Münâfıklar, sana gelince, tanıklık ederiz ki dediler, sen, şüphe yok, elbette Allah´ın peygamberisin ve Allah bilir ki şüphe yok, sen, onun peygamberisin ve Allah tanıklık eder ki şüphe yok, münâfıklar, elbette yalancılardır.
Antlarını kalkan edinmişler de halkı, Allah yolundan çıkarmışlardır; şüphe yok ki ne de kötüdür bu yaptık-ları şey.
Bu da, hiç şüphesiz, inandıklarından, sonra kâfir olduklarındandır; derken Allah, gönüllerini mühürlemiştir; gerçekten de onlar, anlamayan bir topluluktur.
Ve onları gördün mü, bedenleri hoşuna gider; ve konuşurlarsa sözlerini dinlersin; sanki onlar, dayanmış kerestelerdir; her bağrışı, kendi aleyhlerine sanırlar; onlar düşmandır, artık sakın onlardan, Allah gebertsin onları, nelere de kapılıyorlar.
Ve onlara, gelin de Allah´ın Peygamberi size yarlıganma dilesin denirse başlarını sallarlar alay ederek ve görürsün ki ululuk satarak dönüp gitmedeler.
Birdir onlara, yarlıganmalarını dilesen de, yahut dilemesen de; Allah kesin olarak yarlıgamaz onları; şüphe yok ki Allah, buyruktan çıkmış topluluğu doğru yola sevketmez.
Onlar, öyle kişilerdir ki Allah´ın Peygamberinin yanında olanlara bir şey vermeyin de derler, sonunda dağılıp gitsinler ve Allah´ındır hazîneleri göklerin ve yeryüzünün ve fakat münâfıklar, anlamazlar.
Derler ki: Medîne´ye dönünce andolsun ki üstün olan, elbette aşağılık kişiyi çıkarır oradan ve Allah´ındır üstünlük ve Peygamberinin ve inananların ve fakat münâfıklar, bilmezler.
Ey inananlar, sizi alıkoymasın mallarınız ve evlâtlarınız, Allah´ı anmadan ve kim, bunu yaparsa artık onlardır ziyana uğrıyanların ta kendileri.
Ve birinize ölüm gelip çatmadan ve derken o da Rabbim, beni yakın bir zamanadek öldürmeyip bıraksaydın da ben de sadaka vermeye çalışsaydım ve temiz kullardan olsaydım demeden önce sizi rızıklandırdığımız şeylerden harcayın.
Ve Allah, mukadder zamânı geldi mi hiç kimseyi geri bırakmaz kesin olarak ve Allah, ne yapıyorsanız hepsinden de haberdardır.
Münafıklar sana geldiklerinde: Şahitlik ederiz ki sen Allah´ın Peygamberisin, derler. Allah da bilir ki sen elbette, O´nun Peygamberisin. Allah, münafıkların kesinlikle yalancı olduklarını bilmektedir.
Yeminlerini kalkan yapıp Allah yolundan yan çizdiler. Gerçekten onların yaptıkları ne kötüdür!
Bunun sebebi, onların önce iman edip sonra inkâr etmeleridir. Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir. Artık onlar hiç anlamazlar.
Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onların canlarını alsın. Nasıl bu hale geliyorlar?
Onlara: Gelin, Allah´ın Peygamberi sizin için mağfiret dilesin, denildiği zaman başlarını çevirirler ve sen onların, büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.
Onlara mağfiret dilesen de, dilemesen de birdir. Allah onları kesinlikle bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, yoldan çıkmış topluluğu doğru yola iletmez.
Onlar: Allah´ın elçisinin yanında bulunanlar için hiçbir şey harcamayın ki dağılıp gitsinler, diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah´ındır. Fakat münafıklar bunu anlamazlar.
Onlar: Andolsun, eğer Medine´ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır, diyorlardı. Halbuki asıl üstünlük, ancak Allah´ın, Peygamberinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler.
Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah´ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.
Herhangi birinize ölüm gelip de: Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam! demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın.
Allah, eceli geldiğinde hiç kimseyi (ölümünü) ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
Münafıklar sana geldikleri zaman: "Biz gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah´ın elçisisin" dediler. Allah da bilir ki sen elbette O´nun elçisisin. Allah, şüphesiz münafıkların yalan söylediklerine şahidlik eder.
Onlar, yeminlerini bir siper edinip Allah´ın yolundan alıkoydular. Doğrusu ne kötü şey yapıyorlar.
Bu, onların iman etmeleri sonra inkar etmeleri dolayısıyla böyledir. Böylece kalplerinin üzerini mühürlemiştir, artık onlar kavrayamazlar.
Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar.
Onlara: "Gelin Allah´ın Resûlü sizin için mağfiret (bağışlanma) dilesin," denildiği zaman başlarını yana çevirdiler. Sen, onların büyüklük taslamışlar olarak yüz çevirmekte olduklarını görürsün.
Senin onlar adına mağfiret dilemen ile mağfiret dilememen onlar için birdir. Allah, onlara kesin olarak mağfiret etmeyecektir. Şüphesiz Allah, fasık bir kavme hidayet vermez.
Onlar ki: "Allah´ın Resûlü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler," derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah´ındır. Ancak münafıklar kavramıyorlar.
Derler ki, "Andolsun, Medine´ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp-çıkaracaktır." Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah´ın, O´nun Resûlü’nün ve mü´minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar.
Ey iman edenler, ne mallarınız, ne çocuklarınız sizi Allah´ı zikretmekten ´tutkuya kaptırarak-alıkoymasın´; kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
Sizden birinize ölüm gelip de: "Rabbim, beni yakın bir süreye (ecele) kadar geciktirsen ben de böylece sadaka versem ve salihlerden olsam" demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin.
Oysa Allah, kendi eceli gelmiş bulunan hiçbir kimseyi kesinlikle ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
(Ey Rasûlüm), münâfıklar sana geldiği zaman şöyle dediler: “- Şehadet ederiz (kalbimizdeki inancı beyan ederiz) ki, doğrusu sen, muhakkak Allah’ın peygamberisin.” Allah’da biliyor ki, gerçekten sen, O’nun şübhe götürmez peygamberisin. Bununla beraber Allah, şehadet ediyor ki, münâfıklar tamamen yalancıdırlar, (sözleri inançlarına uymamaktadır, yalan yere yemin ediyorlar).
