Bu kitap, üstün ve her şeyi bilen Allah tarafından indirilmiştir.
Odur suçları örten ve tövbeleri kabûl eden ve azâbı şiddetli olan ve kullarına nîmetler ihsân eden; yoktur ondan başka tapacak ve dönüp varılacak yer, onun tapısıdır ancak.
Allah´ın delilleri hakkında, ancak kâfir olanlar çekişirler, onların, şehirlerde dönüp dolaşmaları aldatmasın seni.
Onlardan önce de Nûh kavmi, yalanladı, onlardan sonraysa bölük-bölük halk ve her ümmet, peygamberini yalanlamayı kendine iş edindi, buna kasdetti, onu öldürmek istedi ve gerçeği boşa çıkarmak için boş şeylere dayanarak çekiştiler, derken onları helâk ediverdim; azap nasıl olurmuş, görsünler.
İşte böylece Rabbinin verdiği hüküm, kâfirlere hak oldu: Şüphe yok ki onlar, cehennemliktir.
Arşı taşıyanlarla onun çevresindekiler, Rablerine hamd ederek onu tenzîh ederler ve inanırlar ona ve inananlara yarlıganma dilerler, Rabbimiz derler, rahmetin ve bilgin, her şeyi kavramış, kaplamıştır, artık tövbe edenleri ve senin yoluna uyanları yarlıga ve koru onları, yakıp kavuran cehennem azâbından.
Rabbimiz ve sok onları ebedî Adn cennetlerine, nitekim vait de etmiştin onlara ve atalarından ve eşlerinden ve soylarından kendilerini düzgün bir hâle getirenlere. Şüphe yok ki sen, üstünsün, hüküm ve hikmet sâhibisin.
Ve koru onları kötülüklerden ve kimi kötülüklerden korursan o gün, gerçekten de ona acımışsın ve budur işte o pek büyük kurtuluş, murâda eriş.
Şüphe yok ki kâfir olanlara nidâ edilir de denir ki: Bugün kendinize karşı duyduğunuz nefretten, buğuzdan daha büyüktü size karşı Allah´ın duyduğu nefret ve buğuz o zaman ki inanca çağrılıyordunuz da kâfir oluyordunuz siz.
Onlarsa Rabbimiz derler, iki kere öldürdün bizi ve iki kere dirilttin, artık suçlarımızı da söyledik, buradan çıkmamıza bir yol yok mu?
Bu da, Allah birdir dendi mi kâfir olmamızdan ve ona eşler olduğu söylenince inanmanızdandır; artık hüküm, pek yüce ve pek büyük Allah´ın.
Öyle bir mâbuttur ki delillerini göstermededir size ve rızıklandırmak için gökten yağmur yağdırmadadır size ve ona dönen kişiden başkası ibret ve öğüt almaz bundan.
Artık, dîninde, özünüzü tamâmıyla ona bağlıyarak çağırın Allah´ı kâfirler istemese de.
O kavuşma günü, onlar, kabirlerinden çıkarlar, Allah´a karşı hiçbir şeyleri gizli kalmaz; o gün, saltanat ve tedbîr kimindir, bir ve her şeye üstün Allah´ın.
O gün herkes, ne kazandıysa onun karşılığını bulur; o gün zulüm yoktur; şüphe yok ki Allah´ın hesâbı, pek tezdir.
Ve onları, yaklaşmakta olan o günle korkut, o gün, korkudan yürekler, ağızlara gelir, gönüller, dertle dolar, zâlimlere ne yardımı dokunacak bir dost bulunur, ne şefâati kabûl edilecek bir şefâatçi.
O, hıyânetle gizlice bakışı da bilir, gönüllerde gizlenen şeyleri de.
Ve Allah, gerçek olarak hükmeder. Ondan başka kulluk ettikleri şeyler, hiçbir şey hakkında hüküm veremezler; şüphe yok ki Allah, her şeyi duyar, bilir.
Yeryüzünü gezip dolaşmazlar mı ki onlardan önce gelip geçenlerin ne olmuş sonları, bir bakıp görsünler? Onlar, kuvvet bakımından da üstündü bunlardan, yeryüzünde yaptıkları şeyler bakımından da; derken kâfir oldular da Allah, onları helâk ediverdi ve onları, Allah´a karşı koruyacak hiçbir kimse çıkmadı.
Bu da, peygamberleri, onlara apaçık delillerle geldi mi, inkâr etmelerindendir, derken Allah onları helâk edivermiştir; şüphe yok ki o, kuvvetlidir, azâbı da çetindir onun.
Ve andolsun ki Mûsâ´yı delillerimizle ve apaçık bir burhanla göndermiştik.
Firavun´a, Hâmân´a ve Kârun´a; derken onlar, bu demişlerdi, pek yalancı bir büyücü.
Mûsâ, katımızdan gerçekle onlara gelince öldürün demişlerdi, onunla berâber inananların oğullarını ve bırakın kadınlarını; kâfirlerin düzeni, ancak gerçekten dışarıdır, boştur.
Ve Firavun, bırakın beni de dedi, Mûsâ´yı öldüreyim ve Rabbini çağırsın bakalım; şüphe yok ki ben, dininizi değiştireceğinden, yahut da yeryüzünde bir bozgun çıkaracağından korkuyorum.
Ve Mûsâ, ben dedi, şüphe yok ki soru gününe inanmayan her ululuk satan kişinin şerrinden, Rabbime ve Rabbinize sığınırım.
Ve Firavun´un soyundan inanan ve inancını gizleyen bir er, dedi ki: Rabbim Allah´tır dediği için mi adam öldüreceksiniz ve gerçekten de o, Rabbinizden apaçık deliller de getirmiştir size ve yalancıysa yalanı kendisine âit ve doğru söylüyorsa size vaadettiklerinin bir kısmına uğrarsınız; şüphe yok ki Allah, haddini aşan ve çok yalan söyleyen kişiyi doğru yola sevketmez.
Ey kavmim, bugün saltanat sizin, üstünsünüz yeryüzünde, fakat Allah´ın azâbı gelince kim kurtaracak bizi? Firavun dedi ki: Ben size hangi reyi işâret ediyorsam o, tamâmıyla doğrudur ve ben sizi, doğru-dürüst yoldan başka bir yola sevketmiyorum.
O inanan, ey kavmim dedi, ben bir bölük ümmetin uğradıkları azâba uğrayacaksınız diye korkuyorum.
Nûh, Âd ve Semûd kavimlerine ve onlardan sonrakilere olduğu gibi ve Allah, kullarına zulmetmeyi istemez.
Ve ey kavmim, ben, o feryâdü figan, o boşuna bağırıp söylenme günündeki hâlinizden korkuyorum.
O gün, bir gündür ki arkanızı döndürüp kaçacaksınız ama doğru cehenneme gideceksiniz ve Allah’ın azâbından sizi bir kurtaran olmayacak ve Allah, kimi doğru yoldan çıkarıp saptırdıysa ona bir yol gösteren yoktur.
Ve andolsun ki daha önce Yûsuf da, apaçık delillerle gelmişti de size getirdiği şey hakkında bir türlü şüpheden kurtulamamıştınız, sonunda ölünce de artık dediniz, bundan sonra Allah, başka bir peygamber göndermez kesin olarak; işte Allah, haddini aşan şüpheli kişiyi böyle saptırır.
Öyle kişilerdir onlar ki kendilerine hiçbir kesin delil gelmediği halde Allah´ın delilleri hakkında çekişmiye girişirler; Allah katında da bir nefrete ve buğza uğrarlar, inananlar katında da; Allah, her kibirli ve cebbar kişinin gönlünü böyle mühürler işte.
Ve Firavun, ey Hâmân demişti, bana bir köşk yap da belki kapılara erişirim.
Göklerin kapılarına ve derken Mûsâ´nın mâbûdunu anlamış olurum ve gerçekten de sanıyorum ki o, yalancı ve Firavun´a, kötü işi, böyle bezendi de böyle çıkarıldı yoldan ve Firavun´un düzeni, ancak ziyana uğradı, boşa çıktı.
Ve inanan da ey kavmim dedi, bana uyun da size doğru yolu göstereyim.
Ey kavmim, şu dünyâ yaşayışı, ancak geçici bir metâdan ibâret ve şüphe yok ki âhirettir, karar edilecek yurt.
Kim bir kötülükte bulunursa ancak onun misli olan bir cezâ ile cezâlanır ve erkek olsun, kadın olsun, inanarak iyi bir işte bulunansa işte o çeşit kişilerdir ki cennete girerler, orada sayısız rızıklanırlar.
Ve ey kavmim, ne oluyor bana da ben sizi kurtuluşa çağırmadayım, halbuki siz beni ateşe çağırıyorsunuz.
Allah´a kâfir olmaya ve ona şirk koşmaya çağırıyorsunuz beni bu hususta hiçbir bilgim olmadığı halde ve bense sizi üstün ve bütün suçları tamâmıyla örten mâbûda çağırmadayım.
Gerçeğin ta kendisi şu ki: Siz beni, dünyâda da çağırmaya salâhiyetli olmayan, âhirette de salâhiyetli olmayan birşeye çağırıyorsunuz ancak ve dönüp gideceğimiz yer, Allah tapısıdır ve şüphe yok ki haddini aşanlar, cehennem ehlinin ta kendileridir.
Yakında, size neler dediysem, anlıyacak, hatırlıyacaksınız onları ve ben, işimi Allah´a ısmarladım; şüphe yok ki Allah, kullarını görür.
Derken Allah, onların düzenlerinin kötülüklerinden korudu onu ve Firavun soyunaysa azâbın kötüsü gelip çattı.
Ateş, sabah-akşam, onlara gösterilecek ve kıyâmetin koptuğu günde Firavun soyunu denecek, sokun azâbın en çetinine.
Ve ateşte, birbirleriyle çekişmeye başladıkları zaman düşkünler, ululuk satanlara diyecekler ki: Gerçekten size uymuştuk, sizin adamlarınızdık biz, ateşin bir miktârını olsun defedebilir misiniz bizden?
Ululuk satanlarsa, şüphe yok ki diyecekler, hepimiz de ateş içindeyiz; şüphe yok ki Allah, kullar arasında hükmetti.
Ve ateştekiler, cehennemin kapıcılarına, Rabbinize yalvarın da diyecekler, ne olur, bir günceğiz olsun azâbımızı hafifletsin.
Onlar da, peygamberleriniz, apaçık delillerle gelmedi miydi size diyecekler; onlar, evet diyecekler, bekçiler, öyleyse diyecekler, siz yalvarın ve kâfirlerin duâsıysa ancak boşa gider.
Şüphe yok ki biz, elbette peygamberlerimize ve inananlara, dünyâ yaşayışında da yardım ederiz, tanıkların getirileceği günde de.
Bir gündür o gün ki zâlimlerin özürleri fayda vermez ve onlaradır lânet ve onlarındır kötü yer-yurt.
Ve andolsun ki biz, Mûsâ´ya doğru yolu gösteren kitabı verdik ve İsrail-oğullarını da mîrasçı ettik o kitaba ki.
Aklı başında olanları doğru yola sevk eder, onlara ibrettir, öğüttür.
Artık sabret, şüphe yok ki Allah´ın vaadi gerçektir ve suçunun yarlıganmasını dile ve akşam ve sabah çağlarında, Rabbine hamd ederek tenzîh et onu.
Allah´ın âyetleri hakkında, kendilerine hiçbir kesin delil gelmemişken çekişmeye girişenlerin gönüllerinde, ancak ulaşmalarına imkân olmayan bir büyüklenme duygusu var; artık Allah´a sığın, şüphe yok ki o, duyar, görür.
Elbette gökleri ve yeryüzünü yaratmak, insanları yaratmaktan daha büyük bir şey ve fakat insanların çoğu bilmez.
Ve eşit değildir körle gören ve inanıp iyi işlerde bulunanla kötülükler eden; ne de az düşünmede, ne de az ibret almadasınız.
Kıyâmet, elbette kopacak, şüphe yok bunda ve fakat insanların çoğu inanmaz.
Ve Rabbiniz dedi ki: Çağırın beni, icâbet edeyim size; şüphe yok ki bana kulluk etmekten, ululuk satarak çekinenler, aşağılık bir halde cehenneme gireceklerdir.
Öyle bir Allah´tır ki size geceyi yarattı, dinlenmeniz için ve gündüzü yarattı, göre-göre işlerinizi yapmanız için; şüphe yok ki Allah, elbette insanlara karşı lütuf ve ihsân sâhibidir ve fakat insanların çoğu şükretmez.
İşte budur Rabbiniz Allah ki her şeyi halk eden odur, yoktur ondan başka tapacak; ne diye asılsız şeylere kapılmadasınız?
İşte böyle kapılırlar Allah´ın delillerini, bile-bile inkâr edenler.
Bir Allah´tır ki yeryüzünü, size karâr edecek bir yurt, göğü de bir kubbe olarak yaratmıştır ve size sûret vermiştir, sûretinizi de en güzel bir şekle sokmuştur ve sizi, tertemiz şeylerle rızıklandırmıştır; işte budur Rabbiniz; ne yücedir âlemlerin Rabbi Allah.
Odur daimî diri, yoktur ondan başka tapacak, artık onun dîninde, yüreğinizi ona bağlayarak çağırın onu; hamd, âlemlerin Rabbi Allah´a.
De ki: Şüphe yok ki ben, Allah´tan başka sizin taptıklarınıza tapmaktan menedildim, Rabbimden apaçık deliller gelince bana ve âlemlerin Rabbine teslîm olmam emredildi bana.
Öyle bir mâbuttur ki sizi topraktan, sonra bir katre sudan, sonra bir pıhtı kandan yaratmıştır, sonra sizi, çocuk olarak dünyâya çıkarmıştır, sonra ergenlik çağına erişmeniz, sonra da ihtiyar olmanız için sizi yaşatmadadır ve sizden, daha önce öldürülen de var ve hepinizi de muayyen ve mukadder bir zamanadek yaşatır ve bütün bunlar da akıl edesiniz diye olup biter.
Öyle bir mâbuttur ki diriltir ve öldürür; derken bir işin olmasını hükmetti mi ancak, ol der o işe, oluverir.
Görmedin mi Allah´ın delilleri hakkında çekişmeye girişenleri, nereye gitmedeler, neye kapılmadalar?
Onlar, öyle kişilerdir ki kitabı ve peygamberlerimizle gönderdiğimiz şeyleri yalanlamışlardır, yakında bilip anlayacaklar.
Boyunlarına demirden lâleler ve zincirler takılıp sürüklendikleri zaman.
Sıcak su içinde, sonra cehenneme atıldıkları zaman.
Sonra da denecek ki nerede şirk koştuklarınız,
Allah´ı bırakıp da? Diyecekler ki: Gözümüzden kayboldular, zâten de bundan önce tapmaya lâyık birşeye tapmamıştık biz; işte Allah, kâfirleri böyle saptırır.
Bu da, yeryüzünde haksız yere sevinip övündüğünüzden ve ululanıp kendinizi gördüğünüzdendir.
Girin kapılarından cehennemin, orada ebedî olarak kalacaksınız; gerçekten de ululananların yeri-yurdu, ne de kötüdür.
Artık sabret, şüphe yok ki Allah´ın vaadi gerçektir. Derken ya onlara vaadettiğimiz şeylerin bâzısını göstereceğiz sana, yahut da seni öldüreceğiz, derken hepsi de dönüp tapımıza gelecekler.
Ve andolsun ki senden önce nice peygamberler gönderdik, onlardan, sana anlattıklarımız da var, anlatmadıklarımız da ve hiç bir peygamber, Allah´ın izni olmadıkça bir delil, bir mûcize gösteremez; derken Allah´ın emri gelince gerçek olarak hükmedilir ve işte buracıkta, boş şeylere uyanlar, ziyan eder gider.
Öyle bir Allah´tır ki onların bir kısmına binin, bir kısmını da yiyin diye davarlar yaratmıştır size.
Ve onlarda başka faydalar da var size ve gönüllerinizdeki murâda ulaşmak için onlara ve gemilere biniyorsunuz.
Ve size delillerini göstermede, Allah´ın delillerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?
Yeryüzünü gezip dolaşmazlar mı ki onlardan önce gelip geçenlerin ne olmuş sonları, bir bakıp görsünler? Onlar, topluluk bakımından daha çoktu, kuvvet ve yeryüzünde yaptıkları şeyler bakımından da daha üstündü bunlardan; derken elde ettikleri şeylerin, onlara hiçbir faydası olmadı.
Peygamberleri, apaçık delillerle onlara gelince kendilerindeki bilgiye güvenip övündüler, kendilerini gördüler de alay ettikleri şey, başlarına geliverdi.
Derken azâbını görünce de Allah´ın birliğine inandık dediler ve şirk koştuğumuz şeyleri inkâr ettik.
Fakat azâbımızı gördükleri zaman inanmaları, onlara bir fayda vermez; Allah´ın, kulları hakkında icrâ edilegelen yolu-yoradamıdır bu ve işte buracıkta kâfirler, ziyan edip giderler.
Bu Kitap mutlak galip, hakkıyla bilen, lütuf sahibi Allah tarafından indirilmiştir.
O, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı çetin, lütuf sahibi Allah´tandır ki. O´ndan başka hiçbir ilâh yoktur, dönüş ancak O´nadır.
İnkâr edenler müstesna, hiç kimse Allah´ın âyetleri hakkında tartışmaz. Onların şehirlerde (rahatlıkla) gezip dolaşması seni aldatmasın.
Onlardan önce Nuh kavmi ve bunlardan sonraki topluluklar da (peygamberlerini) engellemeye, her ümmet kendi peygamberini yakalamaya azmetmişti. Bâtılı hakkın yerine koymak için mücadele etmişlerdi. Bunun üzerine ben onları kıskıvrak yakaladım. İşte, cezalandırmamın nasıl olduğunu gör!
İnkâr edenlerin cehennem ehli olduklarına dair Rabbinin sözü böylece gerçekleşti.
Arş´ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O´na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler).
Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vâdettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz azîz ve hakîm olan sensin!
Bir de onları, her türlü kötülüklerden koru. O gün sen kimi kötülüklerden korursan muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun. Bu en büyük kurtuluştur.
İnkâr edenlere şöyle seslenilir: Allah´ın gazabı, sizin kendinize olan kötülüğünüzden elbette daha büyüktür. Zira siz imana davet ediliyorsunuz, fakat inkâr ediyorsunuz.
Onlar: Rabbimiz, bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Biz de günahlarımızı itiraf ettik. Bir daha (bu ateşten) çıkmaya yol var mıdır? derler.
(Onlara denir ki:) İşte bunun sebebi şudur: Tek Allah´a ibadete çağrıldığı zaman inkâr edersiniz. O´na ortak koşulunca (bunu) tasdik edersiniz. Artık hüküm, yücelerin yücesi Allah´ındır.
Size âyetlerini gösteren, sizin için gökten rızık indiren O´dur. Allah´a yönelenden başkası ibret almaz.
Haydi, kâfirlerin hoşuna gitmese de Allah´a, Allah için dindar ve ihlâslı olarak dua edin!
Dereceleri yükselten, Arş´ın sahibi Allah, kavuşma günüyle korkutmak için kullarından dilediğine iradesiyle ilgili vahyi indirir.
O gün onlar (kabirlerinden) meydana çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah´a gizli kalmaz. Bugün hükümranlık kimindir? Kahhâr olan tek Allah´ındır.
Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çarçabuk görendir.
Yaklaşan gün hususunda onları uyar! Çünkü o onda dehşet içinde yutkunurken yürekleri ağızlarına gelmiştir. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenir şefaatçısı vardır.
Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.
Allah, adaletle hükmeder. O´nu bırakıp taptıkları ise, hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah, hakkıyla işiten ve görendir.
Onlar, yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin âkıbetinin nasıl olduğunu görsünler! Onlar, kuvvet ve yeryüzündeki eserleri yönünden bunlardan daha da üstündüler. Böyleyken Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Onları Allah´ın gazabından koruyan da olmadı.
Bunun sebebi, peygamberleri kendilerine apaçık mucizeler getirdikleri halde, inkâr etmeleri idi. Allah da kendilerini tutup yakalayıverdi. Doğrusu O, kuvvetlidir; azabı da pek çetindir.
Andolsun ki biz Musa´yı mucizelerimiz ve apaçık hüccetle, gönderdik.
Firavun´a, Hâmân´a ve Karun´a da onlar: "Bu, çok yalancı bir sihirbazdır!" dediler.
İşte o (Musa), tarafımızdan kendilerine hakkı getirince: Onunla beraber iman edenlerin oğullarını öldürün, kadınları sağ bırakın! dediler. Ama kâfirlerin tuzağı elbette boşa çıkar.
Firavun: Bırakın beni, dedi. Musa´yı öldüreyim; (Kurtarabilirse) Rabbine yalvarsın! Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden, yahut yeryüzünde fesat çıkaracağından korkuyorum.
Musa da: Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığındım, dedi.
Firavun ailesinden olup, imanını gizleyen bir mümin adam şöyle dedi: Siz bir adamı "Rabbim Allah´tır" diyor diye öldürecek misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirmiştir. Eğer o yalancı ise yalanı kendisinedir. Eğer doğru söylüyorsa sizi tehdit ettiğinin (azâbın), bir kısmı olsun gelip size çatar. Şüphesiz Allah, haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola eriştirmez.
Ey kavmim! Bugün, yeryüzüne hakim kimseler olarak hükümranlık sizindir. Ama Allah´ın azabı bize gelip çatarsa, kim bize yardım eder? Firavun: Ben size kendi görüşümü söylüyorum ve yine size ancak doğru yolu gösteriyorum dedi.
İman etmiş olan dedi ki: "Ey kavmim! Doğrusu ben üzerinize önceki toplulukların günü gibi, bir günün gelmesinden korkuyorum."
Nuh kavminin, Âd, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi, Allah, kullarına bir zulüm dileyecek değildir.
Ey kavmim! Gerçekten sizin için o bağrışıp çağrışma gününden, korkuyorum.
O gün arkanıza dönüp kaçacaksınız. Fakat sizi Allah´tan (O´nun azabından) kurtaracak kimse yoktur. Allah kimi saptırırsa, artık onu doğru yola iletecek de yoktur.
Andolsun ki, (Musa´dan) önce Yusuf da size açık deliller getirmişti ve onun size getirdiği şeyler hakkında şüphe edip durmuştunuz. Nihayet o vefat edince "Allah ondan sonra peygamber göndermez" dediniz. İşte Allah o aşırı giden şüphecileri böyle saptırır.
Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadığı halde Allah´ın âyetleri hakkında mücadele edenler gerek Allah yanında, gerekse iman edenler yanında büyük bir nefretle karşılanır. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler.
Firavun: "Ey Hâmân, bana yüksek bir kule yap! Belki yollara erişirim."
"Göklerin yollarına erişirim de Musa´nın Tanrısı´nı görürüm! Doğrusu ben onu, yalancı sanıyorum," dedi. Böylece Firavun´a, yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve yoldan saptırıldı. Firavun´un tuzağı tamamen boşa çıktı.
O iman eden kimse: Ey kavmim! dedi, siz bana uyun, sizi doğru yola götüreceğim.
Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı, geçici bir eğlencedir. Ama ahiret, gerçekten kalınacak yurttur.
Kim bir kötülük işlerse, onun kadar ceza görür. Kim de kadın veya erkek, mümin olarak faydalı bir iş yaparsa işte onlar, cennete girecekler, orada onlara hesapsız rızık verilecektir.
Ey kavmim! Nedir bu hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.
Siz beni, Allah´ı inkâr etmeye ve hiç tanımadığım nesneleri O´na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, azîz ve çok bağışlayan Allah´a davet ediyorum.
Gerçek şu ki, sizin beni davet ettiğiniz şeyin dünyada da ahirette de davete değer bir tarafı yoktur. Dönüşümüz Allah´adır, aşırı gidenler de ateş ehlinin kendileridir.
Size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah´a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını çok iyi görendir.
Nihayet Allah, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden bu zatı korudu, Firavun´un kavmini ise kötü azap kuşatıverdi.
Onlar sabah akşam o ateşe sokulurlar. Kıyametin kopacağı gün de: Firavun ailesini azabın en çetinine sokun (denilecek)!
(Kâfirler) ateşin içinde birbirleriyle çekişirlerken zayıf olanlar, o büyüklük taslayanlara: Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin birazını bizden savabilir misiniz? derler.
O büyüklük taslayanlar ise: Doğrusu hepimiz bunun içindeyiz. Şüphe yok ki Allah kulları arasında vereceği hükmü verdi, derler.
Ateşte bulunanlar cehennem bekçilerine: Rabbinize dua edin, bizden, bir gün olsun azabı hafifletsin! diyecekler.
(Bekçiler:) Size peygamberleriniz açık açık deliller getirmediler mi? derler. Onlar da: Getirdiler, cevabını verirler. (Bekçiler ise): O halde kendiniz yalvarın, derler. Halbuki kâfirlerin yalvarması boşunadır.
Şüphesiz peygamberlerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.
O gün zalimlere, özür dilemeleri hiçbir fayda sağlamaz. Artık lânet de onlarındır, kötü yurt da onlarındır!
Andolsun ki biz Musa´ya hidayeti verdik ve İsrailoğullarına, o Kitab´ı miras bıraktık.
O, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberidir.
(Resûlüm!) Şimdi sen sabret. Çünkü Allah´ın vâdi gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam sabah Rabbini hamd ile tesbîh et.
Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın, Allah´ın âyetleri hakkında münakaşa edenler var ya, hiç şüphe yok ki, onların kalplerinde, asla yetişemeyecekleri bir büyüklük hevesinden başka bir şey yoktur. Sen Allah´a sığın. Kuşkusuz O, işiten ve görendir.
Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Körle gören, inanıp iyi amellerde bulunanla kötülük yapan bir olmaz. Ne kadar az düşünüyorsunuz!
Kıyamet günü mutlaka gelecektir, bunda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu buna inanmazlar.
Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.
İçinde dinlenesiniz diye geceyi, görmeniz için de gündüzü yaratan Allah´tır. Şüphesiz Allah, insanlara karşı lütufkârdır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
İşte O, her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah´dır. O´ndan başka tanrı yoktur. O halde nasıl olup da döndürülüyorsunuz!
Allah´ın âyetlerini inatla inkâr edenler işte (haktan) böyle döndürülür.
Yeri sizin için yerleşim alanı, göğü de bir bina kılan, size şekil verip de şeklinizi güzel yapan ve sizi temiz besinlerle rızıklandıran Allah´tır. İşte Allah, sizin Rabbinizdir. Alemlerin Rabbi Allah, yücelerden yücedir.
O daima diridir; O´ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O halde dinde ihlâslı ve samimi kişiler olarak O´na dua edin. Her türlü övgü âlemlerin Rabbi Allah´a mahsustur.
(Resûlüm)! De ki: Bana Rabbimden apaçık deliller gelince, sizin Allah´ı bırakıp o taptıklarınıza kulluk etmem bana yasaklandı ve bana âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi.
Sizi topraktan, sonra meniden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan) yaratan sonra bebek olarak çıkaran, sonra sizi güçlü kuvvetli bir çağa erişmeniz, sonra da ihtiyarlamanız -ki içinizden daha önce vefat edenler de vardır- ve belli bir vakte ulaşmanız için sizi yaşatan O´dur. Umulur ki düşünürsünüz.
O, hem dirilten hem de öldürendir. O, herhangi bir işin olmasını dilediği zaman yalnız "Ol!" der, o da oluverir.
Allah´ın âyetleri hakkında tartışanlara bakmadın mı? Nasıl döndürülüyorlar (onu tasdike yanaşmıyorlar)!
Onlar, Kitab´ı ve peygamberlerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Onlar yakında (gerçeği) anlayacaklar!
O zaman boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde, sürüklenecekler,
Kaynar suda, sonra da ateşte yakılacaklardır.
Sonra onlara: Allah´ı bırakıp da koştuğunuz ortaklar nerededir? denilecek.
O Allah´tan başka (taptıklarınız). Onlar da:"Bizden uzaklaştılar, zaten biz önceleri hiçbir şeye tapmıyorduk", diyecekler. İşte Allah kâfirleri böyle şaşırtır.
Bu, sizin yeryüzünde haksız olarak şımarmanızdan ve aşırı derecede sevinip böbürlenmenizden ötürüdür.
İçinde ebedî kalmak üzere cehennemin kapılarından girin! Kibirlenenlerin dönüp gidecekleri yer ne çirkindir!
Onun için (Resûlüm), sen sabret! Şüphesiz Allah´ın vâdi gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını ya sana gösteririz, yahut seni daha önce vefat ettiririz. Nasıl olsa onlar bize döneceklerdir.
Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var, durumlarını sana bildirmediğimiz kimseler de var. Hiçbir peygamber Allah´ın izni olmaksızın herhangi bir âyeti kendiliğinden getiremez. Allah´ın emri gelince de hak uygulanır ve o zaman bâtılı seçenler hüsrana uğrayacaklardır.
Allah, kimine binesiniz, kimini yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır.
Onlarda sizin için daha nice faydalar vardır. Gönüllerinizdeki bir arzuya, onlara binerek ulaşırsınız. Onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız.
Allah size âyetlerini gösteriyor. Şimdi, Allah´ın âyetlerinden hangisini inkâr edersiniz?
Onlar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuştur, görsünler! Öncekiler bunlardan daha çoktu, kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri bakımından da daha sağlam idiler. Fakat kazandıkları şeyler onlara asla fayda vermemiştir.
Peygamberleri onlara apaçık bilgiler getirince, onlar kendilerinde bulunan (beşeri) bilgiye güvendiler (onu alaya aldılar). Alaya aldıkları şey kendilerini boğuverdi.
Artık o çetin azabımızı gördükleri zaman: Allah´a inandık ve O´na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik, derler.
Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine bir fayda vermeyecektir. Allah´ın kulları hakkında süregelen âdeti budur. İşte o zaman kâfirler hüsrana uğrayacaklardır.
Bu Kitab´ın indirilmesi, Aziz, Alim olan Allah´tandır;
Günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası pek şiddetli olan ve lütuf sahibi (Allah´tan). O´ndan başka İlah yoktur. Dönüş O´nadır.
Allah´ın ayetleri konusunda inkar edenlerden başkası mücadele etmez. Öyleyse onların şehirlerde dönüp dolaşması seni aldatmasın.
Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da. Her ümmet, kendi elçilerini (susturmak için) yakalamaya yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, ´batıla-dayanarak´ mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık Benim cezalandırmam nasılmış?
Senin Rabbinin kafirler üzerindeki: "Gerçekten onlar ateşin halkıdır" sözü böylece hak oldu.
Arş´ı yüklenmekte olanlar ve çevresinde bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih etmekte, O´na iman etmekte ve iman edenlere mağfiret dilemektedirler: "Rabbimiz, rahmet ve ilim bakımından herşeyi kuşatıp-sardın, tevbe edenler ve Senin yoluna tabi olanlara mağfiret et ve onları cehennem azabından koru."
"Rabbimiz, onları Adn cennetlerine sok ki onlara (bunu) va´dettin; babalarından, eşlerinden ve soylarından salih olanları da. Gerçekten Sen, üstün ve güçlü olansın, hüküm ve hikmet sahibisin."
"Ve onları kötülüklerden koru. O gün Sen, kimi kötülüklerden korumuşsan, gerçekten ona rahmet etmişsin. İşte büyük ´kurtuluş ve mutluluk´ budur.
Şüphesiz küfredenlere de (şöyle) seslenilir: "Allah´ın gazablanması, elbette sizin kendi nefislerinize gazablanmanızdan daha büyüktür. Çünkü siz, imana çağrıldığınız zaman inkar ediyordunuz.
Dediler ki: "Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin; biz de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkış için bir yol var mı?"
"Sizin (durumunuz) böyledir. Çünkü bir olan Allah´a çağırıldığınız zaman inkar ettiniz. O´na ortak koşulduğunda inanıp-onayladınız. Artık hüküm, Yüce, büyük olan Allah´ındır."
O, size ayetlerini gösteriyor ve sizin için gökten rızık indiriyor. İçten (Allah´a) yönelenden başkası öğüt alıp-düşünmez.
Öyleyse, dini yalnızca O´na halis kılanlar olarak Allah´a dua (kulluk) edin; kafirler hoş görmese de.
Dereceleri yükselten Arş´ın sahibi (Allah), ´toplanma ve buluşma´ günü ile uyarıp-korkutmak için, Kendi emrinden olan ruhu kullarından dilediğine indirir.
O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah´a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah´ındır."
Bugün her bir nefis, kendi kazandığıyla karşılık görür. Bugün zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı seri görendir.
Onları, yaklaşmakta olan güne karşı uyar; o zaman yürekler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zalimler için ne koruyucu bir dost, ne sözü yerine getirebilir bir şefaatçi yoktur.
(Allah,) Gözlerin hainliklerini ve göğüslerin sakladıklarını bilir.
Allah hak ile hükmeder. Oysa O´nu bırakıp taptıkları hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.
Onlar, yeryüzünde gezip-dolaşmıyorlar mı ki, böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Fakat Allah, onları günahları dolayısıyla (azapla) yakalayıverdi. Onları Allah´tan koruyacak kimse olmadı.
Çünkü gerçekten onlar, Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi; fakat onlar inkar ederlerdi. Bu yüzden Allah, onları (azapla) yakalayıverdi. Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması şiddetlidir.
Andolsun, Biz Musa´yı ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik;
Firavun´a, Haman´a ve Karun´a. Ama onlar: (Bu,) Yalan söyleyen bir büyücüdür" dediler.
Böylece, o, Katımız´dan kendilerine bir hak ile geldiği zaman, dediler ki: "Onunla birlikte iman edenlerin erkek çocuklarını öldürün; kadınlarını ise sağ bırakın." Ancak kafirlerin hileli-düzeni boşa çıkmakta olandan başkası değildir.
Firavun dedi ki: "Bırakın beni, Musa´yı öldüreyim de o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın. Çünkü ben, sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum."
Musa dedi ki: "Gerçekten ben, hesap gününe iman etmeyen her mütekebbirden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığınırım."
Firavun ailesinden imanını gizlemekte olan mü´min bir adam dedi ki: "Siz, benim Rabbim Allah´tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o eğer bir yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise, (o zaman da) size va´dettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah, ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez."
"Ey Kavmim, bugün mülk sizindir, yeryüzünde hüküm sahibi kimselersiniz. Fakat bize Allah’tan dayanılmaz bir azap gelecek olursa bize kim yardımcı olabilecek?" Firavun dedi ki: "Ben, size yalnızca gördüğümü (kendi görüşümü) gösteriyorum ve ben sizi doğru yoldan da başkasına yöneltmiyorum."
İman eden (adam) dedi ki: "Ey Kavmim, ben o fırkaların gününe benzer (bir günün felaketine uğrarsınız) diye korkuyorum."
"Nuh kavmi, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumuna benzer (bir gün). Allah, kullar için zulüm istemez."
"Ve ey kavmim, doğrusu ben sizin için o feryat (edeceğiniz kıyamet) gününden korkuyorum."
"Arkanızı dönüp kaçacağınız gün; sizi Allah´tan koruyacak yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğruya yöneltecek bulunmaz."
"Andolsun, daha önce Yusuf da size apaçık belgeler getirmişti. O zaman size getirdikleri hakkında kuşkuya kapılıp durmuştunuz. Sonunda o, vefat edince, demiştiniz ki; "Allah, ondan sonra kesin olarak bir elçi göndermez." İşte Allah, ölçüyü taşıran, şüpheci kimseyi böyle saptırır."
"Ki onlar, Allah´ın ayetleri konusunda kendilerine gelmiş bir delil bulunmaksızın mücadele edip dururlar. (Bu,) Allah Katında da, iman edenler katında da büyük bir öfke (sebebi)dir. İşte Allah, her mütekebbir zorbanın kalbini böyle mühürler."
Firavun (alayla) dedi ki: "Ey Haman, bana yüksek bir kule bina et; belki o yollara ulaşabilirim,"
"Göklerin yollarına. Böylelikle Musa´nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum." İşte Firavun´a, kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun´un hileli-düzeni, ´yıkım ve kayıpta´ olmaktan başka (bir şey) olmadı.
İman eden (adam) dedi ki: "Ey Kavmim, siz bana tabi olun, ben sizi doğru yola iletip-yönelteyim."
"Ey kavmim, gerçekten bu dünya hayatı, yalnızca bir meta (kısa süreli bir yararlanma)dır. Şüphesiz ahiret, (asıl) karar kılınan yurt odur."
"Kim bir kötülük işlerse, kendi mislinden başkasıyla ceza görmez; kim de -erkek olsun, dişi olsun- bir mü´min olarak salih bir amelde bulunursa, işte onlar, içinde hesapsız olarak rızıklandırılmak üzere cennete girerler."
"Ey kavmim, ne oluyor ki ben sizi kurtuluşa çağırıyorken, siz beni ateşe çağırıyorsunuz."
"Siz beni Allah´a (karşı) inkar etmeye ve hakkında bilgim olmayan şeyleri O´na şirk koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, üstün ve güçlü olan, bağışlayan (Allah´)a çağırıyorum.
"İmkanı yok; gerçekten sizin beni kendisine çağırmakta olduğunuz şeyin, dünyada da, ahirette de çağrıda bulunma (yetkisi, gücü, değeri ve bağışlama)sı yoktur. Şüphesiz, bizim dönüşümüz Allah´adır. Ölçüyü taşıranlar, onlar ateşin halkıdırlar."
"İşte size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben de işimi Allah´a bırakıyorum. Şüphesiz Allah, kulları pek iyi görendir."
Sonunda Allah, onların kurdukları hileli-düzenlerinin kötülüklerinden onu korudu ve Firavun´un çevresini de azabın en kötüsü kuşatıverdi.
Ateş; sabah akşam, ona sunulurlar. Kıyamet-saatinin kopacağı gün: "Firavun çevresini, azabın en şiddetli olanına sokun" (denecek).
Ateşin içinde, iddialar öne sürüp karşılıklı tartışırlarken zayıf olanlar, büyüklenen (müstekbir)lere derler ki: "Gerçekten biz, size uymuş (teb´anız) olan kimselerdik. Şimdi siz, ateşten bir parçasını olsun, bizden uzaklaştırabilir misiniz?
Büyüklenen (müstekbir)ler derler ki: "Biz hepimiz (ateşin) içindeyiz; gerçekten Allah, kullar arasında hüküm verdi (artık)."
Ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine dediler ki: "Rabbinize dua edin; azaptan bir günü (olsun) bize hafifletsin."
(Bekçiler:) "Size kendi Resulleriniz açık belgelerle gelmez miydi?" dediler. Onlar: "Evet" dediler. (Bekçiler:) "Şu halde siz dua edin" dediler. Oysa kafirlerin duası, çıkmazda olmaktan başkası değildir.
Şüphesiz Biz elçilerimize ve iman edenlere, dünya hayatında ve şahidlerin (şahidlik için) duracakları gün elbette yardım edeceğiz.
Zalimlere kendi mazeretlerinin hiçbir yarar sağlamayacağı gün; lanet de onlarındır, yurdun en kötüsü de.
Andolsun Biz Musa´ya hidayeti verdik ve İsrailoğulları´na kitabı miras bıraktık.
(Ki o,) Temiz akıl sahipleri için bir hidayet rehberi ve bir zikirdir.
Şu halde sen sabret. Gerçekten Allah´ın va´di haktır. Günahın için mağfiret dile; akşam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih et.
Şüphesiz, kendilerine gelmiş bulunan hiçbir delil olmaksızın, Allah´ın ayetleri konusunda mücadele edenlere gelince; onların göğüslerinde kendisine ulaşamayacakları bir büyüklük (isteğin)den başkası yoktur. Artık sen Allah´a sığın. Şüphesiz O hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.
Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ancak insanların çoğu bilmezler.
Kör olanla (basiretle) gören bir olmaz; iman edip salih amellerde bulunanlarla kötülük yapan da. Ne az öğüt alıp-düşünüyorsunuz.
Şüphesiz kıyamet-saati, yaklaşarak gelmektedir; bunda hiçbir kuşku yok. Ancak insanların çoğu iman etmiyorlar.
Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir.
Allah, kendisinde sükun bulmanız için geceyi, aydınlık olarak da gündüzü sizin için var etti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı (sınırsız) bir fazl sahibidir. Ancak insanların çoğu şükretmiyorlar.
İşte bu, sizin Rabbiniz Allah´tır; herşeyin Yaratıcısı´dır; O´ndan başka İlah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz?
İşte, Allah´ın ayetlerini inkar edenler böyle çevriliyorlar.
Allah, yeryüzünü sizin için bir karar, gökyüzünü bir bina kıldı; sizi suretlendirdi, suretinizi de en güzel (bir biçim ve incelikte) kıldı ve size güzel-temiz şeylerden rızık verdi. İşte sizin Rabbiniz Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne Yücedir.
O, Hayy (diri) olandır. O´ndan başka İlah yoktur; öyleyse dini yalnızca Kendisi´ne halis kılanlar olarak O´na dua edin. Alemlerin Rabbine hamd olsun.
De ki: "Bana apaçık belgeler gelince, sizin Allah´tan başka taptıklarınıza kulluk etmekten kesin olarak menedildim ve alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum."
O´dur ki, sizi topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir alak´tan (embriyo) yarattı; sonra sizi bir bebek olarak çıkarmakta, sonra güçlü (erginlik) çağınıza erişmeniz, sonra da yaşlanmanız için size (belli bir ömür vermektedir). Sizden kiminin daha önce hayatına son verilmektedir; adı konulmuş bir ecele erişmeniz ve belki aklınızı kullanmanız için (Allah sizi böyle yaşatır).
Dirilten ve öldüren O´dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir.
Allah´ın ayetleri hakkında mücadele edenleri görmüyor musun; nasıl da döndürülüyorlar?
Ki onlar, Kitab´ı ve elçilerimizle gönderdiğimiz şeyleri yalanladılar. Artık yakında bileceklerdir.
Boyunlarında demir-halkalar ve (ayaklarında) zincirler olduğu halde sürüklenecekler;
Kaynar suyun içinde; sonra ateşte tutuşturulacaklar.
Sonra onlara denilecek: "Sizin şirk koştuklarınız nerede?"
"Allah´ın dışında (taptıklarınız)." Dediler ki: "Bizi bırakıp-kayboluverdiler. Hayır, biz önceleri (meğer) hiçbir şeye tapar değilmişiz." İşte Allah, kafirleri böyle şaşırtıp-saptırır.
İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp-azmanız ve azgınca ölçüyü taşırmanız dolayısıyladır.
İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür.
Şu halde sen sabret, hiç şüphesiz Allah´ın va´di haktır. Sonunda ya onlara va´dettiğimiz (azab)in bir kısmını sana göstereceğiz ya da senin hayatına son vereceğiz. Nihayet onlar Bize döndürülecekler.
Andolsun, Biz senden önce elçiler gönderdik; onlardan kimini sana aktarıp-anlattık ve kimini anlatmadık. Herhangi bir elçiye, Allah´ın izni olmaksızın bir ayeti getirmek olacak şey değildir. Allah´ın emri geldiği zaman hak ile hüküm verilir ve işte burada (hakkı) iptal etmekte (istekli) olanlar hüsrana uğramışlardır.
Allah O´dur ki, kimine binmeniz, kiminden yemeniz için size (bir yarar olmak üzere) davarları var etti.
Onlarda sizin için yararlar vardır. Onların üstünde göğüslerinizde olan bir hacete (ihtiyaca ve arzuya) ulaşırsınız; onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız.
Size Kendi ayetlerini gösteriyor; artık Allah´ın ayetlerinden hangisini inkar ediyorsunuz?
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kendilerinden (sayıca) daha çoktu ve yeryüzünde kuvvet ve eserler bakımından daha üstündüler. Fakat kazandıkları şeyler, (azaba karşı) onlara hiçbir şey sağlayamadı.
Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman, onlar, yanlarında olan ilimden dolayı sevinip-böbürlendiler de, kendisini alay konusu edindikleri şey, onları sarıp-kuşatıverdi.
Bizim dayanılmaz-azabımızı gördükleri zaman, dediler ki: "Bir olan Allah´a iman ettik ve O´na şirk koştuğumuz şeyleri de inkar ettik."
Ama Bizim dayanılmaz-azabımızı gördükleri zaman, imanları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. (Bu,) Allah´ın kulları arasında sürüp-giden sünnetidir. İşte kafirler burada hüsrana uğramışlardır.
Bu Kitab’ın indirilişi azîz, alîm olan Allah’dandır;
O günah bağışlayan, tevbe kabul eden, azabı şiddetli olan ihsan sahibi Allah’dandır ki, O’ndan başka hiç bir ilâh yoktur; dönüş ancak O’nadır.
Allah’ın âyetlerinde, ancak inkârcı kâfirler mücadele eder. (Ey Rasûlüm), şimdi onların (ticaret için) şehirler arası dönüb dolaşmaları seni aldatmasın (işlerinin sonu azabdır).
