En yakın bir yerde, fakat onlar bu mağlûbiyetten sonra galip olacaklar.
Birkaç yıl içinde; emir, önde de Allah´ın, sonda da ve o gün inananlar, ferahlayacak, sevinecek.
Allah´ın yardımıyla; o, dilediğine yardım eder ve odur üstün ve rahîm.
Allah´ın vaadidir; Allah vaadinden caymaz ve fakat insanların çoğu bilmez.
Dünyâ yaşayışının yalnız dış yüzünü bilirler ve onlar, âhiretten gafil olanlardır.
Hiç olmazsa kendi kendilerine bir düşünmezler mi ki Allah, gökleri ve yeryüzünü ve ikisinin arasındakileri gerçek olarak ve mukadder bir zamân için yaratmıştır ve şüphe yok ki insanların çoğu, Rablerine kavuşacaklarını inkâr ederler elbet.
Yeryüzünü gezip de görmezler mi kendilerinden öncekilerin sonları ne olmuş; onlar, kuvvet bakımından daha üstündü bunlardan ve yeryüzünün altını üstüne getirerek ekmişler ve orasını, bunların îmâr ettiğinden daha da fazla îmâr etmişlerdi ve onlara da apaçık delillerle gelmişti peygamberleri; derken Allah zulmetmemişti onlara ve fakat onlar, kendilerine zulmetmişlerdi.
Sonra da Allah´ın delillerini yalanladıkları ve onlarla alay ettikleri için o kötülük edenlerin sonu kötü oldu gitti.
Allah, önce yaratır da sonra öldürerek tekrar halkeder ve yaratılışı yeniler, sonra da hepiniz döndürülür, onun tapısına götürülürsünüz.
Ve kıyâmetin koptuğu gün, suçlular, rahmetten meyûs olurlar.
Ve onlara, Tanrı´ya ortak sandıkları şeylerden şefâat eden de olmaz ve onlar da Tanrı´ya şerik sandıkları şeylere kâfir olurlar.
Ve kıyâmetin koptuğu gün yok mu, işte o gün tamâmıyla ayrılırlar da.
İnanan ve iyi işlerde bulunanlar, cennet bahçesinde sevinip nîmetlere nâil olur onlar.
Ve fakat kâfir olanlara ve delillerimizi ve âhirete kavuşacaklarını yalanlayanlara gelince: Artık onlardır azâp için hazırlananlar.
Artık tenzîh edin Allah´ı akşama girince ve sabaha erince.
Ve onadır hamd göklerde ve yeryüzünde; ve tenzîh edin onu gündüzün sonlarında ve öğle vaktinde.
Ölüden diri izhâr eder, diriden ölü izhâr eder ve yeryüzünü diriltir ölümünden sonra ve böylece çıkarır mezarlarınızdan sizi de.
Ve delillerindendir ki sizi topraktan yaratmıştır da sonra insan haline gelir, yeryüzünün her yanına dağılırsınız.
Ve delillerindendir ki sizin cinsinizden eşler yaratmıştır size, onlarla uzlaşıp geçinesiniz diye ve aranıza da sevgi ve merhamet ihsân etmiştir; şüphe yok ki bunda, düşünen topluluğa deliller var.
Ve delillerindendir göklerin ve yeryüzünün yaratılışı ve dillerinizin ve renklerinizin ayrılığı; şüphe yok ki bunda, bilenlere deliller var.
Ve delillerindendir uykunuz geceleyin ve gündüzün ve lûtfundan rızkınızı arayıp buluşunuz. Şüphe yok ki bunda duyan topluluğa deliller var.
Ve delillerindendir ki sizi hem korkutan, hem umduran şimşeği göstermede ve gökten yağmur yağdırmada da o sûretle ölümünden sonra yeryüzünü diriltmede. Şüphe yok ki bunda, akıl eden topluluğa deliller var.
Ve delillerindendir ki gökle yer, öylece durmada; sonra sizi bir çağırdı mı hemen yeraltından çıkacaksınız.
Ve onundur göklerde ve yeryüzünde ne varsa; hepsi de ona itâat eder.
Öyle bir mâbuttur ki her şeyi önce yaratır, sonra öldürür de tekrar diriltir ve bu, pek kolaydır ona ve onundur göklerde ve yeryüzünde yüce sıfatlar ve odur üstün, hüküm ve hikmet sahibi.
Size, kendinize âit birşeyle örnek getirmede: Kölelerinizden, câriyelerinizden, sizi rızıklandırdığımız şeylerde size ortak olanlar var mı ve siz, o mallarda, onlarla bir olur musunuz, onları mallarınıza ortak eder de onlar da, sizin korkup titrediğiniz gibi o malların üstüne korkup titrerler mi? İşte, akıl eden topluluğa delilleri böylece tekrarlayıp açıklarız.
Hayır, o zulmedenler, bilgisizce kendi havalarına uydular; Allah´ın saptırdığı kişiyi kim doğru yola sevkedebilir? Ve onlara bir yardımcı da yoktur.
Artık, yüzünü tam doğru dine döndür, Allah´ın ilk yarattığı selâmet haline ki insanları, o tabîî halde, selâmet halinde yaratmıştır; Allah´ın yaratışı, dîn, değiştirilemez; budur en doğru dîn ve fakat insanların çoğu bilmez.
Ne emrettiyse ona uyarak hepiniz, yüzünüzü o dine döndürün ve namaz kılın ve şirk koşanlardan olmayın.
O şirk koşanlardan ki dinlerinde aykırılığa düşmüşler de bölük-bölük olmuşlardır ve her zümre, kendisinde bulunana râzı olup gitmiştir.
Ve insanlara bir zarar erişti mi dönüp Rablerini çağırırlar, sonra onlara, kendi katından bir rahmet tattırınca da onların bir bölüğü, Rablerine şirk koşarlar.
Şirk koşarlar, onlara verdiğimiz nîmetlere nankörlük etmek için; şimdilik geçinin bakalım, yakında bilip anlarsınız.
Yoksa biz onlara kesin bir delil mi indirdik de şirk koştukları şeyler hakkında onlara söz söyledi.
İnsanlara bir rahmet tattırdık mı onunla sevinir, övünürler ve onlara, elleriyle yapıp hazırladıkları bir kötülük gelip çatınca da hemen ümitlerini keserler.
Görmezler mi ki şüphe yok Allah, dilediğinin rızkını bollaştırır, dilediğinin de daraltır. Şüphe yok ki bunda, inanan topluluğa deliller var elbet.
Artık yakınlara, yoksula ve yolda kalana hakkını ver, Allah´ın rızâsını dileyenlere bu, daha hayırlıdır ve onlardır kurtulanların, muratlarına erenlerin ta kendileri.
Halkın malı artsın diye fâize âit verdiğiniz şeyler, Allah katında artmaz; Allah´ın rızâsını dileyerek verdiğiniz zekât artar ve sevaplarını kat-kat arttıranlar, onlardır.
Öyle bir Allah´tır ki sizi yaratmıştır, sonra rızık vermiştir size, sonra öldürür, sonra da diriltir sizi. Ona eş sandıklarınızın içinde bunlardan bir şey yapabilen var mı? Münezzehtir ve yücedir o şirk koşanların şirk koştukları şeylerden.
Bozgun belirdi karada ve denizde, insanların elleriyle kazandıkları suçlar yüzünden; bu da, belki dönerler, vazgeçerler diye yaptıklarına karşılık çekecekleri cezânın az bir kısmını onlara tattırmak için.
De ki: Gezin yeryüzünde de bakın, görün önce gelip geçenlerin sonları neye varmış; onların çoğu müşrikti.
Reddine imkân bulunmıyan o gün, Allah tarafından gelmezden önce yüzünü tam doğru olan dine çevir, o gün onlar, bölük-bölük olacaklardır.
Kim kâfir olursa küfrünün suçu, ona âittir ve kim, iyi işlerde bulunursa bu çeşit adamlar da o iyiliği kendileri için hazırlamışlardır.
Bu da, inanan ve iyi işlerde bulunanları, lûtfundan mükâfâtlandırmak içindir, şüphe yok ki o, kâfirleri sevmez.
Ve delillerindendir şükretmeniz için müjdeci rüzgârları göndermesi ve rahmetini size tattırması ve emriyle gemileri yürütmesi ve lûtfundan rızkınızı aratıp buldurması.
Ve andolsun ki senden önce de kavimlerine peygamberler gönderdik de apaçık delillerle geldiler onlara; derken cürmettiklerinden dolayı öç aldık onlardan ve inananlara yardım, bir haktır bize.
Öyle bir Allah’tır ki rüzgârları yollar da bulutları sürer onlar, gökyüzünde bulutu yayar dilediği gibi ve dağınık, parça-parça bir hale de koyar onları, derken bakarsın ki bulutlardan yağmur yağmaya başlar da kullarından dilediğine nasîp eder o yağmuru ve onlar da müjdelerler birbirlerini, sevinirler.
Halbuki onlara yağmur yağdırılmadan önce hepsi de ümitlerini kesmişlerdi.
Artık Allah´ın rahmet eserlerine bak da gör, ölümünden sonra nasıl diriltir yeryüzünü; şüphe yok ki o, elbette ölüyü de diriltir ve onun, her şeye gücü yeter.
Ve andolsun ki bir rüzgâr yolladık da nebatları sararmış gördüler mi ardından hemen nankörlüğe başlarlar.
Hiç şüphe yok ki sen, sesini duyuramazsın ölüye ve ardına dönüp giderlerken dâvetini duyuramazsın sağırlara.
Ve sen, körleri sapıklıklarından döndürüp doğru yola sevkedemezsin. Sen, ancak delillerimize inananlara duyurursun; gerçekten de onlardır Müslüman olanlar.
Öyle bir Allah´tır ki sizi zayıf bir sudan yaratmıştır, sonra bir zayıflık olan çocukluk çağından çıkarıp güç-kuvvet vermiştir size, sonra kuvvetli çağdan gene bir zayıflık çağına ve ihtiyarlık yaşına getirmiştir sizi; yaratır ne dilerse ve odur bilen, gücü yeten.
Ve kıyâmetin koptuğu gün suçlular, ancak bir an yatıp eğlendiklerine and içerler; işte böyle asılsız şeylere kapılıyordu onlar.
Kendilerine bilgi ve inanç verilenlerse derler ki: Andolsun ki siz, Allah´ın takdîri ne kadarsa, tâ tekrar dirileceğiniz günedek yatıp eğlendiniz, gerçekten de budur tekrar dirileceğiniz gün ve fakat siz bilmiyorsunuz.
Bir gündür o gün ki kendilerine zulmedenlerin özürleri de kabûl edilmeyecek o gün, tövbe edip yaptıklarından vazgeçmeleri de istenmeyecek artık.
Ve biz, bu Kur’ân´da, insanlara her çeşit örneği getirdik ve sen, onlara bir delil göstersen: Siz derler, ancak aslı olmayan şeyleri öne sürenlersiniz.
İşte, Allah, bilmeyenlerin gönüllerini, bu çeşit mühürler.
Dayan, şüphe yok ki Allah´ın vaadi gerçektir ve adamakıllı inanmayanlar, sakın senin gayretini hafifletip gevşetmesin.
Arapların bulunduğu bölgeye en yakın bir yerde onlar, Halbuki onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir.
Onların bu yenilgilerinden önce de sonra da emir Allah´ındır. O gün müminler de Allah´ın yardımıyla sevineceklerdir.
Allah, dilediğine yardım eder, galip kılar. O, mutlak güç sahibidir, çok esirgeyicidir.
(Bu) Allah´ın vâdettiğidir. Allah vâdinden caymaz; fakat insanların çoğu bilmezler.
Onlar, dünya hayatının görünen yüzünü bilirler. Ahiretten ise, onlar tamamen gafildirler.
Kendi kendilerine, Allah´ın, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak olarak ve muayyen bir süre için yarattığını hiç düşünmediler mi? İnsanların birçoğu, Rablerine kavuşmayı gerçekten inkâr etmektedirler.
Onlar, yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin âkıbetlerinin nice olduğuna bakmadılar mı? Ki onlar, kendilerinden daha güçlü idiler; yeryüzünü kazıp altüst etmişler, onu bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Peygamberleri, onlara da nice açık deliller getirmişlerdi. Zaten Allah onlara zulmedecek değildi; fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekteydiler.
Sonunda, Allah´ın âyetlerini yalan sayarak ve onları alaya alarak kötülük yapanların âkıbetleri pek fena oldu.
Allah, ilkin mahlûkunu yaratır, (ölümden) sonra da bunu (yaratmayı), tekrarlar. Sonunda hep O´na döndürüleceksiniz.
(Allah´a koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçı çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir.
Kıyamet kopacağı gün, işte o gün (müminlerle inkârcılar) birbirlerinden ayrılacaklardır.
İman edip iyi işler yapanlara gelince, onlar, cennette nimetlere ve sevince mazhar olacaklardır.
İnkâr edenler, âyetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalan sayanlar ise, işte onlar azapla yüzyüze bırakılacaklardır.
(17-18) Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah´ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O´na mahsustur.
(17-18) Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah´ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O´na mahsustur.
Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor; yeryüzünü ölümünün ardından O canlandırıyor. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.
Sizi topraktan yaratması, O´nun (varlığının) delillerindendir. Sonra siz, (her tarafa) yayılan insanlar oluverdiniz.
Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O´nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.
O´nun delillerinden biri de, gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler için (alınacak) dersler vardır.
Gece olsun gündüz olsun, uyumanız ve Allah´ın lütfundan (nasibinizi) aramanız da O´nun (varlığının) delillerindendir. Gerçekten bunda, işiten bir kavim için ibretler vardır.
Yine O´nun delillerindendir ki, size korku ve ümit vermek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardından arzı onunla diriltiyor. Doğrusu bunda, aklını kullanan bir kavim için (alınacak) dersler vardır.
Göğün ve yerin O´nun buyruğu ile durması da O´nun (varlığının) delillerindendir. Sonra sizi topraktan bir çağırdı mı hemen (kabirlerinizden) çıkıverirsiniz.
Göklerde ve yerde olanlar hep O´nundur. Hepsi O´na boyun eğmiştir.
İlkin mahlûkunu yaratıp (ölümden) sonra bunu (yaratmayı) tekrarlayan O´dur, ki bu, O´nun için pek kolaydır. Göklerde ve yerde (tecelli eden) en yüce sıfat O´nundur. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.
Allah size kendinizden bir temsil getirmektedir: Mülkiyetiniz altında bulunan köleler içinde, size verdiğimiz rızıklarda -birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekineceğiniz derecede sizinle eşit (haklara sahip)- ortaklarınız var mı? İşte biz âyetlerimizi, aklını kullanacak bir kavim için böylece açıklıyoruz.
Gel gör ki haksızlık edenler, bilgisizce kötü arzularına uydular. Allah´ın saptırdığını kim doğru yola eriştirebilir? Onlar için herhangi bir yardımcı yoktur.
(Resûlüm!) Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah´ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.
Hepiniz O´na yönelerek O´na karşı gelmekten sakının, namazı kılın; müşriklerden olmayın.
Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.
İnsanların başına bir sıkıntı gelince, Rablerine yönelerek O´na yalvarırlar. Sonra Allah, katından onlara bir rahmet (nimet ve bolluk) tattırınca, bakarsınız ki onlardan bir gurup yine Rablerine ortak koşuyorlar.
Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler bakalım! Haydi sefa sürün; ama yakında bileceksiniz!
Yoksa onlara bir kesin delil indirdik de, o delil, müşrik olmalarını mı söylüyor?
İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda ona sevinirler. Şayet yaptıklarından ötürü başlarına bir fenalık gelse hemen ümitsizlige düşüverirler.
Görmediler mi ki Allah, rızkı dilediğine bol bol vermekte, dilediğininkini de daraltmaktadır. Şüphesiz imanlı bir kavim için bunda ibretler vardır.
O halde sen, akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah´ın rızasını isteyenler için bu, en iyisidir. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında artmaz. Allah´ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte zekât veren o kimseler, evet onlar (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır.
Allah, (o yüce varlıktır) ki sizi yaratmış, sonra rızıklandırmıştır; sonra O, hayatınızı sona erdirecek, daha sonra da sizi (tekrar) diriltecektir. Peki sizin (Allah´a eş tuttuğunuz) ortaklarınız içinde bunlardan birini yapabilecek var mı? Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir.
İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.
(Resûlüm!) De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha öncekilerin âkıbetleri nice oldu, görün. Onların çoğu müşrik idi.
Allah katından, dönüşü olmayan bir gün (kıyamet günü) gelmeden önce yönünü o gerçek dine çevir! O gün (insanlar) bölük bölük ayrılacaklardır.
Kim inkâr ederse, inkârı kendi aleyhine olur. İyi işler yapanlara gelince, onlar da kendileri için (cennetteki yerlerini) hazırlamış olurlar.
Zira Allah, iman edip iyi işler yapanlara kendi lütfundan karşılık verecektir. Şüphesiz O, kâfirleri sevmez.
Size rahmetinden tattırsın, emriyle gemiler yüzsün, fazlından (nasibinizi) arayasınız ve şükredesiniz diye (hayat ve bereket) müjdecileri olarak rüzgârları göndermesi de Allah´ın (varlık ve kudretinin) delillerindendir.
Andolsun ki, biz senden önce kendi kavimlerine nice peygamberler gönderdik de onlara açık deliller getirdiler. (Onları dinlemeyip) günaha dalanların ise cezalarını hakkıyla vermişizdir. Müminlere yardım etmek de bize düşer.
Allah O´dur ki, rüzgârları gönderir, bunlar da bulutu kaldırır. Derken, Allah onu gökte dilediği gibi yayar ve parça parça eder; nihayet arasından yağmurun çıktığını görürsün. Allah dilediği kullarına yağmuru nasip edince, onlar seviniverirler.
0ysa onlar, daha önce, üzerlerine yağmur yağdırılmasından iyice ümitlerini kesmişlerdi.
Allah´ın rahmetinin eserlerine bir bak: Arzı, ölümünün ardından nasıl diriltiyor! Şüphesiz O, ölüleri de mutlaka diriltecektir. O, her şeye kadirdir.
Andolsun ki, bir rüzgâr göndersek de onu (ekini) sararmış görseler, ardından muhakkak nankörlüğe başlarlar.
(Resûlüm!) Elbette sen ölülere duyuramazsın; arkalarını dönüp giderlerken sağırlara o daveti işittiremezsin.
Körleri de sapıklıklarından (vazgeçirip) doğru yola iletemezsin. Ancak teslimiyet göstererek âyetlerimize iman edenlere duyurabilirsin.
Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlügün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve ihtiyarlık veren, Allah´tır. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir.
Kıyamet koptuğu gün, günahkârlar, (dünyada) ancak pek kısa bir süre kaldıklarına yemin ederler. İşte onlar, (dünyada da haktan) böyle döndürülüyorlardı.
Kendilerine ilim ve iman verilenler şöyle derler: Andolsun ki siz, Allah´ın yazısında (hükmedildiği gibi) yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bugün yeniden dirilme günüdür; fakat siz onu tanımıyordunuz.
Artık o gün, zulmedenlerin (beyan edecekleri) mazeretleri fayda vermeyeceği gibi, onlardan Allah´ı hoşnut etmeye çalışmaları da istenmez.
Andolsun ki biz, bu Kur´an´da insanlar için her çeşit misale yer vermişizdir. Şayet onlara bir mucize getirsen inkârcılar kesinlikle şöyle diyeceklerdir: Siz ancak bâtıl şeyler ortaya atmaktasınız.
İşte bilmeyenlerin (hakkı tanımayanların) kalplerini Allah böylece mühürler.
(Resûlüm!) Sen şimdi sabret. Bil ki Allah´ın vâdi gerçektir. (Buna) iyice inanmamış olanlar, sakın seni gevşekliğe sevketmesin!
Yakın bir yerde. Ama onlar, yenilgilerinden sonra yeneceklerdir.
Birkaç yıl içinde. Bundan önce de, sonra da emir Allah´ındır. Ve o gün mü´minler sevineceklerdir.
Allah´ın yardımıyla. O, dilediğine yardım eder. O, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.
(Bu,) Allah´ın va’didir; Allah, vadinden geri dönmez. Ancak insanların çoğu bilmezler.
Onlar, dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Ahiretten ise gafil olanlardır.
Kendi nefisleri konusunda düşünmüyorlar mı? Allah, gökleri, yeri ve bu ikisi arasında olanları ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre (ecel) olarak yaratmıştır. Gerçekten, insanlardan çoğu Rablerine kavuşmayı inkar ediyorlar.
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler. Onlar, güç bakımından kendilerinden daha üstün idiler, toprağı alt-üst etmişler (ekmişler, madenler, sular arayıp çıkarmışlar) ve onu, kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. Elçileri de, onlara açık delillerle gelmişti. Demek ki Allah onlara zulmetmiyordu, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
Sonra kötülük yapanların uğradıkları son, Allah´ın ayetlerini yalanlamaları ve alay konusu edinmeleri dolayısıyla çok kötü oldu.
Allah, yaratmayı başlatır, sonra onu iade eder, sonra da siz O´na döndürülürsünüz.
Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar; artık onlar ´bir cennet bahçesinde´ ´sevinç içinde ağırlanırlar´.
Ancak inkar edip ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar ise; artık onlar da azap için hazır bulundurulurlar.
Öyleyse akşama girdiğiniz vakit de, sabaha erdiğiniz vakit de Allah´ı tesbih edip (yüceltin).
Hamd O´nundur; göklerde ve yerde, günün sonunda ve öğleye erdiğiniz vakit de.
O ölüden diriyi çıkarır ve diriden ölüyü çıkarır, ölümünden sonra da yeri diriltir. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız.
Sizi topraktan yaratmış bulunması, O´nun ayetlerindendir; sonra siz, (yeryüzünün her yanına) yayılmakta olan bir beşer (türü) oldunuz.
Onda ´sükun bulup durulmanız´ için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler vardır.
Geceleyin ve gündüzün uyumanız ile O´nun fazlından (geçiminizi temin için rızkınızı) aramanız, O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz işitebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği göstermesi ile gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de, O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilecek bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
Göğün ve yerin O´nun emriyle (hareketten kesilip olduğu yerde veya bu düzen içinde) durması da, O´nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden (toprağın altından) bir (kere) çağırma ile çağırdığı zaman, hemencecik siz (bir de bakarsınız ki) çıkarılmışsınız.
Göklerde ve yerde bulunanlar O´nundur; hepsi O´na ´gönülden boyun eğmiş´ bulunuyorlar.
Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O´dur; bu O´na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en Yüce misal O´nundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Size kendi nefislerinizden bir örnek verdi: "Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, sağ ellerinizin malik olduklarınızdan, sizinle eşit olup kendi kendinizden korktuğunuz gibi kendilerinden de korktuğunuz (veya çekinip saygı duyduğunuz) ortaklar var mıdır? “İşte Biz, aklını kullanabilen bir kavim için ayetleri böyle birer birer açıklarız.
Hayır, zulmedenler, hiçbir bilgiye dayanmaksızın kendi heva (istek ve tutku)larına uymuşlardır. Allah´ın saptırdığını kim hidayete erdirebilir? Onların hiçbir yardımcıları yoktur.
Öyleyse sen yüzünü Allah´ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah´ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah´ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.
´Gönülden katıksız bağlılar´ olarak, O´na yönelin ve O´ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın.
(O müşrikler ki,) Kendi dinlerini fırkalara ayırmış ve kendileri de parça parça olmuşlardır; ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır.
İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, ´gönülden katıksız bağlılar´ olarak, Rablerine dua ederler; sonra kendinden onlara bir rahmet taddırınca hemencecik bir grup Rablerine şirk koşarlar.
Kendilerine (nimet olarak) verdiklerimize nankörlük etsinler diye. Öyleyse metalanıp-yararlanın, artık yakında bileceksiniz.
Yoksa Biz, onlara ispatlı bir delil indirdik de, o mu O´na ortak koşmalarını söylüyor?
Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde, hemen umutsuzluğa kapılırlar.
Görmüyorlar mı ki, Allah, dilediğine rızkı yayıp-genişletir ve kısar da. Şüphesiz bunda, iman eden bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
Öyleyse yakınlara hakkını ver, yoksula da, yolcuya da. Allah´ın yüzünü (rızasını) isteyenler için bu daha hayırlıdır ve felaha erenler onlardır.
İnsanların mallarından artsın diye, verdiğiniz faiz Allah Katında artmaz. Ama Allah´ın yüzünü (rızasını) isteyerek verdiğiniz zekat ise, işte (sevablarını ve gelirlerini) kat kat arttıranlar onlardır.
Allah; sizi yarattı, sonra size rızık verdi, sonra sizi öldürmekte, daha sonra sizi diriltmektedir. Ortaklarınızdan bunlardan herhangi birini yapacak var mı? O, şirk koştuklarından münezzeh ve Yücedir.
İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır.
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın, böylece daha öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik kimselerdi."
Öyleyse sen, Allah´tan (bir takdir olarak) geri çevrilmesi mümkün olmayan gün gelmeden önce, yüzünü dimdik ayakta duran dine çevir. O gün parça parça bölünecekler.
Kim inkar ederse, artık onun inkarı kendi aleyhinedir; kim salih bir amelde bulunursa, artık onlar kendi lehlerine olarak (cennetteki yerlerini) döşeyip hazırlamaktadırlar.
(Bu, Allah´ın) Kendi fazlından iman edip salih amellerde bulunanları ödüllendirmesi içindir. Şüphesiz O, kafirleri sevmez.
Size Kendi rahmetinden taddırması, emriyle gemileri yürütmesi ve O´nun fazlından (rızkınızı) aramanız ile umulur ki şükretmeniz için, rüzgarları müjde vericiler olarak göndermesi, O´nun ayetlerindendir.
Andolsun, Biz senden önce kendi kavimlerine elçiler gönderdik de onlara apaçık belgeler getirdiler; böylece Biz de suçlu günahkarlardan intikam aldık. İman edenlere yardım etmek ise, Bizim üzerimizde bir haktır.
Allah, rüzgarları gönderir, böylece bir bulut kaldırır da onu nasıl dilerse gökte yayıp-dağıtır ve onu parça parça kılar; nihayet onun arasından yağmurun akıp çıktığını görürsün. Sonunda Kendi kullarından dilediğine verince, hemen sevince kapılıverirler.
Oysa onlar, bundan önce (yağmurun) üzerine inmesinden evvel umutlarını kesmişlerdi.
Şimdi Allah´ın rahmetinin eserlerine bak; ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltmektedir? Şüphesiz O, ölüleri de gerçekten diriltecektir. O, herşeye güç yetirendir.
Andolsun, Biz bir rüzgar göndersek de onu(n ekinini) sararmış görseler, mutlaka ardından nankörlük ederler.
Şimdi sen, ölülere (söz) duyuramazsın ve arkalarını dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
Ve sen kendi sapıklıkları içinde kör olanları da doğruya iletici değilsin. Sen yalnızca, Bizim ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin ki onlar Müslümanlardır.
Allah, sizi bir za´ftan yarattı, sonra (bu) za´fın ardından bir kuvvet kıldı, sonra bu kuvvetin ardından da bir za´f ve yaşlılık verdi. Dilediğini yaratır. O, bilendir, güç yetirendir.
Kıyamet-saatinin kopacağı gün, suçlu-günahkarlar, tek bir saatin dışında (dünya hayatı) yaşamadıklarına and içerler. İşte onlar böyle çevriliyorlardı.
Kendilerine ilim ve iman verilenler ise, dediler ki: "Andolsun, siz Allah´ın Kitabında (yazılı süre boyunca) diriliş gününe kadar yaşadınız; işte bu dirilme günüdür. Ancak siz bilmiyordunuz."
Artık o gün, zulmedenlerin ne mazeretleri bir yarar sağlayacak, ne (Allah´tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecektir.
Andolsun, Biz bu Kur´an´da insanlar için her örneği gösterdik. Şüphesiz, sen onlara bir ayetle geldiğin zaman, o inkar edenler, mutlaka: "Siz ancak muptil olanlardan başkası değilsiniz" derler.
İşte Allah, bilmeyenlerin kalplerini böyle mühürler.
Öyleyse sen sabret; şüphesiz Allah´ın va´di haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp-hafifliğe (veya gevşekliğe) sürüklemesinler.
Rum’lar (Doğu Roma’lılar, İran’lılara) mağlub oldu,
Arab ülkesine en yakın yerde... Halbuki onlar bu yenilgilerinden sonra muhakkak gâlib gelecekler.
Birkaç (3-9) yıl içinde... Önünde ve sonunda emir Allah’ındır. O gün (Romalıların üstün geldiği gün) müminler ferahlanacak.
Allah’ın (Bedir’de) zafer vermesiyle... O, dilediğine zafer verir; O, Azîz’dir= her şeye galibdir, Rahîm’dir= çok merhametlidir.
(Bu zaferi) Allah va’detti. Allah vaadinden caymaz, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
(O Mekke halkı) dünya hayatından bir dış görünüşü bilirler, (geçimleri için çalışırlar). Ahiretten ise hep habersizdirler.
Onlar, kendi aralarında düşünmediler mi ki, Allah göklerle yeri ve aralarındakileri, ancak hakkı yerleştirmek için ve muayyen bir vakit için yarattı, (bu vakit son bulunca, o varlıklar da yok olacaktır). Bununla beraber, gerçekten insanların çoğu Rablerine kavuşmayı inkâr ederler.
Onlar (Mekke kâfirleri), yeryüzünde gezib de kendilerinden öncekilerin akıbetinin ne olduğuna bakmadılar mı? Onlar (daha evvel gelen Âd ve Semûd gibi kavimler), kuvvetçe kendilerinden daha şiddetli idiler. Toprağı ekib aktarmışlar ve onu kendilerinin imarından daha çok imar etmişlerdi. Peygamberleri de onlara mucizelerle ve açık ayetlerle gelmişlerdi. Öyle ise, Allah onlara zulmetmiyordu, fakat kendileri nefislerine (inkâr yapmakla) zulüm yapıyorlardı.
