip inâdlarını sürdürdüler.
  37. And olsun ki onlar (o ahlâksız cinsel sapıklar), Lût´un konuklarına sataşmak için devamlı O´na gidip geldiler. Bu yüzden onların gözlerini silme kör ettik de «tadın azabımı ve uyarılarımı I» (dedik).
  38. (38-39) And olsun ki, bir sabah devam eden bir azâb onlara geliverdi. «Tadın azabımı ve uyarılarımı!» (dedik),
  39. (38-39) And olsun ki, bir sabah devam eden bir azâb onlara geliverdi. «Tadın azabımı ve uyarılarımı!» (dedik),
  40. And olsun ki biz, Kur´ân´ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Öğüt ve ibret alan var mıdır?
  41. And olsun ki, Fir´avn ailesine de uyarılar geldi.
  42. Onlar ise, âyetlerimizin hepsini yalanladılar. Biz de onları çok üstün, çok güçlü muktedire yakışır şekilde yakalayıverdik.
  43. Sizin kâfirleriniz mi bunlardan hayırlıdır, yoksa önceki kitaplarda sizin için bir berat mı bulunuyordu ?
  44. Yoksa onlar, «biz yardım gören (yardımlaşan) bir cemiyet miyiz» diyorlar ?
  45. Yakında o cemiyet hezimete uğrayıp arkalarını dönüp kaçacaklar.
  46. Hayır, onlara va´dolunan gün Kıyâmet´tir. Kıyamet gününün (azabı) daha korkunç ve daha acıdır.
  47. Şüphesiz ki, suçlu günahkârlar sapıklık ve çılgınlık içindedirler.
  48. Ateşe yüzüstü sürülecekleri gün, «Sakar (Cehennem)in dokunan azabını tadın !» (denilecek).
  49. Şüphesiz ki biz, her şeyi (belli) bir ölçüye göre yarattık. .
  50. Bizim emrimiz ancak bir defadır, gözaçıp kapamak gibi.
  51. (51-52) And olsun ki, biz sizin nice benzerlerinizi yok ettik. Öğüt ve ibret alan yok mudur? Onların işledikleri her şey defterlerdedir.
  52. (51-52) And olsun ki, biz sizin nice benzerlerinizi yok ettik. Öğüt ve ibret alan yok mudur? Onların işledikleri her şey defterlerdedir.
  53. Küçük büyük her şey satır satır yazılıdır.
  54. Şüphesiz ki, muttakîler (Allah´tan saygı ile korkup fenalıklardan sakınan mü´minler) Cennetlerde genişlik ve aydınlık içindedirler.
  55. Doğruluk makamında kuvvetli kudretli hükümdarın yanındadırlar.
Yazar: Diyanet - Diyanet 1
  1. Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.
  2. Onlar bir mucize görseler yüz çevirirler ve “Süregelen bir sihirdir” derler.
  3. Peygamberi yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Hâlbuki her iş, (Allah nasıl takdir ettiyse öylece) gerçekleşecek (değişmeyecek)tir.
  4. Andolsun, onlara içinde caydırıcı tehditlerin bulunduğu haberler geldi.
  5. Bu haberler, zirveye ulaşmış birer hikmettir! Fakat uyarılar fayda vermiyor!
  6. (6-7) O hâlde sen de onlardan yüz çevir. Onlar, o davetçinin (İsrafil’in benzeri görülmemiş) bilinmedik (korkunç) bir şeye çağırdığı gün, gözleri düşmüş bir hâlde dağılmış çekirgeler gibi kabirlerden çıkarlar.
  7. (6-7) O hâlde sen de onlardan yüz çevir. Onlar, o davetçinin (İsrafil’in benzeri görülmemiş) bilinmedik (korkunç) bir şeye çağırdığı gün, gözleri düşmüş bir hâlde dağılmış çekirgeler gibi kabirlerden çıkarlar.
  8. Davetçiye doğru koşarlarken kâfirler, “Bu zor bir gün” derler.
  9. Onlardan önce Nuh’un kavmi de yalanlamıştı. Onlar kulumuzu yalanlayıp “Bu bir delidir” dediler ve kulumuz (tebliğ görevinden) alıkonuldu.
  10. O da Rabbine, “Ey Rabbim! Ben yenilgiye uğradım, yardım et” diye dua etti.
  11. Biz de göğün kapılarını dökülürcesine yağan bir yağmurla açtık.
  12. Yeryüzünü pınar pınar fışkırttık. Derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti.
  13. Biz Nûh’u çivilerle perçinli levhalardan oluşan gemiye bindirdik.
  14. Gemi, inkâr edilen kimseye (Nuh’a) bir mükâfat olarak gözetimimiz altında yüzüyordu.
  15. Andolsun, biz onu (tufan olayını) bir ibret olarak bıraktık. Var mı düşünüp öğüt alan?
  16. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (gördüler)!
  17. Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?
  18. Âd kavmi de (Hûd’u) yalanladı. Azabım ve uyarılarım nasılmış!
  19. Biz onların üstüne, uğursuzluğu sürekli bir günde gürültülü ve dondurucu bir rüzgâr gönderdik.
  20. İnsanları köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi kaldırıp atıyordu.
  21. Azabım ve uyarılarım nasılmış, (gördüler)!
  22. Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?
  23. (23-24) Semûd kavmi de uyarıcıları yalanlamış ve şöyle demişlerdi: “İçimizden bir insana mı uyacağız? (Asıl) o takdirde biz apaçık bir sapıklık ve delilik içine düşmüş oluruz.”
  24. (23-24) Semûd kavmi de uyarıcıları yalanlamış ve şöyle demişlerdi: “İçimizden bir insana mı uyacağız? (Asıl) o takdirde biz apaçık bir sapıklık ve delilik içine düşmüş oluruz.”
  25. “Bizim aramızdan vahiy ona mı verildi? Hayır o, yalancının, şımarığın biridir.”
  26. Onlar yarın bilecekler: Kimmiş yalancı, kimmiş şımarık!
  27. (Salih’e şöyle demiştik:) “Şüphesiz biz, onlara bir imtihan olmak üzere, o dişi deveyi göndereceğiz. Şimdi onları gözetle ve sabret.”
  28. “Onlara, suyun (deve ile) kendileri arasında (nöbetleşe) paylaştırıldığını, bildir. Her su nöbetinde sahibi hazır bulunsun.”
  29. Derken, (kavmin en azgını olan) arkadaşlarını çağırdılar. O da işe koyuldu ve deveyi kesti.
  30. Fakat azabım ve uyarılarım nasılmış!
  31. Şüphesiz biz, onların üzerine tek bir korkunç ses gönderdik de, onlar, ağıldaki hayvanların çiğneyip ufaladıkları kuru çöpler gibi oldular.
  32. Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?
  33. Lût kavmi de uyarıcıları yalanladı.
  34. (34-35) Şüphesiz biz de üzerlerine taşlar savuran bir rüzgâr gönderdik. Yalnız Lût’un ailesi başka. Katımızdan bir nimet olarak bir seher vakti onları kurtardık. Şükredenleri işte böyle mükâfatlandırırız.
  35. (34-35) Şüphesiz biz de üzerlerine taşlar savuran bir rüzgâr gönderdik. Yalnız Lût’un ailesi başka. Katımızdan bir nimet olarak bir seher vakti onları kurtardık. Şükredenleri işte böyle mükâfatlandırırız.
  36. Andolsun, Lût onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu uyarıları kuşkuyla karşıladılar.
  37. Andolsun, onlar onun (meleklerden olan) misafirlerinden nefislerindeki kötü arzuları tatmin etmek istediler. Biz de onların gözlerini silme kör ettik. “Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!” dedik.
  38. Andolsun, onlara sabahleyin erkenden kalıcı bir azap geldi.
  39. “Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!” dedik.
  40. Andolsun, biz Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?
  41. Andolsun, Firavun’un ailesine de uyarıcılar gelmişti.
  42. Bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları mutlak güç ve iktidar sahibinin yakalaması gibi yakaladık.
  43. (Ey Mekkeliler!) Sizin kâfirleriniz onlardan daha mı hayırlı? Yoksa sizin için kitaplarda bir berat mı var?
  44. Yoksa onlar, “Biz yardımlaşan (güçlü) bir topluluğuz” mu diyorlar?
  45. O topluluk yakında (Bedir’de) bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.
  46. Hayır, kıyamet, onların (görecekleri asıl azabın) vaktidir. Kıyamet (azabı) ise daha müthiş ve daha acıdır.
  47. Şüphesiz suçlular (müşrikler) sapıklık ve ateşler içindedirler.
  48. Yüzüstü ateşe sürüklendikleri gün kendilerine, “Cehennemin dokunuşunu tadın!” denecek.
  49. Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık.
  50. Emrimiz ancak bir tek emirdir. Göz kırpması gibidir. (Anında gerçekleşir.)
  51. Andolsun, biz sizin gibileri hep helâk ettik. Fakat var mı düşünüp öğüt alan?
  52. İşledikleri her şey ise kitaplarda kayıtlıdır.
  53. Küçük, büyük her şey satır satır yazılmıştır.
  54. Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar cennetlerde, ırmak başlarındadırlar.
  55. Muktedir bir hükümdarın katında, doğruluk meclisindedirler.
Yazar: Diyanet - Diyanet 2
  1. Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.
  2. Onlar bir mucize görürlerse hemen yüz çevirirler ve: Eskiden beri devam edegelen bir büyüdür, derler.
  3. Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Halbuki her işin ulaşacağı yeri vardır.
  4. Andolsun onlara, kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir.
  5. Bu büyük bir hikmettir. Fakat (yüz çevirene) uyarılar ne fayda verir!
  6. Çağıranın görülmemiş bir şeye çağırdığı gün, sen de onlardan yüz çevir.
  7. (7-8) Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi bakışları perişan (utançtan yere bakar) bir halde ve dâvetçiye koşarak kabirlerden çıkarlar. O esnada kâfirler: Bu, çok çetin bir gündür! derler.
  8. (7-8) Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi bakışları perişan (utançtan yere bakar) bir halde ve dâvetçiye koşarak kabirlerden çıkarlar. O esnada kâfirler: Bu, çok çetin bir gündür! derler.
  9. Onlardan önce Nuh´un kavmi de yalanladı, hem de kulumuzun yalancı olduğunda ısrar ederek: O, delirdi, dediler. Ve (Nuh, davetten vazgeçmeye) zorlandı.
  10. Bunun üzerine, Rabbine: Ben yenik düştüm, bana yardım et! diyerek yalvardı.
  11. Biz de derhal nehir gibi devamlı akan bir su ile göğün kapılarını açtık.
  12. Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık. (Her iki) su, takdir edilmiş bir işin olması için birleşmişti.
  13. Nuh´u da tahtalardan yapılmış, çivilerle çakılmış gemiye bindirdik.
  14. İnkâr edilmiş olana (Nuh´a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.
  15. Andolsun ki onu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?
  16. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış!
  17. Andolsun biz Kur´an´ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mu?
  18. Âd kavmi (Peygamberleri Hûd´u) yalanladı da azabım ve tehdidim nasılmış (gördüler).
  19. Biz onların üstüne, uğursuzluğu devamlı bir günde dondurucu bir rüzgâr gönderdik.
  20. O rüzgâr, insanları, sökülmüş hurma kütükleri gibi yere seriyordu.
  21. Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
  22. Andolsun biz Kur´an´ı düşünüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?
  23. Semûd kavmi de uyarıcıları yalanladı.
  24. «Aramızdan bir beşere mi uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık etmiş oluruz» dediler.
  25. «Vahiy, aramızda ona mı verildi? Hayır o, yalancı ve şımarığın biridir» (dediler.)
  26. Yarın onlar, yalancı ve şımarığın kim olduğunu bileceklerdir.
  27. Gerçekten onları imtihan etmek için dişi deveyi gönderen biziz. Sen onları gözetle ve sabret.
  28. Onlara, suyun aralarında paylaştırıldığını haber ver. Her biri kendi içme sırasında gelsin.
  29. Arkadaşlarını çağırdılar, o da (bundan cür´et alarak) kılıcını kaptı ve deveyi kesti.
  30. (Bu azgınlara) azabım ve uyarılarım nasıl oldu!
  31. Biz onların üzerlerine korkunç bir ses gönderdik. Hemen hayvan ağılına konan kuru ot gibi oluverdiler.
  32. Andolsun biz Kur´an´ı, anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alan yok mu?
  33. Lût´un kavmi de uyarıcı peygamberleri yalanladı.
  34. (34-35) Biz de üstlerine taş (yağdıran bir fırtına) gönderdik. Ancak Lût ailesi müstesna, katımızdan bir nimet olarak onları seher vaktinde kurtardık. Biz şükredeni işte böyle mükâfatlandırırız.
  35. (34-35) Biz de üstlerine taş (yağdıran bir fırtına) gönderdik. Ancak Lût ailesi müstesna, katımızdan bir nimet olarak onları seher vaktinde kurtardık. Biz şükredeni işte böyle mükâfatlandırırız.
  36. Andolsun ki, Lût onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu tehditleri kuşkuyla karşıladılar.
  37. Onlar Lût´un misafirlerine karşı kötülük yapmayı planlamışlardı. Hemen biz onların gözlerini silme kör ettik. «Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!» (dedik).