Senin kavminden önce Nûh kavmi, Nûh kavminin arkasından da peygamberlerine karşı birleşen kâfirler tekzib etmişlerdi; ve her ümmet kendilerinin peygamberini yakalayıb öldürmek kasdinde bulundu. Hakkı bâtıl ile yok etmek için boşuna mücadele ettiler. Nihayet ben de onları (azabımla) yakalayıverdim. Bak, nasıl oldu azabım!...
İşte peygamberleri tekzib edenlere, Rabbinin azab vaadi böylece vacib oldu. Onlar cehennemliktirler.
Arş’ı yüklenen melekler ve onun etrafındakiler Rablerini hamd ile tesbih ederler. O’na iman ederler ve iman eden kimseler için de şöyle mağfiret dilerler: “- Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. Bunun için tevbe edenleri ve senin yoluna koyulanları bağışla, onları cehennem azabından koru.
Ey Rabbimiz! Onları ve atalarından, zevcelerinden, nesillerinden salih olanları, kendilerine va’d ettiğin Adn cennet’lerine koy. Şüphesiz sen Azîz’sin= her şeye galibsin, Hakîm’sin= hükmünde hikmet sahibisin.
Bir de onları fenalıklardan (ateş azabından) koru. Sen kimi fenalıklardan korursan, muhakkak onu, kıyamet günü bağışlamışsındır.” İşte bu, en büyük kurtuluştur.
O kâfir olanlara (cehenneme girişlerinden sonra melekler tarafından) şöyle çağrılacaktır:” - Muhakkak ki Allah’ın buğzu, sizin nefsinize olan buğzunuzdan daha büyüktür. Çünkü siz, (dünyada iken) imana davet olunuyordunuz da, küfürde israr ediyordunuz.”
(Cehennemde olan kâfirler) şöyle diyecekler: “- Ey Rabbimiz! Bizi (biri dünya hayatının sonunda, diğeri kabirde dirildikten sonra olmak üzere) iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin. Şimdi günahlarımızı anladık; fakat var mı (dönüb dünyaya) çıkmağa bir yol?”
Bu (azab size) şundan dolayıdır ki, Allah birdir denildiği zaman, inkâr ettiniz. Fakat O’na ortak koşulunca iman ediyordunuz. Artık hüküm, her şeyden yüce ve büyük olan Allah’ındır.
O’dur ki, size (kudret ve azametine delâlet eden) alâmetlerini gösteriyor, sizin için gökten bir rızık (sebebi olan yağmur) indiriyor. Fakat ancak küfürden dönen (Allah’ın alâmetlerinden ibret alır ve gerçeği) anlar.
O halde siz, Allah’a ibadeti hâlis kılarak hep O’na itaat edin, varsın kâfirler hoşlanmasınlar.
O dereceleri yükselten arşın sahibi (Allah, mahlûkatın birbirine kavuşacağı) kıyamet gününün dehşetini haber vermek için kullarından dilediğine (Hz. Muhammed Aleyhissalâtü vesselâm’a), kendi emrinden vahy indiriyor.
O gün onlar (kabirlerinden dışarı) çıkarlar. Onların hal ve amellerinden hiç bir şey Allah’a gizli kalmaz. (Allah şöyle buyurur): “- Kimin mülk bugün?” (Hiç kimse buna cevab veremez, yine Allah buyurur): “- Kahhar= herşeye galib olan (eşsiz) tek Allah’ındır.”
Bugün (ahirette) herkes kazandığı ile cezalanacaktır. Zulüm yok bugün... Şübhesiz ki Allah hesabı çok çabuk görendir.
(Ey Rasûlüm, o müşrikleri gelmesi yakın) kıyamet günü ile korkut. O vakit kalbler, hüzünle dolu olarak gırtlaklara çıkmış yutkunur dururlar. Kâfirlerin ne bir yakını var, ne de şefaatı makbul bir şefaatçisi...
Allah, gözlerin hain bakışını da bilir, kalblerin gizlediğini de...
Allah, hak ve adaleti yerine getirir. O kâfirlerin, Allah’dan başka ibadet ettikleri (putlar) ise, hiç bir şeyi yerine getiremezler. Çünkü Allah Semî’dir= sözlerini işitendir, Basîr’dir= bütün yaptıklarını görendir.
O kâfirler, yeryüzünde gezib dolaşmadılar mı? Baksalar ya, kendilerinden öncekilerin akıbeti nasıl olmuş? Onlar hem kuvvet, hem de eserleri bakımından yeryüzünde kendilerinden çok daha üstündüler. Böyle iken Allah onları günahları yüzünden helâk etti. Kendilerini Allah’ın azabından bir koruyan da olmadı.
Dünyadaki azabın sebebi şu: Çünkü onlara peygamberleri mucizelerle geliyorlardı da, (onları) inkâr ettiler. Allah da onları (azabı ile) yakalayıverdi. Muhakkak ki O, çok kuvvetlidir, azabı şiddetlidir.
Doğrusu biz, Mûsa’yı mucizelerimizle ve apaçık bir delille gönderdik:
Firavun’a (veziri) Hâmân’a ve Karûn’a...Onlar (Mûsa için şöyle) dediler: “- Bu bir sihirbazdır, yalancıdır.”
Bunun üzerine Mûsa, tarafımızdan onlara hakkı (kitabı) getirince de şöyle dediler: “- Mûsa ile beraber iman edenlerin oğullarını öldürün, kadınlarını ise diri bırakın.” Fakat kâfirlerin hilesi ancak yok olmağa mahkûmdur.
Firavun dedi ki: “- Bırakın beni, Mûsa’yı öldüreyim de, o, Rabbine dua etsin. Çünkü ben, onun, dininizi değiştirmesinden, yahud yeryüzünde bir fesad çıkarmasından korkuyorum.”.
Mûsa da şöyle dedi: “ - Ben hesab gününe inanmıyan her kibir ve azamet sahibinden Rabbime ve Rabbinize sığındım.”
İmanını gizlemekte olan Firavun ailesinden mümin bir adam da şöyle dedi: “-Siz, Rabbim Allah’dır, diyen bir adamı öldürür müsünüz? Hem size Rabbinizden mucizeler getirmiştir. Bununla beraber eğer (söylediğinde) yalancı ise, cezası kendine. Fakat doğru ise, sizi korkuttuğu azabın bir kısmı olsun, size isabet eder. Muhakkak ki Allah, haddi aşan her yalancıyı hidayete erdirmez.
Ey benim kavmim! Bugün mülk sizin, Mısır arazisinde galib bulunuyorsunuz; fakat başımıza gelir çatarsa, Allah’ın azabından bizi kim kurtarır?” Firavun dedi ki: “- Ben, size fikrimden başkasını göstermem ve muhakkak ki ben, size doğru yolu gösteriyorum.”
İman etmiş olan adam da şöyle dedi: “- Ey Kavmim! Doğrusu ben (Mûsa’yı yalanlamanız neticesi) size kâfir ümmetlerin günleri gibi bir günden korkuyorum:
Nûh kavminin, ad kavminin, Semûd kavminin ve daha sonrakilerin çektikleri azab gibi... (yoksa günahsızlara azab etmek suretiyle hiç bir zaman) Allah kullarına bir zulüm murad etmez.
Ey Kavmim! Gerçekten ben, başınıza gelecek çağrışma gününden (imdad için birbirinizi yardıma çağıracağınız kıyamet gününden) korkuyorum.
O gün, hesab yerini arkanızda bırakarak cehenneme döneceğiniz gündür. Allah’ın azabından sizi kurtaracak yoktur. Allah kimi sapıklığa düşürürse, artık ona bir hidayet edecek yoktur.
Doğrusu Mûsa’dan önce Yûsuf da size mucizelerle gelmişti. O vakit de onun size getirdiği şeyler hakkında şübhe edib durmuştunuz. Nihayet vefat ettiğinde de: “- Bundan sonra Allah asla peygamber göndermez” dediniz. İşte Allah, (dininde) haddi aşan şübheciyi böyle saptırır.
(O Şübheciler), o kimselerdir ki, kendilerine (Allah’dan) gelmiş hiçbir delil olmaksızın Allah’ın ayetlerinde mücadele ederler. Bu, hem Allah katında, hem iman edenler yanında en büyük buğzu gerektirir. İşte Allah her mütekebbir zorbanın kalbini böyle mühürler.”
Firavun’da (veziri bulunan Hâmân’a) şöyle dedi: “- Ey Hâmân! Bana yüksek bir köşk yap, belki ben ulaşırım yollara;
Göklerin yollarına (ulaşırım) da Mûsa’nın İlâh’ına bakarım. Muhakkak ben, onu, yalancı sanıyorum.” İşte bu şekilde Firavun’a kötü ameli süslü gösterildi de, doğru yoldan çıkarıldı. Firavun’un hilesi ancak helâk olmağa mahkûmdur.
İman etmiş olan (adam şöyle) dedi: “- Ey kavmim! Siz bana uyun; size doğru yolu göstereceğim.
Ey Kavmim! Bu dünya hayatı muvakkat bir faydalanmadan ibarettir. Ahiret ise, devamlı olarak durulacak yerdir.
Kim bir kötülük işlerse, ancak onun misli ile cezalandırılır. Erkek ve kadından her kim de mümin olarak iyi bir amel işlerse, işte onlar cennete girerler. Orada hesabsız olarak rızıklandırılırlar.
Ey kavmim! Başıma gelen nedir? Ben sizi kurtuluşa (cennete) davet ediyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz;
Beni, Allah’ı inkâr etmeğe ve hakkında bilgim olmayan şeyi O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise, sizi Azîz olan= her şeye galib gelen, Gaffâr olan= çok bağışlayan Allah’a davet ediyorum.
Elbette beni, kendisine ibadete çağırdığınızın (putlarınızın) ne dünyada, ne de ahirette (hiç kimseyi kendilerine ibadet için) çağırmak kudreti yoktur. Hepimizin dönüşü Allah’adır. Bütün haddi aşanlar (müşrikler) de cehennemliktirler.
Siz benim söylediklerimi yakında (kıyamette) anlıyacaksınız. Ben işimi Allah’a bırakıyorum. Muhakkak ki Allah kulların bütün yaptıklarını görendir= Basîr’dir.”
Nihayet Allah onu (iman etmiş olan adamı), Firavun taraftarlarının hilesinden korudu. Firavun kavmini ise, o kötü azab kuşatıverdi (denizde boğuldular).
Onlar (kabirlerinde kıyamet gününe kadar) sabah ve akşam ateşe arz edilecekler. Kıyamet koptuğu gün de: “- Firavun kavmini en şiddetli azaba sokun.” denilecektir.
Hatırla o vakti ki, (kâfirlerin önderleri ile ayak takımları) ateşde birbirleriyle çekişirlerken zayıf olanlar, büyüklük taslıyanlara (önderlerine) şöyle diyecekler: “- Biz (dünyada) size itaatkâr idik. Şimdi siz, bizden ateşin bir kısmını savabiliyor musunuz?”
Büyüklük taslayıb imandan yüz çevirenler de şöyle diyecektir: “- Biz topyekün o ateş içindeyiz. Doğrusu Allah, kulları arasında (gerekli) hükmünü verdi. (Müminleri cennete koydu, kâfirleri cehenneme soktu).”
Ateşte olanlar, cehennem bekçilerine diyecekler ki: “- Rabbinize dua edin (hiç olmazsa) bizden bir gün (müddetince) azabı hafifletsin.”
(Cehennem bekçileri ateşteki kâfirlere) şöyle derler: “- Size peygamberleriniz mucizelerle gelmedi miydi?” Onlar: “-Evet” derler. (Bekçiler, onlarla alay etmek kasdi ile şöyle) derler “- O halde kendiniz (Allah’a) yalvarın.” Kâfirlerin yalvarıb yakarması ise hep boşunadır.
Muhakkak ki biz, peygamberlerimizi ve iman edenleri hem dünya hayatında, hem de meleklerin şahid duracağı gün (kıyamette) muzaffer kılacağız.
O gün, zalimlere özür dilemeleri fayda vermiyecektir; onlara lânet, (Allah’ın rahmetinden uzaklık) vardır, yurdun kötüsü de onlarındır.
Gerçekten biz Mûsa’ya peygamberlik verdik ve İsraîloğullarına da Tevrat’ı miras bıraktık,
Akıl sahiblerine bir hidayet ve bir öğüd olarak...
O halde (Ey Rasûlüm, müşriklerin eziyetlerine) sabret; çünkü Allah’ın (zafere dair) vaadi gerçektir. (Müminler âdet edinsinler diye) günahın için mağfiret dile, akşam-sabah hamd ile Rabbini tesbih et (veya beş vakit namaz kıl).
Kendilerine (Allah’dan) gelmiş bir delil olmaksızın Allah’ın ayetlerini inkâr edenlerin kalblerinde ancak tekebbür var. Onlar, o tasarladıkları büyüklüğe asla eremiyeceklerdir. Sen, hemen (sana fenalık düşünenlerden) Allah’a sığın. Muhakkak ki O, Semîdir= sözlerini işitendir, Basîr’dir= yaptıklarını görendir...
Elbette gökleri ve yeri yaratmak, insanları (öldükten sonra) yaratmaktan daha büyüktür. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Kör olanla gören, iman edib salih ameller işliyenlerle kötülük eden bir olmaz. Siz pek az düşünüyorsunuz!...
Kıyamet muhakkak gelecektir; onda hiç şübhe yoktur. Fakat insanların çoğu (buna) inanmazlar.
Rabbiniz buyurdu ki: “- Bana dua edin, size karşılığını vereyim. Bana ibadet etmekten büyüklenib yüz çevirenler, muhakkak ki küçülmüş kimseler olarak cehenneme gireceklerdir.”
Allah O’dur ki, içinde dinlenesiniz diye geceyi, göresiniz diye gündüzü, sizin için yarattı. Gerçekten Allah insanlara ihsan sahibidir, fakat insanların çoğu buna şükretmezler.
İşte (yüce vasıflarında ortağı bulunmıyan) bu Allah Rabbinizdir; her şeyi yaratandır. O’ndan başka hiç bir İlâh yoktur. O halde (Allah’a ibadet etmekten dönüb putlara) nasıl çevriliyorsunuz?
Allah’ın ayetlerini inkâr etmiş olanlar işte böyle (hakdan) çevriliyorlar.
Allah O’dur ki, sizin için yer yüzünü bir oturma yeri, göğü de kubbeli bir çatı yaptı. Size şekil verdi; sonra da şekillerinizi güzelleştirdi. Pâk ve hoş şeylerden size rızık verdi. İşte (kudret sahibi olan) bu Allah’dır Rabbiniz. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir!...
Ebedî hayat sahibi ancak O’dur. O’ndan başka hiç bir İlâh yoktur. O halde ibadeti O’na hâlis kılarak kendisine şöyle dua edin: “- Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır.”
(Ey Rasûlüm, seni putperest atalarının dinine çağıran o müşriklere) de ki: “- Bana Rabbimden açık deliller (ayetler) geldiği vakit, ben, o sizin Allah’dan başka taptıklarınıza ibadet etmekten kesin olarak menedildim. Âlemlerin Rabbine itaat ve ibadet etmekle emrolundum.”
O Allah’dır ki, sizi (babanız Âdem’i) bir topraktan yarattı, sonra bir nutfeden, sonra bir kan pıhtısından... Sonra sizi (annelerinizin karnından) bir bebek olarak çıkarıyor. Sonra delikanlılık çağınıza eresiniz diye büyütüyor, sonra da ihtiyar olasınız diye... İçinizden kimi de, (delikanlılık ve ihtiyarlık çağından) daha evvel öldürülüyor. Bunlar, muayyen bir ecele eresiniz diye yapılır. Olur ki (Allah’ın büyük kudretine ve eşsizliğine delâlet eden bu halleri) düşünürsünüz.
Dirilten de, öldüren de O’dur. O, bir işi (yaratmak) istediği vakit sade “Ol” der, oluverir.
(Ey Rasûlüm), Allah’ın âyetleri hakkında mücadele edenlere bakmaz mısın, (hak dinden) nasıl çevriliyorlar?
Kur’an’ı ve peygamberlerimizle gönderdiğimiz diğer kitapları inkâr edenler, (yakında, kıyamette kendilerine ne yapılacağını) bilecekler.
O vakit, boyunlarında (demirden) lâleler ve zincirler olduğu halde sürüklenecekler,
Kaynar suda... Sonra ateşte yakılacaklar.
Sonra onlara şöyle denilecek: “- Nerede ortak koşup tapındığınız,
Allah’dan başkaları.” Onlar (cevap olarak şöyle) diyecekler: “- Bizden kaybolup gittiler. Doğrusu biz, bundan önce, bir şeye ibadet etmiyormuşuz (onların hiç bir kıymeti yokmuş).” İşte Allah kâfirleri böyle sapıklığa düşürür.
Size bu azap, yeryüzünde azgınlıkla sevinmenizden ve kibirlenmenizden dolayıdır.
(Onlara şöyle denir): “Girin cehennem kapılarından, içlerinde ebedî kalmak üzere... Bak, o kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!...
Onun için (Ey Rasûlüm, kâfirlerin eziyetlerine) sabret. Elbette Allah’ın (sana olan zafer) vaadi bir gerçektir. Artık onlara vaad ettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, yahud seni kendimize alsak da muhakkak onlar döndürülüp bize getirilecekler.
(Ey Rasûlüm) gerçekten biz, senden önce bir çok peygamberler gönderdik; onlardan kimini sana haber verdik, kimini de sana haber verip anlatmadık. Allah’ın izni olmadıkça, hiç bir peygamber tek bir mucize getiremez. Allah’ın (dünya ve ahirette azap) emri gelince de, hak yerine getirilir. İşte, burada hüsrana düştü inatçı kâfirler...
Allah O’dur ki, sizin için davarlar yarattı, onlardan (deve gibi hayvanlar) binek edinesiniz diye... Onların bir kısmından da yersiniz.
Sizin için onlarda daha bir çok menfaatler var. Kalblerinizdeki bir ihtiyaca kavuşmanız için, onlara biniyorsunuz. Hem onların üzerinde (karada), hem gemiler üzerinde (denizde) taşınırsınız.
Ve size (kudretinin kemaline, rahmetinin genişliğine delâlet eden) alâmetlerini gösteriyor; artık Allah’ın hangi âyetlerini inkâr edersiniz (bu Allah’dan değildir, dersiniz)?
O kâfirler, yeryüzünde gezip de bakmadılar mı ki, kendilerinden evvelkilerin akıbeti nasıl olmuş? Onlar, kendilerinden (sayıca) daha çok, kuvvetçe daha metin ve yeryüzünde eser (bina) bakımından daha güçlü idiler. Öyle iken, elde ettikleri şeyler kendilerini kurtarmadı.
Çünkü onlara, peygamberleri mucizelerle geldikleri vakit, kendilerinde bulunan (batıl) ilme güvendiler de, o peygamberleri alaya aldıkları şeyin cezası kendilerini kuşatıverdi.
O vakit, azabımızın şiddetini gördüklerinde şöyle dediler: “- Allah’ın birliğine iman ettik ve O’na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik.”
Fakat azabımızı gördükleri vakit, imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah’ın kulları hakkında olagelen sünneti (nizamı) budur. İşte kâfirler burada aldanmışlar, ziyana uğramışlardır.
Kitap´in indirilmesi, guclu ve bilgin olan Allah katindandir.
O, gunahi bagislayan, tevbeyi kabul eden, cezasi siddetli, lutfu bol olandir. O´ndan baska tanri yoktur, donus O´nadir.
Allah´in ayetleri uzerinde, inkar edenlerden baskasi tartismaya girismez. Inkarcilarin memlekette gezip dolasmasi seni aldatmasin.
Onlardan once, Nuh milleti, ardindan, peygamberlere karsi gelen topluluklar da peygamberlerini yalanlamis; her ummet, peygamberini cezalandirmaya azmetmisti. Hakki batilla gidermek icin mucadele etmislerdi. Bunun uzerine Ben onlari yakaladim. Cezalandirmam nasilmis?
Inkar edenlerin cehennemlik olduklarina dair Rabbinin sozu boylece gerceklesti.
Arsi yuklenen ve cevresinde bulunanlar, Rablerini overek tesbih ederler; O´na inanirlar. Muminler icin: «Rabbimiz! Ilmin ve rahmetin herseyi icine almistir. Tevbe edip Senin yoluna uyanlari bagisla; onlari cehennemin azabindan koru» diye bagislanma dilerler.
«ORabbimiz! Muminleri ve babalarindan, eslerinden, soylarindan iyi olanlari, kendilerine soz verdigin Adn cennetlerine koy; suphesiz guclu olan, Hakim olan ancak Sensin»
«nlari kotuluklerden koru! O gun kotuluklerden kimi korursan, ona suphesiz rahmet etmis olursun. Bu buyuk kurtulustur."*
Ama inkar edenlere, «Allah´in gazabi, sizin birbirinize olan ofkenizden daha buyuktur; imana cagrildiginizda inkar ederdiniz» diye seslenilir.
Onlar: «Rabbimiz! Bizi iki defa oldurdun, iki defa dirilttin. Biz de suclarimizi itiraf ettik, bir daha cikmaga yol var midir?» derler.
Onlara: «Yalniz Allah cagrildigi zaman inkar ederdiniz de, O´na es kosulunca inanirdiniz. Bugun hukum, yuce Allah´indir» denir.
Ey inananlar! Inkarcilar istemese de, dini yalniz Allah´a has kilarak O´na yalvarin.
Ars sahibi, varliklarin en yucesi olan Allah, kavusma gununu ihtar etmek icin kullarindan diledigine emriyle vahyi indirir.
O gun onlar meydana cikarlar; onlarin hicbir seyi Allah´a gizli kalmaz. «Bugun hukumranlik kimindir?» denir; hepsi: «Gucu herseye yeten tek Allah´indir» derler.
Bugun herkese, kazandiginin karsiligi verilir. Bugun haksizlik yoktur. Dogurusu Allah, hesabi cabuk gorendir.
Onlari, yureklerin agiza gelecegi, tasadan yutkunacaklari yaklasan kiyamet gunu ile uyar. Zalimlerin ne dostu ne de sozu dinlenecek sefaatcisi olur.
Allah gozlerin hainligini ve gonullerin gizledigini bilir.
Allah, gercekle hukmeder. O´nu birakip da yalvardiklari putlar bir seye hukum veremez. suphesiz Allah isitir ve gorur. *
Yeryuzunde dolasip, kendilerinden once ve kendilerinden daha kuvvetli olan ve yeryuzunde daha cok eser birakan kimselerin sonuclarinin nasil oldugnu gormezler mi? Allah onlari suclariyla yakalamistir. Allah´a karsi onlari koruyan yoktur.
Bu, kendilerine acik belgelerle gelen peygamberlerini inkar etmelerinden oturudur. Allah da onlari bunun icin yakalamistir. Dogrusu O, kuvvetlidir, cezalandirmasi da siddetlidir.
(23-24) And olsun ki Musa´yi, mucizelerimiz ve apacik delillerle Firavun, Haman ve Karun´a gondermisizdir. Onlar: «Bu, yalanci sihirbazin biridir» demislerdi.
(23-24) And olsun ki Musa´yi, mucizelerimiz ve apacik delillerle Firavun, Haman ve Karun´a gondermisizdir. Onlar: «Bu, yalanci sihirbazin biridir» demislerdi.
Musa katimizdan onlara gercegi getirince: «Onunla beraber iman etmis kimselerin ogullarini oldurun, kadinlarini sag birakin» dediler. Ama inkarcilarin hilesi elbette bosa gider.
Firavun: «Beni birakin da Musa´yi oldureyim, o, Rabbine yalvaradursun. Onun, sizin dininizi degistireceginden veya yeryuzunde bozgun cikaracagindan korkuyorum» dedi.
Musa: «Dogrusu ben, hesap gorulecek gune inanmayan boburlenenlerin hepsinden, benim de Rabim sizin de Rabbiniz olan Allah´a siginirim» dedi. *
Firavun ailesinden olup da, inandigini gizleyen bir adam dedi ki: «Rabbim Allah´tir diyen bir adami mi oldureceksiniz? Oysa size Rabbinizden belgelerle gelmistir. Eger yalanciysa, yalani kendisinedir; eger dogru sozlu ise, sizi tehdit ettiklerinin bir kismi basiniza gelebilir. Dogrusu Allah, asiri yalanciyi dogru yola eristirmez.»
«Ey milletim; Bugun memlekette hukumranlik sizindir, galip olanlar sizsiniz. Ama Allah´in baskini bize catinca, O´na karsi bize kim yardim eder?» Firavun: «Ben size kendi gorusumden baskasini soylemiyorum. Ben size ancak dogru yolu gosteriyorum» dedi.
(30-31) Inanmis olan adam dedi ki: «Ey milletim! Dogrusu ben sizin icin, Nuh milletinin, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi, peygamberleri yalanlayan topluluklarin ugradiklari bir gunun benzerinden korkuyorum. Allah kullara zulum dilemez.»
(30-31) Inanmis olan adam dedi ki: «Ey milletim! Dogrusu ben sizin icin, Nuh milletinin, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi, peygamberleri yalanlayan topluluklarin ugradiklari bir gunun benzerinden korkuyorum. Allah kullara zulum dilemez.»
«Ey milletim! Ahu figan gununden sizin hesabiniza korkuyorum.»
«rkaniza donup kacacaginiz gun Allah´a karsi sizi koruyan bulunmaz. Allah´in saptirdigini dogru yola getirecek yoktur.»
«And olsun ki, Yusuf da, daha once, size belgelerle gelmisti. Size getirdigi seylerden suphelenip durmustunuz. Sonunda Yusuf olunce, Allah onun ardindan hicbir peygamber gondermeyecek demistiniz. Allah, asiri supheciyi iste boylece saptirir.»
«Bunlar, Allah´in ayeterini uzerinde kendilerine gelmis bir delil bulunmadan tartisirlar. Bu, Allah katinda da, inananlarin yaninda da ofkeyi arttirir. Allah, buyukluk taslayan her zorbanin kalbini bundan dolayi muhurler.»
(36-37) Firavun: «Ey Haman! Bana bir kule yap; belki yollara, goklerin yollarina erisirim de Musa´nin Tanirisini gorurum. Dogrusu ben, onu yalanci saniyorum» dedi. Firavun´a, kotu isi boylece guzel gosterildi ve dogru yoldan alikondu. Firavun´un hilesi elbette bosa gidecekti. *
(36-37) Firavun: «Ey Haman! Bana bir kule yap; belki yollara, goklerin yollarina erisirim de Musa´nin Tanirisini gorurum. Dogrusu ben, onu yalanci saniyorum» dedi. Firavun´a, kotu isi boylece guzel gosterildi ve dogru yoldan alikondu. Firavun´un hilesi elbette bosa gidecekti. *
O inanan kimse dedi ki: «Ey milletim! Bana uyun, sizi dogru yola eristireyim.»
«Ey milletim! suphesiz bu dunya hayati gecicidir, ama ahiret, dogrusu iste o, kalinacak yurttur.»
«im bir kotuluk islerse ancak onun kadar ceza gorur. Kadin veya erkek, kim, inananarak yararli is islerse, iste onlar cennete girerler; orada hesapsiz sekilde riziklanirlar.
«Ey milletim! Nedir basima gelen? Ben sizi kurtulusa cagiriyorum, siz beni atese cagiriyorsunuz.»
«Biz beni Allah´i inkar etmeye, bilmedigim bir seyi O´na ortak kosmaya cagiriyorsunuz; ben ise sizi, guclu olan, cok bagislayan Allah´a cagiriyorum.»
«eni kendisine cagirdiginizin, bu dunyada da ahirette de cagirabilecek kabiliyette olmadiginda, hepimizin Allah´a doneceginde, asiri gidenlerin ateslikler olduklarinda suphe yoktur.»
Allah o adami, kurmak istedikleri tuzaktan korudu. Kotu azap Firavun´un adamlarini sardi.
Onlar, sabah aksam atese sunulurlar. Kiyamet cattigi gun, «Firavun´un adamlarini azabin en agirina sokun"denir.
Atesin icinde birbirleriyle tartisirlarken, gucsuzler, buyukluk taslayanlara: «Dogrusu biz size uymustuk, simdi atesin bir parcasini olsun bizden savabilir misiniz?» derler.
Buyukluk taslayanlar: «Dogrusu hepimiz onun icindeyiz. Allah kullar arasinda suphesiz hukum vermistir» derler.
Ateste olanlar, cehennemin bekcilerine: «Rabbinize yalvarin da hic degilse bir gun, azabimizi hafifletsin» derler.
Bekciler: «Size, belgelerle peygamberleriniz gelmis miydi?» derler. Onlar da: «Evet, gelmisti» derler. Bekciler: «O halde kendiniz yalvarin» derler. Inkarcilarin yalvarisi suphesiz bosunadir. *
Dogrusu Biz, peygamberlerimize ve inananlara dunya hayatind a ve sahidlerin sahidlik edecekleri gunde yardim ederiz.
O gun zalimlere, ozur beyan etmeleri fayda vermez. Lanet onlaradir. Yurdun kotusu de onlaradir.
(53-54) And olsun ki Biz Musa´ya dogruluk rehberi verdik. Israilogullarini da, akil sahipleri icin bir ogut ve dogruluk rehberi olan Kitap´a, Tevrat´a varis kildik.
(53-54) And olsun ki Biz Musa´ya dogruluk rehberi verdik. Israilogullarini da, akil sahipleri icin bir ogut ve dogruluk rehberi olan Kitap´a, Tevrat´a varis kildik.
Allah´in ayetleri uzerinde kendilerine gelen bir delil olmadan tartisanlarin gonullerinde, ulasamiyacaklari bir buyuklenme vardir. Sen Allah´a sigin. O suphesiz isitendir, gorendir.
Goklerin ve yerin yaratilmasi, insanlarin yaratilmasindan daha buyuk bir seydir. Fakat insanlarin cogu bilmezler.
Korle goren, inanip yararli is isleyenlerle kotuluk yapan bir degildir. Ne kadar kisa dusunuyorsunuz?
Rabbiniz: «Bana dua edin ki duaniza icabet edeyim. Bana kulluk etmeyi buyukluklerine yediremiyenler alcalmis olarak cehenneme gireceklerdir» buyurmustur. *
Size, geceyi dinlenesiniz diye karanlik ve gunduzu aydinlik olarak yaratan Allah´tir. Dogrusu Allah insanlara karsi lutufkardir, ama insanlarin cogu sukretmezler.
Iste herseyin yaraticisi olan Rabbiniz Allah budur. O´ndan baska tanri yoktur. Nasil aldatilip dondurulursunuz?
Allah´in ayetlerini bile bile inkar edenler boylece donduruluyorlardi.
Sizin icin yeri durak, gogu bina eden, size sekil verip de, seklinizi guzel yapan, sizi temiz seylerle riziklandiran Allah´tir. Iste Rabbiniz olan Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne yucedir!
O diridir, O´ndan baska tanri yoktur. Dini yalniz O´na has kilarak O´na yalvarin. Ovgu, alemlerin Rabbi Allah icindir.
De ki: «Sizin, Allah´i birakip da kulluk ettiklerinize kulluk etmek bana yasak kilinmistir. Zira bana Rabbimden belgeler gelmistir. Ben, kendimi alemlerin Rabbine vermekle emrolundum.»
Sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra kan pihtisindan yaratan; sonra erginlik cagina ulasmaniz, sonra da yaslanmaniz icin sizi bebek olarak dunyaya cikaran O´dur. Kiminiz daha once oldurulur, kiminiz de, belirtilmis bir sureye ulasirsiniz. Belki artik dusunursunuz.
Dirilten, olduren O´dur. Bir seye karar verirse «Ol» der, o da oluverir. *
Allah´in ayetleri uzerinde tartisanlari gormez misin? Nasil da donduruluyorlar?
Kitap´i ve peygamberlerimize gonderdiklerimizi yalanlayanlar elbette bileceklerdir.
(71-72) Boyunlarinda halkalar ve zincirler olarak kaynar suya surulur, sonra ateste yakilirlar.
(71-72) Boyunlarinda halkalar ve zincirler olarak kaynar suya surulur, sonra ateste yakilirlar.
(73-74) Sonra onlara: «Allah´i birakip da kostugunuz ortaklar nerededir?» denir. «Bizden uzaklastilar; hayir; biz zaten onceleri hic bir seye kulluk etmiyorduk» derler. Iste Allah inkarcilari boyle saptirir.
(73-74) Sonra onlara: «Allah´i birakip da kostugunuz ortaklar nerededir?» denir. «Bizden uzaklastilar; hayir; biz zaten onceleri hic bir seye kulluk etmiyorduk» derler. Iste Allah inkarcilari boyle saptirir.
(75-76) Onlara: «Iste bu, yeryuzunde haksiz yere simarmaniz ve boburlenmenizden oturudur. Temelli kalacaginiz cehenneme kapilarindan girin» denir. Buyuklenenlerin duragi ne kotudur!
(75-76) Onlara: «Iste bu, yeryuzunde haksiz yere simarmaniz ve boburlenmenizden oturudur. Temelli kalacaginiz cehenneme kapilarindan girin» denir. Buyuklenenlerin duragi ne kotudur!
Sabret; suphesiz Allah´in verdigi soz gercektir. Onlara soz verdigimiz azabin bir kismini sana gosteririz veya seni oldururuz, nasil olsa onlarin donusu Bizedir.
And olsun ki, senden once bircok peygamberler gonderdik; sana onlarin kimini anlattik, kimini anlatmadik; hicbir peygamber, Allah´in izni olmadan bir mucize getiremez. Allah´in buyrugu gelince is gercekten biter. Iste o zaman, bosa ugrasanlar husranda kalirlar. *
Binek olarak kullanmaniz ve yemeniz icin hayvanlari sizin icin yaratan Allah´tir.
Onlarda sizin icin daha nince faydalar vardir; gonullerinizdeki arzulara, onlara binerek ulasirsiniz. Onlarla ve gemilerle tasinirsiniz.
Allah size delillerini gosteriyor. Allah´in delillerinden hangisini inkar edersiniz?
Yeryuzunde dolasip, kendilerinden daha cok, daha kuvvetli, yeryuzunde biraktiklari eserler daha saglam olan oncekilerin sonuclarinin nasil oldugunu gormezler mi? Kazandiklari onlara bir fayda vermemistir.
Peygamberleri onlara belgelerle gelince, kendilerinde olan bilgiden gururlandilar da, alaya aldiklari sey kendilerini sariverdi.
Ama, Bizim siddetli azabimizi gorup de oyle inanmalari kendilerine fayda vermedi. Bu, Allah´in kullari hakkinda, otedenberi yururlukte olan yasasidir. Iste inkarcilar o zaman husranda kaldilar. *
Kitab´ın indirilişi, çok güçlü çok üstün, her şeyi bilen Allah´tandır.
Günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası şiddetli, lütuf ve ihsanı geniş ve bol olandır. O´ndan başka Tanrı yoktur. Varış O´nadır.
Allah´ın âyetleri hakkında inkâra sapanlardan başkası sürtüşüp tartışmaz. Onların şehirlerde (refah ve zevk içinde) dönüp dolaşması seni aldatmasın.
Onlardan önce Nûh kavmi ve sonra da birtakım topluluklar (peygamberleri) yalanlamışlardı. Hemen her ümmet kendi peygamberini (kin ve nefretle) yakalamayı azmetmiş ; hakkı bâtılla giderip yok etmek için boşuna mücâdele etmişlerdir. Bu yüzden onları yakalayıverdim. Cezalandırmam nasılmış (bir gör!).
Böylece inkarcıların Cehennemlik oldukları hakkındaki Rabbin sözü gerçekleşti.
Arş´ı taşıyan ve çevresinde olan melekler, Rablarını hamd ile tesbîh ederler. O´na inanırlar; imân edenler için bağışlanma dilerler; Rabbimiz ! Rahmet ve ilmin her şeyi içine almıştır; tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla ve onları Cehennem azabından koru ! (derler).
Rabbimiz! Onları da, babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi hâl, güzel ahlâk üzere olanları da kendilerine va´dettiğin Adn Cennetleri´ne koy. Şüphesiz ki sen, çok üstünsün, çok güçlüsün, hikmet sahibisin.
Onları her türlü kötülüklerden de koru. O gün sen, kimi kötülükten korursan, gerçekten onu rahmetine eriştirmiş olursun. İşte bu, büyük kurtuluştur.
İnkâr edip kâfir olanlara şöyle seslenilir: Şüphesiz, Allah´ın gazabı, sizin kendi nefslerinize olan gazab ve düşmanlığınızdan çok büyüktür. Hani (Dünya´da) imâna çağrıldığınız zaman, red ve inkâr ederdiniz.
Derler ki: Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin ve biz de günahlarımızı bir bir açıklayıp kabul ettik; artık çıkış için bir yol var mıdır?
Bu böyledir; çünkü bir olan Allah´a çağrıldığınızda küfrederdiniz; O´na ortak koşulunca inanırdınız. Artık hüküm O Yüce Büyük Allah´a aittir.
O Allah ki, size açık belgelerini, mu´cize ve delillerini gösterir; üzerinize gökten rızık indirirdi. Ancak O´na yönelip gönül verenler öğüt ve ibret alırlar.
O halde kâfirler hoşlanmasa da siz (ey mü´minler!) dini Allah´a hâlis kılarak gösterişten uzak, samimiyetle O´na duâ edip yalvarın.
Dereceleri yükselten, Arş´ın sahibi, (insanları) kavuşma gününe karşı uyarmak için emrinden olan ruhu (vahyi) kullarından dilediğinin kalbine indirir.
O kavuşma günü ki, onlar ortaya çıkarlar, onlardan hiçbir şey Allah´a gizli kalmaz. Bugün mülk kimindir ? Bir olan her şeyi kudret, saltanat ve tasarrufu altında tutan Allah´ındır.
Bugün her kişi ne kazanmışsa onun karşılığını görür. Bugün haksızlık diye bir şey yoktur. Şüphesiz ki Allah, hesabı çabuk görendir.
Onları yaklaşmakta olan gün (Kıyamet) ile uyar. Yürekler yutkuna yutkuna gırtlaklara dayanır o gün. Zâlimler için ne sıcak bir dost, ne de sözü dinlenir bir şefaatçi vardır.
(Allah) hâin gözleri, gönüllerin gizlediğini bilir.
Allah, hakkı yerine getirir. Allah´ı bırakıp başkasına duâ edip yalvaranlar ise hiçbir şeyi yerine getiremezler. Şüphesiz ki Allah işitendir, görendir.
Onlar, yeryüzünde gezip dolaşarak kendilerinden öncekilerin sonunun ne olduğuna bakmıyorlar mı ? Ki onlar bunlardan daha güçlü ve yeryüzündeki eserleri bakımından daha kuvvetli (ve becerikli) idiler. Allah, onları günahları sebebiyle yakaladı da kendilerini Allah´tan (O´nun azabından) hiçbir koruyan bulunmadı.
Bu böyledir; çünkü peygamberleri onlara açık belgelerle, kesin delillerle gelirdi de onu inkâr ederlerdi. Bu yüzden Allah, onları (azâb ile) yakalayıverdi. Şüphesiz ki O, çok kuvvetli ve ceza vermekte pek şiddetlidir.
(23-24) And olsun ki, biz, Musa´yı mu´cizelerle ve açık belgelerle Fir´avn´a, Hâmân´a ve Karun´a peygamber olarak gönderdik. Onlar ise, «bu çok yalancı bir sihirbazdır» dediler.
(23-24) And olsun ki, biz, Musa´yı mu´cizelerle ve açık belgelerle Fir´avn´a, Hâmân´a ve Karun´a peygamber olarak gönderdik. Onlar ise, «bu çok yalancı bir sihirbazdır» dediler.
Ne var ki, Musa onlara bizden (kendisine verilen) hakk ile geldi, onlar: «Musa ile beraber imân edenlerin erkek çocuklarını öldürün, kız çocuklarını diri bırakın !» dediler. Kâfirlerin hile ve düzeni mutlaka boştur, neticesizdir.
Fir´avn, «beni bırakın da Musa´yı öldüreyim, varsın o Rabbına yalvara dursun. Doğrusu ben onun, dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde fesad çıkarmasından korkuyorum,» dedi.
Musa dedi ki: «Şüphesiz ben, hesap gününe inanmayan her kendini beğenmişten, Rabbim ve Rabbınız (olan Allah)´a sığınırım!»
Fir´avn hanedanından imânını gizleyen mü´min bir adam, «siz, Rabbim Allah´tır, diyen bir adamı mı öldüreceksiniz ? Halbuki o size Rabbinizden açık belgeler, kesin deliller, mu´cizeler getirdi. Eğer o yalancı ise, yalanının vebali kendisine; doğru ise, size va´dettiği (azabın) bir kısmı olsun size dokunur. Şüphesiz ki Allah, elbette ölçüsünü aşan ve taşan, yalanı huy edinen kimseyi doğru yola eriştirmez.
Ey milletim ! Bugün için mülk ve saltanat sizindir. (Bulunduğunuz) yerde üstünsünüzdür. Peki ama Allah´tan bize bir kahredici azâb gelecek olursa, kim bize yardım eder?» dedi. Fir´avn ise şöyle dedi: «Ben size ancak uygun gördüğümü ve kendi görüşümü aksettiriyorum ve ben size ancak doğru ve isabetli yolu gösteriyorum..»
(30-31) İmân eden adam ise, «ey milletim !» dedi, «elbette ben o sürü sürü toplulukların birleştiği gündeki gibi bir durumun; Nûh kavminin, Âd ve Semûd kavminin ve onlardan sonraki kavimlerin durumu gibi bir duru mun sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum. Allah, kullarına zulüm (etmek) istemez.»
(30-31) İmân eden adam ise, «ey milletim !» dedi, «elbette ben o sürü sürü toplulukların birleştiği gündeki gibi bir durumun; Nûh kavminin, Âd ve Semûd kavminin ve onlardan sonraki kavimlerin durumu gibi bir duru mun sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum. Allah, kullarına zulüm (etmek) istemez.»
«Ey milletim ! Doğrusu ben sizin için bağrış-çağrış (seslerinin yükseldiği bir) günden korkuyorum.
O gün arka çevirip kaçarsınız da Allah´a (O´nun azabına) karşı sizi koruyan bir kimse bulunmaz. Allah kimi şaşırtıp saptırırsa, onu doğru yola eriştiren bulunmaz.»
And olsun ki, daha önce Yusuf da size açık belgeler, kesin delillerle gelmişti. Siz onun getirdiğin de hep şüphe edip durmuştunuz. O vefat edince (umutsuzlardınız) ve «Allah ondan sonra elbette peygamber göndermiyecek» dediniz. İşte böylece Allah, ölçüyü kaçırıp şüphe içinde bocalayan kimseyi saptırır.
O şüpheciler ki, kendilerine gelmiş bir delîl ve belge olmaksızın Allah´ın âyetleri hakkında tartışıp durdular. Allah yanında da, imân edenler yanında da (bu) büyük bir öfke ve nefrettir! İşte Allah, kendini beğenmiş her zorbanın kalbini böyle mühürler.
(36-37) Fir´avn dedi ki: «Ya Hâmân ! Bana yüksekçe bir kule yap; umarım ki ulaştırıcı yollara, göklerin kapılarına ulaşırım da Musa´nın Tanrısını görebilirim. Çünkü ben elbette Musa´yı yalancı sanıyorum.» Böylece Fir´avn´ın kötü işleri kendisine çok çekici göründü de onu doğru yoldan alıkoydu. Fir´avn´ın hile ve düzeni hüsrana uğramaktan ve yok olmaktan başka bir şeye yaramadı.
(36-37) Fir´avn dedi ki: «Ya Hâmân ! Bana yüksekçe bir kule yap; umarım ki ulaştırıcı yollara, göklerin kapılarına ulaşırım da Musa´nın Tanrısını görebilirim. Çünkü ben elbette Musa´yı yalancı sanıyorum.» Böylece Fir´avn´ın kötü işleri kendisine çok çekici göründü de onu doğru yoldan alıkoydu. Fir´avn´ın hile ve düzeni hüsrana uğramaktan ve yok olmaktan başka bir şeye yaramadı.
İmân eden adam dedi ki: «Ey milletim I Bana uyun ki, size doğru yolu göstereyim.
Ey milletim ! Şu Dünya hayatı kısa süreli bir geçim ve yararlanmadan ibarettir. Şüphesiz ki Âhiret, karar kılınacak yurttur.»
Kim bir kötülük işlerse, ancak misliyle ceza görür. Erkek ve kadından mü´min olduğu halde kim iyi-yararlı amelde bulunursa, işte onlar Cennet´e girerler ve orada hesapsız rızıklanırlar.
Ey milletim ! Ne tuhaftır ki, ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe davet ediyorsunuz!
Siz beni Allah´ı tanımamaya, bilgim olmayan şeyi O´na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi O çok güçlüye, çok üstüne, çok bağışlayana davet ediyorum.