Sonra fenalık yapanların akıbeti cehennem oldu. Çünkü onlar Allah’ın ayetlerini yalanlamışlardı ve onları eğlenceye alıyorlardı.
Allah, ilkin (nufteden) mahlûkatı yaratır, (ölümden) sonra onları (kıyamette) diriltir. Sonra da (amellerinizin karşılığını görmek üzere) ancak ve yalnız O’na döndürülüb götürüleceksiniz.
Kıyamet koptuğu gün, günahkârlar (hayretler içinde) ümidlerini kesib susarlar.
Allah’dan başka ibadet ettikleri ortaklarından da kendilerine şefaatçılar bulunmaz. Onlar, Allah’a ortak koştuklarını da inkâr edeceklerdir.
Kıyamet kopacağı gün, o gün müminlerle kâfirler birbirinden ayrılırlar (müminler cennete, kâfirler cehenneme)...
İman edib salih ameller işliyenlere gelince, işte onlar bir bahçede (cennetde) nimetlenir ve neşelenirler.
Kâfir olup da âyetlerimizi ve öldükten sonra dirilmeyi inkâr edenler ise, işte bunlar azap içinde (Cehennem’de) hazır bulundurulurlar.
O halde, akşama girdiğiniz vakit (akşam ve yatsı namazını), sabaha erdiğiniz vakit (sabah namazını kılın) Allah’ı tesbih edin.
Göklerde ve yerde hamd O’nundur. İkindi vaktinde de, öğleye girdiğiniz vakitte de (öğle ile ikindi namazını kılın ve Allah’ı tesbih edin).
O, ölüden diri (nutfeden insan ve yumurtadan hayvan) çıkarır ve diriden de ölü (insandan nutfe, kuştan yumurta, yahud hayattan sonra ölüm) çıkarır. Toprağa, ölümünden (kuruduktan) sonra hayat verir; (onda nebatlar bitirir). Siz de kabirlerinizden böyle (öldükten sonra diriltilip) çıkarılacaksınız.
Allah’ın kudretine delâlet eden alâmetlerindendir ki, sizin aslınız olan Âdem’i bir topraktan yarattı. Sonra da siz bir insan olunca, çoğalıp yayılıyorsunuz.
Yine O’nun alâmetlerindendir ki, kendilerine meyil ve ülfet edesiniz diye, sizin için, kendi cinsinizden zevceler yarattı, ve aranızda bir sevgi ve bir merhamet icatetti. Şüphesiz ki bunda, düşünecek bir kavim için (ibret alacak) alâmetler var...
Gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin birbirinden ayrı olması da O’nun (azamet ve kudretine delâlet eden) alâmetlerindendir. Şüphesiz ki bunlarda, bilenler için ibretler var...
Gece ile gündüz uyumanız (istirahat etmeniz) ve fazlından rızık aramanız da O’nun (kudret) alâmetlerindendir. Şüphesiz ki bunda, (ibret kulağı ile) dinliyen bir kavim için ibretler var...
Yine O’nun (kudretinin) alâmetlerindendir ki, size (ıslanır veya şimşeğe çarpılırsınız endişesiyle) hem korku, (ekinleriniz sulanır diye) hem arzu vermek için şimşeği gösteriyor. Gökten bir yağmur indiriyor da onunla arza, ölümünden (kuruduktan) sonra can veriyor (yeşertiyor). Şüphesiz bunda, aklını gereği üzre kullanacak bir kavim için ibretler var...
Yine göğün ve yerin, O’nun emriyle durması (kudretinin) alâmetlerindendir. Sonra (kıyamette) sizi (İsrafil lisanı ile) bir defa çağırdığı zaman hemen kabirlerden çıkacaksınız.
Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur; hepsi O’na boyun eğmektedirler.
Mahlûkatı ilkin yaratıb sonra (kıyamette) onu diriltecek olan O’dur, ki bu (öldükten sonra diriltme, ilk yaratılıştan) O’na daha kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce sıfat O’nundur ve O, Azîz’dir= her şeye gâlibdir, Hakîm’dir= hükmünde hikmet sahibidir.
(Allah’ın, mülkünde ortağı olmadığını iyice anlamanız için), O size kendinizden (şöyle) bir temsil yaptı: Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, sahib olduğunuz köleler, size ortaklar değildir; (böyle kölelerinizi mallarınıza ortak yaparak onları sizinle bir tutmazken Allah’ın bazı kullarını ve yaratıklarını O’na nasıl ortak yaparsınız?) Siz (ve onlar), mallarda hiç musavi olur da aranızda birbirinizden, (tek başına mala sahib olma endişesiyle) korktuğunuz gibi, onlardan (kölelerinizden) korkar mısınız? (O halde kölelerinizden bu şekilde korkmaz ve mallarınıza da onları ortak etmeye razı olmazsanız, kullarım olan bazı kimselere, ortaklarım diye ibadet etmekle onların ilâhlarınız olmasına nasıl razı olursunuz?) İşte (kudret ve vahdaniyyetimize delâlet eden) alâmet ve delillerimizi, aklını kullanıb ibret alacak bir kavim için böyle açıklarız.
Doğrusu (şirke varmakla nefislerine) zulmedenler, cahil oldukları halde hevalarına uydular. Artık Allah’ın saptırdığı kimseyi, kim hidayete (Allah’ın dinine) erdirebilir? O kâfirler için (Allah’ın azabını engelliyecek) yardımcılardan da (hiç kimse) bulunmaz.
O halde (ey Rasûlüm), gerçek müslüman (muvahhid) olarak kendini dine doğrult, (başka şeye iltifat etme); Allah’ın dinine ki, insanları onun üzerine yaratmıştır (zira herkes, hak dini kabul edebilecek yaratılıştadır). Allah’ın yarattığı bu dini değiştirmeye kimsenin gücü yetmez. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu, (hak dinin İslâm olduğunu) bilmezler.
Hep Allah’a dönüb itaat edin, O’ndan korkun ve namaza devam edin; müşriklerden olmayın.
O müşriklerden ki, (emredildikleri) dinlerini (terk edib ihtilâfa düştüler ve onu) parçalara ayırdılar; böylece öbek öbek olmuşlardır. Her din sahibi (grup), kendindeki dine güvenmektedir.
İnsanlara bir zarar değdiği vakit, (her şeyden geçerek yalnız) Rablerine dönüb yalvarırlar, dua ederler. Sonra (Allah), katından onlara bir nimet taddırınca, bakarsın ki, içlerinden bir kısmı Rablerine ortak koşuyorlar (putlara taparak, küfür yollarına saparak Allah’a eş ediniyorlar);
Kendilerine verdiğimiz nimetleri inkâr etmek için (bunu yaparlar). Haydi zevk edib yaşayın, yakında (ahirette size ne yapılacağını) bileceksiniz.
Yoksa, biz o müşriklere bir hüccet (kitab) indirdik de, Allah’a ortak koşmalarını o mu söylüyor?
Bir de insanlara bir nimet taddırdığımız zaman, şımarıb ferahlanırlar. Kendi ellerinin yaptığı günahlar yüzünden onlara bir fenalık isabet edince de hemen (Allah’ın rahmetinden) ümidlerini keserler.
Görmediler mi ki, Allah dilediğine rızkı genişletir, hem de sıkar? Şüphesiz bunda, iman edecek bir kavim için (ibret alınacak) alâmetler var...
O halde (sılâ yapmak, iyilik etmek, nafaka vermek suretiyle) akrabaya hakkını ver; yoksula ve yolcuya da... Bunlara hakkını vermek, Allah’ın rızasını istiyenler için daha hayırlıdır. Azabdan kurtulanlar da işte onlardır.
İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz faiz, Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını dileyerek verdiğiniz zekât ise; işte bunu yapanlar, (dünyada mallarının bereketini, ahirette sevablarını) kat kat artıranlardır.
Allah O’dur ki, sizi yarattı; sonra size rızık verdi; sonra sizi öldürür; sonra sizi (kabirlerinizden) diriltir. (Ey Mekke müşrikleri, Allah’ın ortakları zannettiğiniz) sizin putlarınızdan, bunlardan bir şeyi yapacak var mı? Allah, onların işledikleri şirkten münezzehtir ve çok yücedir.
İnsanların kendi ellerinin (irade ve ihtiyarlarıyla) yaptıkları işler (günahlar) yüzünden, karada ve denizde fesad meydana çıktı ki, Allah, işledikleri günahlardan bir kısmının cezasını (dünyada) onlara taddırsın. Olur ki (küfürden ve işledikleri günahlardan tevbe ederek) dönerler.
(Ey Rasûlüm, Mekke’lilere) de ki: Yer yüzünde gezib dolaşın da, bundan evvelkilerin akıbeti nasıl olmuş, bir bakın (ve nasıl helâk edildiklerini bir düşünün). Onların çoğu müşrikler idi.
Hiç kimsenin geri çeviremiyeceği Allah’ın o (azab) günü (kıyamet) gelmezden önce, yüzünü (zatını ve amelini) dosdoğru dine, İslâm, dinine doğrult ve sabit ol. O gün (kıyamette insanlar) birbirlerinden ayrılırlar, (bir fırka cennete, bir fırka da cehenneme gider).
Kim kâfir olursa, küfrü kendi aleyhinedir. Kim de salih amel işlerse, (sevablarını cennetde) kendileri için döşemiş olurlar.
Çünkü (Allah), iman edib de salih ameller işliyenlere fazlından mükâfat verir. Elbette o kâfirleri sevmez, yaptıklarına razı olmaz.
(Allah’ın kudret ve vahdaniyyetine delâlet eden) alâmetlerindendir; rüzgârları, (yağmuru) müjdeleyiciler olarak göndermesi. Hem size (yağmur sebebiyle) nimetinden taddırmak için, hem emriyle (ve rüzgârlar vasıtasıyla) gemiler akmak için, hem Allah’ın fazlından kazanç aramanız (deniz ticareti yapmanız) için; hem de olur ki şükredersiniz diye...
(Ey Rasûlüm), gerçekten biz, senden evvel bir çok peygamberleri kavimlerine gönderdik de, onlara, (hak peygamber olduklarını isbat eden apaçık) delillerle vardılar. Fakat (onlar iman etmedikleri için) o günah işliyenlerden biz intikâm aldık. Müminlere, (kendilerini peygamberlerle beraber kurtarmak suretiyle) yardım etmek üzerimize bir hak oldu.
Allah O’dur ki, rüzgârları gönderir de (yağmurla yüklü) bir bulut kaldırır. Sonra onu gökte dilediği gibi yayar ve onu parça parça yapar. Derken yağmuru görürsün, (bulutların) aralarından çıkar. Nihayet onu, kullarından dilediği kimselere döküverdi mi, hemen (yağmur sebebiyle yüzleri güler) sevinirler.
Halbuki bu adamlar üzerlerine yağmur indirilmeden önce ümidlerini kesmişlerdi.
Şimdi bak, Allah’ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünden (kuruduktan) sonra nasıl diriltiyor (yeşertiyor)? Şübhe yok ki yeryüzünü kuruduktan sonra dirilten, elbette ölüleri (kabirlerinden) diriltir. O, her şeye kadirdir.
Doğrusu biz, (ekinleri üzerine kurutucu veya dondurucu) bir yel göndersek de, o ekini sararmış görseler, muhakkak ardından Allah’ı ve nimetlerini inkâra koyulurlar.
Bunun için sen (Ey Rasûlüm, onlar) arkalarını dönmüş giderlerken, (hakka olan) o daveti, (kalbleri) ölülere duyuramazsın ve sağırlara da işittiremezsin.
Körleri, (kalbleri kör olanları) da, sen, sapıklıklarından ayırıb doğru yola iletici değilsin. Sen ancak ayetlerimize iman edeceklere (davetini) duyurursun da, onlar İslâma gelir, selâmeti bulurlar.
Allah O’dur ki, sizi zayıf bir nutfeden yarattı; sonra bu za’fiyetin arkasından bir kuvvet (güçlü bir insan) yaptı; sonra bu kuvvetin arkasından (yine) bir za’fiyet ve ihtiyarlık meydana getirdi. O, dilediğini yaratır. O, Alîm’dir= kulların bütün hallerini bilir, Kadîr’dir= bütün değişikliklerini yapmağa gücü yeter.
Kıyamet kopacağı gün, mücrimler (Allah’a eş koşanlar) bir saatten fazla (kabirde veya dünyada) durmadıklarına yemin ederler. Onlar (dünyada iken de, doğruluktan yalan söylemeye), işte böyle çevriliyorlardı.
Kendilerine ilim ve iman verilenler (peygamberler, melekler ve müminler, o kıyamet gününde kâfirlere şöyle) diyeceklerdir: “- Doğrusu, Allah’ın kitabınca (ilim ve kazası üzere, yahud Kur’an’daki beyanına göre) ba’s (kıyamet) gününe kadar durdunuz. İşte bu ba’s günüdür; fakat siz bunu (dünyada tasdik etmiyordunuz.) bilmiyordunuz.”
Artık o kıyamet günü, o kâfirlere özür dilemeleri fayda vermez ve dertlerinin çaresine bakılmaz.
Gerçekten biz bu Kur’an’da, insanlar için, her çeşit misalden beyan ettik. Şübhe yok ki (ey Rasûlüm), sen onlara (istedikleri gibi gökten başka) bir ayet de getirsen, o küfre varanlar mutlaka: “- Siz (ey peygamberler ve müminler), ancak yalan uyduranlarsınız.” diyeceklerdir.
Allah’ın vahdaniyyetini bilmiyenlerin (O’nu tasdik etmiyenlerin) kalblerini Allah böyle mühürler.
(Ey Rasûlüm, o kâfirlerin eziyetlerine ve düşmanlıklarına karşı) şimdi sen sabret, zira Allah’ın (zafer) vaadi muhakkak tahakkuk edecektir. Sakın ahirete imanları olmıyanlar, (sabrı terk etmek suretiyle) seni hafifliğe götürmesinler.
(2-5) Rumlar en yakin bir yerde yenildiler. Onlar bu yenilgilerinden bir kac yil sonra galip geleceklerdir. Is, eninde sonunda Allah´a aittir. Iste o gun, inananlar, istedigine yardim eden Allah´in yardimina sevineceklerdir. O gucludur, merhametlidir.
(2-5) Rumlar en yakin bir yerde yenildiler. Onlar bu yenilgilerinden bir kac yil sonra galip geleceklerdir. Is, eninde sonunda Allah´a aittir. Iste o gun, inananlar, istedigine yardim eden Allah´in yardimina sevineceklerdir. O gucludur, merhametlidir.
(2-5) Rumlar en yakin bir yerde yenildiler. Onlar bu yenilgilerinden bir kac yil sonra galip geleceklerdir. Is, eninde sonunda Allah´a aittir. Iste o gun, inananlar, istedigine yardim eden Allah´in yardimina sevineceklerdir. O gucludur, merhametlidir.
(2-5) Rumlar en yakin bir yerde yenildiler. Onlar bu yenilgilerinden bir kac yil sonra galip geleceklerdir. Is, eninde sonunda Allah´a aittir. Iste o gun, inananlar, istedigine yardim eden Allah´in yardimina sevineceklerdir. O gucludur, merhametlidir.
Bu, Allah´in vaadidir; Allah verdigi sozden caymaz, fakat insanlarin cogu bilmezler.
Onlar, dunya hayatinin gorulen kismini bilirler. Onlar, ahiretten habersizdirler.
Kendi kendilerine, Allah´in gokleri, yeri ve ikisinin arasinda bulunanlari, gercek olarak ve belirli bir sure icin yarattigini dusunmezler mi? Dogrusu insanlarin cogu, Rablerine kavusacaklarini inkar ederler.
Yeryuzunde dolasip, kendilerinden once gecmis kimselerin sonlarinin nasil olduguna bakmazlar mi? Ki onlar kendilerinden daha kuvvetli idiler, yeryuzunu kazip alt ust ederek onlardan cok imar etmis kimseydiler ve onlara belgelerle peygamberler gelmisti. Bylece Allah onlara zulmetmiyor, onlar kendilerine zulmediyorlardi.
Sonra Allah´in ayetlerini yalan sayip, onlari alaya alarak kotuluk yapanlarin sonu pek kotu oldu. *
Allah once yaratir, olumunden sonra tekrar diriltir. Sonunda O´na doneceksiniz.
Kostuklari ortaklari artik sefaatcileri degildir; ortaklarini inkar ederler.
Kiyamet koptugu gun, iste o gun, darmadagin olurlar.
Ama inanip yararli is isleyenler, agirlanacaklari bir cennette bulunurlar.
Inkar edip, ayetlerimizi ve ahirette Bana kavusmayi yalanlayanlara gelince, iste onlar azabla yuzyuze birakilirlar.
(17-18) Aksamlarken ve sabahlarken, ogle ve ikindi vaktinde Allah´i (ki goklerde ve yerde hamd O´na mahsustur) tesbih edin, namaz kilin.
(17-18) Aksamlarken ve sabahlarken, ogle ve ikindi vaktinde Allah´i (ki goklerde ve yerde hamd O´na mahsustur) tesbih edin, namaz kilin.
O, oluden diri cikarir, diriden olu cikarir; yeryuzunu olumunden sonra O canlandirir. Ey insanlar! Iste siz de boylece diriltileceksiniz. *
Sizi topraktan yaratmasi O´nun varliginin belgelerindendir. Sonra hemen birer insan olup yeryuzune yayilirsiniz.
Icinizden, kendileriyle huzura kavusacaginiz esler yaratip; aranizda muhabbet ve rahmet var etmesi, O´nun varliginin belgelerindendir. Bunlarda, dusunen millet icin dersler vardir.
Gokleri ve yeri yaratmasi, dillerinizin ve renklerinizin degisik olmasi, O´nun varliginin belgelerindendir. Dogrusu bunlarda, bilenler icin dersler vardir.
Geceleyin uyumaniz, gunduz de lutfundan rizik aramaniz O´nun varliginin belgelerindendir. Bunlarda kulak veren millet icin dersler vardir.
Size korku ve umit veren simsegi gostermesi, gokten su indirip olumunden sonra yeri onunla diriltmesi O´nun varliginin belgelerindendir. Bunlarda, dusunen millet icin dersler vardir.
Gogun ve yerin O´nun buyrugu ile ayakta durmasi O´nun varliginin belgelerindendir. Sonra sizi kabirlerinizden bir cagirmaya gorsun, hemen cikiverirsiniz.
Goklerde ve yerde olanlar O´nundur; hepsi O´na boyun egmistir.
Once yaratan, olumunden sonra tekrar dirilten O´dur. Bu, O´nun icin daha kolaydir. Goklerde ve yerde olan en ustun sifatlar O´nundur. O, gucludur, Hakim´dir.*
Allah size kendinizden bir misal vermektedir: Size verdigimiz riziklarda, emrinizde bulunan kolelerinizin de esit surette hak sahibi olmalarina razi olur ve birbirinizi saydiginiz gibi bu ortaklarinizi sayar misiniz ? Dusunen millete ayetleri boylece uzun uzadiya aciklariz.
Hayir; zulmedenler, koru korune kendi heveslerine uymuslardir. Allah´in saptirdigi kimseleri kim dogru yola eristirebilir? Onlarin yardimcilari da yoktur.
Hakka yonelerek kendini Allah´in insanlara yaratilista verdigi dine ver. Zira Allah´in yaratisinda degisme yoktur; iste dosdogru din budur, fakat insanlarin cogu bilmezler.
(31-32) Allah´a yonelerek O´na karsi gelmekten sakininiiz, namaz kiliniz, dinlerinde ayriliga dusup firka firka olan, her firkasinin da kendisinde bulunanla sevindigi musriklerden olmayiniz.
(31-32) Allah´a yonelerek O´na karsi gelmekten sakininiiz, namaz kiliniz, dinlerinde ayriliga dusup firka firka olan, her firkasinin da kendisinde bulunanla sevindigi musriklerden olmayiniz.
(33-34) Insanlar bir darliga ugrayinca Rablerine donerek O´na yalvarirlar, sonra Allah katindan onlara bir rahmet tattirinca iclerinden bir takimi kendilerine verdiklerimize nankorluk ederek Rablerine es kosarlar. Safa surun bakalim, yakinda goreceksiniz.
(33-34) Insanlar bir darliga ugrayinca Rablerine donerek O´na yalvarirlar, sonra Allah katindan onlara bir rahmet tattirinca iclerinden bir takimi kendilerine verdiklerimize nankorluk ederek Rablerine es kosarlar. Safa surun bakalim, yakinda goreceksiniz.
Yoksa onlara ortak kosmalarini soyleyen bir delil mi indirdik.
Insanlara bir rahmet tattirdigimiz zaman ona sevinirler, ama yaptiklarindan oturu baslarina bir kotuluk gelirse hemen umitlerini kaybediverirler.
Allah´in, rizki diledigine yayip bir olcuye gore verdigini gormezler mi? Dogrusu bunda, inananlar icin dersler vardir.
Yakinligi olana, yoksula, yolda kalmisa hakkini ver. Allah´in rizasini dileyenler icin bu daha hayirlidir. Iste onlar saadete erenlerdir.
Insanlarin mallari icinde artsin diye verdiginiz her hangi bir faiz Allah katinda artmaz; fakat, Allah´in rizasini dileyerek verdiginiz herhangi bir sadaka boyle degildir. Iste onlar sevablarini kat kat artiranlardir.
Sizi yaratan, sonra riziklandiran, sonra olduren daha sonra da dirilten Allah´tir. O´na kostugunuz ortaklarinizdan boyle bir sey yapan var midir? Allah onlarin ortak kostuklari seylerden munezzehtir, yucedir. *
Insanlarin elleriyle isledikleri yuzunden karada ve denizde fesat cikar; Allah da belki donerler diye yaptiklarinin bir kismini boylece kendilerine tattirir.
De ki: «Yeryuzunde dolasin da daha oncekilerden cogu putperest olanlarin sonunun nasil olduguna bir bakin.»
Insanlarin firka firka olacagi, Allah katindan kacinilmaz o gunun gelmesinden once, kendini dosdogru dine yonelt.
Kim inkar ederse, inkari kendi aleyhine olur. Yararli is isleyen kimseler, kendileri icin rahat bir yer hazirlamis olurlar.
Cunku Allah inanip yararli is isleyenlere lutfundan karsilik verecektir. Dogrusu O, inkarcilari sevmez.
Ruzgarlari mujdeciler olarak gondermesi, size rahmetini tattirmasi, buyrugu ile gemilerin yurumesi, lutfundan rizik istemeniz, O´nun varliginin belgelerindendir. Belki sukredersiniz.
And olsun ki! Senden once, bir cok peygamberleri ummetlerine gonderdik, onlara belgeler getirdiler; dinlemeyip suc isleyenlerden oc aldik, zira inananlara yardim etmek bize hak olmustu.
(48-49) Ruzgarlari gonderip bulutlari yuruten, onlari gokte diledigi gibi yayan ve kisim kisim yigan Allah´tir. Artik sen de aralarindan yagmurun ciktigini gorursun. Allah´in kullarindan diledigine verdigi yagmurla, daha onceden kendilerine yagmur inidirilmesinden umidlerini kesmis olduklari icin onlar seviniverirler.
(48-49) Ruzgarlari gonderip bulutlari yuruten, onlari gokte diledigi gibi yayan ve kisim kisim yigan Allah´tir. Artik sen de aralarindan yagmurun ciktigini gorursun. Allah´in kullarindan diledigine verdigi yagmurla, daha onceden kendilerine yagmur inidirilmesinden umidlerini kesmis olduklari icin onlar seviniverirler.
Allah´in rahmetinin belirtilerine bir bak, yeryuzunu olumunden sonra nasil diriltiyor? suphesiz oluleri O diriltir. O her seye Kadir´dir.
Bir ruzgar gondersek de yesilliklerin sarardigini, gorseler hemen nankorluge baslarlar.
Tabiidir ki sen olulere katiyyen isittiremezsin; donup giden sagirlara da cagriyi duyuramazsin.
Korleri sapiklikalrindan vazgecirip dogru yola donduremezsin; ancak ayetlerimize inananlara duyurabilirsin; iste onlar muslumanlardir. *
Sizi gucsuz olarak yaratan, gucsuzlukten sonra kuvvetli kilan, sonra da kuvvetliligin ardindan gucsuz ve ihtiyar yapan Allah´tir. O, diledigini yaratir; bilendir, Kadir olandir.
Kiyamet koptugu gun suclular sadece cok kisa bir muddet kalmis olduklarina yemin ederler. Boylece onlar dunyada da aldatilip haktan donduruluyorlardi.
Kendilerine ilim ve iman verilenler; «And olsun ki, siz Allah´in yazisinda mevcut yeniden dirilme gunune kadar kaldiniz. Iste bu yeniden dirilme gunudur, fakat sizler anlamiyordunuz» derler.
Zulmedenlerin, o gun ozur beyan etmeleri fayda vermez; artik kendilerinden Allah´i hosnut edecek seyleri yapmalari da istenmez.
And olsun ki bu Kuran´da insanlar icin her turlu misali vermisizdir. Bununla beraber, eger sen onlara bir mucize getirmis olsan, inkar edenler: «Siz ancak batil seyler ortaya atanlarsiniz» derler.
Allah bilmeyenlerin kalblerini iste boylece kapatir.
Sabret ki, Allah´in sozu suphesiz gercektir kesin olarak inanmayanlar seni hafife almasinlar.*
(2-3-4-5) Rûm (Romalı)lar yakın bir yerde yenilgiye uğradılar. (Ama) onlar bu yenilgiden sonra birkaç yıl (üç ilâ dokuz veya üç ilâ yedi) içinde üstünlük sağlayacaklardır. Bundan önce de, sonra da buyruk Allah´ındır ve işte o gün mü´minler Allah´ın yardımına sevinecekler. Allah dilediğine yardım eder. O çok üstündür, çok güçlüdür, çok merhamet sahibidir.
(2-3-4-5) Rûm (Romalı)lar yakın bir yerde yenilgiye uğradılar. (Ama) onlar bu yenilgiden sonra birkaç yıl (üç ilâ dokuz veya üç ilâ yedi) içinde üstünlük sağlayacaklardır. Bundan önce de, sonra da buyruk Allah´ındır ve işte o gün mü´minler Allah´ın yardımına sevinecekler. Allah dilediğine yardım eder. O çok üstündür, çok güçlüdür, çok merhamet sahibidir.
(2-3-4-5) Rûm (Romalı)lar yakın bir yerde yenilgiye uğradılar. (Ama) onlar bu yenilgiden sonra birkaç yıl (üç ilâ dokuz veya üç ilâ yedi) içinde üstünlük sağlayacaklardır. Bundan önce de, sonra da buyruk Allah´ındır ve işte o gün mü´minler Allah´ın yardımına sevinecekler. Allah dilediğine yardım eder. O çok üstündür, çok güçlüdür, çok merhamet sahibidir.
(2-3-4-5) Rûm (Romalı)lar yakın bir yerde yenilgiye uğradılar. (Ama) onlar bu yenilgiden sonra birkaç yıl (üç ilâ dokuz veya üç ilâ yedi) içinde üstünlük sağlayacaklardır. Bundan önce de, sonra da buyruk Allah´ındır ve işte o gün mü´minler Allah´ın yardımına sevinecekler. Allah dilediğine yardım eder. O çok üstündür, çok güçlüdür, çok merhamet sahibidir.
Bu, Allah´ın verdiği bir sözdür. Allah verdiği sözünden caymaz. Ama ne var ki insanların çoğu (bu gerçeği) bilmezler.
Onlar Dünya hayatının bir dış tarafını bilirler. Onlar Âhiret´ten oldukça habersizdirler.
Kendi kendilerine düşünmediler mi ki, Allah gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları ancak hakk ile ve (kendi katında) belirlenmiş bir süreye kadar (takdîr edip) yaratmıştır. (Ne yazık ki) insanların çoğu Rablarına kavuşmayı inkâr ederler.
Onlar yeryüzünde gezip de kendilerinden önceki (millet)lerin sonlarının ne olduğuna bakmıyorlar mı ? Ki onlar kuvvetçe bunlardan üstün idiler, üstelik yeryüzünü kazıp sürmüşler, toprağı alt-üst etmişler ve (bulundukları) yeri bunlardan daha çok bayındır hale getirmişlerdi. Peygamberleri onlara açık belgelerle, mu´cizelerle gelmişlerdi. Allah onlara haksızlık eder olmadı; ama onlar kendilerine zulmettiler.
Sonra da kötülük İşleyip onu huy edinenlerin sonu (ne fena olmuştur). Çünkü onlar Allah´ın âyetlerini yalanlamışlar ve onunla alay etmişlerdi.
Allah, önce halkı (veya hilkati) meydana getirir. Onu (öldükten) sonra geri çevirir. Sonra da ancak O´na döndürüleceksiniz.
Kıyamet saati gelip çattığı gün suçlu günahkârlar umutsuz olurlar.
(Allah´a) koştukları ortakları, onlar için hiç de şefaatçi değillerdir. Onlar (ister istemez o gün) o ortaklarını inkâr ve reddedip dururlar.
Kıyamet kopacağı gün, evet o gün (putperestlerle putları, mü´minlerle kâfirler, suçlu günahkârlarla suçsuzlar) birbirlerinden (seçilip) ayrılırlar.
Artık dosdoğru İmân edip İyi-yararlı amellerde bulunanlar Cennet bahçelerinde ağırlanıp neşelenirler.
İnkâr edenlere; âyetlerimizi ve Âhiret´te bana kavuşmayı yalanlıyanlara gelince: İşte onlar azâb İçin hazır duruma getirilmişlerdir.
