Meryem

مَرْيَمَ

Yazar: Abdulbakî Gölpınarlı - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Kâf hâ yâ ayn sâd.
  2. Bu, kulu Zekeriyya´ya Rabbinin rahmetini anıştır.
  3. Hani o, gizlice Rabbine niyâz etmişti de.
  4. Demişti ki: Rabbim, kemiklerim bile incelip zayıfladı, saçım-sakalım ağardı, parıl-parıl parlamada başım sanki ve sana ne duâ etmişsem mahrûm olmadım ben.
  5. Benden sonra yerime geçecek, mîrâsıma konacak yakınlarımdan endişelenmekteyim, karım da kısır, sen bana katından bir oğul ihsân et de.
  6. Bana da mîrasçı olsun, Yakup soyuna da mîrasçı olsun ve Rabbim, onu, rızânı kazanmışlardan et.
  7. Ey Zekeriyya, biz seni müjdelemekteyiz, bir oğlun olacak, adı da Yahya´dır ve ondan önce bu adla adlanmış hiç kimseyi yaratmadık.
  8. Rabbim dedi, benim nasıl oğlum olabilir ki karım kısır ve ben de ömrümün sonlarına vardım, tamâmıyla ihtiyarladım.
  9. Böyledir bu dedi, Rabbine dedi, bu pek kolay ve sen yokken evvelce de seni yaratmıştım.
  10. Rabbim dedi, bana bir delil göster. Sıhhatin yerindeyken dedi, tam üç gece insanlarla konuşamayacaksın, işte bu, sana delildir.
  11. Zekeriyya, mihraptan çıkıp kavmine, sabah-akşam onu tenzîh edin noksan sıfatlardan diye işâret etti.
  12. Ey Yahya, azim ve kuvvetle kitabı al. Ve ona çocukken peygamberlik verdik.
  13. Katımızdan ona bir kalb yumuşaklığı, bir temizlik ihsân ettik ve o, mabûdundan çekinirdi.
  14. Anasına-babasına iyilik ederdi ve cebbar ve âsi değildi.
  15. Ve esenlik ona doğduğu gün, öldüğü gün ve diriltilerek kabrinden çıkarılacağı gün.
  16. Kitapta Meryem´i de an. Hani o, âilesinden ayrılmış, doğu tarafında bir yere çekilmişti.
  17. Ve âilesiyle arasına bir perde germişti. Derken ona rûhumuzu göndermiştik de gözüne, âzası düzgün bir insan şeklinde görünmüştü.
  18. O, fenalıklardan çekinen bir adamsan demişti, rahmâna sığınırım senden.
  19. Ruh, ben demişti, ancak Rabbinin bir elçisiyim, sana bir erkek çocuk vermeye geldim.
  20. Meryem, benim nasıl oğlum olabilir ki hiç bir kimse, henüz bana dokunmadı demişti, hem kötü bir kadın da değilim ben.
  21. Böyledir bu demişti ruh, bu iş, Rabbin için pek kolay demişti. Çünkü biz, onu insanlara bir delil ve katımızdan bir rahmet olarak halkedecektik ve bu iş, zâten de mukadderdi, olup bitti.
  22. Sonunda ona gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekilip gitti.
  23. Derken doğum sancısı, onu bir hurma ağacının dibine sevketti de keşke dedi, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim.
  24. Uzaktan bir ses geldi ona: Mahzûn olma, Rabbin, ayağının altından bir ırmak akıttı.
  25. Hurma ağacını silk, sana terü-tâze hurmalar dökülecek.
  26. Ye, iç, gözün aydın. Fakat seni birisi görürse ben de, bugün rahmân için oruç tutmadayım ve hiçbir kimseyle kesin olarak konuşamam.
  27. Çocuğunu kucağına alıp kavmine gelince ey Meryem dediler, gerçekte de pek büyük bir iş işledin.
  28. Ey Hârûn´un kız kardeşi, baban, fena bir adam değildi, anan da kötü bir kadın değildi.
  29. Meryem, çocuğuna işâret etti. Nasıl olur da dediler, beşikteki çocuk konuşur?
  30. İsâ, Şüphe yok ki dedi, ben Allah´ın kuluyum, bana kitap vermiştir ve beni peygamber etmiştir.
  31. Ve Nerede olursam olayım kutlamıştır beni ve diri oldukça namaz kılmamı, zekât vermemi emretmiştir bana.
  32. Ve anama itâatli etmiştir beni ve cebbar, kötü kişi olarak yaratmamıştır beni.
  33. Esenlik bana doğduğum gün, öleceğim gün ve tekrar dirilip kabirden çıkacağım gün.
  34. İşte budur Meryemoğlu İsâ. Onların şüpheye düştükleri şey hakkında gerçek söz, budur.
  35. Evlât edinmesi, lâyık değildir Allah´a, noksan sıfatlardan münezzehtir o. Bir işin olmasını takdîr etti mi ona ancak ol der, oluverir.
  36. Ve şüphe yok ki Allah, Rabbimdir ve Rabbiniz, ona kulluk edin; budur doğru yol.
  37. Aralarından bölükler ayrıldı, ayrılığa-aykırılığa düştüler. Ulaşıp görecekleri büyük günün şiddetli azâbı kâfirlere.
  38. Neler duyacaklar, neler görecekler bize geldikleri gün; fakat zâlimler, bugün, apaçık bir sapıklıkta.
  39. Onları hasret günüyle korkut; iş olup biter o zaman ve onlar, şimdi gaflettedir ve onlar, inanmazlar.
  40. Şüphe yok ki biziz yeryüzünün ve yeryüzünde olanların mîrasçısı ve dönüp bizim tapımıza gelir onlar.
  41. Kitapta İbrâhim´i de an. Şüphe yok ki o, çok gerçek bir peygamberdi.
  42. Hani o atasına ata demişti, ne diye taparsın duymaz, görmez, senden hiçbir şeyi gideremez şeylere?
  43. Gerçekten de ata, sence bilinmeyen bir bilgiye sâhip oldum ben, artık bana uy da seni dosdoğru yola ileteyim.
  44. Ata, Şeytan´a kulluk etme, şüphe yok ki Şeytan, rahmâna âsîdir.
  45. Ata, gerçekten de korkuyorum, sana rahmândan bir azap gelip çatar da Şeytan´a dost olursun.
  46. Atası, ey İbrâhim dedi, benim mâbutlarımdan yüz mü çevirmedesin? Bu işten vazgeçmezsen taşlarım seni, uzun bir zaman görünme, git, bırak beni.
  47. İbrâhim, esenlik sana dedi, Rabbimden yarlıganmanı dileyeceğim, şüphe yok ki o, pek lûtfeder bana.
  48. Ve sizi ve Allah´tan başka kulluk ettiğiniz şeyleri bırakıyor ve Rabbime duâ ediyorum, umarım ki duâmı kabûl eden, mahrûm etmez beni.
  49. Onların ve Allah´tan başka kulluk ettikleri şeyleri bırakınca ona İshak´ı ve Yakup´u verdik ve hepsini de peygamber ettik.
  50. Ve onlara rahmetimizden ihsânlar ettik, gerçek şöhretlerini yaydık, adlarını yücelttik.
  51. Kitapta Mûsâ´yı da an; şüphe yok ki o, ihlâsa mazhar olmuş şeriat sâhibi bir peygamberdi.
  52. Ona, Tûr´un sağ yanından nidâ ettik, bizimle konuşmak üzere tapımıza yaklaştırdık onu.
  53. Rahmetimizden bir lütuf olarak kardeşi Hârûn´u da peygamber ettik.
  54. Kitapta İsmâîl´i de an; şüphe yok ki o, vaadinde gerçekti ve insanlara gönderilmiş olan bir peygamberdi.
  55. Ehline, ayâline namaz kılmalarını, zekât vermelerini emrederdi, Rabbinin katından da rızâsını kazananlardandı.
  56. An kitapta İdrîs´i de; şüphe yok ki o çok gerçek bir peygamberdi.
  57. Biz onu pek yüce bir mevkie yükselttik.
  58. İşte bunlar, Âdem soyundan, Nûh´la berâber gemiye yüklediklerimizin soylarından, İbrâhim´in ve İsrâil´in soylarından gelen ve Allah tarafından kendilerine nîmetler ihsân edilen peygamberlerdendir, doğru yola sevk-ettiğimiz ve seçtiğimiz kişilerdendir. Rahmânın âyetleri, onlara okundu mu ağlaya-ağlaya hemen secdeye kapanırlardı.
  59. Onlardan sonra öyle bir soy geldi ki namazı zâyi etti onlar, şehvetlere uydular, azınlıklarının cezâsına pek yakında uğrayacak onlar.
  60. Ancak tövbe eden, inanan ve iyi işlerde bulunan müstesna. Bu çeşit kişiler cennete girerler ve hiçbir hususta zulüm görmezler.
  61. Ebedî Adn cennetlerine girerler ki rahman, kullarının gıyabında, onlara vaadetmiştir bu cennetleri. Şüphe yok ki onun vaadi, mutlaka yerine gelir.
  62. Orada mânasız bir söz işitmeyecekler, ancak esenlik size sözünü duyacaklar ve sabah-akşam, rızıkları gelecek onlara.
  63. Öylesine cennettir ki kullarımızdan kim, bizden çekinirse ona mîras vereceğiz o cenneti.
  64. Biz melekler, ancak Rabbinin emriyle inebiliriz; onundur ne varsa ilerimizde ve ne varsa gerimizde ve ne varsa ikisi arasında ve Rabbin, hiçbir şeyi unutmaz.
  65. Rabbidir göklerin ve yeryüzünün ve ikisi arasında ne varsa hepsinin, ona kulluk et ve dayan ona ibadet etmede, onun Adıyla anılan başka bir varlık bilir misin?
  66. Ve insan der ki: Ben öleceğim de sonra dirilip kabirden mi çıkarılacağım?
  67. İnsan hiç mi düşünmez ki o hiçbir şey değilken daha önce biz yarattık onu.
  68. Andolsun Rabbine onları da, Şeytanları da haşredeceğiz de sonra onları, diz çökmüş bir halde cehennemin çevresine getireceğiz.
  69. Sonra hangi tâife, rahmâna karşı en fazla azgınlıkta bulunduysa onu ayırıp önce cehenneme atacağız.
  70. Sonra elbette biz daha iyi biliriz cehenneme girmeye daha lâyık olanı.
  71. Sizden bir tek kişi bile yoktur ki oraya uğramasın; bu, Rabbinin takdîr ettiği bir şeydir.
  72. Sonra çekinenleri kurtarırız, zâlimleriyse dizüstü çökmüş bir halde bırakırız orada.
  73. Onlara âyetlerimiz, apaçık okununca kâfir olanlar, iki bölükten dediler, hangisinin durağı daha hayırlı, meclisi daha güzel?
  74. Onlardan önce nice ümmetler helâk ettik ki mal bakımından da daha güzel mallara sahipti onlar, gösteriş bakımından da.
  75. De ki: Kim sapıklıktaysa rahman, onun sapıklığını uzattıkça uzatır da sonunda azâp olsun, kıyâmet olsun, kendilerine vaat olunan şeyi görür bu çeşit adamlar ve görünce de bilirler kimin yurdu daha hayırlıymış ve kimin kuvveti daha zayıf.
  76. Ve Allah, hidâyete erenlerin hidâyetini arttırdıkça arttırır ve ebedî kalacak iyi işler, Rabbinin katında sevapça da daha hayırlıdır, sonuç bakımından da daha hayırlı.
  77. Gördün mü delillerimizi inkâr edeni ve elbette bana mal da verilecek, evlât da diyeni?
  78. Gizli olan bir şeyi mi anlamış, yoksa rahmandan bir söz mü almış?
  79. Hâşâ söylediğini yazarız onun ve azâbını uzattıkça uzatırız.
  80. Söylediği şeylere biz mîrasçı oluruz ve o bize yapayalnız gelir.
  81. Onlar, kendilerine bir yücelik versinler, şefaatçi olsunlar diye Allah´tan başka mâbutlar kabûl etmişlerdir.
  82. Hâşâ. Onların kulluğunu inkâr edecek o mâbut sandıkları şeyler ve onlara düşman kesilecek onlar.
  83. Görmez misin, biz kâfirlere. onları boyuna taciz edecek Şeytanlar gönderdik.
  84. Onların azâba uğraması için acele etme, biz ancak yıllarını, günlerini saymadayız onların.
  85. O gün, çekinenleri bölük-bölük, rahmânın huzurunda haşrederiz.
  86. Ve mücrimleri susamış bir halde cehenneme sevk ederiz.
  87. Rahmandan ahd almış olanlardan başkaları şefaat de edemez.
  88. Ve dediler ki: Rahman, oğul edindi.
  89. Andolsun ki pek çirkin bir söz söylediniz.
  90. Öylesine bir söz ki neredeyse gökler parçalanacak ve yer yarılacak ve dağlar dağılıp çökecek.
  91. Rahmânın oğlu var demeleri yüzünden.
  92. Rahmâna oğul edinmek yaraşmaz.
  93. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi de rahmânın tapısına kul olarak gelir.
  94. Andolsun ki hepsini topluluk bakımından da saymıştır, tek-tek de ve hepsini, hepsinin ahvâlini bilir.
  95. Ve hepsi de kıyâmet günü, onun tapısına yapayalnız gelir.
  96. Şüphe yok ki inanan ve iyi işlerde bulunanlara karşı rahman, gönüllere bir sevgidir verir.
  97. Gerçekten de biz, ancak çekinenleri müjdelemen, düşmanlıkta inat ve ısrâr edenleri korkutman için Kur´ân´ı, senin dilinle indirerek kolaylaştırdık sana.
  98. Onlardan önce nice ümmetleri helâk ettik. Onlardan bir kişiyi bile duyuyor musun, yahut bir tânesinin olsun, sesini işitiyor musun?
Yazar: Adem Uğur - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Kâf. Hâ. Yâ. Ayn. Sâd.
  2. (Bu,) Rabbinin, Zekeriyya kuluna rahmetinin anılmasıdır.
  3. Hani o, gizli bir sesle Rabbine niyaz etmişti:
  4. Rabbim! dedi, benden (vücudumdan), kemiklerim zayıfladı, saçım başım ağardı. Ve ben, Rabbim, sana (ettiğim) dua sayesinde hiç bedbaht olmadım.
  5. Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum. Karım da kısırdır. Tarafından bana bir veli (oğul) ver.
  6. Ki o bana vâris olsun; Ya´kub hanedanına da vâris olsun. Rabbim, onu rızana lâyık kıl!
  7. (Allah şöyle buyurdu:) Ey Zekeriyya! Biz sana bir oğul müjdeleriz ki, onun adı Yahya´dır. Daha önce ona kimseyi adaş yapmadık.
  8. Zekeriyya: Rabbim! dedi, karım kısır olduğu, ben de ihtiyarlığın son sınırına vardığım halde, benim nasıl oğlum olabilir?
  9. Allah: Öyledir, dedi; Rabbin: O bana kolaydır. Daha önce, sen hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım, buyurdu.
  10. O: Rabbim! dedi, (çocuğum olacağına dair) bana bir işaret ver. Allah: Sana işaret, sapasağlam olduğun halde üç gün insanlarla konuşamamandır, buyurdu.
  11. Bunun üzerine Zekeriyya, mâbetten kavminin karşısına çıkarak onlara: "Sabah akşam tesbihte bulunun" diye işaret verdi.
  12. Ey Yahya! Kitab´a (Tevrat´a) vargücünle sarıl! (dedik) ve henüz sabi iken ona (ilim ve) hikmet verdik.
  13. Tarafımızdan ona kalp yumuşaklığı ve temizlik de (verdik). O, çok sakınan bir kimse idi.
  14. Ana babasına çok iyi davranırdı; o, isyankâr bir zorba değildi.
  15. Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağı gün ona selam olsun!
  16. (Resûlüm!) Kitap´ta Meryem´i de an. Hani o, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti.
  17. Meryem, onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, biz ona ruhumuzu gönderdik de o, kendisine tastamam bir insan şeklinde göründü.
  18. Meryem dedi ki: Senden, çok esirgeyici olan Allah´a sığınırım! Eğer Allah´tan sakınan bir kimse isen (bana dokunma).
  19. Melek: Ben, yalnızca, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamam için Rabbinin bir elçisiyim, dedi.
  20. Meryem: Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir? dedi.
  21. Melek: Öyledir, dedi; (zira) Rabbin buyurdu ki: Bu bana kolaydır. Çünkü biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız. Bu, hüküm ve karara bağlanmış (ezelde olup bitmiş) bir iş idi.
  22. Meryem ona hamile kaldı. Bunun üzerine onunla (karnındaki çocukla) uzak bir yere çekildi.
  23. Doğum sancısı onu bir hurma ağacına (dayanmaya) sevketti. "Keşke, dedi, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!"
  24. Aşağısından (İsa yahut melek) ona şöyle seslendi: "Tasalanma! Rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirmiştir."
  25. Hurma dalını kendine doğru silkele ki, üzerine taze, olgun hurma dökülsün.
  26. Ye, iç. Gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen de ki: Ben, çok merhametli olan Allah´a oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.
  27. Nihayet onu (kucağında) taşıyarak kavmine getirdi. Dediler ki: Ey Meryem! Hakikaten sen iğrenç bir şey yaptın!
  28. Ey Harun´un kız kardeşi! Senin baban kötü bir insan değildi; annen de iffetsiz değildi.
  29. Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. "Biz, dediler, beşikteki bir sabî ile nasıl konuşuruz?"
  30. Çocuk şöyle dedi: "Ben, Allah´ın kuluyum. O, bana Kitab´ı verdi ve beni peygamber yaptı."
  31. Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti.
  32. Beni anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı.
  33. Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır.
  34. İşte, hakkında şüphe ettikleri Meryem oğlu İsa -hak söz olarak- budur.
  35. Allah´ın bir evlât edinmesi, olur şey değildir. O, bundan münezzehtir. Bir işe hükmettiği zaman, ona sadece "Ol!" der ve hemen olur.
  36. (İsa şunu da söyledi:) Muhakkak ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise O´na kulluk ediniz. İşte doğru yol budur.
  37. Sonra guruplar kendi aralarında ayrılığa düştüler. Büyük güne şahit olunduğu zamanda vay o kâfirlerin haline!
  38. Onlar, bizim huzurumuza çıkacakları gün (başlarına gelecek olanları) ne iyi duyarlar ve ne iyi görürler (bir görsen)! Fakat o zalimler bugün açık bir sapıklık içindedirler.
  39. (Resûlüm!) Sen onları pişmanlık ve üzüntü günü hakkında uyar. Çünkü onlar bir gafletin içine dalmış oldukları halde ve henüz iman etmemişken (bakarsın) iş olup bitmiştir.
  40. Yeryüzüne ve onun üzerindekilere ancak biz vâris oluruz (her şey gider, biz kalırız) ve onlar ancak bize döndürülürler.
  41. Kitap´ta İbrahim´i an. Zira o, sıdkı bütün bir peygamberdi.
  42. Bir zaman o babasına dedi ki: Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın?
  43. Babacığım! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çıkarayım.
  44. Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah´a âsi oldu.
  45. Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum.
  46. (Babası:) Ey İbrahim! dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım! Uzun bir zaman benden uzak dur!
  47. İbrahim: Selâm sana (esen kal) dedi, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O bana karşı çok lütufkârdır.
  48. Sizden de, Allah´ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Rabbime yalvarıyorum. Umulur ki (senin için) Rabbime dua etmemle bedbaht (emeği boşa gitmiş) olmam.
  49. Nihayet İbrahim onlardan ve Allah´tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman biz ona İshak ve Yâ´kub´u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.
  50. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk; kendilerine haklı ve yüksek bir şöhret nasip ettik.
  51. (Resûlüm!) Kitap´ta Musa´yı da an. Gerçekten o ihlâs sahibi idi ve hem resûl, hem de nebî idi.
  52. Ona Tûr´un sağ tarafından seslendik ve onu, fısıldaşan kimse kadar (kendimize) yaklaştırdık.
  53. Rahmetimizin bir sonucu olarak ona kardeşi Harun´u bir peygamber olarak armağan ettik.
  54. (Resûlüm!) Kitap´ta İsmail´i de an. Gerçekten o, sözüne sâdıktı, resûl ve nebî idi.
  55. Halkına namazı ve zekâtı emrederdi; Rabbi nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi.
  56. Kitapta İdris´i de an. Hakikaten o, pek doğru bir insan, bir peygamberdi.
  57. Onu üstün bir makama yücelttik.
  58. İşte bunlar, Allah´ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Âdem´in soyundan, Nuh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail (Ya´kub) ´in soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir. Onlara, çok merhametli olan Allah´ın âyetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı.
  59. Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler.
  60. Ancak tevbe edip, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir. Bunlar, cennete, girecekler. Ve hiç bir haksızlığa uğratılmayacaklardır.
  61. O cennet, çok merhametli olan Allah´ın, kullarına gıyaben vâdettiği Adn cennetleridir. Şüphesiz O´nun vâdi yerini bulacaktır.
  62. Orada boş söz değil, hoş söz duyarlar. Ve orada, sabah akşam kendilerine ait rızıkları vardır.
  63. Kullarımızdan, takvâ sahibi kimselere verdiğimiz cennet işte budur.
  64. Biz ancak Rabbinin emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey O´na aittir. Senin Rabbin unutkan değildir.
  65. (O) göklerin, yerin ve ikisi arasındaki şeylerin Rabbidir. Şu halde O´na kulluk et; O´na kulluk etmek için sabırlı ve metânetli ol. O´nun bir adaşı (benzeri) olduğunu biliyor musun? (Asla benzeri yoktur).
  66. İnsan der ki: "Öldüğüm zaman sahi diri olarak (kabrimden) çıkarılacak mıyım?"
  67. İnsan düşünmez mi ki, daha önce o hiçbir şey olmadığı halde biz kendisini yaratmışızdır?
  68. Öyle ise, Rabbine andolsun ki, muhakkak surette onları şeytanlarla birlikte mahşerde toplayacağız; sonra onları diz üstü çökmüş vaziyette cehennemin çevresinde hazır bulunduracağız.
  69. Sonra her milletten, rahman olan Allah´a en çok âsi olanlar hangileri ise çekip ayıracağız.
  70. Sonra, orayı boylamaya daha çok müstahak olanları elbette biz daha iyi biliriz.
  71. İçinizden, oraya uğramayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür.
  72. Sonra biz, Allah´tan sakınanları kurtarırız; zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız.
  73. Kendilerine âyetlerimiz ayan beyan okunduğu zaman inkâr edenler, iman edenlere: İki topluluktan hangisinin (hangimizin) mevki ve makamı daha iyi, meclis ve topluluğu daha güzeldir? dediler.
  74. Onlardan önce de, eşya ve görünüş bakımından daha güzel olan nice nesiller helâk ettik.
  75. De ki: Kim sapıklıkta ise, çok merhametli olan Allah ona mühlet versin! Nihayet kendilerine vâdolunan şeyi -ya azabı (müminler karşısında yenilgiyi) veya kıyameti- gördükleri zaman, mevki ve makamı daha kötü ve askeri daha zayıf olanın kim olduğunu öğreneceklerdir.
  76. Allah, doğru yola gidenlerin hidayetini artırır. Sürekli kalan iyi işler, Rabbinin nezdinde hem mükâfat bakımından daha hayırlı, hem de âkıbetçe daha iyidir.
  77. (Resûlüm!) Âyetlerimizi inkâr eden ve "Muhakkak surette bana mal ve evlât verilecek" diyen adamı gördün mü?
  78. O, gaybı mı bildi, yoksa Allah´ın katından bir söz mü aldı?
  79. Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız.
  80. Onun dediğine biz vâris oluruz, (malı ve evlâdı bize kalır); kendisi de bize yapayalnız gelir.
  81. Onlar, kendilerine bir itibar ve kuvvet (vesilesi) olsun diye Allah´tan başka tanrılar edindiler.
  82. Hayır, hayır! (Taptıkları), onların ibadetlerini tanımayacaklar ve onlara hasım olacaklar.
  83. (Resûlüm!) Görmedin mi? Biz, kâfirlerin üzerine, kendilerini iyice (isyankârlığa) sevkeden şeytanları gönderdik.
  84. Öyle ise onlar hakkında acele etme. Biz onlar için (günlerini) teker teker sayıyoruz.
  85. Takvâ sahiplerini heyet halinde çok merhametli olan Allah´ın huzurunda toplayacağımız gün.
  86. Günahkârları da susuz olarak cehenneme süreceğiz.
  87. O gün Rahmân (olan Allah)´ın nezdinde söz ve izin alandan başkalarının şefâata güçleri yetmeyecektir.
  88. Rahmân çocuk edindi dediler.
  89. Hakikaten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız.
  90. Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir!
  91. Rahmân´a çocuk isnadında bulunmaları yüzünden.
  92. Halbuki çocuk edinmek Rahmân´ın şanına yakışmaz.
  93. Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, kul olarak Rahmân´a gelecektir.
  94. O, bunların hepsini kuşatmış ve sayılarını tesbit etmiştir.
  95. Bunların hepsi de kıyamet gününde O´nun huzuruna tek başına (yapayalnız) gelecektir.
  96. İman edip de iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır.
  97. (Resûlüm!) Biz Kur´an´ı, sadece, onunla Allah´tan sakınanları müjdeleyesin ve şiddetle karşı çıkan bir topluluğu uyarasın diye senin dilinle (indirilip okutarak) kolaylaştırdık.
  98. Biz, onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Sen, onlardan herhangi birinden (bir varlık emâresi) hissediyor veya onlara ait cılız bir ses işitiyor musun?
Yazar: Ali Bulaç - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı Meal ve Sözlük
  1. Kaf, He, Ye, Ayn, Sad.
  2. (Bu,) Rabbinin, kulu Zekeriya´ya rahmetinin zikridir.
  3. Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman;
  4. Demişti ki: "Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben Sana dua etmekle mutsuz olmadım."
  5. "Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın)dır. Artık bana Kendi Katından bir yardımcı armağan et."
  6. "Bana mirasçı olsun. Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu (kendisinden) razı olunan(lardan) kıl."
  7. (Allah buyurdu:) "Ey Zekeriya, şüphesiz Biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; Biz bundan önce ona hiçbir adaş kılmamışız."
  8. Dedi ki: "Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım."
  9. (Ona gelen melek:) "İşte böyle" dedi. "Rabbin dedi ki: Bu Benim için kolaydır, daha önce sen hiçbir şey değil iken, seni yaratmıştım."
  10. Dedi ki: "Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver." Dedi ki: "Senin alametin, sapasağlam iken, üç tam gece insanlarla konuşmamandır."
  11. Böylelikle (Zekeriya) mescidten kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaret etti: "Sabah akşam tesbih edin."
  12. (Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki:) "Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut." Daha çocuk iken ona hikmet verdik.
  13. Katımız´dan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik). O, çok takva sahibi biriydi.
  14. Ana ve babasına itaatkardı ve isyan eden bir zorba değildi.
  15. Ona selam olsun; doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağı gün de.
  16. Kitap´ta Meryem´i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti.
  17. Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril´i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.
  18. Demişti ki: "Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma)."
  19. Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)."
  20. O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken" dedi.
  21. "İşte böyle" dedi. "Rabbin, dedi ki: -Bu Benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve iş de olup bitmişti.
  22. Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.
  23. Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: "Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim."
  24. Altından (bir ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır."
  25. Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dökülüversin."
  26. Artık, ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: "Ben Rahman (olan Allah)´ a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım."
  27. Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: "Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın."
  28. "Ey Harun´un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi."
  29. Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?"
  30. (İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah´ın kuluyum. (Allah) Bana kitabı verdi ve beni peygamber kıldı."
  31. "Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti."
  32. "Anneme itati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı."
  33. "Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de."
  34. İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri "Hak Söz".
  35. Allah´ın çocuk edinmesi olacak şey değil. O Yücedir. Bir işin olmasına karar verirse, ancak ona: "Ol" der, o da hemen oluverir.
  36. Gerçek şu ki, Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O´na kulluk edin. Dosdoğru yol budur.
  37. İçlerinden (birtakım) gruplar ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten dolayı, vay inkar edenlere.
  38. Bize gelecekleri gün, neler işitecekler, neler görecekler. Ama bugün o zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler.
  39. İş(in) hükme bağlanıp biteceği, hasret gününe karşı onları uyar; onlar bir gaflet içindedirler ve onlar inanmıyorlar.
  40. Elbette, yeryüzünde ve onun üzerindekilere Biz varis olacağız ve onlar Bize döndürülecekler.
  41. Kitap´ta İbrahim´i de zikret. Gerçekten o, doğruyu-söyleyen bir peygamberdi.
  42. Hani babasına demişti: "Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?
  43. "Babacığım, gerçek şu ki, bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım."
  44. "Babacığım, şeytana kulluk etme, kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah)a başkaldırandır."
  45. "Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum, o zaman şeytanın velisi olursun."
  46. (Babası) Demişti ki: "İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan, andolsun, seni taşa tutarım; uzun bir süre benden uzaklaş, (bir yerlere) git."
  47. (İbrahim:) "Selam üzerine olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü, O, bana pek lütufkardır" dedi.
  48. "Sizden ve Allah´tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım."
  49. Böylelikle, onlardan ve Allah´tan başka taptıklarından kopup-ayrılınca ona İshak´ı ve (oğlu) Yakup´u armağan ettik ve her birini peygamber kıldık.
  50. Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik.
  51. Kitap´ta Musa´yı da zikret. Çünkü o, ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi.
  52. Ona, Tur´un sağ yanından seslendik ve onu (kendisiyle) gizlice söyleşmek için yakınlaştırdık.
  53. Ona Rahmetimiz´den kardeşi Harun´u da bir peygamber olarak armağan ettik.
  54. Kitap´ta İsmail´i de zikret. Çünkü o, va´dinde doğruydu ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi.
  55. Halkına, namazı ve zekatı emrediyordu ve o, Rabbi Katında kendisinden razı olunan (bir insan)dı.
  56. Kitap´ta İdris´i de zikret. Çünkü o, doğru olan bir peygamberdi.
  57. Biz onu yüce bir mekan (makam)a yükseltmiştik.
  58. İşte bunlar; kendilerine Allah´ın nimet verdiği peygamberlerdendir; Adem´in soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımız (insan nesillerin)den, İbrahim ve İsrail (Yakup)in soyundan, doğru yola eriştirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendirler. Onlara Rahman (olan Allah´)ın ayetleri okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlar.
  59. Sonra onların arkasından öyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp-uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır.
  60. Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır); işte bunlar, cennete girecekler ve hiçbir şeyle zulme uğratılmayacaklar.
  61. Adn cennetleri (onlarındır) ki, Rahman (olan Allah, onu) Kendi kullarına gaybtan vadetmiştir. Şüphesiz O´nun va´di yerine gelecektir.
  62. Onda ‘boş bir söz’ işitmezler; sadece selam (ı işitirler). Sabah akşam, onların rızıkları orda (bulunmakta)dır.
  63. O cennet; Biz, kullarımızdan takva sahibi olanları (ona) varisçi kılacağız.
  64. Biz (elçiler) ancak Rabbiniz emriyle ineriz. Önümüzde, ardımızda ve bunlar arasında olan herşey O´nundur. Senin Rabbin kesinlikle unutkan değildir.
  65. Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; şu halde O´na ibadet et ve O´na ibadette kararlı ol. Hiç O´nun adaşı olan birini biliyor musun?
  66. İnsan demektedir ki: "Ben öldükten sonra mı, gerçekten diri olarak çıkarılacağım?"
  67. İnsan önceden, hiçbir şey değilken, gerçekten Bizim onu yaratmış bulunduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu?
  68. Andolsun Rabbine, Biz onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız.
  69. Sonra, her bir gruptan Rahman (olan Allah)a karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız.
  70. Sonra Biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi biliriz.
  71. Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır.
  72. Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulmedenleri diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz.
  73. Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğunda, o inkar edenler, iman edenlere derler ki: "İki gruptan hangisi, makam bakımından daha iyi, topluluk bakımından daha güzeldir?"
  74. Onlardan önce nice insan- nesillerini yıkıma uğrattık, onlar mal (giyim, kuşam ve tefriş) bakımından da, gösteriş bakımından da daha güzeldiler.
  75. De ki: "Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine va´dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini- gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin askeri- gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir.
  76. Allah, hidayet bulanlara hidayeti arttırır. Sürekli olan salih davranışlar, Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlı, varılacak sonuç bakımından da daha hayırlıdır.
  77. Ayetlerimizi inkar edip, bana: "Elbette mal ve çocuklar verilecektir" diyeni gördün mü?
  78. O, gayba mı tanık oldu, yoksa Rahman (olan Allah)ın Katında(n) bir ahid mi aldı?
  79. Asla; demekte olduğunu yazacağız ve onun için azapta(n) da süre tanıdıkça tanıyacağız.
  80. Onun söylemekte olduğuna Biz mirasçı olacağız; o Bize, ´yapayalnız tek başına´ gelecektir.
  81. Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Allah´tan başka ilahlar edindiler.
  82. Hayır; (o yalancı ilahlar) onların tapınışlarını inkar edecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler.
  83. Görmedin mi, Biz gerçekten şeytanları, kafirlerin üzerine gönderdik, onları tahrik edip kışkırtıyorlar.
  84. Onlara karşı acele davranma; Biz onlar için ancak saydıkça sayıyoruz.
  85. Takva sahiplerini bir heyet halinde Rahman (olan Allah´ın huzurun)a toplayacağımız gün,
  86. Suçlu-günahkarları susamışlar olarak cehenneme süreceğiz.
  87. Rahmanın Katında ahid almışların dışında (onlar) şefaate malik olmayacaklardır.
  88. "Rahman çocuk edinmiştir" dediler.
  89. Andolsun, siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup-geldiniz.
  90. Neredeyse bundan dolayı, gökler paramparça olacak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp göçüverecekti.
  91. Rahman adına çocuk öne sürdüklerinden (ötürü bunlar olacaktı.)
  92. Rahman (olan Allah)a çocuk edinmek yaraşmaz.
  93. Göklerde ve yerde olan (herkesin ve herşeyin) tümü Rahman (olan Allah)a, yalnızca kul olarak gelecektir.
  94. Andolsun, onların tümünü kuşatmış ve onları sayı olarak saymış bulunmaktadır.
  95. Ve onların hepsi, kıyamet günü O´na, ´yapayalnız, tek başlarına´ geleceklerdir.
  96. İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır.
  97. Biz bunu (Kur´an´ı) senin dilinle kolaylaştırdık, takva sahiplerine müjde vermen ve direnen bir kavmi uyarıp-korkutman için.
  98. Biz, onlardan önce nice insan nesillerini yıkıma uğrattık; (şimdiyse) onlardan hiçbirini hissediyor veya onların fısıltılarını duyuyor musun?
Yazar: Ali Fikri Yavuz - Kur'an-ı Kerim ve İzahlı Meal-i Alisi
  1. Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd
  2. Bu sana okuyacağımız âyetler, Rabbinin kulu Zekeriyya’ya olan rahmetini bir anıştır.
  3. O, Rabbine gizlice yalvardığı zaman,
  4. Şöyle demişti: “-Ey Rabbim, doğrusu ben (o kimseyim ki), benim kemiğim zayıflayıp gevşedi ve başımın saçı bembeyaz alev gibi tutuştu. Sana dua etmekle de ey Rabbim, hiç bir zaman mahrum olmadım.
  5. Gerçekten ben, arkamdan yerime geçecek vârislerden endişedeyim. Karım da kısır bulunuyor. Onun için bana bir çocuk ihsan buyur,
  6. Ki bana da mirascı olsun, Yâkub ailesine de mîrascı olsun. Rabbim, sen onu (söz ve hareketleriyle) rızâna kavuştur.”
  7. (Cenâb-ı Hak şöyle buyurdu); Ey Zekeriyya! Gerçekten biz sana bir oğul müjdeliyoruz ki, adı Yahya’dır; bundan önce ona hiç bir adaş yapmadık.
  8. Zekeriyya dedi ki: “- Rabbim, benim nereden bir oğlum olacak? Hanımım kısır bulunuyor, ben de ihtiyarlığın son haddine vardım.”
  9. (Cebrâil ona şöyle) dedi: “- Dediğin gibidir, fakat Rabbin buyurdu ki, bu işi yapmak bana kolaydır. Bundan önce seni yarattım, halbuki hiç bir şey değildin.”
  10. Zekeriyya şöyle dedi: (Ailemin hamlini anlamak hususunda) Rabbim bana bir alâmet ver. Allah buyurdu ki, senin alâmetin, sapasağlam olduğun halde üç gün insanlarla konuşamaz hale gelmendir.
  11. Nihayet (hanımına hamil vakti gelip de konuşamayınca) mihrabdan kavmine karşı (Zekeriyya) çıktı da, onlara: “- Sabah ve akşam namaz kılın.” diye işaret etti.
  12. (Biz ona Yahya’yı ihsan ettik ve şöyle dedik): “- Ey Yahya! Kıtabı kuvvetle tut (Tevrat’da olan hükümlerle amel et).” Bir de daha çocukken ona hikmet verdik.
  13. Hem de tarafımızdan bir merhamet ve günahlardan bir pâklik verdik. O çok takvâ sahibi idi.
  14. Ebeveynine de ihsankârdı, zorba ve isyankâr değildi.
  15. Ona selamet olsun: Hem doğduğu gün (şeytandan), hem öleceği gün (kabir azabından), hem de diri olarak kaldırılacağı gün (ateşten)...
  16. (Ey Resûlüm) Kur’ân’daki Meryem kıssasını (onlara) oku. Hani o, ibadet için) ailesinden ayrılıp (evinin veya Beytü’l-Makdis’in) doğu tarafında bir yere çekilmişti.
  17. Sonra ailesinin önlerinde bir perde kurmuştu. Nihayet ona ruhumuzu (Cebraîl’i) gönderdik de kendisine düzgün bir insan şeklinde göründü.
  18. Meryem, bu insan kılığındaki Cebraîl’e) dedi ki: “- Doğrusu ben, senden Rahman’a sığınırım. Eğer mü’min ve takva sahibi isen (fenalık yapmazsın.)
