Allah´ın emri gelip çatmada, sakın hemencecik gelmesini istemeyin. O, müşriklerin şirk koştuklarından münezzehtir ve yücedir.
Benden başka yoktur tapacak o halde çekinin benden, hükmünü bildirip insanları korkutun diye, kullarından dilediğine melekleri indirerek vahyeder.
Göklerle yeryüzünü abes değil, hak ve gerçek olarak yaratmıştır, yücedir müşriklerin şirk koştuklarından.
İnsanı bir damla sudan yarattı, böyleyken bir de bakarsın o, apaçık bir düşman kesilmiş.
Davarları da o çeşit halketmiştir; onlardan giyiminizi temin edersiniz ve size faydalar var onlardan ve bir kısmını da yersiniz.
Akşamleyin yayımdan getirir, sabahleyin yayıma götürürken de güzellikleri var, zevk alırsınız onlardan.
Kendinize meşakkatler vererek ancak vaRabileceğiniz şehirlere de yüklerinizi taşırlar; şüphe yok ki Rabbiniz mutlaka esirgeyicidir, rahîmdir.
Binmeniz için ve ziynet için atları, katırları, merkepleri yaratmıştır, daha da bilmediğiniz neler yaratır.
Doğru yolu bildirmek, Allah´a âittir, yolların eğrisi de var ve dileseydi hepinizi de doğru yola sevk ederdi.
Öyle bir mabuttur ki size gökten yağmur yağdırır da suyunu içersiniz, hayvanlarınızı otlattığınız ağaçlar ve otlar da onunla biter, yeşerir.
Onunla size, ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve çeşit-çeşit meyveler bitirir. Şüphe yok ki bunda, düşünen topluluğa bir delil var.
Ve râm etmiştir size geceyle gündüzü, güneşle ayı; yıldızlar da râm olmuştur emriyle. Şüphe yok ki bunda, akıl eden topluluk için deliller var.
Ve yeryüzünde sizin için yarattığı, ayrı-ayrı, çeşitli renklerde ne varsa hepsi râm olmuştur size. Şüphe yok ki bunda da ibret alacak topluluk için bir delil var.
Öyle bir mabuttur ki râm etmiştir size denizi ondan çıkan terü-tâze balıkları yemeniz, çıkardığınız ziynet eşyâsını takınmanız için ve görürsün ki gemi, denizde, suları yara-yara gitmede; râm etmiştir size denizi, nasîbinizi onun lûtfundan arayıp bularak şükredesiniz diye.
Sizinle berâber sallanmaması, çalkalanmaması için yeryüzünde muhkem ve metin dağlar yaratmıştır, ırmaklar halketmiştir ve gideceğiniz yeri bulmanız için yollar meydana getirmiştir.
Ve alâmetler halktemiştir ve yıldızla yollarını bulur onlar.
Yaratan, yaratmayana benzer mi? Hâlâ mı düşünmeyeceksiniz?
Ve Allah nîmetlerini saymaya kalkışsanız imkân yok, sayamazsınız; şüphe yok ki Allah, suçları örter, rahîmdir.
Ve Allah gizlediğinizi de bilir, açığa vurduğunuzu da.
Allah´tan başka tapıp çağırdıkları putlar, hiçbir şey yaratamaz, kendileri yaratılmıştır onların.
Ölülerdir onlar, diriler değil, ne vakit diriltilecekler, ondan da haberleri yok.
Mabudunuz, tek mabuttur, âhirete inanmayanlarınsa gönülleri inkâr eder bunu ve onlar, ululanmayı dileyen kişilerdir.
Gerçekten de şüphe yok ki Allah, gizlenen şeyleri de bilir, açığa vurulanları da; şüphe yok ki o, ululananları sevmez.
Bu da, kıyâmet günü kendi günahlarını tamamıyla yüklendikten başka bilgisizlikle doğru yoldan çıkarıp saptırdıkları kişilerin suçlarının bir kısmını da yüklenmeleri içindir. Bilin ki yüklendikleri yük, ne de kötü yüktür.
Gerçekten, onlardan önce gelip geçenler de düzenler kurdular, Allah, yapılarını temellerinden yıktı da tavan, başlarına yıkılıverdi ve hem de bu azap, anlayamadıkları bir yerden gelip çattı onlara.
Sonra kıyâmet gününde de onları hor-hakir bir hâle getirecek de Nerede diyecek, onların yüzünden inananlara düşman kesildiğiniz ortaklarım? Bilgiye sâhib olanlarsa bugün diyecekler, gerçekten de horluk ve kötülük kâfirlere.
Melekler, kendi kendilerine zulmedenlerin canlarını alırken onlar, biz hiçbir kötülük yapmadık diye-diye can verirler. Evet, şüphe yok ki Allah, sizin yaptıklarınızı tamamıyla bilir.
Artık girin cehennem kapılarından, ebedî kalacaksınız orada. Ululuk satanların yurtları, ne de kötüdür.
Çekinenlere, Rabbiniz ne indirdi size denince hayır indirdi derler. Bu dünyâda güzel hareket edenlere güzel bir mükâfat var, âhiret eviyse elbette daha da hayırlı ve çekinenlerin evleri, gerçekten de ne güzeldir.
Ebedî Adn cennetleridir yurtları, oraya girerler, kıyılarından ırmaklar akar, âhiret eviyse elbette daha da hayırlı ve çekinenleri böyle mükâfatlandırır.
Öyle kişilerdir onlar ki melekler, tertemiz olarak canlarını alır onların ve onlara, esenlik size derler, yaptığınız işlere karşılık girin cennete.
Kâfirler, meleklerin gelip çatmasından, yahut Rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi beklerler? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı ve onlara Allah zulmetmedi, fakat onlar, kendi kendilerine zulmettiler.
Yaptıkları kötülüğe uğradılar ve alay ettiklerinin cezâsını çektiler.
Şirk koşanlar, Allah dileseydi dediler, ne biz ondan başka birşeye tapardık, ne atalarımız taparlardı; ne de emri olmadan birşeyi haram sayardık. İşte onlardan öncekiler de tıpkı böyle hareket ettiler. Peygamberlere apaçık tebliğden başka ne vazîfe var ki?
Andolsun ki biz her ümmete, Allah´a kulluk edin ve Şeytan´dan uzaklaşın diye bir peygamber gönderdik; içlerinde, Allah´ın doğru yola sevkettiği de var, sapıklığı hakedeni de. Gezin yeryüzünde de bakın, görün, yalanlayanların sonuçları ne olmuş.
Onları doğru yola sevketmek için üstlerine düştükçe düşsen de şüphe yok ki Allah, sapıklığı kabul edeni doğru yola getirmez ve onlara bir tek yardımcı da yoktur.
Onlar, Allah´a kesin olarak ant içtiler de Allah dediler, ölen kişiyi tekrar diriltmez. Evet, diriltecek, bir vaittir bu ki gerçektir ve yerine getirecektir onu, fakat insanların çoğu bilmez.
İhtilâf ettikleri şeylerin kendilerince apaçık anlaşılması için ve kâfir olanların, yalancı olduklarını bilmeleri için diriltecek onları.
Sözümüz budur ancak, birşeyin olmasını diledik mi ona ol deriz, derhal olur.
Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda yurtlarından göçenlere mutlaka dünyâda güzel yurtlar vereceğiz ve âhiret mükâfâtıysa elbette bundan da büyüktür bilseler.
Onlar öyle kişilerdir ki sabrettiler ve Rablerine dayandılar.
Andolsun ki senden önce de gönderdiğimiz ve kendilerine vahyetti-ğimiz kimseler, insandı. Sorun bilmiyorsanız bilenlere.
Onları, delillerle, kitaplarla gönderdik ve sana da, onlara ne indirildiğini açıkça anlatman, düşünmelerini sağlaman için Kur´ân´ı indirdik.
Kötülük düzenleri kuranlar emin mi oldular Allah´ın, onları yere batırmayacağından, yahut hiç anlamadıkları bir yerden başlarına bir azap gelmeyeceğinden.
Yahut onu âciz bırakamayacaklarına göre dönüp dolaşırlarken tutup onları helâk etmeyeceğinden.
Yahut da yavaş-yavaş azaltarak onları mahvetmeyeceğinden? Şüphe yok ki Rabbiniz, esirgeyicidir, rahîmdir.
Ve Allah´a secde etmededir göklerde ne varsa ve yeryüzünde yürüyen ne varsa ve melekler de ululanmadan Allah´a secde etmededir.
Her şeye gücü yeten Rablerinden korkarlar da emredileni yaparlar.
Allah, iki mabut tanımayın dedi, o, ancak bir mabuttur ve artık benden korkun.
Onundur ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde, ibâdet ve itâat de dâimâ onadır, hâlâ mı Allah´tan başka birinden çekinmede, korkmadasınız?
Size bir nîmet gelse o, mutlaka Allah´tandır, sonra bir zarara uğrasanız gene ona yalvarırsınız.
Sonra da sizden o zararı defetti mi o vakit içinizden bir kısmı, Rablerine şirk koşar.
Kendilerine verdiğimiz nîmetlere nankörlük etmek için. Geçine durun, yakında bilir, anlarsınız.
Kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden, mâhiyetlerini bilmedikleri putlara bir hisse ayırırlar; andolsun Allah´a ki iftirâ ettikleri şeyler yüzünden sorguya çekilecek onlar.
Hâşâ, münezzehtir o, kızları olduğunu söylerler Allah´ın, hoşlarına gidenlerse kendilerinindir onlarca.
Onların birine kızı olduğu müjdelenirse pek ziyâde kızar da yüzü simsiyah olur.
Müjdelendiği kötü şey yüzünden, kavminden gizlenir; onu horlukla yaşatacak mı, yoksa toprağa mı gömecek, buna dalar. Bilin ki hükmettikleri şey, ne de kötüdür.
Âhirete inanmayanlar, kötü sıfatlara sâhiptir, en yüce sıfatsa Allah´ındır ve o üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Allah, insanları zulümleri yüzünden helâk etseydi yeryüzünde yürür bir tek mahlûk kalmazdı, fakat onlara azâp etmeyi mukadder bir zamâna tehîr etti; vakitleri gelince de ne bir an geri kalırlar, ne bir an önce gelip-çatar o mukadder vakit.
Allah´a, kendilerinin bile hoşlanmadıkları şeyleri atfederler ve dilleri de güzel ve hayırlı sonucun kendilerine mukadder olduğunu yalan yere söyler durur. Hiç şüphe yok ki onlarındır ateş ve tezcek, herkesten önce onlar girerler ateşe.
Andolsun Allah´a ki senden önce de ümmetlere peygamberler göndermiştik de Şeytan, onların yaptıkları şeyleri bezemiş, hoş göstermişti onlara ve o, bugün de dostudur onların ve onlara elemli bir azap var.
Biz sana kitabı, ancak hakkında ayrılığa düştükleri nesneleri onlara apaçık bildirmen için indirdik ve inanan topluluğa da hidâyettir ve rahmettir.
Ve Allah, gökten yağmur yağdırır da yeryüzünü, ölümünden sonra diriltir onunla; şüphe yok ki duyan topluluğa bunda bir delil var.
Davarlarda da ibret alacağınız şeyler var. Karınlarındaki fışkıyla kan arasındaki hâlis sütü içirmedeyiz size ve süt, içenlerin boğazlarından kayıp gitmede.
Hurma ağacının meyveleriyle üzümlerden de şarap yaparsınız, güzel bir rızk elde edersiniz; şüphe yok ki bunda da akıl eden topluluğa bir delil var.
Ve Rabbin, bal arısına, dağlarda, ağaçlarda ve çardak kurulan yerlerde kovan yapın diye vahyetti.
Sonra dedi, bütün meyvelerden bal toplayın ve gönül alçaklığıyla Rabbinizin yollarını tutun. Karınlarından çeşitli renkte ballar çıkar, onlarda şifâ var insanlara. Şüphe yok ki bunda da düşünen topluluk için bir delil var.
Ve Allah sizi halketti, sonra öldürür ve içinizden yaşayışın en aşağılık çağına, kocalığa kadar ömür sürdürülenler de vardır ki bildikleri şeyleri bilmez olurlar; şüphe yok ki Allah her şeyi bilir, her şeye gücü yeter.
Ve Allah, rızık bakımından bir kısmınızı, bir kısmınızdan üstün etmiştir. Geçimi üstün olanlar, rızıklarını, elleri altında bulunanlara verip onları da geçim bakımından kendilerine eşit etmezler, Allah´ın nîmetini bile-bile inkâr mı ederler?
Ve Allah size, kendi cinsinizden eşler halketti, eşlerinizden de size oğullar, torunlar verdi ve tertemiz şeylerle rızıklandırdı sizi. Hâlâ bâtıla inanırlar da Allah´ın nîmetine karşı nankörlükle mi bulunurlar?
Allah´ı bırakırlar da ne göklerde, ne yeryüzünde hiçbir şeye sâhip olmayan ve hiçbir şeye gücü yetmeyen putlara kulluk ederler.
Artık Allah´a eşit varlıklar tanımayın; şüphe yok ki Allah bilir her şeyi ve siz bilmezsiniz.
Allah bir örnek getirmiştir: Bir köle olsa ve hiçbir şeye gücü yetmese ve bir de güzel bir sûrette rızıklandırdı-ğımız birisi bulunsa da rızıklandırdığı-mız şeylerin bir kısmını, gizli, açık yoksullara harcasa, onları geçindirse bunlar eşit ve denk olur mu hiç? Hamd Allah´a, eşit değildir bunlar, fakat çoğu bilmez.
Ve Allah, gene iki kişiyi örnek getirir: Biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez, sâhibine bir yüktür, nereye yollasa hayırlı bir iş becerip gelemez. O, hiç adâletle emreden ve doğru yolu tutmuş olan adamla eşit olur mu?
Ve göklerin ve yeryüzünün gizli şeyleri Allah´ındır ve kıyâmetin kopması da göz kırpıp açacak bir ân içinde olup biter, belki ondan daha da çabuk bir ân içinde. Şüphe yok ki Allah´ın her şeye gücü yeter.
Ve Allah sizi, analarınızın karnından çıkardı, hiçbir şey bilmezdiniz ve size, şükredesiniz diye kulak verdi, gözler verdi, gönüller verdi.
Gökle yer arasında uçup duran kuşları görmezler mi? Onları boşlukta tutan, ancak Allah´tır. Şüphe yok ki bunda da inanan topluluğa deliller var.
Ve Allah, evlerinizi oturma ve dinlenme yeri yaptı ve davarların derilerinden, göç gününüzde de, konak gününüzde de taşıyabileceğiniz çadırlar yapmanızı sağladı ve yünlerinden, yapağılarından, tüylerinden bir zamâna dek kullanacağınız ve alıp satacağınız eşyâlar meydana getirmenizi temîn etti.
Ve Allah, yarattığı şeylerden gölgeler halketti size ve dağlarda kovuklar, mağaralar meydana getirdi sizin için, sizi sıcaktan, soğuktan koruyacak elbiseler, savaşta zarardan koruyacak zırhlar yapmanızı da sağladı. Ona teslîm olmanız için nîmetlerini böylece tamamlar size.
Bütün bunlara rağmen yüz çevirirlerse şüphe yok ki sana düşen vâzîfe, açıkça tebliğden ibârettir.
Onlar, Allah´ın nîmetini tanırlar da sonra inkâr ederler ve çoğu kâfirdir onların.
Ve o gün her ümmete bir tanık getiririz de sonra kâfirlere, ağız açıp özür dilemeye bile izin verilmez ve yaptıkları kötülüklerden vazgeçeceklerine dâir verdikleri söz de kabûl edilmez.
Zulmedenler azâbı görmeye başladılar mı hafifletilmez azapları ve mühlet de verilmez onlara.
Şirk koşanlar, Tanrıya eş olarak kabûl ettikleri şeyleri görünce Rabbimiz derler, seni bırakıp kulluk ettiğimiz eşlerimiz bunlar işte. Sözleri reddedilir de şüphe yok ki denir, yalancılarsınız siz.
O gün Allah´a teslîm olurlar ve uydurdukları şeyler, önlerinden kaybolup gider.
Kâfir olup halkı Allah yolundan menedenleri, yaptıkları bozgunculuk yüzünden azâp üstüne azap katarak cezâlandırırız.
Her ümmete, kendi cinsinden bir tanık getireceğiz ve seni de bunlara tanık tutacağız ve biz, sana her şeyi açıklayıp anlatan ve Müslümanlara hidâyet, rahmet ve müjde olan kitabı indirdik.
Şüphe yok ki Allah, adâleti, lütuf ve keremde bulunmayı ve yakınlara ihtiyaçları olan şeyleri vermeyi emreder ve çirkin olan, kötü görünen şeylerle haksızlığı nehyeder; öğüt alasınız diye de size öğüt vermededir.
Karşılıklı bir ahde girişince Allah ahdine vefâ edin ve Allah´ı kefil göstererek ettiğiniz yeminleri, bu sûretle pekiştirdikten sonra bozmayın; şüphe yok ki Allah, ne yaparsanız hepsini de bilir.
İpliğini iyice büktükten sonra onu söken kadına benzemeyin. Bir topluluk diğer bir topluluktan daha çok ve üstün diye yeminlerinizi bir düzen haline koymayın; Allah sizi bununla sınar ancak ve hakkında ayrılığa düşdüğünüz şeyi de kıyâmet günü, size açıklar, bildirir.
Allah dileseydi sizi bir tek ümmet olarak halk ederdi, fakat o, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola sevk eder ve yaptıklarınızdan dolayı mutlaka sorguya çekileceksiniz.
Yeminlerinizi, birbirinizi aldatmaya vâsıta edinmeyin, sonra ayağınız adamakıllı pekişip yerleştikten sonra kayıverir ve halkı, Allah yolundan menetmenize karşılık kötülüğe uğrarsınız ve hakkınız olur pek büyük azap.
Allah´la giriştiğiniz ahdi, az bir menfaat karşılığında satmayın ve Allah´ın katındaki yok mu, bilirseniz o, daha da hayırlıdır size.
Sizde ne varsa bitip tükenir, Allah´ın katındakiyse kalır. Sabredenlerin mükâfâtını, yaptıkları en güzel işlere karşılık olarak mutlaka vereceğiz.
Erkek olsun, kadın olsun, inanarak iyi işlerde bulunanı tertemiz bir yaşayışa mazhar ederiz ve mükâfâtını, yaptığı en güzel işlere karşılık olarak mutlaka vereceğiz.
Şüphe yok ki inanan ve Rablerine dayanan kimselere karşı gücü-kuvveti yoktur, hükmü yürümez onun.
Onun kudreti, ancak ona dost olup itâat edenlere yeter ve onlar da Tanrıya şirk koşanlardır.
Bir âyeti, başka bir âyetin yerine koyup hükmünü değiştirdik mi, Allah neyi indireceğini daha iyi bildiği halde, sen derler, ancak bir iftirâcısın; halbuki onların çoğu bilmez.
De ki: Onu, inananların inançlarını sağlamlaştırmak için Müslümanlara hidâyet ve müjde olarak Rûh-ül-Kudüs, Rabbinden hak ve gerçek olarak indirmiştir.
Andolsun ki biz biliyoruz, onlar, bunu ona ancak birisi öğretmede diyorlar. Bellettiğini sandıkları adam, yabancıdır, Arapçayı doğru düzen konuşamaz, bu Kur’ân´sa, apaçık Arap diliyle.
Allah´ın âyetlerine inanmayanları Allah, doğru yola sevketmez; onlara elemli bir azap var.
Canla, gönülle inanmışken ve yüreği, inançla yatışmışken zorla, cebirle, istemediği halde dininden döndüğünü söyleyenden başka inandıktan sonra Allah´ı inkâr eden, hattâ kâfirlikle yüreği genişleyen, hoşlanan kişi yok mu, bu çeşit kişileredir Allah´ın gazabı ve onlara pek büyük bir azap var.
Bu da, dünyâ yaşayışını sevip âhiretten üstün tutmalarındandır ve şüphe yok ki Allah, kâfir olan topluluğu doğru yola sevketmez.
Onlar, öyle kişilerdir ki Allah, onların kalplerini, kulaklarını, gözlerini mühürlemiştir ve onlardır gaflet edenlerin tâ kendileri.
Hiç şüphe yok ki onlar, âhirette de ziyana uğrayanlardır.
Sonra şüphe yok ki Rabbin, mihnetlere uğradıktan sonra yurtlarından göçenleri ve sabredenleri yarlıgar; zorla dine aykırı söz söyledikten sonra da Rabbin, şüphe yok ki onların suçlarını örter, rahîmdir.
Bir gün gelir ki herkes, ancak canıyla uğraşır ve herkese, ne yaptıysa karşılığı tastamam verilir ve onlar, zulüm görmezler.
Allah bir örnek getirir, bir şehir var meselâ ahâlisi, emniyet içinde yaşamada, gönülleri rahat, rızıkları, her yandan bol bol gelmede; derken Allah´ın nîmetlerine nankörlük ederler de Allah onları açlık ve korku elbisesine bürür, onlara açlığı ve korkuyu tattırır işledikleri işler yüzünden.
Andolsun ki onlara, kendi cinslerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar, onları helâk ediverdi azap ve onlardır zulmedenler.
Ancak ona kulluk ediyorsanız Allah´ın size verdiği helâl ve temiz rızıkları yiyin ve Allah´ın nîmetine şükredin.
Allah size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah´tan başkası için kesilmiş hayvanı haram etmiştir. Zorada kalan, isyân etmek niyetini gütmeden ve fazla olmamak şartıyla yiyebilir, şüphe yok ki Allah, suçları örter, rahîmdir.
Yalanlar uydurup dile getirerek Allah´a iftirâ etmeyin şu helâldir, bu haram diye; şüphe yok ki yalan söyleyip Allah´a iftirâ edenler, kurtulmazlar, muratlarına ermezler.
Elde ettikleri pek az bir geçimden ibârettir ve onlara elemli bir azap var.
Yahûdi olanlara da daha önce sana anlattığımız şeyleri harâm etmiştik. Onlar, bize zulmetmediler, kendilerine zulmettiler.
Sonra şüphe yok ki Rabbin, bilgisizlikle kötü işler yapıp da tövbe ederek hallerini düzeltenleri, yaptıkları kötü işlerden sonra da yarlıgar muhakkak, suçları örter, rahîmdir.
Şüphe yok ki İbrâhim, tek başına bir ümmetti, Allah´a itâat ederdi dâimâ, doğruydu ve müşriklerden değildi.
Onun nîmetlerine şükrederdi. Tanrı onu seçmiş ve doğru yola sevketmişti.
Ve dünyâda ona iyilik vermiştik, âhirette de gerçekten, sâlih kişilerdendi.
Sonra sana da, doğru hareket eden İbrâhim´in dînine uy diye vahyettik ve o, müşriklerden değildi.
Cumartesi gününün hürmeti, ancak o gün hakkında ihtilâfa düşenlere farzedilmiştir ve şüphe yok ki Rabbin, kıyâmet günü, ihtilâfa düştükleri şeyler hususunda aralarında hükmeder onların.
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir tarzda münakaşa ve mübahasede bulun. Şüphe yok ki Rabbin, kendi yolundan sapanları daha iyi bilir ve o, daha iyi bilir doğru yolu tutanları.
Mücâzatta bulunacaksanız sizi cezâlandırdıkları gibi ve o kadar cezâlandırın onları, fakat sabrederseniz elbette bu hareket, sabredenlere daha da hayırlıdır.
Sabret, sabretmen, ancak Allah´ın vereceği başarıyla mümkündür. Sana düzen kurduklarından dolayı da daralma, sıkıntıya düşme.
Şüphe yok ki Allah, çekinenlerle ve iyilik eden kişilerledir.
Allah´ın emri gelmiştir. Artık onu istemekte acele etmeyin. Allah, onların koştukları ortaklardan uzak ve yücedir.
Allah kendi emriyle melekleri, kullarından dilediği kimseye vahiy ile, "Benden başka tanrı olmadığına dair (kullarımı) uyarın ve benden korkun" diye gönderir.
(Allah) gökleri ve yeri hak ile yarattı. O, koştukları ortaklardan münezzehtir.
O, insanı bir damla sudan yarattı. Fakat bakarsın ki (insan) Rabbine apaçık bir hasım oluvermiştir.
Hayvanları da O yarattı. Onlarda sizin için ısıtıcı (şeyler) ve birçok faydalar vardır. Onlardan bir kısmını da yersiniz.
Sizin için onlardan ayrıca akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken bir güzellik (bir zevk) vardır.
Bu hayvanlar sizin ağırlıklarınızı, ancak güçlüklere katlanarak varabileceğiniz bir memlekete taşırlar. Şüphesiz Rabbiniz çok şefkatli, pek merhametlidir.
Atları, katırları ve eşekleri binmeniz ve (gözlere) zinet olsun diye (yarattı). Allah şu anda bilemeyeceğiniz daha nice (nakil vasıtaları) yaratır.
Yolun doğrusu Allah´ındır. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi.
Gökten suyu indiren O´dur. Ondan hem size içecek vardır, hem de hayvanlarınızı otlatacağınız bitkiler.
(Allah) su sayesinde sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve diğer meyvelerin hepsinden bitirir. İşte bunlarda düşünen bir toplum için büyük bir ibret vardır.
O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da Allah´ın emri ile hareket ederler. Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır.
Yeryüzünde sizin için rengârenk yarattıklarında da öğüt alan bir toplum için gerçek bir ibret vardır.
İçinden taze et (balık) yemeniz ve takacağınız bir süs (eşyası) çıkarmanız için denizi emrinize veren O´dur. Gemilerin denizde (suları) yara yara gittiklerini de görüyorsun. (Bütün bunlar) onun lütfunu aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir.
Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağları, yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları yarattı.
Daha nice alâmetler (yarattı). Onlar, yıldızlarla da yollarını doğrulturlar.
O halde, yaratan (Allah), yaratmayan (putlar) gibi olur mu? Hâla düşünmüyor musunuz?
Allah´ın nimetini saymaya kalksanız, onu sayamazsınız. Hakikaten Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
Allah, gizlediğinizi de açıkladığınızı da bilir.
Allah´ı bırakıp da taptıkları (putlar), hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar kendileri yaratılmışlardır.
Onlar diriler değil, ölülerdir. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.
İlâhınız bir tek Tanrıdır. Fakat ahirete inanmayanlar var ya, onların kalpleri inkârcı, kendileri de böbürlenen kimselerdir.
Hiç şüphesiz Allah, onların gizleyeceklerini de açıklayacaklarını da bilir. O, büyüklük taslayanları asla sevmez.
Onlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiği zaman, "Öncekilerin masallarını" derler.
Kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak taşımaları ve bilgisizce saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından da bir kısmını yüklenmeleri için (öyle derler). Bak ki yüklenecekleri şey ne kötüdür!
Onlardan öncekiler de (peygamberlere) hile yapmışlardı. Sonunda Allah da onların binalarını temellerinden söktü üstlerindeki tavan da tepelerine çöktü. Bu azap onlara, farkedemedikleri bir yerden gelmişti.
Sonra kıyamet gününde (Allah), onları rezil eder ve der ki: "Kendileri hakkında (müminlere) düşman kesildiğiniz ortaklarım nerede?" Kendilerine ilim verilmiş olanlar derler ki: "Şüphesiz bugün rezillik ve kötülük kâfirleredir."
Kendilerine haksızlık ederlerken meleklerin canlarını aldıkları kimseler: Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk, diyerek teslim olurlar. (Melekler onlara şöyle der:) "Hayır, Allah, sizin yaptıklarınızı elbette çok iyi bilendir."
O halde, içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin! Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!
(Kötülüklerden) sakınanlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiğinde, "Hayır (indirdi)" derler. Bu dünyada güzel davrananlara, güzel mükâfat vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takvâ sahiplerinin yurdu gerçekten güzeldir!
(O yurt,) girecekleri, zemininden ırmaklar akan Adn cennetleridir. Onlar için orada kendilerine diledikleri her şey vardır. İşte Allah, takvâ sahiplerini böyle mükâfatlandırır.
(Onlar,) meleklerin, "Size selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin" diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir.
(Kâfirler) kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rablerinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
Sonunda yaptıklarının cezası onlara ulaştı ve alay etmekte oldukları şey onları çepeçevre kuşatıverdi.
Ortak koşanlar dediler ki: "Allah dileseydi ne biz ne de babalarımız ondan başkasına tapardık. Onun emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Peygamberlerin üzerine açık seçik tebliğden başka bir şey düşer mi!
Andolsun ki biz, "Allah´a kulluk edin ve Tâğut´tan sakının" diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. Yeryüzünde gezin de görün, inkâr edenlerin sonu nasıl olmuştur!
(Resûlüm!) Sen, onların hidayete ermelerine çok düşkünlük göstersen de bil ki Allah, saptırdığı kimseyi (dilemezse) hidayete erdirmez. Onların yardımcıları da yoktur.
Onlar: "Allah ölen bir kimseyi diriltmez" diye olanca güçleriyle Allah´a and içtiler. Aksine, bu O´nun bizzat kendisine karşı gerçek bir vâdidir. Fakat insanların çoğu bilmez.
Hakkında ihtilaf ettikleri şeyi onlara açıklaması ve kâfir olanların da kendilerinin yalancılar olduklarını bilmeleri için (Allah onları diriltecek).
Biz, bir şeyin olmasını istediğimiz zaman, ona (söyleyecek) sözümüz sadece "Ol" dememizdir. Hemen oluverir.
Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, onları dünyada güzel bir şekilde yerleştireceğiz. Eğer bilirlerse ahiretin mükâfatı elbette daha büyüktür.
(Onlar) sadece Rablerine tevekkül ederek sabredenlerdir.
Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun.
Apaçık mucizeler ve kitaplarla (gönderildiler). İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur´an´ı indirdik.
Kötülük tuzakları kuranlar, Allah´ın, kendilerini yere geçirmeyeceğinden veya kendilerine bilemeyecekleri bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
Yahut onlar dönüp dolaşırlarken Allah´ın kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular? Onlar (Allah´ı) âciz bırakacak değillerdir.
Yoksa Allah´ın kendilerini yavaş yavaş tüketerek cezalandırmayacağından (emin mi oldular)? Kuşkusuz Rabbin çok şefkatli, pek merhametlidir.
Allah´ın yarattığı herhangi bir şeyi görmediler mi? Onun gölgeleri, küçülerek ve Allah´a secde ederek sağa sola döner.
Göklerde bulunanlar, yerdeki canlılar ve bütün melekler, büyüklük taslamadan Allah´a secde ederler.
Onlar, üstlerindeki Rablerinden korkarlar ve kendilerine ne emrolunursa onu yaparlar.
Allah buyurdu ki: İki tanrı edinmeyin! O ancak bir Tanrı´dır. O halde yalnız benden korkun!
Göklerde ve yerde ne varsa, O´nundur, din de yalnız O´nundur. O halde Allah´tan başkasından mı korkuyorsunuz?
Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah´tandır. Sonra size bir zarar dokunduğu zaman da yalnız O´na yalvarırsınız.
Sonra da sizden o zararı giderdiğinde, içinizden bir zümre, hemen Rablerine ortak koşarlar!
Kendilerine verdiklerimize karşılık nankörlük etmeleri için (öyle yaparlar). O halde bir süre daha faydalanın; fakat yakında hakikati bileceksiniz!
Bir de kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, mahiyetini bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. Allah´a andolsun ki, iftira etmekte olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz!
Onlar, kızların Allah´a ait olduğunu iddia ediyorlar. Hâşâ! Allah bundan münezzehtir. Beğendikleri de (erkek çocuklar) kendilerinin oluyor.
Onlardan birine kız müjdelendiği zaman öfkelenmiş olarak yüzü kapkara kesilir.
Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Onu, aşağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Bakın ki, verdikleri hüküm ne kadar kötüdür!
Kötü sıfat, ahirete inanmayanlar içindir. En yüce sıfatlar ise Allah´a aittir. Çünkü O, her şeyden üstün ve hikmet sahibidir.
Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir müddete kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.
Kendilerinin hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah´a isnat ediyorlar. En güzel sonucun kendilerinin olduğunu anlatan dilleri de yalanın örneğini veriyor. Hiç şüphesiz onlar için sadece ateş vardır ve onlar, (ateşe) terkolunacaklar.
Allah´a andolsun, senden önceki ümmetlere de (peygamberler) göndermişizdir. Fakat şeytan onlara işlerini süslü gösterdi de (iman etmediler). işte o, bugün onların velisidir. Ve onlar için elem verici bir azap vardır.
Biz bu Kitab´ı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.
Allah gökten bir su indirdi ve onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz ki bunda dinleyen toplum için bir ibret vardır.
Kuşkusuz sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Zira size, onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (gelen), içenlerin boğazından kolayca geçen hâlis bir süt içiriyoruz.
Hurma ve üzüm gibi meyvelerden hem içki hem de güzel gıdalar edinirsiniz. İşte bunlarda da aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır.
Rabbin bal arısına: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin.
Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır.
Sizi Allah yarattı; sonra sizi vefat ettirecek. Daha önce bilgili iken hiçbir şeyi bilmez hale gelsin diye sizden bazı kimseler ömrün en kötü çağına kadar yaşatılacak şüphesiz ki Allah bilgilidir, kudretlidir.
Allah kiminize kiminizden daha bol rızık verdi. Bol rızık verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere verip de bu hususta kendilerini onlara eşit kılmazlar. Durum böyle iken Allah´ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı, eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı ve sizi temiz gıdalarla rızıklandırdı. Onlar hâla bâtıla inanıp Allah´ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
(Müşrikler) Allah´ı bırakıp da kendilerine göklerde ve yerde olan rızıktan hiçbir şey veremeyen ve buna asla güçleri yetmeyen şeylere (putlara) tapıyorlar.
Allah´a birtakım benzerler icat etmeyin. Çünkü Allah (her şeyi) bilir, siz ise bilemezsiniz.
Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile katımızdan kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak harcayan (hür) bir kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olurlar mı? Doğrusu hamd Allah´a mahsustur. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.
Allah, şu iki kişiyi de misal verir: Onlardan biri dilsizdir, hiçbir şey beceremez ve efendisinin üstüne bir yüktür. Onu nereye gönderse bir hayır getiremez. Şimdi, bu adamla, doğru yolda yürüyerek adaleti emreden kimse eşit olur mu?
Göklerin ve yerin gaybı Allah´a aittir. Kıyametin kopması ise, göz açıp kapama gibi veya daha az bir zamandan ibarettir. Şüphesiz Allah, her şeye kadirdir.
Siz, hiçbir şey bilmezken Allah, sizi analarınızın karnından çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.
Göğün boşluğunda emre boyun eğdirilmiş olarak uçuşan kuşları görmediler mi? Onları orada Allah´tan başkası tutamaz. Kuşkusuz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.
Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı ve sizin için davar derilerinden gerek göç gününüzde, gerekse konaklama gününüzde, kolayca taşıyacağınız evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar (faydalanacağınız) bir ev eşyası ve bir ticaret malı meydana getirdi.
Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı. Dağlarda da sizin için barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar yarattı. İşte böylece Allah, müslüman olmanız için üzerinize nimetini tamamlıyor.
(Ey Resûlüm!) Yine de yüz çevirirlerse, artık sana düşen ancak açık bir tebliğden ibarettir.
Onlar Allah´ın nimetini bilirler (itiraf ederler). Sonra da onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfirdir.
Her ümmetten bir şahit göndereceğimiz gün, artık ne kâfir olanlara (özür dilemelerine) izin verilir ne de onların özür dilemeleri istenir.
O zulmedenler azabı gördüklerinde, artık onlardan azap hafifletilmez, onlara mühlet de verilmez.
(Allah´a) ortak koşanlar, ortak koştukları şeyleri gördükleri zaman derler ki: "Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da tapmış olduğumuz ortaklarımızdır." Onlar da bunlara: "Siz mutlaka yalancılarsınız" diye söz atarlar.
O gün Allah´a teslim (bayrağını) çekerler ve uydurmakta oldukları şeyler onlardan kaybolup gider.
İnkâr edip de (insanları) Allah yolundan alıkoyanlar var ya, işte onlara, yapmakta oldukları bozgunculuklar sebebiyle, azaplarını kat kat artıracağız.
O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şahit göndereceğiz. Seni de hepsinin üzerine şahit olarak getireceğiz. Ayrıca bu Kitab´ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.
Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.
Antlaşma yaptığınız zaman, Allah´ın ahdini yerine getirin ve Allah´ı üzerinize şahit tutarak, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Şüphesiz Allah, yapacağınız şeyleri pek iyi bilir.
Bir toplum diğer bir toplumdan (sayıca ve malca) daha çok olduğu için yeminlerinizi, aranızda bir fesat aracı edinerek ipliğini sağlamca büktükten sonra, çözüp bozan (kadın) gibi olmayın. Allah, bununla sizi imtihan etmektedir. Hakkında ihtilafa düşmekte olduğunuz şeyi kıyamet gününde mutlaka size açıklayacaktır.
Allah dileseydi hepinizi bir tek ümmet kılardı; fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yaptıklarınızdan mutlaka sorumlu tutulacaksınız.
Yeminlerinizi aranızda fesada araç edinmeyin, aksi halde (İslâm´da) sebat etmişken ayağınız kayar da (insanları) Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle (dünyada) kötülüğü tadarsınız. Sizin için (ahirette de) büyük bir azap vardır.
Allah´ın ahdini az bir karşılığa değişmeyin! Şayet anlayan kimseler iseniz, şüphesiz Allah katında olan (sevap) sizin için daha hayırlıdır.
Sizin yanınızdaki (dünya malı) tükenir, Allah katındakiler ise bâkidir. Elbette sabırlı davrananlara yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz.
Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.
Kur´an okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah´a sığın!
Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) bir hakimiyeti yoktur.
Onun hakimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve onu Allah´a ortak koşanlaradır.
Biz bir âyetin yerine başka bir âyeti getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- "Sen ancak bir iftiracısın" dediler. Hayır; onların çoğu bilmezler.
De ki: Onu, Mukaddes Rûh (Cebrail), iman edenlere sebat vermek, müslümanları doğru yola iletmek ve onlara müjde vermek için, Rabbin katından hak olarak indirdi.
Şüphesiz biz onların: "Kur´an´ı ona ancak bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Kendisine nisbet ettikleri şahsın dili yabancıdır. Halbuki bu (Kur´an) apaçık bir Arapçadır.
Allah´ın âyetlerine inanmayanlar yok mu, kuşkusuz Allah onları doğru yola iletmez ve onlar için elem verici bir azap vardır.
Allah´ın âyetlerine inanmayanlar, ancak yalan uydurur. İşte onlar, yalancıların kendileridir.
Kim iman ettikten sonra Allah´ı inkâr ederse -kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan başka- fakat kim kalbini kâfirliğe açarsa, işte Allah´ın gazabı bunlaradır; onlar için büyük bir azap vardır.
Bu (azap), onların dünya hayatını ahirete tercih etmelerinden ve Allah´ın kâfirler topluluğunu hidayete erdirmemesinden ötürüdür.
İşte onlar Allah´ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Ve onlar gafillerin kendileridir.
Hiç şüphesiz onlar ahirette ziyana uğrayanların ta kendileridir.
Sonra şüphesiz Rabbin, eziyet edildikten sonra hicret edip, ardından da sabrederek cihad edenlerin yardımcısıdır. Bütün bunlardan sonra Rabbin elbette çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
O gün, herkes gelip kendi canını kurtarmak için uğraşır ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir, onlara asla zulmedilmez.
Allah, (ibret için) bir ülkeyi örnek verdi: Bu ülke güvenli, huzurlu idi; ona rızkı her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah´ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıklarından ötürü açlık ve korku sıkıntısını tattırdı.
Andolsun ki, onlara kendilerinden peygamber geldi de onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.
Artık, Allah´ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz olarak yeyin, eğer (gerçekten) yalnız Allah´a ibadet ediyorsanız, onun nimetine şükredin.
(Allah) size, sadece ölü hayvanı, kanı, domuz etini ve Allah´tan başkası adına kesilen hayvanı haram kıldı. Ancak kim mecbur kalırsa (başkalarının haklarına) saldırmaksızın, sınırı da aşmadan (bunlardan yiyebilir). Çünkü Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Bu helâldir, şu da haramdır" demeyin, çünkü Allah´a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah´a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.
(Kazandıkları) pek az bir menfaattir. Halbuki onlar için elem verici bir azap vardır.
Sana anlattıklarımızı, daha önce, yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, fakat, onlar kendilerine haksızlık ediyorlardı.
Sonra şüphesiz Rabbin, cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra da bunun ardından tevbe edip durumunu düzeltenleri (bağışlayacaktır). Çünkü onlar tevbe ettikten sonra Rabbin elbet çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
İbrahim, gerçekten Hakk´a yönelen, Allah´a itaat eden bir önder idi; Allah´a ortak koşanlardan değildi.
Allah´ın nimetlerine şükrediciydi. Çünkü Allah, onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.
Ona dünyada güzellik verdik. Muhakkak ki o, ahirette de sâlihlerdendir.
Sonra da sana: "Doğru yola yönelerek İbrahim´in dinine uy! O müşriklerden değildi" diye vahyettik.
Cumartesi tatili, ancak onda ihtilaf edenlere (farz) kılınmıştı. Kıyamet günü Rabbin, muhakkak onların ihtilafa düştükleri şey hakkında aralarında hüküm verecektir.
(Resûlüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir.
Eğer ceza verecekseniz, size yapılan işkencenin misliyle ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.
Sabret! Senin sabrın da ancak Allah´ın yardımı iledir. Onlardan dolayı kederlenme; kurmakta oldukları tuzaktan kaygı duyma!
Çünkü Allah, (kötülükten) sakınanlar ve güzel amel edenlerle beraberdir.
Allah´ın emri geldi, artık onda acele etmeyin. O (Allah), şirk koştukları şeylerden münezzeh ve Yücedir.
Kullarından dilediklerine, melekleri emrinden olan ruh ile indirir: Benden başka İlah yoktur, şu halde Benden korkup-sakının, diye uyarın."
Gökleri ve yeri hak ile yarattı: O, şirk koştukları şeylerden Yücedir.
İnsanı bir damla sudan yarattı, buna rağmen o, apaçık bir düşmandır.
Ve hayvanları da yarattı; sizin için onlarda ısınma ve yararlar vardır ve onlardan yemektesiniz.
Akşamları getirir, sabahları götürürken onlarda sizin için bir güzellik vardır.
Kendisine ulaşmadan canlarınızın yarısının telef olacağı şehirlere onlar, ağırlıklarınızı taşımaktadırlar. Şüphesiz sizin Rabbiniz şefkatli ve merhametlidir.
Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır?
Yolu doğrultmak Allah´a aittir, kimi (yollar) ise eğridir. Eğer o dileseydi, sizin tümünüzü elbette hidayete erdirirdi.
Sizin için gökten su indiren O´dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız.
Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır.
Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O´nun emriyle emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır.
Yerde sizin için üretip-türettiği çeşitli renklerdekileri de (faydanıza verdi). Şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir topluluk için ayetler vardır.
Denizi de sizin emrinize veren O´dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (Bütün bunlar) O´nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir.
Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı, ırmaklar ve yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz.
Ve (başka) işaretler de (yarattı); onlar yıldız(lar)la da doğru yolu bulabilirler.
Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz?
Eğer Allah´ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
Allah, saklı tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı bilir.
Allah´tan başka yakardıkları hiçbir şeyi yaratamazlar, üstelik onlar yaratılıp durmaktadırlar.
Ölüdürler, diri değildirler; ne zaman dirileceklerinin şuuruna varamazlar.
Sizin İlahınız tek bir İlah´tır. Ahirete inanmayanların kalpleri ise inkarcıdır ve onlar müstekbir (büyüklenmekte) olanlardır.
Şüphesiz Allah, onların saklı tuttuklarını ve açığa vurduklarını bilir; gerçekten O, müstekbirleri sevmez.
Onlara "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "Eskilerin masalları" dediler.
Kıyamet gününde kendi günahlarının tümünü ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. Bak, ne kötü yük yükleniyorlar.
Onlardan öncekiler, hileli-düzenler kurmuşlardı da, Allah(ın azap emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azap onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti.
Sonra (Allah) kıyamet günü onları aşağılık kılacak ve diyecek ki: "Haklarında (mü´minlere karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım hani nerede?" Kendilerine ilim verilenler, dediler ki: "Bugün, gerçekten aşağılanma ve kötülük kafirlerin üstünedir."
Ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında, "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diye teslim olurlar. Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir.
Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür.
(Allah´tan) Sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "Hayır" dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir.
Adn Cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar akar, içinde onların her diledikleri şey vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle ödüllendirir.
Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam size" derler. "Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin."
(Küfre sapanlar) Kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi gözlüyorlar? Onlardan öncekiler de öyle yapmıştı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
Böylece işledikleri kötülükleri kendilerine isabet etti ve alaya aldıkları şey, kendilerini sarıp-kuşatıverdi.
Şirk koşmakta olanlar dediler ki: "Eğer Allah dileseydi, O´nun dışında hiçbir şeye kulluk etmezdik, biz de, atalarımız da; ve O´nsuz hiçbir şeyi haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?
Andolsun, Biz her ümmete: "Allah´a kulluk edin ve tağuttan kaçının" (diye tebliğ etmesi için) bir elçi gönderdik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hidayet verdi, onlardan kiminin üzerine sapıklık hak oldu. Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün.
Sen, onların hidayet bulmalarını ne kadar tutkuyla istesen de, Allah, şüphesiz saptırdığına hidayet vermez, onlar için yardım edecek yoktur.
Olanca yeminleriyle: "Öleni Allah diriltmez" diye yemin ettiler. Hayır; bu, O´nun üzerinde hak olan bir vaidtir, ancak insanların çoğu bilmezler.
Hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaması ve inkar edenlerin kendilerinin yalancı olduklarını bilmesi için (diriltecektir).
Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir.
Zulme uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret edenleri dünyada şüphesiz güzel bir biçimde yerleştireceğiz; ahiret karşılığı ise daha büyüktür. Bilmiş olsalardı.
Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.
Biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka (peygamberler) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.
(Onları) Apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik). Sana da zikri (Kur´an´ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler, diye.
Artık ´kötülüğü örgütleyip düzenleyenler´, Allah´ın, kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya şuuruna varamayacakları yerden azabın gelmeyeceğinden emin midirler?
Ya da onlar, dönüp-dolaşmaktalarken, onları yakalayıvermesinden (mi emindirler?) Ki onlar (bu konuda Allah´ı) aciz bırakacak değildirler.
Veya onları bir korku üzerinde yakalayıvermesinden (mi emindirler)? Öyleyse Rabbin, gerçekten şefkatli ve merhamet sahibidir.
Allah´ın herhangi bir şeyden yarattığına bakmıyorlar mı? Onun gölgeleri küçülerek sağdan ve soldan Allah´a secde eder vaziyette döner.
Göklerde ve yerde olan ne varsa, canlılar ve melekler Allah´a secde ederler ve onlar büyüklük taslamazlar.
Üstlerinden (her an bir azap göndermeye kadir olan) Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyi yaparlar.
Allah dedi ki: "İki İlah edinmeyin: O, ancak tek bir İlah´tır. Öyleyse Benden, yalnızca Benden korkun."
Göklerde ve yerde ne varsa O´nundur, itaat-kulluk da (din de) sürekli olarak O´nundur. Böyleyken Allah´tan başkasından mı korkup-sakınıyorsunuz?
Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah´tandır, sonra size bir zarar dokunduğunda (yine) ancak O´na yalvarmaktasınız.
Sonra sizden zararı kaldırdığında, sizden bir grup (hemen) Rablerine şirk koşar;
Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etmek için. Öyleyse yararlanın, ilerde bileceksiniz.
Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, hiçbir şey bilmeyenlere paylar ayırıyorlar. Andolsun Allah´a karşı düzmekte olduklarınızdan dolayı mutlaka sorguya çekileceksiniz.
Ve Allah´a kızlar isnad ediyorlar, (haşa) O Yücedir. Hoşlandıkları (erkek çocuklar) da kendilerinindir.
Onlardan birine kız (çocuk) müjdelendiği zaman içi öfkeyle-taşarak yüzü simsiyah kesilir.
Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı topluluktan gizlenir; onu aşağılanarak tutacak mı, yoksa toprağa gömecek mi? Bak, verdikleri hüküm ne kötüdür?
Ahirete inanmayanların kötü örnekleri vardır, en Yüce örnekler ise Allah´a aittir. O, güç sahibi olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Eğer Allah, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.
Onlar, Allah´a, hoşlarına gitmeyen şeyleri uygun görürler, dilleri de yalan olarak en güzel olanın ´kendilerinin olduğunu´ düzmektedir. Hiç şüphesiz ateş onlar içindir ve hiç şüphesiz onlar, (cehennemde) öncülerdir.
Andolsun Allah´a, senden önceki ümmetlere de (elçiler) gönderdik, fakat şeytan onlara yapıp ettiklerini süslü göstermiştir; bugün de onların velisi odur ve onlar için acı bir azap vardır.
Biz kitabı ancak, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir kavme rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir amaçla) indirmedik.
Allah gökten su indirdi, ölümünden sonra yeri onunla diriltti; işitebilen bir topluluk için bunda gerçekten bir ayet vardır.
Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır, size onların karınlarındaki fers (yarı sindirilmiş gıdalar) ile kan arasından, içenlerin boğazından kolaylıkla kayan dupduru bir süt içirmekteyiz.
Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden kurdukları çardaklarda hem sarhoşluk verici içki, hem güzel bir rızık edinmektesiniz. Şüphesiz aklını kullanabilen bir topluluk için, gerçekten bunda bir ayet vardır.
Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin.
Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.
Allah sizi yarattı, sonra sizi öldürüyor, sizden kimi de, bildikten sonra bir şey bilmesin diye, ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Şüphesiz, Allah bilendir, herşeye güç yetirendir.
Allah rızıkta kiminizi kiminize üstün kıldı; üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altında bulunanlara onda eşit olacak şekilde çevirip-verici değildirler. Şimdi Allah´ın nimetini inkar mı ediyorlar?
Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar, batıla mı inanıyorlar ve Allah´ın nimetini inkar mı ediyorlar?
Allah´ın dışında, kendileri için göklerden ve yerden hiçbir rızka, hiçbir şeye malik olmayan ve buna güçleri yetmeyen şeylere mi tapıyorlar?
Artık Allah´a benzerler aramaya kalkışmayın; çünkü Allah bilir, siz ise bilmezsiniz.
Allah, (Kendisi´ne ortak koştuğunuz ilahlar konusunda) hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan ile, tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verdiğimiz, böylelikle ondan gizli ve açık infak eden kimseyi örnek olarak gösterdi; bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah´ındır; fakat onların çoğu bilmezler.
Allah şu örneği verdi: İki kişi; bunlardan birisi dilsiz, hiçbir şeye gücü yetmez ve herşeyiyle efendisinin üstünde (bir yük), o, onu hangi yöne gönderse bir hayır getirmez; şimdi bu, adaletle emreden ve dosdoğru yol üzerinde bulunanla eşit olabilir mi?
Göklerin ve yerin gaybı Allah´a aittir. (Kıyamet) Saatin(in) emri de yalnızca (süratli) göz açıp kapama gibidir veya daha yakındır. Şüphesiz, Allah herşeye güç yetirendir.
Allah, sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme, görme (duyularını) ve gönüller verdi.
Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş (musahhar kılınmış) kuşları görmüyorlar mı? Onları (böyle boşlukta) Allah´tan başkası tutmuyor. Şüphesiz, iman eden bir topluluk için bunda ayetler vardır.
Allah, size evlerinizi (içinde) "güvenlik ve huzur bulacağınız yerler" kıldı; ve size hayvan derilerinden hem göç gününde, hem yerleşme gününde kolaylıkla taşıyabileceğiniz evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir zamana kadar giyimlikler-döşemelikler ve (ticaret için) bir meta kıldı.
Allah, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar-siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz.
Fakat onlar yüz çevirirlerse, sana düşen yalnızca apaçık bir tebliğdir.
Onlar, Allah´ın nimetini biliyorlar, sonra da inkar ediyorlar; onların çoğu inkar edenlerdir.
Her ümmetten bir şahid göndereceğimiz gün; (artık ondan) sonra ne inkar edenlere (özür dilemeleri için) izin verilecek, ne (Allah´tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecek.
O zulmedenler, azabı gördüklerinde, onlara ne (azap) hafifletilecek, ne süre tanınacak.
O şirk koşanlar, şirk koştuklarını gördükleri zaman: "Rabbimiz, Seni bırakıp bizim taptığımız ortaklarımız bunlardır" diyecekler. (Onlar da bunlara:) "Siz gerçekten yalan söyleyenlersiniz" diye sözü (geri çevirip) fırlatacaklar.
O gün (artık) Allah´a teslim olmuşlardır ve uydurdukları (yalancı ilahlar) da onlardan çekilip-uzaklaşmıştır.
İnkar edip de Allah´ın yolundan alıkoyanlar; Biz, işledikleri bozgunculuğa karşılık, onlara azap üstüne azap ilave ettik.
Her ümmet içinde kendi nefislerinden onların üzerine bir şahid getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde bir şahid olarak getireceğiz. Biz Kitab´ı sana, herşeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.
Ahidleştiğiniz zaman, Allah´ın ahdini yerine getirin, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın; çünkü Allah´ı üzerinize kefil kılmışsınızdır. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir.
Bir ümmet diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha gelişkindir diye, yeminlerinizi kendi aranızda bir bozuculuk unsuru yaparak, ipini kuvvetle eğirdikten sonra bozup-çözen (kadın) gibi olmayın. Şüphesiz Allah, sizi bununla imtihan etmektedir. Kıyamet günü hakkında ihtilafa düştüğünüz şeyi size muhakkak açıklayacaktır.
Eğer Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet kılardı; ancak dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. Yaptıklarınızdan muhakkak sorumlu tutulacaksınız.
Yeminlerinizi kendi aranızda, bir bozuculuk unsuru edinmeyin; sonra sapasağlam basan ayak kayar ve Allah´ın yolundan alıkoyduğunuz için kötülüğü tadarsınız. (Ayrıca) Büyük azap da sizin içindir.
Allah´ın ahdini ucuz bir değere karşılık satmayın. Eğer bilirseniz, Allah Katında olan sizin için daha hayırlıdır.
Sizin yanınızda olan tükenir, Allah´ın Katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle Biz muhakkak vereceğiz.
Erkek olsun, kadın olsun, bir mü´min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.
Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur.
Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O´na (Allah´a) ortak koşanlar üzerindedir.
Biz bir ayeti, bir (başka) ayetin yeriyle değiştirdiğimiz zaman, -Allah neyi indirdiğini daha iyi bilir.- “Sen yalnızca iftira edicisin" dediler. Hayır, onların çoğu bilmezler.
De ki: "İman edenleri sağlamlaştırmak, Müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere, onu (Kur´an´ı) hak olarak Rabbinden Ruhu´l-Kudüs indirmiştir."
Andolsun ki Biz, onların: "Bunu kendisine ancak bir beşer öğretmektedir" dediklerini biliyoruz. Saparak kendisine yöneldikleri (kimse)nin dili a´cemidir, bu ise açıkça Arapça olan bir dildir.
Allah´ın ayetlerine inanmayanları Allah hidayete ulaştırmaz ve onlar için acı bir azap vardır.
Yalanı, yalnızca Allah´ın ayetlerine inanmayanlar uydurur. İşte yalancıların asıl kendileri onlardır.
Kim imanından sonra Allah´a (karşı) inkara sapıp da, -kalbi imanla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altında zorlanan hariç- inkara göğüs açarsa, işte onların üstünde Allah´tan bir gazab vardır ve büyük azap onlarındır.
Bu, onların dünya hayatını ahirete göre daha sevimli bulmalarından ve şüphesiz Allah´ın da inkar eden bir topluluğu hidayete erdirmemesi nedeniyledir.
Onlar, Allah´ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar onların ta kendileridir.
Şüphesiz, onlar ahirette ziyana uğrayanlardır.
Sonra gerçekten Rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin, ardından cihad edip, sabredenlerin (destekçisidir). Şüphesiz senin Rabbin, bundan sonra da gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir.
O gün, herkes kendi nefsi adına mücadele eder ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir. Onlar zulme uğratılmazlar.
Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah´ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı.
Andolsun, onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti, fakat onu yalanladılar; böylece onlar, zulümlerine devam etmektelerken azap onları yakalayıverdi.
Öyleyse Allah´ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve) temiz olanlarını yiyin; eğer O´na kulluk ediyorsanız Allah´ın nimetine şükredin.
O, size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah´tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı haram kıldı. Fakat kim mecbur kalırsa, saldırmamak ve sınırı aşmamak üzere (yiyebilir). Çünkü gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah´a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah´a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.
(Bu dünyada olup-biten) Pek az bir metadır. Onlara ise acı bir azap vardır.
Yahudi olanlara da, bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
Sonra gerçekten Rabbin, cehalet sonucu kötülük işleyen, sonra bunun ardından tevbe eden ve ıslah olanlar(la beraberdir). Şüphesiz Rabbin bundan sonra bağışlayandır, esirgeyendir.
Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah´a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi.
O´nun nimetlerine şükrediciydi. (Allah) Onu seçti ve doğru yola iletti.
Ve Biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o, ahirette de salih olanlardandır.
Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan İbrahim´in dinine uy. O, müşriklerden değildi."
Cumartesi, ancak onda ihtilafa düşenlere (farz) kılındı. Şüphesiz Rabbin, onların ihtilaf ettikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmedecektir.
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir.
Eğer ceza verecekseniz, size verilen cezanın misliyle ceza verin ve eğer sabrederseniz, andolsun bu, sabredenler için daha hayırlıdır.
Sabret; senin sabrın ancak Allah(ın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli-düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme.
Şüphesiz Allah korkup-sakınanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir.
Allah’ın emri geldi (müminlerin zaferi, müşriklerin de felâket vakti gelmek üzeredir), sakın onu acele edip istemeyiniz. Allah, o müşriklerin koştukları ortaklardan münezzehtir, çok yücedir.
Allah, iradesinden vahy ile Cebrâil’i, kullarından dilediği peygamberlere indirip şu gerçeği (insanlara) bildirin, buyuruyor: Benden başka hiç bir ilâh yoktur. Bunun için benden korkunuz, isyan etmeyiniz.
Allah gökleri ve Arz’ı gerçek bir kanun ile yarattı. O, kâfirlerin koştukları ortaklardan beridir ve çok yücedir.
İnsanı bir meniden yarattı. (Kemale erince) bir de bakarsın ki, o, apaçık bir mücadeleci olmuştur (çürümüş kemikleri kim diriltir? der).
Davarları (deve, sığır, keçi ve koyunları) da O yarattı. Bunlarda sizin için soğuktan koruyucu yünler ve bir takım menfaatler var. Hem onlardan (helâl şekilde) yersiniz.
O hayvanları, akşam vakti getirirken ve sabahleyin salarken, onlarda sizin için bir zevk ve güzellik var.
Sizin ağırlıklarınızı da yüklenirler ve ancak can zahmeti ile varabileceğiniz bir beldeye de taşırlar. Muhakkak ki Rabbiniz Raûf’dur, Rahîm’dir (çok esirgeyicidir, çok merhametlidir).
Hem kendilerine binesiniz, hem de zînet olsun diye atları, katırları, merkepleri yarattı; ve şimdi beklemiyeceğiniz daha neler (acaip şeyler) yaratacak!... (Otomobil, uçak ve füzeler... gibi).
Hakka iletici doğru yolu (şeriati) beyan etmek Allah’a aittir. O yoldan sapan da var. Allah dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.
Allah, odur ki, gökten sizin için bir yağmur indirdi. İçecek (su) ondandır; hayvanlarınızı içinde otlattığınız ot ve ağaçlar da ondandır.
Allah, sizin için, o su ile ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve bütün meyvelerden bazısını bitirir (Çünkü meyvelerin bütünü cennettedir). Elbette bunda düşünecek bir topluluk için (Allah’ın kemal ve kudretine delâlet eden) bir âlamet vardır.
Geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı, sizin hizmetinize O bağladı. Bütün yıldızlar da O’nun emrine bağlıdırlar. Elbette bunların her birinde aklını başına alıp düşünen bir topluluk için, bir çok alâmetler var (ki, Allah’ın azamet ve birliğine delâlet ederler).
Yeryüzünde muhtelif renklerle yarattığı şeyleri (hayvanat ve bitkileri) de sizin hizmetinize bağladı. Elbette bunda da düşünecek bir topluluk için bir ibret nişanesi var.
Yine denizden taze et (balık eti) yiyesiniz ve ondan giyib takınacağınız bir zinet (inci) çıkarasınız diye, denizi hizmetinize bağlayan O’dur. Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini görüyorsun, hem Allah’ın fazlından nasîp arayasınız diye, hem de olur ki şükredersiniz.
Allah, yeryüzüne sabit dağlar koydu ki, sizi çalkalamasın. Bir de nehirler ve yollar bıraktı, gerek ki doğru gidesiniz.
Daha bir çok alâmetler yarattı. Yıldızla da insanlar yollarını doğrulturlar.
Hiç yaratan varlık, yaratmıyana benzer mi? Artık siz düşünmez misiniz?
Halbuki Allah’ın nimetini teker teker saymaya kalkışsanız, icmalen bile sayamazsınız. Muhakkak ki Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir.
Allah, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri hep bilir.
Kâfirlerin, Allah’dan başka yalvardıkları (putlar) ise, hiç bir şey yaratamazlar, halbuki o putlar, (taş veya ağaç gibi şeylerden) yaratılmaktadırlar (şekillendirilmektedirler.)
O putlar hep ölüdürler, diri değildirler ve insanların öldükten sonra ne zaman dirileceklerini de bilmezler.
İlâhınız tek bir İlâh’dır. Ahirete iman etmiyenlerin kalbleri bu gerçeği inkâr edicidir. Onlar, Allah’ın birliğine iman etmeyi kibirlerine yediremiyenlerdir.
Şüphe yok ki Allah, onların gizlediği ve açıkladığı şeyi hep bilir. Doğrusu Allah, kendilerini büyük görüp hakkı kabul etmiyenleri sevmez.
O kâfirlere: “- rabbiniz ne indirdi?” dendiği zaman: “- Eskilerin masallarını” dediler.
Bunu söylemelerinin sebebi şu : Kıyamet günü, kendi günahlarını tamamen yüklendikten başka, saptırdıkları bilgisiz (cahil) kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat et ki, ne fena yük (günah) yükleniyorlar!...
Mekke kâfirlerinden önce gelenler de hileler kurmuşlardı. Allah da kurdukları binalara (kudretiyle) temellerinden geldi de, çatı, tepelerinden üzerlerine çöktü. Böylece azap, kendilerine duyamıyacakları yerden geldi.
Sonra kıyamet günü, Allah, o kâfirleri zelil ve perişan edecek ve şöyle buyuracak: “- Nerede o haklarında müminlere muhalefet edip durduğunuz ortaklarım?” Kendilerine ilim verilen Peygamberlerle müminler: “-Gerçekten bütün sefalet ve zillet, bugün kâfirler üzerinedir.” diyeceklerdir.
Küfretmekle nefislerine zulmedenlerin canlarını Melekler alacağı zaman, onlar şöyle diyerek teslim olurlar: “-Biz, hiç bir fenalık yapmıyorduk.” Hayır, Allah sizin ne yapmış olduğunuzu çok iyi bilendir.
O halde, içinde ebedî kalmak üzere, hepiniz cehennem kapılarından giriniz bakalım!... İşte büyüklenenlerin (hakkı kabul etmiyenlerin) yeri ne kötüdür!...
Allah’dan korkup şirkten sakınanlara ise: “- Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman: “-Hayır indirdi.” demişlerdir. Bu dünyada güzel amel işleyenlere, güzel bir mükâfat var. Ahiret yurdu (cennet) ise, (dünya ve içindekilerden) elbette daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu da ne hoş!...
O yurd, Adn cennetleridir ki, oraya girecekler, (ağaçları) altından ırmaklar akar. Orada ne isterlerse, hep kendileri için mevcut... işte Allah, takva sahiplerini böyle mükâfatlandırır.
Takva sahipleri o kimselerdir ki, melekler, canlarını hoş ve rahat oldukları halde alırlar: “- Selâm size. Yapmış olduğunuz güzel işlerin mükâfatı olarak girin cennet’e...”derler.