O halde akşamlarken, sabahlarken Allah´ı tesbîh edin (O´nun için namaz kılın).
Hamd (her türlü güzel övgü) göklerde de, yerde de O´na mahsustur, (övülmeğe ancak O lâyıktır). İkindi vaktinde de, öğleye girerken de (O´nu tesbîh edin, namaz kılın).
O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. Yeryüzüne (kuruyup) ölgünleştikten sonra hayat verir ve işte siz de böylece (kabirlerinizden) çıkarılacaksınız.
O´nun (varlığına ve kudretinin yüceliğine delâlet eden) açık belgelerinden biri de, sizi topraktan yaratmasıdır. Sonra da siz insan olarak (yeryüzüne) yayılırsınız.
O´nun açık belgelerinden biri de, size kendinizden eşler yaratmasıdır ki, onlarla sükûnet bulup huzura kavuşursunuz. Aranızda sevgi ve rahmet meydana getirmiştir. Şüphesiz ki bunda düşünebilen bir millet için öğütler, ibretler ve deliller vardır.
O´nun açık belgelerinden biri de, gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olmasıdır. Şüphesiz ki bunda ilim adamları için deliller, ibretler vardır.
O´nun açık belgelerinden biri de, gece ve gündüz (gerektiğinde) uyumanız ve O´nun geniş lûtfundan (geçiminizi) arzulayıp aramanızdır. Şüphesiz ki bunda işitebilen bir millet için öğütler ve ibretler vardır.
O´nun açık belgelerinden biri de, size korku ve umut vermek için şimşeği göstermesi ve gökten su indirip öldükten sonra yeryüzüne hayat vermesidir. Doğrusu bunda aklını kullanan bir millet için deliller ve ibretler vardır.
O´nun açık belgelerinden biri de, göğün ve yerin O´nun buyruğuyla (yörüngelerinde hareketlerini sağlayıp) durmasıdır. Sonra da sizi bir defa çağırınca hemen yerden çıkarsınız.
Göklerde ve yerde bulunan (her şey) O´na aittir. Hepsi de (ister istemez) O´nun buyruğuna boyun eğip itaat etmektedir.
Önce halkı yaratan, (oldurduktan) sonra da diriltip (hayata) çeviren O´dur. Bu da O´na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misaller, en bedi sıfatlar O´nundur. O çok güçlüdür, çok üstündür ve hikmet sahibidir.
Allah size kendinizden bir misâl veriyor: Size rızık olarak verdiğimiz nesnelerde sahibi bulunduğunuz kölelerinizden ortaklarınız bulunsa, ortaklık konusunda birbirinizden korkup endişelendiğiniz gibi onlardan korkarak sizinle onların eşit olmasını ve kendinizi saydığınız gibi onları saymanızı ister misiniz ? İşte biz böylece âyetlerimizi aklını kullanan bir millete bir bir açıklarız.
Ne var ki zulmedenler, bilgisizce kendi heveslerine uymuşlardır. Allah´ın saptırdığını kim doğru yola iletebilir? Bu durumda onlara yardımcılar da yoktur.
Sen artık yüzünü Hakk´a yönelmiş bir birleyici olarak dine çevir ki bu. Allah´ın sağladığı bir mayadır, insanları onun üzerine yaratmıştır. Allah´ın yaratışında hiçbir değişme, değiştirme bulunmaz. İşte en doğru en sağlam din budur! Ama insanların çoğu bilmezler.
Gönülden kendinizi Allah´a verin, O´ndan korkup (kötülük ve azgınlıktan, sapıklık ve nankörlükten) sakının; namazı dosdoğru kılın ve sakın müşriklerden (Allah´a ortak koşanlardan) olmayın.
Onlar ki, dinlerini parçalayıp gruplara ayrıldılar ve her grup benimsediği şeyle sevinmektedir.
(33-34) İnsanlara bir zarar dokununca gönülden yönelerek Rablarına yalvarırlar. Sonra da kendi katından onlara bir rahmet tattırınca, bir de bakarsın ki onlardan bir kısmı Rablarına ortak koşarlar. Böylece kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük ederler. Öyle ise eğlenip yararlanın yararlanabildiğiniz kadar, ileride (gerçeği) anlayıp öğreneceksiniz (ama neden sonra).
(33-34) İnsanlara bir zarar dokununca gönülden yönelerek Rablarına yalvarırlar. Sonra da kendi katından onlara bir rahmet tattırınca, bir de bakarsın ki onlardan bir kısmı Rablarına ortak koşarlar. Böylece kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük ederler. Öyle ise eğlenip yararlanın yararlanabildiğiniz kadar, ileride (gerçeği) anlayıp öğreneceksiniz (ama neden sonra).
Yoksa biz onlara ortak koşmakta oldukları hakkında konuşan (bilgi veren) bir belge mi indirdik ?
İnsanlara bir rahmet (ferahlık ve genişlik) tattırdığımız zaman, onunla sevinirler. Kendilerine ellerinin kazanıp öne sürdüğü bir kötülük dokununca bir de bakarsın ümitsizliğe kapılırlar.
Görmezler mi ki, Allah rızkı dilediğine genişletir ve daraltır. Şüphesiz ki bunda inanan bir millet için öğüt, ibret ve açık delil vardır.
O halde hısımlara, yoksula, yolda kalmışa (zekât ve sadaka) hakkını ver. Bu. Allah´ın hoşnudluğunu dileyenler için hayırlıdır. Ve işte korktuğundan kurtulup umduğuna kavuşanlar da onlardır.
İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz faiz Allah yanında artmaz. Allah´ın hoşnudluğunu dileyerek verdiğiniz zekât (böyle değildir). İşte bunlar (zekât verenler onun) karşılığını kat kat artıranlardır.
Allah, O ki, sizi öldürür, sonra da diriltir. Allah´a koştuğunuz eşler-ortaklardan, bunlardan bir şeyi olsun yapabilen (yaratabilen) var mıdır ? Allah onların koştukları ortaklardan münezzehtir ve yücedir.
İnsanların elleriyle işledikleri (bilgisizce) işlerden, fenalıklardan dolayı karada ve denizde fesâd ortaya çıktı. Allah da, belki (pişmanlık duyup) dönerler diye işlediklerinin bir kısmının (cezasını) onlara (Dünya´da) tattıracak.
De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da önce gelip geçenlerin sonunun ne olduğunu bir görün ! Onların çoğu Allah´a eş-ortak koşanlardı.
Allah tarafından geri döndürülmesi mümkün olmayan (Kıyamet) günü gelmeden önce yüzünü o dosdoğru sapasağlam dine çevir. O gün insanlar gruplar halinde birbirlerinden ayırd edilirler.
Kim kâfir olursa, küfrü kendi aleyhinedir; kim de iyi-yararlı amellerde bulunursa kendi lehine (Cennet´teki) konakları hazırlamış olurlar.
Bu da Allah´ın, imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanları kendi lütuf ve kereminden mükâfatlandırması içindir. Çünkü Allah gerçekten kâfirleri sevmez.
Rüzgârları (yağmurun yağacağına, aşılamanın yapılacağına) müjdeciler olarak göndermesi, kendi rahmetinden size tattırması, geminin O´nun buyruğuyla (koyduğu kanunu)yla yüzmesi ve O´nun lütf-u kereminden arzulayıp aramanız, O´nun açık belgelerindendir. Ola ki şükredersiniz.
And olsun ki senden önce kendi milletlerine peygamberler gönderdik, onlara açık belgelerle, mu´cizelerle geldiler. (Çoğu inanmadı). Biz de günah işleyen suçlulardan intikam aldık. Zaten mü´minlere yardım edip onları başarıya eriştirmek bize düşen bir haktır.
Öyle Allah ki rüzgârları gönderir de bir bulut kaldırır. Böylece onu nasıl dilerse öyle yayar ve parça parça eder, katlayıp üstüste getirir, derken yağmurun, onun arasından çıktığını görürsün. Kullarından onu dilediğine verince, bir de bakarsın ki seviniverirler.
Her ne kadar onlar buluttan önce. yağmur yağmadan evvel ümitsizlik içindeydilerse de..
Artık sen Allah´ın rahmet eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor?! Şüphesiz ki O, ölüleri de elbette diriltecektir. O´nun kudreti her şeye yeter.
(Sıcak kavurucu) bir rüzgâr göndersek de (bitkileri) sararmış görseler, hemen arkasından nankörlüğe başlarlar.
Çünkü gerçekten sen ölülere işittiremezsin; arkasını çevirip giden sağırlara da daveti duyuramazsın.
Ve sen, körleri sapıklıktan doğru yola çevirecek de değilsin. Sen ancak âyetlerimize inananlara duyurabilirsin ki onlar Müslümanlar (Hakk´a dosdoğru teslimiyet gösterenleridir,.
Allah´dır ki. sizi oldukça güçsüz (bir madde)derî yarattı. Güçsüzlükten sonra güç verdi, sonra da güçlülüğün arkasından güçsüz kılıp saç aklığı meydana getirdi. O, dilediğini yaratır; O, bilendir, kudret sahibidir.
(Beklenen) Kıyamet saati gelip gerçekleşeceği gün, suçlu günahkârlar (Dünya´da veya kabirde) bir saatten fazla kalmadıklarına yemin ederler. Onlar (Dünya´da da) hep böyle (haktan gerçekten) çevriliyorlardı.
Kendilerine ilim ve imân verilenler ise şöyle derler: «And olsun ki siz Allah´ın Kitab´ında (yazıldığı gibi) yeniden dirilip kalkacağınız güne kadar (orada) kaldınız. İşte yeniden dirilip kalkma günü bugündür. Ama siz (bunu bir türlü) bilip anlayamadınız.»
Zulmedenlerin, o gün özür beyân etmeleri kendilerine fayda vermez ve onlardan Allah´ı (razı edecekleri) bir amel ve davranış da istenmez.
Şanıma yemin olsun ki, biz bu Kur´ân´da insanlar için her çeşit misâlden getirdik. And olsun ki sen onlara başka bir âyet (açık belge ya da mu´cize) de getirsen, şüphen olmasın ki o küfredenler, «siz ancak bâtılla (boş anlamsız gerçek dışı şeyhi uğraşanlarsınız» diyecekler.
İşte kendilerini bilgisizlik içinde bırakanların kalblerini Allah böylece mühürler.
(Ey Peygamber!) Sabret; Allah´ın va´di haktır (mutlaka yerine gelecektir). Kesin kesin İnanmayanlar seni hafife itmesinler.
(2-5) Rumlar, yakın bir yerde yenilgiye uğratıldılar. Onlar yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. Önce de, sonra da emir Allah’ındır. O gün Allah’ın (Rumlara) zafer vermesiyle mü’minler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.
(2-5) Rumlar, yakın bir yerde yenilgiye uğratıldılar. Onlar yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. Önce de, sonra da emir Allah’ındır. O gün Allah’ın (Rumlara) zafer vermesiyle mü’minler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.
(2-5) Rumlar, yakın bir yerde yenilgiye uğratıldılar. Onlar yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. Önce de, sonra da emir Allah’ındır. O gün Allah’ın (Rumlara) zafer vermesiyle mü’minler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.
(2-5) Rumlar, yakın bir yerde yenilgiye uğratıldılar. Onlar yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. Önce de, sonra da emir Allah’ındır. O gün Allah’ın (Rumlara) zafer vermesiyle mü’minler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.
Allah, (onlara zafer konusunda) bir vaadde bulunmuştur. Allah, vaadinden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Onlar dünya hayatının ancak dış yönünü bilirler. Ahiret konusunda ise tamamen gaflettedirler.
Onlar, kendi nefisleri(nin yaratılış incelikleri) hakkında hiç düşünmediler mi? Hem Allah, gökler ile yeri ve ikisi arasındakileri ancak hak ve hikmete uygun olarak ve belirli bir süre için yaratmıştır. Şüphesiz insanların birçoğu Rablerine kavuşacaklarını inkâr ediyorlar.
(Yine) onlar, yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kendilerinden daha kuvvetli idiler. Yeryüzünü sürüp işlemişler ve orayı kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. Onlara da peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi. Allah, onlara asla zulmediyor değildi. Fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
Sonra, Allah’ın âyetlerini yalanladıkları ve onlarla alay etmekte oldukları için, kötülük işleyenin sonu daha da kötü oldu.
Allah, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrar eder. Sonra da yalnız O’na döndürüleceksiniz.
Kıyametin kopacağı günde, suçlular hayal kırıklığı içinde ümitsizliğe düşeceklerdir.
Onların, Allah’a koştukları ortaklardan kendileri için şefaatçılar da olmayacaktır. Artık onlar ortak koştukları şeyleri de inkâr ederler.
Kıyametin kopacağı gün, işte o gün mü’minler ve kâfirler birbirinden ayrılacaklardır.
İman edip salih ameller işleyenlere gelince, işte onlar cennet bahçelerinde sevindirilirler.
İnkâr edip âyetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlara gelince, işte onlar azabın içine atılacaklardır.
Öyle ise akşama girdiğinizde, sabaha kavuştuğunuzda, Allah’ı tespih edin.
Göklerde ve yerde hamd O’na mahsustur. Gündüzün sonunda ve öğle vaktine girdiğinizde Allah’ı tespih edin.
Allah, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. Ölümünden sonra yeryüzünü diriltir. Siz de (mezarlarınızdan) işte böyle çıkarılacaksınız.
Sizi topraktan yaratması, O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Sonra bir de gördünüz ki siz beşer olmuş (çoğalıp) yayılıyorsunuz.
Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.
Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır.
Geceleyin uyumanız ve gündüzün O’nun lütfundan istemeniz de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda işiten bir toplum için ibretler vardır.
Korku ve ümit kaynağı olarak şimşeği size göstermesi, gökten yağmur indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesi, O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda aklını kullanan bir toplum için elbette ibretler vardır.
Emriyle göğün ve yerin (kendi düzenlerinde) durması da O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Sonra sizi yerden (kalkmaya) bir çağırdı mı, bir de bakarsınız ki (dirilmiş olarak) çıkıyorsunuz.
Göklerde ve yerde kim varsa yalnızca O’na âittir. Hepsi O’na boyun eğmektedirler.
O, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayacak olandır. Bu, O’na göre (ilk yaratmadan) daha kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce ve eşsiz sıfatlar O’nundur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Allah, size kendinizden şöyle bir örnek getirdi: Kölelerinizden, verdiğimiz rızıklarda sizinle eşit haklara sahip olan ve birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekindiğiniz ortaklarınız var mı? Düşünen bir topluluk için âyetleri böyle ayrı ayrı açıklıyoruz.
Fakat, zulmedenler bilgisizce nefislerinin arzularına uydular. Allah’ın (bu şekilde) saptırdığı kimseleri kim doğru yola iletir? Onların hiçbir yardımcıları yoktur.
Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
(31-32) Allah’a yönelmiş kimseler olarak yüzünüzü hak dine çevirin, O’na karşı gelmekten sakının, namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden; dinlerini darmadağınık edip grup grup olan kimselerden olmayın. (Ki onlardan) her bir grup kendi katındaki (dinî anlayış) ile sevinip böbürlenmektedir.
(31-32) Allah’a yönelmiş kimseler olarak yüzünüzü hak dine çevirin, O’na karşı gelmekten sakının, namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden; dinlerini darmadağınık edip grup grup olan kimselerden olmayın. (Ki onlardan) her bir grup kendi katındaki (dinî anlayış) ile sevinip böbürlenmektedir.
İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, Rablerine yönelerek O’na dua ederler. Sonra Allah, onlara kendinden bir rahmet tattırınca da, bir bakarsın ki içlerinden bir grup, Rablerine ortak koşuyorlar.
Kendilerine verdiğimiz nimetleri inkâr etsinler bakalım! Haydi (şimdilik) yararlanın, ama yakında bileceksiniz.
Yoksa biz kendilerine bir delil mi indirdik de o, Allah’a ortak koşmaları konusunda (isabetli olduklarını) söylüyor?
İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinirler. Eğer kendi işledikleri şeyler sebebiyle başlarına bir kötülük gelirse, bir de bakarsın ki ümitsizliğe düşerler.
Allah’ın, rızkı dilediğine bol verdiğini ve (dilediğine) kıstığını görmediler mi? Bunda inanan bir toplum için elbette ibretler vardır.
Öyle ise akrabaya, yoksula, ve yolcuya hakkını ver. Bu, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak isteyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
İnsanların malları içinde artsın diye faizle her ne verirseniz, Allah katında artmaz. Ama Allah’ın hoşnutluğunu isteyerek her ne zekât verirseniz; işte bunu yapanlar sevaplarını kat kat arttıranlardır.
Allah, sizi yaratan, sonra size rızık veren, sonra sizi öldürecek ve daha sonra da diriltecek olandır. Allah’a koştuğunuz ortaklardan, bunlardan herhangi bir şeyi yapabilen var mı? O, onların ortak koştuklarından uzaktır, yücedir.
İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.
De ki: “Yeryüzünde dolaşın da önceki milletlerin sonlarının nasıl olduğuna bakın.” Onların çoğu Allah’a ortak koşan kimselerdi.
Allah tarafından, geri çevrilmesi olmayan bir gün gelmeden önce yüzünü dosdoğru dine çevir. O gün insanlar bölük bölük ayrılacaklardır.
Kim inkâr ederse, inkârı kendi aleyhinedir. Kimler de salih amel işlerse, ancak kendileri için (cennette yer) hazırlarlar.
Bu hazırlığı Allah’ın; iman edip salih amel işleyenleri kendi lütfundan mükâfatlandırması için yaparlar. Şüphesiz O, inkâr edenleri sevmez.
Rüzgârları, yağmurun müjdecileri olarak göndermesi, Allah’ın (varlık ve kudretinin) delillerindendir. O, bunu, size rahmetinden tattırmak, emriyle gemilerin yol alması, O’nun lütfundan rızkınızı aramanız ve şükretmeniz için yapar.
Andolsun, senden önce biz nice peygamberleri kendi kavimlerine gönderdik. Peygamberler onlara apaçık mucizeler getirdiler. Biz de suç işleyenlerden intikam aldık. Mü’minlere yardım etmek ise üzerimizde bir haktır.
Allah, rüzgârları gönderendir. Onlar da bulutları harekete geçirir. Allah, onları dilediği gibi, (bazen) yayar ve (bazen) yoğunlaştırır. Nihayet yağmurun onların arasından çıktığını görürsün. Onu kullarından dilediklerine uğrattığı zaman bir de bakarsın sevinirler.
Oysa onlar daha önce kendilerine yağmur yağdırılmadan evvel kesin bir ümitsizliğe kapılmışlardı.
Allah’ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor. Şüphe yok ki O, ölüleri de elbette diriltecektir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
Andolsun, eğer (ekinlerine zararlı) bir rüzgâr göndersek de o ekini sararmış görseler, ardından mutlaka nankörlük etmeye başlarlar.
Şüphesiz, sen ölülere işittiremezsin. Dönüp gittikleri zaman çağrıyı sağırlara da işittiremezsin.
Sen, körleri sapkınlıklarından çıkarıp doğru yola iletemezsin. Sen, çağrını ancak âyetlerimize inanıp müslüman olan kimselere işittirebilirsin.
Allah, sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren, sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, hakkıyla kudret sahibidir.
Kıyametin kopacağı gün suçlular, (dünyada) bir andan fazla kalmadıklarına yemin ederler. Onlar (dünyada haktan) işte böyle döndürülüyorlardı.
Kendilerine ilim ve iman verilmiş olanlar ise onlara şöyle diyeceklerdir: “Andolsun, siz, Allah’ın yazısına göre, yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu yeniden dirilme günüdür. Fakat siz bilmiyordunuz.”
O gün zulmedenlere mazeretleri fayda sağlamaz, Allah’ı razı edecek amelleri işleme istekleri de kabul edilmez.
Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlara her türlü misali verdik. Andolsun, eğer sen onlara bir âyet getirsen, inkâr edenler mutlaka, “Siz ancak asılsız şeyler uyduranlarsınız” derler.
Allah, bilmeyenlerin kalplerini işte böyle mühürler.
Sabret. Şüphesiz, Allah’ın va’di gerçektir. Kesin imana sahip olmayanlar sakın seni gevşekliğe (ve tedirginliğe) sürüklemesinler.
(2-5) Rumlar, (Arapların bulunduğu bölgeye) en yakın bir yerde yenilgiye uğradılar. Halbuki onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. Eninde sonunda emir Allah´ındır. O gün müminler de Allah´ın yardımıyla sevineceklerdir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok esirgeyicidir.
(2-5) Rumlar, (Arapların bulunduğu bölgeye) en yakın bir yerde yenilgiye uğradılar. Halbuki onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. Eninde sonunda emir Allah´ındır. O gün müminler de Allah´ın yardımıyla sevineceklerdir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok esirgeyicidir.
(2-5) Rumlar, (Arapların bulunduğu bölgeye) en yakın bir yerde yenilgiye uğradılar. Halbuki onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. Eninde sonunda emir Allah´ındır. O gün müminler de Allah´ın yardımıyla sevineceklerdir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok esirgeyicidir.
(2-5) Rumlar, (Arapların bulunduğu bölgeye) en yakın bir yerde yenilgiye uğradılar. Halbuki onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. Eninde sonunda emir Allah´ındır. O gün müminler de Allah´ın yardımıyla sevineceklerdir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok esirgeyicidir.
(Bu) Allah´ın vâdettiğidir. Allah vâdinden caymaz; fakat insanların çoğu bilmezler.
Onlar, dünya hayatının görünen yüzünü bilirler. Ahiretten ise, onlar tamamen gafildirler.
Kendi kendilerine, Allah´ın, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak olarak ve muayyen bir süre için yarattığını hiç düşünmediler mi? İnsanların birçoğu, Rablerine kavuşmayı gerçekten inkâr etmektedirler.
Onlar, yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin âkıbetlerinin nice olduğuna bakmadılar mı? Ki onlar, kendilerinden daha güçlü idiler; yeryüzünü kazıp alt üst etmişler, onu bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Peygamberleri, onlara da nice açık deliller getirmişlerdi. Zaten Allah onlara zulmedecek değildi; fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekteydiler.
Sonunda, Allah´ın âyetlerini yalan sayarak ve onları alaya alarak kötülük yapanların âkıbetleri pek fena oldu.
Allah, ilkin mahlûkunu yaratır, (ölümden) sonra da bunu (yaratmayı), tekrarlar. Sonunda hep O´na döndürüleceksiniz.
(Allah´a koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçı çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir.
Kıyamet kopacağı gün, işte o gün (müminlerle inkârcılar) birbirlerinden ayrılacaklardır.
İman edip iyi işler yapanlara gelince, onlar, cennette nimetlere ve sevince mazhar olacaklardır.
İnkâr edenler, âyetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalan sayanlar ise, işte onlar azapla yüzyüze bırakılacaklardır.
(17-18) Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah´ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O´na mahsustur.
(17-18) Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah´ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O´na mahsustur.
Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor; yeryüzünü ölümünün ardından O canlandırıyor. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.
Sizi topraktan yaratması, O´nun (varlığının) delillerindendir. Sonra siz, (her tarafa) yayılan insanlar oluverdiniz.
Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O´nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.
O´nun delillerinden biri de, gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler için (alınacak) dersler vardır.
Gece olsun gündüz olsun, uyumanız ve Allah´ın lütfundan (nasibinizi) aramanız da O´nun (varlığının) delillerindendir. Gerçekten bunda, işiten bir kavim için ibretler vardır.
Yine O´nun delillerindendir ki, size korku ve ümit vermek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardından arzı onunla diriltiyor. Doğrusu bunda, aklını kullanan bir kavim için (alınacak) dersler vardır.
Göğün ve yerin O´nun buyruğu ile durması da O´nun (varlığının) delillerindendir. Sonra sizi topraktan bir çağırdı mı hemen (kabirlerinizden) çıkıverirsiniz.
Göklerde ve yerde olanlar hep O´nundur. Hepsi O´na boyun eğmiştir.
Yaratmaya başlayan, sonra onu tekrarlayan O´dur, ki bu, O´nun için pek kolaydır. Göklerde ve yerde (tecelli eden) en yüce sıfat O´nundur. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.
Allah size kendinizden bir temsil getirmektedir: Mülkiyetiniz altında bulunan köleler içinde, size verdiğimiz rızıklarda -birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekineceğiniz derecede sizinle eşit (haklara sahip)- ortaklarınız var mı? İşte biz âyetlerimizi, aklını kullanacak bir kavim için böylece açıklıyoruz.
Gel gör ki haksızlık edenler, bilgisizce kötü arzularına uydular. Allah´ın saptırdığını kim doğru yola eriştirebilir? Onlar için herhangi bir yardımcı yoktur.
(Resûlüm!) Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah´ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.
Hepiniz O´na yönelerek O´na karşı gelmekten sakının, namazı kılın; müşriklerden olmayın.
Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.
İnsanların başına bir sıkıntı gelince, Rablerine yönelerek O´na yalvarırlar. Sonra Allah, katından onlara bir rahmet (nimet ve bolluk) tattırınca, bakarsınız ki onlardan bir gurup yine Rablerine ortak koşuyorlar.
Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler bakalım! Haydi sefa sürün; ama yakında bileceksiniz!
Yoksa onlara bir kesin delil indirdik de, o delil, müşrik olmalarını mı söylüyor?
İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda ona sevinirler. Şayet yaptıklarından ötürü başlarına bir fenalık gelse hemen ümitsizliğe düşüverirler.
Görmediler mi ki Allah, rızkı dilediğine bol bol vermekte, dilediğininkini de daraltmaktadır. Şüphesiz imanlı bir kavim için bunda ibretler vardır.
O halde sen, akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah´ın rızasını isteyenler için bu, en iyisidir. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında artmaz. Allah´ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte zekâtı veren o kimseler, evet onlar (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır.
Allah, (o yüce varlıktır) ki sizi yaratmış, sonra rızıklandırmıştır; sonra O, hayatınızı sona erdirecek, daha sonra da sizi (tekrar) diriltecektir. Peki sizin (Allah´a eş tuttuğunuz) ortaklarınız içinde bunlardan birini yapabilecek var mı? Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir.
İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.
(Resûlüm!) De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha öncekilerin âkıbetleri nice oldu, görün. Onların çoğu müşrik idi.
Allah katından, dönüşü olmayan bir gün (kıyamet günü) gelmeden önce yönünü o gerçek dine çevir! O gün (insanlar) bölük bölük ayrılacaklardır.
Kim inkâr ederse, inkârı kendi aleyhine olur. İyi işler yapanlara gelince, onlar da kendileri için (cennetteki yerlerini) hazırlamış olurlar.
Zira Allah, iman edip iyi işler yapanlara kendi lütfundan karşılık verecektir. Şüphesiz O, kâfirleri sevmez.
Size rahmetinden tattırsın, emriyle gemiler yüzsün, fazlından (nasibinizi) arayasınız ve şükredesiniz diye (hayat ve bereket) müjdecileri olarak rüzgârları göndermesi de Allah´ın (varlık ve kudretinin) delillerindendir.
Andolsun ki, biz senden önce kendi kavimlerine nice peygamberler gönderdik de onlara açık deliller getirdiler. (Onları dinlemeyip) günaha dalanların ise cezalarını hakkıyla vermişizdir. Müminlere yardım etmek de bize düşer.
Allah O´dur ki, rüzgârları gönderir, bunlar da bulutu kaldırır. Derken, Allah onu gökte dilediği gibi yayar ve parça parça eder; nihayet arasından yağmurun çıktığını görürsün. Allah dilediği kullarına yağmuru nasip edince, onlar seviniverirler.
Oysa onlar, daha önce, üzerlerine yağmur yağdırılmasından iyice ümitlerini kesmişlerdi.
Allah´ın rahmetinin eserlerine bir bak: Arzı, ölümünün ardından nasıl diriltiyor! Şüphesiz O, ölüleri de mutlaka diriltecektir. O, her şeye kadirdir.
Andolsun ki, bir rüzgâr göndersek de onu (ekini) sararmış görseler, ardından muhakkak nankörlüğe başlarlar.
(Resûlüm!) Elbette sen ölülere duyuramazsın; arkalarını dönüp giderlerken sağırlara o daveti işittiremezsin.
Körleri de sapıklıklarından (vazgeçirip) doğru yola iletemezsin. Ancak teslimiyet göstererek âyetlerimize iman edenlere duyurabilirsin.
Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve ihtiyarlık veren, Allah´tır. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir.
Kıyamet koptuğu gün, günahkârlar, (dünyada) ancak pek kısa bir süre kaldıklarına yemin ederler. İşte onlar, (dünyada da haktan) böyle döndürülüyorlardı.
Kendilerine ilim ve iman verilenler şöyle derler: Andolsun ki siz, Allah´ın yazısında (hükmedildiği gibi) yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bugün yeniden dirilme günüdür; fakat siz onu tanımıyordunuz.
Artık o gün, zulmedenlerin (beyan edecekleri) mazeretleri fayda vermeyeceği gibi, onlardan Allah´ı hoşnut etmeye çalışmaları da istenmez.
Andolsun ki biz, bu Kur´an´da insanlar için her çeşit misale yer vermişizdir. Şayet onlara bir mucize getirsen inkârcılar kesinlikle şöyle diyeceklerdir: Siz ancak bâtıl şeyler ortaya atmaktasınız.
İşte bilmeyenlerin (hakkı tanımayanların) kalplerini Allah böylece mühürler.
(Resûlüm!) Sen şimdi sabret. Bil ki Allah´ın vâdi gerçektir. (Buna) iyice inanmamış olanlar, sakın seni gevşekliğe sevketmesin!
yeryüzünün yakınında; ama onlar bu yenilgilerinin arkasından muhakkak üstün geleceklerdir,
bir kaç yıl içinde; önünde de sonunda da emir Allah´ındır ve o gün müminler Allah´ın yardımıyla sevineceklerdir.