  19. Cebraîl: “- Gerçekten ben, sana temiz bir oğlan vermek için sırf Rabbinin gönderdiği elçisiyim.” dedi.
  20. Meryem dedi ki: “- Benim için, nasıl bir oğlan olur? Bana bir insan dokunmadı ve ben de iffetsiz bir kimse değilim.”
  21. Cebrail şöyle dedi: “- Evet, iş dediğin gibidir. Ancak Rabbin buyurdu ki, bu (baba olmaksızın çocuk vermek), bana çok kolaydır. Hem bunu, insanlara, kudretimize delâlet eden bir alâmet ve (İsa’yı da insanları hidayete götüren) tarafımızdan bir nimet yapacağız. Zaten (ezeldeki takdirimizde) bu iş olup bitmiştir.
  22. Nihayet (Cebrail’in üfürmesiyle Meryem) İsa’ya gebe kaldı ve bununla uzak bir yere çekildi.
  23. Sonra doğum sancısı onu bir hurma ağacına dayanmaya götürdü: “- Ah nolaydım! Bundan önce öleydim de unutulmuş gitmiş olaydım.” dedi.
  24. (Cebrail, yüksek bir yerde bulunan) Meryem’e aşağı tarafından şöyle çağırdı: “- Sakın üzülme, Rabbin senin alt yanında bir su arkı yarattı.
  25. Hurmanın da dalını kendine doğru silkele, üzerine devşirilmiş taze hurmalar dökülsün.
  26. Artık ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen: “- Ben Rahman’a (Allah’a) bir oruç (susmak) adadım. Onun için bugün hiç kimseye asla söz söylemiyeceğim.” de.
  27. Sonra ona (çocuğu İsâ’yı) yüklenerek kavmine getirdi. Ona dediler ki: “- Ey Meryem! Doğrusu, sen acaip bir şey (babasız çocuk) getirdin.
  28. Ey Harûn’un (soy itibariyle neslinden gelen) kız kardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi, anan da iffetsiz bir kadın değildi.”
  29. Bunun üzerine Meryem, (kendilerine cevap vermek için) çocuğu işaret etti. Onlar: “- Biz, beşikteki çocukla nasıl konuşuruz” dediler.
  30. (Allah’ın bir mucizesi olarak İsa) dedi ki: “- Ben gerçekten Allah’ın kuluyum, bana kitap verdi ve beni bir Peygamber yaptı (bu tahakkuk edecektir).
  31. Beni, her nerede olsam mübarek (hayır öğreten) kıldı ve hayatta bulunduğum müddet, bana, namazı ve zekâtı emretti.
  32. Beni, anneme ihsankâr kıldı ve beni azgın bir zorba yapmadı.
  33. Hem doğduğum gün, hem öleceğim gün, hem diri olarak (mezardan) kaldırılacağım gün, selâmet benim üzerimedir.”
  34. İşte hakkında (Yahudilerle Hristiyanların) ihtilâf edip durdukları Meryem oğlu İsâ’ya dair Allah sözü budur.
  35. Allah’ın çocuk edinmesi asla olmamıştır. O (çocuk edinmekten) münezzehtir. O, bir işi dileyince; sade ona: “Ol” der, o da oluverir.
  36. Muhakkak ki Allah, benim Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. O halde O’na ibadet edin. Bu (size anlattığım) biricik doğru yoldur.
  37. Sonra fırkalar (Hristiyanlarla Yahudiler) kendi aralarında ihtilafa düştüler. Artık görülecek bir büyük günün (kıyametin) azabı, o küfredenlere olsun.
  38. Onlar bize gelecekleri gün, neler işitecekler, neler görecekler! Fakat o zalimler, bugün açık bir sapıklık içindedirler.
  39. (Ey Resûlüm, Mekke’li) kâfirleri, iş bitirildiği (hesap görüldüğü) zamanın dehşeti ile, pişmanlık günü ile korkut. Onlar hâlâ gaflet içindedirler, onlar iman etmiyorlar.
  40. Gerçekten biz, arza ve bütün üzerindekilere varis olacağız, (Bizden başka kimse kalmıyacak). Onlar da hesap için hep bize döndürülecekler.
  41. Kur’an’da İbrahîm’i de (kavmine) anlat. Çünkü o, doğruluğu çok olan bir peygamberdi.
  42. Bir vakit (İbrahim) babasına şöyle demişti: “- Ey babam! İşitmez, görmez ve sana hiç bir faydası olmaz şeylere niçin tapıyorsun?
  43. Ey babam! Gerçekten bana, sana gelmiyen ilim gelmiştir (Allah’ı bilmişimdir). O halde, bana uy da, seni doğru bir yola ileteyim.
  44. Ey babam! Şeytana tapma, çünkü Şeytan Rahman’a (Allah’a) asi oldu.
  45. Ey babam! Doğrusu ben korkarım ki, sana Rahman’dan bir azap dokunur da Şeytan’a (Cehennem’de) arkadaş olursun.”
  46. İbrahim’e babası dedi ki: “- Ey İbrahîm! Sen benim ilâhlarımdan (taptığım putlardan) yüz mü çeviriyorsun? Yemin ederim ki, eğer (onlara sövmekten) vaz geçmezsen, seni muhakkak taşla koğar öldürürüm. Uzun bir müddet benden ayrıl, git.”
  47. İbrahim şöyle dedi: “- (Benden sana fenalık gelmez, emniyet ve) selâm sana olsun, senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana çok lütufkârdır.
  48. Ben, sizden ve Allah’dan başka taptıklarınızdan (putlardan) çekilip ayrılırım da, Rabbime dua (ibadet) ederim. Umulur ki Rabbime ibadet etmekle mahrum olmam (yaptığım ibadet, sizin putlara ettiğiniz ibadet gibi boşa çıkmaz.)”
  49. Ne zaman ki, kâfirleri ve Allah’tan başka taptıklarını, İbrahim terkedip (Babil’den Şam’a) çekildi; biz de ona İshak’ı ve Yakub’u ihsan ettik ve her birini birer Peygamber yaptık.
  50. Hem bunlara rahmetimizden ihsanlar eyledik (çokca mal ve evlâd verdik). Hepsine de dillerde (bütün dinlerde) güzel ve yüksek bir övgü verdik.
  51. Kur’an’da Mûsa’yı da an; çünkü o, ihlâs sahibi idi ve İsrail Oğullarına gönderilmiş bir Peygamberdi.
  52. Biz Mûsa’ya Tûr dağı yanında, sağ tarafından nida ettik; ve münacat ettiği halde kendisine yüksek mertebe verdik.
  53. Rahmetimizden de ona, kardeşi Harûn’u bir peygamber olarak ihsan eyledik.
  54. Kur’ân’da İsmaîl’i de an; çünkü o, vaadinde sadıktı ve kavmine gönderilmiş bir peygamberdi.
  55. Ümmetine de namaz kılmayı, zekât vermeyi emrederdi ve Rabbi katında rızaya kavuşmuştu.
  56. Kitabta İdrîs’i de an; çünkü o, çok sadık bir Peygamberdi.
  57. Biz onu yüce bir mevkiye (göklere veya Cennet’e) yükselttik.
  58. İşte bu adları geçenler, Allah’ın kendilerine nimet ihsan ettiği peygamberlerden, Âdem soyundan ve gemide Nûh ile beraber taşıdıklarımızın neslinden, İbrahîm ve İsraîl neslinden, hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz, kimselerdendir. Kendilerine Rahman olan Allah’ın âyetleri okunduğu zaman, ağlayarak secdeye kapanırlardı. (*)
  59. Sonra, bu peygamberlerle, salih kimselerin arkalarından (kötü) bir nesil geldi ki, namazı terk ettiler, şehvetlerine uydular; bunlar da Cehennemdeki “Gayya” vâdisini boylayacaklardır.
  60. Ancak tevbe edip iman eden ve salih amel işleyenler müstesna; çünkü bunlar, zerre kadar zulme uğratılmayacaklar, Cennete gireceklerdir.
  61. Rahman’ın kullarına gıyabî olarak vaad ettiği “Adn” cennetlerine... Muhakkak ki Allah’ın vaadi yerini bulagelmiştir.
  62. Cennet’de bir boş söz işitmezler, ancak (meleklerden veya birbirlerinden) selâm işitirler. Rızıkları da oradadır, sabah ve akşam.
  63. Bu öyle bir Cennet’dir ki, biz ona kullarımızdan takva sahibi olanları varis kılarız.
  64. (Cenab-ı Hak’dan vahy getirmekte olan Cebrâil aleyhisselâmın bir aralık gecikmesinden endişelenen Rasûlüllah Efendimize, Cebraîl şöyle hitap etmiştir): “Biz, senin Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzdeki ve ardımızdaki (bütün geçmiş ve gelecek şeyler) ve bunların arasındakiler hep O’nundur. Rabbin de (seni) unutmuş değildir.” (*) Dikkat!... secde âyetidir.
  65. Allah bütün gökleri yerin ve aralarındakilerin Rabbidir. O halde, O’na ibadet et ve O’na ibadet etmekte sabret. Hiç sen (ey Rasûlüm) Allah’ın ismini taşıyan başka birini bilir misin?
  66. Halbuki insan şöyle der: “- Ben öldüğüm zaman, ileride gerçekten diri olarak (mezardan) çıkarılacak mıyım?”
  67. O insan, bundan önce hiç bir şey değilken, bizim kendisini yaratmış olduğumuzu düşünmez mi?
  68. Rabbine and olsun ki, biz onları (öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden kâfirleri) Şeytanları ile beraber elbette ve elbette mahşerde toplayacağız. Sonra onları muhakkak Cehennem’in etrafında dizleri üstü hazır bulunduracağız (ki, Cennetlikleri görüp hasret çeksinler).
  69. Sonra her (kâfir) zümreden Rahman’a karşı en ziyade isyankâr hangileri ise muhakkak (bunları evvelâ Cehennem’e) ayırıp atacağız.
  70. Sonra o Cehennem’e atılmaya lâyık olanların kimler bulunduğunu elbette biz daha iyi biliriz.
  71. İçinizden hiç biri istisna edilmemek üzere mutlaka Cehennem’e varacaktır. Bu, Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür. (Ancak Cennetlikler yanmadan geçecekler, Cehennemlikler ise ateşe düşeceklerdir.)
  72. Sonra, Allah’dan korkup sakınanları kurtaracağız ve zalimleri de toptan Cehennem’de bırakacağız.
  73. Âyetlerimiz kendilerine açık olarak tecvid üzere okunduğu zaman, o inkâr edenler, iman edenlere dediler ki: “- Bu iki zümreden (mümin ve kâfirlerden) hangisi mevki bakımından daha iyi, meclis ve topluluk itibariyle daha güzeldir?”
  74. Halbuki biz, kendilerinden evvel, mal ve gösterişçe daha güzel nice asırlar halkını helâk etmişiz.
  75. (Ey Rasûlüm), onlara de ki: “Kim dalâlette (küfürde) ise, Rahman ona mal ve evlâdca ziyadelik ve azgınlığında mühlet verir. Nihayet vaad olundukları azabı gördükleri vakit - Ya dünyada müslümanlar tarafından öldürülmeyi, yahut kıyamet günü Cehennem’i - artık bilecekler ki, kimin mevkii daha fena ve yardımcıları daha zayıfmış.
  76. Allah, hidayeti kabul edenlere, ziyade hidayet verir. Bakî kalacak olan salih ameller, Rabbinin katında sevap bakımından da daha hayırlıdır, akıbet bakımından da daha hayırlıdır.”
  77. Şimdi şu âyetlerimizi inkâr eden ve “Elbette bana mal ve evlâd verilecektir,” diyen adamı (As İbni Vail’i) gördün mü? (Ashabdan Habbab’ın (r.a.), kâfirlerden As İbni Vail’de alacağı vardı. Bu alacağını istemeğe gittiği zaman, As: “- Peygambere küfretmedikçe sana ödemem.” dedi. Habbab (r.a.) da “Ebediyyen ben ona küfretmem.” dedi. Bunun üzerine As: “- O halde, dirildiğim zaman, kıyamette bana gelirsin, orada benim malım ve evlâdım olacak, sana veririm.” söyledi. İşte geçen âyeti kerime, bu hâdise üzerine nâzil olmuştur.)
  78. O, gayba muttali mi olmuş, yoksa Rahman’ın huzurunda bir söz mü almış?
  79. Hayır, öyle değil, biz onun dediğini yazacağız ve azabını da çoğalttıkça çoğaltacağız.
  80. O söylediği (mal ve evlâd gibi) şeyleri de hep elinden alacağız ve o, tek başına bize gelecektir.
  81. Mekke müşrikleri, tuttular Allah’dan başka putları ilâhlar edindiler ki, kendilerini azabdan kurtarsınlar ve yardımcıları olsunlar.
  82. Hayır, zannettikleri gibi değil. O putlar, yarın onların ibadetlerini inkâr edecekler ve aleyhlerine hasım olacaklar.
  83. Görmedin mi, biz, Şeytanları o kâfirler üzerine musallat ettik. Onları günaha teşvik edip duruyorlar.
  84. Bu itibarla aleyhlerine (azap istemekte) acele etme. Çünkü biz onların ecel günlerini sayıyoruz (bu muayyen bir müddettir.)
  85. Takva sahiplerini, elçiler gibi Rahman’ın huzuruna toplayacağımız gün,
  86. Mücrimleri de susuz olarak Cehennem’e süreceğiz.
  87. Rahman’ın katında bir ahd (iman edip söz ve izin) almış olan kimseden başkaları şefaat etmeye sahip olamıyacaklardır.
  88. Yahudilerle Hristiyanlar: “- Rahman, çocuk edindi.” dediler.
  89. Yemin olsun ki, siz çok çirkin bir şey söylediniz.
  90. Az kalsın, söyledikleri sözden gökler çatlıyacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp yere düşecek.
  91. O Rahman’a çocuk iddia ettiler diye..
  92. Halbuki Rahman’a çocuk edinmek yaraşmaz.
  93. Göklerde ve yerde hiç bir kimse yoktur ki, Rahman’a kul olarak gelici olmasın.
  94. Yemin olsun ki, Allah hepsini kuşatmış, sayılarını ve işlerini bilmiştir.
  95. Kıyamet günü de, her biri O’na tek başına (malsız ve evlâdsız, yardımcısız) olarak gelecektir.
  96. İman edip salih ameller işleyenler var ya, Rahman bunlara bir sevgi verecek (onları gönüllere sevdirecektir.)
  97. İşte biz, Kur’an’ı senin dilin üzere kolaylaştırdık ki, onunla Allah’dan korkup sakınanları müjdeliyesin, inad edenleri de onunla korkutasın.
  98. Hem onlardan (ey Rasûlüm, senin kavminden) önce nice asırlar halkını helâk ettik. Hiç onlardan birini hissedip görüyor musun, yahud onların hafif bir sesini işitiyor musun?
Yazar: Bekir Sadak - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlatımı
  1. Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad.
  2. Bu, Rabbinin kulu Zekeriya´ya olan rahmetini anmadir.
  3. O Rabbine icinden yalvarmisti.
  4. soyle demisti: «Rabbim! Gercekten kemiklerim zayifladi, saclarim agardi. Rabbim! Sana yalvarmakla simdiye kadar bedbaht olup bir seyden mahrum kalmadim.»
  5. (5-6) Dogrusu, benden sonra yerime gececek yakinlarimin iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum. Karim da kisirdir. Katindan bana bir ogul bagisla ki, bana ve Yakub ogullarina mirasci olsun. Rabbim! Onun, rizani kazanmasini da sagla.»
  6. (5-6) Dogrusu, benden sonra yerime gececek yakinlarimin iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum. Karim da kisirdir. Katindan bana bir ogul bagisla ki, bana ve Yakub ogullarina mirasci olsun. Rabbim! Onun, rizani kazanmasini da sagla.»
  7. Allah: «Ey Zekeriya! Sana, Yahya isminde bir oglani mujdeliyoruz. Bu adi daha once kimseye vermemistik» buyurdu.
  8. Zekeriya: «Rabbim! Karim kisir, ben de son derece kocamisken nasil oglum olabilir?» dedi.
  9. Allah: «Rabbin boyle buyurdu; Cunku bu bana kolaydur, nitekim sen yokken daha once seni yaratmistim» dedi.
  10. Zekeriya «Rabbim! Oyleyse bana bir alamet ver» dedi. Allah: «Senin alametin, saglam ve sihhatli oldugun halde uc gun uc gece insanlarla konusamamandir» buyurdu.
  11. Zekeriya bunun uzerine mabedden cikip milletine: «Sabah aksam Allah´i tesbih edin» diye isarette bulundu.
  12. (12-14) «Ey Yahya! Kitaba kuvvetle saril» deyip daha cocukken ona hikmet, katimizdan kalp yumusakligi ve safiyet verdik. O, Allah´tan sakinan ve anasina babasina karsi iyi davranan bir kimse idi, bas kaldiran bir zorba degildi.
  13. (12-14) «Ey Yahya! Kitaba kuvvetle saril» deyip daha cocukken ona hikmet, katimizdan kalp yumusakligi ve safiyet verdik. O, Allah´tan sakinan ve anasina babasina karsi iyi davranan bir kimse idi, bas kaldiran bir zorba degildi.
  14. (12-14) «Ey Yahya! Kitaba kuvvetle saril» deyip daha cocukken ona hikmet, katimizdan kalp yumusakligi ve safiyet verdik. O, Allah´tan sakinan ve anasina babasina karsi iyi davranan bir kimse idi, bas kaldiran bir zorba degildi.
  15. Dogdugu gunde, olecegi gunde ve dirilecegi gunde ona selam olsun. *
  16. Kitabda Meryem´i de an. O, ailesinden ayrilarak, dogu yonunde bir yere cekilmisti.
  17. Sonra, insanlardan gizlenmek icin bir perde germisti. Cebrail´i gondermistik de ona tam bir insan olarak gorunmustu.
  18. Meryem: «Eger Allah´tan sakinan bir kimse isen, senden Rahman´a siginirim» dedi.
  19. Cebrail: «Ben temiz bir oglan bagislamak icin Rabbinin sana gonderdigi elciden baskasi degilim» dedi.
  20. Meryem: «Bana bir insan temas etmemisken, ben kotu kadin da olmadigim halde nasil oglum olabilir?» dedi.
  21. Cebrail: «Bu boyledir, cunku Rabbin, ´Bu bana kolaydir, onu insanlar icin bir mucize ve katimizdan da bir rahmet kilacagiz; hem bu onceden kararlastirilmis bir istir´ diyor» dedi.
  22. Meryem oglana gebe kaldi, o haliyle uzak bir yere cekildi.
  23. Dogum sancisi onu bir hurma agacinin dibine gitmege mecbur etti. «Keske ben bundan once olmus olsaydim da unutulup gitseydim» dedi.
  24. (24-25) Onun altindan bir ses kendisine soyle seslendi: «Sakin uzulme, Rabbin icinde bulunani serefli kilmistir. Hurma agacini kendine dogru silkele, ustune taze hurma dokulsun.
  25. (24-25) Onun altindan bir ses kendisine soyle seslendi: «Sakin uzulme, Rabbin icinde bulunani serefli kilmistir. Hurma agacini kendine dogru silkele, ustune taze hurma dokulsun.
  26. (27-28) Cocugu alip kavmine getirdi, onlar: «Meryem! Utanilacak bir sey yaptin. Ey Harun´un kizkardesi! Baban kotu bir kimse degildi, annen de iffetsiz degildi» dediler.
  27. (27-28) Cocugu alip kavmine getirdi, onlar: «Meryem! Utanilacak bir sey yaptin. Ey Harun´un kizkardesi! Baban kotu bir kimse degildi, annen de iffetsiz degildi» dediler.
  28. Meryem cocugu gosterdi. «Biz besikteki cocukla nasil konusabiliriz?» dediler.
  29. (30-33) Cocuk: «Ben suphesiz Allah´in kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yapti, nerede olursam olayim beni mubarek kildi. Yasadigim muddetce namaz kilmami, zekat vermemi ve anneme iyi davranmami emretti. Beni bedbaht bir zorba kilmadi. Dogdugum gunde, lecegim gunde, dirilecegim gunde bana selam olsun» dedi.
  30. (30-33) Cocuk: «Ben suphesiz Allah´in kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yapti, nerede olursam olayim beni mubarek kildi. Yasadigim muddetce namaz kilmami, zekat vermemi ve anneme iyi davranmami emretti. Beni bedbaht bir zorba kilmadi. Dogdugum gunde, lecegim gunde, dirilecegim gunde bana selam olsun» dedi.
  31. (30-33) Cocuk: «Ben suphesiz Allah´in kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yapti, nerede olursam olayim beni mubarek kildi. Yasadigim muddetce namaz kilmami, zekat vermemi ve anneme iyi davranmami emretti. Beni bedbaht bir zorba kilmadi. Dogdugum gunde, lecegim gunde, dirilecegim gunde bana selam olsun» dedi.
  32. (30-33) Cocuk: «Ben suphesiz Allah´in kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yapti, nerede olursam olayim beni mubarek kildi. Yasadigim muddetce namaz kilmami, zekat vermemi ve anneme iyi davranmami emretti. Beni bedbaht bir zorba kilmadi. Dogdugum gunde, lecegim gunde, dirilecegim gunde bana selam olsun» dedi.
  33. ste hakkinda supheye dustukleri Meryem oglu sa gercek soze gore budur.
  34. Allah cocuk edinmez, O munezzehtir. Bir isin olmasina hukmederse ona ancak «Ol» der, o da olur.
  35. «Dogrusu Allah benim de sizin de Rabbinizdir. O´na kulluk edin, bu dogru yoldur.»
  36. Firkalar, kendi aralarinda anlasmazliga dustuler. Vay o buyuk gunu gorecek kafirlerin haline!
  37. Bize geldikleri gun neler gorup neler isitecekler! Ama zalimler bugun apacik bir sapiklik icindedirler.
  38. Hala gaflet icinde bulunanlari ve hala inanmayanlari isin bitmis olacagi o hasret gunu ile uyar.
  39. suphesiz Biz butun yeryuzune ve uzerinde bulunanlara varis olacagiz. Onlar Bize doneceklerdir. *
  40. Kitap´da Ibrahim´e dair anlattiklarimizi da an, o suphesiz dosdogru bir peygamberdi.
  41. Babasina soyle demisti: «Babacigim! sitmeyen, gormeyen ve sana bir faydasi olmayan seylere nicin tapiyorsun?»
  42. «Babacigim! Dogrusu sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy, seni dogru yola eristireyim.»
  43. «Babacigim! seytana tapma, cunku seytan Rahman´a bas kaldirmistir»
  44. «Babacigim! Dogrusu sana Rahman katindan bir azabin gelmesinden korkuyorum ki boylece seytanin dostu olarak kalirsin.»
  45. Babasi: «Ey Ibrahim! Sen benim tanrilarimdan yuz cevirmek mi istiyorsun? Bundan vazgecmezsen mutlaka seni taslarim; uzun bir sure benden uzaklas git.» dedi.
  46. Ibrahim soyle cevap verdi: «Sana selam olsun. Senin icin Rabbim´den magrifet dileyecegim, cunku O, bana karsi cok lutufkardir.»
  47. «izi Allah´tan baska taptiklarinizla birakip cekilir, Rabbime yalvaririm. Rabbime yalvarisimda mahrum kalmayacagimi umarim.»
  48. Ibrahim onlari Allah´tan baska taptiklariyla basbasa birakip cekilince ona shak ve Yakub´u bahsettik ve her birini peygamber yaptik.
  49. Onlara rahmetimizden bagista bulunduk. Onlarin her dilde ustun sekilde anilmalarini sagladik. *
  50. Kitap´da Musa´ya dair anlattiklarimizi da an. O seckin kilinmis bir insan, tarafimizdan gonderilmis bir peygamberdi.
  51. Ona Tur´un sag yanindan seslenmis ve konusmak icin onu yaklastirmistik.
  52. Rahmetimizden, kardesi Harun´u bir peygamber olarak ona bagisladik.
  53. Kitap´da smail´e dair anlattiklarimizi da an. Cunku o sozunde dogru bir kimse idi, tarafimizdan gonderilmis bir peygamberdi.
  54. Cevresinde bulunanlara namaz kilmalarini, zekat vermelerini emrederdi. Rabbinin katinda hosnudluga ermisti.
  55. Kitap´da Idris´i de zikret, cunku o dosdogru bir peygamberdi.
  56. Biz onu yuce bir yere yukselttik.
  57. SÙ ste bunlar Allah´in kendilerine nimetler sundugu peygamberler; Adem´in soyundan, Nuh ile beraber tasidiklarimizdan; Ibrahim ve Ismail´in neslinden ve dogru yola erdirdigimizden, secip begendiklerimizdendirler. Rahman´in ayetleri onlara okundugu zaman aglayarak secdeye kapanirlardi.
  58. Onlarin ardindan, namazi birakan, sehvetlerine uyan bir nesil geldi. iste bunlar azginliklarinin karsiligini goreceklerdir.
  59. (60-61) Ancak tevbe eden, inanip yararli is yapanlar bunun disindadir. Bunlar hicbir haksizliga ugratilmadan, Rahman´in kullarina gaybde vadettigi cennete, Adn cennetlerine gireceklerdir. suphesiz, O´nun sozu yerini bulacaktir.
  60. (60-61) Ancak tevbe eden, inanip yararli is yapanlar bunun disindadir. Bunlar hicbir haksizliga ugratilmadan, Rahman´in kullarina gaybde vadettigi cennete, Adn cennetlerine gireceklerdir. suphesiz, O´nun sozu yerini bulacaktir.
  61. Orada bos sozler degil sadece esenlik veren sozler isitirler. Orada riziklarini sabah aksam hazir bulurlar.
  62. Kullarimizdan Allah´a karsi gelmekten sakinanlari mirasci kilacagimiz Cennet iste budur.
  63. Cebrail: «Biz ancak Rabbinin buyrugu ile ineriz, gecmisimizi gelecegimizi ve ikisinin arasindakileri bilmek O´na mahsustur. Rabbin unutkan degildir.»
  64. O, goklerin, yerin ve ikisi arasinda bulunanlarin Rabbidir. Oyleyse Ona ibadette sabirli ol. Hic O´na benzeyen bir sey bilir misin?*
  65. insan: «Ben oldugumde mi diriltilecegim?» der.
  66. Bir insan kendisi onceden bir sey degilken onu yaratmis oldugumuzu hatirlamaz mi?
  67. Rabbine and olsun ki Biz onlari mutlaka uyduklari seytanlarla beraber hasredecegiz. Sonra cehennemin yaninda diz cokturerek hazir bulunduracagiz.
  68. Sonra her toplumdan Rahman´a en cok kimin bas kaldirdigini ortaya koyacagiz.
  69. Cehenneme girmeye en layik olanlari Biz biliriz.
  70. Sizden cehenneme ugramayacak yoktur. Bu, Rabbinin yapmayi uzerine aldigi kesinlesmis bir hukumdur.
  71. Sonra Biz Allah´a karsi gelmekten sakinmis olanlari kurtarir, zalimleri de orada diz ustu cokmus olarak birakiriz.
  72. Ayetlerimiz kendilerine apacik okundugu zaman inkar edenler inananlara: «Bu iki takimin hangisinin makami daha iyi ve yeri daha guzeldir?» derler.
  73. Onlardan once nice nesilleri yok ettik ki, onlar varlikca ve gosterisce bunlardan daha ustunduler.
  74. De ki: «Sapiklikta olani Rahman ne kadar ertelese bile, sonunda tehdit edildikleri azabi ya da kiyamet gununu gordukleri zaman onlar kimin yerinin daha kotu ve taraftarlarinin daha gucsuz oldugunu bilecektir.»
  75. Allah dogru yolda olanlarin dogrulugunu artirir. Baki kalacak yararli isler Rabbinin katinda sevap olarak da daha iyidir, sonuc olarak da daha iyidir.
  76. Ayetlerimizi inkar eden ve «bana elbette mal ve cocuk verilecektir» diyeni gordun mu?
  77. O gorulmeyeni mi biliyor, yoksa Rahman katindan bir soz mu almistir?
  78. Hayir, soyledigini yazacagiz ve onun azabini uzattikca uzatacagiz.
  79. Bahsettikleri seyler Bize kalacaktir, kendisi Bize tek olarak gelecektir.
  80. Onlar kendilerine kuvvet ve seref kazandirsin diye, Allah´i birakarak tanrilar edindiler.
  81. Hayir, tanrilari kendilerinin ibadetlerini inkar edecekler ve onlara dusman olacaklardir. *
  82. Kafirlerin uzerine onlari kiskirtan seytanlar gonderdigimizi bilmiyor musun?
  83. Oyleyse onlarin acele yok olmalarini isteme. Biz onlarin gunlerini saydikca sayiyoruz.
  84. (85-86) Sakinanlari o gun Rahman´in huzurunda O´na gelmis konuklar olarak toplariz, suclulari suya goturur gibi cehenneme sureriz.
  85. (85-86) Sakinanlari o gun Rahman´in huzurunda O´na gelmis konuklar olarak toplariz, suclulari suya goturur gibi cehenneme sureriz.
  86. Rahman´in katinda bir ahd almis olandan baskasi asla sefaatte bulunamiyacaktir.
  87. Bazi kimseler: «Rahman cocuk edindi» dediler
  88. And olsun ki, ortaya pek kotu bir sey attiniz.
  89. (90-91) Rahman´a cocuk isnat etmelerinden oturu neredeyse gokler paralanacak, yer yarilacak, daglar gocecekti.
  90. (90-91) Rahman´a cocuk isnat etmelerinden oturu neredeyse gokler paralanacak, yer yarilacak, daglar gocecekti.
  91. (92-93) Oysa Rahman´a cocuk edinmek yarasmaz, cunku goklerde ve yerde olan her sey Rahman´a bas egmis kul olarak gelecektir.
  92. (92-93) Oysa Rahman´a cocuk edinmek yarasmaz, cunku goklerde ve yerde olan her sey Rahman´a bas egmis kul olarak gelecektir.
  93. And olsun ki onlarin adedini bilmis ve teker teker saymistir.
  94. Kiyamet gunu hepsi O´na tek olarak gelecektir.
  95. inanip yararli is isleyenleri Rahman sevgili kilacaktir.
  96. Biz Kuran´i Allah´a karsi gelmekten sakinanlari mujdelemen ve inatci milleti uyarman icin senin dilinde indirerek kolaylastirdik.
  97. Onlardan once nice nesilleri yok ettik, simdi onlardan hicbirini duyuyor veya bir ses isitiyor musun?*
Yazar: Celal Yıldırım - Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Kâf - Hâ - Yâ - Ayn - Sâd.
  2. Bu, Rabbın rahmetini kulu Zekeriyyâ´ya artmasıdır.
  3. Hani bir vakit o, Rabbine gizli bir seslenişle seslenmişti de,
  4. «Ey Rabbim ! Kemiklerim gerçekten iyice zayıfladı ve başımdaki saçlarım da aklaşıp alev alev tutuşurcasına ağardı. Rabbim ! Sana yalvarıp yakarmakta hiç de bedbaht olmadım.
  5. (5-6) Ve doğrusu arkamdan yerime geçeçek yakınlarımdan endişeliyim. Karım da kısır bulunuyor. Artık sen kendi katından bana da, Yâkub ailesine de vâris olacak bir velî (işleri senin adına yürütecek bir erkek evlâd) bağışla. Hem Rabbim! Onu rızana lâyık gör.» Demişti.
  6. (5-6) Ve doğrusu arkamdan yerime geçeçek yakınlarımdan endişeliyim. Karım da kısır bulunuyor. Artık sen kendi katından bana da, Yâkub ailesine de vâris olacak bir velî (işleri senin adına yürütecek bir erkek evlâd) bağışla. Hem Rabbim! Onu rızana lâyık gör.» Demişti.
  7. (Allah), «Ey Zekeriyyâ ! Doğrusu biz seni Yahya isminde bir oğlanla müjdeliyoruz ki bundan önce bu adı kimseye vermedik.»
  8. Zekeriyyâ dedi ki: «Rabbim ! Benim nasıl oğlum olabilir ki karım kısırdır, ben de yaşlılığın son kertesine gelmiş bulunuyorum ?!»
  9. Allah ona: «Bu böyledir. Rabbin buyurdu, o bana göre çok kolaydır; sen hiçbir şey değil iken bundan önce seni yarattım,» dedi.
  10. Zekeriyyâ: «Rabbim ! O halde bana bir alâmet lütfet,» dedi. Allah ona: «Sağlığın tam yerindeyken insanlarla üç geçe konuşmaman (senin için alâmet)dır,» buyurdu.
  11. Bunun üzerine Zekeriyyâ, mihrâbdan çıkıp kavmine, «sabah akşam tesbîh edin!» diye işarette bulundu.
  12. (12-13-14) Ey Yahya ! Kitaba bütün gücünle sarıl, dedik. Biz ona henüz çocuk iken hikmet (ilim ve irfan) verdik. Ayrıca kendi katımızdan bir ince kalblilik, yufka yüreklilik ve paklık sunduk. O zaten (günah ve fenalıktan) sakınan, ana - babasına çok iyi davranan idi; o zorba ve isyankâr değildi.
  13. (12-13-14) Ey Yahya ! Kitaba bütün gücünle sarıl, dedik. Biz ona henüz çocuk iken hikmet (ilim ve irfan) verdik. Ayrıca kendi katımızdan bir ince kalblilik, yufka yüreklilik ve paklık sunduk. O zaten (günah ve fenalıktan) sakınan, ana - babasına çok iyi davranan idi; o zorba ve isyankâr değildi.
  14. (12-13-14) Ey Yahya ! Kitaba bütün gücünle sarıl, dedik. Biz ona henüz çocuk iken hikmet (ilim ve irfan) verdik. Ayrıca kendi katımızdan bir ince kalblilik, yufka yüreklilik ve paklık sunduk. O zaten (günah ve fenalıktan) sakınan, ana - babasına çok iyi davranan idi; o zorba ve isyankâr değildi.
  15. Ona (Allah katından) hem doğduğu gün, hem öleceği gün, hem de dirilip kalkacağı gün selâm olsun !.
  16. Kitapta Meryem´i de ân; hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafına çekilmişti.
  17. Sonra da onlardan taraf bir perde tutup germişti. Biz de ona ruhumuzu (Melek Cebrail´i) göndermiştik de O, ona endamlı, yakışıklı bir insan şeklinde temessül edip görünmüştü.
  18. Meryem, «eğer (Allah´tan) korkup sakınan bir kimse isen, senden elbette Allah´a sığınırım» demişti.
  19. Cibril ona : «Ben ancak sana tertemiz pâk bir oğlan bağışlamak için Rabbin elçisiyim,» demişti.
  20. Meryem de, «bana bir insan dokunmamışken bir oğlum nasıl olur ? Ben kötü ahlâklı bir kadın da değilim» demişti.
  21. Cibril ona : «Öyle de olsa, Rabbin buyurdu: Bu bana göre pek kolaydır; hem onu insanlara (kudretimizin yüceliğine delâlet eden müstesna) bir belge ve bizden bir rahmet olarak sunacağız. Ve artık bu hükmedilmiş bir iştir ki olup bitmiştir.» demişti.
  22. Meryem, oğluna gebe kaldı ve bu haliyle uzak bir yere çekildi.
  23. Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına çekip götürdü. «Ah keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim, (bu iş başıma gelmeseydi) !» dedi.
  24. (24-25) Altından bir ses şöyle dedi ona : «Üzülme, Rabbin senin altında bir su arkı meydana getirdi, hurma dalını kendine doğru çekip silkele, üzerine taze hurma dökülsün.»
  25. (24-25) Altından bir ses şöyle dedi ona : «Üzülme, Rabbin senin altında bir su arkı meydana getirdi, hurma dalını kendine doğru çekip silkele, üzerine taze hurma dökülsün.»
  26. Ye, iç ; (doğuracağın oğlunla) gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görürsen de ki: Doğrusu ben Rahmân´a oruç (susup konuşmamayı) adadım ; o bakımdan bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım.
  27. Onu alıp kavmine getirdi. Dediler ki: A Meryem ! And olsun ki çok şaşılacak bir şey getirdin !
  28. Ey Harun´un kız kardeşi! Senin baban fena bir kişi değildi, anan da iffetsiz ve hayâsız bir kadın değildi.
  29. Bunun üzerine Meryem çocuğa işaret ederek onu gösterdi. Onlar : Henüz beşikteki bir çocukla nasıl konuşalım ? dediler.
  30. İsâ, «şüphesiz ki ben Allah´ın kuluyum, O bana kitap verdi ve beni peygamber kıldı;
  31. Ve nerede olursam olayım beni mübarek eyledi. Yaşadığım sürece bana namaz kılmamı ve zekât vermemi tavsiye etti.
  32. Anama iyilikte bulunmamı emretti; O beni bedbaht bir zorba yapmadı.
  33. Doğduğum gün de, öleceğim gün de, dirilip kaldırılacağım gün de selâm (esenlik ve mutluluk) bana olsun !» dedi.
  34. İşte hakkında şüpheye düştükleri Meryem oğlu İsâ, gerçek (yanıyla ve yönüyle) budur. (Veya O, hakkın kelimesidir, kün emriyle vücut bulmuştur).
  35. Allah´ın çocuk edinmesi olur şey değildir. O, (bu gibi beşerî sıfatlardan) çok yüce ve münezzehtir. O, bir şeyin olup yerine gelmesini irâde edince, ona ancak «ol!» der, o da oluverir.
  36. Ve doğrusu Allah, benim de, sizin de Rabbimizdir; artık O´na ibâdet ediniz. Dosdoğru yol budur!
  37. (İsâ hakkında) kendi aralarında gruplaşanlar görüş ayrılığına düştüler. Artık o büyük güne şahit olacak o inkarcıların vay hâline !
  38. Bize gelecekleri gün neler işitecekler, neler görecekler ? Ama o zâlimler çok açık bir sapıklık içindedirler.
  39. Onlar gafletteyken ve onlar imân etmezken işin bitirilmiş olduğu o hasret günü ile kendilerini uyar.
  40. Şüphesiz ki biz, yeryüzüne de, onda bulunanlara da vâris olacağız ve onlar ancak bize döndürüleceklerdir.
  41. Kitapta İbrahim´i de an. Şüphesiz ki o doğruluk timsalidir; o peygamberdir.
  42. Hani bir zaman o babasına (şöyle) demişti: Babacığım, hiç işitmeyen, görmeyen ve sana hiç yararı olmayan şeylere niçin tapıyorsun ?
  43. Babacığım, şüphen olmasın ki ilimden sana gelmiyen bana gelmiştir; onun için bana uy ki seni dosdoğru bir yola götüreyim..