Şu kâfirler, ancak kendilerine, ruhlarını alacak o meleklerin gelmesini veya Rabbinin azap emrinin (kıyametin) gelip çatmasını beklerler. Bunların işlediği küfür gibi, kendilerinden önce gelen ümmetler de işledi. (Kendilerini helâk etmekle) Allah onlara zulüm yapmadı; fakat onlar (küfretmekle) kendi nefislerine zulmetmişlerdi.
Bunun için, yaptıkları fena işlerin cezası, başlarına felâket oldu ve alay edip durdukları o azab, kendilerini kuşatıverdi.
Bir de Allah’a ortak koşanlar, (müşrikler) şöyle dediler: “- Allah dileseydi, ne biz, ne de Atalarımız kendisinden başka hiç bir şeye tapmazdık; onun emri dışında hiç bir şeyi haram kılmazdık.” Kendilerinden evvelkiler de böyle yaptılar (peygamberlerinin getirdiklerini inkâr ettiler). Buna karşı Peygamberlerin vazifesi, ancak açık bir tebliğdir.
Celâlim hakakı için, biz, her ümmete; “-Allah’a ibadet edin ve putlara tapmaktan sakının.” diye bir Peygamber gönderdik. Sonra içlerinden bir kısmına Allah hidayet etti, bir kısmının da üzerine sapıklık vacip oldu. Şimdi yeryüzünde bir gezip dolaşın da, bakın ki, Peygamberleri tekzîp edenlerin sonun ne olmuştur?
(Ey Rasûlüm) sen, o kâfirlerin hidayet bulmalarına çok istekli isen (de çare yok), her halde Allah dalâlette bırakacağı kimselere hidayet vermez. Onların hiç bir yardımcısı da yoktur.
Onlar: “- Allah, ölen kimseyi diriltmez.” diye en kuvvetli yeminleriyle Allah’a yemin ettiler. Hayır, bu ölüleri diriltmek, Allah üzerine gerçekleşen bir vaaddir; fakat insanların çoğu bilmezler.
Allah, öldükten sonra diriltecek ki, o kâfirlere ihtilâf ettikleri, (kabul etmedikleri) din işlerini beyan etsin ve bunu inkâr edenler, kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler.
Biz de bir şeyi dilediğimiz zaman, ona sözümüz sadece şöyle dememizdir: “- Ol” , o da hemen oluverir.
Kendilerine zulüm yapıldıktan sonra Allah yolunda (dinini korumak için) hicret edenleri, elbette dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. (kureyşin zulmünden hicret edenleri, iyi bir surette Medine’de yerleştiririz). Ahiret mükâfatı ise, muhakkak ki daha büyüktür, eğer iman etmiyenler bunu bilseler...
O muhacirler, müşriklerin eziyetlerine sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.
(Ey Rasûlüm!) Senden önce de, kendilerine vahiyde bulunduğumuz erkeklerden başkasını Peygamber olarak göndermedik. Eğer bunu bilmiyorsanız, Tevrat ve İncil âlimlerine sorun.
Biz, o Peygamberleri mûcizelerle ve kitaplarla gönderdik. Ey Rasûlüm, sana da Kur’an’ı indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara anlatasın olur ki; iyice düşünürler.
Artık fenalık tuzaklarını kuranlar, Allah’ın kendilerini yere geçirmesinden, yahud bilemiyecekleri taraftan kendilerine azap inmesinden emin mi oldular?
Yahud gezip dolaşırlarken (Allah’ın azabı) kendilerini yakalayıvermesinden emin mi oldular? Üstelik onlar, azabı engelleyiciler de değillerdir.
Yahut da kendilerini azar azar yakalayıp helâk etmesinden emin mi oldular? Şu halde azabı tacil etmemekle, Rabbin gerçekten çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
Onlar, Allah’ın yarattığı (ağaç gibi) herhangi bir şeyi görmediler mi ki, gölgeleri, Allah’ın kudretine boyun eğerek sağ ve sol taraflardan Allah’a secde eder olduğu halde meyledip dönüyor.
Göklerde ve yerde olan canlılarla Melekler, kibirlenmedikleri halde hep Allah’a secde ederler (*)
Kendilerine hâkim olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları her şeyi (melekler) yaparlar.
Allah da şöyle buyurdu: “- İki ilâh edinmeyin. O, ancak bir İlâh’dır; onun için yalnız benden korkun.”
Göklerde ve yerde her ne varsa, hepsi O’nundur. Din de daima Onundur, (itaat devamlı olarak ona mahsustur). Böyle iken, siz Allah’ın gayrinden mi korkuyorsunuz?
Sizdeki her nimet Allah’dandır. Sonra size keder dokunduğu zaman da, hep ona yalvarır yakarırsınız.
Sonra Allah, bu kederi sizden kaldırdığı zaman, bir de bakarsınız ki, içinizden bir topluluk Rablerine ortak koşuyorlar. (*) Dikkat! Secde âyetidir.
Bunu, kendilerine verdiğimiz nimete nankörlük etmek için yaparlar. Şimdi zevk edip keyfinize bakın; fakat pek yakında (başınıza gelecek akıbeti) bileceksiniz.
Bir de müşrikler, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (hayvanat ve ekinlerden) tutuyorlar da, hiç bir şey bilmiyen putlara hisse ayırıyorlar. Allah’a yemin olsun ki, siz, bu yaptığınız iftiralardan (putlar ilâhımızdır ve onların da bir hissesi vardır sözünden) mutlaka sorumlu tutulacaksınız.
Hem Allah’a kızlar da isnad ediyorlar (Melekler Allah’ın kızlarıdır, diyorlar.) Haşâ, Allah bunlardan münezzehtir. Tuhaf şey! Halbuki kendilerinin istediği oğlan çocuktur.
Onlardan birine, kız doğum haberi (bir kızın doğdu!) müjdelendiği zaman, öfkelenerek yüzü kararıyor.
Verilen müjdenin bıraktığı kötü tesirle utanıp kavminden gizleniyor; acaba o çocuğu zillet ve horluğa katlanarak saklayacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak ki, hüküm verdikleri şeyler ne kötü!...
Ahirete iman etmiyenler için kötü sıfatlar var. En yüksek sıfatlar ise Allah’ındır. O Azîz’dir, Hâkîm’dir.
Eğer Allah, zulümleri (günahları) yüzünden insanları hesaba çekiverseydi, yeryüzünde kımıldayan tek bir canlı bırakmazdı. Fakat Allah, onları takdir edilen bir müddete kadar geciktirir. Müddetleri (ecelleri) de geldiği zaman, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.
Hem kendilerinin hoşlanmamakta oldukları kızları Allah’a isnad ediyorlar, hem de: “-En güzel akıbet onlarınmış.” diye dilleri kendilerine yalan söylüyor. Çare yok, ateş onların... Oraya en önde gidip kalacaklardır.
Allah’a yemin olsun ki, biz, senden önce bir çok ümmetlere Peygamberler gönderdik de Şeytan, onlara, amellerini bezeyip güzel gösterdi. Bugün de o Şeytan, kâfirlerin dostudur (senden önceki peygamberler tekzip edildikleri gibi, şimdi seni de tekzip ediyorlar.) Onlara çok acıklı bir azap var.
Ey Rasûlüm, bu Kur’an’ı sana ancak insanların ayrılığa düştükleri din işlerini beyan etmek için ve iman edecek kimselere bir hidayet, bir rahmet olsun diye indirdik.
Allah gökten bir yağmur indirdi de onunla Arz’a, ölümünden (bitkileri kuruduktan) sonra hayat verdi; bitkileri yeşertti. Şüphesiz ki bunda, ibret kulağı ile dinleyenler için, öldükten sonra dirilmeğe bir alâmet var...
Gerçekten süt veren hayvanlarda da size bir ibret vardır: Size, onların karnındaki işkembe pisliği ile kan arasından halis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazından âfiyetle geçer.
Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvalarından da içki ve güzel bir rızık edinirsiniz. Muhakkak ki bunda aklı olup düşünen bir topluluk için (Allah’ın kudretine delâlet eden) bir alâmet var... (Bu âyet-i kerime içki haram kılınmadan önce Mekke’de nâzil olmuştur.)
Senin Rabbin, bal arasına da şöyle vahy etti: “- Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin.
Sonra meyvaların hepsinden ye de, Rabbinin sana has kıldığı (şaşırmayacağın) yaylım yollarına çık.” O arıların karınlarından renkleri muhtelif bal çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Doğrusu bunda da düşünecek bir topluluk için (Allah’ın hikmet ve emrine delâlet eden) büyük bir alâmet var.
Allah sizi yarattı, sonra da sizi O öldürecek. İçinizden kimi de en düşük ihtiyarlığa (75-90 yaşlarına) çevrilir ki, (daha önce) bilgi sahibi olduktan sonra, (artık unutup) bilmez olsun. Gerçekten Allah Alîm’dir, Kadîr’dir.
Allah rızık hakkında bir kısmınızı bir kısmınızdan üstün kıldı. Kendilerine fazla rızık verilenler de, rızıklarını elleri altında bulunanlara vermiyorlar ki, onda müsavi olsunlar. (İşte böyle köle ve hizmetçilerini mallarına ortak etmiyenler, Allah’a nasıl, kudreti altındaki şeyleri ortak ediyorlar?) Şimdi Allah’ın nimetini mi inkâr ediyorlar?
Allah, size kendilerinizden zevceler verdi ve zevcelerinizden de, sizin için, oğullarla torunlar yarattı, sizi güzel ve pâk nimetlerden rızıklandırdı. Şimdi bâtıla (putlara) iman ediyorlar da Allah’ın nimetini (İslâm’ı) inkâr mı ediyorlar?
Müşrikler, kendilerine, ne göklerden, ne de yerden hiç bir rızık vermeye sahip olmayan ve buna güçleri yetmiyen Allah’dan başka şeylere (putlara) tapıyorlar.
Artık Allah’a ortak koşmayın, çünkü Allah, eşi bulunmadığını biliyor. Siz ise, bu gerçeği bilmiyorsunuz.
Allah, şunu temsil buyurdu: Hiç bir tasarrufa gücü yetmiyen halis bir köle, bir de tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verilip de ondan gizli ve aşikâr harcayan kimse... Hiç bunlar müsavi olur mu? (O halde putları Allah’a nasıl eş tutuyorlar?). Bütün hamd Allah’a mahsustur. Doğrusu insanların çoğu (Bu hakikatleri) bilmezler.
Allah şu iki adamı da misal getirdi: Bunlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez; efendisine sade bir ağırlıktır, efendisi onu ne tarafa gönderse hiç bir hayra yaramaz. Hiç bu, adaletle emreden ve doğru yolda bulunan kimseye müsavi (eş) olabilir mi? (İşte hak dini gönderen, insanlara her türlü nimet ve rahmet ihsan eden Allah, hiç bir fayda ve zarara güçleri yetmiyen putlara ortak tutulabilir mi?)
Bütün göklerin ve arzın gaybını bilmek Allah’a mahsustur. Kıyametin oluş işi de (veya Allah’ın ilminde kıyametin geliş vakti) ancak göz kırpması gibidir, yahud ondan daha sür’atlidir. Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir.
Siz hiçbir şey bilmezken Allah, sizi, analarınızın karnından çıkardı ve size kulaklar, gözler, kalbler verdi ki (iman edip) şükredesiniz.
Gök boşluğunda uçmağa mahkûm edilen kuşlara bakmadılar mı? Onları (kanatlarını açarken ve kapatırken) ancak Allah (kudreti ile) tutuyor. Elbette bunda iman edecek bir topluluk için, (ibret alacak) çok alâmetler var.
Allah, size evlerinizi bir barınak yaptı. Hem göç gününüzde, hem ikâmetiniz gününde; davar derilerinden hafifçe taşıyacağınız çadırlarla, (onların) yünlerinden, yapağılarından, kıllarından da, eskiyecek bir zamana kadar, size (elbise, halı, kilim gibi) eşya ve ticaret malı yaptı.
Allah, yarattığı (ev, ağaç ve bulut gibi) şeylerden size gölgeler yaptı; size dağlardan siperler yaptı; size, kendinizi sıcak ve soğuktan koruyacak elbiselerle, harbde sizi koruyacak zırhlı giyim eşyası yaptı. İşte böylece Allah, üzerinizde olan nimetini tamamlıyor ki, emirlerine boyun eğip itaat edesiniz.
Eğer buna karşı yine yüz çevirirlerse (islâmı kabul etmezlerse), ey Rasûlüm, senin üzerine düşen ancak açık bir tebliğdir. (Bu âyet-i kerime kıtal âyetinden önce nâzil olmuştur).
Müşrikler, Allah’ın nimetini tanırlar ikrar ederler. Sonra (Allah’dan başkasına ibadet ederek) onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfirlerdir.
Kıyamet gününde her ümmetten Peygamberlerini bir şâhid göndereceğiz ki, müminlerin imanına ve kâfirlerin küfrüne şâhidlik etsinler. Sonra o kâfirlere, (özür dilemek için) ne izin verilecek, ne de Allah’ın razı olduğu şeye dönüş kendilerinden istenecek veya kabul olunacak.
O zalimler (kâfirler) cehennem azabını görünce, artık bu azab kendilerinden ne hafifletilecek, ne de onlara mühlet verilecek.
Dünyada Allah’a ortak koşan müşrikler, ahirette bu ortaklarını (putlarını) görünce: “- Ey Rabbimiz! Bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır.” diyecekler. Tapındıkları putlar da onlara şu cevabı vereceklerdir: “- Muhakkak surette siz yalancısınız, biz sizi kendimize ibadete çağırmadık.”
Ve o gün zalimler, günahlarını itirafla Allah’ın hükmüne teslim olmuş olacaklar ve uydurdukları putlar da kendilerini bırakıp gitmiş bulunacaktır.
O kâfir olanlara ve Allah yolundan (İslâm’dan) insanları çevirenlere; biz, başkalarını da ifsad ettiklerinden, (küfürlerinden ötürü hak kazandıkları) azab üstüne azab ziyade etmişizdir.
Kıyamet günü, her ümmet içinden kendileri üzerine Peygamberlerini bir şâhid göndereceğiz ve seni de şu ümmetin üzerine şâhid getireceğiz (Ey Rasûlüm). Sana bu kitabı (Kur’an’ı), her şeyi beyan etmek için ve bir hidayet, bir rahmet, müminlere de bir müjde olarak perderpey indirdik.
Muhakkak ki Allah, adaleti, ihsanı ve akrabaya vermeyi emrediyor. Zinadan, fenalıklardan ve insanlara zulüm yapmaktan da nehyediyor. Size böyle öğüd veriyor ki, benimseyip tutasınız. (ADÂLET: Her şeyi yerli yerine koymak demektir. Zulmün zıddıdır. Her hakkın başı, Allah hakkı olduğundan ona ortak koşmamak, tevhide iman etmek esastır. Bundan sonra ilâhi ölçülere göre her şeyin hakkını vermek adalettir. İHSAN: Farzları yerine getirmek, Allah’ı görür gibi kendisine ibadet etmek, bir şeyi güzel ve iyi yapmak mânâlarına gelir.)
Bir de andlaşma (bağlantı) yaptığınız zaman Allah’ın ahdini yerine getirin ve yeminleri sağlama bağladıktan sonra, onları bozmayın; Allah’ı üzerine şâhid tuttuğunuz halde, nasıl olur da bozarsınız!... Şüphe yok ki Allah, yaptığınız her şeyi bilir.
Bir ümmet diğer bir ümmet’den daha ziyadedir, diye (kafîrlerin çokluğuna bakıp) yeminlerinizi aranızda hile edinerek, o ipliğini sağlamca eğirdikten sonra bozan kadın gibi olmayın. Gerçekten Allah, sizi bununla (ahde vefa ile) imtihan eder; ve dünyada ayrılığa düştüğünüz şeyi, kıyamet gününde muhakkak size açıklayacaktır.
Allah dileseydi, elbette hepinizi tek bir ümmet yapardı. Fakat Allah dilediğini sapıtır ve dilediğine de hidayet verir. Muhakkak surette hepiniz, bütün yaptıklarınızdan sorumlu tutulacaksınız.
Yeminlerinizi, aranızda fesada bir vesile edinmeyin ki, sonra sağlam basmışken bir ayak kayar da, Allah yolundan saptığınız için dünyada fena azab tadarsınız; ahirette de size büyük bir azab olur.
Allah’ın ahdini az bir bedel karşılığında değişmeyin. Muhakkak ki, Allah katında olan sevap;sizin için (dünya menfaatından) daha hayırlıdır, eğer bilirseniz...
Sizin yanınızdaki dünya malı tükenir, Allah katındaki rahmet hazineleri ise bâkidir. Allah yolunda sabredenlere, yaptıkları amelin daha güzeliyle mükâfatlarını; elbette vereceğiz.
Erkekten ve dişiden, mümin olduğu halde, kim iyi amel işlerse, muhakkak onu güzel bir hayat ile yaşatacağız ve işlemekte oldukları amellerin daha güzeliyle mükâfatlarını elbette vereceğiz.
Şimdi, Kur’ân okumak istediğin zaman, hemen o koğulmuş Şeytan’dan Allah’a sığın (E’ûzü billâhi mineş-şeytânir-racîm de).
Doğrusu şu ki, iman edip de Rablerine tevekkül edenler üzerine o Şeytan’ın bir hâkimiyyeti yoktur.
Onun hâkimiyyeti, ancak kendisini veli edinenlere ve Allah’a ortak koşanlardır.
Biz, bir âyetin yerine, bir âyeti değiştirip getirdiğimiz zaman (önceki âyetin hükmünü kaldırdığımız vakit) Allah ne indirdiğini pek iyi bilmişken, kâfirler dediler ki: “- Sen, ancak bir iftiracısın.” Hayır, onların çoğu Kur’ân’ın hakikatını ve hüküm değiştirmenin faydasını bilmezler.
Onlara şöyle de: “- Cebraîl, Kur’an’ı, iman edenlere sebat vermek, müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için Rabbinin katından hak olarak indirdi.”
Gerçekten biliyoruz ki, kâfirler: “- Kur’an’ı muhakkak surette (Peygambere, ara sıra görüşüp konuştuğu Rûm’lardan hristiyan) bir insan öğretiyor.” diyorlar. Peygambere öğretiyor zannında bulundukları kimsenin dili yabancıdır; bu Kur’an ise, açık Arapçadır.
Allah’ın âyetlerine iman etmiyenleri, muhakkak ki Allah hidayete erdirmez ve onlar için çok acıklı bir azab var...
Yalanı, ancak Allah’ın âyetlerine inanmıyanlar uydurur. İşte bunlar, asıl yalancı olanlardır.
Kalbi iman ile kararlaşmış olduğu halde, (küfür kelimesini söylemeye) cebredilenler (ve böylece yalnız dilleriyle söyliyenler) müstesna, kim Allah’a küfrederse, onlara şiddetli bir azab var; lâkin küfre bağrını açanlar üzerine Allah’dan bir gazab ve kendilerine çok büyük bir azab vardır.
Şundan dolayı ki, onlar, dünya hayatını ahiret üzerine tercih edip sevmişlerdir. Allah da kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.
Bunlar, o kimselerdir ki, Allah, kalblerini, kulaklarını, gözlerini mühürlemiştir. İşte bunlar, gafil olanlardır.
Çaresiz onlar, ahirette perişan olup ziyana uğrayan kimselerdir.
Sonra muhakkak ki Rabbin, eziyyet edildikten sonra Mekke’den hicret edenlerin, arkasından da savaşanların ve sabredenlerin yardımcısıdır. Bundan sonra, şüphe yok ki Rabbin Gafûr’dur, Rahîm’dir.
O kıyamet günü, herkes nefsini kurtarmak için uğraşarak gelir ve herkese yaptığı işin karşılığı tamamiyle ödenir, hiç birine de zulüm yapılmaz.
Allah bir şehri misal (ibret örneği) yapıyor ki, o şehir emniyet ve huzur içinde bulunuyordu; oraya her yerden bol bol rızkı geliyordu. Nihayet o şehir (halkı) Allah’ın nimetlerine nankörlük etti. Allah da o şehir halkına, yaptıkları işler yüzünden açlık ve korku elbisesini taddırdı (açlık ve korkuyu hissettiler).
Yemin olsun ki, Peygamberi inkâr eden o nankörlere içlerinden bir Rasûl geldi de onu yalanladılar. Zulüm yaparlarken azab da kendilerini yakalayıverdi. (Bu azab, müşriklerin Bedir felâketidir).
Artık Allah’ın size rızık verdiği şeylerden helâl ve pâk olarak yeyin de Allah’ın nimetine şükredin; eğer O’na ibadet edecekseniz...
Allah, size, ancak ölü hayvanı, kanı, domuz etini ve bir de Allah’dan başkası adına kesilen hayvanı haram kıldı. Kim de bu haram şeylerden yemeye zarureti olursa (zarurî ihtiyacını kapayacak kadar), taşkın ve mütecaviz olmaksızın yiyebilir. (Zaruri hal, ölüm korkusudur). Muhakkak Allah, Gafûr’dur, Rahîm’dir.
Dillerinizin “Bu helâldır, şu haramdır” diye yalan olarak vasıflandırdığı şeyi söylemeyin ki, Allah’a yalan iftira etmiş olursunuz. Şüphe yok ki, Allah’a yalan uyduranlar, asla kurtulamazlar.
Onlar için dünyada pek az bir menfaat var, ahirette ise çok acıklı bir azab...
Daha önce (En’am sûresi, 146. âyet’de) Yahudi’lere haram kıldığımız şeyleri sana (ey Rasûlüm) anlatmıştık. Biz, onlara zulüm yapmadık, fakat onlar kendi nefislerine zulüm yapıyorlardı.
Sonra şüphe yok ki, Rabbin, bir cahillikle kötülük eden, sonra bunun arkasından tevbe edip halini düzelten kimseler lehindedir. Muhakkak ki Rabbin bu tevbeden sonra Gafûr’’dur, Rahîm’dir.
Gerçekten İbrahîm hak dinine yönelen, Allah’a itaat üzere bulunan, bütün hayırlı hasletleri kendisinde toplayan bir imâmdı (önderdi); ve hiç bir zaman müşriklerden olmamıştı.
Allah’ın nimetlerine şükredendi. Allah da onu seçmiş, doğru bir yola iletmişti.
Biz, dünyada ona güzel bir anılış verdik (her din sahibi onu sever ve iyilikle anar). Muhakkak ki, o ahirette sâlihlerdendir (Allah’ın öz kullarındandır).
Sonra ey Rasûlüm, sana şöyle vahyettik: Doğru yola yönelerek İbrahîm’in dinine uy, o hiç bir zaman müşriklerden olmadı.
(İbadet etmek için tatil günümüz, Cuma olmasında Cumartesi olsun diye) hakkında ayrılığa düştükleri Cumartesi günü, (Mûsa’ya itiraz eden) o yahûdi’lere (ibadet için) farz kılındı. Elbette Rabbin, onların ihtilâf edip durdukları şeyler hakkında kıyamet günü, aralarında hükmünü verecektir.
Ey Rasûlüm, insanları Kur’an’la, güzel söz ve nasihatla Rabbinin yoluna (İslâma) davet et. Onlara karşı, en güzel olan bir mücadele ile mücadele yap. Şüphe yok ki, Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir, ve o, hidayete kavuşanları da en iyi bilendir.
(Ey müminler, düşmandan intikam almak için) eğer bir ceza ile mukabele edecek olursanız, ancak size yapılan azab ve cezanın misli ile yapın (daha fazla ileri gitmeyin). Sabrederseniz (cezayı terk ederseniz) andolsun ki, bu tahammül edenler için daha hayırlıdır.
Ey Rasûlüm, sabret; senin sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir. Kâfirlerin yüz çevirmesinden mahzun olma ve yaptıkları hileden de telâş edip sıkıntıya düşme.
Gerçekten Allah, takva sahipleriyle ve ihsanda bulunan kimselerle beraberdir.
Allah kullarindan diledigine buyrugunu bildirmek icin meleklerini vahiyle indirerek soyle der: «Insanlari uyarin ki, Benden baska tanri yoktur. Benden sakinin.»
Gokleri ve yeri geregince yaratmistir. Onlarin es kostuklari seylerden yucedir.
Insani nutfeden yaratmistir. yleyken o nasil da acikca karsi koymaktadir!
Hayvanlari da yaratmistir. Onlarda sizi isitacak seyler ve bircok faydalar vardir. Onlarin etlerini de yersiniz.
Onlari getirirken de, gonderirken de zevk alirsiniz.
Kendi kendinize zor varacaginiz memleketlere, yuklerinizi tasirlar. Dogrusu Rabbiniz sefkatlidir, merhametlidir.
Sizin icin atlari, katirlari ve merkebleri binek ve sus hayvani olarak yaratmistir. Bilmediginiz daha nice seyleri de yaratir.
Yolun egri olani da vardir. Allah dileseydi hepinizi dogru yola iletirdi. *
Yukaridan size su indiren O´dur. Ondan icersiniz; hayvanlari otlattiginiz bitkiler de onunla biter.
Allah onunla size ekinler, zeytin ve hurma agaclari, uzumler ve her turlu urunu yetistirir. Dusunen kimseler icin bunda ders vardir.
Geceyi gunduzu, gunesi ayi sizin istifadenize vermistir. Yildizlar da O´nun buyruguna boyun egmistir. Bunlarda, akleden kimseler icin dersler vardir.
Yeryuzunde rengarenk seyleri de sizin icin yaratmistir. Bunda, ogut alan kimseler icin ibret vardir.
Taze et yemeniz, takindiginiz susleri edinmeniz ve Allah´in bol nimetinden faydalanmaniz icin denize ki gemilerin onu yara yara gittigini gorursun boyun egdiren de O´dur. Artik belki sukredersiniz.
(15-16) Yeryuzunde, sarsilmayasiniz diye, sabit daglar, nehirler ve belki yulonuzu bulursunuz diye yollar ve isaretler meydana getirmistir. Onlar yildizlarla da yollarini bulurlar.
(15-16) Yeryuzunde, sarsilmayasiniz diye, sabit daglar, nehirler ve belki yulonuzu bulursunuz diye yollar ve isaretler meydana getirmistir. Onlar yildizlarla da yollarini bulurlar.
Hic yaratan yaratamayana benzer mi? Ibret almaz misiniz?
Allah´in verdigi nimetleri sayacak olsaniz bitiremezsiniz; dogrusu Allah bagislar, merhamet eder.
Allah, gizlediklerinizi de, aciga vurduklarinizi da bilir.
Onlar cansiz, oludurler. Ne zaman dirileceklerini de bilemezler. *
Tanriniz tek bir Tanridir. Ahirete inanmayanlarin kalbleri bunu inkar eder; onlar buyukluk taslarlar.
Onlarin gizlediklerini de, aciga vurduklarini da Allah´in bildiginde suphe yoktur. O, buyukluk taslayanlari sevmez.
Onlara: «Rabbiniz ne indirdi?» diye sorulsa: «ncekilerin masallari» derler.
Boylece kiyamet gunu kendi gunahlarini tam olarak, bilmeden saptirdiklari kimselerin gunahlarini kismen yuklenirler. Dikkat edin, yuklendikleri yuk ne kotudur! *
Onlardan oncekiler duzen kurmuslardi. Bunun uzerine Allah, binalarinin temelini cokertti de tavanlari baslarina yikildi. Azap, onlara farketmedikleri yerden geldi.
Sonra kiyamet gunu onlari rezil eder ve: «Haklarinda tartistiginiz Benim ortaklarim nerede?» der. Ilim sahibleri soyle derler: «Dogrusu bugun inkarcilara rezillik ve igrenclik vardir.»
Melekler kendilerine yazik etmis kimselerin canlarini alirken: «Biz hicbir kotuluk yapmiyorduk» diyerek teslim olurlar. Hayir; oyle degil; dogrusu Allah onlarin yaptiklarini bilmektedir.
Temelli kalacaginiz cehennemin kapilarindan girin. Buyuklenenenlerin duragi ne kotudur!
Sakinan kimselere: «Rabbiniz ne indirdi?» denince, «Iyilik» derler. Bu dunyada iyi davrananlara iyilik vardir. Ahiret yurdu ise daha iyidir. Sakinanlarin yurdu ne guzeldir!
Iclerinden irmaklar akan Adn cennetlerine girerler. Orada, diledikleri kendilerine verilir. Allah sakinanlari boylece mukafatlandirir.
Onlar kendilerine yalniz meleklerin veya senin Rabbinin buyrugunun gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan oncekiler de boyle yapmislardi. Allah onlara zulmetmemisti, ama onlar kendilerine yazik ediyorlardi.
Bu yuzden, isledikleri kotuluklere ugradilar ve alay ettikleri sey onlari kusatti. *
Allah´a es kosanlar: «Allah dileseydi O´ndan baska hicbir seye ne biz ve ne de babalarimiz tapardi. O´nun buyrugu olmaksizin hicbir seyi haram kilmazdik» dediler. Kendilerinden oncekiler de boyle yapmisti. Peygamberlere apacik tebligden baska ne vazife duser?
And olsun ki, her ummete: «Allah´a kulluk edin, azdiricilardan kacinin» diyen peygamber gondemisizdir. Allah iclerinden kimini dogru yola eristirdi, kimi de sapikligi haketti. Yeryuzunde gezin; peygamberleri yalanlayanlarin sonlarinin nasil oldugunu gorun.
Onlarin dogru yolda olmalarina ne kadar ozensen, yine de Allah, saptirdigini dogru yola iletmez. Onlarin yardimcilari da olmaz.
(38-39) len kimseyi Allah´in diriltmeyecegi uzerine butun gucleriyle Allah´a yemin ederler. Hayir; oyle degil, ayriliga dustukleri seyi onlara aciklamayi , inkar edenlerin kendilerinin yalanci olduklarini bileceklerini, Allah gercekten vadetmistir, fakat insanlarin cogu bilmezler.
(38-39) len kimseyi Allah´in diriltmeyecegi uzerine butun gucleriyle Allah´a yemin ederler. Hayir; oyle degil, ayriliga dustukleri seyi onlara aciklamayi , inkar edenlerin kendilerinin yalanci olduklarini bileceklerini, Allah gercekten vadetmistir, fakat insanlarin cogu bilmezler.
Bir seyin olmasini istedigimiz zaman sozumuz sadece ona «Ol» dememizdir ve hemen olur. *
Haksizlaga ugratildiktan sonra, Allah yolunda hicret eden kimseleri, and olsun ki, dunyada guzel bir yerde yerlestiririz. Ahiret ecri ise daha buyuktur, keski bilseler!
Onlar sabreden ve yalniz Rablerine guvenen kimselerdir.
(43-44) Dogrusu senden once de kendilerine kitablar ve belgelerle vahyettigimiz bir takim adamlar gonderdik. Bilmiyorsaniz kitablilara sorun. Sana da, insanlara gonderileni aciklayasin diye Kuran´i indirdik. Belki dusunurler.
(43-44) Dogrusu senden once de kendilerine kitablar ve belgelerle vahyettigimiz bir takim adamlar gonderdik. Bilmiyorsaniz kitablilara sorun. Sana da, insanlara gonderileni aciklayasin diye Kuran´i indirdik. Belki dusunurler.
Kotu isler duzenleyenler Allah´in kendilerini yere batirmasindan yahut farketmedikleri bir yerden onlara azabin gelmesinden guvende midirler?
(46-47) Veya hareket halindelerken (ki Allah´i aciz birakamazlar) ya da yok olmak endisesindeyken onlara azabin gelmesinden guvende midirler? Dogrusu Rabbin sefkatlidir, merhametlidir.
(46-47) Veya hareket halindelerken (ki Allah´i aciz birakamazlar) ya da yok olmak endisesindeyken onlara azabin gelmesinden guvende midirler? Dogrusu Rabbin sefkatlidir, merhametlidir.
Allah´in yarattigi seylerin, golgeleri saga sola vurarak, Allah´a boyun egerek secde etmekte olduklarini gormuyorlar mi?
SÙ Goklerde ve yerde bulunan her canli ve melekler, buyukluk taslamaksizin Allah´a secde ederler.
Fevklerinde olan Rablerinden korkarlar ve emrolunduklari seyleri yaparlar. *
Allah, «Iki tanri edinmeyin, O ancak bir tek Tanri´dir. Yalniz Ben´den korkun» dedi.
Goklerde ve yerde olan O´nundur. Kulluk da daima O´nadir. Allah´tan baskasindan mi sakiniyorsunuz?
Size gelen her nimet Allah´tandir. Sonra, bir sikintiya ugradiginizda yalniz O´na siginirsiniz.
(54-55) Sikintilarinizi giderince de, icinizden bazilari kendilerine verdigimize nankorluk ederek Rablerine es kosarlar. Gecinin bakalim, yakinda ogreneceksiniz.
(54-55) Sikintilarinizi giderince de, icinizden bazilari kendilerine verdigimize nankorluk ederek Rablerine es kosarlar. Gecinin bakalim, yakinda ogreneceksiniz.
Kendilerine verdigimiz riziktan, onlarin ne oldugunu bilmeyen putlara pay ayirirlar. Allah´a and olsun ki, uydurup durdugunuz seylerden elbette sorguya cekileceksiniz.
Begendikleri erkek cocuklari kendilerine; kizlari da Allah´a malediyorlar. O bundan munezzehtir.
Aralarindan birine bir kizi oldugu mujdelendigi zaman ici gamla dolarak yuzu simsiyah kesilir.
Kendisine verilen kotu mujde yuzunden, halktan gizlenmeye calisir; onu utana utana tutsun mu, yoksa tapraga mi gomsun? Ne kotu hukmediyorlar!
Ahirete inanmayanlar kotuluk misalidirler. En ustun misali ise Allah verir. O guclu´dur, Hakim´dir. *
Allah insanlari haksizliklarindan oturu yakalayacak olsaydi, yeryuzunde canli birakmazdi. Fakat onlari belirli bir sureye kadar erteler. Sureleri dolunca onu ne bir saat geciktirebilirler ne de one alabilirler.
Begenmediklerini Allah´a malederler. Dilleri, guzel seylerin kendilerine ait oldugunu yalan yere soyler durur. Cehennemin onlarin oldugunda ve onceden oraya gideceklerinde suphe yoktur.
Allah´a and olsun ki, senden onceki ummetlere peygamberler gonderdik. seytan yaptiklarini onlara hep guzel gosterdi. Bugun de dostlari odur. Onlara can yakici azap vardir.
Sana kitap´i, ayriliga duskukleri seyleri onlara aciklaman icin, inanan kimselere de dogru yol rehberi ve rahmet olarak indirdik.
Allah gokten su indirir ve olumunden sonra yeryuzunu diriltir. Kulak veren kimseler icin bunda ibret vardir. *
Hayvanlarda da size ibretler vardir. Bagirsaklarindakiler ile kan arasindan, icenlere halis ve icimi kolay sut iciririz.
Hurma agaclarinin meyvelerinden ve uzumlerden serbet, sira ve guzel rizik elde edersiniz. Dusunen millet icin bunda ibret vardir.
(68-69) Rabbin bal arisina: «Daglarda, agaclarda ve hazirlanmis kovanlarda yuva edin; sonra her cesit urunden ye; sonra da Rabbinin islemen icin gosterdigi yollardan yuru» diye ogretti. Karinlarindan insanlara sifa olan cesitli renklerde bal cikar. Dusunen bir millet icin bunda ibret vardir.
(68-69) Rabbin bal arisina: «Daglarda, agaclarda ve hazirlanmis kovanlarda yuva edin; sonra her cesit urunden ye; sonra da Rabbinin islemen icin gosterdigi yollardan yuru» diye ogretti. Karinlarindan insanlara sifa olan cesitli renklerde bal cikar. Dusunen bir millet icin bunda ibret vardir.
Allah sizi yaratmistir, sonra oldurecektir, icinizden bir kismi da omrunun en fena zamanina ulastirilir ki, bilirken bilmez olurlar. Dogrusu Allah bilendir, her seye Kadir´dir. *
Allah rizikda kiminizi digerlerine ustun tutmustur. stun kilinanlar, emirleri altinda bulunanlarin riziklarini vermezler. Oysa rizikta hepsi esittir. Allah´in nimetini bile bile inkar mi ediyorlar?
Allah size kendinizden esler var eder. Eslerinizden de ogullar ve torunlar var eder. Size temiz seylerden rizik verir. yleyken batila inaniyorlar ve Allah´in nimetini inkar mi ediyorlar?
Allah´i birakip, goklerden ve yerden kendilerine verecek riziklari olmayan ve vermeye guc yetiremiyen seylere mi tapiyorlar?
Allah´a benzerler kosmaya kalkmayin. suphesiz Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Allah, hicbir seye gucu yetmeyen ve baskasinin mali olan bir kole ile, kendisine verdigimiz guzel nimetlerden gizlice ve acikca sarfeden kimseyi misal gosterir: «Hic bunlar esit olur mu? vulmege layik olan Allah´tir, fakat cogu bilmezler.
Allah iki adami misal veriyor: Biri hicbir seye gucu yetmeyen bir dilsiz ki efendisine yuktur, nereye gonderse bir hayir cikmaz bu, dogru yolda olan, adaletle emreden kimse ile bir olabilir mi? *
Goklekin ve yerin gaybi Allah´a aittir, kiyamet saatinin kopusu bir goz kirpmasi kadar veya daha cabuk bir zaman icinde olur. suphesiz Allh her seye Kadir´dir.
Allah sizi annelerinizin karnindan bir sey bilmez halde cikarmistir. Belki sukredersiniz diye size kulak, goz ve kalp vermistir.
Gogun boslugunda Allah´in buyruguna boyun egerek ucan kuslara bakmiyorlar mi? Onlari Allah´tan baska tutan kimse yoktur. Inanan millet icin bunda dersler vardir.
Allah size evlerinizi dinlenme yeri kildi. Hayvanlarin derilerinden, yolculukta ve ikamet zamanlarinizda kolayca tasiyacaginiz evler; yun, tuy ve killarindan bir sure kullanacaginiz giyimlikler ve gecimlikler var etmistir.
Allah yarattiklarindan size golgeler yapmis; daglarda siginacaginiz barinaklar var etmis, sizi sicaktan koruyacak elbiseler, harpte sizi koruyacak zirhlar vermistir. Size olan nimetini musluman olasiniz diye iste bu sekilde tamamlamaktadir.
Eger yuz cevirirlerse, sana dusenin sadece acikca teblig oldugunu bil.
Allah´in nimetini hem bilirler hem de inkar ederler. Zaten cogu kafir kimselerdir. *
Kiyamet gunu her ummetten bir sahit getiririz; inkar edenlere itiraz icin izin de verilmez, onlarin ozurleri de dinlenmez.
Zulmedenler, azap gorurlerken azablari hafifletilmez de geciktirilmez de.
Allah´a ortak kosanlar, kostuklari ortaklari gorduklerinde: «Rabbimiz! Seni birakip yalvardigimiz ortaklarimiz bunlardir» derler. Kostuklari ortaklar, onlar: «Dogrusu siz yalancisiniz» diye soz atarlar.
Puta tapanlar o gun Allah´in hukmune teslim olurlar; uydurduklari seyler onlardan uzaklasirlar.
O gun her ummetten bir kisiyi onlara sahit tutariz. Seni de ummetine sahit getiririz. Sana her seyi aciklayan ve muslumanlara dogruyu gosteren bir rehber, rahmet ve mujde olarak Kuran´i indirdik. *
Allah suphesiz adaleti, iyilik yapmayi, yakinlara bakmayi emreder; hayasizligi, fenaligi ve haddi asmayi yasak eder. tutasiniz diye size ogut verir.
Ahidlestiginiz zaman Allah´in ahdini yerine getirin. Allah´i kendinize kefil kilarak saglama bagladiginiz yeminleri bozmayin. Allah yaptiklarinizi suphesiz bilir.
Bir ummetin digerinden daha cok olmasindan oturu, aranizdaki yeminleri bozarak, ipligini iyice egirip katladiktan sonra bozan kadin gibi olmayin. Allah onunla sizi dener. And olsun ki, sorumlu tutulacaksiniz.
N/A
Birbirinizi aldatmak icin yemin etmeyin ki, bu yuzden saglamca yere bakmakta olan ayak surcebilir; Allah yolundan alikoymaniza karsilik kotu bir azap tadarsiniz ve (ahirette ) de size buyuk bir azap vardir.
Allah´in ahdini hic bir degere degismeyin. Eger bilirseniz, Allah katinda olan sizin icin daha iyidir.
Sizde olanlar tukenir ama, Allah katinda olanlar sonsuzdur, tukenmez. Sabredenlere ecirlerini, yaptiklarindan daha guzeli ile odeyecegiz.
Kadin, erkek, inanmis olarak kim iyi is islerse, ona hos bir hayat yasatacagiz. Ecirlerini yaptiklarindan daha guzeli ile odeyecegiz.
Kuran okuyacagin zaman, kovulmus seytandan Allah´a sigin.
Dogrusu seytanin,inananlar ve yalniz Rablerine guvenenler uzerinde bir nufuzu yoktur.
O´nun nufuzu sadece, O´nu dost edinenler ve Allah´a ortak kosanlar uzerindedir. *
Bir ayetin yerini baska bir ayetle degistirdigimizde, ki Allah ne indirdigini gayet iyi bilir onlar, «Sen sadece uyduruyorsun» derler. Hayir, oyle degildir, ama onlarin cogu bunu bilmezler.
De ki: «Kuran´i; RuhulKudus (Cebrail) Rabbinin katindan, inananlarin inanclarini pekistirmek, muslumanlara dogruluk rehberi ve mujde olmak uzere gercekle indirmistir.»
And olsun ki: «Ona elbette bir insan ogretiyor» dediklerini biliyoruz. Kast ettikleri kimsenin dili yabancidir, Kuran ise fasih arabcadir.
Allah´in ayetlerine inanmayanlari Allah dogru yola eristirmez. Onlara can yakici azap vardir.
Yalan uyduranlar ancak Allah´in ayetlerine inanmayanlardir. Yalancilar iste onlardir.
Gonlu imanla dolu oldugu halde, zor altinda olan kimse mustesna, inandiktan sonra Allah´i inkar edip, gonlunu kafirlige acanlara Allah katindan bir gazap vardir; buyuk azap da onlar icindir.
Bu, dunya hayatini ahirete tercih etmelerinden ve Allah´in da, inkarci milleti dogru yola eristirmemesinden oturu boyledir.
Iste Allah´in kalblerini, kulaklarini ve gozlerini muhurledigi kimseler bunlardir. Gafiller de iste bunlardir.
Ahirette zarara ugrayacaklarin bunlar oldugunda suphe yoktur.
Rabbin,turlu eziyete ugratildiktan sonra hicret eden, sonra Allah ugrunda savasan ve sebreden kimselerden yanadir. Rabbin suphesiz bundan sonra da bagislar ve merhamet eder.*
O gun, herkesin kendi derdine dusup cabalayacagi ve herkesin islediginin haksizliga ugratilmadan kendisine odenecegi bir gundur.
Allah size guven ve huzur icinde olan bir kasabayi misal verir: Her taraftan oraya bolca rizik geliyordu. Ama Allah´in nimetlerine nankorluk ettiler; bu yuzden Allah onlara yaptiklarina karsilik aclik ve korku belasini taddirdi.
And olsun ki, aralarindan kendilerine bir peygamber gelmisti, onu yalanci saydilar. Haksizlik ederlerken azaba ugradilar.
Yalniz Allah´a kulluk ediyorsaniz, Allah´in size helal ve temiz olarak verdigi riziklardan yiyin, O´nun nimetine sukredin.
Allah size ancak lesi, kani, domuz etini ve Allah´tan baskasinin adina kesilenleri haram etmistir. Darda kalan, asiri gitmemek ve baskasinin hakkina el uzatmamak sartiyle bunun disindadir. Allah suphesiz bagislar, merhamet eder.
Diliniz yalana alismis oldugu icin, «su haram, bu helaldir» demeyin, zira Allah´a karsi yalan uydurmus olursunuz. Allah´a karsi yalan uyduranlar ise, saadete suphesiz erisemezler.
Az bir gecim ama ardindan can yakici bir azap onlaradir.
Sana anlattiklarimizi, daha once, yahudi olanlara da haram kilmistik; biz onlara zulmetmedik, onlar kendilerine zulmediyorlardi.
Sonra dogrusu Rabbin, bilmeyerek kotuluk isleyip ardindan tevbe eden ve islah olanlardan yanadir. Rabbin bundan sonra da bagislar ve merhamet eder.*
Ibrahim, suphesiz Allah´a boyun egen ve O´na yonelen bir onderdi; puta tapanlardan degildi.
Rabbinin nimetlerine sukrederdi; Rabbi de onu secti ve dogru yola eristirdi.
simdi sana, «Dogruya yonelen, puta tapanlardan olmayan Ibrahim´in dinine uy» diye vahyettik.
N/A
Cumartesi ibadeti, ancak o gun uzerinde cekisenlere farz kilindi. Rabbin, ayriliga dustukleri seylerde, kiyamet gunu aralarinda hukmedecektir.
Rabbinin yoluna, hikmetle, guzel ogutle cagir; onlarla en guzel sekilde tartis; dogrusu Rabbin, kendi yolundan sapanlari daha iyi bilir. O, dogru yolda olanlari da en iyi bilir.
Eger ceza vermek isterseniz size yapilanin ayniyle mukabele edin. Sabrederseniz and olsun ki bu, sabredenler icin daha iyidir.
Sabret, senin sabrin ancak Allah´in yardimiyladir; onlara uzulme, kurduklari duzenlerden de endise etme.
Allah suphesiz sakinanlarla ve iyilik yapanlarla beraberdir. *
Allah´ın emri geldi (gelmek üzeredir). Artık onu acele istemeyin. Allah onların ortak koştuklarından pâk ve münezzehtir.
Allah kendi buyruğundan (haberli kılmak için) kullarından dilediğine melekleri ruh ile indirir de: «Benden başka hiçbir ilâh olmadığı ve benden korkup (kötülüklerden) sakınmaları hususunda uyarıda bulunun !» (emrini verir).
Gökleri ve yeri hak ile yarattı. O, onların ortak koştuklarından çok yücedir.
İnsanı nutfe (spermleri taşıyan sıvıjdan yaratmışken, bakarsın ki o, (bize karşı) açıkça tartışan bir düşman kesilivermiştir.
Davarları da sizin için yarattı ; onlarda (sizin için) ısıtacak şey ve nice yararlar vardır; hem onlardan yersiniz.
Onları (ağıllarına) sürüp getirdiğinizde ve (otlaklara) sürüp götürdüğünüzde, sizin için onlarda içinizi açan güzellik ve çekicilik vardır.
Ağırlıklarınızı da yüklenirler de sizin ancak zor zahmet varabileceğiniz şehirlere kadar götürürler. Şüphesiz ki Rabbiniz çok şefkatli, çok kayıran, çok merhamet edendir.
Binesiniz diye at, katır ve merkebi birer süs olarak yaratmıştır. Bilmediğiniz daha nice şeyleri yaratır.
Doğru yolu bildirmek, gösterip yöneltmek Allah´a aittir. Yollardan bir kısmı eğridir, (amaca ulaştırıcı değildir). Allah dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi.
O ki gökten size su indirdi. Ondan hem içilecek su, hem (davarlarınızı) yaymak için ot sağlarsınız.
Hem o su ile sizin için ekin, zeytin, hurma, üzümler ve her çeşit meyveler bitirir. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için âyet (öğüt, ibret ve delil) vardır.
Ve sizin için gece ile gündüzü, Güneş ile Ay´ı ve yıldızları belli kanunlarına bağlayıp, sizin hizmetinize verdi. Doğrusu bunda aklını kullanan bir millet için nice öğütler, ibretlerde belgeler vardır.
Sizin için yeryüzünde, farklı ren.Jerde yarattıklarını da hizmetinize vermiştir. Şüphesiz bunda iyice düşünüp öğüt alan bir millet için öğüt ve ibret vardır.
Pek taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyasını çıkarmanız için denizi de (belli ölçü ve kanunlarla) yararınıza sunan O´dur. Gemileri de suyu yara yara gittiğini görürsün ki, bu Allah´ın geniş lûtfunu ve ihsanını dilemeniz içindir. Ola ki şükredersiniz.
(15-16) Yeryüzünde, sizi sarsmasın diye dağlar koyup yerleştirdi; ırmaklar meydana getirdi ve şaşırmayasınız diye yollar ve alâmetler koydu ve onlar yıldızlarla da yollarını, yönlerini bulurlar.
(15-16) Yeryüzünde, sizi sarsmasın diye dağlar koyup yerleştirdi; ırmaklar meydana getirdi ve şaşırmayasınız diye yollar ve alâmetler koydu ve onlar yıldızlarla da yollarını, yönlerini bulurlar.
Artık yaratan yaratamıyan gibi midir? Etraflıca düşünmez misiniz?
Allah´ın nimetlerini saymaya kalkışırsanız, sayamazsınız. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
Allah neleri gizlediğinizi, neleri açığa vurduğunuzu bilir.
Allah´tan başka duâ ve ibâdet edip taptıkları (putlar) hiçbir şey yaratamazlar; kendileri yaratılıyorlar.
Onlar (o putperestler) ölülerdir; diri değildirler. Ne zaman diriltilip kaldırılacakları bilincinde de değillerdir.
Sizin Tanrı´nız tek bir Tanrı´dır. Âhiret´e imân etmeyenler ise, kalbleri inkâr içindedir ve onlar (Allah´a ve Âhiret´e imânı) gururlarına yediremezler.
Şüphesiz ki Allah onların gizlediklerini de, açıkladıklarını da bilir. Doğrusu O, büyüklük taslayanları sevmez.
(Bu tutum ve sözleriyle) Kıyamet günü, günah ve veballerini tastamam ve bir de bilgisizce saptırdıkları kişilerin günah ve veballerini yüklenecekler. Dikkat et, yüklendikleri yük ne kötüdür!
Onlardan öncekiler de (peygambere ve ilâhî buyruklara karşı bu tarz) maksatlı plânlar kurmuşlardı. Bu yüzden Allah kurdukları plânlarını temelinden gelip (onu kökünden sarsıp), tavanları başlarına yıkılıp çöktü ve azâb onlara bilmedikleri bir yönden gelmiş oldu.
Sonra da Allah, Kıyamet günü onları rüsvay eder de «Hakkında tartışıp (o yüzden mü´minlere) düşmanlık ederek, bana koştuğunuz ortaklar nerede ?» diye sorar. Kendilerine ilim verilenler derler ki: «Doğrusu bugün rezillik, aşağılık ve kötülük kâfirleredir.»
Kendilerine zulmedenlerin melekler canlarını alırken, «biz hiçbir kötülük işlemiyorduk» diyerek teslimiyet gösterirler. Hayır, şüphesiz ki Allah, sizin işleyegeldiğiniz şeyleri çok iyi bilir.
O sebeple, içinde ebedî kalacağınız Cehennem kapılarından giriniz ! Büyüklük taslayıp gururlananların makamı ne kötüdür!
(Allah´tan korkup fenalıklardan) sakınanlara, «Rabbınız ne indirdi ?» denilince, «iyilik» derler. Bu dünyada güzel iş, hayırlı amelde bulunanlara iyilik ve güzellik vardır. Âhiret yurdu ise elbette daha hayırlıdır. Sakınanların yurdu ne güzeldir!
(O yurt) Adn Cennetleri´dir ki, onlara girerler. Altlarından ırmaklar akıp durur. Onlara o Cennetlerde diledikleri şeyler vardır. İşte böylece Allah sakınanları mükâfatlandırır.
(O sakınanlar ki) tertemiz arınmış oldukları halde melekler canlarını alırlar da, «selâm size, yaptığınıza karşılık girin Cennet´e!» derler.
(O inkarcı azgınlar) ancak meleklerin kendilerine, (canlarını almak için) gelmelerini veya Rabbin emri (azâbı)nın (inmesini) beklerler. Kendilerinden öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, ama onlar kendilerine zulmederler.
Bu sebeple, işledikleri kötülükler, onlara yetişip dokunmuş ve alaya aldıkları şey de onları kuşatmıştır.
Allah´a ortak koşanlar dediler ki: «Eğer Allah dileseydi ne biz. ne de babalarımız O´ndan başkasına tapmazdık ve O´nun buyruğu olmaksızın bir şeyi de haram kılmazdık.» Kendilerinden öncekiler de böyle (söylemiş, böyle) yapmıştı. Peygamber´e düşen, sadece apaçık tebliğdir.
And olsun ki, her ümmete, «Allah´a kulluk edip tapın, azdırıp saptırıcılardan kaçının!» diyerek (uyanda bulunan) bir peygamber göndermişizdir. Onlardan kimini Allah doğru yola eriştirdi; kiminin de üzerine sapıklık (damgası vurulması) hak olmuştu. O halde siz yeryüzünde gezip dolaşın da (Hakk´a karşı gelip peygamberleri) yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün.
Sen onların doğru yola erişmelerini ne kadar çok arzu etsen, yine de Allah saptıracağını doğru yola iletmez ve onlara yardımcılar da yoktur.
«Allah, ölen kimseyi tekrar diriltip kaldırmaz» diyerek olanca yeminleriyle Allah ile yemin ettiler. Hayır, bu, Allah üzerine hak bir va´ddir; ne var ki insanların çoğu bilmezler.
(Diriltip kaldıracak) ki, onlara, hakkında ayrılığa düştükleri şeyi açıklasın; inkâr edenlerin de kendilerinin yalancılar olduklarını bilsinler.
Biz bir şeyin olmasını dilediğimiz zaman, sözümüz ona sadece «ol!» dememizdir; o da hemen oluverir.
Onlar ki zulme uğradıktan sonra Allah yolunda (O´nun rızası uğrunda) hicret ettiler; şanıma and olsun ki, onları Dünya´da güzel (yere) yerleştiririz; Âhiret´in mükâfatı ise çok daha büyüktür. Eğer (hicretten geri kalanlar bunu) bilselerdi (bir saniye bile durmak istemezlerdi).
Onlar ki, sabrettiler ve sadece Rablarına güvenip dayandılar, (elbette mükâfatları çok büyük olacaktır).
(43-44) Senden önce de ancak kendilerine vahiy ettiğimiz adamları birçok belge, mu´cize ve kitâblarla gönderdik. Eğer (bu konulan) bilmiyorsanız ilim ehlinden sorun. Sonra da kendilerine parça parça (halinde) indirileni insanlara açıklayasın diye Kur´ân´ı indirdik; ola ki düşünürsünüz.
(43-44) Senden önce de ancak kendilerine vahiy ettiğimiz adamları birçok belge, mu´cize ve kitâblarla gönderdik. Eğer (bu konulan) bilmiyorsanız ilim ehlinden sorun. Sonra da kendilerine parça parça (halinde) indirileni insanlara açıklayasın diye Kur´ân´ı indirdik; ola ki düşünürsünüz.
Durmadan fena işler düzenleyip tuzak kuranlar, Allah´ın kendilerini yere batırmasından veya bilmedikleri bir yerden azabın kendilerine gelmesinden güven içinde midirler?
(46-47) Veya dönüp dolaşırlarken, kendilerini (ilâhî azabın) yakalayıvermesinden —ki (Allah´ı) âciz bırakacak değillerdir— veya korku ve endişe üzere eksile eksile bir durumda bulunurlarken, kendilerini tutuvermesinden emniyette midirler ? Şüphesiz ki Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir.
(46-47) Veya dönüp dolaşırlarken, kendilerini (ilâhî azabın) yakalayıvermesinden —ki (Allah´ı) âciz bırakacak değillerdir— veya korku ve endişe üzere eksile eksile bir durumda bulunurlarken, kendilerini tutuvermesinden emniyette midirler ? Şüphesiz ki Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir.
Allah´ın yarattığı herhangi, bir şeye bakmıyorlar mı ki gölgesi boyun eğip (bağlı bulunduğu kanuna teslimiyet içinde) Allah´a secde ederek sağa sola dönüp dururlar.
Göklerde ve yerde, gerek canlılardan, gerekse meleklerden ne varsa hepsi de büyüklük taslamaksızın Allah´a secde ederler.
Üstlerinde (yüce kudretiyle duran) Rablarından korkarlar da emrolunduklarını yerine getirirler.
Allah: «İki tanrı edinmeyin; O ancak tek bir Tanrı´dır ve yalnız benden korkun !» buyurdu.
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi ancak O´nundur. Din de dâima O´nadır; öyle iken Allah´tan başkasından mı korkup sakınıyorsunuz ?
Sizde olan her nîmet Allah´tandır. Sonra da size bir sıkıntı ve zarar dokunduğu zaman ancak ve sadece O´na yalvarıp yakarınsınız.
Sonra O, sizden sıkıntıyı giderince, içinizden bir kısmı bir de bakarsın kendilerine verdiğimize karşılık nankörlük etmek için Rablarına ortak koşarlar.
Haydi öyle ise keyfinize göre geçinin ; ileride (hakikati anlayıp nasıl saptığınızı) bileceksiniz.
Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden (gerçek yüzünü) bilmedikleri şeylere (putlara ve benzeri şeylere) pay ayırırlar. Allah´a and olsun ki, bu uydurduğunuz şeylerden mutlaka sorulacaksınız.
Bir de Allah´a kızlar nisbet ederler; O bundan pâk ve yücedir. Kendilerine ise canlarının istediğini (nisbet ederler).
Onlardan biri kız çocuğuyla müjdelenince, öfkesini yutmaya çalışarak yüzü kararır.
Kendisine verilen o kötü müjdeden dolayı kavminden gizlenmeye çalışır: Ancak (gönüllü) görünmeye katlanıp onu tutacak mı, yoksa toprağa gömerek gizleyecek mi ? (Bir bak) ne fena yargıda bulunuyorlar!
Âhirete inanmıyanların (böylesine) kötü misâli vardır. En yüce (güzel, yararlı) misâller ise Allah´ındır. O, yegâne üstündür, çok güçlüdür; hikmet sahibidir.
Eğer Allah, insanları zulümlerinden dolayı (hemen) cezâlandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki onları belli bir süreye kadar geciktirir. Artık onların eceli gelince ne bir an gecikebilirler, ne de öne geçebilirler.
Hoşlanmadıkları şeyleri Allah´a ait kılarlar. Dilleri ise yalan söyler de en güzel şeyleri kendilerine nisbet ederler. Şüphe yok ki, ateş onlarındır ve elbette Cehennem´e ilk varanlar da onlardır.
Şanıma and olsun ki, biz senden önce ümmetlere peygamberler gönderdik. Şeytan ise onların (o bâtıl ve yaramaz) işlerini onlara süslü ve çekici gösterdi. Bugün de şeytan, onların sahibi ve dostudur ve onlar için elem verici bir azâb vardır.
Biz kitabı (Kur´ân´ı) sana ancak, onlara, hakkında ayrılığa düştükleri hususu açıklayasın ve onu imân eden bir millete doğru yolu gösterici, rahmet sunucu olsun diye indirdik.
Allah gökten su indirdi d9, onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz bunda kulak verip dinleyen bir millet için âyet (=belge, ibret ve öğüt) vardır.
Doğrusu sizin için davarlarda da ibret vardır: Size onların karnındaki ters ile kan arasındaki hâlis, içenlerin boğazından rahatlıkla geçen süt içiriyoruz.
Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden sarhoşluk veren içki ve güzel rızık edinirsiniz. Şüphesiz bunda aklını kullanan bir millet için ibret, öğüt ve belge vardır.
Rabbin, bal arısına, dağlardan, ağaçtan ve kurdukları çardaktan kendine göz göz yuva edin;
Sonra da her türlü meyva, çiçek ve üründen ye; Rabbinin sana (yayılman için belirlediği) elverişli yollarda yürü, diye variyetti. Karınlarından değişik renklerde bir içecek çıkar ki, onda insanlara şifâ vardır. Şüphesiz ki bunda iyice düşünen bir millete öğüt, ibret, belge vardır.
Allah sizi yarattı, sonra da canınızı alır. Sizden kimi ömrünün en fena ve en sevilmiyen noktasına itilir ki (o devrede artık) bildiğini bilmez olur. Şüphesiz ki Allah her şeye gücü yetendir.
Allah rızık hususunda kiminizi kiminizden üstün kılmıştır. Üstün kılınanlar ellerinin altındakilere rızıklarını kendilerine eşit olacak ölçüde çevirip verici değillerdir. Allah´ın nîmetini bile bile inkâr mı ediyorsunuz?
Allah, size kendinizden eşler verdi ve eşlerinizden size oğullar ve torunlar sundu ve sizi pâk ve helâl şeylerden rızıklandırdı. Buna rağmen bâtıla inanıyorlar da Allah´ın nîmetini onlar inkâr mı ediyorlar?
Allah´ı bırakıp da kendilerine göklerden ve yerden hiçbir rızık (çıkarıp vermeye) sahip olamıyanlara, buna güc getiremiyenlere mi tapıyorlar ?!
O halde artık Allah´a misâller (=benzerler, örnekler) koşmayın. Şüphesiz ki Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Allah hiçbir şeye gücü yetmiyen bir köle ile, kendisini tarafımızdan güzel bir rızıkla rızıklandırıp, ondan gizli ve açık (Allah için) harcayan (hür) kimseyi misâl verir; bunlar hiç eşit olur mu ? Allah´a hamd olsun. Ne var ki (insanların) çoğu bilmezler.
Allah yine, iki adamı misâl veriyor : Biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez, efendisine ağırlık veren bir yüktür; nereye yöneltip gönderse, hiç de hayır ile gelmez ; bununla, adaletle emreden ve dosdoğru yol üzerinde bulunan kimse hiç eşit olurlar mı ?
Göklerin ve yerin gayb ( = gizli, gözle görülmeyenini (bilmek) Allah´a mahsustur. Kıyâmet´in kopuşu bir göz kırpma gibidir veya ondan da yakın (ve süratlidir). Şüphesiz ki Allah´ın kudreti her şeye yeter.
Allah sizi analarınızın karnından, sizi hiçbir şey bilmez iken çıkardı ; şükredersiniz diye size işitme, gözler, gönüller verdi.
Gök boşluğunda (ilâhî hilkat sünnetine) boyun eğerek uçan kuşlara bakmıyorlar mı ? Onları ancak Allah tutar. Doğrusu bunda imân eden bir millet için dersler, öğütler, ibretler ve belgeler vardır.
Allah, evlerinizi size huzur duyma, dinlenme yeri kıldı. Davarların derilerinden, göç ettiğiniz gün ve konup eyieştiğiniz gün hafif taşıyabileceğiniz (çadır) evler yaptı. Yünlerinden, tüylerinden, kıllarından bir süreye kadar (kullanabilmeniz için) giyimlikler ve (ticarî) geçimlikler sundu.
Allah yarattığı şeylerin bir kısmında size gölgeler, dağların bir kısmında size sığınacak yuvalar yaptı ; sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve (savaşta) sizi koruyacak (zırh ve benzeri) giysiler var kıldı. O´na teslimiyet gösteresiniz diye böylece nîmetini size tamamlar.
Bunca nimetlere rağmen yüzçevirirlerse, sana düşen (ancak) açık teblîğdir.
Allah´ın nîmetini bilirler, sonra da inkâr ederler. Zaten onların çoğu kâfir kişilerdir.
(Kıyamet) günü her ümmetten bir şâhid göndereceğiz. Sonra da o inkâr edenlere ne izin verilecek, ne de hoşnut edilmeleri için özürleri dinlenecek.
O zulmedenler azabı görünce, ne onlardan azâb hafifletilecek, ne de kendilerine mühlet verilecek.
Allah´a ortak koşanlar, koştukları ortaklarını görünce : «Ey Rabbimiz ! Seni bırakıp da taptığımız ortaklarımız bunlardır!» diyecekler. Onlar da müşriklere şu sözü atacaklar: «Doğrusu sizler yalancıların tekisiniz!»
Ve o gün artık Allah´a teslimiyet gösterirler ve uydurdukları şeyler de onları bırakıp (gözden) kaybolurlar.
Onlar ki inkâr edip başkalarını da Allah yolundan alıkoydular, —çıkardıkları fesâd sebebiyle— kendilerine azâb üstüne azâb artırırız.
O gün her ümmete kendilerinden bir şâhid göndeririz ve seni de (Ey Muhammed!) bunlar üzerine şâhid oiarak getiririz. Sana her şeyi açıklayıp ortaya koyan, doğru yolu gösteren, rahmeti yansıtan ve Müslümanlara müjde olan bu kitabı indirdik.