Hiç şüphe yok ki, beni davet ettiğiniz şeyin Dünya´da da, Âhiret´te de davete (lâyık hiçbir yanı ve yet kisi) yoktur. Hepimizin dönüşü Allah´adır. Ve ölçüyü kaçırıp aşırı gidenler ateşin dostlarıdır.
Benim size dediklerimi ileride hatırlayacaksınız. Ben, işimi ve durumumu Allah´a ısmarlıyorum. Şüphesiz ki Allah, kullarını görendir.
Allah, onu, onların hile ve düzeninin kötülüklerinden korudu. Fir´avn ve yandaşlarını azabın kötüsü sarıverdi.
Sabah akşam ateşe arzolunurlar. Kıyâmet´in kopuşu meydana gelince, Fir´avn´ın yandaşlarını azabın en şiddetlisine sokun ! (denilir).
Ateşte karşılıklı delil getirip tartışırlarken, zayıflar, büyüklük taslayanlara: «Şüphesiz biz size uymuş kimselerdik. Şu anda bizden ateşin bir kısmını olsun savmaz mısınız ?» derler.
Büyüklük taslayanlar şöyle derler: «Doğrusu hepimiz ateşteyiz. Allah ise kulları arasında hükmünü vermiştir.»
Ateşte olanlar, Cehennem bekçilerine derler ki, «Rabbımıza duâ edin de bizden bir günlük (olsun) azabı hafifletsin.»
Bekçiler, «size peygamberleriniz açık belgeler ve mu´cizelerle gelmediler mi ?» derler. Onlar, «evet geldiler,» diye cevap verirler. (Bunun üzerine bekçiler onlara:) «Öyle ise kendiniz duâ edin,» derler. Kâfirlerin duası elbette boş ve neticesizdir.
Şüphesiz ki biz, peygamberlerimize ve imân edenlere, Dünya hayatında ve şâhidliklerin yeraldığı günde elbette yardım ederiz.
O gün zâlimlere özür dilemeleri fayda vermez. Hem lanet, hem kötü yurt onlaradır.
And olsun ki, Musa´ya doğru yolu gösteren rehber verdik. Kitap (Tevrat)ı İsrail oğullarına mîras bıraktık.
Ki o doğru yolu gösteren bir rehber ve akıl sahiplerine bir öğüt ve hatırlatmadır.
O halde (Ey Peygamber!) sabret. Şüphesiz ki Allah´ın va´di haktır. Günahının bağışlanmasını dile ve akşam-sabah Rabbına hamd ile tesbîh et..
Allah´ın âyetleri hakkında kendilerine gelen bir delil ve belge olmaksızın tartışıp iddialaşanların gerçekten içlerinde ulaşamıyacakları bir kibir (büyüklük, kendini beğenmişlik) vardır. Sen artık Allah´a sığın. Şüphesiz ki O, işitendir, görendir.
And olsun ki, gökleri ve yeri yaratmak, insanları yaratmaktan daha büyüktür. Ama insanların çoğu (bunu) bilmezler.
Görmeyenle gören, imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanlarla kötülük işleyen kimse bir değildir. Ne de az düşünüyorsunuz ?!
Kıyametin kopuş anı mutlaka gelecektir; bunda hiç şüphe yoktur. Ama ne var ki, insanların çoğu (bunu) bilmezler.
Rabbınız dedi ki: Bana duâ edip yalvarın ki kabul edip karşılık vereyim. Doğrusu bana kulluk etmeyi gururlarına yediremiyenler, zillete uğrayıp aşağılanarak Cehennem´e gireceklerdir..
O Allah ki, dinlenip sükûnet bulasınız diye geceyi; aydınlık içinde (hayatınızı kazanasınız diye) gündüzü sizin için yarattı. Şüphesiz ki, Allah insanlara karşı bol bağış, çok iyilik sahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
İşte bu, Rabbınız Allah´tır, her şeyi yaratandır. O´ndan başka tanrı yoktur. Öyle iken nereye dönüyorsunuz ?!
Allah´ın âyetlerini bile bile inâdla inkâr edenler de böyle çevriliyorlar.
O Allah ki, yeryüzünü sizin için oturmaya elverişli, göğü de bir bina (kubbe) kıldı. Sizi biçimlendirdi, biçiminizi güzel yaptı ve helâl-temiz şeylerle sizi rızıklandırdı. İşte bu Allah, Rabbinizdir. Âlemlerin Rabbi olan Allah çok yücedir, çok kutsaldır.
O hep diridir. O´ndan başka tanrı yoktur. Dini O´na hâlis kılarak kulluk edip yalvarın. Âlemlerin Rabbına hamd olsun.
De ki: Sizin Allah´tan başka taptıklarınıza tapmaktan, bana Rabbımdan gelen açık belgelere göre kesinlikle men´edilmişimdir ve ben âlemlerin Rabbına teslimiyet göstermekle emrolundum.
O ki sizi topraktan yarattı, sonra nutfe(deki sperma)dan, sonra kan pıhtısından meydana getirdi; sonra sizi çocuk olarak çıkarır; sonra gücünüzü bulup ergenliğe erişiyorsunuz ; sonra da yaşlanıyorsunuz. Kiminiz önceden (çocukken ya da genç yaşta iken) öldürülür, (kiminiz de) belirlenmiş bir vakte erişmeniz için (yaşatılırsınız). Olur ki aklınızı kullanırsınız.
O ki, yaşatır ve öldürür. O bir işin yerine gelmesini dilediğinde, ona sadece «ol!» der, o da oluverir .
Allah´ın âyetleri hakkında tartışıp iddialaşanları görmedin mi ? Nasıl da (Hakk´tan) döndürülüyorlar!
Onlar ki Kitab´ı ve Kitapla Peygamberimize gönderdiğimizi yalanladılar, ileride (bunun onları nasıl bir sonuca götüreceğini) bileceklerdir.
(71-72) Hani boyunlarında demir halkalar, (ayaklarında) zincirler olduğu halde kaynar suya sürükleneceklerdir, sonra ateşte cayır cayır yakılacaklardır.
(71-72) Hani boyunlarında demir halkalar, (ayaklarında) zincirler olduğu halde kaynar suya sürükleneceklerdir, sonra ateşte cayır cayır yakılacaklardır.
(73-74) Sonra da onlara : «Allah´ı bırakıp koştuğunuz ortaklar nerede ?» denilecek. «Onlar uzaklaşıp bizden kayboldular. Zaten biz daha öncede hiçbir şeye ibâdet etmiyorduk» derler. İşte Allah, kâfirleri böyle şaşırtır.
(73-74) Sonra da onlara : «Allah´ı bırakıp koştuğunuz ortaklar nerede ?» denilecek. «Onlar uzaklaşıp bizden kayboldular. Zaten biz daha öncede hiçbir şeye ibâdet etmiyorduk» derler. İşte Allah, kâfirleri böyle şaşırtır.
Bu (kötü sonuç) sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp böbürlenmenizden ve ölçüyü kaçırıp taşkınlık yapmanızdandır.
Haydi, içinde devamlı kalıcılar olarak Cehennem´in kapılarından girin. Böbürlenip ululuk taslayanlarır kalacağı yer ne kötüdür!
(Ey Peygamber!) Sabret Şüphesiz ki, Allah´ın va´di hakktır Sana va´dettiğimizin bir kısmını el bette göstereceğiz veya senin ruhu nu alacağız. (Nasılsa) onların dönü şü bize olacaktır.
And olsun ki senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan bir kısmının kıssasını sana anlattık, bir kısmının kıssasını anlatmadık. Hiçbir peygambere Allah´ın izni olmaksızın bir âyet (bir mu´cize veya ilâhî belge) getirmek (hem mümkün değil, hem de yakışır) olmaz. Allah´ın emri gelince de hakk ile yerine getirilir ve işte burada boş ve anlamsız şeylerle uğraşanlar hüsrana uğrarlar.
O Allah ki, bir kısmına binmeniz, bir kısmının etinden yemeniz için davarları sizin için yarattı.
Sizin için onlarda daha birçok yararlar vardır ve içinizde düşünüp taşındığınız arzuya, onların üzerine (binip) ulaşırsınız. Bunlar üzerinde ve gemiler üzerinde taşınırsınız.
Allah size âyetlerini (kudretinin yüceliğine delâlet eden belgelerini) gösteriyor. Artık Allah´ın hangi âyetlerini inkâr edebilirsiniz?
Onlar, yeryüzünde gezip kendilerinden öncekilerin sonunun ne olduğuna bakmıyorlar mı ? Onlar, bunlardan daha çok kuvvetli ve yeryüzündeki eserleri bakımından daha çetin ve becerikli idiler. Ama kazanıp elde ettikleri şeyler kendilerine yarar sağlamadı, kurtarıcı olmadı.
Peygamberlerimiz onlara açık belgeler ve mu´cizelerle gelince, onlar kendilerindeki bilgiden dolayı şımardılar da alaya aldıkları şey kendilerini sarıverdi.
Onlar, bizim hışım ve şiddetimizi görünce, «biz, bir olan Allah´a inandık ve O´na koştuğumuz şeyleri de inkâr ettik!» dediler.
Ne var ki, hışım ve şiddetimizi gördükleri vakitteki imânları kendilerine bir fayda vermedi. (Bu), Allah´ın kulları arasında süregelen sünnetidir ve işte kâfirler burada hüsrana uğradılar.
(2-3) Bu kitabın indirilmesi, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi Allah tarafındandır. O’ndan başka ilâh yoktur. Dönüş ancak O’nadır.
(2-3) Bu kitabın indirilmesi, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi Allah tarafındandır. O’ndan başka ilâh yoktur. Dönüş ancak O’nadır.
Allah’ın âyetleri hakkında inkâr edenlerden başkası tartışmaya girişmez. Onların şehirlerde gezip dolaşmaları seni aldatmasın.
Onlardan önce Nûh’un kavmi ve onlardan sonra gelen topluluklar da yalanlamıştı. Her ümmet kendi peygamberini yakalayıp cezalandırmaya azmetmişti. Hakkı yok etmek için batıl şeyler ileri sürerek tartışmışlardı. Bu yüzden onları kıskıvrak yakaladım. Benim cezalandırmam nasılmış, (gördüler)!
Böylece Rabbinin, inkâr edenler hakkındaki, “Onlar cehennemliklerdir” sözü gerçekleşmiş oldu.
Arş’ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ederek tespih ederler, O’na inanırlar ve inananlar için (şöyle diyerek) bağışlanma dilerler: “Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O hâlde tövbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azâbından koru.”
“Ey Rabbimiz! Onları da, onların babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi olanları da, kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.”
“Onları kötülüklerden koru. Sen o gün kimi kötülüklerden korursan, ona rahmet etmiş olursun. İşte bu büyük başarıdır."
İnkâr edenler var ya, muhakkak onlara: “Allah’ın (size) gazabı, sizin kendinize olan gazabınızdan daha büyüktür. Çünkü siz imana çağırılırdınız da inkâr ederdiniz” diye seslenilir.
Onlar da şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin. Günahlarımızı kabulleniyoruz. Şimdi (bu ateşten) bir çıkış yolu var mı?”
“Bu, sizin tevhid çerçevesinde Allah’a çağrıldığında inkâr etmeniz, O’na ortak koşulduğunda ise inanmanız sebebiyledir. Artık hüküm yüce ve büyük Allah’a aittir.”
O, size âyetlerini gösteren, sizin için gökten bir rızık indirendir. Ancak O’na yönelen, düşünüp ibret alır.
O hâlde, kâfirlerin hoşuna gitmese de, siz dini Allah’a has kılarak O’na ibadet edin.
O, dereceleri hakkıyla yükseltendir, Arş’ın sahibidir. Buluşma günü hakkında (insanları) uyarmak için, irâdesiyle ilgili vahyi kullarından dilediğine, kendi indirir.
O gün onlar ortaya çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah’a gizli kalmaz. Bugün mülk (hükümranlık) kimindir? Tek olan, her şeyi kudret ve hâkimiyeti altında tutan Allah’ındır
Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün asla zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
Yaklaşmakta olan gün konusunda onları uyar. O gün yürekler gam ve tasa ile dolu, (sanki) gırtlaklara dayanmıştır. Zalimlerin ne sıcak bir dostu, ne de sözü dinlenir bir şefaatçisi vardır.
Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.
Allah, hak ve adâletle hükmeder. Allah’tan başka taptıkları ise hiçbir hükümde bulunamazlar. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar, kendilerinden daha güçlü ve yeryüzündeki eserleri daha üstündü. Böyle iken Allah, günahları sebebiyle onları yakaladı. Onları Allah’ın azabından koruyacak hiç kimse olmadı.
Bunun sebebi şu idi: Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getiriyorlardı da onlar inkâr ediyorlardı. Bu yüzden Allah da onları yakalayıverdi. Şüphesiz O, güçlüdür, cezası da çok şiddetlidir.
(23-24) Andolsun ki biz Mûsâ’yı mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun’a, Hâmân’a ve Kârûn’a gönderdik. Onlar ise; “Bu çok yalancı bir sihirbazdır” dediler.
(23-24) Andolsun ki biz Mûsâ’yı mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun’a, Hâmân’a ve Kârûn’a gönderdik. Onlar ise; “Bu çok yalancı bir sihirbazdır” dediler.
Mûsâ onlara tarafımızdan gerçeği getirince, “Onunla beraber iman edenlerin oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın” dediler. Fakat kâfirlerin tuzağı hep boşa çıkmıştır.
Mûsâ da, “Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığınırım” dedi.
Firavun ailesinden, imanını gizlemekte olan mü’min bir adam şöyle dedi: “Rabbim Allah’tır, dediği için bir adamı öldürecek misiniz? Hâlbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirdi. Eğer yalancı ise, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğru söylüyorsa, sizi tehdit ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir. Şüphesiz Allah, aşırı giden, yalancılık eden kimseyi doğru yola eriştirmez.”
“Ey kavmim! Bugün yeryüzüne hâkim kimseler olarak iktidar ve saltanat sizindir. Ama başımıza geldiğinde bizi, Allah’ın azabından kim kurtarır?” Firavun, “Ben size ancak kendi görüşümü bildiriyorum ve sizi ancak doğru yola götürüyorum” dedi.
(30-31) İman etmiş olan adam dedi ki: “Ey kavmim! Şüphesiz ben, Nûh kavmi, Âd kavmi, Semûd kavmi ve onlardan sonra gelen toplulukların başına gelen olayların sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum. Allah, kullarına asla zulmetmek istemez.”
(30-31) İman etmiş olan adam dedi ki: “Ey kavmim! Şüphesiz ben, Nûh kavmi, Âd kavmi, Semûd kavmi ve onlardan sonra gelen toplulukların başına gelen olayların sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum. Allah, kullarına asla zulmetmek istemez.”
(32-33) “Ey kavmim! Gerçekten sizin için, o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçmaya çalışacağınız günden korkuyorum. (O gün) sizi, Allah’(ın azabın)dan kurtaracak kimse yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek de yoktur.”
(32-33) “Ey kavmim! Gerçekten sizin için, o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçmaya çalışacağınız günden korkuyorum. (O gün) sizi, Allah’(ın azabın)dan kurtaracak kimse yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek de yoktur.”
Andolsun, daha önce Yûsuf da size apaçık deliller getirmişti de, onun size getirdikleri hakkında şüphe edip durmuştunuz. Daha sonra o ölünce de, “Allah, ondan sonra aslâ peygamber göndermez” demiştiniz. İşte Allah, aşırı giden şüpheci kimseleri böyle saptırır.
Onlar kendilerine gelmiş hiçbir delil olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında tartışan kimselerdir. Bu ise Allah katında ve iman edenler katında büyük öfke ve gazap gerektiren bir iştir. Allah, her kibirli zorbanın kalbini işte böyle mühürler.
(36-37) Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Mûsâ’nın ilâhını görürüm(!) Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum.” Böylece Firavun’a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. Firavun’un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı.
(36-37) Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Mûsâ’nın ilâhını görürüm(!) Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum.” Böylece Firavun’a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. Firavun’un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı.
O inanan kimse dedi ki: “Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğru yola ileteyim.”
“Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı ancak (geçici) bir yararlanmadır. Ahiret ise ebedî olarak kalınacak yerdir.”
“Kim bir kötülük yaparsa, ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, mü’min olarak salih bir amel işlerse, işte onlar cennete girecek ve orada hesapsız olarak rızıklandırılacaklardır.”
“Ey kavmim! Bu ne hâl? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz.”
“Siz beni Allah’ı inkâr etmeye ve hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyleri O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi mutlak güç sahibine, çok bağışlayana (Allah’a) çağırıyorum.”
“Şüphe yok ki sizin beni tapmaya çağırdığınız şeyin ne dünya ne de ahiret konusunda hiçbir çağrısı yoktur. Kuşkusuz dönüşümüz Allah’adır. Şüphesiz, aşırı gidenler cehennemliklerin ta kendileridir.”
Allah, onu, onların hilelerinin kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini, azâbın en kötüsü kuşattı.
(Öyle bir) ateş ki, onlar sabah akşam ona sunulurlar. Kıyametin kopacağı günde de, “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun” denilecektir.
Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara, “Biz size uymuş kimselerdik. Şimdi şu ateşin bir kısmını üzerimizden kaldırabilir misiniz?” derler.
Büyüklük taslayanlar ise şöyle derler: “Biz hepimiz ateşin içindeyiz. Şüphesiz Allah, kullar arasında (böyle) hüküm vermiştir.”
Ateşte olanlar cehennem bekçilerine, “Rabbinize yalvarın da (hiç değilse) bir gün bizden azabı hafifletsin” derler.
Şüphesiz ki, peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.
O gün zalimlere, mazeretleri fayda vermez. Lânet de onlaradır, kötü yurt da onlaradır.
(53-54) Andolsun, biz Mûsâ’ya hidayet verdik. İsrailoğulları’na da, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olarak o kitabı (Tevrat’ı) miras bıraktık.
(53-54) Andolsun, biz Mûsâ’ya hidayet verdik. İsrailoğulları’na da, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olarak o kitabı (Tevrat’ı) miras bıraktık.
Ey Muhammed! Sabret. Allah’ın va’di şüphesiz gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam sabah Rabbini hamd ederek tespih et!
Allah’ın âyetleri hakkında, kendilerine gelmiş bir delilleri olmaksızın tartışanlar var ya, onların kalplerinde ancak bir büyüklük taslama vardır. Onlar, tasladıkları büyüklüğe asla ulaşmazlar. Sen Allah’a sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Kör ile gören, iman edip salih ameller işleyenler ile kötülük yapan bir değildir. Siz pek az düşünüyorsunuz.
Kıyamet günü mutlaka gelecektir, bunda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu buna inanmazlar.
Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin, duânıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir hâlde cehenneme gireceklerdir.”
Allah, içinde rahat edesiniz diye geceyi ve (her şeyi) gösterici (aydınlık) olarak da gündüzü yaratandır. Şüphesiz Allah, insanlara karşı sonsuz iyilik sahibidir, fakat insanların çoğu şükretmezler.
İşte her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah! O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Durum bu iken nasıl oluyor da (haktan) döndürülüyorsunuz?
Allah’ın âyetlerini inkâr etmekte olanlar, işte böyle döndürülürler.
Allah, yeryüzünü sizin için karar kılma yeri, göğü de binâ yapan; size şekil verip de şekillerinizi güzel kılan ve sizi temiz şeylerle rızıklandırandır. İşte Rabbiniz Allah! Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir!
O, diridir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde sadece Allah’a itaat ederek (samimi olarak) O’na ibadet edin. Hamd, âlemlerin Rabbine mahsustur.
De ki: “Rabbimden bana apaçık deliller gelince, Allah’ı bırakıp da taptıklarınıza tapmam bana yasaklandı ve bana, âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi.”
O, sizi (önce) topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra “alaka”dan yaratan, sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır. İçinizden önceden ölenler de vardır. Allah bunları, belli bir zamana erişmeniz ve düşünüp akıl erdirmeniz için yapar.
O, yaşatan ve öldürendir. Bir şeye karar verdiğinde, ona sadece “ol” der, o da oluverir.
Allah’ın âyetleri hakkında tartışanları görmedin mi? Nasıl da döndürülüyorlar?
Onlar, kitabı (Kur’an’ı) ve elçilerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Onlar bilecekler.
(71-72) O zaman onlar, boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu hâlde kaynar suda sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır.
(71-72) O zaman onlar, boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu hâlde kaynar suda sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır.
(73-74) Sonra onlara, “Allah’ı bırakıp da ortak koştuklarınız nerede?” denilir. Onlar da, “(Yüzüstü bırakıp) bizden uzaklaştılar. Hayır, demek ki, biz önceleri hiçbir şeye tapmıyormuşuz, (taptıklarımız bir hiçmiş)” derler. İşte Allah, inkârcıları böyle saptırır.
(73-74) Sonra onlara, “Allah’ı bırakıp da ortak koştuklarınız nerede?” denilir. Onlar da, “(Yüzüstü bırakıp) bizden uzaklaştılar. Hayır, demek ki, biz önceleri hiçbir şeye tapmıyormuşuz, (taptıklarımız bir hiçmiş)” derler. İşte Allah, inkârcıları böyle saptırır.
Bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarmanızdan ve böbürlenmenizden ötürüdür.
Onlara, “Ebedî kalmak üzere cehennem kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!” (denir).
Sen sabret! Şüphesiz Allah’ın verdiği söz gerçektir. Onları tehdit ettiğimiz azâbın bir kısmını sana göstersek de (ya da göstermeden önce) seni vefât ettirsek de, sonunda onlar bize döndürüleceklerdir.
Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana anlattıklarımız da var, anlatmadıklarımız da var. Hiçbir peygamber, Allah’ın izni olmadan bir mûcize getiremez. Allah’ın emri gelince de hak yerine getirilir. İşte o zaman bunu batıl sayanlar hüsrana uğrarlar.
Allah, bir kısmına binesiniz, bir kısmını da yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır.
Onlarda sizin için daha birçok faydalar da vardır. Gönüllerinizdeki ihtiyaçlara kendileri üzerinden ulaşasınız diye onları yaratmıştır. Onlarla ve gemilerle taşınırsınız.
Allah, size âyetlerini gösteriyor. Allah’ın hangi âyetlerini inkâr edersiniz?
Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kendilerinden daha çok, daha güçlü ve onların yeryüzündeki eserleri daha üstündü. Fakat kazanmakta oldukları şeyler onlara bir fayda vermemişti.
Peygamberleri onlara apaçık deliller getirince, sahip oldukları bilgi ile şımardılar (ve onları alaya aldılar). Sonunda alaya almakta oldukları şey kendilerini sarıverdi.
Fakat azâbımızı gördükleri zaman inanmaları, kendilerine fayda vermedi. Bu, Allah’ın kulları hakkında eskiden beri yürürlükte olan kanunudur. İşte orada inkârcılar hüsrana uğradılar.
(2-3) Bu Kitap mutlak galip, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı çetin, lütuf sahibi Allah tarafından indirilmiştir. O´ndan başka hiçbir ilâh yoktur, dönüş ancak O´nadır.
(2-3) Bu Kitap mutlak galip, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı çetin, lütuf sahibi Allah tarafından indirilmiştir. O´ndan başka hiçbir ilâh yoktur, dönüş ancak O´nadır.
İnkâr edenler müstesna, hiç kimse Allah´ın âyetleri hakkında tartışmaz. Onların şehirlerde (rahatlıkla) gezip dolaşması seni aldatmasın.
Onlardan önce Nuh kavmi ve bunlardan sonraki topluluklar da (peygamberlerini) engellemeye, her ümmet kendi peygamberini yakalamaya azmetmişti. Bâtılı hakkın yerine koymak için mücadele etmişlerdi. Bunun üzerine ben onları kıskıvrak yakaladım. İşte, cezalandırmamın nasıl olduğunu gör!
İnkâr edenlerin cehennem ehli olduklarına dair Rabbinin sözü böylece gerçekleşti.
Arş´ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O´na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler).
Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vâdettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz azîz ve hakîm olan sensin!
Bir de onları, her türlü kötülüklerden koru. O gün sen kimi kötülüklerden korursan muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun. Bu en büyük kurtuluştur.
İnkâr edenlere şöyle seslenilir: Allah´ın gazabı, sizin kendinize olan kızgınlıktan elbette daha ağırdır. Zira siz imana davet ediliyor, fakat inkâr ediyordunuz.
Onlar: Rabbimiz, bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Biz de günahlarımızı itiraf ettik. Bir daha (bu ateşten) çıkmaya yol var mıdır? derler.
(Onlara denir ki:) İşte bunun sebebi şudur: Tek Allah´a ibadete çağrıldığı zaman inkâr edersiniz. O´na ortak koşulunca (bunu) tasdik edersiniz. Artık hüküm, yücelerin yücesi Allah´ındır.
Size âyetlerini gösteren, sizin için gökten rızık indiren O´dur. Allah´a yönelenden başkası ibret almaz.
Haydi, kâfirlerin hoşuna gitmese de Allah´a, Allah için dindar ve ihlâslı olarak dua edin!
Dereceleri yükselten, Arş´ın sahibi Allah, kavuşma günüyle korkutmak için kullarından dilediğine iradesiyle ilgili vahyi indirir.
O gün onlar (kabirlerinden) meydana çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah´a gizli kalmaz. Bugün hükümranlık kimindir? Kahhâr olan tek Allah´ındır.
Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çarçabuk görendir.
Yaklaşan gün hususunda onları uyar! Çünkü o onda dehşet içinde yutkunurken yürekleri ağızlarına gelmiştir. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenir şefaatçısı vardır.
Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.
Allah, adaletle hükmeder. O´nu bırakıp taptıkları ise, hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah, hakkıyla işiten ve görendir.
Onlar, yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin âkıbetinin nasıl olduğunu görsünler! Onlar, kuvvet ve yeryüzündeki eserleri yönünden bunlardan daha da üstündüler. Böyleyken Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Onları Allah´ın gazabından koruyan da olmadı.
Bunun sebebi, peygamberleri kendilerine apaçık mucizeler getirdikleri halde, inkâr etmeleri idi. Allah da kendilerini tutup yakalayıverdi. Doğrusu O, kuvvetlidir; azabı da pek çetindir.
(23-24) Andolsun ki biz Musa´yı mucizelerimiz ve apaçık hüccetle, Firavun, Hâmân ve Karun´a gönderdik. Onlar: Bu, çok yalancı bir sihirbazdır! dediler.
(23-24) Andolsun ki biz Musa´yı mucizelerimiz ve apaçık hüccetle, Firavun, Hâmân ve Karun´a gönderdik. Onlar: Bu, çok yalancı bir sihirbazdır! dediler.
İşte o (Musa), tarafımızdan kendilerine hakkı getirince: Onunla beraber iman edenlerin oğullarını öldürün, kadınları sağ bırakın! dediler. Ama kâfirlerin tuzağı elbette boşa çıkar.
Firavun: Bırakın beni, dedi. Musa´yı öldüreyim; (Kurtarabilirse) Rabbine yalvarsın! Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden, yahut yeryüzünde fesat çıkaracağından korkuyorum.
Musa da: Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığındım, dedi.
Firavun ailesinden olup, imanını gizleyen bir mümin adam şöyle dedi: Siz bir adamı «Rabbim Allah´tır» diyor diye öldürecek misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirmiştir. Eğer o yalancı ise yalanı kendisinedir. Eğer doğru söylüyorsa sizi tehdit ettiğinin (azâbın), bir kısmı olsun gelip size çatar. Şüphesiz Allah, haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola eriştirmez.
Ey kavmim! Bugün, yeryüzüne hakim kimseler olarak hükümranlık sizindir. Ama Allah´ın azabı bize gelip çatarsa, kim bize yardım eder? Firavun: Ben size kendi görüşümü söylüyorum ve yine size ancak doğru yolu gösteriyorum dedi.
(30-31) İman etmiş olan dedi ki: «Ey kavmim! Doğrusu ben sizin için, Nuh kavminin, Âd, Semûd ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi, (peygamberleri yalanlayan) toplulukların başlarına gelen bir âkıbetten korkuyorum. Allah, kullarına bir zulüm dileyecek değildir.»
(30-31) İman etmiş olan dedi ki: «Ey kavmim! Doğrusu ben sizin için, Nuh kavminin, Âd, Semûd ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi, (peygamberleri yalanlayan) toplulukların başlarına gelen bir âkıbetten korkuyorum. Allah, kullarına bir zulüm dileyecek değildir.»
(32-33) «Ey kavmim! Gerçekten sizin için o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçacağınız günden korkuyorum. Sizi Allah´tan (O´nun azabından) kurtaracak kimse yoktur. Allah kimi saptırırsa, artık onu doğru yola iletecek de yoktur.»
(32-33) «Ey kavmim! Gerçekten sizin için o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçacağınız günden korkuyorum. Sizi Allah´tan (O´nun azabından) kurtaracak kimse yoktur. Allah kimi saptırırsa, artık onu doğru yola iletecek de yoktur.»
Andolsun ki, (Musa´dan) önce Yusuf da size açık deliller getirmişti ve onun size getirdiği şeyler hakkında şüphe edip durmuştunuz. Nihayet o vefat edince «Allah ondan sonra peygamber göndermez» dediniz. İşte Allah o aşırı giden şüphecileri böyle saptırır.
Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadığı halde Allah´ın âyetleri hakkında mücadele edenler gerek Allah yanında, gerekse iman edenler yanında büyük bir nefretle karşılanır. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler.
(36-37) Firavun: Ey Hâmân, bana yüksek bir kule yap; belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Musa´nın Tanrısı´nı görürüm! Doğrusu ben onu, yalancı sanıyorum, dedi. Böylece Firavun´a, yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve yoldan saptırıldı. Firavun´un tuzağı tamamen boşa çıktı.
(36-37) Firavun: Ey Hâmân, bana yüksek bir kule yap; belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Musa´nın Tanrısı´nı görürüm! Doğrusu ben onu, yalancı sanıyorum, dedi. Böylece Firavun´a, yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve yoldan saptırıldı. Firavun´un tuzağı tamamen boşa çıktı.
O iman eden kimse: Ey kavmim! dedi, siz bana uyun, sizi doğru yola götüreceğim.
Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı, geçici bir eğlencedir. Ama ahiret, gerçekten kalınacak yurttur.
Kim bir kötülük işlerse, onun kadar ceza görür. Kim de kadın veya erkek, mümin olarak faydalı bir iş yaparsa işte onlar, cennete girecekler, orada onlara hesapsız rızık verilecektir.
Ey kavmim! Nedir bu hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.
Siz beni, Allah´ı inkâr etmeye ve hiç tanımadığım nesneleri O´na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, azîz ve çok bağışlayan Allah´a davet ediyorum.
Gerçek şu ki, sizin beni davet ettiğiniz şeyin dünyada da ahirette de davete değer bir tarafı yoktur. Dönüşümüz Allah´adır, aşırı gidenler de ateş ehlinin kendileridir.
Size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah´a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını çok iyi görendir.
Nihayet Allah, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden bu zatı korudu, Firavun´un kavmini ise kötü azap kuşatıverdi.
Onlar sabah akşam o ateşe sokulurlar. Kıyametin kopacağı gün de: Firavun ailesini azabın en çetinine sokun (denilecek)!
(Kâfirler) ateşin içinde birbirleriyle çekişirlerken zayıf olanlar, o büyüklük taslayanlara: Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin birazını bizden savabilir misiniz? derler.
O büyüklük taslayanlar ise: Doğrusu hepimiz bunun içindeyiz. Şüphe yok ki Allah kulları arasında vereceği hükmü verdi, derler.
Ateşte bulunanlar cehennem bekçilerine: Rabbinize dua edin, bizden, bir gün olsun azabı hafifletsin! diyecekler.
(Bekçiler:) Size peygamberleriniz açık açık deliller getirmediler mi? derler. Onlar da: Getirdiler, cevabını verirler. (Bekçiler ise): O halde kendiniz yalvarın, derler. Halbuki kâfirlerin yalvarması boşunadır.
Şüphesiz peygamberlerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.
O gün zalimlere, özür dilemeleri hiçbir fayda sağlamaz. Artık lânet de onlarındır, kötü yurt da onlarındır!
(53-54) Andolsun ki biz Musa´ya hidayeti verdik ve İsrailoğullarına, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olan Kitab´ı miras bıraktık.
(53-54) Andolsun ki biz Musa´ya hidayeti verdik ve İsrailoğullarına, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olan Kitab´ı miras bıraktık.
(Resûlüm!) Şimdi sen sabret. Çünkü Allah´ın vâdi gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam sabah Rabbini hamd ile tesbîh et.
Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın, Allah´ın âyetleri hakkında münakaşa edenler var ya, hiç şüphe yok ki, onların kalplerinde, asla yetişemeyecekleri bir büyüklük hevesinden başka bir şey yoktur. Sen Allah´a sığın. Kuşkusuz O, işiten ve görendir.
Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Körle gören, inanıp iyi amellerde bulunanla kötülük yapan bir olmaz. Ne kadar az düşünüyorsunuz!
Kıyamet günü mutlaka gelecektir, bunda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu buna inanmazlar.
Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.
İçinde dinlenesiniz diye geceyi, görmeniz için de gündüzü yaratan Allah´tır. Şüphesiz Allah, insanlara karşı lütufkârdır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
İşte O, her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah´dır. O´ndan başka tanrı yoktur. O halde nasıl olup da döndürülüyorsunuz!
Allah´ın âyetlerini inatla inkâr edenler işte (haktan) böyle döndürülür.
Yeri sizin için yerleşim alanı, göğü de bir bina kılan, size şekil verip de şeklinizi güzel yapan ve sizi temiz besinlerle rızıklandıran Allah´tır. İşte Allah, sizin Rabbinizdir. Âlemlerin Rabbi Allah, yücelerden yücedir.
O daima diridir; O´ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O halde dinde ihlâslı ve samimi kişiler olarak O´na dua edin. Her türlü övgü âlemlerin Rabbi Allah´a mahsustur.
(Resûlüm)! De ki: Bana Rabbimden apaçık deliller gelince, sizin Allah´ı bırakıp o taptıklarınıza kulluk etmem bana yasaklandı ve bana âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi.
Sizi topraktan, sonra meniden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan) yaratan sonra bebek olarak çıkaran, sonra sizi güçlü kuvvetli bir çağa erişmeniz, sonra da ihtiyarlamanız -ki içinizden daha önce vefat edenler de vardır- ve belli bir vakte ulaşmanız için sizi yaşatan O´dur. Umulur ki düşünürsünüz.
O, hem dirilten hem de öldürendir. O, herhangi bir işin olmasını dilediği zaman yalnız «Ol!» der, o da oluverir.
Allah´ın âyetleri hakkında tartışanlara bakmadın mı? Nasıl döndürülüyorlar (onu tasdike yanaşmıyorlar)!
Onlar, Kitab´ı ve peygamberlerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Onlar yakında (gerçeği) anlayacaklar!
(71-72) Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde, sıcak suya sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır.
(71-72) Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde, sıcak suya sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır.
(73-74) Sonra onlara: Allah´ı bırakıp da koştuğunuz ortaklar nerededir? denilecek. Onlar da: Bizden uzaklaştılar, zaten biz önceleri hiçbir şeye tapmıyorduk, diyecekler. İşte Allah kâfirleri böyle şaşırtır.
(73-74) Sonra onlara: Allah´ı bırakıp da koştuğunuz ortaklar nerededir? denilecek. Onlar da: Bizden uzaklaştılar, zaten biz önceleri hiçbir şeye tapmıyorduk, diyecekler. İşte Allah kâfirleri böyle şaşırtır.
Bu, sizin yeryüzünde haksız olarak şımarmanızdan ve aşırı derecede sevinip böbürlenmenizden ötürüdür.
İçinde ebedî kalmak üzere cehennemin kapılarından girin! Kibirlenenlerin dönüp gidecekleri yer ne çirkindir!
Onun için (Resûlüm), sen sabret! Şüphesiz Allah´ın vâdi gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını ya sana gösteririz, yahut seni daha önce vefat ettiririz. Nasıl olsa onlar bize döneceklerdir.
Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var, durumlarını sana bildirmediğimiz kimseler de var. Hiçbir peygamber Allah´ın izni olmaksızın herhangi bir âyeti kendiliğinden getiremez. Allah´ın emri gelince de hak uygulanır ve o zaman bâtılı seçenler hüsrana uğrayacaklardır.
Allah, kimine binesiniz, kimini yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır.
Onlarda sizin için daha nice faydalar vardır. Gönüllerinizdeki bir arzuya, onlara binerek ulaşırsınız. Onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız.
Allah size âyetlerini gösteriyor. Şimdi, Allah´ın âyetlerinden hangisini inkâr edersiniz?
Onlar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuştur, görsünler! Öncekiler bunlardan daha çoktu, kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri bakımından da daha sağlam idiler. Fakat kazandıkları şeyler onlara asla fayda vermemiştir.
Peygamberleri onlara apaçık bilgiler getirince, onlar kendilerinde bulunan (beşerî) bilgiye güvendiler (onu alaya aldılar). Alaya aldıkları şey kendilerini boğuverdi.
Artık o çetin azabımızı gördükleri zaman: Allah´a inandık ve O´na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik, derler.
Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine bir fayda vermeyecektir. Allah´ın kulları hakkında süregelen âdeti budur. İşte o zaman kâfirler hüsrana uğrayacaklardır.
Bu kitabın indirilişi, O çok güçlü, herşeyi bilen Allah´tandır.
O günahkarları bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezalandırması şiddetli, bol lütuf sahibi Allah´tan ki, O´ndan başka tapılacak yoktur. Dönüş de O´nadır.
Allah´ın ayetleri hakkında yalnızca nankörlük eden kafirler mücadele eder. Şimdi onların memleketler içinde dönüp dolaşmaları seni aldatmasın!
Onlardan önce Nuh kavmi, arkalarından da çeşitli gruplar yalanlamışlardı ve her ümmet kendi peygamberlerini yakalamaya kalkıştı. Onlar, hakkı batıl ile yok etmek için boşuna mücadele ettiler de Ben, onları tuttum alıverdim. (Bak) o vakit nasıl oldu cezalandırmam?!
Ve işte o nankörlük eden kafirlere, Rabbinin onların nara (cehennemde) yanacaklarına dair sözü öyle gerçekleşti.
Arşı taşıyanlar ve onun çevresindekiler Rablerini hamd ile tesbih ederler, O´na iman ederler ve iman etmiş olanlar için şöyle bağışlanma dilerler: «Ey Rabbimiz, senin rahmet ve ilmin herşeye geniş (herşeyi kuşatmıştır). Hemen o tevbe edip yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azabından koru!
Ey Rabbimiz, onları o kendilerine vaad buyurduğun Adn cennetlerine koy; atalarından, eşlerinden ve soylarından dürüst olanları da. Şüphesiz Sen, güçlüsün, hikmet sahibisin Sen!
Onları fenalıklardan koru! Sen, her kimi fenalıklardan korursan, o gün onu gerçekten rahmetinle yarlığamışındır (bağışlamışsındır). İşte asıl büyük kurtuluş da budur!»
O küfredenlere muhakkak şöyle bağırılacaktır: «Kesinlikle Allah´ın gazabı, sizin kendinize karşı olan gazabınızdan daha büyüktür. Çünkü siz imana davet ediliyordunuz da küfrediyordunuz.»
Diyecekler ki: «Ey Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün, iki kere de dirilttin, şimdi günahlarımızı anladık; acaba çıkmanın bir yolu var mı?»
Bunun sebebi şudur ki, «Siz tek Allah´a çağırıldığınız zaman inkar ettiniz, O´na ortak koşulduğunda da inanıyordunuz, işte hüküm O ulu, O büyük Allah´ındır.»
Size ayetlerini gösteren, sizin için gökten bir rızık indiren O´dur. Fakat, ancak gönül veren anlar.
O halde sizler, dini kendisi için halis kılarak (dininde samimi olarak) hep Allah´a ibadet edin; isterse kafirler hoşlanmasınlar.
O dereceleri yüksek Arş´ın sahibi (Allah), buluşma gününün dehşetini haber vermek için kullarından dilediğine emrinde ruh (melek) indirip vahy veriyor.
Onların (mezarlarından) meydana fırlayacakları gün, kendilerinin yapmış olduğu hiçbir şey Allah´a gizli kalmaz. «Bugün mülk kimindir?» (buyurulur). «Bir olan, herşeyi kudreti altında tutan Allah´ındır.» (denir).
Bugün herkese kazandığının karşılığı verilecektir. Zulüm yok bugün. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
Bir de o yaklaşan felaket gününü onlara haber ver ki, o zaman yürekleri gırtlaklara dayanmış yutkunur da yutkunurlar. Zalimler için ne ısınacak bir hısım (ne sıcak bir yakın) vardır, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi!
Gözlerin hain bakışını da bilir, gönüllerin gizlediğini de.
Allah, hakkı yerine getirir. Onların O´ndan başka yalvardıkları ise, hiçbir şeyi yerine getiremezler. Çünkü Allah´tır hakkıyla işiten, gören.
Yeryüzünde bir dolaşıp da kendilerinden öncekilerin sonunun ne olduğuna bir bakmadılar mı? Onlar gerek kuvvet, gerekse yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha çetindiler; öyle iken Allah, onları günahları yüzünden tutup alıverdi ve kendilerini Allah´a karşı bir koruyan bulunmadı.
O şundandı: Onlara peygamberleri mucizelerle geliyorlardı, fakat onlar inkar ettiler. Allah da tuttu kendilerini alıverdi; çünkü O´nun kuvveti çok, cezası çetindir.
Andolsun ki, Musa´yı ayetlerimizle ve açık bir delil ile gönderdik,
Firavun´a, Haman´a ve Karun´a; onlar dediler ki: «Bu bir sihirbaz, bir yalancı.»
Bunun üzerine kendilerine tarafımızdan gerçeği getirince de: «Onunla beraber iman etmiş olanların oğullarını öldürün, kadınlarını diri bırakın!» dediler. Kafirlerin düzeni (tuzağı) hep dalal (sapkınlık) içindedir.
Bir de Firavun: «Bırakın beni, öldüreyim Musa´ yı da o, Rabbine dua etsin! Çünkü ben, onun dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum.» dedi.
Musa da: «Muhakkak ben, hesap gününe inanmayan her ululuk taslayandan Rabbime ve Rabbinize sığındım!» dedi.
Firavun ailesinden -imanını saklayan- mümin bir adam: «Bir adamı «Rabbim Allah´tır» diyor diye öldürecek misiniz? Oysa o, size Rabbinizden açık delillerle gelmiştir. Hem o bir yalancı ise, çok sürmez yalanı boynuna geçer; fakat doğru ise size yaptığı tehditlerin bir kısmı olsun başınıza gelir. Şüphe yok ki, Allah, aşırı giden bir yalancıyı doğru yola çıkarmaz.
Ey kavmim, bugün mülk sizindir, bu yerde yüze çıkmış (üstün) bulunuyorsunuz; fakat Allah´ın hışmı başımıza gelirse bizi ondan kim kurtarabilir?» dedi. Firavun: «Ben size yalnızca görüşümü söylüyorum ve ben size ancak doğru yolu gösteriyorum.» dedi.
O iman etmiş olan kişi: «Ey kavmim, doğrusu ben sizin hakkınızda Ahzab (eski topluluklar)ın günleri gibi bir günden korkuyorum.
Nuh kavmi´nin, Ad´ın, Semüd´un ve daha sonrakilerin maceraları gibisinden. Allah, kullarına haksızlık etmek istemez.
Ve ey kavmim, ben sizin için o çağrışma gününden korkuyorum.
O arkanızı dönüp gideceğiniz günden. Sizi Allah´tan koruyacak da yoktur. Her kimi de Allah şaşırtırsa, artık onu doğru yola iletecek biri yoktur!» dedi.
Bundan önce size apaçık delillerle Yusuf gelmişti. O zaman da onun size getirdiği gerçekte şüphe edip durmuştunuz. Nihayet vefat ettiğinde de: «Bundan sonra Allah asla peygamber göndermez!» dediniz. İşte aşırı şüpheci olanları Allah böyle şaşırtır.
Onlar ki, kendilerine gelmiş bir delil olmaksızın Allah´ın ayetleri hakkında mücadele ederler. Allah katında ve imanı olanların yanında kin beslenmesi için ne büyük huy! İşte Allah, her zorba, böbürlenen kimsenin kalbini öyle bir tabiat ile mühürler.
Firavun da: «Ey Haman, bana bir kule yap, belki ben erişirim o yollara.
Göklerin yollarına da Musa´nın tanrısınına muttali olurum ve kesinlikle ben onu yalancı sanıyorum.» dedi. işte bu şekilde Firavun´a kötü ameli güzel gösterildi de yoldan çıkarıldı. Firavun´un düzeni hep hüsrandadır (çıkmazdadır).