O kimi dilerse muzaffer kılar ve güçlü O´dur, merhametli O´dur.
Bu Allah´ın va´didir. Allah sözünden caymaz. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Onlar, bu dünya hayatının dış yüzünü bilirler; ahiretten ise hep gafildirler.
Vicdanlarında bir düşünmediler mi? Allah gökleri ve yeri ve ikisi arasındaki şeyleri gerçeğe uygun ve belirli bir süre için yaratmıştır. Bununla beraber insanlardan bir çoğu Rablerine kavuşmayı inkar ederler.
Yeryüzünde gezip bir bakmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuştur. Onlar kendilerinden daha güçlü idiler, yeri aktarmışlar ve onu bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Peygamberleri de onlara açık deliller ile gelmişlerdi. Demek Allah onlara zulmetmiyordu. Fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
Sonra o fenalık yapanların sonu en fenası oldu. Çünkü Allah´ın ayetlerini yalanladılar ve onlarla eğleniyorlardı.
Allah yaratmayı ilkin yapar, sonra da çevirir onu yeniden yapar; sonra hep döndürülüp O´na götürüleceksiniz.
O kıyamet çattığı gün, suçlular bütün ümitlerini kaybederler.
Ortak koştuklarından kendilerine şefaat edenler de bulunmaz. Ortaklarını da inkar etmişlerdir.
O kıyamet çattığı gün (insanlar birbirinden) ayrılırlar.
İman edip iyi işler yapmış olanlara gelince o zaman bir bahçede neşelenirler.
Ayetlerimize ve ahiret buluşmasına yalan deyip de küfredenlere gelince, işte bunlar o zaman azap içinde huzura celbedilirler.
O halde akşama girdiğiniz zaman da sabaha girdiğiniz zaman da Allah´ı tesbih edin.
Göklerde ve yerde, ikindileyin ve öğleye erdiğiniz zaman da hamd O´na mahsustur.
O ölüden diri çıkarır diriden de ölü çıkarır ve toprağa ölümünden sonra hayat verir. Sizler de işte öyle çıkarılacaksınız.
Yine O´nun sizi topraktan yaratması (yüce kudretine delalet eden) ayetlerindendir ki, sonra da siz şimdi bir beşersiniz, yayılıp duruyorsunuz.
Yine sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve bir esirgeme yapması da O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için ibretler vardır.
Yine göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve benizlerinizin farklı oluşu da O´nun ayetlerindendir. Şüphe yok ki, bunda ilim sahipleri için ayetler vardır.
Yine gecede, gündüzde uyumanız ve lütfundan nasip aramanız da (O´nun) ayetlerindendir. Şüphe yok ki, bunda işiten bir toplum için ayetler vardır.
Yine size hem korku ve hem de ümit için şimşeği göstermesi ve gökten bir su indirip de onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat vermesi, O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunda aklını çalıştıran bir toplum için ayetler vardır.
Yine göğün ve yerin O´nun emriyle durması da O´nun ayetlerindendir. Sonra sizi bir çağırış çağırdığı zaman siz hemen yerden çıkarsınız.
Göklerde ve yerde kim varsa hepsi Onundur. Hepsi O´na divan durmaktadır.
Hem kainatı ilkin yaratan O´dur. Sonra onu çevirip yeniden yapacak olan da O´dur ki, bu O´na daha kolaydır. Göklerde ve yerde en yüksek şan ve şeref O´nundur. Çok güçlü olan O´dur, hikmet sahibi olan O´dur.
(Allah) size kendinizden bir misal verdi: Hiç size kısmet ettiğimiz şeyde elleriniz altındaki kölelerinizden ortaklarınız bulunur da onlarla siz eşit olur, aranızda birbirinizi saydığınız gibi, onları da sayar mısınız? İşte düşünecek bir toplum için ayetleri böyle ayırdediyoruz.
Fakat zulmedenler bilgisizce heveslerine uydular. Artık Allah´ın şaşırttığını kim yola getirebilir? Onlara yardımcılardan eser de yoktur!
O halde yüzünü bir hanif olarak dine tut, Allah´ ın insanları kendisi üzerine yarattığı fıtratına. Allah´ın yaratışında değişme yoktur, dosdoğru sabit din odur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Başkasından geçerek hep O´na gönül verin. O´na (sığınıp) korunun. Namaza devam edin de müşriklerden olmayın;
Onlardan (olmayın) ki, dinlerini ayırıp öbek öbek olmuşlardır. Her grup kendilerindekine güvenmektedir.
Bununla beraber insanlara bir keder dokunduğu zaman herşeyden geçerek Rablerine yalvarır, dua ederler; sonra tarafından bir rahmet tattırıverdiği zaman da bakarsın onlardan bir kısmı tutar, o Rablerine ortak koşarlar,
Yoksa Biz onlara bir buyruk indirmişiz de ona ortak koşmalarını o mu söylüyor?
Bir de Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona güveniyorlar; ellerinin yaptığı birşey sebebiyle başlarına bir kötülük gelince de (hemen) her ümidi kesiveriyorlar.
Allah´ın dilediğine rızkı hem serip hem sıktığını görmediler mi! Şüphesiz bunda iman edecek bir kavim için ayetler vardır.
O halde yakınlığı olana da hakkını ver, yoksula da yolcuya da... Allah´ın yüzünü isteyenler için o daha hayırlıdır; kurtuluşa erenler de işte onlardır.
İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz faiz, Allah katında artmaz. Allah´ın yüzünü dileyerek verdiğiniz zekat ise, katlayanlar (kat kat artıranlar) işte onlardır.
Allah O´dur ki sizi yarattı, sonra da size rızık verdi; sonra sizi öldürür; sonra sizi diriltir. Hiç sizin ortak koştuklarınızdan, bunlardan birini yapacak var mı? Çok münezzeh ve çok yücedir O, onların koştukları ortaklardan.
İnsanların kendi ellerinin kazandığı şeyler yüzünden karada ve denizde fesat meydana geldi (ki Allah) yaptıklarının bazısını kendilerine tattırsın ki vazgeçsinler.
De ki: «Yeryüzünde bir gezin de bakın, bundan öncekilerin akibeti nasıl olmuş? Onların çoğu (Allah´a) ortak koşarlardı.»
(Böyle) söyle de yüzünü Allah´tan geri çevirilmesine hiçbir çare olmayan bir gün gelmeden önce o doğru ve değişmez dine tut; o gün (gelince insanlar birbirlerinden) ayrılırlar.
Her kim inkar ederse, inkarı kendi aleyhinedir; kim de iyi amel işlerse sadece kendileri için döşemiş olurlar.
Çünkü iman edip de iyi iyi işler yapanlara lütfundan mükafat verecektir. Çünkü O, kafirleri sevmez.
Rahmetinden size tattırmak, emriyle gemiler aksın, lütfundan arayıp kazanmanız için ve belki, şükredersiniz diye, rüzgarları müjdeleyiciler olarak göndermesi de O´nun ayetlerindendir.
Andolsun ki, senden önce birçok peygamberleri kavimlerine gönderdik de onlara apaçık delillerle vardılar. Onun üzerine suç işleyenlerden intikam aldık. Mü´minlere yardım ise üzerimizde bir hak oldu.
Allah O´dur ki, rüzgarları gönderir de bir bulut savururlar. Derken onu gökyüzünde nasıl dilerse öyle serer, parça parça da eder. Derken aralarından yağmurun çıktığını görürsün. Derken onu kullarından kimlere diliyorsa döküverdi mi derhal yüzleri gülüverir,
her ne kadar yağmur kendilerine indirilmeden önce ümitsizlik içinde idiyseler de.
Şimdi bak Allah´ın rahmetinin eserlerine! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphe yok ki, O mutlaka ölüleri diriltir. Daha da her şeye gücü yetendir O!
Andolsun ki, bir rüzgar göndersek de onun bitkilerinin sararmış olduğunu görseler, mutlaka onun arkasından nankörlüğe başlarlar.
Çünkü sen ölülere işittiremezsin. O daveti arkalarını dönmüş giderlerken sağırlara da duyuramazsın.
Körleri de sapıklıktan doğru yola çıkaramazsın; sen ancak ayetlerimize iman edeceklere duyurabilirsin de onlar İslam´a gelir, selameti bulurlar.
Allah o herşeye gücü yeten ki, sizi bir güçsüzden yaratmakta; sonra güçsüzlüğün arkasından kuvvet vermekte; sonra da kuvvetin arkasından güçsüz ve ihtiyar yapmaktadır. Dilediğini yaratıyor; O, öyle herşeyi bilen, herşeye gücü yetendir.
Vaktin gelip kıyametin koptuğu gün suçlular, (dünyada) bir saatten fazla durmadıklarına yemin ederler. Önce de böyle (haktan) çevriliyorlardı.
Kendilerine ilim ve iman verilenler de derler ki: «Andolsun ki, Allah´ın kitabınca dirilme gününe kadar kaldınız, işte bu dirilme günüdür; fakat siz bilmezler grubuydunuz!»
Artık o gün zulmedenlere mazeretleri fayda vermez ve dertlerinin çaresine bakılmaz.
Andolsun ki bu Kur´an´da her çeşit misaller getirdik. Yemin ederim ki, sen onlara başka bir ayet de getirsen o küfredenler yine diyecekler ki: «Siz muptilsiniz (olmayanı gerçek gibi gösteren kimselersiniz)!»
İlmin kadrini bilmeyenlerin kalplerini Allah böyle mühürler.
Şimdi sen sabret. Çünkü Allah´ın va´di mutlaka haktır. Ve sakın kesin imanı olmayanlar seni hafifliğe sevketmesin!
(Arapların bulunduğu bölgeye) en yakın bir yerde onlar, bu yenilgilerinin ardından mutlaka galib geleceklerdir.
(Bu da) birkaç yıl içinde (olacaktır). Onların bu yenilgilerinden önce de sonra da emir Allah´ındır ve o gün müminler, sevineceklerdir.
(Bu da) Allah´ın yardımıyla (olacaktır). Allah dilediğine yardım eder, galip kılar. O çok güçlüdür, çok merhamet edicidir.
Allah´ın vaadi budur. Allah, vaadinden caymaz. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Onlar, sadece bu dünya hayatının dış yüzünü bilirler. Ahiretten ise onlar hep gafildirler.
Kendi içlerinde hiç düşünmediler mi ki, Allah göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre için yaratmıştır? Gerçekten insanların çoğu, Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.
Onlar, yeryüzünde gezmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuş baksınlar? Onlar, kendilerinden daha güçlüydüler. Toprağı sürmüşler ve onu, bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Onlara da peygamberleri delillerle gelmişlerdi. Demek Allah onlara zulmetmiyordu. Fakat onlar, kendilerine zulmediyorlardı.
Sonra o kötülük edenlerin sonu çok kötü oldu. Çünkü onlar, Allah´ın âyetlerini yalan saydılar ve onlarla alay ediyorlardı.
Allah yaratmayı ilkin yapar, sonra da çevirir, onu yeniden yapar. Sonra hep döndürülüp O´na götürüleceksiniz.
Kıyamet saatinin gelip çattığı gün suçlular, her ümidi keserler.
Allah´a ortak koştuklarından, kendilerine şefaat edecekler de bulunmaz. Onlar, o zaman Allah´a koştukları ortakları inkâr ederler.
Kıyamet saatinin gelip çattığı gün var ya, o gün (inananlarla inanmayanlar) ayrılırlar.
Şimdi iman edip salih ameller yapmış olanlara gelince, onlar bir bahçe içinde neşelenirler.
Âyetlerimizi ve âhiret buluşmasını yalan sayıp da küfredenlere gelince, işte onlar o zaman azab içinde hazır bulundurulurlar.
O halde akşama girdiğiniz zaman da, sabaha girdiğiniz zaman da tesbih Allah´ındır. (daima O, tesbih edilir).
Göklerde ve yerde, ikindileyin de, öğleye erdiğiniz zaman da hamd O´na mahsustur.
O, ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır ve toprağa ölümünden sonra hayat verir. Sizler de işte öyle çıkarılacaksınız.
O´nun âyetlerinden (kudretinin delillerinden)dir ki, sizi bir topraktan yarattı. Sonra da siz şimdi yeryüzünde dağılıp yayılan insanlar oluverdiniz.
Yine O´nun âyetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratmış, aranıza bir sevgi ve merhamet koymuştur. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır.
Yine göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu da O´nun âyetlerindendir. Şüphesiz ki bunda bilenler için nice ibretler vardır.
Yine gecede ve gündüzde uyumanız ve lütfundan nasib aramanız da O´nun âyetlerindendir. Şüphesiz ki bunda dinleyecek bir kavim için nice ibretler vardır.
Yine O´nun âyetlerindendir ki, size hem korku ve hem de umut vermek için şimşeği gösteriyor. Ve gökten bir su indiriyor da onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat veriyor. Şüphesiz ki bunda aklını kullanacak bir kavim için nice ibretler vardır.
Yine göğün ve yerin, emriyle durması da O´nun âyetlerindendir. Sonra sizi bir tek çağırışla çağırdığı zaman bir de bakarsınız ki (yerden diriltilip çıkarılıyorsunuz).
Göklerde ve yerde kim varsa hepsi O´nundur. Hepsi de O´na itaat etmektedirler.
Hem yaratmayı ilkin yapan O´dur. Sonra onu çevirip yeniden yapacak olan da O´dur ki, bu O´na çok kolaydır. Göklerde ve yerde en yüksek şan ve şeref O´nundur. O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Allah, size kendinizden bir misâl verdi: Hiç size rızık olarak verdiğimiz şeylerde elleriniz altındaki kölelerinizden ortaklarınız bulunur da onlarla siz eşit olur, aranızda birbirinizi saydığınız gibi, onları da sayar mısınız? İşte biz, düşünecek bir kavim için âyetleri böyle açıklıyoruz.
Fakat zulmedenler, bilgisizce hevalarına uydular. Artık Allah´ın şaşırttığını kim yola getirebilir? Onların yardımcıları da yoktur.
O halde yüzünü, Allah´ı bir tanıyarak dine, Allah´ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah´ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Başkasından geçerek hep O´na gönül verin ve O´ndan sakının. Namaza devam edin ve müşrilerden olmayın.
O müşriklerden (olmayın ki) onlar, dinlerini ayırıp öbek öbek olmuşlardır. Her grup kendilerindekine güvenmektedir.
Bununla beraber insanlara bir keder dokunduğu zaman her şeyden geçerek Rablerine yalvarır, dua ederler; sonra tarafından bir rahmet tattırıverdiği zaman da bakarsın onlardan bir kısmı tutar, O Rablerine ortak koşarlar.
Bunu da kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük etmek için yaparlar. Haydi geçinedurun bakalım, yakında bileceksiniz.
Yoksa biz onlara bir delil indirmişiz de O´na ortak koşmalarını o mu söylüyor?
Bir de biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona güveniyorlar da; ellerinin önceden yaptığı şeyler sebebiyle başlarına bir fenalık gelirse, hemen her ümidi kesiveriyorlar.
Onlar görmediler mi ki, Allah dilediği kimseye rızkı serer ve daraltır. Şüphesiz ki bunda iman edecek bir kavim için ibretler vardır.
O halde akrabaya da hakkını ver, yoksula da, yolcuya da... Bu, Allah´ın rızasını dileyenler için daha hayırlıdır. Kurtuluşa erecek olanlar da işte onlardır.
İnsanların malları içinde artsın diye verdiğiniz faiz, Allah yanında artmaz. Allah´ın rızasını dileyerek verdiğiniz zekata gelince, işte onlar, malları kat kat artmış olanlardır.
Allah, O´dur ki, sizi yarattı, sonra da size rızık verdi, sonra sizi öldürür, sonra sizi diriltir. Hiç sizin ortak koştuklarınızdan, bunlardan birini yapacak olan var mı? Allah, onların ortak koştuklarından münezzeh ve yücedir.
Yaptıklarının bir kısmını tatsınlar diye insanların kendi ellerinin kazandığı şeyler yüzünden karada ve denizde fesat ortaya çıktı. Umulur ki onlar hakka dönerler.
De ki: «Yeryüzünde bir gezin de bakın, bundan öncekilerin sonu nasıl olmuş! Onların pek çoğu müşrik idiler.»
Allah´tan geri çevrilmesine hiçbir çare olmayan bir gün gelmeden önce yüzünü dosdoğru, sabit dine çevir. O gün (gelince) insanlar birbirlerinden ayrılırlar.
Her kim inkâr ederse, inkârı kendi aleyhinedir. Kim de salih amel işlerse, onlar kendileri için rahat bir yer hazırlamış olurlar.
Çünkü O, iman edip salih amel işleyenlere lütfundan mükafat verecektir. Çünkü O, kâfirleri sevmez.
Rüzgarları müjdeciler olarak göndermesi, size rahmetinden tattırması, emriyle gemilerin akıp gitmesi ve lütfundan rızık isteyip kazanmanız O´nun âyetlerindendir. Hem gerek ki şükredesiniz.
Andolsun ki biz, senden önce birçok peygamberleri kavimlerine gönderdik de, onlara apaçık delillerle vardılar. Onun üzerine günah işleyenlerden intikam aldık. Müminlere yardım ise, bizim nezdimizde bir hak oldu.
Allah O´dur ki, rüzgarları gönderir de bir bulut savururlar. Derken onu gökyüzünde nasıl dilerse öyle serer, parça parça da eder. Derken yağmuru görürsün, aralarından çıkar. Derken onu kullarından kimlere diliyorsa döküverdi mi derhal yüzleri güler.
Halbuki onlar, daha önce üzerlerine yağmur indirilmeden evvel ümidi kesmişlerdi.
Şimdi bak Allah´ın rahmetinin eserlerine! yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphe yok ki O, mutlaka ölüleri diriltir. O her şeye kâdirdir.
Andolsun ki biz, bir rüzgâr göndersek de onu (rahmetin eseri olan ekini) sararmış görseler, mutlaka onun arkasından nankörlüğe başlarlar.
Çünkü sen ölülere işittiremezsin. O daveti, arkalarını dönmüş giderlerken sağırlara da duyuramazsın.
Körleri de sapıklıklarından hidayete getiremezsin. Sen ancak âyetlerimizi iman edeceklere duyurursun da onlar müslüman olur, selâmeti bulurlar.
Allah O´dur ki, sizi güçsüz olarak yaratır, sonra güçsüzlüğün arkasından kuvvet verir. Sonra kuvvetin arkasından yine güçsüzlüğe ve ihtiyarlığa getirir. O dilediğini yaratır. Ve O, her şeyi bilir, her şeye gücü yeter.
Kıyamet kopacağı gün günahkarlar dünyada bir saatten fazla durmadıklarına yemin ederler. Onlar önceden de böyle haktan çevriliyorlardı.
Kendilerine ilim ve iman verilenler de şöyle diyecekler: «Andolsun ki, Allah´ın kitabında takdir edilmiş olan tekrar dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, dirilme günüdür. Fakat siz bunu bilmiyordunuz.»
Artık o gün zulmedenlere mazeretleri fayda vermeyecektir. Onların dertlerinin çaresine de bakılmayacaktır.
Andolsun ki, biz insanlar için bu Kur´ân´da her türlü meselden örnekler getirdik. Yemin ederim ki, sen onlara başka bir âyet de getirsen o kâfirler yine: «Siz yalancılardan (uydurduğunuz sözü Allah´a nispet edenlerden) başkası değilsiniz.» diyeceklerdir.
İşte bilmeyenlerin kalblerini Allah böyle mühürler.
Şimdi sen sabret. Çünkü Allah´ın vaadi mutlaka haktır. Sakın imanı sağlam olmayanlar seni hafifliğe sevketmesinler.
En yakın bir yerde. Onlar bu yenilgilerinden sonra yeneceklerdir.
Birkaç yıl içinde, eninde sonunda emir Allah´ındır. O gün mü´minler sevinir.
Allah dilediğine yardım eder. O güçlüdür (galibdir) esirgeyendir.
Bu, Allah´ın vaadidir. Allah verdiği sözden caymaz: fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
Onlar dünya hayatının görülen kısmını bilirler. Ahiretten ise habersizdirler.
Kendi kendilerine hiç düşünmediler mi ki, Allah göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi ancak hak ile, belirlenmiş bir süre ile yaratmıştır. İnsanların çoğu, Rabb´lerine kavuşmayı inkâr ederler.
Yeryüzünde gezip, kendilerinden önceki insanların sonlarının nasıl olduğuna bakmazlar mı? Onlar kendilerinden daha güçlü idiler. Yeryüzünü kazıp altüst etmişler ve onu, bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdir. Onlara da elçileri, delillerle gelmişti. Böylece Allah onlara zulmetmiyor, onlar kendilerine zulmediyorlardı.
Sonra kötülük edenlerin sonu çok kötü oldu. Çünkü Allah´ın ayetlerini yalanladılar. Ve onlarla alay ediyorlardı.
Allah önce yaratır, ölümünden sonra tekrar diriltir. Sonunda O´na döneceksiniz.
Kıyamet kopacağı gün suçlular ümitsizlik içinde susarlar.
Allah´a ortak koştuklarından kendilerine hiçbir şefaatçı çıkmaz. O zaman ortaklarını inkâr ederler.
Kıyamet kopacağı gün, işte o gün mü´minlerle kâfirler birbirinden ayrılırlar.
İnanıp iyi işler yapanlar, cennette bir bahçe içinde neşelendirilirler.
İnkâr edip ayetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalanlayanlara gelince; işte onlar azapla yüz yüze bırakılırlar.
Öyle ise akşama girdiğiniz zaman ve sabaha erdiğiniz zaman Allah´ı tesbih edin.
Göklerde ve yerde, günün sonunda, öğleye erdiğiniz zaman da hamd O´nundur.
O ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır. Yeryüzünü ölümden sonra o canlandırır.
Sizi topraktan yaratması O´nun delillerindendir. Sonra birer insan olup yeryüzüne yayılırsınız.
İçinizden kendileri ile huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda sevgi ve esirgeme var etmesi de O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunlarda düşünen kavim için ayetler vardır.
O´nun delillerinden biri de, göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin ayrı ayrı olmasıdır. Şüphesiz bunda, bilenler için ibretler vardır.
O´nun delillerinden biri de, geceleyin uyumanız, gündüz de O´nun lütfundan rızık aramanızdır. Şüphesiz, bunda işiten bir toplum için ibretler vardır.
O´nun delillerinden biri de, size korku ve ümit veren şimşeği göstermesi, gökten su indirip ölümden sonra yeri diriltmesidir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.
O´nun delillerinden biri de, göğün ve yerin O´nun buyruğu ile ayakta durmasıdır. Sonra sizi kabirlerinizden bir çağırmaya görsün, hemen çıkıverirsiniz.
Göklerde ve yerde olanlar O´nundur, hepsi O´na boyun eğmiştir.
O’dur önce yaratan sonra onu tekrar eden. Bu O’nun için daha kolaydır. Göklerde ve yerde en üstün sıfatlar O’nundur. Ve O Aziz’dir, Hakim’dir.
Allah size kendisinden bir misal vermektedir: Size verdiğimiz rızıklarda, emrinize verilen kölelerin, hizmetçilerin eşit suretle hak sahibi olmalarına razı olur ve birbirinizden çekindiğiniz gibi onlardan da çekindiğiniz ortaklar var mı? İşte biz aklını kullanan bir toplum için delillerimizi böyle açıklıyoruz.
Hayır o zulmedenler körü körüne kendi heveslerine uymuşlardır. Allah’ın saptırdığı kimseyi kim doğru yola iletebilir? Onların yardımcıları da yoktur.
Ey Muhammed! Yüzünü Allah´ı birleyici olarak doğruca dine çevir: Allah´ın yaratma kanununa uygun olarak dine dön ki, insanları ona göre yaratmıştır. Allah´ın yaratması değiştirilemez. İşte doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yalnız O´na yönelin ve O´ndan korkun; namazı kılın ve Allah´a ortak koşanlardan olmayın.
Müşrikler dinlerini parçaladılar ve bölük bölük oldular. Bunlardan her fırka kendi yanındakiyle böbürlenmektedir.
İnsanlara bir zarar dokundu mu, Rabb´lerine yönelerek O´na yalvarırlar. Sonra Rabb´leri, onlara kendinden bir rahmet tattırınca, hemen onlardan bir grup, Rabb´lerine ortak koşarlar.
Böyle yaparlar ki kendilerine verdiğimiz nimete karşı nankörlük etsinler. Haydi! Biraz eğlenin bakalım, yakında sonunuzun ne olduğunu bileceksiniz.
Yoksa onlara ortak koşmalarını söyleyen bir delil mi indirdik?
Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman sevinirler. Şayet yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük gelirse hemen ümitsizliğe düşerler.
Görmediler mi, Allah dilediğine rızkı genişletiyor da, daraltıyor da. Şüphesiz inanan bir toplum için bunda ibretler vardır.
Akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Allah´ın rızasını isteyenler için bu daha hayırlıdır. işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında artmaz. Allah´ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekât böyle değildir. İşte zekât veren o kimseler, sevaplarını ve mallarını kat kat arttıranlardır.
Sizi yaratan, sonra rızıklandıran, sonra öldüren daha sonra da dirilten Allah´dır. O´na koştuğunuz ortaklarınızdan böyle bir şey yapan var mıdır? Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir.
İnsanların elleriyle kazandıkları (günahları) yüzünden karada ve denizde fesat çıktı. Allah da belki dönerler diye yaptıklarının bir kısmını böylece kendilerine tattırır.
De ki; «Yeryüzünde dolaşın da daha öncekilerden ortak koşanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.»
Allah katından dönüşü olmayan bir gün gelmeden önce yönünü dosdoğru dine çevir! O gün insanlar bölük bölük ayrılacaklardır.
Kim inkâr ederse inkârı kendi aleyhine olur. Yararlı bir iş yapanlar da cennette kendileri için yer hazırlamaktadırlar.
Çünkü Allah inanıp yararlı iş işleyenlere lütfundan karşılık verecektir. Doğrusu O, inkârcıları sevmez.
Rüzgârları müjdeciler olarak göndermesi, size rahmetini tattırması, buyruğu ile gemilerin yürümesi, lütfundan rızık istemeniz O´nun varlığının delillerindendir. Belki şükredersiniz.
Andolsun ki, biz senden önce de elçileri kavimlerine gönderdik, onlar belgeler getirdiler; dinleyip suç işleyenlerden öç aldık, zira inananlara yardım etmek bize hak olmuştur.
Rüzgârları gönderip, bulutları yürüten, onları gökte dilediği gibi yayan ve kısım kısım yığan Allah´dır. Sen de aralarından yağmurun çıktığını görürsün. Derken onu kullarından dilediğine verince hemen sevinirler.
Oysa onlar, daha önce üzerlerine yağmur yağdırılmasından iyice ümitlerini kesmişlerdi.
Allah´ın rahmetinin belirtilerine bir bak. Nasıl yeri ölümden sonra diriltiyor? Şüphe yok ki, o ölüleri diriltir. O her şeye kadirdir.
Andolsun bir rüzgâr göndersek te ekini sararmış görseler, hemen nankörlüğe başlarlar.
Ey Muhammed! Sen ölülere işittiremezsin; arkalarını dönüp giden sağırlara da çağrını işittiremezsin.
Ve sen, körleri de sapıklıklarından çıkarıp yola getiremezsin. Sen ancak ayetlerimize inananlara işittirirsin de onlar müslüman olurlar.
Sizi güçsüz olarak yaratan, güçsüzlükten sonra kuvvetli yapan, sonra da kuvvetliliğin ardından güçsüz ve ihtiyar yapan Allah´dır., Çünkü O, dilediğini yaratır; bilendir ve kudret sahibidir.
Kıyamet koptuğu gün, suçlular dünyada bir saatten fazla kalmadıklarına yemin ederler. İşte onlar dünyada da aldatılıp haktan böyle dönüyorlardı.
Kendilerine bilgi ve iman verilenler dediler ki; «Andolsun siz, Allah´ın yazgısınca tayin edilen yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu yeniden dirilme günüdür. Fakat siz bilmiyordunuz.»
Artık zulmedenlere o gün mazeretleri fayda vermeyecek, onlardan Allah´ı hoşnut etmeleri de istenmez.
Andolsun; biz bu Kur´an´da insanlara her çeşit misali getirip anlattık. Onlara bir ayet getirdiğin zaman inkâr edenler; «Siz ancak geleneklerinizi iptal edenlerden başkası değilsiniz» derler.
İşte Allah, bilmeyenlerin kalplerini böyle mühürler.
Sen şimdi sabret! Bil ki, Allah´ın sözü gerçektir. İnanmayanlar seni telaşa ve gevşekliğe düşürmesinler.
Yakın bir yerde. Ama onlar, yenilgilerinden sonra yeneceklerdir.
Birkaç yıl içinde. Bundan önce de, sonra da buyruk Tanrı´nındır. Ve o gün inançlılar sevineceklerdir.
Tanrı´nın yardımıyla. O, dilediğine yardım eder. O, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.
(Bu,) Tanrı´nın vaadidir. Tanrı, vaadinden geri dönmez. Ancak insanların çoğu bilmezler.
Onlar, dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Ahiretten ise gafil olanlardır.
Kendi nefsleri konusunda düşünmüyorlar mı (yetefekkeru)? Tanrı, gökleri yeri ve bu ikisi arasında olanları ancak hak ve ecel ile yaratmıştır. Gerçekten, insanlardan çoğu rablerine kavuşmaya küfrediyorlar.
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler. Onlar, güç bakımından kendilerinden daha üstün idiler, toprağı alt üst etmişler (ekmişler, madenler, sular arayıp çıkarmışlar) ve onu, kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. Elçileri de, onlara açık delillerle gelmişti. Demek ki Tanrı onlara zulmetmiyordu, ancak onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı.