Şüphesiz ki Allah, adaleti, iyiligi, yakınlardan (ihtiyaç sahiplerine) vermeyi emreder. Her türlü hayâsızlığı, (aklın, örfün ve şer´in hoş görmediği) kötülüğü ve her çeşit (haksız) tecâvüzü men´eder. Dinleyip düşünesiniz, düşünüp anlayasınız diye size öğüt verir.
Andlaşma - sözleşme yaptığınızda Allah´a karşı sözünüzü yerine getirin. Sağlama bağladıktan sonra yeminlerinizi bozmayın ; (nasıl bozarsınız ki) Allah´ı kendinize kefîl kılmışsınızdır. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı bilir.
İpliğini iyice büküp sağlamlaştırdıktan sonra onu bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmet diğer bir ümmetten daha çoktur, diye aranızdaki yeminleri bozup .dolaylı, hileli hareket etmeyin). Allah bununla sizi ancak denemektedir ve Kıyamet günü de mutlaka ihtilâfa düştüğünüz şeyi size bir bir açıklayacaktır.
Allah dileseydi sizi bir tek ümmet kılardı. Ama O, dilediği kimseyi saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Ve elbette yaptıklarınızdan sorulacaksınız.
Yeminlerinizi aranızda dolaylı-hileli yoldan bozmayın. Sonra sağlamca basmakta olan ayak kayabilir de Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle azabı tadarsınız ve sizin için (o takdirde) büyük bir azâb vardır.
Allah dına verdiğiniz sözü, yaptığınız andlaşmayı az bir pahaya değiştirmeyin. Eğer bilirseniz, Allah yanında olan sizin için daha hayırlıdır.
Sizin yanınızdaki şeyler tükenir. Allah yanındaki ise sonsuzdur (sınırsızdır) tükenmez. Biz elbette sabredenleri, yapageldikleri şeyden daha güzeliyle mükâatlandıracağız.
Erkek veya kadınlardan kim —mü´min olduğu halde— güzel yararlı amelde bulunursa, mutlaka biz ona hoş bir hayat yaşatırız ve mükâfatlarını da işlediklerinin daha güzeliyle karşılayıp değerlendiririz.
Şüphesiz ki şeytanın, imân edip Rablerine güvenip dayananlar üzerinde sultası yoktur.
Onun sultası ancak, onu kendine dost ve yâr edinenler ve bir de Allah´a ortak koşanlar üzerindedir.
Biz bir âyeti başka bir âyetin yerine koyup değiştirdiğimizde —ki Allah indireceğini daha iyi bilir— onlar, sen ancak uyduruyorsun, derler. Hayır, onların çoğu (hakikati) bilmezler.
De ki: Onu, imân edenlerin inancını daha da sağlamlaştırmak, Müslümanlara doğru yolu göstermek ve müjde olmak için Rabbinden hak ile Ruhu´l-kuds indirmiştir.
And olsun ki, onların, «Ona (Muhammed´e) ancak bir insan öğretiyor» dediklerini biliyoruz. O işaret ettikleri kimsenin dili (olsa olsa) fasîh ve açık Arapça değildir. Bu Kur´ân ise çok açık ve fasih bir Arapça´dır,
Allah´ın âyetlerine inanmayanları Allah doğru yola iletmez ve onlar için elem verici bir azâb vardır.
Yalan uyduranlar ancak Allah´ın âyetlerine inanmıyanlardır. İşte onlardır yalancıların kendileri.
Kalbi imân ile yatışmış olduğu halde, zorlanan kimse dışında, inandıktan sonra Allah´ı inkâr edip göğsünü küfre açanlar üzerine Allah´ tan bir gazab vardır ve büyük bir azâb da onlar içindir.
Bu böyledir. Çünkü onlar Dünya hayatını sevip Âhirete tercih etmişlerdir ve Allah da kâfirler topluluğunu doğru yola eriştirmez.
İşte bunlar, Allah´ın, kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir; gafil olanlar da bunlardır.
Şüphesiz ki bunlar, evet bunlar Âhiret´de zarara uğrayanlardır.
Sonra çeşitli işkence ve eziyete uğratılan, ardından hicret eden sonra da Allah yolunda savaşan ve sabreden kimseler için şüphesiz ki Rabbin çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
O günde her can kendi nefsiyle mücâdele edip gelecek ve herkese işlediği amellerinin karşılığı —kimseler haksızlığa uğratılmadan— noksansız ödenecek.
Allah size, güven içinde gönülleri huzur ile yatışmış bir kasaba halkını misâl verir: Rızıkları her yandan bol ve rahatça geliyordu. Buna rağmen onlar Allah´ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler; Allah da o yaptıklarına karşılık onlara açlık ve korku elbisesini (giydirerek nankörlüğün acısını) tattırdı.
And olsun ki, içlerinden onlara bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Bu yüzden —onlar zâlimler iken— azâb kendilerini yakalayıverdi.
Artık Allah´ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz olarak yeyin ; Allah´ın nimetine (karşılık) şükredin, eğer O´na tapıyorsanız (nankörlük etmeyin).
O ancak size ölüyü, kanı, domuz etini ve bir de Allah´tan başkası adına kesileni haram kılmıştır. Kim de darda kalırsa, (başkasının hakkına) tecâvüz etmeksizin, (ölmeyecek miktarı) aşmaksızın (bunlardan yiyebilir). Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
Allah´a karşı yalan uydurmak kasdıyle, dillerinizin alışageldiği şekilde uydurup «bu helâldir, bu haramdır» demeyin. Çünkü Allah´a karşı yalan uyduranlar elbette umduklarına erişemezler.
Az bir yararlanma ve geçim ve kendileri için elem verici bir azâb..
Daha önce sana anlattıklarımızı da Yahudi olanlara haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı.
Rabbin gerçekten, bilmeden kötülük işledikten sonra ardından tevbe edip kendini düzeltenlerden yanadır. Şüphesiz ki, Rabbin bundan sonra da çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
Şüphesiz ki İbrahim, Allah´a itaat (havası) içinde boyun eğen ve O´na dosdoğru yönelen, kendi başına bir ümmet idi. O, müşriklerden (Allah´a ortak koşanlardan) değildi.
İlâhî nimetlere şükrederdi. Allah onu seçip dosdoğru bir yola iletmişti.
Ona hem Dünya´da iyilik-güzellik verdik; hem de Âhiret´te O sâlihlerdendir.
Sonra da biz Hanîf olan, müşriklerden olmayan İbrahim´in dinine uy, diye sana vahyettik.
Cumartesi (tatil ve ibâdeti) ancak onda görüş ayrılığına düşüp çekişenlere farz kılınmıştır. Şüphesiz ki Rabbin, onların ayrılığa düşüp çekiştikleri şey hakkında Kıyamet günü aralarında hükmedecektir.
Rabbin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır; onlarla en güzel (ölçü ve usûl ne ise ona göre) mücâdeleni sürdür. Şüphesiz ki Rabbin kendi yolundan sapanları daha iyi bilir ve O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir.
Ceza verecek olursanız, size verilen cezanın misliyle cezalandırın. Ama eğer (bu hususta) sabrederseniz, and olsun ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır.
Sabret, senin sabrın ancak Allah´ın yardımı iledir. Onların (inkârda inâd etmelerine) üzülme ; kurdukları hile ve tuzaktan dolayı telaşlanıp sıkıntıda kalma.
Şüphesiz ki Allah (Rabbinden) korkup (fenalıklardan ; zulüm ve tecâvüzden) sakınanlarla ve bir de iyiliği huy edinenlerle beraberdir.
Allah’ın emri gelecektir. Artık onun acele gelmesini istemeyin. Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir.
Allah, “Benden başka ilâh yoktur. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının” diye (insanları) uyarmaları için emrini içeren vahiy ile melekleri kullarından dilediğine indirir.
Allah, gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yarattı. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden yücedir.
İnsanı nutfeden (bir damla sudan) yarattı. Böyle iken bakarsın ki o, Rabbine açık bir hasım kesilmiştir.
Hayvanları da yarattı. Onlarda sizin için bir ısınma ve birçok faydalar vardır. Hem de onlardan yersiniz.
Onları akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken de sizin için bir güzellik (ve zevk) vardır.
Onlar ağırlıklarınızı, sizin ancak zorlukla varabileceğiniz beldelere taşırlar. Şüphesiz Rabbiniz çok esirgeyicidir, çok merhametlidir.
Hem binesiniz diye, hem de süs olarak atları, katırları ve merkepleri de yarattı. Bilemeyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratır.
Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, hepinizi doğru yola iletirdi.
O, gökten sizin için su indirendir. İçilecek su ondandır. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla meydana gelir.
Allah o su ile size; ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü meyvelerden bitirir. Elbette bunda düşünen bir kavim için bir ibret vardır.
O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emri ile sizin hizmetinize verilmiştir. Şüphesiz bunlarda aklını kullanan bir millet için ibretler vardır.
Sizin için yeryüzünde çeşitli renk ve biçimlerle yarattığı şeyleri de sizin hizmetinize verdi. Öğüt alan bir toplum için bunda ibretler vardır.
O, taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için denizi sizin hizmetinize verendir. Gemilerin orada suyu yara yara gittiğini görürsün. (Bütün bunlar) O’nun lütfundan nasip aramanız ve şükretmeniz içindir.
(15-16) Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler meydana getirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar.
(15-16) Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler meydana getirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar.
Şu hâlde yaratan, yaratamayan gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz?
Hâlbuki Allah’ın nimetini saymaya kalksanız onu sayamazsınız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Allah, gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir.
Allah’ı bırakıp da taptıkları şeyler, yaratılmış olduklarına göre hiçbir şey yaratamazlar.
Onlar, diri olmayan cansız varlıklardır! Ne zaman dirileceklerinin de şuuruna varamazlar.
Sizin ilâhınız tek bir ilâhtır. Ahirete inanmayanların kalpleri bunu inkâr etmekte, kendileri de büyüklük taslamaktadırlar.
Şüphe yok ki Allah, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. O, büyüklük taslayanları hiç sevmez.
Onlara “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman, “Öncekilerin masalları” dediler.
Böylece kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak, bilgisizce saptırdıkları kimselerin günahlarının da bir kısmını yüklenirler. Dikkat et, yüklendikleri ne kötüdür.
Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Allah’ın azabı binalarını, temelinden gelip yıktı da tavanları başlarına çöküverdi ve azap kendilerine fark edemedikleri yerden geldi.
Sonra kıyamet günü, Allah onları rezil edecek ve diyecek ki: “Uğrunda mücadele ettiğiniz ortaklarım nerede?!” Kendilerine ilim verilenler ise şöyle derler: “Şüphesiz bugün rezillik, aşağılık ve kötülük kâfirlerin üzerinedir.”
O kâfirler, nefislerine zulmederlerken melekler onların canlarını alır da onlar teslim olup, “Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk” derler. (Melekler de şöyle diyecekler:) “Hayır! Allah sizin yapmakta olduklarınızı hakkıyla bilmektedir.”
“Haydi, içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!”
Allah’a karşı gelmekten sakınan kimselere, “Rabbiniz ne indirdi?” denildiğinde, “Hayr indirdi” derler. Bu dünyada iyilik yapanlara bir iyilik vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Allah’a karşı gelmekten sakınanların yurdu ne güzeldir.
İçinden nehirler akan Adn cennetlerine gireceklerdir. Kendileri için orada diledikleri her şey vardır. Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları böyle mükâfatlandırır.
Melekler, onların canlarını iyi kimseler olarak alırken, “Selâm size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete” derler.
(O kâfirler) kendilerine ancak meleklerin veya senin Rabbinin helâk emrinin gelmesini bekliyorlar. Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
Bu sebeple işledikleri kötülüklerin cezası onlara ulaştı ve alay ettikleri şey kendilerini kuşattı.
Allah’a ortak koşanlar, dediler ki: “Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız O’ndan başka hiçbir şeye tapmazdık, O’nun emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Kendilerinden öncekiler de böyle yapmıştı. Peygamberlere düşen sadece apaçık bir tebliğdir.
Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, tâğûttan kaçının” diye peygamber gönderdik. Allah, onlardan kimini doğru yola iletti; onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün.
Sen onların doğru yola erişmelerine aşırı istek göstersen de şüphesiz Allah saptırdığı kimseyi doğru yola iletmez. Onların yardımcıları da yoktur.
Onlar, “Allah, ölen bir kimseyi diriltmez” diye var güçleriyle Allah’a yemin ettiler. Hayır, diriltecek! Bu, yerine getirilmesini Allah’ın üzerine aldığı bir vaaddir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
(Diriltecek ki) ayrılığa düştükleri şeyi onlara anlatsın ve kâfir olanlar da kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler!
Biz bir şeyin olmasını istediğimiz zaman sözümüz sadece, ona, “ol” dememizdir. O da hemen oluverir.
Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, elbette onları dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. Ahiret mükâfatı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi..
Onlar, sabreden ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimselerdir.
Senden önce de ancak, kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.
(O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik.
Kötü işler yapmak için tuzak kuranlar, Allah’ın kendilerini yere geçirmesinden veya (ansızın) bilemeyecekleri bir yerden kendilerine azap gelmesinden emin mi oldular?
Yahut onlar dönüp dolaşırken Allah’ın kendilerini yakalayıvermesinden emin mi oldular? Onlar, Allah’ı âciz bırakacak değillerdir.
Yahut da, onları korku üzere iken yakalamayacağından güven içinde midirler? Şüphesiz Rabbiniz çok esirgeyicidir, çok merhametlidir.
Allah’ın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri Allah’a secde ederek ve tevazu ile boyun eğerek sağa ve sola dönmektedir.
Göklerde ve yerde bulunan canlılar ve melekler büyüklük taslamadan Allah’a secde ederler (boyun eğerler).
Üzerlerinde hâkim ve üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.
Allah, şöyle dedi: “İki ilâh edinmeyin. O, ancak tek ilâhtır. O hâlde, yalnız benden korkun.”
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İtaat de daima O’na olmalıdır. Öyle iken siz Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz?
Size ulaşan her nimet Allah’tandır. Sonra size bir sıkıntı ve zarar dokunduğu zaman yalnız O’na yalvarır yakarırsınız.
Sonra sizden o sıkıntıyı giderince, bir de bakarsınız, içinizden bir kısmı Rablerine ortak koşar.
Kendilerine verdiğimiz nimetlere karşı nankörlük etmek için böyle yaparlar. Bir süre daha faydalanın bakalım! Yakında bileceksiniz!
Bir de kendilerine rızık olarak verdiklerimizden (mahiyetini) bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. Allah’a andolsun ki, uydurmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.
Onlar, kızları Allah’a nispet ediyorlar -ki O, bundan uzaktır- kendilerine ise, canlarının istediğini.
Onlardan biri, kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir!
Kendisine verilen kötü müjde (!) yüzünden halktan gizlenir. Şimdi onu, aşağılanmış olarak yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne kötü hüküm veriyorlar!
Kötü sıfatlar ahirete inanmayanlara aittir. En yüce sıfatlar ise Allah’ındır. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.
Hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah’a isnad ederler. En güzel sonuç kendilerininmiş diye dilleri de yalan uyduruyor. Hiç şüphe yok ki onlara cehennem vardır ve onlar oraya en önde sokulacaklardır.
Allah’a andolsun, senden önceki ümmetlere peygamberler gönderdik. Fakat şeytan onlara işlerini güzel gösterdi. O, bugün de onların dostudur ve onlar için elem dolu bir azap vardır.
Sana kitabı, ancak ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve iman eden bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik.
Allah, gökten su indirdi de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz bunda dinleyecek bir toplum için bir ibret vardır.
Şüphesiz (sağmal) hayvanlarda da sizin için bir ibret vardır. Onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (süzülen) içenlere halis ve içimi kolay süt içiriyoruz.
Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden hem içki, hem de güzel bir rızık edinirsiniz. Elbette bunda aklını kullanan bir toplum için bir ibret vardır.
Rabbin, bal arısına şöyle ilham etti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin.”
“Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana kolaylaştırdığı (yaylım) yollarına gir.” Onların karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir (toplum) için bir ibret vardır.
Allah, sizi yarattı. Sonra sizi öldürecek. İçinizden kimileri de, bilgili olduktan sonra hiçbir şeyi bilmesin diye ömrünün en düşkün çağına ulaştırılır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeye) hakkıyla gücü yetendir.
Allah, rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altındakilere vermezler ki rızıkta hep eşit olsunlar. Şimdi Allah’ın nimetini mi inkâr ediyorlar?
Allah, size kendi cinsinizden eşler var etti. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar verdi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı. Öyleyken onlar batıla inanıyorlar da Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
Allah’ı bırakıp da, kendilerine göklerden ve yerden hiçbir rızık sağlayamayan ve buna gücü de yetmeyen şeylere tapıyorlar.
Artık Allah’a (şanına uymayan) benzetmeler yapmaya kalkmayın. Çünkü Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayan kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler.
Allah, (şöyle) iki adamı da misal verdi: Onlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez, efendisine sadece bir yüktür. Nereye gönderse olumlu bir sonuç alamaz. Bu, adaletle emreden ve doğru yol üzere olan kimse ile eşit olur mu?
Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. Kıyamet’in kopması, bir göz kırpması gibi veya daha az bir zamandır. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
Allah, sizi analarınızın karnından, siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.
Gökyüzünde Allah’ın emrine boyun eğerek uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları gökte ancak Allah tutar. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.
Allah, size evlerinizi huzur ve dinlenme yeri yaptı. Hayvanların derilerinden gerek göç gününüzde, gerek ikamet gününüzde kolayca taşıyacağınız evler; onların yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar yararlanacağınız ev eşyası ve geçimlikler meydana getirdi.
Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve dağlarda da sizin için barınaklar var etti. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar verdi. Böylece Allah, müslüman olasınız diye üzerinizde olan nimetini tamamlıyor.
Ey Muhammed! Eğer yüz çevirirlerse, artık sana düşen açık bir tebliğden ibarettir.
Onlar, Allah’ın nimetini bilirler, sonra da inkâr ederler. Onların çoğu kâfirlerdir.
Kıyamet günü her ümmetten bir şahit göndereceğiz; sonra inkâr edenlere ne (özür dilemeleri için) izin verilecek, ne de Allah’ın rızasını kazandıracak amelleri işleme istekleri kabul edilecek.
O zalimler, azabı gördükleri zaman artık onlardan azap hafifletilmez ve kendilerine mühlet de verilmez.
Allah’a ortak koşanlar, ortaklarını gördüklerinde diyecekler ki: “Rabbimiz! Bunlar, seni bırakıp kendilerine tapmış olduğumuz ortaklarımızdır.” Koştukları ortaklar da onlara: “Siz elbette yalancılarsınız” diye laf atacaklar.
Onlar o gün Allah’a teslim olurlar ve uydurdukları şeyler de onları yüzüstü bırakıp kaybolur.
İnkâr eden ve insanları Allah’ın yolundan alıkoyanların, yapmakta oldukları bozgunculuklarına karşılık azaplarının üstüne azap ekleriz.
(Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.
Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.
Antlaşma yaptığınız zaman, Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah’ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir.
Bir topluluk diğer bir topluluktan daha (güçlü ve) çoktur diye yeminlerinizi aranızda bir hile ve fesat sebebi yaparak, ipliğini iyice eğirip büktükten sonra (tekrar) çözüp bozan kadın gibi olmayın. Allah, bununla sizi ancak imtihan eder. Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri kıyamet günü size elbette açıklayacaktır.
Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.
Yeminlerinizi aranızda hile ve fesat sebebi yapmayın. Sonra sağlamca bastıktan sonra ayak(larınız) kayar da Allah yolundan sapmanız sebebiyle kötü azabı tadarsınız. (Ahirette de) sizin için büyük bir azap vardır.
Allah’a verdiğiniz sözü az bir karşılığa değişmeyin. Eğer bilirseniz, şüphesiz Allah katında olan sizin için daha hayırlıdır.
Sizin yanınızdaki tükenir, Allah katında olan ise kalıcıdır. Elbette sabredenlere, yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz.
Erkek veya kadın, kim mü’min olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.
Gerçek şu ki; şeytanın, inanan ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimseler üzerinde bir hâkimiyeti yoktur.
Şeytanın hâkimiyeti, sadece onu dost edinenler ve Allah’a ortak koşanlar üzerindedir.
Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar Peygamber’e, “Sen ancak uyduruyorsun” derler. Hayır, onların çoğu bilmezler.
Ey Muhammed! De ki: “Ruhu’l-Kudüs (Cebrail), inananların inançlarını sağlamlaştırmak, müslümanlara doğru yolu göstermek ve onlara bir müjde olmak üzere Kur’an’ı Rabbinden hak olarak indirdi.”
Andolsun ki biz onların, “Kur’an’ı ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur’an ise gayet açık bir Arapça’dır.
Allah’ın âyetlerine inanmayanları, Allah elbette doğru yola iletmez. Onlar için elem dolu bir azap vardır.
Yalanı, ancak Allah’ın âyetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar, yalancıların ta kendileridir.
Kalbi imanla dolu olduğu hâlde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah’ı inkâr eden ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah’tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır.
Bu, onların dünya hayatını sevip ahirete tercih etmelerinden ve Allah’ın kâfirler topluluğunu asla doğru yola iletmeyeceğindendir.
İşte onlar, Allah’ın; kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. İşte onlar gafillerin ta kendileridir.
Hiç şüphesiz onlar, ahirette ziyana uğrayanların da ta kendileridir.
Sonra şüphesiz ki Rabbin, eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah yolunda cihad edip sabreden kimselerin yanındadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Herkesin nefsi için mücadele ederek geleceği, kendilerine zulmedilmeksizin herkese yaptığının karşılığının eksiksiz ödeneceği günü düşün.
Allah, şöyle bir kenti misal verdi: Orası güven ve huzur içinde idi. Oraya her taraftan bolca rızık gelirdi. Fakat Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler; bu yüzden yaptıklarına karşılık, Allah onlara şiddetli açlık ve korku ızdırabını tattırdı.
Andolsun, onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Böylece zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.
Artık Allah’ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin. Eğer yalnız O’na ibadet ediyorsanız, Allah’ın nimetine şükredin.
Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah’a karşı yalan uydurmak için, “Şu helâldir”, “Şu haramdır” demeyin. Şüphesiz, Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler.
(Dünyada elde ettikleri) az bir yararlanmadır. Hâlbuki (ahirette) onlara acıklı bir azap vardır.
Daha önce sana anlattıklarımızı yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz (bununla) onlara zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
Sonra, şüphesiz ki Rabbin; cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra bunun ardından tövbe eden ve durumunu düzeltenlerden yanadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Şüphesiz İbrahim, Allah’a itaat eden, hakka yönelen bir önder idi. Allah’a ortak koşanlardan değildi.
O’nun nimetlerine şükreden bir önderdi. Allah, onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.
Ona dünyada iyilik verdik. Şüphesiz o, ahirette de salihlerdendir.
Sonra da sana, “Hakka yönelen İbrahim’in dinine uy. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi” diye vahyettik.
Cumartesi gününe saygı, ancak onda görüş ayrılığına düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düşmekte oldukları şeyler konusunda kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
(Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir.
Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır.
Sabret! Senin sabrın ancak Allah’ın yardımı iledir. Onlardan yana üzülme. Tuzak kurmalarından dolayı da sıkıntıya düşme.
Şüphesiz Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanlar ve iyilik yapanlarla beraberdir.
Allah´ın emri gelmiştir. Artık onu istemekte acele etmeyin. Allah, onların koştukları ortaklardan uzak ve yücedir.
Allah kendi emriyle melekleri, kullarından dilediği kimseye vahiy ile, «Benden başka tanrı olmadığına dair (kullarımı) uyarın ve benden korkun» diye gönderir.
(Allah) gökleri ve yeri hak ile yarattı. O, koştukları ortaklardan münezzehtir.
O, insanı bir damla sudan yarattı. Fakat bakarsın ki (insan) Rabbine apaçık bir hasım oluvermiştir.
Hayvanları da O yarattı. Onlarda sizin için ısıtıcı (şeyler) ve birçok faydalar vardır. Onlardan bir kısmını da yersiniz.
Sizin için onlardan ayrıca akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken bir güzellik (bir zevk) vardır.
Bu hayvanlar sizin ağırlıklarınızı, ancak güçlüklere katlanarak varabileceğiniz bir memlekete taşırlar. Şüphesiz Rabbiniz çok şefkatli, pek merhametlidir.
Atları, katırları ve eşekleri binmeniz ve (gözlere) zinet olsun diye (yarattı). Allah şu anda bilemeyeceğiniz daha nice (nakil vasıtaları) yaratır.
Yolun doğrusu Allah´ındır. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi.
Gökten suyu indiren O´dur. Ondan hem size içecek vardır, hem de hayvanlarınızı otlatacağınız bitkiler.
(Allah) su sayesinde sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve diğer meyvelerin hepsinden bitirir. İşte bunlarda düşünen bir toplum için büyük bir ibret vardır.
O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da Allah´ın emri ile hareket ederler. Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır.
Yeryüzünde sizin için rengârenk yarattıklarında da öğüt alan bir toplum için gerçek bir ibret vardır.
İçinden taze et (balık) yemeniz ve takacağınız bir süs (eşyası) çıkarmanız için denizi emrinize veren O´dur. Gemilerin denizde (suları) yara yara gittiklerini de görüyorsun. (Bütün bunlar) onun lütfunu aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir.
Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağları, yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları yarattı.
Daha nice alâmetler (yarattı). Onlar, yıldızlarla da yollarını doğrulturlar.
O halde, yaratan (Allah), yaratmayan (putlar) gibi olur mu? Hâla düşünmüyor musunuz?
Allah´ın nimetini saymaya kalksanız, onu sayamazsınız. Hakikaten Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
Allah, gizlediğinizi de açıkladığınızı da bilir.
Allah´ı bırakıp da taptıkları (putlar), hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar kendileri yaratılmışlardır.
Onlar diriler değil, ölülerdir. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.
İlâhınız bir tek Tanrı´dır. Fakat ahirete inanmayanlar var ya, onların kalpleri inkârcı, kendileri de böbürlenen kimselerdir.
Hiç şüphesiz Allah, onların gizleyeceklerini de açıklayacaklarını da bilir. O, büyüklük taslayanları asla sevmez.
Onlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiği zaman, «Öncekilerin masallarını» derler.
Kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak taşımaları ve bilgisizce saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından da bir kısmını yüklenmeleri için (öyle derler). Bak ki yüklenecekleri şey ne kötüdür!
Onlardan öncekiler de (peygamberlere) hile yapmışlardı. Sonunda Allah da onların binalarını temellerinden söktü üstlerindeki tavan da tepelerine çöktü. Bu azap onlara, farkedemedikleri bir yerden gelmişti.
Sonra kıyamet gününde (Allah), onları rezil eder ve der ki: «Kendileri hakkında (müminlere) düşman kesildiğiniz ortaklarım nerede?» Kendilerine ilim verilmiş olanlar derler ki: «Şüphesiz bugün rezillik ve kötülük kâfirleredir.»
Kendilerine haksızlık ederlerken meleklerin canlarını aldıkları kimseler: Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk, diyerek teslim olurlar. (Melekler onlara şöyle der:) «Hayır, Allah, sizin yaptıklarınızı elbette çok iyi bilendir.»
«O halde, içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin! Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!»
(Kötülüklerden) sakınanlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiğinde, «Hayır (indirdi)» derler. Bu dünyada güzel davrananlara, güzel mükâfat vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takvâ sahiplerinin yurdu gerçekten güzeldir!
(O yurt,) girecekleri, zemininden ırmaklar akan Adn cennetleridir. Onlar için orada kendilerine diledikleri her şey vardır. İşte Allah, takvâ sahiplerini böyle mükâfatlandırır.
(Onlar,) meleklerin, «Size selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin» diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir.
(Kâfirler) kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rablerinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
Sonunda yaptıklarının cezası onlara ulaştı ve alay etmekte oldukları şey onları çepeçevre kuşatıverdi.
Ortak koşanlar dediler ki: «Allah dileseydi ne biz ne de babalarımız ondan başkasına tapardık. Onun emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık.» Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Peygamberlerin üzerine açık seçik tebliğden başka bir şey düşer mi!
Andolsun ki biz, «Allah´a kulluk edin ve Tâğut´tan sakının» diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. Yeryüzünde gezin de görün, inkâr edenlerin sonu nasıl olmuştur!
(Resûlüm!) Sen, onların hidayete ermelerine çok düşkünlük göstersen de bil ki Allah, saptırdığı kimseyi (dilemezse) hidayete erdirmez. Onların yardımcıları da yoktur.
Onlar: «Allah ölen bir kimseyi diriltmez» diye olanca güçleriyle Allah´a and içtiler. Aksine, bu O´nun bizzat kendisine karşı gerçek bir vâdidir. Fakat insanların çoğu bilmez.
Hakkında ihtilaf ettikleri şeyi onlara açıklaması ve kâfir olanların da kendilerinin yalancılar olduklarını bilmeleri için (Allah onları diriltecek).
Biz, bir şeyin olmasını istediğimiz zaman, ona (söyleyecek) sözümüz sadece «Ol» dememizdir. Hemen oluverir.
Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, onları dünyada güzel bir şekilde yerleştireceğiz. Eğer bilirlerse ahiretin mükâfatı elbette daha büyüktür.
(Onlar) sadece Rablerine tevekkül ederek sabredenlerdir.
Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun.
Apaçık mucizeler ve kitaplarla (gönderildiler). İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur´an´ı indirdik.
(45-46) Kötülük tuzakları kuranlar, Allah´ın, kendilerini yere geçirmeyeceğinden veya kendilerine bilemeyecekleri bir yerden azabın gelmeyeceğinden veya onlar dönüp dolaşırlarken Allah´ın kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular? Onlar (Allah´ı) âciz bırakacak değillerdir.
(45-46) Kötülük tuzakları kuranlar, Allah´ın, kendilerini yere geçirmeyeceğinden veya kendilerine bilemeyecekleri bir yerden azabın gelmeyeceğinden veya onlar dönüp dolaşırlarken Allah´ın kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular? Onlar (Allah´ı) âciz bırakacak değillerdir.
Yoksa Allah´ın kendilerini yavaş yavaş tüketerek cezalandırmayacağından (emin mi oldular)? Kuşkusuz Rabbin çok şefkatli, pek merhametlidir.
Allah´ın yarattığı herhangi bir şeyi görmediler mi? Onun gölgeleri, küçülerek ve Allah´a secde ederek sağa sola döner.
Göklerde bulunanlar, yerdeki canlılar ve bütün melekler, büyüklük taslamadan Allah´a secde ederler.
Onlar, üstlerindeki Rablerinden korkarlar ve kendilerine ne emrolunursa onu yaparlar.
Allah buyurdu ki: İki tanrı edinmeyin! O ancak bir Tanrı´dır. O halde yalnız benden korkun!
Göklerde ve yerde ne varsa, O´nundur, din de yalnız O´nundur. O halde Allah´tan başkasından mı korkuyorsunuz?
Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah´tandır. Sonra size bir zarar dokunduğu zaman da yalnız O´na yalvarırsınız.
Sonra da sizden o zararı giderdiğinde, içinizden bir zümre, hemen Rablerine ortak koşarlar!
Kendilerine verdiklerimize karşılık nankörlük etmeleri için (öyle yaparlar). O halde bir süre daha faydalanın; fakat yakında hakikati bileceksiniz!
Bir de kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, mahiyetini bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. Allah´a andolsun ki, iftira etmekte olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz!
Onlar, kızların Allah´a ait olduğunu iddia ediyorlar. Hâşâ! Allah bundan münezzehtir. Beğendikleri de (erkek çocuklar) kendilerinin oluyor.
Onlardan birine kız müjdelendiği zaman öfkelenmiş olarak yüzü kapkara kesilir.
Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Onu, aşağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Bakın ki, verdikleri hüküm ne kadar kötüdür!
Kötü sıfat, ahirete inanmayanlar içindir. En yüce sıfatlar ise Allah´a aittir. Çünkü O, her şeyden üstün ve hikmet sahibidir.
Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, orada hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir müddete kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.
Kendilerinin hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah´a isnat ediyorlar. En güzel sonucun kendilerinin olduğunu anlatan dilleri de yalanın örneğini veriyor. Hiç şüphesiz onlar için sadece ateş vardır ve onlar, (ateşe) terkolunacaklar.
Allah´a andolsun, senden önceki ümmetlere de (peygamberler) göndermişizdir. Fakat şeytan onlara işlerini süslü gösterdi de (iman etmediler). işte o, bugün onların velisidir. Ve onlar için elem verici bir azap vardır.
Biz bu Kitab´ı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.
Allah gökten bir su indirdi ve onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz ki bunda dinleyen toplum için bir ibret vardır.
Kuşkusuz sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Zira size, onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (gelen), içenlerin boğazından kolayca geçen hâlis bir süt içiriyoruz.
Hurma ve üzüm gibi meyvelerden hem içki hem de güzel gıdalar edinirsiniz. İşte bunlarda da aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır.
(68-69) Rabbin bal arısına: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin. Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır.
(68-69) Rabbin bal arısına: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin. Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır.
Sizi Allah yarattı; sonra sizi vefat ettirecek. Daha önce bilgili iken hiçbir şeyi bilmez hale gelsin diye sizden bazı kimseler ömrün en kötü çağına kadar yaşatılacak Şüphesiz ki Allah bilgilidir, kudretlidir.
Allah kiminize kiminizden daha bol rızık verdi. Bol rızık verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere verip de bu hususta kendilerini onlara eşit kılmazlar. Durum böyle iken Allah´ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı, eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı ve sizi temiz gıdalarla rızıklandırdı. Onlar hâla bâtıla inanıp Allah´ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
(Müşrikler) Allah´ı bırakıp da kendilerine göklerde ve yerde olan rızıktan hiçbir şey veremeyen ve buna asla güçleri yetmeyen şeylere (putlara) tapıyorlar.
Allah için emsal göstermeyin. Çünkü Allah bilir, siz ise bilmezsiniz.
Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile katımızdan kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak harcayan (hür) bir kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olurlar mı? Doğrusu hamd Allah´a mahsustur. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.
Allah, şu iki kişiyi de misal verir: Onlardan biri dilsizdir, hiçbir şey beceremez ve efendisinin üstüne bir yüktür. Onu nereye gönderse bir hayır getiremez. Şimdi, bu adamla, doğru yolda yürüyerek adaleti emreden kimse eşit olur mu?
Göklerin ve yerin gaybı Allah´a aittir. Kıyametin kopması ise, göz açıp kapama gibi veya daha az bir zamandan ibarettir. Şüphesiz Allah, her şeye kadirdir.
Siz, hiçbir şey bilmezken Allah, sizi analarınızın karnından çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.
Göğün boşluğunda emre boyun eğdirilmiş olarak uçuşan kuşları görmediler mi? Onları orada Allah´tan başkası tutamaz. Kuşkusuz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.
Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı ve sizin için davar derilerinden gerek göç gününüzde, gerekse konaklama gününüzde, kolayca taşıyacağınız evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar (faydalanacağınız) bir ev eşyası ve bir ticaret malı meydana getirdi.
Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı. Dağlarda da sizin için barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar yarattı. İşte böylece Allah, müslüman olmanız için üzerinize nimetini tamamlıyor.
(Ey Resûlüm!) Yine de yüz çevirirlerse, artık sana düşen ancak açık bir tebliğden ibarettir.
Onlar Allah´ın nimetini bilirler (itiraf ederler). Sonra da onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfirdir.
Her ümmetten bir şahit göndereceğimiz gün, artık ne kâfir olanlara (özür dilemelerine) izin verilir ne de onların özür dilemeleri istenir.
O zulmedenler azabı gördüklerinde, artık onlardan azap hafifletilmez, onlara mühlet de verilmez.
(Allah´a) ortak koşanlar, ortak koştukları şeyleri gördükleri zaman derler ki: «Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da tapmış olduğumuz ortaklarımızdır.» Onlar da bunlara: «Siz mutlaka yalancılarsınız» diye söz atarlar.
O gün Allah´a teslim (bayrağını) çekerler ve uydurmakta oldukları şeyler onlardan kaybolup gider.
İnkâr edip de (insanları) Allah yolundan alıkoyanlar var ya, işte onlara, yapmakta oldukları bozgunculuklar sebebiyle, azaplarını kat kat artıracağız.
O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şahit göndereceğiz. Seni de hepsinin üzerine şahit olarak getireceğiz. Ayrıca bu Kitab´ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.
Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.
Antlaşma yaptığınız zaman, Allah´ın ahdini yerine getirin ve Allah´ı üzerinize şahit tutarak, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Şüphesiz Allah, yapacağınız şeyleri pek iyi bilir.
Bir toplum diğer bir toplumdan (sayıca ve malca) daha çok olduğu için yeminlerinizi, aranızda bir fesat aracı edinerek ipliğini sağlamca büktükten sonra, çözüp bozan (kadın) gibi olmayın. Allah, bununla sizi imtihan etmektedir. Hakkında ihtilafa düşmekte olduğunuz şeyi kıyamet gününde mutlaka size açıklayacaktır.
Allah dileseydi hepinizi bir tek ümmet kılardı; fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yaptıklarınızdan mutlaka sorumlu tutulacaksınız.
Yeminlerinizi aranızda fesada araç edinmeyin, aksi halde (İslâm´da) sebat etmişken ayağınız kayar da (insanları) Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle (dünyada) kötülüğü tadarsınız. Sizin için (ahirette de) büyük bir azap vardır.
Allah´ın ahdini az bir karşılığa değişmeyin! Şayet anlayan kimseler iseniz, şüphesiz Allah katında olan (sevap) sizin için daha hayırlıdır.
Sizin yanınızdaki (dünya malı) tükenir, Allah katındakiler ise bâkidir. Elbette sabırlı davrananlara yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz.
Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.
Kur´an okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah´a sığın!
Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) bir hakimiyeti yoktur.
Onun hakimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve onu Allah´a ortak koşanlaradır.
Biz bir âyetin yerine başka bir âyeti getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- «Sen ancak bir iftiracısın» dediler. Hayır; onların çoğu bilmezler.
De ki: Onu, Mukaddes Rûh (Cebrail), iman edenlere sebat vermek, müslümanları doğru yola iletmek ve onlara müjde vermek için, Rabbin katından hak olarak indirdi.
Şüphesiz biz onların: «Kur´an´ı ona ancak bir insan öğretiyor» dediklerini biliyoruz. Kendisine nisbet ettikleri şahsın dili yabancıdır. Halbuki bu (Kur´an) apaçık bir Arapçadır.
Allah´ın âyetlerine inanmayanlar yok mu, kuşkusuz Allah onları doğru yola iletmez ve onlar için elem verici bir azap vardır.
Allah´ın âyetlerine inanmayanlar, ancak yalan uydurur. İşte onlar, yalancıların kendileridir.
Kim iman ettikten sonra Allah´ı inkâr ederse -kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan başka- fakat kim kalbini kâfirliğe açarsa, işte Allah´ın gazabı bunlaradır; onlar için büyük bir azap vardır.
Bu (azap), onların dünya hayatını ahirete tercih etmelerinden ve Allah´ın kâfirler topluluğunu hidayete erdirmemesinden ötürüdür.
İşte onlar Allah´ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Ve onlar gafillerin kendileridir.
Hiç şüphesiz onlar ahirette ziyana uğrayanların ta kendileridir.
Sonra şüphesiz Rabbin, eziyet edildikten sonra hicret edip, ardından da sabrederek cihad edenlerin yardımcısıdır. Bütün bunlardan sonra Rabbin elbette çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
O gün, herkes gelip kendi canını kurtarmak için uğraşır ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir, onlara asla zulmedilmez.
Allah, (ibret için) bir ülkeyi örnek verdi: Bu ülke güvenli, huzurlu idi; ona rızkı her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah´ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıklarından ötürü açlık ve korku sıkıntısını tattırdı.
Andolsun ki, onlara kendilerinden peygamber geldi de onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.
Artık, Allah´ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz olarak yeyin, eğer (gerçekten) yalnız Allah´a ibadet ediyorsanız, onun nimetine şükredin.
(Allah) size, sadece ölü hayvanı, kanı, domuz etini ve Allah´tan başkası adına kesilen hayvanı haram kıldı. Ancak kim mecbur kalırsa (başkalarının haklarına) saldırmaksızın, sınırı da aşmadan (bunlardan yiyebilir). Çünkü Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak «Bu helâldir, şu da haramdır» demeyin, çünkü Allah´a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah´a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.
(Kazandıkları) pek az bir menfaattir. Halbuki onlar için elem verici bir azap vardır.
Sana anlattıklarımızı, daha önce, yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, fakat, onlar kendilerine haksızlık ediyorlardı.
Sonra şüphesiz Rabbin, cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra da bunun ardından tevbe edip durumunu düzeltenleri (bağışlayacaktır). Çünkü onlar tevbe ettikten sonra Rabbin elbet çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
İbrahim, gerçekten Hakk´a yönelen, Allah´a itaat eden bir önder idi; Allah´a ortak koşanlardan değildi.
Allah´ın nimetlerine şükrediciydi. Çünkü Allah, onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.
Ona dünyada güzellik verdik. Muhakkak ki o, ahirette de sâlihlerdendir.
Sonra da sana: «Doğru yola yönelerek İbrahim´in dinine uy! O müşriklerden değildi» diye vahyettik.
Cumartesi tatili, ancak onda ihtilaf edenlere (farz) kılınmıştı. Kıyamet günü Rabbin, muhakkak onların ihtilafa düştükleri şey hakkında aralarında hüküm verecektir.
(Resûlüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir.
Eğer ceza verecekseniz, size yapılan işkencenin misliyle ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.
Sabret! Senin sabrın da ancak Allah´ın yardımı iledir. Onlardan dolayı kederlenme; kurmakta oldukları tuzaktan kaygı duyma!
Çünkü Allah, (kötülükten) sakınanlar ve güzel amel edenlerle beraberdir.
Allah´ın emri geldi, sakın onun gelmesini çabuklaştırmak istemeyin. O, kendisine ortak koştukları şeylerden münezzeh, yüksek, çok yüksektir.
Kullarından dilediğine, kendi emrini vahyile melekleri indiriyor ve: «Şu gerçeği bildirin ki, Benden başka ilah yoktur, o halde Benden korkun!» buyuruyor.
Gökleri ve yeri hikmetle yarattı. O, onların ortak koştuklarından yüksek, çok yüksektir.
İnsanı bir damla sudan yarattı. Bir de bakarsın ki O, açık bir düşman kesilmiş!
Hayvanları da yarattı, sizin için onlarda bir ısınlık (ısıtacak şeyler) ve bir takım menfaatler vardır. Hem de onlardan yersiniz.
Akşam getirip sabah salarken onlarda sizin için bir güzellik vardır.
Ağırlıklarınızı da yüklenir, yarı can olmadan varamayacağınız memleketlere kadar götürürler. Şüphesiz Rabbiniz, çok şefkatli, çok merhametlidir.
Hem binesiniz diye, hem de zinet olmak üzere atları, katırları ve eşekleri de yarattı ve bilemeyeceğiniz daha neler yaratacak.
Yolu doğrultmak Allah´a aittir. Ondan sapan da vardır. Allah dileseydi hepinizi doğru yola erdirirdi.
O´dur ki, gökten bir su indirdi, içeceğiniz ondan sağlanır, kendisinde hayvan yaydığınız ağaç ve bitkiler ondan yetişir.
Onunla size ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve türlüsünden meyveler bitirir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir topluluk için bir ibret vardır.
Yine geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da onun emrine boyun eğmiştir. Elbette bunda aklı olan bir topluluk için ibretler vardır.
Daha yeryüzünde türlü renklerle yarattığı neler var sizin için. Elbette bunda derin düşünenler için bir ibret vardır.
Yine taze bir et yiyesiniz ve içinden giyeceğiniz zinet eşyasını çıkarasınız diye, denizi emrinize veren O´dur. Gemilerin denizde suları yara yara akıp gittiklerini görürsün ve bu da lütfundan payınızı aramanız içindir, ola ki şükredersiniz.
Bir de sizi çalkalamasın diye yeryüzüne ağır baskılar bıraktı, doğru gidesiniz diye ırmaklar ve yollar yarattı.
Ve işaretler koydu. Yıldızla da yollarını bulurlar onlar.
Şimdi hiç yaratan, yaratmayan gibi olur mu? Artık siz, düşünmeyecek misiniz?
Oysa Allah´ın nimetlerini saymak isteseniz, sayamazsınız. Herhalde O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
Allah, gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da bilir.
Allah´tan başka yalvardıkları ise, hiçbir şey yaratamazlar, zaten kendileri yaratılıp duruyorlar.
Hep ölüdürler, diri değil. Ne zaman diriltileceklerinin de bilincinde değildirler.
İlahınız bir tek ilahtır; öyle iken ahirete inanmayanlar, kendilerini büyük gördüklerinden, onların kalpleri inkarcıdır.
Şüphe yok ki, Allah onların ne gizlediklerini, ne açıkladıklarını hep bilir. Muhakkak O, kibirlenenleri sevmez.
Onlara: «Rabbiniz ne indirdi?» denildiğinde «Eskilerin masalları.» dediler.
Şunun için ki kıyamet gününde kendi günahlarını tamamen yüklendikten başka, bilgisizlikleri yüzünden saptırdıkları kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Bak, ne fena yük yükleniyorlar!
Onlardan öncekiler, tuzaklar kurmuşlardı. Allah da kurdukları binalarına temellerinden geldi (çökertti) de tavan tepelerinden üzerlerine çöktü ve azap onlara farkedemedikleri bir yönden geldi.
Sonra kıyamet gününde Allah, onları rezil edecek ve: «Hani, nerede o, kendileri uğrunda ayrılık çıkarıp düşman kesildiğiniz ortaklarım? diyecek. Kendilerine ilim verilmiş olanlar: «Gerçekten bugün rüsvaylık ve zillet kafirleredir.» derler.
Melekler, kendilerine zulmetmiş kimselerin canlarını alırken onlar: «Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk.» diyerek teslim olurlar. Hayır, Allah sizin ne maksatla yaptığınızı tamamen biliyor.
Onun için girin bakalım, ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından! Bak, kibirlenenlerin yeri ne kötü!
Allah´tan korkup kötülüklerden sakınanlara: «Rabbiniz ne indirdi?» diye sorulduğunda: «Hayır indirdi.» demişlerdir. Bu dünyada iyi işler yapanlara güzel bir mükafat vardır. Elbette ahiret yurdu daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne hoş!
Girecekleri yer altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir, orada bütün diledikleri vardır; işte Allah takva sahiplerini böyle mükafatlandırır.
Onlar ki, melekler, onların canlarını hoşça davranarak alırlar. «Selam size, girin cennete, çünkü çalışıyordunuz.» derler.
O kafirler, sadece kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin emrinin gelmesini beklerler, onlardan öncekiler de böyle yaptılar. Allah onlara zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
Onun için yaptıklarının fenalıkları başlarına musibet oldu ve alay ettikleri şey kendilerini sarıverdi.
Bir de müşrikler Allah dileseydi, ne biz, ne de atalarımız, O´ndan başka hiçbir şeye tapmazdık ve O´nun emri olmadan hiçbir şeyi yasaklamazdık! dediler. Bunlardan öncekiler de böyle yaptılar. Buna karşı peygamberin görevi, açık bir tebliğden başka birşey değildir.
Andolsun ki: Biz, her ümmete: «Allah´a kulluk edin ve Tağuttan sakının!» diye uyaran bir peygamber gönderdik. Sonra içlerinden kimine Allah hidayet nasip etti, kimine de sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde bir dolaşın da peygamberlere yalancı diyenlerin sonunun ne olduğunu görün!
Sen onların doğru yolu bulmalarını aşırı derecede istesen de kesinlikle Allah, sapıklıkta bırakacağı kimseleri doğru yola eriştirmez; Onların yardımcıları da yoktur.
Onlar: «Allah, ölen kimseyi diriltmez.» diye olanca yeminleriyle Allah´a yemin ettiler. Hayır, dirilecektir, bu O´nun taahüt ettiği gerçek bir va´ddir; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
Allah, hakkında görüş ayrılığına düştükleri gerçeği kendilerine anlatması ve inkar edenlerin de kendilerinin yalancı olduklarını bilmeleri için, onları dirilecektir.
Bizim, herhangi birşey için sözümüz onu murat ettiğimiz zaman, yalnızca ona: «Ol!» dememizdir. O da hemen oluverir.
Zulme uğradıktan sonra Allah uğrunda hicret edenlere gelince, kesinlikle onları dünyada güzelce yerleştireceğiz; ahiret mükafatı ise daha büyüktür, eğer bilseler.
Onlar ki, sabretmişlerdir ve hep Rablerine dayanırlar.
Senden önce de peygamberler olarak yalnızca kendilerine vahy vermekte olduğumuz erkekler gönderdik. Bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.
Onları açık mucizelerle ve kitaplarla göndermiştik. Sana da bu Kur´an´ı indirdik, insanlara kendilerine indirileni anlatasın diye. Belki düşünürler.
Yoksa o fenalıkları yapmak için tuzak kurup duranlar, Allah´ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden, hatır ve hayallerinden geçmeyen yönlerden kendilerine azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
Ya da dönüp dolaşırlarken kendilerini yakalayamayacağından? Onlar Allah´ı aciz bırakacak değillerdir.
Veya kendilerini korkuta korkuta, eksilte eksilte alıvermesinden? Demek ki, Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir.
Onlar, Allah´ın yarattığı herhangi birşeyi görmüyorlar mı? Bir baksalar ya, gölgeleri sağlarından, sollarından sürüklenerek, Allah´a secdeler ederek dönüp dolaşır.
Göklerde ve yerde gerek canlı gerek melek kısmından ne varsa hepsi büyüklük taslamadan Allah´a secde ederler.
Üstlerinden Rablerinin korkusunu duyarlar ve kendilerine her ne emredilirse yerine getirirler.
Allah da buyurmuştur ki: «İki tanrı edinmeyin; O, ancak bir ilahtır. Onun için Benden, yalnızca Benden korkun!»
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O´nundur. öyle iken, siz Allah´tan başkasından mı korkuyorsunuz?
Sizde nimet olarak her ne varsa hepsi Allah´tandır. Sonra başınıza bir keder geldiğinde de hep O´na feryat edersiniz.
Sonra o kederi sizden kaldırdığı zaman, içinizden bir kısmı derhal Rablerine ortak koşarlar.
Kendilerine verdiğimiz nimeti nankörlük ile karşılamak için yaparlar bunu. Şimdi zevk sürün bakalım, yarın bileceksiniz!
Bir de onlar kendilerine verdiğimiz rızıklardan tutup o hiçbir şey bilmeyen nesnelere bir pay ayırıyorlar. Allah´a andolsun ki, siz yaptığınız iftiralardan mutlaka hesaba çekileceksiniz.
Allah´a kızlar isnat ediyorlar O, bundan münezzehtir kendilerine ise canlarının istediğini.
Oysa onlardan birine kız müjdesi verildiğinde öfkesinden yüzü simsiyah kesiliyor.
Verilen müjdenin kötü etkisiyle kavminden gizleniyor. Onu, hakarete katlanıp sağ mı bırakacak, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne fena hükümler veriyorlar!
Ahirete iman etmeyenler için kötülük örneği sıfatlar vardır; en yüce sıfatlar ise Allah´ındır. O, güçlüdür, hikmet sahibidir.
Şayet Allah insanları zulümleri ile cezalandırsaydı, yeryüzünde bir tek deprenen canlı bırakmazdı, fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Süre sonu geldiğinde ise ne bir an erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.
Onlar, kendilerinin hoşlanmayacakları şeyleri Allah´a isnat ediyorlar, dilleri de en güzel akıbetin kendilerinin olduğuna ait yalan söylüyor. Doğrusu, onların hakkı sadece ateştir ve onlar en önde gidecekler o ateşe!
Allah´a andolsun ki, senden önce birçok ümmetlere peygamberler gönderdik, ne var ki, şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi. Bugün de onların dostudur. Onlar için acı bir azap vardır.
Biz, sana bu kitabı, yalnızca onlara ihtilaf ettikleri şeyi açıklayasın ve iman edeceklere bir hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.
Allah gökten bir su indirdi de onunla yeri ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz ki, bunda dinleyecek bir topluluk için bir ibret vardır.
Gerçekten size sağmal hayvanlarda da bir ibret vardır. Biz, size onların kanlarındaki fışkı ile kan arasından, lezzetli ve içenlerin boğazlarından kolayca kayıp giden halis bir süt içiriyoruz.
Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvelerinden de hem içki, hem de güzel bir yiyecek çıkarırsınız. Şüphesiz ki, bunda aklını kullanan bir topluluk için kesin bir ibret vardır.
Rabbin bal arısına da şöyle vahyetti: «Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan göz göz evler edin!
Sonra bütün meyvelerden ye ve Rabbinin kolay kıldığı yollara koy.» İçlerinden çeşitli renklerde bir içecek çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz ki, bunda düşünen bir topluluk için büyük bir ibret vardır.
Sizi, Allah yarattı, sonra O, sizi öldürür; içinizden kimi de bildiklerinden hiçbir şey bilmez olsun diye, ömrünün en kötü çağına kadar yaşatılır. Şüphesiz ki, Allah herşeyi bilendir, her şeye gücü yetendir.
Allah, rızık bakımından kiminizi kiminize üstün kıldı. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere vermiyorlar ki, eşit olsunlar. Şimdi Allah´ın nimetini inkar mı ediyorlar?
Allah sizlere kendi cinsinizden eşler yarattı. Eşlerinizden oğullar ve torunlar verdi ve sizi hoş hoş nimetlerle rızıklandırdı. Onlar, şimdi batıla inanıp da Allah´ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
Allah´ı bırakıp da göklerden ve yerden kendilerine verecek hiçbir rızka sahip olmayan ve olma ihtimali bulunmayan şeylere tapıyorlar.
Artık Allah´a temsiller yapmağa kalkmayın. Çünkü Allah bilir, siz bilemezsiniz.
Allah şunu misal getirdi: Bir yanda hiçbir şeye gücü yetmeyen bir köle, diğer yanda tarafımızdan güzel bir rızık verdiğimiz, ondan gizli, açık olarak harcayan hür bir insan, bunlar hiç eşit olur mu? Bütün hamd, Allah´a mahsustur, fakat çokları bilmezler.
Allah şunu da bir örnek veriyor: Birisi hiçbir şeye gücü yetmeyen, efendisine sadece bir ağırlık olan ve ne tarafa gönderilse hiçbir işe yaramayan bir dilsizdir. Bu dilsiz hiç adaletle emreden ve doğru bir yolda giden kimse ile eşit olabilir mi?
Bütün göklerin ve yerin sırrını bilmek de Allah´a mahsustur. Kıyamet olayı da yalnız bir göz kırpması gibi veya daha yakındır. Şüphe yok ki, Allah, herşeye gücü yetendir.
Allah, sizi annelerinizin karınlarından hiçbir şey bilmediğiniz bir halde çıkardı. Öyle iken size, işitme, gözler ve kalpler verdi ki, şükredesiniz.
Gökyüzünün boşluğunda Allah´ın emrine boyun eğdirilerek uçuşan kuşları görmediler mi? Onları boşlukta tutan Allah´tır ancak. Şüphesiz, bunda iman edecek bir topluluk için birçok deliller vardır.
Allah size evlerinizden bir huzur ve dinlenme yeri yaptı. Hayvanların derilerinden gerek yolculuk sırasında, gerekse konup yerleştiğiniz günlerde kolayca taşıyabileceğiniz barınaklar ve yünlerinden, yapağılarından, kıllarından da bir süreye kadar kullanacağınız, giyim, ev eşyası ve ticaret malı yarattı.
Allah, yarattığı şeylerden sizin için gölgeler yaptı; size dağlardan siperler yaptı; sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve sizi savaşta koruyacak giysiler yaptı. Böylece O, samimi müslüman olasınız diye, üzerinize olan nimetini tamamlayacaktır.
Buna karşı eğer yüz çevirirlerse, artık senin üzerine düşen ancak açık tebliğdir.
Allah´ın nimetini tanırlar, sonra da onu inkar ederler. Çoğu kafir kimselerdir.
Bir gün gelecek, her ümmetten bir şahit getireceğiz, sonra o küfredenlere ne izin verilecek ne de özürleri kabul edilecektir.
O zulmedenler, azabı gördükleri zaman, artık ne azaptan hafifletilecek, ne de kendilerine mühlet verilecek
Allah´a ortak koşanlar, ortaklarını gördüklerinde: «Ey Rabbimiz, işte bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır.» diyecekler. Onlar da kendilerine: «Siz kesinlikle, yalancılarsınız!» sözünü fırlatacaklardır.
Ve o gün Allah´a teslimiyet göstermişler, bütün uydurdukları ortaklar kendilerini bırakarak kaybolup gitmişlerdir.
Hem küfretmiş hem de Allah yolundan çevirmiş olanlar, diğerlerini de bozdukları için, onlara azap üstüne bir azap daha artırdık.
Hele her ümmet içinde kendilerinden kendi üzerlerine bir şahit göndereceğimiz seni de onların üzerine şahit getirdiğimiz gün!.. Bu Kitabı sana, herşeyi beliğ bir şekilde açıklamak; hem bir hidayet kanunu, hem bir rahmet, hem de müslümanlara müjde olmak üzere ceste ceste indirdik.
Haberiniz olsun ki Allah, size adaleti, iyi davranmayı ve yakınlara yardımda bulunmayı emrediyor; hayasızlığı, fenalığı ve azgınlığı yasaklıyor; dinleyip anlayıp tutasınız diye size öğüt veriyor.
Bir de antlaşma yaptığınızda Allah´ın ahdini yerine getirin ve sağlam ettiğiniz yeminleri bozmayın. Nasıl olur ki, Allah´ı üzerinize kefil yapmıştınız! Şüphe yok ki Allah, yaptıklarınızı tamamen bilir.
Ve bir ümmet diğer ümmetten daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda bir hile aracı edinerek, o ipliğini kat kat kuvvetlice büktükten sonra sökmeye çalışan karı gibi olmayın! Herhalde Allah, sizi onunla imtihan eder ve O, kesinlikle hakkında ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri, kıyamet günü size açıklayacaktır.
Allah dileseydi mutlaka hepinizi bir tek ümmet yapardı, fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola eriştirir ve herhalde hepiniz, bütün yaptıklarınızdan sorumlu olacaksınız.
Yeminlerinizi, aranızda hile ve bozgunculuğa vesile edinmeyin, sonra sağlam basmışken bir ayak kayar ve Allah yolundan saptığınız için fena acı tadarsınız; artık ahirette de size pek büyük bir azap olur.
Allah´ın ahdini küçücük bir bedele değişmeyin! Herhalde Allah katındaki sizin için daha hayırlıdır, eğer bilirseniz.
Sizin yanınızdaki tükenir. Allah´ın katındaki ise kalıcıdır. Biz, mutlaka o sabredenlere, yaptıkları işin daha güzeli ile mükafatlarını vereceğiz.
Erkekten, dişiden her kim mümin olarak iyi bir iş yaparsa, muhakkak ona hoş bir hayat yaşatacağız ve yapmakta oldukları işlerin daha güzeli ile mükafatlarını mutlaka vereceğiz.
Şimdi, Kur´an okuduğun vakit, önce o kovulmuş şeytandan Allah´a sığın!
Gerçek şu ki, iman edip de Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun hiçbir hakimiyeti yoktur.
Onun hakimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve Allah´a ortak koşanlaradır.
Bir ayeti bir ayetin yerine bedel yaptığımız zaman Allah indirdiğini ve indireceğini en iyi bilirken o şeytan dostları: «Sen yalnızca bir iftiracısın!» dediler. Hayır, onların çoğu bilmezler.
Söyle onlara: «Onu Rabbinden hak olarak Rühu´l-Kudüs (Cebrail), iman edenlere sebat vermek ve müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için indirdi.»
Muhakkak biliyoruz ki onlar: «Mutlaka onu bir insan öğretiyor!» da diyorlar. Haktan saparak isnatta bulunmak istedikleri kimsenin dili yabancıdır; bu Kur´an ise gayet açık bir Arapça´dır.
Allah´ın ayetlerine inanmayanları, elbette Allah doğru yola erdirmez ve onlara acı bir azap vardır.
Yalanı ancak Allah´ın ayetlerine inanmayanlar uydurur, iftira ederler; işte onlar, yalancıların ta kendileridirler.
Her kim imanından sonra Allah´a küfrederse kalbi imanla dolu olduğu halde zorlanan başka ve kim küfre göğsünü açarsa, onların üstüne kesinkes Allah´tan bir gazap iner ve onlara büyük bir azap vardır.
Bunun sebebi, onların dünya hayatını sevip onu ahirete tercih etmiş olmalarıdır; Allah da kafirler güruhunu doğru yola çıkarmaz.
Onlar öyle kimselerdir ki, Allah kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir ve işte onlar, gafillerin ta kendileridir.
Çare yok, onlar ahirette tamamen hüsrana düşeceklerdir.
Sonra şüphe yok ki, Rabbin o eziyete uğratılmalarının arkasından hicret eden sonra savaşıp sabreden kimselerin yardımcısıdır; doğrusu Rabbin bunun arkasından elbette bağışlayacak ve merhamet edecektir.
O gün ki, herkes kendi nefsini kurtarmak için mücadele ederek gelir; herkese yapmış olduğu işin karşılığı tamamıyla ödenir ve hiçbirine zulmedilmez.
Birde Allah, bir şehri örnek verdi ki, halkı güvenlik ve asayiş içindeydi, rızıkları her yerden bol bol geliyordu. Ne varki, onlar Allah´ın nimetlerine nankörlük ettiler. Allah da onlara o yaptıkları sanatla açlık ve korku elbisesini tatdırdı.
Andolsun ki, onlara içlerinden bir peygamber geldi de ona yalan söylüyor, dediler. Azap da zulmederlerken kendilerini yakalayıverdi.
Onun için Allah´ın size verdiği rızıklardan helal ve hoş olarak yiyin de Allah´ın nimetine şükredin, eğer gerçekten O´na ibadet edecekseniz.
O, size ancak ölüyü, kanı, domuz etini, bir de Allah´tan başkasının adına kesileni yasakladı. Her kim de çaresiz kalırsa, başkasına saldırmaksızın ve sınırı aşmaksızın yiyebilir; artık şüphe yok ki, Allah, çok bağışlayıcıdır, merhamet sahibidir.
Sadece dillerinizin yalan yere nitelemesi ile: «şu helaldır, şu haramdır.» demeyin ki, yalanı Allah´a iftira etmiş olursunuz. Şüphe yok ki, yalanı Allah´a iftira edenler kurtuluşa eremezler.
Bu az bir faydalanmadır ve onlara acı bir azap vardır.
Yahudilere ise bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık ve onlara biz zulmetmedik, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
Sonra muhakkak Rabbin, bir cehaletle kötülük işleyen sonra arkasından tevbe edip düzelen kimselerin lehinedir; şüphesiz ki, Rabbin, bunun arkasından elbette çok bağışlayandır, merhamet sahibidir.
Muhakkak ki, İbrahim başlı başına bir ümmet idi, tevhid inancına sahip olarak Allah´a itaat için kıyam etmişti ve asla Allah´a ortak koşanlardan olmadı.
O´nun nimetlerine şükredendi. Allah, onu seçmiş ve doğru bir yola iletmişti.
Ve Biz ona dünyada bir iyilik verdik. Şüphesiz ki o, ahirette de mutlaka iyiler arasında olacaktır.
Sonra da sana: «Hakperest (hanif) olarak İbrahim´in dinine tabi ol! O, hiçbir zaman Allah´a ortak koşanlardan olmadı.» diye vahyettik.
Cumartesi gününü tutmak, ancak onda görüş ayrılığına düşenlere farz kılındı. Şüphesiz ki; Rabbin, onların o ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında kıyamet gününde aralarında hükmünü mutlaka verecektir.
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel şekilde mücadele yap! Çünkü Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir ve doğru yolda gidenleri en iyi bilen de ancak O´dur.
Eğer ceza ile karşılık verecek olursanız, ancak size yapılan cezanın misli ile cezalandırınız. Şayet sabrederseniz, andolsun ki bu, sabredenler için elbette daha hayırlıdır.
