Bizim ayetlerimizi yalanlayabildikleri kadar yalanlıyorlardı.
Oysa Biz, herşeyi yazıp saymışızdır.
Şimdi tadın. Size artık azaptan başkasını arttırmayacağız;
Gerçek şu ki, muttakiler için ´bir kurtuluş ve mutluluk´ vardır.
Nice bahçeler ve üzüm bağları.
Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar.
Dopdolu kadehler.
İçinde, ne ´boş ve saçma bir söz´ işitirler, ne bir yalan.
Rabbinden bir karşılık olmak üzere yeterli bir bağış(tır bu).
Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi Rahman olan (Allah); O’na hitap etmeye güç yetiremezler.
Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün; Rahman´ın kendilerine izin verdikleri dışında olanlar konuşmazlar. (Konuşacak olan da,) Doğruyu söyleyecektir.
İşte bu, hak gündür. Şu halde dileyen Rabbine bir dönüşyolu edinsin.
Gerçekten Biz sizi yakın bir azab ile uyardık. Kişinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine bakacağı gün, kafir olan da: "Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim" diyecek.
(Müşrikler) hangi (büyük) şeyden birbirlerine soruyorlar?
(2-3) O hakkında ayrılığa düşmekte oldukları büyük haberden (öldükten sonra dirilmekten) mi? (Hem bununla alay mı ediyorlar?)
(2-3) O hakkında ayrılığa düşmekte oldukları büyük haberden (öldükten sonra dirilmekten) mi? (Hem bununla alay mı ediyorlar?)
Hayır, (ihtilâfa lüzum yok, iş dedikleri gibi değil). İleride (kıyamet günü, inkârlarının akıbetini) bilecekler.
Hayır hayır, ileride bilecekler.
Biz, yapmadık mı arzı bir döşek,
Dağları da birer kazık?
Sizleri de (erkek-dişi) çift çift yarattık.
Uykunuzu ise, bir dinlenme yaptık.
Geceyi bir örtü yaptık.
Gündüzü ise, geçim vakti kıldık.
Üstünüze, yedi sağlam gök bina ettik.
İçlerinde parıl parıl ışıldayan bir kandil (güneş) astık.
Rüzgârların sıkıştırıp yoğunlaştırdığı bulutlardan şarıl şarıl bir su indirdik;
Onunla çıkaralım diye, daneler, otlar,
Sarmaş dolaş bağlar, bahçeler...
Şüphesiz ki, (haklı ile haksızın ayırd edileceği) o fâsıl günü (kıyamet) muayyen bir vakit olmuştur.
Sûr’a üfürüleceği o gün, (mezarlardan kalkıp mahşere) bölük bölük gelirsiniz.
Bir de, sema açılmış da kapı kapı olmuştur.
Dağlar yürütülmüş de bir serap olmuştur, (yerlerinde yeller esmektedir).
Muhakkak ki cehennem, (melekler tarafından kâfirleri) bir gözetleme yeridir.
Kâfirler için bir dönüş yeridir.
Nice devirler boyunca içinde kalacaklar...
Orada ne bir serinlik tadacaklar ne de içilecek bir şey!
Bir kaynar su ve irin içecekler.
Bir ceza ki, (işledikleri amellere) uygun...
Çünkü onlar, hesaba çekileceklerini hiç ummuyorlardı,
Âyetlerimizi de alabildiklerine yalanlamışlardı.
Biz ise, her şeyi (Levh-i Mahfûz’da) yazıp tesbit ettik.
(O kâfirlere şöyle denilir): Şimdi tadın, artık size azap artırmaktan başka bir şey yapacak değiliz.
Şüphesiz takva sahiblerine (her türlü kederden) kurtuluş (cennet) var.
Bahçeler var, üzümler var;
Aynı yaşta tomurcuk sîneliler,
Hem dolgun kadehler var...
Orada ne boş bir lâf işitilir, ne de bir yalan...
(Bu, takva sahiplerinin işledikleri güzel amellere) bir karşılık ki, Rabbinden, bir ihsandır; yeter mi yeter...
O, göklerle yerin ve bütün aralarındakilerin Rabbidir; Rahmân’dır: O’na hiç bir sözde (ve itirazda) bulunamazlar.
O gün Cebrâil ve melekler saf halinde duracaklar. Rahmân’ın, kendisine izin verip de doğruyu söylemiş olandan başkaları bir kelime söyliyemiyecekler...
İşte bu kıyamet, çaresiz vuku bulacak gündür. Artık dileyen, Rabbine varacak bir yol edinsin, (iman edip itaatten ayrılmasın).
Çünkü biz, size, (ahirette olacak) yakın bir azabı haber verdik. O gün kişi, ellerinin kazanıp öne (ahirete) gönderdiği amellere bakacak ve kâfir şöyle diyecektir: “- Ah ne olurdu, ben bir toprak olaydım!...”