  38. Bir sabah kendilerine, yakalarını bir daha bırakmayacak olan bir azap gelip çattı.
  39. İşte azabımı ve uyarılarımı tadın! (denildi).
  40. Andolsun biz Kur´an´ı, öğüt almak için kolaylaştırdık. O halde düşünüp ibret alan yok mu?
  41. Şüphesiz Firavun´un kavmine de uyarıcılar gelmişti.
  42. Lâkin onlar bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları güç ve kudretimize lâyık bir şekilde yakaladık.
  43. Şimdi sizin kâfirleriniz, onlardan daha mı iyidirler? Yoksa kitaplarda sizin için bir berât mı var?
  44. Yoksa «Biz, intikam almağa gücü yeten bir topluluğuz» mu diyorlar?
  45. O topluluk yakında bozulacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır.
  46. Bilakis kıyamet onlara vâdedilen asıl saattir ve o saat daha belâlı ve daha acıdır.
  47. Şüphesiz suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler.
  48. O gün yüzüstü ateşe sürüklendiklerinde «Cehennemin elemini tadın!» denir.
  49. Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.
  50. Bizim buyruğumuz, bir anlık bakış gibi, bir tek sözden başka bir şey değildir.
  51. Andolsun biz, sizin benzerlerinizi hep helâk ettik. Düşünüp ibret alan yok mu?
  52. Yaptıkları her şey kitaplarda (amel defterlerinde) mevcuttur.
  53. Küçük büyük her şey satır satır yazılmıştır.
  54. (54-55) Takvâ sahipleri cennetlerde ve ırmakların kenarlarında, güçlü ve Yüce Allah´ın huzurunda hak meclisindedirler.
  55. (54-55) Takvâ sahipleri cennetlerde ve ırmakların kenarlarında, güçlü ve Yüce Allah´ın huzurunda hak meclisindedirler.
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Yaklaştı kıyamet, ay yarıldı!
  2. Hala bir mucize görseler, yüz çevirip: «Süregelen bir sihir!» derler.
  3. Yalan dediler, arzularına uydular. Halbuki, her iş (Allah takdirinde) yerini almıştır.
  4. Andolsun ki, onlara kötülüklerden vazgeçirici haberleri de içeren kıssalar geldi!
  5. Bir hikmet-i baliğa (hedefe ulaşmanın en yüksek derecesine ermiş bir hikmet) fakat uyarılar fayda vermiyor.
  6. Sen de onlardan yüz çevir ki, o gün çağırıcı görülmedik korkunç bir şeye çağırır.
  7. Gözleri düşkün düşkün sanki yayılan çekirgeler gibi kabirlerden çıkarlar.
  8. Çağırana koşarak, kafirler: «Bu çok çetin bir gündür!» derler.
  9. Onlardan önce Nuh´un kavmi de yalanladı; o kulumuza yalancı dediler, delidir, dediler; çok incittiler.
  10. O da sonunda Rabbine dua etti: «Ben yenik düştüm, bana yardım et!» dedi.
  11. Bunun üzerine göğün kapılarını şakır şakır dökülen bir su ile açtık.
  12. Yeri de kaynaklar halinde fışkırttık, derken sular önceden takdir edilmiş bir iş için birleşti.
  13. Ve onu elvahlı ve kenetli (tahta ve çivilerden yapılı) bir gemi üzerinde taşıdık,
  14. gözetimimiz altında yürüyüp yol alıyordu, inkar ve nankörlüğe uğramış kimseye mükafat olmak üzere.
  15. Andolsun ki, o gemiyi bir ibret olarak bıraktık. Fakat düşünen mi var ki,
  16. azabım ve uyarılarım nasılmış!
  17. Andolsun ki, Kur´an´ı düşünmek için kolaylaştırdık; fakat düşünen mi var?
  18. Ad kavmi de yalanladı, azabım ve uyarılarım nasıl oldu?
  19. Çünkü üzerlerine uğursuzluğu devam eden bir günde dondurucu bir rüzgar salıverdik.
  20. İnsanları, kökünden devrilen hurma kütükleri gibi yoluyordu.
  21. Bak nasılmış azabım ve uyarılarım?
  22. Andolsun ki, Kur´an´ı düşünmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen mi var?
  23. Semud da o uyarıları yalanladılar,
  24. Şöyle dediler: «İçimizden bir insana mı uyacağız? Şüphesiz biz o vakit şaşkınlık içinde kalır, ateşlere yanarız!
  25. O zikir (vahiy) aramızdan ona mı bırakılıyor? Belki o bir şımarık yalancıdır!
  26. İleride o şımarık yalancı kimdir bilecekler.
  27. İşte Biz onları imtihan etmek için o dişi deveyi salıyoruz; onun için onları gözet ve sabırlı ol!
  28. Onlara haber ver ki su aralarında nöbetleşe taksim edilmiştir. Herkes suyu sırasına göre alacaktır.
  29. Bunun üzerine arkadaşlarına bağırdılar, o da silaha sarıldı ve ayaklarını çırptı (biçti).
  30. Fakat bak nasıl oldu azabım ve uyarılarım?
  31. Çünkü Biz üzerlerine tek bir sayha gönderiverdik; ağılcı çırpısı gibi kırılıp dökülüverdiler.
  32. Andolsun ki, Kur´an´ı düşünmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen mi var?
  33. Lut´un kavmi o uyarılara yalan dediler.
  34. Biz de üzerlerine taşlar yağdıran (kasırga) gönderdik. Yalnız Lut ailesini bir seher vakti kurtardık,
  35. Tarafımızdan bir nimet olarak! İşte şükredeni böyle karşılarız.
  36. Andolsun ki (Lut) tutuşumuzun şiddetini kendilerine ihtar da etmişti. Fakat o ihtarları kavga ve şüphe ile karşıladılar.
  37. Ve onun konuklarından murad almaya kalkıştılar. Biz de gözlerini siliverdik (kör ettik) ve: «Tadın bakalım azabımı ve uyanlarımı.» dedik.
  38. Andolsun ki, kendilerini kararlı bir azap bir sabah bastırıverdi.
  39. Tadın bakalım azabımı ve uyarılarımı!
  40. Andolsun ki, Kur´an´ı düşünmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen mi var?
  41. Andolsun ki, Firavun´un ailesine de uyarıcı peygamberler geldi.
  42. Ayetlerimizin hepsini yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü birine yaraşır bir tutuşla alıverdik.
  43. Sizin kafirleriniz onlardan hayırlı mı? Yoksa (önceki) kitaplarda sizin için bir beraat (kararı) mı var?
  44. Yoksa: «Biz yardımlaşan bir topluluğuz.» mu diyorlar?
  45. Her halde o topluluk bozulacak ve arkalarını dönüp gidecekler.
  46. Daha doğrusu onların asıl buluşma zamanları kıyamettir. Kıyamet ise daha acı ve daha bela ve beterdir.
  47. Muhakkak ki, suçlular şaşkınlık ve çılgınlıklar içindedirler.
  48. O gün yüz üstü ateşe sürüklenecekler! «Tadın neymiş cehennemin dokunuşu!» diye.
  49. Haberiniz olsun ki, Biz her şeyi bir kaderle yaratmışızdır.
  50. Emrimiz (işimiz, buyrultumuz) yalnız bir tekdir, göz açıp yumma gibidir!
  51. Andolsun ki, emsalinizi hep helak ettik, fakat hani düşünen?
  52. Bununla beraber işledikleri herşey defterlerdedir.
  53. Küçük, büyük hepsi satıra geçmiştir!
  54. Şüphesiz takva sahipleri cennetlerde nur içindedirler.
  55. Kudretine nihayet olmayan padişahlar padişahının yüce huzurunda doğrulara has mecliste!
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali (Sadeleştirilmiş)
  1. Kıyamet saati yaklaştı, Ay yarıldı.
  2. Bir mucize görseler hemen yüz çevirirler ve «süregelen bir büyüdür» derler.
  3. Yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Halbuki her iş yerini bulacaktır.
  4. Andolsun ki onlara (kötülükten) vazgeçirecek nice önemli haberler gelmiştir.
  5. Bunlar üstün bir hikmettir fakat uyarılar fayda vermiyor.
  6. Sen de onlardan yüz çevir ki, o gün çağırıcı, görülmedik müthiş bir şeye çağırır.
  7. Gözleri düşkün düşkün (zelil ve hakir) kabirlerinden çıkarlar, sanki yayılan çekirgeler gibidirler.
  8. O çağırana koşarak, kâfirler: «Bu çetin bir gündür.» derler.
  9. Onlardan önce Nuh´un kavmi de yalanlamıştı. Kulumuzu yalanladılar ve: «Cinlenmiştir.» dediler. Ve (Nuh davetten vazgeçmeye) zorlandı.
  10. Bunun üzerine Rabbine: «Ben yenik düştüm, bana yardım et!» diyerek yalvardı.
  11. Biz de boşalan bir su ile göğün kapılarını açtık.
  12. Yeri de kaynaklar halinde fışkırttık, derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti.
  13. Nuh´u da tahtalardan yapılmış, çivilerle (çakılmış gemi) üzerinde taşıdık.
  14. Nankörlük edilen (kulumuz)a bir mükafat olmak üzere (gemi), gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.
  15. Bunu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?
  16. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (görsünler)!
  17. Andolsun biz Kur´ân´ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
  18. Âd (kavmi) da yalanladı, azabım ve uyarılarım nasıl oldu?
  19. Biz onların üstüne, uğursuzluğu devam eden bir günde dondurucu bir rüzgar gönderdik.
  20. (O rüzgar) insanları, sökülmüş hurma kütükleri gibi yere seriyordu.
  21. Nasılmış benim azabım ve uyarım?
  22. Andolsun biz Kur´ân´ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
  23. Semûd da o uyarıları yalanladılar.
  24. «Bizden bir insana mı uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık içine düşmüş oluruz.» dediler.
  25. «Zikir, aramızdan ona mı bırakıldı? Hayır o, yalancı, küstahın biridir» (dediler).
  26. Yarın onlar, yalancı, küstahın kim olduğunu bilecekler.
  27. Biz onlara, kendilerini imtihan etmek için dişi deveyi göndereceğiz. Onun için sen onları gözet ve sabırlı ol.
  28. Onlara suyun aralarında paylaştırılacağını haber ver; her içene düşen miktar, hazır kılınmıştır.
  29. Bunun üzerine arkadaşlarına bağırdılar. O da (bıçağı) çekerek (deveyi) kesti.
  30. Ama azabım ve uyarılarım nasıl oldu.
  31. Biz onların üzerine tek sayha (korkunç bir ses) gönderdik; ağılcının topladığı çalı çırpı kırıntıları gibi kırılıp dökülüverdiler.
  32. Andolsun biz Kur´ân´ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
  33. Lût kavmi de uyarıları yalanladı.
  34. Biz de onların üzerlerine (taşlar savuran) bir fırtına gönderdik. Yalnız Lût ailesini seher vakti kurtardık,
  35. Katımızdan bir nimet olarak. Biz şükredeni böyle mükafatlandırırız.
  36. (Lût), onları bizim yakalamamıza karşı uyarmıştı. Fakat ikazlara karşı kuşku duydular,
  37. Onun konuklarından murad almaya kalkıştılar. Biz de gözlerini siliverdik. «Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!» (dedik).
  38. Sabah erken, onları kararlı bir azab yakaladı.
  39. «Azabımı ve uyarılarımı tadın!» (dedik).
  40. Andolsun biz Kur´ân´ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
  41. Şüphesiz Firavun ailesine de uyarıcı peygamberler geldi.
  42. Lakin onlar bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları çok kuvvetli ve kudretli bir yakalayışla yakaladık.
  43. Bu kıssalardan hisseye gelince; Şimdi sizin kâfirleriniz, onlardan hayırlı mı? Yoksa kitaplarda sizin için bir beraet mi var?
  44. Yoksa «Biz birbirimize yardım eden bir topluluğuz.» mu diyorlar?
  45. Her halde o topluluk bozulacak ve geriye dönüp kaçacaklardır.
  46. Bilakis kıyamet onlara vaad edilen asıl saattir. Saat cidden çok feci ve acıdır.
  47. Muhakkak ki suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler.
  48. O gün yüzleri üstü ateşte sürüklenecekler, «Cehennemin dokunuşunu tadın!» (denilecek).
  49. Haberiniz olsun ki, biz her şeyi bir kadere göre yarattık.
  50. Buyruğumuz yalnız bir tekdir, göz açıp yumma gibidir.
  51. Andolsun biz, sizin benzerlerinizi hep helak ettik. Öğüt alan yok mudur?
  52. İşledikleri her şey, kitaplarda mevcuttur.