Sabret, sabrın da ancak Allah´ın yardımı iledir ve onlar için üzülme, kurdukları tuzaktan dolayı telaş da etme!
Zira muhakkak ki Allah, takva sahibi olanlar ve hep güzellik yapanlarla beraberdir.
Allah´ın emri geldi, sakın onu acele edip istemeyiniz. Allah, müşriklerin koştukları ortaklardan münezzeh ve yücedir.
Kendi emrinden ruh (vahiy) ile melekleri, kullarından dilediği peygamberlere indirip şu gerçeği insanlara bildirin, buyuruyor: Benden başka hiçbir ilâh yoktur. Ancak benden korkun.
Allah gökleri ve yeri hikmeti ile yarattı. O, kâfirlerin ortak koştukları şeylerden çok yücedir.
O, insanı bir meniden (spermadan) yarattı. Bir de bakarsın ki o, Rabbine karşı apaçık bir düşmandır.
Hayvanları da O yarattı. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Ve siz onlardan bir kısmını da yersiniz.
O hayvanları, akşam vakti getirirken ve sabahleyin salarken, onlarda sizin için bir güzellik ve zevk vardır.
Bu hayvanlar, ancak güçlükle varabileceğiniz bir memlekete yüklerinizi taşır. Rabbiniz, şüphesiz çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
Hem kendilerine binesiniz, hem de zinet olsun diye atları, katırları, ve merkepleri yarattı. Ve şu anda bilemeyeceğiniz daha nice şeyler yaratacak.
Doğru yolu göstermek Allah´a aittir. Onun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.
Sizin için gökten su indiren O´dur. İçecek su ondandır; hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de o su ile yetişir.
Allah, sizin için, o su ile ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve her çeşit meyveleri bitirir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir topluluk için büyük bir ibret vardır.
Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize O verdi. Bütün yıldızlar da O´nun emrine boyun eğmişlerdir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum için ibretler vardır.
Yeryüzünde sizin için yarattığı değişik renklerdeki şeyleri de sizin hizmetinize sunmuştur. Elbette bunda öğüt alan kimseler için bir ibret vardır.
Yine denizden taze et (balık) yiyesiniz ve ondan takındığınız süs eşyasını çıkarasınız diye, denizi emrinize veren Allah´tır. Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini görüyorsun. Lütfundan rızık aramanız ve şükretmeniz için Allah böyle yapmıştır.
Allah, yeryüzü sizi sarsmasın diye oraya sabit dağlar yerleştirdi. Yolunuzu bulmanız için de nehirler ve yollar yarattı.
Daha birçok âlametler yarattı. İnsanlar geceleyin de Allah´ın yarattığı yıldızlarla yönlerini bulurlar.
Hiç yaratan (Allah), yaratmayan (putlar) gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz?
Halbuki Allah´ın nimetlerini teker teker saymaya kalkışsanız, onları sayamazsınız. Muhakkak ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
Allah, gizlediğinizi de açıkladığınızı da bilir.
Kâfirlerin Allah´tan başka yalvardıkları (putlar) ise, hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar, kendileri yaratılmışlardır.
O putlar, hep ölüdürler, diri değildirler ve insanların öldükten sonra ne zaman dirileceklerini de bilmezler.
İlâhınız bir tek ilâhtır. Bununla beraber ahirete inanmayanların kalbleri inkârcı, kendileri de böbürlenen kimselerdir.
Şüphesiz ki Allah, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir. Doğrusu Allah, kendilerini büyük görüp hakkı kabul etmeyenleri sevmez.
Onlara: «Rabbiniz ne indirdi?» denildiği zaman, «Öncekilerin efsanelerini» dediler.
Bunu söylemelerinin sebebi şu: Kıyamet günü, kendi günahlarını tam olarak yüklendikten başka, bilgisizlikleri yüzünden saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat edin, yüklendikleri günah ne kötüdür!
Onlardan öncekiler de tuzak kurdular. Fakat Allah onların binalarını temelinden sarstı, çatı tepelerinden üzerlerine çöktü ve azap onlara farkedemedikleri bir yönden geldi.
Sonra kıyamet günü Allah, O kâfirleri rezil rüsvay edecek ve diyecek ki: «Hani uğrunda müminlere karşı düşman kesildiğiniz ortaklarım nerede?» Kendilerine ilim verilmiş olanlar: «Şüphesiz bugünün rezilliği ve kötülüğü kâfirleredir.» diyeceklerdir.
(O kâfirler), kendilerine zulmetmiş kimseler olarak, meleklerin, canlarını aldıkları kimselerdir. O vakit onlar şöyle diyerek teslim olurlar: «Biz, bir kötülükten dolayı yapmıyorduk.» (Onlara): «Hayır, Allah sizin ne maksatla yaptığınızı elbette çok iyi bilendir.»
«O halde içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin» denir. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!
Kötülüklerden sakınanlara: «Rabbiniz ne indirdi?» denilince: «Hayır indirdi» derler. Bu dünyada güzel amel işleyenlere güzel bir mükafat var. Elbette ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Allah´tan korkanların yurdu ne güzeldir!
O girecekleri yer, Adn cennetleridir ki, altından ırmaklar akar. Orada Allah´tan korkanlara diledikleri nimetler vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle mükafatlandırır.
Takva sahipleri o kimselerdir ki, melekler, canlarını hoş ve rahat halde alırlar. «Selam size, yapmış olduğunuz güzel işlerin mükafatı olarak girin cennet´e...» derler.
Ancak kendilerine, ruhlarını alacak meleklerin gelmesini veya Rabbinin azab emrinin (kıyametin) gelip çatmasını bekliyorlar! Kendilerinden öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmetmişlerdi.
Bunun için, sonunda yaptıklarının cezası başlarına felaket oldu ve alay edip durdukları o azap, kendilerini kuşattı.
Allah´a ortak koşanlar dediler ki: «Allah dileseydi, ne biz, ne atalarımız O´ndan başka hiçbir şeye tapmazdık ve O´nun emri dışında hiçbir şeyi haram kılmazdık» Kendilerinden öncekiler de böyle yaptılar. Buna karşı peygamberlerin vazifesi, ancak açık seçik bir tebliğden, ibarettir.
Andolsun ki biz her ümmete, «Allah´a ibadet edin ve putlara tapmaktan sakının.» diye bir peygamber gönderdik. Allah, bu ümmetlerden bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık hak olmuştur. Şimdi yeryüzünde bir gezip dolaşın da bakın ki, peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu bir görün?
(Ey Muhammed!) Sen o kâfirlerin hidayete ermelerini ne kadar istesen de Allah, saptırdığı kimseyi hidayete erdirmez. Onların hiçbir yardımcısı da yoktur.
Kâfirler, «Allah ölen kimseyi diriltmez.» diye en kuvvetli yeminleriyle Allah´a yemin ettiler. Hayır, bu ölüleri diriltmek, Allah´ın kendisine karşı bir vaadidir. Ancak insanların çoğu bunu bilmezler.
Allah ölüleri diriltecek ki, o kâfirlerin, hakkında ihtilaf ettikleri şeyi onlara açıkça göstersin ve bunu inkâr edenler kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler.
Biz bir şeyi dilediğimiz zaman, ona sözümüz sadece «ol» dememizdir. O da hemen oluverir.
Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, biz dünyada mutlaka onları güzel bir yere yerleştiririz. Halbuki bilirlerse ahiretin mükafatı elbette daha büyüktür.
O Muhacirler, müşriklerin eziyetlerine sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.
(Ey Peygamber!) Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bunu bilmiyorsanız Tevrat ve İncil âlimlerine sorun.
Biz o peygamberleri mucizelerle ve kitaplarla gönderdik. Ey Peygamberim! Sana da Kur´ân´ı indirdik ki, insanlara vahyedileni açıklayasın. Belki onlar da düşünürler.
Sinsice kötü tuzaklar kuranlar, Allah´ın kendilerini yerin dibine geçiremeyeceğinden, yahut bilemeyecekleri bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
Yahut (rızık için) dolaşıp dururlarken (Allah´ın azabının) kendilerini yakalayıvermesinden emin mi oldular? Üstelik onlar, azabı engelleyici de değillerdir.
Yahut ta kendilerini azar azar yakalayıp helak etmesinden emin mi oldular? Şüphesiz Rabbiniz çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
Onlar, Allah´ın yarattığı birtakım şeyleri görmediler mi ki? Gölgeleri Allah´ın kudretine boyun eğip secde ederek, sağa sola döner, dolaşır.
Göklerde ve yer yüzünde bulunan canlılar ve bütün melekler, kibirlenmeden Allah´a secde ederler.
Kendilerine hakim olan Rabblerinden korkarlar ve emrolundukları her şeyi yaparlar.
Allah, buyurmuştur ki: İki ilâh edinmeyin. O, ancak bir ilâhdır. Onun için yalnız benden korkun.
Göklerde ve yerde olan her şey yalnız O´nundur. Din de daima O´nundur. Böyle iken, siz Allah´tan başkasından mı korkarsınız?
Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah´tandır. Sonra size bir zarar dokunduğu zaman da yalnız O´na yalvarırsınız.
Sonra Allah bu sıkıntıyı sizden kaldırdığı zaman, bir de bakarsınız ki, içinizden bir topluluk, hemen Rablerine ortak koşarlar.
Bunu kendilerine verdiğimiz nimete nankörlük etmek için yaparlar. Şimdi eğlenin bakalım! Fakat yakında bileceksiniz.
Bir de müşrikler kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden tutuyorlar mahiyetini bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. Allah´a andolsun ki, siz bu yaptığınız iftiralardan mutlaka hesaba çekileceksiniz.
Onlar, Allah´a kızlar isnad ediyorlar. O, bundan münezzehtir. Kendilerine ise erkek çocukları isnad ederler.
Halbuki onlardan birine, kız doğum haberi müjdelendiği zaman içi öfkeyle dolar, yüzü kapkara kesilir.
Kendisine verilen müjdenin kötülüğü, dolayısıyla kavminden gizlenir. Şimdi acaba o çocuğu zillet ve horluğa katlanarak saklayacak mı? Yoksa toprağa mı gömecek? Dikkat edin verdikleri hüküm ne kötüdür!
Ahirete iman etmeyenler için kötü sıfatlar var. En yüce sıfatlar ise, Allah´ındır. O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Eğer Allah insanları zulümleri yüzünden hesaba çekseydi, yeryüzünde kımıldayan tek canlı bırakmazdı. Fakat Allah onları, belli bir vakte kadar erteler. Müddetleri (ecelleri) geldiği zaman, onu ne bir saat erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.
Müşrikler, kendilerinin hoşlanmadıkları şeyleri, Allah´a isnad ediyorlar. Dilleri, en güzel şeylerin kendilerine ait olduğunu yalan yere durmadan söyler. Hiç şüphesiz onlar için, sadece ateş vardır. Oraya en önde gidip kalacaklardır.
Allah´a yemin olsun ki, biz senden önce bir çok ümmetlere peygamberler gönderdik. Ne var ki şeytan, onlara amellerini bezeyip süslü gösterdi. Bugün de o şeytan, kâfirlerin dostudur. Onlar için acı bir azab vardır.
(Ey Resulüm!) Biz, sana bu kitabı (Kur´ânı) sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklaman için ve iman edecek topluma bir hidayet, bir rahmet olsun diye indirdik.
Allah gökten bir su indirdi ve onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat verdi. Şüphesiz ki bunda dinleyen bir millet için büyük bir ibret vardır.
Gerçekten süt veren hayvanlarda da size bir ibret vardır. Size işkembelerindeki yem artıklarıyla kandan meydana gelen, içenlere içimi kolay halis bir süt içirmekteyiz.
Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvalarından da hem içki, hem de güzel gıdalar edinirsiniz. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır.
Senin Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin.
Sonra meyvaların hepsinden ye de, Rabbinin (sana) kolay kıldığı yollara gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir bal çıkar ki, onda insanlar için şifâ vardır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için, büyük bir ibret vardır.
Allah, sizi yarattı, sonra da sizi öldürecektir. İçinizden kimi de, biraz bilgiden sonra eşyayı önceki bildiği gibi bilmesin diye, ömrün en kötü çağına kadar yaşatılır. Şüphesiz ki Allah çok bilgili ve büyük kudret sahibidir.
Allah, rızık yönünden bir kısmınızı diğerlerinden üstün kıldı. Kendilerine bol rızık verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere vermiyorlar ki, onda eşit olsunlar. Durum böyle iken Allah´ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
Allah, size kendi cinsinizden eşler, o eşlerinizden de oğullar ve torunlar yarattı. Sizi helal ve güzel gıdalarla rızıklandırdı. Onlar, hâlâ batıla mı inanıyorlar? ve Allah´ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
Müşrikler, Allah´ı bırakıp, göklerden ve yerden kendileri için hiçbir rızka sahip olmayan ve sahip olmaya da güçleri yetmeyen şeylere taparlar.
Artık Allah´a ortaklar koşmayın. Çünkü Allah, (eşi bulunmadığını) bilir, siz bilmezsiniz.
Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile, kendisine güzel bir rızık verilen ve o rızıkdan gizli ve açık olarak harcayan hür bir insanı misal verdi. Hiç bunlar eşit olur mu? Bütün hamd Allah´a mahsustur. Doğrusu insanların çoğu bilmezler.
Allah şu iki adamı da misal verdi: Bunlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez; efendisine bir yüktür. Onu nereye gönderse bir hayır getiremez. Şimdi, bu adamla, adaletle emreden ve doğru yolda bulunan adam eşit olur mu?
Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah´a aittir. Kıyametin kopuşu yalnız bir göz kırpması veya daha az bir zamandan başkası değildir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.
Allah sizi annelerinizin karnından çıkardığı zaman hiçbir şey bilmiyordunuz. Şükredesiniz diye size işitme (duygusu), gözler ve gönüller verdi.
Göğün boşluğunda Allah´ın emrine boyun eğdirilerek uçuşan kuşlara bakmadılar mı? Onları orada Allah´tan başkası tutamaz. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için âyetler (ibretler) vardır.
Allah size evlerinizden bir huzur ve dinlenme yeri yaptı. Hayvanların derilerinden gerek yolculuğunuzda ve gerekse konaklama zamanlarınızda kolayca taşıyacağınız hafif evler (çadırlar v.s.) ve yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar (giyinecek, kuşanacak, serilecek ve döşenecek) bir eşya ve ticaret malı yaptı.
Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlarda barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyan elbiseler (zırhlar) yarattı. İşte böylece Allah müslüman olasınız diye üzerinize nimetini tamamlamaktadır.
Buna rağmen eğer yüz çevirirlerse, ey Muhammed! Artık sana düşen sadece açık bir şekilde tebliğden ibarettir.
Hem Allah´ın nimetini bilirler, sonra da onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfir kimselerdir.
Her ümmetten bir şahid getireceğimiz gün, artık kâfirlere ne izin verilecek, ne de onlardan özür dilemeleri istenecektir.
O zulmedenler, azabı gördükleri zaman, artık onlardan ne azab hafifletilir, ne de onlara süre verilir.
Ve o Allah´a ortak koşanlar, ortak koştuklarını (putları) gördükleri zaman: «Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır» diyecekler. Koştukları ortaklar da onlara; «Siz mutlaka yalancılarsınız» diye söz atarlar.
O gün Allah´a teslim bayrağını çekerler, bütün o uydurdukları şeyler kendilerini bırakıp kaybolup gitmişlerdir.
İnkâr eden ve (insanları) Allah yolundan çevirenler, diğer kimseleri de bozdukları için onlara azab üstüne azab artırdık.
Biz o gün, her ümmet içinde, kendilerinden kendi üzerlerine bir şahit göndereceğiz. Seni de onların üzerine şahit getireceğiz. Bu kitabı da, her şeyi açıklayan ve müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, bir rahmet kaynağı ve bir müjdeleyici olarak indirdik.
Şüphesiz ki Allah, size adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara bakmayı emreder; hayasızlıktan, fenalıktan ve azgınlıktan nehyeder. Öğüt almanız için size böyle öğüt verir.
Bir de anlaşma yaptığınızda Allah´ın ahdini yerine getirin ve pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Allah´ı üzerinize şahid tuttuğunuz halde, nasıl olur da bozarsınız! Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı bilir.
Bir ümmet, diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda aldatma vasıtası yaparak, ipliğini sağlamca eğirdikten sonra onu söküp bozmaya çalışan kadın gibi olmayın. Allah sizi bununla imtihan eder ve şüphesiz hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyleri kıyamet günü size mutlaka açıklayacaktır.
Allah dileseydi elbette hepinizi tek bir ümmet yapardı. Fakat Allah dilediğini saptırır ve dilediğine de hidayet verir. Şüphesiz ki, (kıyamet gününde) bütün yaptıklarınızdan sorumlu tutulacaksınız.
Yeminlerinizi aranızda aldatma ve fesada vasıta edinmeyin, sonra sağlam basmışken bir ayak kayar da Allah yolundan saptığınız için, dünyada kötü azabı tadarsınız. Ahirette de size büyük bir azab olur.
Allah´ın ahdini az bir bedel karşılığında değişmeyin. Eğer bilirseniz muhakkak ki Allah katındaki sevap sizin için daha hayırlıdır.
Sizin yanınızdaki dünya malı tükenir, Allah´ın katındakiler ise tükenmez. Muhakkak ki biz, Allah yolunda sabredenleri, yaptıkları amelin daha güzeliyle mükafatlandıracağız.
Erkekten ve dişiden, mümin olarak kim iyi amel işlerse muhakkak onu güzel bir hayat ile yaşatacağız ve yapmakta oldukları amellerin daha güzeliyle mükafatlarını elbette vereceğiz.
Şimdi Kur´ân okumak istediğin zaman önce o kovulmuş şeytandan Allah´a sığın.
Şüphesiz ki iman edip de Rablerine tevekkül edenler üzerinde o şeytanın hiçbir nüfuzu yoktur.
Şeytanın nüfuzu, ancak onu dost edinenlere ve Allah´a ortak koşanlaradır.
Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman Allah ne indirdiğini pek iyi bilmiş iken kâfirler Peygambere: «Sen, ancak bir iftiracısın» dediler. Hayır öyle değil; onların çoğu bilmezler.
(Ey Muhammed!) Onlara de ki: «Kur´ân´ı Cebrail, iman edenlere sebat vermek, müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için Rabbinin katından hak olarak indirdi.
Muhakkak biliyoruz ki kâfirler: «Kur´ân´ı Muhammed´e bir insan öğretiyor» diyorlar. Peygambere öğretiyor zannında bulundukları kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur´ân ise apaçık bir Arapçadır.
Allah´ın âyetlerine iman etmeyenleri, muhakkak ki Allah hidayete erdirmez ve onlara can yakıcı bir azab vardır.
Yalanı ancak Allah´ın âyetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar yalancıların ta kendileridir.
Kalbi iman ile sükûnet bulduğu halde (dinden dönmeye) zorlananlar dışında, her kim imanından sonra küfre kalbini açarsa, mutlaka onların üzerine Allah´tan bir gazab gelir ve kendilerine çok büyük bir azab vardır.
Bu (azab) şundan dolayıdır ki, onlar, dünya hayatını sevmiş ve onu ahirete tercih etmişlerdir. Allah da kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.
Bunlar, o kimselerdir ki; Allah kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir. Ve onlar, gafillerin ta kendileridir.
Hiç şüphesiz onlar, ahirette perişan olup hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
Sonra şüphesiz Rabbin, eziyet edildikten sonra hicret eden, sonra cihad eden ve sabreden kimselerin yardımcısıdır. Bunlardan sonra Rabbin elbette çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
O gün, herkes nefsini kurtarmak için uğraşarak gelir ve herkese yaptığı işin karşılığı tamamiyle ödenir ve hiç kimseye de zulmedilmez.
Allah bir şehri misal olarak verdi: Bu şehir güvenli, huzurlu idi, Oraya her yerden rızkı bol bol geliyordu. Ne var ki onlar Allah´ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıkları işler yüzünden açlık ve korku elbisesini (felâketini) tattırdı.
Andolsun ki, onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Bunun üzerine zulüm yaparlarken azab da onları yakalayıverdi.
Artık Allah´ın size rızık olarak verdiği şeylerden helal ve temiz olarak yiyin. Allah´ın nimetine şükredin, eğer gerçekten O´na ibadet edecekseniz.
O size ancak ölü hayvanı, kanı, domuz etini ve Allah´tan başkası adına kesilenleri haram kıldı. Her kim bu haram şeyleri yemeye mecbur kalırsa (başkasının hakkına) saldırmadan ve aşırı gitmeden yiyebilir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
Dillerinizin yalan vasfetmesi ile: «Şu helaldir, şu haramdır» demeyin; aksi halde Allah´a iftira etmiş olursunuz. Şüphesiz Allah´a yalan uyduranlar asla kurtulamazlar.
Onlar için dünyada pek az bir menfaat var, ahirette ise çok acıklı bir azab vardır.
Sana anlattıklarımızı, daha önce yahudilere de haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmemiştik. Fakat onlar kendi kendilerine zulmetmişlerdi.
Sonra şüphe yok ki Rabbin, bir cahillikle günah işleyip ardından tevbe eden ve durumunu düzelten kimseleri bağışlar. Şüphesiz ki Rabbin, bu tevbeden sonra Gafurdur, Rahîmdir (çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.)
Şüphesiz İbrahim Allah´a itaat eden, Hakk´a yönelen bir önderdi. Ve hiçbir zaman müşriklerden olmadı.
Allah´ın nimetlerine şükredendi. Allah onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.
Ve biz ona (İbrahim´e) iyilik verdik. Şüphesiz ki o, ahirette de salihlerdendir.
Sonra da (ey Muhammed!) sana: «Hakk´a yönelen ve müşriklerden olmayan İbrahim´in dinine tabi ol» diye vahyettik.
Cumartesi günü (avlanmamak), ancak onda ihtilafa düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbin onların ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında kıyamet günü, aralarında elbette hükmünü verecektir.
(Ey Resulüm!) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete kavuşanları da en iyi bilendir.
Eğer (bir suçtan dolayı) ceza verecek olursanız size yapılan azab ve cezanın misli ile ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.
(Ey Peygamber!) Sabret! Sabrın da ancak Allah´ın yardımı iledir. Onlardan dolayı üzülme! Kurdukları tuzaklardan telaş edip sıkıntıya düşme!
Şüphesiz Allah, takva sahipleri ile ve iyilikte bulunanlarla beraberdir.
Allah´ın hükmü yakında gerçekleşecektir; buna göre onun bir an önce gerçekleşmesini boşu boşuna isteyip durmayınız. Allah, onların kendisine yakıştırdıkları ortaklardan uzaktır, yücedir.
Allah «Benden başka ilah yoktur, sırf benden korkunuz» uyarısını, mesajını insanlara duyursunlar diye dilediği kullarına kendi iradesi ile vahiy eşliğinde melekler gönderir.
Allah, gökleri ve yeri haklı bir gerekçe uyarınca yarattı; O, onların kendisine yakıştırdıkları ortaklardan uzaktır.
O insanı bir meni damlacığından yarattı; fakat o birdenbire pervasız bir tartışmacıya dönüştü.
Allah hayvanları da yarattı. Bunlar size soğuktan koruyucu yünler, kıllar ile başka birçok yararlar sağlarlar ve etlerini de yersiniz.
Bu hayvanlar, onları sabahleyin otlağa salarken ve akşam geri getirirken, size göz zevki sağlarlar.
Bu hayvanlar, ancak ağır sıkıntıya katlanarak varabileceğiniz uzaklıktaki beldelere yüklerinizi taşırlar. Hiç kuşkusuz Rabbiniz pek şefkatli ve merhametlidir.
Allah atları, katırları, eşekleri, binek ve süs hayvanı olarak yarattı. O sizin bilmediğiniz daha nice canlıları yarattı.
Yolun doğrusunu göstermek Allah´ın tekelindedir. Kimi yollar eğridir. Eğer o dileseydi, hepinizi doğru yola iletirdi.
Size gökten su indiren O´dur ve hayvan otlattığınız çayırlar O´nun sayesinde gelişir.
Allah su aracılığı ile sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve çeşit çeşit meyvalar bitirmektedir. Bunda düşünen kimseler için ibret dersi vardır.
Allah gece ile gündüzü, güneş ile ayı yararınıza sundu. Yıldızlar da O´nun buyruğu ile canlılara hizmet sunmaktadırlar. Bunlarda düşünen kimseler için ibret dersi vardır.
O yeryüzünde yarattığı çeşitli türdeki varlıkları da sizin yararınıza sundu. Bunda öğüt alan kimselere ibret dersi vardır.
O denizi de yararınıza sundu ki, oradan elde edilen taze etler yiyesiniz ve diplerinden süs olarak kullanacağınız takılar çıkarasınız; gemilerin, dalgaları yara yara denizde süzüldüklerini görürsün. Nimetlerini araştırasınız ve ola ki, kendisine şükredesiniz diye Allah, denizi yararınıza sundu.
Allah, yeryüzünde sarsılmayasınız diye köklü dağlar, yolunuzu şaşırmayasınız diye nehirler ve yollar meydana getirdi.
Çeşitli yol işaretleri de varetti. İnsanlar yıldızlar aracılığı ile de yönlerini belirler.
Yaratan, yaratamayan gibi olur mu? Hiç düşünmüyor musunuz?
Eğer Allah´ın nimetlerini sayacak olursanız bitiremezsiniz. Hiç kuşkusuz Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.
Allah, gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir.
Müşriklerin Allah´ı bir yana bırakarak taptıkları düzmece ilahlar hiçbir şey yaratamazlar: tersine kendileri birer yaratıktırlar.
Onlar cansızdırlar, canları yoktur. Kendilerine tapanların ne zaman yeniden diriltileceklerini bilmezler.
İlahınız tek ilahtır. Ahirete inanmayanların kalpleri inkârcıdır, onlar gerçeğe set çevirmiş, kendini beğenmişlerdir.
Hiç kuşkusuz Allah, onların gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bilir; O gerçeğe sırt çeviren kendini beğenmişleri kesinlikle sevmez.
Kendilerine «Rabbiniz ne indirdi» diye sorulduğunda «Bunlar eskilerin masallarıdır» dediler.
Böylece kıyamet günü hem kendi günahlarını tümü ile, hem de hiçbir bilgiye dayanmaksızın sapıklığa sürükledikleri kimselerin günahlarının bir bölümünü yüklenirler. Hey! Ne fena bir yükün altına giriyorlar!
Onlardan öncekiler de peygamberlerine tuzaklar kurdular da, Allah kurdukları yapının temellerini çökerterek tavanını başlarına indirdi; Allah´ın azabı, hiç ummadıkları taraftan başlarına iniverdi.
Sonra kıyamet günü, Allah onlara «Uğurlarında peygamberler ile çatıştığınız ortaklarım hani nerede?» diyerek kendilerini rezil eder. Bilgi sahipleri de «Bugün rezillik ve kötü akıbet, kâfirleri kuşatmıştır» derler.
Kendilerine zulmederken canları alınan kâfirler «Biz hiçbir kötülük yapmamıştık» diyerek ölüm meleklerine kolayca teslim olurlar. «Hayır, öyle değil. Allah sizin neler yaptıklarınızı bilir.»
Bunun için ebedi olarak cehennemde kalmak üzere oranın kapılarından içeri giriniz. Kendini beğenmişlerin barınağı ne kötü bir yerdir.
Kötülükten sakınanlara «Rabbiniz ne indirdi?» diye sorulduğunda «İyilik indirdi» derler. Bu dünyada iyi davrananlar iyilik görürler. Ahiret ise onlar için daha hayırlıdır. Kötülükten sakınanların yurdu ne güzel bir yerdir.
Onların girecekleri yer, altından çeşitli ırmaklar akan Adn cennetleridir. Orada diledikleri her şey kendilerine verilir. İşte Allah kötülükten sakınanları böyle ödüllendirir.
Melekler iyi kulların canlarını alırken kendilerine «Selam üzerinize olsun, yapmış olduğunuz iyiliklerin karşılığı olarak cennete giriniz» derler.
Kâfirler, kendilerine ölüm meleklerinin gelmesinden ya da Rabbinin ani azabına uğramaktan başka bir şey mi bekliyorlar. Kendilerinden öncekiler de öyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmiş değildi, tersine onlar kendi kendilerine zulmetmişlerdi.
Sonunda yaptıkları kötülüklerin acı akıbeti ile yüzyüze geldiler, alay konusu ettikleri ilahi azabın pençesine düştüler.
Allah´a ortak koşanlar «Eğer Allah dileseydi, ne biz ve ne de atalarımız O´nun dışında hiçbir ilaha tapmaz ve O´nun izni olmaksızın hiçbir şeyi yasak saymazdık» derler. Kendilerinden önceki müşrikler de böyle yapmışlardı. Peygamberlerin, ilahi mesajı açıkça duyurmaktan başka bir görevleri mi var ki?
Biz her millete «Allah´a kulluk ediniz, tağuta (şeytana) tapmaktan sakınınız» diyen bir peygamber gönderdik. Kimini Allah doğru yola iletti, kimi de sapıklığı haketti. Yeryüzünde geziniz de peygamberlerini yalanlayanların sonunun ne olduğunu görünüz.
Ey Muhammed, sen onların doğru yola gelmelerini ne kadar ısrarla istesen de Allah, saptırdığı kimseleri kesinlikle doğru yola iletmez. Onlar hiçbir yardımcı bulamazlar.
Onlar en pekiştirici ifadeleri kullanarak «Allah, ölüleri yeniden diriltmez» diye yemin ettiler. Hayır, öyle değil. Ölüleri diriltmek, Allah´ın üstlendiği kesin bir vaaddir. Fakat çoğu insanlar bunu bilmezler.
İnsanlar arasındaki tartışmalı konular Allah tarafından açıklığa kavuşturulsun ve kâfirler, yalan söylediklerini öğrensinler diye ölüler tekrar diriltilecektir.
Biz bir şeyin olmasını isteyince söyleyeceğimiz tek söz ona «ol» dememizdir, o da hemen oluverir.
Zulme uğratıldıktan sonra Allah uğruna hicret edenleri dünyada güzel yurtlara yerleştireceğiz. Ahirette alacakları ödül ise daha büyüktür. Keşke bunu bilseler!
Onlar ki, sabrederler ve sırf Allah´a dayanırlar.
Senden önceki peygamberlerimiz de kendilerine vahiy indirdiğimiz birer insandı. Eğer bilmiyorsanız, daha önce kendilerine kitap verilenlere sorunuz.
O peygamberleri açık deliller ile ve kitaplar ile göndermiştik. Sana da, insanlara indirilen ilahi mesajı açıklayasın da ola ki, düşünürler diye Kur´an´ı indirdik.
Peygamber´e iğrenç tuzak kuranlar, Allah´ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden ya da beklemedikleri taraftan gelecek ilahi bir azaba uğramayacaklarından emin midirler?
Ya da ilahi azabın gezilerinden biri sırasında kendilerini yakalamayacağından emin midirler? Onların Allah´ın yapacağını engellemeleri sözkonusu değildir.
Ya da ilahi azabın korkulu bir bekleyiş halindelerken başlarına gelmeyeceğinden emin midirler? Hiç şüphesiz Rabbiniz, şefkatli ve merhametlidir.
Kâfirler, Allah´ın yarattığı her şeyin gölgesinin uzayıp kısalarak sağdan sola döndüğünü ve böylece O´na boyun eğerek secde ettiğini görmüyorlar mı?
Göklerde ve yerde bulunan bütün canlılar ve melekler, büyüklük taslamaksızın, Allah´a secde ederler.
Çünkü onlar üstlerindeki Rabblerinden korkarlar ve kendilerine emredileni yaparlar.
Allah «iki ilah edinmeyiniz, o tek bir ilahtır, yalnız benden korkunuz» dedi.
Göklerde ve yerde ne varsa O´nundur. İtaat mercii sürekli olarak hep O´dur. Siz Allah´dan başkasından mı korkuyorsunuz?
Yararlandığınız her nimet Allah´dandır. Sonra başınıza bir sıkıntı gelince yalnız O´na yalvarırsınız.
Arkasından sıkıntınızı giderince, içinizden bazıları hemen Rabblerine ortak koşarlar.
Böylece, kendilerine verdiğimiz nimetlere karşı nankörlük ederler. «Dünya nimetleri ile oyalanın bakalım, yakında gerçeği öğreneceksiniz.»
Kendilerine verdiğimiz rızıktan bilmediklerine hisse çıkarırlar. Allah’a andolsun ki uydurup durduğunuz şeylerden muhakkak suale çekileceksiniz.
Onlar, Allah´a kız çocuklarını mal ederler ki, O bu yakıştırmadan uzaktır, canlarının istediği erkek çocuklarını ise kendilerine ayırırlar.
Onlardan birine kız çocuğu olduğu müjdesi verildiğinde, üzüntüden yüzü simsiyah kesilir.
Aldığı kara haberden dolayı tanıdıklarına görünmekten kaçınır. Aşağılanmaya katlanarak onu alıkoysun mu, yoksa toprağa mı gömsün diye düşünür. Baksana, ne kötü hüküm veriyorlar!
Ahirete inanmayanlar her konuda kötülüğün örneğini oluştururlar. Allah ise yüceliğin örneğidir. O üstün iradelidir ve her işi yerindedir.
Eğer Allah, zalimce davranışlarından ötürü insanların, hemen yakasına yapışsa yeryüzünde bir tek canlıyı sağ bırakmazdı. Fakat o insanlara belirli bir sürenin sonuna kadar mühlet tanır. Süreleri dolunca onu, ne bir an erteleyebilirler ve ne de öne alabilirler.
Hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah´a yakıştırırlar. Buna rağmen en güzel akıbet kendilerinin olacak diye asılsız kuruntular gevelerler. Oysa, hiç kuşku yok ki, yerleri cehennemdir, oraya öncelikle gireceklerdir.
Allah´a andolsun ki, senden önce de çeşitli ümmetlere de peygamberler gönderdik. Şeytan onlara yaptıkları kötülükleri güzel gösterdi. O, bugün de onların dostudur. Onları acıklı bir azap bekliyor.
Biz sana bu kitabı, insanlara anlaşmazlığa düştükleri meseleleri açıklayasın, mü´minlere ise yol gösterici ve rahmet kaynağı olsun diye indirdik.
Allah gökten su indirerek, onunla yeri, ölümünden sonra diriltti. Gerçekleri işitebilecek kulakları olanlar için bunda ibret dersi vardır.
Sizin için süt hayvanlarında da ibret dersi vardır. Onların karınlarındaki (bağırsaklarındaki) posa ile kan arasından size halis ve tatlı içimli bir besin kaynağı olan sütü içiririz.
Hurma ağaçlarının meyvaları ile üzümlerden içki ve yararlı besin elde edersiniz. Düşünenler için bunda ibret dersi vardır.
Rabbin bal arısına ilham etti ki; «Dağ oyuklarında, ağaç kovuklarında ve asma yaprakları arasında petek ör.»
Sonra her meyvadan ye, Rabbinin önüne açtığı bütün yolları aş.» Arının karnından değişik renkli ve insanlar için şifa kaynağı olan bir içecek (bal) çıkar. Bu olayda düşünen kimseler için ibret dersi vardır.
Allah sizi yarattı, sonra canınızı alır; kiminizin ömrü en rezil, en güçsüz yaşlara kadar uzatılır da adam vaktiyle bildiklerinin hiçbirini bilmez olur. Hiç şüphesiz Allah her şeyi bilir ve her şeyi yapabilir.
Allah rızık alanında bir bölümünüzü diğerlerinizden üstün kıldı. Üstün konumdakiler rızıklarını, buyrukları altındaki yoksullarla paylaşmıyorlar ki, herkes eşit geçim düzeyine kavuşsun. Acaba Allah´ın nimetlerini inkar mı ediyorsunuz?
Allah size kendi türünüzden eşler sundu; bu eşlerinizden size çocuklar, torunlar verdi, size temiz rızıklar bağışladı. Durum böyleyken, onlar batıla inanıp Allah´ın nimetlerini inkâr mı ediyorlar?
Onlar Allah´ı bırakıp kendilerine göklerden ya da yerden hiçbir rızık veremeyen buna asla gücü yetmeyen düzmece ilahlara taparlar.
Allah´a benzerler yakıştırmaya kalkışmayınız. Çünkü Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Allah, özgürlüğünden yoksun, hiçbir şey yapmaya gücü yetmeyen, bir köle ile kendisine bağışladığımız güzel nimetlerin bir bölümünü başkalarına veren kimseyi size örnek veriyor. Hiç bunlar bir olur mu? Allah´a hamdolsun ki, gerçek meydana çıktı. Fakat onların çoğu bunu bilmez.
Allah bir de şu iki adamı örnek verir: Adamlardan biri dilsizdir, hiçbirşey yapamaz efendisine yüktür, gönderildiği hiçbir yerden başarı ile dönmez. Şimdi bu adam hiç doğru yolda olan ve adalete uygun emirler veren bir kimse ile bir olur mu?
Göklere ve yere ilişkin bilinmezlerin bilgisi Allah´ın tekelindedir. Kıyamet olayı, yakınlığı bakımından bir göz kırpması gibidir ya da bundan bile daha yakındır. Hiç şüphesiz, Allah´ın gücü her şeye yeter.
Allah sizi, hiçbir şey bilmez halde, analarınızın karınlarından çıkardı, size kendisine şükredesiniz diye işitme duyusu, gözler ve kalpler verdi.
Onlar gök boşluğunda, süzülen kuşları görmüyorlar mı? Onları dengede tutan Allah´dan başkası değildir. Bu olayda mü´minler için birçok ibret dersleri vardır.
Allah, evlerinizi size barınak yaptı. Süt hayvanlarından gerek geziye çıktığınız ve gerekse beldelerinizde oturduğunuz günlerde kolayca taşıyabileceğiniz çadırlar yaptı. Bu hayvanların yünlerinden, tüylerinden ve kıllarından yaşama sürenizin bitimine kadar yararlanabileceğiniz çeşitli giyim ve kullanım eşyası yapmanızı sağladı.
Allah, yarattıklarından size gölgeler sağladı; dağlarda sığınacağınız mağaralar varetti; size sıcaktan koruyucu elbiseler ile düşmanlarınızın darbelerinden koruyucu zırhlar sağladı. Böylece size yönelik nimetlerini tamama erdiriyor ki, ola ki buyruklarına uyasınız.
Eğer onlar sana sırt çevirirlerse senin görevin, buyruklarımızı onlara açıkça duyurmaktan ibarettir.
Onlar Allah´ın nimetlerini hem bilirler, hem de sonra onları inkâr ederler, onların çoğu kâfirdir.
O gün her ümmetten bir tanık karşımıza getiririz. Ondan sonra artık kâfirlere ne itiraz izni verilir ve ne de Rabblerinden özür dilemeleri istenir.
Zalimler, azapla yüzyüze geldiklerinde, artık ne azapları hafifletilir ve ne de kendilerine mühlet verilir.
Allah´a ortak koşanlar, koştukları ortakları gördüklerinde «Ey Rabbimiz, seni bırakıp kendilerine yalvardığımız ortaklar bunlardı» derler. Koşulan ortaklar ise onlara «Sizler kesinlikle yalancısınız» diye hemen cevap yetiştirirler.
O gün müşrikler, çaresizlik içinde Allah´a teslim oluverirler ve uydurma ilahları tarafından yüzüstü bırakılırlar.
Onlar ki, kâfir oldular ve başkalarını da Allah yolundan alıkoydular, onların azaplarını katlayarak arttırırız.
Her ümmetin aleyhinde kendilerinden bir şahit göstereceğimiz günde seni de onların aleyhinde şahit tutarız. Sana bu kitabı her şeyi açıklayan bir bilge, bir doğru yol rehberi, bir rahmet kaynağı ve müslümanlara yönelik bir müjde olarak indirdik.
Allah size adaleti, iyiliği, akrabalara yardım etmeyi emreder. Çirkin davranışları ve iğrençlikleri yasaklar. Sözünü tutasınız diye O, size öğüt verir.
Allah´a söz verdiğinizde verdiğiniz sözü tutunuz. Pekiştirdiğiniz yeminlerinizi bozmayınız. Çünkü söylediklerinize Allah´ı şahit tutmuş oluyorsunuz. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir.
Taraflardan biri diğerinden daha kalabalık, daha güçlüdür diye yeminlerinizi birbirinize karşı hile aracı olarak kullanmayınız, böylece eğirdiği yünü sağlam iplik haline getirdikten sonra tekrar tel tel çözen kadın gibi olmayınız. Çünkü Allah sizi bu yolla sınavdan geçirir. Kıyamet günü aranızdaki anlaşmazlık konularını size açıklayacaktır.
Allah dileseydi, hepinizi tek bir ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Sizler yaptığınız işlerden kesinlikle sorguya çekileceksiniz.
Yeminlerinizi birbirinize karşı hile aracı kullanmayınız. Yoksa yere sağlam basan ayaklarınız kayıyor ve başkalarının Allah yoluna girmelerine engel olmanızın sonucu olarak ızdırap çekersiniz, ayrıca ahirette de büyük bir azaba çarpılırsınız.
Allah´a vermiş olduğunuz sözü birkaç paraya satmayınız. Çünkü gerçeğin bilincindeyseniz, Allah´ın katındaki ödül sizin için daha hayırlıdır.
Sizin yanınızdaki tükenir, fakat Allah´ın katındaki kalıcıdır, süreklidir. Biz sabredenleri, yaptıkları iyiliklerin en güzel karşılıkları ile ödüllendireceğiz.
İman etmiş olan hangi erkek ya da kadın, eğer iyi amel işlerse, ona dünyada mutlu bir hayat yaşatırız, böylelerini ahirette de yaptıkları iyiliklerin en güzel karşılığı ile ödüllendiririz.
Ey Muhammed, Kur´an okuyacağınız zaman, kovulmuş şeytandan Allah´a sığın.
Çünkü şeytanın, Rabblerine sığınan mü´minler üzerinde hiçbir nüfuzu, hiçbir etkinliği yoktur.
Şeytanın, sadece onu dost edinenler ve Allah´a ortak koşanlar üzerinde, nüfuzu ve etkinliği vardır.
Biz herhangi bir ayeti başka bir ayetle değiştirdiğimiz zaman kâfirler sana «Sen bunu yalandan uyduruyorsun» derler. Oysa Allah kullarına ne mesaj indireceğini herkesden iyi bilir. Aslında onların çoğu gerçeği bilmiyorlar.
Onlara de ki; «Bu Kur´an´ı, Ruh´ül-Kudüs (Cebrail) Rabbinin katından hakka dayalı olarak indirdi. Amacı, mü´minlerin inancını pekiştirmek, müslümanlara doğru yol kılavuzu ve müjde kaynağı olmaktır.
Onların «Bu Kur´an´ı, Muhammed´e biri öğretiyor» dediklerini kesinlikle biliyoruz. Bu asılsız yakıştırmayı ileri sürerken kastettikleri kişinin dili yabancıdır, Arapça değildir; oysa Kur´an´ın dili fasih bir Arapça´dır.
Allah´ın ayetlerine inanmayanları O doğru yola iletmez. Onları acıklı bir azap beklemektedir.
Yalanı, ancak Allah´ın ayetlerine inanmayanlar uydurur. Onlar ise yalancıların ta kendileridirler.
iman ettikten sonra kâfir olanlar, Allah´ın gazabına uğrarlar, onun için büyük bir azap vardır. Yalnız bu hüküm, kalpleri kesin bir imanın hazzı ile donanmış olduğu halde baskı altında kalanlar için değil, fakat gönüllerinin kapısını inkârcılığa açanlar için geçerlidir.
Çünkü onlar dünya hayatını ahirete tercih etmişlerdir ve çünkü Allah, kâfirleri doğru yola iletmez.
Bunlar var ya; Allah onların kalplerini, kulaklarını, gözlerini mühürlemiştir; onlar gafillerin, (aymazların) ta kendileridirler.
Hiç kuşkusuz, ahirette hüsrana uğrayanlar olacaklardır.
Buna karşılık dinlerinden dönsünler diye çeşitli işkencelere uğratıldıktan sonra göç edenler, arkasından cihad edenler ve karşılaştıkları zorluklara sabırla katlananlar da var. Hiç kuşkusuz Rabbin, tüm bu olup bitenlerden sonra onlar hakkında affedicidir, merhametlidir.
O gün herkes gelip kendini savunur ve hiç kimseye haksızlık yapılmaksızın herkese yaptıklarının karşılığı tam olarak verilir.
Allah size bir beldeyi örnek veriyor. Bu belde güven ve huzur içinde yaşıyordu, her yandan kendisine bol rızık akıyordu. Fakat halkı, Allah´ın nimetlerine karşı nankörce davrandı. Bunun üzerine bu tutumları yüzünden Allah, sırtlarına açlık ve korku elbisesi giydirdi.
Gerçi onlara kendi ırklarından peygamber gelmişti, fakat onu yalanladılar. Bunun üzerine zalimlikleri yüzünden azap yakalarına yapıştı.
Eğer kulluğunuzu Allah´a sunuyorsanız, O´nun size bağışlamış olduğu helal ve temiz rızıklardan yiyiniz ve O´nun nimetlerine şükrediniz.
Allah size sadece, leşi, kanı, domuz etini ve Allah´dan başkası adına boğazlanmış hayvanları yasakladı. Kim çaresiz kalır da başkasının payına el uzatmaksızın ve zorunluluk sınırını aşmaksızın bu yasak etlerden yerse, hiç kuşkusuz Allah affedicidir, merhametlidir.
Kendi dillerinizle uydurduğunuz asılsız nitelemelere dayanarak «Şu helaldir, şu da haramdır» diyerek Allah adına yalan uydurmayınız. Hiç şüphesiz Allah adına yalan uyduranlar iflah olmazlar. Kurtuluşa eremezler.
Kısa süreli bir dünya mutluluğu tadarlar, ama acıklı bir azap onları beklemektedir.
Yahudilere, sana daha önce anlattığımız yiyecekleri haram kıldık. Ama biz onlara zulmetmiş değiliz, tersine onlar kendi kendilerine zulmettiler.
Sonra, bilmeyerek kötülük işleyenler, fakat arkasından tevbe edip davranışlarını düzeltenler var ya: Hiç kuşkusuz Rabbin bu aşamadan sonra onlar hakkında affedicidir, merhametlidir.
Hiç kuşkusuz İbrahim Allah´ın buyruğuna titizlikle uyan, tek Allah´a inanmış bir önderdi, O Allah´a ortak koşanlardan değildir.
Rabbinin nimetlerine şükreden bir kuldu, Allah onu seçip dosdoğru yola iletmişti.
Biz ona dünyada iyilik verdik, ahirette ise O, kesinlikle iyi kullar arasındadır.
Sonra sana «İbrahim´in tek Allah ilkesine dayalı inanç sistemine uy, O Allah´a ortak koşanlardan değildi» diye vahyettik.
Cumartesi günü yasağı, bu konuda anlaşmazlığa düşenler (yahudiler) için kondu. Hiç şüphesiz Rabbin kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri konularda, haklarında hüküm verecektir.
İnsanları Rabbinin yoluna maharetli bir yöntemle ve güzel öğütlerle çağır, onlarla üslupların en güzel, en etkilisi ile tartış. Hiç şüphesiz Rabbin, yolundan sapanları herkesten iyi bildiği gibi, doğru yolda olanları da herkesten iyi bilir.
Eğer kâfirlere işkence edecekseniz, onlara, vaktiyle size yapmış oldukları işkencenin benzerini uygulayınız. Ama eğer sabrederseniz bu tutum sabredenler hesabına daha hayırlıdır.
Sabret, sabretmeyi ancak Allah´ın yardımı ile başarabilirsin; onlar için üzülme, çevirdikleri entrikalar ve kurdukları tuzaklar sakın canını sıkmasın.
Çünkü Allah kesinlikle kötülükten uzak duranlarla ve iyi davranışlarla beraberdir.
Tanrı´nın buyruğu geldi, artık onda acele etmeyin. O (Tanrı), şirk koştukları şeylerden münezzeh ve yücedir.
Kullarından dilediğine buyruğundan bir ruh ile melekleri indirir: "Benden başka tanrı yoktur, şu halde benden korkup sakının" diye uyarın.
Gökleri ve yeri hak ile yarattı: O, şirk koştukları şeylerden yücedir.
İnsanı bir damla sudan yarattı, buna rağmen o, apaçık bir düşmandır.
Ve hayvanları da yarattı; sizin için onlarda ısınma ve yararlar vardır ve onlardan yemektesiniz.
Akşamları getirir, sabahları götürürken onlarda sizin için bir güzellik vardır.
Kendisine ulaşmadan canlarınızın yarısının telef olacağı şehirlere onlar, ağırlıklarınızı taşımaktadırlar. Şüphesiz sizin rabbiniz şefkatli ve merhametlidir.
Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır.
Yolu doğrultmak Tanrı´ya aittir, kimi (yollar) ise eğridir. Eğer o dileseydi, sizin tümünüzü elbette hidayete erdirirdi.
Sizin için gökten su indiren O´dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınizı onda otlatmaktasınız.
Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünderı bitirir. Şüphesiz bunda, düşünen (yetefekkerun) bir kavim için bir ayet vardır.
Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi / size boyun eğdirdi; yıldızlar da O´nun buyruğuyla boyun eğdirilmiştir. Şüphesiz bunda, akleden bir kavim için ayetler vardır.
Yerde sizin için üretip türettiği çeşitli renklerdekileri de (faydanıza verdi). Şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir topluluk için bir ayet vardır.
Denizi de sizin emrinize veren O´dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (Bütün bunlar) O´nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir.
Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı, ırmaklar ve yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz.
Ve (başka) işaretler de (yarattı); onlar yıldız(lar)la da doğru yolu bulabilirler.
Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp düşünmez misiniz?
Eğer Tanrı´nın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Tanrı, bağışlayandır, esirgeyendir.
Tanrı, saklı tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı bilir.
Tanrı´dan başka yakardıkları hiç bir şey yaratamazlar, üstelik onlar yaratılıp durmaktadırlar.
Ölüdürler, diri değildirler; ne zaman dirileceklerinin şuuruna varamazlar.
Sizin tanrınız tek bir tanrıdır. Ahirete inanmayanların kalpleri ise inkarcıdır ve onlar müstekbir (büyüklenmekte) olanlardır.
Şüphesiz Tanrı, onların saklı tuttuklarını ve açığa vurduklarını bilir; gerçekten O, müstekbirleri sevmez.
Onlara "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "Eskilerin masalları" dediler.
Kıyamet gününde kendi günahlarının tümünü ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. Bak, ne kötü yük yükleniyorlar.
Onlardan öncekiler, hileli düzenler kurmuşlardı da, Tanrı(nın azab emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azab onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti.
Sonra (Tanrı) kıyamet günü onları aşağılık kılacak ve diyecek ki: "Haklarında (müminlere karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım hani nerede?" Kendilerine ilim verilenler dediler ki: "Bugün, gerçekten aşağılanma ve kötülük kafirlerin üstünedir."
Ki melekler, kendi nefslerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında, "Biz hiç bir kötülük yapmıyorduk" diye teslim olurlar. Hayır, şüphesiz Tanrı, sizin neler yaptığınızı bilendir.
Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür.
(Tanrı´dan) Sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "Hayır" dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir.
Adn cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar akar, içinde onların her diledikleri şey vardır. İşte Tanrı, takva sahiplerini böyle ödüllendirir.
Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam size" derler. "Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin."
(Küfre sapanlar) Kendilerine meleklerin gelmesinden veya rabbinin buyruğunun gelmesinden başka bir şey mi gözlüyorlar? Onlardan öncekiler de öyle yapmıştı. Tanrı onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı.
Böylece işledikleri kötülükleri kendilerine isabet etti ve alaya aldıkları şey kendilerini sarıp kuşatıverdi.
Şirk koşmakta olanlar dediler ki: "Eğer Tanrı dileseydi O´nun dışında hiç bir şeye kulluk etmezdik, biz de, atalarımız da; ve O´nsuz hiç bir şeyi haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?
Andolsun, biz her ümmete: "Tanrı´ya kulluk edin ve tağuttan kaçının" (diye tebliğ etmesi için) bir elçi gönderdik. Böylelikle, onlardan kimine Tanrı hidayet verdi, onlardan kiminin üzerine sapıklık hak oldu. Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün.
Sen, onların hidayet bulmalarını ne kadar tutkuyla istesen de, Tanrı, şüphesiz saptırdığına hidayet vermez, onlar için yardım edecek yoktur.
Olanca yeminleriyle: "Öleni Tanrı diriltmez" diye yemin ettiler. Hayır; bu, O´nun üzerinde hak olan bir vaaddir, ancak insanların çoğu bilmezler.
Hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaması ve küfredenlerin kendilerinin yalancı olduklarını bilmesi için (diriltecektir).
Onu istediğimizde herhangi birşey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir.
Zulme uğratıldıktan sonra, Tanrı yolunda hicret edenleri dünyada şüphesiz güzel bir biçimde yerleştireceğiz; ahiret karşılığı ise daha büyüktür. Bilmiş olsalardı.
Onlar sabredenler ve rablerine tevekkül edenlerdir.
Biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz adamlardan başka (peygamberler) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun.
(Onları) Apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik). Sana da zikri (Kuran´ı) indirdik ki insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da düşünsünler (yetefekkerun).
Artık ´kötülüğü örgütleyip düzenleyenler´ Tanrı´nın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya şuuruna varamayacakları yerden azabın gelmeyeceğinden güvencede (emin) midirler?
Ya da onlar, dönüp dolaşmaktalarken (tekallübihim), onları yakalayıvermesinden (mi emindirler?) Ki onlar [bu konuda Tanrı´yı] aciz bırakacak değildirler.
Veya onları bir korku üzerinde yakalayıvermesinden (mi emindirler)? Öyleyse rabbin, gerçekten şefkatli ve merhamet sahibidir.
Tanrı´nın herhangi bir şeyden yarattığına bakmıyorlar mı? Onun gölgeleri küçülerek sağdan ve soldan Tanrı´ya secde eder vaziyette döner.
Göklerde ve yerde olan ne varsa, canlılar ve melekler Tanrı´ya secde ederler ve onlar büyüklük taslamazlar.
Üstlerinden (her an bir azab göndermeye kadir olan) rablerinden korkarlar ve buyrulduklarını yaparlar / yerine getirirler.
Tanrı dedi ki: "İki tanrı edinmeyin: O, ancak tek bir tanrıdır. Öyleyse benden, yalnızca benden korkun."
Göklerde ve yerde ne varsa O´nundur, itaat, kulluk da (din de) sürekli olarak O´nundur. Böyleyken Tanrı´dan başkasından mı korkup sakınıyorsunuz?
Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Tanrı´dandır, sonra size bir zarar dokunduğunda (yine) ancak O´na yalvarmaktasınız.
Sonra sizden zararı kaldırdığında, sizden bir grup (hemen) rablerine şirk koşar.
Kendilerine verdiklerimize küfretmek için. Öyleyse yararlanın, ilerde bileceksiniz.
Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, hiç bir şey bilmeyenlere paylar ayırıyorlar. Andolsun Tanrı´ya karşı düzmekte olduklarınızdan dolayı mutlaka sorguya çekileceksiniz.
Ve Tanrı´ya kızlar isnad ediyorlar, (haşa) O yücedir. Hoşlandıkları (erkek çocuklar) da kendilerinindir.
Onlardan birine kız (çocuk) müjdelendiği zaman içi öfkeyle taşarak yüzü simsiyah kesilir.
Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı topluluktan gizlenir; onu aşağılanarak tutacak mı, yoksa toprağa gömecek mi? Bak, verdikleri hüküm ne kötüdür?
Ahirete inanmayanların kötü örnekleri vardır, en yüce örnekler ise Tanrı´ya aittir. O güç sahibi olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Eğer Tanrı, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiç bir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir ecele kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.
Onlar, Tanrı´ya, hoşlarına gitmeyen şeyleri uygun görürler, dilleri de yalan olarak en güzel olanın ´kendilerinin olduğunu´ düzmektedir. Hiç şüphesiz ateş onlar içindir ve hiç şüphesiz onlar, (cehennemde) öncülerdir.
Andolsun Tanrı´ya, senden önceki ümmetlere de (elçiler) gönderdik, fakat şeytan onlara yapıp ettiklerini süslü göstermiştir; bugün de onların velisi odur ve onlar için acı bir azab vardır.
Biz Kitabı ancak hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir kavme rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir amaçla) indirmedik.
Tanrı gökten su indirdi, ölümünden sonra yeri onunla diriltti; işitebilen bir topluluk için bunda gerçekten bir ayet vardır.
Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır; size onların karınlarındaki fers (yarı sindirilmiş gıdalar) ile kan arasından, içenlerin boğazından kolaylıkla kayan dupduru bir süt içirmekteyiz.
Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden kurdukları çardaklarda hem sarhoşluk verici içki, hem güzel bir rızık edinmektesiniz. Şüphesiz akleden bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.
Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin.
Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü, uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen (yetefekkerun) bir kavim için gerçekten bunda bir ayet vardır.
Tanrı sizi yarattı, sonra sizi öldürüyor, sizden kimi de, bildikten sonra bir şey bilmesin diye, ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Şüphesiz, Tanrı bilendir, her şeye güç yetirendir.
Tanrı rızıkta kiminizi kiminize üstün kıldı; üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altında bulunanlara onda eşit olacak şekilde çevirip verici değildirler. Şimdi Tanrı´nın nimetini inkar mı ediyorlar?
Tanrı size kendi nefslerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar batıla mı inanıyorlar ve Tanrı´nın nimetine küfür mü ediyorlar?
Tanrı´nın dışında, kendileri için göklerden ve yerden hiç bir rızka, hiç bir şeye malik olmayan ve buna güçleri yetmeyen şeylere mi tapıyorlar?
Artık Tanrı´ya benzerler aramaya kalkışmayın; çünkü Tanrı bilir, siz ise bilmezsiniz.
Tanrı, (kendisine ortak koştuğunuz tanrılar konusunda) hiç bir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan ile, tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verdiğimiz, böylelikle ondan gizli ve açık infak eden kimseyi örnek olarak gösterdi; bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Tanrı´nındır fakat onların çoğu bilmezler.
Tanrı şu örneği verdi: İki kişi; bunlardan birisi dilsiz, hiç bir şeye gücü yetmez ve her şeyiyle efendisinin üstünde (bir yük), o, onu hangi yöne gönderse bir hayır getirmez; şimdi bu, adaletle buyuran ve dosdoğru yol üzerinde bulunanla eşit olabilir mi?
Göklerin ve yerin gaybı Tanrı´ya aittir. (Kıyamet) Saatin(in) buyruğu da yalnızca (süratli) göz açıp kapama gibidir veya daha yakındır. Şüphesiz, Tanrı her şeye güç yetirendir.
Tanrı, sizi annelerinizin karnından hiç bir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme, görme [duyularını] ve yürekler (efidete) verdi.
Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş (musahhar kılınmış) kuşları görmüyorlar mı? Onları (böyle boşlukta) Tanrı´dan başkası tutmuyor. Şüphesiz inanan bir topluluk için bunda ayetler vardır.
Tanrı, size evlerinizi (içinde) ´güvenlik ve huzur bulacağınız yerler´ kıldı; ve size hayvan derilerinden hem göç gününde, hem yerleşme gününde kolaylıkla taşıyabileceğiniz evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir zamana kadar giyimlikler, döşemelikler ve (ticaret için) bir meta kıldı.
Tanrı, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar, siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz.
Fakat onlar yüz çevirirlerse, sana düşen yalnızca apaçık bir tebliğdir.
Onlar, Tanrı´nın nimetini biliyorlar, sonra da inkar ediyorlar; onların çoğu kafirdir.
Her ümmetten bir şahid göndereceğimiz gün; (artık ondan) sonra ne küfredenlere [özür dilemeleri için] izin verilecek, ne (Tanrı´dan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecek.
O zulmedenler, azabı gördüklerinde, onlara ne (azab) hafifletilecek, ne süre tanınacak.
O şirk koşanlar, şirk koştuklarını gördükleri zaman: "Rabbimiz, seni bırakıp bizim taptığımız ortaklarımız bunlardır" diyecekler. (Onlar da bunlara:) "Siz gerçekten yalan söyleyenlersiniz" diye sözü (geri çevirip) fırlatacaklar.
O gün (artık) Tanrı´ya teslim olmuşlardır ve uydurdukları (yalancı tanrılar) da onlardan çekilip uzaklaşmıştır.
Küfredip de Tanrı´nın yolundan alıkoyanlar; biz, işledikleri bozgunculuğa karşılık, onlara azab üstüne azab ilave ettik.
Her ümmet içinde kendi nefslerinden onların üzerine bir şahid getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde bir şahid olarak getireceğiz. Biz Kitabı sana her şeyin açıklayıcısı, müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.
Şüphesiz Tanrı, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi buyurur; çirkin utanmazlıklardan (fahşadan), münkerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz.
Ahidleştiğiniz zaman, Tanrı´nın ahdini yerine getirin, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın; çünkü Tanrı´yı üzerinize kefil kılmışsınızdır. Şüphesiz Tanrı, yaptıklarınızı bilir.
Bir ümmet diğer bir ümmetten [sayıca ve malca] daha gelişkindir diye yeminlerinizi kendi aranızda bir bozuculuk unsuru yaparak, ipini kuvvetle eğirdikten sonra bozup çözen (kadın) gibi olmayın. Şüphesiz, Tanrı sizi bununla imtihan etmektedir. Kıyamet günü hakkında ihtilafa düştüğünüz şeyi size muhakkak açıklayacaktır.
Eğer Tanrı dileseydi sizi tek bir ümmet kılardı; ancak dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. Yaptıklarınızdan muhakkak sorumlu tutulacaksınız.
Yeminlerinizi kendi aranızda, bir bozuculuk unsuru edinmeyin; sonra sapasağlam basan ayak kayar ve Tanrı´nın yolundan alıkoyduğunuz için kötülüğü tadarsınız. (Ayrıca) Büyük azab da sizin içindir.
Tanrı´nın ahdini ucuz bir değere karşılık satmayın. Eğer bilirseniz, Tanrı katında olan sizin için daha hayırlıdır.
Sizin yanınızda olan tükenir, Tanrı´nın katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle biz muhakkak vereceğiz.
Erkek olsun, kadın olsun, (bir) inançlı olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.
Öyleyse Kuran okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Tanrı´ya sığın.
Gerçek şu ki, inananlar ve rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiç bir zorlayıcı gücü yoktur.
Onun zorlayıcı gücü ancak onu veli edinenlere, onunla O´na (Tanrı´ya) ortak koşanlar üzerindedir.
Biz bir ayeti, bir (başka) ayetin yeriyle değiştirdiğimiz zaman, Tanrı neyi indirdiğini daha iyi bilir... "Sen yalnızca iftira edicisin" dediler. Hayır onların çoğu bilmezler.
De ki: "İnananları sağlamlaştırmak, müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere, onu (Kuran´ı) hak olarak rabbinden Ruhu´l-Kudüs indirmiştir."
Andolsun ki biz onların: "Bunu kendisine ancak bir beşer öğretmektedir" dediklerini biliyoruz. Saparak kendisine yöneldikleri (kimse)nin dili acemidir, bu ise açıkça Arapça olan bir dildir.
Tanrı´nın ayetlerine inanmayanları Tanrı hidayete ulaştırmaz ve onlar için acı bir azab vardır.
Yalanı, yalnızca Tanrı´nın ayetlerine inanmayanlar uydurur. İşte asıl yalancılar onlardır.
Kim inancından sonra Tanrı´ya küfredip de, -kalbi inançla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altında zorlanan hariç- küfre göğüs açarsa, işte onların üstünde Tanrı´dan bir gazab vardır ve büyük azab onlarındır.
Bu, onların dünya hayatını ahirete göre daha sevimli bulmalarından ve şüphesiz Tanrı´nın da kafir bir kavmi hidayete erdirmemesi nedeniyledir.
Onlar, Tanrı´nın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar onların ta kendileridir.
Şüphesiz, onlar ahirette ziyana uğrayanlardır.
Sonra gerçekten rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin, ardından cihad edip sabredenlerin (destekçisidir). Şüphesiz senin rabbin, bundan sonra da gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir.
O gün, herkes kendi nefsi adına mücadele eder ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir. Onlar zulme uğratılmazlar.
