Şüphe yok ki biz, onlara elemli bir azap gelmeden korkut kavmini diye göndermiştik Nûh´u, kavmine.
Demişti ki: Ey kavmin, ben, sizi apaçık bir korkutucuyum.
Gayrı kulluk edin Allah´a ve çekinin ondan ve itâat edin bana da.
Suçlarınızı yarlıgasın ve sizi, muayyen bir vaktedek geciktirsin. Şüphe yok ki Allah´ın takdîr ettiği vakit geldi mi gecikmesine imkân yoktur eğer biliyorsanız.
Rabbim demişti, ben kavmimi gece ve gündüz çağırdım.
Benim çağırmam, ancak onların kaçmasını arttırdı.
Ve gerçekten de ben, onları, sen yarlıgayasın, suçlarını örtesin diye ne vakit çağırdıysam parmaklarıyla kulaklarını tıkadılar ve elbiselerine büründüler ve ısrâr ettiler ve ululandıkça ululanmaya kalkıştılar.
Sonra onları, gerçekten de yüksek sesle çağırdım.
Sonra açığa vurup yaydım onlara ve gizlice konuştum, davet ettim onları da.
Dedim ki: Rabbinizden yarlıgan-ma dileyin, şüphe yok ki o, bütün suçları, tamâmıyla örter.
Size gökten faydalı ve bol yağmurlar yollar.
Ve size, mallar, oğullar vererek yardım eder ve size bağlar, bahçeler halk eder ve ırmaklar yaratır.
Ne oldu size ki Allah´ın, büyük, ulu ve şerefli bir mâbûd olduğunu ummuyorsunuz?
Ve halbuki o, sizi halden-hâle koyarak halk etmiştir.
Görmez misiniz Allah, nasıl da gökleri yedi kat yaratmıştır.
Ve o göklerde, aya bir ışık vermiş ve güneşi de, her yanı aydınlatan bir çırağ olarak halk etmiştir.
Ve Allah, yeryüzünden size nebatlar bitirmiştir.
Sonra da sizi gene oraya yollar ve oradan çıkarır.
Ve Allah, yer yüzünü size bir döşeme, bir yaygı olarak yaratmıştır.
Oradaki geniş-geniş yollara dalıp gidin diye.
Nûh demişti ki: Rabbim, şüphe yok ki onlar, bana isyân ettiler ve malı ve evlâdı, ancak ziyanını arttırıp duran kişiye uydular.
Ve pek büyük düzenler kurmaya giriştiler.
Ve sakın dediler, mâbutlarınızı bırakmayın, hele ne Vedd´i bırakın, ne Suvâ´ı, ne de Yaguus´u ve Yaûk´u ve Nesr´i.
Ve andolsun ki bunlar, birçok kişileri doğru yoldan çıkardılar ve zâlimlerin, ancak sapıklığını arttır.
Suçları yüzünden de bunlar, sulara boğuldular da ateşe atıldılar, derken Allah´tan başka bir yardımcı da bulamadılar.
Ve Nûh, demişti ki: Rabbim, yeryüzünde kâfirlerden bir tek kişi bile bırakma.
Şüphe yok ki onları bırakacak olursan kullarını yoldan çıkarırlar ve ancak gerçekten sapan ve iyiden iyiye kâfir olan evlâtlar yetiştirirler.
Rabbim, benim suçlarımı ört ve anamın-babamın ve inanarak evime kimler girdiyse onların ve erkek, kadın bütün inananların suçlarını ve zâlimleri de ancak mahvet, helâk vesîlelerini arttır onların.
Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden önce kavmini uyar, diye Nuh´u kendi kavmine gönderdik.
Ey kavmim dedi, ben sizin için açık bir uyarıcıyım.
Allah´a kulluk edin; O´na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
Ki Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vâdeye kadar tehir etsin (muahaze etmeden yaşatsın) Bilinmeli ki Allah´ın tayin ettiği vâde gelince, artık o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!"
(Sonra Nuh:) Rabbim! dedi, doğrusu ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim;
Fakat benim davetim, ancak kaçmalarını arttırdı.
Gerçekten de, (imana gelmeleri ve böylece) günahlarını bağışlaman için onları ne zaman davet ettiysem, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, (beni görmemek için) elbiselerine büründüler, ayak dirediler, kibirlendikçe kibirlendiler.
Sonra, ben kendilerine haykırarak davette bulundum.
Sonra, onlarla hem açıktan açığa hem de gizli gizli konuştum.
Dedim ki: Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır.
(Mağfiret dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin,
Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın.
Size ne oluyor ki, Allah´a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz?
Oysa, sizi türlü merhalelerden geçirerek O yaratmıştır.
Görmediniz mi, Allah yedi göğü birbiriyle ahenktar olarak nasıl yaratmış!
Onların içinde ayı bir nûr kılmış, güneşi de bir çerağ yapmıştır.
Allah, sizi de yerden ot (bitirir) gibi bitirmiştir.
Sonra sizi yine oraya döndürecek ve sizi yeniden çıkaracaktır.
Allah, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır.
Ki, onda geniş yollar edinip dolaşabilesiniz.(diye).
(Öğütlerinin fayda vermemesi üzerine) Nuh: Rabbim! dedi, doğrusu bunlar bana karşı geldiler de, malı ve çocuğu kendi ziyanını arttırmaktan başka işe yaramayan kimseye uydular.
Bunlar da, büyük hileler, büyük desiseler kurdular!
Ve dediler ki: Sakın ilâhlarınızı bırakmayın; hele Ved´den, Suvâ´dan, Yeğûs´tan, Ye´ûk´tan ve Nesr´den asla vazgeçmeyin!
(Böylece) onlar gerçekten birçoklarını saptırdılar. (Rabbim!) Sen de bu zalimlerin ancak şaşkınlıklarını arttır!
Bunlar, günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe sokuldular ve o zaman Allah´a karşı yardımcılar da bulamadılar.
Nuh: "Rabbim! dedi, yeryüzünde kâfirlerden hiç kimseyi bırakma!"
Çünkü sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlâksız, nankör (insanlar) doğururlar (yetiştirirler).
Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla, zalimlerin de ancak helâkini arttır.
Şüphesiz, Biz Nuh´u; "Kavmini, onlara acı bir azap gelmeden evvel uyar" diye kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik.
O da dedi ki: "Ey Kavmim, gerçek şu ki, ben size (gönderilmiş) apaçık bir uyarıcıyım."
"Allah´a kulluk edin, O´ndan korkun ve bana itaat edin."
"Ki günahlarınızı bağışlasın ve sizi adı konulmuş bir ecele kadar ertelesin. Elbette Allah´ın eceli geldiği zaman, o ertelenmez. Bir bilmiş olsaydınız."
Dedi ki: "Rabbim, gerçekten kavmimi gece ve gündüz davet edip-durdum."
"Fakat davet etmem, bir kaçıştan başkasını arttırmadı."
"Doğrusu ben, onları bağışlaman için her davet edişimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler ve büyüklük tasladıkça büyüklük gösterip-direttiler.´
"Sonra onları açıktan açığa davet ettim."
"Daha sonra (davamı) onlara açıkça ilan ettim ve kendilerine gizli gizli yollarla yanaşmak istedim."
"Bundan böyle" dedim. "Rabbinizden mağfiret isteyin; çünkü gerçekten O, çok bağışlayandır.
"(Öyle yapın ki,) Üzerinize gökten sağanak (bol miktarda yağmur) yağdırsın."
"Size mallar ve çocuklarla yardımda bulunsun. Size (ürün yüklü) bağlar-bahçeler versin, ırmaklar da versin."
"Size ne oluyor ki, Allah´tan bir vakarı ummuyorsunuz?"
"Oysa O, sizi gerçekten tavır tavır yaratmıştır."
"Görmüyor musunuz; Allah, yedi göğü birbirleriyle bir uyum (mutabakat) içinde yaratmıştır?"
"Ve ayı bunlar içinde bir nur kılmış, güneşi de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır."
"Allah, sizi yerden bir bitki (gibi) bitirdi."
"Sonra sizi yine oraya geri çevirecek ve sizi (diriltici) bir çıkarışla diriltip-çıkaracaktır."
"Allah, yeri sizin için bir yaygı kıldı."
"Öyle ki, onun içinde geniş yollarında gezip-dolaşırsınız, diye."
Nuh: "Rabbim, gerçekten onlar bana isyan ettiler; mal ve çocukları kendisine ziyandan başka bir şeyi artırmayan kimselere uydular."
"Ve büyük büyük hileli-düzenler kurdular."
"Ve dediler ki: Kendi ilahlarınızı bırakmayın; bırakmayın ne Vedd´i, ne Suva´ı, ne Yeğus´u, ne Ye´uk´u ve ne de Nesr´i."
"Böylece onlar, çoğu kimseyi şaşırtıp-saptırdılar. Sen de o zalimlere sapıklıktan başkasını arttırma."
Bunlar, hataları dolayısıyla suda boğuldular, sonra ateşe sokuldular. O zaman da Allah´ın dışında hiçbir yardımcı bulamadılar.
Nuh "Rabbim, yeryüzünde kafirlerden yurt edinen hiç kimseyi bırakma." dedi.
"Çünkü Sen onları bırakacak olursan, Senin kullarını şaşırtıp-saptırırlar ve onlar, kötülükten sınırı aşan (facir´den) kafirden başkasını doğurmazlar."