(2-3) Hakkında görüş ayrılığına düştükleri çok önemli haberi mi ?
(2-3) Hakkında görüş ayrılığına düştükleri çok önemli haberi mi ?
Hayır, (görüş ayrılığına gerek yok) ileride bilecekler.
Hayır, hayır, (hiç gerek yok, elbette) ileride bilecekler.
Yeryüzünü bir döşek,
Dağlan (yerin bir bakıma dengesini sağlayan) kazıklar yapmadık mı ?
Sizi çift çift (kadın-erkek) yarattık.
Uykunuzu, dinlenmenizi sağlayıcı kıldık.
Geceyi bir örtü,
Gündüzü, geçiminizi kazanmanıza uygun kıldık.
Üstünüzde yedi sağlam gök meydana getirdik.
(Onda) alabildiğine yanıp tutuşarak parlak ışık veren bir kandil (Güneş)i var kıldık.
(14-15-16) (Rüzgârın te´siriyle) sıkışıp yoğunlaşan bulutlardan döne ve (çeşitli) bitki çıkarmak; sarmaşık bahçeler yetiştirmek için bol bol yağmur indirdik.
(14-15-16) (Rüzgârın te´siriyle) sıkışıp yoğunlaşan bulutlardan döne ve (çeşitli) bitki çıkarmak; sarmaşık bahçeler yetiştirmek için bol bol yağmur indirdik.
(14-15-16) (Rüzgârın te´siriyle) sıkışıp yoğunlaşan bulutlardan döne ve (çeşitli) bitki çıkarmak; sarmaşık bahçeler yetiştirmek için bol bol yağmur indirdik.
Şüphesiz ki (Hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden, haklıyı haksızdan) ayırd etme günü (Allah katında) belirlenmiş bir vakittir.
(21-22) Cehennem, hiç şüphesiz ki bir pusu, azgın sapıkların varıp döneceği bir yerdir.
(21-22) Cehennem, hiç şüphesiz ki bir pusu, azgın sapıkların varıp döneceği bir yerdir.
Orada uzun süre kalacaklar.
(24-25-26) Ne serinlik, ne de (serin, tatlı bir) içecek tadacaklar, (amellerine) uygun bir ceza olarak sadece kaynar su ve bir de irinli, çok soğuk bir su içecekler.
(24-25-26) Ne serinlik, ne de (serin, tatlı bir) içecek tadacaklar, (amellerine) uygun bir ceza olarak sadece kaynar su ve bir de irinli, çok soğuk bir su içecekler.
(24-25-26) Ne serinlik, ne de (serin, tatlı bir) içecek tadacaklar, (amellerine) uygun bir ceza olarak sadece kaynar su ve bir de irinli, çok soğuk bir su içecekler.
Çünkü onlar hiç de hesabı ummazlardı.
Âyetlerimizi yalan saydılar da saydılar.
Biz herşeyi (bir bir) sayıp kitaba geçirmişizdir.
Artık hep (bu azabı) tadın, size elbette azâbdan başka bir şey artırmıyacağız.
(31-32-33-34) (Allah´tan derin bir saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlara kurtuluş, başarıya erişme, bahçeler, bağlar, göğüsleri yeni kabarmış yaşıtlar; dolu dolu kadehler vardır.
(31-32-33-34) (Allah´tan derin bir saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlara kurtuluş, başarıya erişme, bahçeler, bağlar, göğüsleri yeni kabarmış yaşıtlar; dolu dolu kadehler vardır.
(31-32-33-34) (Allah´tan derin bir saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlara kurtuluş, başarıya erişme, bahçeler, bağlar, göğüsleri yeni kabarmış yaşıtlar; dolu dolu kadehler vardır.
(31-32-33-34) (Allah´tan derin bir saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlara kurtuluş, başarıya erişme, bahçeler, bağlar, göğüsleri yeni kabarmış yaşıtlar; dolu dolu kadehler vardır.
Orada ne boş-anlamsız söz, ne de yalan işitirler.
Rabbından bir mükâfat, yeterli bir bağıştır (bunlar)!
O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi, Rahmân´dır; O´na söz söylemeye güç getiremezler.
O gün o (büyük) Ruh (Melek Cebrail) ve melekler ayakta saf hâlinde duracaklar. Rahmân´ın izin verdiklerinin dışında kimseler konuşamıyacak. İzin verilen de ancak doğruyu söyleyecek.
İşte hakk olan gün, budur. Arzu eden kimse Rabbına bir varış yolu edinsin !
Doğrusu biz, sizi yakın bir azâb ile uyardık; o gün, kişi, ellerinin önden gönderdiğine bakacak. Hakk´ı inkâr eden ise, (büyük bir pişmanlık içinde) «keşke (bugün) toprak olaydım !» diyecek.