O iman eden kişi ise: «Ey kavmim, gelin arkamdan size reşad yolunu (murada erdirecek yolu) göstereyim.
Ey kavmim, bu dünya hayatı, ancak bir kazançtan ibarettir, ahiret ise durulacak yurttur.
Her kim bir kötülük yaparsa, ona onun gibi kötülükten başka karşılık olmaz. Gerek erkek gerek dişi her kim de mü´min olarak iyi bir iş işlerse, işte onlar cennete girerler, orada kendilerine hesapsız rızık verilir.
Hem ey kavmim, neden ben sizi kurtuluşa davet ederken siz beni ateşe davet ediyorsunuz?
Siz beni, Allah´ı inkar etmeye ve bence hiç ilimde yeri olmayan şeyleri O´na ortak koşmaya davet ediyorsunuz; ben ise sizi o çok güçlü, çok bağışlayıcıya davet ediyorum.
Şu asla inkar edilemez ki, gerçekte sizin beni davet ettiğinizin ne dünyada ne de ahirette bir davet hakkı yoktur, hepimizin varacağı Allah´tır ve bütün haddi aşanlar nara (cehennemde) yanacaktır.
Siz benim söylediklerimi sonra anlayacaksınız. Ben işimi Allah´a havale ediyorum. Muhakkak Allah, kullarını görür, gözetir.» dedi.
Onun için Allah, onu onların kurdukları tuzağın fenalıklarından korudu ve Firavun´un ailesini o kötü azap kuşattı.
Ateş; onlar, sabah akşam ona karşı sunulur dururlar. Kıyamet kopacağı gün de: «Tıkın Firavun ailesini en şiddetli azaba!» (denilir).
Ve hele ateş içinde biribirlerini protesto ederlerken zayıf olanlar büyüklük taslayanlara: «Hani bizler sizin yönettikleriniz idik. Şimdi siz bizden bir ateş nöbetini savabiliyor musunuz?» diyeceklerdir.
Büyüklük taslayanlar ise şöyle diyecekler: «Evet, hepimiz onun içindeyiz, çünkü Allah kulları arasında hükmünü verdi.»
Ateştekiler cehennem bekçilerine derler ki: «Rabbinize dua edin de bir gün (olsun) azabımızı bir; hafifletsin!»
Bekçiler: «Ya size peygamberleriniz mucizelerle gelmiyorlar mıydı ki?» derler. Onlar: « Evet.» derler. Bekçiler: «Öyle ise kendiniz dua edin.» derler. Kafirlerin duası ise hep çıkmazdadır.
Elbette Biz peygamberlerimize ve iman edenlere hem dünya hayatında, hem de şahitlerin dikileceği günde yardım edeceğiz.
O gün ki, zalimlere, özür dilemeleri fayda vermez. Onlara lanet vardır ve onlara yurdun kötüsü (cehennem) vardır.
Andolsun ki, Biz Musa´ya o hidayeti verdik ve İsrailoğullarına o kitabı miras kıldık,
Aklı selim sahiplerine bir yol gösterici ve bir ihtar olmak üzere.
O halde sabret, çünkü Allah´ın va´di haktır; günahının bağışlanmasını dile ve akşam sabah Rabbini hamd ile tesbih et!
Çünkü kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın Allah´ın ayetleri hakkında mücadele edenlerin göğüslerinde, sadece yetişemeyecekleri bir kibir vardır. Sen hemen Allah´a sığın çünkü işiten O´dur, gören O!
Elbette göklerin ve yerin yaratılması o insanların yaratılmasından daha büyüktür. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Kör ile gören bir olmaz, iman edip iyi iyi işler yapan kimselerle kötülük yapan da (bir değildir). Siz pek az düşünüyorsunuz!
Herhalde o saat (kıyamet) muhakkak gelecektir, onda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu inanmazlar.
Oysa Rabbiniz: «Bana yalvarın ki, size karşılık vereyim; çünkü Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler, yarın hor, hakir cehenneme gireceklerdir.» buyurdu.
Allah O´dur ki, içinde dinlenesiniz diye sizin için geceyi yarattı, göz açıcı olarak da gündüzü. Doğrusu Allah, insanlara karşı bir lütuf sahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
İşte Allah´tır Rabbiniz, herşeyi yaratan O´ndan başka hiçbir tanrı yoktur; o halde nasıl çevrilirsiniz?
İşte Allah ayetlerini inkar edenler öyle çevriliyorlar.
Allah O´dur ki, sizin için yeri bir karargah, göğü de bir bina yaptı, size şekil verdi, sonra da şekillerinizi güzelleştirdi ve hoş nimetlerden size rızık verdi, işte o Allah´tır Rabbiniz! Ne yücedir O alemlerin Rabbi olan Allah!
Gerçek hayat sahibi ancak O´dur, O´ndan başka tapılacak yoktur. Onun için dini halis kılarak O´na, hep O´na yalvarın! Hamd o alemlerin Rabbi olan Allah´ın.
De ki: «Bana Rabbimden açık deliller geldiği zaman, ben o sizin Allah´tan başka yalvardıklarınıza ibadet etmekten kesinlikle men´edildim ve O alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum.»
O´dur sizi (önce) bir topraktan yaratan sonra bir nutfeden (bir damla sudan), sonra bir yapışkan maddeden; sonra da sizi bir bebek olarak çıkarıyor, sonra olgunluk çağına eresiniz diye büyütüyor, sonra da yaşlanasınız diye, içinizden kimi de daha önce vefat ettirilir. Belirli bir süreye eresiniz ve gerek ki aklınızı kullanasınız diye.
O´dur hem dirilten, hem öldüren. Özetle, O bir işe karar verdiği zaman ona sadece: «Ol!» der, oluverir.
Bakmaz mısın, o Allah´ın ayetleri hakkında mücadeleye kalkanlara, nereden döndürülüyorlar!
Kitaba ve peygamberlerimizi gönderdiğimiz şeylere yalan diyenler artık ileride bilecekler.
O zaman, boyunlarında tomruklar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir.
Kaynar suda; sonra ateşte kaynatılacaklardır.
Sonra denilecek onlara: «Nerede o ortak koştuklarınız?
Allah´tan başkaları?» Diyecekler ki: «Onlar bizden uzaklaşıp gittiler. Daha doğrusu biz bundan önce bir şeye ibadet etmiyormuşuz!» İşte Allah kafirleri böyle şaşkınlaştırır.
Bunun sebebi şudur. Çünkü siz, yeryüzünde haksızlıkla seviniyordunuz ve çünkü güveniyordunuz.
Girin cehennemin kapılarından, içlerinde ebedi kalmak üzere. Bak o kibirlenenlerin yeri, ne çirkindir!
Onun için, sabret. Allah´ın va´di gerçektir, mutlaka olacaktır. Artık onlara yaptığımız tehdidin bir kısmını sana göstersek de veya seni kendimize alsak da onlar mutlaka döndürülüp Bize getirileceklerdir.
Andolsun ki, Biz senin önünden nice peygamberler gönderdik; onlardan kimini sana ayıttık, kimini ayıtmadık (anlatmadık). Hiçbir peygamber, Allah´ın izni olmadan bir mucize getiremez. Allah´ın emri gelince de hak yerine getirilir ve batıl bir dava peşinde koşanlar, işte hüsrana burada düştüler.
Allah O´dur ki, sizin için o yumuşak başlı hayvanları yaratmıştır. Onlardan binit edinesiniz diye; onlardan yersiniz de.
Size onlardan daha bir çok yararlar vardır. Ayrıca onların üzerinde sinelerinizdeki bir arzuya erişesiniz diye, hem onların üzerinde hem de gemilerin üzerinde taşınırsınız.
Ve size ayetlerini gösterir, şimdi Allah´ın ayetlerinin hangisini inkar edersiniz?
Daha yeryüzünde bir gezip de bakmazlar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuştur? Onlar kendilerinden hem daha çok hem de kuvvetleri ve yeryüzündeki eserleri noktasından daha üstün idiler. Öyle iken o elde ettikleri şeyler kendilerini kurtaramadı.
Çünkü onlara peygamberleri açık delillerle geldiği zaman, kendilerinde bulunan ilme güvendiler de alay ettikleri şey kendilerini kuşatıverdi.
O zaman hışmımızı gördüklerinde: «Allah´ın birliğine inandık ve ona ortak koştuğumuz şeyleri inkar ettik!» dediler.
Dediler ama, hışmımızı gördükleri zamanki imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah´ın kulları hakkındaki süregelen kanunu (bu), işte hüsrana bu noktada düştü kafirler!
Bu kitabın indirilişi, çok güçlü ve herşeyi bilen Allah tarafındandır.
O, günah bağışlayıcı, tevbe kabul edici, azabı şiddetli, kerem sahibi Allah´tandır ki O´ndan başka ilâh yoktur. Hem dönüş O´nadır.
Allah´ın âyetleri hakkında ancak kâfirler mücadele ederler. Şimdi onların beldeler içinde dönüp dolaşmaları seni aldatmasın.
Onlardan önce Nuh kavmi, arkalarından da çeşitli topluluklar yalanlamışlardı. Her ümmet, kendi peygamberlerini yakalamak kastında bulundu. Hakkı batılla gidermek için boşuna mücadele ettiler. Ben de onları tuttum, alıverdim. (Bak o zaman) azabım nasıl oldu?
İşte o nankörlük eden kâfirlere Rabbinin (azab) sözü öyle hak oldu. Onlar, mutlaka cehennemliktirler.
Arşı taşıyanlar ve onun etrafındakiler, Rablerinin hamdiyle tesbih ederler ve O´na inanırlar. İman etmişler için de şöyle bağışlanma dilerler: «Ey Rabbimiz! Rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O, tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onları cehennem azabından koru.»
«Ey Rabbimiz! Hem onları, hem onların atalarından, zevcelerinden ve zürriyetlerinden iyi olanları kendilerine vaad buyurduğun Adn cennetlerine koy. Şüphesiz çok güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan sensin.»
«Onları fenalıklardan koru. Sen her kimi fenalıklardan korursan, o gün muhakkak onu rahmetinle yarlığamışsındır. İşte asıl büyük kurtuluş da budur.»
O kâfirlere mutlaka şöyle bağırılacaktır: «Elbette Allah´ın buğzu, sizin nefislerinize buğzunuzdan daha büyüktür. Çünkü siz imana davet ediliyordunuz da inkâr ediyordunuz.»
Kâfirler diyecekler ki: «Ey Rabbimiz! Sen bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Şimdi günahlarımızı anladık. Fakat çıkmaya bir yol var mı?»
(Onlara şöyle cevap verilir): «Bu azab size şu sebeptendir: Siz tek Allah´a davet edildiğiniz zaman inkâr ettiniz. Ama O´na ortak koşulunca inandınız. Artık hüküm, o yüce ve büyük Allah´ındır.»
Size âyetlerini gösteren, sizin için gökten bir rızık indiren O´dur. Fakat onları ancak gönül verip düşünenler anlar.
O halde siz, dini Allah için halis kılarak hep O´na yalvarın. İsterse kâfirler hoşlanmasınlar.
O dereceleri yükselten Arş´ın sahibi Allah, o buluşma gününün (kıyametin) dehşetini haber vermek için kullarından dilediği kimseye emrinden ruh (melek) indiriyor.
O gün onlar kabirlerinden meydana fırlarlar. Kendilerinin hiçbir şeyi Allah´a karşı gizli kalmaz. «Bugün mülk kimindir?» (diye sorulur. Cevaben): «Tek ve kahhar olan Allah´ındır.» (denir).
Bugün her nefis kazandığı ile cezalanacaktır. Bugün zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
Yaklaşmakta olan o felaket (kıyamet) gününü de onlara haber ver. O dem ki yürekler gırtlaklara dayanmıştır, yutkunup dururlar. Zalimler için ne ısınacak bir dost vardır, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi.
Allah, gözlerin hain bakışını da bilir, gönüllerin gizlediğini de.
Allah hakkı yerine getirir. Onların O´ndan başka yalvardıkları ise hiçbir şeyi yerine getiremezler. Çünkü hakkıyla işiten ve gören ancak Allah´tır.
Yeryüzünde bir gezmediler mi? Baksalar ya kendilerinden öncekilerin sonları nasıl olmuş? Onlar yeryüzünde gerek kuvvetçe ve gerek eserce kendilerinden daha üstündüler. Öyle iken Allah onları günahları sebebiyle tutup alıverdi. Kendilerini Allah´ın azabından koruyacak biri bulunmadı.
O, şundandı: Onlara peygamberleri apaçık delillerle geliyorlardı. Ama onlar inkâr ettiler. Allah da tuttu kendilerini alıverdi. Çünkü O´nun kuvveti çok, azabı şiddetlidir.
Andolsun Musa´yı âyetlerimizle ve açık bir delil ile gönderdik.
Firavun´a, Hâmân´a ve Karun´a da onlar: «Bu bir sihirbaz, bir yalancıdır» dediler.
Bunun üzerine Musa, kendilerine tarafımızdan hakkı getirince de: «Onunla beraber iman etmiş olanların oğullarını öldürün, kadınlarını diri tutun.» dediler. Fakat o kâfirlerin tuzağı da hep boşa çıkmaktadır.
Bir de Firavun: «Bırakın beni, öldüreyim Musa´yı da o Rabbine dua etsin. Çünkü ben onun, dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum» dedi.
Musa da: «Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah´a sığınırım» dedi.
Firavun ailesinden imanını saklayan bir adam da şöyle dedi: «Bir adamı, Rabbim Allah dediği için öldürecek misiniz? Halbuki o size Rabbinizden delillerle gelmiştir. Hem o bir yalancı ise çok sürmez, yalanı boynuna geçer. Fakat doğru ise size yaptığı tehditlerin bir kısmı olsun başınıza gelir. Şüphe yok ki Allah aşırı giden bir yalancıyı doğru yola çıkarmaz.»
«Ey kavmim! Bugün mülk sizindir. Dünyada yüze çıkmış bulunuyorsunuz. Eğer gelecek olursa Allah´ın hışmından bizi kim kurtarır?» Firavun: «Ben size görüşümden başkasını göstermiyorum ve herhalde ben size doğru yolu gösteriyorum» dedi.
O iman etmiş olan kimse de: «Ey kavmim! Doğrusu ben sizin hakkınızda Ahzab (önceki çeşitli toplumlar)ın günleri gibi bir günden korkuyorum.»
«Nuh Kavmi´nin, Âd´ın, Semud´un ve daha sonrakilerin maceraları gibi (bir günün geleceğinden korkuyorum). Allah, kulları için bir zulüm istemez.»
«Ey kavmim! Ben size gelecek o çağrışma gününden (kıyamet gününden) korkuyorum.»
«O gün arkanıza dönüp kaçacaksınız. Fakat sizi Allah´tan koruyacak olan yoktur. Her kimi Allah şaşırtırsa, artık ona bir yol gösterici bulunmaz.»
Bundan önce size delillerle Yusuf gelmişti. O zaman da onun size getirdiği hakikatte şüphe edip durmuştunuz. Nihayet vefat ettiğinde de «Bundan sonra Allah asla peygamber göndermez» dediniz. İşte aşırı şüpheci olanları Allah böyle şaşırtır.
Onlar, kendilerine gelmiş bir delil olmaksızın, Allah´ın âyetleri hakkında mücadele ederler. Bu durum, Allah katında ve iman edenler yanında büyük bir buğzu gerektirir. İşte Allah, her böbürlenen zorbanın kalbini öyle bir tabiat ile mühürler.
Firavun dedi ki: «Ey Hâmân! Bana bir kule yap, belki ben o yollara ulaşabilirim.»
«Göklerin yollarına ulaşabilirim de, Musa´nın ilâhının ne olduğunu anlarım. Ben onu mutlaka yalancı sanıyorum.» İşte böylece Firavun´a kötü ameli süslü gösterildi de yoldan çıkarıldı. Çünkü Firavun düzeni hep boşa çıkar.
O iman etmiş olan kimse dedi ki: «Ey kavmim! Bana uyun ki size doğru yolu göstereyim.»
«Ey kavmim! Bu dünya hayatı ancak geçici bir menfaatten ibarettir. Ahiret ise durulacak karar yurdudur.»
«Her kim bir kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misli ile ceza verilir. Erkek veya kadın, her kim de mümin olarak iyi bir amel işlerse, işte onlar cennete girerler. Orada kendilerine hesapsız rızık verilir.»
«Hem ey kavmim! Niçin ben sizi kurtuluşa davet ederken, siz beni ateşe davet ediyorsunuz?»
«Siz beni Allah´ı inkâr etmeye ve bence hiç ilimde yeri olmayan şeyleri O´na ortak koşmaya davet ediyorsunuz. Ben ise sizi o çok güçlü ve çok bağışlayıcı olan Allah´a davet ediyorum.»
«Hiç inkâr edilemez ki, gerçekten sizin beni davet ettiğiniz şeyin dünyada da, ahirette de bir davet hakkı yoktur. Hepimizin dönüşü Allah´adır. Şüphesiz haddi aşanların hepsi cehennemliktir.»
«Siz benim söylediklerimi sonra anlayacaksınız. Ben işimi Allah´a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını görür, gözetir.»
Allah o mümini, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun´un adamlarını ise, o kötü azab kuşattı.
Onlar, sabah akşam ateşe arzolunurlar. Kıyamet kopacağı gün de: «Firavun hanedanını azabın en şiddetlisine tıkın!» (denilecektir).
Hele ateş içinde birbirlerini protesto ederlerken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: «Hani bizler size tabi idik. Şimdi siz bizden bir ateş nöbetini savabiliyor musunuz?» derler.
Büyüklük taslayanlar da şöyle derler: «Evet, hepimiz onun içindeyiz. Allah kulları arasında hükmünü vermiştir.»
Ateştekiler, cehennem bekçilerine derler ki: «Rabbinize dua edin de bir gün olsun bizden azabı biraz hafifletsin.»
Bekçiler de: «Size peygamberleriniz mucizelerle gelmiyorlar mıydı?» diye sorarlar. Onlar: «Evet» derler. Bekçiler: «Öyle ise kendiniz dua edin» derler. Kâfirlerin duası ise hep çıkmazdadır.
Biz peygamberimize ve inananlara hem dünya hayatında hem de şahitlerin şahitlik edecekleri günde (kıyamette) elbette yardım ederiz.
O gün zalimlere özür dilemeleri fayda vermez. Onlara lanet vardır, onlara yurdun kötüsü (cehennem) vardır.
Andolsun ki biz Musa´ya o hidayeti verdik ve İsrailoğullarına o kitabı miras kıldık.
(Bunu) Aklı başında olanlara bir yol gösterici ve bir hatırlatma olsun diye (böyle yaptık).
O halde sabret. Çünkü Allah´ın vaadi haktır. Hem günahından dolayı istiğfar et ve akşam sabah Rabbini hamdiyle tesbih et.
Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın, Allah´ın âyetleri hakkında mücadele edenlerin göğüslerinde ancak yetişemeyecekleri bir kibir vardır. Sen hemen Allah´a sığın. Çünkü her şeyi işiten ve gören O´dur.
Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Kör ile gören bir olmaz, iman edip salih ameller işleyen kimseler ile kötülük yapan da bir değildir. Ne kadar da az düşünüyorsunuz!
Herhalde o saat (kıyamet) muhakkak gelecektir. Onda şüphe yok. Fakat insanların çoğu inanmazlar.
Halbuki Rabbiniz: «Bana yalvarın, dua edin ki size karşılık vereyim. Çünkü bana ibadet etmekten kibirlenip yüz çevirenler yarın horlanmış olarak cehenneme gireceklerdir.» buyurdu.
İçinde dinlenesiniz diye geceyi, göz açıcı bir aydınlık olarak da gündüzü sizin için yaratan Allah´tır. Gerçekten Allah insanlara karşı bir lütuf sahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
İşte Rabbiniz, her şeyin yaratıcısı olan o Allah´tır. O´ndan başka ilâh yoktur. O halde (haktan) nasıl çevrilirsiniz?
İşte Allah´ın âyetlerini inkâr edenler böyle çevriliyorlar.
Allah, O´dur ki sizin için yeri bir karargâh, göğü de bir bina yapmıştır. Size şekil vermiş, sonra şekillerinizi güzelleştirmiştir. Hoş nimetlerden size rızık vermiştir. İşte Rabbiniz o Allah´tır. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir!
Daimî bir hayat sahibi ancak O´dur. O´ndan başka ilâh yoktur. Onun için dini halis kılarak O´na, hep O´na yalvarın. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah´a mahsustur.
De ki: «Bana Rabbimden apaçık deliller geldiği zaman, ben o sizin Allah´ı bırakıp taptıklarınıza ibadet etmekten kesinlikle men edildim ve bana âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi.»
«Sizi (önce) bir topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir aleka (embriyo)dan yaratan, sonra sizi bir bebek olarak çıkaran, sonra güçlü kuvvetli bir çağa erişmeniz, sonra da ihtiyarlar olmanız için yaşatıp büyüten O´dur. İçinizden kimi de daha önce vefat ettiriliyor. (Bunları Allah) belirli bir süreye ulaşasınız ve aklınızı kullanasınız diye (böyle yapıyor).»
O, hem yaşatır, hem öldürür. O, bir şey yapmak isteyince ona sadece «ol!» der, o şey de hemen oluverir.
Bakmaz mısın şimdi Allah´ın âyetleri hakkında mücadeleye kalkanlara! (Haktan) nasıl döndürülüyorlar?
Kitaba ve Resullerimizi gönderdiğimiz şeylere yalan diyenler, artık ilerde bilecekler.
O zaman boyunlarında halkalar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir.
Kaynar suda, sonra da ateşte kaynatılacaklardır.
Sonra da onlara: «Nerede o ortak koştuklarınız?» denilecek.
O Allah´tan başkaları (nerede denilecek). Onlar da diyecekler ki: «Hepsi bizden uzaklaşıp gittiler. Daha doğrusu biz bundan önce hiçbir şeye ibadet etmiyormuşuz.» İşte Allah, o kâfirleri böyle şaşırtır.
Bunun sebebi şudur: Çünkü siz yeryüzünde haksız yere seviniyor ve güveniyordunuz.
İçlerinde ebedî olarak kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Bak ne kötü o kibirlenenlerin yeri?
Ey Muhammed! Sen sabret, şüphesiz Allah´ın vaadi haktır, mutlaka gerçekleşecektir. Onlara yaptığımız tehdidin bir kısmını sana göstersek de veya seni vefat ettirsek de onlar mutlaka döndürülüp bize getirileceklerdir.
Andolsun ki biz senin önünden nice peygamberler göndermişizdir. Onlardan kimini sana anlatmışız, kimini de anlatmamışızdır. Hiçbir peygamber, Allah´ın izni olmaksızın bir mucize getiremez. Allah´ın emri gelince de hak yerine getirilir. Batıl bir dava peşinde koşanlar, işte bu noktada hüsrana uğrarlar.
Kimine binesiniz, kimini de yiyesiniz diye sizin için o yumuşak başlı hayvanları yaratan Allah´tır.
Sizin için onlarda daha nice menfaatler vardır. Onların üzerinde gönüllerinizdeki bir arzuya erersiniz. Hem onlar üzerinde, hem de gemiler üzerinde taşınırsınız.
Allah size âyetlerini gösteriyor. Şimdi Allah´ın âyetlerinin hangisini inkâr edersiniz?
Daha yeryüzünde gezip de bir bakmazlar mı? Kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuş? Onlar kendilerinden hem daha çok, hem de kuvvetçe ve yeryüzündeki eserlerinin sağlamlığı bakımından daha çetindiler. Öyle iken o kazandıkları şeyler, kendilerini kurtaramadı.
Çünkü onlara peygamberleri, delillerle geldikleri zaman, kendilerinde bulunan ilme güvendiler de o alay ettikleri şey onları kuşatıverdi.
O zaman hışmımızı gördüklerinde: «Allah´ın birliğine inandık ve O´na şirk koştuğumuz şeyleri inkâr ettik» dediler.
Ama hışmımızı gördükleri zamanki imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah´ın, kulları hakkındaki geçegelen kanunu budur. İşte kâfirler bu noktada hüsrana düştüler.
Bu kitabın indirilmesi, güçlü ve her şeyi en iyi bilen Allah katındandır.
O günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası şiddetli, lütfu bol olandır. O´ndan başka ilah yoktur. Dönüş O´nadır.
İnkar edenlerden başkası Allah´ın ayetleri hakkında mücadeleye girişmez. Ey Muhammed! İnkarcıların memlekette gezip dolaşması seni aldatmasın.
Onlardan önce Nuh kavmi ve onlardan sonra gelen kollar da yalanladı. Her millet, Peygamberlerini yakalamağa yeltendi; Batılı hakkın yerine koymak için mücadele etmişlerdi. Bu yüzden onları yakaladım. (Bak işte) azabım nasıl oldu?!
İnkar edenlerin cehennemlik olduklarına dair Rabb´inin sözü böylece gerçekleşti.
Arş´ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar, Rabb´lerini överek tesbih ederler, O´na inanırlar. Mü´minler için: «Rabbimiz! İlmin ve rahmetin her şeyi kapladı. Tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla; onları cehennem azabından koru» diye bağışlama dilerler.
«Rabbimiz! Mü´minleri ve babalarından, eşlerinden, soylarından iyi olanları, kendilerine söz verdiğin Adn cennetlerine koy; şüphesiz güçlü olan, hakim olan ancak sensin.
Onları kötülüklerden koru! O gün kötülüklerden kimi korursan, ona şüphesiz rahmet etmiş olursun. Bu büyük kurtuluştur.»
İnkar edenlere de bağrılır: «Allah´ın gazabı sizin birbirinize olan öfkenizden daha büyüktür. Zira siz imana çağrıldığınızda inkar ederdiniz.»
Dediler ki: «Rabbimiz, bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin. Günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi şu ateşten çıkmak için bize bir yol var mı?»
Onlara «Bu duruma düşmenizin sebebi şudur: Tek Allah´a çağrıldığınız zaman inkar ederdiniz. O´na ortak koşulunca inanırdınız. Artık hüküm yüce ve büyük Allah´ındır.»
Ey inananlar! Kafirlerin hoşuna gitmese de siz, dini yalnız Allah´a halis kılarak O´na çağırın.
Arş sahibi, varlıkların en yücesi olan Allah, kavuşma gününü ihtar etmek için kullarından dilediğine emriyle vahyi indirir.
O gün onlar meydana çıkarlar; onların hiçbir şeyi Allah´a gizli kalmaz. «Bugün hükümranlık kimindir?» denir. Hepsi «Gücü her şeye yeten tek Allah´ındır» derler.
Bugün herkese, kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Doğrusu Allah, hesabı çabuk görendir.
Ey Muhammed! Onları yüreklerin ağıza geleceği, tasadan yutkunacakları yaklaşan Kıyamet günü ile uyar. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenecek şefaatçisi olur.
Allah gözlerin hainliğini ve gönüllerin gizlediğini bilir.
Allah adaletle hükmeder. O´ndan başka çağırdıkları tanrılar ise, hiçbir şeye hükmedemezler. Çünkü işiten, gören yalnız Allah´tır.
Onlar, yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden önce gelenlerin sonunun nasıl olduğunu görsünler. Onlar kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Fakat Allah, onları günahları yüzünden yakaladı. Onları Allah´ın azabından koruyan da olmadı.
Çünkü onlar öyle kimselerdir ki, elçileri onlara açık belgeler getirdiği halde kabul etmemişlerdi. Bu yüzden Allah onları yakaladı. Zira O üstündür, cezası çetin olandır.
Andolsun biz Musa´yı ayetlerimizle ve apaçık yetki ile gönderdik.
Firavun´a, Haman´a ve Karun´a gönderdik. «Bu yalancı bir büyücüdür» dediler.
Musa, onlara katımızdan hakkı getirince: «Onunla beraber inananların oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın!» dediler. Fakat kafirlerin tuzağı hep boşa çıkar.
Firavun: «Ben bırakın da Musa´yı öldüreyim. O Rabb´ine yalvaradursun. Onun sizin dininizi değiştireceğinden veya yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağından korkuyorum.» dedi.
Musa dedi: Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah´a sığınırım.
Firavun ailesinden olup da, inandığını gizleyen bir adam dedi ki: «Rabb´im Allah´tır diyen bir adamı mı öldüreceksiniz? Oysa size Rabb´inizden belgeler gelmiştir. Eğer yalancı ise yalanı kendinedir; eğer doğru sözlü ise, sizi tehdit ettiklerinin bir kısmı başınıza gelebilir. Şüphesiz Allah aşırı giden, yalancı kimseyi doğru yola iletmez.
Ey kavmim! Bugün memlekette hükümranlık sizindir. Buraya siz hakimsiniz. Ancak Allah´ın baskını bize çatınca, O´na karşı bize kim yardım eder?» Firavun: «Ben size kendi görüşümden başkasını söylemiyorum. Ben size ancak doğru yolu gösteriyorum» dedi.
İnanan adam dedi ki: «Ey kavmim, ben üzerinize önceki toplulukların uğradıkları bir günün benzerinden korkuyorum.
Nuh kavminin, Ad ve Semud´un ve onlardan sonrakilerin durumu gibi bir durumla karşılaşmanızdan korkuyorum. Allah kullara zulmetmek istemez.
Ey kavmim, sizin için insanların korku ve dehşetten bağırıp birbirlerinden yardım isteyecekleri o çağırma gününden korkuyorum.
Arkanıza dönüp kaçacağın gün Allah´a karşı sizi koruyan bulunmaz. Allah kimi şaşırtırsa artık ona yol gösteren olmaz.
Daha önce Yusuf da size açık kanıtlar getirmişti. Onun getirdiklerinden de kuşkulanıp duruyordunuz. Nihayet o ölünce: «Allah ondan sonra peygamber göndermez» dediniz. İşte Allah, aşırı giden, şüpheci kimseleri böyle saptırır.»
Bunlar, Allah´ın ayetleri üzerinde kendilerine gelmiş bir delil bulunmadan tartışırlar. Bu Allah katında da, inananların yanında da öfkeyi artırır. Allah büyüklük taslayan her zorbanın kalbini bundan dolayı mühürler.
«Firavun dedi: Ey Haman, bana yüksek bir kule yap ki o sebeplere (yollara) erişeyim.»
Göklerin yollarına erişeyim de Musa´nın tanrısına çıkıp bakayım. Çünkü ben onu (Musa´yı, peygamberlik davasında) yalancı sanıyorum. Böylece yaptığı kötü iş, Firavuna süslü gösterildi ve o yoldan çıkarıldı. Firavun´un tuzağı tamamen boşa çıktı.
İnanan adam dedi ki: «Ey kavmim! Bana uyun, sizi doğru yola götüreyim.»
Ey kavmim! Bu dünya hayatı kısa bir geçimdir. Ahiret ise ebedi olarak durulacak yerdir.
Kim bir kötülük işlerse onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, inanarak yararlı iş yaparsa, cennete girerler ve orada kendilerine hesapsız rızıklar verilir.
Ey kavmim! Neden ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde siz beni ateşe çağırıyorsunuz?
Siz beni Allah´ı inkar etmeye, bilmediğim bir şeyi O´na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise, güçlü olan, çok bağışlayan Allah´a çağırıyorum.
Sizin beni davet ettiğiniz şeyin ne dünyada, ne de ahirette hiçbir davet yetkisi yoktur. Gerçekte dönüşümüz Allah´adır. Aşırı gidenlere gelince, işte onlar ateş ehlidirler.
Benim size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah´a bırakıyorum. Şüphesiz Allah kulları görür.
Allah o adamı, kurmak istedikleri tuzaktan korudu. Kötü azab, Firavun´un adamlarını sardı.
Onlar sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet çattığı gün: "Firavun´un adamlarını azabın en ağırına sokun!" denir.
Ateşin içinde birbirleriyle tartışırken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara dediler ki: «Biz size uymuştuk. Şimdi siz şu ateşin ufak bir parçasını bizden savabilir misiniz?»
Büyüklük taslıyanlar: «Doğrusu hepimiz de onun içindeyiz. Allah kulları arasında şüphesiz hüküm vermiştir.» derler.
Ateştekiler, cehennemin bekçilerine dediler ki: «Ne olur Rabbinize dua edin de hiç değilse bir gün, bizden azabı biraz hafifletsin.»
Elbette biz, peygamberlerimize ve inananlara dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.
O gün zalimlere, özür beyan etmeleri fayda vermez, lanet onlaradır. Yurdun kötüsü de onlaradır.
Andolsun! Biz Musa´ya hidayet verdik ve İsrailoğullarına o Kitab´ı miras kıldık.
O, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberidir.
Ey Muhammed! Sabret, Allah´ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Suçunun bağışlanmasını dile. Rabbini akşam sabah överek tesbih et.
Allah´ın ayetleri üzerinde kendilerine gelen bir delil olmadan tartışanların gönüllerinde, ulaşamayacakları bir büyüklenme vardır. Sen Allah´a sığın. O şüphesiz işitendir, görendir.
Göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Körle gören bir olmaz. İnanan ve iyi işler yapanlarla, kötülük yapan bir olmaz. Ne kadar az düşünüyorsunuz.
Kıyamet saati mutlaka gelecektir. Bunda asla şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu inanmazlar.
Rabbiniz buyurdu ki: «Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeye tenezzül etmeyenler, aşağılık olarak cehenneme gireceklerdir.»
Allah O´dur ki, geceyi içinde istirahat etmeniz için (serin ve karanlık) gündüzü de işinizi görmeniz için aydınlık yaptı. Şüphesiz Allah, insanlara lütufkârdır fakat insanların çoğu şükretmezler.
İşte her şeyin yaratıcısı Rabbiniz olan Allah budur. O´ndan başka ilah yoktur. Nasıl da aldatılıp döndürülüyorsunuz?
Allah´ın ayetlerini bile bile inkar edenler böylece döndürülüyorlardı.
Sizin için yeri durak, göğü bina eden, size şekil verip de, şeklinizi güzel yapan, sizi temiz şeylerle rızıklandıran Allah´tır. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir.
O diridir. O´ndan başka ilah yoktur. Dini yalnız O´na has kılarak O´na yalvarın. Övgü, alemlerin rabbi Allah içindir.
Ey Muhammed! De ki: «Sizin, Allah´ı bırakıp da kulluk ettiklerinize kulluk etmek bana yasak kılınmıştır. Zira bana Rabbimden belgeler gelmiştir. Ben, alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum.»
Sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra kan pıhtısından yaratan; sonra erginlik çağına ulaşmanız, sonra da yaşlanmanız için sizi yaşatan O´dur. Kiminiz daha önce öldürülür, kiminiz de belirlenmiş süreye ulaşırsınız. Belki artık düşünürsünüz.
Yaşatan ve öldüren O´dur. Bir işin olmasını istedi mi, ona sadece «ol» der o da olur.
Allah´ın ayetleri hakkında tartışanların nasıl Hak´tan çevrildiklerini görmedin mi?
O, Kitab´ı duyurulması için elçilerimize gönderdiğimiz şeyleri yalanlayanlar, yakında bileceklerdir.
Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir.
Kaynar suda sonra da ateşte yakılacaklardır.
Sonra onlara denilecektir: «Ortak koştuklarınız nerede?
Allah´tan başka taptıklarınız?» Dediler ki: «Bizden uzaklaşıp kayboldular; hayır, meğer biz önceden hiçbir şeye tapmamışız. (Taptıklarımız hiçbir şey değilmiş).» İşte Allah kafirleri böyle şaşırtır.
Bu durum sizin yeryüzünde haksız olarak şımarmanızdan ve aşırı derecede sevinip böbürlenmenizdendir.
Cehennemin kapılarından, girin orada ebedi kalacaksınız. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür.
Ey Muhammed! Sabret, şüphesiz Allah´ın verdiği söz gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını sana gösteririz veya seni öldürürüz, nasıl olsa onların dönüşü Bize´dir.
Andolsun, biz senden önce de Peygamberler gönderdik. Onlardan kiminin hayatını sana anlattık, kimini de anlatmadık. Hiçbir elçi, Allah´ın izni olmadan bir mucize getiremez. Allah´ın emri geldiği zaman hak yerine getirilir ve işte o zaman Allah´ın ayetlerini boşa çıkarmağa çalışanlar, hüsrana uğrarlar.
Binek olarak kullanmanız ve yemeniz için hayvanları sizin için yaratan Allah´tır.
Onlardan sizin için daha nice faydalar vardır, gönüllerinizdeki arzulara, onlara binerek ulaşırsınız. Onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız.
Allah size ayetlerini gösteriyor. Allah´ın ayetlerinden hangisini inkar ediyorsunuz?
Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden daha çok, daha kuvvetli, yeryüzünde bıraktıkları eserler, daha sağlam olan, öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Kazandıkları, onlara bir fayda vermemişti.
Peygamberleri, onlara belgelerle gelince, kendilerinden olan bilgiden gururlandılar da, alaya aldıkları şey kendilerini salıverdi.
Ne zaman ki, şiddetli azabımızı gördüler: «Tek Allah´a inandık ve O´na ortak koştuğumuz şeyleri inkar ettik.» dediler.
Fakat şiddetli azabımızı gördükleri zaman inanmaları, kendilerine bir fayda sağlamadı. Allah´ın kulları hakkında eskiden beri yürürlükte olan yasası budur. İşte o zaman kafirler ziyana uğramışlardır.
Bu Kitabın indirilmesi, Aziz, Alim olan Tanrı´dandır
Günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden cezası pek şiddetli olan ve lütuf sahibi (Tanrı´dan). O´ndan başka tanrı yoktur. Dönüş O´nadır.
Tanrı´nın ayetleri konusunda küfredenlerden başkası mücadele etmez. Öyleyse onların şehirlerde dönüp dolaşması (tekallübühüm) seni aldatmasın.
Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da. Her ümmet kendi elçilerini [susturmak için] yakalamaya yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, ´batıla dayanarak´ mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık benim cezalandırmam nasılmış!
Senin rabbinin küfredenler üzerindeki: "Gerçekten onlar ateşin halkıdır" sözü böylece hak oldu.
Arşı yüklenmekte olanlar ve çevresinde bulunanlar rablerini hamd ile tesbih etmekte, O´na inanmakta ve inananlara mağfiret dilemektedirler: "Rabbimiz, rahmet ve ilim bakımından her şeyi kuşatıp sardın, tevbe edenler ve senin yoluna tabi olanlara mağfiret et ve onları cehennem azabından koru."
"Rabbimiz, onları Adn cennetlerine sok ki onlara (bunu) vaadettin; babalarından, eşlerinden ve soylarından salih olanları da. Gerçekten sen, üstün ve güçlü olansın, hüküm ve hikmet sahibisin."
"Ve onları kötülüklerden koru. O gün sen, kimi kötülüklerden korumuşsan, gerçekten ona rahmet etmişsin. İşte büyük ´kurtuluş ve mutluluk´ budur."
Şüphesiz küfredenlere de (şöyle) seslenilir: "Tanrı´nın gazablanması elbette sizin kendi nefslerinize gazablanmanızdan daha büyüktür. Çünkü siz inanca çağrıldığınız zaman küfrediyordunuz."
Dediler ki: "Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin; biz de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkış için bir yol var mı?"
"Sizin (durumunuz) böyledir. Çünkü bir olan Tanrı´ya çağırıldığınız zaman küfrettiniz. O´na ortak koşulduğunda inandınız. Artık hüküm, yüce, büyük olan Tanrı´nındır."
O size ayetlerini gösteriyor ve sizin için gökten rızık indiriyor; içten (Tanrı´ya) yönelenden başkası öğüt alıp düşünmez.
Öyleyse, dini yalnızca O´na halis kılanlar olarak Tanrı´ya dua (kulluk) edin; kafirler hoş görmese de.
Dereceleri yükselten arşın sahibi (Tanrı), ´toplanma ve buluşma´ günü ile uyarıp korkutmak için, kendi buyruğundan olan ruhu kullarından dilediğine indirir.
O gün orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Tanrı´ya karşı gizli kalmaz. (Tanrı sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, kahhar olan Tanrı´nındır."
Bugün her bir nefis, kendi kazandığıyla karşılık görür. Bugün zulüm yoktur. Şüphesiz Tanrı, hesabı seri görendir.
Onları, yaklaşmakta olan güne karşı uyar; o zaman kalpler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zalimler için ne koruyucu bir dost, ne sözü yerine getirebilir bir şefaatçi yoktur.
(Tanrı,) Gözlerin hainliklerini ve göğüslerin sakladıklarını bilir.
Tanrı hak ile hükmeder. Oysa O´nu bırakıp taptıkları hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Tanrı, işitendir, görendir.
Onlar, yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Fakat Tanrı, onları günahları dolayısıyla (azabla) yakalayıverdi. Onları Tanrı´dan koruyacak kimse olmadı.
Çünkü gerçekten onlar Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi; fakat onlar küfrederlerdi. Bu yüzden Tanrı, onları (azabla) yakalayıverdi. Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması şiddetlidir.
Andolsun, biz Musa´yı ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik;
Firavun´a, Haman´a ve Karun´a. Ama onlar: "(Bu,) Yalan söyleyen bir büyücüdür" dediler.
Böylece o, katımızdan kendilerine bir hak ile geldiği zaman dediler ki: "Onunla birlikte inananların erkek çocuklarını öldürün, kadınlarını ise sağ bırakın." Ancak kafirlerin hileli düzeni boşa çıkmakta olandan başkası değildir.
Firavun dedi ki: "Bırakın beni, Musa´yı öldüreyim de o (gitsin) rabbine yalvarıp yakarsın. Çünkü ben sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum."
Musa dedi ki: "Gerçekten ben, hesap gününe inanmayan her mütekebbirden, benim de rabbim, sizin de rabbiniz (olana) sığınırım."
Firavun ailesinden inancını gizlemekte olan inançlı bir adam dedi ki: "Siz, benim rabbim Tanrı´dır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o eğer bir yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise (o zaman da) size vaadettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Tanrı, ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez."
"Ey kavmim, bugün mülk sizindir, yeryüzünde hüküm sahibi kimselersiniz. Fakat bize Tanrı´dan dayanılmaz bir azab gelecek olursa bize kim yardımcı olabilecek?" Firavun dedi ki: "Ben, size yalnızca gördüğümü (kendi görüşümü) gösteriyorum ve ben sizi doğru yoldan da başkasına yöneltmiyorum."
İnanan (adam) dedi ki: "Ey kavmim ben o fırkaların gününe benzer [bir günün felaketine uğrarsınız] diye korkuyorum."
"Nuh kavmi, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumuna benzer (bir gün). Tanrı, kullar için zulüm istemez."
"Ve ey kavmim, doğrusu ben sizin için o feryat (edeceğiniz kıyamet) gününden korkuyorum."
"Arkanızı dönüp kaçacağınız gün; sizi Tanrı´dan koruyacak yoktur. Tanrı kimi saptırırsa artık onu doğruya yöneltecek bulunmaz."
"Andolsun, daha önce Yusuf da size apaçık belgeler getirmişti. O zaman size getirdikleri hakkında kuşkuya kapılıp durmuştunuz. Sonunda o vefat edince, demiştiniz ki; "Tanrı, ondan sonra kesin olarak bir elçi göndermez." İşte Tanrı, ölçüyü taşıran, şüpheci kimseyi böyle saptırır.
"Ki onlar, Tanrı´nın ayetleri konusunda kendilerine gelmiş bir delil bulunmaksızın mücadele edip dururlar. (Bu) Tanrı katında da, inananlar katında da büyük bir öfke (sebebi)dir. İşte Tanrı, her mütekebbir zorbanın kalbini böyle mühürler."
Firavun (alayla) dedi ki: "Ey Haman, bana yüksek bir kule bina et; belki o yollara ulaşabilirim,"
"Göklerin yollarına. Böylelikle Musa´nın tanrısına çıkabilirim. Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum." İşte Firavun´a kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun´un hileli düzeni, ´yıkım ve kayıpta´ olmaktan başka (bir şey) olmadı.
İnanan (adam) dedi ki: "Ey kavmim, siz bana tabi olun, ben sizi doğru yola iletip yönelteyim."
"Ey kavmim, gerçekten bu dünya hayatı yalnızca bir meta (kısa süreli bir yararlanma)dır. Şüphesiz ahiret, (asıl) karar kılınan yurt odur."
"Kim bir kötülük işlerse, kendi mislinden başkasıyla ceza görmez; kim de -erkek olsun, dişi olsun- Bir inançlı olarak salih bir amelde bulunursa, işte onlar, içinde hesapsız olarak rızıklandırılmak üzere cennete girerler."
"Ey kavmim, ne oluyor ki ben sizi kurtuluşa çağırıyorken, siz beni ateşe çağırıyorsunuz."
"Siz beni Tanrı´ya (karşı) küfretmeye ve hakkında bilgim olmayan şeyleri O´na şirk koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, üstün ve güçlü olan, bağışlayana çağırıyorum.