"Rabbim, beni, annemi, babamı, mü´min olarak evime gireni, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlere yıkımdan başkasını arttırma."
Gerçekten biz, Nûh’u kavmine gönderdik: “-Kavmine acıklı bir azab gelmezden önce onları korkut” diye...
(Nûh onlara) dedi ki: “-Ey kavmim! Muhakkak ki ben, size (azab ile korkutan) açık bir peygamberim;
Allah’a ibadet edin, O’ndan korkun ve bana da itaat edin diye...
(Bu takdirde Allah) günahlarınızdan size bağışlar ve sizi muayyen bir vakte kadar (azab çektirmeksizin ölüm anına dek) geri bırakır. Şüphe yok ki, Allah’ın takdir ettiği ecel (ölüm) gelince geri bırakılmaz; eğer bilseydiniz, (iman eder de azabdan kurtulurdunuz.)
Nûh dedi ki: “- Ey Rabbim! Ben kavmimi gece ve gündüz (imana) dâvet ettim.
Fakat benim dâvet etmem, onlara ancak (imandan) kaçmağı artırdı.
Doğrusu ben, onları senin bağışlaman için her dâvet ettiğimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar ve elbiselerine büründüler (ki beni görmesinler, küfürde) ısrar ettiler ve kibirlendikçe kibirlendiler.
Sonra ben, onları aşikâre olarak (tevbeye) çağırdım.
Sonra, hem ilân ederek onlara söyledim, hem gizliden gizliye söyledim onlara...
Dedim ki: Gelin, Rabbinizin mağfiretini isteyin; çünkü O, Gaffâr’dır= mağfireti çok boldur.
(Rabbinizin mağfiretini dilediğiniz takdirde, Allah) üzerine bol bol yağmur salıverir.
Hem mallarınızı, hem de oğullarınızı çoğaltır ve size bahçeler yaratır, size ırmaklar akıtır.
Halbuki O, sizi, türlü türlü hallerle yaratmıştır.
Görmediniz mi, Allah yedi göğü tabaka tabaka nasıl yaratmış?
Ay’ı içlerinde bir nur kıldı, güneşi de kıldı bir kandil...
Allah sizi (babanız Âdem’i) arzdan yaratıp meydana çıkardı.
Sonra sizi oraya döndürecek ve sizi bir daha çıkışla (kabirden) çıkaracak.
Allah sizin için arzı bir döşek yapmıştır;
Onun geniş yollarında gezesiniz diye...”
Nûh şöyle dedi: “- Rabbim! onlar, (kendilerine emrettiğim şeylerde) bana isyan ettiler. Malı ve çocuğu kendisine hüsrandan başka bir şey artırmıyan kimselere uydular;
Ve çok büyük bir hileye giriştiler, (Nûh’a eziyete kalkıştılar).
Bir de (ileri gelenler, yardakçılarına) şöyle dediler: Sakın ilâhlarınızı (tapındığınız putları) bırakmayın. Hele (en büyükleri olan) Vedd’i, Suva’ı, Yeğûs’u, Ye’ûk’u, Nesr’i, asla bıramayın...
Gerçekten bunlar çok kimseleri yoldan çıkardılar. (Ey Rabbim!) Sen de zalimlerin ancak helâkini artırır.”
Onlar günahları yüzünden suda boğuldular da ateşe atıldılar. Artık Allah’dan başka, kendilerine yardımcılar bulamadılar.
Nuh, şöyle demişti: “- Ey Rabbim! kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma;
Çünkü sen, onları bırakırsan, senin kullarını sapıtırlar ve ancak bir nankör facir doğururlar.
Rabbim! Beni, ana-babamı, mümin olarak evime gireni, bütün mümin erkekleri ve bütün mümin kadınları bağışla. Zalimlerin ise, ancak helâkini artır...
«illetine can yakici bir azap gelmezden once onlari uyar» diye Nuh´u milletine gonderdik.
O da soyle soyledi: «Ey Milletim! suphesiz ben, size gonderilmis apacik bir uyariciyim.»
(3-4) «Allah´a kulluk edin; O´ndan sakinin ve bana itaat edin ki Allah gunahlarinizi size bagislasin ve sizi belli bir sureye kadar ertelesin; dogrusu Allah´in belirttigi sure gelince geri birakilamaz; keske bilseniz!»
(3-4) «Allah´a kulluk edin; O´ndan sakinin ve bana itaat edin ki Allah gunahlarinizi size bagislasin ve sizi belli bir sureye kadar ertelesin; dogrusu Allah´in belirttigi sure gelince geri birakilamaz; keske bilseniz!»
Nuh dedi ki: «Rabbim! Dogrusu ben, milletimi gece gunduz cagirdim.»
"Fakat benim cagirmam, sadece benden uzakliklarini artirdi.»
«Dogrusu ben Senin onlari bagislaman icin kendilerini her cagirisimda, parmaklarini kulaklarina tikadilar, elbiselerine burunduler, direndiler, buyuklendikce buyuklendiler.»
«Sonra, dogrusu ben onlari acikca cagirdim.»
«Sonra onlara aciktan aciga, gizliden gizliye de soyledim.»
(10-11) Dedim ki: «Rabbinizden bagislanma dileyin; dogrusu O, cok bagislayandir. Size gokten bol bol yagmur indirsin.»
(10-11) Dedim ki: «Rabbinizden bagislanma dileyin; dogrusu O, cok bagislayandir. Size gokten bol bol yagmur indirsin.»
«izi, mallar ve ogullarla desteklesin; sizin icin bahceler var etsin, irmaklar akitsin.»
«Ee oluyorsunuz ki Allah´a buyuklugu yakistiramiyorsunuz.»
«Oysa sizi merhalelerden gecirerek O yaratmistir.»
«Allah´in, gogu yedi kat uzerine nasil yarattigini gormez misiniz?»
«Oralarinda aya aydinlik vermis ve gunesin isik sacmasini saglamistir.»
«Allah sizi yerden bitirir gibi yetistirmistir.»
"Sonra sizi oraya dondurur ve yine oradan cikarir.»
(19-20) «Yeryuzunde dolasabilmeniz, orada yollar ve genis gecitlerden gecebilmeniz icin, onu size yayan O´dur."*
(19-20) «Yeryuzunde dolasabilmeniz, orada yollar ve genis gecitlerden gecebilmeniz icin, onu size yayan O´dur."*
(21-22) Nuh: «Rabbim! Dogrusu bunlar bana bas kaldirdilar ve mali, cocugu kedisine sadece zarar getiren kimseye uydular; birbirinden buyuk duzenler kurdular» dedi.
(21-22) Nuh: «Rabbim! Dogrusu bunlar bana bas kaldirdilar ve mali, cocugu kedisine sadece zarar getiren kimseye uydular; birbirinden buyuk duzenler kurdular» dedi.
Insanlara: «Sakin tanrilarinizi birakmayin, Ved, Suva, Yagus,Yeuk ve Nesr putlarindan asla vazgecmeyin» dediler.
«oylece bircogunu saptirdilar; Rabbim! Sen bu zalimlerin sadece saskinligini artir.»
Onlar, gunahlari yuzunden suda boguldular; atese sokuldular, kendilerine Allah´tan baska yardimci bulamadilar.
Şüphesiz ki biz, Nuh´u kendi milletine peygamber olarak gönderdik de, elem verici bir azâb gelmeden önce onları uyar, (dedik).
O da: «Ey milletim!» dedi. «Hakikaten ben size gönderilen acık bir uyarıcıyım.
(3-4) Allah´a kulluk edin; O´ndan korkup (inkâr ve azgınlıktan) sakının ve bana itaat edin ki; Allah sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi belirlenmiş bir vakte kadar da geciktirsin. Şüphesiz ki Allah´ın belirlediği vakit gelince artık o geriye bırakılmaz. Bunu keşke bir bilseniz!.»
(3-4) Allah´a kulluk edin; O´ndan korkup (inkâr ve azgınlıktan) sakının ve bana itaat edin ki; Allah sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi belirlenmiş bir vakte kadar da geciktirsin. Şüphesiz ki Allah´ın belirlediği vakit gelince artık o geriye bırakılmaz. Bunu keşke bir bilseniz!.»
(5-6) Nûh dedi ki: Rabbim! Şüphesiz ki ben, milletimi gece gündüz (uyarıp sana, senin dinine) davet ettim, ama benim bu davetim ancak onların (nefretine sebep olup) kaçmalarını arttırdı.
(5-6) Nûh dedi ki: Rabbim! Şüphesiz ki ben, milletimi gece gündüz (uyarıp sana, senin dinine) davet ettim, ama benim bu davetim ancak onların (nefretine sebep olup) kaçmalarını arttırdı.
Hakikat ben, onları bağışlaman için ne kadar ,dâvet ettimse parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine örtünüp duymazlıktan geldiler ; (inkârda) İsrar edip büyüklük tasladıkça, tasladılar.
Sonra gerçekten ben onları açıkça (hakk´a, doğru yola) çağırdım,
Sonra yine ben, açıktan duyuruda bulundum ve gizli gizli görüşmeler de yaptım ;
Rabbınızdan bağışlanma dileyin, çünkü mutlaka O, çok bağışlayandır, dedim.
Gökten üzerinize faydalı yağmur gönderir.