Yeminlerini bir kalkan edinib de Allah yolundan yüz çevirmektedirler. Doğrusu bunlar ne fena yapıyorlar!...
Bu kötü halleri şundan: Çünkü onlar görünüşte iman ettiler, sonra (kalbleri ile) inkâr ettiler. Bu yüzden kalbleri mühürlenmiş de artık anlamaz olmuşlardır onlar.
Sen o münâfıkları gördüğün zaman, kalıpları hoşuna gider ve söylerlerse, dediklerine kulak verirsin. Sanki onlar, direk olmuş keresteler gibidirler. (Asker arasında çıkan) her gürültüyü, (korkularından) kendi aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandırlar; onun için (kendilerine emniyet etme), onlardan sakın. Allah kahretsin onları!... Hakdan nasıl çevriliyorlar?
O münafıklara: “-Gelin, Allah’ın Rasûlü sizin için mağfiret dileyiversin.” denildiği zaman, başlarını bükerler ve görürsün ki, kibir taslayarak, (tevbeye ve özür dilemeye yanaşmıyarak) yüz çevirirler.
Onlar için mağfiret dilesen de, mağfiret dilemesen de haklarında müsavidir; Allah o münafıkları asla bağışlamaz ve Allah (böyle) fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.
Onlar öyle kimselerdir ki: “- Rasûlüllah’ın yanındakilere harcayıb yedirmeyin; tâ ki dağılsınlar.” diyorlar. Halbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır; fakat münafıklar anlamazlar.
Diyorlar ki, “(eğer bu savaştan) Medîne’ye bir dönersek kuvvet ve şerefi çok olan (bizler), zayıf ve düşük olanı (müminler topluluğunu) oradan çıkaracaktır. Halbuki kuvvet ve üstünlük Allah’ın, Rasûlünün ve müminlerindir; fakat münafıklar bilmezler.
Ey iman edenler! Sizi ne mallarınız, ne çocuklarınız, Allah’ı anmaktan, (beş vakit namaz kılmaktan, ibadet etmekten) alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, (mal ve çocuklarının meşguliyeti altında kalırsa) işte onlar hüsrana düşenlerdir.
Sizden birinize ölüm (alâmetleri) gelib de: “- Ey Rabbim, beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de, sadaka versem ve salihlerden olsam” demezden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah yolunda) harcayın.
Halbuki Allah bir kimseyi, eceli geldiği zaman asla geciktirmez; ve Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Ikiyuzluler sana gelince: «Senin suphesiz Allah´in peygamberi olduguna sehadet ederiz» derler. Allah, senin kendisinin peygamberi oldugunu, bilir; bunun yaninda Allah, ikiyuzlulerin yalanci olduklarini da bilir.
Bu, once inanip sonra inkar etmis olmalarindandir. Bu yuzden kalbleri muhurlenmistir; artik anlamazlar.
Onlara baktigin zaman cusseleri hosuna gider; konusurlarsa sozlerini dinlersin; tipki, siralanmis kof kutuk gibidirler; her cigligi kendi aleyhlerine sayarlar; onlar dusmandir, onlardan cekin; Allah canlarini alsin, nasil da aldatilip donduruluyorlar.
Onlara: «Gelin de Allah´in peygamberi sizin icin magfiret dilesin» dendigi zaman, baslarini cevirirler; buyukluk taslayarak yuz cevirdiklerini gorursun.
Onlar icin, bagislanma dilesen de dilemesen de birdir; Allah onlari bagislamayacaktir. Dogrusu Allah, yoldan cikmis milleti dogru yola eristirmez.
Bunlar: «Allah´in peygamberinin yaninda bulunanlara bir sey vermeyin de dagilip gitsinler» diyen kimselerdir. Oysa goklerin ve yerin hazineleri Allah´indir, ama ikiyuzluler bu gercegi anlamazlar.
«Eger bu savasdan Medine´ye donersek, serefli kimseler alcaklari and olsun ki, oradan cikaracaktir» diyorlardi. Oysa, seref Allah´in, peygamberinin ve inananlarindir, ama ikiyuzluler bu gercegi bilmezler. *
Ey inananlar! Sizi, mallariniz ve cocuklariniz Allah´i anmaktan alikoymasin; boyle olanlar husrana ugrayanlardir.
Birine olum gelip de: «Rabbim! Beni yakin bir sureye kadar ertelesen de, sadaka versem, iyilerden olsam» diyecegi zaman gelmezden once, size verdigimiz riziklardan sarfedin.
Bir canin eceli gelip catinca, Allah onu asla geri birakmaz; Allah, islediklerinizden haberdardir. *
Münafıklar sana geldikleri zaman derler ki: «Biz elbette senin Allah´ın Peygamberi olduğuna şehâdet ediyoruz.» Allah, senin, kendi peygamberi olduğunu elbette bilir ve Allah, münafıkların şüphesiz yalancılar olduklarına şehâdet eder.
Onlar yeminlerini siper edindiler de öylece Allah yolundan alıkoydular. Gerçekten onların yaptıkları ne kötü şeydir.
Bu böyledir. Çünkü onlar önce inanıp sonra inkâr ettiler. Bu yüzden kalbleri mühürlendi, o sebeple onlar (hakkı) anlamazlar.
Onları gördüğün zaman bedenî yapıları hoşuna gider; konuşmaya başlarlarsa, sözlerine kulak verirsin. Onlar, bir yere dayatılmış keresteler gibidirler. Her haykırışı aleyhlerine sanırlar. Asıl düşman kendileridir. Onlardan sakınıp tetik üzere olun. Allah, onları gebertip kahretsin; nereden nasıl çevriliyorlar?!
Onlara, gelin de Allah´ın Peygamberi sizin için bağışlanma dilesin, denilince, başlarını çevirirler, büyüklük taslayarak yüzlerini döndürdüklerini görürsün.
Onlar için bağışlanma dilesen de, bağışlanma dilemesen de kendilerine göre birdir, farketmez. Allah elbette onları bağışlamıyacaktır. Şüphesiz ki Allah, ilâhî sınırı aşan sapıkları doğru yola eriştirmez.
Bunlar o kimselerdir ki, «Allah´ın Peygamberi´nin yanında bulunanlara (yardım olarak) harcama yapmayın ki dağılıp gitsinler» derler. Göklerin ve yerin hazîneleri Allah´ındır. Fakat ikiyüzlü dönekler (bu gerçeği) anlamazlar.