"İmkanı yok; gerçekten sizin beni kendisine çağırmakta olduğunuz şeyin, dünyada da, ahirette de çağrıda bulunma (yetkisi, gücü, değeri ve bağışlama)sı yoktur. Şüphesiz, bizim dönüşümüz Tanrı´yadır. Ölçüyü taşıranlar, onlar ateşin halkıdırlar."
"İşte size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben de buyruğumu Tanrı´ya bırakıyorum. Şüphesiz Tanrı, kulları pek iyi görendir."
Sonunda Tanrı, onların kurdukları hileli düzenlerinin kötülüklerinden onu korudu ve Firavun´un çevresini de azabın en kötüsü kuşatıverdi."
Ateş; sabah akşam, ona sunulurlar. Kıyamet saatinin kopacağı gün: "Firavun çevresini, azabın en şiddetli olanına sokun" (denecek).
Ateşin içinde, iddialar öne sürüp karşılıklı tartışırlarken zayıf olanlar büyüklenen (müstekbir)lere derler ki: "Gerçekten biz, size uymuş (tebanız) olan kimselerdik. Şimdi siz, ateşten bir parçasını olsun, bizden uzaklaştırabilir misiniz?
Büyüklenen (müstekbir)ler derler ki: "Biz hepimiz (ateşin) içindeyiz; gerçekten Tanrı, kullar arasında hüküm verdi (artık)."
Ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine dediler ki: "Rabbinize dua edin; azabtan bir günü (olsun) bize hafifletsin."
(Bekçiler:) "Size kendi Resulleriniz açık belgelerle gelmez miydi?" dediler. Onlar: "Evet" dediler. (Bekçiler:) "Şu halde siz dua edin" dediler. Oysa kafirlerin duası, çıkmazda olmaktan başkası değildir.
Şüphesiz biz elçilerimize ve inananlara, dünya hayatında ve şahidlerin (şahidlik için) duracakları gün elbette yardım edeceğiz.
Zalimlere kendi mazeretlerinin hiçbir yarar sağlamayacağı gün; lanet de onlarındır, yurdun en kötüsü de.
Andolsun biz Musa´ya hidayeti verdik ve İsrailoğullarına kitabı miras bıraktık.
(Ki o,) Temiz akıl sahipleri için bir hidayet rehberi ve bir zikirdir.
Şu halde sen sabret. Gerçekten Tanrı´nın vaadi haktır. Günahın için mağfiret dile; akşam ve sabah rabbini hamd ile tesbih et.
Şüphesiz, kendilerine gelmiş bulunan hiçbir delil olmaksızın, Tanrı´nın ayetleri konusunda mücadele edenlere gelince; onların göğüslerinde kendisine ulaşamayacakları bir büyüklük (isteğin)den başkası yoktur. Artık sen Tanrı´ya sığın. Şüphesiz O hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.
Elbette göklerin ve yerin yaratılması insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ancak insanların çoğu bilmezler.
Kör olanla (basiretle) gören bir olmaz; inanıp salih amellerde bulunanlarla kötülük yapan da. Ne az öğüt alıp düşünüyorsunuz.
Şüphesiz kıyamet saati yaklaşarak gelmektedir; bunda hiç bir kuşku yok. Ancak insanların çoğu inanmıyorlar.
Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu bana ibadet etmekten büyüklenenler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir."
Tanrı, kendisinde sükun bulmanız için geceyi, aydınlık olarak da gündüzü sizin için var etti. Şüphesiz Tanrı, insanlara karşı bir fazl sahibidir. Ancak insanların çoğu şükretmiyorlar.
İşte bu, sizin rabbiniz Tanrı´dır; her şeyin yaratıcısıdır. O´ndan başka tanrı yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz?
İşte, Tanrı´nın ayetlerini inkar edenler böyle çevriliyorlar.
Tanrı, yeryüzünü sizin için bir karar, gökyüzünü bir bina kıldı; sizi suretlendirdi, suretinizi de en güzel (bir biçim ve incelikte) kıldı ve size güzel, temiz şeylerden rızık verdi. İşte sizin rabbiniz Tanrı budur. Alemlerin rabbi Tanrı ne yücedir.
O, Hayy (diri) olandır. O´ndan başka tanrı yoktur; öyleyse dini yalnızca kendisine halis kılanlar olarak O´na dua edin. Alemlerin rabbine hamdolsun.
De ki: "Bana apaçık belgeler gelince, sizin Tanrı´dan başka taptıklarınıza kulluk etmekten kesin olarak menedildim ve alemlerin rabbine teslim olmam buyruldu."
O´dur ki sizi topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir alaktan yarattı; sonra sizi bir bebek olarak çıkarmakta, sonra güçlü (erginlik) çağınıza erişmeniz, sonra da yaşlanmanız için size (belli bir ömür vermekteyiz). Sizden kiminin daha önce hayatına son verilmektedir; adı konulmuş bir ecele erişmeniz ve belki akletmeniz için (Tanrı sizi böyle yaşatır).
Dirilten ve öldüren O´dur. Bir buyruğun olmasına hükmetti mi, ona yalnızca "ol" der, o da hemen oluverir.
Tanrı´nın ayetleri hakkında mücadele edenleri görmüyor musun; nasıl da döndürülüyorlar?
Ki onlar, Kitabı ve elçilerimizle gönderdiğimiz şeyleri yalanladılar. Artık yakında bileceklerdir.
Boyunlarında demir halkalar ve (ayaklarında) zincirler olduğu halde sürüklenecekler.
Kaynar suyun içinde; sonra ateşte tutuşturulacaklar.
Sonra onlara denilecek: "Sizin şirk koştuklarınız nerede?"
"Tanrı´nın dışında (taptıklarınız)." Dediler ki: "Bizi bırakıp kayboluverdiler. Hayır, biz önceleri (meğer) hiçbir şeye tapar değilmişiz." İşte Tanrı, kafirleri böyle şaşırtıp saptırır.
İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp azmaniz ve azgınca ölçüyü taşırmanız dolayısıyladır.
İçinde ebedi kalıcılar olarek cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür.
Şu halde sen sabret, hiç şüphesiz Tanrı´nın vaadi haktır. Sonunda ya onlara vaad ettiğimiz (azab)ın bir kısmını sana göstereceğiz ya da senin hayatına son vereceğiz. Nihayet onlar bize döndürülecekler.
Andolsun, biz senden önce elçiler gönderdik; onlardan kimini sana aktarıp anlattık, kimini de anlatmadık. Herhangi bir elçiye, Tanrı´nın izni olmaksızın bir ayet getirmek olacak şey değildir. Tanrı´nın buyruğu geldiği zaman hak ile hüküm verilir ve işte burada (hakkı) iptal etmekte (istekli) olanlar hüsrana uğramışlardır.
Tanrı O´dur ki, kimine binmeniz, kiminden yemeniz için size (bir yarar olmak üzere) davarları var etti.
Onlarda sizin için yararlar vardır. Onların üstünde göğüslerinizde olan bir hacete (ihtiyaca ve arzuya) ulaşırsınız; onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız.
Size kendi ayetlerini gösteriyor; artık Tanrı´nın ayetlerinden hangisini inkar ediyorsunuz?
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kendilerinden (sayıca) daha çoktu ve yeryüzünde kuvvet ve eserler bakımından daha üstündüler. Fakat kazandıkları şeyler, (azaba karşı) onlara hiçbir şey sağlayamadı.
Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman onlar, yanlarında olan ilimden dolayı sevinip böbürlendiler de, kendisini alay konusu edindikleri şey, onları sarıp kuşatıverdi.
Bizim dayanılmaz azabımızı gördükleri zaman dediler ki: "Bir olan Tanrı´ya inandık ve O´na şirk koştuğumuz şeylere de küfrettik."
Ama bizim dayanılmaz azabımızı gördükleri zaman inançları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. (Bu,) Tanrı´nın kulları arasında sürüp giden sünnetidir. İşte kafirler burada hüsrana uğramışlardır.
(2-3) (Bu) kitabın indirilmesi; O mutlak gaalib, O (her şey´i) hakkıyle bilen, (mü´minlerin) günâhı (nı) yarlığayan, tevbesini kabul eden, (kâfirler ve muhaalifler için) azâbı çetin, (ariflere) fazl (-u kerem) saahibi olan Allahdandır. Ondan başka hiçbir Tanrı yokdur. Dönüş ancak Onadır.
(2-3) (Bu) kitabın indirilmesi; O mutlak gaalib, O (her şey´i) hakkıyle bilen, (mü´minlerin) günâhı (nı) yarlığayan, tevbesini kabul eden, (kâfirler ve muhaalifler için) azâbı çetin, (ariflere) fazl (-u kerem) saahibi olan Allahdandır. Ondan başka hiçbir Tanrı yokdur. Dönüş ancak Onadır.
Allahın âyetleri hakkında küfür (ve inkâr) edenlerden başkası mücadele etmez. Şimdilik (Habîbim) onların şehirler içinde dönüb dolaşması seni aldatmasın.
Onlardan evvel Nuuh kavmi de, bunlardan sonraki sürü sürü fırkalar da (peygamberlerini) yalan saydı (lar). (Bunlardan) her ümmet, kendi peygamberlerini yakalamayı kasdetdi. Hakıykatı olmayan (şeyler) le hakkı yok edebilmeleri için savaşıb durdular. Neticede ben de onları tutub yakaladım. İşte (bak) benim azabım nice imiş!
Kâfirlere karşı Rabbinin, onları muhakkak ateş yârânı oldukları (na âid bulunan), sözü işte böyle tahakkuk etmişdir.
Arşı yüklenen, bir de onun etrafında bulunan (melekler) Rablerini hamd ile (tenzîh ve) tesbîh ederler. Ona îman ederler. Mü´minlerin de yarlığanmasını (şöylece) isterler: «Ey Rabbimiz, Senin rahmetin ve ilmin herşey´i kuşatmışdır. O halde tevbe edenleri, senin yoluna uyub gidenleri yarlığa, onları cehennem azabından koru».
«Ey Rabbimiz, onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden saalih olanları da — kendilerine va´d etdiğin — Adn cennetlerine sok. Yegâne gaalib, hukûm ve hikmet saahibi olan şübhesiz ki Sensin Sen».
«Bir de onları (bu dünyâda) her türlü fenalıklardan koru. Sen kimi kötülüklerden korursan o gün muhakkak ki onu rahmet (ine mazhar) etmişsindir». Bu, en büyük necat ve seâdetin ta kendisidir.
Küfredenlere (melekler tarafından) nida edilir: «Allahın buğzu, sizin kendinize olan buğzunuzdan elbet daha büyükdür. Çünkü siz (dünyâda) îmâna da´vet olunuyordunuz da küfür (de ısraar) ediyordunuz».
Dediler: «Ey Rabbimiz, bizi iki (defa) öldürdün. İki (defa) da diriltdin. İşte günâhlarımızı (bilib) i´tiraaf etdik. Fakat (şöyle) bir çıkmıya bir yol var mı»?
Bunun sebebi şudur: Bir olarak Allaha düâ edildiği zaman siz küfretdiniz. Eğer Ona eş katılırsa tasdıyk ediyordunuz. Artık hukûm, O çok yüce, O çok büyük Allahındır.
Ki O, âyetlerini size göstermekde, sizin için gökden rızık indirmekde olandır. (Şirkden tevbe ile îmâna) dönecek kimseden başkası (âyâtı Hakdan) ibret almaz.
Haydi (ey mü´minler), kâfirlerin hoşuna gitmese de, Allaha, Onun dîninde ıhlâs (ve samîmiyyet) erbabı olarak, ibâdet edin.
Sıfatları yüce, arşın saahibi (Allah, insanları) o kavuşma günü ile korkutmak için, kendi emrinden olan vahyi kullarından kimi dilerse ona ilkaa eder.
O (kavuşma) gün (ü) onlar (kabirlerinden fırlayıb) çıkarlar Onlardan (saadır olan) hiçbir şey Allaha gizli kalmaz. (Allah buyurur:) «Bugün mülk kimindir»? (Yine kendisi cevab verir:) «Bir olan, (her şey´e haakim ve) kahhâr olan Allahındır».
Bugün herkes ne kazandıysa onunla karşılanacak. Bugün haksızlık yok. Şübhesiz ki Allah, hesabı çarçabuk görendir.
Onlara o yakın günün tehlikesini anlat. O zaman yürekleri — gamla dolu ve herkes ebsem olarak — ta gırtlakların yanındadır. Zaalimlerin ne müşfik bir yakın, ne de (şefaati) dinlenebilecek bir aracısı yokdur.
(Allah) gözlerin haain bakışını, göğüslerin gizleyeceği herşey´i bilir.
Allah, hak (ve adalet) le hükmeder. Onu bırakıb tapdıkları ise hiçbir şey´e hükm etmezler. Şübhesiz Allah, O, (bunların sözlerini) hakkıyla işiden, (yapdıklarını) kemâliyle görendir.
Onlar yer (yüzün) de gezib dolaşmadılar mı ki kendilerinden evvelkilerin akıbetinin nice olduğuna baksınlar? Onlar kuvvet ve yer (yüzün) deki eserleri i´tibariyle bunlardan daha üstündü. Böyle iken Allah onları günâhları yüzünden yakaladı. Onları Allah (ın azabın) dan bir koruyan da olmadı.
Bunun sebebi şu idi: (Çünkü) peygamberleri kendilerine apaçık mu´cizeler getire dursun, onlar küfretdiler. Allah da kendilerini tutub yakalayıverdi. Çünkü O, herşey´e kaadirdir, azâbı pek çetindir.
(23-24) Andolsun ki biz Musâyı mucizelerimizle ve apaçık bir hüccetle Fir´avna, Hâmâne ve Kaaruna gönderdik de (ona) «Çok yalancı bir sihirbaz» dediler..
(23-24) Andolsun ki biz Musâyı mucizelerimizle ve apaçık bir hüccetle Fir´avna, Hâmâne ve Kaaruna gönderdik de (ona) «Çok yalancı bir sihirbaz» dediler..
İşte o, tarafımızdan kendilerine hakkı getirince: «Onunla beraber îman edenlerin oğullarını öldürün. (Yalnız) kadınları diri bırakın» dediler. Kâfirlerin düzeni heder olmakdan başka (bir şey´e mahkûm) değildir.
Fir´avn «Bırakın beni, dedi, Musâ´yi öldüreyim. (Varsın) Rabbine yalvarsın! Çünkü ben onun, dîninizi değişdireceğinden, yahud yer (yüzün) de fesâd çıkaracağından korkuyorum».
Musa da «Ben, hesâb gününe inanmayan her kibirli (insandan benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz (olan — Allah) a sığındım» dedi.
Fir´avn ailesinden olub îmânını gizlemekde bulunan bir mü´min (şöyle) dedi: «Siz bir adamı, Rabbin Allahdır demesiyle öldürür müsünüz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mu´cizeler de getirmişdir. Bununla beraber, eğer o, bir yalancı ise yalanı kendisine. Eğer doğrucu ise sizi tehdîd edegeldiği (azâb) ın bir kısmı olsun (gelir) sizi çarpar. Şübhesiz Allah, haddi aşan, (iddiasında) çok yalancı olan kimseyi muvaffak etmez».
«Ey kavmim, bugün bu yerde, siz gaalib (kimse) ler olmak üzere, mülk sizindir. Fakat Allahın hışmı bize gelib çatarsa kim bize yardım eder»? Fir´avn dedi ki: «Ben size hangi re´yde bulunuyorsam ondan başkasını işaret etmiyorum. Size doğru yolun hilafını da göstermiyorum».
(30-31) Mü´min olan (o zât) dedi ki: «Ey kavmim, hakıykat ben o sürüsürü fırkaların gününe misâl (vermeniz) den, Nuuh kavminin, Aad´in, Semûdun ve daha sonrakilerin haali gibi (bir mâcerâye sapıb felâkete uğramanızdan) korkuyorum. (Yoksa) Allah kullarına bir zulüm dileyecek değildir».
(30-31) Mü´min olan (o zât) dedi ki: «Ey kavmim, hakıykat ben o sürüsürü fırkaların gününe misâl (vermeniz) den, Nuuh kavminin, Aad´in, Semûdun ve daha sonrakilerin haali gibi (bir mâcerâye sapıb felâkete uğramanızdan) korkuyorum. (Yoksa) Allah kullarına bir zulüm dileyecek değildir».
«Ey kavmim, hakıykat ben size karşı o bağrışıb çağırışma gününden endîşe etmekdeyim».
«(O gün, hesâb yerini) arkanızda bırakıb (cehenneme) döneceğiniz gündür. (O gün) sizi Allah (ın azabın) dan hiçbir kurtarıcı yokdur. Allah kimi şaşırtırsa onun yolunu bir doğrultucu da yokdur».
«Andolsun, (Mûsâdan) evvel Yusuf da size apaçık bürhanlar getirmişdi. O vakit da onun size getirdiği şeyler hakkında şübhe edib durmuşdunuz. Hattâ o vefat edince de dediniz ki: «Bundan sonra Allah asla bir peygamber göndermez». İşte Allah, o haddi aşan şübheci kimseleri böyle şaşırtır.
«Onlar, kendilerine gelmiş hiçbir hüccet olmadığı halde Allahın âyetleri hakkında mücâdele edenlerdir. Gerek Allah indinde, gerek îman edenler katında (buna) buğz büyümüşdür. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler».
(36-37) Fir´avn (şöyle) dedi: «Ey Hâkân, benim için yüksek bir kule yap. Olur ki ben o yollara, göklerin yollarına ulaşırım da Musânın Tanrısına yükselib çıkarım! Ben onu mutlak bir yalancı sanıyorum a». İşte bu suretle Fir´avnın kötü amel (ve hareket) i süslendirildi. O, yoldan sapdırıldı. Fir´avnın düzeni, başka değil ancak hüsranda idi.
(36-37) Fir´avn (şöyle) dedi: «Ey Hâkân, benim için yüksek bir kule yap. Olur ki ben o yollara, göklerin yollarına ulaşırım da Musânın Tanrısına yükselib çıkarım! Ben onu mutlak bir yalancı sanıyorum a». İşte bu suretle Fir´avnın kötü amel (ve hareket) i süslendirildi. O, yoldan sapdırıldı. Fir´avnın düzeni, başka değil ancak hüsranda idi.
İman eden o (zât): «Ey kavmim, dedi, siz bana uyun, size doğru yolu göstereceğim».
«Ey kavmim, bu dünyâ hayaatı ancak fânî bir eğlencedir. Âhiret ise O, asıl durulacak yurdun ta kendisidir».
«Kim bir kötülük işlerse onun bunun benzerinden başkasıyle karşılık yapılmaz. Kim de — erkek olsun, kadın olsun, (fakat) o mü´min olarak — iyi amel (ve hareket) de bulunursa işte onlar, kinde hesabsız rızıklara kavuşdurulmak üzere, cenete girerler».
«Ey kavmim, benim (karşılaşdığım) bu hal nedir? (Çünkü) ben sizi kurtuluşa da´vet ediyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz»!
«Siz beni Allaha küfredeyim, (rübûbiyyetini) hiçbir suretle tanımadığım nesneleri Ona ortak tutayım diye çağırıyorsunuz. Ben ise sizi O mutlak Kaadire, O çok Yarlığayıcıya da´vet ediyorum».
«Sizin beni mutlakaa (tapmıya) da´vet etdiğinizin dünyâda da, âhiretde de hakkaa ki hiçbir da´vet (e salâhiyyet) i yokdur. Hakıykatda hepimizin dönüb gidişimiz Allâhadır. Haddi aşanlar ateş yaranının ta kendileridir».
«Size söylemekde olduklarımı yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allaha ısmarlıyorum. Çünkü Allah kulları (nı) çok iyi görendir».
Nihayet, Allah onların kurdukları tuzakların fenalıklarından bu (zâti) korudu. Fir´avnın kavmini ise kötü azâb kuşatıverdi.
(Azâbdan biri de) ateşdir ki onlar buna sabah, akşam arzolunacaklar, kıyametin kopacağı gün de «Fir´avn haanedânını azabın en çetinine sokun» (denilecek).
(Kâfirler) ateşin içinde birbiriyle hüccetler göster (erek çekiş) irlerken zaîf olanlar o büyüklük taslayanlara «Biz, sizin tebeanızdık. Şimdi siz ateşden bir cüz´ünü olsun bizden savabilir misiniz?» der(ler).
O büyüklük satanlar (şöyle) dediler (diyecekler): «biz (de, siz de) hepimiz bunun içindeyiz. Şübhe yok ki Allah kulları arasında (vereceği) hükmü verdi».
(Bekçiler şöyle) söylediler (söylerler): «Size peygamberleriniz açık açık bürhanlar (mu´cizeler) getirmedi miydi»? (Öbürleri) «Evet (getirdi) dediler (derler). (Bekçiler de) «O halde (kendiniz) yalvarın!» dediler (derler). Halbuki kâfirlerin düâsı hedef olmakdan başka (bir değeri haaiz) değildir.
Şübhesiz biz peygamberlerimize ve îman edenlere hem dünyâ hayâtında, hem şâhidlerin dikileceği gün herhalde yardım edeceğiz.
O gün özür dilemeleri zalimlere asla fâide etmeyecekdir. Lâ´net onların, fena yurd da onlarındır.
(53-54) Andolsun ki biz Musâya hidâyeti verdik. (Kendisinden sonra) İsrâîl oğullarına da — hem doğru yolun rehberi, hem temiz akıl saahibleri için bir öğüd olmak üzere — kitabı mîras bırakdık.
(53-54) Andolsun ki biz Musâya hidâyeti verdik. (Kendisinden sonra) İsrâîl oğullarına da — hem doğru yolun rehberi, hem temiz akıl saahibleri için bir öğüd olmak üzere — kitabı mîras bırakdık.
Şimdi sen (Habîbim) sabret. Çünkü Allahın va´di gerçekdir. Günâhının yarlığanmasını iste. Akşam, sabah Rabbini hamd ile (tenzîh ve) tesbîh et.
Kendilerine gelmiş kat´î bir delîl (ve salâhiyyet) olmaksızın (körü körüne) Allahın âyetleri hakkında mücâdele edenlerin göğüslerinde, hiç şübhe yok ki, asla yetişemeyecekleri bir büyüklük (hevesin) den başka bir şey yokdur. Hemen sen (onların şerrinden) Allaha sığın. Çünkü O, (dediklerini) bizzat işiden, (yapdıklarını) hakkıyle görendir.
Göklerin ve yerin (ibtidâ) yaratılışı insanların (ikinci) yaratılışından elbet daha büyükdür. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Kör olanla gören, îman edib de iyi iyi amel (ve hareket) lerde bulunanlarla kötülük yapan bir olmaz. Ne az düşünüyorsunuz!
O saat muhakkak ve mutlak gelecekdir. Onda hiçbir şübhe yokdur. Ancak insanların çoğu (buna) inanmazlar.
Rabbiniz (şöyle) buyurdu: «Bana düâ edin. Size icabet (ve duanızı kabul) edeyim. Çünkü bana ibâdetden büyüklük taslay (ıb uzaklaş) anlar hor ve hakıyr cehenneme gireceklerdir».
Allah, sizin için, içinde dinlenesiniz diye geceyi, gör (üb işlenmeniz (e vaasıta) olarak gündüzü yaratandır. Şübhesiz ki Allah insanlar üzerinde lütf-ü inayet saahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
İşte Rabbiniz olan, her şey´i yaratan Allah budur. Ondan başka hiçbir Tanrı yokdur. O halde nasıl olub da döndürülüyorsunuz?
Allahın âyetlerini bilerek inkâr edegelenler işte böyle döndürülür.
Allah, sizin (fâideniz) için yeri bir karar (gâh), göğü bir bina (kubbe) yapan, size suret veren,. sonra suretlerinizi güzelleştiren, en temiz ve güzel şeylerden sizi rızıklandırandır. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Demek, âlemlerin Rabbi ne yücedir!
O, dâima yaşayandır. Ondan başka hiçbir Tanrı yokdur. O halde Ona, dîninde ihlâs (ve samîmiyyet) erbabı olarak, «Hamd olsun, kâinatın Rabbi olan Allaha» (diyerek) düâ edin.
(Habîbim) de ki: Bana Rabbimden (aklî delilleri takviye eden o) apaçık (ilâhî) deliller gelince o sizin Allâhı bırakıb tapdıklarınıza kulluk etmekliğimden (te´kîden ve) kat´î olarak, men´edildim. Âlemlerin Rabbine teslîm olmaklığım emrini aldım».
Ki, O sizi bir toprakdan, sonra bir meniden, sonra bir kan pıhtısından yaratıb sonra bebek olarak çıkaran, sonra sizi güdü kuvvetli bir çağa erişmeniz için, sonra da ihtiyarlar olmanız için yaşatan dır. İçinizde kimi de daha evvel öldürülmekdedir. (Allah, yaşatmayı) muayyen bir vaktâ (ecele) ulaşmanız ve, olur ki, aklınızı kullanmanız için (yapar).
O, hem dirilten, hem öldürendir. (Öyle ki) O, her hangi bir iştin olmasını) dilediği zaman yalınız «Ol» der, o da oluverir..
(Habîbim) Allahın âyetleri hakkında çekişenlere bakmadın mı, nasıl (onları tasdıykden) döndürülüyorlar?
Onlar, kitabı ve peygamberlerimizle gönderdiğimiz şeyleri tekzîb edenlerdir. Artık bilecekler,
(71-72) Boyunlarında lâleler, zincirler bulunduğu zaman ki onlar (bu vaz´iyyetde evvelâ) sıcak suyun içinde sürüklenecekler, sonra ateşde yakılacaklar.
(71-72) Boyunlarında lâleler, zincirler bulunduğu zaman ki onlar (bu vaz´iyyetde evvelâ) sıcak suyun içinde sürüklenecekler, sonra ateşde yakılacaklar.
(73-74) Sonra onlara «Allâhı bırakıb da (Ona) ortak tutageldiğiniz (putlar) nerede?» denilecek. Onlar da «Bizden uzaklaşıb gaaib oldular. Daha doğrusu biz bundan evvel zâten hiçbir şey´e tapmazdık» diyecekler. İşte Allah, kâfirleri böyle şaşırtır.
(73-74) Sonra onlara «Allâhı bırakıb da (Ona) ortak tutageldiğiniz (putlar) nerede?» denilecek. Onlar da «Bizden uzaklaşıb gaaib oldular. Daha doğrusu biz bundan evvel zâten hiçbir şey´e tapmazdık» diyecekler. İşte Allah, kâfirleri böyle şaşırtır.
Size olan bu (azâb) şunlardır: (Çünkü) siz yer (yüzün) de haksız yere şımarıklık ediyor, (ahırdan çıkmış hayvanlar gibi çılgınca) taşkınlık gösteriyordunuz.
Cehennem kapılarından, içinde ebedî kalıcı olarak, girin. (Bak), o kibirlenenlerin dönüb gidecekleri yer, ne çirkindir!
Onun için sen (Habîbim) sabret. Şübhesiz Allahın va´di bir gerçekdir. Binnetîce ya onlara etmekde olduğumuz tehdîdi (n tehakkukunu) kısmen sana göstereceğiz, yahud seni kendimize alacağız. Nihayet onlar ancak bize döndürülüb getirileceklerdir.
Andolsun ki senden evvel de peygamberler gönderdik. Onların içinden sana kıssalarını anlatdığımız kimseler de var, sana bildirmediğimiz kimseler de var. Hiçbir peygamber, Allahın izni olmaksızın, herhangi bir âyeti kendiliğinden getiremez. Allahın emri gelince de hak (ve adalet) le hükmolunur. Bîhûde lâf söyleyenler işte burada hüsrana düşmüşdür.
Allah, kimine binesiniz, kimini yiyesiniz diye, sizin için davarlar yaratandır.
Onlarda size (daha başka) fâideler (de) vardır. Göğüslerinizdeki bir haacete ermeniz için onların üstüne biniyorsunuz. (Karada) onların üzerinde, (denizde) gemilerin üstünde taşınıyorsunuz.
(Allah) size âyetlerini gösteriyor. Siz Allahın âyetlerinden hangisini inkâr edersiniz?
Ya onlar yer (yüzün) de gezib dolaşmadılar mı ki kendilerinden evvelkilerin akıbeti nice olmuşdur, baksınlar? Hem onlar bunlardan daha çokdu. Kuvvetçe ve yer (yüzün) deki eserlerce de daha güçlü ve satvetli idi (ler). Fakat kazanır oldukları şeyler kendilerine asla fâide vermedi.
Öyle ya, kendilerine peygamberleri apaçık mu´cizeler getirince onların nezdindeki ilme karşı (eğlenerek) şımarıklık gösterdiler de hakkında istihza edegeldikleri şey kendilerini çepçevre kuşatıverdi.
Artık, vaktaki o çetin azabımızı gördüler. «Allaha, bir olarak inandık. Ona eş tutmakda olduğumuz şeyleri inkâr etdik» dediler.
Fakat hışmımızı gördükleri zaman îmanları fâide verecek değildi. Allahın, kulları hakkında carî olagelen âdeti (budup). İşte kâfirler burada hüsrana uğradı.
Kitab´ın indirilişi; Aziz, Alim olan Allah´tandır.
Günahları bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası şiddetli, lutfu bol olandır. O´ndan başka ilah yoktur, dönüş O´nadır.
Küfredenlerden başkası Allah´ın ayetleri üzerinde tartışmaya girişmez. Öyleyse onların şehirlerde dönüp dolaşması seni aldatmasın.
Onlardan önce Nuh kavmi de yalanladı. Arkalarından muhtelif topluluklar da. Her ümmet kendi peygamberlerini yakalamaya yeltendi ve hakkı batılla yok etmek için mücadeleye girişti. En sonunda Ben de onları yakaladım. Azabım nasılmış?
Böylece küfredenlerin cehennemlik olduklarına dair Rabbının sözü gerçekleşti.
Arş´ı taşıyanlar ve çevresinde bulunanlar Rabblarını hamd ile tesbih ederler, O´na inanırlar ve mü´minlerin yarlığanmasını isterler: Rabbımız; ilim ve rahmetle her şeyi kuşattın. Tevbe edip Senin yoluna uyanları bağışla. Ve onları cehennem azabından koru.
Rabbımız; onları ve babalarından, eşlerinden, soylarından salih olanları kendilerine vaadettiğin Adn cennetlerine girdir. Şüphesiz ki Aziz, Hakim olan Sensin Sen.
Onları kötülüklerden koru. O gün kötülüklerden kimi korursan; şüphesiz ona rahmet etmiş olursun. En büyük kurtuluş işte budur
Muhakkak küfredenlere seslenilir ki: Allah´ın gazabı sizin birbirinize öfkenizden daha büyüktür. Çünkü siz, imana davet olunuyordunuz da küfrediyordunuz.
Onlar da: Rabbımız; bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Biz de suçlarımızı itiraf ettik. Bir daha çıkmaya yol var mı? derler.
Bunun sebebi şudur: Yalnız Allah´a dua edildiği zaman inkar ederdiniz de, O´na şirk koşulunca inanırdınız. Artık hüküm; Aliyy, Kebir Allah´ındır.
Size ayetlerini gösteren ve sizin için gökten rızık indiren O´dur. O´na yönelenden başkası ibret almaz.
Öyleyse kafirler istemese de, siz dini yalnız O´na halis kılanlar olarak Allah´a dua edin.
Dereceleri yükselten, Arş´ın sahibi Allah, karşılaşma gününden korkutmak için, kendi emrinden olan ruhu kullarından dilediğine indirir.
O gün onlar, ortaya çıkarlar. Hiç bir şeyleri Allah´a gizli kalmaz. Kimindir bugün mülk? Vahid, Kahhar olan Allah´ındır.
Bugün her nefis kazandığı ile karşılık görür. Bugün zulüm yoktur. Muhakkak ki Allah; hesabı çabuk görendir.
Onları yaklaşan gün ile uyar. O zaman ki; yürekler ağızlara gelecek, tasadan yutkunacaklar. Zalimlerin ne dostu, ne de dinlenecek şefaatçısı olur.
O; gözlerin hainliğini ve göğüslerin gizlediğini bilir.
Allah; hak ile hükmeder. O´nu bırakıp da taptıkları ise hiç bir şeye hükmedemez. Şüphesiz ki Allah; Semi´dir, Basir´dir.
Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki; kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğunu görsünler? Onlar; kendilerinden daha kuvvetli ve yeryüzünde daha çok eser bırakan kimselerdi. Allah; onları günahlarıyla yakalayıverdi. Allah´a karşı onları koruyan yoktur.
Bu; peygamberleri kendilerine apaçık mucizelerle geldiğinde inkar etmelerindendir. Allah da onları yakalayıverdi. Muhakkak ki O; kuvvetlidir, cezalandırması pek şiddetlidir.
Andolsun ki; Biz, Musa´yı ayetlerimizle ve apaçık burhan ile gönderdik.
Firavun´a, Haman´a ve Karun´a. Bu, yalancı sihirbazın biridir, dediler.
O, katımızdan kendilerine hakkı getirince: Onunla beraber iman etmiş olanların oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın, dediler. Kafirlerin düzeni hedef olmaktan başka bir şey değildir.
Firavun demişti ki: Bırakın beni de Musa´yı öldüreyim. O ise Rabbına yalvaradursun. Onun, sizin dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde fesad çıkarmasından korkuyorum.
Musa da demişti ki: Doğrusu ben, hesab gününe inanmayan her mütekebbirden ; benim de Rabbım, sizin de Rabbınız olana sığınırım.
Firavun hanedanından olup da imanını gizleyen mü´min bir adam da demiştir ki: Rabbım Allah´tır, dedi diye bir kişiyi mi öldüreceksiniz? Halbuki o, size Rabbınızdan ayetlerle gelmiştir. Eğer yalancıysa; yalanı kendisinedir. Eğer doğru sözlü ise; sizi tehdit ettiklerinin bir kısmı başınıza gelebilir. Muhakkak ki Allah; haddi aşan yalancı bir kimseyi hidayete erdirmez.
Ey kavmim; bugün mülk sizindir. Yeryüzünde galib sizsiniz. Fakat Allah´ ın baskını gelip çatınca, O´na karşı bize kim yardım eder? Firavun dedi ki: Ben, size kendi görüşümden başkasını söylemiyorum. Size doğru yolun tersini de göstermiyorum.
İnanmış olan dedi ki: Ey kavmim; doğrusu ben, sizin hakkınızda peygamberleri yalanlayan toplulukların uğradıkları bir günün benzerinden korkuyorum.
Nuh kavminin, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi. Allah, kullarına zulüm dilemez.
Ey kavmim; doğrusu ben, sizin için o feryad gününden endişe ediyorum.
Arkanıza dönüp kaçacağınız gün, sizi Allah´a karşı koruyan bulunmaz. Allah, kimi saptırırsa; onu doğru yola getirecek yoktur.
Andolsun ki; daha önce Yusuf da size apaçık burhanlarla gelmişti. O zaman da size getirdiği şeylerden şüphelenip durmuştunuz. Nihayet vefat edince: Allah, bundan sonra hiç bir peygamber göndermez, demiştiniz. İşte Allah; haddi aşan aşırı şüphecileri böyle şaşırtır.
Onlar ki; kendilerine gelmiş bir huccet bulunmaksızın Allah´ın ayetleri üzerinde tartışırlar. Bu, Allah katında da, iman edenlerin yanında da öfkeyi arttırır. Ve böylece Allah; büyüklük taslayan her zorbanın kalbini mühürler.
Firavun demişti ki: Ey Haman; bana yüksek bir kule yap. Belki o yollara ulaşabilirim.
Göklerin yollarına. Musa´nın tanrısını görürüm. Doğrusu ben, onu yalancı sanıyorum. Böylece yaptığı kötü iş Firavun´a güzel gösterildi de doğru yoldan alıkonuldu. Firavun´un düzeni elbette boşa gidecekti.
İnanmış olan demişti ki: Ey kavmim; bana uyun, sizi doğru yola hidayet edeyim.
Ey kavmim; şüphesiz dünya hayatı geçici bir geçinmedir. Ahiret ise doğrusu işte o, asıl kalınacak yurd odur.
Kim, bir kötülük işlerse; ancak onun benzerleriyle ceza görür. Kadın veya erkek her kim de inanarak salih amel işlerse; işte onlar, cennete girerler ve orada hesapsız şekilde rızıklanırlar.
Ey kavmim; bana ne oluyor ki, sizi kurtuluşa çağırırken, siz beni; ateşe çağırıyorsunuz.
Siz, beni; Allah´a küfretmem, hiç tanımadığım nesneleri O´na ortak tutmam için çağırıyorsunuz. Ben ise, sizi Aziz ve Gaffar´a çağırıyorum.
Şüphesiz sizin beni kendisine çağırdığınız; bu dünyada da, ahirette de çağırabilecek kabiliyette değildir. Ve muhakkak dönüşümüz Allah´adır. Elbette müsrifler; işte onlardır cehennem yaranı olanlar.
Sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet koptuğu gün; Firavun´un adamlarını azabın en şiddetlisine sokun, denir.
Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken güçsüzler, büyüklük taslayanlara derler ki: Doğrusu biz, size uymuştuk. Şimdi ateşin bir parçasını olsun bizden savabilir misiniz?
Büyüklük taslayanlar: Doğrusu hepimiz, onun içindeyiz. Şüphesiz Allah kullar arasında hükmünü vermiştir, derler.
Ateşte olanlar, cehennemin bekçilerine derler ki: Rabbınıza yalvarın da hiç değilse bir gün olsun azabımızı hafifletsin.
Onlar da derler ki: Size peygamberleriniz burhanlarla gelmemişler miydi? Evet, derler. Öyleyse kendiniz yalvarın, derler. Kafirlerin yalvarışı şüphesiz boşunadır.
Şüphesiz ki Biz; peygamberlerimize ve iman etmiş olanlara hem dünya hayatında, hem de şahidlerin şehadet edecekleri günde mutlaka yardım ederiz.
O gün; mazeretleri zalimlere fayda vermez. La´net onların, yurdun kötüsü de onlarındır.
Andolsun ki; Biz, Musa´ya hidayeti verdik. İsrailoğullarına da kitabı miras bıraktık
Ki o; akıl sahipleri için hidayet ve öğüttür.
Şimdi sen; sabret, Allah´ın vaadi mutlaka haktır. Günahının yarlığanmasını dile, sabah akşam Rabbını hamd ile tesbih et.
Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmadan Allah´ın ayetleri üzerinde tartışanların göğüslerinde, şüphesiz ki ulaşamayacakları bir büyüklenme vardır. Öyleyse sen, Allah´a sığın. Muhakkak ki O´dur O, Semi, Basir.
Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ne var ki insanların çoğu bilmezler.
Körle gören, inanıp salih amel işleyenlerle kötülük yapan bir değildir. Ne de az düşünüyorsunuz.
Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Bunda hiç şüphe yoktur. Ne var ki insanların çoğu inanmazlar.
Rabbınız: Bana dua edin ki, size icabet edeyim. Bana kulluk etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler hor ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir, buyurdu.
Allah O´dur ki; dinlenesiniz diye size geceyi karanlık, gündüzü aydınlık kılmıştır. Şüphesiz ki Allah; insanlara karşı lutufkardır. Ne var ki insanların çoğu şükretmezler.
İşte Rabbınız olan; her şeyi yaratan Allah, budur. O´ndan başka hiç bir ilah yoktur. O halde nasıl olup da çevriliyorsunuz?
Allah´ın ayetlerini bile bile inkar edenler, işte böyle çevriliyorlar.
Allah, O´dur ki; sizin için yeri bir karargah, göğü bir bina yapmış, size şekil verip şeklinizi güzelleştirmiş ve size temiz şeylerden rızık vermiştir. İşte Rabbınız olan Allah budur. Alemlerin Rabbı olan Allah ne yücedir.
O; diridir. O´ndan başka hiç bir ilah yoktur. Öyleyse dini yalnızca kendisine halis kılanlar olarak O´na dua edin. Hamd olsun alemlerin Rabbı Allah´a.
De ki: Rabbımdan bana apaçık deliller geldiği için sizin Allah´tan başka ibadet ettiklerinize ibadet etmekten nehyolundum. Ve alemlerin Rabbına teslim olmakla emrolundum.
Sizi; topraktan, sonra bir nutfeden, sonra bir kan pıhtısından yaratan, sonra erginlik çağına ulaşmanız, sonra da yaşlanmanız için sizi bebek olarak dünyaya çıkaran O´dur. Kiminiz daha önce öldürülürsünüz. Kiminiz de adı konulmuş bir ecele erişirsiniz. Olur ki böylece aklınızı kullanırsınız.
Dirilten de öldüren de O´dur. Bir şeye hükmetti mi sadece ona, ol, der, o da oluverir.
Allah´ın ayetleri üzerinde tartışanları görmez misin? Nasıl da döndürülüyorlar.
Onlar; kitabı ve peygamberlerimizle gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Yakında bilecekler.
Hani boyunlarında demir halkalar ve zincirler ile sürüklenirler, Yakında bilecekler. olarak dünyaya çıkaran O´dur. Kiminiz daha önce öldürülürsünüz. Kiminiz de adı konulmuş bir ecele erişirsiniz. Olur ki böylece aklınızı kullanırsınız.
Kaynar suya. Sonra da ateşte yakılırlar.
Sonra onlara denilir ki: Nerede şirk koştuklarınız,
Allah´tan başka? Derler ki: Bizden uzaklaştılar, hayır zaten biz önceleri hiç bir şeye ibadet etmiyorduk. İşte Allah, kafirleri böylece saptırır.
Bu; sizin yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve böbürlenmenizden ötürüdür.
İçinde ebediyyen kalıcı olarak cehenneme kapılarından girin. Kibirlenenlerin dönüp gidecekleri yer ne kötüdür.
Şu halde sen; sabret. Muhakkak ki Allah´ın vaadi haktır. Onlara vaadettiğimiz azabın bir kısmını sana gösteririz veya senikendimize alırız. Nihayet onların dönüşü ancak Bizedir.
Andolsun ki; senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan kimini sana anlattık, kimini anlatmadık. Allah´ın izni olmadan hiç bir peygamber herhangi bir ayeti kendiliğinden getiremez. Allah´ın emri geldiği vakit de iş, gerçekten biter. İşte o zaman, batıl işleyenler hüsranda kalırlar.
Allah O´dur ki; binek olarak kullanasınız ve yiyesiniz diye davarları sizin için yaratmıştır.
Onlarda sizin için daha nice faydalar vardır. Gönüllerinizdeki arzulara, onlara binerek ulaşırsınız. Onlarla ve gemilerle taşınırsınız.
Size ayetlerini gösterir. Allah´ın ayetlerinden hangisini inkar edersiniz?
Yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı ki; kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğunu görsünler. Hem onlar; kendilerinden daha çok, daha kuvvetli ve yeryüzünde daha sağlam eser bırakan kimselerdi. Ama kazandıkları onlara bir fayda sağlamamıştı.
Peygamberleri kendilerine huccetlerle gelince; kendi yanlarındaki bilgi ile gururlandılar da, alaya aldıkları şey kendilerini kuşatıverdi.
Baskınımızı görünce: Yalnız Allah´a inandık ve O´na şirk koştuğumuz şeyleri inkar ettik, dediler.
Ama baskınımızı görüp de öylece inanmaları kendilerine fayda vermedi. Bu; Allah´ın kulları hakkında öteden beri cari olan sünnetidir. Ve işte kafirler burada hüsrana uğramışlardır.
Bu Kitab´ın indirilişi, Azîz (yüce ve üstün) ve Alîm olan (en iyi bilen) Allah´tandır (Allah tarafındandır).
(O ki) günahları mağfiret eden, tövbeleri kabul eden, cezası şiddetli olan, ihsan, fazl ve kerem sahibi olandır. O´ndan başka İlâh yoktur. Dönüş, O´nadır.
Kâfirlerden başkası, Allah´ın âyetleri hakkında mücâdele etmez. Artık onların şehirlerde dönüp dolaşmaları seni aldatmasın.
Onlardan önce Nuh (A.S)´ın kavmi ve onlardan sonra da (başka) fırkalar, (resûllerini) yalanladılar. Ve bütün ümmetler, onları yakalamak için resûllerine hücum ettiler. Hakkı, bâtılla yok etmek için mücâdele ettiler. Sonunda Ben, onları yakaladım. O zaman Benim ikabım (cezam) nasıl oldu?
Ve işte böylece Rabbinin "onların mutlaka (muhakkak) ateş ehli olduğu" sözü, kâfirlerin üzerine hak oldu.
Arşı tutan melekler ve onun etrafındaki kişi (devrin imamı), Rab´lerini hamd ile tesbih ederler ve O´na îmân ederler. Ve âmenû olanlar için (Allah´tan) mağfiret dilerler: "Rabbimiz, Sen herşeyi rahmetle (rahmetinle) ve ilimle (ilminle) kuşattın. Böylece (mürşidin önünde) tövbe edenleri ve senin yoluna (Sıratı Mustakîm´e) tâbî olanları mağfiret et (günahlarını sevaba çevir). Onları cehennem azabından koru!”