(2-3) Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi (mi)?
(2-3) Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi (mi)?
Hayır, ileride bilecekler.
Yine hayır; ileride bilecekler.
(6-7) Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?
(6-7) Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?
Sizleri (erkekli dişili) eşler hâlinde yarattık.
Uykunuzu bir dinlenme (sebebi) kıldık.
Geceyi (sizi örten) bir elbise yaptık.
Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık.
Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik.
Alev alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil yarattık.
(14-16) Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık.
(14-16) Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık.
(14-16) Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık.
Şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir vakittir.
Bu, sûra üfürüleceği gün gerçekleşir ve siz bölük bölük gelirsiniz.
Gök açılır ve kapı kapı olur.
Dağlar yürütülür, serap hâline gelir.
(21-23) Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir.
(21-23) Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir.
(21-23) Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir.
Orada ne bir serinlik ve ne de içecek bir şey tadacaklar!
(25-26) Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler.
(25-26) Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler.
Çünkü onlar hesaba çekilmeyi ummuyorlardı.
Âyetlerimizi de alabildiğine yalanlamışlardı.
Biz ise, her şeyi bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) tamamiyle sayıp tespit ettik.
Kâfirlere şöyle denilir: “Şimdi tadın. Artık bundan sonra yalnızca azabınızı artıracağız.”
(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.
(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.
(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.
(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.
Orada ne bir boş söz işitirler, ne de bir yalan.
(36-38) Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un (Cebrail’in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir.
(36-38) Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un (Cebrail’in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir.
(36-38) Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un (Cebrail’in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir.
İşte bu, hak olan gündür. Artık dileyen kimse Rabbine ulaştıran bir yol tutar.
Şüphesiz biz sizi, kişinin önceden elleriyle yaptıklarına bakacağı ve inkârcının, “Keşke toprak olaydım!” diyeceği günde gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı uyardık.
(21-22) Şüphesiz, azgınların barınağı olacak cehennem pusuda beklemektedir.
(21-22) Şüphesiz, azgınların barınağı olacak cehennem pusuda beklemektedir.
(23-26) (Azgınlar) orada çağlar boyu kalırlar, orada bir serinlik ya da (susuzluk gideren) bir içecek tatmazlar, ancak (dünyada yaptıklarına) uygun karşılık olarak kaynar su ve irin tadarlar.
(23-26) (Azgınlar) orada çağlar boyu kalırlar, orada bir serinlik ya da (susuzluk gideren) bir içecek tatmazlar, ancak (dünyada yaptıklarına) uygun karşılık olarak kaynar su ve irin tadarlar.
(23-26) (Azgınlar) orada çağlar boyu kalırlar, orada bir serinlik ya da (susuzluk gideren) bir içecek tatmazlar, ancak (dünyada yaptıklarına) uygun karşılık olarak kaynar su ve irin tadarlar.
(23-26) (Azgınlar) orada çağlar boyu kalırlar, orada bir serinlik ya da (susuzluk gideren) bir içecek tatmazlar, ancak (dünyada yaptıklarına) uygun karşılık olarak kaynar su ve irin tadarlar.
Çünkü onlar hesap gününü (geleceğini) ummazlardı.
Bizim âyetlerimizi yalanladıkça yalanlamışlardı.
Biz ise her şeyi bir kitapta sayıp yazmışızdır.
Tadın! Bundan sonra yalnızca azabınızı arttıracağız.
(31-34) Şüphesiz takvâ sahipleri için umulanı buldukları yer, bahçeler, üzüm bağları, göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, içki dolu kâseler vardır.
(31-34) Şüphesiz takvâ sahipleri için umulanı buldukları yer, bahçeler, üzüm bağları, göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, içki dolu kâseler vardır.
(31-34) Şüphesiz takvâ sahipleri için umulanı buldukları yer, bahçeler, üzüm bağları, göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, içki dolu kâseler vardır.
(31-34) Şüphesiz takvâ sahipleri için umulanı buldukları yer, bahçeler, üzüm bağları, göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, içki dolu kâseler vardır.
Onlar orada ne boş bir lâkırdı ne de yalan işitirler.
Bunlar Rabbinin yeterli bir bağışı, mükâfatıdır.
O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir. O, rahmândır. O gün insanlar O´na karşı konuşmaya yetkili değillerdir.
Ruh (Cebrail) ve melekler saf saf olup durduğu gün, Rahmân´ın izin verdiklerinden başkaları konuşmazlar; konuşan da doğruyu söyler.
İşte o, kesin olarak gelecek gündür. O halde dileyen Rabbine varan bir yol tutsun.
Biz, yakın bir azap ile sizi uyardık. O gün kişi önceden yaptıklarına bakacak ve inkârcı kişi: «Keşke toprak olsaydım!» diyecektir.
