Ve ondan ışık aldığı, ardına düşüp seyrettiği zaman aya.
Ve ışıdığı zaman güne.
Ve kapladığı zaman geceye.
Ve göğe ve onu kurana.
Ve yere ve onu döşeyene.
Ve cana ve âzasını düzüp koşana.
Derken ona kötülüğünü de, çekinmesini de ilham etmiştir.
Andolsun ki kim, özünü iyice temizlemişse kurtulmuştur, murâdına ermiştir.
Ve andolsun ki kim, özünü kirletmiş, kötülüğe gömmüşse ziyana girmiştir.
Semûd, azgınlığıyle yalanlamıştı.
O zaman ki en bahtsızları atılmıştı da.
Derken Allah´ın Peygamberi, bu demişti onlara, Allah´ın dişi devesi, çekinin ondan ve suvarılmasından.
Derken yalanlamışlardı onu da ayaklarını kesip öldürmüşlerdi deveyi, derken Rableri de suçları yüzünden onları helâk etmişti de orasını düzleyivermişti.
Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).
Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur.
Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır.
Semud (halkı) azgınlığı dolayısıyla yalanladı;
En ´zorlu bedbahtları´ ayaklandığında,
Allah´ın elçisi onlara dedi ki: "Allah´ın (deneme için size gönderdiği) devesine ve onun su içme-sırasına dikkat edin."
Fakat, onu yalanladılar, deveyi yere yıkıp öldürdüler. Rableri de günahları dolayısıyla ´onları yerle bir etti, kırıp geçirdi´; orasını da dümdüz etti.
Sonra da o nefse, isyanını ve itaatını öğretene ki,
Muhakak (Allah’ın küfür ve isyandan) temizlediği nefis kurtulmuştur.
Ve hüsrana uğramıştır, (Allah’ın) azdırdığı kimse...
Semûd kavmi, inkâr etti azgınlığından.
O vakit (Semûd kavminin) en azılısı, (bir mucize olarak kayadan çıkarılan Allah’ın devesini öldürmek için) fırlayınca;
Allah’ın peygamberi onlara şöyle demişti: “- Allah’ın devesini kendi haline bırakın, su içmesine engel olmayın.”
Fakat onlar (Salih peygamberin kendilerine söylediği bu sözü) tanımayıb inkâr ettiler de, onu öldürdüler. Bunun üzerine, günahları yüzünden Rableri onları kökünden kazıyıb helâk etti de (büyük küçük bırakmadı) hepsini düzleyiverdi.
Allah (yaptığı bu azabın) akıbetinden korkacak değildir, (hiç bir sorumluluğu yoktur).
(7-9) Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.
(7-9) Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.
(7-9) Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.
Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.
Semûd kavmi, azgınlığı sebebiyle yalanladı.
Hani onların en bedbaht olanı (fesat çıkarmak için) ileri atılmıştı.
Allah’ın Resûlü de onlara şöyle demişti: “Allah’ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun.”
Fakat onlar, onu yalanladılar ve deveyi boğazladılar. Bunun üzerine Rableri, suçlarından dolayı onları helâk etti ve kendilerini yerle bir etti.
(1-10) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.
(1-10) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.
(1-10) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.
(1-10) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.
(1-10) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.
(1-10) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.
(1-10) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.
(1-10) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.
(1-10) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.
(1-10) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.
(11-15) Semûd kavmi azgınlığı yüzünden (Allah´ın elçisini) yalanladı. Onların en bedbahtı (deveyi kesmek için) atıldığında, Allah´ın Resûlü onlara: «Allah´ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!» dedi. Ama onlar, onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun üzerine Rableri günahları sebebiyle onlara büyük bir felâket gönderdi de hepsini helâk etti. (Allah, bu şekilde azap etmenin) âkıbetinden korkacak değil ya!
(11-15) Semûd kavmi azgınlığı yüzünden (Allah´ın elçisini) yalanladı. Onların en bedbahtı (deveyi kesmek için) atıldığında, Allah´ın Resûlü onlara: «Allah´ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!» dedi. Ama onlar, onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun üzerine Rableri günahları sebebiyle onlara büyük bir felâket gönderdi de hepsini helâk etti. (Allah, bu şekilde azap etmenin) âkıbetinden korkacak değil ya!