Rabbimiz, onlara vaadettiğin adn cennetlerine, onları ve onların babalarından, zevcelerinden ve zürriyetlerinden salâha ulaşanları dahil et. Muhakkak ki Sen, Sen Azîz´sin, Hakîm´sin (hüküm ve hikmet sahibisin).
Onları kötülüklerden koru. Ve Sen, kimi izin günü seyyiatlerden (günahlardan) korursan o zaman onlara rahmet etmiş olursun. Ve işte o, fevzül azîmdir (en büyük kurtuluştur).
İnkâr edenlere mutlaka nida edilir (seslenilir): "Muhakkak ki Allah´ın gadabı, sizin nefslerinize (birbirinize) olan gadabınızdan daha büyüktür. Îmâna davet edildiğiniz zaman siz inkâr ediyordunuz."
(Kâfirler) dediler ki: "Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün, iki kere dirilttin, böylece günahlarımızı itiraf ettik. Artık (buradan) çıkmaya bir yol var mı?"
Bu, sizin tek olan Allah´a çağrıldığınız zaman inkâr etmeniz sebebiyledir. Ve O´na (Allah´a) şirk koşulunca inanıyordunuz. Artık hüküm, Yüce ve Büyük olan Allah´a aittir.
O (Allah)tır ki, âyetlerini size gösterir ve sizin için gökten rızık indirir. Bunu münib olandan (Allah´a yönelenden) başkası tezekkür etmez (edemez).
Öyleyse dîni, O´na halis kılarak Allah´a davet edin. Kâfirler kerih görse de.
Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (Kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah´a ulaşmayı dilediği için Allah´ın da Kendisine ulaştırmayı dilediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah´a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah´ın emrini tebliğ edecek) bir ruh (devrin imamının ruhunu) ulaştırır.
Onların bariz olduğu (ortaya çıktığı) gün onlardan (hiç)bir şey Allah´a gizli kalmaz. O gün mülk kimindir? Tek ve Kahhar olan Allah´ındır.
Bugün bütün nefsler (herkes), kazandıkları sebebiyle cezalandırılır veya mükâfatlandırılır (karşılığı verilir). Bugün zulüm yoktur. Muhakkak ki Allah, hesabı çabuk görendir.
Ve yaklaşan gün (kıyâmet günü) konusunda onları uyar. O zaman kalpler, korku ile hançerelere gelir (can boğaza gelir). Zalimler için yakın bir dost ve şefaati kabul edilir bir şefaatçi yoktur.
(Allah), gözlerin hainliklerini ve sinelerin gizlediği şeyleri bilir.
Ve Allah, hak ile hükmeder. O´ndan başka taptıkları, bir şey hakkında hüküm veremezler. Muhakkak ki Allah; O, en iyi işiten ve en iyi görendir.
Onlar, yeryüzünde dolaşmadılar mı ki, onlardan öncekilerin akıbeti nasıl oldu, baksınlar. Onlar yeryüzünde kuvvet ve eserler bakımından, kendilerinden daha üstündüler. Fakat Allah, onları günahları sebebiyle aldı (öldürdü). Ve onlar için (onları), Allah´a karşı koruyacak hiç kimse olmadı.
İşte bu, onlara resûller beyyinelerle gelmiş olduğu halde, inkâr etmeleri sebebiyledir. Böylece Allah onları yakaladı. Muhakkak ki O, kuvvetlidir ve ikabı (cezası) şiddetlidir.
Ve andolsun ki Musa (A.S)´ı âyetlerimizle ve apaçık bir sultanla (delil, mucize ve kitap ile) gönderdik.
Firavuna ve Haman´a ve Karun´a (gönderdik). Fakat onlar: "Yalanlayan bir büyücüdür." dediler.
Böylece onlara katımızdan hak ile geldiği zaman: "Âmenû olanların oğullarını, kendileriyle beraber katledin (öldürün). Ve kadınlarını canlı bırakın!" dediler. Kâfirlerin tuzağı (hilesi) dalâletten başka birşey değildir.
Ve firavun dedi ki: "Bırakın beni, Musa´yı öldüreyim ve o, Rabbine dua etsin. Gerçekten ben, (onun) sizin dîninizi değiştirmesinden veya yeryüzünde fesat çıkmasından korkuyorum."
Ve Hz. Musa dedi ki: "Muhakkak ki ben, hesap gününe inanmayan, kibirlenenlerin hepsinden, senin de Rabbin olan Rabbime sığınırım."
Ve firavun ailesinden îmânını gizleyen mü´min bir adam şöyle dedi: "Bir adamı, ´Rabbim Allah´tır.´ demesinden dolayı mı öldüreceksiniz? Ve o, Rabbinizden size beyyineler (belgeler, deliller) ile geldi. Eğer yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir. Ve eğer sadık (doğru söyleyen) ise vaadettiklerinin bir kısmı size isabet edecektir. Muhakkak ki Allah, çok yalan söyleyen, haddı aşan kişiyi hidayete erdirmez."
(O adam dedi ki): "Ey kavmim! Bugün mülk sizindir, yeryüzünde kuvvetlisiniz. Ama Allah´ın şiddetli azabı bize geldiğinde, size kim yardım edecek?" Firavun (da) şöyle dedi: "Size gösterdiğim şey sadece benim görüşümdür. Ve ben, sizi irşad yolundan başkasına hidayet etmem (ulaştırmam)."
Ve âmenû olan adam şöyle dedi: "Ey kavmim, muhakkak ki ben, ahzab günü (fırkalara ayrılmışların günü) gibi bir günün, size (gelmesinden) korkuyorum!"
Nuh, Adin ve Semud kavimlerinin ve onlardan sonraki kavimlerin durumu gibi. Ve Allah, kulları için zulüm dilemez.
Ve ey kavmim, muhakkak ki ben, sizin için feryat gününden (kıyâmet gününden) korkuyorum!
Arkanızı dönüp kaçacağınız gün sizin için Allah´tan (Allah dostlarından) bir koruyucu yoktur. Allah kimi dalâlette bırakırsa, artık onun için bir hidayetçi yoktur.
Ve andolsun ki daha önce Yusuf (A.S) size beyyineler (deliller) ile geldi. Fakat size getirdiği şeyden şüphe içinde olmanız zail olmadı. Hatta (o) helâk olduğu zaman: "Ondan sonra Allah asla başka resûl beas etmez (göndermez)." dediniz. Allah haddi aşan şüphecileri işte böyle dalâlette bırakır.
Onlar kendilerine bir sultan (bir delil) gelmediği halde, Allah´ın âyetleri hakkında mücâdele ederler. Gadap, Allah´ın ve âmenû olanların (Allah´a ulaşmayı dileyenlerin) indinde büyük oldu. Allah bütün zorba mütekebbirlerin kalbinin üzerini işte böyle tabeder (açılmamak üzere mühürler).
Ve firavun şöyle dedi: "Ey Haman! Benim için yüksek bir kule inşa et. Umulur ki böylece sebeplere (hedeflere) ulaşırım."
"Göklerin sebeplerine (yollarına) (ulaşırım), böylece Musa´nın İlâhı´na muttali olurum. Muhakkak ki ben, onun yalancı olduğunu zannediyorum." Ve işte böylece firavuna kötü ameli süslendi. Ve böylece yoldan saptırıldı. Ve firavunun hilesi hüsrandan başka birşey olmadı.
Ve âmenû olan adam şöyle dedi: "Bana tâbî olun ki sizi irşad yoluna ulaştırayım."
Ey kavmim! Bu dünya hayatı, sadece (geçici) bir metadır (faydalanmadır). Ve muhakkak ki ahiret karar kılınacak (devamlı kalınacak) yerdir.
Kim seyyiat (şerr, derecat düşürücü ameller) işlerse mislinden daha fazla cezalandırılmaz. Kadınlardan veya erkeklerden kim amilüssalihat (nefsi ıslâh edici ameller, nefs tezkiyesi) yaparsa işte onlar, (îmânı artan) mü´minlerdir. Onlar, cennete konulacak ve hesapsız rızıklandırılacaktır.
Ve ey kavmim! Benim için nasıl bir hal ki, ben sizi kurtuluşa çağırıyorum ve siz, beni ateşe çağırıyorsunuz.
Siz beni, Allah´ı inkâra ve hakkında ilmim olmayan bir şeyi, O´na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ve ben, sizi Azîz ve Gaffar Olan´a (Allah´a) çağırıyorum.
Beni kendisine çağırdığınız şeyin bir hükmü yoktur. Onun (o putun), dünyada ve ahirette bir daveti (yetkisi) de yoktur. Muhakkak ki bizim dönüşümüz Allah´adır. Ve muhakkak ki müsrifler (haddi aşanlar), onlar, ateş ehlidir.
Bundan sonra size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız (anlayacaksınız). Ve ben, işimi Allah´a havale ederim (bırakırım). Muhakkak ki Allah, kullarını görendir.
Böylece Allah, onların yaptığı hilelerin kötülüklerinden onu korudu. Ve firavun ailesini, azabın kötüsü kuşattı.
O ateş ki sabah akşam ona arz olunurlar. Ve o saatin (kıyâmetin) vuku bulacağı gün: "Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun!" (denir).
Ve onlar ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar kibirlenenlere: "Gerçekten biz size tâbî olduk. Şimdi siz, ateşten nasibimizi bizden giderebilir misiniz?" derler.
Kibirlenenler dedi ki: "Muhakkak ki biz hepimiz, onun (ateşin) içindeyiz. Allah mutlaka kulları arasında hüküm vermiştir."
Ve ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine şöyle dediler: "Rabbinize dua edin. Azaptan bir günü bize hafifletsin."
(Cehennem bekçileri) dediler ki: "Resûlleriniz, size beyyineler ile gelmediler mi?" "Evet." dediler. (Bekçiler): "Öyleyse siz dua edin (siz yalvarın) dediler." Kâfirlerin duası, sadece dalâlettir (dalâletin içindedir).
Muhakkak ki Biz, resûllerimize ve âmenû olanlara (Allah´a ulaşmayı dileyenlere) ve dünya hayatında şahitlerin kaim olacağı (bulunacağı) gün mutlaka yardım edeceğiz.
Zalimlere mazeretlerin fayda vermeyeceği gün, lânet ve kötü yurt onlar içindir.
Ve andolsun ki Musa´ya hidayet verdik. Ve Benî İsrail´i, kitaba varis kıldık.
Ulûl´elbab için hidayet ve zikir olarak.
Öyleyse sabret. Muhakkak ki Allah´ın vaadi haktır. Ve günahların için mağfiret dile. Akşam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih et.
Muhakkak ki, kendilerine gelmiş bir sultan (delil) olmaksızın, Allah´ın âyetleri hakkında mücâdele edenlerin sinelerinde sadece (Allah´a) ulaşamayacakları bir kibir vardır. Artık Allah´a sığın, muhakkak ki O, en iyi işiten ve görendir.
Göklerin ve yerin yaratılışı, insanın yaratılışından muhakkak ki daha büyüktür. Ve lâkin insanların çoğu bilmezler.
Ve kör ile basiret sahibi bir olmaz. Ve de âmenû olup salih amel (nefs tezkiyesi) işleyenlerle kötülük yapanlar da (bir olmaz). Ne kadar az tezekkür ediyorsunuz.
Muhakkak ki hakkında şüphe olmayan o saat (kıyâmet) mutlaka gelecektir. Ve lâkin insanların çoğu inanmazlar.
Ve Rabbimiz, şöyle buyurdu: "Bana dua ediniz ki size icabet edeyim. Bana kul olmaktan kibirlenenler, muhakkak ki hakir ve zelil olarak cehenneme girecekler."
O Allah ki, size geceyi içinde sükûn bulmanız için gündüzü de gösterici (aydınlık) kıldı. Muhakkak ki Allah, insanlar üzerinde mutlaka fazl sahibidir. Ve lâkin insanların çoğu şükretmezler.
İşte o Allah ki, sizin Rabbinizdir. Herşeyi Yaratan´dır. O´ndan başka İlâh yoktur. Öyleyse nasıl döndürülüyorsunuz?
Allah´ın âyetlerini bilerek, inatla inkâr edenler, işte böyle döndürülürler.
O Allah ki, yeryüzünü sizin için karar (yerleşme) yeri kıldı. Ve semayı bina etti. Ve sizi tasvir etti (suret verdi). Sonra suretlerinizi ahsen kıldı (güzelleştirdi). Ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı. İşte bu Allah, sizin Rabbinizdir. Âlemlerin Rabbi Allah, Mübarek´tir (yücedir).
O, Hayy´dır (hayatta olan). O´ndan başka İlâh yoktur. Öyleyse dîni O´na halis kılarak (Allah´a) dua edin. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah´a mahsustur.
De ki: "Muhakkak ki ben sizin, Allah´tan başka taptıklarınıza kul olmaktan men edildim, bana Rabbimden beyyineler (deliller) geldiği için. Ve âlemlerin Rabbine teslim olmakla (ruhumu, vechimi, nefsimi ve irademi Allah´a teslim etmekle) emrolundum."
O ki, sizi topraktan yarattı. Sonra bir nutfeden, sonra bir alakadan (rahim duvarına asılı bir damladan). Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarır ki sizin en kuvvetli çağınıza ulaşmanız, daha sonra da yaşlanmanız için. Ve sizden bir kısmı, ihtiyarlamadan önce vefat ettirilir (öldürülür). Ve (bir kısmınızın da) belirlenmiş bir süreye ulaşmanız için. Ve umulur ki siz böylece akıl edersiniz.
Hayat veren de öldüren de O´dur. O, bir işe hükmettiği (karar verdiği) zaman ona sadece "Ol!" der. Ve o, hemen olur.
Allah´ın âyetleri hakkında mücâdele edenleri görmedin mi? Onlar nasıl döndürülüyorlar.
Onlar, Kitabı ve resûllerimizle gönderdiğimiz şeyleri yalanladılar. Fakat yakında bilecekler (öğrenecekler).
Onlar, boyunlarında halkalar ve zincirler olduğu halde sürüklenecekler.
Onlar kaynar suya sokulacaklar, sonra da ateşte tutuşturulacaklar (yakılacaklar).
Sonra onlara: "Sizin şirk koşmuş olduğunuz şeyler nerede?" denir.
Allah´tan başka. (Cehennemdekiler de) derler ki: "Onlar bizden saptılar (uzaklaştılar). Hayır, (meğer) biz daha önce (hiç) bir şeye tapmamışız. Allah, kâfirleri işte böyle dalâlette bırakır."
İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve azmanız sebebiyledir.
Ebediyyen orada kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Artık kibirlenenlerin kalacakları yer ne kötü.
Öyleyse sabret. Muhakkak ki Allah´ın vaadi haktır. Onlara vaadettiklerimizin (azabın), bir kısmını sana gösteririz veya seni (daha önce) öldürürüz. Sonunda onlar Bize döndürülecekler.
Ve andolsun ki senden önce (de) resûller gönderdik. Onlardan bir kısmını sana anlattık ve bir kısmını sana anlatmadık. Allah´ın izni olmadan bir resûlün âyet getirmesi olamaz. Artık Allah´ın emri geldiği zaman hak ile hükmedilmiş olur. Ve bâtılı isteyenler, orada hüsran uğramışlardır.
O Allah ki, "onun üzerine binin ve onun (etinden) yeyin" diye sizin için hayvanlar var etti.
Ve onda (hayvanlarda) sizin için menfaatler (faydalar) vardır. Ve onun üzerinde, gönüllerinizdeki hacetlere (gideceğiniz yerlere) ulaşmanız için. Onların (hayvanların) ve gemilerin üzerinde taşınırsınız.
Ve (Allah) size âyetlerini gösteriyor. Öyleyse Allah´ın hangi âyetlerini inkâr ediyorsunuz?
Onlar yeryüzünde dolaşmadılar mı ki? Onlardan öncekilerin akıbetleri nasıl oldu baksınlar. Ve onların çoğu, kuvvet ve eserler bakımından yeryüzünde kendilerinden daha üstündüler. Fakat kazanmış oldukları şeyler, onlara fayda vermedi.
Onlara resûlleri beyyinelerle geldiği zaman yanlarındaki ilim sebebiyle şımardılar. Ve alay etmiş oldukları şey onları kuşattı.
Bizim şiddetli azabımızı gördükleri zaman: "Allah´a ve O´nun Tek´liğine îmân ettik. Ve O´na şirk koştuğumuz şeyleri inkâr ettik." dediler.
Şiddetli azabımızı gördükleri zaman artık onların îmânı, onlara bir fayda vermedi. Allah´ın, kulları hakkındaki gelip geçen sünneti (kanunu) budur. Kâfirler orada hüsrana uğradılar.
Bu ilahi kelamın indirilişi, her şeyi bilen, Kudret Sahibi Allah´tandır,
Günahları bağışlayan, tevbeleri kabul eden, intikamı çetin, lütfu sınırsız olan (Allah´tan). Ondan başka ilah yoktur, varış O´nadır.
Yalnızca hakikati inkara şartlanmış olanlar Allah´ın mesajlarını sorgulamaya yeltenirler. Fakat onların yeryüzünde keyiflerince dolaşmaları seni yanıltmasın:
Onlardan önce Nuh kavmi, sonra da (Allah´ın elçilerine karşı) birleşen (öteki kavim)lerin tümü hakikati yalanladılar; bu toplulukların her biri kendilerine gönderilen elçileri yakalayıp ortadan kaldırmak için onlara karşı tuzaklar kurdular; ve hakikati etkisiz hale getirmek için (elçilerin getirdikleri mesaja) yanlış ve yanıltıcı delillerle karşı koydular; bu yüzden onları hesaba çektim. Ne çetindir Benim intikamım!
Böylece hakikati inkara şartlanmış olanlar hakkındaki Rabbinin sözü gerçekleşecektir. Onlar kendilerini (cehennem) ateşinde bulacaklardır.
(Allah´ın) kudret tahtını(n bilgisini içlerinde) taşıyanlar ve ona yakın olanlar, Rablerinin sınırsız ihtişamını hamd ile yüceltirler, O´na iman ederler ve (öteki) müminler için bağışlanma dilerler: "Rabbimiz! Sen her şeyi ilmin ve rahmetinle kuşatırsın; tevbe edip yoluna uyanları bağışla ve yakıcı ateşin azabından onları koru!"
"Rabbimiz! Onları ve atalarından, eşlerinden ve çocuklarından dürüst ve erdemli olanları vaad ettiğin sonsuz esenlik bahçelerine koy, şüphesiz, kudret ve hikmet Sahibi olan yalnız Sensin.
ve onları kötü fiiller (işlemek)ten koru; o (Hesap) Gün(ü) kötü fiiller(in lekesin)den kimi korursan onu rahmetinle onurlandırmış olursun; bu büyük bir kurtuluştur!"
Hakikati inkara şartlanmış olanlara gelince, (o Gün) bir ses onlara şöyle diyecektir: "İmana çağrıldığınız halde hakikati inkara devam ettiğiniz (zaman) Allah´ın size karşı öfkesi, sizin kendinize karşı duyduğunuz (şu anki) öfkenizden daha büyüktür!"
(Bunun üzerine) "Ey Rabbimiz!" diye feryad edecekler: "Sen bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin! Peki, günahlarımızı itiraf ettiğimiz şu anda (bu ikinci ölümden) bir kurtuluş yolu yok mudur?"
(Ve onlara şöyle denilecektir:) "Bu (başınıza geldi), çünkü Tek Allah´a her çağrıldığınızda bu hakikati inkar ettiniz; ama O´na ortak koşulunca (hemen) inandınız! Artık hüküm, Büyük ve Yüce Allah´ındır!"
Size (her türlü) işaretlerini gösteren, sizin için gökten rızık indiren O´dur. Ama Allah´a yönelmiş olanlardan başkası (bundan) bir ders çıkarmaz.
Hakikati inkar edenleri ne kadar öfkelendirse de içten bir inançla yalnız Allah´a bağlanarak O´na dua edin!
O, bütün (varlık) derecelerinin en yücesi olarak kudret tahtına kurulmuştur. O, Kendi iradesiyle kullarından dilediğine vahiy indirir ki (bütün insanları) O´na kavuşacakları Gün(ün gelip çatacağı) konusunda uyarsın;
ki o Gün Allah´tan gizli saklı hiçbir şeyleri olmadan (öldükleri yerden) meydana çıkacaklardır. O Gün hükümranlık kimin olacak? Elbette bütün varlıklar üzerinde mutlak otorite Sahibi olan Tek Allah´ın (olacak)!
O Gün her insan kazandığının karşılığını görür. O Gün hiçbir haksızlık (yapılmaz). Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir!
Bu sebeple, onları yüreklerin boğulurcasına gırtlağa dayanacağı o yaklaşan Gün´e karşı uyar! (o Gün) zalimler ne bir dost bulacaklar, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi.
(çünkü) O, art niyetli bakışların ve yüreklerin gizlediği şeylerin farkındadır.
Allah hakikate ve adalete göre hükmeder; O´nu bırakıp yalvardıkları şu (varlık)lar ise hiçbir hüküm veremezler çünkü, yalnız Allah´tır her şeyi işiten, her şeyi gören.
Onlar hiç yeryüzünde dolaşıp kendilerinden önce yaşamış olan (inkarcı)ların sonunun ne olduğunu görmezler mi? Onlar, (kendilerinden) daha güçlüydüler ve yeryüzünde daha derin izler bırakmışlardı ama Allah onları günahlarından dolayı hesaba çekti ve (o zaman) kendilerini Allah´a karşı koruyacak bir kimse bulamadılar.
Çünkü onlar, elçileri kendilerine hakikatin bütün kanıtlarıyla gelmiş olmalarına rağmen onu reddetmişlerdi, bu yüzden Allah onları hesaba çekti, çünkü Allah güçlüdür, intikamında şiddetlidir.
Biz, Musa´yı mesajlarımızla ve (Bizden aldığı) açık bir yetki ile göndermiştik
Firavun´a, Haman´a ve Karun´a; ama onlar (yalnızca), "O, bir büyücüdür, bir yalancıdır!" demişlerdi.
(Firavun´a, ve tebaasına gelince,) Musa onlara Bizden (aldığı) hakikati getirdiğinde "Onun inançlarını benimseyenlerin kadınlarını sağ bırakıp oğullarını öldürün!" dediler. Fakat inkarcıların hilesi hep boşa çıktı.
Ve Firavun "Bırakın" dedi, "Musa´yı ben öldüreyim ve bırakın o´nu, (var olduğunu iddia ettiği) Rabbine yalvarıp dursun! Dikkat edin, ben o´nun dininizi değiştirmesinden yahut yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum!"
Buna karşılık Musa: "Kibre kapılarak Hesap Günü´nü reddedenlerden, sizin de Rabbiniz, benim de Rabbim (olan Allah´a) sığınırım!" dedi.
O anda, inancını (o güne kadar) gizlemiş olan Firavun ailesinden bir mümin (şöyle) haykırdı: "´Rabbim Allah´tır dediği için adam mı öldüreceksiniz? Oysa o, size Rabbinizden kanıtlar getirmiştir. Eğer o, bir yalancı ise yalanı kendi aleyhine dönecektir; ama gerçeği söylüyorsa, sizi uyardığı (azabın) bir kısmı başınıza gelecek, çünkü Allah, (kendileri hakkında) yalan söyleyerek kendi kişiliklerini harcayanları doğru yola ulaştırmaz.
Ey kavmim! Bugün hükümranlık sizindir; (ve) yeryüzünün en güçlüsü sizlersiniz fakat, Allah´ın cezası başımıza gelirse, bizi ondan kim kurtaracak? Firavun ´Ben´ dedi, ´size yalnız kendi gördüğümü gösteriyorum; ve sizi yalnız doğruluk yoluna çağırıyorum!"
Bunun üzerine, imana ermiş olan adam: "Ey kavmim!" diye haykırdı, "(İlahi hakikate karşı) birleşmiş olan şu diğerlerinin başına vaktiyle gelmiş olan durumun sizin başınıza da gelmesinden korkuyorum.
Nuh kavminin, ´Ad ve Semud (kavimlerinin) ve onlardan sonrakilerin başına gelmiş olana benzer (bir durumun!) Ve unutmayın Allah, kulları için hiçbir haksızlık istemez.
Ey kavmim! Sizin için, (sıkıntıyla) birbirinizi çağıracağınız Gün(ün, Hesap Günü´nün gelmesin)den korkuyorum;
ki o Gün sizi Allah(ın elin)den kurtaracak kimse bulamayacak ve arkanızı dönüp kaç(mak istey)eceksiniz, çünkü Allah kimi şaşırtırsa artık ona yol gösteren olmaz.
Ve (hatırlayın:) Yusuf da size daha önce hakikatin bütün kanıtlarıyla gelmişti; ama size getirdiği (mesajların tümü)ne karşı şüphe duymaktan kaçınmadınız, sonunda Yusuf ölünce de, ´Allah o´ndan sonra hiçbir elçi göndermeyecek!´ dediniz. Allah, (vahyettiklerine karşı) şüpheye kapılarak kendi kendilerine yazık edenleri işte böyle saptırır.
Hiçbir delilleri olmadan Allah´ın mesajlarını sorgulayanları (da): hem Allah´ın, hem de iman etmiş olanların gözünde son derece çirkin (bir günah). Allah, bütün kibirli zorbaların kalbini işte böyle mühürler."
Firavun: "Ey Haman!" diye seslendi, "Bana haşmetli bir kule inşa et, belki böylece (uygun) araçlara sahip olabilirim;
göklere yaklaşmanın araçlarına ve belki (bu yolla) Musa´nın tanrısını görebilirim; zaten o´nun bir yalancı olduğuna kesinlikle eminim!" İşte böyle, yaptığı kötülükler Firavun´a güzel göründü ve bu nedenle (doğru) yoldan alıkondu. Firavun´un tuzağı hüsrandan başka bir şeye yaramadı.
İmana ermiş olan adam (şöyle) devam etti: "Ey kavmim! Bana uyun; (uyun ki) sizi doğruluk ve dürüstlük yoluna yönelteyim!
Ey kavmim! Bu dünya hayatı gelip geçici bir eğlenceden başka bir şey değildir, halbuki öteki dünya kalıcı bir yurttur.
(Orada,) kim bir kötülük yapmışsa sadece yaptığı kadarıyla cezalandırılacaktır; kim de, ister erkek ister kadın olsun, iman edip doğru ve yararlı işler yapmışsa cennete girecek ve orada kendisine hesapsız nimetler verilecektir!
Ey kavmim! Nasıl olur da ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde siz beni ateşe çağırırsınız?
Siz beni Allah´ı(n birliğini) inkara ve hakkında (belki de) hiçbir bilgim olmayan şeyleri Allah´ın uluhiyetine ortak koşmaya çağırıyorsunuz; ben ise sizi, O Kudret Sahibi ve Çok Bağışlayıcı olan(ı tanımay)a çağırıyorum!
Sizin beni çağırdığınız şey, açıkçası, ne bu dünyada ne de öteki dünyada çağrılmaya layık bir şey değil, (şüphesiz) dönüşünüz Allah´adır ve kendi kişiliklerini harcayıp tüketenler ateşe gireceklerdir:
ve işte o zaman (şimdi) söylediklerimi (ister istemez) hatırlayacaksınız. (Bana gelince,) ben kendimi Allah´a adıyorum; çünkü Allah, kullarının (kalbinde olan) her şeyi mutlaka görür."
Allah onu (kavminin) şeytani tuzaklarından korudu, Firavun´un ailesi ise şiddetli bir azabın pençesine düştü:
(öteki dünyadaki) ateş(in, ki o ateş)e sabah akşam (rastgele) sokulacaklar: Nitekim Son Saat´in gelip çattığı Gün (Allah), "Firavun ailesini en şiddetli azabın içine atın!" (buyuracaktır).
Onlar, (hayatta iken hakikati inkar etmiş olanlar, içine atıldıkları öteki dünyanın) ateşi ortasında birbirleriyle tartışacaklar; ve zayıf olanlar küstahça böbürlenenlere: "Doğrusu biz sadece size uymuştuk, o halde, şu ateşten (bize düşen) payı hafifletebilir misiniz?" diyeceklerdir.
Büyüklük taslayanlar ise, "Biz hepimiz onun içindeyiz! Allah, (artık) kulları arasında hüküm vermiş bulunmaktadır!" diye cevap verecekler.
Ve ateşin içinde olanlar cehennemin bekçilerine, "Ne olur Rabbinize yalvarın da bir gün (bile olsa) bu azabımızı hafifletsin!"diyecekler.
(Cehennemin bekçileri): "Elçileriniz size hakikatin bütün kanıtlarını getirmiş değiller miydi?" diye soracaklar. O (ateşdeki)ler, "Evet, öyleydi!" diyecekler. (Ve cehennemin bekçileri,) "Madem öyle yalvarıp durun!" diye cevap verecekler; çünkü inkar edenlerin yalvarması, avunmadan başka bir anlam taşımaz.
Bakın, Biz, elçilerimizi ve imana ermiş olanları (hem) bu dünya hayatında, hem de bütün şahitlerin hazır bulunacağı Gün´de koruyacağız.
O Gün zalimlere mazeretlerinin hiçbir faydası olmayacak, onların payına her türlü iyilikten yoksun bırakılma ve korkunç bir son düşecektir.
Gerçek şu ki Biz, daha önce Musa´ya hidayetimizi ihsan etmiş ve (böylece) İsrailoğulları´nı (o´na vahyedilmiş olan) ilahi kelamın mirasçısı kılmıştık,
akıl, iz´an sahipleri için bir uyarı ve bir rehberlik (aracı) olarak.
o halde sıkıntılara karşı sabırlı ol; çünkü, Allah´ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir, günahların için bağışlanma dile ve Rabbinin şanını sabah akşam yücelt.
Allah´ın mesajlarını hiçbir delilleri olmadan sorgulayanlara gelince; onların içinde hiçbir zaman tatmin edemeyecekleri küstahça bir kendini beğenmişlik (duygusun)dan başka bir şey yoktur, öyleyse sen Allah´a sığın çünkü her şeyi işiten, her şeyi gören yalnız O´dur!
Göklerin ve yerin yaratılması elbette insanın yaratılmasından daha büyük (bir olay)dır ama insanların çoğu (bunun ne anlama geldiğini) bilmezler.
(Öyleyse,) gören ile görmeyen bir olmaz; iman edip doğru ve yararlı işler yapanlar ile kötülük işleyenler de bir değildir. Bundan ne kadar da az ders çıkarıyorsunuz?
Son Saat mutlaka gelecektir, buna hiç şüphe yok; fakat hala insanların çoğu buna inanmaz.
Ama Rabbiniz buyurur ki: "Bana dua edin, duanızı kabul edeyim! Bana kulluk etmeye tenezzül etmeyenler, mutlaka aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir!"
Geceyi dinlenmeniz ve gündüzü de görmeniz için yaratan Allah´tır. Allah insanlara karşı sonsuz derecede lütufkardır ama çoğu insan (bunu görmeyecek kadar) nankördür.
İşte her şeyin Yaratıcı´sı olan Rabbiniz Allah budur! O´ndan başka ilah yoktur. Nasıl olur da zihinleriniz hala (bu gerçekten) sapıp durmaktadır!
İşte böyle, Allah´ın mesajlarını bile bile reddedenlerin zihinleri çarpılmıştır.
Yeryüzünü sizin için bir dinlenme yurdu ve göğü de bir kubbe yapan, size şekil veren -çok da güzel bir şekil veren- ve sizi hayatın tertemiz nimetleri ile rızıklandıran Allah´tır. İşte Rabbiniz Allah budur. Bütün alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir!
O, hep diri´dir; O´ndan başka ilah yoktur, öyleyse içten bir inançla yalnız O´na bağlanarak O´na yalvarın. Hamd alemlerin Rabbi olan Allah´a mahsustur!
De ki: "Rabbimden bana hakikatin bütün kanıtları verildiği için, Allah´ı bırakıp da yalvardığınız varlıklar(dan hiç birine) kulluk yapamam; ben alemlerin Rabbine kendimi teslim etmekle emrolunmuşum".
Sizi topraktan, sonra bir sperm damlasından ve sonra bir döllenmiş hücreden yaratan O´dur ve sonra O, sizi çocuklar olarak hayata getirir ve sonra olgunluk çağına erişmenizi ve ardından yaşlanmanız(ı emreder) -ama bir kısmınız için daha erken ölüm (verir)- ve (bütün bunları takdir eder ki O´nun) belirl(ediğ)i vadeye erişesiniz ve aklınızı kullan(mayı öğren)esiniz.
Hayat veren ve ölüm dağıtan O´dur; bir şeyin olmasını istediğinde ona sadece "Ol!" der ve o (şey hemen) oluverir.
Görmez misin, Allah´ın mesajlarını sorgulayanlar hakikati nasıl da görmezden geliyorlar?
(Şunlar,) bu ilahi kelamı ve (aynı şekilde, geçmişteki) elçilerimizle göndermiş olduğumuz bütün (mesajları) yalanlayanlar? Ama onlar zamanı gelince (ne kadar kör olduklarını) göreceklerdir, (Hesap Günü bunu görecekler),
ki o Gün boyunlarında (kendi elleriyle yaptıkları) zincirleri ve halkaları taşımak zorunda kalacaklar ve sürüklenecekler
yakıcı bir ümitsizliğe; ve sonunda (cehennem) ateşi için yakıt olacaklar.
Sonra onlara sorulacak: "Şimdi neredeler sizin ilahlık yakıştırdığınız (güçler)?
Allah´ın yanısıra (ilahlık yakıştırdıklarınız)?" (Şöyle) cevap verecekler: "Onlar bizi yüzüstü bıraktılar; daha doğrusu, geçmişte yalvarıp sığındıklarımız, aslında hiç yoklardı!" (Ve onlara:) "İşte Allah hakikati inkar edenleri böyle şaşırtır; (denilecektir,)
bu durum, sizin yeryüzünde hiçbir doğru(luk endişesi) taşımadan küstahça böbürlenmenizin ve kendinizi beğenmişliğinizin bir ürünüdür!
(Şimdi) içinde yaşayıp kalacağınız cehennemin kapılarından girin içeri! Yersiz gurura kapılanlar için orası ne dehşetli bir yerdir!"
Sen, sıkıntılara karşı sabırlı ol, çünkü Allah´ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir. Ve şu (hakikati inkar ede)nler için hazırladıklarımızı sana ister (bu dünyada) gösterelim, ister (bunların gerçekleşmesinden önce) seni ölüme götürelim, (unutma ki, sonunda,) onlar Bize döndürüleceklerdir.
Gerçek şu ki (ey Muhammed!); senden önce elçiler göndermiştik, onların kiminden sana bahsettik, kimi hakkında da sana bir bilgi vermedik. Ve (gönderdiğimiz) hiçbir elçi, Allah´ın izni olmadan bir mucize ortaya koyamaz. Allah´ın iradesi açığa çıktığı zaman hüküm (çoktan) adaletle yerini bulmuş olacak, (anlayamadıkları her şeyi) yok etmeye çalışanların tümü o zaman ve orada hüsrana uğramış olacaklar.
Allah (her zaman sizin için harikalar yaratandır; böylece, O) sizin için (her türlü) hayvanı varetmiştir ki onların bir kısmına binersiniz ve bir kısmından da yiyeceklerinizi elde edersiniz.
Onlardan (başka) faydalar da sağlarsınız; ve (birçok) önemli ihtiyacınızı karşılarsınız; onların üzerinde de, gemilerin içinde olduğu gibi, (hayatınızı) sürdürürsünüz.
Ve O, yarattığı harikaları (işte böyle) önünüze koyuyor. Öyleyse Allah´ın harikalarından hangisini inkar edebilirsiniz?
Onlar hiç yeryüzünde dolaşıp kendilerinden önce yaşamış olan (hakikat inkarcı)larının sonunun ne olduğuna bakmazlar mı? Onlar kendilerinden daha kalabalık ve daha güçlüydüler ve yeryüzünde daha derin izler bırakmışlardı fakat başarılarının kendilerine hiçbir faydası olmamıştı.
Çünkü elçileri onlara, hakikatin bütün kanıtlarıyla geldiklerinde, (halen) sahip oldukları bilgiye yaslanarak küstahça böbürlendiler ve (böylece / sonunda,) küçümsedikleri şey tarafından sarılıp kuşatıldılar.
Ve sonra, verdiğimiz cezayı (apaçık) görünce de: "Tek Allah´a artık inandık ve Allah´a ortak koştuğumuz şeylere inancımızı terk ettik!" dediler.
Fakat cezamızın farkına vardıktan sonra iman etmiş olmaları kendilerine bir fayda sağlamayacaktır. Allah´ın kulları için her zaman uyguladığı yol yöntem budur. İşte, hakikati inkar etmiş olanlar, o zaman ve orada, ziyana uğramış olacaklardır.
Kitabın indirilmesi, azîz, alîm olan Allah tarafındandır.
Günahı örten ve tevbeyi kabul eden, azabı şiddetli olan, geniş ihsan sahibi bulunan Allah cânibindendir. O´ndan başka ilâh yoktur. Dönüş ancak O´nadır.
Allah´ın âyetlerinde kâfir olanlardan başkası mücadelede bulunmaz. Onların şimdilik şehirlerde dolaşıp durmaları seni bir endişeye düşürmesin.
Onlardan evvel Nûh kavmi (peygamberlerini) tekzîp etmişti. Onlardan sonraki tâifeler de (tekzîpte bulunmuşlardır). Ve her kavim, peygamberlerine kastetmişlerdi, onu yakalayıversinler diye ve bâtıl ile mücadelede bulunmuşlardı, onunla hakkı gidermek için. Sonra onları yakaladım. Artık ukûbetim nasıl oldu (bir düşünülmelidir!).
İşte öylece Rabbinin kelimesi, kâfir olanların üzerine hak olmuştur. Şüphe yok ki onlar, ateş yârânıdırlar.
Arşı yüklenmiş olanlar ve onun etrafında bulunanlar, Rablerinin hamdiyle tesbihte bulunurlar ve O´na imân ederler ve imân etmiş olanlar için mağfiret dilerler: «Yarabbi! Sen her şeyi rahmet ile ve ilim ile kuşatmışsındır. Artık tövbe etmiş, senin yoluna tâbi olmuş olanlara mağfiret buyur ve onları cehennem azabından koru!» (diye niyazda bulunurlar).
«Ey Rabbimiz! Ve onları kendilerine vaad buyurmuş olduğun Adn cennetlerine girdir ve onların babalarından ve zevcelerinden ve zürriyetlerinden salah sahibi olanları da (O cennetlere nâil buyur). Şüphe yok ki, hakîm olan Sensin, Sen.»
Ve onları kötülüklerden koru ve her kimi o gün kötülüklerden korur isen ona muhakkak ki rahmet etmiş olursun ve işte büyük necât budur.
Muhakkak o kimseler ki, kâfir olmuşlardır. Onlara nidâ olunacaktır ki: «Elbette Allah´ın buğzu sizin kendi nefslerinize olan buğzunuzdan daha büyüktür. Çünkü siz imâna dâvet olunduğunuz zaman küfre devam edip duruyordunuz.»
Diyeceklerdir ki: «Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün ve bizi iki defa dirilttin. Artık günahlarımızı itirafta bulunduk, imdi çıkmak için bir yol var mıdır?»
(Onlara cevaben denilecektir ki:) «Bu, size o sebeptendir ki, ´Allah birdir,´ diye beyan olununca siz inkar ettiniz ve O´na şerik koşulacak olursa inanıveriyordunuz. Artık hüküm, o pek yüce, pek büyük olan Allah´a aitir.»
O, o (Hâlık-ı Azîm)dir ki size âyetlerini gösteriyor ve sizin için gökten bir rızk indiriyor. (Bu âyetleri Hakk´a) Rücu edenlerden başkası anıp düşünemez.
Artık Allah´a dini O´nun için halis kılarak ibadet ediniz. Velev ki kâfirler hoşlanmasınlar.
Dereceleri yükselten Arş´ın sahibi olan Allah Teâlâ, kendi emrinden olan vahyi, kullarından dilediğine ilkâ buyurur ki, kavuşulacak gün ile korkutulmakta bulunsun.
Bir gün ki, (kabirlerinden) hârice çıkarlar, onlardan hiçbir şey Allah´a karşı gizli kalmaz. Bugün mülk kimindir? Vâhid, kahhâr olan Allah´ındır.
Bugün her nefis kazanmış olduğu ile cezalandırılacaktır. Bugün zulüm yoktur. Şüphesiz ki, Allah hesabı çabukca görendir.
Ve onları o yakın gün ile korkut. O vakit ki, yürekler gırtlağa dayanmış olarak korku ile dolmuş bulunur. Zalimler için ne bir yakın dost vardır, ne de itaat olunacak bir şefaatçi vardır.
Allah, gözlerin hâinâne bakışını bilir ve sinelerin gizledikleri şeyi de (bilir).
Ve Allah, hak ile hükmeder. O´ndan başka ibadet ettikleri ise birşey ile hükmedemezler. Şüphe yok ki bihakkın işiten, gören ancak Allah´tır.
Yeryüzünde bir gezip dolaşmadılar mı ki, bakıversinler ki kendilerinden evvel olanların akibetleri nasıl olmuştur? Onlar, bunlardan kuvvetçe ve yerdeki eserlerce daha şiddetli idiler. Sonra onları günahları sebebiyle yakaladı ve onlar için Allah´tan bir koruyucu bulunmadı.
Bunun sebebi ise şüphe yok ki, onlara peygamberleri apaçık âyetler ile gelir olmuşlardı. Onlar ise hemen inkâr etmişlerdi. Artık Allah onları yakaladı. Muhakkak ki, çok kuvvetlidir, ikabı çok şiddetlidir.
Andolsun ki, Mûsa´yı âyetler ve apaçık bir emr-i kahir ile gönderdik.
Fir´avun´a ve Haman´a ve Karun´a (gönderdik). Dediler ki: (O) «Bir sihirbazdır, bir yalancıdır.»
Vaktâ ki, onlara Bizim tarafımızdan hak ile geliverdi, dediler ki: «O´nunla beraber imân edenlerin oğullarını öldürünüz, kadınlarını da diri bırakınız.» Kâfirlerin hilesi ise bir sapıklıkta bulunmaktan başka değildir.
Ve Fir´avun dedi ki: «Beni bırakınız Mûsa´yı öldüreyim ve O Rabbine dua ediversin. Şüphe yok ki, sizin dininizi tebdîl edeceğinden veya yeryüzünde bir fesad çıkarmasından korkarım.»
Mûsa da dedi ki: «Şüphe yok hesap gününe imân etmeyen ve her mütekebbir kimseden dolayı ben Rabbime ve Rabbinize sığınırım.»
Ve Fir´avun´un ailesinden olup imânını saklayan bir mü´min kişi dedi ki: «Bir erkeği, ´Rabbim Allah´dır´ dediğinden dolayı öldürecek misiniz? Halbuki, size Rabbinizden apaçık mûcizeler ile gelmiştir. Ve eğer yalancı ise onun yalanı kendi aleyhinedir ve eğer doğru ise korkuttuklarının bir kısmı size isabet edecektir. Şüphe yok ki Allah müsrif yalancı olan kimseyi doğru yola iletmez.»
«Ey kavmim! Bugün mülk sizin içindir. Yerde yükselmişler bulunuyorsunuz. Fakat eğer bize Allah´ın azabı gelirse bize kim yardım edebilir?» Fir´avun dedi ki: «Ben size muvafık gördüğüm reyim ne ise ancak onu gösteriyorum ve ben doğru yoldan başkası için size rehberlik etmekte değilim.»
İmân eden zât da dedi ki: «Ey kavmim! Şüphe yok ki ben sizin üzerinize Ahzab gününün mislinden korkuyorum.»
«Nûh, Âd ve Semûd kavminin ve onlardan sonrakilerin adeti mislinden (korkuyorum) ve Allah kulları için bir zulüm irâde buyurmaz.»
«Ve ey kavmim! Ben sizin üzerinize o feryâd ü figan edilecek günden korkuyorum.»
«O arkanıza dönüp gideceğiniz gün sizin için Allah´tan bir koruyacak yoktur ve her kimi Allah sapıtırsa onun için doğru bir yola vardıracak yoktur.»
Andolsun ki, evvelce Yusuf size açık bürhanlar ile gelmişti, o vakit O´nun size getirdiği şeylerden dolayı şüphe içinde durmaktan ayrılmamıştınız. Vaktâ ki vefat etti, dediniz ki, «Allah O´ndan sonra elbette bir peygamber göndermeyecektir.» İşte Allah haddi tecavüz eden, şekk içinde bulunan kimseyi böyle şaşırtır.
Onlar ki, kendilerine gelmiş hiçbir bürhan olmaksızın Allah´ın âyetlerinde mücadelede bulunurlar. Allah indinde ve imân edenlerin indinde büyük bir gazap (vesilesi) olmuştur. İşte Allah, her mütekebbir, cebbâr olanın kalbini öyle mühürler.