  44. Babacığım, şeytana tapma ; çünkü gerçekten şeytan Rahmân´a baş kaldırıp karşı gelmiştir.
  45. Babacığım, doğrusu ben. Rahmân´dan sana dokunacak bir azâbdan korkarım ; o takdirde şeytana dost ve arkadaş olursun.
  46. Babası ona : Ey İbrahim ! Sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? And olsun ki bundan vazgeçmezsen elbette seni taşlarım. Uzun bir süre beni terkedip uzaklaş, dedi.
  47. İbrahim, babasına: Selâm sana, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim. Şüphesiz ki O benim hakkımda (sizden çok) lütuf ve kerem sahibidir.
  48. Sizi Allah´tan başka taptıklarınızla bırakıp çekilir, Rabbime duâ ederim ; umulur ki Rabbıma yapacağım duâ ile bedbaht olmam, (dedi).
  49. İbrahim onları Allah´tan başka taptıkları şeyle başbaşa bırakıp çekilince, biz ona İshâk ile Yâkub´u bağışladık ve onların herbirini peygamber kıldık.
  50. Onlara rahmetimizden sunduk ve onlar için çok yüce bir doğruluk dili verdik.
  51. Kitapta Musa´yı da an. Şüphesiz ki o, (Tevhîd Dininde) samimi ve katıksız İdi ve o bir resul bir nebî İdi.
  52. Ona Tûr dağının sağ tarafından seslenmiş, konuşmak için onu yaklaştırmıştık.
  53. Ve rahmetimizden kardeşi Harun´u peygamber olarak ona (bir rahmet bağışı olarak) verdik.
  54. Kitapta İsmail´i de an. Doğrusu o sözünde sâdık bir kimse; (aynı zamanda) bir resul ve nebî idi.
  55. Ailesine ve yakınlarına namaz ve zekât ile emrederdi ve o, Rabbinin yanında beğenilmiş, hoşnutluğa erişmişti.
  56. Kitapta İdrîs´i de an. Doğrusu o, doğruluğun timsali bir peygamberdi.
  57. Biz onu yüce bir yere yükselttik.
  58. İşte bunlar Allah´ın kendilerine nîmetler verdiği peygamberler; Âdem´in soyundan, Nûh ile beraber taşıdıklarımızdan; İbrahim ile İsmail´in neslinden ve doğru yola erdirdiğimizdendirler. Rahmân´ın âyetleri onlara okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.
  59. Bunların ardından (bozuk) bir nesil geldi, namazı bıraktılar, şehvetlerine uydular. Onlar da azgınlıklarının cezasını bulacaklardır.
  60. Ancak tevbe edip imân eden ve iyi-yararlı işlerde bulunanlar müstesna.. Bunlar Cennet´e girecekler ve hiçbir haksızlığa uğramıyacaklar.
  61. Rahmân´ın kullarına gıyaben va´dettiği ÂDN Cennetlerine girecekler. Şüphesiz ki O´nun va´di yerine gelecektir.
  62. Orada boş anlamsız bir söz değil, sadece «selâm» işitecekler. Onların orada sabah akşam rızıkları hazırdır.
  63. İşte bu Cennet´lere kullarımızdan (Allah´tan) korkup (fenalıklardan) sakınanları vâris kılacağız.
  64. Biz görevli melekler ancak Rabbın buyruğuyla ineriz. Önünüzde, arkanızda ve bunun arasındaki her şey O´nundur. Senin Rabbin unutkan değildir.
  65. O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan şeylerin Rabbıdır. Artık O´na ibâdet et ve O´na ibâdetinde sabırlı olmaya çalış. O´na denk ve benzer olacak hiçbir şey bilir misin ?
  66. İnsafı der ki: Ben öldüğümde mi bir süre sonra diri olarak (kabrimden) çıkarılacağım ?!
  67. Bu insan daha önce hiçbir şey değilken kendisini yarattığımızı düşünüp hatırlamaz mı ?
  68. Rabbına and olsun ki, onları şeytanlarla beraber mutlaka diriltipkaldıracağız ve biraraya getirip toplayacağız. Sonra da onları Cehennemin etrafında dizüstü hazır bulunduracağız.
  69. Sonra da her topluluktan Rahmân´a en çok küstahlık yapıp başkaldıranları çekip (Cehennem´e atacağız).
  70. Sonra, elbette biz o Cehennem´e girip yaslanmaya en lâyık olanları da daha iyi biliriz.
  71. Hem sizden hiçbir kimse yoktur ki Cehennem´e uğramış olmasın. Bu, Rabbın yanında kesin hükme bağlanmıştır.
  72. Sonra da Allah´tan korkup fenalıklardan sakınanları kurtaracağız. Zâlimleri ise dizleri üstü Cehennem´de bırakacağız.
  73. Âyetlerimiz kendilerine açık seçik okunduğu zaman o inkâr edenler, imân edenlere derler ki, «bu iki topluluktan hangisinin makamı daha iyi, meclis ve mahfilce daha güzeldir?»
  74. Oysa onlardan önce nice nesilleri yok ettik ki malca da, gösterişçe de daha (güçlü ve) güzel idiler.
  75. De ki: Kim sapıklıkta bulunursa, Rahman (olan Allah) onun ipini uzattıkça uzatsın (ama) sonunda onlar kendilerine va´dolunan azabı ya da Kıyâmet´i görünce, kimin makamca daha fena, askerce daha zayıf olduğunu bileceklerdir.
  76. Allah ise doğru yolu bulanların doğruyu bulma yeteneğini artırır. Baki kalacak iyi yararlı ameller ise Rabbın katında hemsevabça daha hayırlıdır, hem sonuçça daha hayırlıdır.
  77. Âyetlerimizi inkâr edip, «bana elbette mal ve çocuk verilecektir» diyeni gördün mü ?
  78. Gaybı mı biliyor, yoksa Rahmân´ın katından bir söz mü almıştır?
  79. Hayır, onun söylediğini yazacağız ve azabı ondan yana uzattıkça uzatacağız.
  80. Onun söyledikleri şeye biz mîrascı olacağız ve o yalnız başına bize gelecektir.
  81. Kendilerine azizlik ve şeref (vesilesi) olsunlar diye Allah´tan başka bir takım tanrılar edindiler.
  82. Hayır, o tanrılar, onların ibâdetlerini inkâr edecekler ve onlara karşı düşman olacaklar.
  83. Kâfirlerin üzerine onları sürükleyip canlarını sıkan şeytanları gönderdiğimizi görmedin mi?
  84. O halde aleyhlerine acele etme; biz onların (günlerini) sayıyoruz.
  85. O gün Allah´tan korkup kötülüklerden sakınanları Rahmân´a gönderilen konuk heyet olarak toplayacağız..
  86. Suçlu günahkârları ise susuz bir vaziyette Cehennem´e sürüp götüreceğiz.
  87. Rahmân´ın yanında bir söz almış olandan başkası şefaate yetkili olmayacak..
  88. Rahman çocuk edindi, dediler.
  89. And olsun ki, çok çirkin ve de büyük bir söz ortaya getirip attınız.
  90. (90-91) Neredeyse Rahmân´a çocuk isnad etmelerinden dolayı gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp çökecek.
  91. (90-91) Neredeyse Rahmân´a çocuk isnad etmelerinden dolayı gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp çökecek.
  92. Oysa Rahmân´a çocuk edinmek yakışmaz, (O´nun ilâhlık vasfına uygun düşmez).
  93. Göklerde ve yerde her kim ve ne varsa mutlaka Rahmân´a kul olarak gelirler.
  94. And olsun ki, O, onları birer birer sayıp hesaplamıştır.
  95. Ve hepsi de Kıyamet günü O´na yalnız başına gelecektir.
  96. İmân edip İyi yararlı amellerde bulunanları elbette Rahman (olan Allah) sevgili kılar.
  97. Biz bu Kur´ân´ı Allah´tan korkup fenalıklardan sakınanları müjdelemen ve inâdçı bir topluluğu onunla uyarman için senin dilinle kolaylaştırdık.
  98. Ve onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Onlardan birini olsun hissediyor musun veya onların bir fısıltısını duyuyor musun ?
Yazar: Diyanet - Diyanet 1
  1. Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd.
  2. Bu, Rabbinin, Zekeriya kuluna olan merhametinin anılmasıdır.
  3. Hani o, Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı.
  4. O, şöyle demişti: “Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı. Sana yaptığım dualarda (cevapsız bırakılarak) hiç mahrum olmadım.”
  5. (5-6) “Gerçek şu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarım(ın isyankâr olmaların)dan korkuyorum. Karım ise kısırdır. Bana kendi tarafından; bana ve Yakub hanedanına varis olacak bir çocuk bağışla ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!”
  6. (5-6) “Gerçek şu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarım(ın isyankâr olmaların)dan korkuyorum. Karım ise kısırdır. Bana kendi tarafından; bana ve Yakub hanedanına varis olacak bir çocuk bağışla ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!”
  7. (Allah, şöyle dedi:) “Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik.”
  8. Zekeriyya, “Rabbim!” “Hanımım kısır ve ben de ihtiyarlığın son noktasına ulaşmış iken, benim nasıl çocuğum olur?” dedi.
  9. (Vahiy meleği) dedi ki: Evet, öyle. (Ancak) Rabbin diyor ki: “Bu, bana göre kolaydır. Nitekim daha önce, hiçbir şey değil iken seni de yarattım.”
  10. Zekeriyya, “Rabbim, öyleyse bana (çocuğumun olacağına) bir işaret ver”, dedi. Allah da, “Senin işaretin, sapasağlam olduğun hâlde insanlarla (üç gün) üç gece konuşamamandır” dedi.
  11. Derken Zekeriya ibadet yerinden halkının karşısına çıktı. (Konuşmak istedi, konuşamadı) ve onlara “Sabah akşam Allah’ı tespih edin” diye işaret etti.
  12. (12-14) (Yahya, dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine) “Ey Yahya, kitaba sımsıkı sarıl” dedik. Biz, ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah’tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi.
  13. (12-14) (Yahya, dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine) “Ey Yahya, kitaba sımsıkı sarıl” dedik. Biz, ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah’tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi.
  14. (12-14) (Yahya, dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine) “Ey Yahya, kitaba sımsıkı sarıl” dedik. Biz, ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah’tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi.
  15. Doğduğu gün, öleceği gün ve diriltileceği gün ona selâm olsun!
  16. (16-17) (Ey Muhammed!) Kitap’ta (Kur’an’da) Meryem’i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü.
  17. (16-17) (Ey Muhammed!) Kitap’ta (Kur’an’da) Meryem’i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü.
  18. Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)” dedi.
  19. Cebrail, “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi.
  20. Meryem, “Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım hâlde, benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi.
  21. Cebrail, “Evet, öyle. Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu, zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir” dedi.
  22. Böylece Meryem, çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi.
  23. Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!” dedi.
  24. Bunun üzerine (Cebrail) ağacın altından ona şöyle seslendi: “Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere akıttı.”
  25. “Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün.”
  26. “Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, “Şüphesiz ben Rahmân’a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım” de.
  27. Kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler: “Ey Meryem! Çok çirkin bir şey yaptın!”
  28. “Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.”
  29. Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. “Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?” dediler.
  30. Bebek şöyle konuştu: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.”
  31. “Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekâtı emretti.”
  32. “Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı.”
  33. “Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir).”
  34. Hakkında şüpheye düştükleri hak söze göre Meryem oğlu İsa işte budur.
  35. Allah’ın çocuk edinmesi düşünülemez. O, bundan yücedir, uzaktır. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece “ol!” der ve o da oluverir.
  36. Şüphesiz, Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse (yalnız) O’na kulluk edin. Bu, dosdoğru bir yoldur.
  37. (Fakat hıristiyan) gruplar, aralarında ayrılığa düştüler. Büyük bir günü görüp yaşayacakları için vay kâfirlerin hâline!
  38. Bize gelecekleri gün (gerçekleri) ne iyi işitip ne iyi görecekler! Ama zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler.
  39. Onları, gaflet içinde bulunup iman etmezlerken işin bitirileceği o pişmanlık günüyle uyar.
  40. Şüphesiz yeryüzüne ve onun üzerindekilere biz varis olacağız, biz! Ancak bize döndürülecekler.
  41. Kitap’ta İbrahim’i de an. Gerçekten o, son derece dürüst bir kimse, bir peygamber idi.
  42. Hani babasına şöyle demişti: “Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?”
  43. “Babacığım! Doğrusu, sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki seni doğru yola ileteyim.”
  44. “Babacığım! Şeytana tapma! Çünkü şeytan Rahmân’a isyankâr olmuştur.”
  45. “Babacığım! Doğrusu ben, sana, çok esirgeyici Rahmân tarafından bir azabın dokunmasından, böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum.”
  46. Babası, “Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!” dedi.
  47. İbrahim, şöyle dedi: “Esen kal! Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O, beni nimetleriyle kuşatmıştır.”
  48. “Sizi ve Allah’tan başka taptıklarınızı terk ediyor ve Rabb’ime ibadet ediyorum. Rabbime ibadet etmekle de mutsuz olmayacağımı umuyorum.”
  49. İbrahim, onları da onların taptıklarını da terk edince, ona İshak ile Yakub’u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.
  50. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlar için yüce bir doğruluk dili var ettik (güzel bir söz ile anılmalarını temin ettik).
  51. Kitap’ta, Mûsâ’yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir resûl, bir nebî idi.
  52. Ona, Tûr dağının sağ tarafından seslendik ve kendisi ile gizlice konuşmak için kendimize yaklaştırdık.
  53. Rahmetimiz sonucu kardeşi Hârûn’u bir nebî olarak kendisine bahşettik.
  54. Kitap’ta İsmail’i de an. Şüphesiz o, sözünde duran bir kimse idi. Bir resûl, bir nebî idi.
  55. Ailesine namaz ve zekâtı emrederdi. Rabb’inin katında da hoşnutluğa ulaşmıştı.
  56. Kitap’ta İdris’i de an. Şüphesiz o, doğru sözlü bir kimse, bir nebî idi.
  57. Onu yüce bir makama yükselttik.
  58. İşte bunlar, Âdem’in ve Nûh ile beraber (gemiye) bindirdiklerimizin soyundan, İbrahim’in, Yakub’un ve doğru yola iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir. Kendilerine Rahmân’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.
  59. Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevî tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır.
  60. (60-61) Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar cennete, Rahmân’ın, kullarına gıyaben vaad ettiği “Adn” cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz O’nun va’di kesinlikle gerçekleşir.
  61. (60-61) Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar cennete, Rahmân’ın, kullarına gıyaben vaad ettiği “Adn” cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz O’nun va’di kesinlikle gerçekleşir.
  62. Orada boş söz işitmezler. Yalnızca (meleklerin) “selâm!” (deyişini) işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da vardır.
  63. İşte bu, kullarımızdan Allah’a karşı gelmekten sakınanlara miras kılacağımız cennettir.
  64. (Cebrail, şöyle dedi:) “Biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzdekiler, arkamızdakiler ve bunlar arasındakiler hep O’nundur. Rabbin unutkan değildir.”
  65. (Allah) göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Şu hâlde, O’na ibadet et ve O’na ibadet etmede sabırlı ol. Hiç, O’nun adını taşıyan bir başkasını biliyor musun?
  66. İnsan, “Öldüğümde gerçekten diri olarak (topraktan) çıkarılacak mıyım?” der.
  67. İnsan, daha önce hiçbir şey değil iken kendisini yarattığımızı düşünmez mi?
  68. Rabbine andolsun, onları şeytanlarla beraber mutlaka haşredeceğiz. Sonra onları kesinlikle cehennemin çevresinde diz üstü hazır edeceğiz.
  69. Sonra her bir topluluktan, Rahman’a karşı en isyankâr olanları mutlaka çekip çıkaracağız.
  70. Sonra, oraya girmeye en lâyık olanları muhakkak ki en iyi biz biliriz.
  71. (Ey insanlar!) Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir.
  72. Sonra Allah’a karşı gelmekten sakınanları kurtarırız da zalimleri orada diz üstü çökmüş hâlde bırakırız.
  73. Âyetlerimiz kendilerine apaçık bir şekilde okunduğu zaman, inkâr edenler, inananlara, “İki topluluktan hangisinin bulunduğu yer daha hayırlı meclis ve mahfili daha güzeldir?” dediler.
  74. Biz onlardan önce, mal mülk ve görünümü daha güzel olan nice nesilleri helâk ettik.
  75. (Ey Muhammed!) De ki: “Kim sapıklık içinde ise Rahmân onlara, istenildiği kadar süre versin! Nihayet kendilerine vaad olunan azabı, ya da kıyameti gördüklerinde kimin yeri daha kötüymüş, kimin taraftarları daha zayıfmış bilecekler.
  76. Allah, doğruya erenlerin hidayetini artırır. Kalıcı salih ameller, Rabbinin katında sevap bakımından da daha hayırlıdır, sonuç itibari ile de.
  77. Âyetlerimizi inkâr edip “Bana elbette mal ve evlat verilecek!” diyen kimseyi gördün mü?
  78. Gaybı mı görüp bilmiş, yoksa Rahmân’dan bir söz mü almış?
  79. Hayır! (İş onun dediği gibi değil). Biz, onun söylediklerini yazacağız ve azabını arttırdıkça arttıracağız!
  80. Onun (ahirette sahip olacağını) söylediği şeylere biz varis olacağız ve o bize tek başına gelecek.
  81. Onlar, kendileri için kuvvet ve şeref (kaynağı) olsunlar diye, Allah’tan başka ilâhlar edindiler.
  82. Hayır! İlâhları, onların ibadetlerini inkâr edecekler ve kendilerine düşman olacaklar.
  83. Kâfirlerin başına, onları durmadan (günaha ve azgınlığa) tahrik eden şeytanları gönderdiğimizi görmedin mi?
  84. Ey Muhammed! Şu hâlde, onların azaba uğramalarını istemekte acele etme. Biz onlar için ancak (takdir ettiğimiz günleri) sayıp durmaktayız.
  85. (85-86) Allah’a karşı gelmekten sakınanları Rahmân’ın huzurunda bir elçiler heyeti gibi toplayacağımız, suçluları da suya koşan susuz develer gibi cehenneme sevk edeceğimiz günü düşün!
  86. (85-86) Allah’a karşı gelmekten sakınanları Rahmân’ın huzurunda bir elçiler heyeti gibi toplayacağımız, suçluları da suya koşan susuz develer gibi cehenneme sevk edeceğimiz günü düşün!
  87. Rahmân’ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır.
  88. Onlar, “Rahmân, bir çocuk edindi” dediler.
  89. Andolsun, siz çok çirkin bir şey ortaya attınız.
  90. (90-91) Rahman’a çocuk isnat etmelerinden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp çökecektir!
  91. (90-91) Rahman’a çocuk isnat etmelerinden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp çökecektir!
  92. Hâlbuki Rahmân’a bir çocuk edinmek yakışmaz.
  93. Göklerdeki ve yerdeki herkes Rahman’a kul olarak gelecektir.
  94. Andolsun, Allah onları ilmiyle kuşatmış ve tek tek saymıştır.
  95. Onlar(ın her biri) kıyamet günü O’na tek başına gelecektir.
  96. İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır.
  97. Ey Muhammed! Biz, Allah’a karşı gelmekten sakınanları Kur’an ile müjdeleyesin, inat eden bir topluluğu da uyarasın diye, onu senin dilin ile (indirip) kolaylaştırdık.
  98. Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Onlardan hiçbirini hissediyor yahut onların bir fısıltısını olsun işitiyor musun?
Yazar: Diyanet - Diyanet 2
  1. Kâf. Hâ. Yâ. Ayn. Sâd.
  2. (Bu,) Rabbinin, Zekeriyya kuluna rahmetinin anılmasıdır.
  3. Hani o, gizli bir sesle Rabbine niyaz etmişti:
  4. Rabbim! dedi, benden (vücudumdan), kemiklerim zayıfladı, saçım başım ağardı. Ve ben, Rabbim, sana (ettiğim) dua sayesinde hiç bedbaht olmadım.
  5. Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum. Karım da kısırdır. Tarafından bana bir veli (oğul) ver.
  6. Ki o bana vâris olsun; Ya´kub hanedanına da vâris olsun. Rabbim, onu rızana lâyık kıl!
  7. (Allah şöyle buyurdu:) Ey Zekeriyya! Biz sana bir oğul müjdeleriz ki, onun adı Yahya´dır. Daha önce ona kimseyi adaş yapmadık.
  8. Zekeriyya: Rabbim! dedi, karım kısır olduğu, ben de ihtiyarlığın son sınırına vardığım halde, benim nasıl oğlum olabilir?
  9. Allah: Öyledir, dedi; Rabbin: O bana kolaydır. Daha önce, sen hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım, buyurdu.
  10. O: Rabbim! dedi, (çocuğum olacağına dair) bana bir işaret ver. Allah: Sana işaret, sapasağlam olduğun halde (üç gün) üç gece insanlarla konuşamamandır, buyurdu.
  11. Bunun üzerine Zekeriyya, mâbetten kavminin karşısına çıkarak onlara: «Sabah akşam tesbihte bulunun» diye işaret verdi.
  12. «Ey Yahya! Kitab´a (Tevrat´a) vargücünle sarıl!» (dedik) ve henüz sabi iken ona (ilim ve) hikmet verdik.
  13. Tarafımızdan ona kalp yumuşaklığı ve temizlik de (verdik). O, çok sakınan bir kimse idi.
  14. Ana-babasına çok iyi davranırdı; o, isyankâr bir zorba değildi.
  15. Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağı gün ona selam olsun!
  16. (Resûlüm!) Kitap´ta Meryem´i de an. Hani o, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti.
  17. Meryem, onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, biz ona ruhumuzu gönderdik de o, kendisine tastamam bir insan şeklinde göründü.
  18. Meryem dedi ki: Senden, çok esirgeyici olan Allah´a sığınırım! Eğer Allah´tan sakınan bir kimse isen (bana dokunma).
  19. Melek: Ben, yalnızca, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamam için Rabbinin bir elçisiyim, dedi.
  20. Meryem: Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir? dedi.
  21. Melek: Öyledir, dedi; (zira) Rabbin buyurdu ki: Bu bana kolaydır. Çünkü biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız. Bu, hüküm ve karara bağlanmış (ezelde olup bitmiş) bir iş idi.
  22. Meryem ona hamile kaldı. Bunun üzerine onunla (karnındaki çocukla) uzak bir yere çekildi.
  23. Doğum sancısı onu bir hurma ağacına (dayanmaya) sevketti. «Keşke, dedi, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!»
  24. Aşağısından (İsa yahut melek) ona şöyle seslendi: «Tasalanma! Rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirmiştir.»
  25. «Hurma dalını kendine doğru silkele ki, üzerine taze, olgun hurma dökülsün.»
  26. «Ye, iç. Gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen de ki: Ben, çok merhametli olan Allah´a oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.»
  27. Nihayet onu (kucağında) taşıyarak kavmine getirdi. Dediler ki: Ey Meryem! Hakikaten sen iğrenç bir şey yaptın!
  28. Ey Harun´un kız kardeşi! Senin baban kötü bir insan değildi; annen de iffetsiz değildi.
  29. Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. «Biz, dediler, beşikteki bir sabî ile nasıl konuşuruz?»
  30. Çocuk şöyle dedi: «Ben, Allah´ın kuluyum. O, bana Kitab´ı verdi ve beni peygamber yaptı.»
  31. «Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti.»
  32. «Beni anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı.»
  33. «Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır.»
  34. İşte, hakkında şüphe ettikleri Meryem oğlu İsa -hak söz olarak- budur.
  35. Allah´ın bir evlât edinmesi, olacak şey değildir! O, bundan münezzehtir. Bir işe hükmettiği zaman, ona sadece «Ol!» der ve hemen olur.
  36. (İsa şunu da söyledi:) Muhakkak ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise O´na kulluk ediniz. İşte doğru yol budur.
  37. Sonra guruplar kendi aralarında ayrılığa düştüler. Büyük güne şahit olunduğu zamanda vay o kâfirlerin haline!
  38. Onlar, bizim huzurumuza çıkacakları gün (başlarına gelecek olanları) ne iyi duyarlar ve ne iyi görürler (bir görsen)! Fakat o zalimler bugün açık bir sapıklık içindedirler.
  39. (Resûlüm!) Sen onları pişmanlık ve üzüntü günü hakkında uyar. Çünkü onlar bir gafletin içine dalmış oldukları halde ve henüz iman etmemişken (bakarsın) iş olup bitmiştir.
  40. Yeryüzüne ve onun üzerindekilere ancak biz vâris oluruz (her şey gider, biz kalırız) ve onlar ancak bize döndürülürler.
  41. Kitap´ta İbrahim´i an. Zira o, sıdkı bütün bir peygamberdi.
  42. Bir zaman o babasına dedi ki: Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın?
  43. Babacığım! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çıkarayım.
  44. Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah´a âsi oldu.
  45. Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum.
  46. (Babası:) Ey İbrahim! dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım! Uzun bir zaman benden uzak dur!
  47. İbrahim: Selâm sana (esen kal) dedi, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O bana karşı çok lütufkârdır.
  48. Sizden de, Allah´ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Rabbime yalvarıyorum. Umulur ki (senin için) Rabbime dua etmemle bedbaht (emeği boşa gitmiş) olmam.
  49. Nihayet İbrahim onlardan ve Allah´tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman biz ona İshak ve Yâ´kub´u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.
  50. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk; kendilerine haklı ve yüksek bir şöhret nasip ettik.
  51. (Resûlüm!) Kitap´ta Musa´yı da an. Gerçekten o ihlâs sahibi idi ve hem resûl, hem de nebî idi.
  52. Ona Tûr´un sağ tarafından seslendik ve onu, fısıldaşan kimse kadar (kendimize) yaklaştırdık.
  53. Rahmetimizin bir sonucu olarak ona kardeşi Harun´u bir peygamber olarak armağan ettik.
  54. (Resûlüm!) Kitap´ta İsmail´i de an. Gerçekten o, sözüne sâdıktı, resûl ve nebî idi.
  55. Halkına namazı ve zekâtı emrederdi; Rabbi nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi.
  56. Kitapta İdris´i de an. Hakikaten o, pek doğru bir insan, bir peygamberdi.
  57. Onu üstün bir makama yücelttik.
  58. İşte bunlar, Allah´ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Âdem´in soyundan, Nuh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail (Ya´kub)´in soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir. Onlara, çok merhametli olan Allah´ın âyetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı.
  59. Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler.
  60. (60-61) Ancak tevbe eden, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir. Bunlar, hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın cennete, çok merhametli olan Allah´ın, kullarına gıyaben vâdettiği Adn cennetlerine girecekler. Şüphesiz O´nun vâdi yerini bulacaktır.
  61. (60-61) Ancak tevbe eden, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir. Bunlar, hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın cennete, çok merhametli olan Allah´ın, kullarına gıyaben vâdettiği Adn cennetlerine girecekler. Şüphesiz O´nun vâdi yerini bulacaktır.
  62. Orada boş söz değil, hoş söz duyarlar. Ve orada, sabah akşam kendilerine ait rızıkları vardır.
  63. Kullarımızdan, takvâ sahibi kimselere vereceğimiz cennet işte budur.
  64. Biz ancak Rabbinin emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey O´na aittir. Senin Rabbin unutkan değildir.
  65. (O) göklerin, yerin ve ikisi arasındaki şeylerin Rabbidir. Şu halde O´na kulluk et; O´na kulluk etmek için sabırlı ve metânetli ol. O´nun bir adaşı (benzeri) olduğunu biliyor musun? (Asla benzeri yoktur).
  66. İnsan der ki: «Öldüğüm zaman sahi diri olarak (kabrimden) çıkarılacak mıyım?»
  67. İnsan düşünmez mi ki, daha önce o hiçbir şey olmadığı halde biz kendisini yaratmışızdır?
  68. Öyle ise, Rabbine andolsun ki, muhakkak surette onları şeytanlarla birlikte mahşerde toplayacağız; sonra onları diz üstü çökmüş vaziyette cehennemin çevresinde hazır bulunduracağız.
  69. Sonra her milletten, rahmân olan Allah´a en çok âsi olanlar hangileri ise çekip ayıracağız.
  70. Sonra, orayı boylamaya daha çok müstahak olanları elbette biz daha iyi biliriz.
  71. İçinizden, oraya uğramayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür.
  72. Sonra biz, Allah´tan sakınanları kurtarırız; zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız.
  73. Kendilerine âyetlerimiz ayan beyan okunduğu zaman inkâr edenler, iman edenlere: İki topluluktan hangisinin (hangimizin) mevki ve makamı daha iyi, meclis ve topluluğu daha güzeldir? dediler.
  74. Onlardan önce de, eşya ve görünüş bakımından daha güzel olan nice nesiller helâk ettik.
  75. De ki: Kim sapıklıkta ise, çok merhametli olan Allah ona mühlet versin! Nihayet kendilerine vâdolunan şeyi -ya azabı (müminler karşısında yenilgiyi), veya kıyameti- gördükleri zaman, mevki ve makamı daha kötü ve askeri daha zayıf olanın kim olduğunu öğreneceklerdir.
  76. Allah, doğru yola gidenlerin hidayetini artırır. Sürekli kalan iyi işler, Rabbinin nezdinde hem mükâfat bakımından daha hayırlı, hem de âkıbetçe daha iyidir.
  77. (Resûlüm!) Âyetlerimizi inkâr eden ve «Muhakkak surette bana mal ve evlât verilecek» diyen adamı gördün mü?
  78. O, gaybı mı bildi, yoksa Allah´ın katından bir söz mü aldı?
  79. Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız.
  80. Onun dediğine biz vâris oluruz, (malı ve evlâdı bize kalır); kendisi de bize yapayalnız gelir.
  81. Onlar, kendilerine bir itibar ve kuvvet (vesilesi) olsun diye Allah´tan başka tanrılar edindiler.
  82. Hayır, hayır! (Taptıkları), onların ibadetlerini tanımayacaklar ve onlara hasım olacaklar.
  83. (Resûlüm!) Görmedin mi? Biz, kâfirlerin üzerine, kendilerini iyice (isyankârlığa) sevkeden şeytanları gönderdik.
  84. Öyle ise onlar hakkında acele etme. Biz onlar için (günlerini) teker teker sayıyoruz.
  85. (85-87) Takvâ sahiplerini heyet halinde çok merhametli olan Allah´ın huzurunda topladığımız, günahkârları da susuz olarak cehenneme sürdüğümüz gün, Rahmân nezdinde söz ve izin alandan başkalarının şefâata güçleri yetmeyecektir.
  86. (85-87) Takvâ sahiplerini heyet halinde çok merhametli olan Allah´ın huzurunda topladığımız, günahkârları da susuz olarak cehenneme sürdüğümüz gün, Rahmân nezdinde söz ve izin alandan başkalarının şefâata güçleri yetmeyecektir.
  87. (85-87) Takvâ sahiplerini heyet halinde çok merhametli olan Allah´ın huzurunda topladığımız, günahkârları da susuz olarak cehenneme sürdüğümüz gün, Rahmân nezdinde söz ve izin alandan başkalarının şefâata güçleri yetmeyecektir.
  88. «Rahmân çocuk edindi» dediler.
  89. Hakikaten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız.
  90. Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir!
  91. Rahmân´a çocuk isnadında bulunmaları yüzünden.
  92. Halbuki çocuk edinmek Rahmân´ın şanına yakışmaz.
  93. Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, kul olarak Rahmân´a gelecektir.
  94. O, bunların hepsini kuşatmış ve sayılarını tesbit etmiştir.
  95. Bunların hepsi de kıyamet gününde O´nun huzuruna tek başına (yapayalnız) gelecektir.
  96. İman edip de iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır.
  97. (Resûlüm!) Biz Kur´an´ı, sadece, onunla Allah´tan sakınanları müjdeleyesin ve şiddetle karşı çıkan bir topluluğu uyarasın diye senin dilinle (indirilip okutarak) kolaylaştırdık.
  98. Biz, onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Sen, onlardan herhangi birinden (bir varlık emâresi) hissediyor veya onlara ait cılız bir ses işitiyor musun?
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd.
  2. Bu, Rabbinin Zekeriyya kuluna olan rahmetini, bir anıştır.
  3. Bir zaman, Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı.
  4. Demişti ki: «Ey Rabbim, gerçek şu ki, benim kemik(im) gevşedi, baş(ım) bembeyaz alev aldı (Saçlarım ağardı) ve sana (ettiğim) dua ile ise hiçbir zaman mutsuz olmadım ey Rabbim!
  5. Ben bu halimle, arkamdan yerime geçecek olan akrabalardan endişeliyim. Karımda kısır bulunuyor, onun için bana bir dost ver!
  6. ki, hem benim mirasçım, hem de Ya´kub ailesinin mirasçısı olsun. Hem de hoşnutluğuna onu kavuştur Rabbim!
  7. Allah: «Ey Zekeriyya, haberin olsun, Biz sana Yahya adında ve bundan önce kendisine hiçbir adaş yapmadığımız bir oğul müjdeliyoruz» dedi.
  8. Zekeriyya: «Ey Rabbim, benim nasıl bir oğlum olabilir, karım kısır ben de yaşlılığın kağşamak derecesine (son haddine) varmışken!» dedi.
  9. Buyurdu ki: «Öyle! Fakat Rabbin, «o Bana kolaydır, bundan önce de seni, sen hiçbir şey değilken yarattım.» dedi.»
  10. Zekeriyya: «Ey Rabbim, bana bir alamet ver!» dedi. Allah: «Alametin, sapasağlam olduğun halde üç gece insanlara söz söyleyememendir.» buyurdu.
  11. Derken, mihrabdan kavminin karşısına çıkıp onlara: «Sabah ve akşam tesbih edin!» diye işaret verdi.
  12. «Ey Yahya, kitabı kuvvetle tut!» (dedik) ve daha çocukken ona hikmet verdik.
  13. Hem de katımızdan yumuşak bir kalplilik ve bir temizlik verdik ona. O, çok takva sahibi biri idi.
  14. Anne babasına iyi davranan biriydi, zorba ve isyankar değildi.
  15. Selam ona; hem doğduğu gün, hem öleceği gün, hem de diri olarak kaldırılacağı gün!
  16. Kitap´da Meryem´i de an. Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekilmişti.
  17. Onlarla arasına bir perde çekti. Derken kendisine ruhumuzu (Cebrail´i) gönderdik de o, düzgün bir insan şeklinde ona göründü.
  18. Meryem ona: «Ben bağışlayan Allah´a sığınırım senden, eğer Allah´tan korkan biri isen!» dedi.
  19. Ruh (Cebrail): «Haberin olsun, ben sana tertemiz bir oğlan vermek için Rabbinin elçisiyim sadece!» dedi.
  20. Meryem: «Benim nasıl bir oğlum olabilir? Bana hiçbir insan dokunmadı; ben bir kahpe de değilim!» dedi.
  21. Cebrail: «Öyle! Fakat Rabbin buyurdu ki, o Bana göre kolaydır. Ayrıca onu insanlara gücümüzün bir delili ve tarafımızdan bir rahmet kılacağımız için böyle yapacağız. Hem de o, karara bağlanmış bir iştir.» dedi.
  22. Bu şekilde ona hamile oldu ve bu haliyle uzak bir yere çekildi.
  23. Derken sancı onu bir hurma dalına götürdü ve: «Keşke bundan önce ölmüş olsaydım da unutulmuş gitmiş olsaydım.» dedi.
  24. Derken aşağı tarafından ona şöyle seslendi: «Sakın üzülme, Rabbin senin altında bir su arkı yarattı.
  25. Hurmanın dalını kendine doğru silkele, üzerine derilmiş taze hurmalar dökülsün.
  26. Artık ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen de ki: «Ben esirgeyen Allah´a oruç adadım, onun için bugün hiçbir kimse ile konuşmayacağım.»
  27. Derken onu taşıyarak kavmine getirdi, Onlar: «Hey Meryem, sen Allah biliyor ya yumurcak birşey getirdin!
  28. Ey Harun´nun kız kardeşi, baban bir kötülük adamı değildi, annen de kahpe değildi»
  29. Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi: «Beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?» dediler.
  30. O: «Haberiniz olsun ben Allah´ın kuluyum. O, bana bir kitap verdi ve beni bir peygamber yaptı.
  31. Beni her nerede olursam mübarek kıldı ve hayatta kaldığım müddetçe bana namazı ve zekatı tavsiye buyurdu.
  32. Beni anneme saygılı kıldı, beni eşkiya bir zorba yapmadı.
  33. Selam bana; hem doğduğum gün, hem öleceğim gün, hem de diri olarak kaldırılacağım güne!»
  34. İşte hakkında tartışıp durdukları Meryem oğlu İsa. Hak sözü olarak budur!
  35. Allah´ın oğul edinmesi asla olur şey değildir; O, bu gibi şeylerden uzaktır. O, bir işin olmasını dileyince ona sadece «Ol!» der, oluverir.
  36. Ayrıca o (İsa) dedi ki: «Haberiniz olsun, Allah benim de Rabbim sizin de Rabbinizdir; onun için hep O´na ibadet ediniz! İşte yegane doğru yol budur!
  37. Sonra gruplar kendi aralarında görüş ayrılığına düştüler. Artık büyük bir günün görülecek dehşetinden vay kafirlerin haline!
  38. Onlar Bize gelecekleri gün neler işitecekler, neler görecekler! Fakat o zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler.
  39. Onlar gaflet içinde iken, onlar iman etmezlerken, o hasret gününün, o işlerin bitirildiği saatin dehşetini kendilerine haber ver!
  40. Kesinlikle yeryüzüne ve bütün üzerindekilere Biz varis olacağız Biz! Ve onlar, hep Bize döndürüleceklerdir.
  41. Kitapta İbrahim´i de an, çünkü o, dosdoğru biri, bir peygamberdi.
  42. Bir zaman babasına şöyle demişti: «Babacığım, o işitmeyen, görmeyen ve sana hiç faydası olmayan şeytana niçin tapıyorsun?
  43. Babacığım, emin ol sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Gel bana uy da seni düz yola çıkarayım.
  44. Babacığım, şeytana tapma; çünkü şeytan esirgeyen Allah´a isyan etti.
  45. Babacığım doğrusu ben, sana o Rahman´dan bir azabın dokunup da şeytana dost olmandan korkuyorum.»
  46. Babası: «Sen benim ilahlarımdan geçmek mi istiyorsun ey İbrahim? Yemin ederim ki, eğer vazgeçmezsen, seni muhakkak taşlarım; beni sen uzun bir süre bırak git!» dedi.