Şüphesiz ki, o fasıl (kıyamet) günü belirlenmiş bir vakit olmuştur.
Sur´a üfürüldüğü gün, bölük bölük gelirsiniz!
Gök de açılmış, kapılar oluşmuştur.
Dağlar yürütülmüş, bir serap olmuştur.
Şüphesiz, cehennem bir gözetleme yeri olmuştur.
Azgınlara bir barınak olmuştur.
İçinde devirlerce kalacaklardır.
Orada ne bir serinlik tadacaklar, ne de bir içecek.
Yalnızca bir kaynar su ve irin.
Yaptıklarına tamamen uygun bir ceza olarak.
Çünkü onlar, hiçbir hesap ummazlardı.
Ayetlerimize yalan diye diye tam bir yalancı olmuşlardı.
Biz ise her şeyi sayıp bir kitaba geçirmişiz.
Artık tadın! Artık, azabınızı artırmaktan başka birşey yapacak değiliz!
Şüphesiz, takva sahipleri için bir kurtuluş ve murada erme var
Bahçeler var, bağlar var.
Turunç göğüslü yaşıt (kızlar) var.
Dopdolu bir kadeh var.
Orada ne boş bir laf işitirler ne de bir yalan isnadı.
Rabbinden bir karşılık ki, yeter mi yeter!
O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir, Rahman´dır. O´na bir hitapta bulunma gücüne sahip olamazlar.
Ruh´un (Cebrail´in) ve meleklerin saf saf kıyama duracakları gün, Rahman´ın izin verdiğinden başka hiç kimse konuşamaz; o da doğruyu konuşacaktır.
O gün gerçektir, o halde dileyen Rabbine varacak bir yüz edinsin, bir yol tutsun!
Çünkü Biz size yakın bir azabı ihtar ettik. O gün kişi ellerinin önceden gönderdiğine bakacak ve kafir ise: «Ah ne olurdu ben bir toprak olsaydım!» diyecektir.
Bizim ayetlerimizi yalanlayabildikleri kadar yalanlıyorlardı.
Oysa biz her şeyi yazıp saymışızdır.
Şimdi tadın. Size artık azabtan başkasını arttırmayacağız;
Gerçek şu ki, muttakiler için ´bir kurtuluş ve mutluluk´ vardır.
Nice bahçeler ve üzüm bağları.
Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar.
Dopdolu kadehler.
İçinde, ne ´boş ve saçma bir söz´ işitirler ne bir yalan.
Rabbinden bir karşılık olmak üzere yeterli bir bağıştır bu.
Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların rabbi Rahman; O´na hitap etmeye güç yetiremezler.
Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün, Rahmanın kendilerine izin verdikleri dışında olanlar konuşmazlar. (Konuşacak olan da) Doğruyu söyleyecektir.
İşte bu, hak gündür. Şu halde dileyen rabbine bir dönüş yeri edinsin.
Gerçekten biz sizi yakın bir azab ile uyardık. Kişinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine bakacağı gün, kafir olan da: "Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim" diyecek.
(2-3) Hakkında ihtilâf edici oldukları o büyük haberi (mi)?
(2-3) Hakkında ihtilâf edici oldukları o büyük haberi (mi)?
Hayır (ihtilâfa ve soruşdurmıya hacet yok), ileride (onu) bilecekler.
Yine hayır, ileride bilecekler onlar.
(6-7) Biz yeri bir beşik, dağları kazıklar yapmadık mı?
(6-7) Biz yeri bir beşik, dağları kazıklar yapmadık mı?
Sizi çift çift yaratdık.
Uykunuzu dinlenme yapdık.
Geceyi örtü kıldık.
Gündüzü maişet vakti yapdık.
Üstünüze sağlam sağlam yedi (gök) bina etdik.
(Ona) parıl parıl parıldayan bir kandil asdık.
O sıkıcı mengenelerden de şarıl şarıl su indirdik,
(15-16) Onunla dâne, nebat ve (ağadan birbirine) sarmaşmış bağçeler çıkaralım diye.
(15-16) Onunla dâne, nebat ve (ağadan birbirine) sarmaşmış bağçeler çıkaralım diye.
Şübhe yok ki o (hak ile batılı) ayırd etme ve hukûm verme günü ta´yîn edilmiş bir vakıtdır,
o gün «Suur» a üfürülecek de hepiniz bölük bölük geleceksiniz,
(o gün) gök açılmış, kapı kapı olmuş,
dağlar (yerlerinden koparılıb) yürütülmüş, bir serab haaline gelmişdir.
Şübhesiz ki cehennem bir pusudur.
Azgınların dönüb dolaşıb girecekleri bir yerdir.
Sonsuz devirler boyunca içinde kalacaklar,
orada ne bir serinlik, ne de içilecek bir şey tatmayacaklar.