  53. Küçük, büyük hepsi satır satır yazılmıştır.
  54. Takva sahipleri cennetlerde, nur içindedirler.
  55. Güçlü padişahın huzurunda doğruluk koltuklarındadırlar.
Yazar: Seyyid Kutub - Fizilal-il Kuran
  1. Kıyamet anı yaklaştı, ay ikiye ayrıldı.
  2. Onlar bir mucize görseler yüz çevirirler ve «Bu öteden beri gördüğümüz bir büyüdür» derler.
  3. Yalanladılar, keyfi arzularına uydular; ama herşey yerinde duruyor.
  4. Onlara bu tutumlarından vazgeçmelerini sağlayacak haberler geldi.
  5. Bu haberler son derece anlamlı ve etkilidir, ama uyarılar yararlı olmuyor.
  6. Sen de yüz çevir onlara. Görevli melek, o gün onları benzeri yaşanmamış olaya çağırdığında;
  7. Mezarlarından donuk ve ürkek bakışlarla çıkarak çekirge sürüsü gibi etrafa yayılırlar.
  8. Kendilerini çağıran görevliye doğru koşarlar. O zaman kafirler «Bu zor bir gündür» derler.
  9. Onlardan önce Nuh´un soydaşları da yalanlamışlardı. Onlar kulumuz Nuh´u yalanlayarak «Bu adam delidir» dediler, onu görevinden alıkoydular.
  10. O da «Ben yenik düştüm, yardım et bana» diye Rabb´ine dua etti.
  11. Göğün kapılarını açarak bardaktan su boşanır gibi bir yağmur yağdırdık.
  12. Yeri de coşkun kaynaklar halinde fışkırttık. Her iki yönden gelen su belirlenen bir görevi yerine getirmek üzere birleşti.
  13. Onu çivilerle tutturulmuş tahtalardan yapılan bir gemiye bindirdik.
  14. Mesajı inkar edilen kulumuza ödül olarak bu gemi gözetimimiz altında yüzüyordu.
  15. Biz onu bir ibret dersi olarak geride bıraktık. İbret alan yok mu?
  16. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?
  17. Biz Kur´an´dan öğüt alınabilsin diye onu kolay anlaşılır kıldık. Yok mu öğüt alan?
  18. Adoğulları da peygamberlerini yalanladılar. Ama benim azabım ve uyarmam nasılmış?
  19. Baştan başa uğursuz bir günde üzerlerine sert ve dondurucu bir kasırga saldık.
  20. Bu kasırga insanları sökülmüş hurma kütükleri gibi havaya kaldırıp savuruyordu.
  21. Peki benim azabım ve uyarılarım nasılmış?
  22. Biz Kur´an´dan öğüt alınabilsin diye onu kolay anlaşılır kıldık. Yok mu öğüt alan?
  23. Semudoğulları da uyarıları yalanlamışlardı.
  24. Dediler ki: «İçimizden bir insanın peşinden mi gideceğiz? Öyle yaparsak sapıtmış ve kendimizi ateşe atmış oluruz.»
  25. Bizler dururken vahiy ona indirildi, öyle mi? Hayır, o şımarık bir yalancıdır!
  26. Onlar yarın kimin şımarık bir yalancı olduğunu öğreneceklerdir.
  27. Biz onları sınavdan geçirmek için dişi deveyi göndereceğiz. Sabret de gör bakalım, ne yapacaklar?
  28. Onlara suyun deve ile aralarında bölüştürüldüğünü bildir. Kimin sırası ise gelir, su içer.
  29. Ama onlar bir arkadaşlarını çağırdılar. O da kılıcını çekerek hayvanı cansız yere serdi.
  30. Peki benim azabım ve uyarılarım nasılmış?
  31. Onların üzerine bir tek çığlık saldık da ağıl bekçisinin biriktirdiği kuru ot yığınlarına dönüştüler.
  32. Biz Kur´an´dan öğüt alınabilsin diye onu kolay anlaşılır kıldık. Yok mu öğüt alan?
  33. Lut´un soydaşları da uyarıları yalanlamışlardı.
  34. Biz de üzerlerine taşları savuran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut´un taraftarları hariç. Onları sabahleyin erkenden kurtardık.
  35. Tarafımızdan sunulmuş bir nimet olarak. Biz şükredenleri işte böyle ödüllendiririz.
  36. Lut onları bizim sillemiz konusunda uyarmıştı. Fakat, onlar bu uyarıları kuşku ile karşıladılar.
  37. Onlar Lut´un konuklarını elde etmek istediler. Bunun üzerine gözlerini kör ettik. «Tadın bakalım azabımı ve uyarılarımın sonuçlarını.»
  38. Sabah erkenden sürekli bir azaba yakalandılar.
  39. Tadın bakalım azabımı ve uyarılarımın sonuçlarını.
  40. Biz Kur´an´dan öğüt alınabilsin diye onu kolay anlaşılır kıldık. Yok mu öğüt alan?
  41. Firavun yanlılarına da uyarılar gelmişti.
  42. Fakat bütün ayetlerimizi yalanladılar. Biz de güçlü ve üstün iradeli birine yaraşacak bir sertlikle onların yakalarına yapıştık.
  43. Acaba sizin içinizdeki kafirler onlardan daha mı iyidir, yoksa kutsal kitaplarda size ilişkin bir suçsuzluk belgesi mi var?
  44. Yoksa onlar «Biz karşımıza çıkacak herkesi yenen güçlü bir orduyuz» mu diyorlar?
  45. Yakında orduları bozguna uğratılacak ve geri püskürtüleceklerdir.
  46. Asıl azaba kıyamet günü çarpılacaklardır. Kıyamet günü onlar için daha feci ve daha acıdır.
  47. Suçlular şaşkınlık ve ateş içindedirler.
  48. O gün onlar yüzüstü sürüklenerek cehenneme atılırlar; «Ateşin vücudunuza değişini tadınız» diye.
  49. Biz her şeyi belirli bir plan uyarınca yarattık.
  50. Bizim buyruğumuz göz kırpması kadar kısa sürede gerçekleşen bir tek sözdür.
  51. Biz sizin gibi sapıkları daha önce yokettik. Öğüt alan yok mu?
  52. Onların yaptıkları herşey defterlere geçmiştir.
  53. Küçük büyük bütün davranışları satırlara işlenmiştir.
  54. Kötülüklerden sakınanlar cennetlerde ve ırmak kenarlarındadırlar.
  55. Güçlü hükümdarın katında güvenli bir konutta ağırlanacaklardır.
Yazar: Gültekin Onan - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve ay yarıldı.
  2. Onlar bir ayet görseler sırt çevirirler ve: "(Bu) Süregelen bir büyüdür" derler.
  3. Yalanladılar ve kendi hevalarına uydular; oysa her buyruk ´sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır´.
  4. Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi.
  5. (Ki her biri) Doruğunda, olgunlaşmış hikmettir. Fakat uyarmalar bir yarar sağlamıyor.
  6. Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının benzeri görülmedik (nükür) bir şeye çağıracağı gün...
  7. Gözleri ´zillet ve dehşetten düşmüş olarak´, sanki ´yayılan´ çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.
  8. Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: "Bu, zorlu bir gün."
  9. Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve: "Delidir" dediler. O ´baskı altına alınıp engellenmişti´.
  10. Sonunda rabbine dua etti: "Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık sen (bu kafir toplumdan) intikam al."
  11. Biz de ´bardaktan boşanırcasına akan´ bir su ile göğün kapılarını açtık.
  12. Yeri de ´coşkun kaynaklar´ halinde fışkırttık (feccerne). Derken su, takdir edilmiş bir buyruğa karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti.
  13. Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık;
  14. Gözlerimiz önünde akıp gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) küfredilmiş olan (Nuh)´a bir mükafaat olmak üzere.
  15. Andolsun, biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
  16. Şu halde benim azabım ve uyarıp korkutmam nasılmış?
  17. Andolsun biz Kuran´ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
  18. Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
  19. Biz, o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine ´kulakları patlatan bir kasırga´ gönderdik.
  20. İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüp kopmuş hurma kütükleriymiş gibi.
  21. Şu halde benim azabım ve uyarmam nasılmış?
  22. Andolsun biz Kuran´ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
  23. Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı.
  24. Dediler ki: "Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz."
  25. "Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır."
  26. Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip öğreneceklerdir.
  27. Gerçek şu ki biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip bekle ve sabret.
  28. "Ve onlara, suyun aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Su alış sırası (kiminse, o) hazır bulunsun."
  29. Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağını kapıp ´hayvanı ayağından biçip yere devirdi´.
  30. Şu halde benim azabım ve uyarmam nasılmış?
  31. Çünkü biz onların üzerine bir tek çığlık gönderdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler.
  32. Andolsun biz Kuran´ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
  33. Lut kavmi de uyarıları yalanladı.
  34. Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azabtan ayrı tuttuk), onları seher vakti kurtardık;
  35. Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz.
  36. Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp yalanlamakta direttiler.
  37. Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı, yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. "İşte azabımı ve uyarmamı tadın."
  38. Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azab yakalayıp bastırıverdi.
  39. Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın.
  40. Andolsun biz Kuran´ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
  41. Andolsun Firavun ailesi (ve çevresi ile kavmi)ne de uyarılar geldi.
  42. Onlar bizim ayetlerimizin tümünü yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü, kudretli olanın yakalayışıyla yakalayıverdik.
  43. Sizin kafirleriniz onlardan daha mı hayırlı? Yoksa sizin için Kitaplarda bir beraat mi var?
  44. "Biz, ´birbiriyle yardımlaşıp öcünü alan´ bir toplumuz" mu diyorlar?
  45. Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.
  46. Daha doğrusu onlara vaadedilen (asıl azab) (kıyamet) saatidir. O saat, ´kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela´ ve daha acıdır.
  47. Hiç şüphesiz suçlular günahkarlar, bir sapmışlık (dalalet) ve çılgınlık içindedirler.
  48. Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün; "cehennemin dokunuşunu tadın" (denecek).
  49. Hiç şüphesiz, biz her şeyi kader ile yarattık.
  50. Bizim buyruğumuz bir göz kırpma gibi yalnızca ´bir keredir´.
  51. Andolsun biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
  52. Onların işlemiş oldukları her şey kitaplarda (yazılı)dır.
  53. Küçük, büyük her şey satır satır (yazılı)dır.
  54. Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nehir (çevresin)dedirler.
  55. Çok kudretli, mülkünün sonu olmayan (Tanrı)nın yanında doğruluk makamındadırlar.
Yazar: Hasan Basri Çantay - Kur'an Meali - Kur’an-ı Hakim Ve Meal-i Kerim
  1. Saat yaklaşdı. Ay (ikiye) ayrıldı.
  2. Onlar bir mu´cize görürlerse yüz çevirirler ve «Müstemir bir büyüdür» derler.
  3. (Peygamberi) tekzîbetdiler. Hevâ (ve heves) lerine uydular. Halbuki (hayr-u şer) her iş bir gaayeye bağlıdır.
  4. Andolsun ki onlara (kendilerini küfür ve inâddan şiddetle) vaz geçirecek nice mühim haberler gelmişdir.
  5. Ki (her biri) gaayesine ermiş bir hikmet (ve ibret) dir. Fakat (onları) tehdîd eden (bütün bu haadise) ler asla fâide vermiyor.
  6. O halde (habîbim) onlardan yüz çevir. O da´vet edici nin (misli) görülmemiş, tanıtmamış bir şey´e da´vet edeceği gün.
  7. gözleri zelîl ve hakıyr (dönüş) olarak, (hepsi de) çıvgın (ve yaygın) çekirgeler gibi, kabirler (in) den çıkacaklar,
  8. o da´vet ediciye (boyunlarını uzatıb) koşarak. (İçlerinden) kâfir olanlar (öyle) diyecek (ler): «Bu, çok sarp bir gün».
  9. Onlardan evvel Nuuh kavmi tekzîb etdi; onlar kulumuzu yalancı saymakda ısrar etdiler. «Mecnun» dediler. O, (da´vetden cebren) vaz geçirilmişdi.
  10. Nihayet, o da Rabbine «Ben hakıykaten mağlûbum. Artık (benim) intikaam (ımı) sen al» diye düâ etdi.
  11. Bunun üzerine biz de şarıl şarıl dökülen bir suya gök kapılarını açdık.
  12. Yeri de kaynaklar haalinde (tamamen) fışkırtdık da (Her iki) su (ezelde) takdîr edilmiş bir emr üzerinde birleşiverdi.
  13. Onu (Nuuhu) levhalar ve mıhlarla yapılmış (gemiy) e yükledik,
  14. ki (o gemi; hakkında) nankörlük edilmiş bulunan (o zât) e bir mükâfat olmak üzere, bizim gözlerimiz önünde akıb gidiyordu.
  15. Andolsun ki biz bunu bir âyet olarak bırakmışızdır. O halde bir düşünüb ibret alan var mı?
  16. Ki benim azabım ve (bundan evvel) tehdîdlerim nice imiş (düşünün).
  17. Andolsun ki biz Kur´ânı düşünmek için kolaylaşdırmışızdır. O halde bir düşünen var mı?
  18. Aad (kavmi, peygamberleri Hûd´ü) tekzîb etdi. İşte benim azabım (ve bundan evvel) tehdîdlerim nice imiş (düşünün).
  19. Çünkü biz (haklarında) uğursuz (ve uğursuzluğu) sürekli bir günde onların üstüne çok gürültülü fırtına gönderdik.
  20. (Öyle bir fırtına ki) insanları, sanki onlar köklerinden sökülmüş hurma kütükleri imiş gibi, ta temelinden kopar (ıb helake uğrat) ıyordu.