Derler ki: «Eğer Medine´ye dönersek and olsun ki, üstün ve şerefli olanlar, aşağılık alçakları oradan çıkaracaktır.» (Oysa) üstünlük ve şeref Allah´a, Peygamberine ve mü´minlere aittir. Ne var ki münafıklar (bunu) bilmezler.
Ey imân edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah´ı anmaktan meşgul edip alıkoymasın. Kim böyle yaparsa, işte onlar zarara uğrayanlardır.
Henüz sizden birinize ölüm gelmeden ve o da: «Rabbim ! Beni yakın bir ecele geciktirseydin de sadaka versem ve iyi-yararlı kişilerden olsam,» demeden önce size rızık olarak verdiğimizden (Allah İçin, O´nun yolunda) harcayın.
And olsun ki, Allah, hiçbir canlıyı eceli geldiğinde elbette geciktirmez. Allah işleyegeldiğiniz şeylerden haberlidir.
(Ey Muhammed!) Münafıklar sana geldiklerinde, “Senin, elbette Allah’ın peygamberi olduğuna şahitlik ederiz” derler. Allah senin, elbette kendisinin peygamberi olduğunu biliyor. (Fakat) Allah, o münafıkların hiç şüphesiz yalancılar olduklarına elbette şahitlik eder.
Yeminlerini kalkan yaptılar da insanları Allah’ın yolundan çevirdiler. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür!
Bu, onların önce iman edip sonra inkâr etmeleri, bu yüzden de kalplerine mühür vurulması sebebiyledir. Artık onlar anlamazlar.
Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevriliyorlar!
O münafıklara, “Gelin, Allah’ın Resûlü sizin için bağışlama dilesin” denildiği zaman başlarını çevirirler ve sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.
Onlara bağışlama dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah, onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, fasıklar topluluğunu doğru yola iletmez.
Onlar, “Allah Resûlü’nün yanında bulunanlara (muhacirlere) bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler” diyenlerdir. Hâlbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Fakat münafıklar (bunu) anlamazlar.
Onlar, “Andolsun, eğer Medine’ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır” diyorlardı. Hâlbuki asıl üstünlük, ancak Allah’ın, Peygamberinin ve mü’minlerindir. Fakat münafıklar (bunu) bilmezler.
Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın.
Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Münafıklar sana geldiklerinde: Şahitlik ederiz ki sen Allah´ın Peygamberisin, derler. Allah da bilir ki sen elbette, O´nun Peygamberisin. Allah, münafıkların kesinlikle yalancı olduklarını bilmektedir.
Yeminlerini kalkan yapıp Allah yolundan yan çizdiler. Gerçekten onların yaptıkları ne kötüdür!
Bunun sebebi, onların önce iman edip sonra inkâr etmeleridir. Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir. Artık onlar hiç anlamazlar.
Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onların canlarını alsın. Nasıl bu hale geliyorlar?
Onlara: Gelin, Allah´ın Peygamberi sizin için mağfiret dilesin, denildiği zaman başlarını çevirirler ve sen onların, büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.
Onlara mağfiret dilesen de, dilemesen de birdir. Allah onları kesinlikle bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, yoldan çıkmış topluluğu doğru yola iletmez.
Onlar: Allah´ın elçisinin yanında bulunanlar için hiçbir şey harcamayın ki dağılıp gitsinler, diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah´ındır. Fakat münafıklar bunu anlamazlar.
Onlar: Andolsun, eğer Medine´ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır, diyorlardı. Halbuki asıl üstünlük, ancak Allah´ın, Peygamberinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler.
Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah´ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.
Herhangi birinize ölüm gelip de: Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam! demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın.
Allah, eceli geldiğinde hiç kimseyi (ölümünü) ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
(1-2) Münafıklar sana geldiklerinde: «Şehadet ederiz, gerçekten sen Allah´ın Resulüsün!» dediler. Allah da biliyor ki, sen şüphesiz O´nun Resulüsün! Bununla beraber Allah şahitlik ediyor ki, doğrusu münafıklar katiyyen yalancıdırlar. Yeminlerini bir kalkan edinip de Allah yolundan yan çizmektedirler. Doğrusu onlar ne fena yapıyorlar.
(1-2) Münafıklar sana geldiklerinde: «Şehadet ederiz, gerçekten sen Allah´ın Resulüsün!» dediler. Allah da biliyor ki, sen şüphesiz O´nun Resulüsün! Bununla beraber Allah şahitlik ediyor ki, doğrusu münafıklar katiyyen yalancıdırlar. Yeminlerini bir kalkan edinip de Allah yolundan yan çizmektedirler. Doğrusu onlar ne fena yapıyorlar.
O şu yüzdendir; onlar önce imana gelmişler sonra küfre gitmişlerdir de o kalpleri mühürlenmiştir; artık anlamaz olmuşlardır.
Sen onları gördüğün zaman cisimleri (fiziki görüntüleri) tuhafına gider; konuşurlarsa dediklerine kulak verirsin. Sanki onlar dayanmış keresteler gibidirler. Her bağırışı aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandırlar, onlardan sakın! Allah gebertsin onları, nereden çevriliyorlar!
Onlara: «Gelin Allah´ın Resulü sizin için bağışlanma dilesin!» denildiği zaman da başlarını bükerler ve görürsün ki büyüklük taslayarak yan çizip giderler.
Onlar için bağışlanma dilesen de dilemesen de haklarında aynıdır; Allah, onları asla bağışlamaz ve Allah fasıklar güruhunu doğru yola çıkarmaz.
Onlar: «Allah´ın Resulünün yanındakilere nafaka vermeyin ki, dağılsınlar!» diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah´ındır, fakat münafıklar anlamazlar.
Diyorlar ki: «Eğer Medine´ye dönersek, herhalde en güçlü, en şerefli olan en zayıf olan alçağı oradan çıkaracaktır.» Oysa güç, haysiyet Allah´ın, Resulünün ve müminlerindir, fakat münafıklar bilmezler.
Ey iman edenler, ne mallarınız, ne de evlatlarınız sizleri Allah´ı anmaktan alıkoymasın! Her kim öyle yaparsa, işte onlar, hüsrana düşenlerdir.
Her birinize ölüm gelip de: «Rabbim beni kısa bir süre için tehir etsen de sadaka versem ve iyilerden olsam!» demesinden önce size verdiğimiz rızıklardan (Allah için) harcayın!