Sâde bir kaynar su, bir de irin (içeceklerdir),
(Amellerine) uyaun bir ceza olarak.
Çünkü onlar hiçbir hisâb ummuyorlardı,
bizim âyetlerimizi alabildiklerine yalan sayıyorlardı.
Biz ise her şey´i yazıb saymışızdır.
(Onlara şöyle denilir:) «İşte tadın (cezanızı)! Artık size azâb (ınız) ı artırmakdan başka bir şey yapmayacağız».
Şübhesiz takva saahibleri için (her korkudan) selâmet (ve her arzuuya) vuslet vardır.
(Ya o) bağçeler, üzüm bağları,
memeleri tomurcuklanmış bir yaşıt kızlar,
dolu kadeh (ler)!
Orada ne boş bir lâkırdı, ne de birbirine yalan söyleme (nedir) işitmezler.
(Bunlar) Rabbinden bir mükâfat ve yeter bir bağış olarak (verilir).
(Evet) göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan şeylerin Rabbi, rahmeti umuuma yaygın olan (Allah) dan (bir mükâfat ve yeter bir bağışdır bu. Mahluklar) Ona hitabda bulunmıya asla muktedir olamazlar,
O gün Ruuh ve melekler saf haalinde ayakda duracakdır. Rahmeti umuuma yaygın olan (Allah) ın, kendilerine izin verdiğinden başkaları (o gün) konuşmazlar. O (nlar) da (ancak) doğruyu söylemiş (ler) dir (söyleyeceklerdir).
İşte bu, hak olan o gündür. O halde dileyen kişi Rabbine bir dönüş ve gidiş yeri edinsin.
Çünkü hakıykaten biz size yakın bir azabın tehlikesini haber verdik. O gün (her) kes iki elinin önden yolladığı ne ise (ona) bakacak, kâfir ise «Ah, ne olurdu ben bir toprak olaydım» diyecek.
Ve dağları (yeri sabit tutan) kazıklar (yapmadık mı?)
Ve Biz, sizi çift olarak yarattık.
Ve uykunuzu dinlenme zamanı kıldık.
Ve geceyi libas (örtü) kıldık.
Ve gündüzü maişet (geçim) zamanı kıldık.
Ve sizin üstünüzde sağlam (kuvvetli) yedi kat bina ettik.
Ve (orada) pırıl pırıl ışık saçan bir kandil yaptık.
Ve yağmur bulutlarından şarıl şarıl akan su indirdik.
Onunla taneler ve nebatlar çıkaralım diye.
Sarmaş dolaş olmuş (içiçe) bağlar ve bahçeler (oluşsun diye).
Muhakkak ki fasıl (ayrılma) günü, (önceden) tayin edilmiş bir vakitti.
Sur´a üflendiği gün artık siz bölük bölük geleceksiniz.
Ve sema açılmış, böylece kapılar oluşmuştur.
Ve dağlar yürütülmüş, böylece serap olmuştur.
Muhakkak ki cehennem mirsad olmuştur.
Azgınlar için meab (sığınılacak yer) olarak.
(Onlar) orada bütün zamanlar boyunca kalacak olanlardır.
Orada bir serinlik ve bir içecek tatmazlar.
Gassak (irin) ve hamimden (kaynar su) başka.
Uygun bir ceza (karşılık) olarak.
Muhakkak ki onlar bir hesap ummuyorlardı.
Ve âyetlerimizi tekzip ederek yalanladılar.
Ve Biz, herşeyi yazarak saydık (tespit ettik).
Haydi (azabı) tadın! Size artık azaptan başkasını artırmayacağız.
Muhakkak ki, muttakiler (takva sahipleri) için kurtuluş (ve kazanç) vardır.
Bahçeler ve üzüm bağları vardır.
Ve aynı yaşta, şahane endamlı genç kızlar.
Ve içi dolu kadehler vardır.
Orada boş söz ve yalan işitmezler.
(Bunlar) Rabbin tarafından, hesaba karşılık verilen mükâfattır (ihsanlardır).
(Allah) göklerin ve yerin ve onların arasında bulunanların Rahmân olan Rabbidir. (Hiç kimse) ondan bir hitaba mâlik değildir.
O gün, ruh (devrin imamının ruhu) ve (arşı tutan) melekler, saf saf hazır bulunurlar. Rahmân´ın kendisine izin verdiği kişiden başka kimse konuşamaz. Ve (izin verilen) sadece sevap söylemiştir.
İşte o gün (mürşidin eli Hakk´a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah´a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm´i) yol ittihaz eder (edinir). (Allah´a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.
Muhakkak ki, sizi yakın bir azapla uyardık. O gün kişi, elleri ile takdim ettiği şeye bakacak. Ve kâfir olan: “Keşke ben toprak olsaydım.” diyecek.