Sizi, mallar ve oğullarla destekleyip güçlendirir. Size Cennet misâli bahçeler verir ve ırmaklar akıtır.
Size ne oluyor ki, Allah´a büyüklük ve ululuğu, ta´zîm ve saygıyı yakıştıramıyorsunuz!?. O´ndan vakar ve şeref ummuyorsunuz?!..
Halbuki O, sizi kademeli tavırlardan geçirip yaratmıştır.
Allah´ın tıpatıp uyum halinde yedi göğü nasıl yarattığını görmez misiniz?
Orada Ay´ı bir ışık, Güneş´i ise bir kandil yapmıştır.
Allah sizi yerden bir bitki (gibi) bitirmiştir.
Sonra sizi oraya çevirecek ve sizi (tekrar diriltip) bir çıkışla çıkaracaktır.
Allah, yeryüzünü size bir yaygı yaptı ki,
Orada geniş geniş yollarda yürüyesiniz.
Nûh dedi ki: Rabbim I Doğrusu onlar bana karşı geldiler; malı ve evlâdı kendisine zarardan başka birşey artırmayan kimseye uydular.
Büyük hileler ve düzenler kurdular.
Ve sakın sakın tanrılarınızı terketmeyin ; özellikle Vedd´i, Suvâ´ı, Yağûs´ü, Yaûk´u ve Nesr´i bırakmayın, dediler.
Bunlar cidden birçoklarını saptırdılar. (Rabbim!) Bu zâlimlerin ancak sapıklık ve şaşkınlığını artır.
Günah ve azgınlıkları sebebiyle boğuldular da Cehennem´e atıldılar. Kendilerine Allah´tan başka yardımcılar da bulamadılar.
Nûh dedi ki: Rabbim! Yeryüzünde kâfirlerden dolaşıp yurt edinen bir kimse bırakma.
Eğer onları bırakırsan senin kullarını saptırırlar ve sadece ilâhî sınırları çiğneyen çok nankör, aynı zamanda ahlâksız evlât doğurup yetiştirirler.
Rabbim! Beni, ana-babamı, evime mü´min olarak gideni; bütün mü´min erkekleri ve mü´min kadınları bağışla. Zâlimlerin ise sadece yok olmalarını artır.
Şüphesiz biz Nûh’u, kavmine, “Kendilerine elem dolu bir azap gelmeden önce kavmini uyar” diye peygamber olarak gönderdik.
Nûh, şöyle dedi: “Ey kavmim! Şüphesiz, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.”
(3-4) “Allah’a ibadet edin. O’na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vakte kadar ertelesin. Şüphesiz, Allah’ın belirlediği vakit gelince ertelenmez. Keşke bilseydiniz.”
(3-4) “Allah’a ibadet edin. O’na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vakte kadar ertelesin. Şüphesiz, Allah’ın belirlediği vakit gelince ertelenmez. Keşke bilseydiniz.”
Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Gerçekten ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim.”
Fakat benim davetim ancak onların kaçışını artırdı.”
“Kuşkusuz sen onları bağışlayasın diye kendilerini her davet edişimde parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, inanmamakta direndiler ve büyük bir kibir gösterdiler.”
“Sonra ben onları açık açık davet ettim.”
“Sonra, onlarla hem açıktan açığa, hem de gizli gizli konuştum.”
“Dedim ki: ‘Rabbinizden bağışlama dileyin; çünkü O, çok bağışlayıcıdır.’
‘(Bağışlama dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin.’
‘Sizi mallarla, oğullarla desteklesin ve sizin için bahçeler var etsin, sizin için ırmaklar var etsin.’
‘Size ne oluyor da Allah için bir vakar (saygınlık, büyüklük) ummuyorsunuz?’
‘Hâlbuki, O, sizi evrelerden geçirerek yaratmıştır.’
‘Görmediniz mi, Allah yedi göğü tabaka tabaka nasıl yaratmıştır?’
‘Onların içinde nasıl ayı, bir ışık, güneşi de bir kandil yapmıştır?’
‘Allah, sizi (babanız Âdem’i) yerden (bitki bitirir gibi) bitirdi (yarattı.)’
‘Sonra sizi yine oraya döndürecek ve kesinlikle sizi (yeniden) çıkaracaktır.’
(19-20) ‘Allah, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır ki, oradaki geniş yollarda yürüyesiniz.”
(19-20) ‘Allah, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır ki, oradaki geniş yollarda yürüyesiniz.”
Nûh, dedi ki: “Rabbim! Gerçekten onlar bana karşı geldiler, malı ve çocuğu ancak kendi hüsranını artıran kimselere uydular.”
“Bunlar da, çok büyük bir tuzak kurdular.”
“Şöyle dediler: ‘Sakın ilâhlarınızı bırakmayın. Hele hele Vedd’i, Süvâ’ı, Yeğûs’u, Ye’ûk’u ve Nesr’i hiç bırakmayın.”
“Onlar gerçekten birçoklarını saptırdılar. (Rabbim!) Sen de bu zalimlerin sadece sapıklıklarını artır.”
Hataları (küfür ve isyanları) yüzünden suda boğuldular ve cehenneme sokuldular da kendileri için Allah’tan başka yardımcılar bulamadılar.
Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!”
“Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir kimseler yetiştirirler.”
“Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helâkini arttır.”
Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden önce kavmini uyar, diye Nuh´u kendi kavmine gönderdik.
(2-4) Nuh şöyle dedi: Ey kavmim! Şüpheniz olmasın ki, ben sizi, «Allah´a kulluk edin; O´na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki, Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vâdeye kadar tehir etsin (muahaze etmeden yaşatsın)» diyerek apaçık uyaran bir kimseyim. Bilinmeli ki Allah´ın tayin ettiği vâde gelince, artık o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!
(2-4) Nuh şöyle dedi: Ey kavmim! Şüpheniz olmasın ki, ben sizi, «Allah´a kulluk edin; O´na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki, Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vâdeye kadar tehir etsin (muahaze etmeden yaşatsın)» diyerek apaçık uyaran bir kimseyim. Bilinmeli ki Allah´ın tayin ettiği vâde gelince, artık o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!
(2-4) Nuh şöyle dedi: Ey kavmim! Şüpheniz olmasın ki, ben sizi, «Allah´a kulluk edin; O´na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki, Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vâdeye kadar tehir etsin (muahaze etmeden yaşatsın)» diyerek apaçık uyaran bir kimseyim. Bilinmeli ki Allah´ın tayin ettiği vâde gelince, artık o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!
(Sonra Nuh:) Rabbim! dedi, doğrusu ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim;
Fakat benim davetim, ancak kaçmalarını arttırdı.
Gerçekten de, (imana gelmeleri ve böylece) günahlarını bağışlaman için onları ne zaman davet ettiysem, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, (beni görmemek için) elbiselerine büründüler, ayak dirediler, kibirlendikçe kibirlendiler.
Sonra, ben kendilerine haykırarak davette bulundum.
Sonra, onlarla hem açıktan açığa hem de gizli gizli konuştum.
Dedim ki: Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır.
(Mağfiret dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin,
Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın.
Size ne oluyor ki, Allah´a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz?
Oysa, sizi türlü merhalelerden geçirerek O yaratmıştır.
Görmediniz mi, Allah yedi göğü birbiriyle ahenktar olarak nasıl yaratmış!
Onların içinde ayı bir nûr kılmış, güneşi de bir çerağ yapmıştır.
Allah, sizi de yerden ot (bitirir) gibi bitirmiştir.
Sonra sizi yine oraya döndürecek ve sizi yeniden çıkaracaktır.
(19-20) Allah, onda geniş yollar edinip dolaşabilesiniz diye, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır.
(19-20) Allah, onda geniş yollar edinip dolaşabilesiniz diye, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır.
(Öğütlerinin fayda vermemesi üzerine) Nuh: Rabbim! dedi, doğrusu bunlar bana karşı geldiler de, malı ve çocuğu kendi ziyanını arttırmaktan başka işe yaramayan kimseye uydular.
Bunlar da, büyük hileler, büyük desiseler kurdular!
Ve dediler ki: Sakın ilâhlarınızı bırakmayın; hele Ved´den, Suvâ´dan, Yeğûs´tan, Ye´ûk´tan ve Nesr´den asla vazgeçmeyin!
(Böylece) onlar gerçekten birçoklarını saptırdılar. (Rabbim!) Sen de bu zalimlerin ancak şaşkınlıklarını arttır!
Bunlar, günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe sokuldular ve o zaman Allah´a karşı yardımcılar da bulamadılar.
Nuh: «Rabbim! dedi, yeryüzünde kâfirlerden hiç kimseyi bırakma!»
«Çünkü sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlâksız, nankör (insanlar) doğururlar (yetiştirirler).»
«Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla, zalimlerin de ancak helâkini arttır!»
Haberiniz olsun ki, Biz Nuh´u: «Kendilerine elim bir azap gelmeden önce kavmini uyar!» diye kavmine gönderdik.
Dedi ki: «Ey kavmim, haberiniz olsun, ben size açık bir uyarıcıyım!
Şöyle ki, Allah´a kulluk edin, O´ndan korkun ve bana itaat edin!
Günahlarınızı bağışlasın ve sizi belirli bir vakte kadar ertelesin. Kuşkusuz, Allah´ın takdir ettiği vakit gelince ertelenmez, eğer bilseydiniz!»
Dedi ki: «Ey Rabbim, ben kavmimi gece gündüz davet ettim.