Oysa Allah, eceli geldiği zaman hiçbir kimseyi asla geri bırakmaz. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Münafıklar sana geldikleri vakit: «Şahitlik ederiz ki sen muhakkak Allah´ın elçisisin.» derler. Senin mutlaka kendisinin elçisi olduğunu Allah bilir ve Allah münafıkların yalancı olduklarına şahitlik eder.
Yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah´ın yolundan çevirdiler. Onların yaptıkları ne kötüdür!
Bunun sebebi şudur: Onlar inandılar, sonra inkar ettiler, bu yüzden kalblerinin üzeri mühürlendi. Artık onlar anlamazlar.
Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki dayanmış keresteler gibidirler. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allah onları kahretsin! Nasıl olup da döndürülüyorlar?
Onlara: «Gelin, Allah´ın Resulü sizin için mağfiret dilesin.» denildiği zaman başlarını çevirirler ve onların, büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini görürsün.
Onlara mağfiret dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah onları bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, yoldan çıkmış bir toplumu yola iletmez.
Onlar öyle kimselerdir ki: «Allah´ın elçisinin yanında bulunanları beslemeyin ki dağılıp gitsinler.» diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah´ındır, fakat münafıklar anlamazlar.
Diyorlar ki: «Andolsun, eğer Medine´ye dönersek, daha üstün olan, daha alçak olanı oradan mutlaka çıkaracaktır.» Üstünlük, ancak Allah´a, O´nun elçisine ve müminlere mahsustur. Fakat münafıklar bilmezler.
Ey İnananlar! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah´ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.
Birinize ölüm gelip de: «Rabbim, beni yakın bir süreye kadar erteleseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım!» demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan (Allah) için harcayın.
Allah süresi geldiği zaman hiçbir canı ertelemez. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Ey Muhammed! Münafıklar sana geldiklerinde, «şahitlik ederiz ki, sen Allah´ın peygamberisin» derler. Allah ta bilir ki sen elbette, kendisinin peygamberisin. Bununla birlikte Allah münafıkların yalancı olduklarını da bilir.
Çünkü, onlar yeminlerini kalkan yapıp insanları Allah´ın yolundan alıkorlar. Onların yaptıkları ne kötüdür.
Bunun sebebi, onların önce iman edip sonra inkar etmeleridir. Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir artık onlar hiç anlamazlar.
Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa onların sözlerini dinlediğin zaman sanki elbise giydirilmiş (bir yere dayandırılmış) kütük gibidirler. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır; onlardan sakın. Allah onları kahretsin! Nasıl da Hak´tan döndürülüyorlar?
Münafıklara: «Gelin de Allah´ın Rasulü sizin için bağışlanma dilesin denildiği zaman, başlarını çevirirler ve onların, büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini görürsün.
Onlar için bağışlanma dilesen de dilemesen de birdir; Allah onları bağışlamayacaktır. Çünkü Allah yoldan çıkmış topluluğu doğru yola iletmez.
Bunlar: «Allah´ın Peygamberinin yanında bulunanlara bir şey vermeyin de dağılıp gitsinler» diyen kimselerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah´ındır. Fakat münafıklar anlamazlar.
Diyorlar ki: «Andolsun, eğer Medine´ye dönersek şerefli olan, alçak olanı oradan mutlaka çıkaracaktır.» Şeref ancak Allah´ın, O´nun Peygamberinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler.
Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah´ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.
Birinize ölüm gelip de: «Rabbim beni yakın bir süreye kadar ertelesen de, sadaka versem, iyilerden olsam» diyeceği zaman gelmezden önce, size verdiğimiz rızklardan sarf edin.
Allah, yaşama süresi dolduğu zaman hiçbir canı ertelemez. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Münafıklar sana geldikleri zaman: "Biz gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Tanrı´nın elçisisin" dediler. Tanrı da bilir ki sen elbette O´nun elçisisin. Tanrı, şüphesiz münafıkların yalan söylediklerine şahidlik eder.
Onlar, yeminlerini bir siper edinip Tanrı´nın yolundan alıkoydular. Doğrusu ne kötü şey yapıyorlar.
Bu, onların inanmaları, sonra küfretmeleri dolayısıyla böyledir. Böylece kalplerinin üzerini mühürlemiştir, artık onlar kavrayamazlar (la yefkahun).
Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp sakının. Tanrı onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar.
Onlara: "Gelin Tanrı´nın Resulü sizin için mağfiret (bağışlanma) dilesin" denildiği zaman başlarını yana çevirdiler. Sen, onların büyüklük taslamışlar olarak yüz çevirmekte olduklarını görürsün.
Senin onlar adına mağfiret dilemen ile mağfiret dilememen onlar için birdir. Tanrı, onlara kesin olarak mağfiret etmeyecektir. Şüphesiz Tanrı fasıklar kavmine hidayet vermez.
Onlar ki: "Tanrı´nın Resulü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler" derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Tanrı´nındır. Ancak münafıklar kavramazlar (la yefkahun).
Derler ki: "Andolsun, Medine´ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp çıkaracaktır. Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Tanrı´nın, O´nun Resulü´nün ve inançlılarındır. Ancak münafıklar bilmiyorlar.
Ey inananlar, ne mallarınız, ne çocuklarınız sizi Tanrı´yı zikretmekten ´tutkuya kaptırarak alıkoymasın´; kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
Sizden birinize ölüm gelip de: "Rabbim, beni yakın bir ecele kadar geciktirsen, ben de böylece sadaka versem ve salihlerden olsam" demezden önce size rızık olarak verdiklerimizden infak edin.
Oysa Tanrı, kendi eceli gelmiş bulunan hiçbir kimseyi kesinlikle ertelemez. Tanrı, yaptıklarınızdan haberdardır.
Münafıklar sana geldiği zaman «Şehâdet ederiz ki sen muhakkak ve mutlak Allahın peygamberisin» dediler. Allah da bilir ki sen elbette ve elbette Onun peygamberisin. (Fakat) Allah o münafıkların hiç şübhesiz yalancılar olduğunu da biliyor.
Onlar yeminlerini bir kalkan edindiler ve Allahın yolundan sapdılar. Hakıykat, onların yapdıkları şeyler ne kötüdür!