  47. İbrahim: «Selam sana, senin için Rabbimden af dileyeceğim; çünkü O, bana karşı çok lütufkardır.
  48. Sizi Allah´tan başka taptıklarınızla başbaşa bırakıp çekilirim ve Rabbime dua ederim; umarım, Rabbime yaptığım dua sayesinde mutsuz olmam.» dedi.
  49. İbrahim, onları ve Allah´tan başka taptıklarını bırakıp çekildiğinde, Biz de ona İshak´ı ve Ya´kub´u ihsan ettik ve her birini bir peygamber yaptık.
  50. Biz, bunlara rahmetimizden lütuflar, ihsanlar ettik ve hepsine dillerde yüksek bir doğruluk şanı verdik.
  51. Kitapta Musa´yı da an, çünkü O, ihlaslı idi ve bir elçi, bir peygamber idi.
  52. Biz hem ona Tur´un sağ tarafından seslendik hem de onu yakarış makamında yakınlık mertebesine erdirdik.
  53. Ve rahmetimizden kardeşi Harun´u da bir peygamber olarak ona lutfettik.
  54. Kitapta İsmail´i de an; çünkü o cidden va´dinde sadık bir kimse idi, bir Resul, bir peygamber idi.
  55. Ailesine namaz ve zekat emrederdi ve Rabbi katında hoşnutluğa ermişti.
  56. Kitapta İdris´i de an; çünkü o, dosdoğru biri, bir peygamber idi.
  57. Ve Biz onu yüce bir yere yükselttik.
  58. İşte bunlar, Allah´ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden Adem soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımızdan İbrahim ile İsrail´in soyundan hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendirler. Kendilerine Rahmanın ayetleri okunduğu zaman, ağlayarak secdeye kapanırlardı.
  59. Sonra bunların arkasından bozuk bir güruh geldi, namazı ziyan ettiler ve şehvetlerinin ardına düştüler; bunlar da Gayya kuyusunu boylayacaklardır.
  60. Ancak tevbe edip imana gelenler ve yararlı iş yapanlar başka; çünkü onlar hiçbir haksızlığa uğratılmayarak cennete gireceklerdir.
  61. Rahman´ın kullarına gıyaben söz verdiği Adn cennetlerine, şüphe yok ki, O´nun verdiği söz, daima yerine getirilmiştir.
  62. Orada hiç boş söz işitmezler; ancak bir «Selam» işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da vardır.
  63. İşte kullarımızdan korunup takva sahibi olanları mirasçı yapacağımız cennet odur!
  64. Bir de biz (Rabbinin elçileri) Rabbinin emri olmadıkça inemeyiz. Önümüzdeki, ardımızdaki ve bunlar arasındakiler hep O´nundur; Rabbin seni unutmuş da değildir.
  65. O, bütün göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir; o halde O´na ibadet et ve ibadetine sebatla sabret. Hiç sen O´na bir adaş bilir misin?
  66. Böyle iken insan diyor ki: «Öldüğüm zaman, ileride mutlaka bir hayat sahibi kimse olarak çıkarılacak mıyım?»
  67. Yoksa o insan hiçbirşey değilken, Bizim, kendisini yaratmış olduğumuzu düşünmez mi?
  68. Evet Rabbine yemin ederim ki, Biz onları ve o şeytanları mutlaka ve mutlaka mahşerde toplayacağız, sonra da onları kesinlikle cehennemin etrafında diz üstü hazır bulunduracağız.
  69. Sonra her topluluktan Rahman´a karşı en çok isyan edenleri hangileri ise muhakkak ve muhakkak çekip alacağız.
  70. Sonra Biz, elbette o cehenneme yaslanmaya en layık olanların kimler olduğunu daha iyi biliriz.
  71. İçinizden oraya varmayacak hiçbir kimse yoktur ve bu, Rabbinin üstlenmiş olduğu kesinleşmiş bir hükümdür.
  72. Sonra takva sahiplerini kurtarırız ve zalimleri diz üstü bırakırız.
  73. Ayetlerimiz kendilerine açık açık tecvidli okunduğu zaman da o küfredenler iman edenlere: «Bu iki topluluktan hangisi makamca daha iyi ve meclis olarak daha güzel?» dediler.
  74. Oysa Biz, kendilerinden önce mal ve görünüm bakımından daha güzel nice kuşakları helak etmişiz.
  75. De ki: «Kim sapıklık içinde ise, çok esirgeyici Allah, ona istediği kadar mühlet versin; nihayet va´dolundukları şeyi, ya azabı yada kıyameti gördükleri zaman kimin mevkisinin daha kötü ve iradesinin daha zayıf olduğunu bilecekler.
  76. Hidayeti kabul edenlere ise, Allah daha çok hidayet verir. Kalıcı olan iyi ve yararlı işler Rabbinin katında hem sevap bakımından hem de sonuç bakımından daha hayırlıdır.
  77. Şimdi şu küfredip de: «Bana muhakkak mal ve evlat verilecektir.» diyen herifi gördün mü?
  78. O, gayba vakıf mı olmuş yoksa esirgemesi çok olan Allah´ın katında bir söz mü almış?
  79. Hayır! Biz onun dediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız!
  80. Ve o söylediği şeyleri hep elinden alacağız da o, Bize tek başına gelecektir.
  81. Tuttular, kendilerine şeref ve kuvvet sağlasınlar diye, Allah´tan başka ilahlar edindiler.
  82. Hayır! Yarın ibadetlerini inkar edecekler ve aleyhlerine dönüp düşman kesileceklerdir.
  83. Görmedin mi, Biz şeytanları o kafirlerin üzerine salmışız; onları kaynatıp oynatıp kıvrandırıyorlar.
  84. Aleyhlerinde acele etme! Biz, onlar için yalnızca bir sayı sayıyoruz.
  85. Takva sahiplerini bir heyet halinde Rahman´ın huzurunda toplayacağımız gün,
  86. suçluları da susuz olarak cehenneme sevk edeceğiz.
  87. Rahman´ın katında bir söz almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır.
  88. Rahman çocuk edindi. dediler.
  89. Andolsun ki, pek ağır, pek çirkin bir iddiaya cüret ettiniz.
  90. Az daha o yüzden gökler çatlayacak ve dağlar yıkılıp yerlere geçecek.
  91. O Rahman´a çocuk iddiasında bulundular diye.
  92. Halbuki, çocuk edinmek Rahman´a yaraşmaz.
  93. Göklerde ve yerde Rahman´a kul olarak gelmeyecek hiçbir kimse yoktur.
  94. Andolsun ki, hepsini kuşatmış ve hepsini bir bir saymıştır.
  95. Hepsi kıyamet günü O´na tek olarak gelecektir.
  96. İman edip yararlı işler yapanlar ise, muhakkak Rahman, onlar için bir sevgi verecek, gönüllere sevdirecektir.
  97. Biz, o Kur´an´ı sadece onunla takva sahiplerini müjdelemen ve inat edenleri de korkutman için senin dilinle kolaylaştırdık.
  98. Bir de onlardan önce nice kuşakları helak ettik. Hiç onlardan birini hissediyor musun veya onların gizli bir seslerini işitiyor musun?
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali (Sadeleştirilmiş)
  1. Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd.
  2. Bu, Rabbinin, kulu Zekeriyya´ya olan rahmetini anmadır.
  3. Bir zamanlar o, Rabbine gizlice (içinden) yalvarmıştı.
  4. Şöyle demişti: «Ey Rabbim! Şüphesiz (artık öyle bir durumdayım ki) benim kemiğim zayıflayıp gevşedi ve başım(ın saçı) bembeyaz alev gibi tutuştu. Sana dua etmekle de ey Rabbim, hiçbir zaman bedbaht olmadım.»
  5. «Gerçekten ben, arkamdan yerime geçecek varislerden endişedeyim. Karım da kısır bulunuyor. Onun için katından bana bir çocuk ihsan et.»
  6. «Ki bana da mirasçı olsun, Yakub ailesine de mirascı olsun. Rabbim, onu sen rızana kavuştur.»
  7. (Allah şöyle buyurdu): «Ey Zekeriyya! Şüphesiz biz sana Yahya isminde bir oğlanı müjdeliyoruz. Bundan önce ona hiçbir adaş yapmadık.»
  8. Zekeriyya: «Rabbim! Karım kısır, ben de son derece kocamışken nasıl oğlum olabilir?» dedi.
  9. (Allah yahut Cebrail ona şöyle) dedi: «Dediğin gibidir, (fakat) Rabbin buyurdu ki, bu işi yapmak bana kolaydır. Nitekim bundan önce seni yarattım. Halbuki sen hiçbir şey değildin.»
  10. Zekeriyya şöyle dedi: «Rabbim! Bana alâmet ver.» Allah: «Senin alâmetin, sapasağlam olduğun halde, üç gün, üç gece insanlarla konuşamaz hale gelmendir.» buyurdu.
  11. Nihayet (birgün konuşamayınca) mihrabdan kavmine karşı çıktı da onlara «Sabah ve akşam (Rabbinizi) tesbih edin» diye işaret etti.
  12. «Ey Yahya! Kitaba kuvvetle sarıl» (dedik) ve daha çocukken ona hikmet verdik.
  13. Hem de katımızdan bir merhamet ve (günahlardan) paklık verdik, o çok takva sahibi idi.
  14. Anne ve babasına karşı iyi davranan bir kimse idi, zorba ve isyankâr değildi.
  15. Doğduğu gün, öleceği gün ve dirileceği gün ona selam olsun.
  16. (Ey Muhammed!) Kur´ân´daki Meryem kıssasını da an (insanlara anlat). Hani o, ailesinden ayrılarak (evinin veya mescidin) doğu tarafında bir yere çekilmişti.
  17. Sonra ailesiyle kendisi arasına bir perde koymuştu. Biz ona meleğimiz (Cebrail)i gönderdik de ona tam bir insan şeklinde göründü.
  18. Meryem: «Ben senden Rahmân (olan Allah)´a sığınırım. Eğer Allah´dan korkuyorsan (dokunma bana)» dedi.
  19. Melek: «Ben, sana temiz bir oğlan bağışlamak için, Rabbinin gönderdiği bir elçiyim» dedi.
  20. Meryem: «Benim nasıl çocuğum olabilir? Bana hiçbir insan dokunmamıştır. Ben iffetsiz de değilim» dedi.
  21. Melek: «Bu, dediğin gibidir. Ancak Rabbin buyurdu ki: Bu (babasız çocuk vermek), bana pek kolaydır. Hem biz onu nezdimizden insanlara bir mucize ve rahmet kılacağız. Hem, bu önceden (ezelde) kararlaştırılmış bir iştir.» dedi.
  22. Nihayet (Allah´ın emri gerçekleşti) Meryem İsa´ya gebe kaldı ve o haliyle uzak bir yere çekildi.
  23. Sonra doğum sancısı onu bir hurma dalına tutunup dayanmaya zorladı. «Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim» dedi.
  24. Melek, Meryem´e, aşağı tarafından şöyle seslendi. «Sakın üzülme, Rabbin alt tarafında bir ırmak akıttı.»
  25. «Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine devşirilmiş taze hurmalar dökülsün.»
  26. «Ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen, ben Rahmân (olan Allah)a bir oruç (susmak) adadım. Onun için bugün hiçbir kimseyle konuşmayacağım» de.
  27. Sonra Meryem onu (İsa´yı) yüklenerek kavmine getirdi. Onlar (hayretler içinde şöyle) dediler: «Ey Meryem! doğrusu sen görülmemiş bir şey yaptın.»
  28. «Ey Harun´un kızkardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi, annen de iffetsiz bir kadın değildi.»
  29. Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. Onlar; «Biz beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?» dediler.
  30. (Allah´ın bir mucizesi olarak İsa şöyle) dedi: «Şüphesiz ben Allah´ın kuluyum. O bana kitab verdi ve beni bir peygamber yaptı.»
  31. «Beni, nerede olursam olayım mübarek kıldı. Hayatta bulunduğum müddetçe namaz kılmamı ve zekat vermemi emretti.»
  32. «Beni anneme hürmetkar kıldı. Beni zorba ve isyankar yapmadı.»
  33. «Doğduğum gün, öleceğim gün ve dirileceğim gün selam ve emniyet benim üzerimedir.»
  34. İşte hakkında (yahudilerle hıristiyanların) ihtilaf edip durdukları Meryemoğlu İsa´ya dair Allah´ın sözü budur.
  35. Çocuk edinmek asla Allah´ın şanına yakışmaz. O bundan münezzehtir. O, bir şeyin olmasını dilerse, ona sadece «ol» der, o da oluverir.
  36. «Şüphesiz benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz Allah´tır. O halde ona ibadet edin, işte dosdoğru yol budur.»
  37. Ne var ki, fırkalar (yahudi ve hıristiyanlar) kendi aralarında ihtilafa düştüler. O büyük (dehşetli) günü görecek kâfirlerin vay haline!
  38. Bize gelecekleri gün, neler işitecekler, neler görecekler! Fakat o zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler.
  39. (Ey Muhammed!) İnsanların pişmanlık duyacağı ve işin bitmiş olacağı (kıyamet) günü ile onları uyar. Onlar hâlâ gaflet içindedirler, onlar iman etmezler.
  40. Şüphesiz biz bütün yeryüzüne ve üzerindekilere varis olacağız. Ve onlar da mutlaka bize döndürüleceklerdir.
  41. Kur´ân´da İbrahim´i(n kıssasını da) an. Şüphesiz ki o, sıddık (özü, sözü doğru) bir peygamberdi.
  42. O, bir zaman babasına şöyle demişti: «Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?»
  43. «Babacığım! Doğrusu sana gelmeyen bir ilim bana geldi. O halde bana uy da, seni doğru bir yola eriştireyim.»
  44. «Babacığım! Şeytana tapma, çünkü şeytan Rahmân (olan Allah)a âsî oldu.»
  45. «Babacığım! Doğrusu ben korkarım ki, sana Rahmân´dan bir azab dokunur da şeytana (cehennemde arkadaş) olursun.»
  46. Babası «Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Yemin ederim ki, eğer (onları kötülemekten) vazgeçmezsen, seni muhakkak taşlarım. (gerçekten veya söz ile sana taş atarım). Haydi uzun bir müddet benden uzak ol» dedi.
  47. İbrahim şöyle dedi: «Selâm sana olsun, senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Çünkü o, bana çok lütufkârdır.»
  48. «Ben, sizden ve Allah´tan başka taptığınız şeylerden çekilip ayrılırım da Rabbime dua (ibadet) ederim. Rabbime yalvarışımda mahrum kalmayacağımı umarım.»
  49. İbrahim, kavminden ve onların Allah´tan başka ibadet ettikleri şeylerden uzaklaşınca, biz ona İshak´ı ve (İshak´ın oğlu) Yakub´u ihsan ettik. Ve hepsini de peygamber yaptık.
  50. Biz onlara rahmetimizden lütuflarda bulunduk. Hepsine de dillerde güzel ve yüksek bir övgü verdik.
  51. Kur´ân´da Musa´yı da an; Şüphesiz ki o, ihlaslı bir kuldu ve gönderilmiş bir peygamberdi.
  52. Biz ona Tur dağının sağ yanından seslendik ve onu hususi bir konuşmada bulunmak üzere kendimize yaklaştırdık.
  53. Rahmetimizden de ona, kardeşi Harun´u bir peygamber olarak ihsan eyledik.
  54. Kur´ân´da İsmail´i de an; çünkü o, vaadine sadık bir kuldu ve gönderilmiş bir peygamberdi.
  55. Ailesine ve çevresine namaz kılmayı ve zekat vermeyi emrederdi ve Rabbinin katında hoşnutluğa ermişti.
  56. Kitapta İdris´i de an; çünkü o, çok sadık (özü, sözü pek doğru) bir peygamberdi.
  57. Biz onu yüce bir yere yükselttik.
  58. İşte bunlar, Allah´ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Âdem´in soyundan ve gemide Nuh ile beraber taşıdıklarımızın neslinden, İbrahim ve İsrail´in soyundan, hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdir. Kendilerine Rahmân (olan Allah)ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.
  59. Sonra bunların ardından öyle bir nesil geldi ki, namazı terkettiler, heva ve heveslerine uydular; onlar bu taşkınlıklarının karşılığını mutlaka göreceklerdir. (Cehennemdeki «Gayya» vadisini boylayacaklardır.)
  60. Fakat tevbe edip iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır. Bunlar cennete girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır.
  61. O cennet, Rahmân (olan Allah)ın kullarına görmedikleri halde vadettiği «Adn» cennetleridir. Şüphesiz O´nun vaadi mutlaka yerini bulacaktır.
  62. Onlar orada boş bir söz işitmezler. Ancak «Selam» işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da hazırdır.
  63. İşte kullarımızdan takva sahibi olanlara vereceğimiz cennet budur.
  64. «(Cebrail dedi ki: Ey Muhammed!) «Biz senin Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzdeki ve ardımızdaki (bütün geçmiş ve gelecek şeyler) ve bunların arasındakiler hep O´nundur. Rabbin de (seni) unutmuş değildir?»
  65. O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir. O halde, O´na ibadet et ve O´na ibadet etmekte sabırlı ol. Hiç sen Allah´ın ismini taşıyan başka birini bilir misin?
  66. Halbuki insan şöyle der: «Ben öldüğüm zaman, ileride gerçekten diri olarak (mezardan) çıkarılacak mıyım?»
  67. O insan, daha önce hiçbir şey değilken kendisini yoktan var ettiğimizi hatırlamaz mı?
  68. Rabbine andolsun ki biz onları (öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden kâfirleri) şeytanları ile beraber elbette ve elbette mahşerde toplayacağız. Sonra onları muhakkak cehennemin etrafında dizleri üstü hazır bulunduracağız (ki cennetlikleri görüp hasret çeksinler.).
  69. Sonra her zümreden Rahmân´a karşı en ziyade isyankâr hangileri ise, muhakkak ayırıp atacağız.
  70. Sonra o cehenneme atılmaya layık olanların kimler bulunduğunu elbette biz daha iyi biliriz.
  71. İçinizden hiçbiri istisna edilmemek üzere mutlaka herkes cehenneme varacaktır. Bu, Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür.
  72. Sonra Allah´dan korkup, sakınanları kurtaracağız ve zalimleri de toptan cehennemde bırakacağız.
  73. Âyetlerimiz kendilerine apaçık okunduğu zaman, o inkâr edenler, iman edenlere dediler ki : «Bu iki zümreden (Mümin ve kâfirlerden) hangisi mevki bakımından daha iyi, meclis ve topluluk itibariyle daha güzeldir?»
  74. Halbuki biz, kendilerinden evvel, mal ve gösterişce daha güzel nice asırlar halkını helak etmişizdir.
  75. Onlara de ki: «Kim sapıklık içinde ise, Rahmân ona mal ve evlatça ziyadelik ve azgınlığında mühlet verir. Nihayet kendilerine vaad edilen azabı, yahut kıyamet günü cehennemi gördükleri vakit, artık bilecekler kimin mevkii daha fena ve yardımcıları daha zayıfmış.
  76. Allah, hidayeti kabul edenlere, daha çok hidayet verir. Baki kalacak olan salih ameller, Rabbinin katında sevap bakımından da daha hayırlıdır, sonuç bakımından da daha hayırlıdır.
  77. Şimdi âyetlerimizi inkâr eden ve «Elbette bana mal ve evlat verilecektir.» diyen adamı gördün mü?
  78. O (kâfir), gaybı mı bildi? Yoksa Rahmân (olan Allah) katından bir söz mü aldı?
  79. Hayır, asla öyle değil; biz onun söylediklerini yazacağız ve azabını çoğalttıkça çoğaltacağız.
  80. O söylediği (mal ve evlat gibi) şeyleri de hep elinden alacağız ve o, tek başına bize gelecektir.
  81. Onlar, kendilerine kuvvet ve şeref kazandırsın diye, Allah´dan başka ilâh edindiler.
  82. Hayır, (zannettikleri gibi değil) tapındıkları ilâhlar onların ibadetlerini inkâr edecekler ve aleyhlerine dönüp düşman olacaklardır.
  83. Görmedin mi? Biz şeytanları o kâfirler üzerine musallat ettik. Onları (günaha) kışkırtıp duruyorlar.
  84. Öyleyse onların hemen azaba uğratılmalarını isteme. Biz onların (ecel) günlerini sayıyoruz.
  85. O gün, takva sahiplerini, heyet olarak Rahmân´ın huzuruna toplayacağız.
  86. Suçluları da susuz olarak cehenneme süreceğiz.
  87. (O gün) Rahmân (olan Allah)´ın katında bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır.
  88. (Yahudilerle hıristiyanlar) «Rahmân, çocuk edindi» dediler.
  89. Yemin olsun ki, siz çok çirkin bir şey söylediniz.
  90. Az kalsın, söyledikleri sözden gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp dağılacaktı,
  91. O Rahmân´a çocuk isnad ettiler diye...
  92. Halbuki Rahmân´a çocuk edinmek yaraşmaz.
  93. Göklerde ve yerde bulunan hiçbir kimse yoktur ki (kıyamet günü) Rahmân´ın huzuruna kul olarak çıkmasın.
  94. And olsun ki Allah onların hepsini kuşatmış, kendilerini ve yaptıklarını bir bir saymıştır.
  95. Kıyamet günü onların herbiri Allah´ın huzuruna tek başına çıkacaktır.
  96. İman edip, salih amel işleyenler var ya, Rahmân (olan Allah) onları (gönüllere) sevdirecektir.
  97. (Ey Muhammed!) Biz Kur´ân´ı senin dilin üzere kolaylaştırdık ki, onunla Allah´tan korkup sakınanları müjdeleyesin, inat edenleri de korkutasın.
  98. Hem onlardan önce nice nesilleri helak ettik. (Şimdi) onlardan hiçbirini görüyor musun, yahud onların hafif bir sesini işitiyor musun?
Yazar: Seyyid Kutub - Fizilal-il Kuran
  1. Kâf, ha, ya, ayn, sad
  2. Bu ayetlerde Rabbinin, kulu Zekeriyya´ya yönelik rahmeti anlatılıyor.
  3. Hani O, Rabbine içinden yalvarmış.
  4. Ve demişti ki; «Ey Rabbim, kemiklerim yıprandı, yaşlılık alevi başımı sardı. Şimdiye kadar sana dua edip de bedbaht olduğum hiç olmadı.»
  5. Benden sonra yerime geçecek yakınlarımdan yana endişeliyim. Eşim de çocuktan kesilmiştir. Bana kendi katından bir oğul bağışla.»
  6. Bu oğul, benim ve Yakuboğullarının mirasını sürdürsün. Ya Rabbi, onu sevimli bir insan yap..
  7. Allah dedi ki; «Ya Zekeriyya, sana Yahya adında bir oğul müjdeliyoruz. Bu adı daha önce hiç kimseye vermemiştik.»
  8. Zekeriyya dedi ki; «Benim nasıl oğlum olabilir. Eşim çocuktan kesildi, ben ise ileri derecede yaşlandım.»
  9. Allah dedi ki; «Rabbin buyurdu ki, bu iş O´nun için kolaydır, vaktiyle ben seni hiçbir şey değilken yoktan varetmiştim.»
  10. Zekeriyya, «Ya Rabbi, bunun için bana bir belirti göster» dedi. Allah, ona «Bunun belirtisi, hiçbir organik rahatsızlığının sonucu olmaksızın üç gün, üç gece hiç kimse ile konuşamamandır, bu süre içinde dilinin dönmemesidir» dedi.
  11. Bunun üzerine Zekeriyya mihrapta yüzünü soydaşlarına dönerek sabahları ve akşamları Allah´ı her tür noksanlıktan tenzih etmelerini işaret etti.
  12. Allah, ona «Ey Yahya, tüm gücünle kitab´a (Tevrat´a) sarıl» dedi. Ona daha çocukken bilgelik verdik.
  13. Yine ona tarafımızdan sevecenlik ve kalp temizliği bağışladık. O kötülüklerden sakınan bir kimse idi.
  14. Yine ona ana babasına bağlılık duygusu aşıladık. O dik kafalı, serkeş ve huysuz biri değildi.
  15. Doğduğu gün, öleceği gün ve tekrar diriltileceği gün ona selâm olsun.
  16. Bu Kitap´ta Meryem hakkında anlattıklarımızı da hatırla. Hani O, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti.
  17. Komşuları ile arasına bir perde germişti. Bu sırada ona ruhumuzu (Cebrail´i) gönderdik. O, ona normal bir erkek kılığında görünmüştü.
  18. Meryem, O´na «Ben senden «Rahman» olan Allah´a sığınırım. Eğer kötülük yapmaktan sakınan biri isen bana dokunma!» dedi.
  19. Cebrail dedi ki; «Gerçekten ben, sana temiz bir oğlan vermek için sırf Rabbinin ginderdiği elçiyim»
  20. Meryem, Cebrail´e «Benim nasıl oğlum olabilir? Bana hiç erkek eli değmiş değildir, hiç gayri meşru ilişkim de olmadı» dedi.
  21. Cebrail dedi ki; «Allah ,söyle diyor: Bu iş benim için kolaydır. Bu olayı insanlara gücümüzü kanıtlayan bir mucize ve oğlunu da onlara rahmet kaynağı olarak sunmak istiyoruz. Bu olay kesinleşmiş bir hükümdür.´´
  22. Böylece Meryem, oğluna gebe kaldı. Bu döneminde gözlerden uzak bir köşeye çekildi.
  23. Bir süre sonra doğum sancıları tutunca bir hurma ağacının altına sığınmak zorunda kaldı ve «Keşke, daha önce ölmüş ve hafızalardan silinmiş olsaydım» dedi.
  24. Bu arada, ayakları altından şöyle bir ses duydu; «Sakın üzülme, Rabb´in senin için ayaklarının altından akan bir dere açtı.»
  25. Hurmanın dalını silkele de üzerine olgun ve taze hurmalar dökülsün.
  26. Ye, iç, gönlün rahat olsun. Eğer birini görecek olursan ´Ben Rahman olan Allah´a konuşmama orucu adadım, bu yüzden bugün hiç kimse ile konuşmayacağım´ de.
  27. Bebeğini kucağına alıp yakınlarının yanına gelince kendisine dediler ki; Ey Meryem, sen çok utandırıcı bir suç işledin.
  28. Ey Harun´un kız kardeşi, senin ne baban kötü bir adamdı ve ne de annen iffetsiz bir kadındı.
  29. Bunun üzerine Meryem, eli ile oğlunu göstererek onunla konuşmalarını önerdi. Onlar da «Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz?» dediler.
  30. O sırada beşikteki çocuk dile gelerek dedi ki; «Ben Allah´ın kuluyum. O bana kitap vererek beni peygamber yaptı.»
  31. Nerede olursam olayım, beni insanlara yararlı kıldı. Bana sağ oldukça namaz kılmamı ve zekatı emretti.
  32. Beni anama düşkün bir evlat olarak yarattı; dik kafalı ve kötülük düşkünü biri olmaktan uzak tuttu.
  33. Doğduğum gün, öleceğim gün ve tekrar diriltileceğim gün Allah´ın rahmeti ve bağışı benimle birliktedir.
  34. İşte «gerçek söz» e göre Meryemoğlu İsa budur, oysa insanlar bu gerçek sözü kuşku ile karşılıyorlar.
  35. Allah´a oğul edinmek yakışmaz. O böyle bir şeyden münezzehtir. O bir iş hakkında kesin hüküm verince o işe sadece «ol» der, o da hemen oluverir.
  36. Kuşku yok ki Allah sizin de benim de Rabb´imizdir, öyleyse sırf O´na kulluk ediniz. İşte dosdoğru yol budur.
  37. Çeşitli gruplara ayrılan insanlar, aralarında görüş ayrılığına düştüler. Vaygele kâfirlerin başına! O «büyük gün» de gözleri neler görecek.
  38. Karşımıza gelecekleri gün kulakları ne güzel işitecek ve gözleri ne iyi görecek. Fakat o zalimler, bugün açık bir sapıklık içindedirler.
  39. Ey Muhammed, onları o hayıflanma ve pişmanlık günü hakkında uyar. Hani o gün onlar halâ gaflet içinde yüzerken ve inanmazlıklarını sürdürürlerken haklarındaki hüküm kesinleşiverir.
  40. Kuşku yok ki, yeryüzünün ve oradaki tüm varlıkların son mirasçısı biz olacağız, tüm insanlar bize döndürüleceklerdir.
  41. Bu kitapta İbrahim hakkında anlattıklarımızı da hatırla. O son derece doğru sözlü ve dürüst bir peygamberdi.
  42. Hani babasına dedi ki; «Ey babacığım, niye işitemeyen, göremeyen ve sana hiçbir yararı olmayan putlara tapıyorsun.»
  43. Babacığım, sana ulaşmayan bir ilim, geldi bana, ne olur bana tabi ol da seni dümdüz bir yola çıkarayım.
  44. Ey babacığım, sakın şeytana kul olma; çünkü o, rahmeti bol olan Allah´a baş kaldırmıştır.
  45. Ey babacığım, senin Allah´dan gelecek bir azaba çarptırılarak şeytanın dostu olacağından korkuyorum.
  46. Babası, ona «Ey İbrahim, sen benim taptığım tanrılara sırt mı çeviriyorsun? Eğer bu tutumundan vazgeçmezsen seni taşa tutarak öldürürüm, uzun bir süre yanımdan uzaklaş» dedi.
  47. İbrahim, babasına dedi ki; «Esenlik dilerim sana. Senin adına Rabbimden af dileyeceğim, hiç kuşkusuz benim Rabbim lütufkardır.»
  48. Sizleri, Allah´ı bir yana bırakarak taptığınız putlarla başbaşa bırakarak bir yana çekiliyor ve Allah´a yalvarıyorum. Umuyorum ki, Rabbime yalvarırsam kötü olmaktan kurtulurum.
  49. İbrahim, onları taptıkları putlarla başbaşa bırakarak yanlarından ayrılınca kendisine İshak´ı ve Yakub´u bağışladık ve bunların her ikisini de peygamber yaptık.
  50. Onlara rahmetimizden pay verdik. Her dilde saygı ile anılmalarını sağladık.
  51. Bu kitapta Musa hakkında anlattıklarımızı da hatırla. O tarafımızdan seçilerek gönderilmiş bir peygamberdi.
  52. Ona Tur´un sağ yanından seslendik ve kendisi ile özel olarak konuşmak için onu yakınımıza getirdik.
  53. Rahmetimizin bir sonucu olarak ona kardeşi Harun´u peygamber olarak armağan ettik.
  54. Bu Kitapta İsmail hakkında anlattıklarımızı da hatırla. O sözünün eri idi ve tarafımızdan gönderilmiş bir peygamberdi.
  55. O yakınlarına namaz kılmayı ve zekât vermeyi emrederdi. O Rabbinin hoşnutluğunu kazanmış bir kişi idi.
  56. Bu Kitapta İdris hakkında anlattıklarımızı da hatırla o son derece doğru sözlü ve dürüst bir peygamberdi.
  57. Onu yüce bir konuma çıkarmıştık.
  58. Bunlar nimete erdirdiği kimselerdir. Bunların kimi Adem soyundan, kimi Nuh ile birlikte gemiye bindirdiklerimizin soyundan, kimi de İbrahim ile İsrail´in soyundan gelen peygamberler ile doğru yola ilettiğimiz seçkin mü´minlerdir. Bunlar rahmeti bol Allah´ın ayetleri kendilerine okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı.
  59. Bunların yerine namazı umursamayan ve ihtiraslarına tutsak olmuş kuşaklar geçti. Bu kuşaklar sapıklıklarının cezasına çarpılacaklardır.
  60. Yalnız tövbe ederek iman edip iyi ameller işleyenler bu genel hükmün kapsamı dışındadırlar. Onlar cennete girecekler ve en ufak bir haksızlığa uğratılmayacaklardır.
  61. Rahmeti bol Allah´ın kullarına, somut olarak göstermeden vadettiği Adn cennetlerine gireceklerdir. Allah´ın vaadi kesinlikle gerçekleşecektir.
  62. Orada boş sözler değil, sadece selam sözü işitirler. Ve sabah akşam rızıklarını hazır bulurlar orada.
  63. İşte kötülüklerden kaçınan kullarımızın mirasçısı olacakları için de sürekli kalacakları cennet budur.
  64. Cebrail, Muhammed´e dedi ki; «Biz ancak Rabbinin izni ile yere ineriz. Geleceğimiz, geçmişimiz ve bu ikisi arasındaki tüm olaylar O´nun tasarrufu altındadır. Senin Rabbin hiçbir şeyi unutmaz
  65. O göklerin, yerin ve bu ikisi arasındaki tüm varlıkların Rabbidir. O halde sırf O´na kulluk ediniz ve bu kulluğun omuzlarına bindirdiği tüm yükümlülüklere katlanınız. O´nun bir benzerini tanıyor musun?
  66. İnsan «Ben öldükten sonra mı yeniden diriltileceğim?» der.
  67. İnsan, vaktiyle hiçbir şey değilken, kendisini yoktan varettiğimizi düşünmüyor mu?
  68. Rabb´inin yüceliği hakkı için, onları peşlerinden gittikleri şeytanları ile birlikte biraraya getireceğiz, sonra da dizüstü çöktürerek cehennemin çevresinde toplayacağız.
  69. Sonra her grubun, rahmeti bol olan Allah´a baş kaldıran en azılı ele başlarını ayıracağız.
  70. Sonra biz onların hangilerinin öncelikle cehenneme girmeleri gerektiğini, kuşkusuz, herkesten iyi biliriz.
  71. Aranızda cehenneme uğramayacak hiç kimse kalmayacaktır. Bu Rabbinin kesinleşmiş bir hükmüdür.
  72. Sonra sakınanları kurtararak zalimleri, dizüstü çökmüş durumda orada bırakırız.
  73. Açık ayetlerimiz okunduğu zaman kâfirler, mü´minlere «Hangimizin sosyal konumu daha üstün, hangimizin itibarı daha yüksektir» derler.
  74. Oysa biz eski dönemlerde onlardan daha varlıklı ve daha gösterişli nice kuşakları yokettik.
  75. Onlara de ki; «rahmeti bol olan Allah sapık yolda olanlara ne kadar geniş maddi imkân verirse versin, sonunda tehdit edildikleri somut azab ile ya da kıyamet günü ile yüzyüze geldiklerinde nasıl olsa kimin sosyal konumunun daha düşük ve kimin askeri gücünün daha zayıf olduğunu öğreneceklerdir.»
  76. Allah doğru yolda olanların sapmazlıklarını pekiştirir. Kalıcı iyi ameller, Rabb´in katında daha iyi ödül kazandırıcı ve daha mutlu akıbete erdiricidirler.
  77. Ey Muhammed, şu ayetlerimizi inkâr eden ve «Bana kesinlikle mal ve evlat verilecek» diyen adamı gördün mü?
  78. Gaybın bilgisi mi önüne açıldı, yoksa rahmeti bol olan Allah´dan kesin söz mü aldı?
  79. Hayır, öyle bir şey yok. Onun söylediklerini yazacağız ve uğrayacağı azabı alabildiğine arttıracağız.
  80. Sözünü ettiği malı ve evladı bize kalacak da kendisi yalnız başına huzurumuza gelecektir.
  81. Müşrikler, Allah´ı bir yana bırakarak kendilerine destek olsunlar diye çeşitli ilahlar edindiler.
  82. Hayır. O düzmece ilahlar, müşriklerin kendilerine yönelik tapınmalarını reddedecekler ve onlara karşı çıkacaklardır.
  83. Şeytanları, kâfirlerin üzerine kışkırtıcı olarak saldığımızı görmedin mi?
  84. Onların bir an önce yok edilmelerini isteme. Biz onların yaptıklarını ve alıp verdikleri nefesleri tek tek sayıyoruz.
  85. O gün kötülükten sakınanları seçkin konuklara yaraşır bir saygınlıkla, rahmeti bol olan Allah´ın huzurunda biraraya getiririz.
  86. Buna karşılık ağır günahkârları, susamış hayvan sürüleri gibi cehenneme süreriz.
  87. Allah´ın bu yolda yetki verdiği kimseler dışında hiç kimse bir başkasına aracılık, şefaat edemez.
  88. Bazı kâfirler «Rahmeti bol olan Allah, evlat edindi» dediler.
  89. Sizler, böyle demekle son derece çirkin bir iddia ileri sürdünüz.
  90. Bu iddia karşısında nerede ise gökler paramparça olacak, yer yarılacak ve dağlar gürültü ile göçerek yerle bir olacak.
  91. Onlar rahmeti bol olan Allah´a çocuk yakıştırdılar diye.
  92. Oysa rahmeti bol olan Allah´a çocuk edinmek yakışmaz.
  93. Göktekilerin ve yerdekilerin tümü rahmeti bol olan Allah´ın huzuruna kul olarak geleceklerdir.
  94. Allah, onları bir bir sayarak hesaba geçirmiştir.
  95. Kıyamet günü hepsi O´nun huzuruna teker teker geleceklerdir.
  96. İman edip iyi ameller işleyenlere gelince Allah, onlara sevgi armağan edecektir.
  97. Ey Muhammed, kötülükten sakınanları müjdeleyesin ve inatçılar güruhunu uyarasın diye biz bu Kur´an´ı ana dilinde indirerek onu kolay anlamanı sağladık.
  98. Biz bu inatçılardan önce nice kuşakları yokettik. Şimdi onların hiçbirini ortalıkta görüyor musun, yada onlardan kaynaklanan en zayıf bir ses kulağına geliyor mu?
Yazar: Gültekin Onan - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd.
  2. (Bu,) rabbinin, kulu Zekeriya´ya rahmetinin zikridir.
  3. Hani o, rabbine gizlice seslendiği zaman;
  4. Demişti ki: "Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben sana dua etmekle mutsuz olmadım"
  5. "Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın)dır. Artık bana kendi katından bir yardımcı armağan et."
  6. "Bana mirasçı olsun. Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu (kendisinden) razı olunan(lardan) kıl."
  7. (Tanrı:) "Ey Zekeriya, şüphesiz biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; biz bundan önce ona hiç bir adaş kılmamışız."
  8. Dedi ki: "Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım."
  9. (Ona gelen melek:) "işte böyle" dedi. "Rabbin dedi ki: -Bu benim için kolaydır, daha önce sen hiç bir şey değil iken, seni yaratmıştım."
  10. Dedi ki: "Rabbim, bana bir ayet ver." Dedi ki: "Senin ayetin, sapasağlam iken üç tam gece insanlarla konuşmamandır."
  11. Böylelikle (Zekeriya) mescidden kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaret etti: "Sabah akşam tesbih edin."