Fakat benim çağırmam, sadece onların kaçmalarını artırdı.
Ve ben, onları bağışlaman için her davet ettiğimde onlar, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndiler ve kibirlendikçe kibirlendiler.
Sonra ben onları yüksek sesle çağırdım.
Sonra hem ilan ederek söyledim onlara, hem gizli gizli söyledim.
Gelin, Rabbinizin bağışlamasını isteyin, çünkü O, bağışlaması çok bir bağışlayandır! dedim.
Bol hayır (yağmur) ile göğü üzerinize salsın.
Size mallar ve oğullarla yardım etsin ve sizin için cennetler yapsın, sizin için ırmaklar yapsın.
Neden siz Allah için bir vakar ummazsınız?
Oysa O, sizi bu aşamaya kadar aşama aşama yaratmıştır.
Görmediniz mi, Allah´ın yedi göğü nasıl uygun tabakalar halinde yarattığını?
Ayı içlerinde bir ışık, güneşi de bir lamba yapmıştır.
Ve Allah, yerden ot bitirir gibi, sizi yetiştirdi.
Sonra sizi onda geri çevirecek ve sizi bir çıkarış daha çıkaracak!
Allah, yeri sizin için bir sergi yapmıştır.
Ondan (açılan) geniş geniş yollarda gidesiniz diye.
Nuh dedi ki: «Ey Rabbim! biliyorsun onlar, bana isyan ettiler, malı ve çocuğu kendisine hasardan başka birşey arttırmayan kimsenin ardınca gittiler.
Büyük büyük hilelere giriştiler.
Sakın ilahlarınızı bırakmayın; ne Vedd´i ne Suva´ı, ne Yağus´u, ne Yeuk´u ve ne de Nesr´i dediler.
Çoklarını şaşırttılar. Sen de zalimlerin ancak şaşkınlıklarını artır!»
Bir çok günahları yüzünden suda boğuldular da ateşe atıldılar ve kendilerine Allah´tan başka yardımcılar bulamadılar.
Nuh demişti ki: «Ey Rabbim, yeryüzünde (yurt sahibi) hiçbir kimse bırakma!»
Çünkü Sen, onları bırakırsan, kullarını yoldan çıkarıyorlar ve nankör facirden başkasını doğurmuyorlar.
Ey Rabbim, beni, babamı, annemi, mümin olarak evime gireni, bütün inanan erkekleri ve inanan kadınları bağışla! Zalimlerin ise ancak helakını artır!»
Gerçekten biz Nûh´u kavmine gönderdik, «kavmine acı bir azap gelmezden önce onları uyar» diye.
Dedi ki, «ey kavmim! Gerçekten ben size açık bir uyarıcıyım».
Şöyle ki, «Allah´a kulluk edin, ondan korkun ve bana itaat edin.»
«Günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin. Kuşkusuz Allah´ın takdir ettiği süre gelince ertelenmez. Eğer bilseydiniz..» (inanırdınız).
Nûh dedi ki: «Ey Rabbim! Ben kavmimi gece gündüz davet ettim.»
«Fakat benim çağırmam, onların sadece kaçmalarını artırdı.»
«Ben onları senin bağışlaman için her davet ettiğimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, ısrar ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler.»
«Sonra ben onları açık açık çağırdım.»
«Sonra hem ilan ederek söyledim onlara, hem gizli gizli.»
«Gelin, dedim, Rabbinizin sizi bağışlamasını isteyin. Çünkü o çok bağışlayıcıdır.»
«Üzerinize gökten bol yağmur yağdırsın.»
«Mallar ve oğullar vererek sizin imdadınıza koşsun. Sizin için bahçeler yapsın, ırmaklar yapsın.»
«Niçin siz Allah´a bir vakar yakıştıramıyorsunuz?»
«Oysa o sizi aşama aşama yaratmıştır.»
«Görmediniz mi Allah yedi göğü uygun tabakalar halinde nasıl yaratmış?»
Ve Ay´ı bunların içinde bir nur yapmış, güneşi de bir lamba kılmış.
Allah sizi yerden bir bitki bitirir gibi bitirdi.
Sonra sizi tekrar oraya geri çevirecek ve tekrar çıkaracaktır.
Allah sizin için yeri bir yaygı yapmıştır.
Ki, ondan açılan geniş geniş yollarda gidesiniz.
Nûh dedi ki: «Ey Rabbim! Onlar bana isyan ettiler; malı ve çocuğu hüsrandan başka bir şeyini artırmayan kimsenin ardına düştüler.»
«Büyük büyük tuzaklar kurdular.»
Dediler ki: «Sakın tanrılarınızı bırakmayın, ne Vedd´i, ne Suva´ı ve ne de Yeğus´u, Yeûk´u ve Nesr´i.»
Çok kişiyi yoldan saptırdılar. Sen de o zalimlerin sadece şaşkınlıklarını artır.
Hatalarından dolayı boğuldular, ateşe sokuldular, kendilerine Allah´a karşı yardımcılar da bulamadılar.
Nûh dedi ki: «Yeryüzünde kafirlerden bir tek kişi bırakma.»
«Zira sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarırlar ve sadece ahlâksız ve kâfir çocuklar doğururlar.»
«Ey Rabbim! Bana, babama, anama, mümin olarak evime girene ve bütün inanmış erkek ve kadınlara mağfiret buyur. Zalimlerin de sadece helakini artır.»
Milletine can yakıcı bir azab gelmezden önce onları uyar diye Nuh´u milletine peygamber olarak gönderdik.
O da şöyle dedi: «Ey milletim! Şüphesiz ben, size gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.»
Allah´a kulluk edin; ondan sakının ve bana itaat edin.
Ki Allah günahlarınızı size bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin; doğrusu Allah´ın belirttiği süre gelince geri bırakılmaz; keşki bilseniz.
Nuh dedi ki: «Rabbim! Doğrusu ben, milletimi gece gündüz çağırdım.»
Fakat benim çağırmam, sadece benden uzaklıklarını artırdı.»
Doğrusu ben senin onları bağışlaman için kendilerini her çağrışımda, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndiler, büyüklendikçe büyüklendiler.
Sonra, doğrusu ben onları açıkça çağırdım.
Sonra onlara açıktan açığa, gizliden gizliye de söyledim.
Dedim ki: «Rabbiniz´den bağışlanma dileyin; doğrusu O, çok bağışlayandır..
Size gökten bol bol yağmur indirsin.»
Sizi, mallar ve oğullarla desteklesin; sizin için bahçeler var etsin, ırmaklar akıtsın.
Ne oluyorsunuz ki Allah´a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz.
Oysa sizi merhalelerden geçirerek O yaratmıştır.
Allah´ın, göğü yedi kat üzerine nasıl yarattığını görmez misiniz?
Aralarında Ay´a aydınlık vermiş ve güneşin ışık saçmasını sağlamıştır.
Allah sizi yerden bitirir gibi yetiştirmiştir.
Sonra sizi oraya döndürür ve yine oradan çıkarır.
(19-20) Yeryüzünde dolaşabilmeniz, orada yollar ve geniş geçitlerden geçebilmeniz için, onu size yayan O´dur.
(19-20) Yeryüzünde dolaşabilmeniz, orada yollar ve geniş geçitlerden geçebilmeniz için, onu size yayan O´dur.
Nuh dedi ki: «Rabbim doğrusu bunlar bana isyan ettiler. Ve malı, çocuğu kendisine sadece zarar getiren kimseye uydular.»
Birbirinden büyük düzenler kurdular.
İnsanlara ´sakın tanrılarınızı bırakmayın, Ved, Suva, Yağus, Yeuk ve Nesr putlarından asla vazgeçmeyin´ dediler.
Böylece birçoğunu saptırdılar; Rabbim! Sen bu zalimlerin sadece şaşkınlığını arttır.
Onlar, günahları yüzünden suda boğuldular; ateşe sokuldular, kendilerine Allah´tan başka yardımcı bulamadılar.
Nuh dedi ki: «Rabbim! Yeryüzünde hiçbir kâfir bırakma.»
Doğrusu sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar, sadece ahlâksız ve çok inkarcıdan başkasını doğurup yetiştirmezler.
Rabbim! Beni, anamı, babamı, evime inanmış olarak gireni, inanan erkek ve kadınları bağışla; zalimlerin de yalnız helâkini artır!
Şüphesiz biz Nuh´u; "Kavmini onlara acı bir azab gelmeden evvel uyar" diye kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik.
O da dedi ki: "Ey Kavmim, gerçek şu ki, ben size (gönderilmiş) apaçık bir uyarıcıyım."
"Tanrı´ya kulluk edin, O´ndan korkun ve bana itaat edin."
"Ki günahlarınızı bağışlasın ve sizi adı konulmuş bir ecele kadar ertelesin. Elbette Tanrı´nın eceli geldiği zaman, o ertelenmez. Bir bilmiş olsaydınız."
Dedi ki: "Rabbim, gerçekten kavmimi gece ve gündüz davet edip durdum."
"Fakat davet etmem, bir kaçıştan başkasını arttırmadı."
"Doğrusu ben, onları bağışlaman için her davet edişimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler ve büyüklük tasladıkça büyüklük gösterip direttiler."
"Sonra onları açıktan açığa davet ettim."
"Daha sonra (davamı) onlara açıkça ilan ettim ve kendilerine gizli gizli yollarla yanaşmak istedim."