Tanrı bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik (amineten) ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Tanrı´nın nimetlerine küfretti, böylece Tanrı yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı.
Andolsun, onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti, fakat onu yalanladılar; böylece onlar, zulümlerine devam etmektelerken azab onları yakalayıverdi.
Öyleyse Tanrı´nın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve) temiz olanlarını yiyin; eğer O´na kulluk ediyorsanız Tanrı´nın nimetine şükredin.
O, size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Tanrı´dan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı haram kıldı. Fakat kim mecbur kalırsa saldırmamak ve sınırı aşmamak üzere (yiyebilir). Çünkü gerçekten Tanrı, bağışlayandır, esirgeyendir.
Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal buna haram demeyin. Çünkü Tanrı´ya karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Tanrı´ya karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.
(Bu dünyada olup biten) Pek az bir metadır. Onlara ise acı bir azab vardır.
Yahudi olanlara da, bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefslerine zulmediyodardı.
Sonra gerçekten rabbin, cehalet sonucu kötülük işleyen, sonra bunun ardından tevbe eden ve ıslah olanlar(la beraberdir). Şüphesiz rabbin bundan sonra bağışlayandır, esirgeyendir.
Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Tanrı´ya gönülden yönelip itaat eden bir muvahiddi ve o müşriklerden değildi.
O´nun nimetlerine şükrediciydi. (Tanrı) Onu seçti ve doğru yola iletti.
Ve biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o, ahirette de salih olanlardandır.
Sonra sana vahyettik: "Hanif olan İbrahim´in dinine uy. O, müşriklerden değildi."
Cumartesi, ancak onda ihtilafa düşenlere (farz) kılındı. Şüphesiz rabbin, onların ihtilaf ettikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmedecektir.
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir.
Eğer ceza verecekseniz, size verilen cezanın misliyle ceza verin ve eğer sabrederseniz, andolsun bu, sabredenler için daha hayırlıdır.
Sabret; senin sabrın ancak Tanrı(nın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme.
Şüphesiz Tanrı korkup sakınanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir.
Allahın emri geldi. Artık onu vakfından evvel istemeyin. O, onların (müşriklerin) eş tutmakda oldukları şeylerden münezzehdir, yücedir.
O, kendi emriyle kullarından kimi dilerse ona (peygamberlerine) vahy ile melekleri (Cebrâili) indirir. «Benden başka hiçbir Tanrı olmadığı hakîkatiyle (onları) inzâr edin, benden korkun diye (bildirin)».
O, gökleri ve yeri hak (kın ikaamesine sebeb) olarak yaratdı. O, (kâfirlerin) eş tutmakda oldukları şeylerden (münezzeh ve) yücedir.
İnsanı bir damla sudan yaratdı O. (Böyle iken) bakarsın ki o, apaçık (yaman) bir hasım (kesilmiş) dir!
Davarları da (sizin fâidenize) O yaratmışdır ki bunlarda sizin için ısıtıcı ve koruyucu maddeler ve nice nice menfeatler vardır. Onlardan yersiniz de.
Akşamlayın getirirken, sabahlayın salıverirken onlarda sizin için (ne) güzel bir zînet (ve zevk) vardır!
Onlar sizin ağırlıklarınızı yüklenir (ler), yarı canınız tükenmeden varamayacağınız bir memlekete (sizi) götürür (ler). Şüphesiz ki Rabbiniz çok esirgeyicidir, çok merhamet edicidir.
Hem onlara binmeniz için, hem zînet için de atları, katırları, merkepleri yaratdı. Sizin bilmeyeceğiniz daha neler yaratıyor O!
Doğru yolu bildirmek Allaha âiddir. Kimi (yol) ise eğridir. (Allah) dileseydi muhakkak hepinizi topdan hidâyete erdirirdi.
O, sizin îçin gökden (bulutdan) su (yağmur) indirendir. İçilecek (ler) bundan, içinde (hayvanlarınızı) yaymakda olduğunuz ot (lar) da bundandır.
(Allah) onunla (su ile) sizin için ekin (ler), zeytin (ler), hurma ağaçları, üzümler ve meyvelerin her birinden (nice rızıklar) bitiriyor. Bunların her birinde tefekkür edecek bir zümre için elbette birer âyet vardır.
Geceyi, gündüzü, güneşi, ayı siz (in hizmetiniz) e O raam etdi. Yıldızlar da Onun emrine boyun eğmişlerdir. Bunların her birinde aklını kullanacak bir zümre için elbette âyetler vardır.
Sizin için yerde çeşidli renklerle yaratdığı neler varsa (onları da size müsahhar kılmışdır). Bunların her birinde öğüd alacak, (iyi düşünecek) bir zümre için elbette birer âyet vardır.
O, denizi — ondan taze bir et yemeniz, ondan giyeceğiniz (kullanacağınız) zîneti çıkarmanız için — (hizmetinize) raam edendir. Gemilerin orada (suları) yararak gitdiklerini görüyorsun ki (bu, sırf Allahın) lutf-ü kereminden (nasıyb) aramanız ve (Ona) şükr etmeniz içindir.
O, sizi sallayıp çalkalar diye, yer yüzüne sabit ve muhkem dağlar, (bundan başka da) ırmaklar, yollar koydu. Tâki maksadlarınıza ulaşasınız.
(Yer yüzünde) daha nice alâmetler (peyda etdi). Yıldız (lar) la da onlar (insanlar) yollarını doğrulturlar.
Yaratan (Allah), yaratmayan kişi gibi midir? Artık iyice düşünmeyecek misiniz?
Allahın ni´metini birer birer saysanız (bu, ne mümkin? Onu) icmal suretiyle bile sayamazsınız. Şeksiz şübhesiz Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.
Allah, neyi gizler, neyi açıklarsanız bilir.
Halbuki Allahı bırakıb da çağırdıkları (tapdıkları nesneler) hiç bir şey yaratmazlar. Onların kendileri yaratılıb duruyorlar.
(Onlar) diriler değil, ölülerdir. Ne zaman dirileceklerine şuurları da yokdur.
Sizin Tanrınız bir tek Tanrıdır. Âhirete inanmazların kalbleri (bunu) inkâr edicidir. Onlar büyüksenen (kimse) lerdir.
Şübhe yok ki Allah onların gizleyecekleri şeyleri de, açıklayacakları şeyleri de bilir. Hakıykat O, büyüksenenleri sevmez.
Onlara: «Size Rabbiniz ne indirdi?» denildiği zaman «evvelkilerin masallarını» dediler.
(Böyle söylemeleri ancak şu akıbete uğrayacakları içindir:) Çünkü onlar kıyamet gününde kendilerinin günâh yüklerini kamilen taşıdıktan başka sapdırdıkları bilgisiz kimselerin veballerinden bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat et ki onların sırtlayacakları bu yükler ne kötüdür!
Kendilerinden öncekiler de (tıbkı müşrikler gibi peygamberleri aleyhine) faasid pilânlar kurmuşlardır. Nihayet Allah, onların binalarını tâ temellerinden (yıkmayı) diledi de üstlerindeki tavan tepelerine göçdü (onları helak etdi). Hem bu azâb onlara şuurlarının eremeyeceği tarafdan gelmişdir.
Sonra kıyamet gününde de (Allah) onları rüsvay edecek ve diyecek ki: «Hani sizin, uğurlarında (mü´minlere) düşman kesildiğiniz ortaklarım nerede»?! Kendilerine ilim verilen (mü´min) ler: «Bu gün, (dediler), hakıykat rüsvaylık, zillet ve azâb kâfirlerin üstündedir».
Melekler, kendilerine (küfürleri sebebiyle) zulmedenlerin canlarını alacakları Zaman onlar: «Biz hiç bir fenalık yapmazdık» (diye diye) teslîm (oldular). Hayır, Allah sizin neler işler olduğunuzu muhakkak ki çok iyi bilendir.
O halde, içinde ebedî kalıcı olarak, girin cehennemin kapılarından. (Bak) büyüklük taslayanların mevkii ne kötüdür!
(Allahdan) korkan ve korunanlara: «Rabbinizin indirdiği nedir?» denildi. Onlar da: «(Mahz-ı) hayr» dediler. Bu dünyâda iyi hareket edenlere güzel bir (mükâfat) vardır. Âhiret evi ise elbet daha hayırlıdır. Takva sâhiblerinin yurdu hakıykat ne güzel!
(O yurd) And cennetleridir ki altlarından ırmaklar akan bu (cennetlere) gireceklerdir onlar. Orada ne dilerlerse onların. İşte Allah, takvaya erenleri böyle mükâfatlandırır.
Ki bunlar meleklerin pâk ve âsûde olarak canlarını alacakları kimselerdir. «Selâm (ve selâmet) size. İşlemekde olduğunuz (iyi hareketlerin, amellerin) karşılığı olmak üzere girin cennete» derler.
(Kâfirler) kendilerine o meleklerin gelmesinden, yahud Rabbinin emri (erişib) çatmasından başka bir şey mi beklerler? (Buna hakları var mı?) Onlardan evvelkiler de böyle yapdı (idi). Onlara Allah zulm etmedi. Fakat kendi kendilerine zulm etdiler onlar.
Onun için yapdıklarının cezası onları çarpmış, istihza edegeldikleri (hakıykat) çepçevre kendilerini kuşatıvermişdir.
(Allaha) eş tutanlar dediler ki: «Eğer Allah dileseydi ne biz, ne atalarımız kendisinden başka hiç bir şey´e tapmaz, Onsuz (Onun emri olmaksızın) hiç bir şey´i (nefsimize) haram kılmazdık». Kendilerinden evvelkiler de böyle yapdı. Peygamberlerin, üzerinde apaçık tebliğden başka (bir vazîfe) var mıdır?
Andolsun ki biz her ümmete: «Allaha kulluk edin, putlar (a tapmak) dan kaçının» diye (tebligat yapması için) bir peygamber göndermişizdir. Sonra Allah içlerinden kimine hidâyet vermiş, kiminin üzerine de sapıklık hak olmuşdur. Şimdi yer yüzünde gezinin de (peygamberlerini) tekzîb edenlerin sonu nice oldu, görün.
(Habîbim) sen onların hidâyet bulmalarına (ne kadar) hırs göstersen şübhe yok ki Allah dalâletde bırakacağı kimselere (bu) hidâyet (i) nasıyb etmez. Onların (azâblarını önleyecek) bir yardımcıları da yokdur.
Onlar: «Ölecek kimseyi Allah diriltmez» diye olanca yemînleriyle Allaha andetdiler. Hayır, bu Onun üzerinde hak bir vad´dir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler.
(Allah diriltecek) onlara hakkında ihtilâf edegeldiklerini açıklasın, küfr (ve inkâr) edenler de kendilerinin ne yalancı kimseler idiklerini bilsin (ler) diye.
Bir şey´i (n olmasını) dilediğimiz zaman sözümüz ancak ona «Ol» dememizden ibâretdir. O da derhal oluverir.
Zulme uğratıldıklarından sonra Allah yolunda hicret edenleri biz dünyâda elbette güzel bir suretde yerleşdiririz. Âhiret mükâfatı ise her halde daha büyükdür. (Kâfirler bunu) bilmiş olsalardı..
(O muhacirler hak yolunda) sabr-u sebat edenler ve ancak Rablerine güvenib dayanmakda olanlardır.
Senden evvel kendilerine vahy eder olduğumuz erkeklerden başkasını biz peygamber göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir erbabına sorun.
(O peygamberler) apaçık bürhanlarla (mu´cizelerle) ve kitablarla (gönderildiler. Habîbim) biz sana da Kur´ânı indirdik. Tâki insanlara, kendilerine ne indirildiğini açıkça anlatasın ve tâki onlar da iyice fikirlerini kullansınlar.
Fesâd plânları hazırlayanlar Allahın kendilerini yere batıracağına, yahud şuurlarının eremeyeceği cihetlerden kendilerine azâb gelib çatacağına karşı emîn mi oldu (lar) artık?
Yahud onlar dönüb dolaşırlarken (Allahın) kendilerini yakalayıvermesinden (bir eman mı aldılar) ki onlar (hiç bir suretle Allâhı) aaciz bırakıcı değildirler.
Yoksa onlar (Allahın) kendilerini tedricen azaltmak suretiyle cezalandıracağından (emniyyete mi girdiler)? Demek ki Rabbin hakıykat çok esirgeyici, çok merhamet edicidir.
Onlar Allahın yaratdığı her hangi bir şey´e (dikkatle) bakmadılar mı ki onların gölgeleri bile zelîl zelîl Allaha secdekâr olarak durmadan sağa sola dönüyor.
Göklerde olan, yerde olan canlılar ve melekler, kendilerine hiçbir yüksünme gelmeyerek, Allaha secde eder (ler).
(Evet) kendilerine her suretle kaahir ve haakim olan Rablerinden korkarak (dâima Ona inkiyad ederler. Melekler de) ne emr olunurlarsa onu yaparlar.
Allah: «İki Tanrı edinmeyin. O, ancak bir Tanrıdır. Onun için benden, yalınız benden korkun» dedi.
Göklerde ne var, yerde ne varsa (hepsi) Onundur. Tâat de dâima Onadır. Böyle iken haalâ Allahdan başkasından mı korkuyorsunuz?
Size ulaşan her ni´met Allahdandır. Sonra size her hangi bir keder ve musîybet dokunduğu zaman ancak Ona tezarru ve feryâd edersiniz.
Nihayet O, sizden bu keder ve musıybeti açıb giderdiği vakit ise içinizden bir takımları, bakarsınız ki, Rablerine eş tutuyorlar.
(Bunu) kendilerine verdiğimiz (nimetler) e karşı nankörlük etmeleri için (yaparlar). Öyle ise eğlenedurun! Yakında (akıbetinizi) bileceksiniz.
Kendilerine rızk olarak verdiğimizden onlar, o bilmezler, (o putlar) için hisse ayırırlar. Allaha andolsun ki düzmekde olduğunuz (bu iftiralar) dan elbette mes´ul olacaksınız.
Bir de onlar Allaha kızlar isnâd ederler. Haaşâ, O (nun şanı) münezzehdir. Kendilerinin candan isteyegeldikleri (oğlan çocuğuna gelince:) bu da onlarındır!
Onlardan birine kız (doğumu) müjdesi verilince, kendisi pek öfkeli olarak, yüzü simsiyah kesilir.
Verilen müjdenin te´siriyle kavmden gizlenir. O (doğa) nı (sağ bırakıb) hakaaretle mi tutacak, yoksa onu toprağa mı gömecek (kendi kendine düşünür) Bak, hükmedegeldikleri (bu) şey ne kötüdür!
Âhirete îman etmeyenlerin (işte böyle) kötü sıfat (lar) ı vardır. En yüce mesel (vasıflar) ise Allahındır. O, mutlak kaadirdir, tam hüküm ve hikmet saahibidir.
Eğer Allah insanları zulümleri yüzünden muâhaze edecek Olsaydı (yer) üstünde hiç bir canlı mahluk bırakmazdı. Fakat O, bunları (insanları kendisince) adlandırılmış (takdîr edilmiş) bir müddete kadar gecikdirir. Ecelleri (vakıfları) geldiği zaman ise onlar ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.
Onlar Allah kendilerinin bile hoşlanmamakda oldukları şeyleri isnâd ederler, dilleri de yalan yere en güzel (aakıbet) in muhakkak kendilerine has olduğunu söyler. Hiç şüphe yokdur ki onların hakkı ateşdir ve onlar (cehennemin) öncüler (i) dir.
Allaha andolsun ki biz senden evvelki ümmetlere de peygamberler göndermişizdir de şeytan onların yapdıklarını kendilerine süsleyib hoş göstermişdir. İşte o, bu gün de onların velîsidir. (Bütün) onlara en acıklı bir azâb vardır.
(Bu) kitabı sana (başka bir hikmetle değil) ancak hakkında ihtilâf etdikleri şeydir açıkça anlatman için ve îman edecek her hangi bir kavme bir hidâyet ve rahmet olarak gönderdik.
Allah gökden (bulutdan) su (yağmur) indirdi de onunla yer (yüzün) e, ölümünden sonra, can verdi. Şübhesiz ki bunda dinleyecek bir kavm için (ibret verici) bir âyet vardır.
Sağmal hayvanlarda da sizin için elbette bir ibret vardır. Size onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından, içenlerin boğazından kolaylıkla geçen dubduru (ve tertemiz) bir süt içiriyoruz.
Hurma ağaçlarının meyvesinden ve üzümlerden de içki ve güzel bir rızk edinirsiniz, işte bunda da aklını kullanacak bir kavm için hiç şübhesiz bir âyet vardır.
(68-69) Rabbin bal arısına: «Dağlardan, ağaçlardan ve (insanların senin için yapacakları) çardaklardan evler (kovanlar) edin, sonra meyve (ve çiçek) lerin her birinden ye de Rabbinin (bal imâlinde öğretdiği ve) kolaylıklar gösterdiği yaylım yollarına git» diye ilham etdi. Onların karınlarından (ağızlarından) renkleri çeşidli şerbet (bal) çıkar ki onda insanlar için şifâ vardır. İşte bunda da tefekkür edecek bir zümre için elbette bir âyet var.
(68-69) Rabbin bal arısına: «Dağlardan, ağaçlardan ve (insanların senin için yapacakları) çardaklardan evler (kovanlar) edin, sonra meyve (ve çiçek) lerin her birinden ye de Rabbinin (bal imâlinde öğretdiği ve) kolaylıklar gösterdiği yaylım yollarına git» diye ilham etdi. Onların karınlarından (ağızlarından) renkleri çeşidli şerbet (bal) çıkar ki onda insanlar için şifâ vardır. İşte bunda da tefekkür edecek bir zümre için elbette bir âyet var.
Sizi Allah yaratdı. Sizi yine O öldürecek. İçinizden kimi — bildikden sonra (çocuk gibi) bir şey bilmesin diye — en aşağı ömre kadar geri götürülür. Allah (her şey´i) hakkıyle bilen, kemâliyle kaadir olandır.
Allah rızk hususunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. O üstün kılınanlar, onda hepsi eşit olmak üzere, rızklarını ellerinin altındakilere verici değildirler. O halde bunlar Allahın ni´metini bilerek inkâr mı ediyorlar?
Allah sizin için kendilerinizden çiftler yapdı. Size çiftlerinizden oğullar ve torunlar verdi ve sizi güzel güzel (nimetler) den rızıklandırdı. Şimdi baatıla inanıyorlar da onlar, Allahın ni´metlerine nankörlük mü ediyorlar?
(Müşrikler) Allâhı bırakıb da kendileri için ne göklerden, ne yerden hiç bir rızka, hiç bir şey´e mâlik olmayan ve buna güçleri dahi yetmeyen şeylere (putlara) taparlar.
Artık Allaha benzerler koşub durmayın. Çünkü Allah (her şey´i) biliyor, siz bilmiyorsunuz.
Allah şöyle bir mesel irâd etdi: Hiç bir şey´e gücü yetmeyen memlûk bir kul, bir de (hür) bir zât ki kendisine tarafımızdan güzel bir rızk nasıyb etmişizde o, bundan gizli ve aşikâr harcayıp duruyor. Bunlar hiç müsâvî olurlar mı? (Bütün) hamd Allahındır. Hayır, onların çoğu bilmezler.
Allah (şu) iki kişiyi de misâl getirdi: Bunlardan biri dilsizdir, hiç bir şey beceremez ve o, efendisinin üstünde bir yükdür. O, bunu nereye gönderse hayır getirmez. Hiç bu, adaletle emreden, kendisi dosdoğru bir yol üzerinde bulunan kişi ile bir olur mu?
Göklerin ve yerin ğaybı (nı bilmek) Allaha mahsusdur. Saat (kıyamet) haadisesi de (başka değil) ancak göz kırpma gibidir. Yahud o, daha yakındır. Çünkü Allah her şey´e hakkıyle kaadirdir.
Allah sizi analarınızın karınlarından, kendiniz hiç bir şey bilmiyorken, çıkardı. Size, şükredesiniz diye kulaklar, gözler, gönüller verdi. Tâki şükredesiniz.
Yerle gök arasında (Allaha) râm (ve) müsehhar ol (arak uçuş) an kuşları görmediler mi? Bunları (orada) Allahdan başkası tutmuyor. Bunda da îman edecek bir kavm için nice âyetler (ibretler) vardır.
Allah evlerinizden size huzur ve sükûn (yeri) yapdı. Sizin için davar derilerinden gerek göç gününüzde, gerek konduğunuz günde hafifçe taşıyacağınız (portatif) evler; yünlerinden, yapağılarından, kıllarından bir zamana kadar (kullanmanız için) giyimlik (ler), döşemelik (ler) ve ticâret kumaş (lar) ı verdi.
Allah, yaratdıklarından sizin için gölgeler yaydı. Dağlardan size yuvalar, siperler yapdı. Haraaretden sizi koruyacak libaslar, harbde sizi vikaaye edecek (demirden) giyimler yapdı. İşte O, bu suretle üzerinizdeki ni´metini tamamlıyor. Tâki (Ona) teslîmiyyetle itaat edesiniz.
Eğer yine yüz çevirirlerse artık senin üzerine düşen ancak apaçık bir tebliğden ibâretdir.
Onlar hem Allahın (bu) ni´met (ler) ini i´tiraf ederler, hem yine onu (fiilleriyle) inkâr ederler. Çoğu (inadına) kâfir kimselerdir onların.
Bir gün her ümmetden birer şâhid göndereceğiz. Sonra o kâfirlere izin verilmeyecek, onlardan tarziye de taleb (ve kabul) edilmeyecek.
O zaalimler (cehennem) azabı (nı) görünce (yalvarıb yakaracaklar. Fakat) o (azâb) kendilerinden hafifletilmeyeceği gibi onlara mühlet de verilmeyecekdir.
Allaha eş tutanlar ortakları (olan putları) nı görünce: «Ey Rabbimiz, bunlar Seni bırakıb tapmakda devam etdiğimiz ortaklarımızdır» diyecekler, bunlar da onlar (ın suratların) a şu sözü fırlatacaklardır: «Siz hiç şübhe yok ki kat´iyyen yalancılarsınız».
O gün (zaalimler) Allaha arz-ı teslîmiyyet etmişler, düzmüş oldukları yalancı (Tanrı) ları ise kendilerini bırakıb gitmişdir.
Kâfir olub da (insanları) Allahın yolundan men´ edenler (yok mu?) biz onların (çekdikleri) azabın üstünde, (dünyâda) çıkarageldikleri fesadlara mukaabil, bir azâb daha katıb artırdık.
O gün her ümmetin içinden kendilerinin üzerine birer şâhid (-i hak) göndereceğimiz gibi seni de (Habîbim) onların üstüne tam bir şâhid olarak getirdik. Sana (bu) kitabı her şey´in apaçık bir beyânı, bir hidâyet, bir rahmet ve (hele) müslümanlar için bir müjde olmak üzere peyderpey indirdik.
Şübhesiz ki Allah adaleti, iyiliği, (hususiyle) akrabaya (muhtâc oldukları şeyleri) vermeyi emr eder. Taşkın kötülük (ler) den, münkerden, zulm ve tecebbürden nehyeder. Size (bu suretle) öğüd verir ki iyice dinleyib ve anlayıb tutasınız.
Karşılıklı muaahede yapdığınız vakit Allahın ahdini yerine getirin. Sapasağlam etdiğiniz yeminleri bozmayın. (Nasıl otur ki) üzerinize Allâhı kefil yapmışsınızdır. Şübhe yok ki Allah ne yapacağınızı bilir.
İpliğini sağlamca bükdükden sonra söküb bozan (kadın) gibi olmayın. «Bir ümmet diğer bir ümmetden (malca ve sayıca) daha çokdur» diye yeminlerinizi aranızda bir hıyle ve fesâd (mevzuu) edinir misiniz? Her halde Allah sizi bununla imtihan eder. Hakkında ihtilâfa düşmekde olduğunuz şey´i ise O, kıyamet gününde elbette size açıklayacakdır.
Allah dileseydi sizi (hepinizi) bir tek ümmet yapardı. Şu kadar ki O, kimi dilerse onu sapıklıkda bırakır, kimi de dilerse onu hidâyete iletir. Yapageldiğiniz işlerden elbette mes´ûl olacaksınız.
Yeminlerinizi aranızda hıyle ve fesâd (mevzuu) edinmeyin. Çünkü sapasağlam yerleşdikden sonra (öyle) bir ayak kayar (ki)! Allahın yolundan sapdığınıza karşılık (dünyâda) fena azâb tadacaksınız. (Âhiretde) hakkınız (daha) büyük bir azâbdır.
Allahın ahdini az bir bahâya satmayın (satıp değişmeyin). Allah indindeki (nusret ve sevab yok mu?) sizin için hayırlı olan ancak odur, eğer bilirseniz...
Sizin nezdinizdeki tükenir, Allahın indindeki ise baakıydir. Sabredenlerin mükâfatını biz yapmakda olduklarının daha güzeliyle vereceğiz muhakkak.
Gerek erkekden, gerek kadından kim, o mü´min olarak, iyi amel (ve hareket) de bulunursa hiç şübhesiz onu (dünyâda) çok güzel bir hayat ile yaşatırız ve (o gibilere) her halde yapageldiklerinin daha güzeliyle ecir veririz.
Haydi Kur´an okuduğun (okumak istediğin) zaman o koğulmuş şeytandan Allaha sığın.
Hakıykat şudur ki îman edenler ve Rablerine güvenib dayananlar üzerinde onun hiç bir haakimiyyeti yokdur.
Onun zoru ancak onu yâr edinmekde olanlara ve onu kendisine (Allaha) eş koşanlara karşıdır.
Biz bir âyeti diğer bir âyetin yerine (bunu nesh ederek) getirdiğimiz vakit — ki Allah neyi indireceğini çok iyi bilendir — dediler ki: «Sen ancak bir iftiracısın». Hayır, onların pek çoğu bilmezler.
De ki: «Onu (Kur´ânı) — îman edenlere tam bir sebat vermek, müslümanlara bir hidâyet ve bir müjde olmak için — Rabbinden hak olarak Ruuh-ul kuds indirmişdir.
Andolsun ki biz onların: «Bunu mutlakaa bir beşer öğretiyor» diyeceklerini biliyoruz. Hakdan sapmak suretiyle kendisine nisbet edecekleri (o mefruz kimse) nin lisânı (olsa olsa) a´cemî (olabilir. Arabî değil). Bu (Kur´anın dili) ise (bütün fesaahat ve belâğati ile) apaçık Arabca bir dildir.
Allahın âyetlerine îman etmeyenler (yok mu?) şübhesiz ki Allah onlara hidâyet (nasıyb) etmez. Onlar için çok acıklı bir azâb vardır.
Ancak Allahın âyetlerine îman etmeyenlerdir ki (öyle) yalan, iftira düzer (ler). İşte yalancıların ta kendileri de onlardır.
Kalbi îman üzere (sabit ve bununla) mutmein (ve müsterih) olduğu halde (cebr-ü) ikrah e uğratılanlar müstesna olmak üzere kim îmanından sonra Allâhı tanımaz, fakat küfre sîne (-i kabul) açarsa Allahın gazabı onların başındadır. Onlar için en büyük bir azâb vardır.
Bunun sebebi şudur: Çünkü onlar dünyâ hayâtını âhiretden daha üstün sevmişlerdir ve çünkü Allah kâfirler güruhuna hidâyet etmez.
Onlar öyle kimselerdir ki Allah, kalblerinin, kulaklarının ve gözlerinin üstüne mühür basmışdır. İşte gaafil olanlar da onların ta kendileridir.
Hiç şübhesiz onlar âhiretde de hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
(Bundan) sonra (şunu bil ki) senin Rabbin işkencelere uğratıldıklarından sonra (yurdlarından) hicret edenlerin, (bundan) sonra da (durmayıb) savaşanların, göğüs gerenlerin lehinedir şübhesiz. Hakıykat, senin Rabbin bunların ardından da cidden çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir. (Bu) kat´îdir.
O gün herkes (ancak) öz canı (nın halâsı) için uğraşacak, herkes ne yaptıysa (onun karşılığı) kendisine eksiksiz verilecek, onlar asla haksızlığa uğratılmayacaklardır.
Allah o memleketi (size) bir (ibret) örneği olarak îrâd etdi ki o, korkudan emîn ve sakindi. Rızkı da kendisine her bir yandan bol bol geliyordu. Fakat o, Allahın ni´metlerine nankörlük etdi de Allah da ona (halkının) işlemekde ısrar etdikleri (kötülükler) yüzünden açlık ve korku libâsını (giydirib olanca acıları) tatdırdı.
Andolsun ki onlara kendilerinden bir peygamber de gelmişdir de onu tekzîb etmişlerdir. Derken onlar zulümlerinde berdevam iken kendilerini azâb yakalayıvermişdir.
Artık Allahın sizi rızıklandırdığı şeylerden halâl ve temiz olarak yeyin. Allahın ni´metine şükredin, eğer Ona kulluk edecekseniz.
O, size ancak ölüyü, kanı, domuz etini, bir de Allahdan başkası için kesilmiş olan (hayvanlar) ı haram kıldı. (Bununla beraber kim bunlardan yemiye) muztar kalırsa (kimseye) saldırmamak ve haddi (ölmeyecek mıkdârı) geçmemek şartiyle (yiyebilir). Çünkü Allah hakkıyle yarlığayıcı, kemâliyle esirgeyicidir.
Dillerinizin yalan yere vasıflandırageldiği şeyler için: «Şu halâldır, bu haramdır» demeyin. Çünkü (bu suretle) Allaha karşı yalan düzmüş olursunuz. Allaha yalan düzenler ise, şübhe yokdur ki felah bulmazlar.
(Bu, ancak geçici ve) az bir menfeatden ibâretdir. Halbuki onlara (âhıretde) pek acıklı bir azâb vardır.
Biz sana anlatdığımız şeyleri Yahudilere daha evvel haram kılmışdık. (Bununla) biz onlara zulmetmemişdik. Fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
(Bundan) sonra (şunu bil ki) senin Rabbin bir cehalet yüzünden kötülük yapıb da sonra bunun ardından tevbe ve ıslah (-ı nefs) edenlerin, hiç şübhesiz, lehinedir. Hakıykat, senin Rabbin, (bu hallerin) arkasından elbette çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.
Hakıykaten İbrâhîm (başlı başına) bir ümmetdi; Allaha itaatkârdı, (baatıl dînlerden uzak ve) müvahhid bir müslümandı. O, (hiçbir zaman) müşriklerden olmamışdır.
O, (Allahın) ni´metlerine şükredendi. (Allah) onu beğenib seçmiş, kendisini doğru bir yola iletmîşdi.
Biz ona dünyâda bir güzellik (iyi bir hal ve mevki) vermişdik. Şübhesiz ki o, âhıretde de mutlakaa saalihlerdendir.
Sonra (Habibim) sana: «Müvahhid bir müslüman olarak Ibrâhîmin dînine uy. O, (hiçbir zaman) müşriklerden olmadı» diye vahyetdik.
Cumartesi ta´tîli ancak onda ihtilâfa düşenlere (farz) edilmişdi. Şübhesiz ki Rabbin onların ihtilâf edegeldikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmedecekdir.
(İnsanları) Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğüdle da´vet et. Onlarla mücâdeleni en güzel (tarıyk) hangisi ise onunla yap. Şübhesiz ki Rabbin, O, yolundan sapan kimseyi en çok bilendir. O, hidâyete ermişler de en iyi bilendir.
Eğer her hangi bir ceza ile mukaabele edecek olursanız ancak size reva görülen ukubetin misillemesiyle ceza yapın. Sabrederseniz, andolsun ki, bu, tehammül edenler için elbet daha hayırlıdır.
Sabret. Senin sabrın Allah (ın tevfîkına istinâd) dan başka (bir şey) değildir. Onlara karşı tasalanma, onların kurmakda oldukları tuzaklardan dolayı (telâşa ve) sıkıntıya da düşme.
Çünkü Allah hiç şüphesiz (küfr ve ma´sıyetlerden) sakınanlarla, bir de dâima iyilik edenlerin kendileriyle beraberdir.
Allah´ın emri geldi. Artık onu acele istemeyin. O; ortak koşmakta oldukları şeylerden münezzehtir, yücedir.
O, kullarından dilediğine kendi emrinden melekleri ruh ile indirir ki; Ben´den başka tanrı yoktur, Ben´den sakının, diye uyarsınlar.
Gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. Onların ortak koştukları şeyden münezzehtir.
İnsanı, bir damla sudan yarattı. Öyleyken o, nasıl da apaçık bir hasım kesilmiştir.
Hayvanları da yaratmıştır. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Ve onlardan yersiniz.
Akşamleyin getirir, sabah salarken onlarda sizin için bir güzellik vardır
Kendi kendinize zor varacağınız memleketlere yüklerinizi taşırlar. Muhakkak ki Rabbınız; Rauf´tur, Rahim´dir.
Atları, katırları ve merkebleri de sizin için binek ve süs hayvanı olarak yaratmıştır. Bilmediğiniz daha nice şeyleri de yaratır.
Yolun doğrusunu göstermek Alla´a aittir. Ondan sapan da vardır. O, dileseydi; hepinizi birlikte doğru yola iletirdi.
O´dur size semadan su indiren, ondan içersiniz. Ve hayvanları otlattığınız bitki de onunla biter.
Onunla size ekinler, zeytin ve hurma ağaçları, üzümler ve türlü türlü ürünler bitirir. Düşünen bir kavim için bunda ayetler vardır.
Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin buyruğunuza verdi. Yıldızlar da O´nun buyruğu ile müsahhar kılınmıştır. Muhakkak ki bunda, akleden bir kavim için ayetler vardır.
Yeryüzünde rengarenk şeyleri de sizin için O, yaratmıştır. Muhakkak ki öğüt alan bir kavim için bunda ayetler vardır.
Taze et yemeniz, giyineceğiniz süs eşyanızı çıkarmanız ve Allah´ın bol nimetinden istifade etmeniz için; denizi müsahhar kılan O´dur. Gemilerin onu yara yara gittiğini görürsün, O´nun lutfunu aramanız ve şükretmeniz içindir, belki şükredersiniz artık.
Yeryüzünde sarsılmayasınız diye sabit dağlar, nehirler ve yollar koymuştur ki onunla, doğru yolu bulasınız.
İşaretler de. Yıldızlarla da, onlar yollarını bulurlar.
Yaratan; yaratmayan gibi midir hiç? Artık öğüt almaz mısınız?
Allah´ın nimetini sayacak olursanız; bitiremezsiniz. Muhakkak ki Allah; Gafur´dur, Rahim´dir.
Allah; gizlediklerinizi de, açığa vurduklarınızı da bilir.
Allah´tan başka taptıkları; hiç bir şey yaratamazlar. Çünkü onların kendileri yaratılmıştır.
Onlar; diri değil, ölüdürler. Ne zaman dirileceklerini de fark edemezler.
İlahınız; tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların kalbleri inkar edicidir ve onlar büyüklük taslayanlardır.
Şüphesiz Allah; onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. Ve O; büyüklük taslayanları sevmez.
Onlara: Size Rabbınız ne indirdi? denildiği zaman; geçmişlerin masallarını, derler.
Bununla onlar; kıyamet günü kendilerinin bütün yüklerini taşıdıktan başka, bilgisizlikle baştan çıkardıklarının yüklerinden bir kısmını da sırtlarlar. Dikkat edin; yüklendikleri yük, ne kötüdür.
Kendilerinden öncekiler de düzen kurmuşlardı. Bunun üzerine Allah; binalarını temellerinden çökertti de üstlerindeki tavanları başlarına yıkıldı. Hem bu azab; onlara hissedemeyecekleri taraftan gelmişti.
Sonra da kıyamet gününde onları rezil eder ve der ki: Haklarında tartıştığınız Benim ortaklarım nerede? Kendilerine bilgi verilmiş olanlar derler ki: Doğrusu bugün, rezillik ve zillet kafirleredir.
Melekler; kendilerine zulmetmiş olanların canını alırken: Biz, hiç bir kötülük yapmıyorduk, diyerek teslim olurlar. Hayır, Allah sizin neler yaptığınızı bilir.
Haydi cehennemin kapılarından girin. Orada temelli kalacaksınız. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür.
Müttakilere: Rabbınız ne indirdi? denildiği vakit: Hayır indirdi, derler. Bu dünyada ihsan edenlere iyilik vardır, ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Müttakilerin yurdu ne de güzeldir.
Adn cennetlerine girerler. Onların altlarından ırmaklar akar. Orada diledikleri kendilerinindir. Ve işte Allah; müttakileri böyle mükafatlandırır.
Onlar; meleklerin, güzel güzel canlarını alacakları kimselerdir. Selam size, yaptıklarınıza karşılık haydi girin cennete, derler.
Onlar, kendilerine meleklerin veya Rabbının emrinin gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
Bunun için işledikleri kötülüklere uğradılar ve alay ettikleri şey onları kuşattı.
Şirk koşanlar dediler ki: Allah dileseydi; ne biz ne de babalarımız O´ ndan başka bir şeye tapınırdık. O´nun emri dışında hiç bir şeyi haram kılmazdık. Onlardan öncekiler de şöyle yapmışlardı. Peygambere apaçık tebliğden başka ne düşer?
Andolsun ki; her ümmete: Allah´a ibadet edin ve putlardan kaçının, diye peygamberler göndermişizdir. Allah, içlerinden kimini hidayete erdirdi. Kimi de sapıklığı hak etti. Şimdi yeryüzünde gezin de; peygamberleri yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu görün.
Onların hidayeti bulmalarına ne kadar hırs göstersen; muhakkak ki Allah dalalete sapanı hidayete erdirmez. Ve onların yardımcıları da yoktur.
Onlar: Ölen kimseyi Allah diriltmez, diye olanca güçleriyle yemin ettiler. Hayır öyle değil. Bu, O´nun dosdoğru bir vaadidir. Ancak insanların çoğu bilmezler.
Üzerinde ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklasın ve küfredenler gerçekten yalancı olduklarını bilsinler diye, diriltecektir.
Bir şeyin olmasını istediğimiz zaman ona, sözümüz sadece; ol, demektir ve o, hemen oluverir.
Zulmedildikten sonra, Allah yolunda hicret eden kimseleri, andolsun ki; dünyada güzel bir yere yerleştiririz. Ahiret mükafatı ise daha büyüktür. Şayet bilselerdi.
Onlar sabreden ve yalnız Rabblarına tevekkül edenlerdir.
Senden önce de ancak kendilerine vahyeder olduğumuz adamlar gönderdik. Öyleyse bilmiyorsanız zikir ehline sorun.
Kitablar ve apaçık delillerle. Sana da insanlara indirileni açıklayasın diye bu zikri indirdik. Belki düşünürler.
Kötü işler düzenleyenler; Allah´ın kendilerini yere batırmasından, yahut haberleri yokken üzerlerine ansızın azab gelmesinden emin mi bulunuyorlar?
Yahut onlar dönüp dolaşırken kendilerini yakalamasından mı? Allah´ı aciz bırakacak değillerdir.
Yahut yok olmak endişesindeyken yakalamasından mı? Muhakkak ki Rabbın, Rauf´tur, Ramim´dir.
Allah´ın yarattığı şeylerin gölgelerinin sağa sola vurarak boyun eğip Allah´a secde ettiklerini görmüyorlar mı?
Göklerde ve yerde bulunan canlılar ve melekler, büyüklük taslamaksızın Allah´a secde ederler.
Üstlerinden, Rabblarından korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.
Allah buyurdu ki: İki ilah edinmeyin. O, ancak bir tek ilahtır. Yalnız Ben´den korkun.
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O´nundur. Din de sürekli olarak O´nundur. Yoksa Allah´tan başkasından mı sakınıyorsunuz?
Sizdeki her nimet, Allah´tandır. Sonra bir sıkıntıya uğradığınızda yalnız O´na sığınırsınız.
Sonra sıkıntınızı giderince de içinizden bir grup; Rabblarına şirk koşarlar.
Kendilerine verdiğimize nankörlük etmeleri için. Geçinin bakalım, yakında bileceksiniz.
Onlar; Allah´a kızlar isnad ederler. O´nun sanı yücedir. Hoşlandıkları da kendilerinindir.
Onlardan birine bir kızı olduğu müjdelenirse; içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilir.
Kendisine verilen kötü müjde yüzünden halktan gizlenmeye çalışır. Utana utana onu tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün? Bakın ne kötü hükmediyorlar.
Ahirete inanmayanlar kötülük örneğidirler. En yüce örnek ise Allah´ındır. O; Aziz´dir, Hakim´dir.
Şayet Allah, zulümlerinden dolayı insanları yakalayacak olsaydı; yeryüzünde bir tek canlı bırakmazdı. Fakat onları belli bir müddete kadar tehir eder. Müddetleri dolunca onu ne bir an geciktirebilirler, ne de bir an öne alabilirler.
Hoşlanmadıklarını Allah´a mal ederler. Dilleri de güzel şeylerin kendilerinde olduğunu yalan yere söyler durur. Şüphesiz cehennem onlarındır. Ve onlar, gerçekten aşırı gidenlerdir.
Allah´a andolsun ki; senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi. Bugün de onların dostu odur. Ve onlar için elim bir azab vardır.
Sana kitabı; sırf ihtilafa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve inananlar topluluğuna hidayet ve rahmet olmak üzere indirdik.
Allah; gökten su indirir de onunla yeryüzünü öldükten sonra tekrar diriltir. Muhakkak ki bunda, dinleyen topluluklar için ayet vardır.
Sizin için hayvanlarda da ibret vardır. Onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından; size, içenlerin boğazından kolaylıkla geçen dupduru bir süt içiririz.
Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden; şerbet, şıra ve güzel rızık elde edersiniz. Akleden bir kavim için bunda bir ayet vardır.
Ve Rabbın bal arısına vahyetti ki: Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin.
Sonra her tür üründen ye. Sonra da Rabbının işlemen için gösterdiği yoldan yürü. Karınlarından insanlara şifa olan, renkleri çeşit çeşit bir içecek çıkar. Bunda düşünen bir kavim için şüphesiz bir ayet vardır.
Allah sizi yaratmıştır, sonra da öldürecektir. İçinizden bir kısmı ömrünün en fena zamanına ulaştırılır ki bilirken bilmez olur. Muhakkak Allah Alim´dir, Kadir´dir.
Allah; rızık hususunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar buyrukları altında bulunanların rızıklarını vermezler. Halbuki bunda hepsi eşittir. Yoksa Allah´ın nimetini bile bile inkar mı ediyorlar?
Allah sizin için kendinizden eşler yarattı. Eşlerinizden de sizin için oğullar, torunlar varetti. Temiz şeylerden size rızık verdi. Böyleyken batıla inanıyorlar da Allah´ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
Onlar; Allah´ı bırakarak, göklerden ve yerden kendilerine verecek rızıkları olmayan, olsa bile veremeyen şeylere mi tapınıyorlar?
Allah´a benzerler koşmaya kalkmayın. Şüphesiz Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Allah, size bir misal verir: Başkasının malı olan ve hiç bir şeye gücü yetmeyen bir köle ile tarafımızdan güzel bir rızka nail olup gizli veya açık infak eden; hiç bir olur mu? Hamd, Allah´a mahsustur. Fakat onların çoğu bilmezler.
Allah; iki kişiyi de misal veriyor: Biri hiç bir şeye gücü yetmez bir dilsizdir ki, efendisine yüktür. Nereye gönderse bir hayır getirmez. Bununla; doğru yolda olup adaletle emreden bir olur mu hiç?
Göklerin ve yerin gaybı Allah´ındır. Saat hadisesi ise ancak bir göz kırpma gibi veya daha yakındır. Şüphesiz ki Allah; her şeye Kadir´dir
Sizi, annelerinizin karnından Allah çıkardı. Hiç bir şey bilmezdiniz. Ve size kulaklar, gözler ve gönüller verdi ki şükredesiniz.
Göğün boşluğunda; Allah´ın buyruğuna boyun eğerek uçan kuşlara bakmıyorlar mı? Onları Allah´tan başka kimse tutmaz. İnanan bir kavim için muhakkak ki bunda ayetler vardır.
Allah evlerinizi sizin için bir huzur ve sükun yeri yaptı ve size hayvan derilerinden; gerek göç gününde gerek konduğunuz günde hafifçe taşıyacağınız evler; yünlerinden, yapağılarından, kıllarından bir zamana kadar giyimlik, döşemelik ve ticaret kumaşı verdi.
Allah; yaratıklarından sizin için gölgeler yapmış, dağlarda sığınacağınız barınaklar var etmiş, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, harbde muhafaza edecek zırhlar vermiştir. Müslüman olasınız diye, size olan nimetini işte böylece tamamlamıştır.
Eğer yüz çevirirlerse; sana düşen, ancak açıkça tebliğdir.
Allah´ın nimetini hem bilirler, hem de inkar ederler. Zaten onların çoğu kafirdirler.
Her ümmetten birer şahit göndereceğimiz gün; inkar edenlere itiraz için izin verilmez, özürleri de dinlenmez.
O zalimler azabı görünce; onlardan ne hafifletilir, ne de mühlet verilir.
Allah´a şirk koşanlar; şirk koştuklarını gördüklerinde derler ki: Rabbımız; işte şunlar, seni bırakıp da kendilerine yalvardığımız şeriklerimizdir. Bunlar da onlara: Doğrusu siz yalancılarsınız, diyerek söz atarlar.
O gün Allah´a arz-ı teslimiyet ederler. Uydurdukları şeyler onlardan uzaklaşıp gitmiştir.
Küfredip de Allah yolundan alıkoyanlara; bozgunculuk yaptıklarından dolayı azab üstüne azabı artırdık.
Her ümmette bir kişiyi aleyhlerine şahid gönderdiğimiz gün; seni de onların üzerine tastamam şahid olarak getirdik. Sana; her şeyi açıklayan, hidayet ve rahmet, müslümanlara da bir müjde olan kitabı indirdik.
Muhakkak ki Allah; adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder. Hayasızlığı, fenalığı ve taşkınlığı ise yasaklar. Tezekkür edesiniz diye size öğüt verir.
Ahidleştiğiniz zaman; Allah´ın ahdini yerine getirin. Pekiştirdiğiniz yeminleri bozmayın. ÇünküAllah´ı üzerinize kefil yapmışsınızdır. Muhakkak ki Allah; yaptıklarınızı bilir.
İpliğini iyice eğirip katladıktan sonra, söküp bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmetin diğerinden daha çok olmasından ötürü yeminlerinizi aranızda aldatma vasıtası yapıyorsunuz. Allah, onunla sizi imtihan eder. Kıyamet günü ihtilaf ettiğiniz şeyleri elbette size beyan edecektir.
Allah dileseydi; sizi bir tek ümmet yapardı. Ama O; istediğini saptırır, istediğini doğru yola iletir. İşlediklerinizden muhakkak sorumlu tutulacaksınız.
Yeminlerinizi aranızda hile ve bozgun vesilesi yapmayın. Çünkü bu yüzden sağlamca yere basmakta olan ayak, kayabilir. Allah yolundan alıkoyduğunuz için kötü bir azab tadarsınız. Ve sizin için büyük bir azab vardır.
Allah´ın ahdini az bir pahaya değişmeyin. Eğer bilirseniz; Allah katında olan, sizin için daha hayırlıdır.
Sizin yanınızdaki tükenir. Allah´ın katında olanlar ise sonsuzdur. Sabredenlere mükafatlarını, yaptıklarının daha güzeli ile ödeyeceğiz.
Kadın olsun, erkek olsun; her kim, inanmış olarak iyi amel işlerse; ona hoş bir hayat yaşatacağız. Mükafatlarını yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz.
Doğrusu inananlar ve yalnız Rabblarına güvenenler üzerinde, onun bir nüfuzu yoktur.
Onun nüfuzu; sadece onu dost edinenler ve Allah´a şirk koşanlar üzerindedir.
Biz, bir ayetin yerine başka bir ayet getirdiğimiz zaman; Allah ne indirdiğini gayet iyi bilirken, onlar: Sen sadece uyduruyorsun, derler. Hayır onların çoğu bunu bilmezler.
De ki: Onu Ruh-el Kudüs, mü´minlerin imanını pekiştirmek, müslümanlara hidayet ve müjde olmak üzere Rabbın katından hak ile indirmiştir.
Andolsun ki; ona mutlaka bir insan öğretiyor, dediklerini biliyoruz. Kasdettikleri kişinin dili yabancıdır. Kur´an ise apaçık arapçadır.
Muhakkak ki Allah´ın ayetlerine inanmayanları; Allah, doğru yola eriştirmez. Onlara elim bir azab vardır.
Allah´ın ayetlerine inanmayanlar; sadece yalan uydururlar. Ve işte onlar yalancıların kendileridir.
Kalbi imanla dolu olduğu halde zorlananların dışında, her kim; imanından sonra Allah´ı tanımayıp küfre göğüs açarsa; işte Allah´ın gazabı onların üzerinedir. Ve onlar için büyük bir azab vardır.
Bu, dünya hayatını ahirete tercih etmeleri ve Allah´ın da kafirler topluluğunu hidayete eriştirmemesinden ötürü, böyledir.
Onlar; Allah´ın kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Ve gafiller de işte bunlardır.
Şüphesiz ki ahiret gününde de hüsrana uğrayacaklar işte bunlardır.
Hem Rabbın; işkenceye uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah yolunda savaşan ve sabredenlerle birliktedir. Muhakkak ki Rabbın; bundan sonra da Gafur´dur, Rahim´dir.
O gün herkes öz nefsi için uğraşacaktır. Herkes ne yaptıysa kendisine eksiksiz olarak verilecek, onlar; asla haksızlığa uğratılmayacaklardır.
Allah; size, huzur ve güven içinde bir kasabayı misal olarak verir. Her yandan oraya bol bol rızık geliyordu. Ama Allah´ın nimetine nankörlük ettiler de yaptıklarından dolayı Allah onlara açlık ve korku belasını tattırdı.
Andolsun ki; onlara, kendilerinden bir peygamber gelmişti de onu yalanlamışlardı. Zulüm ederken kendilerini azab yakalayıvermişti.
Artık Allah´ın size rızık olarak verdiği şeylerden helal ve temiz olarak yeyin. Eğer O´na kulluk edecekseniz; Allah´ın nimetine şükredin.
O; size ancak ölüyü, kanı, domuz etini, bir de Allah´tan başkası için kesilmiş olanı haram kıldı. Mecbur olan; saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla bunun dışındadır. Şüphesiz Allah; Gafur´dur, Rahim´dir.
Diliniz yalan yere vasıflandırageldiği için her şeye: Şu helal; bu haramdır demeyin. Çünkü Allah´a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz ki Allah´a karşı yalan uyduranlar, asla felah bulmazlar.
Az bir geçim ve ardından onlara elim bir azab vardır.
Sana anlattıklarımızı daha evvel Yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmemiştik, fakat onlar kendilerine zulmetmişlerdi.
Hem Rabbın; bilmeyerek kötülük işleyip de tevbe eden ve ıslah olanlardan yanadır. Bundan sonra da Rabbın; muhakkak Gafur´dur, Rahim´dir.
Muhakkak ki İbrahim; başlı başına bir ümmetti. Allah´a itaat ederdi ve bir Hanif idi. Hiç bir zaman müşriklerden olmamıştır.
Rabbının nimetlerine şükrederdi. Onu beğenip seçmiş, kendisini doğru bir yola iletmişti.
Dünyada ona iyilik verdik. Doğrusu o, ahirette de iyilerdendir.
Sonra sana: Hanif olarak İbrahim´in dinine uy; o, hiç bir zaman müşriklerden olmadı, diye vahyettik.
Cumartesi; ancak o gün üzerinde ihtilafa düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbın; onların ihtilaf edegeldikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir.
Rabbının yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et. Onlarla en güzel şekilde tartış. Muhakkak ki Rabbın; yolundan sapanları en iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir.
Eğer ceza verecek olursanız; ancak sizin cezalandırıldığınızın misliyle ceza verin. Sabrederseniz; elbette bu, sabredenler için daha iyidir.
Sabret; senin sabrın ancak Allah içindir. Üzülme onlara. Kurdukları düzenlerden dolayı da endişe etme.
Şüphesiz ki Allah; müttakiler ve ihsan edenlerle beraberdir.
Allah´ın emri geldi. Artık onda (onun muhtevasının gerçekleşmesinde) acele etmeyin. O´nu tenzih edin. Ve O, şirk koşulan şeylerden Yüce´dir.
Kullarından dilediği üzerine kişi “Benden başka ilâh yoktur.” tarzında uyarmaları için melekleri, emrinden ruh ile beraber indirir. Öyleyse Bana karşı takva sahibi olun (ruhunuzu ölmeden evvel Bana ulaştırın).
Semaları ve yeryüzünü hak ile yarattı. O, (onların) şirk koştukları şeylerden Yüce´dir.
İnsanı bir nutfeden yarattı. Böyle olmasına rağmen o, apaçık hasım (düşman)dır.
Ve hayvanlar; onları da O, yarattı. Sizin için onda, (soğuktan) koruyan şeyler ve menfaatler (faydalar) vardır. Ve de ondan (hayvanlardan) yersiniz.
(Onları), akşamları otlaktan döndürdüğünüz zaman ve sabahları otlatmaya çıkardığınız zaman sizin için onda bir güzellik vardır.
Ve kendinizin yorulmadan ulaşamayacağınız (ancak çok meşakkatle gidebileceğiniz) beldeye, ağır eşyalarınızı (onlarla) taşırsınız. Muhakkak ki sizin Rabbiniz, gerçekten Rauf´tur (çok şefkatli, çok merhametli) ve Rahîm´dir (rahmet nuru gönderen).
Onlara binmeniz için ve de ziynet olarak (süs hayvanı olarak), atlar, katırlar ve merkepler ve daha bilmediğiniz şeyler yaratır.
Ve sebîllerin (dergâhlardan Sıratı Mustakîm´e ulaşan bütün yolların yani mürşidlerin) tayini, Allah´ın üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardır. Ve eğer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.
Sizin için semadan su indiren, O´dur. İçecek şeyler ondandır (sudandır). Ve ağaçlar (ve otlar) ondan olur. Orada (hayvanlarınızı) otlatırsınız.
Onunla sizin için; ekinler, zeytinler, hurmalıklar ve bağlar ve bütün ürünlerden (ürünleri, meyveleri) yetiştirir. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden kavim için elbette âyet (delil) vardır.
Ve gece ve gündüz, Güneş ve Ay ve yıldızları sizin emrinize verdi. Onlar, O´nun (Allahû Tealâ´nın) emri ile size musahhar (emrinize amade, hazır) kılındılar. Muhakkak ki bunda, akıl eden bir kavim için, elbette âyetler (deliller) vardır.
Yeryüzünde sizin için ne yaratıp çoğalttıysa hepsinin renkleri çeşit çeşittir (muhteliftir). Muhakkak ki bunda, zikreden (tezekkür eden) bir kavim için elbette âyet (delil) vardır.
Ondan taze et yemeniz için, denizi emrinize veren, O´dur. Ondan süs eşyası çıkarırsınız, onu takarsınız. Ve onun içinde, suları yararak giden gemileri görürsünüz. Ve (bunlar), O´nun fazlından istemeniz içindir. Ve böylece şükredersiniz.
Ve sizinle sarsılır diye (sarsılmamanız için), yeryüzünde dağlar oluşturdu. Nehirler ve yollar (oluşturdu). Böylece yolunuzu bulursunuz (hidayete erersiniz).
Ve alâmetler (işaretler) ve yıldızla (devrin imamıyla) onlar, yol bulurlar (hidayete ererler).
Yaratan kimse, yaratmayan kimse gibi midir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?
Ve şâyet, Allah´ın ni´metlerini adet adet (tane tane) sayarsanız, O´nu sayamazsınız. Muhakkak ki O, Gafûr´dur (mağfiret edendir), Rahîm´dir (rahmet nurunu gönderendir).
Ve Allah, gizlediklerinizi (sırlarınızı, sakladığınız şeyleri) ve açıkladığınız (alenî olan) şeyleri bilir.
Allah´tan başkasına dua ettikleri şeyler, bir şey yaratamazlar. Onlar, kendileri yaratılmışlardır.
Onlar ölüdürler, diri değildirler. Ve ne zaman beas olunacaklarının (diriltileceklerinin) bilincinde değillerdir.
Sizin ilâhınız, bir tek ilâhtır. Hâlâ ahirete (ruhu ölmeden evvel Allah´a ulaştırmaya) inanmayan kimselerin kalpleri, inkâr edicidir ve onlar, kibirlenen kimselerdir.
Onların gizledikleri ve açıkladıkları (alenî olan) şeyleri, Allah´ın bildiğine şüphe yok. Muhakkak ki O, kibirlenenleri sevmez.
Ve onlara “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman: “Evvelkilerin masallarını.” dediler.
Kıyâmet günü, onların kendi günahlarının tamamını yüklendikten başka, ilimleri olmaksızın dalâlette kalmasına sebep oldukları kimselerin günahlarından (da) yüklenmeleri için. Yüklendikleri şey ne kadar kötü, öyle değil mi?
Onlardan öncekiler de hile yapmışlardı. Allah, onların binalarını temellerinden harap etti, yıktı. Böylece tavanları, üstlerinden üzerlerine çöktü. Onlara azap, farkında olmadıkları yerden geldi.
Sonra kıyâmet günü (Allah), onları alçaltacak (rezil rüsva edecek). Ve onlara: “Ortaklarım nerede?” diyecek. “Onlar için ayrılıklara düştünüz.” Kendilerine ilim verilenler şöyle dedi: “Muhakkak ki rezillik ve azap, bugün kâfirlerin üstünedir.”
Melekler, nefslerine zulmedenleri vefat ettirecekleri zaman onlar teslim olurken: “Biz, bir kötülük yapmadık.” dediler. Hayır, muhakkak ki Allah, yapmış olduğunuz kötü amelleri en iyi bilendir.
Haydi, orada ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin (büyüklük taslayanların) kaldığı yer ne kötüdür.
Ve takva sahiplerine: “Rabbiniz ne indirdi?” denildi. “Hayır (güzellikler).” dediler. Ahsen olanlara (iradesini Allah´a teslim edenlere) bu dünyada haseneler (iyilikler, güzellikler, sevaplar, pozitif dereceler) vardır. Ve elbette ahiret yurdu daha hayırlıdır. Ve gerçekten muttakilerin (takva sahiplerinin) yurdu ne güzeldir.
Onlar (muttakiler), altından nehirler akan Adn cennetlerine girerler. Orada, onların diledikleri herşey vardır. İşte Allah, (ahsen olan) muttakileri (bihakkın takvanın sahiplerini) böyle mükâfatlandırır.
Melekler, onları tayyib (en güzel, en iyi) bir şekilde vefat ettirirler. Onlara: “Selâm üzerinize olsun. Yapmış olduğunuz (güzel, hayırlı) ameller sebebiyle cennete girin.” derler.
Onlar sadece meleklerin gelmesini mi yoksa Rabbinin emrinin gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yaptılar. Ve Allah, onlara zulmetmedi. Fakat onlar, kendi nefslerine zulmediyorlardı.
Böylece yaptıkları kötü ameller, onlara isabet etti (ulaştı). Alay etmiş oldukları şey, onları kuşattı.
Şirk koşanlar: “Eğer Allah dileseydi, biz O´ndan başka bir şeye kul olmazdık. Ve babalarımız da (kul) olmazdı. Ve O´ndan (O´nun emrinden) başka bir şeyi haram kılmazdık.” dediler. Onlardan öncekiler de böyle yaptı. Artık resûllerin üzerinde apaçık tebliğden başka (bir sorumluluk) var mı?
Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah´a ulaşmayı dileyerek) Allah´a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını, (Resûlün daveti üzerine Allah´a ulaşmayı dileyenleri) Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün).
Sen, onların hidayete ermesini çok istemene rağmen muhakkak ki Allah, dalâlette bıraktığı kimseyi (onlar Allah´a ulaşmayı dilemedikçe) hidayete erdirmez. Ve onlar için bir yardımcı da yoktur.
Ve “Kim ölürse Allah, onu beas etmez (yeniden diriltmez).” diye en kuvvetli yeminleri ile Allah´a kasem ettiler. Hayır, (öyle değil). Bu, O´nun (Allah´ın) üzerinde hak bir vaaddir. Ve lâkin insanların çoğu bilmezler.
(Bu diriltme) hakkında ihtilâfa düştükleri şeyin, onlara beyan edilmesi (açıklanması) için ve inkâr edenlerin (kâfirlerin), kendilerinin şüphesiz (kesinlikle) yalancı olduklarını bilmeleri içindir.
Bir şeyin (olmasını) istediğimiz zaman Bizim sözümüz, ona sadece: “Ol!” dememizdir. O, hemen olur.
Ve zulme maruz kaldıktan sonra, Allah için (Allah yolunda) hicret edenleri, dünya hayatında mutlaka hasenelerle (güzellikler, iyilikler, güzel bir yurt) yerleştirmemiz içindir. Ve ahiret mükâfatı, elbette daha büyüktür, şâyet bilmiş olsalardı.
Onlar, (kendilerine yapılan zulümlere) sabrettiler. Ve onlar, Rab´lerine tevekkül ederler.
Ve Biz, senden önce, kendilerine vahyettiğimiz ricalden (erkeklerden) başkasını (resûl olarak) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, o taktirde zikir ehline sorun!
Beyyinelerle (ispat vasıtaları ile) ve semavî kitaplarla (resûller gönderdik) onlara indirilenleri, insanlara beyan etmen (açıklaman) için sana da zikri (Kur´ân-ı Kerim´i) indirdik. Umulur ki böylece onlar, tefekkür ederler.
Kötülükler için tuzak kuranlar, Allah´ın onları yerin dibine geçirmesinden (geçirmeyeceğinden) veya azabın, farkına varamayacakları bir yerden gelmesinden (gelmeyeceğinden) emin mi oldular?
Veya onlar dönüp dolaşırlarken, Allah´ın onları yakalamasından (yakalamamasından) emin mi oldular? Ve onlar, (Allah´ı) aciz bırakamazlar.
Veya onları korkuyorlarken yakalar. Buna rağmen muhakkak ki senin Rabbin, elbette Rauf´tur (çok şefkatlidir), Rahîm´dir (rahmet nuru gönderendir, merhametlidir).
Onlar, Allah´ın yarattığı herşeyi (elektronları) görmediler mi? Onun gölgeleri (karşıt elektronları), tâbî olarak (elektronlara), sağdan (sağ spinli) ve soldan (sol spinli), Allah´a secde ederek dönerler.
Semalarda olanlar ve yeryüzünde olan dabbelerin (yürüyen canlıların) hepsi ve melekler, Allah´a secde ederler. Ve onlar, kibirlenmezler.
Onlar, onların üstlerindeki (emrinde oldukları) Rab´lerinden korkarlar. Ve emrolundukları şeyleri yaparlar.
Ve Allah, şöyle dedi: “İki ilâh edinmeyin! O, sadece tek bir ilâhtır. O halde sadece Benden korkun!”
Ve semalarda ve yeryüzünde olanlar, O´nundur. Ve dîn, daima O´na aittir. (Öyleyse) hâlâ Allah´tan başkasından mı korkuyorsunuz?
Sizin olan ne kadar ni´met varsa hepsi Allah´tandır. Sonra da size bir sıkıntı dokunsa, o zaman O´na yalvarırsınız.
Sonra O, sizden zararı (sıkıntıları) giderince o zaman da sizden bir grup, Rab´lerine şirk (ortak) koşarlar.
Onlara verdiğimiz şeylere nankörlük etsinler! Haydi faydalanın (meta´lanın). Artık yakında bileceksiniz.
Onları rızıklandırdığımız şeylerden, bilmediklerine bir pay (nasip) ayırıyorlar. Allah´a yemin olsun ki; iftira etmiş olduğunuz şeylerden mutlaka sorgulanacaksınız.
Ve Allah´a, kızlar isnat ediyorlar. O, Sübhan´dır (Allah çocuk edinmekten münezzehtir). Ve beğendikleri (tercih ettikleri; erkek çocuklar) ise kendilerinin (onların) oluyor.
Onlardan birisi, bir kız çocuk ile müjdelendiği zaman öfkeli olarak, yüzü siyahlaşıp gölgelenir.
Müjdelendiği şeyin kötülüğünden (dolayı) kavminden gizlenir. Onu zelillikle tutsun mu yoksa onu toprağa mı gömsün? Verdikleri hüküm ne kötü (öyle) değil mi?