Ve bir kez daha: Elbette, zamanı geldiğinde anlayacaklar!
Yeryüzünü (sizin için) bir dinlenme yeri yapmadık mı,
ve dağları da (onun) sütunları?
Sizi çiftler halinde yarattık;
uykunuzu ölüm(ün bir sembolü) kıldık
ve geceyi (onun) örtüsü yaptık,
gündüzü de hayat(ın sembolü).
Üstünüze yedi gök kubbe bina ettik,
ve (oraya güneşi,) parıldayan ışık yüklü lambayı yerleştirdik.
Ve rüzgarın sürüklediği bulutlardan şarıldayan sular indirdik,
(indirdik) ki onunla taneler ve bitkiler yetiştirelim,
ve ağaçlarla kaplı bahçeler.
Gerçek şu ki, (doğru ile yanlış arasında) Ayrım Günü´nün belirlenmiş bir vakti vardır:
(yeniden dirilme) surun(un) üflendiği ve hepinizin kalabalıklar halinde ortaya çıkacağınız Gün;
göklerin açıldığı ve (kanatları açık) kapılar haline geldiği (gün);
ve dağların bir serapmış gibi kaybolup gittiği (gün).
(O Gün,) cehennem, (hakikati inkar edenleri) kuşatmak için bekleyecek;
hak ve adalet sınırlarını ihlal etmiş olanların durağı!
Onlar orada uzun süre kalacaklar.
Orada ne bir serinlik tadacaklar, ne de (susuzluk giderici) bir içecek;
yalnız yakıcı bir ümitsizlik ve buz gibi bir karanlık:
(günahlarına) uygun bir karşılık!
Doğrusu onlar hesaba çekileceklerini beklemiyorlardı,
mesajlarımızı tek tek ve tümüyle yalanladıkları halde;
ama Biz, (yaptıkları) her şeyi bir kayda almışızdır.
(Ve onlara şöyle diyeceğiz:) "O halde, (yaptığınız kötülüklerin meyvelerini) tadın, artık size şiddetli azaptan başka bir şey vermeyeceğiz!"
(Ama,) Allah´a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlar için büyük bir tatmin vardır:
muhteşem bahçeler ve bağlar,
müthiş uyumlu harika eşler,
ve dolup taşan (mutluluk) kadehleri.
Orada, (cennette,) ne boş sözler ne de yalanlar duyacaklar.
(Bütün bunlar,) Rabbinden bir ödül, (Kendi) hesabına göre bir armağandır;
göklerin ve yerin ve ikisi arasındaki her şeyin Rabbi(nden), Rahman(dan bir ödül)! (Ve) hiç kimse O´na karşı sesini yükseltme gücüne sahip değildir,
bütün (insan) ruhların(ın) ve bütün meleklerin saf saf sıralandıkları Gün: Rahman´ın izin verdikleri dışında hiç kimse konuşmayacak ve (herkes, yalnız) doğruyu söyleyecek.
Bu, Nihai Hakikat Günü olacaktır. O halde, dileyen Rabbine giden yolu tutsun!
Gerçek şu ki, Biz sizi yakındaki bir azaba karşı uyarmaktayız; insanın ilerisi için yapıp ettiklerini (açıkça) göreceği ve hakikati inkar edenin: "Eyvah, keşke toprak olsaydım..!" diyeceği Gün(ün azabına)!
(1-2) Ne şeyden soruşturuyorlar? O pek büyük haberden.
(1-2) Ne şeyden soruşturuyorlar? O pek büyük haberden.
O haber ki, onlar onda ihtilafa düşmüşlerdir.
(4-5) Hayır. Yakında bileceklerdir. Sonra hayır. Yakında bileceklerdir.
(4-5) Hayır. Yakında bileceklerdir. Sonra hayır. Yakında bileceklerdir.
(6-7) Yeri bir döşek yapmadık mı? Dağları da birer kazık yapmadık mı?
(6-7) Yeri bir döşek yapmadık mı? Dağları da birer kazık yapmadık mı?
(8-9) Ve sizleri çiftler olarak yarattık. Uykunuzu da bir dinleniş kıldık.
(8-9) Ve sizleri çiftler olarak yarattık. Uykunuzu da bir dinleniş kıldık.
(10-11) Geceyi de bir örtü kılmış olduk. Gündüzü de bir geçim vakti yaptık.
(10-11) Geceyi de bir örtü kılmış olduk. Gündüzü de bir geçim vakti yaptık.
(12-13) Ve üzerinize sağlam sağlam yedi gök bina ettik. Ve çok parıldayan kandil kıldık.
(12-13) Ve üzerinize sağlam sağlam yedi gök bina ettik. Ve çok parıldayan kandil kıldık.
Ve o sıkıştıranlardan şarıl şarıl bir su indirdik.