"Bundan böyle" dedim. "Rabbinizden mağfiret isteyin; çünkü gerçekten O çok bağışlayandır.
"(Öyle yapın ki,) Üzerinize gökten sağanak (bol miktarda yağmur) yağdırsın."
"Size mallar ve çocuklarla yardımda bulunsun. Size (ürün yüklü) bağlar, bahçeler versin, ırmaklar da versin."
"Size ne oluyor ki, Tanrı´dan bir vakarı ummuyorsunuz?
"Oysa O, sizi gerçekten tavır tavır yaratmıştır."
"Görmüyor musunuz; Tanrı, yedi göğü birbirleriyle bir uyum (mutabakat) içinde yaratmıştır?"
"Ve ayı bunlar içinde bir nur kılmış, güneşi de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır."
"Tanrı, sizi yerden bir bitki (gibi) bitirdi."
"Sonra sizi yine oraya geri çevirecek ve sizi (diriltici) bir çıkarışla diriltip çıkaracaktır."
"Tanrı, yeri sizin için bir yaygı kıldı."
"Öyle ki, onun içinde geniş yollarında gezip dolaşırsınız diye."
Nuh: "Rabbim, gerçekten onlar bana isyan ettiler; mal ve çocukları kendisine ziyandan başka bir şeyi arttırmayan kimselere uydular."
"Ve büyük büyük hileli düzenler kurdular."
"Ve dediler ki: "Kendi tanrılarınızı bırakmayın; bırakmayın ne Veddi, ne Suvayı, ne Yeğusu, ne Yeuku ve ne de Nesri."
"Böylece onlar, çoğu kimseyi şaşırtıp saptırdılar. Sen de o zalimlere sapıklıktan başkasını arttırma."
Bunlar, hataları dolayısıyla suda boğuldular, sonra ateşe sokuldular. O zaman da Tanrı´nın dışında hiçbir yardımcı bulamadılar.
Nuh: "Rabbim, yeryüzünde kafirlerden yurt edinen hiç kimseyi bırakma!" dedi.
"Çünkü sen onları bırakacak olursan, senin kullarını şaşırtıp saptırırlar ve onlar facir kafirlerden başkasını doğurmazlar."
"Rabbim, beni, annemi, babamı, inançlı olarak evime gireni, inançlı (erkek)leri ve inançlı (kadın)ları bağışla. Zalimlere yıkımdan başkasını arttırma!"
Hakıykat, biz Nuuhu kavmine gönderdik. «Kendilerine elem verici bir azâb gelmezden evvel kavmini (onunla) korkut» diye.
Dedi ki: Ey kavmim, muhakkak ki ben sizi (başınıza gelecek azâbdan) apaçık korkutan bir peygamberim».
«Allaha kulluk edin. Ondan korkun. Bana da itaat edin diye (gönderildim)».
«Tâki (Allah) sizin günâhlarınızdan bir kısmını yarlığasın, sizi (azâbsız olarak) mukadder bir müddete kadar gecikdirsin. Şübhe yok ki Allahın (ta´yîn etdiği) müddet gelince geri bırakılmaz. Eğer bilseydiniz..».
Dedi: «Ey Rabbim, ben kavmimi hakıykaten gece gündüz da´vet etdim».
«Fakat benim da´vetim (îmandan) kaçma (ların) dan başka (bir şey´i) artırmadı».
«Hakıykat ben, Senin kendilerini yarlığaman için, onları ne zaman da´vet etdiysem parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler ayak dirediler, büyüklük tasladılar da tasladılar».
«Sonra ben onları hakıykaten en yüksek ses (im) le çağırdım».
«Sonra da onları hem i´lân ederek da´vet etdim, hem kendilerine gizli gizli söyledim».
«Artık, dedim, Rabbinizden mağfiret dileyin. Çünkü O, çok yarlığayıcıdır».
«(O sayede) O, üstünüze bol yağmur salıverir».
«Sizin mallarınızı, oğullarınızı da çoğaltır, size bağlar, bostanlar verir, size ırmaklar akıtır».
«Ne oluyor size ki Allahın, sizi bir vekaar (ve şeref saahibi yapmasını) emel edinmezsiniz»?
«Halbuki O, sizi hakıykat türlü türlü tavırlar (haller) le yaratmışdır».
«Görmediniz mi, Allah yedi göğü birbiriyle âhengdâr olarak nasıl yaratmış»,
«onların içinde ayı bir nuur yapmış, güneşi de bir kandil (olarak) asmışdır».
«Allah sizi yerden ot (gibi) bitirdi.
«Sonra sizi yine onun içine döndürecek, sizi (yeni) bir çıkarışla (tekrar) çıkaracak».
«Allah yeri sizin için bir döşek yapmışdır»,
«onun geniş yollarında gezib dolaşınız diye».
Nuuh dedi: «Ey Rabbim, hakıykat onlar bana isyan etdiler. Mal (lar) ı ve evlâd (lar) ı (kendilerinin) hüsran (ın) dan başkasını artırmayan kimselere uydular»,
«Bunlar da büyük büyük hileler (dolaplar, melanetler) yapdılar».
(Halk tabakasına:) «Sakın tapdıklarınızı bırakmayın. Hele «Ved» den, «Suvaa´» dan, «Yeğuus» dan, «Yeuuk» dan ve «Nesr» den zinhar vaz geçmeyin» dediler.
«Hakıykaten onlar birçoklarını başdan çıkardılar. Sen (ey Rabbim) o zaalimlerin şaşkınlığından başka şeylerini artırma».
Bunlar günâhlarından dolayı suda boğuldular. Ardından da (büyük) bir ateşe atıldılar. O vakit kendileri için Allahdan başka yardımcılar da bulmadılar.
Nuuh (öyle) demişdi: «Ey Rabbim, yer (yüzün) de kâfirlerden yurd tutan hiçbir kimse bırakma»!
«Çünkü eğer sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarırlar. Kötüden, öz kâfirden başka da evlâd doğurmaz (lar)».
«Ey Rabbim, beni, anamı, babamı, îman etmiş olarak evime giren kimseleri, (kıyamete kadar gelecek) erkek mü´minleri ve kadın mü´minleri Sen yarlığa. Zaalimlerin helakinden başka bir şey´ini de artırma».
Doğrusu Biz; Nuh´u kavmine gönderdik. Kendilerine elim bir azab gelmezden önce kavmini uyar, diye.
Dedi ki: Ey kavmim; şüphesiz ben, sizin için apaçık bir uyarıcıyım.
Allah´a ibadet edesiniz, O´ndan sakınasınız ve bana itaat edin, diye.
Ta ki, günahlarınızı size bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar geciktirsin. Muhakkak ki Allah´ın süresi gelince geri bırakılmaz. Keşki bilseydiniz.
Dedi ki: Rabbım; doğrusu ben, kavmimi gece gündüz davet ettim.
Ne var ki benim davetim; sadece benden uzaklaşmalarını artırdı.
Doğrusu ben; Senin onları bağışlaman için kendilerini davet ettiğim her seferinde, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndiler ve büyüklendikçe büyüklendiler.
Sonra ben; onları gerçekten açıkça çağırdım.
Sonra onlara; açıktan açığa ve gizliden gizliye söyledim.
Dedim ki: Rabbınızdan mağfiret dileyin. Muhakkak ki O Ğaffar olandır.
Ta ki size, gökten bol yağmur salıversin.
Ve sizi mallar ve oğullarla desteklesin, sizin için bahçeler var etsin ve ırmaklar akıtsın.
Ne oluyorsunuz ki siz, büyüklüğü Alla´a yakıştıramıyorsunuz?
Halbuki O; sizi merhalelerden geçirerek yaratmıştır.
Görmediniz mi, Allah´ın göğü yedi kat olarak nasıl yarattığını?
Aralarında aya aydınlık vermiş, güneşi bir kandil kılmıştır.
Ve Allah; sizi, yerden ot bitirir gibi bitirmiştir.
Sonra sizi; oraya döndürür ve sizi bir çıkarılışla çıkarır.
Ve Allah; yeryüzünü sizin için bir döşek kılmıştır.
Geniş yollarında gezip dolaşasınız, diye.
Nuh dedi ki: Rabbım doğrusu bunlar, bana isyan ettiler. Malı ve çocuğu kendisine sadece zarar getiren kimseye uydular.
Büyük büyük düzenler kurdular.
Ve dediler ki: Sakın tanrılarınızı bırakmayın. Vedd, Süva´, Yeğus, Yeuk ve Nesr´den asla vazgeçmeyin.
Böylece bir çoğunu saptırdılar. Zalimlere sapıklıktan başka bir şeyi artırma.
günahlarından dolayı bunlar suda boğuldular, ateşe sokuldular ve Allah´ tan başka yardımcı da bulamadılar.
Nuh dedi ki: Rabbım; kafirlerden yeryüzünde yurd tutan hiç bir kimse bırakma.
Çünkü Sen onları bırakırsan; kullarını saptırırlar. Kötüden ve öz kafirden başka da evlat doğurmazlar.
Rabbım; beni, anamı, babamı, inanmış olarak evime gireni, mü´min erkekleri ve mü´min kadınları bağışla. Zalimlerin de helakinden başka bir şeyini artırma.
Muhakkak ki Biz, Hz. Nuh´u kendi kavmine: “Kavmini onlara, elîm azap gelmeden önce uyar.” diye (resûl olarak) gönderdik.