  21. İşte benim azabım ve (bundan evvel) tehdîdlerim nice imiş(düşünün).
  22. Andolsun ki biz Kur´ânı düşünmek için kolaylaşdırmışızdır. O halde var mı bir düşünen?
  23. Semud (kavmi, kendilerini azâb ile) korkutan (emir) leri yalan saydı (lar) da,
  24. «Biz (im cinsimiz) den bir tek insana, ona mı tâbi´ olacağız? Bu takdîrde biz muhakkak ki bir sapıklık ve delilik içinde (kalmış oluruz)», dediler.
  25. «Bizim aramızdan vahy ona mı verildi? Hayır, o, şımarık, aşırı bir yalancıdır».
  26. Şımarık, aşırı yalancı kimmiş, yarın bilecekler onlar.
  27. Hakıykat, biz onlara, bir imtihaan olmak üzere, o dişi deveyi gönderenleriz. «Onları gözetle ve fezalarına) sabret».
  28. «Bir de suyun her halde aralarında taksîmli olduğunu kendilerine haber ver. Her su nevbetinde (saahibi) haazır (bulunsun» dedik.)
  29. Binnetîce, arkadaşlarını çağırdılar. O da (kılıca) sarılarak (deveyi) kesdi.
  30. İşte benim azabım ve (bundan evvel) tehdîdlerim nice imiş (düşünün).
  31. Çünkü biz onların üzerine korkunç bir ses gönderdik de hayvan ağılına konan kuru çalı çırpı ve otlar gibi oluverdiler.
  32. Andolsun ki biz Kur´ânı düşünmek için kolaylaşdırmışızdır. O halde bir düşünen var mı?
  33. Lût kavmi (kendilerini azâb ile) korkutan (emir) leri yalan saydılar.
  34. Biz onlara taş (yağdıran bir fırtına) gönderdik (helak etdik). Lûtun ailesi müstesna. Onları bir sehar vakti kurtardık.
  35. Tarafımızdan bir ni´met olarak. İşte şükredenleri biz böyle mükâfatlandırırız.
  36. Andolsun ki (Lût) onlara (kendilerini) azâb ile yakalayacağımızı da haber vermişdi. Fakat onlar bu korkutmaları şübhe ile tekzîb etdiler.
  37. Andolsun ki onlar müsâfirlerine (bile) kötülük yapmayı kasd etmişlerdi. Biz de gözlerini silme kör ediverdik. «İşte, (dedik,) azabımı ve tehdîdlerimi (n akıbetini) tadın».
  38. Andolsun ki onlara bir sabah, (yakalarını) asla bırakmayacak olan bir azâb baskın yapdı.
  39. «İşte tadın benim azabımı ve tehdîdlerimi (n akıbetini)».
  40. Andolsun ki biz Kur´ânı düşünmek için kolaylaşdırmışızdır. O halde var mı düşünen?
  41. Andolsun ki Fir´avn haanedanına da tehdîdler gelmişdir.
  42. Onlar bizim âyetlerimizin hepsini tekzîb etdiler. Biz de kendilerini çok kuvvetli, kudretli bir yakalayışla yakaladık.
  43. (Ey Kureyş), sizin kâfirleriniz (bütün) bunlardan daha mı hayırlıdır? Yoksa (semavî) kitablarda sizin için bir berâet mi var?
  44. Yoksa onlar «Biz (peygamberlerden) intikaam olmıya muktedir bir cem´iyyet iz» mi diyorlar?.
  45. Yakında o cem´iyyet bozulacak, onlar arkalarını dönüb kaçacaklardır.
  46. Daha doğrusu onlara va´d olunan asıl (azabın) vakti, o sâatdir. O saat (in azâbı) daha belâlı, daha acıdır.
  47. Şübhe yok ki günahkârlar (dünyâda) sapıklık ve (âhiretde) çılgın ateşler içindedirler.
  48. O gün onlar yüzleri üstü ateşde sürüklenirler. (Onlara) «Tadın cehennemin dokunuşunu» (denilir).
  49. Şübhesiz ki biz herşey´i bir takdîr ile yaratdık.
  50. Ve bizim emrimiz (başka değil), birdir, bir göz kırpması gibi (sür´atli) dir.
  51. Andolsun ki biz, sizin benzerlerinizi helak etmişizdir. O halde bir düşünen var mı?
  52. Bununla beraber işledikleri her şey defterlerde (kayıdlı) dır.
  53. Küçük, büyük her şey yazılıdır.
  54. Şübhesiz ki takva saahibleri cennetlerde, ırmaklar (kenarların) da,
  55. Hak meclisinde (ve) kudret saahibi, mülkü çok yüce olan (Allah) ın yanındadırlar.
Yazar: İbni Kesir - Büyük Kuran Tefsiri
  1. Saat yaklaştı ve ay yarıldı.
  2. Onlar, bir ayet görürlerse yüz çevirirler ve; süregelen bir büyüdür, derler.
  3. Ve yalanlayıp kendi heveslerine uyarlar. Ve her iş kararlaşmıştır.
  4. Andolsun ki; onlara vazgeçirecek nice önemli haberler gelmiştir.
  5. Ki bunlar gayesine ermiş bir hikmettir. Fakat uyarılar fayda vermiyor.
  6. Öyleyse yüz çevir onlardan. O çağıranın, görülmemiş ve tanınmamış bir şeye çağırdığı gün.
  7. Gözleri hor ve hakir olarak, yaygın çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.
  8. O çağırana koşarak kafirler: Bu, zorlu bir gündür, derler.
  9. Onlardan önce Nuh kavmi de yalanlamış, kulumuzu tekzib ederek; delidir, demişler ve yolunu kesmişlerdi.
  10. O da Rabbına yalvarmış: Ben; yenildim, bana yardım et, demişti.
  11. Bunun üzerine Biz de gök kapılarını boşanan sularla açmıştık.
  12. Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık da su, takdir edilen bir ölçüye göre birleşiverdi.
  13. Onu tahtadan yapılmış, mıhla çakılmışa bindirdik.
  14. Küfredilmiş olana mükafat olmak üzere Bizim gözetimimizle yüzüyordu.
  15. Andolsun ki Biz, onu bir ayet olarak bıraktık. Düşünüp ibret alan var mı?
  16. Benim azabım ve tehditlerim nasılmış?
  17. Andolsun ki; Biz, Kur´an´ı düşünmek için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan var mı?
  18. Ad kavmi de tekzib etti. Benim azabım ve tehdidim nasılmış?
  19. Nitekim uğursuz günde üzerlerine şiddetli bir rüzgarı devamlı olarak gönderdik.
  20. İnsanları, sökülmüş hurma kütükleri gibi koparıp yere seriyordu.
  21. İşte Benim azabım ve tehditlerim nasılmış?
  22. Andolsun ki; Biz, Kur´an´ı, düşünmek için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan var mı?
  23. Semud kavmi de uyarıları yalanladı.
  24. Dediler ki: İçimizden bir insana mı uyacağız? O zaman biz, sapıklık ve delilik etmiş oluruz.
  25. Zikir, aramızdan ona mı verilmiş? Hayır o, pek yalancı ve şımarığın biridir.
  26. Yarın kimin pek yalancı, şımarığın biri olduğunu bileceklerdir.
  27. Gerçekten onları, imtihan etmek için dişi deveyi gönderen Biziz. Onları gözetle ve sabret.
  28. Onlara, suyun aralarında taksim olunduğunu da haber ver. Her biri su nöbetinde hazır bulunsun.
  29. Arkadaşlarını çağırdılar, o da sarılarak onu kesti.
  30. İşte, Benim azabım ve tehditlerim nasılmış?
  31. Nitekim üzerlerine bir tek çığlık gönderdik de ağılcıların kullandığı kurumuş ot gibi oldular.
  32. Andolsun ki; Biz, Kur´an´ı düşünmek için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan var mı?
  33. Lut kavmi de uyarıları yalanladı.
  34. Biz de üzerlerine taş yağdıran bir rüzgar yolladık. Ancak Lut´un ailesi müstesna. Onları seher vakti kurtardık.
  35. Katımızdan bir nimet olarak. İşte Biz; şükredeni böyle mükafatlandırırız.
  36. Andolsun ki; onlara, azab ile yakalayacağımızı da haber vermişti. Ama onlar bu uyarıları kuşku ile karşılayarak yalanladılar.
  37. Andolsun ki; onlar, misafirlerine kötülük yapmayı kasdetmişlerdi. Biz de gözlerini kör ettik. Azabımı ve tehdidimi tadın.
  38. Andolsun ki; bir sabah erken, önü alınmaz bir azab geldi başlarına.
  39. Tadın, işte azabımı ve tehditlerimi.
  40. Andolsun ki; Biz, Kur´an´ı düşünmek için kolaylaştırdık. Düşünüp ibret alan var mı?
  41. Andolsun ki; Firavun erkanına da uyarıcılar geldi.
  42. Onlar, bütün ayetlerimizi yalanladılar. Biz de kendilerini, çok kuvvetli ve kudretli bir yakalayışla yakaladık.
  43. Sizin kafirleriniz bunlardan daha mı iyidir? Yoksa kitablarda sizin için bir beraat mi vardır?
  44. Yoksa onlar: Biz, intikam almaya muktedir bir topluluğuz mu diyorlar?
  45. Topluluk yakında dağıtılacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklar.
  46. Daha doğrusu onlara vaadolunan asıl saattir. O saat ne belalı, ne acıdır.
  47. Muhakkak ki suçlular; sapıklık ve çılgın ateşler içindedirler.
  48. O gün, yüzleri üstü ateşe sürüldüklerinde: Tadın cehennemin tadını, denir.
  49. Muhakkak ki Biz, her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır.
  50. Ve Bizim emrimiz bir tektir; bir göz kırpması gibidir.
  51. Andolsun ki; Biz, sizin benzerlerinizi hep helak etmişizdir. Şu halde bir düşünen var mı?
  52. Yaptıkları her şey kitablarda kayıtlıdır.
  53. Küçük, büyük her şey satır satırdır.
  54. Muhakkak ki muttakiler, cennetlerde ve ırmaklardadırlar.
  55. Doğruluk makamında, güçlü bir hükümdarın katındadırlar.
Yazar: İskender Ali Mihr - Kur'ân-ı Kerim Lafz-ı ve Ruhu Tefsiri
  1. Saat yaklaştı ve Kamer (Ay) yarıldı.
  2. Ve onlar, bir mucize görseler, yüz çevirirler. Ve bu “Sürekli bir sihirdir.” derler.
  3. Ve yalanladılar ve de kendi hevalarına tâbî oldular. Ve bütün işler kararlaştırılmıştır.
  4. Ve andolsun ki onlara, içinde caydırıcı şeyler bulunan haberlerden geldi.
  5. (Bu haberler), son derece baliğ (açık) hikmetlerdir. Buna rağmen uyarıların bir faydası olmadı.
  6. Artık onlardan yüz çevir. O gün davetçi, (onları) korkunç dehşetli bir şeye çağıracak.
  7. Kabirlerden, gözleri dehşete düşmüş olarak çıkarlar. Sanki onlar, etrafa yayılan çekirgeler gibidir.
  8. Davetçiye doğru koşan kâfirler: “Bu, çok zor bir gün.” diyecekler.
  9. Onlardan önce Nuh´un kavmi de yalanladı. Böylece kulumuzu (Hz. Nuh´u) yalanladılar. “O, mecnundur.” dediler. Ve cefa edilerek (tebliğden) men edildi.
  10. Sonunda, Rabbine dua etti: “Muhakkak ki ben, mağlûp olanım. Öyleyse intikam al.”
  11. Bunun üzerine, semanın kapılarını gürül gürül akan suya açtık.
  12. Ve yeryüzünü pınarlar halinde fışkırttık. Böylece sular, taktir edilmiş olan emir üzerine birleşti.
  13. Ve onu, perçinlenmiş levhalardan oluşan (gemi) üzerinde taşıdık.
  14. (Gemi) gözlerimizin önünde yüzerek akıp gidiyordu, inkâr edilmiş olana (Hz. Nuh´a) bir mükâfat olarak.
  15. Ve andolsun ki Biz, onu (o gemiyi) bir âyet (ibret) olarak bıraktık. Buna rağmen tezekkür eden (ibret alan) var mı?
  16. Öyleyse inzarım (uyarılarım) ve azabım nasıl oldu?
  17. Ve andolsun ki Biz, Kur´ân´ı, zikir için kolaylaştırdık. Buna rağmen tezekkür eden (ibret alan) var mı?
  18. Ad (kavmi) de yalanladı. Öyleyse inzarım (uyarılarım) ve azabım nasıl oldu?
  19. Muhakkak ki Biz, onların üzerine uğursuzluğu (felâketleri), gün boyu devam eden sarsaran rüzgârı (çok şiddetli, uğultulu ve çok soğuk bir kasırga) gönderdik.
  20. (Öyle bir rüzgâr ki) insanları, sanki kökünden koparılmış hurma kütükleri gibi (havaya fırlatıp) atar.
  21. Öyleyse inzarım (uyarılarım) ve azabım nasıl oldu?