(Haberin) kötü telâkki edilmesi, ahirete (hayattayken Allah´a ulaşmaya) inanmayanlara aittir. Ve âlâ (yüce olma) durumu, Allah´a aittir. Ve O; Azîz´dir, Hakîm´dir.
Ve eğer Allah, insanları zulümleri sebebiyle sorgulayıp (derhal) cezalandırsaydı, onun (yeryüzünün) üzerinde yürüyen canlılardan bir canlı bırakmazdı. Ve fakat onları, belirli bir zamana kadar tehir eder (erteler). Artık onların ecelleri geldiği zaman ne bir saat tehir edilir (ertelenir) ne de (bir saat) evvele alınır.
Ve onlar, kerih gördükleri (beğenmedikleri) şeyleri (kızları) Allah´a isnat ederler (has kılarlar). Ve onların dilleri, en güzelin “onlara ait olduğu” yalanını söyler. Ateşin (cehennemin), onların olduğuna şüphe yok. Ve muhakkak ki onlar, ifratta olanlar (aşırı davrananlar)dır.
Allah´a yemin olsun ki; senden önceki ümmetlere (resûller) göndermiştik. Fakat şeytan, onlara amellerini süslü gösterdi. Artık o gün, onların dostu, o (şeytan) olacaktır. Onlar için elîm azap vardır.
Ve Kitab´ı sana, “hakkında ihtilâfa düştükleri şeyi” onlara beyan etmenden (açıklamandan) ve âmenû olan (Allah´a ulaşmayı dileyerek mü´min olan) bir kavme hidayet ve rahmet olmasından başka bir şey için indirmedik.
Ve Allah, semadan suyu indirdi. Böylece onunla, ölümünden sonra arza (yeryüzüne) hayat verdi. Muhakkak ki bunda, işiten bir kavim için elbette bir âyet (delil) vardır.
Ve muhakkak ki hayvanlarda, sizin için elbette bir ibret vardır. Size, onların karnında, fers (sindirilmiş gıda) ile kan arasından oluşan, tadanlar için boğazdan kolayca geçen halis (saf) süt içiriyoruz.
Hurma ve üzümden, şeker (hurma şerbeti, üzüm suyu, şıra) ve güzel bir rızık edinirsiniz. Muhakkak ki bunda, akıl eden bir kavim için elbette bir âyet vardır.
Ve senin Rabbin, balarısına, dağlardan, ağaçlardan ve onların (insanların) kurdukları çardaklardan, evler (kovanlar) edinmelerini vahyetti.
Sonra meyvelerin (çiçeklerin) hepsinden yeyin! Rabbinin emre amade kılınmış yollarında sülûk edin (uçun, dolaşın). Onun karnından muhtelif (çeşitli) renklerde içecek (bal) çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden bir kavim için elbette bir âyet (delil) vardır.
Ve Allah, sizi yarattı. Sonra sizi vefat ettirecek. Ve sizden kim, ömrünün en rezil devresine geri (hidayetten dalâlete) döndürülürse bu, bir şey konusunda ilim sahibi olduktan (hidayeti öğrendikten) sonra bilemediği (idrak edemediği) içindir. Muhakkak ki Allah, en iyi bilendir, kaadir olandır (herşeye gücü yetendir).
Üstün kılınan kimseler, ellerinin altında bulunanlara rızıklarını veren (verici) değiller (çünkü rızkı veren sadece Allah´tır). Oysa onlar, rızıkları konusunda eşittirler. Onlar, Allah´ın ni´metini bilerek mi inkâr ediyorlar?
Ve Allah, sizin için sizin nefsinizden zevceler (eşler) ve sizin için zevcelerinizden oğullar ve torunlar kıldı. Ve sizi tayyib (helâl, temiz) rızıklarla rızıklandırdı. Hâlâ bâtıla mı inanıyorlar? Ve onlar, Allah´ın ni´metini inkâr mı ediyorlar?
Ve onlar (müşrikler), semalardan ve yeryüzünden onlara rızık olarak bir şey vermeye malik olmayan, Allah´tan başka şeylere (putlara) tapıyorlar. Ve (onlar, o putlar ki; hiçbir şeye) muktedir değildirler (güçleri yetmez).
Artık onları (putları), Allah´ın emsali (benzeri) tutmayın! Muhakkak ki Allah, bilir ve siz bilmezsiniz.
Allah şöyle bir misal verdi: Bir şeye muktedir olmayan (gücü yetmeyen), köle olan bir kul ve tarafımızdan güzel bir rızık ile rızıklandırdığımız böylece ondan gizli ve aşikâr infâk eden kimse; onlar, eşit (müsavi) olabilir mi? Hamd, Allah´a mahsustur (Allah içindir). Hayır, onların çoğu bilmezler.
Allah, iki adamı örnek verdi. İkisinden birisi dilsiz, bir şeye muktedir değil (gücü yetmez). Ve o, Mevlâsı´na (Efendisi´ne) yüktür. Onu nereye yönlendirse (gönderse), bir hayır (fayda) getiremez (sağlayamaz). O, adaletle emreden (irşad makamının sahibi olan) ve Sıratı Mustakîm üzerinde olan kimse ile eşit (müsavi) olabilir mi?
Ve semaların ve yeryüzünün gaybı Allah´a aittir. O saatin (kıyâmetin) emri ancak göz kırpmak kadar veya ondan daha hızlıdır. Muhakkak ki Allah, herşeye kaadir (gücü yeten)´dir.
Ve Allah, sizi bir şey bilmiyor halde annelerinizin karnından çıkardı. Ve sizi, işitme hassası, görme hassası ve idrak etme hassası (sahibi) kıldı. Umulur ki; böylece şükredersiniz.
Onlar, göklerin boşluğunda emre amade olan kuşları görmediler mi? Onları, Allah´tan başkası (boşlukta) tutamaz. Muhakkak ki bunda, mü´min olan bir kavim için elbette âyetler vardır.
Ve Allah, sizin için evlerinizden sekînet (huzur) yeri kıldı. Ve sizin için hayvanların derilerinden, yolculuk (göç) ettiğiniz gün(ler)de ve ikâmet ettiğiniz (konakladığınız) gün(ler)de hafif olan (taşınabilen) evler (çadırlar) ve onların yünlerinden, tüylerinden ve kıllarından çeşitli mal ve bir zamana kadar geçim vasıtası kıldı (yaptı).
Ve Allah, yarattığı şeylerden sizin için gölgelikler kıldı. Ve sizin için dağlardan (yağmurdan, rüzgârdan) barınılacak yerler ve sıcaktan koruyan giysiler (gömlekler) ve sizi şiddetli (darbelerden) koruyan gömlekler (zırhlar) kıldı. Sizin üzerinizdeki ni´metini işte böyle tamamlıyor. Umulur ki; böylece teslim olursunuz.
Artık yüz çevirirlerse, bundan sonra sana düşen, sadece açık bir tebliğdir.
Onlar, Allah´ın ni´metini biliyorlar, sonra onu inkâr ediyorlar.Ve onların çoğu kâfirlerdir.
Ve o gün, bütün ümmetlerden birer şahit göndeririz. Sonra kâfirlere cehennemden çıkmaları için izin verilmez. Ve onlardan, (Allah´tan) rıza talepleri kabul edilmez.
(Cehennemden ayrılmalarına izin verilmeyen) zalimler, azabı gördükleri zaman artık onlardan (azap) hafifletilmez. Ve onlara, nazar edilmez (yüzüne bakılmaz).
(Allah´a) şirk (ortak) koşanlar, şirk (ortak) koştukları şeyleri (putları) gördükleri zaman: “Rabbimiz! İşte bunlar, senden başka dua etmiş olduğumuz ortaklarımız.” dediler. O zaman onlar da (putlar da): “Muhakkak ki siz, gerçekten yalan söyleyenlersiniz.” diye onlara söz attılar (söylediler).
İzin günü onlar (putlar), Allah´a teslimiyetlerini arz ettiler. Ve iftira etmiş oldukları şeyler (putlar, yalancı ilâhlar), onlardan uzaklaşıp saptı(lar).
İnkâr edenlere (kâfirlere) ve Allah´ın yolundan men edenlere, fesat çıkarmış olduklarından dolayı azap üstüne azabı arttırdık.
Ve o gün, bütün ümmetlerin içinde, onların üzerine, onların kendilerinden bir şahit beas ederiz (vazifeli kılarız). Ve seni de onların üzerine şahit olarak getirdik. Ve sana, herşeyi beyan eden (açıklayan), hidayete erdiren ve rahmet olan Kitab´ı, müslümanlara (Allah´a teslim olanlara) müjde olarak indirdik.
Muhakkak ki Allah, adaletli olmayı ve ihsanı ve akrabalara vermeyi emreder. Ve fuhuştan, münkerden (Allah´ın yasakladığı şeylerden) ve azgınlıktan (hakka tecavüzden) sizi nehyeder. Böylece umulur ki siz, tezekkür edersiniz diye size öğüt veriyor.
(Allah ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi ve iradenizi teslim etme konusunda) sizinle ahdleştiği zaman Allah´ın ahdini ifa edin (yerine getirin). Onu, sağlamlaştırdıktan (hidayete erdikten ve nefsinizi tezkiye ettikten) sonra yeminleri bozmayın (ruhunuzu Allah´a ulaştırdıktan ve nefsinizi tezkiye ettikten sonra dalâlete düşmeyin). Ve siz, Allah´ı üzerinize kefil kılmıştınız (Allahû Tealâ, sizi hidayete erdirerek, ruhunuzu Kendisine ulaştırarak verdiği sözü, kefaletini yerine getirmişti). Muhakkak ki Allah, sizin ne yaptığınızı bilir.
İpini kuvvetle büktükten sonra çözüp açan kadın gibi (hidayete erdikten sonra dalâlete düşen kişi gibi) olmayın. (Yeminlerini, misaklerini ve ahdlerini yok sayan) bir ümmetin sayısının (yeminlerini, misaklerini ve ahdlerini yerine getiren) diğer bir ümmetten daha çok olmasına dayanarak, yeminlerinizi aranızda hile (konusu) ediniyorsunuz. Oysa Allah, sizi onunla (yeminlerinizi yerine getirme konusunda) imtihan ediyor. Ve kıyâmet günü, hakkında ihtilâf etmiş olduğunuz şeyi (hidayete ermeyi) mutlaka size açıklayacak (beyan edecek).
Ve eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet kılardı. Fakat O, dilediğini (doğuştan bütün insanlar dalâlette olduğundan Allah´a ulaşmayı dilemeyeni, Allah Kendisine ulaştırmaz, böylece onu) dalâlette bırakır. Ve dilediğini (Allah´a ulaşmayı dileyeni) hidayete erdirir (verdiği söz gereğince, kefaleti sebebiyle Kendisine ulaştırır). Ve elbette yaptıklarınızdan (yapmış olduğunuz amellerinizden) sorgulanacaksınız.
Yeminlerinizi aranızda hile (konusu) edinmeyin (kılmayın). Öyle yaptığınız taktirde, yere sağlam bastıktan (hidayete erdikten) sonra ayak kayar (dalâlete düşersiniz). Ve kötülüğü (kişinin yoldan çıktıktan sonra yaşayacağı huzursuzlukları) tadarsınız. Allah´ın yolundan yüz çevirdiğinizden dolayı sizin için büyük azap vardır.
Ve Allah´ın ahdini, az bir bedelle satmayın. Oysa o (ahd), Allah´ın indinde (katında) sizin için daha hayırlıdır, bilseniz (bilmiş olsaydınız).
Sizin yanınızda olan şeyler biter. Allah´ın indinde (katında) olan şeyler bakidir (tükenmez). Ve sabredenleri, yapmış oldukları amellerin ecirlerini (bedellerini), mutlaka daha güzeli ile mükâfatlandıracağız (karşılığını vereceğiz).
Mü´min olan kadın ve erkekten kim salih (nefsini tezkiye ve tasfiye edici) amel işlerse, o taktirde ona mutlaka tayyib (temiz, helâl) bir hayat yaşatırız. Ve onları, mutlaka yapmış oldukları amellerin ecirlerinden (bedellerinden), daha ahseni (güzeli) ile mükâfatlandıracağız.
Öyleyse Kur´ân-ı Kerim´i okuduğun zaman recmedilmiş (taşlanmış) şeytandan hemen Allah´a sığın.
Çünkü onun, âmenû olanlar ve Rab´lerine tevekkül edenler üzerinde bir sultanlığı (yaptırım gücü) yoktur.
Onun (şeytanın) sultanlığı (yaptırım gücü) sadece ona (şeytana) yönelenlerin ve onunla (şeytanla), (Allah´a ulaşmayı dilemedikleri için) Allah´a şirk koşanların üzerindedir (onları etkiler).
Biz, bir âyeti değiştirerek (onun) yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman: “Allah neyi indireceğini bildiğine göre sen sadece bir müfterisin (iftira edensin).” dediler. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar.
De ki: “O´nu (Kur´ân-ı Kerim´i), Rabbinden hak ile âmenû olanları sebat ettirmek için ve müslümanlara (teslim olanlara), hidayet ve müjde olarak Ruh´ûl Kudüs (Cebrail A.S) indirdi.”
Ve andolsun ki Biz, onların: “Fakat O´nu (Kur´ân-ı Kerim´i), ona şüphesiz bir beşer (insan) öğretiyor.” dediğini biliyoruz. Ona isnad ettikleri kişinin lisanı acemidir (Arapça değildir). Bu (Kur´ân-ı Kerim) lisanı ise apaçık Arapça´dır.
Muhakkak ki Allah, Allah´ın âyetlerine inanmayanları (îmân etmeyenleri) hidayete erdirmez (onların ruhunu Kendisine ulaştırmaz). Ve onlar için elîm azap vardır.
Sadece Allah´ın âyetlerine inanmayanlar, yalanla iftira ederler. İşte onlar; onlar, yalancılardır.
Kalbi îmânla mutmain olmuş olduğu halde zorlanan kimse hariç, fakat kim îmânından (hidayete erdikten) sonra Allah´ı inkâr ederse ve kim küfre göğüs açarsa (irşad makamından şüphe edip fıska düşerse, kişinin küfrü talebi sebebiyle, Allahû Tealâ, onun göğsünü küfre açar, şerheder), artık Allah´tan bir gazap onların üzerinedir ve onlar için azîm azap vardır.
İşte bu, onların dünya hayatını, ahiret hayatına göre daha çok sevmeleri ve Allah´ın, kâfir kavmi hidayete erdirmemesi sebebiyledir.
İşte onlar, Allah´ın kalplerini, işitme hassalarını ve görme hassalarını tabettiği (mühürlediği) kimselerdir. Ve işte onlar; onlar, gâfillerdir.
Onların, ahirette hüsrana düşenler olduğuna şüphe yoktur.
Daha sonra da muhakkak ki senin Rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret (göç) edenlere sonra da cihad edip sabredenlere, şüphesiz (bütün) bunlardan sonra, elbette Gafûr (mağfiret eden)´dur ve Rahîm (rahmet nuru gönderen)´dir.
O gün, bütün nefsler gelir. Herkes (hayat filmini görerek, kaybettiği ve kazandığı dereceler açısından) kendi nefsi ile mücâdele eder. Ve herkese amelleri (yaptıkları) ödenir. Ve onlara zulmedilmez (haksız olarak negatif derece yazılmaz).
Ve Allah, (korkudan) emin ve mutmain (huzurlu, tatmin olmuş) olan bir şehri (halkını) misal verdi. Onun rızkı, heryerden bol bol geliyordu. Fakat o (şehir halkı), Allah´ın ni´metlendirmesine nankörlük etti. Bundan sonra Allah, onlara yapmış olduklarından dolayı açlık ve korku libasını tattırdı.
Ve andolsun ki; onlara, kendilerinden (kendi içlerinden) bir resûl geldi. Fakat onu yalanladılar. Böylece azap onları yakaladı. Ve onlar zalimlerdir.
Öyleyse Allah´ın sizi rızıklandırdığı helâl ve tayyib (güzel, temiz) olan şeylerden yeyin! Ve eğer siz, yalnız O´na kul olduysanız, Allah´ın ni´met(ler)ine şükredin!
Size sadece ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah´tan başkası adına kurban edileni haram kıldı. Artık kim zarurette (yemek zorunda) kalırsa, haddi aşmadığı ve hakka tecavüz etmediği taktirde muhakkak ki Allah, Gafûr´dur (mağfiret edendir, affedendir), Rahîm (rahmet nuru gönderen)´dir.
Allah´a yalanla iftira etmek için dillerinizin vasıflandırması ile “bu helâldir, bu haramdır” diye yalan söylemeyin. Muhakkak ki Allah´a yalanla iftira edenler, felâha (kurtuluşa) eremezler.
Ve onlar için elîm azap ve (dünya üzerinde) az bir meta vardır.
Ve daha önce sana anlattığımız şeyleri, yahudilere haram kıldık. Biz, onlara zulmetmedik. Fakat onlar, kendilerine zulmediyorlardı.
Sonra muhakkak ki senin Rabbin, cahillikle kötülük yapıp, sonra bunun arkasından tövbe edip ıslâh olanlar (nefslerini tezkiye edenler) için, ondan sonra mutlaka Gafûr´dur (mağfiret edendir) ve Rahîm (rahmet nuru gönderen)´dir.
Muhakkak ki İbrâhîm (A.S), Allah´a hanif (tek Allah´a inanan) olarak kanitin olan (yönelen) bir ümmet idi. Ve o, müşriklerden olmadı.
O´nun (Allah´ın) ni´metlerine şükredici idi. (Allah), onu seçti. Ve onu Sıratı Mustakîm´e (Allah´a ulaştıran yola) hidayet etti (ulaştırdı).
Ve ona dünyada (hakettiği) haseneler (pozitif dereceler) verdik. Muhakkak ki o, ahirette elbette salihlerdendi.
Sonra da sana "hanif (vahdet, tevhid ve teslimi esas alan) olarak İbrâhîm (A.S)´ın dînine tâbî olmayı" vahyettik. Ve o, müşriklerden olmadı.
Sadece onun hakkında ihtilâfa düşenlerin üzerine cumartesi (balık avlama yasak) kılındı. Ve muhakkak ki senin Rabbin, kıyâmet günü, onların arasında hakkında ihtilâf etmiş oldukları şeyde elbette hüküm verecek.
Rabbinin yoluna (Allah´a ulaştıran yola, Sıratı Mustakîm´e) hikmetle ve güzel (pozitif dereceler kazandıracak) öğütle davet et. Onlarla en güzel şekilde mücâdele et. Muhakkak ki senin Rabbin, O´nun yolundan (Sıratı Mustakîm´den) sapanları (dalâlete düşenleri) ve hidayete erenleri bilir.
Ve şâyet siz, ikab edecekseniz (ceza verecekseniz), o taktirde onların sizi onunla cezalandırdıklarının misliyle cezalandırın! Ve eğer gerçekten sabrederseniz elbette o (sabırları), sabredenler için daha hayırlıdır.
Sabret! Senin sabrın sadece Allah iledir (Allah´ın tasarrufu iledir). Onların yüzünden mahzun olma ve onların kurdukları tuzaklar sebebiyle sıkılma (sıkıntı içinde olma).
Muhakkak ki Allah, takva sahipleri ile beraberdir. Ve onlar, muhsinlerdir.
Allah´ın buyruğu (mutlaka) yerine gelecektir: öyleyse artık onun tez gelmesini istemeyin! O, sınırsız kudret ve kemaliyle, insanların tanrısal nitelikler yakıştırarak kendisine ortak koştukları her şeyden, herkesten üstündür, yücedir!
O (ki,) kullarından dilediğine: "(bütün insanları) uyarın ki, Benden başka tanrı yok, öyleyse Bana karşı kendinizi uyanık bir bilinç ve duyarlık içinde tutun!" buyruğunu ulaştırmaları için melekleri vahiyle indirir.
O (ki,) gökleri ve yeri (içsel) bir gerçeklik, (şaşmaz bir düzen) üzere yaratmıştır; insanların tanrısal nitelikler yakıştırarak kendisine ortak koştukları her şeyin, herkesin üstünde, ötesindedir O.
O, insanı (sadece) bir sperm damlasından yarattı; ama yeri gelince, bu aynı yaratık, düşünme ve karşı çıkma gücüyle donatılmış olduğunu hemen ortaya koyuyor!
Ve evcil hayvanları da yarattı O: o hayvanlar ki, kendilerinden, pek çok yararları yanında, sizi ısıtan giysiler, besleyen yiyecekler elde ediyorsunuz:
akşam eve getirirken, sabah otlağa çıkarırken onlarda bir güzellik bulursunuz.
Kendinizi büyük sıkıntılara sokmadan varamayacağınız nice yerlere yükünüzü onlar taşır. Rabbiniz gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
Ve binmeniz için atları, katırları, merkepleri, (hayatı süsleyen) nakışlar, bezekler olarak O yarattı; O, bilmediğiniz daha neler neler yaratmaktadır.
Ve (sizin yaratıcınız O olduğu için) size yolun doğrusunu göstermek de Allah´a düşer; çünkü o yoldan sapıp da yolunu kaybeden (çok insan) var. Oysa, Allah dileseydi sizin hepinizi doğru yola çıkarırdı.
O´dur gökten suyu indiren; öyle ki, hem siz içersiniz o sudan, hem de, hayvanlarınızı otlattığınız çayır çimen;
onunla Allah sizin için ekin(ler), zeytin ve hurma ağaçları, üzümler ve her türden (daha) nice ürünler bitirmektedir: dikkat edin, bütün bunlarda, düşünen insanlar için mutlaka bir ders vardır!
Ve geceyi gündüzü sizin (yararlanmanız) için (koyduğu yasalara) boyun eğdirmiştir O; güneş ve ay ve bütün yıldızlar, hepsi O´nun buyruğuna boyun eğmişlerdir: dikkat edin, bütün bunlarda, şüphesiz, aklını kullanan kimseler için çıkarılacak dersler vardır!
Ve sizin için yeryüzünde yarattığı bütün o rengarenk (güzel) şeyler: işte bunlarda da anıp da hatırda tutmasını bilen kimseler için elbette çıkarılacak bir ders/bir mesaj vardır!
Ve yemek için taze et, takınmak için değerli taşlar çıkarasınız diye denizi; ve denizin üstünde suları yararak yol aldığını gördüğünüz gemileri, O´nun cömertliğinden belki bir pay ararsınız ve şükredersiniz diye (koyduğu tabii yasalara) bağlı kılan O´dur.
Ve sizi sarsmasın diye arza yerinden oynatılmaz dağlar; ve yolunuzu bulasınız diye nehirler, yollar yerleştirdi;
ve daha (nice) işaretler: (söz gelimi) yıldızlar (ki, onlar)la da insanlar yollarını bulmaktadırlar.
O halde, (düşünün, bütün bunları) yaratan (Allah), hiçbir şey yaratamayan herhangi bir (varlıkla) kıyaslanabilir mi? Hala aklınızı başınıza toplamayacak mısınız?
Allah´ın nimetlerini saymaya kalksanız, asla böyle bir işin altından kalkamazsınız! Gerçek şu ki, çok acıyan çok esirgeyen gerçek bağışlayıcı elbette Allah´tır;
Çünkü neyi ki gizliyor ve neyi ki açığa vuruyorsanız, hepsini bilen Allah´tır.
Allah´tan başka o yalvarıp yakardıklarınıza gelince -bunların kendileri yaratılmış varlıklar olduklarına göre- hiçbir şey yaratamazlar;
hayatı hiç tatmamış ölülerdir onlar; ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.
Sizin tanrınız Tek Tanrıdır; ne var ki, ahirete inanmayanların kalpleri bu (gerçeği), boş bir kibir yüzünden, kabule yanaşmıyor.
Hiç kuşkusuz, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da Allah tastamam bilmektedir: kesin olan şu ki O, kendini büyüklük duygusuna kaptıranları asla sevmez!
Böylelerine: "Rabbiniz ne indirdi!" diye sorulsa, "Eskilerin masallarını/efsanelerini!" derler.
Böyle yapmakla, Kıyamet Günü´nde kendi günahlarının yükünü bütünüyle, yoldan çıkardıkları bilgisiz kimselerin yükünü de kısmen üzerlerine almış olurlar. Bir bilseniz, bu yüklendikleri ne kötü bir yüktür!
Onlardan önce gelip geçenler de birtakım zındıkça düzenler kurmuşlardı; ama işte, Allah onların kurduğu yapıları temellerinden çökertti; öyle ki, tavanları başlarına yıkıldı ve nereden geldiğini daha anlamadan azap apansız yakalayıverdi onları.
Sonra Kıyamet Günü´nde (Allah), "Hani nerede, o uğruna (doğru yoldan) ayrı düştüğünüz düzmece tanrılarınız!" diyerek onları(n hepsini) rüsvay edecektir. Kendilerine (dünya hayatında) bilgi verilmiş olanlar: "Bugün" diyecekler, "rüsvaylık da, bedbahtlık da hakkı inkar edenler içindir;
onlar ki, kendi kendilerine zulüm hali içindeyken melekler canlarını almıştı!" Böyleleri nihayet (hesap vermeye çağırıldıklarında): "Kötü bir şey yapma(k isteme)miştik biz!" (diyerek) boyun eğme tavrı takınacaklar. (Fakat onlara;) "Hayır!" (diye karşılık verilecek,) "Muhakkak ki, yapıp ettiğiniz her şeyi Allah eksiksiz biliyor!
Haydi, girin kapılarından bakalım, içinde kalıp duracağınız cehennemin! Gerçekten de, ne kötü olacak (o gün), kendilerini boş yere büyüklük duygusuna kaptırmış olanların düştüğü durum!
Ama Allah´a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" diye sorulduğunda, onlar: "Katıksız iyiliği!" diye cevap verirler. İyilikte devamlı olanlar bu dünyada iyilik bulacaklardır; böylelerinin öte dünyada tutacakları yurt çok daha hayırlı olacaktır. Ne güzel bir yurt, Allah´a karşı sorumluluk bilinci taşıyanların yurdu!
İçlerinde derelerin, ırmakların çağıldadığı ebedi mutluluk, esenlik bahçelerine girecekler ve orada gönüllerinin çektiği her şeyi bulabilecekler. Allah, Kendisine sorumluluk bilinciyle bağlananları işte böyle ödüllendirecektir.
Onlar ki, bir arınmışlık hali içindeyken melekler, "Size selam olsun, (hayattayken) yaptıklarınızdan ötürü girin cennete!" diyerek canlarını alırlar.
(Hakkı inkar edenler) yalnızca meleklerin kendilerine görünmesini ya da Allah´ın nihai yargısının gerçekleşmesini mi bekliyorlar? Onlardan önce gelip geçen (günahkar) toplumlar da böyle yaptı; ve (helak edildikleri zaman) onlara zulmeden Allah değildi; tersine onlar kendi kendilerine zulmettiler:
Öyle ki, işledikleri kötülükler kendi başlarına yıkılmış, alay edip durdukları şey onları çepeçevre kuşatmıştı.
Allah´tan başkalarına tanrısal nitelikler yakıştıran kimseler: "Eğer Allah dileseydi," diyorlar, "ne biz, ne de atalarımız O´ndan başka hiçbir şeye kulluk etmez, O´nun buyruğu hilafına hiçbir şeyi yasaklamazdık." Onlardan önce gelip geçen (inkarcılar) da tıpkı böyle demişlerdi; peki, bu durumda elçilere, (kendilerine indirilen mesajı) açık açık bildirmekten başka ne düşer?
Gerçek şu ki, Biz her toplumun içinden, "Allah´a kulluk edin, şer güçlerden kaçının!" (mesajıyla gönderdiğimiz) bir elçi çıkardık. O (geçmiş nesil)lerden bir kısmını Allah hidayetiyle doğru yola yöneltti; bir kısmı da sapıklık içinde bırakılmaya müstehak oldular: O halde, şimdi, yeryüzünde dolaşın ve hakkı yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu görün!
İmdi, sen (o hakkı inkarda ısrarlı olanların) doğru yola erişmelerini tutkuyla istesen de, (bil ki,) Allah, sapıklık içinde kalmalarına hükmettiği kimseleri doğru yola eriştirmez; ve böyleleri (Kıyamet Günü´nde) kendilerine yardımcı da bulamayacaklardır.
Üstelik, bunlar en ciddi yeminlerle, Allah´ın ismini anarak, "Allah ölüyü asla diriltmeyecektir!" diye and içiyorlar. Hayır, gerçekten bu O´nun, gerçekleşmesini kendi üzerine aldığı bir vaaddir; ne var ki, insanların çoğu bunu bilmez.
(Oysa, Allah ölüleri diriltecektir) ki, üzerinde ayrılığa düştükleri gerçeği onlara bütün açıklığıyla göstersin ve o hakkı inkara kalkışanlar da kendilerinin yalancı olduklarını görüp de anlayabilsinler.
Biz, ne zaman bir şeyin olmasını istesek, ona sadece "Ol!" deriz ve o (şey hemen) oluverir.
İmdi, (benimsediği dinden ötürü) zulme uğradıktan sonra Allah yolunda zulüm diyarını terk edenlere gelince; Biz onları, şüphesiz, bu dünyada güzel bir yere yerleştireceğiz; ama onların ahirette hak ettikleri ödül daha da büyük olacaktır. (Hakkı inkar edenler böylece) bir anlayabilselerdi,
güçlüklere göğüs gerip, yalnızca Rablerine güven bağlayan kimseleri (bekleyen bu bahtiyarlığı)!...
(Ey Muhammed,) Biz senden önceki çağlarda da, kendilerine vahyettiğimiz (ölümlü) adamlardan başka kimseyi (elçi olarak) göndermedik; bu konuda yeterli bilgiye sahip değilseniz, vahyedilmiş önceki kitaplara bağlı kimselere sorun,
(Onlar size, kendilerini) apaçık delillerle ve hikmet dolu ilahi kitaplarla (desteklediğimiz peygamberlerin ölümlü adamlardan başka kimseler olmadığını söyleyeceklerdir). Ve biz sana da bu uyarıcı kitabı indirdik ki, insanlara, başından beri indirilegelen mesajın aslını olanca açıklığıyla ulaştırasın ve onlar da böylece belki düşünürler.
Peki öyleyse, (şu) şer düzenleri geliştiren kimseler, Allah´ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğine yahut azabın, nereden geldiğini bilemeyecekleri bir tarzda başlarında kopmayacağına dair tamamen güvenlik içinde mi görüyorlar kendilerini?
Yahut dönüp dururken hiçbir şekilde engel olamayacakları (bir azapla O´nun) kendilerini (apansız) yakalamayacağına,
ya da onları içten içe çürütüp (sonunda) tepelemeyeceğine dair?... Ama bilin ki, Rabbiniz gerçekten de çok şefkatli, çok merhametlidir!
Öyleyse, (hakkı inkar edenler) Allah´ın yarattığı nesneleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri, (Allah´ın iradesine) bütünüyle boyun eğerek bir sağa bir sola dönüp Allah için saygı ve tazimle (nasıl) yere kapanmaktadırlar.
Ayrıca göklerde ve yerde olan herşey -bütün canlılar/hayvanlar ve melekler- kendilerini büyüklük duygusuna kaptırmadan Allah için saygı ve tazimle yere kapanmaktadırlar:
Üstlerinde (egemen) bulunan Rablerinden korkuyor ve kendilerine ne buyurmuşsa onu yapıyorlar.
Ve hani, Allah: "İki (ya da daha fazla) tanrı edinmeyin!" demişti, "Çünkü O´dur tek ve biricik Tanrı; bunun içindir ki, benden, yalnızca benden korkun!"
Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi O´nundur; (o halde,) kulluk ve itaat de daima O´na olmalıdır: hal böyleyken, tutup yine de, Allah´tan başkasına mı saygı ve duyarlık göstereceksiniz?
Hem, payınıza düşen her nimet Allah´tandır; (nitekim) ne zaman başınıza darlık çökse, hemen O´na yakarırsınız,
sonra, üzerinizden darlığı giderir gidermez, içinizden bazıları hemen Rablerinin uluhiyetinden başka güçlere de bir pay yakıştırır,
(adeta) kendilerine bahşettiğimiz nimetler için nankörlüklerini gösterircesine! (Bu geçici) dünya hayatıyla böylece avunun bakalım: nasıl olsa (gerçeği) er geç öğreneceksiniz!
Üstelik bir de, kendilerine verdiğimiz rızıktan, hakkında hiçbir şey bilmedikleri şeylere de bir pay ayırırlar. Allah tanıktır ki, bütün o uydurup durduğunuz şeylerden ötürü mutlaka sorguya çekileceksiniz!
Ayrıca, kızları Allah´a yakıştırırken -oysa O tüm beşeri bağlardan uzaktır, yücedir- kendileri için (sanki buna güçleri yetermiş gibi) hoşlarına gideni (seçmek isterler):
(O kadar ki,) ne zaman birine bir kız çocuğu olduğu müjdesi verilse hemen yüzü kararır, içi öfkeyle dolar;
kendisine verilen bu kötü müjdeden ötürü -bu zillete/bu küçük düşmeye rağmen, şimdi onu acaba tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün (diye düşünerek)- kıyı bucak insanlardan kaçar. Yazıklar olsun, izledikleri düşünce tarzı ne kadar kötü!
(Bunun içindir ki,) kötü niteleme(ler) ahirete inanmayanlara yakışır; en yüce niteleme(ler) ise Allah´a. Çünkü, doğru hüküm ve hikmetle edip eyleyen en yüce iktidar sahibi O´dur!
İmdi, eğer Allah, (bu dünyada) yaptıkları kötülüklerden ötürü, insanları (hemen) tepeleyecek olsaydı, yeryüzünde tek bir canlı bırakmazdı. Ne var ki, onları, belirlenmiş bir sürenin sonuna kadar erteliyor. Süreleri dolduğu zaman, sonlarını bir an olsun ne geciktirebilirler, ne de öne alabilirler.
Ve bir de, hoşlanmadıkları şeyi (önce) Allah´a yakıştırırlar; sonra da kalkıp bunu dile getirirken, sanki en güzel, en erdemli olan neyse onu hak etmişler gibi, gerçek dışı, yalan açıklamalarda bulunurlar. Aslında, onlar sadece ateşi hak etmektedirler ve şüphesiz kendileri (Allah´ın rahmetinden) uzak tutulacaklar!
Allah tanıktır ki, (ey Peygamber,) senden önceki çağlarda da (muhtelif) toplumlara elçiler gönderdik: fakat Şeytan onlara (da) yapıp ettiklerini güzel gösterdi(ği için hakkı inkara şartlanmış olanlar mesajlarımızı dinlemeyi hep reddettiler); Şeytan (geçmişte olduğu gibi) bugün de onlarla sıkı fıkı; bu yüzden de onları zorlu bir azap bekliyor.
Sana bu ilahi kelamı yalnızca, üzerinde çekişip durdukları (dini) sorunları onlara açıklayasın ve inanmaya eğilimli olan kimselere de onu doğru yol bilgisi ve rahmet olarak (ulaştırasın) diye indirdik.
Gökten su indirip onunla, kuruyup katılaştıktan sonra toprağa yeniden hayat veren Allah´tır. Şüphesiz bu olguda dinlemeye niyetli olanlar için bir ders vardır.
Ve muhakkak ki, sizin için (sağmal) hayvanlarda da (çıkarılacak) bir ders vardır: hayvanın karnında, (bedeninden) atılacak artıklarla kan arasından (salgılanan) ve içenlere lezzet ve ferahlık veren katıksız süt içiriyoruz size.
Ve hurma ağaçlarının ve asmaların ürününden hem sarhoş edici içkiler, hem de güzel, temiz rızıklar elde edersiniz: işte bunda da, aklını kullanan kimseler için bir ders vardır!
Ve bir de, Rabbinin arıya: "Dağlarda, ağaçlarda ve (insanların) hazırladıkları kovanlarda kendine yuva edin" diye vahyetti(ğini)
ve (ona) "sonra her türlü üründen ye; ve Rabbinin senin için öngördüğü yolları mutlak bir boyun eğmişlikle izle" (diye buyurduğunu düşünün!) (İşte bunun içindir ki,) onların karınlarından, içinde insan sağlığına yarayışlı unsurlar bulunan değişik renklerde/tadlarda bir sıvı çıkar. Şüphesiz bunda da, düşünen kimseler için mutlaka bir ders vardır!
Ve sizi Allah yarattı, günü gelince de öldürecek; ve içinizden kimileri, ömrün o en düşkün çağına, (insanın) bildiği şeyi de bilmez olduğu yaşa kadar alıkonulurlar. Gerçek şu ki Allah, her zaman kudretli olan yegane ilim sahibidir!
Rızık konusunda, kiminize kiminizden fazla veren Allah´tır: hal böyleyken, kendisine fazla verilmiş olanlar, rızıklarını -bu bakımdan aralarında eşitlik olsun diye- sağ ellerinin malik olduğu kimselerle paylaşmakta isteksiz davranıyorlar. Peki, (böyle yapmakla) Allah´ın nimetini (bile bile) inkara mı kalkışıyorlar?
Size kendi cinsinizden eşler takdir eden; eşlerinizden de size çocuklar, torunlar veren; ve sizi(n hepinizi) temiz ve hoş şeylerle rızıklandıran Allah´tır. Hal böyleyken, insanlar kalkıp yine de asılsız, boş şeylere inanıp, Allah´ın nimetine karşı nankörlük mü yapacaklar?
Allah´ı bırakıp, onlar için göklerden veya yerden herhangi bir rızık sağlayamayan ve zaten buna gücü de olmayan şeylere mi tapınıp duracaklar?
Öyleyse, sakın Allah´la (başkaları arasında) herhangi bir benzerlik kurmaya kalkmayın! Çünkü, Allah (her şeyin aslını) biliyor, ama siz bilmiyorsunuz.
Allah (işte size iki insan) örneği veriyor: (biri) hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasına bağımlı bir köle; (diğeri de) kendisine katımızdan (bir armağan olarak) güzel bir rızık bahşettiğimiz (özgür) bir insan ki, o rızıktan gizli açık (gönlünce, doğru yolda) harcamalar yapıyor. İmdi, (düşünün), bu iki insan hiç bir tutulabilir mi? Bütün övgüler Allah´a yakışır: ama onların çoğu bunu bilmezler.
Ve yine Allah (size başka) iki insan örneği veriyor: Onlardan biri, hiçbir iş elinden gelmeyen bir dilsiz ki, efendisinin sırtında gerçek bir yük; öyle ki, beriki onu hangi işe koşsa olumlu bir sonuç alamıyor. Peki, işte böyle biri, doğru ve hakça olanın yapılmasını emreden ve kendisi de dosdoğru bir yolda yürüyen (bilge bir) kimseyle hiç bir tutulabilir mi?
Ve (bilin ki) göklerin ve yerin bilinmeyen gerçekleri (yalnızca) Allah´a aittir. Ve o Son Saat´in gelip çatması ancak bir göz kırpması kadar yahut bundan da kısa (bir an içinde) olup bitecektir. Çünkü, şüphe yok, Allah´ın her şeye gücü yeter.
Ve sizi analarınızın karnından, hiçbir şey bilmez bir halde çıkarıp size, şükredesiniz diye işitme duyusu, görme duyusu, duyma, düşünme yetisi bahşeden Allah´tır.
Peki, (hakkı inkar edenler), göğün ortasında, boşlukta, (Allah´ın yarattığı yasalara uyarak) uçup duran kuşlara bakıp düşünmüyorlar mı hiç? Elbette, Allah´tan başka kimse yok, onları yukarıda tutan. Şüphesiz bunda inanmaya eğilim duyanlar için çıkarılacak dersler var!
Ve size, dinlenme yeri olarak kendinize ev (yapma imkan ve yeteneğini) veren; size, hayvanların derilerinden, konup göçerken kolayca taşıyabileceğiniz barınaklar; (kaba) yünlerinden, ince yumuşak yünlerinden ve kıllarından dayanıklı ev eşyası ve daha kısa süreli kullanımlar için başka eşyalar (yapma imkan ve becerisini) bahşeden de Allah´tır.
Ve yarattığı bütün öteki şeyler arasında, size (çeşit çeşit) gölgelikler, sığınaklar ayıran; dağlarda gizlenme, saklanma yerleri bahşeden ve sizi sıcağa (ve soğuğa) karşı koruyacak elbiseler; (karşılıklı) saldırılarınıza karşı koruyacak (savaş) giysileri (yapma imkan ve becerisini) veren (de) Allah´tır. O size bahşettiği nimeti işte böyle her yönden tam tutmaktadır ki belki O´na boyun eğer de kurtulursunuz.
Fakat, (ey Peygamber, eğer senden) yüz çevirirlerse, unutma ki, senin görevin sadece, (sana vahyolunan) mesajı açıkça duyurmaktan ibarettir.
Aslında Allah´ın nimetinin pekala farkındalar ama, yine de onu tanıyıp doğrulamaya yanaşmıyorlar; çünkü onların çoğu onmaz biçimde küfre batmış bulunuyor.
Ama Biz gün gelecek her ümmetten bir tanık çıkaracağız: o Gün, hakkı inkara şartlanmış olanlardan (bilgisizlik gibi) bir mazeret kabul edilmeyecek, af dilemeleri de asla kale alınmayacaktır.
Ve kötülüğe, haksızlığa şartlanmış olanlar (o gün kendilerini bekleyen) azabı karşılarında bulduklarında, o azabın kendileri için (hiçbir mazeretle) hafifletilmeye(ceğini) ve kendilerine artık zaman da verilmeyeceğini (hemen anlayacaklar).
Ve Allah´tan başkalarına tanrılık yakıştıranlar, (Hesap Günü) bu tanrı yerine koydukları (düzmece) varlıkları karşılarında bulduklarında, "Ey Rabbimiz!" diyecekler, "(Evet) bunlar bizim sana ortak tanrılar olarak gördüğümüz ve seni bırakıp kendilerine yalvarıp yakardığımız varlıklardır!" Bunun üzerine (o varlıklar, onların hak ettikleri) sözü yüzlerine çarparlar: "Sizler (bu konuda birbirine) düpedüz yalan söyleyen kimselerdiniz!"
Ve (işte bu günahı işlemiş olan kimseler) o Gün (iş işten geçtikten sonra) Allah´a teslimiyetlerini bildirirler; ve uydurdukları (düzmece tanrılar) da yüzüstü bırakır onları.
Hakkı inkara kalkışan ve başkalarını Allah´ın yolundan çeviren kimselerin üzerine, çıkardıkları bozgunculuktan ötürü, azap üstüne azap yığacağız.
Ve gün gelecek her toplum içinden kendi aleyhlerine bir şahit çıkaracağız. Ve seni de (ey Peygamber, mesajının ulaşabileceği) kimseler üzerinde şahit kıldık; nitekim sana adım adım her şeyi olduğu gibi açıklayan, bir doğru yol bilgisi, bir rahmet ve Allah´a yürekten boyun eğenlere müjde olarak bu ilahi kelamı indirdik.
Gerçek şu ki, Allah adaleti ve iyilik yapmayı, yakınlara karşı cömert olmayı emredip utanç verici ve arsızca olanı, akıl ve sağduyuya aykırı olanı ve azgınlığı, taşkınlığı yasaklıyor; ve size (böyle tekrar tekrar) öğüt veriyor ki, böylece (bütün bunları) belki aklınızda tutarsınız.
Bir de, bir sözleşme yaparak bağlanma içine girdiğinizde Allah´la olan sözleşmenize sadakat gösterin; ve yeminlerinizi, iyi niyetinize Allah´ı tanık tutarak iyice pekiştirdikten sonra bozmayın; unutmayın ki, yaptığınız her şeyi Allah mutlaka biliyor.
Ve sakın yeminlerinizi, sırf içinizden bir grubun diğerinden daha güçlü olmasına dayanarak aranızda bir aldatma aracı olarak ele alıp da ipliğini iyice büküp berkittikten sonra onu çözüp koparan kadın gibi olmayın. Allah bütün bunlarla sizi sadece sınavdan geçiriyor ki, üzerinde çekişip durduğunuz her şeyi Kıyamet Günü´nde bütün açıklığıyla karşınıza koysun.
Çünkü, Allah dileseydi şüphesiz hepinizi bir tek ümmet yapardı; ama (sapmak) isteyeni saptırıp, (doğru yola ulaşmak) isteyeni de doğru yola yöneltiyor; Ve şüphesiz, yaptığınız her şeyden ötürü sorguya çekileceksiniz!
(Bunun içindir ki,) yeminlerinizi aranızda bir aldatma aracı olarak kullanmayın; yoksa ayağ(ınız), sağlamca basmış olduğunuz halde, kayar ve böylece Allah yolundan dönüp uzaklaşmanızın kötü (sonuçlarını) tatmak zorunda kalırsınız; ayrıca bu takdirde sizi (öte dünyada da) çok büyük bir azap bekliyecektir.
Öyleyse, Allah´la yaptığınız sözleşmeyi az bir pahayla değişmeyin! Bir bilseniz, Allah katında (bulacağınız paha) sizin için elbette en iyisidir:
(Çünkü) sizin katınızdaki tükenir gider, ama Allah katındaki kalıcıdır. Ve kesin olan şu ki: güçlüklere göğüs gerenleri yaptıkları en iyi şey neyse ona göre ödüllendireceğiz.
Erkek ya da kadın, inanmış olması yanında bir de dürüst ve erdemli davranan kimseye hiç şüphesiz arı duru, hoş bir hayat tattıracağız; ve yine şüphesiz böylelerini, yapageldikleri en güzel şey neyse ona göre ödüllendireceğiz.
İmdi, Kuran okuyacağın zaman, hemen o kovulmuş şeytana karşı Allah´a sığın.
Gerçekte, onun, imana erişenlerin ve Rablerine güven bağlamış olanların üzerinde bir nüfuzu/etkisi yoktur:
Onun yalnızca kendisini izlemeye istekli olanlar üzerinde ve bir de ona tanrısal nitelikler yakıştıranlar üzerinde etkisi vardır.
Biz bir ayetin yerine bir başka ayeti getirdiğimizde -ki Allah adım adım ne indirdiğini bütünüyle bilmektedir- (hakkı inkar edenler), "Sen sadece uyduruyorsun!" derler. Oysa onların çoğu bilmeyen, anlamayan kimselerdir!
Onun, apaçık bir gerçeklik ve sarsılmayan bir doğruluk keyfiyeti içinde, imana erişenleri(n durumunu) güçlendirmek ve Allah´a yürekten bağlanıp boyun eğenlere bir doğru yol bilgisi, bir müjde olmak üzre Rabbinden safha safha Kutsal İlham yoluyla indirildiğini söyle.
Hiç kuşkusuz onların, "Ona (bütün) bunları mutlaka bir insan öğretiyor!" dediklerini pekala biliyoruz. Oysa, onların karalamak amacıyla ima ettikleri kimsenin dili bütünüyle yabancı bir dil olduğu halde, bu mesaj (hem kendisi) açık olan, (hem de gerçeğin özünü) apaçık gösteren Arapça bir söylemdir.
Gerçek şu ki, Allah´ın mesajlarına inanmayanları Allah doğru yola yöneltmez; ve onların (öte dünyadaki) payları da zorlu bir azap olacaktır.
Yalnızca, Allah´ın ayetlerine inanmayacak olanlar bu yalanı uydurmaktadırlar; işte asıl böyleleridir yalan söyleyen!
İmana eriştikten sonra Allah´ı inkar eden kimseye gelince -ki, bundan kasıt, kalbi imanla dolu olduğu halde baskı altında inkar etmiş görünen kimse değil, fakat kalbini bile isteye hakkın inkarına açan kimsedir- işte böylelerinin üzerine Allah katından bir hışım çökecek ve onların payına çok büyük bir azap düşecektir:
bütün bunlar, onların dünya hayatını ahirete yeğlemelerinden ve Allah´ın da hakkı inkar eden kimseleri doğru yola yöneltmemesinden ötürüdür.
İşte, Allah´ın kalplerini, işitme ve görme duyularını mühürlediği kimseler bunlardır; işte, umursamazlık içinde dalıp giden kimseler bunlardır!
Hiç şüphe yok, ahirette kaybedecek olanlar da bunlardır!
Ve yine bil ki, Rabbin, kötülüğün ayartısını gördükten sonra onun hüküm sürdüğü bölgeyi terk edenlerin ve o günden bu yana (Allah yolunda) üstün çabalar gösterip güçlüklere göğüs gerenlerin yanındadır; işte böyle bir dönüşümden sonra çok acıyıp esirgeyen gerçek bağışlayıcı elbette senin Rabbindir!
(Öyleyse, haberiniz olsun,) o Gün herkes kendi başının çaresini aramaya çabalayacak ve herkese yapıp ettiğinin karşılığı tam olarak ödenecek; kimseye haksızlık yapılmayacaktır.
İşte, Allah (size) bir örnek veriyor: güvenlik ve refah içinde bir şehir (düşünün ki) oraya (ahalisinin) rızkı her yandan bolca akıp duruyordu; ama ahalisi tutup Allah´ın nimetine karşı yakışmaz bir biçimde nankörlük etti ve bunun üzerine Allah da onlara, inatla yapageldikleri (kötülüklerden) ötürü kuşatıcı bir açlık ve korku felaketi tattırdı.
Kaldı ki, onlara aralarından bir elçi de gelmişti; ama onlar o´nu yalanladılar. Ve onlar böylece zulüm ve haksızlıklarına devam edip giderken azap kendilerini kıskıvrak yakaladı.
Bunun içindir ki, Allah´ın size rızık olarak bahşettiği temiz ve meşru şeylerden payınızı alın ve eğer yalnızca O´na kulluk ediyorsanız, o zaman nimetinden ötürü Allah´a şükrünüzü gösterin.
Allah size sadece leşi, kanı, domuz etini ve Allah´tan başkasının adı anıla(rak boğazlanan hayva)nı yasaklamıştır; fakat zorunluluk durumuna düşen kimse, aşırı gidip ihtiyacının ötesine geçmemek şartıyla bu yasaklamanın dışındadır; çünkü Allah, şüphesiz çok acıyan, esirgeyen gerçek bağışlayıcıdır.
Buna göre, artık, kendi yalanınızı (adeta) Allah´a isnad ederek öyle dilinize geldiği gibi yalan yanlış "bu helaldir, şu haramdır" demeyin; çünkü, haberiniz olsun, Allah´a yalan isnad edenler asla kurtuluşa erişemezler!
(Onlarınki bu dünyada) kısa bir avuntudan ibarettir; (öte dünyada ise) kendilerini can yakıcı bir azap beklemektedir!
Ve (yalnız) Yahudi inancına bağlı olanlara sana daha önce sözünü ettiğimiz şeyleri yasakladık; çünkü onlara Biz haksızlık yapmadık; tam tersine, onlar kendi kendilerine haksızlık yaptılar.
Bir kez daha (belirtelim), muhakkak ki senin Rabbin, bilmezlik yüzünden kötülük işleyen sonra da tevbe eden ve artık düzgün yaşayan kimselerden yanadır; işte böyle (bir tevbeden) sonra çok acıyıp esirgeyen gerçek bağışlayıcı elbette senin Rabbindir.
Gerçek şu ki, İbrahim insana yakışan bütün erdemleri kendinde toplamasını bilen, yalan ve sahtelik taşıyan her şeyden yüz çevirerek Allah´ın iradesine yürekten bağlanıp boyun eğen biriydi; Allah´tan başkalarına tanrılık yakıştıran kimselerden değildi:
(Çünkü) o, kendisini seçip doğru yola yönelmesini sağlayan (Allah´a), nimetlerinden ötürü her zaman şükranla doluydu.
Biz de bunun için o´na bu dünyada iyilik bahşettik; şüphesiz ahirette de o kendini dürüst ve erdemli kimselerin arasında bulacaktır.
Ve sonuç olarak sana, "Yalan ve sahtelik taşıyan her şeyden sakınan ve hiçbir şekilde Allah´tan başkalarına tanrılık yakıştırmayan İbrahim´in dinine uy!" diye vahyettik,
Sebt gününün gözetilmesi sadece, onun hakkında uyuşmaz görüşler ileri sürüp çekişenlere emredilmişti; şüphe yok ki, bu çekişip durdukları konuda, Kıyamet Günü onların aralarında elbette senin Rabbin hükmedecektir.
(Bütün insanlığı) hikmetle ve güzel öğütle Rabbinin yoluna çağır; ve onlarla en güzel, en inandırıcı yöntemlerle tartış; şüphesiz, O´nun yolundan kimin saptığını en iyi bilen senin Rabbindir; ve yine doğru yola erişenleri de en iyi bilen O´dur.
Bunun içindir ki, (tartışmada) zora başvurmanız gerekirse, ancak onların sizi zora koştukları kadar zora başvurun. Fakat eğer kendinizi tutarsanız, bilin ki, güçlüklere göğüs germesini bilen kimseler için bu daha iyi, daha hayırlıdır.
Öyleyse, (hakkı inkar edenlerin söylediklerine karşı) sabır göster ve daima hatırla ki, sana güçlüklere göğüs germe gücünü veren yalnızca Allah´tır; ve onlardan yana üzülme; hele onların o asılsız iddiaları seni hiç sıkmasın:
Çünkü, Allah elbette, Kendisine karşı sorumluluk bilinci taşıyanlarla beraberdir, yani iyi olan ve iyilikte devamlı olanlarla!
Allah Teâlâ´nın emri geldi, artık onu acele istemeyiniz. (Hak Teâlâ) Onların şerik koştukları şeylerden münezzehtir ve çok yücedir.
O, kullarından dilediği üzerine kendi emrinde Ruh ile melekleri indirir ki, korkutunuz. Şüphe yok ki, Benden başka ilâh yoktur. Artık Benden korkunuz.
(3-4) Gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. O kendisine şerik koştukları şeylerden çok âlidir. İnsanı bir nutfeden yaratmıştır. Böyle iken, o, apaçık bir düşmandır.
(3-4) Gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. O kendisine şerik koştukları şeylerden çok âlidir. İnsanı bir nutfeden yaratmıştır. Böyle iken, o, apaçık bir düşmandır.
Ve ehli hayvanları da yaratmıştır ki, sizin için onlarda korunmak vardır ve menfaatler vardır ve onlardan yersiniz.
Ve sizin için onları akşamleyin getirdiğiniz ve sabahleyin salıverdiğiniz sırada bir ziynet vardır
Ve sizin ağırlıklarınızı yüklenirler, bir beldeye kadar ki, siz o beldeye bir meşakkat-i nefsiye olmaksızın kavuşacak olamazsınız, şüphe yok ki, Rabbiniz elbette çok esirgeyicidir, çok merhametlidir.
Ve kendilerine binmeniz için ve bir ziynet olarak atları, katırları ve merkepleri de yaratmıştır. Ve sizin bilemiyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratacaktır.
Ve (maksut olan) doğru yolu beyan da Allah Teâlâ´ya aittir. Maahaza ondan sapan da vardır ve eğer Allah Teâlâ dilese idi, elbette sizi cümleten hidâyete erdirirdi.
O, o (Hâlik-ı Kerîm)dir ki: Sizin için gökten bir su indirdi. Ondan bir içilecek şey vardır ve ondan nebatat yetişir, onda (hayvanlarınızı) otlatırsınız.
(Allah Teâlâ) Onunla sizin için bir ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve meyvelerin hepsinden yetiştirir. Şüphe yok ki, bunda düşünecekler olan bir kavim için elbette bir âyet vardır.
Ve sizin için geceyi, gündüzü, güneşi, kameri musahhar kıldı. Yıldızlar da onun emriyle musahhardırlar. Muhakkak ki, bunda âkilâne düşünür bir kavim için elbette büyük alâmetler vardır.
Ve sizin için yerde renkleri muhtelif olarak neler yaratmış ise şüphe yok onda da öğüt alacak bir kavim için elbette bir ibret vardır.
Ve O (Hâlik-ı Azîm)dir ki, denizi musahhar etmiştir. Tâ ki ondan taze bir et yiyesiniz ve ondan giyeceğiniz bir ziynet çıkarasınız. Gemileri de orada yara yara gider bir halde görürsün. Hem fazlından taleb edesiniz, hem de gerektir ki, şükredesiniz.
Ve yerde sabit dağlar vücuda getirdi, sizi sallayıp muzdarip etmesin diye ve nehirler ve yollar da, (vücuda getirdi) tâ ki, doğru yolu bulasınız.
Ve nice alâmetler (vücuda getirdi) ve onlar yıldızlar ile yollarını doğrulturlar.
İmdi yaratır olan zât, yaratamaz kimse gibi midir? Artık iyice düşünmez misiniz?
Ve eğer Allah´ın nîmetini sayacak olsanız, onu tamamen sayamazsınız. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ çok yarlığayıcıdır, çok merhametlidir.
Ve Allah Teâlâ gizlediğiniz şeyi de ve açıkladığınız şeyi de bilir.
Ve Allah Teâlâ´dan başka kendilerine tapındıkları (şeyler) hiçbir şey yaratamazlar. Halbuki, onlar yaratılırlar.
(Onlar) Ölülerdir, diriler değildirler ve ne zaman (nâsın) diriltileceklerini de anlayamazlar.
Sizin mabûdunuz, bir tek mabûddur. Ahirete imân etmeyenler ise onların kalpleri inkâr edicidir ve onlar kibirlenen kimselerdir.
Şüphe yok ki, Allah Teâlâ onların neyi gizlediklerini ve neyi açıkladıklarını bilir. Muhakkak ki, O, kibirlenenleri sevmez.
Ve onlara, «Rabbiniz ne indirdi?» denildiği vakit dediler ki: «Evvelkilerin masallarını.»
Onlar nihâyet Kıyamet günü kendi günahlarını kâmilen yüklenecekler ve bilgisizlikten dolayı sapıtmış oldukları kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat et! Yüklenecekleri şey ne kadar fena!
Muhakkak ki, onlardan evvelkiler de hilede (hud´ada) bulunmuşlardı. Nihâyet Allah Teâlâ´nın emri onların binalarının temellerine geldi de artık tavanları yukarılarından üzerlerine çöküverdi ve onlara azap anlayamadıkları bir cihetten gelivermişti.
Sonra Kıyamet gününde onları (Cenâb-ı Hak) rüsvay edecektir ve diyeceklerdir ki: Nerede o, (zû´münüzce) benim şeriklerim ki, siz onlardan dolayı (mü´minlere) muhalefette bulunur idiniz. Kendilerine ilim verilmiş olanlar da diyeceklerdir ki: Şüphe yok bütün mezellet, bütün kötülük bugün kâfirlerin üzerinedir.
O kimseler ki, kendi nefislerine zulmediciler oldukları halde onların ruhlarını melekler kabzedecektir. O vakit onlar, «Biz bir kötülük yapar olmadık,» diye teslimiyet göstereceklerdir. Hayır, şüphe yok ki Allah Teâlâ sizin ne yapar olduğunuzu bihakkın bilicidir.
Artık giriniz cehennemin kapılarına içinde müebbet kalmak üzere. Artık mütekebbirlerin yurdu ne kadar fena!
Ve ittikada bulunmuş olanlara denildi ki: «Rabbiniz hangi şeyi indirmiştir?» Dediler ki: «Hayrı...». Bu dünyada iyilik edenler için iyilik vardır ve ahiret yurdu ise elbette daha hayırlıdır ve muttakîlerin yurdu ise ne güzeldir.
And cennetleridir ki, ona gireceklerdir, altlarından ırmaklar akar. Ve onlar için orada istedikleri vardır. İşte Allah Teâlâ muttakîleri böylece mükâfaatlandırır.
Onlar ki, pâk oldukları halde ruhlarını melekler alıverirler, derler ki: «Selâm size» yapar olduklarınız şey sebebiyle cennete giriniz.
(O münkirler) Kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbin emrinin gelmesinden başka bir şey mi beklerler? Onlardan evvelkiler de öylece yapmışlardı ve onlara Allah zulmetmedi, velâkin onlar kendi nefislerine zulmeder oldular.
Artık onlara yapar oldukları şeylerin kötülükleri dokundu ve onları kendisiyle istihzâ eder oldukları şey sarıverdi.
Ve müşrikler dediler ki: «Eğer Allah dilese idi ondan başkasına ne biz ve ne de babalarımız ibadette bulunmazdık ve ne de onsuz birşeyi haram kılmazdık. İşte onlardan evvelkiler de böyle yapmışlardır. Artık peygamberlerin üzerine apaçık tebliğden başka ne vardır?
Andolsun ki, her ümmete, «Allah´a ibadet ediniz ve şeytandan kaçınınız,» diye bir peygamber göndermişizdir. Artık o ümmetlerden bir kısmına Allah hidâyet etmiştir ve onlardan bir kısmının üzerine de dalâlet tahakkuk eylemiştir. İmdi yeryüzünde yürüyünüz de bakınız ki, tekzîp edenlerin akıbetleri nasıl olmuştur.
Sen onların hidâyet bulmalarına haris olsan da (faidesizdir). Çünkü Allah Teâlâ dalâlete düşürdüğüne hidâyet etmez ve onlar için yardımcılardan bir kimse de yoktur.
Ve Allah´a olanca yeminleriyle yemin ettiler ki: «Allah ölecek bir kimseyi (diriltmeyecektir). Hayır. Bu (diriltmek) O´nun üzerine hak olan bir vaaddir. Velâkin nâsın ekserisi bilmezler.
Evet. Cenâb-ı Hak ölüleri diriltecektir ki onlara kendisinde ihtilâf ettikleri şeyi açıklasın ve kâfir olanlar da kendilerinin hakikaten ne yalancı kimseler olmuş olduklarını bilsinler.
Bizim bir şeye sözümüz, onu dilediğimiz zaman ona «Ol» dememizden ibarettir ki, o da hemen oluverir.
Ve o kimseler ki, zulme uğratıldıklarından sonra Allah uğrunda hicret ettiler. Elbette onları dünyada güzelce bir surette yerleştireceğiz ve ahiret mükâfaatı ise elbette daha büyüktür. Eğer bilir olsalar.
Onlar ki sabretmişlerdir ve Rablerine de tevekkülde bulunurlar.
Ve senden evvel de resûl olarak göndermedik, ancak kendilerine vahyeder olduğumuz erkekleri gönderdik. İmdi, ehl-i zikrden sorunuz eğer siz bilmiyor iseniz.
(O peygamberleri) Açık mûcizeler ile ve kitaplar ile (gönderdik) ve sana da Kur´an´ı indirdik ki, kendilerine indirilmiş oldukları(emir ve nehyi) nâsa açıkça anlatasın ve gerek ki onlar da tefekkür edeler.
Kötülükleri ile hilede bulunanlar, Allah´ın onları yere geçireceğinden veya anlamaz oldukları bir cihetten kendilerine azabın gelmesinden emin mi oldular?
Veya onları dönüp dolaşırlarken yakalayıvermesinden (emin mi oldular?) Halbuki, onlar (Hak Teâlâ´yı) aciz bırakıcılar değildirler.
Veya onları korkutmak üzere yakalayıvereceğinden emin midirler? Muhakkak ki, Rabbin elbette çok esirgeyicidir, çok merhametlidir.
Allah´ın yarattığı herhangi bir şeyi görmediler mi ki, onun gölgesi Allah için mütevaziyane bir halde secde ederek sağa ve sol taraflara eğiliverir.
Ve Allah için göklerde olanlar ve canlı yürür şeylerden yerde olanlar ve melekler secde ederler ve onlar kibirlenmezler.
Üzerlerinde hakîm olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.
Ve Allah buyurmuştur ki, «İki ilâh ittihaz etmeyiniz; O ancak bir ilâhtır. Artık yalnız Benden korkunuz.»
Ve göklerde ve yerde ne varsa O´nun içindir ve din de daima O´nun içindir. (Bu böyle iken siz) Allah´ın gayrısından mı korkarsınız?
Size gelen her nîmet, Allah´tandır. Sonra size bir zarar dokunduğu zaman ancak O´na seslerinizi kaldırıp sığınırsınız.
Sonra sizden o zararı açtığı vakit o an sizden bir tâife Rablerine şerik koşarlar.
Kendilerine verdiğimiz şeylere karşı nankörlükte bulunmak için (öyle harekette bulunurlar) Artık bir mühlet menfaatlenedurunuz; fakat yakında bileceksiniz.
Ve kendilerini merzûk ettiğimiz şeylerden bilmez nesneler için bir hisse ayırırlar. Allah´a kasem olsun ki, iftira eder olduğunuz şeyden dolayı elbette mes´ul olacaksınız.