(Hz. Nuh, kavmine) şöyle dedi: “Ey kavmim! Muhakkak ki ben, sizin için apaçık bir nezirim (uyarıcıyım), (öyle ki).”
Allah´a kul olmanız, O´na karşı takva sahibi olmanız için. Ve bana itaat edin (tâbî olun).
(Allah da) sizin günahlarınızı mağfiret etsin (günahlarınızı sevaba çevirsin) ve sizi belirlenmiş bir zamana kadar tehir etsin (ömür versin)! Muhakkak ki Allah´ın eceli (onun belirlediği an) gelince tehir edilmez. Keşke siz bilmiş olsaydınız.
(Hz. Nuh, Rabbine) şöyle dedi: “Rabbim, Muhakkak ki ben kavmimi gece ve gündüz (ruhlarını Sana ulaştırmayı dilemeye) davet ettim.”
Fakat benim davetim, (benden) kaçışlarından (uzaklaşmalarından) başka bir şeyi artırmadı.
Ve muhakkak ki benim onları, Senin mağfiret etmen için her davet edişimde, (duymamak için) parmaklarını kulaklarına tıkadılar ve (görmemek için) elbiselerine büründüler ve (bu davranışlarında) ısrar ettiler ve kibirlenerek büyüklük tasladılar.
Sonra muhakkak ki ben onları cehren (açıkça) davet ettim.
Daha sonra da muhakkak ki ben onlara alenî olarak ilân ettim ve onlara sır olarak (tek tek çağırarak) gizli gizli de bildirdim.
(Nuh A.S) ve dedim ki: “Artık Rabbinizden mağfiret dilediğinizi söyleyin. Muhakkak ki O; Gaffar´dır (mağfiret edendir).”
Üzerinize bol yağmurlu olarak semayı göndersin.
Ve size mal ve erkek çocuklar (vererek) yardım etsin. Ve sizin için cennetler (verimli bahçeler) yapsın ve sizin için nehirler akıtsın.
(Nuh (A.S), kavmine şöyle dedi): “Siz niçin Allah´tan bir vakar (azamet, izzet ve kudret) ummuyorsunuz?”
Ve O, sizi halden hale (çeşitli hallerden) geçirerek yaratmıştır.
Görmüyor musunuz, Allah yedi kat semayı (yedi gök katını) nasıl yarattı?
Ve Ay´ı, onların arasında (semalarda) bir nur kıldı ve Güneş´i de bir sirac (çırağ) kıldı.
Ve Allah, sizi yerden (topraktan) bir nebat (gibi) yetiştirdi (yarattı).
Sonra sizi oraya (toprağa) döndürecek ve bir çıkarışla sizi (oradan) çıkaracak.
Ve Allah, arzı sizin için geniş bir mekân kıldı.
Sizin yolculuk etmeniz için, ondan geniş yollar yaptı.
(Nuh A.S): “Rabbim, muhakkak ki onlar bana asi oldular (isyan ettiler). Ve malı ve evlâdı kendisine hüsrandan başka bir şeyi artırmayan kimselere tâbî oldular.” dedi.
Ve büyük hileler kurdular.
Ve (birbirlerine) şöyle dediler: “Sakın kendi ilâhlarınızı (putlarınızı) bırakmayın. Ve Vedd´i, Suvâa´yı, Yagûs´u ve Yaûka´yı ve Nesra´yi sakın terk etmeyin.”
Ve (böylece) pekçoğunu dalâlette bırakmış oldular. Ve (Nuh A.S): “Zalimlerin, dalâletten başka bir şeyini artırma (zalimlerin, sapıklıklarını artır).”
Onlar hatalarından (büyük günahlarından) dolayı boğuldular. Sonra ateşe sokuldular. Artık kendileri için, Allah´tan başka bir yardımcı bulamadılar.
Ve Hz. Nuh: “Rabbim, yeryüzünde kâfirlerden dolaşan bir kimse bırakma.” dedi.
Muhakkak ki eğer Sen, onları (yeryüzünde) bırakırsan, Senin kullarını dalâlete düşürürler ve facir kâfirden başka (evlât) doğurmazlar.
Rabbim, beni, annemi, babamı ve evime mü´min olarak girenleri ve mü´min kadınları ve mü´min erkekleri mağfiret et. Zalimlere helâkından başka bir şeyi artırma.
Biz Nuh´u kendi toplumuna göndererek "Başlarına şiddetli bir azap gelmeden halkını uyar!" diye (emrettik).
(Nuh) "Ey halkım!" diye seslendi, "Ben sizin için açık bir uyarıcıyım,
(yalnız) Allah´a kulluk etmeniz ve O´na karşı sorumluluk bilinci taşımanız (gerektiğini bildiren bir uyarıcı). "Şimdi bana kulak verin
ki Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve (yalnız O´na) malum olan bir zamana kadar size mühlet tanısın; ama bilin ki Allah´ın belirlediği vade gelip çattığında hiçbir şekilde ertelenemez. Keşke bunu bilseydiniz!"
(Ve bir zaman sonra, Nuh) "Ey Rabbim!" dedi, "Ben halkıma gece gündüz çağrıda bulunuyorum,
ama bu çağrım onları yalnızca (Senden) daha da uzaklaştırdı.
Ve doğrusu, onlara bağışlayıcılığını göstereceğin ümidiyle ne zaman çağrıda bulunduysam parmaklarını kulaklarına tıkadılar, (günahkarlık) giysilerine büründüler, daha fazla inada kapıldılar ve boş gururlarında (daha da) azgınlaştılar.
Doğrusu, ben onları açık açık çağırdım;
onlara açıktan tebliğde bulundum; (ayrıca) onlarla gizlice, özel olarak da konuştum;
ve dedim ki: "Rabbinizden günahlarınızın bağışlanmasını dileyin, çünkü O, kuşkusuz bağışlayıcıdır!
Size, hesapsız semavi nimetler yağdıracaktır,
dünyevi servet ve evlat vermek suretiyle size yardım edecek ve size bağlar bahçeler ihsan edecek ve akıp giden sular bağışlayacaktır.
Size ne oluyor ki Allah´ın büyüklüğünü kabul etmiyorsunuz,
sizi(n her birinizi) peşpeşe aşamalardan geçirerek yaratanın O olduğunu gördüğünüz halde?
Görmüyor musunuz Allah yedi göğü nasıl birbiriyle uyumlu yaratmıştır,
ve onların içine ay´ı (yansıyan) bir ışık olarak yerleştirmiş ve güneşi (ışık saçan) bir lamba yapmıştır?
Ve Allah sizi yerden (tedrici bir şekilde) yeşertip büyütmüştür; ve sonra sizi (öldükten sonra) ona geri döndürecektir:
(daha sonra) sizi yeniden dirilterek tekrar ortaya çıkaracaktır.
Ve Allah yeri sizin için genişçe yaymıştır
ki üzerinde geniş yollardan yürüyüp geçebilesiniz!"
Nuh, "Ey Rabbim!" diye ekledi, "Onlar bana (tamamen) karşı çıktılar, zaten onlar serveti ve çocukları yüzünden hızla yok olmaya doğru giden kimselere uyarlar,
ve (Sana karşı) en korkunç tuzakları kuranlara,
çünkü onlar (kendilerine uyanlara): ´Tanrılarınızı hiçbir zaman terk etmeyin! Ne Vedd, ne Suva´, ne Yeğus, ne Ye´uk ve ne de Nesr´i terk etmeyin!´ demişlerdi.
Onlar böylece çoğu kimseyi saptırdılar, o halde, Sen bu zalimlere yalnızca (özlem duydukları şeylerden) uzaklaşmalarını emret!"
Böylece onlar, günahları yüzünden (büyük bir tufanda) boğuldular ve (öteki dünyanın) ateşinde yanmaya mahkum edildiler; ve kendilerini Allah´a karşı koruyacak bir yardımcı bulamadılar.
Ve Nuh, "Ey Rabbim!" diye yalvardı: "Yeryüzünde bu hakikati inkar edenlerden hiç kimseyi bırakma:
çünkü Sen onları bırakırsan, Sana kulluk edenleri hep saptır(maya çalış)ırlar ve yalnızca fesada ve inatla sürdürülen nankörlüğe sebep olurlar.
Ey Rabbim! Bana, anneme, babama, evime mümin olarak giren herkese ve (daha sonraki) bütün mümin kadınlara ve erkeklere bağışlayıcılığını göster ve zulüm işleyenleri her zaman helake uğrat!"
Muhakkak ki, Nûh´u kavmine gönderdik, kendilerine bir elîm azap gelmeden evvel kavmini korkut diye.
Dedi ki: «Ey kavmim! Şüphe yok ki, ben sizin için apaçık bir korkutucuyum.»
Şöyle ki: «Allah´a ubûdiyette bulunun ve O´ndan korkun ve bana itaat eyleyin.»
«Sizin için günahlarınızı bağışlasın ve sizi mukadder müddete kadar tehir etsin. Muhakkak ki, Allah´ın takdir ettiği vakit gelince sonraya bırakılamaz, eğer bilir kimseler oldu iseniz.»
(5-6) Dedi ki: «Yarabbi! Ben kavmimi hakikaten gece ve gündüz dâvet ettim. Benim dâvetim, onlar için firardan başka bir şey arttırmadı.»