(15-16) Onunla daneler ve otlar çıkaralım (diye). Ve sarmaşık bahçeler yetiştirelim diye.
(15-16) Onunla daneler ve otlar çıkaralım (diye). Ve sarmaşık bahçeler yetiştirelim diye.
Şüphe yok ki, O ayırdetme günü, tayin edilmiş bir vakittir.
O gün ki, Sûr´a üfürülür, artık bölük bölük geliverirsiniz.
(19-20) Gök de açılmış artık kapı kapı oluvermiştir. Dağlar da yürütülmüş de, su gibi görülen bir hayâl olmuştur.
(19-20) Gök de açılmış artık kapı kapı oluvermiştir. Dağlar da yürütülmüş de, su gibi görülen bir hayâl olmuştur.
Muhakkak ki, cehennem bir gözetilen yerdir.
Azgınlar için bir dolaşılıp gidilecek yerdir.
(23-25) Onun içinde devirlerce kalıcılardır. Orada bir serinlik, içilecek bir su tadamazlar. Ancak bir kaynar su ve bir irin tadarlar.
(23-25) Onun içinde devirlerce kalıcılardır. Orada bir serinlik, içilecek bir su tadamazlar. Ancak bir kaynar su ve bir irin tadarlar.
(23-25) Onun içinde devirlerce kalıcılardır. Orada bir serinlik, içilecek bir su tadamazlar. Ancak bir kaynar su ve bir irin tadarlar.
(26-27) Uygun bir ceza olarak. Şüphe yok ki onlar, bir hesabı ummaz olmuşlardı.
(26-27) Uygun bir ceza olarak. Şüphe yok ki onlar, bir hesabı ummaz olmuşlardı.
Ve âyetlerimizi yalan saymakla yalan sayar olmuşlardı.
Ve her ne şey var ise Biz onu bir kitapta saydık (kaydettik.)
Artık tadınız, imdi size azaptan başkasını artırmayacağız.
Muhakkak ki, muttakîler için necât bulacak bir yer vardır.
Bahçeler ve üzümler (vardır).
Ve nar memeli, hep bir yaşta (cariyeler vardır).
Ve dopdolu kaseler vardır.
Orada bir boş lakırdı ve bir yalanlama işitmezler.
(Bunlar) Rabbinden bir mükâfaat ve bir kâfî ihsandır.
Göklerin ve yerin ve bunların aralarındakilerin Rabbi, Rahmân ki O´ndan bir hitaba mâlik olamazlar.
O gün ki Rûh ve melekler saf saf ayakta duracaklardır. Kendisine Rahmân´ın izin verdiğinden başkaları konuşamıyacaklar ve (o da) doğruyu söylemiş olur.
İşte bu, o hak olan gündür, artık kim dilerse Rabbine sığınacak bir mahal edinsin.
Şüphe yok ki Biz, sizi yakın bir azap ile korkutmuş olduk. O gün ki herkes iki elinin ne takdim etmiş olduğuna bakacaktır. Kâfir de, «Ah! Ben keşke, bir toprak olaydım,» diyecektir.
Geceyi bir örtü, gündüzü geçiminiz için çalışma zamanı kıldık
Üstünüzde yedi sağlam gök bina ettik
Orada pırıl pırıl yanan bir lamba koyduk
Size hububat, tohumlar, bitkiler ve ağaçları birbirine sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye, sıkışıp yoğunlaşmış bulutlardan bol bol yağmur indirdik
(İmdi bunları anladıysanız, hakkında ihtilaf ettiğiniz o mahşer dirilişini de anlarsınız. İşte bunları kim yapmışsa, ölüleri de O diriltecektir.) Evet, o "karar günü," vakti kesin olarak belirlenmiş bir gündür
O gün sûra üfürülür, siz de bölük bölük gelirsiniz
Gökler kapı kapı açılır (her tarafı kapı haline gelen gökten melâike orduları birden indirme yapar)
Dağlar yürütülür, serab olur gider, her taraf dümdüz olur.
Cehennem pusuda... her an eline düşecek avlarını gözlemektedir
Azgınların dönüp dolaşıp varacakları yuvalarıdır
Devirler boyunca orada kalacaklardır
Orada ne bir serinlik, ne bir içecek tadarlar
İçecek olarak sadece kaynar su ile irin bulurlar
Bu, yaptıklarının tam karşılığıdır
Çünkü onlar bu hesap gününe inanmıyor (onu hesaba almıyorlardı)
İşleri güçleri ayetlerimizi yalan saymaktı
Biz de (her şeyi kaydettiğimiz gibi), onların yaptıklarını da tek tek tesbit ettik
Onun için onlara şöyle diyeceğiz: Yaptığınız kötülüklerin meyvelerini tadın!Artık Bizden sizin azabınızı artırmaktan başka bir şey beklemeyin
Ama Allah´ı sayıp günahlıklardan sakınanlar, başarı ve mutluluğa ererler
Onlara bahçeler, üzüm bağları, turunç göğüslü genç yaşıt dilberler, dolu dolu kadehler var.