Bu (kötü amelleri şundandır:) Çünkü onlar (zaahiren) îman etdiler. (Fakat) sonra (kalbleriyle) kâfir oldular. Bu yüzden kalblerinin üstüne (küfür) mühr (ü) basıldı. Onun için onlar (îmanın hakıykatını) anlamazlar.
Onları gördüğün zaman gövdeleri (kalıpları, kıyafetleri belki) hoşuna gider. Eğer söylerlerse sözlerini dinlersin. (Halbuki) onlar (çubuklu Yemen kumaşı) giydirilmiş (kocaman) odunlar gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerinde sanırlar. (Asıl) düşman onlardır. O halde onlardan sakın. Allah gebertsin onları. Nasıl olub da (Hakdan) döndürülüyorlar?
Onlara «Gelin, Allahın peygamberi sizin için istiğfar ediversin» denildiği zaman başlarını çevirdiler. Gördün ki onlar (özür dilemeyi bile) kibirlerine yediremeyerek haalâ yüz döndürüyorlar.
Onlar için ha istiğfar etmişsin, ha onlara istiğfar etmemişsin, haklarında birdir. Allah onları kat´iyyen yarlığamaz. Şübhe yok ki Allah faasıklar güruhuna hidâyet etmez.
Onlar öyle kimselerdir ki «Allahın peygamberi nezdinde bulunan kimseleri beslemeyin. Tâki dağılıb gitsinler» diyorlardı. Halbuki göklerin ve yerin hazîneleri Allahındır. Fakat o münafıklar ince anlamazlar.
Onlar «Eğer Medîneye dönersek, andolsun, en şerefli ve kuvvetli olan (ımız) oradan en hakıyr (ve zaîf) olanı muhakkak çıkaracakdır» diyorlardı. Halbuki şeref, kuvvet ve gaalibiyyet Allahındır, peyğamberinindir, müminlerindir. Fakat münafıklar (bunu) bilmezler.
Ey îman edenler, sizi ne mallarınız, ne evlâdlarınız Allahın zikrinden alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
Herhangi birinize ölüm gelib de «Ey Rabbim, beni yakın bir müddete kadar gecikdirseydin de sadaka verib dursaydım, iyi adamlardan olsaydım» diyeceğinden evvel size rızk olarak verdiğimizden (Allah yolunda) harcayın.
Halbuki Allah hiçbir kimseyi, eceli gelince, asla geri bırakmaz. Allah, ne yaparsanız, hakkıyle haberdârdır.
Münafıklar sana geldiklerinde: Şehadet ederiz ki muhakkak sen, Allah´ın peygamberisin, derler. Allah da bilir ki; sen, elbette kendisinin peygamberisin. Allah; münafıkların şüphesiz yalancılar olduklarına şehadet eder.
Onlar; yeminlerini kalkan edindiler de Allah´ın yolundan alıkoydular. Gerçekten yaptıkları işler ne kötüdür.
Bu, önce iman edip sonra küfretmiş olmalarındandır. Bunun üzerine kalbleri mühürlenmiştir, artık hiç anlamazlar.
Onlara baktığında; gövdeleri hoşuna gider, konuşurlarsa; sözlerini dinlersin. Onlar giydirilmiş odunlar gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerinde sanırlar. Düşman onlardır, sakın onlardan. Allah, canlarını alsın. Nasıl olup da döndürülüyorlar.
Onlara; gelin, Allah´ın peygamberi sizin için mağfiret dilesin, denildiği zaman; başlarını çevirdiler. Ve sen, onların büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini görürsün.
Onlar için mağfiret dilesen de, mağfiret dilemesen de birdir. Allah, onları katiyyen bağışlamayacaktır. Muhakkak ki Allah; fasıklar güruhunu hidayete erdirmez
Onlar öyle kimselerdir ki; Allah´ın peygamberinin yanında bulunanlar için hiç bir şey infak etmeyin de dağılıp gitsinler, derler. Halbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah´ındır. Ama o münafıklar, bunu anlamazlar.
Onlar; şayet Medine´ye dönersen, andolsun ki; şerefli ve kuvvetli olanlar, zayıf olanları oradan muhakkak çıkaracaktır, diyorlardı. Oysa izzet Allah´ ın, Peygamberinin ve mü´minlerindir. Fakat münafıklar, bunu bilmezler.
Ey iman edenler; mallarınız ve çocuklarınız, sizi Allah´ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa; onlar, hüsrana uğrayanların kendileridir.
Birinize ölüm gelip de; Rabbım, beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka versem ve salihlerden olsam, diyeceği zaman gelmezden evvel, size rızık olarak verdiğimizden infak edin.
Eceli gelince Allah; hiç bir nefsi asla geri bırakmaz. Ve Allah; işlediklerinizden haberdardır.
Münafıklar sana geldikleri zaman: “Biz şahadet ederiz. Muhakkak ki sen, gerçekten Allah´ın Resûl´üsün.” dediler. Ve Allah, muhakkak ki senin, gerçekten Kendisinin Resûl´ü olduğunu biliyor. Ve Allah şahadet eder ki, münafıklar gerçekten yalancıdırlar.
Yeminlerini kendilerine siper ettiler, böylece Allah´ın yolundan saptılar (ve saptırdılar). Muhakkak ki onların yapmış oldukları kötü bir şey.
Bu, onların (önce) âmenû olmaları (Allah´a ulaşmayı dileyerek hidayete ermeleri ve ruhlarını Allah´a ulaştırdıktan), sonra küfre düşmeleri sebebiyledir. Bu sebeple onların kalplerinin üzeri tabedildi (mühürlendi). Artık onlar fıkıh edemezler (idrak edemezler).
Onları gördüğün zaman onların cesameti (görünüşleri) seni hayran bırakır. Ve eğer konuşurlarsa, onların sözlerini dinlersin, onlar sanki duvara dayalı kütükler gibidirler. Her sayhayı (gürültüyü) kendi üzerlerine (aleyhlerine) sanırlar. Onlar düşmandırlar. Artık onlardan hazer et (sakın), Allah onları helâk etsin (kahretsin), nasıl da döndürülüyorlar.
Ve onlara (münafıklara): “Geliniz, Allah´ın Resûl´ü sizin için mağfiret dilesin.” denildiği zaman, başlarını alay ederek iki yana salladılar. Ve sen, onların yüz çevirdiklerini (ayrıldıklarını) gördün. Ve onlar, kibirlenen kimselerdir.