(5-6) Dedi ki: «Yarabbi! Ben kavmimi hakikaten gece ve gündüz dâvet ettim. Benim dâvetim, onlar için firardan başka bir şey arttırmadı.»
(7-8) «Muhakak ki ben onlar için mağfiret buyurasın diye kendilerini her ne zaman dâvet etti isem parmaklarını kulaklarına tıkadılar ve libaslarına büründüler ve ısrar ettiler ve böbürleniverdiler. Sonra muhakkak ki ben onları, apaçık dâvet ettim.»
(7-8) «Muhakak ki ben onlar için mağfiret buyurasın diye kendilerini her ne zaman dâvet etti isem parmaklarını kulaklarına tıkadılar ve libaslarına büründüler ve ısrar ettiler ve böbürleniverdiler. Sonra muhakkak ki ben onları, apaçık dâvet ettim.»
(9-10) «Sonra şüphesiz ki, ben onlar için ilan ettim ve onlara gizliden gizliye de bildirdim. Artık dedim ki, Rabinizden mağrifet dileyiniz, şüphe yok ki O, çok mağfiret buyurucudur.»
(9-10) «Sonra şüphesiz ki, ben onlar için ilan ettim ve onlara gizliden gizliye de bildirdim. Artık dedim ki, Rabinizden mağrifet dileyiniz, şüphe yok ki O, çok mağfiret buyurucudur.»
Üzerinize semayı bol yağmurlar ile gönderir.
Ve size mallar ile ve oğullar ile imdat eder ve sizin için bağlar, bostanlar kılar ve sizin için ırmaklar vucûda getirir.
Size ne oluyor ki Allah için bir azâmet ummuyorsunuz.
(14-15) Halbuki, sizi muhakkak türlü türlü derecelerde yaratmıştır. Görmediniz mi ki, yedi semayı nasıl tabaka tabaka yaratmıştır?
(14-15) Halbuki, sizi muhakkak türlü türlü derecelerde yaratmıştır. Görmediniz mi ki, yedi semayı nasıl tabaka tabaka yaratmıştır?
(16-17) Ve onlar da ay´ı bir nûr kılmıştır, güneşi de bir çırağ yapmıştır. Ve Allah sizi yerden bir ot olarak bitirmiştir.
(16-17) Ve onlar da ay´ı bir nûr kılmıştır, güneşi de bir çırağ yapmıştır. Ve Allah sizi yerden bir ot olarak bitirmiştir.
Sonra sizi orada iade edecektir ve sizi bir çıkarışla çıkaracaktır.
Ve Allah, Sizin için yeri bir döşek kılmıştır.
Tâ ki, ondan geniş geniş yollara gidiveresiniz.
(21-22) Nûh dedi ki: «Yarabbi! Şüphe yok ki onlar bana isyan ettiler ve malı ve evlâdı kendisine hüsrândan başka bir şey arttırmayan kimseye tâbi oldular. Ve pek büyük bir hile ile hile eder oldular.»
(21-22) Nûh dedi ki: «Yarabbi! Şüphe yok ki onlar bana isyan ettiler ve malı ve evlâdı kendisine hüsrândan başka bir şey arttırmayan kimseye tâbi oldular. Ve pek büyük bir hile ile hile eder oldular.»
Ve dediler ki: «Tânrılarınızı bırakmayınız, ne Vedd´i, ne Süva´ı, ne Yegûs´u, ne Yeûk´u ve ne de Nesr putlarını terkeylemeyiniz».
«Ve muhakkak ki, birçoklarını sapıklığa düşürdüler. Ve (Yarabbi! Sen de) O zalimlere sapıklıktan başkasını arttırma.»
Günahlarından dolayı suda boğuldular, sonra ateşe atıldılar. Artık kendileri için Allah´ın ötesinde yardımcılar bulamadılar.
Ve Nûh dedi ki: «Yarabbi! Yeryüzünde kâfirlerden bir şahıs bırakma.»
(27-28) «Şüphe yok ki, sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar ve facirden, kâfirden başkasını da doğurmazlar. Yarabbi! Bana ve babama, anama ve haneme mü´min olarak giren kimseye ve mü´minler ile mü´minelere mağfiret buyur ve zalimler için helâkten başkasını arttırma.»
(27-28) «Şüphe yok ki, sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar ve facirden, kâfirden başkasını da doğurmazlar. Yarabbi! Bana ve babama, anama ve haneme mü´min olarak giren kimseye ve mü´minler ile mü´minelere mağfiret buyur ve zalimler için helâkten başkasını arttırma.»
Biz Nûh´u kendi milletine peygamber olarak gönderip:"Gayet acı bir azap başlarına gelip çatmadan önce halkını uyar!" dedik
O da: "Ey benim milletim! Ben size gönderilen kesin bir uyarıcıyım. Şöyle ki: Yalnız Allah´a ibadet edin, O´na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki: Sizin günahlarınızı affetsin ve sizi belirli bir vakte, yani ölüm anına kadar azap çektirmeksizin hayatta bıraksın.Çünkü Allah´ın takdir ettiği vâde gelince, asla ertelenmez. Keşke bunu bir bilseniz
"Ya Rabbî, dedi Nûh, ben milletimi gece gündüz dine dâvet ettim. Ama benim dâvetim, onların sadece daha çok uzaklaşmalarına yol açtı.
Her ne zaman, onları bağışlaman için çağırdıysam, onlar parmaklarıyla kulaklarını tıkadılar. Esvaplarıyla örtündüler, direttiler ve çok kibirlendiler
Ben onları bu sefer yüksek sesle dâvet etmeye başladım
Daha sonra onları gâh açıkça çağırdım, gâh iyice gizli bir dâvet yönelttim, her türlü yolu denedim
Dedim ki onlara: "Rabbinizden af dileyiniz. Zira o gafurdur.
Mağfiret dileyin ki üzerinize bol bol yağmur indirsin
"Size mal ve evlad ihsan buyursun, size bahçeler, ırmaklar, su kanalları nasib etsin.
"Neden acaba siz, sizi tavırdan tavıra yaratan Allah´ın büyüklüğünü kabul etmiyorsunuz?
Görmez misiniz ki Allah yedi kat göğü tam birbiri ile uyum içinde yarattı
Gökte Ay´ı bir nûr, Güneş´i ise lâmba yaptı.
Allah sizi yerden nebat bitirircesine bitirip yetiştirdi
Sonra sizi tekrar oraya gönderip, yine sizi oradan çıkaracaktır
Allah yeri size bir yaygı yaptı ki onun geniş yollarında yürüyesiniz
Nûh: "Ya Rabbî, dedi, Sen de biliyorsun ki onlar bana isyan ettiler; servet ve evlat çokluğunun kendi ziyanını artırdığı kimselere uydular
Büyük hîle ve tuzaklar kurdular
"Sakın tanrılarınızdan vazgeçmeyin, Ved, Suva, Yegûs, Yeûk ve Nesr´i, bunlardan hiçbirini bırakmayın!" dediler
Böylece onlar birçok insanı şaşırttılar. Mademki öyle yaptılar, Sen de bu zalimlerin şaşkınlığını artır ya Rabbî!
Hasılı, birçok suçları sebebiyle suda boğuldular ve cehenneme tıkıldılar! Allah´a karşı, kendilerine yardım edecek bir tek yardımcı bile bulamadılar
Nûh: "Ya Rabbî, dedi, yeryüzünde dolaşan bir tek kâfir bile bırakma!
"Zira bırakırsan onlar Senin kullarını, Senin yolundan saptırırlar,ve sadece kendileri gibi kâfir, ahlâksız çocuklar dünyaya getirip yetiştirirler.
"Ya Rabbî, beni, anamı, babamı ve evime mümin olarak girenleri, erkek ve kadın bütün müminleri affeyle.O zalimleri ise, daha da beter eyle, daha da perişan eyle!
Biz Nûh´u kavmine gönderdik: "Onlara acı bir azâb gelmezden önce kavmini uyar," diye.
"Ey kavmim, dedi, ben sizin için açık bir uyarıcıyım."
"Allah´a kulluk edin, O´ndan korkun, bana da itâ´at edin."
"Ki (Allâh) günâhlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin. Zira Allâh´ın süresi geldiği zaman ertelenmez. Bilir (kişiler) olsaydınız (bunu anlardınız)."
(Nûh:) "Rabbim, dedi, ben kavmimi gece gündüz da´vet ettim."
"Benim da´vetim, onlara kaçışlarını artırmaktan başka bir katkıda bulunmadı."
"Günâhlarını bağışlaman için onları (sana) ne kadar da´vet ettimse parmaklarını kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler, direttiler, çok böbürlendiler."
"Sonra ben onları açıkça da´vet ettim."
"Sonra onlara açıktan söyledim, gizli gizli söyledim:
´Rabbinizden mağfiret dileyin, çünkü O çok bağışlayandır´ dedim."
´(O´ndan mağfiret dileyin) Ki üzerinize gökten bol yağmur göndersin´
´Size ne oluyor ki, Allâh için saygı ummuyorsunuz?´
´Oysa O, sizi aşama, aşama yarattı.´
´Görmediniz mi Allâh nasıl yedi göğü birbiri üstünde tabaka tabaka yarattı?´
´Ve Ayı bunların içinde nur yaptı. Güneşi de bir lamba yaptı.´
´Allâh sizi yerden bir bitki olarak bitirdi.´
´Sonra yine oraya geri çevirecek ve tekrar çıkaracaktır.´
´Allâh, yeri sizin için bir sergi yaptı.´
´Ki onda açılan geniş geniş yollarda gidesiniz´."