  22. Ve andolsun ki Biz, Kur´ân´ı zikir için kolaylaştırdık. Buna rağmen tezekkür eden (ibret alan) var mı?
  23. Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı.
  24. O zaman şöyle dediler: “Bizden biri olan bir beşere mi? Biz, ona mı tâbî olacağız? O taktirde muhakkak ki biz, gerçekten dalâlet ve çılgınlık içinde oluruz.”
  25. Zikir, aramızdan ona mı ilka edildi (ulaştırıldı)? Hayır o, haddini aşan bir yalancıdır.
  26. Haddini aşan yalancı kimdir, yarın bilecekler.
  27. Muhakkak ki, onlara fitne (imtihan) olsun diye o dişi deveyi gönderen Biziz. Artık onları gözle (akıbetlerini bekle) ve sabret.
  28. (Beldedeki) suyun, (deve ile) onlar arasında taksim edildiğini (nöbetleşe içileceğini) onlara haber ver. İçecek olanların hepsi, sırası gelince hazır olur.
  29. Bir süre sonra arkadaşlarını çağırdılar (deveyi öldürmesini istediler). Bunun üzerine o, ileri atıldı sonra da (onu) kesti.
  30. Öyleyse inzarım (uyarılarım) ve azabım nasıl oldu?
  31. Muhakkak ki Biz, onların üzerine tek bir sayha (korkunç ses dalgası) gönderdik. Böylece onlar, ufalanmış kuru ot gibi oldular.
  32. Ve andolsun ki Biz, Kur´an´ı zikir için kolaylaştırdık. Buna rağmen tezekkür eden (ibret alan) var mı?
  33. Lut (A.S)´ın kavmi de uyarıları yalanladı.
  34. Muhakkak ki Biz, onların üzerine helâk edici bir kasırga gönderdik. Seher vaktinde Lut (A.S)´ın ailesi hariç, onları kurtardık.
  35. Katımızdan bir ni´met olarak, şükreden kimseyi işte Biz, böyle mükâfatlandırırız.
  36. Ve andolsun ki, Lut (A.S), onları “şiddetli azabımızla yakalamamız” konusunda uyardı. Fakat onlar, bu uyarılardan şüphe ettiler.
  37. Ve andolsun ki, kötü amelleri için ondan misafirlerini ısrarla istediler. Bunun üzerine onların gözlerini silip yok ettik. Öyleyse inzarımı (uyarılarımı) ve azabımı tadın!
  38. Ve andolsun ki, onları sabahleyin daimî bir azap yakaladı.
  39. Öyleyse inzarımı (uyarılarımı) ve azabımı tadın!
  40. Ve andolsun ki Biz, Kur´ân´ı zikir için kolaylaştırdık. Buna rağmen tezekkür eden (ibret alan) var mı?
  41. Ve andolsun ki, firavun ailesine de uyarılar geldi.
  42. Âyetlerimizin hepsini yalanladılar. Bu sebeple onları üstün kudret sahibinin yakalayışı ile yakalayıp aldık (helâk ettik).
  43. (Ey Mekkeliler!) Sizin kâfirleriniz, onlardan (yalanlayan kavimlerden) daha mı hayırlı, yoksa sizin için semavî kitaplarda beraat mı var?
  44. Yoksa: “Biz, hepimiz yardımlaşan (yenilmeyen) bir toplumuz.” mu diyorlar?
  45. Yakında hepsi hezimete uğratılacak ve arkalarına dönecekler (kaçacaklar).
  46. Hayır, onlara vaadedilen (azap), o saattir (kıyâmet vaktidir). Ve o saat, daha korkunç ve daha dehşetlidir.
  47. Muhakkak ki mücrimler (suçlular), dalâlet ve çılgınlık içindedir.
  48. O gün yüz üstü (sürünerek) ateşe sürüklenirler. “Sekarın (alevli ateşin) dokunuşunu tadın!” (denir).
  49. Muhakkak ki Biz, herşeyi, bir kaderle (takdir edilmiş olarak) yarattık.
  50. Ve Bizim emrimiz, tek bir emirden başka bir şey değildir, gözün bir anlık bakışı gibidir.
  51. Ve andolsun ki, sizin gibi olanları helâk etik. Buna rağmen tezekkür eden (ibret alan) var mı?
  52. Ve onların yaptıkları herşey (semavî) kitaplarda vardır.
  53. Ve küçük büyük herşey yazılmıştır.
  54. Muhakkak ki takva sahipleri, cennetlerde ve nehir kenarlarındadır.
  55. Kudret Sahibi Melik´in huzurunda, sadıklar makamındadır.
Yazar: Muhammed Esed - Kur'an Mesajı Meal-Tefsir
  1. Son saat yaklaşacak ve ay yarılacak!
  2. Ama eğer onlar, (Son Saat düşüncesini tamamen reddedenler, onun yaklaştığının) işaretini görselerdi, sırtlarını dönerler ve "(Bu,) hep olagelen bir göz yanılmasıdır!" derlerdi,
  3. çünkü onlar kendi arzu ve heveslerine uyarak bunu yalanlamaya şartlanmışlardır. Ama her şeyin doğruluğu sonunda ortaya çıkacaktır.
  4. Ve bakın, onlara (küstahlıklarını) önleyecek birçok haber gelmiştir;
  5. (ve onlara aslında) kapsayıcı hikmet (verilmişti) ama bütün uyarılar boşa gitti(ğinden),
  6. sen (yine) onlardan uzak dur. Çağrı Sesinin, (insanı) aklın tasavvur edemeyeceği bir şeye çağıracağı Gün,
  7. onlar kederli gözlerle, (rüzgarın) dağıtıp savurduğu çekirgeler gibi mezarlarından kalkacaklar,
  8. Çağrı sesine doğru şaşkınlık içinde koşacaklar; (ve şimdi) hakikati inkar edenler: "Bu ne felaket bir Gün´dür!" diye haykıracaklar.
  9. Bunlardan, (şimdi yeniden dirilmeyi inkar edenlerden) önce Nuh´un kavmi de O´nu yalanlamıştı; onlar kulumuzu yalanlamışlar ve "O, bir delidir!" demişlerdi (ve bundan dolayı) o kovulup defedilmişti.
  10. Bunun üzerine (Nuh,) Rabbine: "Doğrusu ben yenik düştüm, artık Sen gel ve bana yardım et!" şeklinde yalvardı.
  11. Biz de seller gibi akan bir su ile göğün kapılarını açtık
  12. ve toprağın pınarlar halinde fışkırmasını sağladık ki sular önceden belirlenmiş bir amaca hizmet etsin
  13. ama o´nu (sadece) tahtalar ve çivilerden yapılmış o (gemi) ile taşıdık,
  14. ve (gemi), gözlerimizin önünde akıp gitti. (Bu,) nankörce reddedilmiş olan o (Nuh) için bir ödüldü.
  15. Ve böyle (yüzen gemi)leri (insana rahmetimizin) ebedi bir işareti kıldık. Öyleyse, yok mudur ondan ders almak isteyen?
  16. Ve uyarılarım gözardı edildiğinde verdiğim azap ne şiddetlidir!
  17. Bu nedenle Biz bu Kuran´ı akılda kolay tutulur kıldık. Öyleyse, yok mudur ondan ders almak isteyen?
  18. Ad (kavmi de) hakikati yalanlamıştı ve uyarılarım gözardı edildiğinde verdiğim azap ne şiddetliydi!
  19. Biz onların üstüne müthiş uğursuz bir günde şiddetli bir kasırga gönderdik,
  20. (bu kasırga,) insanları köklerinden koparılmış hurma kütükleri gibi savurup attı.
  21. Zaten uyarılarım gözardı edildiğinde verdiğim azap ne şiddetlidir!
  22. Bu nedenle Biz bu Kuran´ı akılda kolay tutulur kıldık. Öyleyse, yok mudur ondan ders almak isteyen?
  23. Semud (kavmi de) bütün uyarılarımızı yalanlamıştı;
  24. ve şöyle demişlerdi: "Biz kendi içimizden çıkan bir faniye mi uyacağız? O takdirde biz mutlaka hataya ve ahmaklığa duçar oluruz!
  25. Neden içimizden bir tek o´na (ilahi) öğüt ve uyarı indirildi? Hayır, o küstah bir yalancıdan başka bir şey değil!"
  26. (Allah:) "Onlar yarın kimin küstah ve yalancı olduğunu görecekler!" dedi,
  27. "Bak (ey Salih,) Biz bu dişi deveyi onlar için bir sınama olsun diye gönderiyoruz; sen onları sadece seyret ve sabırlı ol.
  28. Onlara (kuyu) sularının aralarında paylaştırılacağını bildir; her birine eşit paylar (şeklinde.)"
  29. Ama onlar (en yakın) adamlarını çağırdılar; o (gelir gelmez kötü bir işe) kalkıştı ve (hayvanı) vahşice boğazladı.
  30. uyarım gözardı edildiğinde verdiğim azap ne şiddetlidir!
  31. Biz onlara (ceza olarak) bir tek darbe vurduk ve bir çiftliğin kurumuş, kırılmış fidanlarına döndüler.
  32. Bu nedenle Biz bu Kuran´ı akılda kolay tutulur kıldık. Öyleyse, yok mudur ondan ders almak isteyen?
  33. Lut halkı (da) bütün uyarılar(ımız)ı gözardı etmişti;
  34. Onların üzerine de öldürücü bir kasırga saldık ve şafak vakti yalnız Lut´un ailesini kurtardık,
  35. katımızdan bir nimet olarak; işte biz şükredenleri böyle ödüllendiririz.
  36. Aslında o, Bizim cezalandırma gücümüz konusunda onları uyarmıştı; ama onlar bu uyarılara hep şüpheyle baktılar,
  37. Ve hatta o´ndan misafirlerini (kendilerine) teslim etmesini istediler. Bunun üzerine onları (gerçeği) görmekten yoksun bıraktık. "Uyarılarım gözardı edildiğinde başınıza gelen azabı tadın bakalım!" (diye seslendik.)
  38. Nitekim sabahın erken vaktinde (etkileri) kalıcı bir azap onları yakaladı:
  39. "Uyarılarım gözardı edildiğinde başınıza gelen azabı tadın bakalım!"
  40. Bu nedenle, Biz bu Kuran´ı akılda kolay tutulur kıldık. Öyleyse, yok mudur ondan ders almak isteyen?
  41. Firavun halkına (da) kesinlikle bu tür uyarılar gelmişti;
  42. Onlar Bizim bütün mesajlarımızı yalanlamışlardı. Bunun üzerine, yalnızca, her şeyin belirleyicisi olan Kudret Sahibinin hesap soracağı şekilde onlara hesap sorduk.
  43. Öyleyse, (şimdi) sizden hakikati inkar edenler diğerlerinden daha mı iyidirler; yoksa (kadim ilahi) hikmet belgelerinde sizin için dokunulmazlık (sözü) mü verildi?
  44. Yoksa onlar, "Biz yek vücut olmuş bir grubuz, (ve bundan dolayı) üstünlük bizim hakkımız!" mı diyorlar?
  45. (Ama hakikati inkar edenlerin) ordusu bozguna uğrayacak, arkalarını dönecek (ve kaçacak)lar!
  46. Evet! Son Saat, onların kaderleriyle gerçekten buluşacakları andır; ve o Son Saat en korkunç ve en acı (an) olacaktır;
  47. çünkü, günaha batmış olanlar (o zaman, görecekler ki) sapıklıkta ve ahmaklıkta kaybolup gitmişler!
  48. Yüzükoyun ateşe sürüklenecekleri o Gün (onlara denilecek:) "Cehennem ateşinin dokunuşunu tadın bakalım şimdi!"
  49. Bakın, Biz her şeyi gerekli ölçü ve nisbette yarattık;
  50. Bizim (bir şeyi) takdir etmemiz ve (onun meydana gelmesi) göz kırpması gibi bir anlık bir (fiil)dir.
  51. Nitekim, (geçmişte) sizin gibi toplumları yok ettik. Öyleyse, yok mudur ondan ders almak isteyen?
  52. (Onlar gerçekten suçluydular,) çünkü yaptıkları bütün (kötülükler), (ilahi) hikmetin (kadim) belgelerinde (kendilerine gösterilmiştir);
  53. ve (insanın yaptığı) her şey, ister küçük isterse büyük olsun, (Allah´ın nezdinde) kaydedilmektedir.
  54. (Bu nedenle,) Allah´a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar, kendilerini bir bahçeler ve akarsular (cennetin)de bulacaklar,
  55. her şeyin belirleyicisi olan Kudret Sahibi´nin huzurunda, (saf) gerçeğin tahtı üzerinde...