Onlar (münafıklar) için mağfiret dilesen de, dilemesen de birdir. Allah onlara asla mağfiret etmez. Muhakkak ki Allah, fasıklar kavmini hidayete erdirmez.
Onlar (münafıklar): “Resûlallah´ın yanında bulunanlara infâk etmeyin (bir şey vermeyin) ki, onlar dağılıp gitsinler.” diyenlerdir. Ve semaların ve arzın (göklerin ve yerin) hazineleri Allah´ındır. Ve lâkin münafıklar, fıkıh (idrak) edemezler.
“Eğer biz şehre dönersek, mutlaka daha azîz (güçlü) olan, daha zelil (güçsüz, zayıf) olanı, oradan (şehirden) çıkarır.” diyorlar. İzzet Allah´ın ve O´nun Resûl´ünün ve mü´minlerindir. Ve lâkin münafıklar bilmiyorlar.
Ey âmenû olanlar (Allah´a ulaşmayı dileyenler)! Mallarınız ve evlâtlarınız sizi Allah´ın zikrinden alıkoymasın. Ve kim bunu yaparsa, o taktirde işte onlar, onlar hüsranda olanlardır.
Ve sizden birisine ölüm gelmesinden, o zaman: “Rabbim keşke beni yakın bir zamana kadar ertelesen de böylece ben sadaka versem ve salihlerden olsam, olmaz mı?” demesinden önce, sizi rızıklandırdığımız şeylerden infâk edin.
Ve Allah, hiçbir nefsi (hiçbir kimseyi) eceli geldiği zaman asla tehir etmez (ertelemez). Ve Allah, sizin yaptıklarınızdan haberdar olandır.
İkiyüzlüler sana geldiklerinde: "Senin gerçekten Allah´ın Elçisi olduğuna tanıklık ederiz!" derler. Ama Allah, senin kendi elçisi olduğunu bilir; ve Allah, ikiyüzlülerin (inandık demelerinde) asla samimi olmadıklarına tanıklık eder.
Onlar yeminlerini (yalan ve sahtekarlıklarına) kalkan yapmakta ve böylece başkalarını Allah yolundan saptırmaktadırlar. Yaptıkları, gerçekten çok çirkindir;
böyledir, çünkü onlar imana erdi(klerini iddia eder)ler, halbuki (içlerinde) hakikati inkar ederler ve böylece, kalplerine bir mühür vurulmuştur, artık (neyin doğru, neyin yanlış olduğunu) anlayamazlar.
Şimdi sen onları gördüğünde dış görünüşleri hoşuna gider; ve konuştuklarında ne söylediklerine kulak vermek istersin. Onlar, yere (sağlam şekilde) dikilmiş kütükler gibi (olduklarına emin görünseler de) her çığlığı kendilerine (yönelik) sanırlar. Onlar (bütün inançlara) düşmandırlar, öyleyse onlara karşı dikkatli ol. (Ve bedduayı hak ederler:) "Allah onları kahretsin!" Akılları nasıl da (hakikatten) sapıyor!
Çünkü onlara: "Gelin, Allah´ın Elçisi bağışlanmanız için (Allah´a) dua edecek!" dendiği zaman başlarını çevirirler ve sen onların sahte bir kibirle nasıl çekip gittiklerini görürsün.
Onlar için bağışlanma dilemen ile dilememen aynıdır: Allah onları bağışlamayacaktır, çünkü Allah, böyle sapkın bir halka rehberliğini bahşetmez.
Onlar, (hemşehrilerine): "Allah´ın Elçisi ile birlikte olanlara hiçbir şey vermeyin ki belki o´nu terk et(mek zorunda kal)ırlar" derler. Göklerin ve yerin hazineleri Allah´ındır ama bu gerçeği ikiyüzlüler kavrayamaz.
(Ve) onlar: "Kente döndüğümüzde şan şeref sahibi olan (biz)ler, zavallı biçareleri oradan sürüp atacaktır!" derler. Ama asıl şeref, Allah´a, O´nun Elçisi´ne ve inananlara aittir ama ikiyüzlüler bunun farkında değiller.
Siz ey imana ermiş olanlar! Malınızın, mülkünüzün veya çocuklarınızın sizi Allah´ı anmaktan alıkoymasına izin vermeyin! Çünkü böyle davranan herkes ziyana uğrayanlardan olur.
Birinize ölüm yaklaştığı ve "Ey Rabbim! Bana bir mühlet tanısan da karşılıksız yardımda bulunup iyiler arasına girsem!" diye (yalvara)cağı zaman gelip çatmadan önce size rızık olarak verdiğimizden harcayın.
Ama, vakti geldiğinde Allah hiçbir insana mühlet tanımaz; ve Allah bütün yaptıklarınızı tam olarak bilir.
Münafıklar sana geldiği zaman dediler ki: «Şahadet ederiz, elbette sen Allah´ın peygamberisin.» Allah da bilir ki sen muhakkak O´nun elbette peygamberisin ve Allah şehâdet eder ki, şüphe yok münafıklar elbette yalancıdırlar.
Yeminlerini bir kalkan edindiler de, artık Allah´ın yolundan sapıttılar. Şüphe yok ki, onların yaptıkları ne kadar fena oldu.
O, şunun içindir ki, şüphe yok onlar (zahiren) imân ettiler, sonra kâfir oldular, imdi kalblerinin üzeri mühürlendi, artık onlar anlayamazlar.
Ve onları gördüğün vakit onların cisimleri seni taaccübe düşürür ve söyleyecek olurlarsa onların lâkırdılarını dinlersin, onlar sanki dayatılmış odunlardır. Onlar her gürültüyü kendi aleyhlerinde zannederler. Düşman olan onlardır, artık onlardan sakın. Allah, onları helâk etsin, nasıl oluyor da (Hak´tan) çevriliyorlar?
Ve onlara: «Geliniz, sizin için Allah´ın peygamberi istiğfarda bulunsun,» denildiği zaman başlarını çevirmiş olurlar ve onları görürsün ki, onlar böbürlenir kimseler olarak irâz ederler.
Onlar için istiğfarda bulunsan da veya onlar için istiğfarda bulunmasan da onlara karşı müsavîdir. Elbette Allah, onlar için mağfiret buyurmayacaktır. Şüphe yok ki Allah fâsıklar olan kavmi hidâyete erdirmez.