(11-15) Semûd kavmi azgınlığı yüzünden (Allah´ın elçisini) yalanladı. Onların en bedbahtı (deveyi kesmek için) atıldığında, Allah´ın Resûlü onlara: «Allah´ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!» dedi. Ama onlar, onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun üzerine Rableri günahları sebebiyle onlara büyük bir felâket gönderdi de hepsini helâk etti. (Allah, bu şekilde azap etmenin) âkıbetinden korkacak değil ya!
(11-15) Semûd kavmi azgınlığı yüzünden (Allah´ın elçisini) yalanladı. Onların en bedbahtı (deveyi kesmek için) atıldığında, Allah´ın Resûlü onlara: «Allah´ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!» dedi. Ama onlar, onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun üzerine Rableri günahları sebebiyle onlara büyük bir felâket gönderdi de hepsini helâk etti. (Allah, bu şekilde azap etmenin) âkıbetinden korkacak değil ya!
(11-15) Semûd kavmi azgınlığı yüzünden (Allah´ın elçisini) yalanladı. Onların en bedbahtı (deveyi kesmek için) atıldığında, Allah´ın Resûlü onlara: «Allah´ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!» dedi. Ama onlar, onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun üzerine Rableri günahları sebebiyle onlara büyük bir felâket gönderdi de hepsini helâk etti. (Allah, bu şekilde azap etmenin) âkıbetinden korkacak değil ya!
Sonra ona fücurunu ve takvasını ilham edene (andolsun).
Onu arındırıp temizleyen gerçekten felah bulmuştur.
Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp saran da elbette yıkıma uğramıştır.
Semud (halkı) azgınlığı dolayısıyla yalanladı;
En ´zorlu bedbahtları´ ayaklandığında,
Tanrı´nın elçisi onlara dedi ki: "Tanrı´nın (deneme için size gönderdiği) devesine ve onun su içme sırasına dikkat edin."
Fakat, onu yalanladılar, deveyi yere yıkıp öldürdüler. Rableri de günahları dolayısıyla ´onları yerle bir etti, kırıp geçirdi´; orasını da dümdüz etti.
sonra da ona hem kötülüğü, hem (ondan) sakınmayı ilham edene ki,
onu tertemiz yapan kişi muhakkak umduğuna ermiş,
onu alabildiğine örten kişi ise elbette ziyana uğramışdır.
Semuud (kavmî), azgınlığı yüzünden (peygamberlerini) tekzibetdi,
(O kavmin) en şakıysi ayaklandığı zaman.
(Halbuki daha evvel) Allahın peygamberi onlara «Allahın dişi devesine ve onun su içme (nevbetine) dikkat edin» demişdi.
Fakat onu tekzîb etdiler, derken o (deveyi) sinirleyib öldürdüler. Bundan dolayı Rableri (nin azâbı) da onları, günâhları sebebiyle, örtüverdi. öyle ki hepsini bir yapdı (helak etdi),
Güneşe ve onun duha vaktine (ışığının yayılıp parladığı zamana) andolsun.
Ve onu takip ettiği zaman aya.
Ve onu (güneşi) izhar ettiği zaman gündüze.
Onu (güneşi) sardığı (örtüp ışınlarını giderdiği) zaman geceye.
Ve semaya ve onu bina edene.
Ve arza ve onu yayıp döşeyerek yaşanır hale getirene.
Nefse ve onu (7 kademede ahsene dönüşecek şekilde) sevva edene (dizayn edene) (andolsun).
Sonra ona (nefse) fücurunu ve takvasını ilham etti.
Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir.
Ve kim, onun (nefsinin) kusurlarını örtmeye çalıştıysa (nefsini tezkiye etmemiş ise) hüsrana uğramıştır.
Semud (kavmi), kendi azgınlığı sebebiyle (Allah´ın Resûl´ünü) yalanladı.
Onun (o beldenin) en şâkîsi (deveyi kesmek için) ortaya atılınca.
O zaman Allah´ın Resûl´ü onlara: “O, Allah´ın Devesi´dir ve onu sulayınız (onun su içme sırasına riayet ediniz).” dedi.
Fakat onu tekzip ettiler (yalanladılar). Sonra onu (deveyi) kestiler. Günahları sebebiyle, Rab´leri onların üzerini azapla kapladı. Sonra da onu (o beldeyi) dümdüz yaptı (yerlebir etti).