  12. (Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki:) "Ey Yahya, kitabı kuvvetle tut." Daha çocuk iken ona hikmet verdik.
  13. Katımızdan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik). O, çok takva sahibi biriydi.
  14. Ana ve babasına itaatkardı ve isyan eden bir zorba değildi.
  15. Ona selam olsun; doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağı gün de.
  16. Kitap´ta Meryem´i de zikret. Hani o, ehlinden (ailesinden) kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti.
  17. Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril´i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.
  18. Demişti ki: "Gerçekten ben, senden Rahmana sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma)."
  19. Demişti ki: "Ben, yalnızca rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)."
  20. O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiç bir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken" dedi.
  21. "İşte böyle" dedi. Rabbin dedi ki: "Bu benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve buyruk da yerine getirilmişti (kaza).
  22. Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.
  23. Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: "Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim."
  24. Altından (bir ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma, rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır."
  25. Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş taze hurma dökülüversin."
  26. Artık, ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: "Ben Rahmana oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım."
  27. Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: "Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın."
  28. "Ey Harun´un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi."
  29. Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?"
  30. (İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben Tanrı´nın kuluyum. (Tanrı) bana Kitabı verdi ve beni peygamber kıldı."
  31. "Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti."
  32. "Anneme itaati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı."
  33. "Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağım gün de."
  34. İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri "Hak Söz".
  35. Tanrı´nın çocuk edinmesi olacak şey değil. O yücedir. Bir buyruğun olmasına karar verirse ancak ona: "Ol" der, o da hemen oluverir.
  36. Gerçek şu ki, Tanrı benim de rabbim, sizin de rabbinizdir. Öyleyse O´na kulluk edin. Dosdoğru yol budur.
  37. İçlerinden (birtakım) gruplar ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten dolayı, vay küfredenlere.
  38. Bize gelecekleri gün, neler işitecekler, neler görecekler. Ama bugün o zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler.
  39. Buyruğun bitirileceği / yerine getirileceği (kaza), hasret gününe karşı onları uyar. Onlar bir gaflet içindedirler ve onlar inanmıyorlar.
  40. Elbette, yeryüzünde ve onun üzerindekilere biz varis olacağız ve onlar bize döndürülecekler.
  41. Kitap´ta İbrahim´i de zikret. Gerçekten o, doğruyu söyleyen bir peygamberdi.
  42. Hani babasına demişti: "Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?
  43. "Babacığım, gerçek şu ki, bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım."
  44. "Babacığım, şeytana kulluk etme, kuşkusuz şeytan, Rahmana başkaldırandır."
  45. "Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum, o zaman şeytanın velisi olursun."
  46. (Babası) Demişti ki: "İbrahim, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan, andolsun, seni taşa tutarım; uzun bir süre benden uzaklaş, (bir yerlere) git."
  47. (İbrahim:) "Selam üzerine olsun, senin için rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü, O, bana pek lütufkardır" dedi.
  48. "Sizden ve Tanrı´dan başka taptıklarınızdan kopup ayrılıyorum ve rabbime dua ediyorum. Umulur ki, rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım."
  49. Böylelikle, onlardan ve Tanrı´dan başka taptıklarından kopup ayrılınca ona İshak´ı ve (oğlu) Yakup´u armağan ettik ve her birini peygamber kıldık.
  50. Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik.
  51. Kitap´ta Musa´yı da zikret. Çünkü o, ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi.
  52. Ona, Tur´un sağ yanından seslendik ve onu (kendisiyle) gizlice söyleşmek için yakınlaştırdık.
  53. Ona rahmetimizden kardeşi Harun´u da bir peygamber olarak armağan ettik.
  54. Kitap´ta İsmail´i de zikret. Çünkü o, vaadinde doğruydu ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi.
  55. Ehline, namazı ve zekatı buyuruyordu ve o, rabbi katında kendisinden razı olunan (bir insan)dı.
  56. Kitap´ta İdris´i de zikret. Çünkü o, doğru olan bir peygamberdi.
  57. Biz onu yüce bir mekan (makam)a yükseltmiştik.
  58. İşte bunlar; kendilerine Tanrı´nın nimet verdiği peygamberlerdendir; Adem´in soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımız (insan nesillerin)den, İbrahim ve İsrail (Yakup)in soyundan, doğru yola eriştirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendirler. Onlara Rahmanın ayetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlar.
  59. Sonra onların arkasından öyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır.
  60. Ancak tevbe eden, inanan ve salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır); işte bunlar, cennete girecekler ve hiç bir şeyle zulme uğratılmayacaklar.
  61. Adn cennetleri (onlarındır) ki, Rahman (olan Tanrı, onu) kendi kullarına gaybtan vadetmiştir. Şüphesiz O´nun vaadi yerine gelecektir.
  62. Onda ´boş bir söz´ işitmezler; sadece selam(ı işitirler). Sabah akşam, onların rızıkları orda (bulunmakta)dır.
  63. O cennet; biz, kullarımızdan takva sahibi olanları (ona) varis kılacağız.
  64. Biz (elçiler) ancak rabbinin buyruğuyla ineriz. Önümüzde, ardımızda ve bunlar arasında olan her şey O´nundur. Senin rabbin kesinlikle unutkan değildir.
  65. Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin rabbidir; şu halde O´na ibadet et ve O´na ibadetle kararlı ol. Hiç O´nun adaşı olan birini biliyor musun?
  66. İnsan demektedir ki: "Ben öldükten sonra mı, gerçekten diri olarak çıkarılacağım?"
  67. İnsan önceden, hiç bir şey değilken, gerçekten bizim onu yaratmış bulunduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu?
  68. Andolsun rabbine, biz onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız.
  69. Sonra, her bir gruptan Rahmana karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız.
  70. Sonra biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu iyi biliriz.
  71. Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır.
  72. Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulmedenleri diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz.
  73. Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğunda, o küfredenler, inananlara derler ki: "İki gruptan hangisi, makam bakımından daha iyi, topluluk bakımından daha güzeldir?"
  74. Onlardan önce nice insan nesillerini yıkıma uğrattık, onlar mal (giyim kuşam ve tefriş) bakımından da, gösteriş bakımından da daha güzeldiler.
  75. De ki: "Kim sapıklık içindeyse, Rahman, ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine vaadedileni -ya azabı veya kıyamet saatini- gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin askeri gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir.
  76. Tanrı, hidayet bulanlara hidayeti arttırır. Sürekli olan salih davranışlar, rabbinin katında sevap bakımından daha hayırlı, varılacak sonuç bakımından da daha hayırlıdır.
  77. Ayetlerimize küfredip "bana elbette mal ve çocuklar verilecektir" diyeni gördün mü?
  78. O, gayba mı tanık oldu, yoksa Rahmanın katında(n) bir ahid mi aldı?
  79. Asla; demekte olduğunu yazacağız ve onun için azabta(n) da süre tanıdıkça tanıyacağız.
  80. Onun söylemekte olduğuna biz mirasçı olacağız; o bize, ´yapayalnız tek başına´ gelecektir.
  81. Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Tanrı´dan başka tanrılar edindiler.
  82. Hayır; (o yalancı tanrılar) onların tapınışlarına küfredecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler.
  83. Görmedin mi, biz gerçekten şeytanları, kafirlerin üzerine gönderdik, onları tahrik edip kışkırtıyorlar.
  84. Onlara karşı acele davranma; biz onlar için ancak saydıkça sayıyoruz.
  85. Takva sahiplerini bir heyet halinde Rahmana toplayacağımız gün,
  86. Suçlu günahkarları susamışlar olarak cehenneme süreceğiz.
  87. Rahmanın katında ahid almışların dışında (onlar) şefaate malik olmayacaklardır.
  88. "Rahman çocuk edinmiştir" dediler.
  89. Andolsun, siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup geldiniz.
  90. Neredeyse bundan dolayı, gökler yarılacak (yetefattarne), yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp göçüverecekti.
  91. Rahman adına çocuk öne sürdüklerinden (ötürü bunlar olacaktı.)
  92. Rahmana çocuk edinmek yaraşmaz.
  93. Göklerde ve yerde olan (herkesin ve her şeyin) tümü Rahmana, yalnızca kul olarak gelecektir.
  94. Andolsun, onların tümünü kuşatmış ve onları sayı olarak saymış bulunmaktadır.
  95. Ve onların hepsi, kıyamet günü O´na, ´yapayalnız, tek başlarına´ geleceklerdir.
  96. İnananlar ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman onlar için bir sevgi kılacaktır.
  97. Biz bunu (Kuran´ı) senin dilinle kolaylaştırdık, takva sahiplerine müjde vermen ve direnen bir kavmi uyarıp korkutman için.
  98. Biz, onlardan önce nice insan nesillerini yıkıma uğrattık; (şimdiyse) onlardan hiç birini hissediyor veya onların fısıltılarını duyuyor musun?
Yazar: Hasan Basri Çantay - Kur'an Meali - Kur’an-ı Hakim Ve Meal-i Kerim
  1. Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Saad.
  2. (Bu), kulu Zekeriyyâye Rabbinin rahmetini anışdır.
  3. O, Rabbine gizlice niyaz etdiği zaman,
  4. Demişdi ki: «Ey Rabbim, hakıykat ben... Benim kemiğim yıpradı. Başımın saçı tutuşdu. Ey Rabbim, ben Sana düâ etme (m neticesinde) etmişsem bedbaht (ve mahrum) olmadım».
  5. «Hakıykat ben, arkamdan (yerime gelecek) akrabamdan endîşeye düşdüm. Karım da kısırdır. Binâen´aleyh bana tarafından (ve kendi sulbümden) bir velî, oğul ihsan et».
  6. «Ki bana da mîrascı olsun, Ya´kub haanedanına da mîrascı olsun. Rabbim Sen onu çok rızâ saahibi kıl».
  7. (Allah buyurdu:) «Ey Zekeriyyâ, hakıykaten biz sana Yahya adında bir oğul müjdeleriz ki bundan evvel biz ona hiç bir (kimseyi) adaş yapmamışdık».
  8. Dedi: «Rabbim, benim nasıl oğlum olur ki? Karım bir kısırdır. Ben ise ihtiyarlığın son haddine vermişimdir».
  9. (Melek) dedi: «Öyledir. (Fakat) Rabbin buyurdu ki: — o, bana göre pek kolay. Daha evvel sen bir şey değilken seni yaratmışımdır».
  10. Dedi: «Rabbim, bana (bu hususda) bir nişan ver». Buyurdu: «Senin nişanın sapasağlam olduğun halde üç gece insanlarla konuşamamandır».
  11. Derken (Zekeriyyâ) mescidinden kavminin karşısına çıkıb onlara: «Sabah akşam tesbîhde bulunun» diye işaret verdi.
  12. (12-13-14) (Yahyâyi ihsan etdik ve ona çocukluğunda:) «Ey Yahya, kitabı kuvvetle tut» (dedik). Henüz sabî iken ona hikmet verdik. Tarafımızdan (ona) bir kalb yumuşaklığı ve (günâhlardan) temizlik (verdik). O, çok müttekıy idi. Anasına, babasına da itaatkârdı. Bir serkeş ve aasî değildi.
  13. (12-13-14) (Yahyâyi ihsan etdik ve ona çocukluğunda:) «Ey Yahya, kitabı kuvvetle tut» (dedik). Henüz sabî iken ona hikmet verdik. Tarafımızdan (ona) bir kalb yumuşaklığı ve (günâhlardan) temizlik (verdik). O, çok müttekıy idi. Anasına, babasına da itaatkârdı. Bir serkeş ve aasî değildi.
  14. (12-13-14) (Yahyâyi ihsan etdik ve ona çocukluğunda:) «Ey Yahya, kitabı kuvvetle tut» (dedik). Henüz sabî iken ona hikmet verdik. Tarafımızdan (ona) bir kalb yumuşaklığı ve (günâhlardan) temizlik (verdik). O, çok müttekıy idi. Anasına, babasına da itaatkârdı. Bir serkeş ve aasî değildi.
  15. Dünyâye getirildiği gün de, öleceği gün de, diri olarak (kabrinden) kaldırılacağı gün de ona selâm olsun.
  16. Kitabda Meryem (kıssasını) da an. Hani o, aailesinden ayrılıb şark tarafında bir yere çekilmişdi.
  17. Sonra onların önünde bir perde edinmiş (çekmiş) di. Derken biz ona ruuhumuzu göndermişdik de o, kendisine hilkati tam bir beşer şeklinde görünmüşdü.
  18. (Meryem ona) dedi ki: «Doğrusu ben senden esirgeyici (Allaha) sığınırım. Eğer sen fenâlıkdan bihakkın sakınan (bir insan) isen (çekil yanımdan).
  19. (Ruuh da): «Ben ancak sana (günâhlardan) pâk bir oğlan verme (ye vesîle olmak) için (o istiaaze etdiğin) Rabbinin elçisiyim» dedi.
  20. O: «Benim nasıl bir oğlum olacakmış, dedi, (evlenib de) bana bir beşer dokunmamışdır. Ben bir iffetsiz de değilim.»
  21. (Ruuh) dedi: (Evet) öyledir. (Fakat) Rabbin buyurdu ki: — O, bana göre pek kolay. Çünkü biz onu insanlara bir âyet ve bizden bir rahmet kılacağız. Zâten iş olub bitmişdir.
  22. Nihayet ona (îsâya) gebe kaldıkda bununla (karnındaki bu çocuğu ile ailesinden) uzak bir yere çekildi.
  23. Derken doğum sancısı onu bir hurma ağacına (dayanmıya) sevk etdi. «Keşki, dedi, bundan evvel öleydim, unutulub gideydim».
  24. (24-25-26) Aşağısından ona şu nida geldi: «Tasalanma, Rabbin senin alt (yan) ında bir su arkı vücûda getirmişdir. Hurma ağacını kendine doğru silk, üstüne derilmiş taze hurma dökülecekdir. Artık ye, iç. Göz (ün) aydın olsun. Eğer beşerden her hangi birini görürsen «ben, de, o çok esirgeyici (Allaha) oruç adadım. Onun için bu gün hiç bir kimseye kat´iyyen söz söylemeyeceğim.»
  25. (24-25-26) Aşağısından ona şu nida geldi: «Tasalanma, Rabbin senin alt (yan) ında bir su arkı vücûda getirmişdir. Hurma ağacını kendine doğru silk, üstüne derilmiş taze hurma dökülecekdir. Artık ye, iç. Göz (ün) aydın olsun. Eğer beşerden her hangi birini görürsen «ben, de, o çok esirgeyici (Allaha) oruç adadım. Onun için bu gün hiç bir kimseye kat´iyyen söz söylemeyeceğim.»
  26. (24-25-26) Aşağısından ona şu nida geldi: «Tasalanma, Rabbin senin alt (yan) ında bir su arkı vücûda getirmişdir. Hurma ağacını kendine doğru silk, üstüne derilmiş taze hurma dökülecekdir. Artık ye, iç. Göz (ün) aydın olsun. Eğer beşerden her hangi birini görürsen «ben, de, o çok esirgeyici (Allaha) oruç adadım. Onun için bu gün hiç bir kimseye kat´iyyen söz söylemeyeceğim.»
  27. Derken onu yüklenerek kavmine getirdi. Dediler: «Hey Meryem, andolsun sen acâib bir şey yapmışsın».
  28. «Ey Hâruunun kız kardeşi, senin baban kötü bir adam değildi. Anan da iffetsiz bir kadın değildi».
  29. Bunun üzerine (Meryem) ona (îsâya) işaret etdi. «Biz, dediler, henüz beşikde bulunan bir sabî ile nasıl konuşuruz»?
  30. (Îsâ dile gelib) dedi ki: «Ben hakıykat Allahın kuluyum. O, bana kitab verdi. Beni peygamber yapdı».
  31. «Beni her nerede olursam mübarek kıldı. Bana, hayatda bulunduğum müddetçe namaz (kılmam) ı, zekât (vermem) i emretdi».
  32. «Beni anneme hürmetkar kıldı. Beni bir zorba, bir bedbaht yapmadı».
  33. «Doğduğum gün de, öleceğim gün de, diri olarak (kabrimden) kaldırılacağım gün de selâm (ve selâmet) benim üzerimdedir».
  34. İşte hakkında şek (ve ihtilâf) etmekde oldukları Meryem oğlu îsâ Hak kavlince budur.
  35. Allahın evlâd edinmesi (Hiç bir zaman) olmuş (şey) değildir. O, münezzehdir. O, bir işi (n olmasını) dileyince ona «Ol» der, o da oluverir.
  36. «Şübhesiz ki Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. O halde Ona kulluk edin. İşte biricik doğru yol budur».
  37. Sonra fıkralar kendi aralarında ihtilâf etdi. Artık görecekleri büyük bir günün çetin azâbı o kâfirlerindir.
  38. Onlar bize gelecekleri gün neler işidecekler, neler görecekler! Fakat o zaalimler (buna rağmen) bugün (haalâ) apaçık sapıklık içindedirler.
  39. (Habîbim) sen onları bulacağı vakt ile, emr (-i ilâhî) nin yerini hasret (ve nedamet) günü ile korkut. Onlar gaflet içindedirler, onlar haalâ îman etmiyorlar.
  40. Şübhe yok ki (bütün) arza ve onun üzerinde bulunan kimselere biz vâris olacağız biz. Onlar (nihayet) ancak bize döndürüleceklerdir.
  41. Kitabda Ibrâhîmi de an. Çünkü o, sıdkı bütün bir peygamberdi.
  42. Bir vakit o, babasına (şöyle) demişdi: «Ey babam, işitmez, görmez, sana hiç bir fâidesi olmaz şeylere neye tapıyorsun»?
  43. «Ey atam, bana muhakkak ki sana gelmeyen bir ilim gelmişdir. O halde bana uy da seni dümdüz bir yola çıkarayım».
  44. «Ey babam, şeytana tapma. Çünkü şeytan, hakkıyle esirgeyen (Allah) a çok aasî olmuşdur».
  45. «Ey babam, hakıykaten korkuyorum ki çok esirgeyen (Allahdan sana bir azâb gelib çatar da şeytana yâr olmuş olursun».
  46. (Babası) dedi ki: «Ey İbrâhîm, sen benim Tanrılarımdan yüz mü çeviricisin? Andolsun ki vaz geçmezsen seni muhakkak taşlarım. Uzun bir müddet benden ayrıl, git».
  47. (İbrâhîm şöyle) dedi: «Üstüne selâmet. Senin için Rabbime istiğfar edeceğim. Çünkü O, bana çok lûtufkârdır».
  48. «Sizi ve Allahdan başka tapdıklarınızı bırakıb çekiliyorum. Rabbime düâ ediyorum. Umulur ki Rabbime düâ sayesinde (sizin gibi) bedbaht olmam».
  49. İşte (İbrâhîm) onları ve Allahdan başka tapdıklarını bırakıb çekilince biz ona İshaakı ve Ya´kubu ihsan etdik ve her birini peygamber yapdık.
  50. Bunlara rahmetimizden (peygamberlik, mal ve evlâd) lûtfetdik. Onlar için çok yüce sadâkat dili de verdik.
  51. Kitabda Musâyi da an. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş (bir zât) di. Resul bir peygamberdi.
  52. Biz onu «Tuur» un sağ yanından nida etdik. Onu çok münâcat eden bir kimse olarak yaklaşdırdık.
  53. Onu, rahmetimiz cümlesinden, biraderi Hârunu da bir peygamber olarak ihsan etdik.
  54. Kitabda İsmâîli de yâdet. Çünkü o, va´dinde saadıkdı, resul bir peygamberdi.
  55. Kavmine namaz (kılmayı), zekât (vermeyi) emr ederdi. Rabbi nezdinde rızâya ermişdi o.
  56. Kitabda İdrîsi de an. Çünkü o çok saadık bir peygamberdi.
  57. Biz onu pek yüce bir yere yükseltdik.
  58. İşte bunlar, Allahın kendilerine ni´metler verdikleri peygamberlerden, Âdemin zürriyetinden, Nuuh ile beraber taşıdıklarımızdan, İbrâhîm ile İsrâîlîn neslinden, hidâyete erdirdiğimiz ve seçdiğimiz kimselerdendir. Onlar çok esirgeyici (Allahın) âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.
  59. Sonra, arkalarından öyle kötü bir nesil geldi ki namazı bırakdılar, şehvetlerine uydular. İşte bunlar da azgınlıklarının cezasına uğrayacaklardır.
  60. Tevbe edenler ve iyi amel ve hareketde bulunanlar öyle değil. Çünkü bunlar hiçbir şeyle haksızlığa uğratılmayarak cennete,
  61. Çok esirgeyici (Allahın) kullarına gıyaben va´d buyurduğu Adn cennetlerine gireceklerdir. Onun va´di şübhesiz yerini bulacakdır.
  62. Orada selâmdan başka hoş bir söz işitmeyeceklerdir. Orada sabah, akşam rızıkları da (ayaklarına gelecekdir).
  63. O, öyle cennetdir ki biz ona kullarımızdan gerçekden müttakıy olan kişileri vaaris kılacağız.
  64. Biz (elçiler) senin Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzde, ardımızda ve ikisinin arasında ne varsa Onundur. Senin Rabbin unutgan değildir.
  65. (O), göklerin, yerin ve onların arasında bulunan şeylerin Rabbidir. O halde sen Ona kulluk et ve kulluğunda da iyice sebat et. Onun bir adaşı olduğunu bilir misin? (Hayır, yokdur).
  66. İnsan der ki: «Ben öldüğüm zaman mı, her halde diri olarak çıkarılacağım»?
  67. İnsan düşünmez mi ki onu daha evvel ve O, bir şey değilken kendisini hakıykaten biz yaratdık.
  68. Binâen´aleyh Rabbine andolsun ki biz onları da, şeytanları da elbette ve elbette mahşerde toplayacağız. Sonra onları behemehal cehennemin etrafında diz üstü haazır tutacağız.
  69. Sonra her ümmetden hangisi rahman olan (Allaha) karşı daha ziyâde aasî ve cür´etkâr olmuşsa muhakkak ve muhakkak (evvelâ onu) ayırıb atacağız.
  70. Sonra biz ona (cehenneme) girib yanmıya daha çok lâyık olanları da elbet pek iyi bileniz.
  71. Sizden hiç biriniz müstesna olmamak üzere ille oraya (cehenneme) uğrıyacakdır. Bu, Rabbinin üzerine kat´i olarak aldığı, kazaa etdiği (bir şey) dir.
  72. Sonra takvaaya erenleri kurtaracağız. Zaalimleri ise orada diz üstü düşmüş bir halde bırakacağız.
  73. Kendilerine açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman küfr (-ü inkâr) eden o adamlar mü´minlere: «İki zümreden hangisi ikaametgâh i´tibariyle daha hayırlı, meclis ve topluluk bakımından daha güzeldir?» dediler.
  74. Biz onlardan evvel nice asır (lar halkını) helak etdik ki onlar mal ve metâ´ca da, gösterişce de daha güzeldiler.
  75. De ki: «Kim sapıklık içinde ise çok esirgeyici (Allah), onu (n dünyalığını ve ipini) uzatdıkca uzatır. Nihayet va´d olunageldikleri şeyleri — ya azabı, yahud kıyameti — gördükleri zaman artık kimin yeri daha kötü, kimin cemâati (ve yardımcıları) daha zaîf imiş, bileceklerdir.
  76. Allah, hidâyeti kabul edenlerin feyzini artırır. Bekaa bulacak iyi ameller Rabbinin nezdinde sevabca da hayırlıdır, aakıbetce de hayırlıdır.
  77. (Şu) âyetlerimizi (inkâr ile) kâfir olan ve «Bana elbette mal ve evlâd verilecekdir» diyen adamı gördün mü?
  78. O, gayba mı vaakıf, yoksa çok esirgeyici (Allah) nezdinde bir ahid mi edinmiş?
  79. Hayır, öyle değil. Biz onun söyleyegeldiği (sözü) yazar, azabını da uzatdıkca uzatırız.
  80. Onun söyler olduğuna biz mîrascı olacağız ve o, bize tek başına gelecekdir.
  81. Onlar kendileri için bir izzet (ve kuvvet kaynağı) olsunlar diye Allahdan başka (düzme) Tanrılar edindiler.
  82. Hayır, öyle değil. O (Tanrıları) onların tapmalarına küfredecekler, onların aleyhine (yardımcı ve) düşman olacaklar.
  83. Görmedin mi biz kâfirlerin başına, kendilerini alabildiğine (günaha tahrik ve) tehyîc eden, şeytanları gönderdik.
  84. Binâen´aleyh sen onlara karşı (azâb istemekde) acele etme. Biz ancak onların (günlerini ve nefeslerini) sayıyoruz.
  85. (85-86) Müttakıyleri O çok esirgeyici (Allahın) huzuruna (süvari elçiler gibi) toplayacağımız, günahkârları ise susuz olarak cehenneme süreceğimiz gün,
  86. (85-86) Müttakıyleri O çok esirgeyici (Allahın) huzuruna (süvari elçiler gibi) toplayacağımız, günahkârları ise susuz olarak cehenneme süreceğimiz gün,
  87. Çok esirgeyici (Allahın) nezdinde ahd edinmiş olanlardan başkaları şefaat (hakkına) mâlik olmayacaklardır.
  88. Dediler ki: «Çok esirgeyici (Allah) bir evlâd edindi».
  89. Andolsun ki siz pek çirkin bir şey söylediniz.
  90. (90-91) Onlar O çok esirgeyici (Allaha) bir evlâd iddia etdiler diye, bu (sözden) dolayı nerdeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar dağılıb çökecekdir.
  91. (90-91) Onlar O çok esirgeyici (Allaha) bir evlâd iddia etdiler diye, bu (sözden) dolayı nerdeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar dağılıb çökecekdir.
  92. Halbuki O çok esirgeyen (Allah) için bir evlâd edinmek asla yakışmaz.
  93. Göklerde ve yerde olan herkes, müstesna olmamak üzere, O çok esirgeyici (Allaha) mutlakaa kul olarak gelecekdir.
  94. Andolsun ki O, bunları cem´iyyet olarak da saymış, ferdler olarak da saymışdır.
  95. Onların her biri kıyamet günü Ona tek başına gelecekdir.
  96. Hakıykat îman edib de iyi iyi işler yapanlar (yok mu?) çok esirgeyici (Allah) onlar için (gönüllerde) bir sevgi verecekdir.
  97. İşte biz onu (Kur´ânı) ancak onunla takva saahiblerini müjdeleyesin, (baatılda) mücâdele ve inâd edenleri korkutasın diye senin dilinle (indirerek) kolaylaşdırdık.
  98. Biz onlardan evvel nice asırlar (halkını) helak etdik. (Şimdi) bunlardan hiç birini hissediyor (görüyor), yahud gizli bir sesini bile işidiyor musun?
Yazar: İbni Kesir - Büyük Kuran Tefsiri
  1. Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad.
  2. Rabbının, kulu Zekeriyya´ya rahmetinin zikri.
  3. Hani o; Rabbına içinden yalvarmıştı.
  4. Ve demişti ki: Rabbım; gerçekten kemiklerim yıprandı, baş yaşlılık alevi ile tutuştu. Rabbım; şimdiye kadar sana yalvarmakla bir şeyden mahrum olmadım.
  5. Doğrusu ben; kendimden sonra yerime geçecek yakınlarımın iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum. Karım da kısırdır. Bana katından bir oğul bağışla.
  6. Ki bana ve Yakuboğullarına mirasçı olsun. Rabbım; onu razı olunan kıl.
  7. Ey Zekeriyya; sana Yahya adında bir oğlan müjdeliyoruz. Daha önce bu adı hiç kimseye vermedik.
  8. Rabbım; karım kısır ve ben de son derece kocamışken nasıl oğlum olur ki? dedi.
  9. Öyledir. Rabbım buyurdu ki: Bu, bana çok kolaydır. Daha önce sen yokken seni de yaratmıştım.
  10. Öyleyse Rabbım bana bir nişan ver, dedi. Senin nişanın; birbiri ardı sıra üç gece insanlarla konuşmamandır, buyurdu.
  11. Bunun üzerine ma´bedden çıkıp kavmine: Sabah akşam Allah´ı tesbih edin, diye işaret etti.
  12. Ey Yahya, Kitab´a kuvvetle sarıl. Daha çocuk iken ona hikmet verdik.
  13. Katımızdan bir kalb yumuşaklığı ile safiyet verdik. O, takva sahibi biri idi.
  14. Anasına ve babasına karşı iyi davranırdı. Baş kaldıran bir zorba değildi.
  15. Selam olsun ona, doğduğu günde, öleceği günde ve dirileceği günde.
  16. Kitab´da Meryem´i de an. Hani o, ailesinden ayrılarak Doğu tarafında bir yere çekilmişti.
  17. Onlardan gizlenmek için de bir perde germişti. Derken, Biz de ona ruhumuzu göndermiştik de tam bir insan olarak görünmüştü ona.
  18. Rahman´a sığınırım senden, dedi. Eğer takva sahibi isen.
  19. O da: Ben, Rabbının sana tertemiz bir oğul vermek için gönderdiği bir elçiden başka bir şey değilim, dedi.
  20. Meryem: Benim nasıl bir oğlum olabilir ki; bana hiç bir beşer dokunmamıştır. Ve ben, kötü kadın da değilim, dedi.
  21. Bu böyledir, zira Rabbın; bu, Bana kolaydır, onu insanlar için bir ayet ve katımızdan bir rahmet kılacağız, buyuruyor, dedi. Ve iş, olup bitti.
  22. Nihayet ona gebe kaldı ve bu sebeple uzak bir yere çekildi.
  23. Doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Keşki, dedi; bundan evvel öleydim de unutulup gideydim.
  24. Altından ona şu nida geldi: Üzülme sakın, Rabbın senin ayağının altında bir ırmak akıttı.
  25. Hurma dalını kendine doğru silkele; üstüne taze hurma dökülsün.
  26. Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan; ben Rahman´ a oruç adadım. Onun için bugün hiç bir kimseyle konuşmayacağım, de.
  27. Derken çocuğu alıp kavmine getirdi. Ey Meryem; andolsun ki utanılacak bir şey yaptın, dediler.
  28. Ey Harun´un kızkardeşi; baban kötü birisi değildi, annen de iffetsiz değildi, dediler.
  29. Bunun üzerine o, çocuğu gösterdi: Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz? dediler.
  30. Çocuk dedi ki: Şüphesiz ben Allah´ın kuluyum. Bana kitabı verdi ve beni peygamber yaptı.
  31. Nerede olursam olayım, beni mübarek kıldı ve yaşadığım müddetçe namaz kılmamı ve zekat vermemi emretti.
  32. Bir de anneme iyi davranmamı. Ve beni bedbaht bir zorba kılmadı.
  33. Selam olsun bana; doğduğum günde, öleceğim günde ve diri olarak kaldırılacağım günde, dedi.
  34. İşte hakkında şüpheye düştükleri Meryem oğlu İsa, hak söze göre budur.
  35. Oğul edinmek Allah´a asla yakışmaz. O münezzehtir. Bir işin olmasını istedi mi, ona sadece; ol, der, o da oluverir.
  36. Şüphesiz ki Allah; benim de Rabbım, sizin de Rabbınızdır. O´na ibadet edin. İşte dosdoğru yol budur.
  37. Fırkalar kendi aralarında ihtilafa düştüler. Vay o büyük günü görecek kafirlerin haline.
  38. Bize geldikleri gün; neler görüp işitecekler. Ne var ki zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler.
  39. Sen, onları hasret günü ile korkut. O gün, onlar gaflet içinde inanmamakta iken, iş bitirilmiş olur.
  40. Şüphe yok ki bütün yeryüzüne ve üzerinde bulunanlara Biz, varis olacağız Ve onlar, Bize döndürüleceklerdir.
  41. Kitab´da İbrahim´i de an. Muhakkak ki o, dosdoğru bir peygamberdi.
  42. Hani babasına demişti ki: Babacığım; işitmeyen, görmeyen ve sana hiç bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?
  43. Babacığım, doğrusu sana gelmeyen bir ilim bana gelmiştir. Öyleyse bana uy da, seni dosdoğru bir yola ileteyim.
  44. Babacığım, şeytana tapma. Çünkü şeytan, Rahman´a başkaldırmıştır.
  45. Babacığım, sana Rahman´ın katından bir azabın gelmesinden korkuyorum. Böylece şeytanın dostu olarak kalırsın.
  46. Dedi ki: Sen, benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Ey İbrahim, eğer bundan vazgeçmezsen; andolsun ki seni taşlarım, uzun bir müddet benden ayrıl, git.
  47. İbrahim dedi ki: Selam olsun sana, senin için Rabbımdan mağfiret dileyeceğim. Zira O, bana karşı çok lütufkardır.
  48. Sizi ve Allah´tan başka taptıklarınızı bırakıp çekilirim, Rabbıma yalvarırım. Rabbıma yalvarışımdan ötürü mahrum kalmayacağımı umarım.
  49. Onları ve Allah´tan başka taptıklarını bırakıp çekilince; ona İshak´ı ve Yakub´u bahşettik. Ve her birini peygamber yaptık.
  50. Bunlara rahmetimizden lutfettik. Onlar için yüce bir doğruluk dili verdik
  51. Kitab´da Musa´yı da an. Muhakkak ki o, ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş bir peygamberdi.
  52. Ona Tur´un sağ yanından seslendik. Ve onu gizlice söyleşmek için yaklaştırdık.
  53. Ve rahmetimizden ötürü ona; kardeşi Harun´u da bir peygamber olarak bağışladık.
  54. Kitab´da İsmail´i de an. Muhakkak ki o, vaadine sadık idi ve katımızdan gönderilmiş bir peygamberdi.
  55. Kavmine namaz kılmalarını, zekat vermelerini emrederdi. Rabbının katında hoşnudluğu ermişti.
  56. Kitab´da İdris´i de an. Muhakkak ki o, dosdoğru bir peygamberdi.
  57. Onu yüce bir yere yükselttik.
  58. İşte bunlar; Allah´ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Adem in soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan ve İbrahim ile İsrail´in neslinden, hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendir. Rahman´ın ayetleri onlara okunduğu zaman; ağlayarak secdeye kapanırlardı.
  59. Ama onların ardından namazı bırakan, şehvetlerine uyan bir nesil geldi. Onlar bu azgınlıklarının karşılığını göreceklerdir.
  60. Ancak tevbe edip iman ederek salih amel işleyenler müstesnadır. Onlar, hiç bir haksızlığa uğratılmadan cennete girerler.
  61. Rahman´ın kullarına gıyaben vaad ettiği Adn cennetlerine. Şüphesiz O´nun sözü yerini bulacaktır.
  62. Orada boş sözler değil, sadece selam sözü işitirler ve sabah-akşam rızıklarını hazır bulurlar.
  63. İşte bu cennetlere; kullarımızdan takva sahiplerini mirasçı kılacağız.
  64. Biz, ancak Rabbının emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bu ikisi arasındaki her şey, O´nundur. Ve Rabbın unutkan değildir.
  65. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbıdır. O halde O´na ibadet et ve bu ibadetinde devamlı ol. Sen, hiç O´nun için bir adaş bilir misin?
  66. İnsan der ki: Ben, öldüğümde mi diriltileceğim?
  67. İnsan hiç düşünmez mi ki; kendisi önceden bir şey değilken, Biz yarattık onu.
  68. Rabbına andolsun ki; Biz, onları da, şeytanları da beraber mutlaka haşr edeceğiz. Sonra cehennemin yanında diz çöktürerek hazır bulunduracağız.
  69. Sonra her toplumdan Rahman´a karşı en çok başkaldıranları ortaya koyacağpız.
  70. Cehenneme en çok layık olanları elbette Biz, biliriz.
  71. Sizden oraya gitmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbının yapmayı üzerine aldığı kesin bir hükümdür.
  72. Sonra Biz, takvaya erenleri kurtaracağız. Zalimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.
  73. Ayetlerimiz kendilerine açıkça okunduğu zaman; küfreden o adamlar mü´minlere: Bu iki takım insanın hangisinin makamı daha iyi ve yeri daha güzeldir? derler.
  74. Onlardan önce nice nesilleri yok ettik ki, varlıkça ve gösterişçe bunlardan çok daha üstündüler.
  75. De ki: Rahman; sapıklıkta olanın günlerinin uzunluğunu uzattıkça uzatır. Nihayet tehdit edildikleri azabı veya kıyamet gününü gördükleri zaman; kimin yerinin daha kötü ve taraftarlarının daha güçsüz olduğunu bileceklerdir.
  76. Allah, hidayete erenlerin hidayetini artırır. Baki kalacak salih ameller Rabbının katında hem sevab olarak daha hayırlı, hem de netice olarak daha hayırlıdır.
  77. Ayetlerimizi inkar eden; bana elbette mal ve çocuk verilecektir, diyeni gördün mü?
  78. O, görülmeyeni mi biliyor yoksa Rahman katından bir söz mü almış?
  79. Hayır, onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız.
  80. Onun söylemekte olduğuna Biz, mirasçı olacağız. Kendisi Bize tek olarak gelecektir.
  81. Onlar; kendilerine güç kazandırsın diye, Allah´ı bırakarak ilahlar edindiler.
  82. Hayır, onlar kendilerinin ibadetlerini inkar edecekler ve aleyhlerine döneceklerdir.
  83. Bilmiyor musun ki; kafirlerin üzerine, onları kışkırtan şeytanlar gönderdik.
  84. Şu halde sen, onlara karşı acele etme. Biz, onların günlerini saydıkça sayıyoruz.
  85. O gün muttakileri Rahman´ın huzurunda, O´na gelmiş konuklar olarak toplarız.
  86. Mücrimleri de suya götürür gibi cehenneme süreriz.
  87. Rahman´ın katında, ahid almış olanlardan başkası asla şefaatta bulunamayacaktır.
  88. Bir kısım kimseler: Rahman çocuk edindi, dediler.
  89. Andolsun ki; ortaya çok kötü bir şey attınız.
  90. Neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak ve dağlar göçecekti;
  91. Rahman´a çocuk isnad etmelerinden ötürü.
  92. Oysa Rahman´a çocuk edinmek yaraşmaz.
  93. Çünkü göklerde ve yerlerde olan her şey, Rahman´a kul olarak gelecektir.