Ve Allah için kızlar isnat edinirler. Hâşâ! O münezzehtir. Kendileri için ise arzu ettiklerini (isnat ederler).
Onlardan biri kız ile müjdelenince pürgayz olarak yüzü simsiyah kesilir.
Müjdelendiği şeyin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Onu zillet üzere tutacak mı, yoksa onu toprağa mı gömecek? diye düşünürdü. Bak ne fena şey ile hükmediyorlar!
Ahirete inanmayanlar için çirkin bir sıfat vardır. Allah için ise en yüksek (vasıflar) vardır. Ve o azîzdir, hakîmdir.
Ve eğer Allah Teâlâ nâsı zulümleri sebebiyle muaheze edecek olsa idi yeryüzünde bir hareket eder mahluk bırakmazdı. Velâkin onları mukadder bir zamana kadar tehir eder. Onların ecelleri geldiği vakit ise onlar ne bir saat geri kalabilirler ve ne de öne geçebilirler.
Ve Allah için kendilerinin hoşlanmadıklarını isnat ederler ve dilleri yalanı söylüyor ki, onlar için elbette en güzel akıbet vardır. Şüphe yok ki onlar için ateş vardır. Ve onlar mutlaka o ateşte terkedilmişlerdir.
Allah´a kasem olsun ki senden evvel de ümmetlere peygamberler gönderdik. Şeytan ise onlara amellerini süsleyiverdi. Artık o, bugün onların velîsidir ve onlar için pek acıklı bir azap vardır.
Ve sana bu kitabı indirmedik, ancak onlara kendisinde ihtilâf ettikleri şeyi açıkça bildirmen için ve imân edecekler olan bir kavim için bir hidâyet ve bir rahmet olmak üzere indirdik.
Ve Allah Teâlâ gökten suyu indirdi de, onunla yeryüzünü ölümünden sonra hayata erdirdi. Şüphe yok ki, bunda dinleyiciler olan bir kavim için elbette bir ibret vardır.
Ve şüphe yok ki, sizin için sağmal hayvanlarda da elbette bir ibret vardır. Size onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından halis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazından kolaylıkla geçer gider.
Ve hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden bir müskir ve bir güzel rızk ittihaz edersiniz. Muhakkak ki, bunda da âkilâne düşünür bir kavim için elbette bir ibret vardır.
Ve Rabbin bal arısına da ilham etmiştir ki, «Dağlardan ve ağaçlardan ve çardaklardan evler ittihaz edin.»
«Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin kolayca olan yollarına git.» İçlerinden renkleri muhtelif bir şerbet çıkar, onda nâs için bir şifa vardır. Şüphesiz ki, bunda tefekkür eder bir kavim için elbette bir ibret vardır.
Ve Allah Teâlâ sizi yaratmıştır. Sonra sizi öldürecektir ve sizden kimi vardır, ömrün en aşağı ihtiyarlık çağına reddolunur ki bir bilgiden sonra bir şey bilmez olsun. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ alîmdir, kadîrdir.
Ve Allah Teâlâ bazınızı bazınız üzerine rızk hususunda üstün kılmıştır. Artık üstün kılınanlar, rızklarını onlar onda müsavî olmak için ellerinin altındakilere verici değillerdir. İmdi Allah´ın nîmetlerini inkâr mı ediyorlar?
Ve Allah Teâlâ sizin için kendi cinsinizden zevceler kıldı ve sizin için zevcelerinizden oğullar, torunlar yarattı. Ve sizi temiz, hoş şeylerden merzûk kıldı. Ama bâtıla imân ederler de onlar Allah´ın nîmetlerini inkârda mı bulunurlar?
Ve Allah´ın gayrı olup kendileri için ne göklerden ve ne de yerden birer rızka mâlik olmayan ve güçleri dahi yetmeyen şeylere ibadet ederler.
Artık Allah için nazirler kılmayınız. Şüphe yok ki Allah Teâlâ bilir, halbuki, siz bilmezsiniz.
Allah Teâlâ bir mesel irad etti: «Bir memluk kul ki, hiçbir şey üzerinde kâdir değil ve bir kimse ki, onu tarafımızdan güzel bir rızk ile merzûk etmişizdir de o ondan gizli ve aleni olarak infak etmektedir. Ya hiç bunlar müsavî olurlar mı?» Hamd Allah´a mahsustur fakat onların çokları bilmezler.
Ve Allah Teâlâ iki kişiyi de mesel getirmiştir. Onlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye kâdir olamaz ve o, efendisi üzerine bir yüktür, onu nereye gönderse bir hayır ile gelemez. Hiç bu, adâletle emreden ve kendisi doğru bir yol üzerinde bulunan kimseye müsavî olabilir mi?
Ve göklerin ve yerin gaybı, (onları bilmek) Allah´a mahsustur. Kıyametin işi ise başka değil, ancak göz kırpıp açacak kadardır veya ondan daha yakındır. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ her şeye kâdirdir.
Ve Allah sizi analarınızın karınlarından hiçbir şey bilmez olduğunuz halde çıkardı. Ve size teşekkür edesiniz diye kulaklar, gözler ve kalpler verdi.
Görmediler mi, gök ile yer arasında musahhar olan kuşları? Onları Allah´tan başkası tutmuyor. Şüphe yok ki bunda imân edenler olan bir kavim için elbette ibretler vardır.
Ve Allah sizin için evlerinizden birer mesken kıldı ve sizin için ehli hayvanat derilerinden evler yaptı. Onları gerek göç gününde ve gerek ikametiniz gününde hafifçe bulursunuz. Ve onların yünlerinden, tüylerinden ve kıllarından bir zamana kadar bir ev eşyası ve bir ticaret malı vücuda getirdi.
Ve Allah Teâlâ yarattığı şeylerden sizin için gölgeler de yaptı ve sizin için dağlardan yuvalar yaptı ve sizin için libaslar yaptı ki sizi hararetten korurlar. Ve libaslar ki, sizi savaşlarınızda koruyacaklardır. İşte böyle nîmetini sizin üzerinize tamam eder, tâ ki siz İslâmiyet´e eresiniz.
Eğer onlar yine yüz çevirirlerse artık senin üzerine olan, apaçık bir tebliğden ibarettir.
Allah´ın nîmetini tanırlar, sonra da onu inkar ederler ve onların ekserisi kâfirlerdir.
Ve bir gün her ümmetten birer şahit göndereceğiz. Sonra kâfir olmuş olanlara izin verilmeyecektir ve onlardan bir tarziye de istenmiyecektir.
Ve zulmedenler azabı görünce artık onlardan hafifletilmiş olmayacaktır. Ve kendilerine mühlet verilmiş de olmayacaklardır.
Ve müşrikler ortak tutmuş olduklarını görünce diyeceklerdir ki: «Ey Rabbimiz! Bunlar senden başka bizim kendilerine tapınmış olduğumuz şeriklerimizdir.» Bunlar da onlara redden diyeceklerdir ki: «Muhakkak siz yalancılarsınızdır.»
Ve o gün Allah Teâlâ´ya arz-ı teslimiyette bulunmuş olacaklardır. Ve iftira eder oldukları da kendilerinden gaib olup gitmiş bulunacaktır.
O kimseler ki, kâfir olmuşlardır ve Allah´ın yolundan men eylemişdir, onlar için ifsat eder olduklarından dolayı azap üstüne bir azap arttırmışızdır.
Ve o gün her ümmet için de üzerlerine kendilerinden birer şahit göndereceğiz, seni de bunların üzerine bir şahit olarak getirdik ve sana kitabı herşey için apaçık bir beyan ve bir hidâyet ve bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olmak üzere indirdik.
Muhakkak ki, Allah Teâlâ adâleti, iyiliği ve karabet sahiplerine (muhtaç oldukları şeyleri) vermeyi emrediyor ve fuhşiyattan, münkerden, hukuka tecavüzden de nehyediyor. Düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.
Ve muâhede yaptığınız zaman da Allah´ın ahdini yerine getiriniz ve yeminleri takviye ettikten sonra bozmayınız. Halbuki, Allah Teâlâ´yı üzerinize kefil kılmışsınızdır. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ yapacağınız şeyi tamamen bilir.
Ve ipliğini sağlamca büküp yaptıktan sonra çözüp bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmetin diğer bir ümmetten daha ziyâde (servet, kuvvet sahibi) olduğu için yeminlerinizi aranızda bir fesada âlet ittihaz edersiniz. Şüphesiz ki, Allah Teâlâ sizi bununla imtihan eder ve elbette kendisinden ihtilâf eder olduğunuz şeyi size Kıyamet gününde açıkça beyan edecektir.
Ve eğer Allah Teâlâ dilese idi elbette sizleri bir tek ümmet kılardı. Fakat o dilediğini dalâlette bırakır ve dilediğini hidâyete erdirir ve sizler yapar olduğunuz şeylerden elbette sorulacaksınız.
Ve yeminlerinizi aranızda hileye, (fesada) vesile ittihaz etmeyiniz ki, bir ayak, sabit olduğundan sonra kayar. Ve Allah yolunda men ettiğinizden dolayı fenalığı tadarsınız ve sizin için büyük bir azap da vardır.
Ve Allah´ın ahdini az bir bedel ile değişmeyin. Şüphe yok ki, Allah´ın katındaki sizin için daha hayırlıdır, eğer bilirseniz.
Sizin katınızdaki fenâ bulur, Allah´ın katındaki ise bâkidir. Ve sabredenleri amellerinin daha güzeli ile muhakkak ki mükâfaata nâil edeceğiz.
Erkekten veya kadından her kim mü´min olduğu halde bir sâlih amelde bulunursa, elbette onu temiz bir hayat ile yaşatırız ve onları yapar oldukları amellerin daha güzeliyle muhakkak ki, mükâfaata erdireceğiz.
İmdi, Kur´an´ı okuyacağın zaman o kovulmuş olan şeytandan hemen Allah´a sığın.
Muhakkak ki, imân etmiş olanların ve Rablerine tevekkülde bulunanların üzerine Onun için bir hakimiyet yoktur.
Şüphesiz ki, onun hakimiyeti ancak onu velî ittihaz edenlerin ve Allah´a şerik koşanların üzerinedir.
Ve Biz bir âyeti bir âyetin yerine tebdîl edince, Allah ise indirdiğine pek ziyâde alîmdir. Dediler ki: «Sen şüphesiz bir iftiracısın.» Hayır. Onların ekserisi bilmezler.
De ki: «Onu Rabbin tarafından hak olarak Rûhu´l Kudüs indirmiştir ki, imân edenleri sabit kılsın ve müslümanlar için bir hidâyet ve beşaret olsun.»
Ve muhakkak biliyoruz, onlar derler ki, «O´nu şüphe yok bir beşer öğretiyor.» Kendisine nisbet ettikleri şahsın lisanı Acemidir, bu ise pek açık bildiren bir lisan-ı Arabîdir.
Şüphe yok o kimseler ki, Allah´ın âyetlerine imân etmezler. Allah onlara hidâyet etmez ve onlar için pek acıklı bir azap vardır.
Yalanı ancak Allah´ın âyetlerine imân etmeyenler uydurur. İşte yalancı olanlar onlardır.
Kalbi imân ile mutmain olduğu halde icbar edilen müstesna, velâkin her kim imânından sonra Allah Teâlâ´yı inkâr eder de küfre sine açarsa işte onların üzerine Allah´tan bir gazap vardır ve onlar için pek büyük bir azap da vardır.
Bu da, (bu korkunç ceza da) onların dünya hayatı üzerine (tercihen) daha ziyâde sevmiş olmalarındandır ve şüphe yok ki Allah Teâlâ kâfirler olan bir kavme hidâyet etmez.
Onlar o kimselerdir ki, Allah onların kalpleri, kulakları ve gözleri üzerine mühür basmıştır ve gâfiller olanlar da işte onlardır.
Hiç şüphe yok ki, ahirette hüsrâna uğrayanlar da onlardır, onlar.
Sonra muhakkak ki, fitneye uğratıldıklarından sonra hicret edenleri, sonra da cihadda bulunanları ve sabredenleri Rabbin (mükâfaatlandıracaktır). Şüphe yok ki, senin Rabbin onun ardından da elbette yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir.
O gün ki herkes kendi nefsinden dolayı mücadelede bulunur ve her nefse işlemiş olduğu amel tamamen ödenir ve onlar zulme uğratılmazlar.
Ve Allah bir beldeyi bir örnek irâd eder ki, emin ve sükunet içinde idi, ona rızkı da her yerden bol bol gelirdi. Sonra Allah´ın nîmetlerine nankörlükte bulundular. Artık Allah da onlara işledikleri şeylerden dolayı açlık ve korku libasını tattırdı.
Ve andolsun ki, onlara kendilerinden bir peygamber geldi, onu hemen tekzîp ettiler, artık onlar zalimler oldukları halde kendilerini azap yakaladı.
Artık siz, Allah´ın sizi merzûk ettiği şeylerden helâl ve tertemiz olanlarını yeyiniz ve Allah´ın nîmetine şükrediniz, eğer O´na ubûdiyette bulunur oldunuz iseniz.
O size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah´tan başkasının namıyla kesilmiş olanı haram kılmıştır. Ancak her kim muztar kalırsa aşırı gitmemek ve başka muztarın hakkına tecavüz etmemek üzere (bunlardan yiyebilir). Artık şüphe yok ki, Allah gafûrdur, rahîmdir.
Lisanlarınızın yalan yere vasıflandırdığı şeyler hakkında «Şu helâldir ve şu haramdır» demeyiniz ki, Allah´a karşı yalan iftirada bulunmuş olursunuz. Şüphe yok ki, Allah´a karşı yalan yere iftirada bulunanlar felâha eremezler.
(Bu) Biraz menfaatten ibarettir ve onlara pek acıklı bir azap vardır.
Ve sana evvelce hikaye etmiş olduğumuz şeyleri Yahudilere haram kılmış idik. Ve onlara Biz zulüm etmedik velâkin onlar kendi nefislerine zulüm eder oldular.
Sonra şüphe yok ki, senin Rabbin, bir cehaletle kötülükte bulunanları, sonra onun arkasından tövbe edenleri, ve (hallerini) ıslah eyleyenleri (elbette) affedecektir. Muhakkak ki, senin Rabbin ondan sonra elbette yarlığayıcıdır, pek esirgeyicidir.
Muhakkak ki, İbrahim (başlıca) bir ümmet idi, Allah´a muti idi, bâtıldan müteberri idi ve müşriklerden olmuş değildi.
O´nun nîmetlerine şükredici idi. (Cenâbı Hak da) O´nu mümtaz kıldı. Ve O´nu dosdoğru bir yola hidâyet buyurdu.
Ve Biz O´na dünyada bir güzellik verdik ve şüphe yok ki, o ahirette elbette sâlihlerdendir.
Sonra sana vahyettik ki, İbrahim´in milletine nezih bir muvahhid olarak tâbi ol. Ve (O) asla müşriklerden olmadı.
Cumartesi tatili, ancak onda ihtilâf edenlere (farz) kılınmıştı. Ve şüphe yok ki, senin Rabbin Kıyamet günü onların arasında ihtilâf ettikleri şey hakkında elbette hükmedecektir.
Rabbin yoluna hikmet ile, güzel mev´ize ile davet et ve onlar ile en güzel olan bir suretle mücadelede bulun. Muhakkak ki o senin Rabbin, yolundan sapanları ziyâdesiyle bilicidir ve O, doğru yola ermiş olanları da bihakkın bilendir.
Ve eğer bir kimseye ikabta bulunacak iseniz, kendisiyle ikaba uğramış olduğunuz şeyin misliyle ikabta bulunun ve eğer sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.
Ve sabret ve senin sabrın da ancak Allah´ın inâyetiyledir ve onlara karşı mahzun olma ve yapar oldukları hilekârane hareketten dolayı üzüntüye düşme.
Şüphe yok ki, Allah Teâlâ ittikada bulunanlar ile ve daimi ihsanda bulunanlar ile (rahmet ve inâyeti itibariyle) beraberdir.
NAHL 1 Allah´ın emri ha geldi ha gelecek! Artık onun gelmesini çabuklaştırmak istemeyin. Allah müşriklerin koştuğu ortaklardan münezzehtir, yücedir.
Allah melekleri, kendi tarafından bir vahiy ile kullarından dilediği kimselere, "Ben´den başka tanrı yoktur. Bana karşı gelmekten sakının!" diye uyarmak üzere gönderir.
O, gökleri ve yeri hikmetle, ciddi bir maksatla yarattı. O, müşriklerin koştukları ortaklardan yücedir!
Nitekim O, insanı bir damla sudan yarattı. Ama o yaman bir hasım kesiliverdi.
Allah davarları da yarattı. Bunlarda sizi soğuktan koruyan (deri, yün, kıl gibi) maddeler ve birçok faydalar vardır. Hem onların etlerini ve ürünlerini de yersiniz
Onları akşamleyin ağıllarına getirir, sabahleyin otlaklara götürürken bambaşka bir zevk alırsınız!
Bunlar yüklerinizi taşırlar; öyle uzak diyarlara kadar götürürler ki, onlar olmaksızın, son derece zahmet ve meşakkat çekmeden varamazdınız oralara.Gerçekten, bunları size âmade kılan Rabbiniz pek şefkatlidir, rahmet ve ihsanı boldur.
Hem binmeniz, hem de zinet olsun diye atlar, katırlar, merkepler yarattı. Hem sizin bilemeyeceğiniz daha neler neler yaratacak
Doğru yolu bildirmek Allah´a aittir. Kimi yollar ise eğridir. Şayet O dileseydi, hepinizi toptan doğru yola getirirdi.
O´dur ki gökten yağmur indirir.Hem içeceğiniz su ondan oluşur, hem de hayvanlarınızı içinde otlattığınız ot ve ağaçlar
Allah o su sayesinde sizin için ekinler, zeytinlikler, hurmalıklar, üzüm bağları ve çeşit çeşit meyveler yetiştirir.Elbette bunda düşünen kimseler için alınacak bir ders var!
Hem geceyi ve gündüzü, güneş´i ve ay´ı sizin hizmetinize verdi.Diğer yıldızlar da O´nun emriyle size râm edilmiştir. Elbette aklını çalıştıran kimseler için bunda alınacak nice dersler var
Yeryüzünde türlü türlü renklerle, her çeşitten bitki ve hayvan olarak sizin için yarattığı daha neler neler var!Elbette bunda düşünen kimseler için alınacak ibret var
Yine O´dur ki denizi sizin hizmetinize verdi ki oradan taptaze et yiyesiniz ve takınıp kuşanacağınız zinet eşyası çıkarasınız.Denizde gemilerin suları yara yara akıp gittiklerini görürsün.Bütün bunlar Onun lütfedeceği nasibi aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir
Hem dünya hareketiyle sizi sarsmasın diye, yeryüzüne sabit dağlar koydu. Amaçlarınıza ermeniz için ırmaklar, geçitler yerleştirdi.
Yol bulmada yararlanacağınız daha birçok alâmetler, işaretler koydu. Yıldızlarla da bir kısım insanlar yol bulurlar
Yaratan hiç yaratamayana benzer mi? Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız
Halbuki Allah´ın nimetlerini birer birer saymaya kalksanız, mümkün değil, sayamazsınız. Gerçekten Rabbin gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur).
Allah sizin neleri gizleyip neleri açığa vurduğunuzu pek iyi bilir
O müşriklerin Allah´tan başka ibadet edip yalvardıkları sahte tanrılar ise, hiçbir şey yaratamazlar. Zaten kendileri yaratılmaktadırlar.Hep ölüdürler, diri değildirler.Kendilerine tapanların bile ne zaman diriltileceklerini bilemezler.
Sizin ilâhınız bir tek İlâhtır. Öyle iken âhireti inkâr edenlerin kalpleri bu gerçeği de inkâr eder. Hep kibirlenip dururlar.
Hiç şüphe yok ki Allah, onların neleri gizleyip, neleri açığa vurduklarını pek iyi bilir ve şu kesindir ki kibirlenenleri hiç sevmez
Onlara: "Rabbiniz ne gönderdi?" denildiğinde "Öncekilerin masallarını!" derler.Böylece kıyamet günü kendi günahlarını tastamam yüklenmelerinden başka, bilgisizlikleri sebebiyle saptırdıkları kimselerin günahlarının epey bir kısmını da yüklenmeleri için böyle derler.Bak! Ne fena bir yük yükleniyorlar!
Kendilerinden önceki kâfirler de peygamberler için hileler, tuzaklar kurmuşlardı.Ama neticede Allah onların binalarını ta temellerinden yıktı da üstlerindeki tavan tepelerine çöktü. Hem de bu azap onlara hiç fark edemedikleri bir yerden geldi.
Sonra kıyamet günü de Allah onları zelil eder ve:"Hani" der, "nerede sizin o uğurlarında müminlere düşman kesildiğiniz ortaklarım(!)"Kendilerine ilim nasib edilenler de: "Gerçekten her türlü zillet ve sefalet bugün kâfirlerin başınadır!" derler.
Kendi öz canlarına zulmederlerken meleklerin canlarını aldıkları kimseler azabı görünce:"Biz, bir kötülük olsun diye yapmıyorduk!" diye başlarını öne eğerler.Kendilerine iman ilmi nasib edilmiş olanlar da:"Hayır, hayır! Allah yaptığınız işi ne maksatla yaptığınızı pek iyi biliyor! O halde girin bakalım içinde ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından! Ne fena bir yerdir o kibirlilerin yeri!" derler.
Allah´a karşı gelmekten sakınanlara ise: "Rabbiniz ne indirdi?" denildiğinde: "Hayır indirdi." derler.Bu dünyada güzel işler yapanlara güzel bir mükâfat var.Âhiret yurdu cennet, dünyadan ve içindeki her şeyden elbette daha hayırlıdır. Takvâ sahiplerinin yurdu ne güzel yurttur!"
Adn cennetleri, oraya girecek onlar... Zemininden ırmaklar akar. Onlara orada ne isterlerse var...İşte Allah müttakileri böyle ödüllendirir.
Onlar ki melekler canlarını tatlılıkla alırlar: "Selâm size! Yaptığınız işlerden dolayı buyurun cennete!" derler
Dini inkâr edenler ille kendilerine meleklerin gelmesini, yahut Rabbinin azap emrinin gelmesini mi bekliyorlar?Onlardan öncekiler de böyle yaptılar.Allah zulmetmedi onlara, kendi canlarına zulmediyordu onlar! Kendilerini buldu, yaptıkları kötü işler.Sarıp kuşatıverdi onları alay ettikleri şeyler.
Bir de müşrikler dediler ki: "Eğer Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız, Kendisinden başkasına ibadet etmez. Onun emri olmadan hiçbir şeyi haram kılmazdık."Bunlardan öncekiler de böyle söylemiş, böyle yapmışlardı. O halde, peygamberlere açık bir tebliğden başka bir vazife düşer mi
Biz her millete bir peygamber gönderdik.O da "Allah´a ibadet edin, tağuttan uzak durun!" dedi. Sonra onlardan bir kısmına Allah hidâyet nasib etti, bir kısmı hakkında da sapacaklarına dair hüküm kesinleşti.İşte gezin dolaşın dünyayı da peygamberleri yalancı sayanların âkıbetlerinin ne olduğunu görün!
Sen onların hidâyete gelmelerine ne kadar düşkün olsan da, şunu bil ki: Allah dalâlette bıraktığı kimselere hidâyet vermez. Onlara yardım eden de bulunmaz.
Onlar var güçleriyle yemin ederek: "Allah, ölen kimseyi diriltmez!" dediler. Hayır, diriltecek! Bu O´nun verdiği kesin bir sözdür, fakat insanların ekserisi bunu bilmezler
Diriltecek ki hakkında ihtilaf ettikleri o ba´s, o diriliş gerçeğini meydana çıkarsın ve bunu inkâr edenler de kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler.
Biz herhangi bir şeyin olmasını istediğimizde, sadece "Ol!" deriz, o da hemen oluverir.
Zulme mâruz kaldıktan sonra Allah uğrunda hicret edenleri, elbette dünyada güzel bir yere yerleştiririz.Âhiret mükâfatı ise daha büyüktür. Bunu bir bilselerdi
O muhacirler hak yolda sabreder ve yalnız Rab´lerine dayanıp güvenirler
Senden önce de, gönderdiğimiz elçiler, kendilerine vahyettiğimiz bir kısım adamlardan başka bir varlık değildiler.Eğer bu konuları bilmiyorsanız ilim adamlarına sorunuz
Evet, belgeler, mûcizeler ve kitaplarla gönderdik onları. Sana da ey Resulüm bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni insanlara açıklayasın. Umulur ki düşünüp anlarlar.
Şer planları hazırlayanlar, emin mi oldular: Allah´ın kendilerini yerin dibine geçirmesinden yahut hiç ummadıkları bir yerden azabın gelmesinden, yahut gezip dolaşırlarken Allah´ın kendilerini kıskıvrak yakalamasından? Çünkü onlar, kaçıp kurtulacak durumda değildirler.
Yahut da kendilerini korkuta korkuta, eksilte eksilte alıvermesinden emin mi oldular? Demek ki Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir
Görmüyorlar mı ki Allah´ın yarattığı şeylerin gölgeleri bile nasıl sağdan soldan sürünüp Allah´a secde ederek dönmektedir
Hem göklerde ve yerde ne varsa hepsi, herhangi bir canlı olsun, melaike olsun hepsi Allah´a secde eder, asla kibirlenmezler
Üstlerindeki Rab´lerinden korkar ve kendilerine ne emredilirse onu yaparlar
Allah buyurdu ki: "İki tanrı edinmeyin. O ancak tek Tanrıdır. O halde yalnız Ben´den korkun!
Göklerde ne var, yerde ne varsa hep O´nundur.İtaat daima O´nadır.Öyle iken Allah´tan başkasından mı korkuyorsunuz
Hem sizde nimet namına ne varsa hepsi Allah´tandır.Kaldı ki size bir sıkıntı dokunduğunda da yalnız O´na yalvarırsınız.
Ama sonra sizin o sıkıntınızı giderince, içinizden bir kısmı hemen Rab´lerine ortak koşarlar
İşte verdiğimiz bunca nimete şükür yerine neticede, böyle nankörlük ederler.Şimdi bir süre eğlenin bakalım, yakında başınıza gelecek âkıbeti öğrenirsiniz
Bir de kendilerine nasib ettiğimiz nimetlerimizden, tutuyor gerçek yüzünü kendilerinin de bilmedikleri o bilinçsiz putlara pay ayırıyorlar.Allah hakkı için, uydurduğunuz bu iftiraların mutlaka hesabı sorulacaktır!
Allah´ın kızları olduğunu iddia ediyorlar. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Hoşlandıkları erkek çocuklarını ise kendilerine yakıştırırlar.
Onlardan birine bir kızının dünyaya geldiği müjdelenince, öfkesinden ve üzüntüsünden, yüzü mosmor kesilir
Müjdelendiği bu kötü haberin etkisiyle utanıp eşinden dostundan saklanmaya çalışır.Şimdi ne yapsın:Hor, hakir, itilip kakılan bir bela olarak onu hayatta mı bıraksın, yoksa toprağa mı gömsün, ne yapsın? diye kara kara düşünür!Dikkat ediniz, ne fena hükümlerdi verdikleri bu hükümler
Âhirete inanmayanların böylesine kötü sıfatları vardır.En yüce sıfatlar ise Allah´ındır.Aziz O´dur, hakim O! (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir)
Eğer Allah zulümleri yüzünden insanları cezalandıracak olsaydı dünyada tek canlı bile bırakmazdı.Fakat onları takdir ettiği bir vâdeye kadar bekletir. Vâdeleri gelince ne bir an öne alabilir, ne bir an geriye bırakabilirler
Hem utanmadan, kendilerinin beğenmedikleri şeyleri Allah´a yakıştırıyor,O´nun dinini, peygamberini hafife alıyorlar, hem de en güzel âkıbetin kendilerini beklediği yalanını uyduruyorlar.Beklesinler bakalım!Onlara olsa olsa ateş vardır!Hem de oraya gireceklerin başında olacaklardır.
Allah şahittir ki, Biz senden önce bir çok ümmete kendilerini irşad etmeleri için resuller gönderdik, fakat şeytan onların batıl işlerini kendilerine güzel gösterdi. Bu yüzden peygamberlerini yalancı saydılar.İşte şeytan dünyada olduğu gibi, bu gün de onların dostudur. Onlara gayet acı bir azap vardır
Ey Resulüm, sana bu kitabı indirmemiz, sırf onların, hakkında ihtilaf ettikleri gerçekleri açıklaman ve sırf iman edecek kimselere hidâyet ve rahmet olması içindir
Allah gökten yağmur indirip onunla ölmüş olan yeryüzüne hayat verir.Elbette bunda gerçeğe kulak verecek kimseler için ibret ve delil vardır
Doğrusu davarlarda da size deliller vardır:Zira size onların karınlarındaki işkembe ile kan arasından, halis bir süt içiriyoruz ki içenlerin boğazından âfiyetle geçer
Hurma ve üzümden hem sarhoşluk veren içki, hem de güzel gıdalar elde edersiniz.Şüphesiz bunda aklını çalıştıran kimseler için alacak ibret vardır
Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: "Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine göz göz ev (kovan) edin.Sonra da her türlü meyveden ye de Rabbinin sana yayılman için belirlediği yolları tut."Onların karınlarından renkleri çeşit çeşit bir şerbet çıkar ki onda insanlara şifa vardır.Elbette düşünen kimseler için bunda alacak ibret vardır.
Sizi Allah yarattı. Sonra da sizi O öldürecek. İçinizden kimi bilgi sahibi olmasından sonra çocuk gibi, bir şey bilmesin diye- ömrün en fena dönemine vardırılır. Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeye kadirdir.
Allah sizi, maişet ve rızık hususunda kiminizi kiminize üstün kıldı.Nasipleri bol olanlar kendi nasiplerini, kendileriyle eşit seviyeye gelecek derecede, yanlarında çalıştırdıkları köle ve hizmetçilere vermezler.O halde nasıl olur da Allah´ın nimetini, Allah´ın kendilerinin üzerindeki hakkını bile bile inkâr ederler?
Allah kendilerinizden, insan kardeşlerinizden size eşler yarattı. Eşlerinizden size oğullar, torunlar verdi ve sizleri hoş, güzel gıdalarla besledi.Böyle iken onlar batıla inanıyor da Allah´ın bunca nimetlerini inkâr mı ediyorlar
Allah´tan başka, kendilerine, ne göklerden, ne yerden zerre miktar rızık verme gücü olmayan ve bunu yapma ihtimali de bulunmayan birtakım nesnelere tapıyorlar
Artık birtakım benzetmelerle, temsillerle Allah´a benzerler icad etmeyin.Çünkü Allah benzeri olmadığını bilir, ama siz bu gerçekleri bilmezsiniz
Allah size bir temsil getiriyor:Bir tarafta bir şahsın kölesi olup hiçbir güç ve yetkisi olmayan âciz bir adam,öbür tarafta kendisine tarafımızdan bol bol rızık ve imkân nasib ettiğimiz bir zat ki o maldan gizli - açık dilediği gibi harcayıp kullanıyor.Hiç bu ikisi eşit tutulabilir mi?Bütün hamdler, övgüye vesile olan her şey, Allah´a aittir.Ne var ki onların çoğu bunu bilmezler
Allah bir de şu temsili getiriyor:İki kişi var. Birisi dilsiz, hiçbir şey beceremez, efendisine sadece bir yük! Ne tarafa gönderse hiçbir işe yaramaz!Şimdi hiç bu zavallı ile, hakkı hakikati bilen, adaleti dile getirip gerçekleştiren, dosdoğru yol üzere ilerleyen bir insan eşit tutulabilir mi
Bütün göklerin ve yerin gaybını bilmek de Allah´a mahsustur!Kıyametin oluş işi ise, başka değil, ancak göz açıp kapama yahut daha da kısa bir anda olup biter. Şüphe yok ki Allah her şeye kadir!
Allah sizi analarınızın karınlarından öyle bir halde çıkardı ki hiçbir şey bilmiyordunuz.Öyle iken size kulaklar, gözler, kalpler verdi ki şükredesiniz.
Gökyüzünün genişliğinde Allah´ın emrine râm olarak uçan kuşları görmezler mi?Bunları orada Allah´tan başkası tutmuyor.Elbette bunda iman edecek kimseler için çok deliller, çok işaretler vardır.
Allah evlerinizi sizin için bir huzur ocağı yaptı.Davarların derilerinden de, gerek göçtüğünüz, gerek konakladığınız günlerde sizin için taşınması kolay evler (çadırlar, portatif evler) nasib etti.O davarların yünlerinden, tüylerinden veya kıllarından bir süreye kadar faydalanacağınız giyilecek, döşenecek ve kullanılacak eşyalar yapma imkânı verdi
Allah yarattığı şeylerin bir kısmında size gölgelikler, dağlarda da sizin için barınaklar yaptı.Sizi sıcaktan ve soğuktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar var etti.Böylece Allah üzerinizdeki nimetlerini tamamlar ki O´na teslimiyetle itaat edesiniz
Eğer bunca nimetlere rağmen yüz çevirirlerse sen sorumlu değilsin.Çünkü senin açık tebliğden başka bir görevin yoktur
Müşrikler Allah´ın nimetini bilmekle beraber, bunları kendilerine veren Allah´tan başkasına ibadet etmekle bu nimetleri inkâr ederler.Onların çoğu işte böyle nankördürler
Gün gelir, o gün her ümmetten birer şahit getiririz.Artık ne o kâfirlere konuşmaları için izin verilir, ne de özür dileme imkânı bırakılacak.
O zalimler cehennem azabını görünce yalvarıp yakarırlar.Fakat ne azapları hafifletilir, ne de kendilerine mühlet verilir.
Müşrikler orada şeriklerini görünce: "Yüce Rabbimiz! Ha işte Senden başka yalvardığımız, Sana ortak saydığımız putlarımız. Onlar yok mu onlar, işte onlar bizi şaşırttılar!" der, onlarsa bunların suratlarına şu sözü çarparlar: "Yalancının tekisiniz siz!"
Ve o gün zalimler Allah´ın hükmüne teslim olur, uydurdukları tanrılar da kendilerini bırakıp ortalıkta görünmez olurlar.
Onlar ki kendileri kâfir oldukları gibi başkalarını da Allah yolundan çevirirler...İşte başka insanları da ifsad ettikleri için, onların cezalarını kat kat artırırız
Gün gelir, her ümmetten kendilerine birer şahit getiririz.Seni de ümmetin üzerine bir şahit olarak getirip dinleriz.Ey Resulüm, işte sana bu kutlu kitabı indirdik ki her şeyi açıklasın, doğru yolu göstersin,Allah´a teslimiyetle itaat edecek olanlara, rahmetin ve müjdenin ta kendisi olsun.
Allah adaleti, hatta adaletten de fazla olarak ihsanı, en güzel davranışı ve muhtaç oldukları şeyleri yakınlara vermeyi emreder.Hayasızlığı, çirkin işleri, zulüm ve tecavüzü yasaklar. Düşünüp tutasınız diye size öğüt verir.
Bir de sözleşme yaptığınızda Allah´ın huzurunda verdiğiniz sözü yerine getirin.Allah´ı kefil ederek bağlandığınız yeminleri te´kid ettikten sonra bozmayın.Hiç şüphe yok ki Allah yaptığınız her şeyi bilir.
Bir topluluk, diğer bir topluluktan sayıca, nüfuzca veya malca daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda bir aldatma ve işi bozma sebebi kılıp da ipliğini sağlamca büküp eğirdikten sonra çözen, böylece bütün emeğini boşa çıkaran ahmak kadının durumuna düşmeyin.Gerçekten Allah sizi bununla (sözünüzü yerine getirmekle veya nüfuz ve servet çokluğu ile) imtihan eder.Kıyamet günü de hakkında ihtilafa düşmüş olduğunuz şeyleri size açıklayacaktır
Allah dileseydi sizin hepinizi bir tek ümmet yapardı.Lâkin O, dilediğini şaşırtır, dilediğini doğru yola iletir.Şu kesin ki sizler bütün yaptıklarınızdan sorguya çekileceksiniz.
Yeminlerinizi aranızda bir aldatma ve fesat aleti yapmayın ki sonra ayağınız sapasağlam bastıktan sonra kayabilir, insanları Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle kötülüğün cezasını tadarsınız, âhirette de size pek büyük bir azap olur
Allah´a verdiğiniz sözü değersiz bir menfaat karşılığında satmayın! Zira âhirette Allah nezdinde olan nimet, eğer bilirseniz, sizin için elbette daha hayırlıdır
Sizin elinizdekiler tükenir, ama Allah´ın elinde olanlar bakidir.Biz sabredenleri, işledikleri en güzel işleri esas alarak ödüllendirecek, kötülüklerini bağışlayacağız
Erkek olsun kadın olsun, kim mümin olarak güzel işler yaparsa, elbette ona güzel bir hayat yaşatacak ve onları işledikleri en güzel işleri esas alarak ödüllendirecek, kötülüklerini bağışlayacağız
İmdi, Kur´ân okuyacağın zaman, o kovulmuş şeytandan Allah´a sığın
Aslında iman edip Rab´lerine güvenen ve dayananlar üzerinde onun bir nüfuzu yoktur
Onun nüfuzu, ancak onu dost edinenler ve onu Allah´a, ortak sayanlar üzerindedir
Biz bir âyetin yerine onun hükmünü neshedecek başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah göndereceği âyetleri pek iyi bilmektedir- onlar: "Sen iftiracının tekisin!" dediler.Hayır, hiç de öyle değil! Onların çoğu işin gerçeğini bilmiyorlar
Söyle onlara: "İman edenlere tam bir sebat vermek ve Allah´a teslimiyet gösterecek Müslümanlara bir hidâyet ve müjde olmak üzere Kur´ân´ı, Rabbin tarafından gerçek olarak getiren, Ruhu´l-kudüstür
Biz onların, Peygamber hakkında: "Mutlaka ona öğreten bir insan vardır!" dediklerini pek iyi biliyoruz.Hakikatten uzaklaşarak tahminle kendisine yöneldikleri şahsın dili, yabancı bir dildir, halbuki bu Kur´ân, açık bir Arapça ifadedir
Allah´ın âyetlerine iman etmeyenler var ya (onlar inkârı, tercih ettikleri müddetçe)Allah onları hidâyete erdirmez.Onlara gayet acı bir azap vardır
Allah´ın âyetlerine iman etmeyenlerdir ki uydurdukları yalanı Allah´a mal ederler!İşte yalancıların ta kendileri onlardır
Kalbi imanla dolu olarak mutmain iken, dini inkâr etmeye mecbur bırakılıp da yalnız dilleriyle inkâr sözünü söyleyenler hariç, kim imanından sonra Allah´ı inkâr ederek gönlünü inkâra açar, göğsüne küfrü yerleştirirse, onlara Allah tarafından bir gazap, hem de müthiş bir azap vardır
Çünkü onlar dünya hayatını âhirete üstün tutmuşlar, âhiretlerini dünyalarına feda etmişlerdir ve çünkü onlar inkârı tercih ettikleri müddetçe Allah kâfirler topluluğunu hidâyete erdirmez
Bunlar o kimselerdir ki Allah onların kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir.İşte hakkı göremeyen gafiller onlardır
Hiç şüphe yok ki âhirette de hüsrana uğrayanlar onlar olacaktır
Bundan sonra şunu bil ki: Şüphesiz ki senin Rabbin, mihnet ve işkenceye, zulme ve baskıya uğradıktan sonra mücahede edip sabreden, ardından da hicret edenlerle beraberdir.Evet Rabbin, onların bütün bu güzel hareketlerine karşılık elbette onları bağışlayıp ihsanda bulunacaktır. Çünkü O gafurdur, rahîmdir
Gün gelecek, herkes sadece kendisini kurtarmaya bakacak, gözü başkasını görmeyecek, her şahsa, yaptıklarının karşılığı tamtamına ödenecek, kendilerine asla haksızlık edilmeyecektir
Allah şöyle bir temsil getirir:Bir şehir halkı vardı: Güvenlik ve huzur içinde idi, rızıkları her yandan bol bol, rahatça geliyordu.Derken Allah´ın nimetlerine nankörlük ettiler,Allah da halkının işlediği suçlar sebebiyle o şehre açlığı ve korkuyu tattırdı, (açlık ve korku elbise gibi kaplayıverdi bütün vücutlarını)
Onlara, içlerinden bir peygamber geldi, onlar onu yalancı saydılar.Derken onlar zulümlerine devam ederken, çok geçmeden azap kendilerini kıskıvrak yakaladı.
Onun için siz Allah´ın size verdiği rızıklardan helâl ve hoş olarak yeyin. Yalnız Allah´a ibadet ediyorsanız O´nun nimetlerine şükredin
Allah size sadece leşi, kanı, domuz etini ve Allah´tan başkası adına kesilen hayvanın etini haram kıldı.Ama kim çaresiz kalırsa zaruret miktarını aşmayarak ve başkasının hakkına da tecavüz etmeyerek, haram kılınan şeyden yerse bunda günah yoktur. Şüphesiz Allah çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur
Kendi dillerinizin yalan yanlış nitelendirmesiyle uydurduğunuz yalanı Allah´a mal ederek "bu helâldir, şu haramdır" demeyin.Çünkü Allah adına yalan söyleyenler asla iflah olmazlar
Onların bütün bulacakları, dünyanın azıcık bir zevkidir.Onlara gayet acı bir azap vardır.
Yahudilere de, daha önce sana bildirdiğimiz şeyleri haram kılmıştık.Bununla Biz onlara zulmetmedik.Lâkin onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
Bundan sonra şunu bil ki: Rabbin, cahillik sebebiyle fenalık yapan, peşinden tövbe edip halini ve işini düzeltenleri bağışlar.Rabbin, onların bu hallerinden sonra elbette gafur ve rahîm olduğunu gösterir
Gerçekten İbrâhim, hak dine yönelen, Allah´a itaat üzere bulunan tek başına bir ümmet, bütün hayırlı halleri kendinde toplayan bir önder idi. O hiçbir zaman müşriklerden olmadı
Allah´ın nimetlerine şükreden bir zat idi. Çünkü Allah onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.
Biz ona dünyada iyilik verdik. Elbette o, âhirette de salihlerden olacaktır
Sonra da sana vahyettik ki: Doğru yola yönelerek İbrâhim´in dinine tâbi ol; zira o müşriklerden değildi
Sebt (cumartesi) tatili, ancak onda ihtilaf edenlere farz edilmişti.Rabbin kıyamet günü ihtilaf ettikleri hususlarda onlar hakkında elbette hükmünü verecektir
Sen insanları Allah yoluna hikmetle, güzel ve makul öğütlerle dâvet et, gerektiği zaman da onlarla en güzel tarzda mücadele et. Rabbin, elbette, yolundan sapanları en iyi bildiği gibi kimlerin doğru yola geleceğini de pek iyi bilir.
Ceza verecek olursanız, size yapılan muamelenin misliyle cezalandırın. Ama eğer bu hususta sabrederseniz, bilin ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır.
Sabret! Senin sabrın da ancak Allah´ın yardımı iledir.Kâfirlerin yüz çevirmelerinden mahzun olma, yaptıkları hilelerden dolayı da telaş edip darlanma.
Çünkü Allah fenalıktan korunanlar ve hep güzel davrananlarla beraberdir
Allâh´ın emri geldi, artık onu acele istemeyin. Allâh, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir.
Melekleri, kullarından dilediğine, emrinden olan ruh (vahy) ile indirir: "(İnsanları) Benden başka tanrı yoktur, benden korkun! diye uyarın!" (der).
(Allâh), gökleri ve yeri hak ile (hikmeti uyarınca) yarattı. (O), onların ortak koştuklarından yücedir.
İnsanı nutfe(sperm)den yarattı, birden o (insan) konuşkan bir karşı koyucu olup çıktı.
Hayvanları da yarattı. Onlarda sizin için ısınma(nızı sağlayan şeyler) ve daha birçok yararlar vardır. Ve onlardan kimini de yersiniz.
Ve akşamleyin mer´adan getirdiğiniz, sabahleyin mer´aya götürdüğünüz zaman onlarda sizin için bir güzellik de vardır. (Onların gidiş gelişleri size ayrı bir güzellik ve zevk verir.)
Ağırlıklarınızı öyle (uzak) şehirlere taşırlar ki, (onlar olmasa) canlar(ınız), büyük zahmetler çekmeden oraya varamazdınız. Doğrusu Rabbiniz, çok şefkatli, çok acıyandır.
Binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkepleri (yarattı) ve daha sizin bilmediğiniz nice şeyler yaratmaktadır.
Kısa ve doğru yolu Allâh gösterir. Ama o yoldan sapan da var. Allâh dileseydi, hepinizi doğru yola iletirdi.
O´dur ki, sizin için gökten bir su indirdi. İçeceğ(iniz) ondandır ve hayvanları otlattığınız ağaç(lar, bitkiler) ondan(sulanıp filizlenmekte)dir.
Onunla size ekin, zeytin, hurma, üzümler ve her çeşit meyvalardan bitirmektedir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibret vardır.
Geceyi, gündüzü, güneşi ve ay´ı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da O´nun emriyle (size) boyun eğdirilmiştir. Şüphesiz bunda aklını kullanan bir toplum için ibretler vardır.
Yeryüzünde yarattığı çeşitli renklerdeki (hayvanları, bitki)leri de (sizin hizmetinize verdi). Şüphesiz bunda öğüt alan bir toplum için ibret vardır.
O, denizi de (hizmetinize) verdi ki ondan taptaze et yiyesiniz ve ondan kuşanacağınız süsler çıkarasınız. Görüyorsun ki gemiler, denizi yara yara akıp gitmektedir. Allâh´ın lutfunu aramanız ve O´na şükretmeniz için.
Sizi sarsar diye arza ağır baskılar attı, ırmaklar ve yollar yaptı ki doğru yolu bulasınız (amaçlarınıza eresiniz).
(Yol bulmak için yararlanılacak) işâretler de (yarattı). Onlar yıldız(lar)la da yol bulurlar.
Yaratan, yaratmayan gibi midir? Hiç düşünmüyor musunuz?
Eğer Allâh´ın ni´metini saysanız, sayamazsınız. Doğrusu Allâh çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
Allâh, gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz her şeyi bilir.
Allah´tan başka yalvardıkları (tanrılar), hiçbir şey yaratamazlar, zaten kendileri yaratılmaktadırlar.
Onlar ölüdürler, diri değildirler. Ne zaman dirileceklerini de bilmezler.
Tanrınız bir tek Tanrıdır. Ama âhirete inanmayanların kalbleri inkârcıdır, onlar büyüklük taslarlar.
Gerçekten Allâh, onların gizlediklerini de bilir, açığa vurduklarını da. O, büyüklük taslayanları sevmez.
Onlara: "Rabbiniz ne indirdi?" dendiği zaman, "Evvelkilerin masalları!" derler.
Ki kıyâmet günü hem kendi vebâllerini tam olarak yüklensinler, hem de bilgisizce saptırdıkları kimselerin vebâllerinden bir kısmını. Bak, ne kötü şey yükleniyorlar!
Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı da Allâh, binâlarına temellerinden gelmiş, üstlerindeki tavan, başlarına çökmüştü! Ve azâb onlara ummadıkları yerden gelmişti.
Sonra kıyâmet günü de, onları rezil eder ve "Hani haklarında (mü´minlere) düşmanlık ettiğiniz ortaklarım nerede?" der. Kendilerine ilim verilmiş olanlar: "Bugün rezillik ve kötülük kâfirleredir!" derler.
Nefislerine zulmederlerken meleklerin, canlarını aldığı kimseler; "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk!" diye teslim olurlar. "Hayır, Allâh sizin yaptıklarınızı biliyor."
"Onun için, içinde sürekli kalmak üzere cehennemin kapılarına girin. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!"
(Allâh´ın azâbından) korunanlara da: "Rabbiniz ne indirdi?" dendi. "Hayır (indirdi)." dediler. Bu dünyâda güzel iş yapanlara güzellik vardır, (onlar için) âhiret yurdu ise daha hayırlıdır. Korunanların yurdu ne güzeldir.
Altlarından ırmaklar akan adn cennetlerine girerler. Orada onlar için diledikleri her şey vardır. İşte Allâh, korunanları böyle mükâfâtlandırır.
Melekler, iyi insanlar olarak canlarını aldığı kimselere de: "Selâm size, yaptıklarınıza karşılık cennete girin!" derler.
(İnkâr edenler) İlle kendilerine meleklerin gelmesini, yahut Rabbinin (azâb) emrinin gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de öyle yapmıştı. Allâh onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
Nihâyet yaptıklarının kötülükleri onlara ulaştı ve alay ettikleri şey onları kuşattı.
(Allah´a) ortak koşanlar, "Allâh dileseydi ne biz, ne de atalarımız O´ndan başka bir şeye tapmazdık ve O´nsuz hiçbir şeyi harâm kılmazdık!" dediler. Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Elçilere düşen, yalnız açıkça tebliğ etmek değil midir?
Andolsun biz, her millet içinde: "Allah´a kulluk edin, şeytân(a tapmak)dan kaçının" diye bir elçi gönderdik. Onlardan kimine Allâh hidâyet etti, onlardan kimine de sapıklık gerekli oldu. İşte yeryüzünde gezin de bakın, yalanlayanların sonu nasıl olmuş!
(Ey Muhammed) Sen onların yola gelmelerini ne kadar istesen de Allâh şaşırttığını yola getirmez ve onların yardımcıları da olmaz!
(Onlar), yeminlerinin bütün şiddetiyle: "Allâh ölen kimseyi diriltmez!" diye Allah´a yemin ettiler. Hayır diriltecektir, bu, O´nun gerçek olarak verdiği sözdür. Ama insanların çoğu bilmezler.
(Diriltecektir ki) Hakkında ihtilâf ettikleri gerçeği onlara açıklasın ve inkâr edenler de yalancı olduklarını bilsinler.
Biz bir şeyi(n olmasını) istediğimiz zaman, söyleyeceğimiz söz, sadece ona "ol" dememizdir, derhal oluverir.
Kendilerine zulmedildikten sonra Allâh uğrunda göç edenleri, dünyâda güzelce yerleştireceğiz, (onlara vereceğimiz) âhiret mükâfâtı ise daha büyüktür. Keşke bilseler!
Onlar ki sabrettiler ve Rablerine dayanmaktadırlar.
Biz senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını elçi göndermedik. Sorun, Zikir ehline; eğer bilmiyorsanız:
Açık kanıtları ve Kitapları. Sana da o Zikr´i indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın, tâ ki düşünüp öğüt alsınlar.
Kötülükler yapmayı kuranlar, Allâh´ın, kendilerini yer(in dibin)e geçirmeyeceğinden, yahut hiç ummadıkları bir yerden kendilerine azâbın gelmeyeceğinden emin midirler?
Yahut dönüp dolaşırlarken onun, kendilerini yakalamayacağından (emin midirler)? Kendileri buna engel olacak değillerdir!
Yahut (azâbın) kendilerini bir korku üzerinde yakalamayacağından (emin midirler)? Doğrusu Rabbiniz, çok şefkatli, çok acıyandır!
Allâh´ın yarattığı şeylerin gölgelerinin dahi nasıl sağdan, soldan sürünüp Allah´a secde ederek döndüğünü görmediler mi? (Her şeyin gölgesi yerde uzanıp kısalarak hep Allah´a secde etmektedir).
Göklerde ve yerde bulunan canlıların, meleklerin hepsi Allah´a secde ederler, onlar asla büyüklük taslamazlar.
Üstlerindeki Rablerinden korkarlar ve emredildikleri şeyi yaparlar.
Allâh: "İki tanrı tutmayın. O, ancak tek Tanrıdır. Yalnız benden korkun!" dedi.
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O´nundur. Kulluğun da yalnız O´na yapılması lâzımdır. Siz, Allah´tan başkasından mı korkuyorsunuz?
Size ulaşan her ni´met Allah´tandır. Sonra size bir sıkıntı dokunduğu zaman da yalnız O´na yalvarırsınız.
Sonra, sizden o sıkıntıyı kaldırdığı zaman içinizden bir grup, hemen Rablerine ortak koşarlar.
Ki kendilerine verdiğimiz (ni´metlere ve yaptığımız iyiliğ)e karşı nankörlük etsinler. Öyleyse eğlenin, yakında bileceksiniz!
Kendilerine verdiğimiz rızıktan, (hiçbir şey) bilmeyen(tanrı)lar(ın)a pay ayırıyorlar. Allah´a andolsun ki siz, bu uydurduğunuz şeylerden mutlaka sorulacaksınız.
O şânı yüce Allah´a kızları veriyorlar (melekleri Allâh´ın kızları sanıyorlar) da kendilerine hoşlandıkları(erkek çocukları)nı (alıyorlar). (Kız çocuklarından arlanıyorlar. Peki ama neden arlandıkları şeyleri Allah´a lâyık görüyorlar?)
Onlardan birine dişi (çocuğu olduğu) müjdelendiği zaman içi öfkeyle dolarak yüzü kapkara kesilir.
Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. (Şimdi ne yapsın) onu, hakaretle tutsun mu yoksa onu toprağa mı gömsün! Bak, ne kötü hüküm veriyorlar!
Âhirete inanmayanların durumu, kötüdür. En yüce durum, Allâh´ındır. O, üstün hüküm ve hikmet sâhibidir.
Eğer Allâh, insanları, yaptıkları (her) haksızlıkla cezâlandırsaydı, yeryüzünde tek canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir süreye kadar erteler. Süreleri geldiği zaman da bir sâ´at dahi ne geri kalırlar, ne de ileri geçerler (derhal mahvolup giderler).
Kendilerinin hoşlanmadıkları şeyi Allah´a veriyorlar, üstelik de dilleri, "En güzel sonuç, kendilerinin olacak" diye yalan söylüyor. Onlara mutlaka ateş vardır ve onlar ona sürüleceklerdir!
Allah´a andolsun ki senden önceki milletlere de elçi gönderdik; şeytân onlara yaptıkları işleri süsledi. (Bu yüzden peygamberleri yalanladılar). O, bugün de onların dostudur. Onlar için acı bir azâb vardır.
Biz sana Kitabı indirdik ki, hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara açıklayasın ve (o Kitap), inanan bir kavim için yol gösterici ve rahmet olsun.
Allâh, gökten bir su indirdi, onunla yeri ölümünden sonra diriltti, şüphesiz bunda işiten bir millet için ibret vardır.
Hayvanlarda da sizin için ibret vardır. Size onların karınlarından, fışkı ile kan arasından (çıkardığımız) hâlis, içenlere (içimi) kolay süt içiriyoruz.
Hurma ağaçlarının meyvalarından ve üzümlerden de sarhoşluk ve güzel rızık elde edersiniz. Şüphesiz bunda aklını kullanan bir toplum için ibret vardır.
Rabbin, bal arısına şöyle vahyetti: "Dağlardan, ağaçlardan ve kurdukları çardaklardan evler edin!"
"Sonra her çeşit meyvalardan ye de Rabbinin yollarında boyun eğerek yürü!" Onun karınlarından, renkleri çeşit çeşit bir içecek çıkar ki onda insanlara şifa vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir millet için ibret vardır.
Allâh sizi yarattı, sonra öldürür; içinizden kimi de ömrün en reziline (bebeklik çağı gibi güçsüz ihtiyarlık çağına) itilir ki, biraz bilgiden sonra hiçbir şeyi bilmez olsun! Doğrusu Allâh bilendir. (O, her şeye) kâdirdir.
Allâh, rızıkta kiminizi kiminizden üstün kıldı. (Rızıkça) üstün kılınanlar, ellerinin altında bulunanlara kendi rızıklarını verip de hepsi rızıkta eşit olmuyorlar. Allâh´ın ni´metini mi inkâr ediyorlar?
Allâh size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve eşlerinizden de size oğullar ve torunlar yarattı ve sizi güzel rızıklarla besledi. Böyle iken onlar, bâtıla inanıp da Allâh´ın ni´metine nankörlük mü ediyorlar?
Allah´tan başka, göklerden ve yerden kendileri için hiçbir rızık veremeyecek ve bunu asla yapamayacak olan şeylere mi tapıyorlar?
Allah´a meseller vermeğe (benzetmeler yapmağa) kalkmayın! Çünkü Allâh (benzetme yapmayı) bilir, siz ise bilmezsiniz!
Allâh, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile; kendisine güzel rızık verdiğimiz, o rızıktan gizli ve açık harcayan kimseyi misal olarak anlattı. Hiç bunlar bir olurlar mı? Hamd Allah´a mahsustur, fakat çokları bilmezler.
Ve Allâh şu iki adamı da misal olarak anlattı: Birisi dilsizdir, hiçbir şey yapamaz, efendisinin üzerine bir yüktür. (Efendisi) onu nereye gönderse bir hayır getirmez (bir iş beceremez). Şimdi bu (adam), doğru yolda giderek adâleti emreden kimse gibi olur mu?
Göklerin ve yerin gaybı Allah´a aittir. O sâ´atin işi, bir göz açıp yumma gibi, yahut daha yakın(kısa)dır. Şüphesiz Allâh, her şeye gücü yetendir.
Allâh sizi, (hiçbir şey bilmediğiniz durumda) annelerinizin karınlarından çıkardı, size işitme (duyusu), gözler ve gönüller verdi ki şükredesiniz.
Göğün boşluğunda, O´nun emrine boyun eğdirilmiş olan kuşlara bakmadılar mı? Onları Allah´tan başka tutan yoktur. Şüphesiz bunda inanan bir kavim için âyetler (Allâh´ın büyüklüğüne işâretler) vardır.
Allâh size, evlerinizi oturma yeri yaptı ve size hayvan derilerinden, göç gününüzde (yolculukta) ve ikâmet gününüzde (oturma zamanlarınızda) kolayca kullanacağınız hafif evler (çadırlar, portatif evler) ve yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar (kullanacağınız) giyilecek, döşenecek eşya ve geçimlik (ticaret malı) yaptı.
Allâh, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlarda oturulacak barınaklar (mağaralar) var etti ve sizi sıcaktan koruyan elbiseler ve savaşta sizi koruyan elbiseler (zırhlar) var eyledi. Allâh size ni´metini böyle tamamlıyor ki siz müslüman olup esenliğe eresiniz.
Eğer yine yüz çevirirlerse, artık senin üzerine düşen sadece açık bir şekilde duyurmaktır.
Allâh´ın ni´metini bilirler (bu ni´metleri Allâh´ın yarattığını kabul ederler), sonra da (bunları kendilerine verenden başkasına taparak) bu ni´metleri inkâr ederler, çokları da (nankördürler).
Her ümmetten bir şâhid getirdiğimiz gün, artık ne nankörler(in konuşmaların)a izin verilir, ne de onların özür dilemeleri istenir.
Zulmedenler azâbı gördükleri zaman artık azâb onlardan ne hafifletilir, ne de onlara fırsat verilir.
Ortak koşanlar, ortak koştukları şeyleri gördükleri zaman: "Rabbimiz, işte senden başka yalvar(ıp tap)dığımız ortaklarımız!" derler. (Onlar da bunlara): "Siz tamamen yalancılarsınız!" diye söz atarlar.
O gün (ortak koşanlar) Allah´a teslim olmuşlar ve uydurup durdukları şeyler kendilerinden sapıp gitmiştir.
Nankörlük edip Allâh´ın yoluna engel olan kimselerin, -bozgunculuklarından dolayı- azâplarının üstüne azâb katmışızdır!
Her ümmet içinde, kendi aralarından, aleyhlerine bir şâhid getireceğimiz gün, seni de bunların aleyhine şâhid getirmiş olacağız. Sana bu Kitabı, her şeyi açıklayan ve müslümanlara yol gösterici, rahmet ve müjde olarak indirdik.
Allâh adâleti, ihsanı, akrabâya vermeyi emreder, fahşâ(edepsizlikten)dan, münker(fenâlık)den ve bağy(azgınlık)den meneder. Öğüt almanız için size böyle öğüt verir.
Andlaşma yaptığınız zaman Allâh´ın ahdini tam yerine getirin (verdiğiniz sözü tutun), pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Çünkü Allâh´ı üzerinize kefil (şâhid) yaptınız. Allâh yaptıklarınızı bilir.
Bir topluluk, diğer bir topluluktan (sayıca ve malca) daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda bozucu bir vasıta yaparak, ipliğini kuvvetli büktükten sonra çözen kadın gibi olmayın! Çünkü Allâh, sizi bununla dener. Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri kıyâmet günü size açıklayacaktır.
Allâh dileseydi, hepinizi, bir tek ümmet yapardı, fakat (O), dilediğini şaşırtır, dilediğini doğru yola iletir. Ve siz, mutlaka yaptığınız şeylerden sorulacaksınız.
Yeminlerinizi aranızı bozan bir şey yapmayın, sonra sağlam basmış olan ayak, kayar ve Allâh´ın yoluna engel olduğunuzdan dolayı kötülüğü(n cezâsını) tadarsınız ve büyük bir azâba uğrarsınız.
Allah´a verdiğiniz sözü (peygambere yaptığınız bey´atı) az bir paraya satmayın. Zira bilirseniz Allâh´ın yanında olan, sizin için daha hayırlıdır.
Sizin yanınızda bulunan (dünyâ malı) tükenir. Allâh´ın yanında bulunan ise kalıcıdır. Biz sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle vereceğiz.
Erkek ve kadından her kim inanmış olarak iyi bir iş yaparsa, onu (dünyâda) hoş bir hayâtla yaşatırız, onların ücretini yaptıklarının en güzeliyle veririz.
Kur´ân, oku(mak iste)diğin zaman kovulmuş şeytândan Allah´a sığın.
Çünkü inananlara ve Rablerine dayananlara o(şeytâ)nın bir gücü yoktur.
Onun gücü, sadece kendisini dost tutanlara ve Allah´a ortak koşanlaradır (o, sadece onları etkileyebilir).
Biz bir âyetin yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman, -Allâh ne indirdiğini bilirken- "Sen (Allah´a) iftirâ ediyorsun (bu sözleri kendin uydurup Allâh´ın üstüne atıyorsun)" derler. Hayır, onların çokları bilmiyorlar.
De ki: "İnananları sağlamlaştırmak ve müslümanlara yol gösterici ve müjde olmak üzere onu, Ruhu´l-Kudüs (Cebrâil) Rabbinden gerçek (bilgi) olarak indirdi."
Biz onların, "Ona bir insan öğretiyor!" dediklerini biliyoruz. Hak´tan saparak kendisine yöneldikleri adamın dili a´cemi (yabancıdır, açık değildir), bu ise apaçık Arapça bir dildir.
Allâh´ın âyetlerine inanmayanları Allâh doğru yola iletmez, onlar için acı bir azâb vardır.
Yalanı ancak Allâh´ın âyetlerine inanmayanlar uydurur; yalancılar, işte onlardır.
İnandıktan sonra Allah´a nankörlük eden, -kalbi imanla yatışmış olduğu halde (inkâra) zorlanan değil- fakat küfre göğüs açan, (küfürle sevinç duyan) kimselere Allah´tan bir gazab iner ve onlar için büyük bir azâb vardır.
Bu, onların dünyâ hayâtını âhirete tercih etmelerinden ve Allâh´ın, inkâr eden kavmi doğru yola iletmeyeceğinden ötürü böyledir.
Onlar, Allâh´ın kalblerini kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. İşte gâfiller onlardır.
Elbette onlar, âhirette ziyana uğrayacaklardır.
Sonra Rabbin, şunların şu işkenceye uğratıldıktan sonra göç eden, sonra savaşan ve sabredenlerin yanındadır. Elbette (bütün) bun(lar)dan sonra Rabbin bağışlayan, esirgeyendir.
O gün herkes gelir, kendi canını kurtarmak için uğraşır ve herkese yaptığının tam karşılığı verilir, onlara asla haksızlık edilmez.
Allâh şöyle bir kenti misal olarak anlattı: Güven, huzûr içinde idi; her yerden rızkı bol bol kendisine geliyordu. Fakat Allâh´ın ni´metlerine nankörlük etti, bunun üzerine (halkının) yaptıklarından ötürü Allâh ona açlık ve korku elbisesi taddırdı.
Andolsun, onlara, kendilerinden bir elçi geldi, onu yalanladılar. Bunun üzerine onlar zulümlerine devam ederken azâb onları yakalayıverdi.
Allâh´ın size verdiği rızıktan helâl, hoş olarak yeyin de Allâh´ın ni´metine şükredin; eğer O´na kulluk ediyorsanız.