Ve (Allah) onun (o beldenin ve halkının) ukbasından (akıbetinden) (helâk oluşlarından) korkacak değildir.
İnsan benliğini düşün ve onun nasıl (yaratılış) amacına uygun şekillendirildiğini;
ve nasıl ahlaki zaaflarla olduğu kadar Allah´a karşı sorumluluk bilinciyle de donatıldığını!
Her kim (benliğini) arındırırsa, kesinlikle mutluluğa erişecektir,
onu (karanlığa) gömen ise hüsrandadır.
Semud (kavmi,) kaba bir küstahlıkla (bu) hakikati yalan saydı;
içlerinden en onulmaz azgınları, (zulüm yapmak için) ileri atılırken,
Allah´ın Elçisi onlara: "Şu dişi deve Allah´ındır, öyleyse bırakın suyunu içsin (ve ona bir zarar vermeyin)!" demişti.
Ama onlar Elçi´yi (hiçe sayıp) yalanladılar ve deveyi vahşice boğazladılar; bunun üzerine Rableri, bu günahları yüzünden onları yıkıma uğrattı ve tümünü birden yok etti:
çünkü (onlardan) hiçbiri başlarına gelecek şeyin korkusunu taşımıyordu.
(1-3) Andolsun güneşe ve aydınlığa. Ve güneşe tâbi olduğu vakit kamere. Ve güneşi açıkladığı vakit gündüze.
(1-3) Andolsun güneşe ve aydınlığa. Ve güneşe tâbi olduğu vakit kamere. Ve güneşi açıkladığı vakit gündüze.
(1-3) Andolsun güneşe ve aydınlığa. Ve güneşe tâbi olduğu vakit kamere. Ve güneşi açıkladığı vakit gündüze.
(4-5) Ve güneşi örtüp ışıklığını gideren geceye. Ve göğe ve onu bina edene.
(4-5) Ve güneşi örtüp ışıklığını gideren geceye. Ve göğe ve onu bina edene.
(6-7) Ve yere ve onu yayıp döşeyene. Ve nefse ve onu düzeltmiş olana.
(6-7) Ve yere ve onu yayıp döşeyene. Ve nefse ve onu düzeltmiş olana.
Sonra da ona günahını ve takvâsını ilham etmiş olana (andolsun ki),
(9-10) Nefsini temizlemiş olan şüphe yok ki, felâha ermiştir. Ve muhakkak ki, nefsini noksana düşüren de hüsrâna uğramıştır.
(9-10) Nefsini temizlemiş olan şüphe yok ki, felâha ermiştir. Ve muhakkak ki, nefsini noksana düşüren de hüsrâna uğramıştır.
(11-12) Semûd kavmi azgınlığı sebebiyle (Peygamberlerini) tekzîp etmişti. Onların en şâkisi ayaklandığı zaman.
(11-12) Semûd kavmi azgınlığı sebebiyle (Peygamberlerini) tekzîp etmişti. Onların en şâkisi ayaklandığı zaman.
(13-14) Onlara Allah´ın Resûlü demişti ki: «Allah´ın dişi devesine ve onun sulanışına (dokunmayınız).» Fakat O´nu yalancı saydılar, deveyi boğazladılar. Artık onları günahları sebebiyle Rableri azap ile kuşattı da kendilerini müsavî bir ukûbete uğrattı.
(13-14) Onlara Allah´ın Resûlü demişti ki: «Allah´ın dişi devesine ve onun sulanışına (dokunmayınız).» Fakat O´nu yalancı saydılar, deveyi boğazladılar. Artık onları günahları sebebiyle Rableri azap ile kuşattı da kendilerini müsavî bir ukûbete uğrattı.
Ve Allah Teâlâ onların bu ihlak-i akibetinden korkacak değildir.
Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).
Onu arındırıp temizleyen gerçekten felah bulmuştur.
Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp saran da elbette yıkıma uğramıştır.
Semûd (halkı) azgınlığı dolayısıyla yalanladı;
En ´zorlu bedbahtları´ ayaklandığında,
Allah´ın elçisi onlara dedi ki: «Allah´ın (deneme için size gönderdiği) devesine ve onun su içme sırasına dikkat edin.»
Fakat onlar, onu yalanladılar, deveyi de yere yıkıp öldürdüler: Rableri de günahları dolayısıyla ´onları yerle bir etti, kırıp geçirdi´; orasını da dümdüz etti.