(Bu öğütlerin hiçbirinin fayda vermediğini gören) Nûh, (Rabbine dönerek): "Rabbim, dedi, onlar bana karşı geldiler de malı ve çocuğu kendisinin ziyanını artırmaktan başka işe yaramayan (şımarık, gururlu) bir adama uydular."
Kendilerine acı bir azap gelmeden önce kavmini uyar diye Nuh’u kavmine göndermiştik.
-Ey kavmim, dedi. Ben, sizin için açık bir uyarıcıyım.
Allah’a kulluk edin, ondan korkun ve bana itaat edin, diye..
O, sizin günahlarınızı bağışlasın ve belli bir süreye kadar sizi ertelesin. Allah’ın belirlediği süre gelince artık o geri bırakılmaz, eğer bilmiş olursanız...
-Rabbim, dedi. Ben kavmimi gece gündüz davet ettim.
Çağrım onların kaçmasından başka bir şeye yaramadı.
Ben, onları senin bağışlaman için her ne zaman çağırdıysam, parmaklarını kulaklarına tıkayıp, elbiselerini başlarına bürüdüler, direndiler ve büyüklendikçe büyüklendiler.
Sonra ben onları açıktan açığa çağırdım.
Sonra onlara açıktan açığa da; gizli gizli de söyledim.
Onlara dedim ki: -Rabbinizden bağışlanma dileyin, çünkü o çok bağışlayıcıdır.
Gökten size bol yağmurlar yağdırır.
Mallarınızı ve çocuklarınızı çoğaltır, sizin için bahçeler yaratır, nehirler yaratır.
Size ne oluyor da Allah’ın azametinden korkmuyorsunuz?!
(Oysa) O sizi halden hale geçirerek yaratmıştır.
Allah’ın yedi göğü nasıl tabaka tabaka yarattığını görmüyor musun?
Onların arasında Ay’a bir nur vermiş, Güneş’i de kandil yapmıştır.
Allah sizi bir bitki gibi yerden çıkarmıştır.
Sonra sizi oraya döndürecek ve tekrar oradan çıkaracaktır.
Allah sizin için yeryüzünü yayıp/döşedi.
Geniş yollarında gezip dolaşın diye..
Nuh: -Rabbim, dedi. Onlar bana isyan ettiler. Malı ve evladı kendisine hüsrandan başka bir şey artırmayan kimseye uydular.
Hiç şüphesiz, biz Nuh´u; «Kavmini, onlara acı bir azab gelmeden evvel uyarıp korkut» diye kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik.
O da dedi ki: «Ey Kavmim, gerçek şu ki, ben size (gönderilmiş) apaçık bir uyarıcı korkutucuyum.»
«Allah´a kulluk edin, O´ndan korkup sakının ve bana itaat edin.»
«Ki günahlarınızı bağışlasın ve sizi adı konulmuş bir ecele kadar ertelesin. Elbette Allah´ın eceli geldiği zaman, o ertelenmez. Bir bilmiş olsaydınız.
Dedi ki: «Rabbim, gerçekten ben kavmimi gece ve gündüz davet edip durdum.»
«Fakat benim davet etmem, bir kaçıştan başkasını arttırmadı.»
«Doğrusu ben, senin onları bağışlaman için her davet edişimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler ve büyüklük tasladıkça büyüklük gösterip direttiler.»
«Sonra ben onları açıktan açığa da davet ettim.»
«Daha sonra (davamı) onlara açıkça ilan ettim ve kendilerine gizli gizli yollarla yanaşmak istedim.»
«Bundan böyle» dedim. «Rabbinizden mağfiret isteyin çünkü gerçekten O, çok bağışlayandır.
«(Öyle yapın ki,) Üzerinize gökten sağanak (bol miktarda yağmur) yağdırsın.»
«Size mallar ve çocuklarla yardımda bulunsun. Size (ürün yüklü) bağlar, bahçeler versin, ırmaklar da versin.»
«Size ne oluyor ki, Allah´tan bir vekarı ummuyorsunuz?»
«Oysa O, sizi gerçekten tavır tavır yaratmıştır.»
«Görmüyor musunuz; Allah, yedi göğü birbirleriyle bir uyum (mutabakat) içinde yaratmıştır?»
«Ve ayı da bunlar içinde bir nur kılmış, güneşi de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır.»
«Allah, sizi yerden bir bitki (gibi) bitirdi.»
«Sonra sizi yine oraya geri çevirecek ve sizi (diriltici) bir çıkarışla diriltip çıkaracaktır.»
«Allah, yeri sizin için bir yaygı kıldı.»
«Öyle ki, onun içinde geniş yollarında gezip dolaşırsınız, diye.»
Nuh: «Rabbim, gerçekten onlar bana isyan ettiler; mal ve çocukları kendisine ziyandan başka bir şeyi arttırmayan kimselere uydular.»
«Ve büyük büyük hileli düzenler kurdular.»
«Ve dediler ki: -Kendi ilahlarınızı bırakmayın; bırakmayın ne Vedd´i, ne Suva´ı, ne Yeğus´u, ne Ye´ûk´u ve ne de Nesr´i.»
«Böylece onlar, çoğu kimseyi şaşırtıp saptırdılar. Sen de o zalimlere sapıklıktan başkasını arttırma.»
Bunlar, hataları dolayısıyla suda boğuldular, sonra ateşe sokuldular. O zaman da Allah´ın dışında hiçbir yardımcı bulamadılar.
Nuh «Rabbim, yeryüzünde kafirlerden yurt edinen hiç kimseyi bırakma.» dedi.
«Çünkü sen onları bırakacak olursan, senin kullarını şaşırtıp saptırırlar ve onlar, kötülükte sınırı aşan (facir´den) kafirden başkasını doğurmazlar.»
«Rabbim, beni, annemi, babamı, mü´min olarak evime gireni, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalim olanlara da yıkımdan başkasını arttırma!»
Biz, Nûh´u, "Toplumunu, kendilerine korkunç bir azap gelmeden önce uyar!" diye kavmine gönderdik.
O dedi ki: "Ey toplumum! Hiç kuşkunuz olmasın, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım."
"O halde, Allah´a ibadet edin! O´ndan korkun! Ve bana itaat edin ki,
Allah, günahlarınızı affetsin ve sizi belirli bir süreye kadar ertelesin. Çünkü Allah´ın eceli geldiğinde ertelenmez. Bir bilebilseydiniz!"
Nûh şöyle yakardı: "Ey Rabbim! Ben toplumuma gece ve gündüz çağrıda bulundum."
"Fakat çağrım, onların kaçışlarını artırmaktan başka bir işe yaramadı."
"Ben onları, sen kendilerini affedesin diye çağırdıkça, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiseleriyle sarılıp sarmalandılar, inat ve ısrar ettiler ve kibirlendikçe kibirlendiler."
"Sonra onları daha açık bir biçimde çağırdım."
"Daha sonra bir başka duyuru yönelttim. Ve onları gizli gizli de çağırdım."
Ve şöyle dedim: "Rabbinizden af dileyin! O, bağışlamayı çok sevendir."
"Göğü üzerinize bol bol yağmur taşıyıcı olarak gönderir."
"Sizi, mallar ve oğullarla güçlendirir, size yeşil bahçeler lütfeder. Ve sizin için nehirler akıtır."
"Ne oluyor size de Allah için bir vakar ümidinde olmuyorsunuz?"
"O ki, sizi halden hale/evreden evreye geçirerek yarattı."
"Görmediniz mi, Allah yedi göğü ahenkli bir bütün olarak nasıl yarattı?"
"Ve Ay´ı, bunlar içinde bir nur yaptı ve Güneş´i bir kandil haline getirdi."
"Ve Allah sizi bir bitki olarak yerden bitirdi."
"Sonra sizi yere geri gönderiyor ve sonra bir çıkarışla tekrar çıkarıyor."
"Allah size yeryüzünü bir yaygı yaptı,
Ki ondan geniş yollar edinip de yürüyesiniz."
Nûh dedi ki: "Rabbim! Onlar bana isyan ettiler de malı ve çocuğu kendisine hüsrandan başka bir artış getirmeyen kişiye uydular."
"Çok büyük hileler sergilediler/çok büyük tuzaklar kurdular."
Dediler ki: "İlahlarınızı sakın bırakmayın! Ved´di, Süva´ı asla bırakmayın! Yeğus´u, Yeuk´u, Nesr´i de bırakmayın!"
"Çoklarını saptırdılar. Sen de o zalimler için şaşkınlıktan başka bir şeyi artırma."
Hataları yüzündendir ki boğuldular, ateşe atıldılar. Kendileri için, Allah dışında yardımcılar bulamadılar.
Nûh şöyle yakardı: "Rabbim! Yeryüzünde, kâfirlerden yurt tutacak/gezip dolaşacak hiç kimse bırakma!"
"Çünkü eğer sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar ve kötülük üreten nankörden başkasını doğurmazlar."
"Rabbim! Beni, anne-babamı, inanmış olarak evime gireni, tüm inanmış erkekleri ve inanmış kadınları affet! Zalimlerin de sadece helâk ve perişanlığını artır!"