Onlar o kimselerdir ki, «Allah´ın Peygamberinin yanında bulunanlara nafaka vermeyin, tâ ki dağılsınlar,» derler. Halbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah´ındır. Fakat o münafıklar anlamazlar.
Derler ki: «Eğer Medine´ye döner gider isek elbette azîz olanlar, zelil olanları oradan çıkaracaklardır.» Halbuki izzet Allah´a mahsustur ve Peygamberi ile mü´minlere mahsustur. Fakat o münafıklar bilmezler.
Ve imân etmiş olanlar! Sizi mallarınız ve evlâdınız Allah´ın zikrinden işgal ederek alıkoymasın! Ve her kim öyle yaparsa, işte hüsrâna uğramış olanlar onlardır.
Ve size rızk olarak verdiğimiz şeylerden infakta bulunun; birinize ölüm gelmesinden, «Artık Yarabbi! Beni bir yakın müddete kadar tehir etse idin de sadaka verse idim ve sâlihlerden olsa idim,» demesinden evvel.
Halbuki Allah hiçbir şahsı eceli geldiği vakit sonraya bırakmaz ve Allah her ne yapar iseniz haberdardır.
Münafıklar sana geldiklerinde: "Biz, senin Allah´ın Resulü olduğuna şahitlik ederiz." derler. Allah da senin Kendisinin elçisi olduğunu elbette bilir. Bununla beraber, Allah, onların bunu söylerken yalan söylediklerine, samimî olmadıklarına şahitlik eder
Onlar yeminlerini kalkan olarak kullanıp insanları Allah´ın yolundan uzaklaştırırlar. Yaptıkları bu iş ne kötü bir iştir
Çünkü onlar önce inandıklarını iddia ettiler, sonra inkâra gittiler. Bu sebeple kalpleri mühürlendi. Artık onlar hakkı anlamazlar
Onları gördüğünde kalıpları kıyafetleri senin hoşuna gider, onları beğenirsin. Konuştuklarında sözlerine kulak verirsin. Gerçekte ise onlar, âdeta duvara dayatılan, ruhsuz kütüklere benzerler. İçleri boş, ödlek olduklarından çıkan her sesten pirelenir, her yeni haberi kendi aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah belalarını versin onların! Nasıl da hakikatten vazgeçiriliyorlar.
Onlara: "Gelin, Resulullahın huzuruna varın, sizin için dua etsin, Allah´tan size af dilesin!" denildiğinde, (açıktan bir şey söyleyemediklerinden), kibirlerinden ötürü başlarını sağa sola büker, içten içe homurdanırlar ve onların kibirli bir şekilde yan çizdiklerini görürsün
Ha mağfiret diledin, ha dilemedin, onlara göre birdir. Allah onları asla affetmeyecektir. Çünkü Allah, fâsıklığı tabiat haline getirenleri hidâyet etmez, emellerine ulaştırmaz.
Onlar: "Resulullahın etrafındaki fakirlere infak etmeyin, destek olmayın ki dağılsınlar!" diyen bedbahtlardır. Halbuki göklerin ve yerin bütün hazineleri Allah´ındır, lâkin münafıklar bunu bilmezler, anlamazlar
Hem derler ki: "Medineye bir dönelim; göreceksiniz aziz olan, zelil olanı oradan dışarı atacaktır." Heyhat! İzzet, Allah´ın, Resulünün ve müminlerindir. Ne var ki münafıklar bunu bilmezler
Ey iman edenler! Ne mallarınız, ne evlatlarınız sizi Allah´ı zikretmekten alıkoymasın! Bilin ki böyle yapanlar, en büyük kayba uğrarlar
Sizden birinize ölüm gelip çatmadan önce, size nasib ettiğimiz imkânlardan Allah yolunda harcayın! Ölüm gelip çatınca: "Ya Rabbî, az mühlet ver bana, bak nasıl hayırlar yapacağım, tam takvâ ehlinden olacağım!" diyecek olsa da, Allah vâdesi gelen hiçbir kimsenin ecelini ertelemez. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
Münâfıklar sana geldikleri zaman: "Senin muhakkak Allâh´ın elçisi olduğuna tanıklık ederiz" derler. Senin muhakkak kendisinin elçisi olduğunu Allâh bilir ve Allâh münafıkların yalancı olduklarına tanıklık eder.
Yeminlerini kalkan yapıp Allâh´ın yoluna engel oldular. Onların yaptıkları ne kötüdür!
(Bu davranışlarının) Sebebi şudur: İnandılar, sonra inkâr ettiler, bu yüzden kalblerinin üzeri mühürlendi, artık onlar anlamazlar.
Onları gördüğün zaman cisimleri hoşuna gider (çünkü gösterişli adamlardır,) konuşsalar sözlerini dinlersin, onlar dayatılmış odunlar gibidirler. Her bağırtıyı kendi aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allâh onları kahretsin, nasıl da (haktan) döndürülüyorlar?
Onlara: "Gelin, Allâh´ın Elçisi sizin için mağfiret dilesin" dendiği zaman başlarını çevirirler ve onların, büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini görürsün.
Onlar için mağfiret dilesen de, mağfiret dilemesen de onlar için birdir. Allâh onları bağışlamayacaktır. Çünkü Allâh, yoldan çıkan topluluğu yola iletmez.
Onlar öyle kimselerdir ki: "Allâh´ın Elçisinin yanında bulunanları beslemeyin ki dağılıp gitsinler" diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allâh´ındır, fakat münâfıklar anlamazlar.
Diyorlar ki: "Andolsun, eğer Medine´ye dönersek üstün olan, alçak olanı oradan mutlaka çıkaracaktır." Üstünlük, ancak Allâh´a, Elçisine ve mü´minlere mahsustur. Fakat münâfıklar bilmezler.
Ey inananlar, mallarınız ve çocuklarınız sizi Allâh´ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.
Biriniz kendisine ölüm gelip de: "Rabbim beni yakın bir süreye kadar erteleseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım!" demeden önce, size verdiğimiz rızıktan sadaka verin.
Allâh, süresi dolan hiçbir canı ertelemez. Allâh, yaptıklarınızı haber alandır.
Münafıklar sana geldiklerinde: -Senin kesinlikle Allah’ın Resülü olduğuna şahitlik ederiz, dediler. Allah, senin kendi Resülü olduğunu bilir. Allah, münafıkların yalancı olduklarına da şahitlik eder.