Yazar: Ömer Nasuhi Bilmen - Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali
  1. Kıyamet yaklaştı ve ay ikiye ayrıldı.
  2. Onlar, bir mûcize görecek olsalar, yüz çevirirler ve daimi bir büyüdür derler.
  3. Ve onlar tekzîp ettiler ve kendi hevâlarına uydular. Halbuki, her iş kararlaşmıştır.
  4. Andolsun ki, onlara haberlerden öylesi gelmiştir ki, onda sakındıracak öğüt vardır.
  5. Son derecedeki bir hikmettir. Fakat bu korkutucular bir faidebahş olmuyor.
  6. Artık sen onlardan yüz çevir. O gün ki dâvetci bir korkunç, nâhoş bir şeye dâvet eder.
  7. Gözlerî zeliller olarak kabirlerinden çıkacaklardır. Sanki onlar dağılmış çekirgelerdir.
  8. O davet ediciye koşucular olarak kâfirler derler ki: «Bu çok çetin bir gün.»
  9. (9-10) Bunlardan evvel Nûh kavmi tekzîp etti. Artık kulumuzu yalancı sandılar ve «Mecnûn,» dediler ve (risâletini tebliğden) vazgeçirilmiş idi. O da Rabbisine dua etti. «Şüphe yok ki, ben mağlubum, artık intikam al!» (diye niyazda bulundu).
  10. (9-10) Bunlardan evvel Nûh kavmi tekzîp etti. Artık kulumuzu yalancı sandılar ve «Mecnûn,» dediler ve (risâletini tebliğden) vazgeçirilmiş idi. O da Rabbisine dua etti. «Şüphe yok ki, ben mağlubum, artık intikam al!» (diye niyazda bulundu).
  11. (11-12) Biz de gök kapılarını bir çok su ile açtık (pek müthiş bir yağmur yağdırdık). Ve yeri de pınarlar halinde fışkırttık. Artık su, takdir edilmiş bir emre binaen birbirine kavuşuverdi.
  12. (11-12) Biz de gök kapılarını bir çok su ile açtık (pek müthiş bir yağmur yağdırdık). Ve yeri de pınarlar halinde fışkırttık. Artık su, takdir edilmiş bir emre binaen birbirine kavuşuverdi.
  13. (13-14) Ve O´nu (Nûh´u) levhaları ve kenetleri bulunan şey üzerine yükledik. (O gemi) Bizim nezaretimiz altında akıp gidiyordu. O tekzîp edilmiş olana (Nûh aleyhisselâm´a) bir mükâfaat olarak.
  14. (13-14) Ve O´nu (Nûh´u) levhaları ve kenetleri bulunan şey üzerine yükledik. (O gemi) Bizim nezaretimiz altında akıp gidiyordu. O tekzîp edilmiş olana (Nûh aleyhisselâm´a) bir mükâfaat olarak.
  15. (15-16) Ve şanım hakkı için onu (o gemiyi) bir ibret olmak üzere bıraktık fakat hani yâd edip ibret alan? Artık Benim azabım ve korkutmam nasıl imiş?
  16. (15-16) Ve şanım hakkı için onu (o gemiyi) bir ibret olmak üzere bıraktık fakat hani yâd edip ibret alan? Artık Benim azabım ve korkutmam nasıl imiş?
  17. Ve kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı?
  18. Âd tekzîp etti, artık azabım ve tehdidlerim nâsıl oldu?
  19. (19-20) Şüphe yok ki, Biz onların üzerine uğursuz, devamlı bir günde bir soğuk rüzgar gönderdik. İnsanları koparıyordu. Onlar, sanki dibinden kopmuş hurma kütükleri imişler.
  20. (19-20) Şüphe yok ki, Biz onların üzerine uğursuz, devamlı bir günde bir soğuk rüzgar gönderdik. İnsanları koparıyordu. Onlar, sanki dibinden kopmuş hurma kütükleri imişler.
  21. (21-22) O halde nâsıl olmuş oldu azabım ve tehditlerim? Ve kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen var mı?
  22. (21-22) O halde nâsıl olmuş oldu azabım ve tehditlerim? Ve kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen var mı?
  23. (23-24) Semûd (kavmi) korkutucuları tekzîp etti. Dediler ki: «Bizden bir tek beşere mi? Ona mı tâbi olacağız? Şüphe yok ki, biz o vakit elbette bir sapıklık ve çılgınlık içinde bulunmuş oluruz.»
  24. (23-24) Semûd (kavmi) korkutucuları tekzîp etti. Dediler ki: «Bizden bir tek beşere mi? Ona mı tâbi olacağız? Şüphe yok ki, biz o vakit elbette bir sapıklık ve çılgınlık içinde bulunmuş oluruz.»
  25. (25-26) «O zikir, bizim aramızdan O´nun üzerine mi bırakılmıştır. Hayır. O bir mağrur, fazla yalancıdır.» Yakında bileceklerdir ki, o mağrur, o ziyâde yalancı kim imiş?
  26. (25-26) «O zikir, bizim aramızdan O´nun üzerine mi bırakılmıştır. Hayır. O bir mağrur, fazla yalancıdır.» Yakında bileceklerdir ki, o mağrur, o ziyâde yalancı kim imiş?
  27. Şüphe yok ki Biz, onlar için bir fitne olmak üzere o dişi deve göndericileriz. Artık onları gözetle ve sabret.
  28. (28-29) Ve onlara haber ver ki, «Muhakkak su, onların aralarında taksimlidir. Her bir içiş için (nöbetinde sahibi) hazır bulunmuş olacaktır.» Artık arkadaşlarını çağırdılar. O da alacağını aldı da (deveyi) sihirleyip öldürdü.
  29. (28-29) Ve onlara haber ver ki, «Muhakkak su, onların aralarında taksimlidir. Her bir içiş için (nöbetinde sahibi) hazır bulunmuş olacaktır.» Artık arkadaşlarını çağırdılar. O da alacağını aldı da (deveyi) sihirleyip öldürdü.
  30. (30-31) O halde nasıl olmuş oldu azabım ve tehdidim? Muhakkak ki, onların üzerlerine bir sayha gönderdik. Artık onlar ağıla konmuş kuru ot gibi oldular.
  31. (30-31) O halde nasıl olmuş oldu azabım ve tehdidim? Muhakkak ki, onların üzerlerine bir sayha gönderdik. Artık onlar ağıla konmuş kuru ot gibi oldular.
  32. Kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı?
  33. (33-34) Lût kavmi korkutucuları tekzîp etti. Şüphe yok ki, Biz onların üzerlerine bir şiddetli rüzgar gönderdik. Lût´un âl´i müstesna; onları bir seher vakti kurtardık.
  34. (33-34) Lût kavmi korkutucuları tekzîp etti. Şüphe yok ki, Biz onların üzerlerine bir şiddetli rüzgar gönderdik. Lût´un âl´i müstesna; onları bir seher vakti kurtardık.
  35. Bizim tarafımızdan bir nîmet olarak, işte şükredeni öylece mükâfaatlandırırız.
  36. Celâlim hakkı için onları satvetimizin şiddetiyle korkutmuş idi. Fakat onlar bu korkutuş ile şekk ve şüphede bulundular (onu tasdik etmediler).
  37. (37-38) Andolsun ki, o misafirlerinden dolayı O´ndan mutalebede bulunmuşlardı. Artık Biz de onların gözlerini silip kör ettik, «Haydin azabımı ve tehditlerimi tadın!» (deyiverdik). Andolsun ki, onları sabahleyin erkenden bir daimi azab yakaladı.
  38. (37-38) Andolsun ki, o misafirlerinden dolayı O´ndan mutalebede bulunmuşlardı. Artık Biz de onların gözlerini silip kör ettik, «Haydin azabımı ve tehditlerimi tadın!» (deyiverdik). Andolsun ki, onları sabahleyin erkenden bir daimi azab yakaladı.
  39. (39-40) «Artık azabımı ve tehditlerimi tadın!» (dedik). Kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı?
  40. (39-40) «Artık azabımı ve tehditlerimi tadın!» (dedik). Kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı?
  41. (41-42) Celâlim hakkı için Fir´avun´un âl´ine korkutucular gelmişti. Âyetlerimizin hepsini de tekzîp ettiler, artık Biz de onları bir muktedir azîzin yakalamasıyla yakaladık.
  42. (41-42) Celâlim hakkı için Fir´avun´un âl´ine korkutucular gelmişti. Âyetlerimizin hepsini de tekzîp ettiler, artık Biz de onları bir muktedir azîzin yakalamasıyla yakaladık.
  43. Sizin kâfirleriniz, onlardan hayırlı mıdır? Yoksa sizin için kitapta bir beraat mi vardır?
  44. (44-45) Yoksa Biz yardımlaşır (intikamımızı alabilir) bir cemaatiz mi diyorlar? O cemiyet muhakkak ki, yakında bozulacak ve arkalarını çevireceklerdir.
  45. (44-45) Yoksa Biz yardımlaşır (intikamımızı alabilir) bir cemaatiz mi diyorlar? O cemiyet muhakkak ki, yakında bozulacak ve arkalarını çevireceklerdir.
  46. (46-47) Hayır. Onların asıl mev´idleri Kıyamettir. O Kıyamet ise daha dehşetlidir ve daha acıdır. Şüphe yok ki günahkârlar, bir sapıklık ve çılgın ateşler içindedirler.
  47. (46-47) Hayır. Onların asıl mev´idleri Kıyamettir. O Kıyamet ise daha dehşetlidir ve daha acıdır. Şüphe yok ki günahkârlar, bir sapıklık ve çılgın ateşler içindedirler.
  48. (48-49) O günde ki, yüzleri üzerine o ateş içinde sürükleneceklerdir. (Ve kendilerine) «Tadın cehennemin dokunuşunu!» denilecektir. Muhakkak ki, Biz her şeyi bir kader (muayyen bir ölçü) ile yarattık.
  49. (48-49) O günde ki, yüzleri üzerine o ateş içinde sürükleneceklerdir. (Ve kendilerine) «Tadın cehennemin dokunuşunu!» denilecektir. Muhakkak ki, Biz her şeyi bir kader (muayyen bir ölçü) ile yarattık.
  50. Bizim emrimiz de başka değil, ancak birdir, göz ile bir bakış gibidir.
  51. Ve şüphe yok ki, sizin emsalinizi helâk ettik, fakat düşünen hani?
  52. Ve her neyi yapmış oldular ise defterlerde (kayıtlı)dır.
  53. Ve her bir küçük ve büyük, yazılmıştır.
  54. Muhakkak ki muttakîler, cennetlerde ve ırmaktadırlar.
  55. Bir doğruluk ikametgâhında, gâyet kudret sahibi bir hükümdarın huzurunda (bulunacaklardır).
Yazar: Suat Yıldırım - Kura'an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali
  1. Kıyamet saati yaklaştı, Ay bölündü
  2. Ama o müşrikler her ne zaman bir mûcize görseler sırtlarını döner: "Bu, kuvvetli ve devamlı bir büyüdür!" derler
  3. Onlar hakkı yalan saydılar, heva ve heveslerine uydular. Halbuki her iş gibi bu nübüvvetin de kararlaştırılmış bir sonu elbette vardır
  4. Oysa onlara kendilerini inkârdan vazgeçirecek ibretler ihtiva eden nice olaylar bildirilmişti
  5. Bunlar son derece üstün hikmettir. Ama ne fayda! Uyarmalar kâr etmiyor.
  6. Sen de şimdi onları kendi hallerine terk et. Gün gelir bir münâdî, hiç de hoşa gitmeyen, insanın görür görmez kaçacağı bir yere çağırır
  7. Gözleri korkudan önlerine eğildikçe eğilmiş, dehşet içinde mezarlarından çıkar, yayılmış çekirgeler gibi her tarafı dalga dalga kaplarlar
  8. Boyunlarını, çağıran münâdîye doğru uzatmış vaziyette, kâfirler: "Bugün çok zorlu bir gün, işimiz bitik!" derler
  9. Kendilerinden önce Nûh kavmi de Peygamberi yalancı saydı ve: "Bu delinin teki!" dediler. Onu incittiler, tebliğini engellediler
  10. O da: "Ya Rabbî, ben mağlubum, artık Sen bana yardım et!" dedi
  11. Biz de derhal, boşalan bir su ile göğün kapılarını açtık
  12. Yeri pınar pınar fışkırttık. Öyle ki her iki su kütlesi, takdir edilen o işin olması için birleşti
  13. Biz Nuh´u, levha halindeki tahtalar ve çivilerle yapılmış gemiye bindirdik.
  14. O kadri bilinmemiş değerli insana, bir mükâfat olarak gemi, Bizim inayetimiz altında akıp gidiyordu
  15. Biz bir ibret olsun diye, o gemiyi geriye bıraktık. Haydi, var mı ibret alan?
  16. Nasılmış Benim cezalandırmam ve tehdidim! Görsünler bakalım
  17. Yemin olsun: Biz, ders alınsın diye Kur´ân´ın anlaşılmasını kolaylaştırdık. Haydi var mı düşünen ve ibret alan?
  18. Âd kavmi de Peygamberlerini yalancı saydı. Nasılmış Benim cezalandırmam ve tehdidim! Görsünler bakalım
  19. Biz onların üstüne o pek talihsiz günde, her şeyi söküp atan bir kasırga gönderdik
  20. Öyle ki insanları, kökü sökülmüş, içi boş hurma kütükleri gibi fırlatıp atıyordu
  21. Nasılmış Benim cezalandırmam ve tehdidim, görsünler bakalım
  22. Yemin olsun: Biz ders alınsın diye Kur´ân´ın anlaşılmasını kolaylaştırdık. Haydi var mı düşünen ve ibret alan
  23. Semûd kavmi de Peygamberlerini yalancı saydılar ve: "Yani biz," dediler, "içimizden bir adamın peşinden mi gideceğiz? Böyle yaparsak doğrusu sapıtmış ve çıldırmış oluruz! Ne o, yani bu kitap, içimizden bula bula onu mu buldu, o mu buna lâyık görülmüş? Hiç de öyle değil, bilakis o, yalancının, küstahın tekidir!