Ve Fir´avun dedi ki: «Ey Haman! Benim için bir yüksek köşk yap. Belki, ben yollara ulaşırım.»
«Göklerin yollarına (eğerim) de Mûsa´nın Allah´ına muttalî olurum ve şüphe yok ki, ben O´nu bir yalancı sanıyorum.» Ve işte Fir´avun için kötü ameli öylece süslendirilmiş oldu ve yoldan saptırıldı ve Fir´avun´un hilesi, başka değil, bir hüsrânda bulunmaktan ibaretti.
İmân eden zât ise dedi ki: «Ey kavmim! Bana tâbi olunuz, sizi doğru yola götüreyim.»
«Ey kavmim! Bu dünya hayatı bir meta´dan ibarettir ve ahiret ise şüphe yok ki, o bir ebedî karargâhtır.»
«Her kim bir kötülük yaparsa mislinden başkasıyla cezalandırılmaz ve her kim erkek olsun kadın olsun imân sahibi olduğu halde bir sâlih amelde bulunursa, işte onlar cennete giriverirler, orada hesapsız derecede merzûk olurlar.»
«Ve ey kavmim! Benim için ne var ki, ben sizi necâta dâvet ediyorum ve siz beni ateşe dâvet ediyorsunuz?»
«Beni dâvet ediyorsunuz ki Allah´ı inkar edeyim ve benim için kendisine bir bilgi olmayan şeyi O´na şerik koşayım. Ben ise sizi O azîz, gaffâr´a dâvet ediyorum.»
«Muhakkak ki, siz beni mutlaka öyle bir şeye dâvet ediyorsunuz ki, onun için ne dünyada ve ne ahirette bir dâvet hakkı yoktur. Ve şüphe yok ki, bizim dönüp gidişimiz Allah´adır. Ve şüphesiz ki müsrif olanlar, onlar ateşin yârânıdırlar.»
«Artık benim size ne dediğimi yakında anlayacaksınız ve ben işimi Allah´a ısmarlıyorum. Şüphe yok ki O, kullarını görücüdür.»
Nihâyet Allah O´nu yaptıkları hilelerin kötülüklerinden korudu. Fir´avun´un kavmini ise azabın fenalığı kuşattı.
Ateş ki onun üzerine sabahleyin ve akşamleyin arz olunurlar ve Kıyamet kâim olacağı günde Fir´avun´un hanedanını azabın en şiddetlisine girdiriniz (denilir).
Hatırla o vakti ki, ateş içinde birbirleriyle muhasemede bulunurlar. O vakit zayıf olanlar, ululanmış bulunanlara derler ki: «Şüphe yok, biz size tâbi olmuş idik, şimdi siz bizi bir miktar ateşten kurtarabilir misiniz?»
Ululanmış olanlar da derler ki: «Şüphe yok, bizler cümleten bunun (bu azabın) içindeyiz. Muhakkak ki, Allah kulları arasında hükmetmiştir.»
Ve ateşte olanlar, cehennemin bekçilerine der ki: «Rabbinize dua edin, bizden bir gün azabı hafifletsin.»
Derler ki: «Size peygamberleriniz, açık açık mucizeler ile gelivermekte değil mi idiler?» Derler ki: «Evet...» (Bekçiler de) Derler ki: «O halde siz yalvarınız. Kâfirlerin duaları ise beyhûde yere olmaktan başka değildir.»
Şüphe yok ki, Biz elbette resûllerimize ve imân edenlere dünya hayatında ve şahitlerin kâim olacakları günde yardım ederiz.
O gün ki, zalimlere mazeretleri fâide vermez ve onlar için lânet vardır. Ve onlar için yurdun kötüsü vardır.
Andolsun ki, Mûsa´ya sebeb-i ihtidâ olanı verdik ve İsrailoğullarına kitabı miras kıldık.
(O kitap) Selîm akıl sahipleri için bir hidâyet ve bir mev´iza olmuştur.
Artık sabret. Şüphe yok ki, Allah´ın vaadi hakdır ve kusurun için mağfiret iste ve akşam ve sabah Rabbine hamd ile tesbihte bulun.
Şüphe yok o kimseler ki, kendilerine gelmiş bir kat´i bürhan olmaksızın Allah´ın âyetlerinde mücadelede bulunurlar, onların sinelerinde kendilerinin yetişemeyecekleri bir böbürlenmeden başka bir şey yoktur. Sen hemen Allah´a sığın, şüphe yok ki bihakkın işitici, görücü olan O´dur O.
Elbette ki, göklerin ve yerin yaradılışı, nâsın yaradılışından daha büyüktür. Velâkin nâsın birçoğu bilmezler.
Kör olan ile görücü olan müsavî olmaz. Ve imân eden ve sâlih sâlih amellerde bulunan kimseler ile kötülük yapan da (müsavî değildir). Ne kadar az düşünüyorsunuz?
Muhakkak ki o saat elbette gelicidir, onda bir şüphe yoktur. Velâkin nâsın ekserisi imân etmezler.
Ve Rabbiniz buyurdu ki: «Bana dua ediniz, sizin için icabet edeyim. Şüphe yok o kimseler ki, Benim ibadetimden kibirlenirler, onlar yakında zeliller oldukları halde cehenneme gireceklerdir.»
Allah o zâttır ki, sizin için geceyi (karanlık) kıldı, içinde istirahat edesiniz diye ve gündüzü de gösterici kıldı. Şüphe yok ki, Allah nâs üzerine elbette fazl sahibidir. Velâkin nâsın ekserisi şükretmezler.
İşte O´dur, Rabbiniz olan Allah ki, her şeyin hâlıkıdır, O´ndan başka ilâh yoktur. O halde nasıl döndürülüyorsunuz?
İşte Allah´ın âyetlerini inkar eder olanlar, öylece döndürülür.
Allah o zâttır ki, sizin için yeri bir ikametgâh, göğü de bir bina kıldı ve sizi tasvir buyurdu, sonra sûretlerinizi güzelleştirdi ve sizi temiz şeylerden merzûk kıldı. İşte Rabbiniz olan Allah O´dur. İmdi âlemlerin Rabbi olan Allah, ne kadar mukaddesdir.
Ebedî hayat sahibi olan O´dur. O´ndan başka hiçbir tanrı yoktur. Artık O´nun için dinde hulus sahipleri olarak O´na duada bulunun. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah´a mahsustur.
De ki: «Ben sizin Allah´tan başka yalvardıklarınıza ibadet etmekten nehyedildim, o vakit ki, bana Rabbimden apaçık deliller geldi ve emrolundum ki, âlemlerin Rabbi için teslim olayım.»
O, o (Hâlık-i Hakîm)dir ki, sizi topraktan, sonra bir nutfeden, sonra da bir kan pıhtısından yarattı. Sonra sizi çocuk olarak çıkarır, sonra kuvvetinizin tekamülü çağına (erişesiniz) sonra ihtiyarlayasınız diye (sizi yaşatır) ve sizden bazınız daha evvel öldürülür ve muayyen olan zamana erişesiniz ve belki akıl erdiresiniz (diye böyle yapar).
O, o (Hâlık-i Hakîm)dir ki, diriltir ve öldürür. Velhasıl O bir şeyi irâde edince ona ancak «Ol!» der, o da hemen oluverir.
Bakmadın mı o kimselere ki, Allah´ın âyetlerinde mücadelede bulunurlar. Nasıl döndürülüyorlar?
O kimseler ki, kitabı ile kendisiyle peygamberlerimizi göndermiş olduğumuz şeyi tekzîp ettiler, artık yakında bileceklerdir.
O zaman ki, boyunlarında lâleler ve zincirler olarak şiddetle sürükleneceklerdir.
Sıcak su içinde, sonra ateş içinde bırakılıp yanacaklardır.
Sonra onlara denilecektir ki: «Nerede sizin o şerik koştuklarınız şeyler?»
Allah´ın berisinden diyeceklerdir ki: «Bizden gâib oldular. Belki biz evvelce bir şeye ibadet etmiş olmadık.» İşte Allah, kâfirleri böylece sapıklığa düşürür.
Sizin bu cezanız, yerde haksız yere pek fazla sevinir olmanızdan ve çok güvenir bulunmanızdan dolayıdır.
Cehennemin kapılarından orada ebedî kalıcılar olmak üzere giriniz. Artık mütekebbir olanların ikametgâhı ne fena!
Artık sabret. Allah´ın vaadi, şüphe yok ki, hakdır. Onlara olan vaadimizin bazısını sana göstereceğiz veya senin ruhunu alacağız, nihâyet Bize döndürüleceklerdir.
Andolsun ki, senden evvel de peygamberler gönderdik. Onlardan bir kısmının kıssasını sana bildirmiştik ve onlardan sana kıssasını bildirmediklerimiz de vardır ve bir peygamber için Allah´ın izni olmadıkça bir mûcize getirmek (kabil) olamaz. Allah´ın emri gelince de hak ile hükmolunmuş olur ve bâtılı ihtiyar etmiş olanlar ise o zaman hüsrâna uğramıştır.
Allah, o (Zât-ı Akdes)dir ki, sizin için dört ayaklı hayvanlar yarattı. Onlardan bir kısmına binesiniz ve onlardan yiyesiniz diye (onları vücuda getirdi).
Ve sizin için onlarda menfaatler vardır ve onların üzerinde göğüslerinizdeki bir hacete erişmeniz için ve onların üstüne ve gemilerin üstüne yükleniyorsunuz.
Ve size âyetlerini gösterir. Artık Allah´ın hangi âyetlerini inkar edersiniz?
Yeryüzünde hiç dolaşmadılar mı ki, bir bakıversinler, kendilerinden evvelkilerin akıbetleri nasıl olmuştur. Onlardan daha ziyâde idiler ve kuvvetçe ve yeryüzünde eserler itibariyle daha şiddetli idiler. Fakat onlara kazanır oldukları şey faidebahş olmadı.
Vaktâ ki, onlara peygamberleri zahir mûcizeler ile geldi, kendi yanlarındaki bilgiden olan ile ferahlandılar ve onları kendisiyle istihzâda bulundukları şey, şiddetle ihata etti.
Vaktâ ki, Bizim azabımızı gördüler, dediler ki: «Allah´a, O´nun birliğine imân ettik ve kendisiyle müşrikler olduğumuz şeyleri inkar eyledik.»
Artık onlara Bizim azabımızı gördükleri zaman imân etmeleri bir fâide vermiş olmadı. (Bu) Allah´ın kulları hakkında cari olan adetidir. İşte kâfirler orada helâke uğramış oldu.
Hâ, Mîm. Bu kitabın vahyolunup bölüm bölüm indirilmesi, azîz ve alîm (üstün kudret sahibi, her şeyi en mükemmel tarzda bilen) Allah tarafındandır
O, aynı zamanda günahları bağışlar, tövbeleri kabul buyurur, ama cezalandırması da çetin olup, lütuf ve ihsanı pek geniştir.Ondan başka tanrı yoktur.Dönüş yalnız O´na olacaktır.
Allah´ın âyetlerine karşı ancak kafirler mücadele ve husumet ederler. Fakat onların şimdilik dünyada, rahat rahat dolaşmaları seni tasalandırmasın
Kendilerinden önce Nûh halkı, onlardan sonra gelen daha birtakım gruplar da dini yalan saydılar.Her toplum tartaklamak için, resullerine karşı harekete geçtiler ve hakkı yıkmak için birtakım batıl iddialar ileri sürdüler, ama Ben de onları kıskıvrak yakalayıverdim.İşte düşünün: Benim cezalandırmam nasılmış, bir görün!
İnkârcıların cehennemlik olduklarına dair Rabbimin hükmü böylece kesinleşti
Arşı taşıyan, bir de onun çevresinde bulunan melekler devamlı olarak Rab´lerini zikir ve O´na hamd ederler.O´na gerçekten inanır ve müminler için şöylece af dileyip dua ederler:"Ey Ulu Rabbimiz, senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır! O halde tövbe edenleri ve Senin yoluna tâbi olanları, affet ve onları cehennem azabından koru!"
"Ey bizim ulu Rabbimiz! Sen, onları ve onlarla birlikte babalarından, eşlerinden ve nesillerinden iyi kimseleri kendilerine vâd ettiğin Adn cennetlerine yerleştir.Muhakkak ki Sen azîz ve hakîmsin (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibisin).
Hem onları kötülüklerden, günahlardan koru. Sen kimi dünyada kötülüklerden korursan, muhakkak ki ona (ukbada) merhamet edersin.İşte asıl kurtuluş ve büyük mutluluk da budur
Kâfirlere şöyle nida edilir: "Allah´ın size gazabı, sizin kendinize olan buğzunuzdan daha şiddetlidir.Zira siz imana dâvet edildiğinizde red ve inkâr ederdiniz.
Onlar ise: "Ya Rabbenâ, derler, Sen bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin.İşte günahlarımızı itiraf ettik.Şimdi, telafi etme için buradan çıkmaya bir yol yok mudur?"
Onlara şöyle cevap verilir:"Bu hale düşmenizin sebebi şudur ki: Allah´ın birliğine inanmaya çağırıldığınızda reddederdiniz, ama O´nun eşinden, ortağından bahsedildiğinde inanırdınız.Artık şimdi hakkınızdaki karar o çok ulu ve yüce Allah´a aittir."
Size kudret ve hikmetine dair delillerini gösteren, gökten size rızık indiren O´dur.Fakat ancak gönülden Allah´a dönen kimse düşünüp ibret alır
O halde kâfirler hoşlanmasalar da siz, ibadeti gönülden ve yalnız Allah´a yaparak O´na dua edin
O, dereceleri yükselten, arş sahibi olan Allah, o büyük buluşma gününün dehşetini haber vermek için, kullarından dilediğine emrini tebliğ için rûhu indirir.
O büyük buluşma günü, bütün insanların mezarlarından kalkıp meydana çıkarıldıkları bir gündür.Öyle ki onların işlerinden ve hallerinden bir tek şey bile Allah´a saklı kalamaz.Allah onlara şöyle hitab eder: "Bugün mülk ve hâkimiyet kimin?Mutlak galip, tek hâkim olan Allah´ın!
Bugün her kişi, ne işlemişse onun karşılığını alır, bugün kimseye haksızlık edilmez.Muhakkak ki Allah hesapları pek çabuk görür.
Onları, yaklaşan müthiş güne karşı uyar! Yürekler ağıza gelir, yutkunur da yutkunurlar. O zalim kâfirlerin ne dostları, ne de sözüne itibar edilir şefaatçileri olmaz.
O, gözlerin hain bakışını ve kalplerin sakladığı bütün şeyleri dahi bilir
Allah, hakkı ve adaleti gerçekleştirir.Müşriklerin yalvardıkları putlar ise hiçbir iş yapamazlar.Çünkü Allah her şeyi hakkıyla işitir ve görür.
Hiç dünyada dolaşıp da kendilerinden önce gelip geçenlerin âkıbetlerinin nasıl olduğunu görmüyorlar mı?Onlar gerek kuvvet, gerekse dünyada bıraktıkları eserler yönünden kendilerinden daha güçlü idiler.Öyle iken Allah onları günahları sebebiyle yakalayıp cezalandırdı ve Allah´a karşı kendilerini koruyan da çıkmadı.
Böyle oldu... Zira peygamberleri kendilerine açık açık delillerle geldikleri halde bunlar onları red ve inkâr ettiler.Allah da onları yakalayıp cezalandırdı. Çünkü O pek kuvvetlidir, cezası da çetindir
Gerçekten Biz Mûsa´yı âyetlerimiz, mûcizelerimiz ve apaçık bir yetki ile Firavun´a, Hâman´a ve Kârun´a gönderdik de onlar:"Bu yalancı bir sihirbazdır!" dediler.
Mûsa onlara Bizim tarafımızdan gerçeği getirince,"Onun yanında bulunan müminlerin oğullarını öldürün, kızlarını ise hayatta bırakın!" dediler.Fakat kâfirlerin hile ve tuzakları boşa çıkar.
Firavun: "Bırakın beni, şu Mûsâ´yı öldüreyim. O da varsın Rabbine yalvarsın, bakalım O kendisini kurtaracak mı? Zira bu gidişle onun, sizin dininizi değiştireceğinden veya ülkede anarşi çıkaracağından endişe ediyorum." dedi
Mûsâ da şöyle dedi: "Ben, âhirete, hesap gününe inanmayan her kibirli ve zorbadan benim ve sizin Rabbiniz olan Allah´a sığınırım.
Firavun hanedanından olup o zamana kadar iman ettiğini saklayan biri kalkıp şöyle dedi: "Ne o, siz bir insan "Rabbim Allah´tır!" dedi diye kalkıp onu öldürecek misiniz? Halbuki o Rabbiniz tarafından açık belgeler ve mûcizeler de getirdi.Eğer yalan söylüyorsa, yalanı zaten kendi aleyhinedir. Ama şayet doğru söylemişse, en azından onun sizi tehdit ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir.Şu bir gerçektir ki Allah haddi aşan, yalancı kimseleri iflah etmez.Ey (benim) sevgili milletim! Bugün hakimiyet sizindir, ülkede üstünlük sizdedir. Ama yarın Allah´ın azabı başımıza gelir çatarsa, söyler misiniz hangi kuvvet bizi kurtarabilir?"Buna karşılık Firavun: "Ben size sadece kendimce uygun bulduğum görüşü bildiriyor ve size tutulması gereken doğru yolu gösteriyorum" dedi
O imanlı zat bunun üzerine: "Ey benim milletim!" dedi, "Ben sizin hakkınızda Nuh milletinin, Âd milletinin, Semûd milletinin ve ondan sonraki milletlerin başına gelen âkıbetin sizin de başınıza gelmesinden endişe ederim. Yoksa suçsuzlara azab etmek sûretiyle Allah kullarına zulmetmek istemez.
"Ey benim milletim! Ben sizin hakkınızda o feryad-u figan gününden, birbirinizden imdad isteyeceğiniz günden endişe ediyorum.
"O gün arkanızı dönüp kaçmak istersiniz ama ne çare! Sizi Allah´ın azabından koruyacak hiç kimse bulunmaz. Evet Allah kimi şaşırtırsa, artık ona yol gösteren olmaz.
"Daha önce Yusuf da size açık açık delillerle gelmiş, siz onun getirdiği gerçek hakkında da şüphe edip durmuştunuz.Nihayet vefat edince: "Ondan sonra Allah artık hiçbir peygamber göndermez!" demiştiniz. İşte Allah haddi aşan, şüpheci kimseleri böyle şaşırtır
Kendilerine ulaşmış hiçbir delile dayanmaksızın Allah´ın âyetleri hakkında ileri geri tartışanların bu hareketleri, hem Allah indinde, hem de iman edenler yanında pek büyük bir gazaba yol açar.İşte Allah, her kibirli ve zorbanın kalbini böylece mühürler
Firavun: "Haman! benim için bir kule inşa et, dedi,Umarım ki böylece yükselebillir, göklere yol bulur da Mûsâ´nın Tanrısına ulaşırım.Gerçi ben onun yalancı olduğunu zannediyorum ya, (neyse!)"İşte böylece, Firavun´un kötü gidişatı kendisine cazip göründü ve yoldan çıkarıldı.Sonuç itibariyle Firavunun hilesi ve düzeni de tamamen boşa çıktı
İman eden zat şöyle devam etti: "Ey benim halkım, gelin bana uyun ki size doğru yolu göstereyim.
"Ey benim milletim! Bu dünya hayatı, basit bir metâ´dan, geçici bir eğlenceden ibarettir. Âhiret ise, işte asıl yerleşecek yer orasıdır.
"Kim bir kötülük işlerse, sadece o kadar cezalandırılır.Ama, mümin olarak, ister erkek ister kadın, kim makbul ve güzel bir iş yaparsa, işte onlar cennete girer ve orada hesapsız nimetlere nail olurlar.
"Ey benim (sevgili) milletim, nedir bu başıma gelen? Ben sizi kurtuluşa dâvet ederken, siz tutup beni ateşe çağırıyorsunuz!
"Çünkü benim, Allah´ı inkâr etmemi ve O´nun ortağı olduğuna dair hiçbir bilgim olmayan şeyleri, Kendisine ortak koşmamı teklif ediyorsunuz.Ben ise sizi (üstün kudret sahibi ve mağfireti pek bol olan) o Azîz ve Gaffâr´ın yoluna dâvet ediyorum.
"Hiç şüphe yok ki sizin beni tapmaya dâvet ettiğiniz putların, ne dünyada, ne de âhirette, asla kendilerine ibadete dâvet yetkileri yoktur.""Şu kesin ki: hepimizin dönüp varacağı yer Allah´ın huzurudur ve haddi aşanlar cehennemi boylayacaklardır."
"Size söylediğim şu sözleri yakında hatırlayacaksınız.Artık ben işimi Allah´a bırakıyorum.Çünkü Allah kullarını pek iyi görmektedir.
Allah onu, o kâfirlerin tuzaklarının şerrinden korudu.Firavun hanedanını da kötü azap kuşatıverdi
Onlar sabah akşam ateşin karşısına getirilirler. Kıyamet koptuğunda da: "Haydi, Firavun hanedanını en şiddetli azaba sokun!" denilir
Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken zayıflar, dünyada büyüklük taslayanlara: "Biz bunca zaman size tâbi olduk, bari ateş azabının bir kısmını olsun kaldırabilir misiniz?
Büyüklük taslayanlar da: "Bizim hepimiz ateşin içindeyiz. Allah kulları arasında vereceği hükmü verdi, iş bitti!
Ateşte olanlar bu sefer, cehennem bekçilerine: "Ne olur, Rabbinize bizim için yalvarın. Bir gün olsun, azabımızı hafifletsin!" derler
Onlar: "Peygamberleriniz size açık açık delillerle gelmediler mi?" deyince: "Evet!" diye cevap verirler.Bu defa onlar: "O halde siz kendiniz yalvaracaksanız yalvarın (biz sizin durumunuzdaki kimseler için dua etmeyiz.)" derler.Kâfirlerin duaları ise neticesiz kalır
Biz resullerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem de şahitlerin çağırılıp dinlendiği günde, elbette yardım ederiz
O gün zalimlere mazeretleri fayda sağlamaz. Onlara sadece lânet vardır! Onlara sadece kötü bir yurt vardır
Biz gerçekten Mûsâ´ya doğru yolu gösteren rehberi verdik ve İsrail evlatlarını kitaba vâris yaptık
O kitap, akl-ı selim sahipleri için bir hidâyet rehberi ve öğüt kaynağıdır
O halde, sen sabret! Çünkü Allah´ın vaadi gerçektir.Hem günahından istiğfar et, sabah akşam Rabbine hamd ederek zikir ve ibadete devam et
Kendilerine ulaşan hiçbir delil olmaksızın Allah´ın âyetleri hakkında ileri geri tartışanların içlerinde olan duygu, sırf bir büyüklük kompleksinden başka bir şey değildir, ama onlar o özendikleri dereceye asla ulaşamazlar.Sen onların şerrinden Allah´a sığın.Çünkü O, her şeyi tam mânasıyla işitir ve bilir
Gökleri ve yeri yaratmak, insanları yaratmaktan daha büyük bir iştir, ama insanların çoğu gerçeği bilmezler.
Görmeyenle gören bir olmaz.İman edip makbul ve güzel işler yapanlarla hep kötülük yapanlar da bir olmaz.Ne de az düşünüyorsunuz
Kıyamet (yeni dirilme ve duruşma) saati mutlaka gelecektir.Bunda hiç şüphe yok. Fakat insanların ekserisi buna inanmazlar
Rabbiniz buyurdu ki: "Bana dua edin ki size karşılık vereyim.Zira Bana ibadet, yani dua etmeyi kibirlerine yediremeyenler, zelil ve rezil olarak cehenneme gireceklerdir."
Allah, sükunet bulup dinlenmeniz için geceyi yarattı.Etrafınızı görüp çalışabilmeniz için de aydınlık olan gündüzü var etti.Doğrusu Allah, insanlara büyük lütuf sahibidir, fakat insanların ekserisi şükretmezler
İşte Rabbiniz, bütün bunları yapan, her şeyi yaratan Allah´tır. O´ndan başka ilah yoktur.Böyle iken nasıl oluyor da bu gerçeği kabul etmekten vazgeçiyorsunuz
Gerçek durumu bile bile Allah´ın âyetlerini inkâr edenler, aynı şekilde, haktan yüz çevirmişlerdi
Allah o yüce Zattır ki sizin için yeryüzünü yerleşme yeri, göğü de kubbeli bir çatı yapmış, size sûret verip sûretlerinizi de güzel kılmış ve sizi helâl hoş nimetlerle rızıklandırmıştır. İşte sizin Rabbiniz olan Allah bu Zattır.Demek âlemlerin Rabbi olan Allah ne Yücedir
Tam mânasıyla Diri olan yalnız O´dur.O´ndan başka tanrı yoktur.Öyleyse ibadeti gönülden olarak ve yalnız O´na yapın, yalnız O´na yalvarın.Bütün hamd ve övgüler âlemlerin Rabbi Allah´adır
De ki: Rabbimden bana açık deliller gelince sizin Allah´tan başka ibadet ettiklerinize tapmam yasaklandı ve bana âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi
O´dur ki sizi (atanız Âdemi) topraktan, sonra tek tek siz insanları da bir menîden, sonra (rahim cidarına) yapışan bir hücreden yarattı.Sonra sizi analarınızın karnından bebek olarak çıkarır, derken sizi güçlü kuvvetli bir çağa eriştirir, sonra ihtiyarlık çağına kadar yaşatır.İçinizden kimi daha da önce öldürülür, kiminizin ömrü bir vâdeye kadar uzatılır.Olur ki aklınızı kullanıp bunları düşünürsünüz diye böyle yapar
Hayatı veren ve hayatı alıp öldüren O´dur.Bir işin olmasına hükmedince, sadece "Ol!" der, o da hemen oluverir
Baksanıza Allah´ın âyetleri hakkında tartışanlara, ileri geri konuşanlara! Nasıl oluyor da haktan vazgeçiriliyorlar
Kitabı ve elçilerimizle gönderdiğimiz buyrukları yalan sayanlar, suçlarının neticesini yakında öğreneceklerdir.
Boyunlarında demir halkalar, ayaklarında zincirler olarak önce kaynar suya sürüklenecek, sonra da ateşte cayır cayır yakılacaklardır.
Sonra da kendilerine şöyle denilecektir: "Allah´tan başka O´na şerik saydığınız putlar nerede?" Onlar: "Bizden uzaklaşıp ortadan kayboldular. Daha doğrusu, biz, taptıklarımızın bir hiç olduğunu, şimdi anladık.Meğerse bizim taptıklarımız, bir hiçten ibaretmiş."İşte Allah, kâfirleri böyle şaşırtır.
Bu şaşırtmanın sebebi, dünyada haksız yere şımarıp kibirlenmeniz ve taşkınlık yapmanızdır
Haydin, içinde devamlı kalmak üzere cehennem kapılarından girin.Kibirlilerin yeri, ne kötü bir yerdir
Sabret! Çünkü Allah´ın vâdi gerçektir.Biz onlara vâd ettiğimizin bir kısmını sana göstersek de, yahut senin ruhunu yanımıza alsak da, onlar mutlaka sonunda dönüp huzurumuza geleceklerdir
Biz senden önce de birçok resul gönderdik. Onlardan bazısını sana anlattık, bazısını ise anlatmadık.Hiçbir peygamber, Allah´ın izni olmaksızın bir mûcize getiremez.Allah´ın emri gelince de hak ve adaletle hükmolunur ve batıl yolda olanlar, (özellikle ısrarla, peygamberin azap getirmesini isteyenler) hüsrana uğrarlar
Allah O Yüce Zattır ki, sizin binmeniz için hayvanlar yaratmıştır, hem onların bazılarının etlerini de yersiniz
Sizin onlarda birtakım başka menfaatleriniz de vardır. Ayrıca içinizden hissettiğiniz bir ihtiyacı onlara binerek ve yükünüzü yükleyerek giderirsiniz. Karada onların, denizde gemilerin üzerinde taşınırsınız
Allah böylece size kudretinin alâmetlerini gösterir.Artık Allah´ın hangi delillerini inkâr edebilirsiniz
Onlar hiç dünyayı gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden önceki ümmetlerin âkıbetlerinin nasıl olduğunu görüp ders alsınlar?Oysa onlar, kendilerinden gerek kuvvet, gerek ülkede bıraktıkları eserler bakımından daha ileri idiler.Ama onların elde ettikleri bu özellikler kendilerine fayda vermedi. Fecî âkıbetlerini önleyemedi.
Resulleri onlara açık açık delilleri getirdikçe, bunlar kendilerinde bulunan bilgi ile şımarıp böbürlendiler (Peygamberlerin getirdiği hidâyetle alay ettiler).Sonunda alaya almalarının cezası, kendilerini her taraftan kuşatıverdi
Onlar Bizim azabımızın şiddetini görür görmez "Allah´ın birliğine iman ettik, ona şerik saydığımız putları da red ve inkâr ettik" dediler
Fakat şiddetimizi gördüklerinde iman etmeleri kendilerine fayda sağlamadı.Allah´ın kulları hakkında carî olan uygulaması hep böyle olmuştur.İşte kâfirler burada hüsrana uğramışlardır
Bu Kitabın indirilişi, aziz (dâimâ gâlib) ve alim (herşeyi en iyi bilen) Allâh tarafındandır;
Günâhı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azâbı çetin olan, lutuf sâhibi (Allâh tarafından). O´ndan başka tanrı yoktur, dönüş O´nadır.
İnkâr edenlerden başkası, Allâh´ın âyetleri hakkında mücâdele etmez. Onların (öyle) şehirlerde dolaşmaları, seni aldatmasın.
Onlardan önce Nûh kavmi ve onlardan sonra gelen kollar da yalanladı. Her millet, elçisini yakalamağa yeltendi; hakkı gidermek için boş şeyler ileri sürerek tartıştılar. Bu yüzden onları yakaladım. (Bak işte) Azâbım nasıl oldu?!
Böylece Rabbinin inkâr edenler hakkındaki "Onlar ateş halkıdır" sözü yerini bulmuş oldu.
Arş´ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar, Rablerini överek tesbih ederler. O´na inanırlar ve mü´minler için (şöyle) mağfiret dilerler: "Rabbimiz, Sen rahmet ve bilgi bakımından her şeyi kapladın. Tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onları cehennem azâbından koru!"
"Rabbimiz, onları ve babalarından, eşlerinden, çocuklarından iyi olan kimseleri onlara söz verdiğin Adn cennetlerine sok. Şüphesiz, üstün olan, hüküm ve hikmet sâhibi olan sensin sen!"
"Onları kötülüklerden koru. O gün Sen, kimi kötülüklerden korursan ona acımışsındır. İşte o büyük başarı budur!"
İnkâr edenlere de bağırılır: "Allâh´ın (size) kızması, sizin kendi kendinize kızmanızdan daha büyüktür. Zira siz imânâ çağrılırdınız da inkâr ederdiniz!"
Dediler ki: "Rabbimiz, bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin. Günâhlarımızı itiraf ettik. Şimdi (şu ateşten) çıkmak için (bize) bir yol var mı (acaba)?"
(Şöyle cevap verilir): Bu (duruma düşmeniz)in sebebi şudur: Tek Allah´a çağrıldığınız zaman inkâr ederdiniz. O´na ortak koşulunca inanırdınız. Artık hüküm yüce ve büyük Allâh´a âittir.
O´dur ki, size âyetlerini gösteriyor ve sizin için gökten rızık indiriyor, (rızkın sebebi olan yağmur, güneş ve hava veriyor). Ancak (O´na) yönelen öğüt alır.
Kâfirlerin hoşuna gitmesede siz, dini yalnız Allah´a hâlis kılarak O´na çağırın.
(O,) Dereceleri yükselten; Arş´ın sâhibi (Allâh), buluşma gününe karşı uyarmak için, emrinden olan ruhu, kullarından dilediğine indirir.
O gün onlar, ortaya çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah´a gizli kalmaz. (Ve sorulur onlara): "Bugün mülk kimindir? O tek ve kahhâr olan Allâh´ın!"
Bugün her can, kazandığıyla cezâlanır. Bugün zulüm yoktur. Allâh, hesabı çabuk görendir.
Onları yaklaşan güne karşı uyar. Zira (o gün) yürekler, (korkudan âdetâ yerinden sökülüp) gırtlaklara dayanmıştır; (kederlerini) yutkunur dururlar. Zâlimlerin ne bir dostu, ne de sözü tutulur bir aracıları yoktur.
(Allâh) gözlerin hâin (bakışlar)ını ve göğüslerin gizlediği düşünceleri bilir.
Allâh, hak ile hükmeder. O´ndan başka yalvardıkları (tanrılar) ise hiçbir hüküm veremezler. Çünkü işiten, gören yalnız Allah´tır.
(Onlar) Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden önce gelenlerin sonunun nasıl olduğunu görsünler. Onlar kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Fakat Allâh, onları günâhları yüzünden yakaladı. Onları Allâh´a karşı koruyan olmadı.
Çünkü onlar (öyle kimselerdi ki) elçileri onlara açık kanıtlar getirirdi ama kabul etmezlerdi. Bu yüzden Allâh onları yakaladı. Zira O güçlüdür, cezâsı çetin olandır.
Andolsun biz Mûsâ´yı âyetlerimizle ve apaçık bir yetki ile gönderdik:
Fir´avn´e, Hâmân´a ve Kârûn´a. "(Bu,) Yalancı bir büyücüdür." dediler.
(Mûsâ,) Onlara katımızdan hakkı getirince: "Onunla beraber inananların oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın!" dediler. Fakat kâfirlerin tuzağı hep boşa çıkar.
Fir´avn dedi: "Bırakın Mûsâ´yı öldüreyim de, Rabbine yalvarsın (bakalım O, Mûsâ´yı kurtaracak mı?) Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden yahut yeryüzünde fesâd çıkaracağından korkuyorum"
Mûsâ dedi: "Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz(olan Allâh)a sığındım."
Fir´avn âilesinden imanını gizleyen mü´min bir adam (şöyle) dedi: "Rabbim Allah´tır dediği için bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o size Rabbinizden kanıtlar getirmiştir. Eğer yalancı ise yalanı kendi zararınadır. Ve eğer doğru söylüyorsa, size va´dettiklerinin bir kısmı başınıza gelir. Şüphesiz Allâh aşırı giden, yalancı kimseyi doğru yola iletmez."
"Ey kavmim, bugün mülk sizindir; buraya siz hâkimsiniz. Eğer bize (Allâh´ın hışmı) gelirse kim bizi ondan kurtarır?" Fir´avn dedi: "Ben size yalnız (doğru) gördüğümü gösteriyorum ve ben sizi ancak doğru yola götürüyorum."
İnanan adam dedi ki: "Ey kavmim, ben üzerinize önceki toplulukların günü gibi bir günün gelmesinden korkuyorum.
Nûh kavminin, ´Âd ve Semûd´un ve onlardan sonrakilerin durumu gibi (bir durumla karşılaşmanızdan kaygı duyuyorum). Allâh kullara zulmetmek istemez, (günâhsız kimselere cezâ vermez).
Ey kavmim, sizin için o (Yüce Divâna) çağırma (yahut feryâd etme) gününden korkuyorum.
O gün arkanızı dönüp kaç(mak ist)ersiniz ama sizi Allâh(ın azâbın)dan kurtaracak kimse yoktur. Allâh kimi şaşırtırsa artık ona yol gösteren olmaz.
Daha önce Yûsuf da size açık kanıtlar getirmişti. Onun getirdiklerinden de kuşkulanıp duruyordunuz. Nihâyet o ölünce: ´Allâh ondan sonra elçi göndermez,´ dediniz. İşte Allâh, aşırı giden, şüpheci kimseleri böyle saptırır."
Onlar ki kendilerine gelmiş bir delil olmadan Allâh´ın âyetleri hakkında tartışırlar. (Bu hareketleri) Gerek Allâh yanında, gerek inananlar yanında (onlara karşı) ne büyük bir kızgınlık (doğurur)! İşte Allâh, her kibirli zorbanın kalbini böyle mühürler."
Fir´avn dedi: "Ey Hâmân, bana yüksek bir kule yap da o sebeplere (yollara) erişeyim:"
"(Yani) Göklerin yollarına (erişeyim) de çıkıp Mûsâ´nın tanrısına bakayım. Çünkü ben Mûsâ´yı, yalancı sanıyorum." Böylece yaptığı kötü iş, Fir´avn´a süslü gösterildi ve (o), yoldan çıkarıldı. Fir´avn´ın tuzağı, tamamen boşa çıktı.
İnanan (adam) dedi ki: "Ey kavmim, bana uyun, sizi doğru yola götüreyim."
"Ey kavmim, bu dünyâ hayâtı (kısa) bir geçinmedir. Âhiret ise ebedi olarak durulacak yerdir."
"Kim bir kötülük yaparsa sadece onun (yaptığı kötülük) kadar cezâlanır, ama erkek ve kadından her kim inanarak faydalı bir iş yaparsa onlar cennete girerler ve orada kendilerine hesapsız rızık verilir."
"Ey kavmim, neden ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde siz beni ateşe çağırıyorsunuz?"
"Siz beni, Allah´a nankörlük etmeğe ve bilmediğim şeyleri O´na ortak koşmağa çağırıyorsunuz; bense sizi O aziz ve çok bağışlayana çağırıyorum."
"Sizin beni çağırdığınız şeye kesinlikle ne dünyâda, ne de âhirette du´â edilemez (onlar kendilerine yapılan du´âyı duymazlar ve ona cevap veremezler). Bizim dönüşümüz Allah´adır. Aşırı gidenler, işte onlar ateş halkıdır."
Allâh onu, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu ve Fir´avn âilesini, azâbın en kötüsü kuşattı:
Ateş! Sabah akşam ona sunulurlar. Kıyâmet koptuğu gün de: "Fir´avn âilesini azâbın en çetinine sokun!" (denilir).
Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara dediler ki: "Biz size uymuştuk. Şimdi siz, şu ateşin ufak bir parçasını bizden savabilir misiniz?"
Büyüklük taslayanlar da dediler ki: "Hepimiz de onun içindeyiz. Allâh kulları arasında (böyle) hüküm verdi!"
Ateştekiler, cehennemin bekçilerine dediler ki: "Rabbinize du´â edin de hiç değilse bir gün, bizden azâbı biraz hafifletsin!"
(Bekçiler) Dediler: "Elçileriniz size açık kanıtlar getirmezler miydi?" "Evet (getirirlerdi) dediler. (Bekçiler:) "Öyle ise yalvar(ıp dur)un. Nankörlerin yalvarması hep çıkmazdadır." dediler.
Elbette biz elçilerimize ve inananlara hem dünyâ hayâtında hem, şâhidlerin (şâhidliğe) duracakları günde yardım ederiz.
O gün zâlimlere, ma´zeretleri fayda vermez. Onlar için la´net ve yurt(lar)ın en kötüsü vardır.
Andolsun biz Mûsâ´ya hidâyet verdik ve İsrâiloğullarına o Kitabı mirâs kıldık.
(O,) sağduyu sâhiplerine bir yol gösterici ve öğüttür.
Sabret, Allâh´ın va´di mutlaka gerçektir. Günâhına da istiğfar et ve akşam sabah Rabbini övgü ile an.
Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadan Allâh´ın âyetleri hakkında tartışanlar var ya, onların göğüslerinde, (hiçbir zaman) erişemeyecekleri bir büyüklük taslamaktan başka bir şey yoktur. Sen Allah´a sığın, çünkü işiten, gören O´dur.
Gökleri ve yeri yaratmak, insanları yaratmaktan çok daha zordur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Körle gören bir olmaz. İnanan ve iyi işler yapanlarla kötülük yapan bir olmaz. Ne kadar az düşünüyorsunuz!
(Duruşma) sâ´at(i) mutlaka gelecektir. Bunda asla şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu inanmazlar.
Rabbiniz buyurdu ki: "Bana du´â edin, du´ânızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeğe tenezzül etmeyenler, aşağılık olarak cehenneme gireceklerdir."
Allâh O´dur ki size geceyi, içinde istirahat etmeniz için (serin ve karanlık); gündüzü de (işinizi) görmeniz için aydınlık yaptı. Şüphesiz Allâh, insanlara lutufkârdır; fakat insanların çoğu şükretmezler.
İşte herşeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allâh budur. O´ndan başka tanrı yoktur. Nasıl da (O´nu birlemekten) çevriliyorsunuz?
İşte Allâh´ın âyetlerini kasden inkâr edenler de (haktan) böyle çevriliyorlardı.
Allâh O´dur ki arzı size durulacak yer, göğü de binâ yaptı; sizi şekillendirdi, şekillerinizi de güzel yaptı. Ve sizi güzel rızıklarla besledi. İşte Rabbiniz Allâh budur. Bütün âlemleri yaratan Allâh, ne yücedir!
O diridir, O´ndan başka tanrı yoktur. Dini yalnız kendisine hâlis kılarak O´na yalvarın. Hamd, âlemlerin Rabbine mahsustur.
De ki: "Ben, Rabbimden bana açık deliller gelince, sizin Allah´tan başka yalvardıklarınıza tapmaktan men olundum ve âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum."
O´dur ki (önce) sizi topraktan, sonra nutfe (sperm)den, sonra alaka (embriyo)dan yarattı. Sonra sizi çocuk olarak (annelerinizin karnından) çıkarıyor. Sonra güçlü çağınıza eresiniz, sonra da ihtiyarlar olasınız diye sizi yaşatıyor. İçinizden kimi de daha önce öldürülüyor. Belli süreye erişmeniz ve aklınızı kullan(ıp Allâh´ın bundaki hikmetlerini anla)manız için (böyle yapıyor).
Yaşatan ve öldüren O´dur. Bir işin olmasını istedi mi, ona sadece "ol!" der, o da olur.
Baksana, Allâh´ın âyetleri hakkında tartışanlar, nasıl (Hak´tan) çevriliyorlar?
O, Kitabı ve elçilerimizi gönderdiğimiz mesajı yalanlayanlar, yakında bileceklerdir!
Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde sürüklenceklerdir.
Kaynar su içinde. Sonra da ateşte yakılacaklardır.
Sonra onlara denilecektir: "Ortak koştuklarınız nerede?
Allah´tan başka (taptıklarınız)?" Diyecekler ki: "Bizden (uzaklaşıp) kayboldular; hayır, meğer biz önceden hiçbir şeye tapmıyormuşuz, (taptıklarımız hiçbir şey değilmiş)!" İşte Allâh, kâfirleri böyle şaşırtır.
"Bu durum, sizin yeryüzünde haksız olarak şımarmanızdan ve bölürlenmenizden ötürüdür."
"Cehennemin kapılarından girin, orada ebedi kalacaksınız. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!"
Sabret, Allâh´ın sözü gerçektir. Onları tehdit ettiğimiz şeylerin bir kısmını ya sana gösteririz yahut seni daha önce vefat ettiririz. (Sonunda) onlar bize döndürüleceklerdir.
Andolsun biz, senden önce de elçiler gönderdik. Onlardan kimini sana anlattık, kimini de anlatmadık. Hiçbir elçi, Allâh´ın izni olmadan bir mu´cize getiremez. Allâh´ın emri geldiği zaman hak yerine getirilir ve işte o zaman (Allâh´ın âyetlerini) boşa çıkarmağa uğraşanlar, hüsrana uğrarlar.
Allah´tır ki kimine binmeniz, kiminden yemeniz için size hayvanları yarattı.
Onlarda sizin için (sütleri, derileri, tüyleri gibi daha birçok) faydalar var. Onların üstünde gönüllerinizdeki arzuya erersiniz; onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız.
Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler? Onlar, bunlardan daha çok, daha kuvvetli ve yeryüzündeki eserleri bakımından daha sağlam idiler. Ama kazandıkları, kendilerine hiçbir yarar sağlamadı.
Elçileri onlara açık kanıtlar getirince, yanlarında bulunan bilgi ile sevin(ip övün)düler (peygamberlerin getirdikleri bilgiye değer vermediler, onlarla alay ettiler). Sonunda alay edegeldikleri şey, kendilerini kuşatıverdi.
Ne zaman ki hışmımızı gördüler: "Tek Allah´a inandık ve O´na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik." dediler.
Fakat hışmımızı gördükleri zaman inanmaları, kendilerine bir fayda sağlamadı. Allâh´ın kulları hakkında eskiden beri yürürlükte olan yasası budur. İşte o zaman kâfirler ziyana uğramışlardır.
Günahları bağışlayan, tevbeleri kabul eden, azabı şiddetli ve bol lütuf sahibidir. Ondan başka ilah yoktur, dönüş O’nadır.
Allah’ın ayetleri hakkında kafirlerden başkası tartışmaz. Onların şehirler arasında dolaşması sakın seni aldatmasın.
Onlardan önce Nuh Kavmi ve onlardan sonra da peygamberlerine karşı gelen her toplum yalanlamış, peygamberlerini yakalamak ve hakkı ortadan kaldırmak için batılın mücadelesini vermişti. Ama ben, onları yakalamıştım. Cezalandırmam nasıldı?