  94. Andolsun ki; ilmi onları kuşatmış ve teker teker saymıştır.
  95. Hepsi kıyamet günü O´na tek olarak gelecektir.
  96. Muhakkak ki iman edip salih amel işleyenleri, Rahman sevgili kılacaktır.
  97. İşte Biz; bunu muttakilere müjdeleyesin ve inatçı bir kavmi uyarasın diye senin dilinde indirerek kolaylaştırdık.
  98. Onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Şimdi onlardan hiç bir varlık emaresi hissediyor veya bir ses işitiyor musun?
Yazar: İskender Ali Mihr - Kur'ân-ı Kerim Lafz-ı ve Ruhu Tefsiri
  1. Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd.
  2. (Bu sure), senin Rabbinin, kulu Zekeriya (A.S)´a rahmetinin zikridir (kıssasıdır).
  3. O, gizlice seslenerek, Rabbine nida etmişti.
  4. (Zekeriya A.S): “Rabbim, gerçekten ben (zayıfladım) ve benim kemiklerim (de) zayıfladı ve başım (saçlarım) ağardı. Ve Rabbim, ben Sana dua ederek şâkî olmadım.” dedi.
  5. Ve gerçekten ben, arkamdan (benden sonra) vali olanlar (benim soyumdan gelenler benim gibi davranmazlar diye) korktum. Ve benim kadınım (artık) akir oldu. Bu sebeple bana, Senin katından bir velî (dost, yardımcı, evlât) bağışla.
  6. Bana ve Yâkub (A.S)´ın ailesine varis olsun. Ve Rabbim, onu (Senden) razı (olan) kıl.
  7. Ey Zekeriya! Gerçekten Biz seni, ismi Yahya olan bir oğlan çocuk ile müjdeliyoruz. Onunla (o isimle) daha önce bir kimseyi isimlendirmedik.
  8. (Zekeriya (A.S) şöyle) dedi: “Rabbim, benim nasıl bir oğlum olabilir? Ve benim kadınım (artık) akir (kısır) oldu. Ben (de) yaşlanarak ihtiyarlığa ulaştım.”
  9. (Melek): “İşte böyle.” dedi. Senin Rabbin: “O, bana (benim için) kolaydır. Daha önce sen bir şey değilken seni, Ben yaratmıştım.” buyurdu.
  10. (Zekeriya A.S): “Rabbim, bana bir delil (işaret) kıl (ver).” dedi. (Allahû Tealâ şöyle) dedi: “Senin delilin (işaretin), insanlarla üç gece normal (sağlıklı) olduğun halde konuşamamandır.”
  11. Bundan sonra mihraptan kavmine (kavminin karşısına) çıktı. Böylece onlara, (Allah´ı) sabah akşam tesbih etmelerini vahyetti (konuşmadan, iç sesi ile duyurdu).
  12. Ey Yahya! Kitab´ı kuvvetle (dikkatle) al (kendine mal et). Ve Biz, ona sabi iken (küçük yaşta) hikmet verdik.
  13. Ve katımızdan ona, sevgi ve zekât (nefs tezkiyesi) (verdik). Ve o, takva sahibi oldu.
  14. Anne ve babasına karşı birr sahibiydi. Ve o, asi, cebbar değildi.
  15. Ve doğduğu günde de ve öleceği günde de ve canlı olarak beas edileceği (yeniden diriltileceği) günde de ona selâm olsun.
  16. Kitap´ta Hz. Meryem´i zikret. Ailesinden ayrılıp, şark (doğu) tarafında bir yere çekilmişti.
  17. Sonra da onlardan (ayıran) bir perde çekti. O zaman ona Ruhumuz´u (Ruh´ûl Kudüs) gönderdik. Ona normal bir beşer suretinde (hüviyetinde) temessül etti (göründü).
  18. (Hz. Meryem şöyle) dedi: “Muhakkak ki ben, eğer sen takva sahibi isen (bana bir zararın dokunmaz). Senden Rahmân´a sığınırım.”
  19. “Ben sadece sana zeki (temiz) bir erkek çocuk bağışlamak için senin Rabbinin bir resûlüyüm.” dedi.
  20. (Hz. Meryem dedi ki): “Bana bir beşer dokunmamış (olduğuna göre) benim nasıl bir oğlum olabilir? Ve ben, azgın (iffetsiz) olmadım.”
  21. (Ruh´ûl Kudûs): “İşte böyle” dedi. Senin Rabbin: “O, Bana kolaydır ve onu, insanlara bir âyet (mucize) ve Bizden bir rahmet kılacağız.” buyurdu. Ve emir kaza edilmiştir (yerine getirilmiştir).
  22. Böylece ona hamile kaldı. Bundan sonra onunla uzak bir mekâna (yere) çekildi.
  23. Doğum sancısı onu, bir hurma ağacının gövdesine (sığınmaya) mecbur etti. “Keşke ben bundan önce ölseydim, unutularak unutulmuşların (arasına karışsaydım).” dedi.
  24. O zaman onun (Hz. Meryem´in) alt yanından, ona “mahzun olma (üzülme)” diye bir nida (geldi): “Rabbin, senin alt yanından bir su yolu kıldı (oluşturdu).”
  25. Ve hurma ağacının gövdesini üzerine silkele. Taze hurmalar senin üzerine düşsün, (orada) toplansın.
  26. Artık ye ve iç, gözün aydın olsun! Bundan sonra eğer beşerden bir kimseyi görürsen, o zaman (ona şöyle) söyle: “Muhakkak ki ben, Rahmân´a (konuşmama) orucu nezrettim (adadım). Bu sebeple bugün bir insanla asla konuşmayacağım.”
  27. Böylece onu taşıyarak kavmine getirdi. (Kavmindekiler) dediler ki: “Ey Meryem! Andolsun ki sen, acayip (kötü) bir şey yaptın.”
  28. Ey Harun´un (kız)kardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi. Ve senin annen de azgın (iffetsiz) değildi.
  29. Bunun üzerine, onu (çocuğu) işaret etti. (Onlar) dediler ki: “Beşikte olan bir sabi (bebek) ile biz nasıl konuşuruz?”
  30. (Bebek) şöyle dedi: “Muhakkak ki ben, Allah´ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni nebî (peygamber) kıldı.”
  31. Ve beni nerede bulunursam bulunayım (bulunduğum heryerde) mübarek kıldı. Ve hayatta kaldığım sürece namazı ve zekâtı bana vasiyet etti (emretti).
  32. Ve anneme karşı birr sahibi olmayı (emretti). Ve beni, cebbar (zorba) şâkî kılmadı (yapmadı).
  33. Ve doğduğum gün ve öleceğim gün ve canlı olarak beas edileceğim (diriltileceğim) gün selâm benim üzerimedir (banadır).
  34. İşte bu Meryemoğlu İsa. (O), Hakk´ın sözü´dür ki; O´nun hakkında şüphe ediyorlar.
  35. Allah´ın bir (erkek) çocuk edinmesi olamaz. O, Sübhan´dır (herşeyden münezzehtir). Bir işin olmasına karar verdiği zaman, o taktirde sadece ona “Ol!” der ve o, hemen olur.
  36. Ve muhakkak ki Allah, benim Rabbim ve sizin (de) Rabbinizdir. O halde, O´na kul olun! İşte bu Sıratı Mustakîm´dir.
  37. Bundan sonra hizipler (gruplar) kendi aralarında ihtilâf ettiler. Büyük gün müşahede edildiği (şahit olunduğu) zaman vay o kâfirlerin haline!
  38. Bize gelecekleri gün, onlara (neler neler) işittirilir ve (neler neler) gösterilir. Lâkin zalimler, bugün (hâlâ) apaçık bir dalâlet içindeler.
  39. Ve emrin yerine getirileceği hasret günüyle onları uyar. Ve onlar, gaflet içindeler ve onlar, mü´min değillerdir.
  40. Muhakkak ki Biz, yeryüzüne ve onun üzerinde olan kimselere Biz, varis olacağız. Ve onlar, Biz´e döndürülecekler.
  41. Kitap´ta İbrâhîm (A.S)´ı zikret! Muhakkak ki O, sadık (çok sadaka veren, sadakatli, her zaman doğruyu söyleyen) bir Nebî idi.
  42. İbrâhîm (A.S), babasına dedi ki: “Ey babacığım! İşitmeyen ve görmeyen ve sana hiçbir (şekilde bir) şeyle faydası olmayanlara niçin tapıyorsun?”
  43. Ey babacığım, muhakkak ki bana, sana gelmeyen bir ilim gelmiştir! Öyleyse bana tâbî ol. Seni, Sıratı Seviye´ye (düzgün, seviyeli, Allah´a ulaştıran yola) hidayet edeyim (ulaştırayım).
  44. Ey babacığım, şeytana kul olma! Muhakkak ki şeytan, Rahmân´a asi oldu.
  45. Ey babacığım, muhakkak ki ben, sana Rahmân´dan azap dokunmasından korkuyorum! O durumda, şeytana velî (dost) olursun.
  46. (İbrâhîm (A.S)´ın babası şöyle) dedi: “Ey İbrâhîm! Sen, benim ilâhlarıma rağbet etmiyor musun (kıymet vermiyor musun)? Eğer sen, (bundan) vazgeçmezsen mutlaka seni taşlarım ve uzun müddet benden uzaklaş.”
  47. “Sana (senin üzerine) selâm olsun.” dedi. Senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana (çok) lütufkârdır.
  48. Ve ben, sizden ve Allah´tan başka dua ettiğiniz şeylerden ayrılıyorum. Ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki (inşaallah), (bu) dualarla ben, Rabbime şâkî olmam.
  49. Böylece onlardan ve onların Allah´tan başka kul olduğu şeylerden, ayrıldığı zaman ona, İshak ve Yâkub´u hibe ettik (o istemeden bahşettik). Ve hepsini, Nebî (Peygamber) kıldık.
  50. Ve onlara, rahmetimizden bahşettik (karşılıksız verdik). Ve onları (Hz. İbrâhîm ve oğullarını), (bütün) dillerde, lisanlarda sadık ve âlî (üstün, yüce) kıldık.
  51. Kitap´ta Musa (A.S)´ı da zikret. Muhakkak ki O, muhlis ve Nebî (Peygamber) Resûl idi.
  52. Ve Tur´un sağ tarafından ona seslendik. Ve onu, söyleşmek (vahyetmek) için yaklaştırdık.
  53. Ve ona, rahmetimizden kardeşi Harun (A.S)´ı Nebî (Peygamber) olarak bahşettik.
  54. Ve Kitap´ta İsmail (A.S)´ı (da) zikret. Çünkü O, vaadine sadıktı ve O, Nebî Resûl´dü.
  55. Ve o, ehline (halkına ve ailesine) namazı ve zekâtı emrediyordu. Ve o, Rabbinin katında razı olunmuşlardandı.
  56. Ve Kitap´ta İdris (A.S)´ı (da) zikret. Muhakkak ki O, sadık bir Nebî (Peygamber) idi.
  57. Ve onu, yüce bir mekâna (makama, cennete) yükselttik.
  58. İşte onlar, Allah´ın kendilerine ni´met verdiği nebîlerdendir. Âdem (A.S)´ın zürriyyetinden (neslinden) ve Nuh (A.S)´la beraber taşıdıklarımızdan ve İbrâhîm ve İsmail (A.S)´ın zürriyyetinden ve Bizim hidayete erdirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendir. Onlara, Rahmân´ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak ve secde ederek yere kapanırlardı.
  59. Bundan sonra onların arkasından gelen nesil, namazı ihmal (zayi) ettiler. Ve şehvetlere (nefsin arzularına) tâbî oldular. Artık yakında gayy (cehennemde en alt bölüm) ile karşılaşacaklar.
  60. Tövbe edenler, âmenû olanlar ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç. İşte onlar, cennete girecekler. Ve onlara, hiçbir şeyle zulmedilmez.
  61. Adn cennetleri ki onları, Rahmân, kullarına gıyaben vaadetti. Muhakkak ki o (adn cennetleri), O´nun (Allah´ın) vaadidir, yerine gelecektir.
  62. Orada boş söz işitilmez, sadece “selâm.” Ve orada, onların sabah ve akşam rızıkları vardır.
  63. Kullarımızdan takva sahibi olanları, varis kıldığımız cennet işte budur.
  64. Ve biz (resûl melekler), Rabbinin emri olmaksızın inmeyiz. Bizim önümüzde, arkamızda ve bunların arasında olanlar, O´nundur. Ve senin Rabbin, (seni) unutmuş değildir.
  65. Semaların, yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin Rabbidir. Öyleyse O´na kul ol! O´nun kulluğunda sabırlı ol! O´nun İsmi´yle isimlendirilen (bir kimse) biliyor musun?
  66. Ve insan: “Ben, öldükten sonra mı diri (canlı) olarak mutlaka çıkarılacağım?” der.
  67. Ve insan, daha önce o bir şey değilken; Bizim, onu nasıl yarattığımızı düşünmez mi?
  68. Rabbine andolsun ki, sonra da onları ve şeytanları, mutlaka haşredeceğiz (toplayacağız). Sonra onları, cehennemin etrafında diz üstü çökmüş olarak hazır kılacağız.
  69. Sonra bütün gruplardan onların hangisi, Rahmân´a karşı daha çok asi (azgın) olduysa, onları mutlaka ayıracağız.
  70. Sonra ona (cehenneme) maruz kalmayı en çok hakedenleri, elbette en iyi Biz biliriz.
  71. Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.
  72. Sonra takva sahiplerini kurtaracağız. Ve zalimleri, diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.
  73. Ve âyetlerimiz, onlara beyan edilerek okunduğu zaman, kâfirler âmenû olanlara (şöyle) dediler: “İki gruptan hangisi, makam bakımından daha hayırlı ve meclis bakımından daha güzel?”
  74. Onlardan önce, mal ve görünüş bakımından daha güzel nice nesiller helâk ettik.
  75. De ki: “Kim dalâlette ise o zaman onlar ya vaadolundukları azabı veya o saati (kıyâmeti) görene kadar Rahmân, ona zamanı uzatarak mühlet verir.” Böylece kimin mekân bakımından daha şerrli ve yardım bakımından daha zayıf olduğunu yakında bilecekler.
  76. Ve Allah, hidayette (hidayete ermiş) olanların hidayetini arttırır. Bâki olan salih ameller, Rabbinin indinde sevap bakımından daha hayırlıdır ve dönüş (karşılığı olan mükâfat) bakımından (da) daha hayırlıdır.
  77. Öyleyse (hâlâ) âyetlerimizi inkâr ederek: “Bana mutlaka mal ve evlât verilecektir.” diyeni gördün mü?
  78. O, gayba muttali mi oldu (o, gaybı görüp bildi mi, vakıf mı oldu)? Yoksa Rahmân´ın indinde (huzurunda) bir ahd mi aldı?
  79. Hayır, öyle değil! Onun söylediklerini yazacağız. Ve ona, azabı uzattıkça uzatacağız.
  80. Ve onun söylediği şeylere, Biz varis olacağız. Ve o, Bize fert olarak (tek başına, mal ve evlâdı olmaksızın) gelecek.
  81. Ve onlar (putperestler), kendilerine izzet (şeref) olsun diye Allah´tan başka ilâhlar edindiler.
  82. Hayır, öyle değil! (Putlar), onların ibadetlerini inkâr edecekler. Ve onlara, hasım (karşı) olacaklar.
  83. Onları, kışkırttıkça kışkırtan (tahrik eden) şeytanları, kâfirlerin üzerine nasıl gönderdiğimizi görmüyor musun?
  84. Artık onlar için acele etme. Biz, sadece onlara (günlerini) saydıkça sayıyoruz.
  85. O gün muttakileri (takva sahiplerini), Rahmân´ın huzurunda izzet ve ikramla haşredeceğiz (toplayacağız).
  86. Ve mücrimleri (suçluları), susamış olarak cehenneme sevkedeceğiz.
  87. Rahmân´ın indinde, ahd ittihaz edenlerden (Allah´tan ahd alanlardan) başkası şefaate malik olamaz.
  88. “Rahmân, bir çocuk ittihaz etti (edindi).” dediler.
  89. Andolsun ki siz, çok kötü bir şey yaptınız (söylediniz).
  90. Bundan neredeyse semalar (gökyüzü) parçalanacak ve yeryüzü yarılacak ve dağlar çökerek yıkılacaktı.
  91. Rahmân´a bir çocuk isnat etmeleri (sebebiyle).
  92. Ve Rahmân´a çocuk edinmek yakışmaz (olamaz).
  93. Semalarda ve yeryüzünde olan kimselerin hepsi, mutlaka Rahmân´a kul olarak gelecek.
  94. Andolsun ki onları, tek tek adetlendirerek tespit etti (saydı).
  95. Ve kıyâmet günü, onların hepsi O´na, ferdî olarak (tek başına) gelecek.
  96. Muhakkak ki âmenû olanları ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanları, Rahmân, muhabbet duyulanlar (sevilenler) kılacak.
  97. Böylece Biz, O´nu (Kur´ân-ı Kerim´i) senin lisanınla kolaylaştırdık. O´nunla, takva sahiplerini müjdelemen ve inatçı kavmi uyarman için.
  98. Ve onlardan önce nice nesiller helâk ettik. Onlardan birini görüyor musun? Veya onların ufacık bir sesini duyuyor musun?
Yazar: Muhammed Esed - Kur'an Mesajı Meal-Tefsir
  1. Kaf-Ha-Ya-´Ayn-Sad.
  2. Kulu Zekeriya´ya Rabbinin bahşettiği rahmeti dile getiren bir anma(dır), bu:
  3. Hani o, ta içinden Rabbine seslenerek
  4. şöyle demişti: "Ey Rabbim! Doğrusu, artık kemiklerim gevşedi, saçlarım ağardı. Ama şimdiye kadar, ey Rabbim, Sana yönelttiğim duada cevapsız bırakıldığım hiç olmadı.
  5. Ve gerçek şu ki, ben göçüp gittikten sonra yakınlarım(ın yapacakların)dan kaygı duyuyorum; çünkü karım baştan beri kısırdı. Öyleyse, bana katından, benim yerimi alacak bir yardımcı bahşet
  6. ki bana ve Yakub´un Evi´ne mirasçı olsun; ve Sen ey Rabbim, o´nu hoşnut olacağın (bir ahlak)la donat!"
  7. (Bunun üzerine melekler o´na seslendiler:) "Ey Zekeriya, ismi Yahya olan bir oğul müjdeliyoruz sana. (Ve Allah şöyle buyuruyor:) ´Daha önce hiç kimseye bu ismi vermemiştik".
  8. (Zekeriya:) "Ey Rabbim!" dedi, "Karım kısır olduğu halde ve ben de yaşlanarak bütünüyle güçsüz bir duruma düşmüşken, benim nasıl oğlum olabilir ki?"
  9. (Melek:) "Orası öyle, (ama)," dedi, "Rabbin diyor ki: ´Bu Benim için kolaydır, tıpkı daha önce seni yoktan var ettiğim gibi".
  10. (Zekeriya:) "Rabbim, öyleyse, bana bir işaret tayin et!" diye niyaz etti. (Melek:) "Senin işaretin, tam (üç gün) üç gece insanlarla konuşmaman olacak" dedi.
  11. Bunun üzerine (Zekeriya) mabedden kavminin karşısına çıktı ve onlara "Sabah akşam (Rabbinizin) sınırsız kudret ve yüceliğini anın!" diye işaret etti.
  12. (Ve çocuk doğup büyüdüğünde o´na:) "Ey Yahya! İlahi mesaja sımsıkı sarıl!" (diye öğüt verdi). Çünkü o daha küçük bir oğlanken Biz o´na doğru ve kuşatıcı düşünme yeteneği vermiştik,
  13. ve katımızdan bir ruh inceliği ve arınmışlık... Öyle ki, Bize karşı o (her zaman) bilinç ve duyarlık içinde idi;
  14. ve ana babasına karşı saygı ve gözetme tavrı içinde; asla zorba ya da dik başlı biri değildi.
  15. Bunun içindir ki, doğduğu gün de, öldüğü gün de, (Allah´ın) selamı o´nun üzerindeydi; ve diri olarak kaldırılacağı gün de (yine o´nun) üzerine olacaktır.
  16. Ve bu ilahi mesajda Meryem´i de an. Hani, o ailesinden ayrılıp doğu yönünde bir yere çekilmişti;
  17. kendini onlardan uzak tutuyordu; bu durumdayken kendisine vahiy meleğimizi gönderdik; (bu melek) ona eli yüzü düzgün bir beşer kılığında göründü.
  18. (Meryem onu görünce:) "Senden, O kuşatıcı rahmet ve esirgeme Sahibi´ne sığınırım!" dedi, "Eğer O´na karşı sorumluluk bilinci taşıyorsan (bana yaklaşma)!"
  19. (Melek:) "Ben yalnızca Rabbinin bir elçisiyim" dedi, "(O Rab ki:) sana tertemiz bir oğul armağan edeceğim (diyor)."
  20. (Meryem:) "Bana daha hiçbir erkek dokunmamışken, nasıl bir oğlum olabilir? Üstelik ben iffetsiz bir kadın da değilim" dedi.
  21. (Melek:) "Bu doğru" dedi, "(Ancak) Rabbin diyor ki: ´Bu Benim için kolay; ve (böyle olduğu için de, senin bir oğlun olacak) ve Biz o´nu insanlar için katımızdan bir sembol ve aydınlatıcı bir bağış kılacağız!" Ve bu (Allah tarafından) önceden hükme bağlanmış bir şeydi:
  22. bunun için de, (Meryem) o´na gebe kaldı ve o´nunla birlikte uzak bir yere çekildi.
  23. Ve doğum sancısı onu bir hurma ağacının gövdesine sürükledi(ği zaman): "Keşke bu durum başıma gelmeden önce ölseydim de unutulup giden biri olsaydım!" diye yakındı.
  24. Bunun üzerine, hurma ağacının alt yanından (bir ses) ona şöyle seslendi: "Üzülme! Rabbin senin alt yanında ufak bir dere akıttı;
  25. Şimdi hurmanın gövdesini kendine doğru silkele, taze hurma dökülsün.
  26. Sonra da ye, iç: gözün aydın olsun! Ve eğer insanlardan birini görürsen ona de ki: "Ben O sınırsız rahmet Sahibi için, (bir süre) konuşmaktan kaçınmaya ahdettim; bu yüzden bugün insanlardan kimseyle konuşmayacağım".
  27. Ve bir süre sonra, çocuğuyla beraber, kavmine döndü. "Ey Meryem!" dediler, "Sen, gerçekten, tuhaf bir iş yaptın!
  28. Ey Harun´un kız kardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi; ne de annen iffetsiz bir kadındı!"
  29. Bunun üzerine (Meryem) çocuğa işaret etti. "Daha beşikteki bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz ki!" diye çıkıştılar.
  30. (Fakat çocuk:) "Bakın," dedi, "Allah´ın kuluyum ben. O bana ilahi mesaj bahşetti ve beni peygamber yaptı,
  31. ve nerede bulunursam bulunayım beni kutlu ve erdemli kıldı; yaşadığım sürece bana salatı, arınmak için vermeyi emretti;
  32. ve anamı saygıyla gözetmemi; ve beni merhametten yoksun bir zorba kılmadı.
  33. "Bunun içindir ki, doğduğum gün selam benim üzerimdeydi; öleceğim gün ve hayata (yeniden) döndürüleceğim gün (yine benim üzerimde olacaktır)!"
  34. Meryem oğlu İsa hakkında, üzerinde öylesine derin bir anlaşmazlığa düştükleri doğru açıklama işte budur.
  35. Bir oğul edinmek Allah´a asla yakıştırılamaz; sınırsız yüceliğiyle O böyle bir şeyin üstünde, ötesindedir. O bir şeyin olmasına hükmettiği zaman, ona yalnızca "Ol!" der ve o (şey hemen) oluverir!
  36. Ve (İsa´nın her zaman söylediği gerçek şudur:) "Şüphesiz, benim Rabbim de, sizin Rabbiniz de Allah´tır; öyleyse (yalnızca) O´na kulluk edin: dosdoğru yol (yalnızca) budur!"
  37. Hal böyleyken (Kitab-ı Mukaddes´e bağlı olduklarını iddia eden) hizipler yine de aralarında (İsa´nın doğası hakkında) çekişip duruyorlar! Öyleyse, o büyük Gün bütün açıklığıyla gelip çattığı zaman vay hallerine hakkı inkar edenlerin!
  38. Bizim karşımıza çıkacakları o Gün, (gerçeği) nasıl da apaçık işitecek ve görecekler! Ne var ki, bu zalimler o gün artık aşikar bir biçimde bir kere yoldan çıkmış bulunacaklar:
  39. bunun içindir ki, her şeyin hükme bağlanmış olacağı o onmaz pişmanlıklar Günü(´nün gelip çatması konusunda) onları uyar, çünkü onlar hala umursamazlık gösteriyor ve (o Gün´ün geleceğine) inanmıyorlar.
  40. Oysa, (o Gün er geç gelip çatacak ve) yeryüzü ve onun üzerinde yaşayanlar geçip gittikten sonra yalnızca Biz kalacağız; ve (o zaman) onların hepsi Bize dönecekler.
  41. Bu kitapta bir de İbrahim´i an. Gerçek şu ki, o özü sözü doğru biriydi, (yani) bir nebiydi.
  42. Hani o babasına "Ey babacığım!" demişti, "Ne işiten, ne gören ve ne de sana bir yarar sağlayabilen şeylere niçin tapınıyorsun?"
  43. "Ey babacığım, gerçek şu ki, senin hiç haberdar olmadığın bir bilgi ışığı ulaştı bana; öyleyse bana uy ki seni dosdoğru bir yola çıkarayım.
  44. "Ey babacığım! Gel, Şeytan´a kulluk etme; çünkü Şeytan O sınırsız rahmet Sahibi´ne baş kaldıran biridir!
  45. Ey babacığım, ben senin başına O sınırsız rahmet Sahibi´nin katından bir azabın çökmesinden korkuyorum; (öyle bir azap ki,) başına geldiği zaman Şeytan´ın dostu ol(duğunu hemen anlar)sın."
  46. (Babası:) "Ey İbrahim, sen benim tanrılarımdan hoşlanmıyor musun?" dedi, "Eğer bu tutumuna bir son vermezsen, seni mutlaka öldüresiye taşa tutarım! Haydi, şimdi bir süre benden uzak dur!"
  47. (İbrahim:) "Sana selam olsun!" diye cevap verdi, "Rabbimden seni bağışlamasını isteyeceğim: Çünkü O bana karşı hep lütufkar olmuştur.
  48. Sizden ve sizin Allah´tan başka yalvarıp yakardığınız şeylerden uzak duracak ve (yalnızca) Rabbime yakaracağım: Böylece umulur ki, yakarışım Rabbim tarafından cevapsız bırakılmayacaktır."
  49. Ve böylece, onlardan ve onların Allah´ı bırakıp tapındıkları şeylerden uzaklaşınca, o´na İshak´ı ve Yakub´u bahşettik ve bunların her ikisini de nebi yaptık;
  50. ve o´nları rahmetimizle ödüllendirdik. Ve o´nlara doğru olanı (başkalarına) ulaştırmaları için üstün bir anlatım gücü bahşettik.
  51. Ve bu kitapta Musa´yı da an. Doğrusu, o da seçilmiş biriydi. (Allah´ın) haberci elçilerindendi.
  52. Hani o´na Sina Dağı´nın sağ yamacından seslenmiş ve o´nu gizemsel bir konuşma için (kendimize) yaklaştırmıştık;
  53. ve o´na bahşettiğimiz rahmetin bir devamı olarak, kardeşi Harun´u da (o´nunla beraber) haberci kılmıştık.
  54. Ve bu kitapta İsmail´i de an. Doğrusu, o da her zaman sözünde duran biriydi; bir elçi, bir nebiydi.
  55. Ve halkına salatı ve zekatı emrederdi; ve o da Rabbinin katında hoşnutluk kazanmıştı.
  56. Ve bu kitapta İdris´i de an. O da özü sözü doğru olan biriydi; bir nebiydi.
  57. Ve Biz o´nu da yüce bir konuma yükseltmiştik.
  58. İşte bunlar Allah´ın kutlu, onurlandırıcı bağışlarda bulunduğu nebilerden bazıları Adem´in soyundan, Nuh´la birlikte (o gemide) taşıdığımız kimselerin soyundan, İbrahim ve İsrail´in soyundan gelen ve (hepsi de) doğru yolu gösterdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerden bazıları: Ne zaman kendilerine O sınırsız rahmet Sahibi´nin mesajları okunsa ağlayarak (O´nun huzurunda) yere kapanan kimseler.
  59. Onların ardından, salatı boş veren ve yalnızca kendi şehvetlerinin, dünyevi tutkularının peşine düşen bir kuşak geldi; ve böyle yaptıkları için de, yakında tam bir düş kırıklığıyla karşılaşacaklar.
  60. Ancak, pişman olup Allah´a yönelen, inanıp dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyanlar bunun dışındadır; zaten hiçbir haksızlığa uğratılmadan cennete girecek olanlar da işte böyleleridir;
  61. sınırsız bağış Sahibi´nin, kullarına, her türlü beşeri algı ve tasavvurun ötesinde söz verdiği o asude hasbahçeler (onların olacaktır); O´nun sözü elbette yerini bulacaktır!
  62. Orada onlar asla boş ve yararsız bir söz işitmeyecekler; iç huzuru ve esenlik dileğinden başka hiçbir söz! Ve orada sabah akşam azıklandırılacaklar;
  63. Bize karşı sorumluluk bilinci içinde olan kullarımıza bırakacağımız cennet işte budur.
  64. Ve (Melekler): "Biz ancak Rabbinin buyruğuyla ineriz" derler, "gözümüzün önünde olan, bizden gizli tutulan ve bu ikisi arasında bulunan her şey O´na aittir. Ve Rabbin asla (hiçbir şeyi) unutmaz.
  65. Göklerin ve yerin Rabbi(dir O), ve bunların arasında var olan her şeyin! Öyleyse, yalnızca O´na kulluk et ve O´na kullukta devamlı ve sebatlı ol! Hiç, ismi O´nunla birlikte anılmaya değer bir başkasını tanıyor musun?"
  66. Bütün bunlara rağmen, insan (yine de) kalkıp: "Ne yani," der, "Ben öldükten sonra, yeniden hayata mı döndürüleceğim?"
  67. Peki, insan aklına getirmiyor mu ki, Biz onu daha önce yoktan var etmiştik?
  68. Öyleyse, Rabbine andolsun ki, Biz onları (Hesap Günü´nde, kendilerini hayattayken yönlendiren) şeytani güçlerle bir araya toplayacak ve sonra cehennemin çevresinde diz üstü bekleteceğiz;
  69. Ve sonra her (günahkar) topluluktan O sınırsız rahmet Sahibi´ne kibir ve dik başlılıkta ileri gidenleri ayırıp öne çıkaracağız;
  70. çünkü cehennem ateşini en çok kimin hak ettiğini, şüphesiz en iyi Biz biliriz.
  71. Ve sizin her biriniz onu görebilecek bir noktaya varacaksınız: Bu, Rabbin katında yerine getirilmesi gerekli bir hükümdür.
  72. Bir kere daha (hatırlatalım ki): Biz, Bize karşı sorumluluk bilinci taşıyanları (cehennemden) kurtaracağız; ama zalimleri onun içinde diz üstü bırakacağız.
  73. Hal böyleyken, ne zaman ayetlerimiz bütün açıklığıyla kendilerine ulaştırılsa, hakkı inkara şartlanmış olan kimseler imana erişenlere: "(Bu) iki insan topluluğundan konum olarak hangisi daha üstün ve güçlü, topluluk olarak hangisi daha iyi/daha seçkindir?" diye sorup dururlar.
  74. Oysa, Biz onlardan önce gelip geçen nice kuşakları helak ettik; öyle ki, onlar dünyevi güç ve dış görünüş olarak berikilerden daha üstündüler!
  75. De ki: "Kim ki sapıklık içinde yaşıyorsa, sınırsız rahmet Sahibi onun ömrünü, yaşama imkanını çekip uzatabilir!" (Ve bırak ne söyleyeceklerse söylesinler,) ta ki, önceden uyarıldıkları (bu dünyadaki) azabı, ya da Son Saat(in gelip çatmasını) görünceye kadar: Çünkü o zaman (bu iki insan topluluğundan) varılacak yer olarak hangisinin daha kötü, destek ve dayanak olarak hangisinin daha zayıf olduğunu anlayacaklar.
  76. Allah doğru yolu seçenleri daha derin bir doğru yol bilinci ile destekler; ve kalıcı mahsullere dönüşen dürüst ve erdemli davranışlar Rabbinin katında karşılık olarak (dünyevi kazançlardan) daha değerli ve sonuçları itibariyle daha verimlidir.
  77. Mesajlarımızı inkara şartlanmış olan ve "Şüphesiz, bana mal mülk ve evlat verilecektir" diyen kimseyi hiç düşündün mü?"
  78. Yoksa o beşeri algı ve tasavvurların ulaşamayacağı bir görüş alanına mı erişti; yahut sınırsız rahmet Sahibi´yle bir sözleşme mi yaptı?
  79. Asla! Biz onun (bu) söylediğini kaydedeceğiz ve onun (ahirette çekeceği) azabın süresini uzatacağız;
  80. ve onun (bu) söylediğini geri bırakacağız; çünkü o (Hesap Günü´nde) tek başına huzurumuza çıkacaktır.
  81. Çünkü böyleleri, kendilerine güç ve statü (kaynağı) olurlar diye, Allah´tan başka varlıkları tanrılar edinirler.
  82. Fakat hayır! Bu (tapınma nesneleri Hesap Günü´nde) kendilerine yöneltilen tapınmaları tanımayacaklar ve tapınanların karşısında yer alacaklar!
  83. Hakkı inkar edenlerin üzerine, onları güçlü dürtülerle (günah işlemeye) kışkırtsınlar diye her türden şeytani güçleri saldığımızı bilmiyor musun?
  84. Öyleyse, onların üzerine (Allah´ın azabını çağırmakta) tezlik gösterme; çünkü Biz onların günlerini aksatmadan sayıyoruz zaten.
  85. Allah´tan yana sorumluluk bilinci taşıyanları, onurlu konuklar olarak O sınırsız rahmet Sahibi´nin huzurunda topladığımız Gün,
  86. ve günaha gömülüp gitmiş olanları, suvarmaya götürülen susuz bir sürü gibi cehenneme sürüklediğimiz (Gün);
  87. (bu Günde, hayattayken) O sınırsız rahmet Sahibi´yle bir bağ, bir bağlantı içine girmiş olmadıkça kimse şefaatten pay alamayacaktır.
  88. Hal böyleyken, yine de bazıları "O sınırsız rahmet Sahibi Kendine bir oğul edinmiştir!" diyorlar.
  89. (Bunu söylemekle) siz gerçekten çok çirkin bir iddia ortaya atmış oldunuz.
  90. Öyle ki bu iddianın dehşetinden neredeyse gök paramparça olacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp gidecekti!
  91. (Demek,) O sınırsız rahmet Sahibi´ne bir oğul yakıştırıyorlar (öyle mi?)
  92. Hem de, sınırsız rahmet Sahibi´nin bir oğul edinmesi akıl almaz bir şey olduğu halde!
  93. Oysa, göklerde ve yerde var olan her şey sınırsız rahmet Sahibi´nin huzuruna ancak ve ancak birer kul olarak çıkmaktadırlar;
  94. doğrusu, O bunların hepsini bilgisiyle kuşatmış, teker teker saymıştır;
  95. ve onların her biri Kıyamet Günü´nde O´nun huzuruna tek başına çıkacaktır.
  96. Sınırsız rahmet Sahibi, imana erişip dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyanları sevgiyle kuşatacaktır;
  97. işte yalnızca bu amaçla, bu (ilahi mesajı, ey Peygamber,) senin dilinde kolaylaştırdık ki Allah´a karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimseleri onunla müjdeleyip, (boş bir) inatla direnip duranları onunla uyarasın;
  98. çünkü, onlardan önce gelip geçen nice kuşakları yok ettik; (şimdi) onlardan herhangi birinin varlığını hissediyor ya da, alçak sesle de olsa hiç onlardan söz edildiğini duyuyor musun?
Yazar: Ömer Nasuhi Bilmen - Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali
  1. Kâf, Hâ, yâ, Ayn, Sâd.
  2. (Bu) Rabbin rahmetiyle kulu Zekeriya´yı anmasıdır.
  3. O vakit ki, Rabbine gizlice bir dua ile duada (niyazda) bulunmuştu.
  4. Demişti ki: «Yarabbi! Muhakkak benim kemiklerim zayıflaştı, başımın tüyü de tutuştu ve Rabbim! Sana ne dua ettim ise mahrum kalmadım.»
  5. «Ve ben arkamdan beni takibedecek akrabam (olmayışından)dan korkmaktayım, zevcem de kısırdır. Artık bana sen kendi tarafından bir oğul bağışla.»
  6. «Hem bana vâris olsun hem de Yakub hânedanına vâris olsun ve Rabbim, O´nu indinde rızaya mazhar buyur.»
  7. (Allah buyurdu ki:) «Ey Zekeriya! Seni bir oğul ile müjdeleriz ki, adı Yahya´dır. Onun için evvelce (kimseyi) bir adaş kılmadık.»
  8. Dedi ki: «Yarabbi! Bana nereden bir oğul olabilir? Zevcem ise kısır olmuştur. Ben de ihtiyarlıktan son yaşa yetişmiş oldum.»
  9. Buyurdu ki: «Öyledir. Rabbin buyurdu ki, o Bana kolaydır ve muhakkak ki, Ben seni bundan evvel yaratmıştım, halbuki sen hiçbir şey değildin.»
  10. Dedi ki: «Yarabbi! Benim için bir alâmet kıl.» Buyurdu ki: «Senin alâmetin, sen sapasağlam olduğun halde nâs ile üç gece konuşmaya muktedir olamamandır.»
  11. Sonra mescitten kavmine karşı çıktı da, «Gündüzlerin evvellerinde ve sonunda tesbihte bulununuz,» diye onlara işaret eyledi.
  12. Ey Yahya! Kitabı kuvetle tut. Ve O´na daha çocuk iken hikmet verdik.
  13. Ve O´na tarafımızdan bir rahmet, bir nezahet (verdik) ve çok muttakî oldu.
  14. Ve anasıyla babasına itaatkâr idi ve bir zorba, isyankâr değildi.
  15. Ve O´na selâm olsun, doğduğu günde ve öleceği günde ve diri olarak (kabrinden) kaldırılacağı günde.
  16. Kitapta Meryem´i de yâd et. O vakit ki, ailesinden ayrılarak şark tarafında bir yere çekilmişti.
  17. Onların öte yanlarında (kendisine) bir perde edinmişti. Artık Biz de ona ruhumuzu (Cibrîl-i Emîn) gönderdik de onun için tam bir beşer sûretinde görünüvermişti.