  24. Biz de Peygamberleri Salih´e dedik ki: "Sen hiç üzülme! Asıl kimin yalancı ve küstah olduğunu yarın öğrenirler!
  25. "Biz imtihan etmek için onlara bir deve göndereceğiz. Şimdi sen onların ne yapacağını bekle ve eziyetlerine sabret.
  26. "Hem onlara bildir ki su, aralarında nöbetleşe olacak, her su nöbetinde, sahibi hazır bulunacaktır."
  27. Onlar en yakın arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağı çıkarıp deveyi kesti
  28. Nasılmış Benim cezalandırmam ve tehdidim! Görsünler bakalım
  29. Biz onlara bir sayha, müthiş bir ses gönderdik, davar ağılındaki kuru ot ve çırpı gibi oldular
  30. Yemin olsun, Biz, ders alınsın diye Kur´ân´ın anlaşılmasını kolaylaştırdık. Haydi var mı düşünen ve ibret alan
  31. Lût kavmi de peygamberlerini yalancı saydılar
  32. Biz de Lût´un ailesi dışında, hepsinin üzerine taş savuran bir fırtına gönderdik. Onları ise, tarafımızdan bir nimet olarak seher vakti kurtardık. İşte şükredenleri Biz böyle ödüllendiririz
  33. Lût onları Bizim yakalarından tutup azaba çarptıracağımızı söyleyerek tehdit etmişti. Ama onlar uyarmalara karşı şüpheye düştüler
  34. Onlar Lût´un misafirlerine karşı niyetlerini bozdular, onlarla yalnız kalmak için gidip gidip geldiler. Biz de gözlerini silme kör ettik. Haydi tadın Benim cezalandırmamı ve tehditlerimi!
  35. Bir sabah kendilerini, yakalarını hiç bırakmayacak bir azap bastırıverdi
  36. Haydi tadın Benim cezalandırmamı ve tehditlerimi
  37. Yemin olsun: Biz, ders alınsın diye Kur´ân´ın anlaşılmasını kolaylaştırdık. Haydi, var mı düşünen ve ibret alan
  38. Firavun hanedanına da uyaran peygamberler geldi
  39. Onlar âyet ve delillerimizin hepsini yalan saydılar. Biz de onları mutlak galip, tam muktedir olan Allah´ın şanına yaraşır tarzda cezalandırdık
  40. Şimdi söyleyin (ey Mekkeliler!) Sizin kâfirleriniz onlardan daha mı güçlüdür! Yoksa ilahî kitaplarda sizin ebedî olan âhirette kurtulacağınıza dair berat senedi mi var
  41. Ne o, "Biz tam dayanışma halinde olan, muzaffer bir topluluğuz" mu diyorlar
  42. İyi bilsinler: Onların toplu kuvvetleri bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır
  43. Daha doğrusu, onların asıl buluşma zamanları, kıyamet saatidir.Kıyamet saatinin dehşeti ise tarif edilemeyecek kadar müthiş ve acıdır
  44. Mücrimler tam bir şaşkınlık ve çılgınlık içindedirler
  45. O gün cehennemde yüzleri üstü süründürülürler ve kendilerine: "Tadın cehennemin temâsını!" denilir
  46. Muhakkak ki Biz her şeyi bir kaderle, bir ölçü ile yarattık.
  47. Bizim emrimiz sadece bir kere, hem de göz açıp kapama gibi pek hızlıdır
  48. Gerçekten Biz sizin nice benzerlerinizi imha ettik! Haydi var mı düşünen ve ibret alan
  49. Onların yaptıkları her şey, defterlerde kayıtlıdır.Küçük, büyük her şey, satır satır yazılıdır.
  50. Ama müttakiler ise cennetlerde, bahçelerde ve ırmak kenarındadırlar
  51. Son derece kuvvetli o Hükümdarın, hak ve dürüstlük meclisinde yerlerini alırlar
Yazar: Süleyman Ateş - Kuran'ı Kerim Meali
  1. O sâ´at yaklaştı, ay yarıldı.
  2. Bir mu´cize görecek olsalar yüz çevirirler ve "Süregelen bir büyüdür" derler.
  3. Yalanladılar, nefislerinin heveslerine uydular. Halbuki her iş, yerini bulacaktır (Allâh´ın kararına kimse engel olamaz).
  4. Andolsun, onlara, (bâtılda kalmalarını) önleyecek (ibret verici olayları anlatan) haberler geldi.
  5. Bunlar üstün hikmettir! Ama uyarılar fayda vermiyor.
  6. Öyleyse sen de onlardan yüz çevir; o çağırıcının görülmemiş, tanınmamış bir şeye çağıracağı gün,
  7. Gözleri düşkün düşkün (zillet ve dehşet içinde) kabirlerden çıkarlar; tıpkı yayılan çekirgeler gibidirler.
  8. Boyunlarını, çağırana doğru uzatmış koşarlarken, kâfirler: "Bu çetin bir gündür!" derler.
  9. Onlardan önce Nûh´un kavmi de yalanlamıştı. Kulumuzu yalanladılar ve: "Cinlenmiştir" dediler. Ve o(na çeşitli eziyetler yapılarak tebliğden) menedildi.
  10. Bunun üzerine Rabbine: "Ben yenik düştüm, yardım et!" diye yalvardı.
  11. Biz de boşalan bir su ile göğün kapılarını açtık.
  12. Yeri kaynaklar halinde fışkırttık, (göğün ve yerin) su(ları) takdir edilmiş bir işin olması için birleşti.
  13. Nûh´u da tahtalar ve çiviler(le yapılmış gemi) üzerinde taşıdık.
  14. (Kendisine karşı) Nankörlük edilen (kulumuz)a (bizden) bir mükâfât olmak üzere (gemi), gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.
  15. Bunu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?
  16. Benim azâbım ve uyarılarım nasılmış (görsünler diye).
  17. Andolsun biz, Kur´ân´ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
  18. ´Âd da yalanladı, ama azâbım ve uyarılarım nasıl oldu?
  19. Biz onların üstüne uğursuz mu uğursuz bir günde uğultulu bir kasırga saldık.
  20. İnsanları sanki köklerinden sökülmüş hurma kütükleri imişler gibi koparıp deviriyordu.
  21. Benim azâbım ve uyarılarım nasıl oldu?
  22. Andolsun biz Kur´ân´ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
  23. Semûd da uyarıları yalandı:
  24. "Bizden bir insana mı uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık içine düşmüş oluruz" dediler.
  25. "Zikir, aramızdan ona mı bırakıldı? Hayır o, yalancı küstahın biridir!"
  26. (Sâlih´e dedik ki): Yarın onlar, yalancı, küstahın kim olduğunu bilecekler.
  27. Biz onlara, kendilerini sınamak için dişi deveyi göndereceğiz. Hele sen onları gözetle, sabret.
  28. Onlara, suyun aralarında paylaştırılacağını, (bir gün devenin, bir gün de kendilerinin su içme nöbeti olacağını) haber ver; içme sırası kiminse o gelip suyunu alsın.
  29. Bir arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağı çekip (deveyi) kesti.
  30. Ama azâbım ve uyarılarım nasıl oldu?
  31. Biz onların üzerine tek sayha (korkunç bir ses) gönderdik; ağılcının topladığı kuru ot gibi kırılıp döküldüler.
  32. Andolsun Biz Kur´ân´ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
  33. Lût´un kavmi de uyarıları yalanladı.
  34. Biz de üstlerine (taşlar savuran) bir fırtına gönderdik, yalnız Lût âilesini seher vakti kurtardık;
  35. Katımızdan bir ni´met olarak. Biz şükredeni böyle mükâfâtlandırırız.
  36. Lût, onları bizim yakalamamıza karşı uyarmıştı, fakat uyarılara karşı kuşku duydular.
  37. Onun (güzel delikanlılar şeklinde görünen melek) konuklarından murâd almağa kalkıştılar. Biz de gözlerini siliverdik: "Haydi azâbımı ve uyarılarımı tadın!"
  38. Sabah erken, onları kararlı bir azâb yakaladı.
  39. "Azâbımı ve uyarılarımı(n âkıbetini) tadın!"
  40. Andolsun biz Kur´an´ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
  41. Fir´avn´ın kavmine de uyarılar gelmiştir.
  42. Bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları, gâlib ve güçlü (pâdişah)ın yakalaması gibi yakaladık.
  43. Şimdi sizin kâfirleriniz, ötekilerinizden hayırlı mı? Yoksa Kitaplarda sizin için bir berâet (inkârınızdan dolayı size sorumsuzluk) mu var?
  44. Yoksa "Biz muzaffer (yenilmez) bir topluluğuz" mu diyorlar?
  45. O topluluk bozulacak ve geriye dönüp kaçacaklardır.
  46. Hayır, buluşma zamanları o (uyarıldıkları) sâ´attir. O sâ´at cidden çok feci ve acıdır;
  47. Suçlular bir sapıklık ve çılgınlık içindedir.
  48. O gün yüzükoyun ateşe sürüklenecekler: "Cehennemin dokunuşunu tadın!" diye.
  49. Biz her şeyi bir kadere (bir düzene, ölçüye, plana) göre yarattık.
  50. Bizim buyruğumuz yalnız bir tektir, göz açıp yumma gibidir.
  51. Andolsun biz sizin benzerlerinizi hep helâk ettik. Öğüt alan yok mudur?
  52. İşledikleri her şey, Kitâplarda mevcuttur.
  53. Küçük, büyük hepsi satır satır yazılmıştır.
  54. Korunanlar cennetlerde ırmaklar(ın kenarın)dadırlar.
  55. Güçlü pâdişâhın huzûrunda doğruluk koltuklarında (memnunluk içinde)dirler.
Yazar: Şaban Piriş - Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı
  1. Kıyamet yaklaştı. Ay yarıldı/gerçek ortaya çıktı.
  2. Ama onlar, bir mucize görseler yüz çevirip: -Sürüp giden bir sihir, derler.
  3. Yalanlayıp, heveslerine uydular. Oysa her iş kararlaştırılmıştır.
  4. Onlara boyun eğdirecek şeyin haberleri, onlara gelmiştir.
  5. Tam bir adalet ile.. Fakat uyarılar bir yarar sağlamadı.
  6. Onlardan yüz çevir. O gün çağırıcı onları hoşlanmadıkları bir şeye çağırır.
  7. (7-8) Gözleri yere yıkık çekirgeler gibi yayılmış o çağırana koşarak kabirlerinden çıkarlar. Kafirler: -Bu, zor bir gün! derler.
  8. (7-8) Gözleri yere yıkık çekirgeler gibi yayılmış o çağırana koşarak kabirlerinden çıkarlar. Kafirler: -Bu, zor bir gün! derler.
  9. Onlar önce Nuh kavmini de yalanladı. Kulumuzu yalanladılar da “mecnun (cinlenmiş)” dediler. Onu incittiler.
  10. O da: -Ben, yenildim, bana yardım et, diye Rabb’ine dua etti.
  11. Bunun üzerine biz de göğün kapılarını şiddetle boşanan sulara açtık.
  12. Yerden de pınarlar fışkırttık. Böylece sular takdir edilen bir iş için birleşti.
  13. Onu gözümüzün önünde akıp giden tahta ve mıhtan yapılmış (gemi)de taşıdık.
  14. Gözlerimizin önünde akıp gitti. İnkar edilen (Nuh’a) bir ödül olarak.
  15. Onu bir ayet (işaret) olarak bırakmıştık. İbret alan var mı?
  16. -Azabım ve uyarılarım nasılmış?
  17. Andolsun ki Kur’an’ı da öğüt olması için kolaylaştırdık, öğüt alan var mı?
  18. Âd da yalanlanmıştı. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?
  19. Onların üzerine zor ve meşakkatli baskın süren bir günde kavuran rüzgarları göndermiştik.
  20. Sanki kökünden sökülmüş hurma ağacının kökleri gibi insanları yerlerinden koparıp atıyordu.
  21. -Azabım ve uyarılarım nasılmış?
  22. Andolsun ki Kur’an’ı öğüt olması için kolaylaştırdık. Öğüt alan var mı?
  23. Semûd da tehdidine kulak asmadı.
  24. -İçimizden bir adama mı uyacağız? O vakit sapıtmış ve delilik etmiş oluruz, dediler.
  25. -Aramızdan, vahiy ona mı gönderilmiş? Hayır, O, yalancı küstahın biridir.
  26. -Yarın onlar kimin yalancı küstah olduğunu görecekler.
  27. -Biz onları sınamak için dişi deveyi gönderiyoruz; Onları gözet ve sabret!
  28. Onlara suyun aralarında taksim edildiğini de haber ver. Su içme sırası gelen hazır bulunsun.
  29. Arkadaşlarını çağırdılar, o da elini uzatıp deveyi vahşice boğazladı.
  30. -Bak şimdi, azabım ve uyarılarım nasıl oldu?