Sonra, kötülük yapanların uğradıkları son, Tanrı´nın ayetlerini yalanlamaları ve alay konusu edinmeleri dolayısıyla çok kötü oldu.
Tanrı, yaratmayı başlatır, sonra onu iade eder, sonra da siz O´na döndürülürsünüz.
Böylece inanıp salih amellerde bulunanlar artık onlar ´bir cennet bahçesinde´ ´sevinç içinde ağırlanırlar´.
Ancak küfredip ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar ise, artık onlar da azab için hazır bulundurulurlar.
Öyleyse akşama girdığiniz vakit de, sabaha erdiğiniz vakit de Tanrı´yı tesbih edip (yüceltin).
Hamd O´nundur; göklerde ve yerde, günün sonunda ve öğleye erdiğiniz vakit de.
O ölüden diriyi çıkarır ve diriden ölüyü çıkarır, ölümünden sonra da yeri diriltir. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız.
Sizi topraktan yaratmış bulunması, O´nun ayetlerindendir; sonra siz, (yeryüzünün her yanına) yayılmakta olan bir beşer (türü) oldunuz.
Onda ´sükun bulup durulmanız´ için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda düşünen (yetefekkerun) bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda alimler için gerçekten ayetler vardır.
Geceleyin ve gündüzün uyumanız ile O´nun fazlından (geçiminizi temin için rızkınızı) aramanız, O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz işitebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği göstermesi ile gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de, O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, akleden bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
Göğün ve yerin O´nun buyruğuyla [hareketten kesilip olduğu yerde veya bu düzen içinde] durması da O´nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden (toprağın altından) bir (kere) çağırma ile çağırdığı zaman, hemencecik siz [bir de bakarsınız ki] çıkarılmışsınız.
Göklerde ve yerde bulunanlar O´nundur; hepsi O´na ´gönülden boyun eğmiş´ bulunuyorlar.
Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O´dur; bu O´na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misal O´nundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Size kendi nefslerinizden bir örnek verdi: "Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, sağ ellerinizin malik olduklarınızdan, sizinle eşit olup kendi kendinizden korktuğunuz gibi kendilerinden de korktuğunuz (veya çekinip saygı duyduğunuz) ortaklar var mıdır? İşte biz, akleden bir kavim için ayetleri böyle birer birer açıklarız.
Hayır, zulmedenler, hiç bir bilgiye dayanmaksızın kendi hevalarına uymuşlardır. Tanrı´nın saptırdığını kim hidayete erdirebilir? Onların hiç bir yardımcıları yoktur.
Öyleyse sen yüzünü hanif olarak dine çevir; Tanrı´nın o fıtratına ki insanları bunun üzerine yaratmıştır (fatara). Tanrı´nın yaratışı için hiç bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.
´Gönülden katıksız bağlılar´ olarak, O´na yönelin ve O´ndan korkup sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın.
(O müşrikler ki,) Kendi dinlerini fırkalara ayırmış ve kendileri de parça parça olmuşlardır; ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır.
İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, ´gönülden katıksız bağlılar´ olarak, rablerine dua ederler; sonra kendinden onlara bir rahmet tattırınca hemencecik bir grup rablerine şirk koşarlar.
Kendilerine (nimet olarak) verdiklerimize küfretsinler diye. Öyleyse metalanıp yararlanın, artık yakında bileceksiniz.
Yoksa biz onlara ispatlı bir delil indirdik de, o mu O´na ortak koşmalarını söylüyor?
Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde, hemen umutsuzluğa kapılırlar.
Görmüyorlar mı ki, Tanrı dilediğine rızkı yayar / genişletir veya kısar / daraltır / kısıtlar. Şüphesiz bunda inanan bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
Öyleyse yakınlara hakkını ver, yoksula da, yolcuya da. Tanrı´nın yüzünü (rızasını) isteyenler için bu daha hayırlıdır ve felaha erenler onlardır.
İnsanların mallarından artsın diye, verdiğiniz faiz Tanrı katında artmaz. Ama Tanrı´nın yüzünü (rızasını) isteyerek verdiğiniz zekat ise, işte (sevablarını ve gelirlerini) kat kat arttıranlar onlardır.
Tanrı; sizi yarattı, sonra size rızık verdi, sonra sizi öldürmekte, daha sonra sizi diriltmektedir. Ortaklarınızdan bunlardan herhangi birini yapacak var mı? O, şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir.
İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye (Tanrı) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine tattırmaktadır.
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın, böylece daha öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik kimselerdi."
Öyleyse sen, Tanrı´dan (bir takdir olarak) geri çevrilmesi mümkün olmayan gün gelmeden önce, yüzünü dimdik ayakta duran dine çevir. O gün parça parça bölünecekler.
Kim küfrederse, artık onun küfrü kendi aleyhinedir; kim salih bir amelde bulunursa, artık onlar kendi lehlerine olarak (cennetteki yerlerini) döşeyip hazırlamaktadırlar.
(Bu, Tanrı´nın) Kendi fazlından inanıp salih amellerde bulunanları ödüllendirmesi içindir. Şüphesiz O, kafirleri sevmez.
Size kendi rahmetinden tattırması, buyruğuyla gemileri yürütmesi ve O´nun fazlından (rızkınızı) aramanız ile umulur ki şükretmeniz için, rüzgarları müjde vericiler olarak göndermesi O´nun ayetlerindendir.
Andolsun, biz senden önce kendi kavimlerine elçiler gönderdik de onlara apaçık belgeler getirdiler; böylece biz de suçlu günahkarlardan intikam aldık. İnançlılara yardım etmek ise bizim üzerimizde bir haktır.
Tanrı, rüzgarları gönderir, böylece bir bulut kaldırır da onu nasıl dilerse gökte yayıp dağıtır ve onu parça parça kılar; nihayet onun arasından yağmurun akıp çıktığını görürsün. Sonunda kendi kullarından dilediğine verince, hemen sevince kapılıverirler.
Oysa onlar, bundan önce (yağmurun) üzerine inmesinden evvel umutlarını kesmişlerdi.
Şimdi Tanrı´nın rahmetinin eserlerine bak; ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltmektedir? Şüphesiz O, ölüleri de gerçekten diriltecektir. O, her şeye güç yetirendir.
Andolsun, biz bir rüzgar göndersek de onu(n ekinini) sararmış görseler, mutlaka ardından küfrederler.
Şimdi sen, ölülere (söz) duyuramazsın ve arkalarını dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
Ve sen kendi sapıklıkları içinde kör olanları da doğruya iletici değilsin. Sen yalnızca bizim ayetlerimize inananlara duyurabilirsin ki onlar müslümanlardır.
Tanrı, sizi bir za´ftan yarattı, sonra (bu) za´fın ardından bir kuvvet kıldı, sonra bu kuvvetin ardından da bir za´f ve yaşlılık verdi. Dilediğini yaratır. O, bilendir, güç yetirendir.
Kıyamet saatinin kopacağı gün, suçlu günahkarlar tek bir saatin dışında (dünya hayatı) yaşamadıklarına and içerler. İşte onlar böyle çevriliyorlardı.
Kendilerine ilim ve inanç verilenler ise dediler ki: "Andolsun, siz Tanrı´nın Kitabında [yazılı süre boyunca] diriliş gününe kadar yaşadınız; işte bu dirilme günüdür. Ancak siz bilmiyordunuz."
Artık o gün, zulmedenlerin ne mazeretleri bir yarar sağlayacak, ne (Tanrı´dan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecektir.
Andolsun, biz bu Kuran´da insanlar için her örneği gösterdik. Şüphesiz, sen onlara bir ayet ile geldiğin zaman, o küfredenler mutlaka: "Siz ancak muptil olanlardan başkası değilsiniz" derler.
İşte Tanrı, bilmeyenlerin kalplerini böyle mühürler.
Öyleyse sen sabret; şüphesiz Tanrı´nın vaadi haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp hafifliğe (veya gevşekliğe) sürüklemesinler.
Yakın bir yerde. Halbuki onlar bu yenilmelerinin ardından gaalib olacaklar,
Bir kaç yıl içinde. Önünde de, sonunda da emir Allahındır. O gün mü´minler de ferahlanacak,
Allahın nusratıyle. O, kimi dilerse ona yardım eder. O, yegâne gaalibdir, (mü´minleri) çok esirgeyicidir.
(Bu) Allahın va´di. Allah va´dinden caymaz. Fakat insanların çoğu (Onun va´dini) bilmezler.
Onlar (bu) dünyâ hayâtından (yalınız) bir dış (taraf) ı bilirler. Ahiretden ise onlar gaafillerin ta kendileridir.
Nefisleri hakkında (olsun) iyiden iyi düşünmediler mi? Allah o gökleri, o yeri ve ikisinin arasında bulunan şeyleri hakk (ın ikaamesine) ve muayyen bir va´de (nin inkızaasına) sebeb olmakdan başka (bir hikmetle) yaratmamışdır. Hakıykat, insanlardan çoğu Rablerine kavuşmayı cidden inkâr edicilerdir.
Onlar yer (yüzün) de gezib de kendilerinden evvelkilerin aakıbetinin nice olduğuna bakmadılar mı? Onlar kuvvetçe kendilerinden daha şiddetli idiler. Toprağı ekmişler, alt üst etmişler, onu bunların i´maar etdiklerinden daha çok i´maar eylemişlerdi. Peygamberleri onlara da nice açık hüccetler getirmişlerdi. Demek, onlara Allah zulm etmiyordu, fakat kendilerine bizzat kendileri zulm ediyorlardı.
Sonra kötülük eden (o ümmet) lerin aakıbeti ateş oldu. Çünkü onlar Allahın âyetlerini tekzîb etmişlerdi. Onları eğlenceye alıyorlardı.
Allah ilkin mahlûkunu yaratır, sonra onu (ölümünün ardından diriltib) alır. Nihayet hepiniz ancak Ona döndürül (üb götürül) e ceksiniz.
Kıyametin kopacağı gün günahkârlar (huccetden ümîdlerini keserek) susacak (lar) dır.
Ortaklarından da kendilerine şefâatcılar olmamışdır (olmayacakdır). Onlar ortaklarını da inkâr edeceklerdir.
Kıyametin kopacağı gün, (evet) o gün (mü´minlerle kâfirler) birbirinden ayrılırlar.
Artık îman edib de güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlar (a gelince:) Onlar bir bağçede (yaşayıb) mesrur olurlar.
Amma küfr (ve inkâr) edib de âyetlerimizi ve âhiret mülâkaatını yalan sayanlar, onlar da azâbda (kalmak üzere) ihzaar olunmuşlardır.
Göklerde ve yerde hamd Onundur. Gündüzün nihâyetinde de, öğle vakfına vardığınız vakıtda da (Allâhı tenzîh ve tesbîh edin, namaz kılın).
Ölüden diriyi, diriden ölüyü O çıkarıyor. Arzı, ölümünün ardından, O canlandırıyor. İşte siz de (kabirlerinizden) böylece çıkarılacaksınız.
Sizi bir toprakdan yaratmış olması Onun âyetlerindendir. Sonra siz (her tarafa) yayılır bir beşer oldunuz.
Size nefislerinizden, kendilerine ısınmanız için, zevceler yaratmış olması, aranızda bir sevgi ve esirgeme yapması da Onun âyetlerindendir. Şübhe yok ki bunda fikrini iyi i´mâl edecek bir kavm için elbette ibretler vardır.
O gökleri, o yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin birbirine uymaması da Onun âyetlerindendir. Hakıykat, bunlarda aalimler için elbette ibretler vardır.
Gece gündüz uyumanız ve Onun fazl (-u kerem) inden (nasıyb) aramanız da yine Onun âyetlerindendir. Şübhesiz ki bunda da (hakıykatlara) kulak verecek bir zümre için mutlak ibretler vardır.
Yine Onun âyetlerindendir ki O, size hem korku, hem tama (vermek) için şimşeği gösteriyor, yukarıdan bir su indiriyor da onunla arza, ölümünden sonra, can veriyor. Hakıykat, bunda da aklını kullanacak bir kavm için elbette âyetler vardır.
Göğün ve yerin. Onun emriyle, durması da yine Onun âyetlerindendir. Sonra sizi bir tek da´vetle çağırdığı zaman hemen yerden çıkacaksınız.
Göklerde ve yerde kim varsa Onundur. Hepsi de Ona boyun eğicidirler.
O, ilkin mahlûku yaratıb sonra onu (öldürdükden ve tekrar diriltdikten sonra) iaade edecek olandır ki bu, Ona göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce sıfat (lar) Onun. O, yegâne gaalib, yegâne hüküm ve hikmet saahibidir.
O, size kendi nefislerinizden bir temsil getirdi: Sizi rızıklandırdığımız şeylerde sağ elinizin mâlik olduğu (köleler) den ortaklarınız olmasını ister de bu hususda siz (onlarla) müsavi olur, onları kendinizi saydığınız gibi sayar mısınız? İşte biz âyetleri, aklını kullanacak bir kavm için, böyle açıklarız.
Hayır, o zulmedenler bilgisizce kendi nevalarına tabi´ oldu (lar). Artık Allahın sapdırdığı kimseyi kim doğru yola iletebilir? Onlar için yardımcılardan (hiçbir şey) yokdur.
O halde (Habîbim) sen yüzünü bir müvahhid olarak dîne, Allahın o fıtratına çevir ki O, insanları bunun üzerine yaratmışdır. Allahın yaratışına (hiçbir şey) bedel olmaz. Bu, dimdik ayakda duran bir dîndir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Hepiniz Ona dönün, Ondan korkun. Namazı dosdoğru kılın, müşriklerden olmayın.
(O müşriklerden) ki onlar dînlerini darma dağınık etmişler, fırka fırka olmuşlardır. (Bunlardan) her zümre, nezdlerinde olanla böbürlenicidirler.
İnsanlara bir zarar isaabet etdi mi Rablerine, (yalınız) Ona, dönerek, düâ ederler. Sonra onlara kendi (cânib) inden bir rahmet tatdırdığı vakit da, bakarsınız ki, onlardan bir güruh Rablerine şirk koşub durmakdadırlar,
Kendilerine verdiğimiz (ni´metler) e nankörlük etmeleri için. Hele zevk ede durun, yakında bileceksiniz!
Yoksa biz onlara bir hüccet indirdik de Ona eş tutmalarını bu mu söylüyor?
Ne zaman insanlara bir rahmet tatdırdı isek onunla şımarmışlardır. Kendi ellerinin öne sürdükleri (günâhlar) yüzünden onlara bir fenalık isaabet edince de hemen onlar ümîdlerini kesiverirler.
Allahın kimi dilerse onun rızkını yayıb genişletmekde, (kimi de dilerse onunkini) daraltmakda olduğunu onlar görmediler mi? Şübhe yok ki bunda îman edecek bir kavm için elbette ibretler vardır.
Haydi akrıbâya, yoksula, yol oğluna (yolcuya) hakkını ver. Bu, Allahın cemâlini (rızaasını) dilemekde olanlar için (her şeyden) hayırlıdır ye onlar korkduklarından emîn, umduklarına nail olanların ta kendileridir.
İnsanların mallarında artış olması için faiz (cinsin) den verdiğiniz şey (nakd, mal, sadaka ve sâire) Allah katında artmaz. Allahın rızâsını dileyerek verdiğiniz zekât ise, sevâblarını kat kat artıranlar onlar (onu verenler) dir.
Allah, sizi yaratan, sonra rızkınızı veren, sonra sizi öldürecek, daha sonra da sizi diriltecek olandır. Sizin ortaklarınız içinde bunlardan herhangi bir şey´i yapacak kim? O, çok münezzehdir, eş katmakda olduklarından (müberrâ ve) yücedir.
İnsanların kendi ellerinin kazandığı (ihtiyarlarıyle yapdıkları) şeyler yüzünden karada, denizde fesâd belirdi ki (Allah) yapdıklarının bir kısmını onlara tatdırsın. Olur ki rücû´ ederler onlar.
De ki: «Arzda gezib dolaşın da daha evvel (geçen) lerin aakıbeti nice oldu, görün. Onların çoğu müşriklerdi.
Allahın reddine asla imkân bulunmayan o günü gelmezden evvel, ki o gün (bütün insanlar) bölük bölük ayrılacaklardır, yüzünü haydi o dosdoğru dîne çevir.
Kim küfrederse küfrü kendi aleyhinedir. Kim de iyi bir amel (ve hareket) de bulunursa (cennetdeki konaklarını) kendileri için hazırlamış olurlar.
Bunun hikmeti de îman edib de güzel güzel amel (ve hareket) de bulunanları (Allahın) fazl (ı ilâhîsi) nden mükâfatlandırmasıdır. Çünkü O, kâfirleri hakıykaten sevmez.
(Allahın) — rahmetinden size tatdırması, emriyle gemilerin akması, fazlından (nasıyb) aramanız ve şükretmeniz için — rüzgârları müjdeciler olarak göndermesi Onun âyetlerindendir.
Andolsun ki biz senden evvel kendi kavmlerine (nice) peygamberler göndermişizdir de onlara açık açık bürhanlar getirmişlerdir. Fakat (îman etmedikleri için) biz o günâh işleyenlerden intikaam almışızdır. Mü´minlere yardım etmek ise üstümüzde bir hakdır.
Allah Odur ki rüzgârları gönderir de onlar bir bulut kaldırırlar), derken (Allah) bunu gökde nasıl dilerse öylece serer. Onu parça parça da eder. Nihayet görürsün ki aralarından yağmur çıkıb durmakdadır. Artık onu kullarından kimi dilerse onlara nasıyb eder de onlar da hemen sevinirler.
Halbuki onlar bundan evvel üzerlerine (Allahın yağmur) indireceğinden kat´iyyen ümîdlerini kesmişlerdi.
Şimdi bak Allahın rahmet eserlerine: Arzı, ölümünün ardından, nasıl diriltiyor. Şübhe yok ki O, ölüleri de herhalde (tekrar) dirilticidir. O, her şey´e hakkıyle kaadirdir.
Andolsun, biz bir rüzgâr gönderir de Onu (n eserini) sararmış görürlerse ardından muhakkak ki küfraana başlarlar.
Bunun için sen — arkalarına dönüb giderlerken — o da´veti ölülere de duyuramazsın, sağırlara da işitdiremezsin.
Sen körleri dahi sapıklıklarından ayırıb doğru yola iletici değilsin. Sen (başkalarına değil) ancak âyetlerimize îman edib de müslüman olanlara, (yalınız) onlara dinletebilirsin.
Allah, sizi bir za´fdan yaratan, sonra diğer bir za´fın ardından kuvvet veren, sonra kuvvetin arkasından da yine za´fa ve ihtiyarlığa getirendir. (O), ne dilerse yaratır. O, hakkıyle bilendir, kemâliyle kaadirdir.
Kıyametin kopacağı gün günahkârlar bir sâatden başka kalmadıklarına yemîn eder (ler). İşte onlar (dünyâda da haktan) böyle döndürülüyorlar (yalan söylüyorlar) dı.
Kendilerine ilim ve îman verilenler (şöyle) demiş (ler) dir (diyeceklerdir); «Andolsun ki Allahın kitabında (ilm-i sabıkında yazdığı) o tekrar diriliş gününe kadar kaldınız. İşte bu, ha´s günüdür. Fakat siz bilmiyordunuz».
Artık zulmedenlere o gün ma´ziretleri fâide vermeyecek, onlardan (Allahın râzî olacağı şey´e) rücû´ da istenmeyecekdir.
Andolsun ki bu Kur´anda insanlar için her (çeşid) misâl (ler) irâd etmişizdir. Andolsun ki (Habîbim) onlara herhalde bir âyeti getirsen küfreden (o adam) lar mutlakaa: «Siz tezvircilerden başkası değilsiniz» diyeceklerdir.
İşte bilmezlerin kalblerine Allah böyle mühür basar.
Sen (habîbim) şimdi sabret. Şübhe yok ki Allahın va´di hakdır. (Buna) kat´î inan beslememekde olanlar zinhar seni (sabırsızlıkla) hafifliğe götürmesin (ler).
Yakın bir yerde. Ama onlar, bu yenilgilerinden sonra galib geleceklerdir.
Birkaç yıl içinde. Eninde sonunda emir Allah´ındır. O gün mü´minler de sevinecekler.
Allah´ın yardımı ile. O dilediğine yardım eder ve O; Aziz´dir, Rahim´dir.
Allah´ın vaadi. Allah vaadinden asla caymaz, ama insanların çoğu bilmezler.
Onlar dünya hayatının yalnız dış yüzünü bilirler. Ve onlar ahiretten ise gafillerdir.
Kendi nefisleri hakkında düşünmezler mi? Ki Allah gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak ile ve belirli bir süre için yaratmıştır. Doğrusu insanların çoğu Rabblarına kavuşmayı inkar ederler.
Onlar; yeryüzünde dolaşıp gezmezler mi ki, kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğunu görsünler. Onlat, kendilerinden daha kuvvetliydiler. Toprağı altüst etmişler ve onu kendilerinden daha çok imar etmişlerdi. Peygamberleri onlara nice açık deliller getirmişti. Demek Allah onlara zulmetmiyordu. Ama onlar kendilerine zulmediyorlardı.
Nihayet Allah´ın ayetlerini tekzib edip onları alaya alarak kötülük edenlerin akıbeti çok kötü oldu.
Allah; ilkin yaratır, sonra onu iade eder. En sonunda hepiniz O´na döndürüleceksiniz.
Kıyametin kopacağı gün, suçlular susacaklardır.
Ortaklarından da kendilerine hiçbir şefaatçı olmayacaktır. Onlar ortaklarını da inkar edeceklerdir.
Kıyametin kopacağı gün; işte o gün ayılırlar.
İman edip salih amellerde bulunanlar; bir bahçededirler, ağırlanırlar.
Küfredip de ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlara gelince; işte onlar, azab için hazır bulundurulurlar.
Akşama girerken ve sabaha ererken hepiniz Allah´ı tesbih edin.
Ve hamd, O´nadır. Göklerde de, yerde de, günün sonunda da, öğleye erdiğiniz vakitte de.
Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarır. Yeryüzünü ölümünden sonra canlandırır. İşte böyle çıkarılacaksınız.
Sizi topraktan yaratmış olması da O´nun ayetlerindendir. Sonra siz, yayılmakta olan bir beşer oldunuz.
Kendileriyle huzura kavuşmanız için size kendi nefislerinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet var etmesi de O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunlarda düşünen bir kavim için ayetler vardır.
Gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin birbirine uymaması da O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunda, bilenler için ayetler vardır.
Geceleyin uyumanız, gündüz de lutfundan rızık aramanız O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki, bunlarda kulak veren bir kavim için ayetler vardır.
Size korku ve ümit vermek için şimşeği göstermesi, gökten su indirip ölümden sonra yeri onunla diriltmesi de O´nun ayetlerindendir. Doğrusu bunlarda, akleden bir kavim için ayetler vardır.
Göğün ve yerin, O´nun emri ile ayakta durması da yine O´nun ayetlerindendir. Sonra sizi bir çağırmaya görsün, yerden hemen çıkıverirsiniz.
Göklerde ve yerde bulunanlar O´nundur. Hepsi O´na boyun eğer.
İlkin yaratıp sonra onu iade eden O´dur. Bu, O´nun için pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misal O´nundur. Ve O; Aziz´dir, Hakim´dir.
O, size kendi nefislerinizden bir misal verdi: Size verdiğimiz rızıklarda sağ ellerinizin malik olduklarından ortaklarınız olmasını ister de onlarla, eşit olur ve birbirinizi saydığınız gibi bunları da sayar mısınız? İşte Biz, akleden bir kavim için ayetleri böyle açıklarız.
Hayır, o zulmedenler; bilgisizce kendi heveslerine uymuşlardır. Allah´ın saptırdığı kimseyi kim doğru yola iletebilir? Onların yardımcıları da yoktur.
Öyleyse sen, yüzünü Hanif olarak dine, Allah´ın fıtratına çevir ki O, insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah´ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur. Ama insanların çoğu bilmezler.
Hepiniz O´na dönün, O´ndan korkun. Namaz kılın ve müşriklerden olmayın.
Onlar ki; dinlerinde ayrılığa düşüp fırka fırka olmuşlardır. Her zümre kendi yanında olanla sevinir durur.
İnsanlara bir zarar dokununca; Rabblarına dönerek O´na yalvarırlar. Sonra onlara katından bir rahmet tattırınca; bakarsınız ki, içlerinden bir grup Rabblarına şirk koşup durmaktadırlar.
Kendilerine verdiğimize nankörlük etmeleri için. Sefa sürün bakalım, yakında bileceksiniz.
Yoksa onlara ortak koşmalarını söyleyen bir delil mi indirdik?
Ne zaman da insanlara bir rahmet tattırdık ise; onunla sevinirler. Ama yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük gelirse; hemen ümidlerini kesiverirler.
Görmezler mi ki Allah; rızkı dilediğine yayıp genişletir ve kısar da. Muhakkak ki bunda inanan bir kavim için ayetler vardır.
Akrabaya, yoksula ve yoloğluna hakkını ver. Bu; Allah´ın rızasını dileyenler için daha hayırlıdır ve işte onlar; kurtuluşa erenlerdir.
İnsanların malları içinde artsın diye verdiğiniz faiz Allah katında artmaz. Allah´ın rızasını dileyerek verdiğiniz zekat ise böyle değildir. İşte onlar; sevablarını kat kat artıranlardır.
Sizi yaratan, sonra rızıklandıran, sonra öldüren ve daha sonra dirilten de Allah´tır. O´na koştuğunuz ortaklarınızdan böyle bir şey yapan var mıdır? Allah, onların koştukları ortaklardan münezzehtir, yücedir.
İnsanların elleriyle işlediklerinden dolayı karada ve denizde Fesad belirdi. Ki yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın. Belki dönerler.
De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da daha önce geçenlerin akıbetinin nasıl olduğunu görün. Onların çoğu müşrik idiler.
Reddine asla imkan bulunmayan, Allah´ın o günü gelmezden önce, yüzünü dosdoğru dine çevir. Ki o gün insanlar bölük bölük ayrılacaklardır.
Kim, küfrederse; küfrü kendi aleyhinedir. Kim de salih amel işlerse; kendisi için rahat bir yer hazırlamış olur.
Ki, iman edip salih ameller işleyenleri Allah´ın fazlından mükafatlandırılması içindir bu. Muhakkak ki O; kafirleri sevmez.
Rüzgarları müjdeciler olarak göndermesi, rahmetinden size tattırması emri ile gemilerin yüzmesi ve lutfundan rızık istemeniz O´nun ayetlerindendir. Belki şükredersiniz.
Andolsun ki; senden önce Biz, nice peygamberleri kendi kavimlerine göndermişizdir de onlara açık deliller getirmişlerdir. Ama Biz, suç işleyenlerden öç aldık. Çünkü mü´minlere yardım etmek üstümüze bir haktır.
Allah, O´dur ki; rüzgarları gönderip bulutları yürütür ve onları dilediği gibi gökte yayar ve kısım kısım yığar. Nihayet sen de aralarından yağmurun çıktığını görürsün. Allah´ın kullarından dilediğine verdiği yağmurla onlar hemen seviniverirler.
Halbuki daha önceden kendilerine yağmur indirilmesinden kesin olarak ümitlerini kesmişlerdi.
Allah´ın rahmetinin belirtilerine bir baksana. Toprağı öldükten sonra nasıl diriltiyor? İşte O; bütün ölüleri de muhakkak diriltecek. O; her şeye kadirdir.
Andolsun ki; bir rüzgar gönderir de yeşillikleri sarartırsak; bunu görünce hemen nankörlüğe başlarlar.
Bunun için sen; ölüye katiyyen işittiremezsin. Dönüp giden sağırlara da daveti duyuramazsın.
Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola döndüremezsin. Sen; ayetlerimizi ancak inananlara duyurabilirsin. İşte onlar, müslümanlardır.
Allah, O´dur ki; sizi güçsüz olarak yaratmıştır. Güçsüzlükten sonra kuvvetli kılmıl, sonra da kuvvetliliğn ardından güçsüz ve ihtiyar yapmıştır. O; dilediğini yaratır. O; Alim´dir, Kadir´dir.
Kıyametin kopacağı gün; suçlular bir saatten başka kalmadıklarına yemin ederler. İşte onlar, böylece aldatılıp döndürülürler.
Kendilerine bilgi ve iman verilenler: Andolsun ki; Allah´ın kitabında yazılan o yeniden diriliş gününe kadar kaldınız. İşte bu; yeniden diriliş günüdür. Ama siz, bilmiyordunuz, derler.
Zulmedenlerin o gün mazeret beyan etmeleri fayda vermez. Artık kendilerinden dönüşleri de istenmez.
Andolsun ki; bu Kur´an´da insanlar için her türlü misali irad etmişizdir. Bununla beraber sen, onlara herhangi bir ayet getirmiş olsan küfredenler: Siz ancak batıl şeyler ortaya atanlarsınız, derler.
İşte Allah; bilmeyenlerin kalblerine böyle damga basar.
Sabret, şüphesiz ki Allah´ın vaadi haktır. Yakınen inanmayanlar seni hafifliğe itmesinler.
Ve onlar, yakın bir yerde, yenilmelerinden sonra gâlip gelecekler.
Birkaç (3 ile 9) sene içinde. Bundan önce de sonra da emir, Allah´ındır. O gün mü´minler, ferahlayacaklar (sevinecekler).
Allah´ın yardımı ile Allah, dilediğine yardım eder. Ve O; Azîz´dir (yüce, üstün), Rahîm´dir (Rahîm esması ile tecelli eden).
(Bu), Allah´ın vaadidir. Allah vaadinden dönmez. Ve lâkin insanların çoğu bilmezler.
Onlar, dünya hayatının zahirini (görünen kısmını) bilirler. Ve onlar, ahiretten gâfil olanlardır.