Rabbinin, kafirler aleyhindeki “onlar ateş ehlidir.” hükmü işte böyle gerçekleşmiştir.
Arşı taşıyanlar ve onun etrafında Rablerini hamd ile tesbih edenler, ona iman edenler, müminler için de mağfiret dilerler: -Rabbimiz, rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. Tevbe eden ve yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem ateşinden koru!
-Rabbimiz, onları ve atalarından, eşlerinden ve soylarından iyi olanları kendilerine söz verdiğin Adn cennetlerine girdir. Şüphesiz sen, aziz ve hakim sensin!
Onları kötülüklerden koru, kimi kötülüklerden korursan, o gün de ona merhamet etmiş olursun. İşte en büyük kurtuluş budur.
Küfredenlere şöyle seslenilir: Allah’ın size kızgınlığı, sizin kendinize karşı kızgınlığınızdan daha büyüktür. Zira imana çağrılıyordunuz, ama siz inkar ediyordunuz.
-Rabbimiz, dediler. Bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin. Günahlarımızı itiraf ediyoruz. Çıkmak için bir yol var mı?
İşte bu, dünyada iken yalnızca Allah’a çağrıldığında inkar etmeniz, O’na ortak koşulduğunda ise iman etmeniz sebebiyledir. Oysa, hakimiyet, yüce ve büyük olan Allah’ındır.
Size belgelerini göstermek için gökten size rızık indiren O’dur. Ama hakka yönelenden başkası düşünmez.
Kafirlerin hoşuna gitmese de dini/hayat düzenini Allah’a özgü kılarak yalnızca Ona dua edin.
O gün onlar ortaya çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz. -O gün egemenlik kimindir? -Kahhar olan tek Allah’ın!
O gün her kişi, kendi kazandıklarıyla cezalandırılır. O gün haksızlık, zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, çok hızlı hesap görür.
Onları, iyice yaklaşan, korkudan yüreklerin ağza geldiği, gün ile uyar. Zalimler için bir koruyucu ve sözü dinlenen bir şefaatçi de yoktur.
Allah, gözlerin hainliğini ve kalblerin gizlediğini bilir.
Allah, hak ile hükmeder. Ondan başka yalvardıkları ise hiçbir şeye hükmedemezler. Allah, işiten, gören O’dur.
Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı? Kendilerinden öncekilerin akibetinin nasıl olduğuna baksınlar. Nitekim onlar, bunlardan daha güçlü ve yeryüzünde daha etkili idiler. Ama Allah, onları günahları sebebiyle yakalamıştı da onları Allah’tan koruyacak birisi yoktu.
İşte bu, onlara peygamberlerin belgeler getirmesine rağmen, onların kabul etmemelerindendir. Bunun için Allah onları cezalandırmıştır/yakalamıştır. Şüphesiz o güçlü ve şiddetle cezalandırandır.
Musa’yı mucizelerimiz ve apaçık belgelerle göndermiştik.
Firavun’a, Haman’a ve Karun’a... Hemen: -Yalancı bir sihirbaz! demişlerdi
Onlara kendi katımızdan gerçeği getirdiği halde: -Onunla birlikte iman edenlerin oğullarını öldürüp, kadınlarını sağ bırakın, demişlerdi. Oysa kafirlerin tuzağı ancak boşa gitmeye mahkumdur.
Firavun: -Bırakın beni, Musa’yı öldüreyim. O, Rabbine yalvarıp dursun. Ben, onun dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde bozgunculuğu yaymasından korkuyorum, dedi.
Musa: -Ben, hesap gününe inanmayan, her büyüklük taslayandan Rabbiniz ve Rabbim olan Allah’a sığındım, dedi.
Firavun ailesinden, imanını gizleyen bir adam dedi ki: -Rabbim Allah’tır, dedi diye bir adamı öldürecek misiniz? Size Rabbinizden belgeler getirmiş. Eğer yalancıysa, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğruysa, sizi tehdit ettiği şeylerden bir kısmı başınıza gelebilir. Allah, saçmalayan yalancılara asla yol göstermez.
-Ey halkım, bugün, yeryüzünde güçlü bir iktidarınız var. Ama, bize Allah’tan azap gelirse, bize yardım edecek kimdir? Firavun: -Ben size kendi görüşümden başka bir şey göstermiyorum, ben size sadece doğru yolu gösteriyorum, dedi.
(30-31) İman eden kimse şöyle dedi: -Ey halkım! Ben, Nuh, Âd, Semûd kavminin ve ondan sonraki toplumların başına geldiği gibi bir Azap Günü’nün başınıza gelmesinden korkuyorum. Oysa Allah, kullarına zulmetmek istemez.
(30-31) İman eden kimse şöyle dedi: -Ey halkım! Ben, Nuh, Âd, Semûd kavminin ve ondan sonraki toplumların başına geldiği gibi bir Azap Günü’nün başınıza gelmesinden korkuyorum. Oysa Allah, kullarına zulmetmek istemez.
-Ey halkım, ben sizin için feryat gününden korkuyorum.
O gün arkanızı döner, kaçarsınız. Fakat, sizi Allah’tan koruyacak hiçbir şey yoktur. Allah kimi sapıklıkta bırakırsa, onun bir kılavuzu yoktur.
Daha önce de size Yusuf, açık belgelerle gelmişti. Fakat siz, onun getirdiklerinden hep şüphe edip durdunuz. Sonunda o öldüğü zaman: -Allah, ondan sonra bir peygamber göndermeyecektir, dediniz. Allah, haddi aşan (saçmalayan) şüpheciyi işte böyle dalalette bırakır.
Bu kimseler, Allah’ın ayetleri hakkında, kendilerine gelen bir delil olmadığı halde tartışır dururlar. Bu, Allah katında da, iman edenlerin yanında da büyük kızgınlık sebebidir. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler.
Firavun dedi ki: -Ey Hâman, benim için bir kule yap, belki sebeplere ulaşırım.
Göklerin sebeplerine... ve Musa’nın ilahını görürüm. Çünkü ben onun yalancı olduğunu sanıyorum. Firavuna kötü işleri işte böyle süslendi ve yoldan saptırıldı. Firavunun tuzağı hüsrandan başka bir şey değildir.
İnanmış kişi şöyle dedi: -Ey halkım, bana uyun, size doğru yolu göstereyim.
Ey halkım, bu dünya hayatı geçimliktir. Ahiret ise, kalıcı olan odur.
Kötülük yapan kimse onun benzerinden başkasıyla cezalandırılmaz. Erkek olsun, kadın olsun kim mü’min olarak iyilik yaparsa, işte onlar da cennete girerler ve orada hesapsız olarak rızıklandırılırlar.
-Ey halkım, ben sizi kurtuluşa çağırırken, ne diye siz beni ateşe çağırıyorsunuz.
Beni, Allah’a nankörlük etmeye ona ortak hakkında bilgim olmayan bir şeyi ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, daima galip ve bağışlayıcı olana davet ediyorum.
Siz, beni ancak dünyada da ahirette de duaya hiç cevap veremeyecek olana çağırıyorsunuz. Oysa, biz Allah’a döneceğiz. Saçıp savuranlara gelince, onlar ateş ehlidir.
Size söylediklerimi hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah’a havale ediyorum. Allah, kullarını çok iyi görendir.
Allah, kurdukları kötü tuzaktan korudu ve Firavun ailesini en kötü azap kuşattı.
Onlar sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet gerçekleştiği gün; Firavun ailesini en şiddetli azaba sokun!
-Ateşte tartışırlar. Zayıf bırakılanlar, büyüklük taslayanlara şöyle derler: -Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin bir kısmını bizden uzaklaştırabilir misiniz?
Büyüklenenler de: -Biz, hepimiz onun içindeyiz. Allah, kulları arasında hükmünü vermiştir.
Ateştekiler, cehennem bekçilerine: -Rabbinize dua edin, bizden bir gün azabı hafifletsin, der.
Onlar da: -Size, apaçık belgelerle peygamberleriniz gelmedi mi? derler. -Evet, derler. Bekçiler de: -O halde kendiniz dua edin. Ama kafirlerin duası boşunadır, derler.
Biz, peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında da, şahitlerin ayağa kalkacağı kıyamet günü de zafer vereceğiz/yardım edeceğiz.
O gün zalimlere mazeretleri bir fayda vermez. Onlara lanet edilir. Onlara en kötü mesken vardır.
Musa’ya kılavuzu vermiş ve İsrailoğullarını kitaba mirasçı kılmıştık.
Kılavuz ve sağduyu sahipleri için öğüt...
Sen de sabret, kuşkusuz Allah’ın vaadi haktır. Günahların için bağışlanma dile, sabah akşam hamd ederek Rabb’ini tesbih/tenzih et.
Kendilerine gelen hiçbir delilleri olmadan, Allah’ın ayetleri hakkında tartışanların gönüllerinde kibirden başka bir şey yoktur. Onlar, ona ulaşamazlar. Öyleyse sen, Allah’a sığın. Çünkü O, işiten ve gören O’dur.
Gökleri ve yeri yaratmak, insan yaratmaktan daha büyük bir şeydir. Fakat, insanların çoğu bilmiyorlar.
Kör ile gören eşit değildir. İman edip, doğruları yapanlarla kötüler de bir değildir. Ne kadar az düşünüyorsunuz.
Kıyamet saati gelecektir. Onda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu ona inanmıyor.
Rabbiniz şöyle dedi: -Bana dua edin, size cevap/karşılık vereyim. Bana kulluk etmekten büyüklenenler, zillet içinde cehenneme gireceklerdir
İstirahat etmeniz için size geceyi yaratan, gündüzü de aydınlık yapan Allah’tır. Allah, insanlara karşı çok lütufkârdır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
İşte O, her şeyin yaratıcısı, kendisinden başka ilah olmayan Rabbiniz Allah’tır. Nasıl aldatılıyorsunuz?
Allah’ın ayetlerini kasten inkar edenler işte böyle aldatılıyorlar.
Yeryüzünü sizin için yerleşme yeri ve göğü de bina olarak yaratan Allah’tır. Sizi en güzel şekilde şekillendirmiş ve iyi şeylerden size rızık vermiştir. İşte sizin Rabb’iniz Allah! Alemlerin Rabb’i olan Allah ne yücedir!
O, hayat sahibidir. Ondan başka ilah yoktur. Dini ona tahsis ederek, yalnızca ona dua/kulluk edin. Hamd, alemlerin Rabb’i Allah’a mahsustur.
De ki: -Rabbimden bana apaçık belgeler geldikçe, sizin Allah’tan başka kulluk ettiklerinize kulluk etmem yasaklandı. Alemlerin Rabb’ine teslim olmakla emrolundum.
Sizi, önce topraktan, sonra spermden, sonra embriyodan yaratan, sonra da sizi güçlenmeniz, daha sonra da yaşlanmanız için çocuk olarak çıkaran O’dur. İçinizden daha önce öldürülenler de vardır. Bu, aklınızı kullanasınız diye adı konmuş bir süreye erişmeniz içindir.
Hayat veren ve öldüren O’dur. Bir işe hüküm verince, ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir.
Allah’ın ayetleri hakkında tartışanları görmedin mi? Nasıl da aldatılıyorlar!
Kitabı ve elçilerimizle gönderdiklerimizi yalanlayanlar, ileride bileceklerdir...
O zaman, boyunlarında boyunduruk ve zincirlerle sürülecekler...
Kaynar suya, sonra ateşte yakılacaklardır.
Sonra onlara denilecek ki: Ortak koştuklarınız nerede?
Allah’tan başka. Bizden uzaklaştılar. Biz, önceden hiçbir şeye ibadet/dua etmiyorduk, dediler. Allah, kafirleri işte böyle sapıklıkta bırakır.
İşte bu, yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve boşuna böbürlenmeniz sebebiyledir.
Girin cehennemin kapılarından, içinde kalmak üzere... Büyüklük taslayanlara ne kötü bir mesken!
Sabret, kuşkusuz Allah’ın vaadi haktır. Biz onlara vaat ettiğimiz azabın bir kısmını ya sana gösteririz, ya da seni vefat ettiririz. Ama neticede onlar, bize döndürüleceklerdir.
Senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana anlattıklarımız da var anlatmadıklarımız da. Hiçbir peygamber Allah’ın izni olmadıkça bir ayet/mucize getiremez. Allah’ın emri geldiği zaman da hak ile hüküm verilir ve işte o zaman batılcılar hüsrana uğrar.
Sizin için, bir kısmına bindiğiniz, bir kısmını da yediğiniz hayvanları yaratan Allah’tır.
Onların size başka faydaları da vardır. Gönüllerinizdeki ihtiyaca onların üzerinde ulaşırsınız. Hem onların üzerinde hem de gemilerde taşınırsınız.
Allah size ayetlerini gösteriyor. Allah’ın hangi ayetlerini inkar edebilirsiniz.
Hiç yeryüzünde gezmiyorlar mı? Kendilerinden öncekilerin akibetinin ne olduğuna baksınlar. Onlar, bunlardan daha çok ve yeryüzünde daha güçlü eserler bırakmışlardı. Ama, kazandıkları onlara hiçbir fayda sağlamadı.
Peygamberleri onlara apaçık belgelerle geldiği zaman, kendi bilgileri ile şımardılar ve alay ettikleri şey onları çepeçevre kuşatıverdi.
Azabımızı görünce: Bir tek Allah’a inandık, ona şirk koştuklarımızı inkar ettik dediler.
Azabımızı gördükleri zaman iman etmeleri onlara bir yarar sağlamadı. Allah’ın geçen kulları hakkındaki kanunu budur. İşte inkarcılar böyle hüsrana uğrar.
Bu Kitabın indirilmesi, Aziz, Alim olan Allah´tandır;
Günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası pek şiddetli olan ve lütuf sahibi (Allah´tan). O´ndan başka ilah yoktur. Dönüş O´nadır.
Allah´ın ayetleri konusunda, inkâr edenlerden başkası mücadele etmez. Öyleyse onların şehirlerde dönüp dolaşması seni aldatmasın.
Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da. Her ümmet, kendi peygamberlerini (susturmak için) yakalamağa yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, ´batıla dayanarak´ mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık benim cezalandırmam nasılmış?
Senin Rabbinin kâfirler üzerindeki: «Gerçekten onlar ateşin halkıdır» sözü böylece hak oldu.
Arş´ı yüklenmekte olanlar ve çevresinde bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih etmekte, O´na iman etmekte ve iman edenlere mağfiret dilemektedirler: «Rabbimiz, rahmet ve ilim bakımından her şeyi kuşatıp sardın; tevbe edenlere ve senin yoluna tabi olanlara mağfiret et ve onları cehennem azabından koru.»
«Rabbimiz, onları Adn cennetlerine sok, ki onlara (bunu) va´dettin; babalarından, eşlerinden ve soylarından salih olanları da. Hiç şüphesiz sen, üstün ve güçlü olansın, hüküm ve hikmet sahibisin.»
«Ve onları kötülüklerden koru. O gün sen, kimi kötülüklerden korumuşsan, gerçekten ona rahmet de etmişsin. İşte büyük ´kurtuluş ve mutluluk´ budur.»
Şüphesiz küfredenlere de (şöyle) seslenilir: «Allah´ın elbette gazablanması, sizin kendi nefislerinize gazablanmanızdan daha büyüktür. Çünkü siz, imana çağırıldığınız zaman küfrediyordunuz.»
Dediler ki: «Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün ve iki kere de dirilttin; biz de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkış için bir yol var mı?»
«Sizin (durumunuz) böyledir. Çünkü bir olan Allah´a çağırıldığınız zaman inkâr ettiniz. O´na şirk koşulduğunda da inanıp onayladınız. Artık hüküm, yüce, büyük olan Allah´ındır.»
O, size ayetlerini göstermekte ve sizin için gökten rızık indirmektedir. İçten (Allah´a) yönelip dönenden başkası öğüt alıp düşünmez.
Öyleyse, dini yalnızca O´na halis kılanlar olarak Allah´a dua (kulluk) edin; kâfirler hoş görmese de.
Dereceleri yükselten Arş´ın sahibi (Allah), (ahiretteki) ´toplanma ve buluşma´ günü ile uyarıp korkutmak için, kendi emrinden olan ruhu kullarından dilediğine indirir.
O gün onlar, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah´a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) «Bugün mülk kimindir? Bir olan, kahhar olan Allah´ındır.»
Bugün her bir nefis, kendi kazandığıyla karşılık görür. Bugün zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı seri görendir.
Onları, yaklaşmakta olan güne karşı uyarıp korkut; o zaman yürekler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zalimler için ne koruyucu bir dost, ne de sözü yerine getirebilir bir şefaatçi yoktur.
(Allah,) Gözlerin hainliklerini ve göğüslerin saklamakta olduklarını bilir.
Allah hak ile hükmeder. Oysa O´nu bırakıp tapmakta oldukları ise, hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.
Onlar, yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Fakat Allah, onları günahları dolayısıyla (azabla) yakalayıverdi. Onları Allah´tan bir koruyacak olan da bulunmadı.
Çünkü gerçekten onlar, peygamberleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi; fakat onlar küfre sapmışlardı. Bu yüzden Allah, onları (azabla) yakalayıverdi. Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması da şiddetlidir.
Andolsun, biz Musa´yı ayetlerimizle ve apaçık ispatlı bir delille gönderdik;
Firavun´a, Hâmân´a ve Kârun´a. Ama onlar: «(Bu,) yalan söylemekte olan bir büyücüdür» dediler.
Böylece o, katımızdan kendilerine bir hak ile geldiği zaman, dediler ki: «Onunla birlikte iman etmekte olanların erkek çocuklarını öldürün; kadınlarını ise sağ bırakın.» Ancak kâfirlerin hileli düzeni boşa çıkmakta olandan başkası değildir.
Firavun dedi ki: «Bırakın beni, Musa´yı öldüreyim de o (gitsin) Rabbine yalvarıp yakarsın. Çünkü ben, sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum.»
Musa dedi ki: «Gerçekten ben, hesap gününe iman etmeyen her mütekebbirden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığınırım.»
Firavun ailesinden, imanını gizlemekte olan mü´min bir adam dedi ki: «Siz, benim Rabbim Allah´tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunmaktadır. Buna rağmen o eğer bir yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru söyleyen ise, (o zaman da) size va´dettiklerinin bir bölümü size isabet eder. Şüphesiz Allah, ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyeni hidayete erdirmez.»
«Ey Kavmim, bugün mülk sizindir, yeryüzünde de hüküm sahibi kimselersiniz. Fakat bize Allah´tan dayanılmaz bir azab gelecek olursa bize kim yardımcı olabilecek?» Firavun dedi ki: «Ben, size yalnızca gördüğümü (kendi görüşümü) gösteriyorum ve ben sizi doğru olan yoldan da başkasına yöneltmiyorum.»
İman eden (adam) dedi ki: «Ey Kavmim, ben sizin o fırkaların gününe benzer (bir günün felâketine uğrarsınız) diye korkuyorum.»
«Nuh kavmi, Ad, Semûd ve onlardan sonra gelenlerin durumuna benzer (bir gün). Allah, kullar için zulüm istemez.»
«Ve ey kavmim, doğrusu ben sizin için o feryat (edeceğiniz kıyamet) gününden korkuyorum.»
«Arkanızı dönüp kaçacağınız gün; sizi Allah´tan koruyacak yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğruya yöneltecek bulunmaz.»
«Andolsun, daha önce Yusuf da size apaçık belgeler getirmişti. O zaman size getirdikleri hakkında kuşkuya kapılıp durmuştunuz. Sonunda o, vefat edince, demiştiniz ki: «Allah, ondan sonra kesin olarak bir peygamber göndermez.» İşte Allah, ölçüyü taşıran, şüpheci kimseyi böyle saptırır.»
«Ki onlar, Allah´ın ayetleri konusunda kendilerine gelmiş bir delil bulunmaksızın mücadele edip dururlar. (Bu,) Allah katında da, iman edenler katında da büyük bir öfke (sebebi)dir. İşte Allah, her mütekebbir zorbanın kalbini böyle damgalar.»
Firavun dedi ki: «Ey Hâmân, bana yüksek bir kule bina et; belki o yollara ulaşabilirim.»
«Göklerin yollarına. Böylelikle Musa´nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum.» İşte Firavun´a, kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun´un hileli düzeni, ´yıkım ve kayıpta´ olmaktan başka (bir şey) olmadı.
İman eden (adam) dedi ki: «Ey Kavmim, siz bana tabi olun, ben sizi doğru yola iletip yönelteyim.»
«Ey Kavmim, gerçekten bu dünya hayatı, yalnızca bir metadır. Şüphesiz ahiret ise, (asıl) karar kılınan yurt odur.»
«Kim bir kötülük işlerse, kendi mislinden başkalarıyla ceza görmez; kim de -erkek olsun, dişi olsun- kendisi bir mü´min olarak salih bir amelde bulunursa, işte onlar, içinde hesapsız olarak rızıklandırılmak üzere cennete girerler.»
«Ey Kavmim, ne oluyor ki ben sizi kurtuluşa çağırmaktayken, siz beni ateşe çağırmaktasınız.»
«Siz beni Allah´a (karşı) küfre sapmaya ve hakkında bilgim olmayan şeyleri O´na şirk koşmaya çağırmaktasınız. Ben ise sizi, üstün ve güçlü olan, bağışlayan (Allah´)a çağırıyorum.»
«İmkânı yok; gerçekten sizin beni kendisine çağırmakta olduğunuz şeyin, dünyada da, ahirette de çağrıda bulunma (yetkisi, gücü, değeri ve bağışlama)sı yoktur. Şüphesiz, bizim dönüşümüz Allah´adır. Ölçüyü taşıranlar, onlar ateşin halkı olanlardır.»
«İşte size söylemekte olduklarımı yakında hatırlayacaksınız. Ben de işimi Allah´a bırakıyorum. Şüphesiz Allah, kulları pek iyi görendir.»
Sonunda Allah, onların kurdukları hileli düzenlerinin kötülüklerinden onu korudu ve Firavun´un çevresini de azabın en kötüsü kuşatıverdi.
Ateş; sabah akşam, ona sunulurlar. Kıyamet saatinin kopacağı gün ise: «Firavun çevresini, azabın en şiddetli olanına sokun» (denecek).
Ateşin içinde, iddialar öne sürüp karşılıklı tartışırlarken zayıf olanlar, büyüklenen (müstekbir)lere derler ki: «Gerçekten biz, size uymuş (teb´anız) olan kimselerdik. Şimdi siz, ateşten bir parçasını olsun, bizden uzaklaştırabilir misiniz?»
Büyüklenen (müstekbir)ler derler ki: «Biz hepimiz (ateşin) içindeyiz; gerçek şu ki Allah, kullar arasında hüküm verdi (artık).»
Ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine dediler ki: «Rabbinize dua edin; azabtan bir günü (olsun) bize hafifletsin.»
(Bekçiler:) «Size kendi peygamberleriniz apaçık belgelerle gelmez miydi?» dediler. Onlar: «Evet» dediler. (Bekçiler:) «Şu halde siz dua edin» dediler. Oysa kâfirlerin duası, çıkmazda olmaktan başkası değildir.
Hiç şüphesiz biz peygamberlerimize ve iman edenlere, dünya hayatında da, şahidlerin (şahidlik için) duracakları gün de elbette yardım edeceğiz.
Zalimlere kendi mazeretlerinin hiçbir yarar sağlamayacağı gün; lanet de onlarındır, yurdun en kötüsü de.
Andolsun biz Musa´ya hidayeti verdik ve İsrailoğullarına da kitabı miras bıraktık.
(Ki o,) Temiz akıl sahipleri için bir hidayet rehberi ve bir zikirdir.
Şu halde sen sabret. Gerçekten Allah´ın va´di haktır. Günahın için mağfiret dile; akşam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih et.
Şüphesiz, kendilerine gelmiş bulunan hiçbir delil olmaksızın, Allah´ın ayetleri konusunda mücadele edenlere gelince; onların göğüslerinde kendisine ulaşamayacakları bir büyüklük (isteğin)den başkası yoktur. Artık sen Allah´a sığın. Şüphesiz O hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.
Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ancak insanların çoğu bilmezler.
Kör olanla (basiretle) gören bir olmaz; iman edip salih amellerde bulunanlarla kötülük yapan da. Ne kadar az öğüt alıp düşünüyorsunuz.
Şüphesiz kıyamet saati, yaklaşarak gelmektedir; bunda hiç bir kuşku yoktur. Ancak insanların çoğu iman etmiyorlar.
Rabbiniz dedi ki: «Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir.»
Allah, kendisinde sükûn bulmanız için geceyi, aydınlık olarak da gündüzü sizin için var etti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı (sınırsız) bir fazl sahibidir. Ancak insanların çoğu şükretmiyorlar.
İşte bu, sizin Rabbiniz olan Allah´tır; her şeyin yaratıcısıdır; O´ndan başka ilah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz?
İşte, Allah´ın ayetlerini inkâr etmekte olanlar da böyle çevriliyorlar.
Allah, yeryüzünü sizin için bir karar, gökyüzünü de bir bina kıldı; sizi suretlendirdi, suretinizi de en güzel (bir biçim ve incelikte) kıldı ve size güzel, temiz şeylerden rızık verdi. İşte sizin Rabbiniz Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir.
O, hayy (diri) olandır, O´ndan başka ilah yoktur; öyleyse dini yalnızca kendisine halis kılanlar olarak O´na dua edin. Alemlerin Rabbine hamd olsun.
De ki: «Bana apaçık belgeler gelince, sizin Allah´tan başka taptıklarınıza kulluk etmekten kesin olarak men edildim ve Alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum.»
O´dur ki, sizi topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir alak´tan (embriyo) yarattı; sonra sizi bir bebek olarak çıkarmakta, sonra güçlü (erginlik) çağınıza erişmeniz, sonra da yaşlanmanız için size (belli bir ömür vermektedir). Sizden kiminin daha önce hayatına son verilmektedir, adı konulmuş bir ecele erişmeniz ve belki aklınızı kullanmanız için (Allah sizi böyle yaşatır).
Dirilten ve öldüren O´dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: «Ol» der, o da hemen oluverir.
Allah´ın ayetleri hakkında mücadele etmekte olanları görmüyor musun; onlar nasıl da döndürülüyorlar?
Ki onlar, Kitabı ve peygamberlerimizle gönderdiğimiz şeyleri yalanladılar. Artık yakında bileceklerdir.
Boyunlarında demir halkalar ve (ayaklarında) zincirler olduğu halde sürüklenecekler;
Kaynar suyun içinde; sonra ateşte tutuşturulacaklar.
Sonra onlara denilecek: «Sizin şirk koştuklarınız nerede?»
«Allah´ın dışında (olan ortaklarınız).» Dediler ki: «Bizi bırakıp kayboluverdiler. Hayır, biz önceleri (meğer) hiçbir şeye tapar değilmişiz.» İşte Allah, kâfirleri böyle şaşırtıp saptırır.
İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp azmanız ve azgınca ölçüyü taşırmanız dolayısıyladır.
İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür.
Şu halde sen sabret, hiç şüphesiz Allah´ın va´di haktır. Sonunda ya onlara va´d ettiğimiz (azab)ın bir kısmını sana göstereceğiz ya da senin hayatına son vereceğiz. Nihayet onlar bize döndürülecekler.
Andolsun, biz senden önce peygamberler gönderdik; onlardan kimini sana aktarıp anlattık ve onlardan kimini de sana aktarmayıp anlatmadık. Herhangi bir peygambere, Allah´ın izni olmaksızın bir ayeti getirmek olacak şey değildir. Allah´ın emri geldiği zaman hak ile hüküm verilir ve işte burada (hakkı) iptal etmekte (istekli) olanlar hüsrana uğramışlardır.
Allah O´dur ki, kimine binmeniz, kiminden de yemeniz için size (bir yarar olmak üzere) davarları var etti.
Onlarda sizin için yararlar vardır. Onların üstünde göğüslerinizde olan bir hacete (ihtiyaca veya arzuya) ulaşırsınız; onların üstünde ve gemilerin üstünde de taşınırsınız.
Size kendi ayetlerini göstermektedir; artık Allah´ın ayetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz?
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kendilerinden (sayıca) daha çoktu ve yeryüzünde kuvvet ve eserler bakımından da kendilerinden daha üstündüler. Fakat kazanmakta oldukları şeyler, (azaba karşı) onlara hiçbir şey sağlayamadı.
Peygamberleri kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman, onlar, yanlarında olan ilimden dolayı sevinip böbürlendiler de, kendisini alay konusu edindikleri şey, kendilerini sarıp kuşatıverdi.
Onlar bizim dayanılmaz azabımızı gördükleri zaman, dediler ki: «Bir olan Allah´a iman ettik ve O´na şirk koşmakta olduğumuz şeyleri de inkâr ettik.»
Ama bizim dayanılmaz azabımızı gördükleri zaman, imanları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. (Bu,) Allah´ın kulları arasında sürüp gitmekte olan sünnetidir. İşte kâfirler burada hüsrana uğramışlardır.
Bu kitabın indirilişi, Azîz ve Alîm olan Allah´tandır.
Ğafir´dir, günahı affedendir. Tövbeyi kabul eden, azabı çetin, lütfu bol olandır O. İlah yoktur O´ndan gayrı. Yalnız O´nadır varış ve dönüş.
Allah´ın ayetleri hakkında, küfre sapmış olanlardan başkası çekişip didişmez. Onların beldelerde dolaşıp durmaları seni aldatmasın.
Onlardan önce Nûh kavmi yalanlamıştı. Onlardan sonra gelen oymaklar da. Her ümmet kendilerine gelen elçiyi yakalasınlar diye uğraştı. Ve hakkı işlemez kılmak için yanlışı/tutarsızlığı esas alarak mücadele ettiler; nihayet onları yakaladım. Nasıl olmuştu azabım?!
İşte böyle! Rabbinin, nankörlüğe sapanlar hakkındaki, "Onlar ateş yâranıdır" sözü tam gerçekleşti.
Arşı yüklenip taşıyanlar ve onun çevresindeki şuurlular Rablerinin hamdi ile tespih ederler ve ona inanırlar. İman sahipleri için de şöyle af dilerler: "Rabbimiz! Sen her şeyi rahmet ve ilim halinde kuşattın. Tövbe edip senin yoluna uymuş olanları bağışla. Ve onları cehenem azabından koru!"
"Ey Rabbimiz, onları kendilerine vaat etmiş olduğun Adn cennetlerine koy! Atalarından, eşlerinden, zürriyetlerinden barışa yönelenleri de. Azîz ve Hakîm olan, hiç kuşusuz sensin, sen!"
"Koru onları kötülüklerden! O gün kötülüklerden koruduğuna mutlaka rahmet etmişsindir sen! İşte budur o en büyük kurtuluş ve eriş."
Küfre batmış olanlara şöyle haykırılır: "Allah´ın öfkesi, sizin kendi benliklerinize öfkenizden elbette ki daha büyüktür. Hani, siz imana çağrılıyordunuz da inkâr ediyordunuz!"
Dediler: "Rabbimiz! Bizi iki kez öldürdün, iki kez dirilttin. Artık günahlarımızı itiraf ettik. Buradan çıkmak için bir yol daha var mı?"
Bu halinizin sebebi şu: Allah´a, yalnız O´na çağrıldığınzda inkâr etmiştiniz. O´na ortak koşulduğunda ise iman ediyordunuz. Artık hüküm o en yüce, o en büyük olan Allah´ın...
O odur ki size ayetlerini gösteriyor ve sizin için gökten bir rızık indiriyor. O´na yönelenden başkası öğüt alamaz.
Kâfirler hoşlanmasa da siz, dini yalnız O´na özgüleyerek, Allah´a dua edin!
O Refî´dir, dereceleri yükseltendir; arşın sahibidir. Buluşma günü hakkında uyarmak için emrinden olan Rûh´u kullarından dilediğine indirir.
O gün onlar ortaya çıkarlar. Hiçbir şeyleri Allah´a gizli kalmaz. Kimindir bugün mülk/saltanat? O Vâhid ve Kahhâr olan Allah´ın!
Bugün her benlik kazandığıyla cezalandırılır. Zulüm yok bugün! Allah, hesabı çabucak görür.
Onları, yaklaşan felaket günü hakkında uyar! Yürekler gırtlaklara dayanmıştır; yutkunurlar. Zalimlerin ne bir dostu vardır ne de sözü dinlenir bir şefaatçıları.
O bilir gözlerin hain bakışını ve göğüslerin sakladığını.
Allah, hak ile hükmeder! O´nun dışında yakardıkları ise hiçbir şeyle hükmedemezler. Allah´tır mutlak Semî´, mutlak Basîr...
Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonları nice olmuş görsünler? Onlar, hem kuvvetçe hem de yeryüzündeki eserler bakımından bunlardan daha zorlu idiler. Ama Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Ve Allah´a karşı bir koruyanları da olmadı.
Sebep şuydu: Resulleri onlara açık-seçik mesajlar getirirdi de onlar inkâr ederlerdi. Sonunda Allah hepsini yakaladı. O çok güçlüdür, azabı da şiddetlidir.
Yemin olsun, Mûsa´yı da ayetlerimizle ve apaçık bir kanıtla göndermiştik.
Firavun´a, Hâmân´a ve Karun´a göndermiştik de onlar şöyle demişlerdi: "Tam yalancı bir sihirbazdır bu!"
Mûsa, katımızdan hakkı onlara getirince, şöyle dediler: "Onunla beraber iman edenlerin erkek çocuklarını öldürün, kadınlarını hayata salın/kadınlarına uygunsuzca davranın/kadınlarının rahimlerini yoklayın!" Ama inkârcıların tuzağı hep boşa çıkmıştır.
Firavun dedi ki: "Bırakın, şu Mûsa´yı öldüreyim de Rabbine yalvarsın. Çünkü onun, dininizi değiştirmesinden yahut yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum."
Mûsa dedi: "Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olana sığındım."
Firavun hanedanından, imanını gizleyen bir adam şöyle konuştu: "Rabbim Allah´tır, dediği için bir adamı öldürüyor musunuz? Üstelik size, Rabbinizden açık-seçik deliler de getirdi. Eğer yalancıysa yalancılığı kendi aleyhinedir. Eğer doğru sözlü ise size vaat ettiklerinden bir kısmı başınıza gelir. Kuşkusuz, Allah, haddi aşan yalancıları doğruya ulaştırmaz."
"Ey toplumum, bugün bu toprakta, birbirine destek veren insanlar olarak mülk ve yönetim sizin. Peki, karşımıza dikildiği zaman Allah´ın azabından bizi kim kurtaracak?" Firavun şöyle dedi: "Ben size kendi fikrimden başkasını göstermem. Ve ben, aydınlık/doğruluk yolundan başkasına da kılavuzlamam."
İman etmiş olan bir adam dedi: "Ey toplumum, sizin üzerinize, diğer topluluklarınki gibi bir günün gelmesinden korkuyorum;
Nûh kavminin, Âd´ın, Semûd´un ve onların ardından gelenlerin serüvenleri gibi. Allah, kulları için zulüm istemiyor."
"Ey toplumum, sizin adınıza o bağırıp-çağrışma gününden korkuyorum."
"Bir gündür ki o, sırtınızı dönerek kaçmaya çalışırsınız fakat Allah´a karşı sizi koruyacak kimse olmaz. Allah´ın saptırdığının, yol göstereni yoktur."
Yemin olsun, daha önce Yûsuf da size açık-seçik mesajlar getirmişti de onun size getirdikleri hakkında hep kuşku duymuştunuz. Daha sonra o ölünce de şöyle demiştiniz: "Allah ondan sonra bir daha asla resul göndermez." Allah, sınır tanımaz kuşkucuları işte böyle saptırır.
Kendilerine gelmiş bir kanıt olmaksızın Allah´ın ayetleri hakkında mücadele edenlerin durumu, hem Allah katında hem de inananların katında büyük bir öfke konusu olmuştur. Allah, tüm zorba, kibirli kalpler üzerine işte böyle mühür basıyor.
Firavun dedi ki: "Ey Hâmân, sebeplere ulaşabilmem için bana yüksek bir kule yap!"
"Göklerin sebeplerine ulaşırsam, Mûsa´ın tanrısına, da ulaşırım. Ben onun yalancı biri olduğunu düşünüyorum." Firavun´a, yaptığı işin kötülüğü bu şekilde süslü gösterildi de yoldan saptırıldı. Firavun´un tuzağı hep kayıptadır.
O iman eden kişi dedi ki: "Ey toplumum! Bana uyun, sizi doğru yola götüreyim."
"Ey toplumum, şu iğreti dünya hayatı, geçici bir nimetlenmeden ibarettir. Âhiretse sürekli durulacak yurdun ta kendisidir."
"Kötü bir iş yapan, sadece yaptığı kadarıyla cezalandırılır. Erkek ve kadından mümin olarak iyi bir iş yapana gelince, işte böyleleri cennete girerler ve orada hesapsız bir biçimde rızıklandırılırlar."
"Ey toplumum! Sebep ne ki; ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz."
"Siz beni, Allah´a nankörlük etmeye ve hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyi O´na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Bense sizi o Azîz ve Gaffâr olana davet ediyorum."
"Sizin beni çağırdığınız şeye, ne dünyada ne de âhirette asla ve asla dua edilemez/onun dünyada ve âhirette çağrı hakkı yoktur. Dönüşümüz-varışımız Allah´adır. Aşırılığa sapanlarsa ateş halkının ta kendileridir."
"Size söylemekte olduklarımı yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah´a havale ediyorum. Allah, kullarını iyice görmektedir."
Allah, o adamı ötekilerin kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini de azabın en beteri kuşattı.
Sabah-akşam, ateşe arz olunurlar. Kıyamet koptuğu gün de şöyle denir: "Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun!"
O vakit onlar ateş içinde çekişir dururlar. Horlanan takım, böbürlenen takıma şöyle der: "Biz sizin uydularınız olmuştuk. Şimdi şu ateşin bir kısmını olsun bizden uzak tutabilir misiniz?"
Böbürlenen takım şöyle konuşur: "Gerçek şu ki, hepimiz ateşin içindeyiz. Allah, kullar arasında hüküm vermiş."
Ateştekiler, cehenem bekçilerine şöyle der: "Rabbinize yakarın da azabı bizden bir gün olsun hafifletsin!"
Bekçiler derler ki: "Resulleriniz size açık-seçik mesajlar getirmezler miydi?" Derler ki: "Elbette getirirlerdi!" Bekçiler: "O halde yalvarın durun; inkârcıların yakarışları çıkmazda kalıp gitmiştir." diye cevap verirler.
Şu bir gerçek ki, biz, resullerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında hem de tanıkların ayağa kalkacakları gün mutlaka yardım edeceğiz.
O gün ileri sürdükleri özürleri, zalimlere yarar sağlamayacaktır. Lanet var onlar için ve yurtların en kötüsü onların.
Yemin olsun ki, Mûsa´ya o hak kılavuzu verdik ve İsrailoğullarını Kitap´a mirasçı kıldık.
Akıl ve gönül sahipleri için bir yol gösterici, bir hatırlatıcıdır o.
Öyleyse sabret! Kuşkun olmasın ki, Allah´ın vaadi haktır. Günahın için af dile. Akşam ve sabah, Rabbini överek tespih et!
Kendilerine gelmiş hiçbir kanıt olmadan, Allah´ın ayetleri hakkında tartışıp duranlar var ya, onların göğüslerinde, asla ulaşamayacakları bir büyüklüğün kuruntusu vardır. Artık Allah´a sığın! O´dur Semî, O´dur Basîr.
Göklerin ve yerin yaratılışı/yarattıkları, insanların yaratılışından/insanlar âleminden elbette daha büyüktür. Ne var ki insanların çokları bilmiyorlar.
Körle gören, iman edip barışa/hayra yönelik işler yapanlarla kötülük üretenler bir olmaz. Ne kadar da az düşünüyorsunuz!
O saat elbette gelecektir; kuşku yok bunda. Fakat insanların çokları inanmazlar.
Rabbiniz buyurmuştur ki: Dua edin bana, cevap vereyim size! Kibre saparak bana ibadetten uzaklaşanlar, aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir.
Allah, içinde dinlenesiniz diye sizin için geceyi yarattı. Gündüzü de aydınlık kıldı. Şu bir gerçek ki, Allah, insanlara her halde lütufkâr davranıyor fakat insanların çokları şükretmezler.
İşte o Allah´tır sizin Rabbiniz! Her şeyin yaratıcısıdır O. Tanrı yok O´ndan başka. Durum bu iken, nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?
Allah´ın ayetlerine kafa tutanlar, işte böyle döndürülürler.
Allah odur ki, yeryüzünü sizin için durulacak yer, göğü bir bina yaptı; sizi yaratıp donattı ve görünüşünüzü güzel yaptı, sizi temiz ve güzel nimetlerle rızıklandırdı. İşte bu Allah´tır sizin Rabbiniz! Âlemlerin Rabbi olan Allah ne kadar yücedir!
Hayy O´dur! Tanrı yoktur O´ndan başka. Dini kendisine özgüleyerek dua edin O´na. Hamt olsun âlemlerin Rabbi´ne!
De ki: "Ben, Rabbimden bana açık-seçik ayetler gelince, sizin, Allah´ın berisinden yakardıklarınıza kulluk etmekten yasaklandım. Ben, âlemlerin Rabbi´ne teslim olmakla emrolundum."
O O´dur ki; sizi önce topraktan, sonra bir spermden, sonra bir embriyodan yarattı. Sonra sizi bebek olarak annelerinizin karnından çıkarıyor, sonra güçlü çağınıza ulaşasınız ve nihayet ihtiyarlar olasınız diye sizi yaşatıyor. İçinizden bir kısmı daha önce vefat ettiriliyor. Tüm bunlar, belirlenen bir süreye ulaşasınız ve aklınızı işletesiniz diyedir.
O O´dur ki, hem hayat veriyor hem öldürüyor. Bir iş ve oluşa hükmedince, ona sadece "Ol!" der; o hemen oluverir.
Bakmadın mı Allah´ın ayetleri hakkında tartışanlara, nasıl döndürülüyorlar!
Kitap´ı ve resullerimiz aracılığıyla gönderdiğimizi yalanlayanlar, yakında bilecekler!
O zaman, boyunlarında bukağılar, zincirler, sürüklenecekler,
Kaynar suyun içine. Sonra da ateşte yakılacaklar.
Sonra onlara şöyle denecek: "Ortak koştuklarınız nerede?"
"Allah´ın berisinden taptıklarınız nerede?" Diyecekler ki: "Bizden uzaklaşıp kayboldular. Doğrusu biz, daha önce hiçbir şeye yakarmıyormuşuz." Allah, inkâr edenleri işte böyle saptırır.
Bütün bunlar, yeryüzünde haksız yere sevinç şımarıklığına düşmeniz, kasılıp kabarmanız yüzündendir.
Girin cehennemin kapılarından; uzun süre kalacaksınız içeride. Kibirlenenlerin barınağı ne de kötüymüş!
Sen sabret! Çünkü Allah´ın vaadi haktır. Onları tehdit ettiğimiz şeyin bir kısmını belki sana gösteririz, belki de seni vefat ettiririz. Sonunda onlar bize döndürülecekler.
Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik. Onların bir kısmının hayat ve hatırasını sana anlattık, bir kısmının hayat ve hatırasından sana bahsetmedik. Hiçbir resulün, Allah´ın izni olmaksızın herhangi bir mucize getirmesi söz konusu olamaz. Allah´ın emri geldiğinde, hakla hükmedilir ve gerçeği hükümsüz kılmaya çalışanlar orada hüsrana uğrarlar.
Bir kısmından binek edinesiniz, bir kısmından yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratan, O Allah´tır.
O hayvanlarda sizin için daha nice faydalar vardır. Onları binek yaparak, gönüllerinizdeki arzuya ulaşırsınız. Hem onlar üzerinde hem gemiler üzerinde taşınırsınız.
Allah size ayetlerini gösteriyor. Allah´ın ayetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz?
Yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin sonu nice olmuş diye bakmıyorlar mı? Öncekiler bunlardan sayıca daha çok, kuvvetçe daha zorlu ve yeryüzündeki eserler bakımından daha üstün idiler. Ama kazanmış oldukları şeyler, kendilerine hiçbir yarar sağlamadı.
Resulleri onlara açık-seçik beyyineler getirdiklerinde, onlar, yanlarındaki bilgiyle sevinip övündüler. Ve alay edip durdukları şey kendilerini kuşatıverdi.
Hışmımızı gördüklerinde, "Allah´a, yalnızca O´na inandık, O´na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik." dediler.
Ne var ki, şiddetimizi gördüklerinde, ettikleri iman kendilerine yarar sağlamadı. Allah´ın, kulları hakkında işleyip duran yolu-yöntemidir bu. İnkârcılar orada hüsrana uğradılar.