  31. Onların üstüne tek bir çığlık gönderdik de deve ağılındaki kuru ot gibi oldular.
  32. Andolsun ki Kur’an’ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık. Öğüt alan var mı?
  33. Lût’un kavmi de tehditlerine kulak asmamıştı.
  34. Biz de üzerlerine taş yağdıran fırtına gönderdik. Ancak Lût’un ailesini, seher vakti kurtarmıştık.
  35. Katımızdan bir nimet olarak. Şükredenleri işte böyle ödüllendiririz.
  36. Lût, onları şiddetli azabımız hakkında uyarmıştı. Ama onlar, uyarıları şüphe ile karşıladılar.
  37. Onlar, Lût’un misafirlerinden murat almak istemişlerdi. Biz de onların gözlerini kör ettik. -Şimdi tadına bakın azabımın ve tehdidimin!
  38. Andolsun ki bir sabah erkenden, bir azap çöküverdi.
  39. -Tadın azabımı ve tehdidimi!
  40. Andolsun ki öğüt olması için Kur’an’ı kolaylaştırdık. İbret alan var mı?
  41. Firavun Hânedanına da uyarıcılar gelmişti.
  42. Bütün ayetlerimizi yalanladılar. Onları da mutlak güç ve iktidar sahibine yakışır bir şekilde yakalayıverdik.
  43. -Sizin kafirleriniz, onlardan daha mı iyi? Yoksa, kitaplarda sizin (azaptan) kurtulacağınız bir ayrıcalığınız mı var?
  44. Yoksa onlar: -Biz, yenilmez bir toplumuz mu diyorlar?
  45. Bu topluluk hezimete uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.
  46. Onlara asıl vaat edilen kıyamettir. Kıyamet daha korkunç ve daha acıdır.
  47. Şüphesiz günahkarlar sapıklık ve çılgınlık içindedirler.
  48. O gün cehenneme yüzüstü sürüleceklerdir. -Tadın ateşin dokunuşunu!
  49. Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.
  50. Emrimiz göz açıp kapaması gibidir.
  51. Andolsun ki benzerlerinizi helak ettik. İbret alan var mı?
  52. Onların yaptıkları her şey kayıtlardadır.
  53. Büyük, küçük... satır, satır...
  54. Korunanlar ise cennetlerde ve ırmaklarda.
  55. Doğruluk makamında, tüm gücü elinde bulunduran bir hükümdarın yanındadırlar.
Yazar: Ebu'l Al'a Mevdudi - Tefhim-ul Kuran
  1. Kıyamet saati yakınlaştı ve ay da yarıldı.
  2. Onlar bir ayet (mucize) görseler, sırt çevirirler ve: «(Bu,) Süregelen bir büyüdür» derler.
  3. Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.
  4. Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi.
  5. (Ki her biri) Doruğunda, olgunlaşmış hikmettir. Fakat uyarıp korkutmalar bir yarar sağlamıyor.
  6. Öyleyse sen onlardan yüz çevir; o çağrıcının ´ne tanınmış, ne görülmüş´ bir şeye çağıracağı gün.
  7. Gözler ´zillet ve dehşetten düşmüş olarak´, sanki ´etrafa serpilen´ çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.
  8. Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kâfirler derler ki: «Bu, zorlu bir gün.»
  9. Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı. Böylece kulumuz (Nuh)´u yalanladılar ve: «Delidir» dediler. O baskı altına alınıp engellenmişti.
  10. Sonunda Rabbine dua etti: «Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık sen intikam al.»
  11. Biz de ´bardaktan boşanırcasına akan´ bir su ile göğün kapılarını açtık.
  12. Yeri de ´coşkun kaynaklar´ halinde fışkırttık. Derken su, takdir edilmiş bir işe karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti.
  13. Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık;
  14. Gözlerimiz önünde akıp gitmekteydi. (Kendisine ve getirdiklerine karşı) Küfredilip nankörlük edilmiş olan (Nuh)´a bir mükafat olmak üzere.
  15. Andolsun, biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
  16. Şu halde benim azabım ve uyarıp korkutmam nasılmış?
  17. Andolsun biz Kur´an´ı zikr (ile öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
  18. Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde benim azabım ve uyarıp korkutmam nasılmış?
  19. Biz, o uğursuz (felâket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine ´kulakları patlatan bir kasırga´ gönderdik.
  20. İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüp kopmuş hurma kütükleriymiş gibi.
  21. Şu halde benim azabım ve uyarıp korkutmam nasılmış?
  22. Andolsun biz Kur´an´ı zikr (ile öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
  23. Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı.
  24. Dediler ki: «Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir şaşkınlık (sapıklık) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz.»
  25. «Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o, çok yalan söyleyen kendini beğenmiş bir şımarıktır.»
  26. Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip öğreneceklerdir.
  27. Gerçek şu ki biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine gönderenleriz. Şu halde sen onları gözleyip bekle ve sabret.
  28. «Ve onlara, suyun kendi aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Her su alış sırası (kiminse, o) hazır bulunsun.
  29. Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağını kapıp ´hayvanı ayağından biçip yere devirdi.´
  30. Şu halde benim azabım ve uyarıp korkutmam nasılmış?
  31. Çünkü biz onların üzerine bir tek çığlık gönderiverdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler.
  32. Andolsun biz Kur´an´ı zikr (ile öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
  33. Lût kavmi de uyarıları yalanladı.
  34. Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lût ailesini (bu azabtan ayrı tuttuk;) onları seher vakti kurtardık;
  35. Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz.
  36. Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp yalanlamakta direttiler.
  37. Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. «İşte azabımı ve uyarıp korkutmamı tadın.»
  38. Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azab yakalayıp bastırıverdi.
  39. Şimdi azabımı ve uyarıp korkutmamı tadın.
  40. Andolsun biz Kur´an´ı zikr (ile öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
  41. Andolsun Firavun ailesi (ve çevresi ile kavmi)ne de uyarılar geldi.
  42. Onlar bizim ayetlerimizin tümünü yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü kudretli olanın yakalama tarzıyla yakalayıverdik.
  43. Sizin kâfirleriniz onlardan daha hayırlı mıdır? Yoksa sizin için Kitaplarda bir beraat mi var?
  44. Yoksa onlar; «Biz, ´birbiriyle yardımlaşıp öcünü alan´ bir toplumuz» mu diyorlar?
  45. Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve onlar arkalarını dönüp kaçakcaklardır.
  46. Daha doğrusu onlara va´dedilen (asıl azab) kıyamet saatidir. O, kıyamet saati, ´kurtuluşu olmayan daha korkunç bir bela´ ve daha acıdır.
  47. Hiç şüphesiz suçlu günahkâr olanlar, bir şaşkınlık (sapıklık) ve çılgınlık içindedirler.
  48. Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün: «Cehennemin dokunuşunu tadın» (denecek).
  49. Hiç şüphesiz, biz her şeyi bir kader ile yarattık.
  50. Bizim emrimiz, bir göz çarpması gibi yalnızca ´bir keredir´.
  51. Andolsun biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
  52. Onların işlemiş oldukları her şey kitaplarda (yazılı)dır.
  53. Küçük, büyük her şey satır satır (yazılı)dır.
  54. Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nehir (çevresin)dedirler.
  55. Oldukça kudretli, mülkünün sonu olmayan (Allah)´ın yanında doğruluk makamındadırlar.
Yazar: Yaşar Nuri Öztürk - Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Saat yaklaştı, Ay yarıldı.
  2. Bir ayet-alâmet görseler yüz çeviriyorlar ve şöyle diyorlar: "Sürüp giden bir büyüdür bu!"
  3. Yalanladılar; kendi heves ve kuruntularına uydular. Oysaki her iş ve oluş karara, ölçüye ve düzene bağlanmıştır.
  4. Yemin olsun ki, onlara haberlerden, içinde ihtar, sakındırma ve tehdit bulunanı gelmiştir.
  5. Doruk noktaya çıkmış, isabeti tartışmasız bir hikmettir o. Ama uyarılar yarar sağlamıyor.
  6. O halde yüz çevir onlardan sen de; o çağırıcının alışılmadık/ürpertirci şeye çağırdığı günde,
  7. Kaymış olarak gözleri, çıkarlar kabirlerden. Sanki çekirgelerdir, çıvgın mı çıvgın!
  8. Boyunları büküktür çağıranın önünde. Derler ki o küfre saplananlar: "Çok zorlu bir gün bu!"
  9. Onlardan önce Nûh kavmi yalanlamıştı. Yalanladılar kulumuzu ve "Mecnundur bu!" dediler. Ve durduruldu kulumuz.
  10. Bunun üzerine yakardı Rabbine, "Yenilgiye uğradım işte, yardım et!" diye...
  11. Biz de açtık gök kapılarını seller gibi akan bir su ile.
  12. Ve yardık/fışkırttık yeryüzünü pınar pınar. Sonunda kesin ölçülere bağlanmış bir oluş üzere birleşti sular.
  13. Ve taşıdık onu levhalar ve çivilerden oluşturulan şey üstünde.
  14. Akıp gidiyordu gözlerimizin önünde, bir ödül olarak nankörlüğe uğratılan kişi için.
  15. Yemin olsun ki, biz onu bir ibret ve işaret olarak arkaya bıraktık. Yok mu araştırıp öğüt alacak?
  16. Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
  17. Yemin olsun ki, biz, Kur´an´ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!
  18. Âd da yalanlamıştı. Ama nasıl oldu azabım ve uyarılarım!
  19. Biz onların üzerine uğursuzluğu kesiksiz bir günde, dondurucu/uğultulu bir kasırga gönderdik.
  20. İnsanları, köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi kaldırıp atıyordu.
  21. Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
  22. Yemin olsun ki, biz, Kur´an´ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?
  23. Semûd da uyarıları yalanlamıştı.
  24. Şöyle demişlerdi: "İçimizden bir tek insana mı uyacağız? Vallahi böyle bir durumda biz, sapıklık ve çılgınlık içine düşeriz."
  25. "Aramızdan öğüt ona mı verildi? Hayır, o yalancı küstahın biridir."
  26. Yarın bilecekler, kimmiş yalancı küstah!
  27. Bir imtihan aracı olarak kendilerine dişi deveyi göndereceğiz. Artık gözetle onları ve sabret!
  28. Suyun, aralarında bölüştürüleceğini onlara bildir. Her su alış/içiş nöbetledir/içilecek her miktar hazırlanmıştır.
  29. Arkadaşlarını çağırdılar, o da hançerini kapıp deveyi boğazladı.
  30. Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
  31. Biz, onlar üzerine bir tek ses gönderdik de ağılcının serptiği kuru ot gibi kırılıp ufalandılar.
  32. Yemin olsun ki, biz, Kur´an´ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!
  33. Lût kavmi de uyarıları yalanladı.
  34. Biz de üzerlerine çakıl taşları fırlatan bir rüzgâr gönderdik. Sadece Lût´un ailesini, seher vakti kurtarmıştık,
  35. Katımızdan bir nimet olarak. Şükredeni işte böyle ödüllendiririz biz.
  36. Yemin olsun, Lût onları bizim yakalayışımız hakkında uyarmıştı da onlar, uyarılarla ilgili olarak kuşkulanıp çekişmişlerdi.
  37. Yemin olsun, Lût´un misafirlerinden nefislerini tatmin etmek istemişlerdi de onların gözlerini silme kör etmiştik. Hadi, tadın azabımı ve uyarılarımı?
  38. Yemin olsun, sabahleyin erkenden, kararlı ve oturaklı bir azap yakaladı onları.
  39. Hadi, tadın azabımı ve uyarılarımı!
  40. Yemin olsun ki, biz, Kur´an´ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!
  41. Yemin olsun, Firavun hanedanına da uyarılar gelmişti.
  42. Ayetlerimizin tümünü yalanladılar da biz de onları onurlu ve güçlü birine yaraşır bir yakalayışla yakaladık.
  43. Sizin kâfirleriniz, ötekilerden hayırlı mı? Yoksa zübürlerinde/kutsallaştırılmış hizip kitaplarında sizin için bir beraat/dokunulmazlık mı var?
  44. Yoksa, "Biz, yardımlaşan/yenilmez bir topluluğuz" mu diyorlar?
  45. O topluluk, bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar.
  46. Hayır, buluşma zamanları kıyamet saatidir. Ne korkunç, ne acıdır o saat!
  47. Kuşkusuz, suçlular, şaşkınlık ve çılgınlık içindedir.
  48. O gün yüzleri üstüne ateşe sürüklenirler. "Cehennemin dokunuşunu tadın bakalım!"
  49. Şu bir gerçek ki, biz herşeyi bir ölçüye göre/bir kaderle yarattık.
  50. Emrimiz bir tektir, bir göz kırpma gibidir.
  51. Yemin olsun, biz sizin benzerlerinizi hep yok ettik. Fakat düşünen mi var?
  52. Onların yapmış oldukları her şey defterlerdedir.
  53. Küçük-büyük tümü, satır satır yazılmıştır.
  54. Korunup sakınanlar; bahçelerde, nehir kıyılarındadır.
  55. Güçlü bir padişahın/bir Melîk´in katında, özü-sözü birlere has oturma yerlerinde...