Onlar, kendi nefsleri hakkında tefekkür etmiyorlar mı (düşünmüyorlar mı)? Allah gökleri ve yeri ve ikisinin arasındaki şeyleri ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre ile yarattı. Ve muhakkak ki insanların çoğu, Rab´lerine mülâki olmayı (hayatta iken ruhlarını Allah´a ulaştırmayı) inkar edenlerdir.
Onlar, yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki onlardan öncekilerin akıbetinin nasıl olduğuna baksınlar? Kuvvet bakımından onlardan daha güçlüydüler ve yeri (toprağı) altüst etmişlerdi. Onların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Onların resûlleri onlara zulmetmiyordu ve lakin onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı.
Sonra fenalık yapanların akıbetleri, Allah´ın âyetlerini tekzip etmeleri (yalanlamaları) ve onunla alay etmiş olmaları sebebiyle çok kötü oldu.
Allah, ilk olarak yaratmaya başlar sonra onu geri çevirir (eski haline iade eder). Sonra O´na döndürülürsünüz.
Ve o saatin (kıyâmetin) vuku bulduğu (koptuğu) gün, mücrimler cennetten ümitlerini keserler.
(Ve (şirk koştukları) ortaklarından şefaatçileri olmaz. Ve (onlar o gün) ortaklarını inkâr edenlerdir.
Ve o saatin vuku bulduğu (kıyâmetin koptuğu) gün, izin günü onlar fırkalara ayrılırlar.
Fakat âmenû olanlar (Allah´a ulaşmayı dileyenler) ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar, onlar bahçelerde (ni´met verilip) sevindirilirler.
Ve onlar ki (kâfirlerdir), âyetlerimizi inkâr ve tekzip ettiler (yalanladılar) ve ahirete ulaşmayı (hayattayken ruhu Allah´a ulaştırmayı tekzip ettiler). İşte onlar, azap içinde hazır bulundurulanlardır.
Öyleyse akşam ve sabah vaktinde Allah´ı tesbih edin (münezzeh kılın)!
Ve göklerde ve yerde hamd, O´na mahsustur. İkindide ve öğle vaktinde (O´na hamdedin)!
O, ölüden diriyi çıkarır ve diriden ölüyü çıkarır. Ve arzı (toprağı), ölümünden sonra diriltir. Ve işte (tıpkı) bunun gibi (topraktan) çıkarılacaksınız.
Ve O´nun âyetlerinden (mucizelerinden)dir ki, sizi topraktan yarattı. Sonra siz, beşer (insan) haline gelince (çoğalıp yeryüzünde) yayılırsınız.
Ve O´nun âyetlerinden olarak sizin için nefslerinizden zevceler yaratmıştır ki, onunla sukûn bulasınız. Ve sizin aranızda sevgi ve rahmet (merhamet) kıldı (oluşturdu). Muhakkak ki bunda, tefekkür eden (düşünen) bir kavimiçin mutlaka âyetler (deliller) vardır.
Ve O´nun âyetlerindendir ki, gökleri ve yeri yaratmıştır ve lisanlarınız ve renkleriniz (birbirinden) farklıdır. Muhakkak ki bunda, âlimler için mutlaka âyetler (deliller) vardır.
Ve O´nun âyetlerindendir ki, siz gece uyursunuz ve gündüz O´nun fazlından istersiniz. Muhakkak ki bunda, işiten bir kavim için mutlaka âyetler (deliller) vardır.
Ve O´nun âyetlerindendir ki, korku ve ümit olarak size şimşeği gösterir. Ve gökten su indirir, böylece onunla, ölümünden sonra arzı (toprağı) diriltir. Muhakkak ki bunda, akıl eden bir kavim için mutlaka âyetler (deliller) vardır.
Ve O´nun âyetlerindendir ki, gök ve yer O´nun emri ile (dengede) durur. Sonra sizi bir tek davetle çağırdığı zaman yerden (kabirden) çıkacaksınız.
Ve göklerde ve yerde bulunan herkes, O´nundur. Hepsi O´na kanitindir.
Ve O, O´dur ki ilk yaratışı başlatır ve sonra onu iade eder (eski haline döndürür). Bu, O´nun için çok kolaydır. Göklerde ve yerde yücelik sıfatı, O´nundur (O´na aittir). Ve O; Azîz´dir (çok yüce), Hakîm´dir (hikmet ve hüküm sahibi).
(Allah), size kendi nefslerinizden örnek verdi. Sizi rızıklandırdığımız şeylerde, sizin sağ elinizin (altında bulunan) sahip olduğunuz (kölelerinizden) ortaklarınız var mı ki (o putlar da Allah´a ortak olsun), böylece onlarla eşit olasınız, onları birbirinizi saydığınız gıbı sayasınız. Akıl eden bir kavim için ayetleri işte böyle açıklıyoruz.
Hayır, zalimler ilim sahibi olmaksızın heveslerine tâbî oldular. Bundan sonra Allah´ın dalâlette bıraktığını kim hidayete erdirebilir? Ve onların yardımcıları da yoktur.
Artık hanif olarak kendini (vechini) dîn için ikame et, Allah´ın hanif fıtratıyla ki; Allah, insanları onun üzerine (hanif fıtratıyla) yaratmıştır. Allah´ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan (kaim olacak, ezelden ebede kadar yaşayacak) dîn budur. Fakat insanların çoğu bilmez.
O´na (Allah´a) yönelin (Allah´a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.
Ve insanlara bir zarar dokunduğu zaman Rab´lerine dua ederek, O´na yönelirler. Sonra onlara kendisinden rahmet tattırdığı (Rahîm esması ile hidayete erdirdiği) zaman onlardan bir kısmı Rab´lerine şirk (ortak) koşarlar (hidayetteyken dalâlete düşerler).
Onlara verdiklerimizi inkâr etsinler. Böylece metalansınlar (faydalansınlar). Yakında bilecekler.
Yoksa onlara bir sultan (delil, kitap) indirdik de böylece o (kitap onlara), O´na (Allah´a) şirk koşmalarını mı söylüyor?
Ve insanlara rahmet tattırdığımız zaman onunla ferahlarlar (şımarırlar). Ve eğer, elleri ile takdim ettiklerinden dolayı onlara bir kötülük isabet ederse o zaman onlar, ümitsizliğe düşerler.
Ve onlar, Allah´ın dilediğine rızkı genişlettiğini ve (dilediğine) takdir ettiğini (daralttığını) görmediler mi? Muhakkak ki bunda, mü´min bir kavim için âyetler (ibretler) vardır.
Öyleyse akrabalara, miskinlere ve yolculara haklarını ver. Bu, Allah´ın vechi´ni (Allah´a ulaşmayı) dileyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar, onlar felâha erenlerdir.
Ve insanların mallarında artış olsun diye faizden (faiz olarak) verdiğiniz şey (Allah´a ulaşmayı dilemeden yaptığınız zikir), o taktirde Allah´ın katında artmaz (nefsinizin kalbindeki nurları oluşturmaz ve arttırmaz). Allah´ın vechini (Allah´a ulaşmayı) dileyerek verdiğiniz zakat (yaptığınız (zikir)ler); işte böylece kat kat (nefsinizin kalbindeki burları) artıranlar onlardır.
O Allah ki sizi yarattı. Sonra sizi rızıklandırdı (dünyada rızık verdi ve nefsinizin kalbini nurlarla doldurdu). Sonra sizi öldürecek, sonra da sizi diriltecek. Sizin ortaklarınızdan (putlarınızdan), bunlardan birini yapacak var mı? Allah Sübhan´dır (herşeyden münezzeh). Ve şirk koştukları şeylerden yücedir.
İnsanların elleriyle kazandıkları sebebiyle karada ve denizde fesat zuhur etti (ortaya çıktı), yaptıklarının bir kısmının onlara tattırılması için. Umulur ki böylece onlar, (Allah´a) dönerler (yönelirler).
De ki: "Yeryüzünde dolaşın. Böylece daha öncekilerin akıbetinin (sonlarının) nasıl olduğuna bakın. Onların çoğu müşrik idiler."
Öyleyse Allah´ın onu geri döndürmeyeceği o gün (kıyâmet günü) gelmeden önce vechini, kayyum (ezelden ebede kadar devam edecek) olan dîn için ikame et (kıyamda tut). İzin günü onlar bölük bölük ayrılırlar.
Kim inkâr ederse küfrü (inkârı), kendi aleyhinedir. Ve kim salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa onlar, böylece kendi nefsleri için hazırlık yaparlar.
(İşte bu) âmenû olanları (Allah´a ulaşmayı dileyenleri) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanları, Kendi fazlından mükâfatlandırmak içindir. Muhakkak ki O (Allah), kâfirleri sevmez.
Ve O´nun (Allah´ın) âyetlerindendir ki, rüzgârları müjdeleyici olarak gönderir. Ve rahmetinden size tattırır. Ve emri ile gemileri yüzdürür. Ve O´nun fazlından istersiniz ve böylece siz şükredersiniz.
Ve andolsun ki, senden önce onların kavmine resûller gönderdik. Böylece onlara beyyineler (kesin deliller) getirdiler. Bunun üzerine mücrimlerden intikam aldık. Mü´minlere yardım, Bizim üzerimize hak oldu.
O Allah´tır ki, rüzgârları gönderir, böylece bulutları hareket ettirir. Sonra semada onu dilediği gibi yayar. Ve onu kısımlara ayırır, bundan sonra onun arasından yağmurun çıktığını görürsün. Böylece kullarından dilediğine onu (yağmuru) isabet ettirdiği zaman onlar sevinirler.
Ve onlar, onun (yağmurun) onlara indirilmesinden önce gerçekten ümitlerini kesenlerdi.
Öyleyse Allah´ın rahmetinin eserlerine bak. Ölümünden sonra arzı (yeryüzünü) nasıl diriltiyor? Muhakkak ki (O), ölüleri işte böyle gerçekten diriltendir ve O, herşeye kaadirdir.
Ve eğer Biz, rüzgârı göndersek, böylece onu (ekinleri) sararmış görseler (bile) bundan sonra mutlaka inkâra devam ederler.
Öyleyse muhakkak ki sen ölülere duyuramazsın, arkalarına dönüp gittikleri zaman sağırlara da daveti duyuramazsın.
Ve sen, körleri dalâletlerinden kurtarıp hidayete erdirecek değilsin. Sen ancak âyetlerimize îmân edenlere duyurursun. İşte onlar teslim olanlardır.
O Allah ki, sizi güçsüz (zayıf) bir şeyden (nutfeden) yarattı. Sonra zayıflığın ardından (sizi) kuvvetli kıldı. Sonra (sizi), kuvvetin ardından zayıf ve ihtiyar kıldı. O (Allah), dilediğini yaratır. Ve O; Âlim´dir (en iyi bilen), Kaadir´dir (herşeye gücü yeten).
Ve o saatin geldiği (kıyâmetin koptuğu) gün, mücrimler bir saatten fazla (mezarda) kalmadıklarına yemin ederler. İşte böyle döndürülüyorlardı (ölümden hayata döndürülüyorlardı).
Ve ilim ve îmân verilenler: "Andolsun ki Allah´ın Kitabı´ndaki beas (yeniden diriliş) gününe kadar (mezarda) kaldınız." dediler. İşte bu beas (yeniden diriliş) günüdür. Lâkin siz bilmiyordunuz.
O zaman izin günü (kıyâmet günü), zalimlere mazeretleri (özürleri) fayda vermeyecek. Ve onlardan (Allah´ı) razı etmeleri de istenmez.
Ve andolsun ki, bu Kur´ân´da insanlar için bütün meselelerden örnekler verdik. Ve eğer onlara bir âyet getirsen, kâfirler mutlaka: "Siz sadece bâtılla uğraşan kimselersiniz." derler.
Allah, bilmeyenlerin kalplerini işte böyle tabeder (mühürler).
Öyleyse sabret, muhakkak ki Allah´ın vaadi haktır. Ve yakîn hasıl etmemiş olanlar (kesin bilgi sahibi olmayanlar), sakın seni hafifliğe sürüklemesinler.
yakın bir yerde; ama bu yenilgiye rağmen (yeniden) üstünlük sağlayacaklar
birkaç yıl içinde: (çünkü) karar yetkisi, eninde sonunda Allah´a aittir. İşte o gün inananlar sevineceklerdir
Allah´ın yardımına: (çünkü) O, dilediğine yardım eder. O kudret ve merhamet Sahibidir.
Allah´ın vaadi(dir bu). Allah vaadinden asla dönmez. Ama insanların çoğu (bunu) bilmezler:
Onlar bu dünya hayatının yalnız görünen yüzünü tanırlar, ebedi ve nihai olandan ise tamamen habersizdirler.
Onlar kendi içlerinde bir muhasebe yapmayı hiç bilmezler mi? Allah, gökleri ve yeri ve ikisi arasında bulunan her şeyi (deruni) bir anlamdan ve (kendi belirlediği) bir zaman sınırından yoksun yaratmış olamaz: fakat, çoğu kimse, sonunda Rablerine kavuşacaklarını hala inatla reddeder!
Onlar, hiç yeryüzünü dolaşıp kendilerinden önce yaşamış olan (hakikati inkar edenler)in sonlarının ne olduğunu görmediler mi? Onlar ki daha kudretliydiler, yeryüzünde daha derin izler bırakmışlardı ve dünyayı daha iyi imar etmişlerdi; onlara (da) peygamberleri hakikatin bütün kanıtlarıyla gelmişti; ama (hakikati reddettikleri ve sonuçta yok olup gittiklerinde) Allah onlara haksızlık yapmış değildi, ama onlar kendi kendilerine haksızlık yapmışlardı.
Ve bir kez daha (söyleyelim:) Allah´ın mesajlarını yalanlayarak ve onları alaya alıp eğlenerek kötülük işleyenlerin sonu hüsran olacaktır.
(İnsanı) yoktan var eden Allah sonra ona yeniden can verecektir ve sonunda hepiniz yine O´na döndürüleceksiniz.
Ve Son Saat gelip çattığında günaha saplanmış olanlar hayal kırıklığına uğrayacaklardır:
çünkü Allah´a ortak koştukları varlıkların hiç birinden bir şefaat göremeyecekler, çünkü (o zaman) bizzat kendileri eski müşrikçe kuruntularını terk edeceklerdir.
Ve Son Saat gelip çattığında o Gün (herkesin) ne olduğu ortaya çıkacaktır:
iman edip doğru ve yararlı işler yapanlar bir mutluluk, esenlik bahçesinde ağırlanacaklardır;
Hakikati reddedip mesajlarımızı inkar edenlere -ve (böylece) öteki dünyanın varlığını yalanlayanlara- gelince, onlar azabın içine atılıvereceklerdir.
Öyleyse akşam vaktine girdiğinizde ve sabah kalktığınızda Allah´ın sınırsız şanını yüceltin;
Göklerde ve yerde her türlü övgünün O´na mahsus olduğunu (görerek) öğle vaktinde de sonrasında da (O´nu yüceltin).
O, ölüden diriyi meydana getiren(dir), diriden de ölüyü; ve toprağı öldükten sonra yeniden canlandıran O´dur, işte siz de (ölümden hayata) böylece döndürüleceksiniz.
Sizi balçıktan yaratması, O´nun mucizevi işaretlerinden biridir ve (yaratıldıktan) sonra, baktınız ki, birbirinizden farklı insanlar olup çıkmışsınız!
O´nun işaretlerinden biri de, sizi cezbeden kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranıza sevgiyi ve şefkati yerleştirmesidir: bunda, kuşkusuz, düşünen insanlar için dersler vardır!
Göklerin ve yerin yaratılması, renklerinizin ve dillerinizin farklılaştırılması (da) O´nun alametlerindendir: bunda, kuşkusuz, (fıtri) bilgiye (anlama ve kavrama yeteneğine) sahip insanlar için dersler vardır!
Hem gece hem de gündüz uyuyabilmeniz ve O´nun nimetlerinin ardından koşma (arzu ve yeteneğine sahip olma)nız da O´nun işaretlerinden biridir, bunda, kuşkusuz, dinley(ip anlamak istey)en kimseler için mesajlar vardır!
Gözünüzün önünde size korku ve ümit veren şimşekler çaktırması ve gökten yağmur yağdırıp bununla ölü toprağa can vermesi (de) O´nun mucizevi işaretlerinden biridir; akıllarını kullananlar için bundan alınacak dersler vardır!
Göklerin ve yerin Allah´ın buyruğu altında sapasağlam durmaları da O´nun mucizevi işaretlerindendir. (Bunları hatırlayıp düşünün; çünkü) sonunda O sizi bir tek seslenişle yerden kalkmaya çağırdığında, hepiniz (yargılanmak üzere) ortaya çıkacaksınız.
Göklerde ve yerde olan her şey O´na aittir; hepsi O´nun iradesine tabidir.
(Bütün hayatı) yoktan var eden, sonra onu yeniden vücuda getiren O´dur: Bu O´nun için pek kolaydır; çünkü O, göklerde ve yerde mevcut olan bütün yüceliklerin özü ve esasıdır ve yalnız O kudret ve hikmet sahibidir.
O size kendi hayatınızdan örnek getirir: Sağ elinizin sahip olduğu kimseleri size verdiğimiz rızık üzerinde (tam yetki sahibi) ortaklarınız olarak görmeye ve böylece (onlarla) bu hakkı eşit olarak paylaşmaya razı olur musunuz? Ve (daha güçlü olan) emsallerinizden korktuğunuz gibi onlar(a danışmadan o hakkı kullanmak)tan korkar mısınız? İşte akıllarını kullanan insanlara mesajlarımızı böylece açıklarız.
Ne var ki, zulüm işlemeye şartlanmış olanlar bir (hakikat) bilgisine dayanmadan kendi arzu ve heveslerinin peşinde giderler. Allah´ın (bu şekilde) saptırdıklarını kim doğru yola sevk edebilir ve (bu işde) kim onlara yardım edebilir?
Böylece sen, batıl olan her şeyden uzaklaşarak yüzünü kararlı bir şekilde (hak olan) dine çevir ve Allah´ın insan bünyesine nakşettiği fıtrata uygun davran: (ki,) Allah´ın yarattığında bir bozulma ve çürümeye meydan verilmesin: bu, sahih (bir) din(in gayesi)dir; ama çoğu insanlar onu bilmezler.
(O halde batıl olan her şeyden yüz çevirerek yalnızca) O´na yönel; ve O´na karşı sorumluluğunun bilincinde ol; namazını devamlı ve dikkatli şekilde ifa et ve O´ndan başkasına ilahlık yakıştıranlar arasına girme;
(yahut) inançlarının bütünlüğünü bozarak parçalara bölünen ve her grubun yalnız kendi sahip olduğu (ilkelerle) övündüğü kimselerden olma!
Şimdi (vaki olduğu üzere) insanlar sıkıntıya uğradıklarında Rablerine dönerek (yardım için) O´na yalvarıp yakarırlar; fakat rahmetine nail olunca da bir kısmı, başka güçleri Rablerinin ilahlığına ortak koş(maya başl)arlar,
(sanki) kendilerine bahşettiğimiz (nimetler)e karşı nankörlüklerini göstermek istiyorlar. Madem böyle (düşünüyorsunuz,) bu (kısa) ömrünüzün tadını çıkarın ama zamanı geldiğinde (gerçeği) göreceksiniz!
Biz onlara, Bizden başkasına kulluk yapmalarını söyleyen bir ilahi vahiy mi gönderdik?
(Her zaman olduğu gibi,) insanlara rahmetimizi tattırdığımız zaman buna sevinirler; fakat kendi yapıp ettikleri sonucunda başlarına bir bela gelince de bütün ümitlerini yitirirler!
Onlar, Allah´ın rızkı dilediğine bol ihsan ettiğini, dilediğine ölçülü ve idareli verdiğini görmezler mi? Bunda, kuşkusuz inanan insanlar için dersler vardır!
Öyleyse yakınlarınıza, muhtaçlara ve yolculara haklarını verin; bu, Allah´ın rızasını kazanmak isteyenler için en doğrusudur: çünkü, mutluluğa erecekler onlardır!
Ve (unutmayın! Başka) insanların malvarlığı sayesinde, artsın diye faizle verdikleriniz (size) Allah katında bir artış sağlamaz. Oysa, Allah´ın hoşnutluğunu kazanmak için karşılıksız verdikleriniz (O´nun tarafından bereketlendirilir,) işte onlar, (bu şekilde Allah´ın hoşnutluğunu kazanmak isteyenler,) ödüllerini kat kat artıranlardır!
Sizi yaratan, sonra geçinmeniz için gerekli vasıtaları sağlayan, ardından sizi ölüme götüren ve en sonunda tekrar hayata döndürecek olan, Allah´tır. O´nun ilahlığına ortak koştuğunuz güçler veya varlıklar bu işlerden birini yapabilirler mi? (Hayır!) O, ihtişamında sınırsızdır ve insanların kendisine eş koştuklarından çok yücedir!
(Allah´ın buyruklarını umursamaz hale gelen şu) insanların kendi elleriyle yapıp ettikleri sonucunda karada ve denizlerde çürüme ve bozulma başladı: Bu şekilde (Allah), belki (doğru yola) geri dönerler diye yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını onlara tattıracaktır.
De ki: "Yeryüzünü dolaşın ve (sizden) önce yaşamış olan (günahkar)ların sonlarının ne olduğunu görün: onların çoğu Allah´tan başka varlıklara veya güçlere ilahi sıfatlar yakıştırmışlardı."
Öyleyse, Allah katından, önüne geçilemez bir Gün, (bir Hesap Günü) gelmeden yüzünü kararlı bir şekilde bu sahih dine çevir. O gün herkesin yeri belli olacak.
hakikati inkar eden, inkarı(nın sorumluluğu)na katlanacak, doğru ve adil işler yapanlar ise kendileri için iyi bir hazırlık yapmış olacaklar,
O, inanıp doğru işler yapanları kendi lütfuyla ödüllendirecektir. Şüphesiz Allah, hakikati kabule yanaşmayanları sevmez.
Çünkü O, mucizevi işaretlerden biri olarak güzel haberler yüklü rüzgarlar (gönderir gibi mesajlarını) göndermektedir ki (hayat veren yağmurlar yoluyla) rahmetini üzerinize yağdırsın, gemiler kendi buyrukları doğrultusunda hareket edebilsin ve böylece O´nun nimetlerinden pay almak için çaba gösterenlerden ve şükredenlerden olasınız.
(Ey Muhammed,) senden önceki toplumlara da kendi içlerinden peygamberler göndermiştik ve onlar hakikatin her türlü kanıtını getirmişlerdi ve sonra (müminleri zafere ulaştırmak suretiyle,) (kasden) kötülük işleyenlerden öcümüzü almıştık, zaten inananlara yardım etmeyi üstümüzde bir sorumluluk olarak görmüştük.
Bulutları yükseğe kaldırsın diye (umut) rüzgarlarını estiren O´dur! O, bulutları göklerin üzerine dilediği gibi yayar ve onları yarıp parçalar, böylece bulutların içinden yağmurların boşaldığını görürsün ve kullarından dilediğinin üzerine yağdırıp onları sevince boğar,
oysa (tam da) yağmurun yağdırılmasından kısa bir süre önce, (neredeyse) bütün umutlarını yitirmişlerdi!
İşte (ey insanoğlu,) bunlar Allah´ın rahmetinin işaretleridir; (bak,) ölü toprağa nasıl can veriyor! İşte ölüye tekrar can veren de (Allah)tır; zaten O, her şeyi yapmaya kadirdir!
İşte böyle: şayet (topraklarını kavuran) bir rüzgar göndersek ve ekinlerinin sararmaya başladığını görseler, (kısa süre önceki sevinçlerinden) vazgeçip (kudretimizi ve rahmetimizi) inkar etmeye kalkışırlar!
Elbette sen ölülere asla duyuramazsın ve sırtlarını (sana) dönüp uzaklaşan (kalbi) sağırlara (da)!
Ve yine, (kalpleri) kör olanları sapıklıklarından döndürüp doğru yola iletemezsin. Sen (davetini) ancak mesajlarımıza inan(mak istey)enlere ve böylece kendilerini Bize teslim edenlere duyurabilirsin.
Sizi zayıf (bir halde) yaratan, zayıflığınızdan sonra (size) güç veren ve güc(ünüzü gösterdiğiniz bir dönem)den sonra (yaşlılığın getirdiği) zayıflığa sizi duçar eden ve saçlarınıza aklar düşüren O´dur! O, dilediğini var eder; O her şeyi bilendir ve sınırsız güç Sahibidir!
(Size ölümü veren ve zamanı geldiğinde yeniden diriltecek olan O´dur!) Ve Son Saat gelip çattığında, günaha saplanmış olanlar, (yeryüzünde) bir saatten fazla kalmadıklarına yemin edeceklerdir, onlar kendilerini böylece (hayat boyu) kandırırlar!
Fakat (hayattayken) kendilerini bilgi ve inanç ile donattıklarımız: "Siz, gerçekte, Allah´ın vahyettiğin(i doğru kabul etme)de geciktiniz (ve) Kıyamet Günü´ne kadar (beklediniz): işte bugün Kıyamet Günü´dür: ama siz bunu anlamamakta direndiniz!" diyeceklerdir.
Fakat o Gün, zulme şartlanmış olanların ne mazeretlerinin bir faydası olacak, ne de kendilerini düzeltmelerine izin verilecektir.
Biz bu Kuran´da insanların önüne her türlü örnek olayı koyduk. Ama onlara (böyle) bir mesajla yaklaşırsan, hakikati inkara şartlanmış olanlar, mutlaka, "Siz düzmece iddialarda bulunmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz!" derler.
Allah bu şekilde, (hakikati) kabul etme(k isteme)yenlerin kalplerini mühürler.
O halde sıkıntılara göğüs ger: Allah´ın (Kıyamet Günü ile ilgili) vaadi kesinlikle doğrudur. Öyleyse, tam bir iç tatminine ulaşamayanların senin zihnine şüphe tohumları ekmelerine izin verme!
Yerin en yakınında. Maamafih onlar mağlubiyetlerinden sonra muhakkak ki, galip olacaklardır.
Üç ile nihâyet dokuz sene içinde. Önceden de, sonradan da emir Allah´a aittir ve o gün mü´minler şad olacaklardır.
Allah´ın nusretiyle. Dilediğine yardım eder ve O azîzdir, rahîmdir.
(Bu) Allah´ın vaadi. Allah vaadinde hulf etmez. Velâkin insanların çoğu bilmezler.
Dünya hayatından bir âşikâre olanı bilirler. Ahiretten ise gafiller olanlar onlardır, onlar.
Nefisleri hakkında tefekkürde bulunmadılar mı? Allah gökleri ve yeri ve bunların aralarındakilerini yaratmadı, ancak hak ile ve muayyen bir vakit için yaratmıştır. Ve şüphe yok ki, insanlardan birçokları Rablerine kavuşmayı elbette münkirdirler.
Yeryüzünde gezip de bakmadılar mı ki, onlardan evvelkilerin akibetleri nasıl olmuştur? Onlardan kuvvetce daha şiddetli idiler ve onların imar ettiklerinden daha ziyâde yeri altüst etmiş ve imarda bulunmuşlardı ve onlara peygamberleri zahir hüccetler ile gelmişlerdi. Artık Allah onlara zulmeder olmadı, velâkin onlar kendi nefislerine zulmeder oldular.
Sonra fenalık yapanların akibeti, pek fena oldu. Çünkü Allah´ın âyetlerini tekzîp ettiler ve onlar ile istihzâda bulunur olmuşlardı.
Allah halkı evvela yaratır, sonra onu geri çevirir, nihâyet ona döndürüleceksinizdir.
Ve o gün ki, Kıyamet kopar, günahkârlar susup duracaklardır.
Ve kendilerine şeriklerinden şefaat ediciler de bulunmuş olmayacaktır ve şeriklerini inkâr ediciler olmuş olacaklardır.
Ve o gün ki Kıyamet kopar, o gün birbirinden ayrılırlar.
İmdi o kimseler ki, imân etmişler ve sâlih sâlih amellerde bulunmuşlardır. Artık onlar bir bahçede sevinç içinde kalırlar.
Fakat o kimseler ki, kâfir olmuşlar ve Bizim âyetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalan saymışlardır, artık onlar da azap içinde kalmaya hazırlanmış olurlar.
Artık akşamladığınız vakit ve sabahladığınız vakit Allah Teâlâ´ya tesbihte bulunun.
Ve hamd, göklerde ve yerde O´na mahsustur ve gündüzün nihâyetinde de ve öğle vaktine vardığınızda da.
Ölüden diriyi çıkarır ve diriden ölüyü çıkarır ve yeri ölümünden sonra diriltir ve işte siz de öylece çıkarılacaksınız.
Ve O´nun âyetlerindendir ki, sizi topraktan yaratmıştır, sonra siz şimdi insansınız. (Yeryüzüne) yayılmaktasınız.
Ve O´nun âyetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden zevceler yaratmış, onlara ısınasınız diye ve aralarınızda bir sevgi ve merhamet yapmıştır. Şüphe yok ki tefekkür edecekler olan bir kavim için bunda elbette ibretler vardır.
Ve O´nun âyetlerindendir semâların ve yerin yaradılışı ve dillerinizin ve renklerinizin ihtilâfı. Muhakkak ki, bunda bilginler için elbette âyetler vardır.
Ve O´nun âyetlerindendir gecede ve gündüzde uyumanız ve O´nun fazlından talepte bulunmanız. Şüphe yok ki, bunda işiticiler olan bir kavim için elbette âyetler vardır.
Ve O´nun âyetlerindendir, size bir korku ve bir ümit olmak üzere şimşeği gösterir ve gökten bir su indirir de onunla yeri ölümünden sonra diriltir. Muhakkak ki, bunda da âkilâne düşünenler olan bir kavim için elbette âyetler vardır.