Orada boş sözler, yalanlar işitmezler
İşte bu da Rabbinden mükâfat, yeter mi yeter
Göklerin, yerin ve bunların arasındaki varlıkların Rabbinden, O Rahman´dan bir mükâfattır.O´nun huzurunda ağzını açacak, söz söyleyecek hiç kimse yoktur.
O gün Rûh ve melekler saf saf sıralanır. Rahman´ın izin verdiklerinin dışında, asla konuşmazlar. Konuşan da yerli yerinde söz söyler
İşte bu, gerçekliği kesin olan gündür. Artık dileyen, Rabbine varan yolu tutar, O´na sığınır
Biz, gelmesi yaklaşmış bir azabı bildirerek sizi uyarıyoruz. O gün gelecek,ve her şahıs önünde, yalnız yapıp ettiklerini bulup bakacak ve kâfir: "Ah ne olurdu, keşke toprak olaydım!" diyecek.
Bizim ayetlerimizi de yalanlayabildikleri kadar yalanlıyorlardı.
Oysa biz, her şeyi yazıp saymışızdır.
Şimdi tadın. Size artık azabtan başkasını artırmayacağız;
Gerçek şu ki, muttakiler için ´bir kurtuluş ve mutluluk´ vardır.
Nice bahçeler ve üzüm bağları.
Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar.
Dopdolu kadehler.
İçinde, ne ´boş ve saçma bir söz´ işitirler, ne bir yalan.
Rabbinden bir karşılık olmak üzere yeterli bir bağış(tır bu).
Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi Rahman olan (Allah); ona hitap etmeye güç yetiremezler.
Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün; Rahman´ın kendilerine izin verdikleri dışında olanlar, konuşmazlar. (Konuşacak olan da,) Doğruyu söyleyecektir.
İşte bu, hak olan gündür. Şu halde dileyen Rabbine bir dönüş yolu edinsin.
Gerçekten biz sizi yakın bir azab ile uyarıp korkuttuk. Kişinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine bakacağı gün, kâfir olan da; «Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim» diyecek.
Hayır, hayır! Düşündükleri gibi değil, yakında bilecekler.
Biz bu yeryüzünü bir beşik yapmadık mı?
Dağları birer kazık yapmadık mı?
Sizleri çiftler olarak yarattık.
Sizin uykunuzu bir dinlenme/bir rahatlama/bir tür ölüm yaptık.
Geceyi bir giysi yaptık.
Gündüzü, geçim için çalışma zamanı yaptık.
Üstünüzde yedi sağlam/aşınmaz kurduk.
Bir de parıl parıl parlayan kandil yerleştirdik.
Sıkarak su çıkaranlardan şarıl şarıl bir su indirdik,
Ki çıkaralım onlardan dâneler ve otlar;
Ve içiçe girmiş bağlar-bahçeler.
Hiç kuşkusuz, o ayırma ve hüküm günü kesin olarak belirlenmiştir.
Sûra üfürüldüğü gün, bölükler halinde geleceksiniz.
Gök açılmış, kapı kapı oluvermiştir.
Dağlar yürütülmüş, bir serap oluvermiştir.
Cehennem, bir gözetleme yeri olmuştur.
Azgınlar için bir barınak.
Devirlerce kalacaklardır içinde.
Ne bir serinlik tadacaklar ne de bir içecek.
Sadece kaynar su, atık su,
Çok uygun bir karşılık olarak.
Doğrusu onlar böyle bir hesap ummuyorlardı.
Ayetlerimizi pervasızca yalanlamışlardı.
Oysaki biz, her şeyi iyiden iyiye sayıp kitaplaştırmıştık.
"Hadi, tadıverin! Size azaptan başka bir şey asla artırmayacağız."
Takva sahipleri için bir kurtuluş ve bir zafer vardır.
Sulak bahçeler, bağlar, üzümler,
Göğüsleri turunç gibi yaşıtlar,
Dopdolu kadehler vardır.
Orada ne bir boş söz duyarlar ne de bir yalan.
Rabbinden bir ödül, tam kıvamında bir bağış.
Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir O! Rahman´dır. O´nun huzurunda söze cüret edemezler.
O gün, Rûh ve melekler saf bağlayıp kıyama geçerler. Rahman´ın izin verdiği dışındakiler konuşamazlar. O izin verilen, doğruyu söyler.
İşte budur hak olan gün! Artık dileyen, Rabbine varacak bir yol tutsun!
Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. Bir gündedir ki o, kişi kendi ellerinin önden gönderdiğine bakar ve küfre sapan şöyle der: "Keşke toprak olsaydım!"