  18. (Meryem) Dedi ki: «Muhakkak ben senden Rahmân´a sığınırım. Eğer sen bihakkın muttakî isen (yanımdan çekil).»
  19. (Cibril) Dedi ki: «Ben sana bir tertemiz oğul bağışlamak için Rabbinin ancak bir elçisiyim.»
  20. (Meryem) Dedi ki: «Bana bir oğul nasıl olabilir ki, bana bir beşer (nikah ile) dokunmamıştır ve ben bir iffetsiz de değilim.»
  21. Cibril de dedi ki: «Öyledir. Rabbin buyurdu ki, o Bana göre pek kolaydır ve onu nâsa bir alâmet ve Bizden bir rahmet kılacağız. Ve (O) hükme mukterin bir emirden ibaret olmuştur.»
  22. Artık (Meryem nefh-i rûh ile) O´na hamile kaldı. Onunla hemen uzakça bir mahalle çekilip gitti.
  23. Derken ona doğum hareketi gelerek kendisini bir hurma ağacının altına gitmeğe muztar kıldı, dedi ki: «Ne olurdu bana, bundan evvel ölmüş olsaydım ve unutulup terkedilmiş bulunsa idim.»
  24. Derken ona aşağısından nidâ etti ki: «Sakın mahzun olma. Muhakkak ki, Rabbin senin alt yanından bir su cetveli vücuda getirdi.»
  25. «Hurma ağacını kendine doğru silkele, üzerine taze hurma dökülüversin.»
  26. «Artık ye ve iç, ve gözün aydın olsun, imdi insanlardan bir kimseyi görürsen, ´Ben Rahmân için oruca nezrettim. Artık bugün hiçbir insan ile asla konuşmayacağım,´ de.»
  27. Artık onu yüklenerek kavminin yanına getirdi. Dediler ki: «Ey Meryem! Doğrusu pek büyük, çirkin bir şey ile gelmiş oldun.»
  28. «Ey Harun´un kızkardeşi! Senin baban kötü bir şahıs değildi ve anan da iffetten mahrum bulunmuş değildi.»
  29. Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: «Biz daha beşikte bir çocuk bulunan ile nasıl konuşabiliriz?»
  30. (O çocuk) Dedi ki: «Ben şüphe yok Allah´ın kuluyum, bana kitap verdi ve beni bir peygamber kıldı.»
  31. «Ve beni nerede olsam mübarek kıldı ve bana berhayat olduğum müddetçe namaz ile ve zekât ile emretti.»
  32. «Ve beni valideme itaatkar kıldı ve beni bir zorba, isyankâr kılmadı.»
  33. «Ve selâm benim üzerimedir, doğduğum günde ve öleceğim günde ve diri olarak kaldırılacağım günde.»
  34. (34-35) İşte hak olan kavle göre bu, kendisinde ihtilâfta bulundukları Meryem´in oğlu İsâ´dır. Allah için asla tasavvur olunamaz ki, kendisi için bir çocuk edinmiş olsun. O münezzehtir, hangi bir şeyi (vücûda getirmek) dileyince ona ancak «Ol!» der, o da hemen oluverir.
  35. (34-35) İşte hak olan kavle göre bu, kendisinde ihtilâfta bulundukları Meryem´in oğlu İsâ´dır. Allah için asla tasavvur olunamaz ki, kendisi için bir çocuk edinmiş olsun. O münezzehtir, hangi bir şeyi (vücûda getirmek) dileyince ona ancak «Ol!» der, o da hemen oluverir.
  36. «Ve şüphe yok ki, Allah benim de Rabbimdir. Sizin de Rabbinizdir. Artık yalnız O´na ibadet ediniz. Bu, dosdoğru bir yoldur.»
  37. (37-38) Sonra fırkalar kendi aralarında ihtilâfa düştüler. Artık görülecek günün en şiddetli azabı, kâfir olan kimseler içindir. Bize gelecekleri gün neler işitecekler ve neler göreceklerdir. Fakat o zalimler bugün pek zahir bir sapıklık içindedirler.
  38. (37-38) Sonra fırkalar kendi aralarında ihtilâfa düştüler. Artık görülecek günün en şiddetli azabı, kâfir olan kimseler içindir. Bize gelecekleri gün neler işitecekler ve neler göreceklerdir. Fakat o zalimler bugün pek zahir bir sapıklık içindedirler.
  39. Ve onları hasret günü ile, her emrin bitirilmiş olduğu vakit ile korkut. Onlar ise gaflettedirler ve onlar imân etmezler.
  40. Biz, şüphe yok ki Biz, yeryüzüne ve onun üzerinde bulunanlara varis olacağız, ve Bize döndürüleceklerdir.
  41. Kitapta İbrahim´i de zikret. Şüphe yok ki, o pek sâdık bir peygamber idi.
  42. Bir vakit ki, babasına demişti: «Ey babacığım! Ne için işitmez, görmez ve seni hiçbir ihtiyaçtan kurtaramaz bir şeye taparsın?»
  43. Ey atacığım! Muhakkak ki, ilimden sana gelmeyen, bana gelmiştir. Artık bana tâbi ol, seni bir doğru yola eriştireyim.»
  44. «Ey babacığım! Şeytana ibadet etme, şüphe yok ki şeytan, Rahmân´a isyan eder olmuştur.»
  45. «Ey pederim! Ben muhakkak korkarım ki, sana Rahmân tarafından bir azap isabet eder de artık şeytana bir yar olmuş olursun.»
  46. (Azer) Dedi ki: «Ey İbrahim! Yoksa sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviricisin? Andolsun ki, eğer buna nihâyet vermez isen elbette seni taşlarım ve benden uzun bir müddet uzaklaş.»
  47. (Hazret-i İbrahim de) Dedi ki: «Sana selâm olsun. Senin için Rabbime elbette ki istiğfarda bulunacağım, şüphe yok ki, O benim için çok ikram etmektedir.»
  48. «Ve sizi ve Allah´tan başka tapındıklarınızı bırakıp çekiliyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua ile bedbaht olmam.»
  49. Vaktâ ki onlardan ve Allah´tan başka ibadet ettikleri şeylerden çekilip gitti. O´na İshak´ı ve Yakub´u ihsan ettik ve hepsini birer peygamber kıldık.
  50. Ve onlara rahmetimizden ihsan ettik ve onlar için dillerde yüksek, doğru bir sena nâsip kıldık.
  51. Ve kitapta Mûsa´yı da yâd et. Şüphe yok ki, o ihlâs ile muttasıf idi ve bir resûl, bir nebi olmuş idi.
  52. Ve o´na Tûr´un sağ tarafından nidâ ettik ve onu münacaat eder bir halde yaklaştırdık.
  53. Ve ona rahmetimizden olarak kardeşi Harûn´u bir nebi olmak üzere ihsan ettik.
  54. Ve kitapta İsmail´i de an, şüphe yok ki, o vaadinde sâdık idi ve bir resûl, bir nebi idi.
  55. Ve hanedanına namaz ile ve zekât ile emrederdi ve Rabbinin indinde rızaya nâil olmuştu.
  56. Ve kitapta İdris´i de zikret. Şüphe yok ki o, bir sıddık, bir peygamber idi.
  57. Ve onu yüksek bir makama kaldırdık.
  58. İşte bunlar ki, Allah Teâlâ´nın kendilerine in´am buyurmuş olduğu peygamberlerdendir. Âdem´in zürriyetinden ve Nûh ile beraber gemiye yüklemiş olduklarımızdandır ve İbrahim ile İsrail´in zürriyetindendir ve hidâyete erdirdiğimiz ve ihtiyar eylediğimiz kimselerdendir. Kendilerine Rahmân´ın âyetleri okunduğu zaman secde eder ve ağlar oldukları halde yere kapanırlardı.
  59. Sonra arkalarından bir tâife onlara halef oldu ki, namazı zâyi ettiler ve şehvetlere tâbi oldular. Artık yakında cehennem deresine yetişeceklerdir.
  60. Ancak tövbekar olan ve imân eden ve sâlih amelde bulunan kimseler müstesna. Çünkü onlar cennete girerler ve birşey ile zulme uğratılmış olmazlar.
  61. Âdn cennetleri ki, Rahmân, kullarına gayb olarak vaad buyurmuştur. Şüphe yok ki, O´nun vaadi vücuda getirilmekte bulunmuştur.
  62. Orada faidesiz lakırdı işitmezler, ancak selâm (işitirler) ve onlar için orada sabah ve akşam rızıkları da vardır.
  63. O, o cennettir ki, ona kullarımızdan muttakî olanları varis kılarız.
  64. Ve (Cibril-i Emîn demiştir ki:) «Biz inemeyiz, ancak Rabbin emri ile ineriz. Ve önümüzde ve ardımızda ve bunların arasında ne varsa (hepsi) O´nun içindir ve Rabbin unutkan değildir.»
  65. Göklerin ve yerin ve onların arasında olanların Rabbidir. Binaenaleyh O´na ibadet et. O´nun ibadeti için sabr (ve sebat) eyle. Sen O´nun için hiçbir nazir bilir misin?
  66. Ve insan der ki: «Öldüğüm zaman mı ileride diri olarak mı çıkarılacağım?»
  67. O insan hiç düşünmez mi ki, Biz onu evvelce yarattık, halbuki o hiçbir şey değildi.
  68. Evet. Rabbine andolsun ki onları ve şeytanları elbette haşredeceğiz. Sonra da onları muhakkak ki, cehennemin etrafında dizüstü hazırlamış olacağız.
  69. Sonradan her fırkadan Rahmân´a karşı ziyâdece mütekebbir (serkeş) olanı muhakkak ki, şiddetle ahzedeceğiz.
  70. Sonra elbette ki Biz, cehenneme girip yanmağa evlâ olanı da şüphe yok, daha ziyâde biliriz.
  71. Ve sizden bir kimse yoktur ki, illâ oraya uğrayacaktır. Bu, Rabbin tarafından hükm ve kaza buyurulmuş bir şeydir.
  72. Sonra ittikada bulunmuş olanları necâta erdiririz. Zalimleri de orada dizleri üstüne çökmüş bir halde bırakırız.
  73. Onlara âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman kâfir olanlar, imân etmiş olanlara dedi ki: «İki fırkadan hangisi makamca daha hayırlıdır, meclisce daha güzeldir?»
  74. Halbuki, Biz onlardan evvel nice asırlar (ahalisini) helâk ettik ki, onlar eşyaca ve manzara itibariyle daha güzel idiler.
  75. De ki: «Her kim sapıklık içinde ise onun için Rahmân uzattıkça uzatsın (onlara dilediklerini versin) ne ehemmiyeti var! Vaktâ ki, vaadolunduklarını, ya azabı veya Kıyamet gününü görürler, artık mekanca daha şerli ve yardımcılarca daha zayıf kim olduğunu bilmiş olacaklardır.»
  76. Allah Teâlâ ihtida edenlere hidâyeti arttırır ve bâki olan sâlih ameller ise Rabbin nezdinde sevapça da hayırlıdır. Akibetçe de hayırlıdır.
  77. Gördün mü o kimseyi ki, Bizim âyetlerimizi inkâr etti ve dedi ki: «Elbette bana mal ve veled verilecektir.»
  78. Gayba vakıf mı olmuş, yoksa Rahmân´ın nezdinde bir ahd mi edinmiş?
  79. Hayır öyle değil, ne diyeceğini elbette yazacağız ve onun için azabı arttırdıkça arttıracağız.
  80. Ve onun dediklerine Biz varis olacağız ve o Bize tek başına gelecektir.
  81. Ve onlar Allah´tan başka tanrılar edindiler, kendileri için bir izzet olsun diye.
  82. Asla öyle değil, onların tapındıklarını atiyyen inkâr edecekler ve onların üzerine düşman kesileceklerdir.
  83. Görmedin mi, Biz şeytanları kâfirler üzerine musallat kıldık, onları vesveseleriyle tehyic edip duruyorlar.
  84. Artık onların üzerine acelede bulunma. Muhakkak ki, Biz onlar için bir sayı sayıyoruz.
  85. Yâd et o günü ki, müttakileri Rahmân´a bir elçi cemaatı halinde göndereceğiz.
  86. Ve günahkârları da cehenneme susamış olarak sevkedeceğizdir.
  87. Şefaate mâlik olamayacaklardır, ancak Rahmân´ın nezdinde bir ahd alan müstesna.
  88. Ve dediler ki, Rahmân kendisine veled ittihaz ediverdi.
  89. Andolsun ki, pek çirkin bir şey olarak (meydana) gelmiş oldunuz.
  90. Az daha ondan dolayı gökler çatlayacak ve yer yarılacak ve dağlar yıkılıp yerlere geçecekti.
  91. Rahmân´a veled isnat etmelerinden dolayı.
  92. Halbuki, veled ittihaz etmek, Rahmân için layık olamaz.
  93. Göklerde ve yerde olan şeylerin hepsi de Rahmân´a kul olarak vücûda gelmiş şeylerden başka değildir.
  94. Kasem olsun ki, onları kuşatmıştır ve onları saymakla saymıştır.
  95. Ve hepsi de Kıyamet günü O´nun huzuruna tek olarak gelecektir.
  96. O kimseler ki, imân ettiler ve sâlih sâlih amellerde bulundular, muhakkak ki Rahmân, onlar için (kalplerde) bir sevgi vücuda getirecektir.
  97. İşte onu, (Kur´an´ı) senin lisanın ile kolayca kıldık ki, onunla muttakîleri müjdeleyesin ve inat eden bir kavmi de korkutasın.
  98. Ve onlardan evvel nice kavimleri helâk ettik. Hiç onlardan bir şahsı görüyor musun? Veya onlar için bir gizli ses işitiyor musun?
Yazar: Suat Yıldırım - Kura'an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali
  1. ERYEM 1 Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd
  2. Bu, Senin Rabbinin, kulu Zekeriyya´ya olan lütuf ve ihsanının anlatımıdır.
  3. O Rabbine gizlice seslenip şöyle niyaz etmişti
  4. "Ya Rabbî, iyice yaşlandım, kemiklerim zayıfladı, eridi, başımdaki saçlarım ağardı, beyaz alevler gibi tutuştu. Ya Rabbî, Sana her ne için yalvardıysam, asla mahrum kalmadım.
  5. Doğrusu ben arkamdan yerime geçecek akrabamdan ötürü endişeliyim. Eşim de kısır! Bana lütf-u kereminden öyle bir vâris nasib et ki bana da, Yâkub hanedanına da vâris olsun. Onu, razı olacağın bir insan eyle ya Rabbî!"
  6. "Zekeriyya!" buyurdu Allah. "Biz, sana adı Yahya olacak bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce, kimseyi ona adaş yapmadık (Bu adı alan olmadı).
  7. "Ya Rabbî, dedi, nasıl benim çocuğum olabilir ki eşim kısır, ben ise bir pîr-i faniyim!
  8. Melek dedi: "Öyledir, fakat Rabbin buyurdu ki: Bunu yapmak bana pek kolay! Nitekim seni yoktan var eden de Ben değil miyim?"
  9. "Bana bir alâmet göster ya Rabbî!", dedi. Allah buyurdu: "Senin alâmetin, sağlığın yerinde olmasına rağmen üç gün insanlarla konuşamamandır"
  10. Derken, mâbeddeki bölmesinden halkının karşısına çıkıp "Sabah akşam Rabbinizi tenzih ve O´na ibadet edin!" diye işarette bulundu.
  11. "Yahya! Kitaba var kuvvetinle sarıl!" dedik ve henüz çocuk iken ona hikmet verdik. Tarafımızdan bir merhamet, arı duru bir gönül de ihsan ettik.O, Allah´ı sayıp günahtan sakınan bir insandı. Anne ve babasına iyi davranan hayırlı bir evlattı, asla zorba ve isyankâr biri değildi
  12. Doğduğu gün de, vefat ettiği gün de, diriltilip kabirden kalkacağı gün de selâm olsun ona
  13. Kitapta Meryem´i de an! Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekiliverdi
  14. Onlarla kendisi arasına bir perde gerdi. Biz de ona Ruhumuzu gönderdik de, ona kusursuz, mükemmel bir insan şeklinde görünüverdi.
  15. Meryem irkildi ve "Ben" dedi, "Rahmana sığındım senden.Eğer Allah´ı sayıp günahtan sakınan bir kimse isen çekil yanımdan!
  16. Ruh: "Ben" dedi, "Rabbinden sana gelen bir elçiyim.Sana tertemiz bir erkek çocuk hediye edeyim diye geldim.
  17. Meryem: "Nasıl oğlum olabilir ki bana eli değen bir tek erkek bile olmamıştır. İffetsiz bir kadın da değilim!
  18. Ruh: "Öyledir, ama Rabbin: "Bu iş bana pek kolaydır. Çünkü biz onu insanlara kudretimimzin bir alâmeti ve tarafımızdan bir rahmet kılacağız ve artık bu, hükme bağlanmış, olup bitmiş bir iştir." dedi."
  19. Sonra çocuğuna hamile kaldı ve bu haliyle uzakça bir yere çekildi
  20. Derken doğum sancısı onu bir hurma ağacına dayanmaya zorladı. "Ay!" dedi, "n´olaydım, keşke bu iş başıma gelmeden öleydim, adı sanı unutulup gitmiş biri olaydım!
  21. Derken, Ruh, ona aşağıdan şöyle seslendi: "Sakın üzülme!" dedi, "Rabbin senin alt yanında bir su arkı meydana getirdi
  22. "Haydi, hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine taze hurmalar dökülsün.
  23. "Artık ye, iç, gözün aydın olsun!Eğer herhangi bir insana rastlarsan: "Ben Rahman´a oruç adamıştım, de, o sebeple bugün hiç kimseyle konuşmayacağım
  24. Onu kucağına alıp akrabalarına getirdi. "Kız Meryem! dediler, sen ne tuhaf bir şey yapmışsın öyle!
  25. "Ey Harun´un kardeşi! Baban kötü bir insan değildi. Annen de iffetsiz bir kadın değildi!
  26. Meryem, (bana değil, çocuğa sorun dercesine) çocuğu gösterdi: "Nasıl olur da, dediler, beşikteki bebekle konuşuruz?"
  27. Derken bebek: "Ben Allah´ın kuluyum, dedi, O bana kitap verdi, beni peygamber olarak görevlendirdi.Hz.İsâ (a.s.)´ın bu sözü İncîl´de de yer alır (KM, Matta, 12,18
  28. "Nerede olursam olayım beni kutlu, mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe bana namazı ve zekâtı farz kıldı.
  29. "Anneme saygılı, hayırlı evlat kılıp, asla zorba, bedbaht ve hayırsız biri yapmadı"
  30. Doğduğum gün de, öleceğim gün de, kabirden kalkıp dirileceğim gün de selâm üzerime olsun!
  31. İşte hakkında şüphe ve tartışmalara girdikleri Meryem oğlu Îsa konusunda gerçeğin ta kendisi olan Allah´ın sözü budur
  32. Allah´ın evlat edinmesi olacak iş değildir. O bundan münezzehtir! Bir işi yapmak istedi mi, "şöyle olsun" demesi kâfidir. (36,82
  33. "İyi bilin ki Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse yalnız O´na ibadet ediniz. Doğru yol budur
  34. Sonra onun hakkında birtakım gruplar kendi aralarında ayrılığa düştüler. Artık gerçeğin meydana çıkacağı o mühim günün duruşmasında vay o kâfirlerin başına geleceklere
  35. Neler işitecek, neler görecekler onlar, huzurumuza gelecekleri gün! Gerçeği pek güzel anlayacaklar o gün. Ama zalimler o gün tam bir şaşkınlık içindedirler
  36. Sen o hasret ve pişmanlık gününü, o haklarında ilâhî hükmün yerini bulacağı günü anlatarak uyar onları! Ama onlar gaflet içindeler, hâlâ iman etmiyorlar onlar
  37. Şu kesin bir gerçektir ki bütün dünyaya ve dünyada yaşayan bütün insanlara Biz vâris olacağız (onlar sona erip baki Allah kalacak) ve ölümden sonra hepsi diriltilip Bizim huzurumuza getirileceklerdir
  38. Kitapta İbrâhim´i de an. O gerçekten özü sözü doğru biri idi, yani bir peygamberdi
  39. Zamanı geldi, babasına: "Babacığım, dedi, niçin işitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bu putlara tapıyorsun?"
  40. "Babacığım, sana ulaşmayan bir ilim, geldi bana, ne olur bana tâbi ol da seni dümdüz bir yola çıkarayım
  41. "Babacığım, sakın şeytana ibadet etme! Çünkü şeytan Rahman´a isyan içindedir.
  42. Babacığım, bu gidişle o Rahman´dan bile bir azabın gelip sana dokunacağından ve senin şeytana hemdem olacağından ciddî endişe içindeyim
  43. Babası: "İbrâhim, ne o, yoksa sen benim tanrılarıma sırtını mı dönüyorsun?Bu işten vazgeçmezsen mutlaka taşa tutarım seni. Şöyle bir uzun müddet benden uzak dur. Gözüm görmesin seni buralarda!
  44. İbrâhim: "Selâmet, esenlik içinde kal, dedi. Rabbimden senin için af dileyeceğim. O gerçekten bana karşı çok lütufkârdır.
  45. "İşte sizi de, sizin Allah´tan başka ibadet ve dua ettiğiniz tanrılarınızı da terkediyorum.Rabbime niyaz edip yalvarıyorum.Rabbime niyaz etmem sayesinde mahrum ve perişan olmayacağımı umuyorum
  46. Onları ve onların Allah´tan başka taptıkları putları terk edip (Şam´a yerleşince) Biz O´na İshak ile Yâkub´u hediye ettik.Onların her birine peygamberlik verdik.
  47. Onlara rahmetimizden ihsanlarda bulunduk. Onlara dillerde ve dinlerde yüksek ve güzel bir nam bıraktık
  48. Kitapta Mûsâ´yı da an. Gerçekten O Allah tarafından ihlâsa erdirilen bir kul idi, resul ve nebî idi
  49. Hani ona Tur´un sağ tarafından seslenmiş ve özel konuşma için onu huzurumuza almıştık.
  50. Ve rahmet ve keremimizden, kardeşi Harun´u da nebî olarak ona ihsan etmiştik.
  51. Kitapta İsmâil´i de an. Gerçekten o, verdiği sözü yerine getiren biri idi. Resul ve nebî idi.
  52. Halkına namazı ve zekâtı tavsiye ederdi. Rabbinin râzı olduğu biri idi.
  53. Kitapta İdris´i de an. Gerçekten o da doğruluğun timsali biri idi, bir nebî idi.
  54. Biz onu üstün bir makama yücelttik
  55. İşte bunlar, Allah´ın nimetine mazhar olmuş olan bu zatlar, Âdem neslinden, Nuh ile beraber gemide taşıdıklarımızın evlatlarından, İbrâhim ve İsrailin nesillerinden ve hidâyete erdirip seçtiğimiz kimselerdendir. Onlar Rahman´ın âyetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı.
  56. Kendilerinden sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki namazı zâyi ettiler, şehvetlerinin peşine düştüler. İşte bunlar da azgınlıklarının cezasını bulacaklardır
  57. Ancak tövbe eden, iman edip makbul ve güzel işler yapanlar cennete girecekler ve asla haksızlığa uğramayacaklardır
  58. Evet, onlar Rahman´ın kullarına gıyabî olarak vâd ettiği, dünyada iken görmeksizin inandıkları Adn cennetlerine gireceklerdir. Allah´ın vâdi muhakkak ki yerini bulacaktır.
  59. Orada onlar boş ve anlamsız söz işitmezler, sadece selâm ve selâmet sözleri duyarlar. Orada ziyafetleri sabah akşam kendilerine sunulacaktır.
  60. İşte bu cennetlere kullarımızdan, Allah´ı sayıp günahtan sakınanları vâris kılacağız
  61. Rabbinin emri olmadıkça biz (meleklerden olan elçiler) inmeyiz. Önümüzde ve arkamızdaki bütün geçmiş ve gelecek şeyler ve bunların arasındakiler hep O´na aittir. Senin Rabbin, hiçbir şeyi unutmaz
  62. O göklerin, yerin ve o ikisinin arasında olan her şeyin Rabbidir. Öyleyse yalnız O´na kulluk et. O´na ibadetinde sabır ve sebat göster. Ona denk ve adaş olacak hiç kimse bilir misin
  63. Böyle iken kâfir insan: "Sahi, ben öldükten sonra diriltilip kabrimden çıkarılacak mıyım?" der.
  64. O insan hiç düşünmüyor mu ki, o hiçbir şey değilken Biz onu yaratıp var ettik
  65. Senin Rabbine yemin olsun ki Biz onları da, şeytanları da diriltip huzurumuza toplayacağız, sonra da cehennemin çevresinde dizüstü çökmüş vaziyette oraya getireceğiz
  66. Sonra da her topluluktan, Rahmân´a isyan etmede aşırılık edenleri çekip ayıracağız
  67. Sonra o cehennemi boylamaya daha çok müstahak olanları elbette Biz pek iyi biliriz
  68. Sizden hiç kimse yoktur ki cehenneme varmasın. Bu Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür
  69. Sonra Allah´ı sayıp günahlardan sakınan müttakileri kurtararak zalimleri dizüstü çökmüş vaziyette orada bırakacağız
  70. Âyetlerimiz kendilerine açık açık okunduğu zaman o kâfirler iman edenlere dediler ki: (Bu uhrevî ve manevî halleri bir tarafa bırakalım, dünya hayatının realitesine bakalım) "Bu iki zümreden, mümin ve kâfirlerden hangisinin makamı daha üstün, grup ve topluluğu daha muteberdir?"
  71. Halbuki Biz onlardan önce, gerek mal ve eşyaları, gerek gösterişleri daha güzel durumda olan öyle nesiller helâk ettik ki saymaya gelmez
  72. De ki: Dini inkâr edenlere Rahman biraz mühlet versin, bundan ne çıkar? Ama işin sonunda, onlar kendilerine vâd olunan azabı veya kıyameti görünce işte o zaman öğrenecekler: kimmiş mevkii daha düşük ve kimmiş asker ve maiyyeti daha zayıf!
  73. Allah hidâyeti kabul edip doğru yola gelenlerin ise feyizlerini artırır. Baki kalacak dürüst ve yararlı işler, Rabbinin nazarında hem mükâfat bakımından daha üstün, hem de âkıbet yönünden daha iyidir.
  74. Baksana şu âyetlerimizi inkâr edip: "Mutlaka malım mülküm de olacak, çoluk çocuğum da olacak!" diyen adamın haline
  75. Ne o, bu adam gaybı öğrenmenin yolunu mu buldu, yoksa Rahman´dan kesin bir söz mü aldı
  76. Asla! İşte onun bu sözünü deftere kaydedeceğiz ve azabını da artırdıkça artıracağız
  77. O sözünü ettiği mal ve evlada Biz vâris olacağız, nesi var nesi yoksa Bize kalacak ve o, huzurumuza tek başına (ilk yarattığımız gibi mal ve mülkten, makam ve mevkiden hatta elbiseden bile soyunmuş olarak çırılçıplak) gelecektir
  78. Kendilerine kalsa izzet ve kuvvet vesilesi olsun diye, Allah´tan başka birtakım tanrılar edindiler
  79. Hayır, hayır! Taptıkları o nesneler onların ibadetlerini reddedecekler ve kendilerine düşman olacaklardır.
  80. Görmüyor musun ki Biz kâfirlere şeytanları musallat ediyoruz, onları oynatıp duruyorlar
  81. O halde onlar hakkında acele etme! Biz onların günlerini saymaktayız.
  82. Gün gelecek, Allah´ı sayıp haramlardan sakınan müttakileri, Rahman tarafından ağırlanacak konuk heyet olarak toplayacağız
  83. Suçluları da susuz olarak o yakıcı cehenneme süreceğiz
  84. Rahman´ın huzurunda, söz almış olanlar dışında hiç kimse şefaat edemeyecek
  85. "Rahman evlat edindi." dediler
  86. Böyle diyen sizler, pek çirkin bir şey ortaya attınız
  87. Rahman´a çocuk isnad etmelerinden ötürü, nerdeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp çökecekti
  88. Halbuki evlat edinmek Rahman´ın şanına yakışmaz.
  89. Göklerde ve yerde kim varsa, Rahman´ın ancak kulu olabilir
  90. O bunların hepsini ilmi ile ihata etmiş, tek tek tesbit etmiştir
  91. Ve onların hepsi de kıyamet günü O´nun huzuruna tek başına gelecektir
  92. İman edip, makbul ve güzel işler yapanları Rahman, (hem Allah, hem de mahluklar nezdinde) sevimli kılacaktır
  93. Bizim, Kur´ân´ı senin dilinle indirip kolaylaştırmamızın başlıca sebebi, senin müttakileri müjdelemen ve inatçı kimseleri de onunla uyarmandır
  94. Hem Biz onlardan önce nice nesiller imha ettik! Onlardan hissedip gördüğün yahut sesini işittiğin bir tek kişi bile var mıdır
Yazar: Süleyman Ateş - Kuran'ı Kerim Meali
  1. Kâf hâ yâ ´ayn sâd.
  2. Bu, Rabbinin, kulu Zekeriyyâ´ya rahmetini anıştır.
  3. O, Rabbine gizli bir seslenişle yalvarmıştı:
  4. "Rabbim, demişti, ben, bende kemik gevşedi; baş, ihtiyarlk aleviyle tutuştu. Rabbim, sana du´â ile hiçbir zaman bahtsız olmadım (her du´â ettikçe kabul buyurdun, beni istediğimden mahrum etmedin)."
  5. "Doğrusu ben arkamdan, yerime geçecek yakınlar(ımın iyi hareket etmeyecekler)inden korktum; karım da kısır. (Ne olur) katından bana yerime geçecek bir veli lutfet.
  6. "Ki, (o), bana ve Ya´kûb oğullarına mirâsçı olsun. Rabbim, onu beğendiğin bir insan yap."
  7. (Allâh buyurdu): Ey Zekeriyyâ, biz sana bir oğul müjdeleriz, adı Yahyâ´dır. Daha önce ona hiç kimseyi adaş yapmadık (ondan önce kimseye bu adı vermedik.)"
  8. (Zekeriyyâ): "Rabbim, dedi benim nasıl oğlum olur? Karım da kısırdır. Ben ise ihtiyarlığın son sınırına vardım."
  9. Dedi: "Öyledir, ama Rabbin: ´O bana kolaydır, daha önce sen de hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım´ dedi."
  10. "Rabbim, dedi, (öyle ise) bana bir işâret ver". "Senin işâretin, sapasağlam olduğun halde tam üç gece (ve gündüz) insanlarla konuşamamandır." dedi.
  11. (Zekeriyyâ), ma´bedden kavminin karşısına çıkıp onlara: "Sabah akşam (Rabbinizi) tesbih edin!" diye işâret etti.
  12. "Ey Yahyâ, Kitabı kuvvetle tut (Onun emirlerini uygula)." (dedik) ve ona çocuk iken hikmet verdik.
  13. Katımızdan bir rahmet (bir acıma duygusu) ve temizlik de (verdik; o günâhlardan) korunan oldu.
  14. Ana babasına iyilik ediciydi, baş kaldıran bir zorba değildi.
  15. Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün ona selâm olsun!
  16. Kitapta Meryem´i de an. Bir zaman o âilesinden ayrılıp doğu yönünde bir yere çekilmişti.
  17. Onlarla kendisi arasına bir perde çekmişti. Biz de ruhumuzu (Cebrâil´i) ona gönderdik. (O) ona düzgün bir insan şeklinde göründü.
  18. (Meryem) dedi ki: "Ben senden, çok esirgeyen(Allâh)´a sığınırım. Eğer (Allah´tan) korkuyorsan (bana dokunma)."
  19. (Ruh): "Ben, dedi, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir erkek çocuğu hediye edeyim diye (geldim)."
  20. "Benim nasıl oğlum olur, dedi, bana bir insan dokunmadı ve ben bir kahpe de değilim."
  21. (Ruh): "Öyledir, dedi, Rabbin: ´O bana kolaydır. Onu insanlara bir mu´cize ve bizden bir rahmet kılmak için (bunu yapacağız)´ dedi" ve iş olup bitti.
  22. (Meryem), ona gebe kaldı. Onunla uzak bir yere çekildi.
  23. Doğum sancısı onu, bir hurma dalı(nın altı)na getirdi. "Keşke dedi, bundan önce ölseydim, unutulup gitseydim!"
  24. Altından (Ruh) ona şöyle seslendi: "Üzülme Rabbin alt tarafında bir su arkı var etti."
  25. "Hurma dalını sana doğru silkele, üzerine olmuş, taze hurma dökülsün."
  26. "Ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen: "Ben Rahmân için (susma) oruc(u) adadım, bugün hiçbir insanla konuşmayacağım" de."
  27. (Meryem) onu taşıyarak kavmine getirdi: "Ey Meryem, dediler, sen tuhaf bir iş yaptın."
  28. "Ey Hârûn´un kızkardeşi, baban kötü bir adam değildi, annen de fâhişe değildi (sen ne yaptın böyle)?"
  29. (Meryem), çocuğu gösterdi. Dediler ki: "Beşikteki çocukla nasıl konuşuruz?"
  30. (Çocuk): "Ben Allâh´ın kuluyum, dedi,(O) bana Kitabı verdi, beni peygamber yaptı."
  31. "Beni bulunduğum her yerde yararlı kıldı. Sağ olduğum sürece bana namaz kılmayı, zekât vermeyi emretti!"
  32. "(Beni) anneme iyilik eder (kıldı), beni baş kaldıran bir zorba yapmadı."
  33. "Doğduğum gün de, öleceğim gün de ve diri olarak kaldırılacağım gün de bana esenlik verilmiştir.
  34. İşte Meryem oğlu Îsâ. Şüphe edip ayrılığa düştükleri şey, "gerçek söz"e göre budur.
  35. Çocuk edinmek, Allah´a yakışmaz. O´nun şânı yücedir. Bir işi yapmak istedi mi ona sadece "ol" der, (o da) olur.
  36. "Şüphesiz, Allâh benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir, O´na kulluk edin." İşte doğru yol budur.
  37. Kendi aralarından hizipler, ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten ötürü vay kâfirlerin haline!
  38. Bize geldikleri gün ne güzel işitir, ne güzel görürler. Ama o zâlimler, bugün apaçık sapıklık içindedirler!
  39. Onları şu hasret gününe karşı uyar ki, o zaman kendileri gaflet içinde inanmamakta ısrar ederlerken iş bitirilmiş olur (yaptıklarına pişman olup hasret çeker dururlar, ama iş işten geçmiştir artık).
  40. Dünyâya ve üzerinde bulunanlara biz vâris oluruz biz, ve bize döndürülürler.
  41. Kitapta İbrâhim´i de an; gerçekten o, çok doğru bir peygamberdi.
  42. Babasına demişti ki: "Babacığım, işitmeyen görmeyen ve sana hiçbir yararı olmayan şeylere niçin tapıyorsun?"
  43. "Babacığım, bana, sana gelmeyen bir bilgi geldi; bana uy, seni düzgün bir yola ileteyim."
  44. "Babacığım, şeytâna tapma, çünkü şeytân, Rahmân´a isyân etmiştir."
  45. "Babacığım, ben sana Rahmân´dan bir azâbın dokunmasından korkuyorum. O zaman, şeytânın dostu olursun."
  46. (Babası): "Ey İbrâhim, dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (onlara dil uzatmaktan) vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım. Uzun süre benden ayrıl, git!"
  47. (İbrâhim): "Selâm sana, (esenlik içinde kal), dedi, senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana çok lutufkârdır."
  48. "Sizden de, Allah´tan başka yalvardıklarınızdan da ayrılıyor ve yalnız Rabbime yalvarıyorum. Umarım ki Rabbime yalvarmakla bahtsız olmam (istediklerimden mahrum bırakılmam)."
  49. İşte onlardan ve onların Allah´tan başka taptıklarından ayrılınca biz ona İshak´ı ve (İshak´ın oğlu) Ya´kûb´u armağan ettik ve hepsini de peygamber yaptık.
  50. Onlara rahmetimizden (mal ve çocuk) lutfettik ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik.
  51. Kitapta Mûsâ´yı da an, çünkü o, içi temiz (bir insan)dı ve elçi bir peygamberdi.
  52. Ona Tûr´un sağ tarafından seslendik ve onu, özel konuşmak için (kendimize) yaklaştırdık.
  53. Ona, acıdığımızdan dolayı kardeşi Hârûn´u da peygamber olarak armağan ettik.
  54. Kitapta İsmâ´il´i de an. Çünkü o sözünde duran, elçi bir peygamberdi.
  55. Halkına namaz kılmayı, zekât vermeyi emrederdi. Rabbi yanında beğenilmişti.
  56. Kitapta İdris´i de an: Çünkü o, çok doğru bir peygamberdi.
  57. Onu yüce bir yere yükseltmiştik.
  58. İşte bunlar; Allâh´ın ni´met verdiği peygamberlerden, Âdem neslinden, Nûh ile beraber gemide taşıdıklarımızın neslinden, İbrâhim ve İsrâil (Ya´kûb) neslinden, yol gösterdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendir. Onlara Rahmân´ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.
  59. Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki, namazı zayi ettiler, şehvetlerine uydular. Onlar kötülük bulacaklardır.
  60. Ancak tevbe eden, inanan ve iyi işler yapanlar, cennete girecekler ve hiç haksızlığa uğratılmayacaklardır.
  61. Rahmân´ın kullarına gıyâben va´dettiği Adn cennetleri(ne gireceklerdir). Şüphesiz O´nun va´di yerine gelecektir.
  62. Orada boş söz değil, yalnız selâm işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da hazırdır.
  63. İşte kullarımızdan, korunanlara vereceğimiz cennet budur.
  64. Biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan herşey O´na âittir. Rabbin, asla unutkan değildir.
  65. (O), göklerin, yerin ve bunlar arasında bulunan şeylerin Rabbidir. O´na kulluk et ve O´na kullukta sabret. Hiç O´nun adıyla anılan birini biliyor musun?
  66. İnsan: "Ben öldükten sonra mı diri olarak çıkarılacağım?" diyor.
  67. İnsan önceden hiçbir şey değilken kendisini nasıl yarattığımızı düşünmüyor mu?