Onlar, yeminlerini bir kalkan edinip, Allah’ın yolundan alıkoydular. Onların yaptıkları şey ne kötüdür!
Bu, onların iman edip, sonra da inkar etmiş olmalarındandır. Onların kalpleri paslanmıştır. Onun için anlamazlar.
Onları gördüğünde dıştan hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar elbise giydirilmiş kereste gibidir. Her çığlığı kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar, düşmandır, onlardan uzak dur. Allah onları kahretsin, nasıl da yalan söylüyorlar.
Onlara: -Allah’ın Resulü sizin için bağışlanma dilesin, denildiği zaman başlarını çevirip, büyüklenerek yüz çevirdiklerini görürsün.
Onlar için bağışlanma dilesen de dilemesen de birdir. Allah, onları bağışlamayacaktır. Allah fasıklar topluluğuna yol göstermez.
Onlar; -Allah’ın Resulünün yanındaki kimselere infakta bulunmayın ki dağılıp gitsinler, diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır; ama münafıklar anlayamazlar.
-Medine’ye dönersek, güçlü olan, zayıf olanı oradan çıkaracaktır, diyorlar. Oysa güç Allah’a, Resulü’ne ve müminlere aittir. Fakat münafıklar bilmezler.
-Ey iman edenler, Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ın zikrinden alıkoymasın. Kim bunu yaparsa, işte onlar hüsrana uğrayacaklardır.
-Rabbim, beni yakın bir süreye kadar erteleseydin de sadaka verip, iyi kimselerden olsaydım, demeden önce size verdiğimiz rızıktan infak edin.
Çünkü Allah, hiç kimseyi eceli geldiği zaman ertelemez. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Münafıklar sana geldikleri zaman: «Biz gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah´ın elçisisin» dediler. Allah da bilmektedir ki sen elbette O´nun elçisisin. Allah, şüphesiz münafıkların yalan söylemekte olduklarına şahidlik etmektedir.
Onlar, yeminlerini bir siper edinip Allah´ın yolundan alıkoydular. Doğrusu şu ki onlar, ne kötü şey yapmaktadırlar.
Bu, onların iman etmeleri sonra küfretmeleri dolayısıyla böyledir. Böylece kalplerinin üzerine damga vurulmuştur, artık onlar kavrayamazlar.
Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar, (sütun gibi) dayandırılmış ahşap kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp sakın. Allah onları kahretsin, nasıl da çevriliyorlar.
Onlara: «Gelin Allah´ın Resulü sizin için mağfiret (bağışlanma) dilesin,» denildiği zaman başlarını yana çevirdiler. Sen, onların büyüklük taslamışlar olarak yüz çevirmekte olduklarını görürsün.
Senin onlar adına mağfiret dilemen ile mağfiret dilememen onlar için birdir. Allah, onlara kesin olarak mağfiret etmeyecektir. Şüphesiz Allah, fasık olan bir kavme hidayet vermez.
Onlar ki: «Allah´ın Resulü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler.» derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah´ındır. Ancak münafıklar kavramıyorlar.
Derler ki: «Andolsun, Medine´ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp çıkaracaktır.» Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah´ın, O´nun Resulü´nün ve mü´minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar.
Ey iman edenler, ne mallarınız, ne çocuklarınız sizi Allah´ı zikretmekten ´tutkuya kaptırıp alıkoymasın´; kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
Sizden birinize ölüm gelip de: «Rabbim, beni yakın bir süreye (ecele) kadar geciktirsen ben de böylece sadaka versem ve salihlerden olsam» demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin.
Oysa Allah, kendi eceli gelmiş bulunan hiçbir kimseyi kesinlikle ertelemez. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdar olandır.
Münafıklar sana geldiklerinde: "Senin kesinlikle Allah´ın elçisi olduğuna tanıklık ederiz." derler. Senin kesinlikle O´nun elçisi olduğunu Allah zaten biliyor. Ve Allah tanıklık eder ki, münafıklar kesinlikle yalancıdırlar.
Yeminlerini bir kalkan edinip Allah´ın yolundan alıkoydular. Onların yapmakta oldukları ne kötüdür!
Bu durumun sebebi şudur: Onlar iman ettiler, sonra küfre saptılar da kalpleri üzerine mühür basıldı. Artık onlar incelikleri anlamazlar.
Onları gördüğünde gövdeleri hoşuna gider. Bir şey konuşsalar sözlerine kulak verirsin. Onlar birbirine dayandırılmış keresteler/Hint kumaşı giydirilmiş kütük parçaları gibidirler. Her bağırtıyı aleyhlerinde zannederler. Düşmandır onlar; sakın onlardan! Allah onları kahretsin! Nasıl da aldatıp döndürülüyorlar!
Onlara, "Hadi gelin, Allah resulü sizin için af dilesin!" dendiğinde kafalarını öteye çevirirler. Ve sen onların böbürlenmiş bir halde dönüp gittiklerini görürsün.
Sen onlar için ha af dilemişsin ha dilememişsin. Aleyhlerindeki sonuç aynı kalacaktır. Allah onları asla affetmeyecektir. Çünkü Allah, sapıklar topluluğunu doğruya ve güzele iletmez.
Onlar: "Allah resulünün yanındakilere infak edip bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler!" diyen kişilerdir. Oysaki göklerin ve yerin hazineleri, Allah´ın tekelindedir. Ama münafıklar bunu anlamazlar.
Şöyle derler: "Eğer Medine´ye dönersek, yemin olsun ki, itibarlı ve baskın olan, ezik ve zayıf olanı oradan çıkaracaktır!" Güç ve itibar Allah´a, onun resulüne ve iman sahiplerine özgüdür. Ama münafıklar bunu bilmezler.
Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız, sizi, Allah´ı anmaktan/Allah´ın zikri olan Kur´an´dan alıkoymasın! Böyle bir şey yapanlar, hüsrana uğramışların ta kendileridir.
Sizden birine ölüm gelip de, "Ey Rabbim, yakın bir süreye kadar beni geciktirseydin de içtenliğimi belgelemek için birşeyler vererek iyilik ve barış sevenler olsaydım!" demesinden önce, size rızık olarak verdiklerimizden dağıtın.
Allah, süresi gelmiş olan bir canı geriye asla bırakmaz! Ve Allah, yapıp etmekte olduklarınızı çok iyi haber almaktadır.