Allâh size ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah´tan başkasının adı anılarak kesilen(hayvanlar)ı harâm kıldı. Kim mecbur kalırsa (başkasının hakkına) saldırmadan, sınırı da aşmadan (bunlardan) yiyebilir. Şüphesiz Allâh, bağışlayan, esirgeyendir.
Dillerinizin yalan yere nitelendirmesinden ötürü "Şu helâldir, şu harâmdır," demeyin, sonra Allah´a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah´a karşı yalan uyduranlar ise iflâh olmazlar.
Azıcık yaşama(nın ardından), onlara acı bir azâb gelecektir.
Yahûdi olanlara da, bundan önce sana anlattıklarımızı harâm kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı!
Sonra Rabbin şunlardan yanadır ki, cehâletle kötülük işlediler, sonra onun ardından tevbe ettiler, uslandılar. Bütün bunlardan sonra Rabbin, elbette bağışlayandır, esirgeyendir.
İbrâhim Allâh´ı birleyerek O´na itâ´at eden bir ümmet (her iyiliği kendinde toplayan bir önder) idi, ortak koşanlardan değildi.
O´nun ni´metlerine şükredici idi. (Allâh) onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.
Ona dünyâda iyilik vermiştik. O, âhirette de iyilerdendir.
Sonra sana: "Allâh´ı birleyerek İbrâhim´in yoluna uy; o, ortak koşanlardan değildi" diye vahyettik.
Cumartesi (gününü ta´til ve ibâdet günü yapmak), onda ayrılığa düşen(yahûdi)lere (farz) kılındı. Rabbin, elbette ayrılığa düştükleri şey hakkında kıyâmet günü aralarında hükmünü verecektir.
Hikmetle ve güzel öğütle Rabbinin yoluna çağır ve onlarla en güzel biçimde mücâdele et. Kuşkusuz Rabbin, işte yolundan sapanları en iyi bilen O´dur ve O, yola gelenleri de en iyi bilendir.
Eğer azâb edecekseniz, size yapılan azâb kadar azâb edin. Ama sabrederseniz, andolsun ki o, sabredenler için daha iyidir. (Hz. peygamber, Uhud Savaşında, amcası Hamza´yı kâfirler tarafından burnu ve kulakları kesilmiş, ciğeri çıkartılmış bir durumda görünce; "Allah´a andolsun ki, eğer Allah bana zafer verirse, senin yerine, onlardan yetmiş kişiyi böyle yapacağım!" demişti. Fakat yemînine keffâret vererek bu sözünü uygulamamış, Mekke´nin Fethinde düşmanlarını affetmiştir.)
Sabret, sabrın ancak Allâh(ın yardımı) iledir. Onlara üzülme, kurdukları tuzaklardan da sıkıntıya düşme.
Çünkü Allâh, korunanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir.
Allah’ın emri geldi. Onu acele istemeyin. Allah, onların koştukları ortaklardan uzak ve çok yücedir.
Melekleri, vahiyle birlikte emri gereği kullarından dilediğine indirir. Benden başka ilah yoktur. Öyleyse benden sakının diye uyarmak üzere...
Gökleri ve yeri hakkıyla yarattı ve müşriklerin ortak koşmalarından çok yücedir.
İnsanı bir damladan yarattı. Buna rağmen insan apaçık bir hasım kesildi.
Ve o evcil hayvanları yarattı. Pek çok yararları yarında sizi ısıtan giysiler, besleyen yiyecekler elde ediyorsun.
Ve onların gidiş gelişlerinde ayrı bir güzellik bulursunuz.
Çok güçlükle varabileceğiniz bir beldeye yüklerinizi taşırlar. İşte Rabbiniz, böyle şefkatli ve merhametlidir.
Hem onlara binmeniz için hem de zinet için size atları, katırları ve merkepleri yarattı. Sizin bilmediğiniz şeyleri de yaratır.
Yolun doğrusunu göstermek Allah’a aittir. Eğri yol da vardır. Eğer dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi.
Gökten size su indiren O’dur. O sudan içersiniz ve bitkileri de o su ile yetiştirirsiniz.
Allah, onunla size ekinler, zeytin ve hurma ağaçları, üzüm ve her türlü ürünü yetiştirir. Düşünen bir toplum için bunda deliller vardır.
Geceyi, gündüzü, güneşi, ayı sizin istifadenize vermiştir. Yıldızlar da O’nun emrine boyun eğmiştir. Bunların her birinde aklını kullanan bir toplum için ayetler vardır.
Yeryüzünde rengarenk şeyleri de sizin için var etmiştir. Bunda öğüt alan bir toplum için birer ayet vardır.
Taze et yemeniz ve takındığınız süs eşyalarını ondan çıkarmanız için denizi sizin istifadenize sunmuştur. O’nun lütfundan aramanız için gemilerin onu yara yara gittiğini görürsün. Artık belki şükredersiniz.
(15-16) Yeryüzünde sabit dağlar yarattı size; sarsılırsınız diye. (Gideceğiniz yere) ulaşmanız için de nehirler ve yollar.. ve işaretler.. Yıldız ile de onlar yollarını bulurlar.
(15-16) Yeryüzünde sabit dağlar yarattı size; sarsılırsınız diye. (Gideceğiniz yere) ulaşmanız için de nehirler ve yollar.. ve işaretler.. Yıldız ile de onlar yollarını bulurlar.
Yaratıcı, yaratamayan gibi midir? Hiç düşünmez misiniz?
Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız, onları sayamazsınız. Allah, gerçekten bağışlayıcı ve çok merhametlidir.
Allah, gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir.
Onlar, Allah’tan başkalarına dua ediyorlar. Yaratamayan şeylere, kendileri yaratılmış olanlara.
Onlar, ölüdür, diri değil. Ne zaman diriltileceklerinin de bilincinde değillerdir.
İlahınız tek ilahtır. Ahirete inanmayanlar ise, onların kalpleri inkarcıdır. Aslında onlar, büyüklük taslayanlardır.
Dikkat edin, Allah onların içlerinde gizlediklerini de açığa koyduklarını da elbette bilir. O, büyüklenenleri hiç sevmez.
Onlara, “Rabbiniz ne indirdi?” diye sorulduğunda “öncekilerin masallarını” derler.
Kıyamet günü kendi günahlarını tam olarak; saptırdıkları bilgisiz kimselerin günahlarından bir kısmını yüklensinler. Dikkat, ne kötü bir yük yükleniyorlar.
Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı da Allah, bir anda binalarını temellerinden çökertmiş ve çatıları başlarına devrilmişti. Azap, onlara hissetmedikleri bir yönden gelmişti.
Sonra, Allah, kıyamet günü onları rezil edip şöyle der: -Nerede benim ortaklarım olduğu konusunda tartıştıklarınız?!” kendilerine ilim verilenler: -Bugün, rezillik ve azap kafirlerin üzerinedir, der.
Melekler, kendilerine zulmedenlerin canlarını alırlarken “biz bir kötülük yapmamıştık.” diyerek teslim olurlar. Şüphesiz, Allah, onların ne yaptıklarını çok iyi bilir.
Bu sebeple, içinde ebedi kalacağınız cehennem kapılarından girin. Büyüklük taslayanların ikametgahı ne kötüdür!
Allah’tan korkan kimselere “Rabbiniz size ne indirdi?” denildiğinde, “iyilik!” diye karşılık verirler. Bu dünyada güzel davrananlara, “nimet ve güzel akibet” vardır. Ahiret yurdu ise daha iyidir. Allah’tan korkanların yurdu ne güzeldir.
Adn Cennetleridir, girecekleri yer... Oranın alt tarafından ırmaklar akar, orada diledikleri şey onlarındır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle mükafatlandırır.
Melekler, arınmış kimselerin canlarını alırken: -Selam size! Yaptıklarınızın karşılığı olarak girin cennete! derler.
Onlar, kendilerine meleklerin veya Rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Onlara Allah zulmetmedi. Onlar, kendi kendilerine zulmettiler.
Onlara, yaptıklarının kötülüğü dokundu ve onları alay ettikleri şey, çepeçevre kuşattı.
Şirk koşanlar, “Allah dilemiş olsaydı, O’ndan başka hiç bir şeye ne biz ne de atalarımız kulluk etmezdik. Onun izni olmadan bir şeyi haram kılmazdık.” dediler. Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Elçiye düşen açıkça duyurmaktan başka bir şey midir?
-Allah’a kulluk edin ve tağuttan sakının, diye her topluma bir elçi gönderdik. Böylece, onların içinden kendilerine Allah’ın yol gösterdiği de vardır. Sapıklığı hak edenler de vardır. Yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl oldu, bir bakın!
Sen, onların doğru yola girmelerini çok arzu etsen de Allah saptırıcılara yol göstermez. Onların hiç bir yardımcısı da yoktur.
Allah’ın ölen bir kimseyi yeniden diriltmeyeceğine tüm güçleri ile Allah adına yemin ettiler. Hayır, verilmiş bir söz olarak o gerçektir. Fakat, insanların çoğu bilmiyor.
(Bu diriliş,) Hakkında ayrılığa düştükleri şeyi açıklamak ve kafirlerin yalancı olduklarını ortaya çıkarmak içindir.
Biz bir şeyi dilediğimiz zaman ona sözümüz sadece “ol!” demektir. O da hemen oluverir.
Zulme uğradıktan sonra Allah için hicret edenleri biz, dünyada güzel bir yere yerleştiririz. Ahiret sevabı ise daha büyüktür. Bir bilseler.
Onlar, sabreder ve Rablerine bağlanırlar.
-Senden önce de kendilerine vahiy ilettiğimiz adamlardan başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız kitap ehline sorun.
Onları açıklanmış belgeler ve kitaplarla (gönderdik.) Sana da “zikri” indirdik. Kendilerine indirileni insanlara açıklaman için. Umulur ki onlar da düşünürler.
Sinsice kötülük kuranlar, Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya farkında olmadıkları bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin midirler?
Veya Onlar, dolaşıp dururlarken, kaçamayacakları bir azabın kendilerine gelmesinden güvende midirler?
Veya Onlar, korktuklarının başlarına gelmeyeceğinden emin midirler? Şüphesiz Rabbin çok şefkatli, çok merhametlidir.
Allah’ın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Boyun eğip, Allah’a secde ederek gölgeleri sağa sola eğilir.
Göklerde ve yerde olan tüm canlılar ve melekler hiç büyüklenmeden Allah’a secde ederler.
Üstün olan Rab’lerinden korkarlar ve yalnızca kendilerine emredileni yaparlar.
Allah: -İki ilah edinmeyin, O, ancak tek ilahtır. Öyleyse benden korkun, dedi.
Göklerde ve yerdeki her şey O’nundur. Her zaman otorite O’na aittir. O halde Allah’tan başkasından mı çekiniyorsunuz?
Sizin sahip olduğunuz her nimet Allah’tandır. Sonra size bir sıkıntı dokunduğu zaman da hemen O’na yalvarırsınız.
Sonra, sıkıntıyı sizden giderdiğimiz zaman içinizden bir grup hemen Rab’lerine şirk koşarlar.
Onlara verdiğimize nankörlük etsinler bakalım, şimdilik yaşayın, nasıl olsa anlayacaksınız.
Onlara verdiğimiz rızıktan bilmedikleri şeylere pay ayırıyorlar. Allah adına andolsun ki, uydurmakta olduklarınızın hesabı sorulacaktır.
Allah’a kızları isnat ederler. O, bundan uzaktır. Kendilerine de arzu ettiklerini..(erkek çocukları)
Onlardan birine bir kız çocuğu müjdelendiği zaman, kederlenerek yüzü simsiyah kesilir.
Kendisine verilen kötü müjdeden dolayı halktan gizlenmeye çalışır. Utana utana onu tutsun/yaşatsın mı; yoksa toprağa mı gömsün? Dikkat et, verdikleri hüküm ne kötüdür!
Kötülük örneği ahirete inanmayanlarındır. En yüce örnek ise Allah’ındır. Çünkü O, saygındır, hakimdir.
Eğer Allah, zulümleri sebebiyle hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiç bir canlı bırakmazdı. Fakat O, belli bir süreye kadar erteler. Onların eceli gelince de bir dakika geciktirmesi de; öne alması da beklenemez.
Hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah’a mal ederler ve yalana alışkın dilleri en güzel şeylerin kendilerine ait olduğunu ifade eder. Kuşkusuz onlara ait olan “ateş”tir. Ve onlar “cehennem”e doldurulacaklardır.
-Allah’a andolsun ki, senden önceki ümmetlere de (peygamberler) gönderdik. Fakat, şeytan onlara yaptıklarını süslü gösterdi. Bugün de o, onların velisidir ve onlara can yakıcı bir azap vardır.
Biz, kitabı ancak hakkında ihtilaf ettikleri şeyleri onlara açıklaman için, yol gösterici ve iman eden bir halka rahmet olarak sana indirdik.
Allah, gökten su indirdi ve onunla ölümünden sonra yere hayat verdi. Şüphesiz bunda, işiten bir toplum için bir belge vardır.
Sizin için hayvanlarda da ibretler vardır. Size, onların karınlarındaki dışkı ile kan arasında halis, içenlerin boğazından kolayca geçen bir süt içiriyoruz.
Hurma ve üzüm ürünlerinden de bir sarhoşluk verici bir de güzel rızık elde edersiniz. İşte bunda da aklını kullanan bir toplum için bir işaret vardır.
Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: “Dağlardan, ağaçlardan ve kovanlardan kendine evler yap.
Sonra “bütün ürünlerden ye, ve Rabbinin sana tahsis ettiği yollardan yürü.” Arıların karnından, çeşitli renklerde ve insanlar için şifa olan bir içecek çıkar. İşte bunda da düşünen bir toplum için bir işaret vardır.
-Allah, sizi yarattı, daha sonra da sizi öldürecektir. Sizden kiminiz de hayatın en rezil dönemine itilir ki, daha önce bildikleri şeyleri bilmez olur. Şüphesiz Allah, her şeyi bilen ve güç yetirendir.
Allah, rızık konusunda kiminizi, kiminizden üstün kılmıştır. Fakat, üstün kılınanlar, gözetimleri altında bulunanlara, kendileriyle eşit olurlar diye rızıklarını vermezler. Bile bile Allah’ın nimetini inkar mı ediyorlar?
Kendi canlarınızdan sizin için eşler kıldı Allah. Ve yine kendi eşlerinizden size oğullar ve torunlar vermiştir. Sizi temiz ve güzel rızıklarla rızıklandırmıştır. Buna rağmen batıla inanıp, Allah’ın nimetini inkar mı ediyor onlar?!
Allah’ı bırakıp onlara göklerden ve yerden verecek hiç rızka sahip olmayan ve vermeye de gücü yetmeyenlere kulluk ediyorlar.
Allah hakkında örnek göstermeyin. Allah elbette bilir fakat siz bilmezsiniz.
Allah, size, başkasının mülkiyetinde olan ve hiç bir şeye gücü yetmeyen bir köle ile tarafımızdan güzel bir rızıkla rızıklandırdığımız ve kendisi de ondan gizli ve açıktan infak eden kimseyi örnek gösteriyor. Hiç bunlar eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur. Fakat, onların çoğu bilmiyor.
Allah şu iki adamı da örnek olarak veriyor: Birisi, dilsiz, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve efendisine yük. Onu nereye gönderse hayır getirmez. Onunla; adaleti emreden ve dosdoğru bir yolda olan kimse eşit olur mu?
Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. Kıyamet vakti ancak bir göz açıp kapama kadardır. Veya daha kısadır. Şüphesiz Allah’ın her şeye gücü yeter.
Allah sizi, hiçbir şey bilmez olduğunuz halde annelerinizin karnından çıkarmış ve size, şükür edesiniz diye kulak, göz ve kalp vermiştir.
Gök boşluğunda, Allah’ın emrine boyun eğen kuşları görmüyorlar mı? Onları, Allah’tan başka kimse tutmuyor. İşte bunda da iman eden bir toplum için belgeler vardır.
Allah, evlerinizi sizin için huzur yeri kıldı. Size hayvanların derisinden, yolculuğunuzda ve oturduğunuzda kolayca taşıyacağınız evler ve onların yününden, tüyünden ve kıllarından belli bir süre kullanacağınız, ev eşyası ve değerli mallar hazırladı.
Allah yine sizin için yarattığı şeylerden gölgeler, dağlardan sığınaklar ve sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve tehlikeden koruyacak zırhlar vermiştir. Kendisine teslimiyet arzedesiniz diye, üzerinizdeki nimetini işte böyle tamamlar.
Buna rağmen yine de yüz çevirirlerse, O zaman sana düşen açıkça tebliğdir.
Onlar Allah’ın nimetini bildikleri halde onu inkar ederler ve onların çoğu kafirdir.
Her toplumdan birer şahit getirdiğimiz gün, artık küfredenlere izin verilmeyecek ve onların özürleri de dinlenmeyecektir.
Zulmedenler azabı gördükleri zaman, artık onlardan bu azap hafifletilmeyecek ve onlara mühlet de verilmeyecektir.
Allah’a şirk koşanlar, koştukları ortakları görünce: -Rabbimiz, seni bırakıp, kendilerine dua ettiğimiz ortak koştuklarımız işte bunlardı.” derler. Onlar da: - Siz, kuşkusuz yalancısınız” diye laf atarlar.
İşte o gün hepsi Allah’a teslimiyet arzederler. Uydurmuş oldukları şeyler ise onlardan uzaklaşıp kaybolur.
Küfredenlere ve Allah’ın yolundan alıkoyanlara, bozgunculuk yaptıkları için azap üstüne azap veririz.
Her topluma, kendi içlerinden bir şahid getirdiğimiz gün, seni de bunlara şahid olarak getireceğiz. Çünkü, sana her şeyi açıklamak için ve müslümanlara yol gösterici, rahmet ve müjde olarak kitabı indirdik.
Allah, adaleti, iyiliği ve yakınlara vermeyi emreder. Ahlaksızlığı, kötülüğü ve taşkınlığı yasaklar. Düşünesiniz diye size öğüt verir.
Sözleştiğiniz zaman, Allah’a verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah’ı kendinize kefil tutarak sağlama bağladıktan sonra yeminlerinizi bozmayın. Allah, sizin ne yaptığınızı elbette bilir.
İpliğini iyice eğirip sağlamlaştırdıktan sonra bozan kadın gibi olmayın. Bir toplum, diğer bir toplumdan daha çok diye yeminlerinizi bozuyorsunuz. Ancak, Allah sizi onunla imtihan ediyor, kıyamet günü hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyi açıklayacaktır.
Eğer Allah dileseydi, sizi elbette tek bir ümmet yapardı. Fakat o dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğine de doğru yolu gösterir. Yaptıklarınızdan elbette hesaba çekileceksiniz.
Birbirinizi aldatmak için yemin etmeyin. Eğer böyle yaparsanız, ayak sağlamca yere bastıktan sonra kaymış olur. Allah yolundan saptığınız için azabı tadarsınız. Ve size büyük bir azap dokunur.
Allah’a verdiğiniz sözü az bir bedele satmayın! Eğer, bilirseniz gerçekten Allah’ın yanındakiler sizin için daha hayırlıdır.
Sizin yanınızda olanlar tükenir, fakat Allah’ın yanındakiler tükenmez. Sabırlı olanları ödüllendireceğiz. Onların mükafatını yaptıklarının en iyisiyle öderiz.
Erkek ve kadınlardan her kim mümin olarak doğru olanı yaparsa, ona güzel bir hayat yaşatırız, ve onları yaptıklarının en iyisi ile ödüllendiririz.
Şüphesiz ki, onun iman edenler ve Rabbine güvenenler üzerinde hiçbir gücü yoktur.
Onun nüfuzu, sadece kendisini veli edinenler ve (Allah’a) şirk koşanlar üzerindedir.
Bir ayetin yerini başka bir ayetle değiştirdiğimiz zaman -ki Allah ne indirdiğini çok iyi bilir- şöyle derler: “sen ancak uyduruyorsun.” Hayır, onların çoğu bilmiyorlar.
De ki: “O’nu Ruhul Kudüs (Cebrail), müminlerin imanının pekişmesi, müslümanlara doğru yolu göstermek ve müjde vermek için Rabbinin katından indirmiştir.”
Onların, “Muhammed’e bir insan öğretiyor” dediklerini elbette biliyoruz. Kastettikleri kimsenin dili yabancıdır. Kur’an ise apaçık Arapça´dır.
Allah’ın ayetlerine inanmayanları, Allah doğru yola iletmez. Ve onlara acı bir azap vardır.
Allah’ın ayetlerine iman etmeyenler sadece yalan uydururlar. Onlar gerçekten yalancıdırlar.
Kim iman ettikten sonra Allah’a nankörlük ederse, kalbi iman ile dopdolu olduğu halde küfre zorlanan kimseden başka kim de göğsünü inkarcılığa açarsa, Allah’ın gazabı onların üzerinedir. Ve onlara büyük bir azap vardır.
Bu, dünya hayatını ahirete üstün tutmaları ve Allah’ın kafir toplumu doğru yola iletmemesinden dolayıdır.
Onlar, Allah’ın kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Çünkü onlar gafil olanların ta kendileridir.
Hiç kuşkusuz, onlar, ahirette de hüsrana uğrayacak olanlardır.
Sonra, Rabbin, eziyete uğradıktan sonra hicret eden, mücadele veren ve sabreden kimseleri, Rabbin, ondan sonra da bağışlar ve merhamet eder.
O gün herkes kendi canını kurtarmaya çalışır. Herkese çalışmasının bedeli haksızlık yapılmadan ödenir.
Allah bir şehri örnek veriyor. Güven ve huzur içindeydi. Rızkı her yerden kendilerine bol bol geliyordu. Sonra Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler. Allah da onlara yaptıklarının bedeli olarak açlık ve korku giysisi giydirdi.
Onlara içlerinden bir peygamber gelmişti. Ama onu yalanladılar. İşte o zaman, zalimlikleri içinde iken onları bir azap yakaladı.
O halde, eğer yalnızca Allah’a kulluk ediyorsanız, size Allah’ın verdiği rızıklardan helal ve temiz olanı yiyin ve Allah’ın nimetine şükredin.
Ancak O, size ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkasına kurban edileni haram kıldı. Fakat kim zorda kalırsa, saldırmadan ve sınırı da aşmadan (yiyebilir). Şüphesiz Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
Dilleriniz yalana alışkın olması sebebiyle “Allah hakkında yalan uydurmuş olmamak için “bu helaldir, şu haramdır” demeyin. Şüphesiz, Allah hakkında yalan uyduranlar kurtuluşa eremez.
Az bir menfaat ve onlara acı bir azap!
Sana anlattıklarımızı daha önce Yahudilere de haram kılmıştık. Onlara biz zulmetmedik, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
Sonra, Rabbin, cahillikle kötülük işleyen, daha sonra onun ardından tevbe edip, halini düzelten kimseleri, şüphesiz Rabbin böyle yaptıkları takdirde bağışlar ve merhamet eder.
İbrahim, Allah’a itaatkar hanif bir önderdir. Asla müşriklerden değildir.
Allah’ın nimetlerine şükredici idi. Allah, onu seçti ve onu dosdoğru yola iletti.
Dünyada ona iyilik vermiştik. Ahirette de o salihlerdendir.
Sonra sana “müşriklerden olmayan İbrahim’in hanif yoluna uy” diye vahyettik.
Cumartesi (yasağı) sadece onun hakkında ihtilaf edenlere buyurulmuştur. Rabbin, onların hakkında ihtilafa düştükleri konuda, kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır. Onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin, kimlerin kendi yolundan saptığını, kimlerin de doğru yolda olduğunu en iyi bilendir.
Eğer karşılık verecekseniz, size yapılanın aynıyla karşılık verin. Eğer sabrederseniz, bu sabredenler için daha iyidir.
Sabret, senin sabrın ancak Allah içindir. Onlar için üzülme, Onların hilelerinden de sakın dara düşme.
Şüphesiz Allah, takvalı olanlar ve iyi kimselerin yanındadır.
Allah´ın emri geldi, artık onda acele etmeyin. O (Allah), şirk koştukları şeylerden münezzeh ve yücedir.
Kullarından dilediklerine, melekleri emrinden olan ruh ile indirir: Benden başka ilah yoktur, şu halde benden korkup sakının, diye uyarıp korkutun.»
Gökleri ve yeri hak ile yarattı: O, şirk koştukları şeylerden yücedir.
İnsanı bir damla sudan yarattı, buna rağmen o, apaçık bir düşmandır.
Ve hayvanları da yarattı; sizin için onlarda ısınma ve yararlar vardır, ve onlardan yemektesiniz.
Akşamları getirir, sabahları götürürken onlarda sizin için bir güzellik vardır.
Kendisine ulaşmadan canlarınızın yarısının telef olacağı şehirlere onlar, ağırlıklarınızı da taşımaktadırlar. Şüphesiz sizin Rabbiniz şefkatli ve merhametlidir.
Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır?
Yolu doğrultmak Allah´a aittir, kimi (yollar) ise eğridir. Eğer o dileseydi, sizin tümünüzü elbette hidayete erdirirdi.
Sizin için gökten su indiren O´dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız.
Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır.
Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O´nun emriyle emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır.
Yerde sizin için üretip türettiği çeşitli renklerdekileri de (faydanıza verdi). Şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir topluluk için ayet vardır.
Denizi de sizin emrinize veren O´dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (Bütün bunlar) O´nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir.
Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı, ırmaklar ve yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz.
Ve (başka) işaretler de (yarattı) ; onlar yıldız(lar) la da doğru yolu bulabilirler.
Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp düşünmez misiniz?
Eğer Allah´ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
Allah, saklı tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı bilir.
Allah´tan başka yakardıkları hiç bir şeyi yaratamazlar, üstelik onlar yaratılıp durmaktadırlar.
Ölüdürler, diri değildirler; ne zaman dirileceklerinin şuuruna da varamazlar.
Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların kalpleri ise inkârcıdır ve onlar müstekbir (büyüklenmekte) olanlardır.
Şüphesiz ki, Allah, onların saklı tuttuklarını ve açığa vurduklarını bilir; gerçekten O, müstekbirleri sevmez.
Onlara «Rabbiniz ne indirdi?» dendiğinde, «Eskilerin masalları» dediler.
Kıyamet gününde kendi günahlarının tümünü ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. Bak, ne kötü yük yükleniyorlar.
Onlardan öncekiler, hileli düzenler kurmuşlardı da, Allah(ın azab emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azab onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti.
Sonra (Allah) kıyamet günü onları aşağılık kılacak ve diyecek ki: «Haklarında (mü´minlere karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım hani nerede?» Kendilerine ilim verilenler, dediler ki: «Bugün, gerçekten aşağılanma ve kötülük kâfirlerin üstünedir.»
Ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında, «Biz hiç bir kötülük yapmıyorduk» diye teslim olurlar. Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir.
Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür.
(Allah´tan) Sakınanlara: «Rabbiniz ne indirdi?» denildiğinde, «Hayır» dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir.
Adn cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar akar, içinde onların her diledikleri şey vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle ödüllendirir.
Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: «Selam size» derler. «Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin.»
(Küfre sapanlar) Kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi gözlüyorlar? Onlardan öncekiler de öyle yapmıştı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
Böylece işledikleri kötülükleri kendilerine isabet etti ve alaya aldıkları şey, kendilerini sarıp kuşatıverdi.
Şirk koşmakta olanlar dediler ki: «Eğer Allah dileseydi, O´nun dışında hiç bir şeye kulluk etmezdik, biz de, atalarımız da; ve O´nsuz hiç bir şeyi haram da kılmazdık.» Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde peygamberlere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?
Andolsun, biz her ümmete: «Allah´a kulluk edin ve tağuttan kaçının» (diye tebliğ etmesi için) bir peygamber gönderdik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hidayet verdi, onlardan kiminin üzerine de sapıklık hak oldu. Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün.
Sen, onların hidayet bulmalarını ne kadar tutkuyla istesen de, Allah, şüphesiz saptırdığına hidayet vermez, onlar için yardım edecek yoktur.
Olanca yeminleriyle: «Öleni Allah diriltmez» diye yemin ettiler. Hayır; bu, O´nun üzerinde hak olan bir vaidtir, ancak insanların çoğu bilmezler.
Hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaması ve küfre sapanların kendilerinin yalancı olduklarını bilmesi için (diriltecektir)
Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca «Ol» demekten ibarettir; o da hemen oluverir.
Zulme uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret edenleri dünyada şüphesiz güzel bir biçimde yerleştireceğiz; ahiret karşılığı ise daha büyüktür. Bilmiş olsalardı.
Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.
Biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka (peygamberler) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.
(Onları) Apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik) . Sana da zikri (Kur´an´ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler, diye.
Artık ´kötülüğü örgütleyip düzenleyenler´, Allah´ın, kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya şuuruna varamayacakları yerden azabın gelmeyeceğinden emin midirler?
Ya da onlar, dönüp dolaşmaktalarken, onları yakalayıvermesinden (mi emindirler?) Ki onlar (bu konuda Allah´ı) aciz bırakacak değildirler.
Veya onları bir korku üzerinde yakalayıvermesinden (mi emindirler) ? Öyleyse Rabbin, gerçekten şefkatli ve merhamet sahibidir.
Allah´ın herhangi bir şeyden yarattığına bakmıyorlar mı? Onun gölgeleri küçülerek sağdan ve soldan Allah´a secde eder vaziyette döner.
Göklerde ve yerde olan ne varsa, canlılar ve melekler Allah´a secde ederler ve onlar büyüklük taslamazlar.
Üstlerinden (her an bir azab göndermeğe kadir olan) Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyi yaparlar.
Allah dedi ki: «İki ilah edinmeyin; O, ancak tek bir ilahtır. Öyleyse benden, yalnızca benden korkun.»
Göklerde ve yerde ne varsa O´nundur, itaat, kulluk da (din de) sürekli olarak O´nundur. Böyleyken Allah´tan başkasından mı korkup sakınıyorsunuz?
Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah´tandır, sonra size bir zarar dokunduğunda (yine) ancak O´na yalvarmaktasınız.
Sonra sizden zararı kaldırdığında, sizden bir grup (hemen) Rablerine şirk koşarlar;
Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etmek için. Öyleyse yararlanın, ilerde bileceksiniz.
Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, hiç bir şey bilmeyenlere paylar ayırıyorlar. Andolsun Allah´a karşı düzmekte olduklarınızdan dolayı mutlaka sorguya çekileceksiniz.
Ve Allah´a kızlar isnad ediyorlar, (haşa) O yücedir. Hoşlandıkları (erkek çocuklar) da kendilerinindir.
Onlardan birine dişi (çocuk) müjdelendiği zaman içi öfkeyle taşarak yüzü simsiyah kesilir.
Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı topluluktan gizlenir; onu aşağılanarak tutacak mı, yoksa toprağa gömecek mi? Bak, verdikleri hüküm ne kötüdür?
Ahirete inanmayanların kötü örnekleri vardır, en yüce örnekler ise Allah´a aittir. O, güç sahibi olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Eğer Allah, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiç bir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.
Onlar, Allah´a, hoşlarına gitmeyen şeyleri uygun görürler, dilleri de yalan olarak en güzel olanın ´kendilerinin olduğunu´ düzmektedir. Hiç şüphesiz ateş onlar içindir ve hiç şüphesiz onlar, (cehennemde) öncülerdir.
Andolsun Allah´a, senden önceki ümmetlere de (peygamberler) gönderdik, fakat şeytan onlara yapıp ettiklerini süslü göstermiştir; bugün de onların velisi odur ve onlar için acıklı bir azab vardır.
Biz Kitab´ı ancak, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir kavime rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir amaçla) indirmedik.
Allah gökten su indirdi, ölümünden sonra yeri onunla diriltti; işitebilen bir topluluk için bunda gerçekten bir ayet vardır.
Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır, size onların karınlarındaki fers (yarı sindirilmiş gıdalar) ile kan arasından, içenlerin boğazından kolaylıkla kayan dupduru bir süt içirmekteyiz.
Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden kurdukları çardaklarda hem sarhoşluk verici içki, hem güzel bir rızık edinmektesiniz. Şüphesiz aklını kullanabilen bir topluluk için, gerçekten bunda bir ayet vardır.
Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin.
Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü, uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.
Allah sizi yarattı, sonra sizi öldürüyor, sizden kimi de, bildikten sonra bir şey bilmesin diye, ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Şüphe yok, Allah bilendir, her şeye güç yetirendir.
Allah rızıkta kiminizi kiminize üstün kıldı; üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altında bulunanlara onda eşit olacak şekilde çevirip verici değildirler. Şimdi Allah´ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden de çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar, batıla mı inanıyorlar ve Allah´ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
Allah´ın dışında, kendileri için göklerden ve yerden hiç bir rızıka, hiç bir şeye malik olmayan ve buna güçleri yetmeyen şeylere mi tapıyorlar?
Artık Allah´a benzerler aramağa kalkışmayın; çünkü Allah bilir, siz ise bilmezsiniz.
Allah, hiç bir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan ile, tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verdiğimiz, böylelikle ondan gizli ve açık infak eden kimseyi örnek olarak gösterdi; bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah´ındır; fakat onların çoğu bilmezler.
Allah şu örneği de verdi: İki kişi; bunlardan birisi dilsiz, hiç bir şeye gücü yetmez ve her şeyiyle efendisinin üstünde (bir yük), o, onu hangi yöne gönderse bir hayır getirmez; şimdi bu, adaletle emreden ve dosdoğru yol üzerinde bulunanla eşit olabilir mi?
Göklerin ve yerin gaybı Allah´a aittir. (Kıyamet) Saatin(in) emri de yalnızca (süratli) bir göz çarpması gibidir, veya daha yakındır. Şüphe yok, Allah her şeye güç yetirendir.
Allah sizi annelerinizin karnından siz hiç bir şey bilmez halde iken çıkardı. Size, şükredesiniz diye kulaklar, gözler ve gönüller (düşünen kafalar) verdi. Ta ki şükredesiniz.
Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş (musahhar kılınmış) kuşları görmüyorlar mı? Onları (böyle boşlukta) Allah´tan başkası tutmuyor. Şüphesiz, iman eden bir topluluk için bunda ayetler vardır.
Allah, size evlerinizi (içinde) «güvenlik ve huzur bulacağınız yerler» kıldı; ve size hayvan derilerinden hem göç gününde, hem de yerleşme gününde kolaylıkla taşıyabileceğiniz evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir zamana kadar giyimlikler, döşemelikler ve (ticaret için) bir meta kıldı.
Allah, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar, siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz.
Fakat onlar yüz çevirirlerse, sana düşen yalnızca apaçık bir tebliğdir.
Onlar, Allah´ın nimetini bilmektedirler, sonra da inkâr etmektedirler; onların çoğu küfre sapanlardır.
Her ümmetten bir şahid göndereceğimiz gün; (artık ondan) sonra ne küfredenlere (özür dilemeleri için) izin verilecek, ne de (Allah´tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecek.
O zulmedenler, azabı gördüklerinde, ne (azab) onlara hafifletilecek, ne de onlara süre tanınacak.
O şirk koşanlar, şirk koştuklarını gördükleri zaman: «Rabbimiz, seni bırakıp bizim tapmakta olduğumuz ortaklarımız bunlardır» diyecekler. (Onlar da bunlara:) «Siz gerçekten yalan söyleyenlersiniz» diye sözü (geri çevirip) fırlatacaklar.
O gün (artık) Allah´a teslim olmuşlardır ve uydurdukları (yalancı ilahlar) da onlardan çekilip uzaklaşmıştır.
Küfre sapıp da Allah´ın yolundan alıkoyanlar; biz, işledikleri bozgunculuğa karşılık, onlara azab üstüne azab ilâve ettik.
Her ümmet içinde kendi nefislerinden onların üzerine bir şahid getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde bir şahid olarak getireceğiz. Biz Kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, müslümanlara da bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.
Şüphe yok Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşâdan), kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz.
Ahidleştiğiniz zaman, Allah´ın ahdini yerine getirin, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın; çünkü Allah´ı üzerinize kefil kılmışsınızdır. Şüphe yok Allah, yapmakta olduklarınızı bilir.
Bir ümmet diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha gelişkindir diye, yeminlerinizi kendi aranızda bir bozuculuk unsuru yaparak, ipini kuvvetle eğirdikten sonra bozup çözen (kadın) gibi olmayın. Şüphesiz Allah, sizi bununla imtihan etmektedir. Kıyamet günü hakkında ihtilafa düştüğünüz şeyi size muhakkak açıklayacaktır.
Eğer Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet kılardı; ancak dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. Yapmakta olduklarınızdan muhakkak sorulacaksınız.
Yeminlerinizi kendi aranızda bir bozuculuk unsuru edinmeyin; sonra sapasağlam basan ayak kayar ve Allah´ın yolundan alıkoyduğunuz için kötülüğü tadarsınız. (Ayrıca) Büyük azab da sizin içindir.
Allah´ın ahdini ucuz bir değere karşılık satmayın. Eğer bilirseniz, Allah katında olan sizin için daha hayırlıdır.
Sizin yanınızda olan tükenir, Allah´ın katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle biz muhakkak vereceğiz.
Erkek olsun, kadın olsun, bir mü´min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.
Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun hiç bir zorlayıcı gücü yoktur.
Onun zorlayıcı gücü ancak onu veli edinenlerle onunla O´na (Allah´a) ortak koşanlar üzerindedir.
Biz bir ayeti, bir (başka) ayetin yeriyle değiştirdiğimiz zaman, -Allah neyi indirdiğini daha iyi bilmektedir- «Sen yalnızca iftira edicisin» dediler. Hayır, onların çoğu bilmezler.
De ki: «İnananları sağlamlaştırmak ve müslümanlara yol gösterici ve müjde olmak üzere onu (Kur´an´ı) Ruh´ül Kudüs, Rabbinden hak gereğince indirdi.»
Andolsun ki biz, onların: «Bunu ancak kendisine bir beşer öğretmektedir» dediklerini biliyoruz. Saparak kendisine yöneldikleri (kimse) nin dili a´cemidir, bu ise açıkça Arapça olan bir dildir.
Allah´ın ayetlerine inanmayanları Allah hidayete ulaştırmaz ve onlar için acıklı bir azab vardır.
Yalanı, yalnızca Allah´ın ayetlerine inanmayanlar uydurur. İşte yalancıların asıl kendileri de onlardır.
Kim imanından sonra Allah´a (karşı) küfre sapıp da, -kalbi imanla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altında zorlanan hariç- küfre göğüs açarsa, işte onların üstünde Allah´tan bir gazab vardır ve büyük azab onlarındır.
Bu, onların dünya hayatını ahirete göre daha sevimli bulmalarından ve şüphesiz Allah´ın da küfre sapan bir topluluğu hidayete ulaştırmaması nedeniyledir.
Onlar, Allah´ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar da onların ta kendileridir.
Hiç şüphe yok, onlar ahirette ziyana uğrayanlardır.
Sonra gerçekten Rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin, ardından cihad edip sabredenlerin (destekçisidir) . Hiç şüphesiz senin Rabbin, bundan sonra da gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir.
O gün, herkes kendi nefsi adına mücadele eder ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir. Onlar zulme uğratılmazlar.
Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah´ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı.
Andolsun, onlara kendi içlerinden bir peygamber gelmişti, fakat onu yalanladılar; böylece onlar, zulümlerine devam etmektelerken azab onları yakalayıverdi.
O halde, ey insanlar, Allah´ın size verdiği rızıktan helal (ve) hoş olarak yeyin ve Allah´ın nimetine şükredin; eğer ona kulluk ediyorsanız.
O, size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah´tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan) ı haram kıldı. Fakat kim mecbur kalırsa, saldırmamak ve sınırı aşmamak üzere (yiyebilir). Çünkü gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla: «Şuna helal buna haram» demeyin. Çünkü Allah´a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah´a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.
(Bu dünyada olup biten) Pek az bir metadır. Onlara ise acıklı bir azab vardır.
Yahudi olanlara da, bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
Sonra gerçekten Rabbin, cehalet sonucu kötülük işleyen, sonra bunun ardından tevbe eden ve ıslah olanlar(la beraberdir). Şüphe yok, senin Rabbin bundan sonra bağışlayandır, esirgeyendir.
Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah´a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi.
O´nun nimetlerine şükrediciydi. (Allah) Onu seçti ve doğru yola iletti.
Ve biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o, ahirette de salih olanlardandır.
Sonra sana vahyettik: «Hanif (muvahhid) olan İbrahim´in dinine uy. O müşriklerden değildi.»
Cumartesi, ancak onda ihtilafa düşenlere (farz) kılındı. Şüphesiz senin Rabbin, onların ihtilaf ettikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmedecektir.
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir.
Eğer ceza verecekseniz, size verilen cezanın misliyle ceza verin ve eğer sabrederseniz, andolsun bu, sabredenler için daha hayırlıdır.
Sabret; senin sabrın ancak Allah(ın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli düzenlerden dolayı da sıkıntıya düşme.
Şüphe yok Allah, korkup sakınanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir.
Allah´ın emri geldi. Onunla yüzyüze gelmekte acele etmeyin. Tüm varlığın tespih ettiğidir o Allah. Arınmıştır onların şirk koştuklarından.
Kullarından dilediğine melekleri, emrinden olan ruh ile şöyle diyerek indirir: "Gerçek şu: Benden başka ilah yok, o halde benden sakının!"
Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Arınmıştır onların ortak tuttukları şeylerden.
İnsanı bir spermden yarattı. Bir de bakmışsın insan, açıkça kafa tutan bir hasım oluvermiştir.
Davarları da O yaratmıştır. Onlarda sizin için bir ısıtıcı-koruyucu ve nice nice yararlar vardır. Onlardan bazı şeyleri/onlardan bazılarını yersiniz.
Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada.
Ve ağırlıklarınızı yüklenir, canlarınızın yarısını tüketmeden varamayacağınız beldelere kadar taşırlar. Hiç kuşkusuz, Rabbiniz gerçekten Raûf´tur, çok acıyıp esirger; Rahîm´dir, sınırsızca merhamet eder.
Hem binesiniz diye hem de bir süs olarak atları, katırları, eşekleri de yarattı. Ve bilemeyeceğiniz daha neler yaratır O...
Yolu doğrultup denge noktasını bulmak Allah´ın işidir. Ondan sapan da var. Allah dileseydi, sizi toptan hidayete erdirirdi.
O sizin için gökten bir su indirdi; ondan bir içecek var. Kendisinden hayvanlarınıza yedirdiğiniz bir ağaç da ondan oluşmaktadır.
O suyla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve her çeşitten meyvalar bitirir. Hiç kuşkusuz, bunda, derin derin düşünen bir toplum için gerçek bir mucize vardır.
Geceyi, gündüzü, Güneş´i ve Ay´ı sizin emrinize vermiştir. Yıldızlar da O´nun emriyle bir hizmete boyun eğmiştir. Bütün bunlarda, aklını çalıştıran bir topluluk için elbette ibretler vardır.
Ve sizin için yeryüzünde, çeşit çeşit renklerde başka şeylere de vücut vermiştir. Bütün bunlarda, düşünüp ibret alacak bir toplum için elbette bir mucize vardır.
Ve O´dur ki, içinden taze bir et yemeniz ve kuşanacağınız bir süs çıkarmanız için denizi emrinize vermiştir. Gemileri onda yara yara gider görürsün. Böyle yapmıştır ki, O´nun kereminden nasip arayasınız ve şükredebilesiniz.
Sizi çalkayıp sarsar diye yerküreye ağır dağlar, ırmaklar, yollar koydu. İyiye ve doğruya ulaşmanız umulmaktadır.
Ve nice işaretler! Yıldızla da onlar, yol ve yön doğrulturlar.
Yaratan, yaratmayana benzer mi? Hiç düşünmüyor musunuz?
Allah´ın nimetlerini saymaya kalkarsanız, onların sonunu getiremezsiniz. Allah, gerçekten Gafûr ve Rahîm´dir.
Allah, sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir.
Allah dışında yakardıklarınız hiçbir şey yaratamazlar; onların kendileri yaratılmaktadır.
Hayat bulmaz ölülerdir onlar. Ne zaman dirilteceklerini bile bilmezler.
Tanrınız bir tek tanrıdır. Böyle iken, âhirete inanmayanlar, kibre saplandıkları için kalpleri inkârcı olmuştur.
Hiç kuşkusuz Allah, onların sakladıklarını da açığa vurduklarını da biliyor. Hiç kuşkusuz, O, büyüklük taslayanları sevmiyor.
Onlara, "Rabbiniz ne indirdi" dendiğinde şöyle dediler: "Öncekilerin masallarını."
Şunun için ki, onlar, kıyamet günü kendi günahlarını tamamen yüklendikten başka, ilimsizlik yüzünden saptırdıkları kişilerin günahlarının bir kısmını da yüklenecekler. Bakın, ne kötü şey yükleniyorlar!
Onlardan öncekiler tuzak kurmuşlardı. Bunun üzerine Allah, binalarına temellerinden çarpmış da üstlerindeki tavan tepelerine çökmüştü. Azap onlara hiç fark edemedikleri yerden gelmişti.
Sonra, kıyamet günü onları rezil edecek ve diyecek: "Kendileri için kavga çıkarıp ayrılığa düştüğünüz ortaklarım nerede?" Kendilerine ilim verilmiş olanlar diyecekler ki: "Bugün rezillik ve kötülük, gerçeği inkâr edenleredir."
Öz benliklerine zulmedip durdukları bir sırada, meleklerin vefat ettirdikleri kişiler şöyle diyerek teslim bayrağını çekerler: "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk." İş hiç de öyle değil. Allah, sizin yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmektedir.
Hadi, girin cehennem kapılarından; sürekli kalacaksınız orada. Gerçekten kötü yermiş kibre sapanların barınağı.
Korunup sakınanlara, "Rabbiniz ne indirdi" dendiğinde şöyle dediler: "Hayır indirdi." Bu dünyada güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik vardır. Âhiret yurdu elbette ki daha hayırlıdır. Gerçekten ne güzelmiş takva sahiplerinin yurdu!
Adn cennetleri... Girecekler içlerine. Altlarından ırmaklar akacak. Orada diledikleri şey kendilerinin olacak. Allah, korunup sakınanları işte böyle ödüllendirir.
Melekler, canlarını temiz insanlar olarak aldıklarına şöyle derler: "Selam size, yapıp ettiklerinize karşılık olarak girin cennete!"
Neyi bekliyorlar? Kendilerine meleklerin gelmesini mi, yoksa Allah´ın emrinin gelmesini mi? Onlardan öncekiler de aynen böyle yapmışlardı. Allah onlara zulüm etmemişti. Tam aksine, onlar kendi kendilerine zulüm ediyorlardı.
Sonunda, yapıp ettiklerinin kötülükleri başlarına musibet olmuş, alay edip durdukları şey kendilerini sarıvermiştir.
Ortak koşanlar dediler ki: "Eğer Allah isteseydi biz de atalarımız da Allah dışında bir şeye kulluk/ibadet etmez, O´na rağmen hiçbir şeyi haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de aynen böyle yaptılar. Resullere düşen, açık bir tebliğden başkası değildir.
Yemin olsun, biz her ümmette şöyle tebliğ yapan bir resul görevlendirdik: "Allah´a kulluk/ibadet edin, tâğutttan kaçının. Sonra bunlardan kimine Allah kılavuzluk etti, kimine de sapıklık hak oldu. Şimdi, yeryüzünde gezip dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş görün.
Sen onların iyiye ve doğruya ulaşmalarını tutkuyla istesen de Allah, saptırdığına yol göstermez. Hiçbir yardımcıları da olmaz onların.
Yeminlerinin tüm gücüyle, "Allah ölen kimseyi diriltmez!" diye Allah´a yemin ettiler. Hayır, öyle değil! Öleni diriltmek O´nun üzerinde hak bir vaattır, fakat insanların çokları bilmezler.
Diriltecek ki, onlara, ihtilafa düştükleri şeyi açık-seçik göstersin ve küfre sapanlar kendilerinin yalancılar olduğunu bilsinler.
Biz bir şeyi dilediğimizde, onun hakkında söyleyeceğimiz söz, "Ol!" demekten ibarettir; o hemen oluverir.
Zulme uğratıldıktan sonra Allah uğrunda hicret edenlere biz, dünyada elbette güzelce mekân tutturacağız. Âhiretin ödülü mutlaka daha büyüktür. Bir bilselerdi!
O Allah yolunda hicret edenler, sabrederler ve yalnız Rablerine tevekkül ederler.
Biz senden önce de elçi olarak kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir/Kur´an ehline sorun.
Açık delillerle, kitaplarla gönderdik. Sana da bu zikiri/Kur´an´ı vahyettik ki, kendilerine indirileni insanlara açık-seçik bildiresin de derin derin düşünebilsinler.
Kötülükleri yapmak için tuzak kuranlar, Allah´ın kendilerini yere geçirmeyeceğinden yahut hiç fark edemeyecekleri bir yerden azabın kendilerine gelmeyeceğinden emin mi oldular?
Yahut dönüp dolaşmaları sırasında kendilerini yakalamayacağından... Onlar buna engel de olamazlar.
Yoksa kendilerini korkuta korkuta, sindire sindire yakalamayacağından emin midirler? Kuşkusuz ki, sizin Rabbiniz gerçekten Raûf´tur, Rahîm´dir.
Bakıp görmediler mi, Allah´ın yarattığı şeylerin gölgeleri bile, sağ ve sollarından boyunları bükük bir halde, Allah için secdelere kapanarak dönüyor.
Göklerdeki ve yerdeki canlı şeyler de melekler de yalnız Allah´a secde ederler ve hiç de büyüklük taslamazlar.
Üstlerinde egemen olan Rablerinden ürperirler ve emredildikleri şeyi yaparlar.
Allah buyurdu ki: "İki ilah edinmeyin; O sadece bir tek ilahtır. Yalnız benden korkun."
Göklerde ve yerde ne varsa O´nundur. Din de sürekli olarak yalnız O´nundur. Hâlâ, Allah´tan başkasından mı sakınıyorsunuz!
Sahip olduğunuz her nimet Allah´tandır. Sonra size bir zorluk/keder dokunduğu zaman yalnız O´na yakarırsınız.
Sonra da zorluk ve kederi sizden kaldırdığında, içinizden bir zümre kendi Rablerine hemen ortak koşuverir,
Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler diye. Hadi, zevklenin/nimetlenin, yakında bileceksiniz.
Tutuyor, kendilerine verdiğimiz rızıklardan, hiçbir şeyin farkında olmayanlara pay çıkarıyorlar. Allah´a yemin olsun ki, iftira edip durduğunuz şeylerden kesinlikle hesaba çekileceksiniz.
Tutuyor, Allah´a kızları nispet ediyorlar. Hâşâ! O, bunlardan arınmıştır. İştah duydukları şeyler de kendilerinin mi?
Onlardan birine kız çocuk müjdelendiğinde yüzü simsiyah kesilir. Öfkeden yutkunur da yutkunur o!
Kendisine muştulananın utancından ötürü toplumdan gizlenir. Hakaret/eziklik üzere tutsun mu onu yoksa toprağın bağrına mı gömsün onu. Bakın ne kötü hüküm veriyorlar!
Âhirete inanmayanlar için kötülük örneği var. En yüce örnekse Allah içindir. O´dur Azîz, O´dur Hakîm.
Eğer Allah, insanları zulümlerine karşı cezalandırsaydı, yeryüzünde debelenen bir şey bırakmazdı. Ama öyle yapmıyor, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Süreleri geldiğinde ise ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçebilirler.
Kendilerinin bile çirkin bulacağı şeyleri Allah´a isnat ediyorlar. Dilleri de yalan düzüp donatıyor: En ileri güzellik onlarınmış! Kuşkusuz olan şu: Onlar için ateş vardır. Ve ona en önden gideceklerdir.
Yemin olsun Allah´a ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik de şeytan onlara amellerini süslü gösterdi. O, bugün de onların dostudur/ o gün de onların dostu idi. Onlar için acıklı bir azap var.
Bu Kitap´ı sana yalnız şunun için indirdik: Hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara iyice açıklayasın ve Kitap, iman eden bir topluluk için kılavuz ve rahmet olsun.
Allah, gökten bir su indirdi de onunla, ölümünden sonra yeryüzüne hayat verdi. Kuşkusuz, bunda kulak verip dinleyen bir topluluk için mutlaka bir mucize vardır.
Hayvanlarda da sizin için kesin bir ibret vardır. Size onların karınlarından, fışkı ile kan arasından halis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazlarından kayar gider.
Hurmalıkların meyvalarından, üzümlerden de sarhoş edici bir içecek ve güzel bir rızık elde edersiniz. İşte bunda, aklını işleten bir topluluk için kesin bir mucize vardır.
Rabbin, balarısına şöyle vahyetti: "Dağlardan evler edin, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan da..."
"Sonra, meyvaların her türünden ye de boyun bükerek Rabbinin yollarına koyul." Onun karıncıklarından, renkleri çeşit çeşit bir içecek çıkar ki, insanlar için onda şifa vardır. Derin derin düşünen bir topluluk için, bunda kesin bir mucize var.
Allah sizi yarattı, sonra sizi vefat ettirecek. İçinizden bazıları, ömrün en basit ve düşük noktasına geri çevirilir ki, bir ilimden sonra hiçbir şey bilmez olsun. Allah Alîm´dir, Kadîr´dir.
Allah, rızıkta kiminizi kiminize üstün kılmıştır. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere aktarıp da hepsi onda eşit hale gelmiyor. Allah´ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar?
Allah size, kendi benliklerinizden eşler nasip etti. Eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar oluşturdu. Ve sizleri güzel ve temiz nimetlerle rızıklandırdı. Şimdi bunlar, bâtıla mı inanıyorlar? Ve bunlar, evet bunlar, Allah´ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
Allah´ı bırakıp da kendilerine, göklerden ve yerden bir parçacık rızık veremeyen, buna güç yetiremeyen şeylere mi tapıyorlar?
Artık Allah´a örnekler verip durmayın. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Allah şöyle bir örnekleme yaptı: Hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının eşyası durumunda bir kul/köle ile bizden bir güzel rızıkla rızıklandırdığımız ve ondan gizli-açık dağıtan bir kişi. Bunlar aynı olur mu?! Bütün övgüler Allah´adır ama onların çokları bilmiyorlar.
Allah şöyle bir örnekleme de yaptı: İki adam; birisi dilsiz; hiçbir şeye gücü yetmez, efendisi/yöneticisi üstüne sadece bir yük. Efendi onu nereye gönderse hiçbir hayır getiremez. Şimdi bu adam, dosdoğru bir yol üzerinde bulunup adaletle emreden kişi ile aynı olur mu?
Göklerin ve yerin gaybı Allah´ındır. O saate/dünyanın sonuna ilişkin emirse bir göz açıp yummak gibi, hatta ondan da yakındır. Allah her şeye kadirdir.
Allah sizi annelerinizin karınlarından çıkardı, hiçbir şey bilmiyordunuz; şükredebilesiniz diye size işitme gücü, gözler ve gönüller verdi.
Gök boşluğunda, bir emre boyun eğdirilmiş olan kuşlara bakmadılar mı? Onları Allah´tan başkası tutmuyor. Bunda, inanan bir topluluk için elbette ki izler-işaretler vardır.
Allah size, evlerinizden huzur ve sükûn yeri yaptı. Hayvan derilerinden size, gerek güç gününüzde gerek konduğunuz sırada rahatça taşıyacağınız evler yaptı. Ayrıca, hayvanların; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından belli bir süreye kadar kullanabileceğiniz giyimlikler, döşemelikler ve kullanım eşyası verdi.
Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler oluşturdu. Dağlardan sizin için sığınak evler yaptı. Sizin için, sıcaktan koruyacak elbiselerle savaşta koruyacak elbiseler de yaptı. İşte nimetini üzerinizde böyle tamamlıyor ki, O´na teslim olup esenliğe ulaşabilesiniz.
Yine de yüz çevirirlerse artık sana düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.
Allah´ın nimetini biliyorlar, sonra da onu inkâr ediyorlar. Çoğu nankördür bunların.
Her ümmetten bir tanığı ortaya sürdüğümüz gün, küfre sapanlara ne izin verilir ne de özür dilemelerine imkân sağlanır.
Zulme sapanlar azapla yüzyüze geldiklerinde, ne azapları hafifletilir ne de yüzlerine bakılır.
Şirke sapanlar, ortak tuttuklarını gördüklerinde şöyle derler: "Rabbimiz, işte bunlar seni bırakıp da yalvarıp yakardığımız ortaklarımız." Bunun üzerine ortakları onlara şöyle söz dokundururlar: "Siz, yalancılarsınız, yalancılar!"
O gün hepsi Allah huzurunda teslim bayrağı çekmiş, iftira aracı olarak kullandıklarının tümü onları ortada bırakıp kaybolmuştur.
İnkâra sapıp Allah yolundan geri çevirenler var ya, bozgunculuk edip durmalarından ötürü onların azaplarına azap katmışızdır.
Gün olur, her ümmet için kendi aleyhlerine kendi içlerinden bir tanık çıkarırız. Seni de şu insanlar hakkında tanık olarak getireceğiz. Sana bu Kitap´ı indirdik ki herşey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun.
Şu bir gerçek ki Allah; adaleti, iyi ve güzel davranmayı, akrabaya vermeyi emreder. Tüm pisliklerden/edepsizliklerden, kötülükten, azgınlık-doymazlık ve kıskançlıktan yasaklar. Düşünüp ibret alırsınız ümidiyle size öğüt veriyor.
Yeminleri bozmada, ipliğini kuvvetle büktükten sonra bozup parçalayan karı gibi olmayın. Bir topluluk ötekinden daha zengin ve kalabalık çıktığı için yeminlerinizi aranızda bir hile aracı yapıyorsunuz. Allah sizi bununla imtihan ediyor; ihtilafa düştüğünüz şeyleri kıyamet günü size açık bir biçimde elbette gösterecektir.
Allah dileseydi, elbette ki sizi birtek ümmet yapardı. Ama O, dilediğini saptırıyor, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzluyor. Yapıp ettiklerinizden mutlaka sorgu-suale çekileceksiniz.
Yeminlerinizi aranızda hile ve aldatma aracı yapmayın; aksi halde, ayak sağlam bastıktan sonra kayar ve Allah yolundan alıkoyduğunuz için acıyı tadarsınız. Üstelik büyük bir azaba da uğrarsınız.
Allah´a verdiğiniz sözü basit bir ücret karşılığı satmayın. Eğer bilirseniz, Allah katında olan, sizin için daha hayırlıdır.
Sizin yanınızdaki tükenir ama Allah´ın yanındaki sonsuza dek kalıcıdır. Sabredenlere ödüllerini biz, işleyip ürettiklerinin en güzeliyle mutlaka vereceğiz.
Erkek yahut kadın, her kim inanmış olarak hayra ve barışa yönelik bir iş yaparsa, onu tertemiz bir hayatla yaşatırız. Ve böylelerinin ücretlerini, işleyip ürettiklerinin en güzelleriyle karşılarız.
Kur´an´ı okuduğun zaman, o kovulup taşlanmış şeytandan Allah´a sığın!
Şu bir gerçek ki şeytanın elinde, iman edip yalnız Rablerine dayananlar aleyhine hiçbir sulta/hiçbir kanıt yoktur.
Onun sultası, sadece onu dost edinenlerle Allah´a ortak koşanlar üstündedir.
Biz bir ayeti, bir başka ayetin yerine koyduğumuzda -ki Allah neyi indirmekte olduğunu daha iyi bilir- şöyle derler: "Sen düpedüz bir iftiracısın." Hayır, öyle değil. Bunların çokları bilmiyorlar.
De ki: "İman edenleri güçlendirip kökleştirmek için ve Müslümanlara bir müjde ve kılavuz olarak, Ruhulkudüs onu, senin Rabbinden indirdi.
Yemin olsun ki, biz, onların, "Kur´an´ı ona bir insan öğretiyor" demekte olduklarını biliyoruz. Nispet etmeye uğraştıkları adamın dili yabancıdır. Oysaki bu, apaçık Arapça bir dildir.
Allah´ın ayetlerine inanmayanlara Allah kılavuzluk etmez. Onlar için acıklı bir azap öngörülmüştür.
Yalanı ancak, Allah´ın ayetlerine inanmayanlar uydururlar. Yalancılık edenler onların ta kendileridir.
Her kim imanından sonra Allah´a küfür eder, kalbi iman ile yatışmış halde iken baskıyla zorlanan hariç olmak üzere, inkâra göğüs açarsa, böylelerinin üzerine Allah´tan bir gazap iner. Bunlar için büyük bir azap da öngörülmüştür.
Bu böyledir, çünkü, onlar şu iğreti hayatı âhirete tercih etmişlerdir. Ve Allah, küfre sapanlar topluluğunu doğruya kılavuzlamaz.
Bunlar, Allah´ın; kalpleri, kulakları ve gözleri üstüne mühür bastığı insanlardır. Gaflete saplananlar da bunların ta kendileridir.
Hiç kuşkusuz, âhirette hüsrana uğrayacaklar da bunlardır.
Kuşkusuz, Rabbin; işkenceye uğratıldıktan sonra hicret eden, ardından da cihat edip sabreden kişiler yanındadır. Bütün bunlardan sonra senin Rabbin elbette cömertçe affedecek, cömertçe merhamet edecektir!
Gün olur, herkes kendi nefsi için mücadele eder ve herkese, yaptığının karşılığı tam tamına ödenir; onlar asla zulme uğratılmazlar.
Allah, şu ülkeyi/medeniyeti de örnek vermiştir: Güvenli, mutlu-huzurlu idi; rızkı her yandan bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah´ın nimetlerine nankörlük ettiler de Allah kendilerine, sanayi olarak ürettikleri şeyler yüzünden açlık ve korku elbisesini/birlikteliğini/karmaşasını tattırdı.
Yemin olsun ki, onlara içlerinden bir resul geldi de onu yalanladılar. Bunun üzerine, onlar zulümlerine devam edip dururken azap kendilerini yakaladı.
Allah´ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal ve temiz olarak yiyin! Eğer yalnız O´na ibadet ediyorsanız, Allah´ın nimetlerine şükredin!
O size ancak şunları haram kılmıştır: Ölü/hayvan/leş, kan, domuz eti, Allah´tan başkası adına kesilen hayvan. Bununla birlikte, zorda kalan, başkasının hakkına tecavüz etmemek, sınırı da aşmamak şartıyla bunlardan yerse, Allah bağışlayacak, merhamet edecektir.
Yalan düzerek Allah´a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan düzerek Allah´a iftira edenler kurtulamazlar.
Az bir nimetlenme ardından, acıklı bir azap var onlara.
Sana anlattıklarımızı daha önce, Yahudilere haram kılmıştık. Biz onlara haksızlık etmedik; aksine, onlar kendi benliklerine zulmediyorlardı.
Şu da var: Rabbin, bilgisizlik yüzünden kötülük işleyip de bunun ardından tövbe edip hallerini düzeltenler lehindedir. Sonra senin Rabbin gerçekten Gafûr ve Rahîm´dir.
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlı başına bir ümmet idi; bir hanîf olarak Allah´ın önünde eğiliyordu, müşriklerden değildi.
O´nun nimetlerine şükrediyordu. Allah onu seçip yüceltti ve dosdoğru bir yola kılavuzladı.
Dünyada ona güzellik verdik, âhirette de o mutlaka barışsever iyiler arasında yer alacaktır.
Daha sonra sana şunu vahyettik: Bir hanîf olarak İbrahim´in milletine uy! O, müşriklerden değildi.
Cumartesi tatili, sadece onda ihtilaf edenlere farz kılındı. Rabbin, tartışmakta oldukları şey hakkında, onlar arasında kıyamet günü hüküm verecektir.
Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et ve onlarla, en güzel olan neyse o yolla mücadele et. Şüphe yok ki Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. Ve O, gerçeğe kılavuzlananları da en iyi bilendir.
Eğer ceza ile karşılık verecekseniz, ancak size yapılan kötülüğün türü ve miktarı ile karşılık verin. Eğer sabrederseniz, elbette ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır.
Sabret! Senin sabrın da Allah´ın yardımıyladır. Onlar için tasalanma! Kurmakta oldukları tuzaklar yüzünden de telaşlanma!
Hiç kuşkusuz, Allah, sakınanlar ve güzel düşünüp güzel iş yapanlarla beraberdir.