  68. Rabbine andolsun ki, onları ve şeytânları mutlaka toplayacağız, sonra onları diz çökmüş vaziyette cehennemin çevresinde bulunduracağız.
  69. Sonra her milletten Rahmân´a en çok karşı geleni ayıracağız.
  70. Sonra, elbette biz, kimlerin oraya girmeğe uygun olduğunu daha iyi biliriz.
  71. İçinizden oraya gitmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin üzerine aldığı kesin borçtur.
  72. Sonra korunanları kurtarırız ve zâlimleri öyle diz üstü çökmüş olarak bırakırız.
  73. Onlara açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman, inkâr edenler, inananlar için "İki topluluktan hangisinin makamı daha hayırlı, meclisi (mevkii) daha güzeldir?" derler.
  74. Onlardan önce nice nesiller helâk ettik ki onlar eşyaca ve gösterişce daha güzeldi.
  75. De ki: "Kim sapıklık içinde ise Rahmân ona süre versin (ne çıkar). Nihâyet va´dedildiklerini -azâbı veya (Duruşma) sâ´ati(ni)- gördükleri zaman, kimin yerce daha kötü ve adamca daha zayıf olduğunu bileceklerdir.
  76. Allâh, yola gelenlerin hidâyetini artırır. Kalıcı olan yararlı işler, Rabbinin yanında hem mükâfât bakımından daha iyidir, hem varılacak yer bakımından daha iyidir!
  77. Âyetlerimizi inkâr edip: "Bana mal ve evlâd verilecek" diyen adamı gördün mü?
  78. Gaybe mi çık(ıp bak)tı, yoksa Rahmân´ın huzûrunda bir söz mü aldı (Allâh ile bir andlaşma mı yaptı)?
  79. Hayır (yanılıyor), biz onun dediğini yazacağız ve onun için azâbı uzattıkça uzatacağız.
  80. O dediği(malı ve evlâdı)na biz vâris olacağız (nesi varsa hepsi bize kalacak) ve o, bize tek başına gelecek (yanında ne malı, ne de evlâdı olmayacak).
  81. Kendilerine destek olsunlar diye Allah´tan başka tanrılar edindiler.
  82. Hayır, (yarın o taptıkları tanrılar), bunların tapmalarını inkâr edecekler ve bunlara zıd olacaklardır.
  83. Görmedin mi biz kâfirlere şeytânları gönderdik, onları oynatıp duruyorlar.
  84. Onlar hakkında acele etme, biz onlar(ın günlerini ve nefeslerini doldurmaları) için saydıkça sayıyoruz.
  85. Korunanları, binek üzerinde ikram ile Rahmân´a götürdüğümüz gün,
  86. Suçluları da yaya ve susuz olarak cehenneme sürdüğümüz (gün),
  87. Yalnız Rahmân´ın huzûrunda söz almış olanlardan başkaları şefâ´at edemezler.
  88. "Rahmân çocuk edindi" dediler.
  89. Andolsun ki, "Siz pek kötü bir cür´ette bulundunuz!"
  90. Neredeyse o(sözün dehşeti)nden gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp dağılacaktır!.
  91. Rahmân için çocuk iddiâ ettiklerinden ötürü.
  92. Çocuk edinmek Rahmân´a yakışmaz.
  93. Göklerde ve yerde bulunan herkes Rahmân´a kul olarak gelecektir.
  94. O, onların hepsini kuşatmış ve onları bir bir saymıştır.
  95. Onların hepsi, kıyâmet günü O´na tek başına gelecektir.
  96. İnanıp faydalı işler yapanlar için Rahmân, (gönüllerde) bir sevgi yaratacak(onları herkese sevdirecek)tir.
  97. Biz o(Kur´â)n´ı senin diline kolaylaştırdık ki, onunla korunanları müjdeleyesin ve inatçı bir kavmi onunla uyarasın.
  98. Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Şimdi onlardan hiçbirini duyuyor musun, yahut onların gizli bir sesini işitiyor musun?
Yazar: Şaban Piriş - Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı
  1. Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd.
  2. Rabbinin, kulu Zekeriyya’ya rahmetinin zikridir.
  3. Hani o, Rabbine gizlice yalvarmıştı.
  4. Rabbim, dedi şüphesiz kemiklerim zayıfladı, baş yaşlılık ateşiyle tutuştu. Rabbim, sana ettiğim dualarda hiç bir şeyden mahrum olmadım.
  5. Ben arkamdan gelecek yakınlarım için endişeliyim. Karım ise kısır, bana bir evlat bağışla katından..
  6. Bana ve Yakup oğullarına mirasçı olsun. Rabbim onu razı olacağın bir kimse kıl.
  7. -Ey Zekeriyya, sana Yahya adında bir oğlan müjdeliyoruz. Daha önce hiç kimseyi bu isimle isimlendirmedik.
  8. -Rabbim, dedi, nasıl benim bir çocuğum olabilir ki karım kısır ben ise son derece yaşlıyım?
  9. -İşte böyle, dedi. Senin Rabbin o bana çok kolaydır, dedi. Daha önce sen de yoktun, seni de yaratmıştım.
  10. -Rabbim, bana bir işaret ver! dedi. -Senin işaretin, ardı ardınca üç gece insanlarla konuşmamandır, buyurdu.
  11. Mabedden, kavminin karşısına çıkınca onlara sabah akşam Allah’ı tesbih etmelerini işaret etti.
  12. -Ey Yahya, kitaba kuvvetle sarıl. Ona daha çocukluğunda hikmet vermiştik.
  13. Katımızdan bir kalp yumuşaklığı ve arınmışlık vermiştik. O takva sahibiydi.
  14. Anne ve babasına iyi davranırdı. Zorba ve isyankar değildi.
  15. Doğduğu gün öldüğü gün ve yeniden dirileceği gün ona selam olsun.
  16. -Kitapta Meryem’i de an! Hani o, ailesinden ayrılarak doğuda bir yere gitmişti.
  17. Kendisini onlardan gizlemek için bir de perde çekmişti. O’na ruhumuzu göndermiştik. O da tam bir insan sûretinde görünmüştü ona.
  18. -Eğer Allah’tan korkan biriysen senden Rahman’a sığınırım, dedi.
  19. -Ben, ancak Rabbinin bir elçisiyim, sana tertemiz bir oğul vermek için gönderildim.
  20. -Benim nasıl bir oğlum olabilir ki, bana hiçbir beşer dokunmamıştır ve ben kötü bir iş de yapmadım, dedi.
  21. -Bu, işte böyle, Rabbin dedi ki: “O bana çok kolaydır. Onu insanlar için bir ayet ve bizden bir rahmet kılacağız” dedi. Ve iş olup bitti.
  22. Nihayet ona gebe kaldı ve bu sebeple uzak bir yere çekildi.
  23. Doğum sancısı onu bir hurma dalına getirdi. -Keşke, dedi Bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim.
  24. Altından ona şu nida geldi. -Üzülme sakın, Rabbin senin ayağının altından bir ırmak akıttı.
  25. Hurma dalını kendine doğru salla, üstüne taze hurma dökülsün.
  26. Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görürsen, -Ben, Rahman’a konuşmama sözü verdim. Bunun için bugün hiç kimseyle konuşmayacağım, de.
  27. Sonra çocuğu alıp kavmine getirdi. -Ey Meryem, utanılacak bir iş yaptın! dediler
  28. Ey Harun’un kızkardeşi, baban kötü birisi değildi, annen de iffetsiz değildi dediler.
  29. Bunun üzerine çocuğu işaret etti. - Biz, beşikteki bir çocukla nasıl konuşabiliriz? dediler.
  30. (Çocuk şöyle konuştu:) -Ben, Allah’ın kuluyum. Bana kitap verecek ve beni peygamber yapacak.
  31. Nerede olursam olayım beni bereketlendirdi ve yaşadığım müddetçe namaz kılmamı ve zekat vermemi emretti.
  32. Bir de anneme iyi davranışlı kıldı ve beni zorba ve asi kılmadı.
  33. Doğduğum gün, öldüğüm gün ve yeniden dirileceğim gün selam olsun bana dedi.
  34. İşte Meryemoğlu İsa! Hakkında şüphe ettikleri kimsenin gerçek sözü.
  35. Çocuk edinmek Allah’a yakışmaz. O bundan uzaktır. Bir işin olmasını istediği zaman sadece ona “ol” der o da oluverir.
  36. -Şüphesiz Allah, benim de sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin! Dosdoğru yol budur.
  37. Gruplar aralarında ayrılığa düştüler. Vay o büyük günü görecek kafirlerin haline!..
  38. Bize geldikleri gün, neler görüp işitecekler. Ne var ki zalimler, bugün apaçık bir fasıklık içindedirler.
  39. -Sen, onları hasret günü ile korkut. Onlar gaflet içinde iman etmezken iş bitirilmiş olur.
  40. Şüphesiz yeryüzüne ve üzerindekilere biz varis olacağız. Ve bize döndürülecekler.
  41. Kitapta İbrahim’i de an, O çok sadık bir peygamberdi.
  42. -Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin kulluk ediyorsun?
  43. Babacığım, gerçekten bana, sana gelmeyen bir bilgi gelmiştir. Hadi bana uy da seni dosdoğru bir yola ileteyim.
  44. Babacığım, şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan Rahman’a isyan etmiştir.
  45. Babacığım eğer şeytana dost olarak kalırsan Rahman’dan sana bir azabın dokunmasından korkuyorum.
  46. Benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun Ey İbrahim?! Eğer bundan vazgeçmezsen seni elbette kovarım, benden uzun bir müddet ayrıl dedi.
  47. İbrahim: - Selam olsun sana dedi. Senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Zira o buna çok lütufkardır.
  48. Sizden ve sizin Allah’tan başka dua ettiklerinizden uzaklaşıyorum. Ben, Rabbim´e yalvarıyorum. Umulur ki Rabbine dua etmekle bedbaht olmam.
  49. Onlardan ve Allah’tan başka kulluk ettikleri şeylerden uzaklaşınca, O’na İshak’ı ve Yakub’u bahşettik. Hepsini de peygamber yaptık.
  50. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk ve onlara üstün bir doğruluk dili verdik.
  51. -Kitapta Musa’yı da an. O , ihlas sahibi idi. Ve peygamber olarak gönderilmişti.
  52. O’na Tur’un sağ yanından seslenmiştik. Samimi olarak söyleşmek için onu yaklaştırmıştık.
  53. O’na rahmetimizin (bir eseri olarak) Kardeşi Harun’u Peygamber olarak bağışlamıştık.
  54. -Kitapta İsmail’i de an. O, sözüne sadıktı. Peygamber olarak gönderilmişti.
  55. Ailesine namazı ve zekatı emrederdi. Rabbinin yanında kendisinden hoşnut olunan birisiydi.
  56. -Kitapta İdris´i de an. O, çok dürüst bir peygamberdi.
  57. Biz onu üstün bir mevkiye yükseltmiştik.
  58. İşte onlar, Adem’in ve Nuh ile birlikte taşıdıklarımızın soyundan gelen, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerden ve İbrahim’in, İsrail´in ve doğru yolu gösterip, seçtiğimiz kimselerin soyundandır. Onlara Rahman’ın ayetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.
  59. Sonra onların ardından namazı bırakan ve arzularına uyan bir nesil geldi. Bunlar da hüsrana uğrayacaklardır.
  60. Ancak tevbe edip, iman ederek doğruları yapanlar, işte bunlar cennete girecekler ve hiç bir şekilde haksızlığa uğramayacaklardır.
  61. Rahman’ın kullarına gelecekteki vaat ettiği Adn cennetleridir. Onun vaadi şüphesiz yerine gelecektir.
  62. Orada boş söz işitmezler ancak esenlik. Sabah akşam rızıklarını da orada hazır bulurlar.
  63. İşte bu cennetlere kullarımızdan takva sahiplerini mirasçı kılacağız.
  64. Biz, ancak Rabbinin emri ile ineriz. Önümüzdeki, arkamızdaki ve bunların arasındaki her şey O’na aittir. Rabbin unutmuş değildir.
  65. O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. O halde O’na kulluk et ve bu kulluğunda devamlı ol! O’nun hiç adaşının olduğunu biliyor musun?
  66. İnsan, öldükten sonra tekrar yeniden diriltilecek miyim? diyor.
  67. İnsan, daha önce hiç bir şey değilken kendisini yarattığımızı hiç düşünmüyor mu?
  68. Rabbine andolsun ki, onları ve şeytanları bir araya toplayacağız ve hepsini cehennemin etrafında diz çöktürüp bekleteceğiz.
  69. Sonra her cemaatten Rahman’a karşı en çok başkaldıranı ortaya atacağız.
  70. Sonra biz, cehenneme atılmaya layık olanlarını en iyi biz biliriz.
  71. Sizden ona uğramayacak kimse yoktur. Bu Rabbinin yapmayı üzerine aldığı kesin bir hükümdür.
  72. Sonra, korunanları kurtaracağız, zalimleri de orada dizüstü çökmüş olarak bırakacağız.
  73. Ayetlerimiz kendilerine okununca, kafir olanlar iman edenlere: -Bu iki gruptan hangisinin makamı daha iyi ve yeri daha güzeldir? dediler.
  74. Onlardan önce nice nesilleri helak etmiştik, onların malları ve görünüşleri daha güzeldi.
  75. De ki: -Rahman, sapıklıkta olan kimseye arttırdıkça artırır. Sonunda vaat olundukları azabı veya kıyameti gördükleri zaman kimin yerinin daha kötü, kimin ordusunun daha zayıf olduğunu bileceklerdir.
  76. Allah, doğru yola girenlerin hidayetini artırır. Kalıcı olan doğrular, Rabbinin katında hem sevapça hem de netice bakımından daha hayırlıdır.
  77. Ayetlerimizi kabul etmeyenleri gördün mü? -Bana mal ve çocuk verilecek, diyor.
  78. O gaybı mı biliyor, yoksa Rahman’dan bir söz mü almış?
  79. Hayır ne dediğini yazacağız ve ona azabı artırdıkça artıracağız.
  80. Onun dediği bize kalacak, o tek başına bize gelecektir.
  81. Kendilerine güç versin diye Allah’tan başka ilahlar edindiler.
  82. Hayır! O ilahlar, kendilerine yapılan kulluğu tanımayacaklar ve onların aleyhine olacaklardır.
  83. Şeytanları kafirlerin üzerine gönderdiğimizi ve onları kışkırttıklarını görmüyor musun?!
  84. -O halde, onlar için acele etme. Biz onların günlerini sayıp duruyoruz.
  85. O gün, muttakileri konuk olarak Rahman’ın huzurunda toplarız.
  86. Günahkarları ise susuz olarak Cehenneme süreriz.
  87. Rahman’ın katında bir söz almış olandan başka hiç bir kimse şefaat edemez.
  88. -Rahman, bir çocuk edindi, dediler.
  89. Andolsun ki çok kötü bir şey ortaya attınız.
  90. Bu söz yüzünden neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp yerle bir olacaktı.
  91. Rahman’a çocuk isnadı sebebiyle.
  92. Rahman’ın çocuk edinmeye ihtiyacı yoktur.
  93. Çünkü göklerde ve yerde bulunan her şey ancak Rahman’a kul olarak gelir.
  94. Allah, onların hepsini tek tek sayıp, kaydetmiştir.
  95. Hepsi de ona kıyamet günü yalnız başına gelecektir.
  96. İman edenler ve doğruları yapanlar ise Rahman onlara sevgi ile yaklaşacaktır.
  97. Muttakileri müjdelemen ve inatçı bir kavmi uyarman için, bu Kur’an’ı senin dilin ile kolaylaştırdık.
  98. Onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Hiç onlardan bir varlık emaresi hissediyor veya bir fısıltı işitiyor musun?
Yazar: Ebu'l Al'a Mevdudi - Tefhim-ul Kuran
  1. Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd.
  2. (Bu,) Rabbinin kulu Zekeriya´ya rahmetinin zikridir.
  3. Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman.
  4. Demişti ki: «Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben sana dua etmekle mutsuz olmadım.»
  5. «Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın) dır. Artık bana kendi katından bir yardımcı armağan et.»
  6. «Bana mirasçı olsun, Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu (kendisinden) razı olunan(lardan) kıl.»
  7. (Allah buyurdu:) «Ey Zekeriya, şüphesiz biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; biz bundan önce ona hiç bir adaş kılmamışız.»
  8. Dedi ki: «Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım.»
  9. (Ona gelen melek:) «İşte böyle» dedi. «Rabbin dedi ki: -Bu benim için kolaydır, daha önce sen hiç bir şey değil iken, seni yaratmıştım.»
  10. Dedi ki: «Rabbim, bana bir belge (ayet) ver.» Dedi ki: «Senin belgen, sapasağlam iken, üç tam gece insanlarla konuşmamandır.»
  11. Böylelikle (Zekeriya) mescidten kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaret etti: «Sabah akşam tesbih edin.»
  12. (Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki:) «Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut.» Daha çocuk iken ona hikmet verdik.
  13. Katımızdan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik.) O, çok takva sahibi biriydi.
  14. Ana ve babasına itaatkârdı ve isyan eden bir zorba değildi.
  15. Ona selam olsun; doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağı gün de.
  16. Kitap´ta Meryem´i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti.
  17. Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril´i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.
  18. Demişti ki: «Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)´a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma).»
  19. Demişti ki: «Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım).»
  20. O: «Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiç bir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken» dedi.
  21. «İşte böyle» dedi. «Rabbin, dedi ki: -Bu benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır) .» Ve iş de olup bitmişti.
  22. Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.
  23. Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: «Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim.»
  24. Altından (bir ses) ona seslendi: «Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır.»
  25. Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş taze hurma dökülüversin.»
  26. Artık, ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: «Ben Rahman (olan Allah)´a oruç adadım, bugün hiç bir insanla konuşmayacağım.»
  27. Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: «Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın.»
  28. «Ey Harun´un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın utanmaz (bir kadın) değildi.»
  29. Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: «Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?»
  30. (İsa) Dedi ki: «Şüphesiz ben Allah´ın kuluyum. (Allah) Bana Kitabı verdi ve beni peygamber kıldı.»
  31. «Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekâtı vasiyet (emr) etti.»
  32. «Anneme itaati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı.»
  33. «Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağım gün de.»
  34. İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri «Hak Söz».
  35. Allah´ın çocuk edinmesi olacak şey değil. O yücedir. Bir işin olmasına karar verirse, ancak ona: «Ol» der, o da hemen oluverir.
  36. Gerçek şu ki, Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O´na kulluk edin. Dosdoğru yol budur.
  37. İçlerinden (birtakım) gruplar ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten dolayı, vay küfre sapanlara.
  38. Bize gelecekleri gün, neler işitecekler, neler görecekler. Ama bugün o zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler.
  39. İş(in) hükme bağlanıp biteceği, hasret gününe karşı onları uyar; onlar bir gaflet içindedirler ve onlar inanmıyorlar.
  40. Şüphe yok, yeryüzüne ve onun üzerindekilere biz varis olacağız ve onlar bize döndürülecekler.
  41. Kitap´ta İbrahim´i de zikret. Gerçekten o, doğruyu söyleyen bir peygamberdi.
  42. Hani babasına demişti: «Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?»
  43. «Babacığım, gerçek şu ki, sana gelmeyen bir ilim geldi bana. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım.»
  44. «Babacığım, şeytana kulluk etme, kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah) a başkaldırandır.»
  45. «Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkmaktayım, o zaman şeytanın velisi olursun.»
  46. (Babası) Demişti ki: «İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan, andolsun, seni taşa tutarım; uzun bir süre de benden uzaklaş, (bir yerlere) git.»
  47. (İbrahim:) «Selam üzerine olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü, O bana pek lütufkârdır» dedi.
  48. «Sizden ve Allah´tan başka taptıklarınızdan kopup ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım.»
  49. Böylelikle, onlardan ve Allah´tan başka taptıklarından kopup ayrılınca ona İshak´ı ve (oğlu) Yakub´u armağan ettik ve her birini peygamber kıldık.
  50. Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik.
  51. Kitap´ta Musa´yı da zikret. Çünkü o, ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi.
  52. Ona, Tur´un sağ yanından seslendik ve onu (kendisiyle) gizlice söyleşmek için yakınlaştırdık.
  53. Ona rahmetimizden kardeşi Harun´u da bir peygaber olarak armağan ettik.
  54. Kitap´ta İsmail´i de zikret. Çünkü o, va´dinde doğruydu ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi.
  55. Halkına, namazı ve zekâtı emrediyordu ve o, Rabbi katında kendisinden razı olunan (bir insan) dı.
  56. Kitap´ta İdris´i de zikret. Çünkü o, doğru olan bir peygamberdi.
  57. Biz onu yüce bir mekân (makam) a yükseltmiştik.
  58. İşte bunlar; kendilerine Allah´ın nimet verdiği peygamberlerdendir; Adem´in soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımız (insan kuşakların) dan, İbrahim ve İsrail (Yakup) in soyundan, doğru yola eriştirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendirler. Onlara Rahman (olan Allah´) ın ayetleri okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanıverirler.
  59. Sonra onların arkasından öyle kuşaklar türedi ki, namaz (kılma duyarlığın) ı kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır.
  60. Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır) ; işte bunlar, cennete girecekler ve hiç bir şeyle zulme uğratılmayacaklar.
  61. Adn cennetleri (onlarındır) ki, Rahman (olan Allah, onu) kendi kullarına gaybtan vadetmiştir. Şüphe yok, O´nun va´di yerine gelecektir.
  62. Onda selamın dışında ´boşa harcanmış bir söz´ işitmezler. Sabah akşam, onların rızıkları orda (bulunmakta) dır.
  63. O cennet; biz, kullarımızdan takva sahibi olanları (ona) varisçi kılacağız.
  64. Biz (elçiler,) ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzde, ardımızda ve bunlar arasında olan her şey O´nundur. Senin Rabbin kesinlikle unutkan değildir.
  65. Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerinin Rabbidir; şu halde O´na ibadet et ve O´na ibadette kararlı ol. Hiç O´nun adaşı olduğunu biliyor musun?
  66. İnsan demektedir ki: «Ben öldükten sonra mı, gerçekten diri olarak çıkarılacağım?»
  67. İnsan önceden, hiç bir şey değilken, gerçekten bizim onu yaratmış bulunduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu?
  68. Andolsun Rabbine, biz onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız.
  69. Sonra, her bir gruptan Rahman (olan Allah) a karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız.
  70. Sonra biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi bilmekteyiz.
  71. Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır.
  72. Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulme sapanları diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz.
  73. Onlara apaçık olan ayetlerimiz okunduğunda, o küfre sapanlar, iman edenlere derler ki: «İki gruptan hangisi, makam bakımından daha iyi, topluluk bakımından daha güzeldir?»
  74. Onlardan önce nice insan kuşaklarını yıkıma uğrattık, onlar mal (giyim, kuşam ve tefriş) bakımından da, gösteriş bakımından da daha güzeldiler.
  75. De ki: «Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine va´dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini- gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin askeri gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir.
  76. Allah, hidayet bulanlara hidayeti arttırır. Sürekli olan salih davranışlar, Rabbinin katında sevap bakımından daha hayırlı, varılacak sonuç bakımından da daha hayırlıdır.
  77. Ayetlerimizi inkâr edip, bana: «Elbette mal ve çocuklar verilecektir» diyeni gördün mü?
  78. O, gayba mı tanık oldu, yoksa Rahman (olan Allah) ın katında(n) bir ahid mi aldı?
  79. Asla; demekte olduğunu yazacağız ve onun için azabta(n) da süre tanıdıkça tanıyacağız.
  80. Onun söylemekte olduğuna biz mirasçı olacağız; o bize, ´yapayalnız tek başına´ gelecektir.
  81. Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Allah´tan başka ilahlar edindiler.
  82. Hayır; (o yalancı ilahlar) onların tapınışlarını inkâr edecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler.
  83. Görmedin mi, biz gerçekten şeytanları, küfre sapanların üzerine gönderdik, onları tahrik edip kışkırtıyorlar.
  84. Onlara karşı acele davranma; biz onlar için ancak saydıkça saymaktayız.
  85. Takva sahiplerini bir heyet halinde Rahman (olan Allah´ın huzuran) a toplayacağımız gün,
  86. Suçlu günahkârları da, susamışlar olarak cehenneme süreceğiz.
  87. Rahmanın katında ahid almışların dışında (onlar) şefaate malik olamayacaklardır.
  88. «Rahman çocuk edinmiştir» dediler.
  89. Andolsun, siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup geldiniz.
  90. Neredeyse bundan dolayı, gökler paramparça olacak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp göçüverecekti.
  91. Rahman adına çocuk öne sürdüklerinde (ötürü bunlar olacaktı)
  92. Rahman (olan Allah) a çocuk edinmek yaraşmaz.
  93. Göklerde ve yerde olan (herkesin her şeyin) tümü Rahman (olan Allah)a, yalnızca kul olarak gelecektir.
  94. Andolsun, onların tümünü kuşatmış ve onları sayı olarak da saymış bulunmaktadır.
  95. Ve onların hepsi, kıyamet günü O´na, ´yapayalnız tek başlarına´ geleceklerdir.
  96. İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır.
  97. Biz bunu (Kur´an´ı) senin dilinle kolaylaştırdık, takva sahiplerine müjde vermen ve direnen bir kavmi uyarıp korkutman için.
  98. Biz, onlardan önce nice insan kuşaklarını yıkıma uğrattık; (şimdiyse) onlardan hiç birini hissediyor ya da onların fısıltılarını duyuyor musun?
Yazar: Yaşar Nuri Öztürk - Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd.
  2. Rabbinin rahmetinin, Zekeriyya kuluna anılışıdır bu...
  3. Hani o, Rabbine gizli bir sesle seslenmişti de,
  4. Şöyle demişti: "Rabbim, işte karşındayım. Kemik gevşedi bende. İhtiyarlıktan başım beyaz alevle tutuştu. Sana yakarma/senin için çağrı yapma konusunda ise Rabbim, hiç bedbaht/zorluk ve şiddet yanlısı olmadım."
  5. "Ben, arkamdan gelecek yakınlarımdan endişe ediyorum. Karımsa kısır. O halde, katından bana bir dost bağışla;
  6. Ki hem bana mirasçı olsun hem de Yakub hanedanına mirasçı olsun. Ve onu hoşnutluğunu kazanmış bir kul eyle, Rabbim."
  7. Ey Zekeriyya! Biz sana bir oğul müjdeliyoruz; adı Yahya, daha önce ona hiç kimseyi adaş yapmadık.
  8. Dedi: "Rabbim, benim için oğul nasıl söz konusu olur? Karım, doğurganlığını yitirmiştir, bense yaşlılığın gerçekten en ileri basamağına ulaştım."
  9. "Bu budur." dedi. Rabbin şöyle buyurdu: "Onu yapmak benim için çok kolaydır. Nitekim daha önce de sen hiçbir şey değilken seni yaratmıştım."
  10. Dedi: "Rabbim, bana bir işaret ver." Cevap verdi: "İşaretin, sapasağlam olduğun halde üç gece insanlarla konuşmamandır."
  11. Bunun üzerine Zekeriyya, yakarış yerinden ayrılıp halkının karşısına geçti ve onlara "sabah-akşam tespih edin" diye işaret verdi.
  12. "Ey Yahya! Kitap´ı kuvvetle tut." Biz ona daha sabi iken hikmet verdik.
  13. Katımızdan bir kalp yumuşaklığı, bir temizlik verdik. Korunan biriydi o.
  14. Ana-babasına iyilik eden biriydi; zorba, isyancı biri değil.
  15. Selam olsun ona, doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün.
  16. Kitap´ta Meryem´i de an. Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir mekâna çekilmişti.
  17. Onlarla arasına bir perde çekmişti. Biz de ruhumuzu ona göndermiştik de o kendisine sapasağlam bir insan şeklinde görünmüştü.
  18. Meryem demişti: "Ben senden, Rahman´a sığınıyorum. Takva sahibi biriysen dikkatli ol."
  19. Ruh dedi: "Ben, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir oğlan bağışlamak için buradayım."
  20. Dedi: "Benim nasıl oğlum olur; bana herhangi bir insan dokunmadı. Ben bir kahpe de değilim."
  21. Dedi: "İşte böyle! Rabbin buyurdu ki: ´O benim için çok kolaydır. Böyle olması onu, insanlara bir mucize ve bizden bir rahmet yapmamız içindir. Hükme bağlanmış bir iştir bu."
  22. Ona gebe kaldı. Ardından da onunla uzak bir mekâna çekildi.
  23. Nihayet doğum sancısı onu, bir hurma ağacının kütüğüne götürdü. "Ah dedi, keşke daha önce ölseydim, keşke unutulup gitseydim."
  24. Altından ona şöyle seslendi: "Tasalanma, Rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirdi."
  25. "Hurma ağacının kütüğünü kendine doğru salla, üzerine olgun, taze hurma dökülecektir."
  26. "Artık ye, iç. Gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen şöyle söyle: ´Ben Rahman için oruç adadım. Onun için bugün, insan cinsinden hiç kimseyle konuşmayacağım."
  27. Meryem, onu taşıyarak toplumuna getirdi. "Ey Meryem, dediler, şaşılacak bir iş yaptın!"
  28. "Ey Harun´un kızkardeşi! Baban kötü bir adam değildi. Annen de bir kahpe değildi."
  29. Meryem, çocuğa işaret etti. Dediler: "Beşikteki bir sabiyle nasıl konuşuruz?"
  30. Sabi dedi: "Ben Allah´ın kuluyum. O bana kitap verdi, beni peygamber yaptı."
  31. "Beni, bulunduğum her yerde kutsal ve bereketli kıldı. Yaşadığım sürece bana namazı/duayı, zekâtı önerdi."
  32. "Anneme iyilik etmemi önerdi. Beni zorba bir eşkıya yapmadı."
  33. "Selam bana doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kaldırılacağım gün."
  34. İşte Meryem´in oğlu İsa budur! Hakkında kuşku ve çelişmeye düştükleri şeyin doğrusu bu sözdür.
  35. Bir oğul edinmek Allah´a asla yakışmaz. O´nun şanı yücedir. Bir iş ve oluşa karar verdi mi, ona sadece "Ol!" der, o hemen oluverir.
  36. Şüphesiz, Allah, benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. O halde O´na ibadet edin. Dosdoğru yol budur.
  37. Kendi aralarından çıkan hizipler ihtilafa düştüler. Büyük bir günün tanıklığından ötürü vay o inkârcıların haline!
  38. Bize gelecekleri gün neler işitecekler, neler görecekler! Fakat o zalimler bugün, açık bir sapıklık içindedirler.
  39. Sen onları, o hasret günü ile ilgili olarak uyar. Çünkü onlar gaflet içindeyken, iman da etmemişken iş bitirilmiş olacaktır.
  40. Yeryüzüne ve üzerindekilere biz mirasçı olacağız, biz! Ve bize döndürülecekler.
  41. Kitap´ta İbrahim´i de an. O, özü-sözü doğru bir peygamberdi.
  42. Hani, babasına demişti ki: "Babacığım; işitmeyen, görmeyen, sana hiçbir yarar sağlamayan şeylere niçin kulluk ediyorsun?"
  43. "Babacığım, bana ilimden, sana ulaşmayan bir nasip geldi. O halde bana uy ki, seni düzgün bir yola ileteyim!"
  44. "Babacığım, şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan Rahman´a isyan etmişti."
  45. "Babacığım, ben sana Rahman´dan bir azap dokunmasından, böylece şeytanın dostu haline gelmenden korkuyorum!"
  46. Babası dedi: "Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun ey İbrahim! Eğer bu işe son vermezsen, vallahi seni taşlarım! Uzun bir süre uzak kal benden!"
  47. Dedi: "Selam sana! Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Çünkü O, bana karşı çok lütufkârdır."
  48. "Sizden de Allah dışındaki yakardıklarınızdan da ayrılıyorum; Rabbime dua edeceğim. Umarım, Rabbime yakarışımla/Rabbim için çağrımda bahtsızlığa/eşkıyalığa düşmem."
  49. İbrahim, onlardan ve Allah dışında kulluk ettiklerinden uzaklaşınca, ona İshak´ı ve Yakub´u bağışladık ve hepsini peygamber yaptık.
  50. Onlara, rahmetimizden nimetler bağışladık. Ve kendileri için yüksek bir doğruluk dili oluşturduk.
  51. Kitap´ta Mûsa´yı da an. Çünkü o, içtenlik ve dürüstlüğe erdirilmişti ve o bir resul, bir peygamberdi.
  52. Ona Tûr´un sağ tarafından seslendik. Onu, fısıldaşan kimse kadar yaklaştırdık.
  53. Rahmetimizden ona kardeşi Hârun´u bir peygamber olarak armağan ettik.
  54. Kitap´ta İsmail´i de an. Çünkü o, vaadinde sadıktı; bir resuldü, bir peygamberdi.
  55. Ailesine namazı/duayı, zekâtı emrederdi. Rabbi katında hoşnutluk kazanmış bir kişiydi.
  56. Kitap´ta İdris´i de an. Çünkü o, özü-sözü tam uyuşan bir kişiydi, bir peygamberdi.
  57. Onu yüce bir mekâna yükselttik.
  58. İşte bunlar, Allah´ın kendilerine nimet lütfettiği peygamberlerdendir: Âdem´in soyundan, Nûh´la birlikte taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail´in soyundan, kılavuzluk edip seçtiğimiz kimselerden. Kendilerine Rahman´ın ayetleri okunduğunda, ağlayarak secdelere kapanırlardı.
  59. Ama arkalarından öyle bir nesil geldi ki; namazı/duayı yitirdiler, şehvetlere uydular. Bunlar, azgınlıklarının cezasını bulacaklardır.
  60. Tövbe eden, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi iş yapan müstesna. Böyleleri cennete girecekler ve hiçbir şekilde haksızlığa uğratılmayacaklar.
  61. Rahman´ın, kullarına gaybda vaat ettiği Adn cennetlerine girecekler. Kuşkusuz, O´nun vaadi yerine gelir.
  62. Orada boş lakırdı değil, yalnızca "selam" işitirler. Orada kendilerinin sabah, akşam, rızıkları da hazırdır.
  63. Kullarımızdan takva sahibi olanları mirasçı yapacağımız cennet işte budur.
  64. Biz sadece Rabbinin emrini indiririz/biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzdeki, arkamızdaki ve bunlar arasındaki herşey O´nundur. Rabbin asla unutkan değildir.
  65. Göklerin, yerin ve bunlar arasındaki şeylerin Rabbidir o. O´na ibadet et ve O´na ibadette sabırlı ol. O´na adaş olacak birini biliyor musun?
  66. Diyor ki insan: "Öldüğüm zaman diri olarak tekrar çıkarılacak mıyım?"
  67. Hatırlamıyor mu insan; o daha önce hiçbir şey değilken, onu biz yarattık.
  68. Rabbine yemin olsun ki; onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra hepsini diz çökmüş halde cehennemin çevresinde hazır bulunduracağız.
  69. Sonra her gruptan, Rahman´a karşı kafa tutmada daha şiddetli davrananlar kimlerse, onları ayıracağız.
  70. Elbette ki biz, oraya girmeye daha layık olanların kimler oldğunu herkesten iyi biliriz.
  71. İçinizden oraya uğramayacak hiç kimse yoktur. Bu, Rabbin üzerinde kesinleşmiş bir hükümdür.
  72. Sonra biz, korunup sakınanları kurtaracağız. Zalimleri de orada dizleri üzerinde çökmüş bırakacağız.
  73. Onlara ayetlerimiz açık-seçik okunduğunda, inkâr edenler inananlara şöyle derler: "İki zümreden hangisi makamca daha üstün, meclisce daha güzel?"
  74. Onlardan önce nice kuşaklar helak ettik ki, malca ve manzaraca daha alımlıydılar.
  75. De ki: "Her kim sapıklıkta ise Rahman ona iyice süre versin. Nihayet, kendilerine vaat edileni, azabı veya kıyametin kopuşunu gördüklerinde mekânca daha kötü, taraflarca daha zayıf olanın kim olduğunu bilecekler."
  76. Allah, doğru yolda olanların hidayetini artırır. Barışa ve hayra yönelik kalıcı işler, Rabbin katında sevapça daha üstün, sonuç bakımından daha hayırlıdır.
  77. Ayetlerimizi inkâr edip, "Bana mal da evlat da kesinlikle verilecek." diyeni gördün mü?
  78. Bu adam gaybı mı öğrendi, yoksa Rahman katında bir söz mü aldı?
  79. Hayır, hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve onun için azabı uzattıkça uzatacağız.
  80. O dediklerine biz vâris olacağız. Kendisi bir başına bize gelecek.
  81. Kendilerine onur ve destek olsunlar diye Allah dışında ilahlar edindiler.
  82. Hayır, hayır! Onlar, onların ibadetlerini inkâr edecekler ve onların aleyhinde düşman kesilecekler.
  83. Görmedin mi biz, şeytanları inkârcıların üzerine salmışız da onları oynatıp kıvırttırıyorlar.
  84. Onlar için acele etme. Biz onlar için günleri teker teker sayıyoruz.
  85. Gün olur, o sakınanları biz, Rahman´ın huzurunda heyet halinde toplarız.
  86. Suçluları da susuz ve yaya olarak cehenneme sevk ederiz.
  87. Rahman katında söz almış olandan başkaları şefaat imkânı bulamazlar.
  88. "Rahman çocuk edindi." dediler.
  89. Yemin olsun ki siz, çok çirkin bir iddiada bulundunuz.
  90. Bu söz yüzünden neredeyse gökler çatlayacak, yer parçalanacak, dağlar yıkılıp çökecek;
  91. Rahman için çocuk iddia ettiklerinden ötürü.
  92. Rahman´a çocuk edinmek yakışmaz.
  93. Göklerde ve yerde bulunan herkes, Rahman´a kul olarak gelecektir.
  94. Yemin olsun, O onların hepsini kuşatmış ve tamamını tek tek saymıştır.
  95. Ve onların hepsi kıyamet günü O´na tek tek gelecektir.
  96. İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, Rahman onlar için bir sevgi oluşturacaktır.
  97. Biz onu; senin dilinle kolaylaştırdık ki, sakınanları onunla müjdeleyesin, inatçı bir kavmi de onunla uyarasın.
  98. Biz onlardan önce de nice kuşaklar helâk ettik. Onlardan herhangi birini hissediyor musun, yahut onların bir iniltisini duyuyor musun?