Ve O´nun âyetlerindendir, O´nun emriyle göğün ve yerin durması. Sonra sizi bir çağırışla çağırdığı zaman derhal yerden çıkacaksınız.
Ve O´nun içindir, göklerde ve yerde kim varsa, hepsi de O´na itaatkardırlar.
Ve O (o Zât)tır ki, halkı bidâyeten yaratır, sonra onu iade eder. Bu, O´na göre pek kolaydır ve O´nun için göklerde ve yerde en yüksek şan vardır. Ve O, azîzdir, hakîmdir.
Sizin için kendi nefislerinizden misal irâd etti. Sizi merzûk ettiğimiz şeyde sizin için sağ ellerinizin maliki olduğu (köle ve cariye) gibi şeylerden ortak olanları var mıdır ki, onda siz müsavî olasınız? Kendi nefislerinizden korktuğunuz gibi onlardan da korkasınız? İşte böyle âyetleri âkilâne düşünürler olan bir kavim için mufassalan bildiririz.
Fakat zulmedenler, bilmeksizin kendi hevâlarına tâbi oldular. Artık Allah´ın dalâlete düşürdüğünü kim hidâyete erdirebilir? Ve onlar için yardım edeceklerden (kimse de) yoktur.
Artık yüzünü çevirerek (nezih bir muvahhit olarak) dine, Allah´ın yaradışına tut ki, nâsı onun üzerine yaratmıştır. Allah´ın yaradışı için değişiklik yoktur. İşte müstakim olan din budur. Velâkin insanların çokları bilmezler.
Hep O´na dönünüz ve O´ndan korkunuz ve namazı doğruca kılınız ve müşriklerden olmayınız.
O kimselerden ki, dinlerini parçaladılar ve fırka fırka oldular. (Onlardan) Her tâife, kendi yanlarında olan ile sevinicidirler.
Ve insanlara bir ziyan dokunduğu vakit Rablerine dönerek O´na duada bulunurlar. Sonra onlara ondan bir rahmet tattırıverince o vakit onlardan bir gürûh Rablerine şerik koşarlar.
Onlara verdiklerimize nankörlük yapsınlar için (öyle şirke düşerler) imdi faidelenip durunuz, artık yakında bileceksiniz.
Yoksa biz onlara apaçık bir delil mi indirdik de O´na şerik koşmalarını bu mu söylüyor?
Ve nâsa ne zaman bir rahmet tattırdı isek onunla sevinivermişlerdir. Ve ellerinin takdim ettiği şey sebebiyle kendilerine bir kötülük isabet edecek olursa o vakit de onlar ümitsizliğe düşerler.
Görmediler mi ki, muhakkak Allah Teâlâ dilediği kimse için rızkı yayar ve daraltır. Şüphe yok ki, bunda mü´minler olan bir kavim için elbette ibretler vardır.
Artık karabet sahibine hakkını ver, yoksula da, yolcuya da. Bu Allah´ın cemalini dileyenler için pek hayırlıdır ve işte felâha nâil olacak olanlar da onlardır.
Nâsın mallarında nemalansın diye ribâ kabilinden verdiğiniz şey Allah indinde nemalanıp artmaz ve Allah´ın rızasını dilediğiniz halde verdiğiniz zekât ise böyle değildir. İşte (mallarını) kat kat arttıranlar ancak onlardır.
Allah o (Zat-ı Akdes)dir ki, sizi yarattı, sonra sizi merzûk etti. Sonra sizi öldürür, sonra da diriltir. Hiç sizin şeriklerinizden bunlardan birini yapan var mıdır? (Allah Teâlâ) Onların şerik koştuklarından münezzehtir ve çok yüksektir.
İnsanların ellerinin kazandığı şey sebebiyle karada ve denizde fesat zuhûra gelir. Allah da onlara yaptıkları şeylerin bazısını tattırır. Gerek ki, onlar dönüverirler.
De ki: «Yeryüzünde gezip dolaşın da bakınız ki, bundan evvelkilerin akibeti nasıl olmuştur? Onların ekserisi müşrik kimseler idi.»
İmdi yüzünü o müstakim dine çevir. Taraf-ı ilâhiden bir günün gelmesinden evvel, ki o günü reddedecek yoktur. O gün fırka fırka olacaklardır.
Kim kâfir olursa küfrü kendi aleyhinedir ve kim sâlih amelde bulunursa kendi nefisleri için (konaklarını) hazırlamış olurlar.
Tâ ki, imân edenleri ve sâlih sâlih amellerde bulunanları fazlından mükâfaatlandırsın. Şüphe yok ki o, kâfirleri sevmez.
Ve O´nun âyetlerindendir, rüzgârları müjdeciler olarak göndermesi ve size rahmetinden tattırması için ve emriyle gemilerin akması için ve O´nun fazlından arayıp kazanmanız için ve ola ki şükredesiniz diye.
Celâlim hakkı için senden evvel kavimlerine peygamberler gönderdik de onlara açık açık deliller ile gelmişlerdi. Artık günahkâr olanlardan intikam almış idik. Mü´minlere yardım etmek ise Bizim üzerimize bir hak olmuştur.
Allah, o (Hâlık-ı kerîm) dir ki, rüzgârları gönderir de bir bulut kaldırır, sonra onu gökte dilediği gibi yayar ve onu parça parça da eder. Artık görürsün ki, aralarından yağmur çıkıyor, nihâyet onu kullarından dilediğine kavuşturunca onlar hemen seviniverirler.
Halbuki, onların üzerlerine indirilmeden evvel ondan evvelce elbette ye´se düşmüşlerdi.
Artık Allah´ın rahmetinin eserlerine bak ki, yeri ölümünden sonra nasıl hayata kavuşturuyor? Şüphe yok ki O, ölüleri elbette ihya edicidir ve O, her şey üzerine ziyâdesiyle kâdirdir.
Andolsun eğer bir rüzgar göndersek de onu o rüzgar ile ekinleri sararmış (solmuş) görseler, elbette ki onun ardından nankörlüğe başlarlar.
Çünkü sen o dâveti ölülere duyuramazsın ve arkalarına dönüp giderlerken sağırlara da duyuramazsın.
Ve sen körleri de sapıklıklarından (kurtarıp) doğru yola iletici değilsin. Sen ancak âyetlerimize imân edenlere dinletebilirsin. İşte müslüman olanlar onlardır.
Allah, o (Hâlık-ı Azîm)dir ki, sizi bir zayıf şeyden yarattı, sonra zayıflık ardından bir kuvvet verdi, sonra da kuvvetin ardından zayıflık ve ihtiyarlık vücuda getirdi. Dilediğini yaratır ve O, öyle alîmdir, kâdirdir.
Ve o gün ki, Kıyamet kopar; günahkârlar (dünyada) bir saatten başka kalmadıklarına yemin ederler. İşte onlar (doğru sözden) böylece çevrilir kimseler olmuşlardı.
Kendilerine ilim ve imân verilmiş olanlar da dediler ki: «Andolsun Allah´ın kitabında (yazılmış olan) ba´s gününe kadar durdunuz. İşte bu, ba´s günüdür velâkin siz bilmez kimseler oldunuz.»
Zulmetmiş olanlara o günde özür dilemeleri kendilerine faide vermez ve onlardan rızayı câlip bir şey de istenmeyecektir.
Andolsun ki, bu Kur´an´da insanlar için herbir meselden irâd ettik. Ve muhakkak ki, onlara herhangi bir âyet getirecek olsan elbette kâfir olanlar diyeceklerdir ki, siz mubtil kimselerden başka değilsiniz.
İşte bilmeyenlerin kalplerini Allah Teâlâ öylece mühürler.
Sen sabret. Şüphe yok ki, Allah´ın vaadi haktır ve kat´i sûrette imânı olmayanlar, seni hafif görecek olmasınlar.
Rumlar yakın bir yerde mağlub oldular.Ama bu yenilgilerinden sonra galip gelecekler
Birkaç yıl içinde. Çünkü işleri karara bağlama yetkisi, başında da sonunda da Allah´a aittir.O gün, müminler de, Allah´ın verdiği zafer sayesinde sevinecekler.Allah dilediğini muzaffer kılar. Zira O, azîzdir, rahîmdir (mutlak galiptir, sınırsız merhamet ve ihsan sahibidir).
Bu, Allah´ın vâdidir. Allah verdiği sözden caymaz, fakat insanların ekserisi bunu bilmezler
Bildikleri, sadece dünya hayatının dış görünüşüdür; ama âhiretten habersiz, gafildirler
Onlar azıcık olsun kendi başlarına kalıp düşünmediler mi ki:Allah gökleri, yeri ve ikisinin arasında olan bütün varlıkları gerçek bir gaye ile, belirli bir vâdeye kadar yaratmıştır.Ama insanların birçoğu, Rab´lerinin huzuruna çıkacaklarını inkâr ediyorlar
Onlar dünyayı hiç dolaşmıyorlar mı ki,kendilerinden önce yaşayanların âkıbetlerinin nasıl olduğunu görsünler?Onlar, kendilerinden daha güçlü idiler.Toprağı altüst etmiş, sular, maden, ekin gibi nimetlerden yararlanmış ve şimdikilerin yeri imar edişlerinden daha fazlasıyla imar etmişler, resulleri de kendilerine aşikâr, parlak deliller getirmişlerdi.Ama hakikati reddettiler ve sonuçta yok olup gittiler. Allah onlara asla zulmetmedi, lâkin onlar kendi öz canlarına zulmettiler
Sonra, o fenalık yapanların âkıbetleri, en fena bir âkıbet oldu.Çünkü Allah´ın âyetlerini yalan saydılar.Bir taraftan da onlarla eğleniyorlardı.
Allah, kâinatı yaratmaya ilkin başlayan,sonra onu tekrar yapan, öldürdükten sonra diriltendir.İşin sonunda da hesap vermek üzere O´nun huzuruna götürüleceksiniz
Kıyamet koptuğu gün, o suçlu kâfirler ümitlerini tamamen kesip susarlar
Ortaklarından kendilerine bir tek şefaatçi dahi bulunmaz, zaten onlar ortaklarını da rededeceklerdir
Kıyamet saati gelip çattığında, işte o gün, müminlerle kâfirler birbirlerinden ayrılırlar
İman edip güzel ve makbul işler yapanlar cennet bahçelerinde ağırlanarak neşelenirler
İnkâr edip âyetlerimizi ve öldükten sonra dirilmeyi,Allah´ın huzuruna çıkmayı yalan sayanlar ise, azaba atılmak üzere getirilirler
Haydi siz akşama girerken, sabaha çıkarken Allah´ı takdis ve tenzih edin, namaz kılın.
Göklerde ve yerde hamd, güzel övgü O´na mahsustur.İkindi vaktinde de, öğleye girerken de, O´nu takdis ve tenzih edin, namaz kılın!
O, ölüden diriyi çıkarır, diriden ölüyü çıkarır ve ölmüş toprağa hayat verir.İşte siz de öldükten sonra böylece diriltileceksiniz.
O´nun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri:Sizi topraktan yaratmış olmasıdır.Sonra dünyaya yayılmış beşeriyet haline geldiniz
O´nun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri de:Kendilerine ısınmanız için, size içinizden eşler yaratması, birbirinize karşı sevgi ve şefkat var etmesidir. Elbette bunda, düşünen kimseler için ibretler vardır.
O´nun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri de: Gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin farklı olmasıdır. Elbette bunda bilen ve anlayan kimseler için ibretler vardır.
O´nun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri de: Geceleyin veya gündüzün uyumanız ve O´nun geniş lütfundan geçim vesileleri aramanızdır.Elbette bunda işiten kimseler için ibretler vardır
O´nun delillerinden biri de:Gâh korku, gâh ümit vermek için size şimşeği göstermesi, gökten bir su indirip ölmüş toprağa onun sayesinde hayat vermesidir.Elbette bunda aklını çalıştıran kimseler için ibretler vardır
O´nun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri de göğün ve yerin, Kendisinin buyruğu ile kaim olmaları, belirlenen yerde sapasağlam bulunmalarıdır.Sonra sizi yattığınız yerden bir çağırdı mı, birden kabirlerinizden çıkıverirsiniz!
Göklerde ve yerde kim varsa O´nundur. Onların hepsi, isteyerek veya istemeyerek O´na itaat ederler
Mahlûkları ilkin yoktan yaratan, ölümden sonra da dirilten O´dur.Bu diriltme O´na göre pek kolaydır.Göklerde ve yerde en yüce sıfatlar O´nundur.Gerçekten O azîz ve hakîmdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir)
Bakın, Allah size kendi hayatınızdan bir temsil getiriyor: Hiç, elinizin altındaki köle ve hizmetçilerden, size nasib ettiğimiz servette, onların payları da sizinki ile eşit olacak derecede, kendinize ortak yaptığınız, kendinize itibar ettiğiniz kadar onlara da itibar edip saydığınız ortaklarınız var mıdır?İşte Biz aklını kullanan kimseler için âyetlerimizi böyle açıklıyoruz
Fakat zalimler bir bilgiye dayanmaksızın, körü körüne heva ve heveslerine tâbi oldular.Allah´ın şaşırttığını artık kim doğru yola getirebilir? Bu işte onlar hiç bir yardımcı bulamazlar
O halde sen, batıl dinlerden uzaklaşarak yüzünü ve özünü, hak din olan İslâm´a yönelt.Yani Allah´ın insanları yaratmasında esas kıldığı o fıtrata uygun hareket et.Allah´ın bu hilkatini kimse değiştiremez. İşte dosdoğru din budur.Fakat insanların ekserisi bunu bilmezler.
Başka her şeyden geçerek O´na tam gönül verin,O´na karşı gelmekten sakının, namazı hakkıyla ifa edin!Ve asla dinlerini parça parça edip kendileri de öbek öbek olan o müşriklerden olmayın!Öyle ki her hizip, kendi yanındakiyle böbürlenmektedir
İnsanlar bir derde düşünce, başka her şeyi unutarak yalnız Rab´lerine gönülden yalvarırlar;Sonra Allah onlara nezdinden bir rahmet ve bolluk tattırınca, bir de bakarsın ki onlardan bir kısmı Rab´lerine eş, ortak koşuyor ve böylece Allah´ın nimetlerine nankörlük ediyorlar.De ki: "Bir süre eğlenin bakalım, yakında öğrenirsiniz!
Yoksa Biz onlara bir ferman indirmişiz de, o ferman mı Allah´a şirk koşmalarını bildiriyor
İnsanlara bir nimet, bir bolluk tattırdığımızda onunla sevinip şımarırlar.Şayet kendi yaptıkları sebebiyle başlarına bir fenalık gelirse, hemen ümitsizliğe düşerler.
Görüp anlamıyorlar mı ki Allah dilediği kimsenin nasibini bol bol verir, dilediğinin nasibini kısar.Elbette bunda iman edecek kimseler için alınacak ibretler vardır
O halde yakınlarına, yoksula ve yolcuya hakkını ver.Allah´ın rızasına nail olmak isteyenler için böyle yapmak daha hayırlıdır. Felaha erenler de işte onlardır
Şunu unutmayın: Başkalarının mallarıyla artış sağlasın diye faize verdiğiniz para, zahiren fazlalaşsa da Allah´ın nezdinde artmaz.Ama Allah´ın rızasını arzulayarak verdiğiniz zekâtlar,O´nun nezdinde bereketlenir.İşte böyle yapanlar ödüllerini kat kat artırırlar
Allah O yüce Rabdir ki sizi yaratır, sonra rızıklandırır, sonra tayin ettiği vâde geldiğinde sizi öldürür, sonra da diriltir.Düşünün bakalım: Sizin, ibadette Allah´a ortak yaptığınız putlar içinde bunlardan herhangi bir şeyi yapabilen var mı?Allah onların iddia ettikleri ortaklardan münezzehtir, yücedir
Allah´ın buyruklarını umursamayan şu insanların kendi tercihleri ile yaptıkları işler yüzünden karada ve denizde (bütün dünyada) bozukluk ortaya çıktı, nizam bozuldu.Doğru yola ve isabetli tutuma dönme fırsatı vermek için,Allah, yaptıklarının bazı kötü neticelerini onlara tattırır.
De ki: "Dünyayı gezin de daha önce geçmiş toplumların âkıbetlerinin nasıl olduğuna bakıp anlayın. Onların da ekserisi müşrik idiler.
Öyleyse Allah tarafından, o geri çevirilmesi mümkün olmayan gün gelmeden önce,sen yüzünü, özünü dürüst bir şekilde dosdoğru dine yönelt! O gün insanlar zümre zümre ayrılacaklardır
Kim inkâr ederse inkârının zararı kendisinedir. Kimler de güzel ve makbul işler yaparlarsa, onlar da kendileri lehine iyi bir hazırlık yapmış olurlar
Zira Allah iman edip güzel ve makbul işler yapanları lütfu ile ödüllendirecektir.O kâfirleri asla sevmez
O´nun varlığının ve kudretinin delillerinden biri de:Size rahmet eserlerini tattırması, emri ile gemilerin akıp gitmesi ve O´nun lütfundan nasip aramanız ve şükretmeniz için, rüzgârları müjdeci olarak göndermesidir
Ey Resulüm! Biz senden önceki ümmetlere de resuller gönderdik.O peygamberler ümmetlerine parlak deliller getirdiler, ama çoğu iman etmedi.Biz de o suçlulardan intikam aldık. Çünkü müminleri desteklemek, Bize düşen bir borç idi.
Allah o azamet sahibidir ki rüzgârları gönderir, rüzgârlar bulutları kaldırır.Sonra o bulutları gökte dilediği gibi yayar ve parça parça dağıtır.Bir de bakarsın ki aralarından yağmur akıp duruyor!Derken onu kullarından dilediklerine ulaştırınca, derhal yüzleri gülüverir.
Halbuki onlar, daha önce Allah´ın üzerlerine yağmur indireceğinden tamamen ümitsiz idiler
İşte bak, Allah´ın rahmetinin eserlerine!Ölmüş toprağa nasıl hayat veriyor!İşte bunları yapan kim ise, ölüleri de O diriltecektir.O, her şeye hakkıyla kadirdir
Eğer Biz onlara sıcak, kavurucu bir rüzgâr göndersek, onlar da o yeşillikleri sararmış, kavrulmuş görseler, ondan sonra nankörlük etmeye koyulurlar.
Şunu bil ki: Sen ne ölülere sesini duyurabilirsin, ne de arkasını dönüp uzaklaşan sağırlara bu dâveti işittirebilirsin.
Sen, körleri de şaşkınlıktan, yanlış yola girmekten kurtaramazsın.Sen ancak, âyetlerimize iman etmeye yatkın kimselere çağrını duyurabilirsin. Çünkü onlar hakka teslim olurlar
Allah o kadirdir ki sizi bir zaaftan yaratmakta, sonra zaafın ardından bir kuvvet yaratmakta, müteakiben kuvvetten sonra bir zaaf ve ihtiyarlık yapmaktadır.O dilediğini yaratır. Her şeyi bilen, her şeye kadir olan, yalnız O´dur
Kıyamet (duruşma) saati gelip çattığında suçlu kâfirler yemin ederek dünyada sadece bir saat kaldıklarını ileri sürerler.Onlar (dünyada iken de doğruluktan) işte böyle döndürülüyorlardı
Kendilerine ilim ve iman nasib edilenler ise derler ki:"Siz Allah´ın kitabınca ba´s (dirilme) gününe kadar durdunuz.İşte bugün dirilme günüdür, fakat siz bunu bilmiyordunuz.
O gün zalimlere, mazeretleri fayda vermeyeceği gibi, onlardan özür dilemeleri de istenilmez
Biz gerçekten bu Kur´ân´da insanlar için nice meseller getirdik.Eğer sen onlara karşı istedikleri bir mûcizeyi getirmiş olsan dahi, o kâfirler: "Siz ancak, batıl iddialar peşindesiniz" derler.
İşte Allah, ilim peşinde olmayan, gerçeği aramayanların kalplerini böyle mühürler
O halde sabret!Çünkü Allah´ın vâdi kesindir.Sakın ona inanmayanlar seni paniğe düşürmesin, seni dayanıksız bulmasın ve seni endişelendirmesinler
(Bölgeye) En yakın bir yerde. Onlar (bu) yenilgilerinden sonra yeneceklerdir;
Birkaç yıl içinde. (Onların) Bu (yenilgileri)nden önce de, sonra da emir Allâh´ındır (ferman O´nundur). O gün mü´minler sevinir(ler).
Allâh´ın yardımıyle. (Allâh) Dilediğine yardım eder. O, gâliptir, esirgeyendir.
(Bu,) Allâh´ın va´didir. Allâh va´dinden caymaz; fakat insanların çoğu bilmezler.
Onlar, sadece şu yakın hayâtın dış yüzünü bilirler; âhiretten ise onlar tamamen gâfildirler.
Kendi içlerinde hiç düşünmediler mi ki Allâh, göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi ancak hak olarak ve belirtilmiş bir süre ile yaratmıştır? İnsanlardan çoğu, Rabblerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.
Yeryüzünde gezmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna baksınlar. Onlar, kendilerinden daha güçlü idiler; (sular, madenler çıkarmak, ekin ekmek, ağaç dikmek için) toprağı (kazmış), alt üst etmişler ve onu, bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Onlara da elçileri, deliller getirmişti. Allâh onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlardı.
Sonra kötülük edenlerin sonu çok kötü oldu. Çünkü Allâh´ın âyetlerini yalanladılar. Ve onlarla alay ediyorlardı.
Allâh, yaratmağa başlar, sonra onu çevirip yeniden yapar; sonra O´na döndürülürsünüz.
(Duruşma) Sâat(i) başladığı gün, suçlular (umutsuzluk içinde) susarlar.
(Allah´a) ortak (koştukları put)larından da kendilerine hiçbir şefâ´atçi çıkmaz. O zaman ortaklarını inkâr ederler.
O sâat başladığı gün, o gün (inananlar ve inanmayanlar) ayrılırlar:
İnanıp iyi işler yapanlar, onlar (çiçekli, ırmaklı) bir bahçe içinde neş´elendirilirler.
Fakat inkâr edip âyetlerimizi ve âhiret buluşmasını yalanlayanlara gelince, onlar da (tutuklanıp) azâbın içine getirilirler.
Öyle ise akşama girdiğiniz zaman da, sabaha erdiğiniz zaman da tesbih Allâh´ındır (O´nun şanının yüceliği anılır).
Göklerde ve yerde, günün sonunda da, öğleye erdiğiniz zaman da hamd, O´na mahsustur.
(Allâh), ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır; yeri ölümünden sonra diriltir. İşte siz de (bedensel hayâta) öyle çıkarılacaksınız.
O´nun âyetlerinden (gücünün işâretlerinden) biri sizi topraktan yaratmasıdır. Sonra siz, (yeryüzüne) yayılan insan(lar) oluverdiniz.
O´nun âyetlerinden biri de, size nefislerinizden, sâkinleşeceğiniz eşler yaratması ve aranıza sevgi ve acıma koymasıdır. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için ibretler vardır.
O´nun âyetlerinden biri de göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin değişik olmasıdır. Şüphesiz bunda, bilenler için ibretler vardır.
O´nun âyetlerinden biri de, geceleyin ve gündüzün uyumanız ve O´nun lutfundan (nasibinizi) aramanızdır. Şüphesiz bunda, işiten bir toplum için ibretler vardır.
O´nun âyetlerinden biri de, size, korku ve umut vermek için şimşeği göstermesi, gökten bir su indirip onunla ölümünden sonra yeri diriltmesidir. Şüphesiz bunda, aklını kullanan bir toplum için ibretler vardır.
O´nun âyetlerinden biri de göğün ve yerin, kendisinin buyruğuyla durmasıdır. Sonra sizi yerden bir tek da´vetle çağırdığı zaman bir de bakarsınız ki çıkıyorsunuz.
Göklerde ve yerde bulunan kimseler hep O´nundur, hepsi O´na itâ´at etmektedirler.
Yaratmağa başlayan O´dur. Sonra onu çevirip yeniden yapar. Bu, O´na daha kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce durum O´nundur (En büyük kudret ve şeref misali O´dur). O, üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Size kendinizden bir misal verdi: (Bakın) size verdiğimiz rızıklarda; sizin ellerinizin altında bulunan(köleler, hizmetçi)lerden sizinle eşit derecede (yönetim hakkına sâhip) olan, birbiriniz(in hakkına dokunmak)dan çekindiğiniz gibi onlar(ın hakkına dokunmak)dan da çekindiğiniz ortaklar var mı (ki tutup kendi mülkümüzde, saltanatımızda bize ortaklar atfediyorsunuz, kendi kullarımızı, yaratıklarımızı bize eş koşuyorsunuz)? İşte biz, aklını kullanan bir toplum için âyetleri böyle açıklıyoruz.
Hayır, zulmedenler, bilgisizce keyiflerine uydular. Allâh´ın şaşırttığını (Allâh´ın gönderdiği hidâyete uymadığı için düştüğü sapıklığında terk ettiği kimseyi) kim yola getirebilir? Onların hiçbir yardımcıları yoktur.
Sen yüzünü, Allâh´ı birleyici olarak doğruca dine çevir: Allâh´ın yaratma yasasına (uygun olan dine dön) ki, insanları ona göre yaratmıştır. Allâh´ın yaratması değiştirilemez. İşte doğru din odur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yalnız O´na yönelin ve O´ndan korkun; namazı kılın ve (Allah´a) ortak koşanlardan olmayın.
(O ortak koşanlardan olmayın ki onlar) Dinlerini parçaladılar ve bölük bölük oldular. Her parti kendi yanındakiyle sevin(ip övün)mektedir.
İnsanlara bir zarar dokundu mu, Rablerine yönelerek O´na yalvarırlar. Sonra (Rableri), onlara kendinden bir rahmet taddırınca, hemen onlardan bir grup, Rablerine ortak koşarlar.
(Böyle yaparlar) ki kendilerine verdiğimiz (ni´met)e karşı nankörlük etsinler. Şimdi zevk içinde yaşayın bakalım, yakında (sonunuzun ne olduğunu) bileceksiniz.
Yoksa onlara bir delil indirmişiz de o mu (Allah´a) ortak koşmalarını söylüyor?
Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman onunla sevinirler. Elleriyle yapıp öne sürdükleri(işleri)nden dolayı onlara bir kötülük erişince de, derhal umutsuzluğa düşerler.
Görmediler mi, Allâh dilediğine rızkı genişletiyor da, daraltıyor da. Şüphesiz inanan bir toplum için bunda ibretler vardır.
Akrabâya, yoksula, yolcuya (zekât ve sadakadan) hakkını ver. Allâh´ın yüzünü (rızâsını) isteyenler için bu, daha hayırlıdır ve onlar başarıya erenlerdir.
İnsanların malları içinde, artması için verdiğiniz ribâ, Allâh katında artmaz. Ama Allâh´ın yüzünü (O´nun rızâsını) isteyerek verdiğiniz zekât(a gelince); işte (onu verenler sevâplarını ve mallarını) kat kat artıranlardır.
Allâh sizi yarattı, sonra besledi, sonra öldürüyor, sonra diriltiyor. Ortaklarınız içinde bunlardan birini yapan var mı? O, onların ortak koştukları şeylerden uzak ve yücedir.
İnsanların elleriyle kazandıkları (günâhları) yüzünden, karada ve denizde fesat çıktı. Belki dönerler diye, (Allâh) onlara, yaptıklarının bir kısmını taddırıyor.
De ki: "Yeryüzünde gezin, öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakın." Onların da çoğu ortak koşanlardan idi.
Allah´tan, geri çevirilmesi mümkün olmayan gün gelmezden önce, yüzünü dosdoğru dine yönelt. O gün (insanlar) bölük bölük ayrılırlar (bir bölük cennete, öbür bölük ateşe gider).
Kim inkâr ederse, inkârı kendi aleyhinedir. İyi bir iş yapanlar da (cennette) kendileri için yer hazırlamaktadırlar.
Tâ ki Allâh, inanıp iyi işler yapanları lutfundan mükâfâtlandırsın. Doğrusu O, kâfirleri sevmez.
O´nun âyetlerinden biri de (şudur): Rüzgârları (yağmurun) müjdeleri olarak gönderir ki size rahmetinden biraz taddırsın, gemiler buyruğuyla yürüsün ve siz O´nun lutfundan arayasınız da (verdiği ni´metlere) şükredesiniz.
Andolsun ki, biz senden önce de elçileri kavimlerine gönderdik; onlara deliller getirdiler ve biz, (onları dinlemeyip) suç işleyenlerden öc aldık. (Elbette alırız, çünkü) mü´minlere yardım etmek, üzerimize borç idi.
Allâh, rüzgârları gönderir, bulutu kaldırır; sonra onu gökte dilediği gibi yayar ve parça parça eder; arasından yağmurun çıktığını görürsün. Derken, onu kullarından dilediğine uğratınca hemen sevinirler.
Halbuki onlar, yağmurun kendilerine indirilmesinden önce umutsuz idiler.
Allâh´ın rahmetinin eserlerine bak ki, nasıl yeri ölümünden sonra diriltiyor? Şüphe yok ki, O, ölüleri de diriltecektir, O her şeye kâdirdir.
Andolsun bir rüzgâr, göndersek de o (eki)ni sararmış görseler, ondan sonra nankörlük etmeğe başlarlar.
Sen de ölülere söz dinletemezsin; arkalarını dönüp giden sağırlara çağrıyı işittiremezsin.
Ve sen, körleri de sapıklıklarından çıkarıp yola getiremezsin. Sen ancak, âyetlerimize inananlara işittirirsin de onlar müslüman olurlar.
Allah´tır ki sizi zayıflıktan yarattı. Sonra zayıflığın ardından (size) bir kuvvet verdi. Sonra kuvvetin ardından da zayıflık ve ihtiyarlık verdi. Allâh, dilediğini yaratır, O, bilendir, gücü yetendir.
(Duruşma) Sâ´at(i) başladığı gün, suçlular, (dünyâda veya Berzahta) bir sâ´atten fazla kalmadıklarına yemin ederler. İşte onlar, (dünyâda da haktan) böyle çevriliyorlardı.
Kendilerine bilgi ve iman verilenler dediler ki: "Andolsun siz, Allâh´ın yazgısınca tâ yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu da dirilme günüdür. Fakat siz bilmiyordunuz.
Artık zulmetmiş olanlara o gün, ne mazeretleri fayda verir ve ne de onlardan rızâ taleb etmeleri istenir.
Andolsun biz bu Kur´ân´da insanlara her çeşit misali getirip anlattık. Onlara bir âyet getirdiğin zaman inkâr edenler: "Siz (geleneklerimizi) iptal edenlerden başka bir şey değilsiniz." derler.
İşte Allâh, bilmeyenlerin kalblerini böyle mühürler.
Sabret, Allâh´ın va´di haktır (o mutlaka yerine gelecektir). İnanmayanlar seni telâşa düşürmesin.
Birkaç yıl içinde.. Eninde sonunda emir Allah’ındır. O gün, müminler sevinecektir.
Allah’ın yardımıyla... Allah, dilediğine yardım eder. O, güçlüdür, merhametlidir.
Bu Allah’ın sözüdür. Allah, sözünden asla dönmez. Fakat, insanların çoğu bunu bilmez.
Onlar, dünya hayatının görünüşünü bilirler. Onlar, ahiretten gafil kimselerdir.
Kendi kendilerine hiç düşünmüyorlar mı? Allah gökleri, yeri ve aralarındaki şeyleri ancak hak ile ve belirli bir süre için yaratmıştır. İnsanların çoğu, Rabb’lerinin huzuruna çıkacaklarını inkar ederler
Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden önceki kimselerin akibetinin nasıl olduğuna bir baksınlar? Onlardan daha güçlü idiler, toprağı sürmüşler, onu, bunların imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. Onlara peygamberleri belgelerle gelmişlerdi. Allah, onlara zulmetmiş değildi. Fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
Sonra, Allah’ın ayetlerini yalanlayarak ve onu eğlence edinerek kötülükler yapanların akibeti de kötü olmuştur.
Allah, yaratmayı başlatır, sonra onu yeniler, sonra da ona döndürülürsünüz.
Onların ortak koştuklarından kendilerine şefaat edecek kimse olmayacak ve ortaklarını da tanımayacaklardır.
Kıyamet koptuğu gün, işte o gün insanlar grup grup olurlar.
Eğer, iman etmiş, doğruları yapmış kimseler iseler, bir cennet bahçesinde neşelenirler.
Ya bir de inkar etmiş ve ayetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalanlamış olanlar ise; işte onlar da azap içinde hazır tutulurlar.
Akşamleyen ve sabahleyin Allah’ı tesbih edin,
Göklerde ve yerde hamd kendisine ait olanı, yatsılayın ve öğleyin de (tesbih ve hamd edin).
O, cansızdan canlıyı çıkarır. Canlıdan da cansızı çıkarır. Ölümünden sonra toprağa hayat verir. İşte siz de böyle çıkartılacaksınız.
Sizi topraktan yaratmış olması O’nun ayetlerindendir. Sonra siz, insan olarak yeryüzünde yayılırsınız.
Size kendi nefsinizden huzura kavuşabilesiniz diye eşler yaratıp, aranıza sevgi ve merhamet koyması da onun ayetlerindendir. Bunda, düşünen toplum için ayetler vardır.
Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da onun ayetlerindendir. Bunda da bilenler için işaretler vardır.
Gece uyumanız, gündüz de onun nimetlerini aramanız da onun işaretlerindendir. Bunda da kulak veren bir toplum için işaretler vardır.
Size korku ve ümit veren şimşeği göstermesi, gökten su indirmesi, onunla yeryüzünü kuruduktan sonra tekrar canlandırması da onun işaretlerindendir. Bunda da aklını kullanan bir toplum için işaretler vardır.
Emri ile göğün ve yerin ayakta durması da Onun işaretlerindendir. Sonra sizi yeryüzünden, katına bir davetle çağırdığı zaman hemen çıkarsınız.
Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Hepsi O’na boyun eğmiştir.
O, önce yaratan, sonra onu tekrarlayacak olandır. Bu O’na çok kolaydır. Göklerde ve yerde en üstün sıfatlar O’nundur. O, güçlüdür, hakimdir.
Allah, size kendinizden örnek veriyor. Emriniz altında olan köleleri, size verdiğimiz rızıklara eşit olarak ortak eder misiniz? Kendiniz için çekindikleriniz gibi onlar için de çekinir misiniz? İşte ayetleri aklını kullanan bir toplum için böyle açıklıyoruz.
Hayır, O zalimler bilgisizce kendi arzularına uymuşlardır. Allah’ın sapıklıkta bıraktığı kimseye, kim yol gösterir? Onların hiç bir yardımcısı yoktur.
Hanif olarak yönünü dine çevir. Allah insanları yarattığında onun üzerinde yaratmıştır. Allah’ın yaratmasında bir değişiklik olamaz. İşte dosdoğru din! Fakat, insanların çoğu bilmezler.
O’na ihlasla yönelin, O’ndan korkun ve namazı kılın ki müşriklerden olmayın.
Dinlerini parçalayan ve kendileri de grup grup olanlardan. Her parti kendi yanında olanlarla sevinir.
İnsanların başına bir sıkıntı gelse, Rab’lerine dönüp yalvarırlar, sonra onlara rahmetinden tattırınca, onlardan bır kısmı hemen Rab’lerine şirk koşarlar.
Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler bakalım, haydi biraz daha geçinin. Yakında bilip anlayacaksınız.
Yoksa, onlara ortak koştukları hakkında bilgi veren deliller mi indirdik?
İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, ona sevinirler; ve eğer kendi yaptıkları yüzünden bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşerler.
Görmüyorlar mı ki, Allah dilediğinin rızkını genişletiyor, dilediğininkini daraltıyor. İnanan bir toplum için bunda deliller vardır.
Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bu, Allah’ın rızasını dileyenler için daha hayırlıdır. Kurtuluşa erenler işte onlardır.
Başkalarının malı artsın diye faize verdiğinizin Allah katında bereketi yoktur. Fakat, Allah’ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekat böyle değildir. Kat kat artıranlar işte bunlardır.
Allah, sizi yarattı, sonra rızıklandırdı, sonra sizi öldürecek, sonra sizi diriltecektir. Ortak koştuklarınızdan, bunlardan herhangi birşeyi yapan var mıdır? O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir.
İnsanların kendi elleriyle kazandıkları yüzünden karada ve denizde karışıklık çıkmıştır. Bu, belki dönerler diye yaptıklarının bir kısmının azabını tattırmak içindir.
De ki: -Yeryüzünde gezin de daha öncekilerin akibeti nasıl olmuş, bir bakın! Onların çoğu müşrik idi.
Kimsenin geri çeviremeyeceği, Allah’ın o günü gelmeden önce yüzünü dine döndür. O gün insanlar bölük bölük olurlar.
Kim inkar ederse, kafirliği kendisinedir. İyi ve dürüst hareket edenler ise, kendilerine iyi bir yer hazırlamış olurlar.
Bu, iman edip, doğru hareket edenleri lütfundan ödüllendirmek içindir. Şüphesiz O, kafirleri sevmez.
Onun ayetlerinden birisi de, size rahmetinden tattırması, emri ile gemileri yüzdürüp lütfundan aramanız için rüzgarları müjdeci olarak göndermesidir, ola ki şükredesiniz.
Senden önce de nice peygamberleri toplumlarına göndermiştik de onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Suç işleyenlerin cezasını vermiştik. Müminlere yardım etmek borcumuzdur.
Rüzgarları gönderip, bulutları hareket ettiren, onu gökte istediği gibi yayan ve küme küme eden Allah’tır. Sonunda sen aralarından yağmurun çıktığını görürsün; kullarından dilediğine yağmuru indirdiği zaman onlar hemen sevinirler.
Halbuki onlar yağmur yağmadan önce suskunluk içinde idiler.
Allah’ın rahmetinin eserine bir bak, yeryüzünü kuruduktan sonra nasıl canlandırıyor. İşte ölüleri de böyle diriltecektir. O’nun herşeye gücü yeter.
Bir rüzgar göndersek de yeşillikleri sararttığımızı görseler hemen bunun ardından nankörlüğe başlarlar.
Sen, ölüye sesini duyuramazsın, arkasını dönüp gittiği zaman sağırlara çağrını duyuramazsın.
Körleri de sapıklıklarından doğru yola iletemezsin. Sen, ancak ayetlerimize inananlara sesini duyurabilirsin. Çünkü onlar teslim olmuşlardır.
Allah, sizi zayıf olarak yaratmış, sonra bu zayıflığın ardından güç vermiş, sonra gücün ardından zayıflık ve ihtiyarlık vermiştir. O, dilediğini yaratır. O, bilgili ve güçlüdür.
Kıyamet saatinin geldiği gün, suçlular, bir saatten fazla kalmadıklarına yemin ederler. İşte böyle yalan söylerlerdi.
Kendilerine bilgi ve iman verilmiş olanlar: -Siz, Allah’ın kitabında yazılı olan diriliş gününe kadar kaldınız. İşte bu diriliş günüdür. Fakat siz, bilmiyordunuz, derler.
İşte o gün, zulüm edenlerin mazeretleri bir fayda sağlamaz. Onlardan hiç bir şey de istenmez.
Gerçekten, bu Kur’an’da insanlar için her türlü örneği verdik. Onlara bir mucize getirsen bile, inkarcılar: -Siz, ancak batıl şeyleri ileri sürenlersiniz derler.
Allah, anlayışsızların kalplerini işte böyle mühürler.
Öyleyse sen, sabret, kuşkusuz Allah’ın vaadi haktır. Gerçeği göremeyenler sakın seni hafife almasınlar.
Yakın bir yerde. Ama onlar, yenilgilerinden sonra yeneceklerdir.
Birkaç yıl içinde. Bundan önce de, bundan sonra da emir Allah´ındır. Ve o gün mü´minler sevineceklerdir.
Allah´ın yardımıyla. O, dilediğine yardım eder. O, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.
(Bu,) Allah´ın vâdidir; Allah vâdinden geri dönmez. Ancak insanların çoğu bilmezler.
Onlar, dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Ahiretten ise gafil olanlardır.
Kendi nefisleri konusunda düşünmüyorlar mı? Allah, gökleri, yeri ve bu ikisi arasında olanları ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre (ecel) olarak yaratmıştır. Gerçekten, insanlardan çoğu Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler. Onlar, güç bakımından kendilerinden daha üstün idiler, toprağı alt üst etmişler (ekmişler, madenler, sular arayıp çıkarmışlar) ve onu, kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. Peygamberleri de, onlara açık delillerle gelmişti. Demek ki Allah onlara zulmetmiyordu, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
Sonra kötülük yapanların uğradıkları son, Allah´ın ayetlerini yalan saymaları ve onları alay konusu edinmeleri dolayısıyla çok kötü oldu.
Allah, yaratmayı başlatır, sonra onu iade eder, sonra da siz O´na döndürülürsünüz.
Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar; artık onlar ´bir cennet bahçesinde´ ´sevinç içinde ağırlanırlar.´
Ancak küfre sapıp ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalan sayanlar ise; artık onlar da azab için hazır bulundurulurlar.
Öyleyse akşama girdiğiniz vakit de, sabaha erdiğiniz vakit de Allah´ı tesbih edip (yüceltin).
Hamd O´nundur; göklerde de, yerde de, günün sonunda da ve öğleye erdiğiniz vakit de.
O ölüden diriyi çıkarır ve diriden de ölüyü çıkarır, ölümünden sonra da yeri diriltir. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız.
Sizi topraktan yaratmış bulunması, O´nun ayetlerindendir; sonra siz, (yeryüzünün her yanına) yayılmakta olan bir beşer (türü) oldunuz.
Onda ´sükûn bulup durulmanız´ için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O´nun ayetlerindendir. Hiç şüphe yok bunda, düşünebilmekte olan bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı (farklı ve değişik) olması da, O´nun ayetlerindendir. Hiç şüphe yok bunda, alimler için gerçekten ayetler vardır.
Geceleyin ve gündüzün uyumanız ile O´nun lütfundan (geçiminizi temin için rızkınızı) aramanız, O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz işitebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği göstermesi ile gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de, O´nun ayetlerindendir. Hiç şüphe yok bunda, aklını kullanabilecek bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
Göğün ve yerin O´nun emriyle (hareketten kesilip olduğu yerde veya bu düzen içinde) durması da, O´nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden (toprağın altından) bir (kere) çağırma ile çağırdığı zaman, hemencecik siz (bir de bakarsınız ki) çıkarılmışsınız.
Göklerde ve yerde bulunanlar O´nundur; hepsi O´na ´gönülden boyun eğmiş´ bulunmaktadırlar.
Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O´dur; bu O´na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misal O´nundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Size kendi nefislerinizden bir örnek verdi: Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, sağ ellerinizin malik olduklarınızdan, sizinle eşit olup kendi kendinizden korktuğunuz gibi kendilerinden de korkmakta olduğunuz (veya çekinip saygı duyduğunuz) ortaklar var mıdır? İşte biz, aklını kullanabilen bir kavim için ayetleri böyle birer birer açıklarız.
Hayır, zulmetmekte olanlar, hiç bir bilgiye dayanmaksızın kendi heva (istek ve tutku)larına uymuşlardır. Allah´ın saptırdığını kim hidayete erdirebilir? Onların hiç bir yardımcıları yoktur.
O halde (ey Peygamber ve Peygamber´e uyanlar) yüzünü samimiyetle ve tamamen bu dine çevir, Allah´ın fıtratına çevir ki O insanları bu fıtrat üzerine yaratmıştır. Allah´ın yaratması değiştirilemez. İşte doğru din (budur) fakat insanların çoğu bilmezler.
´Gönülden katıksız bağlılar´ olarak, O´na yönelin ve O´ndan korkup sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın.
(O müşrikler ki,) Kendi dinlerini fırkalara ayıran ve kendileri de parça parça olmuşlardır; ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır.
İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, ´gönülden katıksız bağlılar´ olarak, Rablerine dua ederler, sonra kendinden onlara bir rahmet taddırınca hemencecik onlardan bir grup Rablerine şirk koşarlar.
Kendilerine (nimet olarak) verdiklerimize nankörlük etsinler diye. Öyleyse metalanıp yararlanın, artık yakında bileceksiniz.
Yoksa biz, onlara ispatlı bir delil indirdik de, o mu O´na ortak koşmalarını söylüyor?
Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde de, hemen umutsuzluğa kapılıverirler.
Onlar görmüyorlar mı ki, Allah, dilediğine rızkı yayıp genişletir ve kısar da. Hiç şüphe yok bunda, iman etmekte olan bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
Öyleyse yakınlara hakkını ver, yoksula da, yolcuya da. Allah´ın yüzünü (rızasını) istemekte olanlar için bu daha hayırlıdır ve felaha erenler de onlardır.
İnsanların mallarında artsın diye, vermekte olduğunuz faiz Allah katında artmaz. Ama Allah´ın yüzünü (rızasını) isteyerek vermekte olduğunuz zekat ise, işte (sevablarını ve gelirlerini) kat kat arttıranlar onlardır.
Allah; sizi yarattı, sonra size rızık verdi, sonra da sizi öldürmekte, daha sonra da sizi diriltmektedir. Ortaklarınızdan bunlardan herhangi birini yapacak var mı? O, şirk koşmakta olduklarından münezzeh ve yücedir.
İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yapmakta olduklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır.
De ki: «Yeryüzünde gezip dolaşın, böylece daha öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik olanlardır.»
Öyleyse sen, Allah´tan (bir takdir olarak) geri çevrilmesi mümkün olmayan gün gelmeden önce, yüzünü dimdik ayakta duran dine çevir. O gün onlar parça parça bölünecekler.
Kim küfre saparsa, artık onun küfrü kendi aleyhinedir; kim de salih bir amelde bulunursa, artık onlar da kendi lehlerine olarak (cennetteki yerlerini) döşeyip hazırlamaktadırlar.
(Bu, Allah´ın) Kendi fazlından olarak iman edip salih amellerde bulunanları ödüllendirmesi içindir. Hiç şüphe yok O, kâfirleri sevmez.
Size kendi rahmetinden taddırması, emriyle gemileri yürütmesi ve O´nun fazlından (rızkınızı) aramanız ile umulur ki şükretmeniz için, rüzgârları müjde vericiler olarak göndermesi, O´nun ayetlerindendir.
Andolsun, biz senden önce kendi kavimlerine peygamberler gönderdik de onlara apaçık belgeler getirdiler; böylece biz de suçlu günahkârlardan intikam aldık. İman etmekte olanlara yardım etmek ise, bizim üzerimizde bir haktır.
Allah, rüzgârları gönderir, böylece bir bulut kaldırır da onu nasıl dilerse gökte yayıp dağıtır ve onu parça parça kılar; nihayet onun arasından yağmurun akıp çıktığını görürsün. Sonunda kendi kullarından dilediğine verince, hemen sevince kapılıverirler.
Oysa onlar, bundan önce (yağmurun) üzerlerine inmesinden evvel umutlarını kesmişlerdi.
Şimdi Allah´ın rahmetinin eserlerine bak; ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltmektedir? Hiç şüphesiz O, ölüleri de gerçekten diriltecektir. O, her şeye güç yetirendir.
Andolsun, biz bir rüzgâr göndersek de onu(n ekinini) sararmış görseler, mutlaka onun ardından nankörlük ederler.
Şimdi sen, ölülere (söz) duyuramazsın ve arkalarını dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
Ve sen kendi sapıklıkları içinde kör olanları da doğruya iletici değilsin. Sen yalnızca, bizim ayetlerimize iman etmekte olanlara duyurabilirsin ki onlar Müslümanlardır.
Allah, sizi bir za´ftan yarattı, sonra (bu) za´fın ardından bir kuvvet kıldı, sonra da bu kuvvetin ardından da bir za´f ve yaşlılık verdi. Dilediğini yaratmaktadır. O, bilendir, güç yetirendir.
Kıyamet saatinin kopacağı gün, suçlu günahkârlar, tek bir saatin dışında (dünya hayatı) yaşamadıklarına and içerler. İşte onlar böyle çevriliyorlardı.
Kendilerine ilim ve iman verilenler ise, dediler ki: «Andolsun, siz Allah´ın Kitabında (yazılı süre boyunca) diriliş gününe kadar yaşadınız; işte bu da dirilme günüdür. Ancak siz bilmiyordunuz.»
Artık o gün, zulmetmekte olanların ne mazeretleri bir yarar sağlayacak ve ne de (Allah´tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecektir.
Andolsun, biz bu Kur´an´da insanlar için her örneği gösterdik. Hiç tartışmasız, sen onlara bir ayetle geldiğin zaman, o küfre sapanlar, mutlaka: «Siz ancak muptil olanlardan başkası değilsiniz» derler.
İşte Allah, bilmeyenlerin kalblerini böyle damgalamaktadır.
Öyleyse sen sabret; hiç şüphesiz Allah´ın Va´di haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar da sakın seni telâşa kaptırıp hafifliğe (veya gevşekliğe) sürüklemesinler.
Yeryüzünün en yakın/en alçak bir yerinde. Ama onlar yengilerinin ardından galip duruma geçecekler,
Birkaç yıl içinde. İş/oluş/hüküm, önünde de sonunda da Allah´ındır. Onların galibiyet gününde müminler ferahlayacaklar,
Allah´ın yardımıyla. Dilediğine yardım eder O! Azîz´dir, Rahîm´dir O.
Allah´ın vaadi bu! Allah kendi vaadine ters düşmez. Ne var ki, insanların çokları bilmiyorlar.
Onlar basit ve iğreti hayattan, bir dış görünüşü bilirler. Ama âhiretten tam bir gaflet içindedirler onlar!
Kendi benliklerinin içinde olup bitenleri de mi düşünmediler! Allah gökleri, yeri ve bu ikisi arasındakileri ancak hak üzere ve belirlenmiş bir süreye bağlı olarak yaratmıştır. Şu da bir gerçek ki, insanlardan çokları Rablerine kavuşmayı gerçekten inkâr ediyorlar.
Yeryüzünde dolaşıp bir bakmıyorlar mı ki, nasıl oldu kendilerinden öncekilerin sonu? Onlar kuvvet yönünden bunlardan daha ağır ve baskındılar. Toprağı eşip deşip didik didik etmişlerdi. Ve yeryüzünü, bunların imar ettiklerinden çok daha fazla imar etmişlerdi. Ve resulleri onlara açık-seçik deliller getirmişti. O halde, Allah onlara zulmediyor değildi. Doğrusu, onlardı öz benliklerine zulmedip duranlar.
Sonra o çirkinlik ve kötülük sergileyenlerin sonu, çirkinlik ve kötülüğün en beteri oldu. Çünkü Allah´ın ayetlerini yalanlamışlardı ve o ayetlerle alay ediyorlardı.
Allah yaratışa başlar, sonra onu varlık alanından çekip tekrar yaratır. En sonunda O´na döndürülürsünüz.
Allah´a ortak tuttukları arasından, kendileri için şefaatçılar çıkmayacaktır. Kendi yandaşlarına nankörlük etmektedir onlar.
Saat gelip çattığı gün, o gün, hepsi birbirinden ayrılacaktır.
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, onlar bir bahçe içinde mutlu kılınırlar.
İnkâr edip ayetlerimizi ve âhiret buluşmasını yalanlayanlara gelince, onlar azabın içinde hazır bulundurulurlar.
O halde tespih Allah için. Akşama erdiğinizde de sabaha erdiğinizde de...
Göklerde ve yerde hamt da O´na; gün sonunda da öğleye erdiğinizde de.
Diriyi ölüden çıkarır O, ölüyü diriden çıkarır. Ölümünün ardından toprağa hayat verir. Siz de işte böyle çıkarılacaksınız.
Onun ayetlerinden biri de sizi, topraktan yaratmış olmasıdır. Sonra siz bir insan türü oldunuz, her tarafa yayılıyorsunuz.
Onun ayetlerinden biri de sizin için, kendilerine ısınasınız ve aranızda sevgi ve rahmet koysun diye nefislerinizden eşler yaratmasıdır. Bunda, iyice düşünen bir toplum için elbette ayetler vardır.
Göklerin ve yerin yaratılmasıyla dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O´nun ayetlerindendir. Bunda, ilim sahipleri için elbette ibretler vardır.
Gece ve gündüz uyumanız, onun lütfundan nasip aramanız da O´nun ayetlerindendir. Bunda, işitebilen bir toplum için elbette ibretler vardır.
Yine O´nun ayetlerindendir ki O size, korku ve ümit olmak üzere şimşeği gösteriyor; gökten bir su indiriyor da ölümünden sonra toprağı onunla canlandırıyor. Bunda, aklını işleten bir topluluk için elbette mucizeler vardır.
Göğün ve yerin O´nun emriyle ayakta durması da O´nun ayetlerindendir. Sonra sizi bir çağrıyla davet ettiğinde siz yerden hemen çıkacaksınız.
Göklerde ve yerde kim varsa O´nundur. Hepsi O´na boyun eğmektedir.
Yaratmaya ilk başlayan/yaratılanları ilk yaratan O´dur. Sonra onları çevirip yeniden yaratacaktır. Bu O´nun için çok da kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce örnekler/en yüce sıfatlar O´nundur. O´dur Azîz, O´dur Hakîm...
Size öz benliklerinizden bir örnek verdi: Ellerinizin altında bulunanlarda, size verdiğimiz rızıklarda, sizinle aynı haklara sahip, birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekineceğiniz ortaklarınız var mı? İşte biz, aklını işletecek bir topluluk için ayetleri böyle açık açık sıralıyoruz.
Zulme sapanlarsa ilimsiz bir biçimde keyiflerine uymuşlardır. Allah´ın saptırdığına kim yol gösterecek? Böylelerinin yardımcıları yoktur.
O halde sen yüzünü, bir hanîf olarak dine, Allah´ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah´ın yaratışında değiştirme olamaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çokları bilmiyorlar.
O´a yönelmiş kişiler olarak O´ndan sakının! Namazı/duayı yerine getirin ve sakın şirke sapanlardan olmayın;
Onlardan ki, dinlerini parçalayıp hizipler/fırkalar haline geldiler. Her hizip kendi elindekiyle sevinip övünür.
İnsanlara bir zorluk dokunduğunda, Rablerine yönelerek O´na yakarırlar. Sonra onlara bir rahmet tattırınca bakarsın ki, içlerinden bir grup Rablerine ortak koşuyor.
Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler diye. Haydi, yararlanın/zevklenin! Yakında bileceksiniz...
Yoksa onlara kesin bir kanıt mı indirdik de onlara Allah´a ortak koşmalarını söylüyor!
İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda, onunla ferahlar, şımarırlar. Kendi ellerinin hazırladıkları yüzünden kendilerine bir kötülük gelip çatsa, hemencecik ümitsizliğe düşerler.
Görmediler mi Allah, dilediğine rızkı genişçe veriyor, dilediğine kısıyor. İnanan bir topluluk için bunda elbette ibretler vardır.
O halde, akrabaya hakkını ver. Yoksula, yolda kalmışa da. Allah´ın yüzünü isteyenler için bu daha hayırlıdır. İşte böyleleridir, kurtuluşa erenler.
İnsanların malları içinde artsın diye riba olarak verdiğiniz, Allah katında artmaz. Allah´ın yüzünü isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte onu verenler kat kat artıranların ta kendileridir.
Allah´tır ki sizi yaratmış, sonra rızıklandırmıştır. Sonra sizi öldürüyor, sonra diriltiyor. Peki, ortak koştuklarınızdan biri var mı, bunlardan birşeyi yapabilecek! Yücedir, arınmıştır onların ortak koştukarından O.
İnsanların ellerinin kazanmış oldukları yüzünden denizde ve karada bozgun çıktı. Allah onlara, yaptıklarının bir kısmını tattırıyor ki geri dönebilsinler.
De ki: "Yeryüzünde dolaşın da öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bir bakın! Onların çoğu şirke sapan insanlardı."
Allah tarafından ertelenmesi söz konusu olmayan bir günden önce, yüzünü güçlü ve eskimez dine döndür! O gün herkes bölük bölük ayrılacaktır.
Kim küfre saparsa inkârı kendisi aleyhinedir. Barışa ve hayra yönelik bir iş yapanlarsa, kendi benlikleri için yer hazırlarlar.
Çünkü Allah, iman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanları, öz lütfundan ödüllendirecektir. O, nankörlükleri sevmez.
O´nun ayetlerindendir ki, size rahmetinden tattırsın; gemiler, buyruğu ile akıp gitsin. Lütfundan nasip arayasınız ve şükredebilesiniz diye, rüzgârları müjdeciler olarak gönderir.
Yemin olsun biz, senden önce de resulleri toplumlarına gönderdik, onlara açık kanıtlar getirdiler. Nihayet, günah işleyenlerden öc aldık. İnananlara yardım etmek bizim üzerimizde bir haktı.
O Allah´tır ki, rüzgârları gönderir de onlar, bulutu savurur. Sonra Allah o bulutu gökte dilediği gibi yayıp döşer, onu parça parça eder. Nihayet sen onun arasından yağmurun çıktığını görürsün. Sonra onu kullarından dilediğine ulaştırdığında onlar, müjde almış gibi sevinirler.
Oysaki onlar, yağmur kendilerine indirilmeden önce iyice suskun ve ümitsiz idiler.
Artık Allah´ın rahmetinin eserlerine bak, nasıl diriltiyor toprağı ölümü ardından! İşte bu Muhyî, ölüleri elbette diriltir. O, herşeye Kadîr´dir.
Yemin olsun, bir rüzgâr göndersek de o yeri sararmış görseler, arkasından hiç şaşmadan nankörlük etmeye başlarlar.
Artık sen, ölülere işittiremezsin. Dönüp gittikleri takdirde sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
Ve sen körleri de sapıklıklarından aydınlığa çıkaramazsın. Sen ancak, ayetlerimize iman edenlere dinletirsin de onlar müslümanlar/Allah´a teslim olanlar haline geliverirler.
Allah O´dur ki, sizi bir güçsüzlükten yarattı. Sonra o güçsüzlüğün arkasından bir kuvvet oluşturdu. Sonra o kuvvetin arkasından bir güçsüzlük ve ihtiyarlığa vücut verdi. Dilediğini yaratır. Alîm´dir O, Kadîr´dir.
Saat gelip kıyamet koptuğu gün, günahkârlar dünyada bir saatten başka kalmadıklarına yemin ederler. Onlar işte böyle çevriliyorlardı.
İlim ve iman verilenler ise şöyle dediler: "Yemin olsun, siz, Allah´ın Kitabı gereğince yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, yeniden dirilme günüdür. Fakat siz daha önceden bilmiyordunuz."
Zulmetmiş olanlara, özür bildirmeleri o gün yarar sağlamayacak. Onlardan Allah´ı hoşnut etmeleri de istenmez.
Yemin olsun ki, biz bu Kur´an´da insanlar için her türlü örneği verdik. Sen onlara bir mucize getirsen, gerçeği örten nankörler/inkâr edenler mutlaka şöyle diyeceklerdir: "Siz, eskiyi hükümsüz kılanlardan başkası değilsiniz."
İlimden nasipsizlerin kalpleri üzerine Allah işte böyle mühür basıyor.
O halde, sabret! Kuşkun olmasın ki, Allah´ın vaadi haktır. İmanı kemale ermemişler seni hafifliğe sevk etmesinler/seni küçümseyemeyeceklerdir.